NaN%
CA'FERİ MEZHEBİ VE ESASLARI CA'FERİ MEZHEBİ VE ESASLARI


Bismillahirrahmanirrahim



CA'FERİ MEZHEBİ VE ESASLARI

Yazan: Hz.Ayattullah Muhammed Hüseyin Kaşif-ül Gıta

Ceviri :Abdulbakiy Gölpınarlı

Beşinci Baskı

Ensariyan Yayınları İran islam cumhuriyeti kum

Bismillahirrahmanirrahim

Rahman ve Rahim Allah Adıyla


SUNUŞ

İslam dini, içtimaikuralları toplayan insanlar arasında birliği sağlayan, bir yandan insanın, kendi nefsini kontrol altına almasını, öbür yandan ferdi, içtimai toplumun faydasına vermeyi istihdaf Eden bir dindir.

İslam dini, bütüninsanları bir gören, üstünlüğü, yanlız topluma faydalı olmakta bulan, insan iradesini insanlığın faydasına yönelten,
benliği,bencilliği hiç mi hiç hoş görmeyen ve yeren .bu amaca zorla değil,akılla ,mantıkla ,güzel öğütle ,güzel ,mücadeyle varmaya uğraşan,hatta savaşı bile ,ancak nefi,yahut islam ülkesini savunmak gaayesiyle meşru' gören bir dindir.

İslam dini, dahakurulurken, kullukla savaşa girişen, kulla kulluk etmeyi, yaradılışa aykırı bulan, hürriyeti esas tutan, kulluğu kaldırmaki için bir yandan dini suçların keffareti olarak, bir yandan Ulu tanrı'ya yaklaşmaya vesile tutarak, çalışan yaşayışı hürriyet nizamı içinde düzene sokan, dünyayı cennete çevirmeye uğraşan bir dindir.

İslam dini son dindir ve her son, kendinden öncekilerden ileridir, mütekamildir. En kamil ve mükemmelteşri'esaslarını toplamış;
artık başka bir dine lüzüm kalmadığını kesin olarak söylemiştir; son ve beşeri ihtiyaçlara tam olarak cevap vermiş bir dindir.

İslam dini, gerçeğe en fazla önem veren, savaşı ikiye ayıran, insanın, benliğiyle, bencilliğiyle,
Çeşitli şartların meydana getirdiği ihtirasıyla savaşı enbüyük savaş bilen.her bilenin doğruyu buyurmasını , kötüyü , batılı giderip yok etmesini farz bilen ,cevreden

haksızlık eden buyruk sahibine karşı gerçeği söylemeyi en üstün savaş sayan bir dindir.
Sadr-ı İslamda,her mücahidin . kendi varlığını topluma nasıl feda ettiği hakkında burada örnek vermeye kalkışsak,hadis ve tarih kitaplarını acıp her biri insanlığa şeref veren olayları bu sahifelere aktarmaya kalkışsak bu sunuş yazısının bitimi belirmez ;bu önsözün sonu gelmez.

Fakat esefle söyleyelim ki sadr-ı islamdan uzaklaştıkça ,bilhassa islamın safvetini bulandıran .islami gaayelerden ayrılan bazı fırkalar yüzünden müslümanlar arasına düşen nifak,çok kötü sonuçlar vermiş.

Müslüman topluluğunu bir birine düşman olan zümrelere ayırmıştır ki bunları,burada anlatmak imkanı yoktur; bunun için ayrı bir kitap yazmak gerektir.
Ançak şunuda söyleyelimki her hangi bir mezhebin, bir fırkanındüşüncelerini,inançkarını, amellerini, herşeyden once o mezhebin ana kitaplarından öğrenmek icabeder.

Türkçemizde atasözü meşhurdur.O mezhebin , o fırkanın aleyhinde olanlar,çeşitli ilçalarla o zümrenin karşısına çıkanlar . elbette iftiralarda bulunucaklar , olmadık sözler söylüyücekler.
İslami esaslardan ayrılan fırkaları bir yana bırakalım, ca'feri mezhebi denen , Hazret-i peygamber (Sallallahu aleyhive elihi ve sellem)'in soyundan gelen,

Ehl-i beyitinden olan ve dininin esaslarını hakkıyla bilen oniki imam'ın cedd-i paklerinden ettikleri hükümleriyle amel ettiği için > diyede onların,

Hazret-i Ali (A. S.)ve evladının tarafını tuttuğu için asr-ı saadette dahi şia ve mensupları şii adını alan islam mezhebi hakkında ehl-i sünnet kardeşlerimizin çoğunun bilgisi,Bu mezhebin ana kitaplarından değil.

Düşmanlarının kitaplarından ,ağızlarda dolaşıp duran iftiralardan ,yalanlardan edinilmiştir.
Bundan saltanat devrinin siyasi rekabetinin de büyük bir te'siri olmuştur.
Hatta şiiliğin 930 Hicri senesinde vefat eden Şah ismail-i safavi tarafından icad edildiğini söyleyecek ,yazacak ,yahut bu mezhebin, islam dinine karşı kurulduğunu idda edecek kadar bilgisizler cıkmıştır.

Bunlar Hazret-i Ali'-nin ve evladının, Muhammed'in Ehl-i beytinin ;( salavatullahi aleyhi ve aleyhim) böyle siyasi maksadlara alet olamıyacağını,
Bu mezhebin sadr-i islamdan beri mevcüd oldoğunu sözünün ayetlerde, hadislerde bulunduğunu bilmiyorlar.
Bugün artık islam ülkelerinin bir birilerine sıkı ve islam dininin esası olan tevhid ve kardeşlik bağlarıyla bağlanması lüzümü, her aklı başında müslümanın idrak ettiği bir şey.

Namaz kılan. Namazda aynı kibleye dönen .aynı Allah'a inanan.aynıpeygamberin tevid bayrağı altında toplanan.
Aynı kitabı tanıyan ve aynı dini esaslara bağlı olan müslümanların, sari-i akdesin buyrulduğu gibi kardeş olduğu muhakkaktır.
Kötü niyettlerin,yahut bilgisizlerin ifsadına , hiç bir müslümanın alet olmaması gerektir.

>nin esas inançlarını ve amellerini özlü,fakhat muhtasar bir sürette bildiren ve son zamanlarda islam'ın yetiştirdiği en muhterem bilginlerinden biri olan muhammed hüseyin Alu Kaşifil- Gıta'nın ,arapça yazdığı yı.
Diğer müslüman mezhepleri mensuplarının,bu mezhep hakkında en doğru bilgiyi elde etmeleri için maddesinde, Hazret-i Peygamber'in (S.M.) *Ya Ali, sen ve şian, Allah'a, onun razılığını kazanmış ve ondan razı olmuş bir halde kavuşacaksınız ; düşmanınsa , kızğın ve elleri boynunda bağlı olarak ulaşacak"

buyurduğunu, sonra da ellerinin nasil bağlı olduğunu göstermek için ellerini boynuna götürdüğünü zikreder.
Bu hadisi ibni Hacar, "Savaik"ın da ve diğerleri, başka yollardan tahric ederler ki bu da hadisin, hadis erbabı katın da şöhretine delalet eder. Zamahşeri,

"Rabi'ül-Abrar" da, Rasülullah'tan, (S.M.) rivayet eder; buyurmuştur ki: "Ya Ali, kiyamet günü olunca ben, yüce Allah'a sığınırım, sen benim kuşağıma yapışırsın; benimle Allah'a tevessül edersin;evladın sana yapşırlar , evladının şıası da onlarla Allah'a tevessül ederler.
Dileyen, Ahmed ibni Hanbel'in "Müsned"i, Nesei'nin "Hasais"i gibi hadis kitaplarına müracaat edebilir ve zikrettiğimiz hadislere benzer bir bu kadar daha hadis bulabilir.