NaN%
KERBELA MESAJI KERBELA MESAJI
SEYYİD İMAM RUHULLAH MUSEVİ
ÇEV. ATİLLA GÖLCÜK
ÖNSÖZ
Aşura Dergisi yayınlarının dördüncüsü olan elinizdeki bu eser Kanın Kılıca galebe çaldığı bir gün olan Aşura'nın mesajını en etkili bir dille anlatan Aziz İmam Seyyid Ruhullah Musevi'nin konuşmalarından derlenip kitap haline getirilmiştir.

Şüphesiz ki Kerbela'nın Mesajını ve İmam Hüseyin'in Fonksiyonunu anlatmaya bizim gücümüz yetmez. O'nu anlatmaktan kelimeler acizdir fakat denizden bir zerre misali de olsa KERBELA MESAJINDAN alınması gereken dersler hususunda halkımızı aydınlatabildik ve bu mektebin yaşamasına bir nebzede olsa katkıda bulunabildikse ne mutlu bize.

Vesselamün Aleyküm ve Rahmetullah

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

AŞURA KIYAMI

SEYYİD İMAM RUHULLAH MUSEVİ (R.A.)'NİN KONUŞMA VE MESAJLARINDAN

"Selam, bir avuç yaranıyla birlikte zulüm tezgâhı ve Hilafet gasıplarını ortadan kaldırmak için ayağa kalkan Hüseyin İbni Ali (a.s.)'nin üzeri­ne olsun. O sayı açısından azlık ve her şeyden yoksun olmasından dolayı, zalimlerle işbirliği hayellerine geçit vermedi.

Kerbela'yı kendisi, evlat­ları ve sınırlı ashabı'nın ölüm yeri karar kıldı ve "Heyhat minnez-zille" (Zillet bizden uzaktır) fer­yadını Hak talepçilerinin kulağına ulaştırdı."

Seyyid İmam Ruhullah Musevi

Allah (c.c.)'ın adıyla

Selam, Şehadet mektebinin bayraktarına, Selam, tarihin daimi galibia mazluma. Selam, Hüseyin (a.s.) ve Ashabına,

Ve Selam Aşura'nın gerçek evlatları "aziz imam (r.a.) ve yaranına"

Şahadet Mektebi'nin takipçilerinin önünde bulunan bu derleme Şehitlerin Serveri (İmam Hüseyin)'ne tabii olmada kâmil kişiliği olan bir büyük insanın konuşmalarından oluşmaktadır:

Bu insan siyah sitem gecesinde, şahadetin par­lak meşalesini eline alarak, kıyam bayraklarını yükseltti. Utanç sessizliği ve zilleti Hüseyin (a.s.)'in kanlı teşeyyüsünün mutahhar önderleri­nin üzerinden temizledi. İkinci defa "İhde El-Husneyn" ([I]) ve "Kanın kılıca zaferi" şiarını demir ve çeliğin hâkimiyet çağında yeryüzünün mustazaf ve yalın ayaklılarına öğretti.

Sonunda da des­tansı bir gayret, asırlarca yere düşürülmeyen eza zincirleri ve kanlı Kerbela hadisesini kan, gözyaşı ve sadakat ile nesilden nesile sinelerde hatırası saklanan Aşura aşkı ile zamanın Yezid hükümetini yerle bir etti.

Anısı her zaman hatıralarda canlı kalsın daima bu hakikate şahitlik ediyordu: "Bizim her neyimiz varsa Muharrem ve Aşura'dandır."

Hüseynice bir yaşama gönül verenler ve aziz imamın yolunun yolucularından geçmişte olduğu gibi özgürlükçülerin önderine tabii olma ve kıyamda en ileri de bulunma iftiharını çok iyi korumaları ve kendi mübarek varlıklarıyla nüfuz kabul etmeyen

(Velayet) kalesini İslam İnkılabı'nı koruma noktasında mukavim (da­yanıklı) ve sağlamca baki kalmaları ve kıymetli ilahi emanet, İslam milletinin mukaddes nizamını cihanın adaletçisi vadesi verilen öç alıcı Mehdi (a.s.)'nın zuhuruna değin güvenilir muhafızları olacaklarına ümidimiz vardır. İnşallah-i Teâlâ.

Hz. İmam Ruhullah Musevi (r.a)’ nin

eserlerini yayınlama ve tanzim müessesesi


MUHARREM KANLI ŞEHADETE GİRİŞ

Muharrem, kahramanlık, yiğitlik ve fedakârlık ayı başladı. Kanın kılıca galebe çaldığı bir ay. Hak gücünün batılı ebediyete mahkûm ede­rek, boş batıl düşünceleri Şeytani hükümetler ve zalimler cephesi üzerine vurduğu bir ay.

Tarih boyunca nesillere zafer yolunu mızrak üzerinde öğreten bir ay. Süper güçlerin "Hak" kelimesi karşısında yenilgisini sabitleştiren bir ay. Müslümanların İmamı'nın tarihin zalimleriyle mücadele yolunu bizlere öğrettiği bir ay.

Bağımsızlık isteyenler, özgürlükçüler ve hakkı haykıranların sıkılmış yumruğunun tanklar, ma­kineli tüfekler ve şeytanın ordusu üzerine galip gelmesi ve "Hak" kelimesinin batılı yok etmesi gereken bir ay, (1)

Muharrem, adaletin zulüm karşısında, hakkın batıl önünde kıyam ettiği bir aydır ve tarih boyunca hakkın daima batıla karşı zafere ulaştığı ispatlanmıştır. (2)

Muharrem, İslam'ın mücahitler ve mazlum­ların seyyidi (efendi) vesilesiyle yaşatıldığı, fesat unsurların tuzakları ve İslam’ı uçurumun kenarı­na getiren Beni Ümeyye rejiminden kurtarıldığı aydır. İslam ilk çıkışından itibaren şehitler ve mücahitlerin kanlarıyla sulandı ve semeresine (netice) ulaştı. (3)

Muharrem, Teşeyyü (Şia) mektebinde fedakârlık ve kanın özünden elde edilen bir zafer ayıdır. (4)

Muharrem ne kadar musibetçi, bilinç veren ve darbe vurup ezen bir aydır. Muharrem, şehit­lerin büyük efendisi ve Allah (c.c.) velilerinin önderlerinin kıyam ayıdır.

Tağutlar karşısında ki kendi kıyamıyla insanlığa yapıcılık ve darbe vur­ma dersi vermiş, zalimin yok edilmesi ve sitem-karın yenilme yolunu, feda etmek ve feda olmak­la öğretmiştir. Bu da bizim milletimiz için son za­mana değin İslam öğretilerinin temelidir. (5)

Muharrem ve Sefer'dir İslam'ı korumuş olan. (6)

Muharrem ve Sefer'i Ehl-i Beyt (a.s.)'in mu­sibet zikri ile canlı tutmamız gerekir. Zira bu mez­hep şimdiye kadar Ehl-i Beyt (a.s.)'in musibet zi­kirleri ile canlı kalmıştır. (7)

Muharrem, halkın hak meseleleri duymak için geldikleri bir aydır. (8)

Muharrem ayı şimdi ilahi bir kılıç gibi, İslam askerleri, muhterem ruhaniler, değerli hatipler ve Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın yüksek makamlı Şia (takipçi)'larının elindedir. Ondan en son hadde kadar istifade etmeleri gerekir.

İlahi güce yaslan­makla da bu sitem ve hıyanet ağacının geride ka­lan köklerini de kessinler. Zira Muharrem, Yezidi güçler ve şeytani hilelerin yenilgi ayıdır. (9)


AŞURA KIYAMININ SEBEB VE FAKTÖRLERİ

İslam'ın çıkışında, adalet ve özgürlüğün te­melini atan son Peygamber (s.a.a.)'in rihlet (ölüm)'inden sonra Beni Ümeyye'nin çarpık­lıklarının neticesi olarak İslam'ın zalimlerin boğazında yutulması ve adaletin fasıkların ayak­ları altında yok olmasına az kalmışken Seyyid-üş Şüheda (a.s.) büyük "Aşura" hareketini başlattı. (10)

Yezidilerin zalim hükümetinin İslam'ın nurani çehresi üzerine kırmızı bir kalem çekerek,

İslam'ın büyük Peygamber (s.a.a.)'i ile İslam'ın çıkışında ki Müslümanların tahammül edilemez zahmetleri ve fedakâr şehitlerin kanını unutul­maya terk ederek, heder etmesine az kalmıştı. (11)

Bir mektep, posası çıkmış cahiliyet çarpık­lıkları, milliyetçilik ve Arapçılığı yaşatmak için he­saplanmış programlar ve

"La haberun cae ve la vehyun nezel"

"Ne bir haber geldi ve ne bir vahiy nazil ol­du" ([II]) şiarları ile mahvedilip yok edilerek, İslam'ın adalet hükümetinden bir "şahin şahlık" yapılmasına böylece de İslam'ı ve vahyi inzivaya çekmeye bir şey kalmamışken, beklenmedik bir anda ilahi vahiy ile beslenip Peygamberlerin Seyyidi Muhammed Mustafa (s.a.a.)

ve Velilerin Seyyidi Ali Murtaza (a.s.)'nın evlerinde terbiye görmüş olan, Sıddıge-i Tahire (s.a.a)'nin ku­cağında büyüyen büyük bir şahsiyet kıyam ede­rek kendi eşsiz fedakârlığı ve ilahi hareketiyle büyük bir olay meydana getirdi. (12)

"Leibet Haşimun bilmülki

Fe la haberun cae ve la vehyun nezel"

(Beni Haşim kabilesi saltanat ile oynadı. Öyleyse ne bir haber geldi ne bir vahiy nazil oldu) Yezit, (Allah'ın laneti üzerine olsun) Ehl-i Beyt kadınlarını Şam'da yanına getirdikleri zaman, çubukla Eba Abdullah (a.s.)'ın mübarek başında ki pak dişlerine vuruyordu ve bu şiiri söylüyordu.) (Me-es Sucumi Fi Tercümeti Nef Mehmumi-Allame Şearani, S. 252.)

Beni Ümeyye İslam'ı ortadan kaldırmayı amaçlamıştı. (13)

Beni Ümeyye'nin yozlaşmış rejimi İslam'ı Tağuti bir rejime çevirme ve İslam'ın kurucusunu da karşı oldukları o şeyle tanıtmaya götürüyordu. Cengiz İran'a ne yaptıysa Muaviye ve sitemkâr oğlu Allah Resulü (s.a.v.)'nün Halifesi unvanıyla İslam'a aynısını yaptı ve vahiy mektebinin esasını şeytani bir rejimle değiştirdi. (14)

Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.), Muaviye ve oğlu’nun (Allah lanet etsin) Mektebi yok oluşa sürüklediklerini ve İslam'ın aksini göstermeye çalıştıklarını gördüler.

İslam geldiyse insanı olgunlaştırıp kemale ulaştırmak içindir, kendisine güç yığmak için gelmemiştir. İnsanı olgun­laştırmak içindir. Bunlar, bu baba ve oğul aynı bu baba ye oğul ([III]) gibi İslam'ı aksinden gösteriyor­lardı.

İçki içiyorlardı, Cemaat İmam'ı idiler ama meclisleri oyun meclisleri idi. Onlarda her şey vardı yine de peşlerinde cemaatleri vardı. Cemaat İmam'ı da oluyorlardı, kumarcı Cemaat imamı!

Cuma imamıydılar minbere çıkıyorlardı ve min­ber ehli de idiler. Minbere çıkıyorlardı Allah Re­sulü (s.a.a.)'nün Halifesi unvanıyla oysaki Allah Resulü (s.a.a.) aleyhine kıyam etmişlerdi. Feryatları "LA İLAHE İLLALLAH" "Yoktur Allah'tan başka İlah" idi ama Ulûhiyet’e karşı kıyam etmişlerdi.

Amelleri davranışları şeytanca ancak feryatları Allah Resulü (s.a.a.)'nün fer­yadı. (15)

Yezid'de iktidar sahibi bir sultan idi. -Arz ediyorum ki- Yezid saltanatın tüm sermayesine sahipti ve Muaviye'den sonra tek o vardı.

Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.) hangi hüccet (delil) ile asrının sultanına karşı gelmişti? Allah'ın gölgesinden taraf olmuştu? (Sultana el vurulmaması gerekirdi) Hangi delil ile asrının sul­tanına karşı geldi?

Asrının Sultanı Şehadeteyn (iki şehadet)'i getiriyor ve diyordu ki, ben Peygamber'in Halifesiyim. Oysa gerçekte kanun dışı bir adamdı. Gerçekte bu adam halkı sömürmek istiyordu. Bu halkı yemek istiyordu. Halkın çıkar­larını, kendisi ve takipçilerinin yemesini istiyor­du. (16)

Saltanat ve Veliahtlık (padişahlık) batıl ve uğursuz bir hükümet tarzıdır. Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.) onun uygulanmasını önlemek için kıyam etti ve şehit oldu.

Yezid'in veliahtlığı altına girmemek ve onun saltanatını resmi olarak tanı­mamak için kıyam etti ve tüm Müslümanlar') kıyama çağırdı. Bunlar İslam'dan değildir. İslam'ın saltanat ve veliahtlığı yoktur. (17)

Muaviye ve Yezid'in İslam üzerinde olan tehlikeleri yalnız hilafet'in gasp edilmesi değildi. Bu ondan daha az tehlikeli idi. Bunların var olan tehlikeleri İslam'ı bir nevi saltanata çevirmek is­temeleriydi.

Maneviyatı tağuti bir şekle büründürmek istiyorlardı. Bunu da biz Allah Re­sulü (s.a.a.)'nün Halifesiyiz, adı altında yapıyor­lar ve İslam'ı bir tağut rejimine dönüştürüyorlardı. Bunlar o iki kişinin İslam'a vermek istedikleri ve­ya verdikleri zararlar içinde en önemlisi idi.

Öncekiler o kadar zarar veremediler. Bunlar İslam'ın asıl esaslarını ters yüz yapmak istediler. Meclislerinde saltanat vardı! Şarap var di! Kumar vardı?.

Allah Resulü (s.a.v.)'nün Halifesi ve mec­liste şarap! Mecliste kumar? Ama yine de Allah Resulü (s.a.a.)'nün Halifesi namaza gidiyor ve cemaat namazı kıldırıyor! Bu tehlike İslam için büyük bir tehlike idi. Bu tehlikeyi Seyyid-üş Şüheda (a.s.) defetti.

Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın 'kıyamı, tağut saltanatına karşıydı. Tağut saltanatı İslam'ı çevirmek istedikleri renge eğer çevirmeyi başarabilseydiler, İslam daha başka bir şey olurdu.

Örneğin; iki bin beş yüz yıllık saltanat gibi olurdu. Oysa İslam gelmişti ki saltanat rejimini ve bunun benzeri rejimleri yok edip Dünya'da ilahi bir hükümet kurmak istiyor­du. Tağutu yıkarak onun yerine Allah (c.c.)'ı ge­tirmek istiyordu.

Aynen cahiliyet meseleleri ve geçmiş meseleler. Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın öldürülmesi yenilgi değildi. Çünkü (O kıyam) Al­lah kıyamıydı ve Allah kıyamında yenilgi yoktur. (18)

Onlar (Beni Umeyye) İslam'ın aslını yok ederek bir Arap devleti kurmak istiyorlardı. Bu işleri, Arap, Acem ve diğer bütün Müslümanların dikkatlerini toplamaları için sebepler oldu. Ve meselenin Arapçılık, Farsçılık ve bunların değilde meselenin Allah ve İslam olduğunu anladılar. (19)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.) çünkü bunların İslam hilafeti ile İslam mektebini kirleterek zıt işler ve zulüm yaptıklarını, bunun da dünyaya Al­lah Resulü (s.a.v.)'nün halifesi bu işleri yapıyor, diye yansıdığını gördüler.

(O zaman) Seyyid-üş Şüheda (a.s.) gitmeyi gerekirse ölmeyi, (Ancak) Muaviye ve oğlunun eserlerini yok etmeyi, kendi­leri için görev bildiler. (20)

Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.) Yezid'in zorbacı hükümeti karşısında bir miktar yavaş ha­reket ettiler. Güç sahibi bir hükümet idi ve İslami olduğunu açıklıyordu. Kendi yakınları ve kav­minden de bunlarda vardı.

İslami olduğunu açı­klayan hükümet olmasına rağmen, kendi başına buyruk bir İslam hükümetiydi. Allah Resulü (s.a.a.)'nün halifesi kendi hayalinde idi. Ancak sorun burada ki bir memleketin kanunlarına haksız yere musallat olmuş, zalim bir adam idi.

Hazreti Eba Abdullah (a.s.) az miktar (insanı) ile bunun karşısında harekete geçip, kıyam etmesi, onu işten sakındırmak ve nehyi anil münker yap­mayı kendisine görev bilmesindendi. (21)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.), zalim ve zorba bir hükümdarın halk içinde hüküm yürüttüğünü gördüklerinde, açıkça; zalim bir hükümdarın halk arasında hükümet ederek halka zulüm ettiğini gören bir kimsenin, Onun karşısında kişi veya kişilerle her ne kadar başarabiliyorlarsa durul­masını ve o büyük umumi ordunun engellenmesi gerektiğini belirtiyorlar.

(Men rea) (Kim görse) Her kim bir zorba sultanın yaptığı bu tür işleri görse ve onun karşısında sakince oturarak hiç söz söylemezse ve bir iş yapmazsa, bu ülke fet­hetsinler. (22)

O (Seyyid-üş Şüheda) durumu dağıtana kadar, kendi ve yanında ki bir miktar kişinin fedakâr adamın yeri de o zorba sultanın yeridir. (23)

Yezid zahiri hesap üzerinden bakıldığında İslami bir adama benziyordu. Kendisini Peygamber (s.a.a.)'in halifesi olarak hesaplıyordu. Na­maz kılıyor ve bizim yaptığımız işlerin tümünü O'da yapıyordu.

Ama ne yapıyordu? Hâlbuki diğer bir taraftan isyankâr idi ve Allah Resulü (s.a.v.)'nün sünnetine muhalefet ediyordu. Allah Resulü (s.a.v.)'nün sünnetine göre Halk ile iyi geçinilmesi gerekir, O tersine amel ediyordu.

Müslümanların kanının korunması gerekir, Müslümanların kanını döküyordu. Müslüman­ların malının heder edilmemesi gerekir, O Müslümanların malını heder ediyordu.

Babası Muaviye'de bulunan yöntemin aynısına sahipti. Nitekim Müminlerin Emiri (a.s.) onun karşısında kıyam etti. Ancak Hazreti Emir (a.s.)'in ordusu vardı, Oysaki Seyyid-üş Şüheda (a.s.) çok az sayıda kişiyle bir süper gücün karşısındaydı. (24)

İslam'ın çehresine bir zararın verilmek iste­nildiği gün, İslam büyüklerinin canlarını onun için verdikleri gündür. Muaviye ve oğlunun hilafetleri zamanında mesele böyleydi, bunlar İslam'ın çehresini çirkinleştiriyorlardı.

Müslümanların ha­lifesi unvanıyla, Allah Resulü (s.a.a.)'nün Halife­si unvanıyla o cinayetleri işliyorlardı. Meclisleri ne meclisleri idi. İşte burada görev (bilinci) İslam büyüklerini mücadele edip değişiklik yapmaları için zorluyordu.

Bunların İslam'ın çehresini çirkin göstermeleri, habersiz gafil kimselerin İslam hilafetinin Muaviye ve Yezid'in sahip oldukları hila­fet olduğunu hayal etmelerine neden olması mümkün idi. İslam'a tehlikeli olan da budur ve bu­nun için mücadele etmek gerekir velev insan ölümüne gitse bile. (25)


AŞURA KIYAMININ HEDEFLERİ

Bunların tamamı toplumu ıslah etmek için geldiler. Onların tümü, "Ferdin toplum için (ken­disini) feda etmesi gerektiği" meselesine sahipti­ler. Ferd her ne kadar büyük olsa da.

Dünya da ki her şeyden daha çok değere sahip olan yüce fert, toplum salahiyetinin değiştiğinde feda ol­ması gerekir. Seyyid-üş Şüheda (a.s.) bu mizan (terazi, ölçü) üzerinden geldiler, kendisi, Ashabı ve ansan (yardımcı)'nı feda edip gittiler.

Ferdin topluma feda olması gerekir. Toplumun ıslah ol­ması gerekir. "Li yegumen Nasu Bilgısti" Adaletin toplum ve halk içerisinde yer edinmesi gere­kir. (26)

"Andolsun ki biz, Peygamberlerimizi, apaçık delillerle gönderdik ve onlarla bera­ber de kitap ve terazi indirdik, insanlar ada­letle doğru muamele etsinler diye ve demiri de indirdik ki onda çetin bir azap var ve in­sanlara faydalar ve bu da, Allah'ın kendisine ve peygamberlerine, henüz tapısına varma­dan yardım edenleri bildirmesi için; şüphe yok ki Allah üstündür ve pek kuvvetlidir."(El Hadid; 25.)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.) tüm ömür ve yaşamını münkerin defi, zulüm hükümetlerinin önünü almak ve hükümetlerin dünya da yaratmış oldukları fesatları yok etmek yolunda sarf etti. Bütün yaşamını bu hükümetin kenara itilerek yok olması, marufun iş başına gelip, münkerin orta­dan kalkması için sarf etti. (27)

Seyyid-üş Şüheda kendi itibarını, canını, çocuklarını ve her şeyin akıbetinin bu olayda böyle sonuçlanacağını biliyordu. Onun emirlerini duyup ta Medine'den çıkarak Mekke'ye gelenler sözlerinin hepsini duyuyor ve O'nun ne yaptığının farkında olduğunu görüyorlardı. Böyle görmeye gelmek için değildi belki hükümeti de almak istiyordu.

Kesinlikle bu mana için gelmişti ve bu bir iftihardır. Bazıları Hz. Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın hükümet için gelmediğini zannedi­yorlar hayır; Bunlar hükümet için geldiler, hükümetin, Seyyid-üş Şüheda (a.s.) ve Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın Şialarının elinde olması gerektiği için. (28)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.) mektebin yok oluşa gittiğini gördüler. Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın kıyamı, Müminlerin Emiri (a.s.)'nin Muaviye karşısında ki kıyamı, Enbiya (peygamber­ler) (a.s.)'nın zalimler ve kâfirler karşısında ki kıyamı idi.

Mesele bir memleketin alınması değil­di. Bütün âlem onların yanında hiçtir. Onların mektebi bu değil, onların amaçları bu değil ki lığı ile bu güç ile mücadele edip onu rezil etmeyi ge­rekirse öldürülmeyi kendisine vazife biliyordu*

O bir zalim hükümetin memleket kanunları üzerin­de sulta kurduğunu gördüğünde kendi vazifesi, kendi ilahi vazifesine göre hareket etmek, yola koyulmak, muhalefet etmek, muhalifliğini açıkla­mak ve her ne olursa olsun işten el çektirmek ge­rektiğine dair teşhisini verdi.

Aynı zamanda da kurallar gereği bu kadar kişiyle onların sahip ol­duğu o kadar adama karşı durmanın başara­mayacağı açıktı, ancak vazife idi (29)

Ancak (Seyyid-üş Şüheda (a.s.) için) orada vazifesi gereği kıyam etmesi ve kanını bu milletin ıslahına akıtması gerekiyordu. Yezidin ilmini susturmalıydı ve böyle de ederek tamamladı.

Kendi kanını, oğullarının ve evlatlarının kini ver­di. Kendisine ait tüm şeyini İslam için verdi. (30)

İmam Hüseyin (a.s.)'nin öyle büyük bir gücü yoktu ve kıyam etti. Eğer Neuzubillah (Al­lah'a sığınırız) ağırdan alsaydı, oturur ve benim şer'i vazifem değil ki kıyam edeyim diyebilirdi.

Emevi sarayı Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın otur­masına ve söz söylememesine çok sevinirdi. Onlarda böylece murat bineklerine binebilirdi. Ama O Müslüm İbni Akil'i halkı biat etmeye böylece de İslam hükümeti teşkil edilip bu fesat hükümeti ortadan kaldırmaya davete çağırmak için, göndermişti.

Eğer o da Medine'de yerinde otursaydı ve o merdek (adamcık bir tür alçaltına ve hor düşürme edatı)'in biat istemeye geldiğin­de, Neuzubillah (Allah'a sığınırız) çok iyi; desey­di, sevinirler ve elini dahi öperlerdi. (31)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.) İslam için kendisi­ni ölüme adadı (verdi). (32)

Seyyid-üş Şüheda Ashabın tümünü, genç­lerini, varı yoğu bütün mal ve mülkünü (mal ve mülk sahibi değildi) her neyi varsa (Ashabı ve gençleri vardı) Allah (c.c.) yolunda verdi. İslam'ın güçlenmesi ve zulüm ile muhalefet için kıyam et­ti. (33)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'da öldürüldü fakat bir sevap almaya gitmemişti. Sevap, O'nun için fazla söz konusu değildi. Bu mektebi kurtarmak, İslam'ı ilerletip diriltmek için gitmişlerdi. (34)

Peygamber (s.a.a.) bazı savaşlarda yenil­di, Hazreti Emir (a.s.) Muaviye ile olan savaşında yenildi. Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'yı öldürdüler ama ölmesi, Allah (c.c.)'a itaat idi, Al­lah (c.c.) içindi. Bütün itibarı O'nun içindi, bu açı­dan işin içinde hiç bir yenilgi yoktu, itaat etmişti. (35)


HZ.HÜSEYİN (A.S)'IN KIYAMININ ETKİ VE SONUÇLARI

Eğer, Aşura ve Peygamber (s.a.a.) Ehl-i Beyti'nin fedakârlığı olmasaydı, Nebi Ekrem (s.a.a.)'in "Biset" ve o yorucu zahmetleri, o za­manın tağutlarınca yok oluşa götürülmüştü,

(Eğer Aşura olmasa idi, vahiy ve kitap üzerine kırmızıçizgi çekmek isteyen Ebu Süfyan'cıların cahiliyet mantığı ve kendi zannına göre vahiy ev­latlarını öldürüp şahadete ulaştırmakla İslam esasının yok olacağını ümit eden ve açıkça

(La haberun cae ve la vahyun nezel) diyen karanlık putperestlik asrının yadigarı Yezid, İlahi Hükümetin temelini sökselerdi bilmiyoruz Kur'an-ı Kerim ve aziz İslam'ın başına ne gelirdi.)

Ancak Allah-u Teâlâ (c.c.)'nın iradesi kurtuluş bağışlayan İslam ve hidayet eden Kur'an'ı ebedi korumak, vahyin evlatları şehitlerin, kanı ile yaşatıp destekleyerek zamanın ziyanlarından uzak tutmak,

nübüvvetin özü ve velayetin yadi­garı Hüseyin İbni Ali (a.s.)'yi kendi aziz canını inancı ve Peygamber-i Ekrem (s.a.a.)'in büyük ümmetine feda etmek için tahrik etmek bununla da tarihler boyu kanının coşarak Allah'ın dinini sulaması, vahiy ve onun armağanlarına koruyu­culuk yapmasını istemişti ve istemekte. (36)


Mazlumlar ve Kur'an taraftarlarının Sey-yid'inin (a.s.) Aşura'da ki Şehadeti-İslam'ın daimi yaşamı ve Kur'an-ı Kerim'in ebedi hayatının başlangıcı idi. Ehl-i Beyt (a.s.)'in mazlumca şahadet ve esareti, İslam adına kendi ham ha­yalleriyle vahyin esasını yok etmek isteyen Yezidi'lerin tahtını ve tacını sonsuza kadar yokluğa uğurladı. O durumun vuku bulması Süfyanileri tarih sahnesinden kenara itti. (37)

O gün yezidiler, cinayet işleyen kendi elleri ile mezarlarını kazdılar ve kendileriyle birlikte sitemkâr, cinayetkar rejimlerinin de helak ol­duğunu kaydettiler.

15 Hordad 1942 (6 Haziran 1963)'de Pehleviler, cinayetkar taraftarları ve yandaşları kendi "Zorba Şahlık" eliyle mezar­larını kazdılar ve ebedi utanç ve yıkılışı yerlerine bıraktılar. Allah-u Teâlâ’ya hamd olsun büyük İran İslam milleti güç ve zaferle onların ateş dolu mezarlarına lanet gönderiyor. (38)

Eğer bu kıyam (Hüseyin (a.s.)'in kıyamı) ol­masaydı, Yezid ve takipçileri İslam'ı halka ters-den gösteriyorlardı. Bunların ilk baştan İslam'a itikatları yoktu ve İslam velilerine karşı haset ve çekememezlikleri vardı.

Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'ın bu fedakârlığı ile onlara yenilgi vermesi­ne ilave olarak kısa süre geçtikten sonra halkı nasıl bir bela ve musibete girdiklerine dikkatlerini çekti. Bu musibette Beni Ümeyye düzeninin çökmesine neden oldu. (39)

Özleri ilahi vahiyle beslenen, Peygamber­ler Efendisi Muhammed Mustafa (s.a.v.) ve Veli­lerin Efendisi Ali Murtaza (a.s.)'nın evlerinde ter­biye olan, Sıddıka-i Tahire (s.a.)'nin kucağında büyüyen yüce bir şahsiyet kıyam etti ve kendi eşsiz fedakarlığı ve ilahi kıyamı ile zalimlerin sa­rayını yıkan, İslam mektebine kurtuluş bağışla­yan büyük bir olayı vücuda getirdi. (40)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.) büyük Aşura kıyamını yaparak kendisi ve azizlerinin fedakârlık ve kanı ile İslam ve adaleti kurtardı. Beni Ümeyye düzenini mahkûm ederek onun ini çökertti. (41)

Eğer İslam muhafızlarının fedakârlığı ve O'nun (İmam Hüseyin (a.s.)) mert muhafızları ve fedakâr ashabının şahadeti olmasaydı, İslam Beni Ümeyye'nin zalimane rejimince ters tarafı­ndan tanıtılıyor, Nebi Ekrem (s.a.a.) ve fedakar Ashabının zahmetleri boşa gidiyordu. (42)

Masum İmamlar (a.s.) genelde ya öldürüldüler ya da zehirletildiler ama mektepleri korunmuştu. Seyyid-üş Şüheda öldürüldü mek­tebi korunmuştu belki de mektebi diriltmişti. O (İmam) öldürülmesi ile mektebi diriltti. (43)

Nasıl ki Hak velilerinin çoğunluğu mağlup oldu ve mektepleri korunarak kaldıysa, Seyyid-üş Şüheda (a.s.) Ashap ve yakınları da katliama uğradılar ama mekteplerini ileri götürdüler. Mek­tepte yenilgi yoktu ilerleme yardı. Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın ölümü Beni Ümeyye'ye sonsu­za kadar yenilgi verdi.

Beni Ümeyye bu İslam'ı kötü göstermek, hi­lafet iddiaları ile de insani ölçüler dışında amel etmek istiyordu. Seyyid-üş Şüheda (a.s.) kendi kanının dökülmesi ile fasit ve batıl rejimi yendi ve kendileri öldü. (44)

Allah Velileri de yeniliyorlardı. Hazreti Emir, Muaviye ile savaşında yenildiğine söz yoktur. İmam Hüseyin (a.s.)'de Yezid ile savaşımında yenildi ve öldürüldü ama gerçekte ka­zanmışlardı. Onlar zahirde yenilgilerdi hakikatte ise zaferdiler. (45)

Siz şimdiye kadar görmektesiniz ve biz bu­rada oturmuşuz, İslam'ı Seyyid-üş Şüheda (a.s.) diri olarak saklamıştır. (46)

İslam azizdir, bunun için Peygamber evlat­ları kendi canlarını İslam'a feda ettiler. Hazreti Seyyid-üş Şüheda, O gençler ve Ashabı ile İslam için savaştılar can verdiler de İslam'ı yaşattılar. (47)

Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.) za­manının tağut hükümetiyle olan mücadelesinde ki şehadeti, İslam'a hiç bir zarar getirmedi ve ileri götürdü. Eğer onların şahadeti olmasaydı, Muaviye ve oğlu İslam'ı dünyaya diğer bir şekilde yansıtıyorlardı.

Mescide gidişleri, Cuma namazı kılışları, Cuma imamı olmaları, Cemaat namazı kılmaları, Cemaat namazında imam olmaları Al­lah Resulü (s.a.a.)'nün halifesi unvanıyla idi. İsim, Allah Resulü (s.a.v.)'nün halifesi, hükümet İslam hükümeti ancak muhteva tam tersi.

Muhte­va olarak hesaplansa ne hükümet İslam hükümeti ve ne Hakim İslam hakimi idi. Seyyid-üş Şüheda (a.s.) bunların İslam'ı cahiliyete döndürme ve İslam'ı geçmişte ki benzer şeylerle gösterme planlarını geçersiz kıldı. (48)

Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın Şahadeti mektebi diriltti. Kendisi şehit, İslam diri, oldu Muaviye ve oğlunun tağut rejimini de defnetti....

Öyleyse Seyyid-üş Şüheda (a.s.) öldürülüp şahadete ulaştırılmasın da İslam'a zarar olacak hiç bir şey yoktu ve İslam'a faydası vardı. İslam'ı diriltti. (49)

Eğer Seyyid-üş Şüheda (a.s.) olmasaydı bunlar bu tağut rejimini cahiliyete döndermek için destekliyor olurlardı. Eğer şimdi ben ve sen de Müslim olsaydık, tağut müslümü olurduk, İmam Hüseyin (a.s.) Müslümü olamazdık. İmam Hüse­yin (a.s.) İslam'a kurtuluşunu bağışladı. (50)

Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'da mağlup oldu ama nihai zaferi vardı. Ölü vermekle mek­tepleri yenilgiye uğramadı, düşmanlarını geri püskürttü. Muaviye'nin İslam'ı bir imparatorluk haline getirme ve cahiliyet döneminin cahilane durumuna getirme isteklerini geri çevirdiler.

Yezid ve takipçileri ebediyete kadar defin olundular, ve halkın laneti sonsuza kadar onların üzerine­dir. Allah (c.c.)'ın laneti de. Ve onların kendileri korunmuş idiler. (51)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.) yenildi ama Allah (c.c.) için iş yaptığından mağlup etti, yenilmiş ol­duğu halde mağlup etti. (52)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın fedakârlığı İslam'ı bizler için diri tutmuştur. (53)

Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.) Mekke'ye giriş ve Mekke'den çıkıştaki zamanlamayı halkın Mekke'ye gittikleri bir sırada yapması büyük bir siyasi hareket idi. Bu bütün yönleriyle siyasi bir hareket idi. Bu İslami siyasi hareket Be­ni Ümeyye'yi ortadan kaldırdı ve eğer bu hareket olmamış olsaydı, İslam ayaklar altına alınmıştı. (54)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'yı öldürdüler İslam'ın terakkisi (ilerleme) daha çoğaldı. (55)

İmam Hüseyin (a.s.) bütün evlatları ve ak­rabalarıyla birlikte kendisini feda etti ve O'nun şahadetinden sonra İslam daha da güçlendi. (56)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.) Yezid'den yenilgi aldı ancak Muaviye rejimine öyle yenilgi verdiler ki onu ebediyete kadar defin etti. (57)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.) öldürüldü, yenil­medi. Oysa Beni ümeyye'yi öyle mağlup etti ki son ana kadar diğer bir iş yapmayı başaramadı­lar. Bu kan o kılıçları geri püskürttü. Şimdi bile za­ferin Seyyid-üş Şüheda (a.s.), yenilginin Yezid ve taraftarlarının olduğunu gözlemliyorsunuz. (58)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.) az bir topluluk ile Onun (Beni Ümeyye) karşısında kıyam etti. Bu topluluk şehit olmalarına rağmen galip gelmişler­di. Galip gelmişlerdi bu zulüm düzenine, yenmişlerdi onları. (59)

İmam Seyyid-üş Şüheda (a.s.) haklaydı az bir topluluk ile karşılık verdi, şahadete ulaştı, evlatları da şahadete ulaşmışlardı ama İslam'ı yaşatıp Yezid ve Beni Ümeyye'yi rezil etmişlerdi. (60)

Böylece Seyyid-üş Şüheda (a.s.) Kerbela'ya teşrif getirdiler ve savaş sayı bakımından az bir topluluk ile büyük gruplar arasında kendi­lerinin katledilip Ehl-i Beyti'nin esir düşmesiyle yenilgiyle sonuçlandı, ancak bu halde bile Yezid'i mağlup etti.

Bu Yezid dünya da haysiyetsiz bir duruma düştü. Öyle ki artık ayakta kalmayı başaramadı. Mektep, tevhid ve İslam mektebiydi bunun için bu mektep korunmuştu. İslam korun­muştu bu açıdan bir mağlubiyet yoktu. (61)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.) Ashap, aile ve yakın akrabalarından bir kaç kişiyle birlikte kıyam ettiler. Çünkü bu kıyam Allah'ındı o habis saltanatın temelini yıktılar hâlbuki katledilmişler­di ama saltanatın esaslarını yok etmişlerdi. Bu İslam'ı tağuti bir saltanata çevirmek isteyen bir saltanatındı. (62)

Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'yı katletti­ler ama katlolunmaları Allah (c.c.)'a itaat üzeri­neydi. Allah (c.c.) içindi, tüm haysiyeti onaydı. Bu yönden işin içinde bir yenilgi yoktu, itaat etmiş güzelce tamamlamıştı ve onların tümünü de mağlup etmişti. Muaviye ve bunların saltanat du­rumlarını bu güne kadar sürecek şekilde ters yüz etmişti. (63)

İslam'da Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın ol­dukça üzücü şahadeti, inanç ve hedef uğrunda olmasından dolayı akideyi öne götürmüştü. Yani bu şahadet Beni Ümeyye düzenini bozarak orta­dan kaldırmıştır. (64)

Allah (c.c.) için iş yapan bir kimseye yenilgi söz konusu değildir. Velev ki öldürülelim mağlu­biyetimiz yok. Hz. Seyyid-üş Şüheda öldürüldü ancak yenildi? Şimdi O'nun bayrağı yükseklerde ve Yezid'i işin içinde değil. (65)

Eğer Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın kıyamı olmasaydı bugün biz bile zafere ulaşmayı başaramazdık. (66)

Aşura Özgürlükçülerin Şiarı (Külli Yevmin Aşura Külli Arzın Kerbela):

Hz. Seyyid-üş Şüheda (a.s.) bizlere, zulüm, sitem ve zalim hükümet karşısında ne yapılması gerektiğini öğretti. İlk baştan gittiği bu yolun kendi ashabı ve ailesini feda edeceği, bu İslam azizlerini kurban ettirecek bir yol olduğunu ama sonucun ne olacağını da biliyordu.

Buna ila­ve olarak tarih boyunca bu yolu takip eden herke­se kalbin sayıdan korkmaması, sayının işi ilerletmeyip keyfiyetinin, yani düşman karşısında işi ileri götüren o şeyin sayıların cihat keyfiyeti ol­duğunu,

kişilerin çok fazla olabileceğini ama key­fiyetinin tam olmayıp eksik olduğunda efradının az ama keyfiyeti güçlü ve yüce olmasının mümkün olduğunu öğretti. (67)

Hüseyin İbni Ali (a.s.) fedakârlık ederek bütün her şeyini İslam uğrunda verdi. (68)

Müslümanların imamı bizlere zaman, zalim hükümetler Müslümanlar üzerinde zalimce hükümet ettiği bir durumda, onun karşısında güçleriniz eşit düzeyde olmasa da kıyam edip işten el çektirmek ve de İslam temellerinin tehlike de olduğunu gördüğünüzde fedakârlık ederek kan vermekten çekinilmemesi gerektiğini öğretti. (69)

Hazreti Seyyid-üş Şüheda (a.s.) yaptığı iş ile bizlere, meydanda durumun nasıl, meydan dışında ki durumun nasıl olması, silahlı mücade­le eden kimselerin nasıl mücadele etmeleri ve cephe gerisinde bulunanların nasıl tebliğ etmesi gerektiğini yani mücadele keyfiyetini öğretti.

Sayı bakımından az bir topluluğun kendilerine göre çok kalabalık olan bir toplulukla mücadele­sinde ki keyfiyetin ve tüm yerleri elinde tutan zor­ba bir hükümet karşısında az sayıda bir insanla nasıl kıyam edilmesi gerektiğini de.

Bunlar Sey­yid-üş Şüheda (a.s.)'ın millete öğrettiği şeylerdir. Onun yüce mertebeli Ehl-i Beyti ve evlatları da meydana gelen onca musibetten sonra ne yap­mak gerektiğini gösterdiler. Teslim olmak mı ge­rekir?

Mücadelenin bittiğini mi söylemek gerekir yoksa Zeyneb (s.a.)'in O büyük musibetin (Tesguru İndehu el mesaib) "Başka musibetler onun yanında küçük kalır." hemen ardından yaptığı gi­bi direnmek ve küfür karşısında "zındık" benze­rinden konuşma yaparak yeri geldiğinde de ko­nuyu açmak mı gerekirdi.

Hazreti Ali İbni Hüse­yin (a.s.)'de sağlığının iyi olmadığı bir haldeyken bile nasıl yaraşıyorsa öyle tebliğ ettiler. (70)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.), Ashabı ve Ehl-i Beyti meydanda ki fedakârlık meydan dışında ki tebliği görevini öğrettiler. Hazret'in, Allah-u Teala katında olan fedakarlık ölçüsünün değeri, Hüseyin hareketini hedefe götürme de yardım etmiştir.

Hz. Seccad (a.s.) ve Hz. Zeyneb (s.a.)'in hutbeleri de o ölçüde veya ona yakın miktarda et­kileri olmuştur. Onlar bizlere zorba ve zalim hükümet karşısında kadın ve erkekleri korkma­ması gerektiğini anlattılar. Hz. Zeyneb (s.a.), Yezid karşısında dikilerek onu küçük duruma düşürdü, öyle ki Beni Ümeyye ömürlerinde öyle bir hakaret duymamışlardı.

([IV]) Onlar yol arası, Küfe ve Şam'da yaptıkları konuşma ve İmam Seccad (a.s.) çıktıkları minberde ([V]) bu olayın, hakkın hak olmayan karşısında olmadığını açığa vurdular. Yani bizleri kötü tanıtmışlardı. Seyyid-üş Şeheda (a.s.)'yı zamanın hükümeti ve Allah Resulü (s.a.v.)'nün halifesi karşısına çıkan bir adam olarak göstermek istemişlerdi.

Hz. Seccad (a.s.) bu planı kalabalık bir topluluk önünde açığa vurdu, Hazreti Zeynep (s.a.) yine öyle. Biz­lerin vazifesini Seyyid-üş Şüheda (a.s.) belli et­miştir. Savaş meydanında azlık olmanızdan korkmayın, şahadetten korkmayın. İnsan, amaç ve ideallerinin sahip oldukları büyüklük ölçüsü oranında zahmete tahammül etmesi gerekir. (71)

İmam Hüseyin (a.s.) az bir toplulukla birlik­te her şeyini İslam için feda etti ve büyük bir impa­ratorluk karşısında dikilerek "Hayır" dedi. (72)

Onlar (İmam Hüseyin), bu meseleyi buyur­duklarında kıyamı başlatıp Yezid karşısına dikil­mişlerdi. Bu zalim sultanın büyük ordusu karşısına az sayıda bir insanla çıkmıştı. Za­manının tüm güç odaklarını elinde tutan bir süper güç karşısına çıkmıştı.

İmam böylelikle bizlerden sayımız azdı gücümüz yeterli değildi, deme özrünü düşürüyordu. Onlar bunu buyur­dukları zaman devrinin zalim hükümdarına karşı kıyam etmek istiyorlardı.

Halka, hutbe okuyarak kıyam sebebini, bu adam karşısında niçin dur­duğunu, onun Allah (c.c.)'ın ahdini bozarak Pey­gamber sünnetine muhalefet ettiğini ve Allah (c.c.)'ın haramları hiçe sayarak ortadan kaldırdığını beyan ettiler.

Peygamber (s.a.a.) buyurmuşlardır her kim sessiz durur da bunu değiştirmezse onun da yeri Yezid’in cehennemdeki yeridir. Yezid’in yeri, sakin oturan kimsenin yeri olacaktır.

Şimdi bizler Yezid'in ne yapmıştı da Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın ona karşı kıyam edip meseleyi buyurarak program verdiklerini göre­lim. Seyyid-üş Şüheda (a.s.) buyurdukları mesele, herkesi içine alan umumi bir meseledir.

"Men rea" Kim görse, zalim bir sultanın bu tür işleri ol­duğu görerek onun karşısında ne konuşan ne de ameli olarak bir iş yapmayan kimsenin yeri de o zalim sultanın yeridir.

Yezid zahiri hesap üzerinden bakıldığında, İslami bir adama benziyordu. Kendisini Peygam­ber (s.a.a.)'in halifesi olarak hesap ediyordu. Na­maz kılıyor, bizim yaptığımız işlerin tümünü o da yapıyordu.

Ama ne yapıyordu? Hâlbuki bir diğer taraftan isyankâr idi ve Allah Resulü (s.a.a.)'nün sünnetine muhalefet ediyordu. Allah Resulü (s.a.a.)'nün sünnetine göre halk ile iyi geçinilme-si gerekirdi o tersine amel ediyordu, Müslümanların kanının korunması gerekirdi o Müslüman kanı döküyordu, Müslümanların malının heder edilmemesi gerekirdi o Müslüman malını heder ediyordu.

Babası Muaviye'de bulunan yöntemin benzerine sahipti. Nitekim Müminlerin Emiri (a.s.)'nin ordusu vardı oysaki Seyyid-üş Şüheda az sayıda bir kişiyle süper bir güç karşısındaydı. (73)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın şahadeti tüm zararlardan daha büyük olmuştu ama o ne yaptığını, nereye gittiğini ve hedefinin ne ol­duğunu biliyordu ve fedakârlık ederek şehit ol­du. Bizlerde o fedakârlıklar üzerinden Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın ne yaparak zulüm düzenini bozduğunu ve buna karşılık bizim ne yapmamız gerektiğini hesap etmemiz gerekir. (74)

Seyyid-üş Şüheda (a.s.) zalim bir hâkimin halk içinde hükümet ettiğini gördüklerinde, eğer bir kimsenin zalim bir hâkimin halk içinde hükümet ederek onlara zulüm ettiğini görürse her ne kadar bir kaç kişiyle de olsa başarabilirse o ordu karşısına dikilmesi ve zulmün önünü al­ması gerektiğini beyan ediyor.

Yoksa bizim kanımız Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın kanından daha mı renklidir, biz niçin kan vermekten veya can vermekten korkalım? Onlarda aynı şah gibi ben

Müslümanım diyen ondan ne kötü ne iyi olan ve halka böyle yapan halktan sorgusuz sualsiz kendisine itaat edilmesini isteyen Yezid gibi bir zalim adamı def etme hadisesinde, Seyyidüş Şüheda (a.s.) kendi canlarını verseler dahi bu zalim sultanın yanına gitme lüzumunu hissettiler. (75)

Bu İmam Hüseyin (a.s.)'dan bir emirdir. Emir herkes içindir. "Külli Yevmin Aşura Külli Arzın Kerbela" bu, hareketin her gün ve her yer­de devam ettirilmesini gerektiren bir emirdir.

İmam Hüseyin (a.s.)'de bu program çerçevesin­de az miktarda bir insanla beraber tüm şeylerini İslam için feda etti. Büyük bir imparatorluk karşısında dikilerek "Hayır" dedi. Her gün her yerde bu 17 Şehriver, 1357 (Hicri Şemsi) ve büyük günlerin acı hatırası ümmet üzerinden ge­çerek istikbar ve istibdad keyf “Hayır” korun­ması gerekir. (76)

Bu söz (Külli yevmin Aşura Külli Arzın Ker­bela) büyük bir sözdür, bundan yanlış anlaşılma oluyor onlar her gün ağlamak gerektiğini sanı­yorlar, oysa bunun içeriği ondan daha başkadır. Kerbela ne yaptı, Kerbela arzının Aşura günü oy­nadığı rolü bütün yerlerin oynaması gerekir.

Kerbela'nın rolü buydu; Seyyid-üş Şüheda kaç kişiy­le birlikte savaştı, belirli miktarda bir adamla Kerbela'ya geldiler ve Yezid'in zulmü ve zalim devlet karşısında durdular.

Zamanın imparatorluğu karşısına dikilerek fedakârlık ettiler ve öldürüldüler ama zulmü kabul etmeyip Yezid'i mağlup ettiler. Bütün yerler ve günlerin böyle ol­ması gerekir.

Bizim milletimiz için bütün günlerin bu manaya sahip olması gerekir. "Bu mana, bugün Aşura günüdür zulüm karşısında durmamız gerekir, bu yer Kerbela’dır onun rolünü burada uygulamamız gerekir." olmalıdır.

Kerbela hadi­sesi bir bölgeyle, bir kişiyle ve de yetmiş kaç kişilik bir toplulukla Kerbela toprağıyla sınırlı değildi. Tüm yerlerin ve günlerin bu rolü oynama­ları gerekir, milletlerin gaflete düşmeyerek dai­ma zulüm karşısında durmaları gerekir. (77)

Hazreti Emir (a.s.)'de Muaviye örneğinde olduğu üzere İslam'ı olduğunu iddia eden bir güç ile savaştı. Şimdi, bizim Müslümanlar ve fesatçı düzen ([VI]) arasında olan mücadelede ki delilimiz bu kavga üzerindedir.

Bizim bu işin caizliği ve lüzumunda ki delilimiz Hazreti Emir (a.s.) ve Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın amelidir. Bu iki kişinin sahip oldukları bu güçler et rafını saran o şamatalar güçlerinin etkisi altındaydı, savaşlar­da bir takım şeylere bölük bölük askerlere sahip­tiler bunlar Müslüman idiler. (78)

Eğer zalim bir hâkim halk üzerine musallat olursa, milletin alim ve bilgelerinin onu işten el çektirmeleri ve nehyi anil münker (kötülükten men etmek) yapmaları gerekmektedir. (79)

Rahatsız olup üzülmeyin, ızdırab çekme­yin, korku ve çekingenliği kendinizden uzak­laştırın zira tabi olduğunuz önderler musibetler ve facialar karşısında sabırla dimdik durdular, bizim bugün gördüğümüz şeyler onlara kıyasla bir şey değil.

Çünkü bizim büyük önderlerimiz Aşura günü ve Muharrem'in onbirinci gecesi gibi hadiseleri geride bıraktılar ve Allah (c.c.)'ın dini uğrunda böyle musibetlere tahammül ettiler. Siz­ler bugün ne söylüyorsunuz? Neden korkuyor­sunuz? Niçin üzülüyorsunuz?

Hazreti Emir (a.s.) ve İmam Hüseyin (a.s.)'in takipçisi olduğunu id­dia eden kimseler için, hâkim düzenin bu tür rezil ve çirkin işleri karşısında kendisini kaybetmesi ayıptır. (80)

Şah'ın zulüm sarayı ve taraftarları karşısında, kutsal Hüseyni hareketinin izinde yapılan on iki Muharrem ve onbeş Hordad kıyamları yapıcı ve ezici olmuştur. Bunlar toplu­ma mücahit ve fedakâr insanlar verdi.

Öyle ki on­lar fedakârlık ve hareketleriyle geçen günleri sitemkâr ve hainler üzerine kara günler yaptılar. O kıyamlar büyük milleti hareketli, uyanık ve birbiri­ne sıkı sıkıya bağladı ve yabancı ve yabancılara tapanların gözlerinden uykularını kaçırdı ve ilim medreseleri üniversiteler ve pazarları, İslam ve mezhebin adalet isteyen kutsal savunma kuleleri haline getirdi. (81)

Bugün mesele önemlidir. Yolunda can ve­rilmesi gereken mühim meselelerden biridir. Mühim olduğundan Seyyid-üş Şüheda canını onun için verdi. Mühimdir zira İslam Peygam­beri (s.a.a.) kendisi için yirmi üç yıl zahmet çekti.

Önemlidir çünkü Hazreti Emir, Muaviye ile on se­kiz ay savaş yaptı. Oysa Muaviye Seyyid-üş Şüheda (as.) için ağlıyoruz olarak görmeyin, zira ne Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'nın gözyaşına ihtiyacı vardır ve İslam davası güdüyordu peki öyleyse savaş niçindi? Savaş zalim bir sultan olduğu için­di, bir zulüm makinesi olduğu içindi, öyleyse onu yere vurmak gerekirdi.

Emir (a.s.) büyük ashabı­ndan o kadarını ölüme itti ve bunlardan o ka­darını öldürdü niçin yaptı? Hakkı ayağa kaldıra­rak adaleti uygulamak için yapıyordu tüm bun­ları. (82)

Bizler Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'dan daha yüksek makam da değiliz, O vazifesine göre amel etti ve öldürüldü de. (83)

17 Şehriver, 1357 (Hicr Şemsi) ve büyük günlerin acı hatırası ümmet üzerinden geçerek istikbar ve istibdat (Keyfi yönetim) saraylarının yıkılması yerine İslam Cumhuriyeti'nin adalet bayrağının çekilişi gibi tatlı meyveleri vücuda ge­tirdi.

Öğretici bir emir olan (Külli yevmin Aşura külli Arzın Kerbela) İslam ümmetinin ülküsü ol­ması gerekir. Bu kıyamın her gün ve her yerde katılımlı bir kıyam olması gerekir. Aşura sayı bakımından az fakat adalet isteyen bir toplu­luğun aşk ve imanla sarayda oturan zulümkar ve yağmacı müstekbirler karşısında yaptığı bir kıyamdı.

Emir bu ümmetin temel yaşam prog­ramını her gün ve her yerde oluşturmak içindir. Geride bıraktığımız günlerle Aşura sürekli tek­rarlandı. Meydanlar, caddeler ve sokaklarda dökülen İslam evlatlarının kanı Kerbela'nın tek­rarı ve bu emrin öğretici vazifesiydi.

Öte yandan vazifenin müjdesi mustazafların sayıca az ve yaprak ve sazlarla mücehhez olsalar da şeytani güçler karşısında durabilecekleriydi.

Şehitlerin serveri gibi kıyam etmeye vazifelidirler. Bizim şehitlerimizi de Kerbela Şehitleri sayısınca karar kılan müjdedir ve müjdedir ki şahadet zaferin ru­muzudur.

17 Şehriver, Aşura, Şüheda meydanı Kerbela, şehitlerimiz Kerbela şehitleri ve milleti­mizin muhalifleri Yezid ve ona bağlıların birer tekrarıdırlar. Kerbela, sitemkâr sarayını kan ile yıktı, bizim Kerbela’mızda şeytani saltanat sa­rayını yerle bir etti.

Şimdi bu kanları varisleri, gençlerin geride kalanları ve kanları uykuda olan şehitler olarak bizlerin, onların fedakârlıklarını neticeye ulaştırana kadar durmayıp kararlı bir irade ve muhkem yumrukla sitemkâr rejimin kalıntılar doğu ve batının hilelerine yenilmişle­rin tuzaklarını, şehitlerin faziletli ayaklarının alt­ına gömme vaktidir. (84)

Büyük millet 15 Hordad 1342 (H. Ş.) ile aynı günlere rastlayan ve patlamalara yol açan o uğursuz facianın yıldönümünde Aşura'dan il­ham alarak ezici kıyamı vücuda getirdi.

Eğer Aşura ve o patlamanın sıcaklığı olmamış al­saydı, sabıkası olmayan örgütsüzce yapılan böyle bir kıyamın gerçekleşeceği bilinemezdi. Büyük Aşura hadisesi 61 Hicri'den 61 Hordad'a ondan "Bakiyetullah" (İmam Mehdi (a.s.))'ın ev­rensel kıyamına kadar her yerde devrimler ya­pandır. (85)

Şimdi bile cephelerde onları (İslam asker­leri) gösterdikleri zaman İmam Hüseyin (a.s.)'in aşkı ile cepleri sıcak tuttuklarını görmektesiniz. (86)

Bizim milletimiz şimdi (Külli yevmin Aşura Kulli arzin Kerbela) meclisler ve gece dualarında Seyyid-üş Şüheda ve Ashabının kalplerde can­landığını anlamışlardır. (87)

İmam Hüseyin (a.s.) kendi kanıyla İslam'ı canlandırdı sizlerde onu takip ederek inkılâp ve İslam'ın uhdesini üzerinize alınız. (88)

Bizler oldukça layık gençler ve iş bilir uzman insanlarımızı kaybetmemize karşılık elde et­tiğimiz şeyin kıymeti bu manadan daha değerli­dir. Bu mana için Seyyid-üş Şüheda kadın, evlat ve kendisini feda etmiştir. Allah Resulü bilinmemektedir.

Oysa rivayetlerimiz Kerbela mazlumu için dökülen bir damla gözyaşının ne kadar çok değeri olduğunu (s.a.a.) yaşamını bu mana yolunda sarf etmiştir. Masum imamlarımız yine tüm ezi­yetleri onun uğrunda görmüşlerdir. (89)

Biz eğer Seyyid-üş Şüheda (a.s.) için son­suza kadar da ağlasak Seyyid-üş Şüheda (a.s.)'ya bir faydası yok, bizim için faydası vardır. Siz dünyaya olan faydasını hesap edin ahireti kendi yerinde kalsın. Dünyaya olan faydasını he­sap edin, ruhi açıdan kalpleri nasıl birbirine yakı­nlaştırıyor. (90)

Sizler bu ağlama ve mersiye okuma meclis­lerinde ([VII]) toplanmanın nedenini, yalnız biz Şeye de gözyaşının kendisi zati olarak bir iş yapabilir. Ancak bu meclislerin halkı toplayarak bir yöne kanalize etmesi ve otuz milyon otuz beş milyon kişinin haram olan iki ay ve özellikle Aşura'nın onunda bir yöne doğru yol aldırmasıdır. İmam­larımızdan bazıları benim için minberlerde mer­siye okuyun, diye boşuna buyurmamışlardır.

Bi­zim imamlarımız boş yere, ağlayan, ağlatan ve­ya kendisini ağlama haline sokan kimsenin ecri­nin filan filan olacak, diye buyurmuyorlar. Mesele ağlama ve ağlar gibi görünme meselesi değil, mesele siyasi bir meseledir.

İmamlarımız da aynı o ilahi görüşe sahiptiler. İmamlarımız bu milleti seferber ederek değişik yollardan birlik haline getirmek böylece de zarar ziyan kabul etmeyen tek vücut durumuna büründürmek istemişlerdir. (91) .

İmamlarımızdan bazıları (İmam Bakır (a.s.) olabilir şimdi hatırımda değil) buyuruyorlar; Mina'da benim için ağlayıp inleyecek bir kişi görevlendirin, orada benim için ağlasın ve eza etsin (sine vursun).

([VIII]) Bu İmam Bakır (a.s.)'ın gözyaşına ihtiyacı olduğundan değildi ki şahsı için bir faydası olsun. Ancak bunun siyasi yönüne bakınız; O zaman dünyanın her yerinden insanın geldiği Mina'da bir kişi veya şahıslar otu­racaklar

İmam Bakır (a.s.) için ağlayıp inleyecek­ler ve ona muhalif olan kimselerin cinayetlerini ki örneğin kendisini şehit ettiler, zikredecekler, böylece o aza (sine vurma) meclislerinin asıl mahiyetinin dünyada anlaşılmasına sebep olacaktı. (92)