NaN%
KURÂN-I KERİM IŞIĞINDA PEYGAMBERİMİZİN AHLÂKI KURÂN-I KERİM IŞIĞINDA PEYGAMBERİMİZİN AHLÂKI


Yazar: Muhsin KIRAAT’İ

Sire-i Peyamber-i Ekrem Der Kurân



بِسْمِ اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِ


لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فِي رَسُولِ اللَّهِ أُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِّمَن كَانَ يَرْجُو اللَّهَ وَالْيَوْمَ الْآخِرَ وَذَكَرَ اللَّهَ كَثِيراً


“Şüphesiz, Allah’ın Resulünde sizin için, Allah’ı ve ahret gününü uman ve Allah’ı çokça ananlar için güzel bir örnek vardır.”[1]


REHBERİN NEVRUZ BAYRAMI MESAJI

Bu hassas zamanda yüce peygamber’in (s.a.a) namı ve şanı öncelerinden daha da canlıdır. Bu ilahi hikmetin tedbirleri ve gizli lütuflarından biridir. Bugün İslam ümmeti ve bizim halkımızın öncekinden çok daha fazla yüce peygamberlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Onun hidayetine, onun müjdesine ve öğütlerine, onun mesajına ve maneviyatına ve onun rahmetiyle insanlara ders ve eğitim vermesine.

Bu gün İslam Peygamber’inin (s.a.a) kendi ümmeti ve insanlık için vermiş olduğu ders; âlim (bilgin) olmak, güçlü olmak, ahlak ve keramet dersi, rahmet dersi, cihat ve izzet dersi ve direniş dersidir.

Dolayısıyla doğal olarak bu yılın adı yüce peygamber’in(s.a.a) adıdır. Bu adın sayesinde ve anılmasında halkımız yüce peygamber’in(s.a.a) vermiş olduğu dersleri gözden geçirmelidirler ve onları kendi yaşantılarında örnek edinmelidirler.

Halkımız nebevi mektebin öğrenciliğin-den ve (almış olduğu ) Muhammed’i(s.a.a) ahlak, izzet, ilim, rahmet ve keramet dersi ve vermiş olduğu vahdet derslerinden dolayı övünmelidirler. Bizler, o hazretin vermiş olduğu dersleri kendi yaşam programımızda uygulamalıyız.

OLGUYA DUYULAN İHTİYAÇ

Eğitimin en iyi yollarından bir tanesi başarılı bir örneğin tanıtılmasıdır. Olgu külliyat ve teorilere, ruh ve canlılık verir. İyi olgu, insanları kötü örnek peşinde gitmekten uzak tutar.

İyi olgu uygulamalı propaganda ve davettir. Masum imamların özellikle Hz. İmam Hüseyin’in(a.s) matem meclislerinin kanıt ve felsefi örneği, iman ve doğruluk bayrağının tarihte oluşudur.

Bu olguların unutulmaması için yüce rabbimiz Kuran’ı Kerim de peygamberine talimat vererek insanlığın mümtaz numunelerini halka tanıtmasını istemiştir. Ayeti kerimde “kitapta İbrahim’i de an.”[2]Bir başka ayette ise “kitapta Meryem’i de an”[3] diye buyuruyor.
Evet, olguyu görmek, zihinsel ve tasarruflu belki de imkânsız konuları, görsel olarak şekillendirmektedir.

Kuran İslam peygamberinin insanlara yönelik olgu oluşuyla ilgili şöyle buyuruyor: “Ant olsun ki, Allah’ın resulünde, sizin için uyulacak en güzel bir örnek var, o size en güzel bir numune, mükâfat umana ve ahiret gününde mükâfat,

Allah’ı çok çok anana da en güzel bir örnektir.”[4] Her ne kadar bu ayet ahzab savaşı ayetleri içinde yer alsa da peygamber’in(s.a.a) örnek oluşu yalnız savaşa bağlı değildir. Oysa o hazret (s.a.a)bütün konularda insanlık için en iyi olgu ve örnektir.


Bu konunun daha net ve daha sahih anlaşılabilmesi için aşağıdaki noktalara dikkatinizi çekmek istiyoruz:

1-Ayeti kerime “LAGAD” kelimesiyle başlamaktadır ki “lam” harfiyle “gad” harfleri kesin anlamındadır.

Yani: Mutlaka ve kesinlikle peygamber sizin için bir örnektir ve onun örnek oluşunda tereddüt etmeyin.

2-Ayetteki “kane” kelimesi sabit ve süreklilik anlamındadır. Yani: Peygamber’in (s.a.a) örnek oluşu bütün asırlar ve bütün nesiller içindir.

3-Ayette resulullah örnektir yerine Resulullah da sizin için örnek var denmiştir.

Yani: Siz Allah’ın resulü gibi olamazsınız ama onun davranışlarını, konuşmalarını ve ahlakını kendinize örnek edinebilirsiniz.

4- “üsve” kelimesi iyi işlerde başkalarına uymak anlamına gelmektedir. Kuran da ise bu kelime iki peygamber hakkında kullanılmıştır. Biri Hz. İbrahim(a.s) diğeri ise İslam peygamberidir. Hz. İbrahim’in örnek oluşu şirk ve müşriklerden kurtuluş anlamınadır. Ama Peygamber’in (s.a.a) örnek oluşu bütün konuları kapsamaktadır.

Elinin altındakilere şefkatli oluşu, halka karşı güler yüzlü oluşu, meşveret edişi, ihlâsı, sade yaşamı, ilime teşvik edişi, ibadeti, doğruluğu söylediğine amel edişi, zulüm ve siteme karşı direnişi, tertipli ve düzenli oluşu, temizlik ve güzel kokuya önem vermesi, eşitlik, karı ve koca haklarına uyması, çocuklara karşı sevgi göstermesi…

Ve nitekim Peygamber’in(s.a.a) ahzab savaşında orduya karşı örnek olduğunu şöyle sıralayabiliriz: Orduyu yönlendirmek, ümitlendirmek, hendek kazmak, savaşmak, yiğitlik sloganı atmak ve yakın olan düşmana direnmek gibi. Hz. Ali (a.s) şöyle buyuruyor:

“Savaş anında kendimizi peygamber’in(s.a.a) himayesine alırdık ve o hazret düşmana bizden daha yakın olurdu.”[5]Ve ayetin devamında buyuruyor: Onlar peygamberi kendilerine örnek edinebilirler ki kalpleri iman ve Allah’ı anmakla dolu olsun.

Günümüzde bilgisayar teknolojisiyle “Allah resulü örnektir” İbaretinin boyutlarını peygamber’in(s.a.a) siyerinde elde edebiliriz. Ama bu siyerin yazılmasındaki amaç, bizler için, Allah’ın beğenmiş olduğu yoldan kuran ayetleri arasında peygamber’in(s.a.a) davranışlarının araştırılmasıdır.

Kuran’a baktığımızda peygambere (s.a.a) has bir özen gösterildiğini anlayabilir ve O hazretin simasını görebiliriz.



HZ. PEYGAMBERE HAS YARDIMLAR

1-Öksüzken Allah ona ev verdi: “Seni bir yetim olarak bulup da yer-yurt vermedim mi sana?”[6]

2-Onu taheyyür(hayret) etmekten alıkoydu “ve seni yol yitirmişken bulup da yol göstermedim mi sana?3

3-Yoksulluğu ondan uzaklaştırdı: “ve seni yoksul bulup da zenginlik vermedim mi sana?4

4-Can sıkıntısını giderdi: “senin göğsünü açıp genişletmedi mi?5

5-Çökertici toplumsal olayları ondan kaldırdı: “ve senin yükünü kaldırıp attık öylesine yük ki çökermişti belini.”6

Eğer zorunlu olarak hicret edip vatanını terk ettiyse de, izzetli bir şekilde Mekke’yi feth ederek vatanına geri döndü.

Eğer bir gün hiç kimse sözünü dinlemediyse de sonuçta halkın grup-grup İslam’a girdiği günü gördü: “Ve insanların, Allah dinine bölük bölük girdiğini gördün mü”?

HZ. PEYGAMBERİN SİMASI

1-Hz. Peygamber (s.a.a)’in varlığı insanlık için büyük bir lütuf idi: “Allah müminlere büyük lütufta bulundu”[7].

2-Varlık için rahmet idi: “Biz seni âlemlere rahmet için gönderdik.”[8]

3-insanlık için kalıcı bir örnek idi: “Allah’ın resulün de sizin için uyulacak iyi bir örnek var.”3

4-Bütün enbiyalara tanık ve şahit idi: “Seni de hepsine tanık tuttuğumuz gün”4

5- Allah, iki tane kendi sıfatlarından olan rahmet ve esirgeyen sıfatlarını peygamberi için kullanmıştır. “Müminleri esirgeyen rahimdir.”5

6- Eğer Allah Mekke’ye yemin ediyorsa peygamberin orada oluşu idi. “Andolsun bu şehre ki sen oturmaktasın bu şehirde.” 6

7-Eğer bizler bir kez salâvat getiriyor isek, varlığı yaratan ve onun masum melekleri her an peygambere salâvat getirmektedirler: “şüphe yok ki Allah ve melekleri salâvat getirir peygamber’e”[9]

8-Dünya’yı küçük ve az gören Allah, peygamber’in(s.a.a) ahlakını büyük görmektedir: “Dünya’nın zevki

Azdır”[10] “Şüphe yok ki sen pek büyük bir ahlaka sahipsin.”[11]

9-Bizler unutkanız ama Allah peygamber’ine nazil ettiklerini(kuran ayetleri)unutmaması için vaat da bulunmuştur: “Seni okutacağız da unutmayasın.”

10-Kimi zaman tek bir ayette peygamberin kemal ve marifetlerini ardı ardına saymaktadır: “Ey peygamber; gerçekten de biz seni bir tanık, bir müjdeci ve bir korkutucu olarak gönderdik ve izniyle halkı, Allah’a davetçi ve aydınlatıcı bir ışık olarak yolladık”[12]

11-Yaratıklar içinde, Allah’ın zatına en yakın olan şahıs peygamber’dir: “Sonra yaklaştı ve yakınlaştı.”5Bu ayeti kerime yalnızca peygamberin hakkındadır.

12-Peygamber sözünde masumdur ve asla nefsanî heves ve istek üzerine söz söylememiştir. “ ve kendi dileğiyle söz de söylemedi.”6

13-Bakışı masumdur ve onda sapma yoktur: “ Gözü ne kaydı ne haddini aştı.”7

14-Kalbide ruhu da masumdur ve asla hataya yönelmemiştir: “Gönlü gördüğünü yalanlamadı.”[13]

Kuran-ı Kerim de peygamber’in (s.a.a) adı, Allah’ın adıyla birlikte zikredilmiştir. Bu konuda birkaç noktaya dikkat ediniz:

1-İzzet, üstünlük, Allah ve resulü içindir.

2- Allah ve resulüne itaat ediniz.

3-Allah’ın ve resulünün davetini icabet ediniz.

4-Allah ve resulüne yardım edin.

5-Allah ve resulüne karşı isyan ve onu üzmekten sakının. Kim Allah ve resulüne karşı isyan ederse… Daimi olarak ateşe atılır. Gerçektende, Allah ve resulünü incitenlere lanet etmiştir.[14]

Kuran da Rab kelimesi İnsanların rabbi, âlemlerin rabbi gibi farklı tabirlerle defalarca zikredilmektedir. Ancak (Rabbike) kelimesi yalnız peygamber’e (s.a.a) hitaben iki yüzden fazla yerde zikredilmiştir. Yani, Allah peygamber’ine (s.a.a) özel olarak özen göstermiştir.

6-Allah (c.c.) Peygamber’ine(s.a.a) şöyle buyuruyor: Senin hoşnut olman için kıbleyi beyt-ül mukaddes (Kudüs)’ten Kâbe’ye değiştirdim.(Yahudiler bizim kıblemize namaz kılıyorlar demesinler diye). Seni razı olduğun kıbleye yönelteceğiz.[15]

7-Ve ilerde sana razı olacağın kadar vereceğim.

8-Sana Kevser’i verdim.

9-Seni insanların şerrinden koruyacağım

10-Senin çeşitli hallerinden haberdarım.

11-Düşmanların çirkin sözlerinden sıkıldığını biliyorum.

12-Senin ehlibeytinden her türlü pisliği, suçu gidermeyi ve onları temiz tutmayı irade etmişim.

13-Seni her iki dünyaya ancak rahmet olarak gönderdik.

14-Düşmanlar ve muhalifler çeşitli yollarla peygamber’i (s.a.a.) güçsüz hale getirmek istediklerinde, Allah onu koruyordu. Muhalifler diyordu:

“Ancak birisi öğretmede”[16]

Yani: Bu konuları birisi ona öğretiyor, Allah onların cevabında buyuruyor: “Kudret sahibi olan, Allah ona vahyi öğretti.”[17]

15-Muhalifler peygamber’e (s.a.a.) şair dediklerinde, Allah (c.c.) buyurdu: “Biz ona şiir öğretmedik.”[18]

16-Deli nispeti verdiklerinde, Allah (c.c.) buyurdu “Sen rabbinin sayesinde deli değilsin.”[19]

17-Kâhinlik ve sihirbazlık nispeti verdiklerinde, Allah (c.c.) bu nispetleri şiddetle reddediyordu.

İslam peygamber’ine (s.a.a.) ne zaman ve nerede çeşitli iftiralar atarak cesaret ettiklerinde Allah (c.c.) kesinlikle reddederdi.

Peygamber’i Ekrem (s.a.a.)Kuran’ın göstergesiydi, Şii ve Sünni kaynakları peygamber’in (s.a.a.) hanımından şöyle nakleder: “ o Kuran’dan olmuştu”[20]Şimdi bu gerçeği Kuran’ın ayetlerinden ve peygamber’in (s.a.a.) hadislerinden nakledeceğiz.

Kuran kıyamette şefaat edecektir.[21]

Peygamber’i Ekrem (s.a.a.) de buyuruyor:”Ben ilk şefaat edenim”[22]

“Kuran bütün dünyayı uyarmak içindir.[23]”

“Resul-i Ekrem (s.a.a.) de dünyayı uyarmak içindir”. “Kuran hayra davet edendir. [24]”

“Peygamber (s.a.a.) de hayra davet ederdi.[25]”

“Kuran nasihat verendir.”[26]

“Peygamber (s.a.a.) de halka nasihat ederdi”[27]

Kuran insanları en iyi davranışa ve güvenilir yola davet etmektedir.[28]

Hz. Ali (a.s.) peygamber (s.a.a.) hakkında buyuruyor: Peygamberimizin izinden ve yolundan gidin, hidayet yolunun en iyisidir.[29]

Kuran’a bakmak ibadettir.[30]

Peygamber’i Ekrem (s.a.a.) buyuruyor:”Bana bakmak ibadettir.”[31] Kuran insanların karanlıktan aydınlığa doğru yönelmelerine bir vesiledir.”[32]

Hz. Peygamber’in (s.a.a) gönderiliş sebebi de insanları putlara tapmaktan Allah’a tapmaya, Şeytana uymaktan Allah’a itaat etmeye yönlendirmektir.[33]

Kuran, uyulması gereken ilahi bir kitaptır.[34] Hz. Peygamber’in (s.a.a) emirlerine uymakta gereklidir.[35]

Kuran, rahmet kitabıdır.”

“Sana bu kitabı; her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.”[36]

(Ey Muhammed!) biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.[37]

Kur’an okumak ile Peygamber’e (s.a.a) salâvat getirmek birlikte söylenmiştir. Nitekim Hz. İmam Hasan Askeri (a.s) buyuruyor: Çoğunlukla Kur’an okuyun ve Peygamber’e (s.a.a) salâvat gönderin. [38] Ey insanlar! Size Rabbinizden bir delil (Muhammed) geldi ve size apaçık bir nur indirdik.[39] Peygamberimiz de (s.a.a) nurdur.

[40] Yani selam olsun sana ey Allah’ın nuru! Bu (Kur'ân) insanlar için bir açıklama, Allah'dan gereğince korkanlar için doğru yolu gösterme ve bir öğüttür.[41] Peygamber’in de kelamı açıklamaktadır.[42] Bu, sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır ki, insanlar onun âyetlerini düşünsünler ve temiz akıl sahipleri ibret alsınlar.[43]

Peygamber’de (s.a.a) bereket ve rahmet anahtarıdır.[44]

Kuran kurtuluş bayrağıdır.[45]

Peygamber’de (s.a.a) kurtuluş bayrağıdır.[46]

Kerim lakabı Kur’an’a verilmiştir. O, elbette şerefli bir Kur'ân'dır.[47]

Peygamber’de (s.a.a) kerametin merkezidir. [48]

Çocuklarımızı Kur’anla tanıştırarak onlara Muhammed ve al-i Muhammed’e itaat etmeyi ve onların yolundan gitmeyi öğretmeliyiz. Hadisi şerifte buyuruyor: Çocuklarınızı üç terbiyeyle büyütünüz, Peygamber’e (s.a.a) sevgi, Ehlibeyt’e (a.s) sevgi ve Kur’an okumak.[49]

Gerçekten o, şüphe götürmez bir bilgidir.[50]

Allah Resulü’de fazla ibadet etmenin sonucunda yakin ve itikadın en yüksek mertebesine ulaşmıştır.[51]

Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve rahmet geldi.[52]

Peygamber (s.a.a) ise tabiptir.[53]

Aydınlık lakabı, Kur’anın sıfatlarındandır.[54] Peygamber (s.a.a) içinde şöyle buyuruyor: Ve de ki hiç şüphe yok ben gerçektende bir korkutucuyum.[55] Kur’an kıymetli ve azizdir.[56] Peygamber’de (s.a.a) izzet kaynağıdır.[57]

Kur’an insanlara doğru yolu göstermektedir.[58] Peygamber’de (s.a.a) insanları doğru yola hidayet etmektedir.[59] Kur’an diğer semavi kitapları korumaktadır.[60]

Peygamber’de (s.a.a) kendisinden önceki peygamberlerin takipçisidir.[61]

Kur’an yol gösterendir.[62]

Kur’an ayetleriyle dolu olan kalbe cehennem ateşi yasaktır.[63]

Peygamber (s.a.a) ümmetle beraberken, ümmet Allah’ın azabından uzak olur.[64]

Hem Kur’an’da ve hem de Peygamber’de (s.a.a) yanlışlık yoktur. Hamd, o Allah'a mahsustur ki kulu (Muhammed'e) kitabı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı.[65] Şüphesiz sen peygamberlerdensin. Doğru yol üzeresin.[66]


Kur’an’ın sözü doğru, son ve kesin sözdür.[67]

Peygamber’in de (s.a.a) sözü doğru kesin sözdür.[68]

Evet, Allah’ın Peygamber’i (s.a.a) Kur’an’ın kendisidir. Ve bu nedenle “Sana (gerekli) bilgi geldikten sonra artık kim bu konuda seninle tartışacak olursa, de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra da lanetleşelim; Allah'ın lanetinin yalancılara olmasını dileyelim.”[69]

Mübahele olayında Hz. Ali’yi (a.s) kendi canı bildiği için, Hz. Ali’de (a.s) Kur’an’nın özüdür.

Hadisi şerifte de belirtildiği gibi Hz. Ali’nin (a.s) vilayetini kabullenmeyenin namazı doğru değildir. Zira Allah’u Teâlâ Peygamber’in risaletinin tamamlanmasını Gadir-i Hum ayetinde vilayet olayını insanlara bildirilmesini buyurmuştur.

Ey Peygamber! Bildir sana rabbinden indirilen emri ve eğer bu tebliği ifa etmez isen onun elçiliğini yapmamış olursun.[70]

Hz. Ali’nin (a.s) de söylediği gibi Kur’an derinliğine ulaşılmayan bir denizdir. Bunun için Peygamber’i (s.a.a) ve onun pak Ehlibeyti’ni (a.s) tam olarak tanımak imkânsızdır. Hiç kimse onları tam olarak tanımamıştır ve tanımaya da gücü yetmez. Bu yüzden her kim Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyti’nin (a.s) hakkında konuşursa bu onun edinmiş olduğu en ufak bir ilimdir.

Denizden bir tas su alarak denizin suyunun tamamını aldığını sanan gibidir. Oysa asla denizi almamıştır. Peygamber ve Ehlibeyt’i (a.s) hakkında günümüze kadar yazılmış olan kitap ve makaleler onlar hakkında elde edinilmiş olan çok az bilgilere dayanmaktadır.

Bizler de Peygamber’e (s.a.a) ve Ehlibeyti’ne (a.s) karşı olan sevgi ve itaatten dolayı azda olsa onun siyer-i hakkında basit, kolay ve herkesin anlayabileceği şekilde bilgi edinmekteyiz.

Basit ve kolaydan kastımız, anlaşılacak şekildedir, gevşek, hafif ve anlamsız değildir.

Kolay ile hafif arasında fark vardır. Kur’an basit ve kolaydır. Andolsun biz Kur'ân'ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mudur?[71]

Ama asla hafif değildir O sağlam ve doğrudur. Bu öyle bir kitaptır ki, âyetleri muhkem kılınmış, sonra da herşeyden haberdar olan hikmet sahibi Allah tarafından âyetleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır.[72]

Allah'dan sakınsınlar ve doğru söz söylesinler.[73]


ALLAH RESULÜN’DEN ÖZÜR DİLEMEK

İslam Peygamber’inin (s.a.a) siyerini yazdığım için mahcubiyet duyuyorum. Çünkü onu, Hz. Ali (a.s) gibilerinin vasıflandırması gerekmektedir. O Allah’ın övdüğü, miraca götürdüğü bir Peygamber’dir (s.a.a) ki melekleri onunla mübarek kılmıştır. O öyle bir Peygamber’dir ki (s.a.a) bir gece de mescidi Haram’dan (Kâbe) mescidi Aksaya (Kudüs) götürülmüştür.

Kulu Muhammed'i geceleyin, Mescid-i Haram'dan kendisine bazı âyetlerimizi göstermek için, etrafını mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah, her türlü noksan sıfatlardan münezzehtir. Şüphesiz ki her şeyi hakkıyla işiten, hakkıyla gören O'dur.[74]

O, şefkat, muhabbet, sevgi dünyasına sahip bir Peygamber’dir. En küçük şeylere karşı bile sevgisiyle insanları hayret içerisinde bırakıyordu.

Abdest aldığında susamış kedinin suya baktığını gördüğünde abdestini bırakarak onun susuzluğunu gideriyordu. Düşmana karşı dağdan daha katı ve sertti. Dosta karşı ise sudan daha yumuşaktı.

Kendi hakkı konusunda düşmanı bağışlardı. Ama ilahi hükümleri uygulamada o kadar katı ve sertti, yemin içerek şöyle buyuruyor: Eğer kızım bile yanlış yaparsa onu ilahi cezayla edeplendiririm.

Kimsenin okuma-yazma bilmediği dönemde şöyle buyurdu: İlim öğrenmek her Müslüman kadına ve erkeğe farzdır.[75]

Aradan on dört asır geçmesine ve teknolojinin ilerlemesine rağmen böyle bir söz söylenmemiştir. Acımazsızlık baş alıp giderken, insanlar kabileden ölen birinin yerine bütün kabilenin yok olma düşüncesini taşırken, Peygamber (s.a.a) kendi hayvanına bile eziyet eden insanın şahitliği ve tanıklığının geçersiz olacağını buyurmaktadır.

Çünkü böyle bir insan katı yürekli olduğundan dolayı şahitlik yapması doğru değildir. Bundan dolayı Allah’u Teâlâ Peygamber’i hakkında şöyle buyurmaktadır:” Kim peygambere itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Kim de yüz çevirirse, biz seni onlara bekçi olarak göndermedik.”[76]

O, hevesinden (arzularına göre) konuşmaz.[77]

Öyleyse sen, sana vahyedilen Kur'an'a sarıl. Şüphesiz ki sen doğru bir yol üzerindesin.[78] Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.[79]

Onun mübarek doğumu Fars ateşkedesini söndürdü ve bi’seti fesadın kollarını kırdı, kutlu doğumu sarayları titretti, bi’seti de insanların aklını ve kalbini aydınlattı, miraca giderek Allah’a misafir oldu. Bir gariban veya bir köle sofrasına davet ettiğinde bile uzakta olsaydı dahi icabet ederdi.

Onun yüce azameti hakkında şöyle söyleyebiliriz; Gökyüzüne yaptığı yolculuğunda bineği anında hazır olurdu ancak o çıplak katıra binerdi.

Hz. Cebrail (a.s) Allah’tan Ona selam getirirdi. O ise Mekke çocuklarını selamlardı. Secdede kendisini Allah’a teslim ederdi. Secde esnasında çocuklar sırtına çıksaydılar oynaya bilmeleri için secdeyi uzatırdı.

Ama bizler onun yüce şahsiyetini söylemekle, yazmakla ve düşünmekle yetinemeyiz. Dünyanın bunları görerek ibret alarak kendi yaptıklarından da utanç duyması gerekir.

Oğlu İbrahim’in ölümünde ağlayarak gözyaşı dökerdi. Ama asla asi söz söylemezdi.

İleriki zamanlarda Müslümanlar düşmanlara karşı kendilerini savunabilsinler diye, Çocuklar arasında at yarışı ve ok atmak gibi ödüllü yarışmalar düzenlerdi. İnsanların ticarete alışmaları için hurma ağaçlarını ödül olarak verirdi.

PEYGAMBER’İ EKREM’İN (S.A.A) KUR’-AN DAKİ SİMASI

Kur’an-ı Kerim’de İslam Peygamber’i (s.a.a) çeşitli ve sayısız birçok lakap ve vasıflarla zikredilmektedir. Onlardan bazıları şöyledir:

AHMED: Benden sonra gelecek Ahmed adında bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demişti.[80]

MUHAMMED: Muhammed Allah’ın Resulü’dür.[81]

ABDULLAH: Ve şüphe yok ki Allah’ın kulu (Abdullah) onu çağırmaya kalktı.[82]

HATEMUNNEBİYYİN-Peygamberlerin Sonuncusu: Ama Allah'ın Resulü ve peygamberlerin sonuncusudur.[83]

ÂLEMLERE RAHMET: Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.[84]

TANIK VE MÜJDECİ: Ey peygamber! Biz seni hem bir şahit, hem bir müjdeci, hem bir uyarıcı olarak gönderdik.[85]

YÜCE AHLAK SAHİBİ: Hiç şüphesiz sen yüce bir ahlak üzeresin.[86]

Yumuşak Huylu Oluşu: Sen (o zaman), sırf Allah'ın rahmetiyle onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi.[87]

İncil ve Tevrat’ta adı yazılmıştır: Ellerindeki Tevrat’ta ve İncil de yazılı olmuş bulacaklar ümmi Peygamber’i.[88]

Getirmiş Olduğu Dinin Diğer Dinlere Üstünlüğü:

O öyle bir Allah'dır ki, Resulünü hidayetle ve hak dinle bütün dinlere üstün kılmak için göndermiştir. Müşrikler hoşlanmasalar da.[89]

Bütün insanların peygamber’idir: Biz seni ancak bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler.[90]

Cinlerin de peygamberi’dir: Deki: Hakikat bir takım cinnin Kur'ân dinleyip de şöyle dedikleri bana vahyedildi. Şüphesiz biz, hayret verici bir Kur'ân dinledik.[91]

Hem kendi ümmetine, hem de bütün peygamberlere tanıklık edecektir: Her ümmetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onların üzerine bir şahit yaptığımız zaman bakalım kâfirlerin hali ne olacak!..[92]

Allah tarafından alay edenlere karşı teyit edilmiştir: Muhakkak ki alay edenlere karşı biz sana yeteriz.[93]

Kur’an ayetlerinin kalbe yerleşmesi: Biz onu gönlüne iyi yerleştirmen için böyle indirdik.[94]

Razı oluncaya kadar şefaatin kabulü: Rabbin sana verecek ve sen hoşnut olacaksın.[95]

Peygamber’in Göğsünün Geniş Oluşu: Biz senin için (mutluluğun) göğsünü açmadık mı?[96]

Peygamber’e Kevser’in Verilişi: Muhakkak biz sana Kevser'i verdik.[97]

İlahi Doğru Yolda Oluşu: Öyleyse sen, sana vahyedilen Kur'an'a sarıl. Şüphesiz ki sen doğru bir yol üzerindesin.[98]


HZ. PEYGAMBERİN GÖREVLERİ

İnsanları cahillik karanlığından, şirk koşmaktan ve tefrikadan imana doğru yönlendirmek: Bu Kuran, Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye layık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.[99]

İnsanları zekât vermeye teşvik etmek ve zekât alarak yoksulların ihtiyacını gidermek: Onların mallarından sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin. Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştırır). Allah işitendir, bilendir.[100]

Yalnız Allah’a ibadet etmek: De ki: Ben dinimde ihlâs ile ancak Allah'a ibadet ederim.[101]

Ümmetin affını ve bağışlanmasını dilemek: Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et.[102]

Allah tarafından verilen görevi yerine getirmek: O halde seninle beraber tevbe edenlerle birlikte emir olunduğun gibi dosdoğru ol! Aşırı da gitmeyin. Çünkü O, sizin yaptıklarınızı çok iyi görendir.[103]

İnsanlar arasında adaletle davranmak: İyiliği emretmek kötülükten menetmek: İşte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder.[104]

Ailesine ve soyuna yol göstermek: Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et.[105]

Akrabalarını ve yakınlarını korkutmak: Önce en yakın akrabanı korkut ve uyar.[106]

Helal ve haramı açıklamak: onlara temiz şeyleri helal, pis şeyleri haram kılar.[107]

Verilen nimetlere karşı Allah’a tespih etmek: Sen şimdi Rabbini hamt ile tespih et ve secde edenlerden ol![108]

Allah’a teslim olmak: De ki: Bana Müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma! (denildi).[109]

Kendisinden önceki peygamber ve ilahi dinleri kabullenip ve doğrulamak: Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'ın kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp terk ettiler.[110]

Ayetler okuyarak, insanları arınmaya, eğitmeye ve takvaya çağırmak: Çünkü ümmilere içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab'ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.[111]

Müminlere karşı alçakgönüllü olmak: Sakın onlardan bazı sınıflara verdiğimiz dünya malına göz dikme, onlardan dolayı üzülme ve müminlere alçak gönüllü ol.[112]

Allah’a tevekkül etmek: Kâfirlere ve münafıklara boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter.[113]

Allah yolunda cihat etmek: Ey Peygamber! Kâfirlere ve münafıklara karşı cihat et.[114]

Allah’a yönelik yalvarıp yakarmak: Kendi kendine, yalvararak ve ürpererek, yüksek olmayan bir sesle sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma.[115]

İnsanları Allah yoluna hikmet ve güzel öğütle çağırmak: (Resulüm!) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır.[116]

İnsanlara karşı sabırlı, halis, bağışlayan, açık ve meşveret eden olmalı: Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever.[117]

İnsanları düşmana karşı birliğini sağlayıp cihada teşvik etmek, Esirlere karşı şefkatli olmak ve yaralıları tedavi etmek, Gecenin bir kısmını ibadetle geçirmek…

Belirtilen görevleri gördükten sonra insan, Kuran’ın büyük bir bölümünün Peygamber’in şahsına özel olan vasıflara, vazifelere, kendi ve ashabının sorunlarına, dosta ve akrabaya, küçüğe ve büyüğe, kadına ve erkeğe, kâfirlere ve münafıklara nasıl davranacağını ve o sorunların nasıl giderileceğine ait olduğunu rahatlıkla anlayabilir.

Acaba bu tür mucizeler ve marifetlerle dolu olan bir Peygamber’i tanımamak mahrumiyet değil midir?

Onu yalanlamak, incitmek, ona suikast etmek, ona karşı ayaklanmak, iman etmemek, onunla savaşmak, muhalefet etmek, iftira, bühtan, deli, sihirbaz, şair demek, Ehlibeyti’ne (a.s) eziyet etmek, Kuran’ı metruk etmek gibi olayların ne gibi anlamı olabilir?

Acaba Kuran’ın haricinde herhangi bir şifa kapısı var mıdır?

Acaba haktan hariç gidilecek başka yol var mıdır?

Acaba ilahi kanunları bırakarak beşeri kanunlar peşinde gitmek büyük bir zarar değimlidir?

HZ.PEYGAMBER’İN SADE YAŞAYIŞI

Hurma ağaçlarından on adet sütun üzerinde oluşan Peygamber’in (s.a.a) sade mescidi, Bilal Habeşi’nin sıcak sesiyle okunan ezan dünyayı titretiyordu. Ama günümüzde (vahabilerin hâkim olduğu) Medine’nin yüksek minaresinden okunan ezanlar maalesef hiçbir yeri titretmiyor.

Burada yaşadığımız dünyanın durumuna göz atmanın faydalı olacağına inanıyorum, acaba hak yolunda yükselişe doğrumu gidiyoruz? Yoksa batıl yolunda çöküşe mi?

Ve acaba kurtuluş yol olarak Allah ve resulüne sığınmaktan başka bir yol var mıdır?

Günümüzde gerçekler yalan, yalanlar ise gerçek gösterilmektedir. Güvenlik araçları daha da gelişmiş hale gelirken (maalesef) güvenliğin kendisinden haber yoktur. İlim dalında kitap çoktur ama okuyanı yoktur.

Camii minareleri gökdelenler gibi yüksek ama ezan okumak için Bilal Habeşilerden haber yoktur. Dünyevi süslenmeler baş alıp giderken, maneviyattan haber yoktur.

İlim ve teknoloji ilerlerken, insanlıktan haber yoktur.

Hizmetler çoğalmıştır ama saygı, sevgi, hürmet ve muhabbetten haber yoktur.

Makam ve koltuk peşinde koşanlar çoğalırken, değer verenler azalmıştır.

Eğitim ve öğrenim yükselirken anlama ve algılama daralmıştır.

Kazançlı iş yapmayı biliyoruz ama kazançlı yaşamayı bilmiyoruz.

Büyük binalar ve apartmanlar peşinde koşarız ama ailemize sahip çıkmayız.

Yıllarca yaşamak uzun ama gerektiği gibi yaşamak kısa.

Yalan söz çok ama hakiki aşk yok.

Bilim (ilerlerken) çoğalmış ama basiret ve görgü azalmış.

Uzaya gitmek için çaba harcarız ama komşumuzun halini bile sormaya aciziz.

Dışarıda düzeni sağlamaya çalışırız ama yıkılarak dağılmak üzere olan ailemizden haberdar değiliz.

Gelirimiz çoğaldı ahlakımız ise azaldı.

Kemiyet çoğaldı ama keyfiyet azaldı.

İnsanlar, boyu uzun ama aklı kısadır.

Eğlenceler çoğaldı ayrılıklar (boşanmalar) ise kat kat arttı.

Binalar güzel ama temeli gevşektir.


YOL GÖSTERİCİ EMİRLER

Allah’u Teâlâ’nın Peygamberi’ne (s.a.a) vermiş olduğu açık ve bazen tekrarlı emirler o hazretin programlarını ve siyerini belirler. O hazret yapacağı amelleri ilahi emirlere tatbik ederek uygulardı.

Sabah, akşam Allah’a ibadet etmek, ona secde ve tespih etmek, geceleri kalkıp ibadet etmek, Kur’an okumak gibi ilahi emirler Peygamber’in (s.a.a) siyerini belirliyordu.

HZ. PEYGAMBER’İN SİYRETİ

Allah resulü geceleri kalkarak abdest alıp, misvak edip Kuran ayetlerinden okuyup ağlayarak rabbine ibadet ederdi. Onu bu halde gören eşlerinden bazıları şöyle diyordu: Senin günahın olmadığı halde neden bu kadar ağlayarak gözyaşı döküyorsun? Allah resulü buyuruyordu: Allah’ın kulu olarak ona şükretmeyeyim mi?

Peygamber’in (s.a.a) eşlerinden ümmi Seleme diyor ki: Bir gün Allah’ın resulü benim evimde kaldı geceleyin onu yerinde göremeyip peşi sıra gittiğimde onu gecenin karanlığında ellerini havaya kaldırmış, Allah’a yalvararak buyuruyordu: Allah’ım vermiş olduğun nimetleri benden esirgeme, düşmanımı sevindirme, beni kurtarmış olduğun belalardan uzak tut.

Bir anlığına bile beni kendi halime bırakma, ona dedim: Annem babam sana feda olsun sen bağışlanmışsın. O hazret buyurdu: Hiç kimse Allah’tan güçlü değildir.

Hz. Yunus bir an kendi haline bırakılınca kendisini balığın karnında buldu.

Allah resulü namaz kıldığında bedeni titrerdi, yalnız başına namaz kılırken rükû ve secdeleri uzatırdı. Ama cemaat namazı kılarken çok sade ve normal şekilde namaz kılardı. Cemaat imamlığı yapan sahabelerden birine şöyle buyurdu: Halka namaz kıldırdığında Fatiha’dan sonra küçük sürelerden okumaya çalış ve namazı fazla uzatma.


HZ. PEYGAMBER’İN ŞEFKATİ

Bir gün Resul-i Ekrem (s.a.a) Hz. Ali’ye (a.s) on iki dirhem[118] vererek buyurdu: Bununla bana elbise al. Hz. Ali (a.s) o parayla pazara giderek elbise alıp Peygamber’in (s.a.a) yanına döndüğünde, o hazret buyurdu: Daha ucuz ve sade bir elbise alsaydın daha iyi olurdu. Eğer (elbiseyi) satan geri alırsa geri ver. Hz. Ali (a.s) elbiseyi geri verip parayı alarak Peygamber’in (s.a.a) yanına döndü.

Allah resulü Hz. Ali’yle (a.s) beraber pazara giderken yolda bir cariyeyi ağlarken gördüler, ağlama sebebini sorunca dedi mal almam için bana dört dirhem verdiler ama ben onu kaybettim ve şimdi eve dönmek için korkuyorum.

Resul-i Ekrem (s.a.a) cariyeyle birlikte eve gittiler ev sahibi Hz. peygamber’i görünce cariyeyi bağışlayarak onu azat etti. Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: Ne kadar bereketli on iki dirhem, iki elbisesizi giyindirdi ve bir cariyeyi azat ettirdi.[119]

Evet, eğer bizler de şahsi harcamalarımıza kısıtlama getirirsek nice kardeşlerimiz maişete ermiş olur.

Eğer birileri toplumda ıslah ve değişim yapmak istiyorlar ise kendileri ıslah olmadıkları takdirde, toplumu değiştirmeleri imkânsızdır.

Allah’ın peygamberlerinin yüce sıfatlarından bir tanesini insanları hidayet ve saadete erdirmek idi. Bir atasözü şöyle diyor: Ey sıkıntısız, sıkıntılı olmanın kendisi kemale ermektir ve asıl sıkıntı sıkıntısızlıktır.

Allah’u Teâlâ peygamberlerin sıfatlarıyla ilgili şöyle buyuruyor: “herisun aleykum” andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir.[120] Yani o sizler için yanık yüreklidir ve hiçbir zaman ümmetinin sıkıntılı olmasını istemez.

Diğer bir ayeti kerimede ise Peygamber’e hitaben şöyle buyuruyor: (Resulüm!) Onlar iman etmiyorlar diye neredeyse kendine kıyacaksın![121] İnsanların iman etmemeleri aşırı derecede Peygamber’i (s.a.a) üzmekteydi bu nedenle Kur’an’da şöyle buyuruyor: Biz, Kur'an'ı sana, güçlük çekesin diye değil, ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.[122]

Evet dini sıkıntılara ve üzüntülere katlanmak peygamberlerin ve evliyaların vasıflarındandır. Bu tür sıkıntılar yalnızca onları kapsamamaktadır. Belki bütün Müslümanların vazifesidir.

Bir talebe ve ya bir öğrenci sıkıntı çektikçe ancak toplumda değişiklikler getirebilir. Elbette ki bu tür sıkıntılar fakat ve fakat ihlâs ve Allah rızası için olmalıdır. Her insan sorumluluk altında olduğunu bilmelidir, yapılması gereken işler için kollarını sıvayıp o işe atılmalıdır, o işin iyisini ve kötüsünü, kolayını ve zorunu ayırt etmemek şartıyla yapılacak işi halis ve pak niyetiyle tamamlamalıdır.

Allah’ın peygamberlerinin özellikle İslam Peygamber’inin (s.a.a) özelliklerinden birisi gösterişten uzak olmaktır. Bu konuyla ilgili Allah’u Teâlâ Peygamber’inden (s.a.a) ümmetini sıkıntıya sokmamasını isteyerek şöyle buyuruyor: (Resulüm!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.[123]

Hz. Peygamber’in (s.a.a) bi’setinden[124] önce yaşam insanlar için zorluklar içindeydi, halk açlık ve sefaletle karşı karşıyaydı özellikle Hz. Ali’nin (a.s) babası Hz. Ebutalib (a.s) yaşlı ve kalabalık bir aileye sahip olduğundan acilen yardıma ihtiyacı vardı. Bu durumu gören Hz. Peygamber (s.a.a) amcası Hz. Abbas ile Ebutalib’in (a.s) yanına giderek çocukları kendi evlerine götürmeleri için anlaştılar, Ebutalib’i geçim sıkıntısından kurtarmaları için böylece Hz. Abbas Caferi ve Peygamberimiz de Hz. Ali’yi (a.s) evlerine götürdüler.

Bundan dolayı da Peygamberimiz (s.a.a) Hz. Ali’yi (a.s) çocukluktan yetiştirerek eğitmiş oldu. Hz. Peygamber (s.a.a) diğer din önderlerinin tersine ki, onlar bir tehlike gördüklerinde halkı yalnız bırakıp kaçarak ilk önce kendilerini kurtarmaya çalışırlar. Ancak Hz. Peygamber (s.a.a) tehlike anında kendisi Mekke’de kalarak kendi etrafındaki Müslümanları (tehlikeden kurtarmak için) Habeşistan’a hicret etmelerini buyurdular, Medine hicretinde bile ilkönce Müslümanları gönderdi sonra kendileri gitti.

HALKLA GÖRÜŞ ALIŞVERİŞİ YAPMASI

Allah tarafından vahiy inmediği zaman Resul-i Ekrem (s.a.a) yapılması gereken işlerde halka danışarak onların oyunu kendi görüşünden önde tutarak işleri yapmaya başlardı.

Örneğin, Uhut Savaşında Medine’de kalıp kalmamakla ilgili Şura kurup onlarla danışarak, görüşlerini aldıktan sonra kararını verdi. Peygamberimizin ve birkaç sahabenin görüşleri Medine’de kalmaktan yanaydı ama gençlerin çoğunluğunun görüşleri Medine’den dışarı çıkmaktaydı. Peygamber’e (s.a.a) şöyle dediler!

Ey Allah resulü, biz sana bağlıyız ama bizlerinde görüşünü sorduğunuz için Medine’den dışarı gitmekten yanayız, Resul-i Ekrem (s.a.a) mümin gençlerin görüşlerini kendi ve birkaç sahabenin görüşüne üstün tutarak savaş elbisesini giyinip dışarı gitti.

Çoğunluğun sözüne uyarak Uhut Savaşına gidip yenilmelerine rağmen Allah’u Teâlâ yinede işlerde halka danışmayı emretmiştir. İş hakkında onlara danış.[125] Bu ayeti kerime Uhut savaşındaki mağlubiyetten sonra indi.

Elbette alınacak son karar peygamber’indir. Zira ayeti Kerimenin sonunda buyuruyor: Fakat işe girişmeyi kurdun mu dayan Allah’a.[126]

Dipnotlar

--------------------

[1] - Ahzab 21

[2] .Meryem, 41

[3] .Meryem, 16

[4] .Ahzab, 21

[5] .Nehcü’l-balaga hikmetli sözler 260

[6] .Duha, 6

3- Duha 7

4- Duha 8

5-İnşirah 1

6-İnşirah 2-3

[7] .Al-i İmran 164

[8] .Enbiya 107

3.Ahzap 21

4.Nisa 41

5.Tevbe 128

6.Beled 1-2

[9] .Ahzap 56

[10] .Nisa 77

[11] .Kalem 4

[12] .A’la 6

5. Ahzap 45-46

6.Necm 3

7.Necm 17

[13] .Necm 11

[14] .Ahzap 57

[15] .Bakara 144

[16]. Nahl, 103

[17] .Necm, 6

[18] .Yasin -69

[19] .Kalem -2

[20] .Şerh ibni hedid –c.6 s. 340 –Sunenun nebi-s. 56

[21] .Nehcülfesahe – s. 633

[22] .Fezailul hamse – c.1 s. 43

[23] .Furkan - 1

[24] .Nehcülbelaka – Hutbe–26

[25] .Nehcü’l-Belaga, Hutbe,95

[26] .Yunus, 57

[27] .Nehcü’l-Belaga, Hutbe,109

[28] .İsra, 9

[29] .Nehcü’l-Belaga, Hutbe,110

[30] .Vesailuş-Şia, c. 4, s. 854

[31] .Fezailul Hamse, c.1, s.17

[32] .İbrahim, 1

[33] . Nehcü’l-Belaga, Hutbe, 147

[34] . Enam, 155

[35] . Haşr, 7

[36] -Nahl, 89

[37] -Enbiya, 107

[38] -Tuheful Ukul, s. 488

[39] -Nisa, 174

[40] -Mevsuetu Ziyaratu’l Masumin, c. 1, s. 142

[41] -Al-i İmran, 138

[42] -Nehcü’l-Belaga, Hutbe, 96

[43] -Sad, 29

[44] -Sahifeyi Seccadiye, Dua, 2

[45] -Sahifeyi Seccadiye, Dua, 42

[46] -Sahifeyi Seccadiye, Dua, 42

[47] -Vakia, 77

[48] -Mevsuetu Ziyaratul Masumin, c. 1, s. 117

[49] -Kenzul-Ummal, s. 454, h. 9

[50] -Hakka, 51

[51] -Mevsuetu Ziyaratul Masumin, c. 1, s. 95

[52] -Yunus, 57

[53] -Nehcü’l-Belaga, Hutbe, 106

[54] -Hicr, 1

[55] -Hicr, 89

[56] -Fussilet, 41

[57] -Nehcü’l-Belaga, 96

[58] -Cin, 2

[59] -Nehcü’l-Belaga, 195

[60] -Maide, 48

[61] -Nehcü’l-Belaga, 63

[62] -Nehcü’l Fesahe, 1979

[63] -Kenzul-Umman, s. 2400

[64] -Enfal, 33

[65] -Kehf, 1

[66] -Yasin, 3-4

[67] -Tarık, 13

[68] -Nehcü’l-Belaga, 279

[69] -Al-i İmran, 61, Mübahale olayı Hz. Peygamber (s.a.a) Ehlibeyt’i olan Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’i (a.s) yanına alarak Necran Hırıstiyanlarıyla karşılıklı lanetleşmeye girdiği olaydır ki Hz. Peygamber (s.a.a) zaferiyle sonuçlandı.

[70] -Maide, 67

[71] -Kamer, 17

[72] -Hud, 1

[73] -Nisa, 9

[74] -İsra, 1

[75] -Biharu’l-Envar, c. 6, s. 68

[76] -Nisa, 80

[77] -Necm, 3

[78] -Zuhruf, 43

[79] -Kalem, 4

[80] -Saf, 6

[81] -Muhammed, 2, Feth, 29, Al-i İmran, 144

[82] -Cin, 19

[83] -Ahzab, 40

[84] -Enbiya, 107

[85] -Ahzab, 45

[86] -Kalem, 4

[87] -Al-i İmran, 159

[88] -A’raf, 157

[89] -Tevbe, 33

[90] -Sebe, 28

[91] -Cin, 1

[92] -Nisa, 41

[93] -Hicr, 95

[94] -Furkan, 37

[95] -Duha, 5

[96] -İnşirah, 1

[97] -Kevser, 1

[98] -Zuhruf, 43

[99] -İbrahim, 1

[100] -Tevbe, 103

[101] -Zümer, 14

[102] -Al-i İmran, 159

[103] -Hud, 112

[104] -A’raf, 157

[105] -Ta-Ha, 132

[106] -Şu’ara, 214

[107] -A’raf, 157

[108] -Hicr, 98

[109] -En’am, 14

[110] -Bakara, 101

[111] -Cuma, 2

[112] -Hicr, 88

[113] -Ahzab, 48

[114] -Tevbe, 73

[115] -A’raf, 205

[116] -Nahl, 125

[117] -Al-i İmran, 159

[118] -Eski para birimi ve günümüzde bazı Arap ülkelerinde kullanılmaktadır.

[119] -Biharu’l Envar, c. 1, s. 215

[120] -Tevbe, 128

[121] -Şu’ara, 3

[122] -Ta-Ha, 2

[123] -Sad, 86

[124] -Hz. Muhammed’in (s.a.a) Peygamberliğe seçilişi.

[125] -Al-i İmran, 159

[126] -Furuğu Ebediyet, c. 2, s. 443, Uhud olayı