İSLAM'DA EVLİLİK VE CİNSEL SORUNLAR İSLAM'DA EVLİLİK VE CİNSEL SORUNLAR
İSLAM'DA EVLİLİK VE CİNSEL SORUNLAR
Mehdi AKSU
--------------------------
Eserin Adi: Islam'da Evlilik ve Cinsel Sorunlar
Yazan: Mehdi AKSU
Katkida Bulunanlar: Abbas KAZIMI. Met in ATAM
Yaymevi: Kevser
Telif hakkı saklıdır.
KEVSER SURESİ
Rahman, Rahim Allah'in Adiyla "Şüphesiz biz, sana Kevser'i verdik.
Şu halde Rabbin için namaz kil ve kurban kes. Doğrusu asıl soyu kesik olan sana kin duyandir."
Mehdi AKSU
TAKDİM
Insanoğlu, yaratılış gününden itibaren maddî bir değişim ve manevî tekâmül ile iç içedir. Insan, fiziksel değişimin yanı sıra ruhî tekâmülü de göz ardı edemez. Bu değişimin yasalara gore zaman ve mekânlara göre merhale ve aşamaları olduğu gibi, ruhî açılardan da tekâmülün merhaleleri inkâr edilemez.
Insan, dünyevî tekâmülünün her aşamasında kemale ulaşmanın ge-reksinimlerini hissedip onları yerine getirme ihtiyacı duyar. Bu merhale ve aşamaları insan, bazen bilinçli olarak yerine getirmeye azmederken, bazen de fıtrat gereği tabiî olarak yapar.
Evlilik, her insanın belli aşamalar katettikten sonra kemale ulaşması yolunda geçmesi gerektiği bir merha-ledir. Evlilik, erkek ve kadının birbirlerini tamamladığı bir ameldir. Erkek yalnız başına kemale ulaşmak için tekâmül merhalelerini aşamayacağı gibi, kadın da tek başına erkeksiz , bu tekâmül yolculuğunu kemal ile sonuçlandıramaz.
Evlilik, eşlerden her birini, insanî de-ğerleri kazanma ve insan-i kâmil olma yolunda birbirlerini tamamlamada son derece büyük bir role sahiptir.
Evliliği fıtrî bir duygu olan cinsellikle özetleyen beşerî ideolojiler, bu sorunu halletmek için sınırsız bir serbest-lik ön görmektedir. Bazıları, evliliği mukaddes bir ku-
13
rum olarak algılarken, bazıları ilâhî bir yönü olmadığını, doğal bir maddî ihtiyaç olarak görürler.
Bunun içindir ki, bireyleri ve toplumu maddî hayatta sınırlayan mektepler, ne bireysel alanda, ne de toplum düzeyinde cinsellik sorununa bir çare bulamamışlar ve bulamayacaklar da.
Evliliği mukaddes bir kurum olarak algılayıp, toplu-mun temelini oluşturan aile yuvasına büyük bir önem veren Islâm dini, bu kurumların mukaddes olduğunu belirttiği gibi, evliliği cinsellikle özetlememektedir.
Dolayısıyla, her ideolojinin temelini oluşturan, dün-yaya bakış açısı, bu noktada kendisini göstermektedir.
Ideolojilerinde evliliği cinsellikten ibaret bilen sis-temler, bu sorunu halletmek için zina, eşcinsellik, sevi-cilik, dost hayatı ve insan tabiatı ile çelişki oluşturan çarpık ilişkileri serbest bırakmışlardır.
Bu kitabımızda, Islâm'ın evliliğe verdiği önemi, insa-nın cinsellik sorununu nasil halletmeyi öngördüğünü ve çarpık ilişkileri insanın bireysel ve toplumsal yaşamın-da, dünyevî ve uhrevî hayatında nasil bir yozlaşmaya ve insanı felâkete sürüklediğini açıklamaya çalışıp, bu a-lanlarda Islâm'ın beşerî ideolojilerle mukayese dahi e-dilemeyecek metin görüşlerini zikretmeye çalıştık.
Son olarak da, bu kitabın ikinci baskıya hazırlanma-sında maddî katkilan bulunan ve Almanya'da yaşayan kardeşlerimize şükranlarımızı sunmayı bir borç biliriz. Yüce Allah yardımcıları olsun!
KEVSER
14
ÖNSOZ
Hamd Allah'a ki, övenler O'nu lâyıkıyla övemezler; ni-metlerini sayıp dökenler onları söyleyip bitiremezler; çalışıp çabalayanlar hakkını edâ edemezler.
Hamd e-derim Allah'a nimetlerini tamamladığı için, yüceliğine uymak için, O'na isyan etmekten kurtulmak için, yok-luktan, yoksulluktan kurtulmak için. Hamd o Allah'a ki, gözler onu apaçık görüşle göremez; fakat gönüller i-man gerçekleriyle görür. Nimetlerine şükrederek O'nu överim, bana yüklediği vazifeleri yapabilmek için, O'n-dan yardim dilerim.
Salât-u selâm, âlemlere rahmet ve ümmeti aydın-latan bir ışık olarak gönderdiği, varlığını kerem hamu-rundan yo-ğurduğu, ezelî ululuk soyundan getirdiği, yü-celik ağacının kökünden yaratıp, üstünlük dalında bü-yüterek dallarla, budaklarla, meyvelerle yetiştirip geliş-tirdiği iki cihan güneşi olan Resulüne ve günahlardan mutahhar olan şerefli Ehlibeyti'ne, ulemaya, şühedaya ve Allah yolunda hiçbir tağutî ve şeytanî güce taviz vermeden yürüyen, yollar katederek ilerleyen mümin-lere...
15
Tabiat âleminin yaratılış esası çift üzerinedir. Yüce Allah madde âleminin varlıkları olan canlıyı, cansızı, bitkiyi, hayvanı, kısacası her şeyi, çiftlik esasına göre, çifter çifter yaratmıştır ve her bir mahlukun çift olarak yaratılışının kendilerine özgü sebep ve hikmetleri var-dır. Bu konuda yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Her şeyden iki çift yarattık, tâ ki düşünüp öğüt alasınız."1
"Bakmazlar mı yeryüzüne, orada her güzel çiftten çeşitli nebatlar bitiriverdik."2
"(Allah) Gökleri ve yeri yoktan var edendir. Sizin için nefislerinizden çiftler yarattı ve de hayvanlardan çiftler yarattı..."3
Bazı ayetlerdeyse insanın çift olarak yaratılış felse-fesi, ruhi sükunete ulaşmak olarak belirtilmiştir. Bu konuda yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Ve O'nun nişanelerindendir, sükuna erişesiniz diye kendi nefislerinizden eşler yaratması..."4
Ayetlerden anlaşıldığı kadarıyla kadın ve erkek ay-rıl-maz bir bütündür. Yalnız, bu bütünlük Islâmî kanun-lar ve evlilik çerçevesinde gerçekleşmelidir. Fıtratın da tasdik et-tiği budur zaten...
l-Zâriyât/49. 2- Şuârâ / 7. 3-Şûrâ/ll. 4-Rûm/21.
16
Evlilik, bütün insanlar için önemle üzerinde durul-ması gereken tabiî, sürekli ve doğal bir kanundur. insanlar ergenlik çağına girdikten hemen sonra, çiftleş-meye karşı ihtiyaç hissederler. Bu istek onlarda fıtridir ve böylesi bir şeyi istemeleri doğaldır. Ancak bu doğal-lık kendisiyle beraber bazi hedefleri de beraberinde ge-tirmelidir.
Allah'm insanlara bir lütuf olarak bağışladığı evlilik vesilesiyle kalpler birbirleriyle kenetlenir, perişanlıklar yok olur, yeni bir ufka, yeni bir hedefe doğru yol ahr. Kadin ve erkek evlilik çatısı altinda birbirlerinin birçok eksiklik ve ihtiyaçlarını giderebilir ve yine birbirlerini ruhsal açıdan tarn bir sükunete kavuşturabilirler. Tabi bunun için iman ve ahlâk şarttır.
Evlenmeden önce sağlam bir imana ve Islâmî bir şuura sahip olan gençlerin, evlilik vesilesi ile marifet ve maneviyatta ilerlemeleri daha da kolaylaşır. Bu bir an-lamda insanhk ideal ve hedefinin özüdür. Oysa bugün, fitrata aykiri fiillerin artmasi ve insani insanliktan sap-tırıcı meşguliyetlerin çoğalması nedeniyle gençlerin çoğu böylesine manevî hedeflerden man rum kalmış-lardır. Bugün, fesat alabildiğince artmış, fuhuş yuvaları yaygınlaşmış, gayri meşru ilişkiler sınır tanımaksızın hiçbir şey değilmiş gibi yaygınlık kazanmıştır.
jşte, gençleri dört bir yandan sarmış bulunan fesat ateşi içerisinden kurtaracak tek çözüm yolu evliliktir diyoruz. Eğer evliliği bir yola ve bu çatı altinda yapılmasi gerekenleri trafik kurallarma benzetirsek söylemek gerekir ki; insan eğer asıl hedefine ulaşmak istiyorsa, seçtiği yolun kurallarma riayet etmelidir. Aksi takdirde ne hedefe ulaşmanın, ne de bunu gaye edinmenin fay-dası olacaktır.
Elinizdeki bu kitap gerçek manada evliliğin ne de-mek olduğunu, bundan edinilmesi gereken gayeyi, evli-liğin sir-lanni, evlilik öncesi ve sonrası, kısacası evlilikle ilgili birçok konuyu içermektedir.
Bizi böyle bir telifte bulunmaya teşvik eden ilk se-bep mümin ve takvali gençlerin "İslâm'da Evlilik" ko-nusunu içeren genişçe bir kaynağa ihtiyaç duymaları ve bunun yam sıra içinde bulundugumuz ortamin fesat bataklığına dönüştürülmüş olmasıdır. Bu batakhktan kurtulmak isteyen imanli ve takvali baci ve kardeşle-rimize bir zerre miktannca yardımcı olması ümidiyle...
18
EVLİLİGİN ONEMİ VE EVLENMESİ FARZ VE SUNNET OLAN KİMSELER
Allah-u Tealâ, beşerin bedensel ve ruhsal ihtiyaç-larını farzlar ve sünnetler doğrultusunda tam an-la-mıyla gidermiştir. Toplumun her ferdi, her yerde ve alanda karşısına çıkan her türlü sorunu hal-letmede dünya düzeniyle iç içe ve uyum içerisinde olan ilâhî ve dini kanunlara göre hareket etmeye kendini hazırlamalıdır.
Dinî programlar dışında kendi yaşam metodunu kendi düzenlemeye çalışan bir şahıs, kişisel zorluklarla karşılaşacak ve toplumsal problemlerin artmasına or-tam hazırlayacaktır. Işte uyulması gereken bu prog-ramlardan biri evliliktir. Evlilik bütün peygamberler,
ö-zellikle de Islam Pey-gamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'in katında üstün bir değere sahiptir.
Kur'ân-ı Kerim'de yüce Allah evlilik hakkında şöyle buyuruyor: "İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve ca-riyelerinizden iyi olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler
19
Allah lütfu Me zenginleştirir onları. Allah lütfu bol o-landir, bilendir."1
Evlilik, dinimizce yapılması sünnet olan amellerden biridir. Yine ergenlik çağına girmiş gençlerin bu sünne-te teşvik edilmesi de aynı şekilde müstehaptır.
Dolayı-sıyla ergenlik çağına varmış bir gence evlilik farz kilm-mamıştır. Ancak aynı şahıs evlenmez de evlenmeyişin-den dolayi zina, istimna, namahreme bakma, livata vb. gibi birtakim giinah ve haramlan yapiyorsa evlilik ona farz olur. Yine, günaha düşme korkusu içinde olan bir gence de evlilik farzdir.
Şöyle ki, her genç erkek veya kiz, belli bir yaş aşa-masına geldiklerinde cinsel isteklerine karşı haramlar-dan kaçınma gücüne sahip olurlarsa kendilerine hakim olabildikleri müddetçe evlenmeleri müstehaptır. Aksi takdirde cinsel içgüdülerini kontrol edemeyerek ha-ramlara mürtekip olurlarsa terk edilmediği ana kadar evlilik farz olur onlara.
Evlilik, insanların mânevi kemallere, olgunluğa e-rişmesi için Allah (c.c) tarafından beşere lütfedilen bü-yük nimetlerdendir. Ne yazık ki bugün, bazıları böylesi-ne bir nimetten yararlanamıyor, bazılarıysa bundan ya-rarlanmak istemiyor.
Günümüz dünyasında İslâm anlayışından uzak ül-kelere, özellikle de çağdaş(!) denilen Batı ülkelerine
l-Nûr/32. 20
bakacak olursak, ülke nüfusunu oluşturan bireylerin çoğunun yaşlarının ileri olmasma ragmen bekâr olduk-ları, geç evlendikleri veya hiç evlenmedikleri göze car-par. Dolayısıyla genelde bu ülkelerde fesat ilerlemiş, karşısında durulmaz bir afet hâline gelmiştir. Öyle ki, insanlar ilâhîemri bir kenara bırakıp kendi ihtiyaçlarını giderebilmek için gayri meşru ilişkilere başvurmuşlar ve böylece toplumun fesada doğru sürüklenmesinde önemli rol oynamışlardır.
Bunun sonucunda çağdaş(!) diye tanınan Batı ülke-lerinde haddi aşan boşanmalar, evlilik dışı ilişkiler, zi-na, ayyaşlık, ırza geçme ve erkeğin erkekle, kadının kadınla yaptığı iğrenç livata ilişkileri ortaya çıkmış ve günümüze dek süregelmiştir. Bununla da kalınmamış, her geçen gün art an ve artırılan fuhuş yuvaları, randevu evleri, eğlence salonları vs. gibi yerlerle insan, hay-van ca sömürülür olmuştur.
Böyle bir toplumda yaşayan insanların bir bölümü bu gibi pisliklerle övünürken bazı-ları ise bunlara göz yummak zorunda kalmıştır. Hatta bugün çoğu Batı ülkelerinde eşcinsellik kanun koru-ması altına alınarak, eşcinsellerin birbirleriyle evlenme-leri serbest bırakılmıştır.
Çağdaş(!) ve özgür(!) ülkeler olarak tanınan Batıda iğrenç şeylere izin verilmiş, normal gözüyle bakılmıştır. Hay-vanların bile yapmadıkları bu gibi iğrenç şeyleri in-sanoğlunun kendine reva görmesi şaşılacak şey doğru-su...
21
jşte bu nedenledir ki, ergenlik çağına girmiş genç-lerin zaman kaybetmeden evlendirilmeleri, toplum içe-risindeki fesadın ortadan kalkmasına vesile olacak ö-nemli çözüm yollarındandır.
Gerek kız olsun, gerekse erkek olsun ergenlik ça-ğına girmiş bir gençte karşı cinse yönelik bir duyarlılık görülür, ona olan ilgisi bu çağlarda art may a başlar. E-dindiği bu duyguyu yalnızca ona sahip olmakla önleye-bileceğine inanır. Sahip olduğu takdirde de bu yanlış yaklaşım kötü ve iğrenç sonuçlar doğurur.
Işte bu dö-nemde anne ve babalara düşen görev çocukları ergenlik çağına girdikten hemen sonra konuşturmak, ev-lenmeye ihtiyaç duyup duymadıklarını tatlı bir dille sormak olacaktır.
Evlilik, onlara aşılması güç bir engel gibi gösteril-memeli aksine teşvik edilmelidir. Zira evlilik, Allah (c.c) tarafından insanlara tanınmış güzel, iyi ve kiymetli kut-sal nimetlerden biridir. Onunla dertler, perişanlıklar ve huzursuzluklar ortadan kalkar, yerini mutluluk, huzur, sevgi ve muhabbet ahr.
Yiice Allah konu hakkında ne güzel buyurmaktadır:
"İçinizden kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp aranızda rahmet ve muhabbet var etmesi O1-nun belgelerindendir. Bunda düşünen topluluk için deliller vardir."1
l-Nûr/32
22
Dikkat edilecek olunursa ayet-i kerimede rahmet ve muhabbet kelimeleri geçmektedir. 0 hâlde kadının erkekle, erkeğin de kadmla mutlu ve huzurlu bir yaşam sürmesi ancak meşru evlilikle mümkündür. Dikkat e-dilmesi gereken ayn bir husus yiice Allah'm ayet-i ke-rimenin sonunda
"bunda düşünen topluluk için deliller vardır" şeklinde buyurmuş olmasıdır. Acaba yiice Allah bu sözle neyi kastetmiştir? Bu sorunun cevabına geç-meden once Resul-i Ekrem (s.a.a)'den evlilik, evliler ve bekâr kimseler hakkında birkaç hadis nakletmek isti-yoruz:
- "Kıyamet ğünü ateş ehli olarak haşredilecek kimselerin çoğu, içinizden bekâr olarak ölenlerdir."1
- "En kötüleriniz, (bu dünyadan) bekâr olarak ayrı-lanlarınızdır."2
- "Sizin en kötüleriniz, içinizden bekâr olanlarınız-dır ve bunlar şeytanın kardeşleridirler."3
- "Ümmetimin en iyileri evliler, en kötüleri ise be-kârlardır."4
Şimdi de Resul-i Ekrem (s.a.a) ile değerli ashabın-dan Akkaf adlı sahabenin konu hakkında ders verici sohbetlerine geçelim:
1- Vesail'üş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b:2, h:7. 2 - Vesail'üş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b:2, h:3.
3- Bihar'ul-Envar, c.100, Ebvab'un-Nikâh, b:l, h:31, s:221.
4- Bihar'ul-Envar, c.100, c.221.
23
Nakledildiğine göre bir gün Akkaf, Resul-i Ekrem'in (s.a.a) huzuruna gelip selâm verdi ve mübarek şahıstan hâl-hatır sordu. Resul-i Ekrem, Akkaf'ın konuşmaların-dan bekâr olduğunu anlamış, konuyu açmadan yavaş yavaş anlatmaya başlamıştı.
Bir ara; "Ey Akkaf, diye sordu. "Hanımın var mı?" Akkaf; "Hayır." diye cevap verince, Resul-i Ekrem; "Ca-riyen var mi?" diye sordu. Akkaf yine aynı cevabı tek-rarladı: "Hayır, ey Allah'ın elçisi..."
Resulullah ikinci kez "hayır" cevabını alınca, dedi ki:
- Peki, sağlığın iyi ve maddî imkânın var mı?
- Elhamdulillah tüm imkânlarım vardır ve Allah'a şü-kürler olsun ki sağlığım da yerindedir.
Resul-i Ekrem Akkaf'dan bu cevapları alınca, yüzü-nün rengi değişti ve şöyle buyurdu:
- Ey Akkaf! Git ev/en. Aksi takdirde hiç şüphesiz sen ğünahkarlardan olursun. Bir rivayete göre; şeyta-nın kardeşlerinden olursun. Bir başka rivayete gore de; Yahudi rahiplerinden sayılırsın.1 (Eğer Müslüman /sen sen de her Müslüman ğibi benim sünnetime uy-malısın.)
Akkaf onca sözden sonra utandi ve yalvarırcasına:
- Hatalıyım, ey Allah'm Result), dedi. Yerimden kalk-madan once birini tayin etseniz de onunia eviensem...
l-Bihar'ul-Envar, c.100, s.221. 24
Bu konuşmalardan sonra istediği ortami elde eden Resul-i Ekrem, mümin kadınlardan birinin adını vere-rek onunla evlenmesini istedi...
Yine Ehlibeyt Imamlanndan nakledildiğine göre, Resul-i Ekrem (s.a.a) bir gün minbere çıkıp Allah'a hamd-ü sena ettikten sonra şöyle hitap etmişti:
"Ey inananlar! Cebrail (a.s) sırlara Him olan Allah tarafmdan nazil olunca yanima gelip, 'Ey Allah'm Resu-lü, dedi. Kızlar ağacın dallarmdaki meyvelere benzerler, eriştikleri vakit kopanlmalan gerekir.
Aksi takdirde ğüneşin harareti ve ruzgann şiddetli esintisi onlann ta-zeliğini bozar. Kızlar da böyledir, ergenlik çağına var-diklannda, kalplerinde meydana gelen huzursuzluğun evlendirilmelerinden başka ilacı olmaz. Ev-lendirilmedikleri takdirde fesat ve günaha duçar olur-lar..."1
1-Funı-uKâfî, c.5, s.337.
25
NİÇİN EVLİLİK?
Acaba Islam dini evlilik üzerinde neden bu kadar önemle durmakta, evliliği ve evlileri faziletli bil-mekte, bekârlığı ve bekârları kınamaktadır? Yüce Islam dinine hangi açıdan bakılırsa bakılsın, tarn ve her yönüyle noksansız bir dindir. Dolayısıyla, ev-liliğin sebep ve nedenlerini birkaç konuyla sınırlamak, belli bir boyut kazandırmak,
elbette ki yanlış bir görüş ve yanlış bir davranış olacaktır. Çünkü evlilik, yalnızca tek bina üzerine kurulmamıştır. Ancak konunun biraz da olsa açıklığa kavuşması için, konuyla ilgili ayet ve hadislerden yararlanarak birtakım sebepler öne sürü-lebilir.
Her şeyden önce evlilik, insanın fıtrî isteklerinden doğan tabii bir ihtiyaçtır. Islâm dini muhakkak ki diğer alanlarda olduğu gibi bu alanda da fıtratın gereksinim-lerini göz önünde bulundurmuştur. Ancak bu isteğe, doğru bir şekilde cevap verilmesi ve amaçlanan hedefe varılması için bazı şeyler hedef alınmalıdır.
26
A)TOPLUM DÜZENİ:
Gerçekten evlilik, insanı her türlü zorluklara karşı etkin hâle getiren temel bir kuraldır diyebiliriz. Sığına-cak yeri olmayan müdafaasız kimselere sığınacak bir müessese, yani iyi bir yuva ve aile ortamı hazırlar.
Gerek kız, gerekse erkek olsun iki karşı cins, bekâr-lık dönemlerinde hayatın yardımlaşma, dayanışma ve sorumluluk hissetme gibi zor yaşam şartlarını yerine getirmekten acizdirler. Kendileri ve insanlığın geleceği için fazla sorumluluk duymadıkları gibi evlendikten sonra aile ve toplum içerisindeki ortak yaşam koşulla-rına itaat etmeleri de bir hayli zordur.
Ancak evliliğin vermiş olduğu tecrübeler sayesinde kişi büyük bir sorumluluk hissedecek, toplumun geleceği için birçok fi-kirler öne sürecektir. Bu nedenledir ki, genelde evli in-sanlar bekârlara nazaran daha olgun, daha aydın gö-rüşlü ve toplum için daha fazla sorumluluk hisseden kimseler olarak karşımıza çıkarlar. Işte toplumu refah ve düzene sokan da bu yoğun tecrübelerdir.
B) NESLİN DEVAMI:
Kadın ve erkeğin ilişkileri sonucu dünyaya gelen çocuklar ve daha gelecek nice nesiller evliliğin en güzel semerelerindendir. Çocuk sayesinde her anne ve ba-banın bir-birlerine karşı duydukları sevgi ve saygı daha da artar, aile temeli sağlamlaşır.
27
Diğer bir açıdan, yüce Allah, insan neslini bu evlilik vesilesiyle pak ve temiz kılmıştır. Yüce Allah böyle fıtri bir duyguyu bizlere bahşederek "insanlık makamına" yakışır bir şekilde çoğalmamızı ve bunun devamlılığını sağlamıştır. Zira evlilik dışı ilişkilerin tüm toplumlarda, özellikle de uygar(!)
batı ve diğer gayrı Islâmî ülkelerde çirkin sonuçlara sebep olduğu gizlenmesi mümkün olmayan açık bir delildir. Gayri Islâmî ülkelerde evlilik ve evlilik dışı ilişkiler genelde sırf iki karşı cinsin nefsi isteklerini tatmin etmek istemelerinden dolayı gerçek-leşmektedir. Dolayısıy-la bu tür kimseler, kutsal ve manevî değerlerden tamamen yoksun, evlilikten umu-lan fayda ve semerelerden mahrum kimselerdir.
Bu gibi çirkin ilişkilere giren kadınlar, "kürtaj" yapa-rak doğacak nesli birkaç dakikalık zevk için kendi elle-riyle katletmektedirler. Kürtaja baş vuramayan kadın-lar ise doğan çocuğu gayri meşru olarak dünyaya ge-tirdiklerinden baba sevgisinden yoksun yavru, zamanla cismi ve ruhi hastalıklara duçar olacak,
toplum içeri-sinde ezilecek veya eziklik hissedecektir. Dolayısıyla gayri meşru yollarla çoğalan yeni nesiller de ileride gayri meşru ilişkilere girecek, böylece nesiller meçhul kılınacaktır.
Neslin kirli ve meçhul oluşu o toplumun kültürel düzeyi düşük, sapık ve namussuz oluşunun açık bir göstergesidir. Zaten Islâmî bir toplumda dahi olsa gayri meşru yollarla dünyaya gelen bir çocuk, alnındaki kara
28
damgasiyla kendini sürekli eziklik ve aşağılık duygusu içerisinde, kapkara bir zindandaymış gibi hisseder. Işte yüce Allah, bu gibi iğrenç olayların meydana gelmeme-si için; "Bunda düşünen topluluk için deliller vardır." bu-yurmakla bun-ları kastetmiş olsa gerek...
C)CİNSÎ İSTEKLERİ TATMİN ETME:
Insanda cinsî istek ve duygular belli bir zaman son-ra son haddine ulaşır. Gün geçtikçe artış kaydeden ve insam hizla bu duyguya iten "cinsel istek" oldukça kuv-vetlidir. Işte insan böyle bir ortamda diğer cinse karşı aşırı derecede ihtiyaç duyar. Durum böyleyken aynı ortamda bulunan bir Müslüman'ın edindiği hedef,
nefsi istek ve arzulanm meşru yollarla tatmin etmek, haram ve sapıklığa müptela olmamaktır. Bu duygu, her iki ta-rafta da aynıdır. Genelde böyle durumlarda evlilikten kaçınan kimselerin evlenmeyişlerinden dolayı ruhi ve cismi hastalıklara duçar oldukları da bir gerçektir.
PEYGAMBERİN SÜNNETİNE UYMAK
Her Müslüman erkek ve kadın inançta ve ibadette olduğu gibi, muaşeret âdâbında da yani, evlenmede ve aile içerisindeki yaşayışlarında da Peygamber efendi-mizin sunnetlerini ve O'nun her türlü günahlardan pâk olan Ehlibeytinin güzel ahlâk ve âdetlerini örnek edine-rek onlara uymaya çalışır. Malumdur ki Cenabı Hak, sevgili peygamberimizi ve Ehlibeyti'ni bizlere güzel ahlâkı öğretmek için göndermiş, onları sevmiş, en yüksek bir fıtratta yaratmış, bütün beşeriyeti hakikat nuruyla nurlandırmak için onları görevlendirmiştir.
Resul-i Ekrem (s.a.a), bu konuda şöyle buyurmuş-tur: "Ben ancak, ğüzel ahlâkı tamamlamak için ğön-derildim.n±
Hiç şüphe yok ki insanın dünya ve ahiret saadeti, refah ve huzuru, yalnızca yüce Allah'ın Resulünü ve o-nun Ehlibeyti'ni sevmek ve dolayisiyla güzel ahlâklarını örnek almak, yasakladıkları şeylerden sakınmak ve tüm bunları âdet hâline getirmekle mümkün olabilir. Zira yüce Allah Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
"...Ve Peygamber size ne verdiyse onu aim ve size neyi yasakladiysa ondan sakinin ve Allah'tan korkun. Şüphe yok ki Allah'ın azabı şiddetlidir."2
"De ki: Eğer Allah'i seviyorsamz bana uyun, ki Allah da sizi sevsin ve suçlarınızı örtsün."3
"Andolsun ki Allah'm Resulünde sizin için uyula-cak en güzel bir ornek var. 0, size en güzel bir numu-ne ve Allah'tan mükâfat umana ve ahiret gününde mükâfat umana ve Allah'i çok çok anana da en giizel bir örnektir."4
1- Sefinet'ul-Bihar, Hulk maddesi.
2-Haşr/7.
3-Âl-iİmran/31.
4-Ahzâb/21.
30
Selman-ı Farisî, Ebuzer-i Gaffarî, Mikdad, Bilal Ha-beşî, Ammar b. Yasir gibi sahabelerin Resul-i Ekrem'e vahyolan emirlere itaat ettikleri, onu ve Ehlibeyti'ni sev-dikleri ve onlann siinnetlerine amel ederek Islam yolunda canlanm feda ettikleri gibi, Müslümanlar da Ehlibeyt'e, kitap ve siinnete sanlmah ve bu yolda ihlâsla amel edip, davranmalan gerekir.
Ama ne yazık ki bugün, birçok Müslüman Islam dininin güzel emirlerini bırakıp, yabancı milletlerin kötü ve iğrenç kültürlerini almış ve "bu bir zarurettir, zama-nm gereksinimlerindendir" diyerek hareket eder hâle gelmiştir. Insana insan olduğunu hatırlatan güzel ilâhî kanun ve nebevî sünnetleri beğenmez, onu yapanları da ayıplar olmuşlardır. Işte böyle kimseler imanları za-afa uğramış; basiretleri kapanmış; hakkı ve hakikati görmeyen, öleceğini ve ölümden sonra başına nelerin geleceğini düşünmeyen vurdumduymaz, zavallı kimse-lerdir.
Evliliğin bütün peygamberlerin, özellikle de Islam Pey-gamberinin sünnetlerinden ve önemle üzerinde durduğu konulardan biri olduğunda hiçbir Müslüman şüphe etmez. Konuyla ilgili hadislerin bazılarını "Evlili-ğin Faziletleri" başlığı altında zikredeceğiz.
ASIL NEDEN
"Niçin Evlilik" başlığı adı altında sunulan "Toplum Düzeni, Neslin Devamı ve Cinsî Istekleri Tatmin Etme"
31
gibi sebepler, her ne kadar halk tarafından evliliğin asıl hedefleri olarak görülse de, tek kelimeyle şunu söyle-mek gerekir ki bunlar zahiri sebeplerdir ve bunlan ana sebep olarak algılamak büyük bir yanlıştır. Evliliği çok dar kapsamlı düşünmek veya sadece dünyevi hedefle-re ulaşmak için onu bir araç olarak görmek,
yüce in-sanhk makamma yakışmaz. Jnsan, şüphesiz fani olarak bilinen bu diinyada sinirh ve geçici bir zaman içeri-sinde sadece yemek, içmek, eğlenmek, uyumak, Allah-'ın vermiş olduğu turn nimetlerden lezzet almak ve ruh gırtlağa vardığı an da ümitsiz ve cahil bir şekilde ölmek için yaratılmamıştır. Insan ve insanlık makamı bundan çok daha üstündür.
Insan ilim, ahlâk ve amelleriyle kendi nefsini haki-kat yolunda terbiye etmek, fani dünyada İblis'e ve o-nun uşakları olan tağutî güçlere taviz vermeden, tüm günahlardan arınmış olarak asıl hedef olan insanlık makamına ulaşmak, dolayısıyla imana ve salih amelle-re sahip olmak ve böylece dünya ve ahiret saadetine kavuşmak için yaratılmıştır. Insan, ancak kendini bu yola adadığı müddetçe melekten üstün sayılır.
Bilindiği üzere yüce Allah, insanoğluna yeme, içme, her nevi şehvet duyguları, imtihanlara tabi tutulma vb. gibi bazı özellikleri bahşetmiş, bunların yanı sıra izleye-cekleri yol neticesinde ceza ve mükâfata tâbi tutulacak-larını vaat etmiştir. Ne var ki, meleklere böyle özellikleri vermemiştir.
32
Bu yüzden insan, iki boyuta sahiptir; manevî boyut ve hayvanî boyut. Ancak, melekler tek boyuta sahiptir-ler. 0 da manevî boyuttur. Insan, hem manevî, hem de hayvanî boyuta sahip olduğundan onda tekâmül olayı bir gerçektir. Meleklerde ise yalnızca manevî boyut var olduğundan böyle bir şey söz konusu değildir.
Bu da apaçık göstermektedir ki, imtihana tâbi tutu-Ian ve bunu da başarıyla veren bir mümin, sürekli iba-det edip de her türlü maddî şeylerden uzak olan melek-lerden kat kat üstündür. Tabi üstünlük, tarn bir mümin için geçerlidir. Zira, hak yolu bildiği ve ona inandığı hâlde kendi kendini bataklığa süren,
sürekli şeytana uyup fitne ve fesada duçar olan bir kimse, asla bu özel-liğe sahip değildir. Böyle bir kimseye "melekten üstün-dür" demek doğru olmadığı gibi "hayvandır" demek bile iltifat sayılır. Yüce Allah yukarida adı geçen şahsiyet-ler için Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
"Andolsun ki biz insanlar ve cinlerden çoğunu ce-hennem için yarattık; onların kalpleri vardır ama an-lamazlar, gözleri vardır ama görmezler, kulakları var-dır ama duymazlar. (İşte) onlar dört ayaklı hayvanla-ra benzerler hatta daha da aşağılıktır onlar. İşte onlar, gafillerin ta kendileridirler."1
l-A'râf/179.
33
"Yoksa, çokları dinlerler de akıllarını başlarına a-lırlar mı sanırsın? Ancak hayvanlara benzer onlar. Hatta yol-yordam bakımından daha da sapıktırlar."1
Allah'm varlığına, birliğine iman edip, emirlerini ye-rine getiren dindar kadm ve erkek, aynı çatı altında birbirlerine destek olarak hayatin zor yaşam şartlarının üstesinden gelirler. Nefislerinin arzuladığı her türlü kü-çük ve büyük günahlardan sakınmada, ahlâk ve mane-viyatlarını güçlendirerek mukaddes
Islâm yolunda dün-ya ve ahiret saadetine erişmede sürekli çaba içerisinde olurlar. Amaç, yüce insanlık makamına ulaşmak, böy-lece yaradanın rızasını kazanmaktır.
Görülüyor ki, bu makama ulaşmada aile bireylerine düşen görev, oldukça fazladır. Dinimizce bireylerin iki tarafın da dini vazifelerini yerine getiren hakiki birer Müslüman olmaları, zaruri sayılmaktadır. Zira, hayvan-dan bile aşağılık biriyle yapilacak evliliğin insanı nere-lere çekeceği malumdur.
Demek ki evlilik, insanî hedefe doğru atılan bir a-dım olduğundan gerekli görülmektedir. Bu yüzden Islam dini evli kimseleri, bekârlara nazaran daha faziletli kılmıştır. Örneğin, Resul-i Ekrem (s.a.a) bu konuda şöy-le buyurmuştur:
"Evlenen kimse, dininin yarısını korumuştur."2
l-Furkan/44.
2- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl: 1, b:l, h:ll.
34
Yine İmam Sadık (a.s) da; "Evli bir insanın kılmış ol-duğu iki rekât namaz, bekâr bir insanın kılmış ol-duğu yetmiş rekat namazdan daha faziletlidir."1 şek-linde buyurmuştur.
Şimdiye kadar yapilan açıklamalardan zihinlere takı-labilecek birkaç sorunun da cevabı aydınlık kazanmış oldu:
1- Miimin ve dindar bir kimse, gerçek insaniyet makamma ulaşabilmek ve engellerle örtülü büyük ci-hat sahalarında başarılı olmak için, gayri Muslim bir kadmla evienirse rahat ve huzurlu bir yaşam sürdürebi-lir mi?
2- Acaba kendini Allah'a adamış bir miimin, ev-lenmeksizin tek başına mutlu bir yaşantı sağlayabilir mi?
3- Bekâr ve genç bir Müslüman, fesat ve fuhuş o-laylanmn salgin bir hastalık hâline geldiği günümüz dünyasında, din ve imandan hiçbir şeytani güce taviz vermeyip, günaha düşmeden, şerefli ve temiz bir ya-şam sürdürebilir mi?
Elbette ki hayır. Zira, dindar bir kadın eşini daima iyiliğe ve doğruluğa davet eder, yanlış hareketlerinde uyarıda bulunur. Diğer bir taraftan Islâm anlayışından uzak, laubali ve kötü huylu bir kadınsa kocasını çeşitli günahlara sürükler. Böylece nâmus denen fıtri duygu-
1- Mizan'ul-Hikmet, c.4, s.273.
35
nun zayiflamasma veya yok olmasma sebep olur. Böyle olunca da "mümin" diye tanınan kocayı "namussuz" ve "şerefsiz" bir hâle getirir. Kısacası, insam insanhk ma-kamından uzaklaştırır ve onu hayvanî eder. Işte bu ne-denledir ki, yiice Islam dini, her iki tarafında Müslüman olmalanni şart koşmuştur.
Bir gün, ashaptan biri Resul-i Ekrem'in huzuruna gelerek giiler giizle: "Ey Allah'm Resulü, demişti. Benim eşim, her gün eve vardığımda kapıya kadar gelir, beni karşılar, evden dışarı çıktığım zamanlar ise uğurlar, hayır dualarda bulunur. Üzgün olduğumu görünce te-selli etmeye çalışır, "Eğer rızk için endişeleniyorsan
sa-kın üzülme, çünkü Allah rızkın kefilidir" der, mutlu ol-mamı sağlar." Resul-i Ekrem de bundan bir hayli memnun olup; "...Âlemlerin yaratıcısı yiice Allah, şe-hitlerin aldiklan sevaptan yansmı da sevğili eşine ve-recektir."1 şeklinde buyururlar.
Miiminlerin Emiri Imam AM (a.s)'dan, Fatima haz-retleriyle yaptiklari evliligin ikinci veya dördüncü günü Resul-i Ekrem (s.a.a) tarafından; "Eşini nasıl buldun?" diye sorulunca o, şöyle dedi: "Allah'a itaat etmede iyi bir yardımcıdır."2
Görülüyor ki eş, sadece yemek pişirip çocuk bakıcı-lığı yapacak bir kadın değil, Allah'a itaat etmede yar-
1- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl: 1, b:6, h:14.
2- Bihar'ul-Envar, c.43, s.118
36
dımcı olacak veya olmasi gereken bir hayat arkadaşı-dır.
Aile yuvasimn iki kutbu olan kadin ve erkek, birbir-lerinin tamamlayicisi olacaklanndan ikisinin de iyi ve mükemmel bir şekilde yetişmesi gerekir. Çünkü erkek kadin ile, kadin da erkek ile şeref bulur. Erkeğin örtüsü kadin, kadimn örtüsü de erkektir. Yiice Allah Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:
"Kadınlar sizin için, siz erkekler de onlar için birer örtüsünüz."1
jşte akıllı ve faziletli gerçek müminler, dünyada en bü-yük zevki, en yüksek saadeti, dini-içtimaî vazifelerin-de ken-dilerini Resulullah'a (s.a.a) ve Ehlibeyt Imamla-rma uydur-makla kazanabileceklerini idrak ederek, on-larm izini takip etmelidirler. Böylece, daha dünyaday-ken Cenab-i Hakk'm nzasim kazanarak saadet bulmah, fazilet ve maneviyatin en üst düzeylerine yükselmelidir-ler.
l-Bakara/187.
EVLİLİGİN VE EVLİLERİN FAZİLETİ
Geçen konularda biraz da olsa evliliğin faziletleri konusunda açıklamalarda bulunup, maneviyata yönelmede büyük bir rolü olduğunu vurgulamış-tık. "Kan ve koca nefislerinin arzuladığı, küçük-büyük her türlü günahlardan sakınmada, ahlâk ve maneviyat-larını güçlendirerek kutsal Islâm yolunda, dünya ve ahiret saadetine erişmede sürekli çaba içerisinde olur-lar" demiş, ayrıntılı açıklamalar yapmıştık.
Şimdi de "Evliliğin ve Evlilerin Faziletleri" başlığı al-tında birkaç mühim noktaya daha değinip güzel örnek-lerle konumuzu devam ettireceğiz.
Resulullah (s.a.a) şöyle buyuruyor:
"Allah katında hiçbir bina, evlilik için kurulan ev kadar sevimli değildir."1
İmam Sadık (a.s) Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakleder: "Evleniniz ve bekârları evlendiriniz; iyi bir Müslümanın ğüzel sıfatlarından hiri rfp hpkar U171 pv (knr.a) sahibi etmektir. Allah
1- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b:l, h:4.
39
kızı ev (koca) sahibi etmektir. Allah katında, İslâm döneminde evlilikle bayındır edilen ev kadar hiçbir şey sevimli değildir ve İslâm döneminde boşanmayla tahrip edilen ev kadar hiçbirşeye buğz edilmez."1
Yukarıda zikredilen hadis-i şeriflerden de anlaşıldı-ğı üzere yüce Allah, evli kimselere ayrıcalık tanımış, on-ları bekârlara nazaran daha üstün kılmıştır. Resul-i Ek-rem (s.a.a) de hayırlı işler arasında en efdali olarak ev-liliği vurgulamış; ayrıca, bu gibi işlerde iki gencin evle-nip yuva kurabilmesi için yardımda bulunup, çaba sarf eden kimseleri de hayırlı müminler olarak nitelemiştir.
İmam Cafer Sadık (a.s) bir gün ashabıyla sohbet ederken kadının biri yanına varıp; "Ben, diye seslendi. Dünyasını terk eden bir kadınım." Imam Sadık (a.s); "Dünyayı terkten kastın nedir?" diye sordu. "Evlenme-yişimdir." diye cevap verdi. (Imam Sadık (a.s) bu cevabı alınca pek üzüldü. Sonra da;) "Neden evlenmezsin?" diye sordu.
Kadın; "Allah'tan sevap ve mükâfat uma-rım. Arzum O'na daha fazla itaat edip daha fazla rıza-sını kazanmaktır." diye cevap verdi. (Hâl böyleyken, İmam Sadık (a.s)'ın rengi değiş-ti. Kadına ne denli za-vallı olduğunu anlatmak için;) "Git." diye buyurdu. "Yal-nız yaşamanın mükâfatı olsaydı eğer, âlemlerin ğelmiş-ğeçmiş kadınlarının seyyidesi Fatıma anaınız evlenir
1- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl: 1, b:l, h:10. 40
miydi sandin?" (Gerçekten git de anamiz Fatima (a.s) neden evlenmiştir diye iyice fikreyle!..)1
Resul-i Ekrem (s.a.a) de evli erkeğin fazileti hak-kında şöyle buyurmustur:
"Hiçbir işin Allah katmda, evlilik kadar değeri yok-tur... Evli bir erkek, eşiyle cinsel münasebette bu-lunduktan sonra, ğusül abdesti aldığı vakit, mel'un Şeytan feryad-u figan eder de; 'Ah, bu kişi kendi Rabbine itaat etti ve ğünahları bağışlandı.' der."2
Yine, evli bir kadimn faziletiyle ilgili de şöyle buyurmustur: "...Hamile bir kadına oruçlunun ve namaz kılanın aldığı sevap kadar sevap yazihr..."3
Diğer bir hadis-i şerifte de Resul-i Ekrem (s.a.a) her iki tarafin faziletiyle ilgili olarakşöyle buyurmustur:
"Gök kapıları (rahmet), insan yüzüne dört vakitte açılır: Yağmur yağdığında, evlât babasının yüzüne ğü-lümsediğinde, Kâbe'nin kapısı açıldığında, kız ve er-keğin nikâhları kıyıldığında."4
"Mümin bir kimse, ğençliğinin ilk çağlarında ev-lenince, mel'un Şeytan feryat edip şöyle der: 'Ne ya-zık ki o, dininin üçte ikisini benim şerrimden korudu.'
1 - Funı-u Kâfî, c.5, s.509.
2- Mustedrek'ul-Vesail, Kitab'un-Nikâh, c.14, h: 16354.
3- Mustedrek'ul-Vesail, Kitab'un-Nikâh, c.14, h: 16340.
4- Bihar'ul-Envar, c.100, s.221, h:26.
41
Gen kalan üçte bin hakkmda ise, Allah'tan korkup-sakmma-hdir."1
imam Cafer Sadik (a.s) da bu konuda şöyle buyur-muştur: "Mümin erkek He miimin kadin evlendikle-rinde ğök âleminde bir melek, onların nikâhlannı di-ğerlerine müjdeler ve 'Ey melekler topluluğu, yüce Allah, falan kadmi, falan erkekle evlendirdi.' diye hitap eder."2
Resul-i Ekrem'den (s.a.a) şöyle nakledilmiştir:
"Evlenmek, sünnet olmak, diş fırçalamak ve ğüzel kokular kullanmak, benim ve benden önceki pey-ğamber-lerin sünnetlerindendir."3
Aktanlan bunca hadislerden de anlaşılacağı üzere, ilâhîgayeye erişmede, Allah ve Resulünün sevdiği kim-seler arasına girmede en mühim ve en güzel yol, nebe-vi sünnet, yani Allah'ın rızası doğrultusunda ve yalnız bu bina üzerine kurulan kutsal evlilikten geçer. Insanı kemale eriştirecek ve buna vesile olabilecek en iyi yol-lardan biri evliliktir.
Evlilik, ilâhîbir nimettir.
Evlilik, peygamberlerin sünnetlerindendir.
Evlilik, insan için huzur ve saadettir.
1- Bihar'ul-Envar, c.100, s.221, h:34. Bazı rivayetierde zikredilen oran, "dininin yansını" şeklindedir. (Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl: l,b:l,h:ll)
2- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:2, b:l, h:5.
3- Mustedrek'ul-Vesail, Kitab'un-Nikâh, c.14, h:16353.
42
Evlilik, anlamak ve inanmak demektir. Evlilik, insana bir gönül bağıdır. Evlilik, maddî ve manevî bir yakınlıktır. Evlilik, bir şehvet ticareti değil, bir can ortaklığıdır. Evlilik, sevgiyle örülen bir kalp düğümüdür. Evlilik, sevgi yuvasimn saadet tılsımıdır. Evlilik bir nimet, bekârlık ise bir mihnettir. Evlilik, birbirlerinin cazibelerine kapilan, seven ve anlaşan ruhların birliğidir...
EVLİLİĞİN DÜNYA VE AHİRET ESERLERİ
Imam Cafer Sadık (a.s) şöyle buyuruyor: "Ensar'dan genç bir erkek, Resul-i Ekrem (s.a.a)'in mübarek huzuruna varip kendi yoksulluğu için şikâyet-te bulundu. Resul-i Ekrem derdinin derman bulmasi i-çin Ensar'dan olan gence; 'Git, evlen!' buyurdu."
"0 vakit Ensar'dan bir baskasi gence yanasip ya-vaşça; 'Benim de genç ve güzel bir kızım vardır, diye fı-sıldadı. Eğer arzu edersen onu seninle evlendirmek is-terim...' Bir an evvel Resul-i Ekrem (s.a.a)'in buyruğunu yerine ge-tirmek isteyen genç, şahsına gelen bu teklifi memnuniyetle kabul edip yüce Rahman'm bol rizkina mazhar olanlara katıldı.
Haberi Resul-i Ekrem'e iletilince de, her kelâmı inciler saçan Allah Resulü diğer genç-lere de; 'Kendinizi evliliğe hazırlayınız.' diye buyurdu."1
Bir başka hadiste Resulullah (s.a.a) efendimiz şöy-le buyuruyor: "Evlenip aile oluşturunuz ki, rizkmizin çoğalmasına vesiledir."2
Evlilik, vücudun sağlığını koruma açısından, çok önemli bir etkendir. Tıpta birçok hastaliklann, ister be-densel ve ister ruhsal olsun, evlenmemekten kaynak-landığı tespit edilmiştir.
Evliliğin ahiret eserlerine gelince; manevî âlemde insanları tamamen olgunlaştıran evlilik, dairesi içerisi-ne aldığı kişileri her türlü fesat ve fuhuştan koruduğu gibi yiice insaniyet makamma eriştirmede de en mii-him rolü ifa etmektedir. Başka bir deyişle evlilik, Allah katmda "efdal-ul ibadet" yani ibadetlerin en giizelidir. Bakimz bu konuda Resul-i Ekrem (s.a.a) ne buyurmuş-tur:
"Kim Allah'la bütün ğünahlardan arınmış, terte-miz bir hâlde mülakat etmek istiyorsa evlenmiş ve bir eşe sahip hâlde Allah'm huzuruna çıkmalıdır." 3
Önceki konularda da açıklandığı üzere evli birisinin yaptığı ibadet, bekârın yapmış olduğu ibadete oranla kat kat üstündür.
1- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, bill, h:3.
2- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b:10, h:3.
3- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b:l, h:15.
44
Görüldüğü gibi evlilikte ilâhî felsefe ve ilâhî değer-ler tahmin edilemeyecek kadar çoktur. Resul-i Ekrem'in (s.a.a) sözlerinden de anlaşılacağı üzere, hidayete açı-lan kapılardan biri evlilikten geçmektedir.
Hayırlı bir akıbet, temiz bir kalp ve tam bir iman sahibi olabilmek için evlilik şarttır. Evlilikten kaçınanlar iyi insanlar olsalar bile, ahirette evlilerin derecelerine varamazlar.
Konuyla ilgili kısa bir öyküyü anlatmakta yarar var-dır:
Beşir b. Haris, yaşının bir hayli ilerlemiş olmasına rağmen evlenmemişti. Söylentilerin yuğun olduğu bir dönemde halktan biri yanına gelip; "Ey Beşir, halk hak-kında konuşur, seni çekiştirip durur olmuştur. Bekârlı-ğından dolayı Resul-i Ekrem'in mübarek sünnetini terk ettiğini söyleyip dururlar. Şimdi vaktidir ki bizleri affe-dip hakkında söylenenlerin doğruluğuna kanaat gösteresin."
Beşir onca sözü dinledikten sonra şöyle dedi: "Gi-diniz Arkamdan konuşanlara, müstehap amelleri terk ettiğimi ama farz amellerle meşgul olduğumu bildiri-niz..."
Zamanla Beşir hastalandı ve kısa bir müddet sonra da ebedi âleme irtihal etti. Onu çekiştirip arkasından konuşanlar o gün Beşir'i rüyalarında gördüler: "Ey Beşir!" diye sordular. "Yüce Allah sana neler bahşetti?" Beşir şöyle cevap verdi:
45
"Şimdi yüce Allah'ın benim için verdiği yüksek de-recelerdeyim. Ancak, dünyadayken evli olanların mev-kilerine erişmiş değilim...!"
Yüce Allah, evlilikle ilgili olarakşöyle buyuruyor:
"Yine O'nun (Rabbinizin) delillerindendir ki onda sü-kûn bulmanız için (kendilerine meyil ve ülfet edesiniz di-ye) size kendi nefsinizden (cinsinizden) eşler yarattı ve aranızda bir sevgi ve bir merhamet kıldı. Hiç şüphe yok ki bunda düşünen bir topluluk için deliller (ibretler) var-dır."1
Ayet-i kerimeden anlaşıldığı kadarıyla, Nebevi sun-net olan evlilikten kaçınanlar, çok şey kaybetmektedir-ler. Ayette geçen sükûnet, hem bedensel, hem ruhsal, hem kişisel ve hem de toplumsal açılardan gerçekleşir. Bu arada, evliliği terkten dolayı karşı karşıya gelinen bedensel hastalıkları da göz ardı etmemek gerekir.
Bununla birlikte bekârların bedensel ve ruhsal hu-zursuzluklarla karşı karşıya oldukları herkes tarafından az-çok bilinmektedir.
Toplumsal meselelerde bekâr kesimlerin sorumlu-luk duygusu, diğer kesimlere nazaran daha azdır. Bu yüzden bekârlar arasında intihar olayları daha fazladır. Çoğu cinayetler de yine bekârlar tarafından işlenmek-tedir.
l-Rûm/21. 46
Gerçekte evlilik hayatına atılan bir şahıs, ailevi me-seleleriyle iç içe kaldığı vakit toplum içerisinde yeni bir şahsiyet kazanır. Topluma nazaran sorumluluk duygu-su da artar.
Sevgi ve rahmete gelince: Toplum, fert ve onun ço-ğu-luyla meydana gelir. Aynı şekilde büyük bir bina da tuğla ve onun çoğuluyla örülür. Dolayısıyla toplumu meydana getiren fertler ve binayı oluşturan tuğlalar a-rasında irtibat bulunmadıkça, yıkılmaya ve çökmeye maruz kalırlar. Işte yüce Allah (c.c) da, insanı bu yüz-den toplumsal yaşayış üzerine ve birbirlerine karşı bağ görevini yapacak eşler yaratmıştır.
Anlatılanlar, uzunca araştırmadan sonra satırlara dökülen bunca belgeler, hepsi birer yoldur değerli okuyucular. Yalnız, görünen yolu görmezlikten gelme-nin mümkün olmayacağını bilmek gerekir. hâl böyley-ken tek yol olan İslâmî sınırlar çevresinde yüce Allah'ın faziletlendirdiği,
Resul-i Ekrem (s.a.a) efendimizin de yüce değerler verdiği bu sünneti gormezlikten gelmek "neden?" diye sorabiliyoruz ancak. Cevabıysa size bağ-lı, siz anne ve babalar ve siz genç erkekler ve kızlara...
47
EVLİLİKTE ARACILIGIN FAZİLETİ
Yüce Islam dini, sorumluluğun yanında fedakârlık isteyen bir dindir. Yaşamlarını İslâm'a uydurma-ya çalışan her Müslüman, bir aile gibi aynı çatı altında birleşip içinde bulundukları dinî, ilmî, içtimaî ve siyasî sorunları büyük bir sorumluluk duygusuyla orta-dan kaldırmak için çaba sarf eder, bu konuda birbirle-rine ilaç olmaya çalışırlar. Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Fertler tek vücutta bulunan âzâlar ğibi birbirleri-ne bağlıdırlar. Onların birbirlerine olan bağlantısı, ğü-neş ışınlarının bağlantısı ğibi kuvvetli bir merkezde toplanmıştır."1
Toplum içerisinde fesadın yaygınlaşmasına, gün geçtikçe çoğalıp artmasına ve fuhuş yuvalarının sayı-lamayacak kadar artış kaydetmesine sebep olan be-kârlık ve evlenmeyiş de elbette "bağlantısı kuvvetli bir merkezde toplanan" Müslümanların göz ucuyla gör-memeleri gereken meseledir. Bilâkis, to plum içerisin-
1-Usul-uKâfı, c.2, s.166. 48
de görülen bu tür sorunların üstesinden gelmek, halline çalışmak ve gerekli şey-leri yapmak da, yerine getiril-mesi gerekli vazifeler olarak kabul edilmektedir. Zira, Peygamber efendimiz ve Ehlibeyt Imamlari hadislerin-de, başkasının derdini düşünmeyen ve Müslüman kar-deşine karşı sorumluluk duymayanların hakiki Müslü-man olmadiklarma dikkat çekmişlerdir.
Resul-i Ekrem'in şu hadisi meşhurdur:
"Her kim sabahlar da Müslümanların meseleleri He ilğilenmezse Müslüman değildir."1
Elbette ki çoğu Islam alimleri evlilik konusunda pek çok vaazlar vermişler, toplumu fesada sürükleyen ve bu yönde çalışan (Televizyon, radyo, gazete, dergi vb) kitle iletişim araçlarına karşı,
bekârları ilâhî evliliğe çağırmışlardır. Ancak bu yeterli değildir. Evlilik arzu-sunda olan gençlerin karşısına çıkan sorunlarla daha fazla ilgilenmek ve çaba sarf etmek gerekir. Bu vazife sadece alimlere düşen bir vazife değildir. Ilk önce şah-sın kendisine, sonra ailesine, daha sonra da Resul-i Ek-rem (s.a.a)'in; "Her kim sabahlar da Müslümanlann dertleriyle ilğilenmezse Müs-lüman değildir." sözünde-ki mânâdan bir şeyler çıkarabilen Müslümanlara aittir.
Bu konuda yine Resul-i Ekrem Efendimizin güzel bir hadisini daha sunuyoruz:
1-Usul-uKâfi, c.l, s.163.
49
"Kim iki şahsm helâl yolla evlenmesinde, Allah on-ları birbirlerine kavuşturana dek çaba sarf ederse, yiice Allah onu cennet hurileriyle evlendirir. Ve ona atmış olduğu her adıma ve söylemiş olduğu her keli-meye karşılık bir yıllık ibadet sevabi verilir."1
Ve yine Miiminlerin Emiri Hz. AM (a.s) da şöyle bu-yurmuştur: "En iyi aracihk, evlilik hususunda iki kişi arasmda, Allah onları birbirine kavuşturana dek ara-cılık yapmandir. "2
Görülüyor ki yiice Allah evliliğe değer verdiği kadar iki tarafm evlenmesinde madden ve manen araci olan kimselere de değer vermiştir. Bu da demek oluyor ki hayırlı iş sadece ibadet etmek, namaz kılıp oruç tut-makla sinirh değil, başkalarını Islâmî temel üzerinde sabit kılmak da önemli ibadetlerdendir.
"Islam, fedakârlık isteyen bir dindir." deyip camiler, okullar yaptıran kimseler vardır... Bunların yanında di-ğer Islâmî meseleleri görmezlikten gelmek de doğru bir iş değildir. Zira câmiye gidecek şahıs yokken, sadece boş cami kurmak ve bu yolda çalışmak, Elbette ki yetersizdir. Islâmî hedefler doğrultusunda evlenmek is-teyenlere yardımda bu-lunmak, onları câmi ehli eyle-mek ve bu yolda aynlmaz bir bütün hâline getirmek, ondan çok daha üstündür. Boş cami yapılacağına, boş cami doldurulsun, sözü meşhurdur.
1- Bihar'ul-Envar, c.lOO, Ebvab'un-Nikâh, b:l, h:33, s.221. 2-Furu-u Kâfi, c.5, s.331.
50
Evlenmek isteyenlere yardım eli uzatmak, onları bir camia altında birleştirmeye sebep olacağı gibi, toplu-ma karşı sevgi ve saygisimn da artmasma veya olma-yan sevgisinin yeniden filizlenmesine yol açacaktır. Ba-zi hadislerde, evlenmek isteyen iki gence yardimda bu-lunan kimselerin kiyamet günü peygamber ile birlikte olacağına dikkat çekilmiştir. Imam Cafer Sadik (a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur:
"Kiyamet ğünü insanlardan dört ğrup yüce Allah-'ın rahmetine erişip, onun özel nazarı altında buluna-caktır: 1- Muameleyi karşı tarafın pişmanlığından do-layı bozanlar. 2- Aciz ve çaresizlere yardım elini uza-tanlar. 3- Köle azat edenler. 4- Bekân evlendirenler."1
Gözünü dünyevî nimetler bürümüş birtakım dünyape-rest insanlar, bazen meşhur olmak için ina-nılmaz harcamalar yapıp sözde vakıf olsun diye toplum adına yol, köprü, okul, hastane vb. gibi toplumu ilgilen-diren zaruri ihtiyaçları karşılarlar, sonra da kurmuş ol-dukları müesseselere kendi adlarını verirler.
Ne yazık ki, böyle insanlar bazen Müslümanlar arasından da çıkmaktadırlar. Allah'ın neden hoşlandığını önemse-meyip, vurdum duymazlıktan gelen ve asıl hayatta toplum hayatını umursama zahmetine bile düşmeyen böy-le kimselere şu sözleri söylemek gerekir:
Daha yarın ne olacağın belliyken, sana dünya ma-lına düşkün olmak yakışır mı? Daha yarın toprak ola-
1- Vesail'uş-Şia, Kitab'un-Nikâh, böl:l, b:12, h:4.
51
cağını bildiğin hâlde, sana batıl inançlar yakışır mı? Ey bir parça balçıktan yaratılıp hâlen bir et parçası ve ya-rın ise toprak olacağını bilen insan, sana günah yakışır mi? Sana sorumsuzluk yakışır mı?
Ve yine Kur'ân-ı Kerim'in şu ayetine dikkat çekmek gerekir: "İnsan neden yaratıldığına bir baksın, atılan bir sudan yaratıldı. Bel ile kaburga kemikleri arasın-dan çıkan bir sudan."1
Netice itibariyle şu sonuca varılacaktır ki gerek şöhret, gerekse hayır amel inancıyla yapılmış olsun, boş câmi imarı, kendisi gibi boş imardan başka bir şey olmayacaktır. Daha da önemlisi, camiaya; dolayısıyla camilere insan kazandırmak, bu gibi şeylere vesile o-labilecek hayırlı iş ve kuruluşlara yardimda bulunmak, daha iyi ve daha güzel olacaktır.
Peygamberlerin ve Ehlibeyt İmamlarının bu konu-larda örnek alınacak tavırları, ilgili siyer kitaplarında mevcuttur. Konu uzamasın diye bu kadarıyla yetinmek zorundayız. Kısaca denebilir ki, diğerlerine yardimda bulunmayan kimse yüce zatlarm şefaatine eremez.
1-Tank/5-7.
54