Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
Yazar:
Yazarı: Ebulfetih Abdulvahid Amidi
Türkçe 2010-02-15 09:00:46
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Alulbeyt Yayınları: 07
Eserin Adı: Gureru’l-Hikem ve Dureru’l-Kelim
Yazarı: Ebulfetih Abdulvahid Amidi
Çeviri: Komisyon
Web:www.alulbeyt.com
Komisyonda Bulunan Hocalarımız
(Turgut Atam, Latif Yılmaztekin, Metin Atam, Ali İrfan, Serdar Aytekin, Zeynelabidin Solhan, Ersan Baydemir, Rahmi Onurşan, Ehet Solhan)
Bu ölümsüz eser, İmam Ali (a.s) aşığı gençlerimiz tarafından basılmıştır.
ÖNSÖZ
Bu Kitap Üzerinde Çalışmamın Nedeni
Uzun bir süredir saygıdeğer ahlak üstadı Allame Abdulvahid Temimî Âmidî'nin derlediği çok muhtevalı, faydalı ve Nehcü'l-Belaga'nın seviyesinde olduğu söylenebilecek Gureru'l-Hikem ve Dureru'l-Kelim adlı eseri okuyordum.
Kitabın oldukça dolu, edebî içerikli ve düzenli olduğunu gördüm. Kitaptaki ilgi çekici eşsiz konuları birbirinden ayırmak için uzun bir zamana ihtiyaç vardı.
Örneğin; cihat, dünya, takva, ilim, alimler, savaş, cephe, ömür fırsatı, kabir, kıyamet vb. gibi rivayetlere ulaşmak isteyen birinin saatlerce, hatta günlerce uğraşması gerekirdi.
Bu nedenle kitaptaki rivayetleri konularına göre ayırmanın gerekli olacağını düşündüm. Allah'ın yardımıyla tashih ve tatbik işlemlerinden sonra konuları ayırdım.
Oldukça akıcı sayılabilecek bir tercüme ve kısa açıklamalar yaparak bu eseri imanlı kardeşlerimin istifadesine sunuyorum. Ümit ederim ki hem yazara, hem de okuyucuya faydalı olsun; dünya ve ahirette kurtuluşumuza neden olsun.
Âmidî Kimdir?
Değerli araştırmacı ve büyük muhaddis Kummî, el-Kuna ve'l-Elqab'da; "Âmidî; fazilet sahibi, alim, muhaddis ve İmamiye Şiî'si bir şahsiyettir" der ve şöyle devam eder: "Kısacası, bir grup fazilet sahibi alim, onu İmamiye'nin büyük alimlerinden saymıştır. İbn-i Şehrâşub, bunlardan biridir. O, el-Menaqıb adlı eserin giriş bölümünde,
önemli kitaplar arasında bu kitapların senetlerini beyan ederken şöyle der: 'Âmidî, Gureru'l-Hikem'deki rivayetleri nakletmek için bana izin verdi. Mevla el-Mustazafî el-Bihar, ona ve kitabına itimat etmiş, onu İmamiye'den saymış ve kitabından nakiller yapmıştır… Kısacası o, İmamiye alimlerindendir.'"
Muhaddis-i Kummî, Âmidî'nin vefat tarihini Hicrî Kamerî 510 olarak yazmıştır. Müstedrek'te ise şöyle yazılıdır: "Onun seyitlerden olmadığı meşhurdur." Bazıları onun da Seyit Razî gibi seyitlerden olduğunu zannettikleri için bu ibare kullanılmıştır. Aynı eserde daha sonra şöyle yazılıdır: "Kısacası, bir grup fazilet sahibi, onu İmamiye'nin büyük alimlerinden saymıştır.
" Bazıları onun Sünnî olduğunu sanabilir endişesiyle, Merhum Muhaddis Kummî, Fevaidu'r-Razeviye adlı eserinde (s.360) şunları yazmıştır: "Engin ve derin ilmi olan ve ravileri çok inceleyen Riyazu'l-Ulema müellifi, Âmidî'ye Sünnî olma ihtimalini vermiştir. Aksine, bir grup fazilet sahibi, onu İmamiye alimlerinden saymıştır."
Muhaddis Kummî, Âmidî'nin Fırat ve Dicle arasındaki büyük şehirlerden birinden olduğunu yazar. İbn-i Şehrâşub, Maalimu'l-Ulema adlı eserinde (s.81) şöyle yazar: "Gureru'l-Hikem ve Dureru'l-Kelim adlı kitap, Abdulvahid b. Muhammed… 'indir. Mezkur kitapta Müminlerin Emiri Hz. Ali'nin sözlerini zikreder."
Yine, Riyazu'l-Ulema'da (c.3, s.281) şöyle yazılıdır: "Şeyh Ebulfetih Abdulvahid'in, Müminlerin Emiri Hz. Ali'nin sözlerini içeren Gureru'l-Hikem ve Dureru'l-Kelim adlı bir eseri vardır. Bu eser, Hindistan ve Sayda'da basılmıştır. Kendisi İbn-i Şehrâşub'un üstatlarındandır. Muhakkik Cemaluddin el-Hansarî, bu kitaba şerh yazmıştır."
Başkaları ise Âmidî hakkında şunları söylemiştir: Onun azametine, İbn-i Şehrâşub'un Menaqıb-ı Ali b. Ebî Talib adlı eserinin giriş bölümünde yazdığı şu cümle yeterlidir: "Âmidî, Gureru'l-Hikem'den rivayet nakletmem için bana izin verdi."[1]
Gureru'l-Hikem ve Dureru'l-Kelim
Merhum Muhaddis Kummî, bu kitabın özelliğini şöyle anlatır: "Bu kitap, hikmetli sözleri içeren kalın ve büyük bir kitaptır. Alfabetik olarak yazılmıştır. Kulağa hoş gelmesi, kalplere ve zihinlere etki etmesi için hikmetlerin sonu kafiyeli olarak biter. Allah, ona (bu kitabı derleyen Âmidî'ye) hayırlı mükâfat versin."[2]
ez-Zeria'da (c.16, s.38) şöyle yazılıdır: "Ali b. Ebu Talib'in (a.s) sözlerinden derlenen Gureru'l-Hikem, Şeyh Ebulfetih Abdulvahid'e aittir. Kitabın arkasında yazdığına göre onun ölüm tarihi Hicrî Kamerî 510'dur. Şeyh Mahmud el-Âmulî ye göre bu kitap1007 yılında Beyrut'ta yazılmıştır. Nitekim, Mucemu'l-Metbuat adlı eserinde de buna değinmiştir.
Bu kitapta Hz. Ali'nin (a.s) hikmetli sözleri ve nasihatleri alfabetik sıraya göre toplanmıştır. Müellif, Reşiduddin Muhammed b. Ali b. Şehrâşub es-Servî'nin (ö.588 h.k.) üstatlarındandır."
Bu kitabın önemi hakkında rical kitaplarında bu gibi tabirler çok gelmiştir. Bütün bunlar, onu derleyen kimsenin hadis ilminin büyüklerinden olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu Kitap Üzerinde Yapılan Çalışmalar
"Bu kitap üzerinde nasıl bir çalışma yapıldı ki, onu diğerlerine göre ayrıcalıklı hâle getirmiştir?" diye sorulabilir. Bu konunun aydınlanması için birkaç noktaya dikkatinizi çekiyorum:
1- Bu kitabın hadisleri başka nüshalarıyla defalarca karşılaştırılmıştır. Bu yüzden bu nüshanın en doğru nüsha olduğu iddiası yapılabilir. Çünkü Gureru'l-Hikem'in el yazması ve matbaa baskısı nüshalarının karşılaştırılması yanı sıra, bazen de Nehcü'l-Belâga, Biharu'l-Envar ve Nasih'le de karşılaştırılmıştır.
2- Rivayetler, değerli araştırmacı Cemal Hansarî'nin şerhine (üniversite nüshası) numaralandırılmıştır. Böylece hem Gureru'l-Hikem kitabının aslı (elinizdeki kitabı okumak, Gureru'l-Hikem'i okumak anlamına gelse de) korunmuş olur ve tümüyle unutulmaz; hem de kitaptaki hadisleri görmek isteyenler bu büyük insanın şerhinden de faydalanma imkânı bulabilirler.
3- Bazı rivayetlerin başında iki numara vardır. Bu, o rivayetin başka bir yerde tam olarak aktarıldığı anlamına gelmektedir.
4- Bazı konularda aynı anlama gelen çeşitli tabirler kullanılmış olabilir. Örneğin; "dünya" konusunda "el-âcil, el-fâniye, el-fait"; "metih" konusunda "el-itra, es-sena, el-tezkiye; "kardeşlik ve kardeşler" konusunda da "er-refakat" vb. gibi tabirler kullanılmıştır. Bunlar genellikle bir konu altında toplanmışlardır.
5- Rivayetlerin çoğu çeşitli konu başlıkları altında toplandığı için aranan herhangi bir kelime bulunamadığı takdirde aynı anlama gelen başka bir kelimeye müracaat edilmelidir.
6- Bazıları bu işin merhum muhaddis Ermevî tarafından düzenlendiğini düşünebilir. Ama araştırma ehli bir kimse her iki kitaba da müracaat edecek olsa, aradaki farkı açıkça görecektir:
a) Muhaddis Ermevî çok emek sarf etmesine ve emeği takdire şâyan olmasına rağmen, tüm yaptıkları bir fihristten öteye geçmemiştir.
b) Bu kitapta rivayetlere harekeler konmuştur; ama onun kitabında bu, yapılmamıştır.
c) Daha sonra eklenen altı cildin dışında onun kitabında tercüme ve şerh yoktur; oysa birçok rivayetin tercüme ve şerhe ihtiyacı vardır. Hatta bazı rivayetler, Allame Hansarî'ye (r.a) kapalı kalmış, bu yüzden bazı rivayetlere beş-altı ihtimal vermiştir. Halbuki kaynaklarına inilecek olsaydı, o rivayetlere birden fazla ihtimal verilmezdi.
d) Bu kitaptaki konular, onun kaleme aldığı kitaptakinden daha fazladır. Araştırma ehli bir kimse bunu hemen anlar.
Son olarak şunu da hatırlatmak gerekir ki, alanlarında uzman bazı kimseler, üstatlar ve fazilet sahibi saygıdeğer şahsiyetler bir kısım rivayetlerde daha çok uygunluk görebilir. Ancak dikkat etmek gerekir ki, böyle bir çalışma çok zor olduğu gibi dakik olmayı da gerektirir. Gaflet edilmiş ya da o anda küçük bir münasebet onu o baptan çıkarmış olabilir.
Nitekim, daha işin başlangıcında naçizane üç arkadaşımdan yardım talebinde bulundum. Onlar da iki ay emek sarf etmelerine rağmen bir şey hâsıl olmadı. Bu yüzden onları bir kenara bırakarak işe en baştan kendim başladım. Allah yardım etti ve ben de herkesin faydalanabileceği bu eseri nihayet tamamlayabildim.
"En sevdiğim kardeşim, ayıbımı bana hediye edendir" rivayeti gereği, bu eserde herhangi bir kusur, eksiklik görür de bildirirseniz, ben de daha sonraki baskılarda bu hataları gideririm.
Bu kitabın Gureru'l-Hikem'in tamamını kapsaması için kitabın orijinalindeki hutbeyi de teberrük olsun diye aynen getiriyorum. Ümit ederim ki, bu kitaptan Âmidî'nin pak ve mutahhar ruhu da sevap alır.
Hamd Allah'a mahsustur. Ondan yardım diliyor ve ona tevekkül ediyoruz.
Seyit Hüseyin Şeyhu'l-İslamî Tuveyserkânî
ACELE ETMEK
1ـ اَلعَجَلَةُ مَذْمُومَةٌ في كُلِّ أمْرٍ إلاّ فيما يَدْفَعُ الشَّرَّ /1950.
1- Kötülüğü def etmek dışında acele etmek, bütün işlerde kınanmıştır. /1950
2ـ اِحْذَروا اَلعَجَلَةَ فَإنَّها تُثْمِرُ النَّدامَةَ /2581.
2- Acele etmekten kaçının! Çünkü pişmanlık meyvesi verir. /2581
3ـ إيّاكَ وَ العَجَلَ فَإنَّهُ عٌنْوانُ الفَوْتِ وَالنَّدَمِ /2636.
3- Acele etmekten kaçın; zira (acelecilik), fırsatın elden çıkması ve pişmanlığın başlangıcı demektir. /2636
4ـ إيّاكَ وَ العَجَلَ فَإنَّهُ مَقْرًوٌن بِالعِثارِ /6660.
4- Acele etmekten kaçın, çünkü acelecilik yanılma ile iç içedir. /6660
5ـ العَجَلُ (اَلعُجْبُ) يُوجِبُ العِثارَ /432.
5- Acele etmek hataya neden olur. /432
6ـ اَلعَجَلَةُ تَمْنَعُ الإصابَةَ /927.
6- Acele etmek isabetli (iş yapmayı) engeller. /927
7ـ العَجَلُ قَبْلَ الإمْكانِ يُوجِبُ الغُصَّةَ /1333.
7- İmkân olmadan bir işte acele etmek, kedere neden olur. /1333
8ـ ثَمَرَةُ اَلعَجَلَةِ العِثارُ /4615.
8- Acele etmenin meyvesi hatadır. /4615
9ـ مِنَ الحُمْقِ اَلعَجَلَةُ قَبْلَ الإمْكانِ /9394.
9- Ortam hazır olmadan acele etmek ahmaklıktandır. /9394
10ـ مَعَ العَجَلِ يَكْثُرُ الزَّلَلُ /9740.
10- Acele etmekle yanlışlık çoğalır. /9740
11ـ اَلعَجُولُ مُخْطِئٌ وَإنْ مَلَكَ /1228.
11- Acele eden hata eder, her ne kadar o işe malik olsa da. /1228
12ـ راكِبُ العَجَلِ (اَلعَجَلَةِ) مُشْفٍ (مُشْرِفٍ) عَلَى الكَبْوَةِ /5388.
12- Acelecilik (bineğini) binen, uçurumun ağzında ve düşmek üzeredir. /5388
13ـ فِي الْعَجَلِ عِثارٌ /6478.
13- Acele eden tökezler. /6478
14ـ فِي الْعَجَلَةِ النَّدامَةُ /6525.
14- Acele işte pişmanlık vardır. /6525
15ـ فَلَّما يُصيبُ رَأيُ العَجُولِ /6726.
15- Acele edenin kararının doğru ve isabetli olması azdır. /6726
16ـ قَلَّما تَنْجَحُ حيلَةُ العَجُولِ , أوْ تَدُومُ مَوَدَّةُ المَلُولِ /6741.
16- Acele edenin (derdine) çare bulup başarılı olması veya bıkkının dostluğunun devamlılığı azdır. /6741
17ـ قَلَّ مَنْ عَجِلَ إلاّ هَلَكَ /6759.
17- Acele edip de helak olmayan çok azdır. /6759
18ـ كُلُّ مُعاجَلٍ يَسْألُ الإنْظارَ /6902.
18- Bütün aceleciler mühlet ister. /6902
19ـ كَثْرَةُ العَجَلِ يُزِلُّ الإنْسانَ /7117.
19- Fazla aceleci olmak, insanın hata yapmasına neden olur. /7117
20ـ لَنْ يُلْقَى العَجُولُ مَحْمُوداً /7409.
20- Acele eden asla övülmez. /7409
21ـ مَنْ عَجِلَ زَلَّ /7657.
21- Acele eden yanılır. /7657
22ـ مَنْ يَعْجَلْ يَعْثُرْ /7715.
22- Acele eden tökezler. /7715
23ـ مَنْ عَجِلَ كَثُرَ عِثارُهُ /7838.
23- Acele edenin sürçmesi çok olur. /7838
24ـ مَنْ رَكِبَ العَجَلَ أدْرَكَ الزَّلَلَ /8049.
24- Acele (merkebine) binen yanılgıya düşer. /8049
25ـ مَنْ عَجِلَ نَدِمَ عَلَى العَجَلِ /8050.
25- Acele eden acelesinden pişman olur. /8050
26ـ مَنْ رَكِبَ العَجَلَ كَبابِهِ الزَّلَلُ /8387.
26- Acele (merkebine) bineni, hataları yüz üstü yere vurur. /8387
27ـ مَنْ رَكِبَ العَجَلَ رَكِبَتْهُ المَلامَةُ /9095.
27- Acele (merkebine) binene, kınama ve azarlama biner. /9095
28ـ لا إصابَةَ لِعَجُولٍ /10444.
28- Acele edenin isabetli (kararı) olmaz. /10444
29ـ أشَدُّ النّاسِ نَدامَةً, وَأكْثَرُهُمْ مَلامَةً, العَجَلُ النَّزِقُ الَّذي لا يُدْرِكُهُ عَقْلُهُ, إلاّ بَعْدَ فَوْتِ أمْرِهِ /3308.
29- Halkın en çok pişmanlık duyup kınananı, iş işten geçtikten sonra doğruyu anlayan sabırsız acelecidir. /3308
30ـ ذَرِ العَجَلَ, فَإنَّ العَجِلَ فِي الأُمُورِ لا يُدْرِكُ مَطْلَبَهُ وَلا يُحْمَدُ أمْرُهُ /1290.
30- Acele etmekten kaçın! Çünkü acele eden hedefine ulaşmadığı gibi, işi övülmeyecektir. /5189
31ـ أخْطَأَ مُسْتَعْجِلٌ أوْ كادَ /1290.
31- Acele eden hata yapar, veya hataya yaklaşır. /1290
ACELECİ OLMAMAK
1ـ التُّؤَدَةُ مَمْدُوحَةٌ في كُلِّ شَيْءٍ إلاّ في فُرَصِ الْخَيْرِ/ 1937.
1- Hayrın dışında her yerde aceleci olmamak övgüye layıktır. /1937
2ـ التَّثَبُّتُ خَيْرٌ مِنَ العَجَلَةِ إلاّ في فُرَصِ الْخَيْرِ (البرِّ)/ 1949.
2- Hayırdan başka yerlerde dikkatli düşünmek, acele etmekten daha iyidir. /1949
3ـ التَّأنَّي حَزْمٌ/ 193.
3- Aceleci olmamak basirettir. /193
4ـ التّأنِّي يُوجِبُ الاسْتِظْهارَ/ 433.
4- Aceleci olmamak, sırtı kuvvetlendirir. /433
5ـ التّأنّي في الفِعْلِ يُؤمِنُ الْخَطَلَ/ 1310.
5- Yapılan işlerde acele etmemek, saçmalamayı önler. /1310
6ـ بالتّأنّي تَسْهُلُ الْمَطالِبُ/ 4226.
6- Aceleci olmamak, istenilen şeylere ulaşmayı kolaylaştırır. /4226
7ـ التّثبُّتُ في القَوْلِ يُؤمِنُ العِثارَ وَالزَّلَلَ/ 1359.
7- Dikkatli konuşmak, sürçmeyi ve düşmeyi önler. /1359
8ـ بالتّأنّي تَسْهَلُ الأسْبابُ/ 4309.
8- Aceleci olmamakla vesileler kolaylaşır. /4309
9ـ رُوَيْداً يُسْفِرُ الظّلامُ، كَأنْ قَدْ وَرَدَتِ الأظْعانُ يُوشِكُ مَنْ أسْرَعَ أنْ يَلْحَقَ/ 5432.
9- Yavaş ol hele! Karanlıklar aydınlandı aydınlanacak. (Kervandan) ayrılanlar, varacakları yere vardılar. Acele eden, neredeyse onlara katıldı katılacak. /5432
10ـ صِلْ عَجَلَتَكَ بِتَأنّيكَ، وَسَطْوَتَكَ بِرِفْقِكَ، وَشَرَّكَ بِخَيْرِكَ، وَانْصُرِ العَقْلَ عَلى الهَوى تَمْلِكِ النُّهى/ 5849.
10- Aceleciliğini yavaşlıkla, sertliğini yumuşaklıkla, şerrini hayırla birbirine bağla. Heva-hevesin için aklına yardım et ki idrakine sahip olasın. /5849
11ـ عَلَيْكَ بالأناةِ فَإنَّ المُتأنّي حَرىٌّ بالإصابةِ/ 6090.
11- Sakın aceleci olma! Zira dikkatli davranan, doğruluğa daha layıktır. /6090
12ـ في التّأنّي اسْتِظهارٌ/ 6477.
12- Dayanıklılık, aceleci olmamakta yatar. /6477
13ـ في الأناةِ السّلامَةُ/ 6526.
13- Sağlamlık, aceleci olmamakta yatar. /6526
14ـ مَنْ اِتّأدَ أمِنَ مِنَ الزّلَلِ/ 8051.
14- İşlerinde aceleci olmayan hatadan güvende olur. /8051
15ـ لا إصابَةَ لِمَنْ لا أناةَ لهُ/ 10783.
15- Dikkatli olmayan amacına ulaşmaz. /10783
16ـ الأناةُ حُسْنٌ/ 60.
16- Dikkatli olmak güzeldir. /60
17ـ الأناةُ إصابَةٌ/ 128.
17- Dikkatlilik, doğruluktur. /128
1ـ الْمُتَأنّي حَرِيٌّ بالإصابةِ/ 791.
18- Aceleci olmayan doğruluğa daha iyi yaraşır. /791
2ـ الْمُتَأنّي مُصيبٌ وَإنْ هَلَكَ/ 1229.
19- Acele etmeyen helak olsa da hedefine ulaşır. /1229
3ـ أصابَ مُتَأنٍّ أوْ كادَ/ 1290.
20- Acele etmeyen hedefine ulaşmış ya da ulaşmak üzeredir. /1290
ACİZ /ACİZLİK
1ـ أعْجَزُ النّاسِ آمنُهُمْ لِوُقُوعِ الحَوادِثِ , وَهُجُومِ الأجَلِ /3339.
1- Halkın en âcizi, olaylara ve ansızın gelen ecele karşı (kendinden) emin olan kimsedir. /3339
2ـ رُبَّما أدْرَكَ العاجِزُ حاجَتَهُ /5375.
2- Aciz, bazen isteğine ulaşır. /5375
3ـ اَلعَجْزُ مَعَ لُزُومِ الخَيْرِ خَيْرٌ مِنَ القُدْرَةِ مَعَ رُكُوبِ الشَّرِّ /1973.
3- İyilikle beraber olan acizlik, kötülük işlemedeki kudretten daha iyidir. /1973
4ـ اَلعَجْزُ إضاعَةٌ /118.
4- Acizlik (kendini) zayi etmektir. /118
5ـ اَلعَجْزُ مَضْيَعَةٌ /170.
5- Acizlik (kendini) mahvetmektir. /170
6ـ اَلعَجْزُ سَبَبُ التَّضْييعِ /416.
6- Kendini acizliğe vurmak, helaketi doğurur. /416
7ـ اَلعَجْزُ شَرُّ مَطِيَّةٍ /655.
7- Acizlik binilecek en kötü devedir. /655
8ـ اَلعَجْزُ يُثْمِرُ الهَلَكَةَ /712.
8- Acizliğin meyvesi helakettir. /712
9ـ اَلعَجْزُ يُطْمِعُ الأعْداءَ /1079.
9- Acizlik düşmanları tamahlandırır.
10ـ ثَمَرَةُ اَلعَجْزِ فَوْتُ الطَّلَبِ /4597.
10- Acizliğin meyvesi, istenilen şeyin elden gitmesidir. /4597
11ـ اَلعَجْزُ اِشْتِغالُكَ بِالمَضْمُونِ لَكَ عَنِ المَفْرُوضِ عَلَيْكَ وَتَرْكُ القَناعَةِ بِما أُوتيتَ
11- Aciz görünmek, yani; sana kefil olunan şeylerle meşgul olup vacip olan şeylerden gafil olman ve sana verilen şeyde kanaati terk etmendir. /1490
AÇGÖZLÜLÜK /TAMAH
1ـ اَلمَذَلَّةُ وَالمَهانَةُ وَالشَّقاءُ, فِي الطَّمَعِ, وَالحِرْصِ /2095.
1- Zillet, alçaklık ve bedbahtlık hırsta ve açgözlülüktedir. /2095
2ـ اَلطَّمَعُ مُورِدٌ غَيْرُ مُصْدِرٍ, وَضامِنٌ غَيْرُ مُوفٍ /2098.
2- Açgözlülük getirendir, götürmez; kefildir, vefa etmez. /2098
3ـ أهْلَكُ شَيْءٍ الطَّمَعُ /2879.
3- En helak edici şey açgözlülüktür. /2879
4ـ أضَرُّ شَيْءٍ اَلطَّمَعُ /2890.
4- En zararlı şey açgözlülüktür. /2890
5ـ أقْبَحُ الشِّيَمِ اَلطَّمَعُ /2896.
5- En çirkin huy açgözlülüktür. /2896
6ـ أسْوَءُ شَيْءٍ الطَّمَعُ /2995.
6- En kötü şey tamahtır. /2995
7ـ أصْلُ الشَّرَهِ اَلطَّمَعُ, وَثَمَرَتُهُ اَلمَلامَةُ /3094.
7- Hırsın kökü açgözlülük, meyvesi ise kınanmaktır. /3094
8ـ أزْرى بِنَفْسِه مَنِ اسْتَشْعَرَ الطَّمَعَ /3136.
8- Açgözlülüğü kuşanan kendini lekeler. /3136
9ـ أكْثَرُ مَصارِعِ العُقُولِ تَحْتَ بُرُوقِ المَطامِعِ /3175.
9- Akılların en çok ayağının kaydığı yer, tamahların alevlendiği yerlerdir. /3175
10ـ اَلطَّمَعُ مُضِرٌّ /53.
10- Tamah insana zarar verir. /53
11ـ اَلطَّمَعُ مِحْنَةٌ /120.
11- Tamah zorluktur. /120
12ـ اَلطَّمَعُ رِقٌّ /126.
12- Tamah köleliktir. /126
13ـ اَلطَّمَعُ فَقْرٌ /137.
13- Tamah fakirliktir. /137
14ـ اَلطَّمَعُ مُذِلٌّ / اَلوَرَعُ مُجِلٌّ /190.
14- Tamah zelil eder, dindarlık ise yüceltir. /190
15ـ اَلطَّمَعُ أوَّلُ الشَّرِّ /297.
15- Tamah şerrin başıdır. /297
16ـ اَلطَّمَعُ فَقْرٌ حاصِرٌ (ظاهِرٌ) /308.
16- Tamah sıkıcı (veya aşikâr) bir perişanlıktır. /308
17ـ اَلطَّمَعُ مَذَلَّةٌ حاضِرَةٌ /440.
17- Tamah zillet yeri veya hazırlanmış zillettir. /440
18ـ الذُّلُّ مَعَ الطَّمَعِ /445.
18- Zillet tamahla birliktedir. /445
19ـ اَلمَطامِعُ تُذِلُّ الرِّجالَ /633.
19- Tamahlar büyük insanları zelil eder. /633
20ـ اَلطَّمَعُ رِقٌّ مُخَلَّدٌ /755.
20- Tamah ebedi köleliktir. /755
21ـ اَلطَّمَعُ يُذِلُّ الأميرَ /1093.
21- Tamah sultanı zelil eder. /1093
22ـ إنْ أطَعْتَ الطَّمَعَ أرْداكَ /3753.
22- Tamahın sözünü dinlersen helak olursun. /3753
23ـ بِالأطْماعِ تَذِلُّ رِقابُ الرِّجالِ /4359.
23- Tamah yüzünden büyük insanların başları aşağı olur. /4359
24ـ بِئْسَ قَرينُ الدّينِ الطَّمَعُ /4409.
24- Tamah dindarlığın (dinin) ne de kötü arkadaşıdır! /4409
25ـ ثَمَرَةُ الطَّمَعِ الشَّقاءُ /4609.
25- Tamahın meyvesi talihsizliktir. /4609
26ـ ثَمَرَةُ الطَّمَعِ ذُلُّ الدُّنيا والآخِرَةِ /4639.
26- Tamahın meyvesi dünyada ve ahirette zelil olmaktır. /4639
27ـ ذَر الطَّمَعَ , وَ الشَّرَهَ , وَعَلَيْكَ بِلُزُومِ العِفَّةِ والوَرَعِ /5184.
27- Tamah ve hırstan elini çek, iffetli ve dindar ol, onlardan ayrılma. /5184
28ـ ذُلُّ الرِّجالِ فِي المَطامِعِ , وَفِناءُ الآجالِ في غُرُورِ الآمالِ /5202.
28- Büyük insanların zilleti tamahlarındadır, ömürlerinin ellerinden çıkması ise uzun arzulara kanmalarındandır. /5202
29ـ رَأسُ الوَرَعِ تَرْكُ الطَّمَعِ /5248.
29- Dindarlığın başı tamahı terk etmektir. /5248
30ـ رُبَّ طَمَعٍ كاذِبٍ لأمَلٍ غائِبٍ (خائِبٍ) /5311.
30- Olmayan arzular için nice yalancı tamahlar vardır. /5311
31ـ رُكُوبُ الأطْماعِ يَقْطَعُ رِقابَ الرِّجالِ /5419.
31- Tamahlara binenler büyük insanların boyunlarını keserler. /5419
32ـ سَبَبُ فَسادِ اليَقينِ الطَّمَعُ /5513.
32- Tamah yakinin yok eder. /5513
33ـ سَبَبُ فَسادِ الوَرَعِ الطَّمَعُ /5548.
33- Tamah dindarlığı mahveder. /5548
34ـ ضادُّوا الطَّمَعَ بِالوَرَعِ /5916.
1
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
34- Tamahı dindarlıkla ortadan kaldırın. /5916
35ـ عَبْدُ المَطامِعِ مُسْتَرَقٌ, لا يَجِدُ أبَداً العِتْقَ /6299.
35- Tamahların kölesi hiçbir zaman özgür olmaz. /6299
36ـ غَشَّ نَفْسَهُ مَنْ شَرَّبَها الطَّمَعَ /6401.
36- Nefsine tamah (şerbetinden) içiren ona ihanet etmiştir. /6401
37ـ فَسادُ الدِّينِ الطَّمَعُ /6551.
37- Dinin ortadan kalkması, bozulması tamah yüzündendir. /6551
38ـ قُرِنَ الطَّمَعُ بِالذُّلِّ /6717.
38- Tamah zilletle iç içedir. /6717
39ـ مَنْ باعَ الطَّمَعَ بِاليَأْسِ لَمْ يَسْتَطِلْ عَلَيْهِ النّاسُ /9056.
39- Kim tamahı ümitsizliğe satarsa millet ona üstünlük taslamaz. /9056
40ـ نِعْمَ عَوْنُ الأمَلِ الطَّمَعُ /9919.
40- Tamah arzunun iyi bir yardımcısıdır. /9919
41ـ نَكَدُ الدّينِ الطَّمَعُ, وَصَلاحُهُ الوَرَعُ /9967.
41- Dinin zevali tamahlı olmak, kurtuluşu ise dindar olmaktır. /9967
42ـ نَعُوذُ بِاللهِ مِنَ المَطامِِعِ الدَّنِيَّةِ, وَالهِمَمِ الغَيْرِ المَرْضِيَّةِ /9974.
42- Alçak tamahlardan ve Rabb’inin razı olmadığı himmetlerden Allah’a sığınırım. /9974
43ـ لا تَطْمَعْ فيما لا تَسْتَحِقُّ /10157.
43- Hakkın olmayan şeylere tamah etme. /10157
44ـ لايَسْتَرِقَّنَّكَ الطَّمَعُ وَكُنْ عَزُوفاً /10218.
44- Hiçbir zaman tamah seni kölesi yapmasın ve (dünyaya karşı) rağbetsiz ol. /10218
45ـ لاتُطْمِعَنَّ نَفْسَكَ فيما فَوْقَ الكَفافِ فَيَغْلِبَكَ بِالزِّيادَةِ /10289.
45- İhtiyacından fazlasının dışında nefsini tamahlandırma. Böyle olursa istediğinden fazlası sana ulaşır. /10289
46ـ لايَسْتَرِقَّنَّكَ الطَّمَعُ وَقَدْ جَعَلَكَ اللهُ حُرّاً /10317.
46- Tamah seni kölesi yapmasın, Allah seni özgür kılmıştır. /10317
47ـ لايُفْسِدُ الدّينَ كَالطَّمَعِ /10557.
47- Tamah gibi hiçbir şey dini bozmaz. /10557
48ـ لاشيمَةَ أذَلُّ مِنَ الطَّمَعِ /10645.
48- Tamahtan daha aşağılık bir huy yoktur. /10645
49ـ لاذُلَّ أعْظَمُ مِنَ الطَّمَعِ /10906.
49- Tamahtan daha büyük zillet yoktur. /10906
50ـ يَسيرُ الطَّمَعِ يُفْسِدُ كَثيرَ الوَرَعِ /10981.
50- Az tamah çok dindarlığı mahveder. /10981
51ـ يُفْسِدُ الطَّمَعُ الوَرَعَ, وَالفُجُورُ التَّقْوى /11012.
51- Tamah dindarlığı, yalan (veya günah) takvayı mahveder. /11012
52ـ اَلخَلاصُ مِنْ أسْرِ الطَّمَعِ بِاكْتِسابِ اليَأسِ /1751.
52- Tamahtan kurtulmanın yolu ümitsizliği ele getirmektir. /1751
53ـ اَلطَّمَعُ أحَدُ الَذُلَّيْنِ /1645.
53- Tamah iki zilletten biridir.[3] /1645
54ـ مَنْ لَزِمَ الطَّمَعَ عَدِمَ الوَرَعَ /8304.
54- Tamahtan ayrılmayan dindarlığı yok eder. /8304
55ـ مَنِ اتَّخَذَ الطَّمَعَ شِعاراً جَرَّعَتْهُ الخَيْبَةُ مِراراً /8654.
55- Tamahı kendine şiar eden devamlı hüsrana uğrar. /5654
56ـ مَنْ حَدَّثَ نَفْسَهُ بِكاذِبِ الطَّمَعِ كَذَّبَتْهُ العَطِيَّةُ /8731.
56- Kim nefsine yalan tamahları anlatırsa, bağışlar onu yalanlayacaktır. /8731
57ـ مَنْ لَمْ يُنَزِّهْ نَفْسَهُ عَنْ دَناءَةِ المَطامِعِ فَقَدْ أ ذَلَّ نَفْسَهُ , وَهُوَ فِي الآخِرَةِ أذَلُّ وأخْزى /8871.
57- Kim nefsini tamahın çirkefliğinden temizlemese gerçekte kendini zelil kılmıştır, kıyamette ise daha zelil ve rezil olacaktır. /8871
58ـ قَليلُ الطَّمَعِ يُفْسِدُ كَثيرَ الوَرَعِ /6821.
58- Az tamah, dindarlığın çoğunu mahveder. /6821
59ـ كَثْرَةُ الطَّمَعِ عُنْوانُ قِلَّةِ الوَرَعِ /7095.
59- Tamahın çokluğu, az dindarlığın göstergesidir. /7095
60ـ مَنْ مَلَكَهُ الطَّمَعُ ذَلَّ /7653.
60- Tamah kime sulta kurarsa o kimse zelil olur. /7653
61ـ مَنْ لَزِمَ الطَّمَعَ عَدِمَ الوَرَعَ /8169.
61- Tamahtan el çekmeyen kimse dindarlığını kaybeder. /8169
62ـ مَنْ كَثُرَ طَمَعُهُ عَظُمَ مَصْرَعُهُ/ 8299.
62- Tamahı büyük olanın, düşmesi de büyük olur. /8299
63ـ كُلُّ طامِعِ أسيرٌ /6832.
63- Her tamahkâr esirdir. /6832
64ـ كَمْ مِنْ طامِعِ بِالصَّفْحِ عَنْهُ /6944.
64- Ne çok tamahkârdan geçilmiştir. /6944
65ـ مَنْ طَمِعَ ذَلَّ وَتَعَنّى /9129.
65- Tamah eden zelil olup zahmete düşer. /9129
66ـ لا أذَلَّ مِنْ طامِعٍ /10593.
66- Tamah edenden daha zelili yoktur. /10593
67ـ أفْقَرُ النّاسِ الطّامِعُ /2863.
67- Halkın en fakiri tamahlı olandır. /2863
68ـ أعْظَمُ النّاسِ ذُلاًّ الطّامِعُ الحَريصُ المُريبُ /3265.
68- Halkın en zelili şekke düşmüş, hırslı tamah edendir. /3265
69ـ اَلطّامِعُ أبَداً ذَليلٌ /840.
69- Tamahlı olan her zaman zelildir. /840
70ـ اَلطّامِعُ أبَداً في وِثاقِ الذُّلِّ /1439.
70- Tamahlı kimse zilletin esiridir. /1439
AÇLIK
1ـ الجُوعُ خَيرٌ مِنْ ذُلِّ الْخُضُوعِ/ 1769.
1- Açlık, boyun eğme zilletinden daha hayırlıdır. 1769
2ـ التَّجَوُّعُ أنْفَعُ الدَّواءِ، الشِّبَعُ يُكْثِرُ الأدْواءَ/ 903.
2- Aç kalmak en yararlı ilaçtır; tokluk hastalıkları çoğaltır. /903
3ـ الجُوعُ خَيْرٌ مِنَ الخُضُوعِ/ 1446.
3- Açlık, (zenginler karşısında) tevazu etmekten daha hayırlıdır. /1446
4ـ تَأَدَّمْ بِالجُوعِ وَتَأَدَّبْ بِالقُنُوعِ/ 4561.
4- Açlığı meze et, kanaatle edeplen.[4] /4561
5ـ نِعْمَ الإدامُ الجُوعُ/ 9918.
5- Ne de güzel mezedir açlık! /9918
6ـ نِعْمَ عَوْنُ الوَرَعِ التّجَوُّعُ/ 9923.
6- Aç kalmak, dindarlığa ne de güzel yardımcıdır! /9923
7ـ نِعْمَ العَونُ عَلى أشَرِّ (أسْر) النّفسِ وَكَسْرِ عادَتها التّجوُّعُ/ 9942.
7- Aç kalmak, nefsin kibrini ve onun (kötü) alışkanlığını kırmak için de ne güzel yardımcıdır! /9942
ADALET /ADİL
1ـ اَلعَدْلُ أفْضَلُ السِّياسَتَيْنِ /1656.
1- Adalet, iki siyasetin en hayırlısıdır. /1656
2ـ اَلعَدْلُ رَأسُ الإيمانِ, وَجَمّاعُ الإحْسانِ /1704.
2- Adalet imanın başı, iyiliklerin toplayıcısıdır. /1704
3ـ اَلْعَدْلُ قِوامُ الرَّعِيَّةِ , وَجَمالُ الوُلاةِ /1954.
3- Adalet halkın dayanağı, hakimlerin güzelliğidir. /1954
4ـ اَلعَدْلُ أنَّكَ إذا ظُلِمْتَ أنْصَفْتَ, وَالفَضْلُ أنَّكَ إذا قَدَرْتَ عَفَوْتَ /2131
4- Adalet, sana zulmedildiğinde (karşılık verirken) insaflı olmandır; fazilet ise, üstünlük kurduğunda bağışlamandır. /2131
5ـ اِعْدِلْ تَحْكُمْ /2223.
5- Adil ol ki hükmedesin. /2223
6ـ اِعْدِلْ تَمْلِكْ /2253.
6- Adil ol ki padişah olasın. /2253
7ـ اِعْدِلْ تَدُمْ لَكَ القُدْرَةُ /2285.
7- Adil ol ki kudretin sürekli olsun. /2285
8ـ اِسْتَعِنْ عَلَى العَدْلِ بِحُسْنِ النِّيَّةِ فِي الرَّعيَّةِ, وَقِلَّةِ الطَّمَعِ, وَكَثْرةِ الوَرَعِ /2408.
8- Halk karşı iyi niyetli olmak, az tamah ve çok dindarlıkla adaletten yardım iste. /2408
9ـ أسْنَى المَواهِبِ العَدْلُ /2883.
9- En yüce bağış adalettir. /2883
10ـ أحْسَنُ العَدْلِ نُصْرَةُ المَظْلُومِ /2977.
10- En güzel adalet mazluma yardım etmektir. /2977
11ـ اعْدَلُ النّاسِ مَنْ أنْصَفَ مَنْ ظَلَمَهُ /3186.
11- Halkın en adili kendisine zulmedene karşılık insaflı olanıdır. /3186
12ـ إنَّ مِنَ العَدْلِ أنْ تُنْصِفَ فِي الحُكْمِ, وَتَجْتَنِبَ الظُّلْمَةَ /3441.
12- Hüküm verirken insaflı olup zulümden kaçınmak adalettendir. /3441
13ـ إنَّ العَدْلَ ميزانُ اللهِ سُبْحانَهُ الَّذي وَضَعَهُ فِي الخَلْقِ, وَنَصَبَهُ لإقامَةِ الحَقِّ, فَلا تُخالِفْةُ في ميزانِهِ, وَلا تُعارِضْهُ في سُلْطانِهِ /3464.
13- Gerçekten de adalet, Allah tarafından halk arasında bırakılmış bir ölçüdür; Allah onu, hakkı ikame etmekle görevlendirmiştir. Öyleyse ölçüsünde O’na muhalefet etme ve padişahlığının karşısında durma. /3464
14ـ إنَّ اللهَ سُبْحانَهُ أمَرَ بِالعَدْلِ وَالإحْسانِ, وَنَهى عَنِ الفَحْشاءِ والظُّلْم /3563.
14- Gerçekten de Allah, adalet ve ihsanı emretmiş, çirkin sıfatlardan ve zulümdense men etmiştir. /3563
15ـ اَلعَدْلُ مَألُوفٌ, اَلجوْرَ عَسُوفٌ /6.
15- Adalet beğenilen, zulüm ise beğenilmeyendir. /6
16ـ القِسْطُ رُوحُ الشَّهادَةِ /356.
16- Adalet, tanıklığın ruhudur. /356
17ـ اَلعَدْلُ حَياةُ الأحْكامِ /386.
17- Adalet hükümlerin canıdır. /386
18ـ اَلقِسْطُ خَيْرُ الشَّهادَةِ /388.
18- Adalet en iyi tanıklıktır. /388
19ـ اَلْعَدْلُ يُصْلِحُ البَريَّةَ /496.
19- Adalet halkı ıslah eder. /496
20ـ اَلعَدْلُ فَضيلَةُ السُّلْطانِ /584.
20- Adalet sultanın faziletidir. /584
21ـ اَلعَدْلُ أغْنَى الغَناءِ /686.
21- Adalet en büyük zenginliktir. /686
22ـ اَلعَدْلُ إنْصافٌ /157.
22- Adalet insaftır. /157
23ـ اَلعَدْلُ مِلاكٌ , اَلجَوْرُ هَلاكٌ /217.
23- Adalet ölçü, zulüm ise helaktir. /217
24ـ اَلعادِلُ راع يَنْتَظِرُ أحَدَ الجَزائَيْنِ (أحْسَنَ الجزاعين) /1638.
24- Adil,[5] iki mükâfattın en iyisini bekleyen gözetleyicidir.
25ـ أعْدَلُ الخَلقِ اقضاهُمْ بِالْحَقِّ /3014.
25- Halkın en adili, hak üzere hükmedenidir. /3014
26ـ أعْدَلُ النّاسِ مَنْ أنْصَفَ عَنْ قُوَّةٍ, وَأعْظَمُهُمْ حِلْماً منْ حَلُمَ عَنْ قُدْرَةٍ
26- Halkın en adili, hakkını almaya kuvveti olduğunda insaflı davranandır; halim sahibi ise kudreti olduğunda yumuşak davranandır. /3242
27ـ بِالعَدْلِ تَتَضاعَفُ البَرَكاتُ /4211.
27- Adalet bereketi artırır.[6] /4211
28ـ بِالعَدْلِ تَصْلُحُ الرَّعيَةُ /4215.
28- Adalet halkı ıslah eder. /4215
29ـ جَعَلَ اللهُ سُبْحانَهُ العَدْلَ قِواماً لِلأنامِ, وَتَنْزيهاً مِنَ المَظالِمِ وَالآثامِ, وَتَسْنِيَةً لِلإسْلامِ /4789.
29- Allah adaleti, halkı ayakta tutmak; zulmü ve günahları temizlemek, İslam’ın gelişmesini sağlamak için takdir etmiştir. /4789
30ـ حُسْنُ العَدْلِ نِظامُ البَريَّةِ /4819.
30- Adaletin güzelliği halkın düzenidir. /4819
31ـ خَيْرُ السِّياساتِ العَدْلُ /4948.
31- Siyasetlerin en hayırlısı adalettir. /4948
32ـ كَيْفَ يَعْدِلُ في غَيْرِهِ مَنْ يَظْلِمُ نَفْسَهُ؟! /6969.
32- Kendine zulmeden, başkasına nasıl adaletli davranır? /6996
33ـ كَفى بِالعَدْلِ سائِساً /7031.
33- Siyasetçi olmak için adil olmak yeterlidir. /7031
34ـ لِيَكُنْ مَرْكَبُكَ العَدْلَ فَمَنْ رَكِبَهُ مَلَكَ /7395.
34- Bineğin adalet olsun, zira ona binen padişah olur. /7395
35ـ لَنْ يُتَمَكَّنَ العَدْلُ حَتّى يَزِلَّ البَخْسُ /7426.
35- Haksızlık bitmedikçe adalet asla sağlanmaz. /7426
36ـ لَيْسَ مِنَ العَدْلِ القَضاءُ عَلَى الثِّقَةِ بِالظَّنِّ /7500.
36- Zanna dayanarak hüküm vermek adaletten değildir. /7500
37ـ مَنْ عَدَلَ تَمَكَّنَ /7711.
37- Adaletli olan güçlü (zengin) olur. /7711
38ـ مَنْ عَدَلَ نَفَذَ حُكْمُهُ /7845.
38- Adaletli olanın hükmü etkili olur. /7845
39ـ مَنْ عَدَلَ عَظُمَ قَدْرُهُ /7939.
39- Adaletli olanın değeri artar. /7939
40ـ مَنْ كَثُرَ عَدْلُهُ حُمِدَتْ أيّامُهُ /8410.
40- Adaleti çok olan her zaman övülür. /8410
41ـ مَنْ عَدَلَ فِي البِلادِ نَشَرَ اللهُ عَلَيْهِ الرَّحْمَةَ /8638.
41- Şehirlerde adaletli olana Allah rahmetini yayar. /8638
42ـ مَنْ طابَقَ سِرُّهُ عَلانِيَتَهُ, وَ وافَقَ فِعْلُهُ مَقالَتَهُ فَهُوَ الَّذي أدَّى الأمانَهَ, وَتَحقَّقَتْ عَدالَتُهُ /8656.
42- Kimin dışı içiyle bir olur, ameli sözünü doğrularsa böyle kimse emaneti yerine getirmiş ve adaleti sabit olmuştur. /8656
43ـ مَنْ عَمِلَ بِالعَدْلِ حَصَّنَ اللهُ مُلْكَهُ /8722.
43- Allah, adaletli davrananın saltanat ve mülkünü sağlamlaştırır.
44ـ خُذْ بِالعَدْلِ وَأعْطِ بِالفَضْلِ تَحُزِ المَنْقَبَتَيْنِ /5039.
44- Adaleti al, çok bağışta bulun, böylece iki menkıbeyi ele getirmiş olursun. /5039
45ـ سِياسَةُ العَدْلِ ثَلاثٌ: لينٌ في حَزْمٍ, وَاسْتِقْصاءٌ في عَدْلٍ, وَإفْضالٌ في قَصْدٍ /5592.
45- Adaletin siyaseti üçtür: Kararlılıkta ılımlı olmak, adaleti sonuna vardırmak, mutedil bir şekilde ihsan etmek. /5592
46ـ شَيْئانِ لا يُوزَنُ ثَوابُهُما: اَلعَفْوُ, وَالعَدْلُ /5769.
46- İki şeyin sevabı ölçülmez: Af ve adalet. /5769
47ـ صَلاحُ الرَّعِيَّةِ العَدْلُ /5804.
47- Adalet halkın salahıdır. /5804
48ـ عَليْكَ بِالعَدْلِ في الصَّديقِ, وَ العَدُوِّ, وَالقَصْدِ فِي الفَقْرِ وَالغِنى /6130.
48- Dostun ve düşmanın hakkında adil ol, fakirlik ve zenginlikte ise mutedil ol! /6130
49ـ غايَةُ العَدْلِ أنْ يَعْدِلَ المَرْءُ في نَفْسِهِ /6368.
49- Adaletin son derecesi insanın kendi nefsine karşı adil olmasıdır. /6368
50ـ فِي العَدْلِِ الإحْسانُ /6482.
50- Adalette ihsan vardır. /6482
51ـ فِي العَدْلِ صَلاحُ البَرِيَّةِ /6491.
51- Adalette halkın salahı vardır. /6491
52ـ فِي العَدْلِ الاِقْتِداءُ بِسُنَّةِ اللهِ وَثَباتُ الدُّوَلِ /6496.
52- Adalette, Allah’ın sünnetine uymak ve devletlerin istikrarı vardır. /6496
53ـ فِي العَدْلِ سَعَةٌ , وَمَنْ ضاقَ عَلَيْهِ العَدْلُ فَالجَوْرُ عَلَيْهِ أضْيَقُ /6522.
53- Adalette genişlik vardır; adaletin zor geldiği kimseye zulüm daha zor gelir. /6522
54ـ مِنْ لَوازِمِ العَدْلِ اَلتَّناهي عَنِ الظُّلْمِ /9340.
54- Zulümden kaçınmak, adaletin gerektirdiği şeylerdendir. /9340
55ـ ما عُمِرَتِ البُلْدانُ بِمِثْلِ العَدْلِ /9543.
55- Adalet gibi bir şeye sahip olmadıkça şehirler kalkınamaz. /9543
56ـ لا تُؤْيِسِ الضُّعَفاءَ مِنْ عَدْلِكَ /10225.
56- Zayıfları adaletinden ümitsiz etme! /10225
57ـ لا عَدْلَ أفْضَلُ مِنْ رَدِّ المَظالِمِ /10841.
57- Zulümle alınan şeyleri geri vermek gibi üstün adalet yoktur. /10841
58ـ اَلعَدْلُ حَياةٌ /247.
58- Adalet hayattır. /247
59ـ اَلعَدْلُ خَيْرُ الحُكْمِ /302.
59- Adalet en hayırlı hükümdür. /302
60ـ اَلعَدْلُ فَوْزٌ وَكَرامَةٌ (مكانَةٌ) /685.
60- Adalet kurtuluş ve yüceliktir. /685
61ـ اَلعَدْلُ قِوامُ الرَّعِيَّةِ (البَرِيَّةِ) /697.
61- Adalet halkın desteği, dayanağıdır. /697
62ـ العَدْلُ فَضيلَةُ السُّلْطانِ /703.
62- Adalet sultanın faziletidir. /703
63ـ اَلعَدْلُ نِظامُ الإمْرَةِ /774.
63- Adalet hükümdarlığın düzenidir. /774
64ـ اَلعَدْلُ أقْوى أساسٍ /806.
64- Adalet en sağlam temeldir. /806
65ـ اَلعَدْلُ أفْضَلُ سَجِيَّةٍ /977.
65- Adalet en üstün huydur. /997
66ـ اَلعَدْلُ يُريحُ العامِلَ بِهِ مِنْ تَقَلُّدِ المَظالِمِ /1437.
66- Adalet, ona amel edeni zulümlerin kıskacından rahatlığa çıkarır. /1437
67ـ آفَةُ العَدْلِ اَلظّالِمُ القادِرُ /3953.
67- Adaletin baş belası kudretli zalimdir. /3953
68ـ إذا نَفَذَ حُكْمُكَ في نَفْسِكَ تَداعَتْ أنْفُسُ النّاسِ إلى عَدْلِكَ /4095.
68- Kendi hükmün nefsine etki ettiğinde halkın nefsi de senin adaletine yönelecektir. /4095
69ـ آفَةُ العُدُولِ قِلَّةُ الوَرَعِ /3937.
69- Adil insanların afeti az dindarlıktır. /3937
70ـ دَولَةُ العادِلِ مِنَ الواجِباتِ /5110.
70- Adil devlet, fazlardandır. /5110
71ـ رُبَّ عادِلٍ جائِرٍ /5274.
71- Nice adil (gözüken) insanlar vardır ki, zalimdirler. /5274
ADEMOĞLU
1ـ مِسْكينٌ اِبْنُ آدَمَ، مَكْتُومُ الأجَلِ، مَكْنُونُ العِلَلِ، مَحفُوظُ العَمَلِ تُؤْلِمُهُ البَقَّةُ، وتُنْتِنُهُ العَرَقَةُ، وَتَقْتُلُهُ الشَّرْقَةُ/ 9844.
1- Âdemoğlu ne kadar da çaresizdir; eceli gizli, hastalığı saklı, amelleri gözaltındadır; sinek bile onu incitir, teri onu kokutur; bir boğaz tıkaması (bir damla su) dahi onun ölümüne neden olur. /9844
2ـ وَيْحَ ابْنِ آدَمَ ما أغْفَلَهُ، وَعَنْ رُشْدِهِ ما أذْهَلَهُ/ 10093.
2- Yazıklar olsun Âdemoğluna! Nedir onu gaflete düşüren ve mükemmelliğe kavuşmasından alıkoyan şey? /10093
3ـ وَيْحَ ابْنِ آدَمَ أسيرُ الجُوعِ، صَريعُ الشَّبَعِ، غَرَضُ الآفاتِ، خَليفَةُ الأمْواتِ
3- Yazıklar olsun Âdemoğluna! (Zira insan,) açlığa esir, tokluğa sevdalı, belalara hedef, ölülere halifedir. /10096
ÂDET /GELENEK
1ـ اَفْضَلُ الْعِبَادَةِ غَلَبَةُ الْعَادَةِ
1- En büyük ibadet adetlere galip gelmektir. / 2876
2 ـ اَلْعَادَةُ طَبْعٌ ثَانٍ
2- Adet insanın ikinci huyudur.
3 ـ اَلْعَادَةُ عَدُوٌّ مُتَمَلِّكٌ
3- Adet insana hakim olup (onu köleleştiren) düşmandır.
4 ـ آفَةُ الرِيَاضَةِ غَلَبَةُُ الْعَادَةِ
4- Adetlerin insanan galip gelmesi nefsi terbiye etmenin afetidir.
5 ـ بِغَلَبَةِ الْعَادَاتِ الوُصُولُ اِلَي اَشْرَفِ الْمَقَامَاتِ
5- Adetlere hakim olmakla büyük makamlara ulaşılır.
6 ـ بِئْسَ الْعَادَةُ الفُضُولُ
6- Yersiz ve boş işler ne de kötü adettir.
7 ـ غَيِّرُوا الْعَادَاتِ تَسْهُلْ عَلَيْكُمُ الطَّاعَاتِ
7- Allah’a itaatin kolay olması için adetleri değiştirin.
8 ـ غَيْرُ مُدْرِكُ الدَّرَجَاتِ مَنْ اَطَاعَ الْعَادَاتِ
8- Adetlerden itaat eden yüce mertebeleri derk edemez.
9 ـ لِلْعَادَةِ عَليَ كُلِّ اِنْسَانٍ سُلْطَانٌ
9- Adetlerin her insan üzerinde hakimiyeti vardır.
10 ـ مَنْ جَعَلَ دَيْدَنَهُ الْهَزْلَ لمَ ْيَعْرِفْ جِدَّهُ
10- Adetlerini şaka ve alay konusu yapanın ceddi tanınmaz.
ADET /YOL /HAL /DAVRANIŞ
1ـ أقْبَحُ السِّيَرِ الظُّلْمُ/ 2925.
1- En çirkin adet/ yol, zulümdür. /2925
2ـ بِالسِّيرَةِ العادِلَةِ يُقْهَرُ الْمُناوي/ 4267.
2- Adaletli davranmakla düşman mağlup olur. /4267
3ـ حُسْنُ السِّيرَةِ عُنْوانُ حُسْنِ السَّريرَةِ/ 4848.
3- Adet ve davranışın güzelliği, insanın kalbinin güzelliğine delildir. /4846
4ـ حُسْنُ السِّيرَةِ جَمالُ القُدْرَةِ وَحِصْنُ الإمْرَةِ/ 4847.
4- Güzel siret ve adet, kudretin güzelliği ve hükümetin kalesidir. /4847
5ـ مَنْ ساءَتْ سِيرَتُهُ سَرَّتْ مَنِيَّتُهُ/ 7942.
5- Sireti ve davranışı kötü olanın ölümü sevindirir. /7942
6ـ مَنْ ساءَتْ سيرَتُهُ لَمْ يَأْمَنْ أبَداً/ 8216.
6- Siret ve davranışı kötü olan, hiçbir zaman emniyet içinde olmaz. /8216
7ـ وَيْلُ لِمَنْ ساءَتْ سيرَتُهُ، وَجارَتْ مَلَكَتُهُ وَتَجَبَّرَ وَاعْتَدى/ 10090.
7- Siret ve davranışı kötü olana, zulmederek hakim olana ve tekebbür ederek zulmedene yazıklar olsun! /10090
ADİLİK /CİMRİLİK /KÖTÜLÜK
1ـ اَللُّؤْمُ إيثارُ حُبِّ المالِ عَلي لَذَّةِ الحَمْدِ وَالثَّناءِ / 1846.
1- Cimrilik, mal sevgisini hamd ve senâ lezzetine tercih etmektir. /1846
2ـ اَللُّؤْمَ مُضادٌّ لِسائِرِ الفَضائِل، وجامِعٌ لِجَميعِ الرَّذائِلِ وَ السَّوْءاتِ وَ الدَّنايا
2- Adilik / cimrilik, faziletlerin zıddı, bütün rezilliklerin, kötülüklerin ve alçaklıkların toplayıcısıdır. /2177
3ـ أعْظَمُ اللُّؤْمِ، حَمْدُ المَذْمُومِ / 2978.
3- En büyük adilik, kınanmış birini övmektir. /2978
4ـ اَللُّؤْمُ أُسُّ الشَّرِّ / 649.
4- Adilik / cimrilik kötülüğün temelidir. /649
5ـ اَللُّؤْمُ جَمّاعُ المَذامِّ / 646.
5- Adilik / cimrilik, kınanmaların toplayıcısıdır. /646
6ـ اَللُّؤْمُ يُوجِبُ الغِشَّ / 790.
6- Cimrilik veya kötülük aldatmaya sebep olur. /790
7ـ اَللُّؤْمُ إيثارُ المالِ عَلَي الرِّجالِ / 1324.
7- Cimrilik, malı değerli kişilere tercih etmektir. /1324
8ـ اَللُّؤْمُ قَبيحٌ فَلا تَجْعَلْهُ لُبْسَكَ / 1338.
8- Kötülük/cimrilik çirkindir; o halde onu kendine giysi edinme. /1338
9ـ مِنْ عَلاماتِ اللُّؤْمِ تَعْجيلُ العُقُوبَةِ / 9293.
9- Cezalandırmada acele etmek alçaklığın belirtilerindendir. /9293
10ـ مِنْ عَلاماتِ اللُّؤْمِ الغَدْرُ بِالمَواثيقِِ / 9298.
10- Ahitlere vefasızlık, alçaklığın belirtilerindendir. /9298
11ـ مِنْ عَلامَةِ اللُّؤْمِ سُوءُ الْجِوارِ / 9306.
11- Kötü komşuluk adiliğin belirtisidir. /9306
12ـ مِنْ أقْبَحِ اللُّؤْمِ غيْبَةُ الأخْيارِ / 9311.
12- İyilerin dedikodusunu yapmak en çirkin kötülüktür. /9311
13ـ مِنَ اللُّؤْمِ أنْ يَصُونَ الرَّجُلُ مالَهُ وَ يَبْذُلَ عِرْضَهُ / 9344.
2
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
13- Kişinin malını koruyup, onurunu bağışlaması adiliktir. /9344
14ـ مِنْ أعْظَمِ اللُّؤْمِ إحْرازُ الْمَرْءِ نَفْسَهُ وَ إسْلامُهُ عِرسَهُ / 9347.
14- Kişinin kendi nefsini koruyup eşini korumaması en büyük adiliklerdendir. /9347
15ـ مِنْ اللُّؤْمِ سُوءُ الخُلْقِِ / 9388.
15- Kötü ahlak adiliktendir. /9388
ADSIZ-SANSIZ
1ـ إنَّ فِي الْخُمُولِ لَراحَةً/ 3375.
1- Adsız-sansız kalmakta şüphesiz rahatlık vardır.[7] /3375
AĞLAMAK
1ـ البُكاءُ مِنْ خيفَةِ اللهِ لِلْبُعْدِ عَنِ اللهِ عِبادَةُ العارِفينَ/ 1791.
1- Kulun Allah'tan uzaklaşmak korkusuyla ağlaması, ariflerin ibadetidir. /1791
2ـ البُكاءُ مِنْ خَشْيَةِ اللهِ يُنيرُ القَلْبَ وَيَعْصِمُ مِنْ مُعاوَدَةِ الذَّنْبِ/ 2016.
2- Allah korkusuyla ağlamak kalbi nurlandırır, (insanı) günaha dönmekten alıkoyar. /2016
3ـ البُكاءُ مِنْ خَشْيَةِ اللهِ مِفْتاحُ الرَّحْمَةِ/ 2051.
3- Allah korkusuyla ağlamak, rahmetin anahtarıdır. /2051
4ـ البُكاءُ سَجِيَّةُ الْمُشْفِقينَ/ 669.
4- Ağlamak, şefkatli insanların huyudur. /669
5ـ بالبُكاءِ مِنْ خَشْيَةِ اللهِ تُمَحَّصُ الذُّنُوبِ/ 4355.
5- Allah korkusundan ağlamakla günahlar temizlenir. /4355
6ـ بُكاءُ العَبْدِ مِنْ خَشْيَةِ اللهِ يُمَحِّصُ ذُنُوبَهُ/ 4432.
6- Kulun Allah korkusundan ağlaması, günahlarını temizler. /4432
7ـ طوبى لِمَنْ وُفِّقَ لِطاعَتِهِ، وَبَكى عَلى خَطيئَتِهِ/ 5946.
7- Allah'a itaat edebilene ve günahlarına ağlayana ne mutlu! /5946
AHİRET
1ـ الآخِرةُ فَوزُ السُّعَداءِ/ 695.
1- Ahiret, iyi insanların kurtuluşudur. /695
2ـ اِشتِغالُكَ بإصْلاحِ مَعادِكَ يُنْجيكَ مِنْ عَذابِ النَّارِ/ 1484.
2- Ahiretini ıslah etmeye çalışman seni ateşin azabından kurtarır. /1484
3ـ الرَّابحُ مَنْ باعَ العَاجِلَةَ بِالآجِلَةِ/ 1488.
3- Asıl kazanç sahibi, dünyasını ahiretine satandır. 1488
4ـ اَلمالُ والْبَنُونَ زينَةُ الحَياةِ الدُّنيا، والعَمَلُ الصَّالِحُ حَرْثُ الآخِرَةِ، 1841.
4- Mal ve evlat, dünya hayatının ziyneti; salih amel ise, ahiretin tarlasıdır. /1841
5ـ أحْوالُ الدُّنيا تَتْبَعُ الاتِّفاقَ وأحْوالُ الآخرةِ تَتْبَعُ الاِسْتِحْقاقَ/ 2036.
5- Dünya hâli tesadüflere tâbidir; ahiretteki güzelliklere ise hak etmekle ulaşılır. /2036
6ـ إنّ أمامَكَ عَقَبَةً كَؤُوداً، اَلمُخِفُّ فيها أحْسَنُ حالاً مِنَ المُثْقِلِ، والمُبْطِئُ عَلَيها أقْبَحُ أمْراً مِنَ المُسْرعِ، إنّ مَهْبِطَها بِكَ لا مُحالَةَ على جَنَّةٍ أو نارٍ/ 3588.
6- Şüphesiz, önünde çok zor bir engel var. Yükü hafif olanın durumu, ağır olandan daha iyidir. Oraya doğru yavaş hareket edenlerin durumu, hızlı gidenlerden daha kötüdür. Er ya da geç (bu hal) seni ya cennete götürecek ya da ateşe atacaktır. /3588
7ـ إنَّ الغايَةَ القيامَةُ، وَكَفى بِذلِكَ واعِظاً لِمَنْ عَقَلَ، ومُعْتَبَراً لِمَنْ جَهِلَ، وَبَعدَ ذلك ما تَعْلَمُونَ مِنْ هَوْلِ الْمُطَّلَعِ، وَرَوْعاتِ الفَزَعِ، وَاسْتِكاكِ الأسماعِ، وَاخْتِلافِ الأضلاعِ، وَضيقِ الأرماسِ، وَشِدَّةِ الأبلاسِ/ 3630.
7- Doğrusu son hedef, kıyamettir. Öğüt için akıl sahibine, ibret için cahile bu (haber) yeter. Sonra da bildiğiniz şeyler olacak: Çeşitli korku sahneleri, kulakların sağırlığı, kaburga kemiklerinin ıstırabı, kabrin darlığı ve şiddetli hüzün. /3630
8ـ إنْ رَغِبْتُم في الفَوزِ وَكَرامَةِ الآخِرَةِ فَخُذُوا في الفَناءِ لِلْبَقاءِ/ 3746.
8- Eğer ahiretin esenliğini ve ikramını diliyorsanız, geçici dünyadan kalıcı âlem için yararlanın. /3746
9ـ إنَّكَ في سَبيلِ مَنْ كانَ قَبْلَكَ، فَاجْعَلْ جِدَّكَ لآِخِرَتِكَ، ولا تَكْتَرِثْ بِعَمَلِ الدُّنيا/ 3786.
9- Sen, kendinden öncekilerin yolunu tutmuş gidiyorsun. Artık ahiretin için çaba harca ve dünya işlerini önemseme. /3786
10ـ إنّكَ مَخْلُوقٌ لِلآخِرَةِ فَاعْمَل لَها/ 3810.
10- Sen, ahiret için yaratıldın. O halde ahiretin için çalış. /3810
11ـ إنّكَ إنْ عَمِلْتَ لِلآخِرَةِ فازَ قِدْحُكَ/ 3816.
11- Eğer ahiret için çalışırsan, okun hedefini bulur. /3816
12ـ إنَّكمْ إلَى الآخِرَةِ صائِرُونَ وَعَلَى اللهِ مَعْرُوضُونَ/ 3821.
12- Şüphesiz, ahirete doğru ilerliyorsunuz ve Allah'ın huzuruna çıkacaksınız. /3821
13ـ حَلاوَةُ الآخِرَةِ تُذهِبُ مَضاضَةَ شَقاءِ الدُّنيا/ 4880.
13- Ahiretin lezzeti dünyanın acılarını unutturur. /4880
14ـ حَصِّلُوا الآخِرَةَ بِتَركِ الدُّنيا، ولا تُحَصِّلُوا بِتَركِ الدِّينِ الدُّنيا/ 4916.
14- Ahireti, dünyayı terk ederek elde edin; dini terk ederek dünyayı elde etmeye çalışmayın. /4916
15ـ الآخِرَةُ أبَدٌ/4.
15- Ahiret ebedîdir. /4
16ـ طُوبى لِمَنْ ذَكَرَ المَعادَ فأحْسَنَ/ 5980.
16- Ahireti yâd edip de iyilikte bulunana ne mutlu! /5980
17ـ طالِبُ الآخِرَة يُدْرِكُ مِنْها أمَلَهُ وَيَأتيهِ مِنَ الدُّنيا ما قُدِّرَ لَهُ/ 6014.
17- Ahireti arzulayan oradaki amacına varır; dünyada da ona ne yazıldıysa gelir, ona ulaşır. /6014
18ـ عَلَيكَ بِالْجِدِّ والاجتِهادِ في إصْلاحِ المَعادِ/ 6135.
18- Ahiretini düzeltmek için çalış, çaba göster. /6135
19ـ عَجِبْتُ لِمَنْ أنْكَرَ النَشأةَ الاُخْرى وَهُوَ يَرَى النَّشأَةَ الاُولى/ 6250.
19- İlk hayatı (dünya) görüp de ikinci hayatı (ahiret) inkâr edene şaşarım. /6250
20ـ غايَةُ الآخِرَةِ البَقاءُ/ 6353.
20- Ahiretin amacı, (orada) ebedî kalmaktır. /6353
21ـ في الآخِرَةِ حِسابٌ وَلا عَمَلٌ/ 6495.
21- Ahirette sadece hesap vardır; amel yoktur. /6495
22ـ كُونُوا مِنْ أبْناءِ الآخِرَةِ وَلا تَكُونُوا مِنْ أبْناءِ الدُّنيا فإنَّ كُلَّ وَلَدٍ سَيَلْحَقُ بِاُمِّهِ يَوْمَ القيامَةِ/ 7194.
22- Ahiretin evladı olun; dünya evladı olmayın. Zira kıyamet günü bütün evlatlar analarına kavuşacaktır. /7194
23ـ مَنْ عَمِلَ للْمَعَادِ ظَفِرَ بالسَّدادِ/ 8044.
23- Ahiret için çalışan zafere ulaşır. /8044
24ـ مَنْ عَمَرَ آخِرَتَهُ بَلَغَ آمالَهُ/ 8348.
24- Ahiretini âbat eden muradına erer. /8348
25ـ مَنِ ابْتَاعَ آخِرَتَهُ بِدُنْياهُ رَبِحَهُما/ 8236.
25- Kim dünyasını satarak karşılığında ahiretini alırsa, her ikisini de kazanır. /8236
26ـ مَنْ عَمَرَ دارَ إقامَتِهِ فَهُوَ العاقِلُ/ 8298.
26- Asıl akıllı, kalıcı evini âbat edendir. /8298
27ـ مَنْ أيْقَنَ بِالآخِرَةِ أعْرَضَ عَنِ الدُّنيا/ 8421.
27- Ahirete yakîn eden dünyaya sırt çevirir. /8421
28ـ مَنْ أصْلَحَ المَعادَ ظَفِرَ بِالسَّدادِ/ 8368.
28- Ahiretini ıslah eden zafere ulaşır. /8368
29ـ مَنْ أيْقَنَ بِالآخِرَةِ لَمْ يَحْرِصْ عَلَى الدُّنيا/ 8256.
29- Ahirete yakîn eden dünyaya düşkün olmaz. /8256
30ـ مَنْ حَرَصَ عَلَى الآخِرَةِ مَلَكَ/ 8441.
30- Ahireti arzulayan ona sahip olur. /8441
31ـ لِكُلِّ شَيْءٍ مِنَ الآخِرَةِ خُلُودٌ وَبَقاءٌ/ 7298.
31- Ahiretin her şeyinde sonsuzluk ve bekâ vardır. /7298
32ـ لَيْسَ عَنِ الآخِرَةِ عِوَضٌ، وَلَيْسَتِ الدُّنْيا لِلنَّفْسِ بِثَمَنٍ/ 7502.
32- Ahiretin bedeli asla yoktur; dünya ise asla canınızın bedeli değildir. /7502
33ـ لَيْس بِمُؤْمِنٍ مَنْ لَمْ يَهْتَمَّ بِإصْلاحِ مَعادِهِ/ 7531.
33- Ahiretini düzeltmeyi önemsemeyen mümin değildir. /7531
34ـ مَنْ رَغِبَ في نَعيمِ الآخِرَةِ قَنِعَ بِيَسيرِ الدُّنيا/ 8507.
34- Ahiret nimetlerini arzulayan dünyanın azına kanaat eder. /8507
35ـ مَنْ أخْسَرُ مِمَّنْ تَعَوَّضَ عَنِ الآخِرَةِ بِالدُنيا؟!/ 8509.
35- Ahiretini dünyasıyla değişenden sana daha zararlı kim olabilir ki? /8509
36ـ مَنْ جَعَلَ كُلَّ هَمِّهِ لآِخِرَتِهِ ظَفِرَ بالمأمُولِ/ 8512.
36- Bütün hedefi ahiret olan kimse arzusuna kavuşur. /8512
37ـ مَنْ سَعى لِدارِ إقامَتِهِ خَلُصَ عَمَلُهُ وَكَثُرَ وَجَلُهُ/ 8599.
37- Kalıcı evi için çalışanın ameli ihlaslı olur; (Allah) korkusu artar. /8599
38ـ مَنْ أيْقَنَ بِالآخِرَةِ سَلا عَنِ الدُّنيا/ 8665.
38- Ahirete yakîn eden dünyadan yüz çevirir. /8665
39ـ مَنْ أكْثَرَ مِنْ ذِكْرِ الآخِرَةِ قَلَّتْ مَعْصِيَتُهُ/ 8769.
39- Ahireti çokça yâd edenin günahı az olur. /8769
40ـ مَنْ أصْلَحَ أمْرَ آخِرَتهِ، أصْلَحَ اللهُ لَهُ أمْرَ دُنياهُ/ 8857.
40- Kim ahiretini düzeltirse, Allah da onun dünyevî işlerini düzeltir. /8857
41ـ مَنْ كانَتِ الآخِرَةُ هِمَّتَهُ بَلَغَ مِنَ الخَيْرِ غايَةَ اُمْنيَّتِهِ/ 8902.
41- Tüm gayreti ahiret olan kimse arzuladığı hayırların doruğuna ulaşır. /8902
42ـ مَنْ لَمْ يَعْمَلْ لِلآخِرَةِ لَمْ يَنَلْ أمَلَهُ/ 8994.
42- Ahiret için çalışmayan arzusuna ulaşmaz. /8994
43ـ مَنْ كانَ فيهِ ثَلاثٌ سَلِمَتْ لَهُ الدُّنيا والآخِرَةُ: يَأمُرُ بالمَعْرُوفِ وَيَأتَمِرُ بِهِ، وَيَنْهى عَنِ المُنْكَرِ وَيَنْتَهي عَنْهُ، وَيُحافِظُ على حُدُودِ اللهِ جَلَّ وَعلا/ 9076.
43- Kimde şu üç özellik varsa, ahireti de dünyası da güvende olur: İyiliği emretmek ve kendi onu kabullenmek, kötülükten sakındırmak ve kendi de sakınmak, Allah'ın koyduğu kanunları gözetmek. /9076
44ـ ما أخْسَرَ مَنْ لَيْسَ لَهُ في الآخِرَةِ نَصِيبٌ/ 9625.
44- Ahiretten nasibi olmayan nasıl da ziyandadır! /9625
45ـ مِرارَةُ الدُّنيا حَلاوَةُ الآخِرَةِ/ 9793.
45- Dünyanın acısı ahiretin lezzetidir.[8] /9793
46ـ مَا المَغْرُورُ الّذي ظَفِرَ مِنَ الدُّنيا بأدنى سُهْمَتِهِ (بِأعْلى هِمَّتِهِ) كالآخَرِ الَّذي ظَفِرَ مِنَ الآخِرَةِ بأعْلى هِمَّتِهِ (بأدنى سُهمَتِهِ)/ 9686.
46- Bütün çabalarıyla dünyadan az bir nasip alarak buna kanan kimseyle bütün çabalarıyla ahirette zafere ulaşan kimse asla bir olmaz. /9686
47ـ نالَ المُنى مَنْ عَمِلَ لِدارِ البَقاءِ/ 9951.
47- Ahireti için çalışan arzusuna kavuşur. /9951
48ـ لا تبيعُوا الآخرَةَ بالدُّنيا، وَلا تَسْتَبْدِلُوا الفَناءَ بِالبَقاءِ/ 10335.
48- Ahiretinizi dünyaya satmayın, kalıcıyı geçiciye değişmeyin. /10335
49ـ لا يَشْغَلَنَّكَ عَنِ العَمَلِ لِلآخِرَةِ شُغلٌ فإنَّ المُدَّةَ قَصيرَةٌ/ 10286.
49- Hiçbir şey seni ahiret için çalışmaktan alıkoymasın. Doğrusu süre, pek kısadır. /10286
50ـ لا تَجْتَمِعُ الآخِرَةُ وَالدُّنيا/ 10575.
50- Ahiret ile dünya asla bir arada olmaz. /10575
51ـ لا تَجْتَمِعُ الفَناءُ وَالبَقاءُ/ 10576.
51- Kalıcı ile geçici asla bir arada olmaz. /10576
52ـ لا يُدْرِكُ أحَدٌ ما يُريدُ مِنَ الآخِرَةِ إلاّ بِتَرْكِ ما يَشتَهي مِنَ الدُّنيا/ 10822.
52- Dünyadan arzuladığını terk etmeyen kimse ahiretten istediğine ulaşamaz. /10822
53ـ يَنبَغي لِمَنْ أيْقَنَ بِبَقاءِ الآخِرَةِ وَدَوامِها أنْ يَعْمَلَ لَها/ 10934.
53- Ahiretin kalıcı ve devamlı olduğuna yakîn eden kimseye orası için amel etmek yakışır. /10934
54ـ لا يَتْرُكُ النَّاسُ شَيْئاً مِنْ دُنياهُمْ لإِصلاحِ آخِرَتِهِم إلاّ عَوَّضَهُمُ اللهُ سُبْحانَهُ خَيْراً مِنْهُ/ 10830.
54- Ahiretini düzeltmek için dünyadan yana bir şey terk edene Allah ondan daha hayırlısını nasip eder. /10830
55ـ ارْغَبُوا فيما وَعَدَ اللهُ المُتَّقينَ، فإنّ أصْدَقَ الوَعْدِ ميعادُهُ/ 2514.
55- Allah'ın takvalılar için söz verdiği şeylere rağbet edin. Doğrusu en samimi vaat, onun vaadidir. /2514
56ـ إنَّ غَداً مِنَ اليَوْمِ قَريبٌ، يَذْهَبُ اليَومُ بِما فيهِ، ويَأتي الْغَدُ لاحِقاً بِهِ/ 3503.
56- Yarın, bugüne çok yakındır. Bugün, içindekilerle birlikte gidecek, ama yarın bugünün ardından gelecektir. /3503
57ـ إنَّ الغايَةَ أمامَكُمْ، وَإنَّ السَّاعَةَ وَرائَكُمْ تَحْدُوكُمْ/ 3508.
57- Hedef, önünüzdedir. Kıyamet ise arkanızdan sizi itmektedir. /3508
58ـ إنّ لَكُمْ نِهايَةً فَانْتَهُوا إلى نِهايَتِكُمْ، وَإنّ لَكُمْ عَلَماً فانْتَهُوا بِعَلَمِكُمْ/ 3509.
58- Sizin, er ya da geç ulaşacağınız bir hedefiniz var; ona doğru ilerleyin. Önünüzde ise bir kılavuz [Ehl-i Beyt (a.s)] var; o halde kılavuzunuzu izleyin. /3509
59ـ إنَّ المَرْءَ قَدْ يَسُرُّهُ دَرَكُ ما لَمْ يَكُنْ لِيَفُوتَهُ، وَيَسُوءُهُ فَوْتُ ما لَمْ يَكُنْ لِيُدْرِكَهُ، فَلْيَكُنْ سُرُورُكَ بِما نِلْتَ مِنْ آخِرَتِكَ، وَلْيَكُنْ أسَفُكَ على ما فاتَكَ مِنْها، وَلْيَكُنْ هَمُّكَ لِما بَعْدَ المَوْتِ/ 3586.
59- İnsan bazen kavuşmaması gereken şeye kavuşur, sevinir; bazen de ulaşmaması gereken şeyi kaybeder, üzülür. Sevincin, ahiretinden kavuştuğun şeyler için; üzüntün, ahiretten kaybettiğin şeyler için; çabaların da ölümden sonrası için olsun. /3586
60ـ اجْعَلْ هَمَّكَ لآخِرَتِكَ، وَحُزْنَكَ على نَفْسِكَ، فَكَمْ مِنْ حَزينٍ وَفَدَ بِهِ حُزْنُهُ على سُرُورِ الأبَدِ، وَكَمْ مِنْ مَهْمُومٍ أدْرَكَ أمَلَهُ/ 2453.
60- Çabalarını ahiretin için kıl, nefsinden dolayı da hüzünlen. Nice insanın hüznü, onu sonsuz sevince götürür; nice kederli ise arzusuna ulaşır. /2453
61ـ اسْتَعِدُّوا لِيَومٍ تَشْخَصُ فيهِ الأبْصارُ وَتتَدَلَّهُ لِهَولِهِ العُقُولُ وَتَتَبَلَّدُ البَصائِرُ/ 2573.
61- Gözlerin fal taşı gibi açılacağı, akılların dehşete düşeceği ve bakışların değişeceği o güne hazırlanın. /2573
62ـ احْذَرُوا يَوْماً تُفْحَصُ فيهِ الأعْمالُ، وتَكْثُرُ فيهِ الزِّلْزالُ، وَتَشيبُ فيهِ الأطْفالُ/ 2629.
62- Amellerin araştırılacağı, titremelerin artacağı ve çocukların yaşlanacağı o günden çekinin. /2629
63ـ إيَّاكَ أن تَخْدَعَ عَنْ دارِ القَرارِ، وَمَحَلِّ الطَّيِّبينَ الأخْيارِ، والأولياءِ الأبْرارِ الَّتي نَطَقَ القُرآنُ بِوَصْفِها، وأثنى على أهْلِها، وَدَلَّكَ اللهُ سُبْحانَهُ عَلَيْها وَدَعاكَ إلَيها/ 2734.
63- Kalıcı yerden, seçkin insanların ve pak velilerin mekânından sakın gafil olma. Allah orayı Kurân'da anlatmış, içindekileri övmüş, sana oranın yolunu göstermiş ve seni oraya davet etmiştir. /2734
64ـ ألا مُتَزَوِّدٌ لآخِرَتِهِ قَبْلَ اُزُوفِ رِحْلَتِهِ/ 2755.
64- Dünyadan yola çıkmadan önce ahireti için yol azığı hazırlayan yok mu? /2755
65ـ اَلآخِرَةُ دارُ مُسْتَقَرِّكُمْ، فَجَهِّزُوا إليهما ما يَبْقى لَكُمْ/ 2050.
65- Ahiret sizin kalıcı yurdunuzdur. Öyleyse orada sizin için kalıcı olabilecek şeyler hazırlayın. /2050
66ـ إجْعَلْ هَمَّكَ وَجِدَّكَ لآخِرَتِكَ/ 2288.
66- Tüm çaba ve gayretini ahiret için sarf et. /2288
67ـ اجْعَلْ هَمَّكَ لِمَعادِكَ تَصْلَحْ/ 2308.
67- Çabanı ahiretin için sarf et ki ıslah olasın. /2308
68ـ اسْتَفْرغْ جَهْدَكَ لِمَعادِكَ تُصْلِحْ مَثْواكَ، ولا تَبِعْ آخِرَتَكَ بِدُنياكَ/ 2411.
68- Ahiret yurdunu düzenlemek için bütün gayretini kıyamete harca ve sakın ahiretini dünyaya satma. /2411
69ـ اجعَلْ جِدَّكَ لإعدادِ الجَوابِ لِيَومِ المَسْئَلَةِ (المُسائَلَة) والحِساب/ 2436.
69- Sorgu ve hesap gününe cevap yetiştirmek için çalış. /2436
70ـ أوْفَرُ النَّاسِ حَظَّاً مِنَ الآخِرَةِ أقَلُّهُمْ حَظّاً مِنَ الدُّنيا/ 3222.
70- Ahiretten en çok nasiplenecek olan, dünyasından en az nasiplenendir. /3222
71ـ إنّي آمُرُكُمْ بِحُسْنِ الاسْتِعْدادِ وَالإكثارِ مِنَ الزَّادِ لِيَوْمٍ تَقْدِمُونَ على ما تُقَدِّمُونَ، وَتَنْدَمُونَ على ما تُخَلِّفُونَ، وَتُجْزَوْنَ بِمَا كُنْتُمْ تُسَلِّفُونَ/ 3784.
71- Ben, size iyi hazırlanmayı, gönderdiklerinizin size ulaşacağı, arkanızda bıraktıklarınıza pişman olacağınız ve yaptıklarınızın karşılığını göreceğiniz o gün için çok azık toplamanızı emrediyorum. /3784
72ـ إذا أعرَضْتَ عَنْ دارِ الفَنَاءِ، وَتَوَلَّهْتَ بِدَارِ البَقاءِ، فَقَدْ فازَ قِدْحُكَ، وَفُِتحَتْ لَكَ أبْوابُ النَّجاحِ، وَظَفِرْتَ بِالفَلاحِ/ 4140.
72- Geçici evden yüz çevirip kalıcı eve yönelirsen hedefi bulmuş, kurtuluş kapıları yüzüne açılmış ve esenliğe ulaşmış olursun. /4140
73ـ ثَوابُ الآخِرَةِ يُنْسي مَشَقَّةَ الدُّنيا/ 4692.
73- Ahiretin sevabı, dünyanın meşakkatini unutturur. /4692
74ـ خُذْ مِمَّا لا يَبْقى لَكَ وَلا تَبْقى لَهُ لِما لا تُفارِقُهُ وَلا يُفارِقُكَ/ 5094.
74- Sana kalmayacak ve senin de ona kalmayacağın yerden (dünya) senin ondan, onun da senden ayrılmayacağı yer (ahiret) için bir şeyler al. /5094
75ـ خُذْ مِنْ صالِحِ العَمَلِ، وَخالِلْ خَيْرَ خَليلٍ، فإنَّ لِلْمَرءِ ما اكْتَسَبَ، وَهُوَ في الآخِرَةِ مَعَ مَنْ أحَبَّ/ 5096.
75- Salih amel işle ve iyi dost edin. Zira insan, kazandığının sahibidir ve ahirette sevdiğiyle beraber olur. /5096
76ـ دارُ البَقاءِ مَحَلُّ الصِّدّيقينَ وَمَوطِنُ الأبْرارِ والصَّالِحينَ/ 5126.
76- Ahiret evi sıddıkların yeri, iyiler ve salihlerin de vatanıdır. /5126
77ـ ذِكْرُ الآخِرَةِ دَواءٌ وَشِفاءٌ/ 5175.
77- Ahireti yâd etmek ilaç ve şifadır. /5175
78ـ رَحِمَ اللهُ امْرَءاً أخَذَ مِنْ حَياةٍ لِمَوْتٍ، وَمِنْ فَناءٍ لِبَقاءٍ، وَمِنْ ذاهِبٍ لِدَائِمٍ/ 5220.
78- Hayattan ölüm için, geçiciden kalıcı için, gidiciden daimî için bir şeyler hazırlayana Allah rahmet etsin. /5220
79ـ عَلَيْكَ بِالآخِرَةِ تَأْتِكَ الدُّنيا صاغِرَةً/ 6080.
79- Ahirete yönel ki dünya sana alçalarak gelsin. /6080
80ـ وكُلُّ شَيْءٍ مِنَ الآخِرَةِ عِيانُهُ أعْظَمُ مِنْ سَماعِهِ، (فَلْيَكْفِكُمْ مِنَ العِيانِ السَّماعُ وَمِنَ الغَيْبِ الخَبَرُ)/ 6907.
80- Ahirette göreceğiniz şeyler, dünyada şu an duyduklarınızdan daha azametlidir. /6907
81ـ كَيفَ يَعْمَلُ لِلآخِرَةِ المَشْغُولُ بِالدُّنيا؟!/ 6976.
81- Dünyayla meşgul olan ahiret için nasıl çalışabilir ki? /6976
82ـ إنَّكُمْ إلى عِمارَةِ دارِ البَقاءِ أحْوَجُ مِنْكُمْ إلى عِمارَةِ دارِ الفَناءِ/ 3832.
82- Sizler geçici evinizden ziyade kalıcı evinizi mâmur etmeye daha muhtaçsınız. /3832
83ـ إنَّكُمْ إنَّما خُلِقْتُمْ لِلآخِرَةِ لا لِلدُّنيا، وَللبَقاءِ لا لِلْفَناءِ/ 3843.
83- Siz ancak ahiret için yaratıldınız, dünya için değil; sonsuzluk için yaratıldınız, yokluk için değil. /3843
84ـ إنَّما خُلِقْتُمْ لِلْبَقاءِ لا لِلفَناءِ، وَإنّكُمْ في دارِ بُلْغَةٍ وَمَنْزِلِ قُلْعَةٍ/ 3862.
84- Siz ancak sonsuzluk için yaratıldınız, yokluk için değil. Doğrusu siz, yeterlilik yurdunda ve ödünç bir evdesiniz. /3862
85ـ صَلاحُ الآخِرَةِ رَفْضُ الدُّنيا/ 5806.
85- Ahiretin salâhı, dünyayı terk etmektedir. /5806
86ـ عَجِبْتُ لِمَنْ عَرَفَ رَبَّهُ كَيْفَ لا يَسْعى لِدارِ البَقاءِ؟!/ 6265.
86- Rabbini tanıdığı halde kalıcı evi için çalışmayana şaşarım. /6265
87ـ مَنْ أيْقَنَ بِما يَبْقى زَهِدَ فيما يَفْنى/ 8422.
3
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
87- Kalıcı olana yakîn eden kimse yok olacak şeylere karşı zahit olur. /8422
88ـ مَنْ أحَبَّ الدَّارَ الباقيَةَ لَهى عَنِ اللّذَّات/ 8593.
88- Kalıcı evi seven, lezzetlerden yüz çevirir. /8593
89ـ مَنْ أمَّلَ ثوابَ الحُسْنى لَمْ تُنْكَدْ آمالُهُ/ 9020.
89- Ahiret hayrını arzulayanın arzusu boşa çıkmaz. /9020
90ـ أيَسُرُّكَ أنْ تَلْقَى اللهَ غَداً في القِيامَةِ وَهُوَ عَلَيْكَ راضٍ غَيرُ غَضْبانَ؟ كُنْ في الدُّنيا
زاهِداً، وَفي الآخرَةِ راغباً، وعَلَيْكَ بِالتَّقوى والصِّدقِ، فَهُما جِماعُ الدِّينِ، والْزَمْ أهْلَ الحقِّ، وَاعْمَلْ عَمَلَهُمْ تَكُنْ مِنْهُمْ/ 2827.
90-Yarın kıyamet gününde Allah'ın huzuruna çıktığında onun sana gazap etmeyip bilakis senden razı olmasını ister misin? Öyleyse dünyada zahit ol, ahireti arzula; takvalı ve doğru ol. Çünkü dini bu ikisi bütünleştirir. Hak ehlinden ayrılma ve onlar gibi amel et ki onlardan olasın. /2827
91ـ ما ظَفِرَ بِالآخِرَةِ مَنْ كانَتِ الدُّنيا مَطْلَبَهُ/ 9558.
91- Hedefi dünya olan kimse ahirette zafere ulaşmaz. /9585
92ـ مَا المَغْبُوطُ الَّذي فازَ مِنْ دارِ البَقاءِ بِبُغيَتِهِ كالمَغبُونِ الَّذي فاتَهُ النَّعيمُ بِسُوءِ اخْتيارِهِ وَشَقاوَتِهِ/ 9687.
92- Kötü niyeti ve kötü seçimiyle dünyaya meyledip ahiret nimetlerini kaybedenle, ahirette isteğine ulaştığından dolayı herkesin gıpta ettiği kimse bir olmaz. /9687
93ـ لا تَكُنْ مِمَّن يَرْجوُ الآخِرَةَ بِغَيْرِ عَمَلٍ، وَيُسَوِّفُ التَّوبَةَ بِطُولِ الأمَلِ، يَقُولُ في الدُّنيا بِقَوْلِ الزَّاهِدينَ، وَيَعمَلُ فيها بِعَمَلِ الرَّاغِبينَ/ 10404.
93- Amel etmeden ahireti arzulayanlardan olma. Onlar arzularının çokluğu nedeniyle tövbe etmeyi geciktirir; dünya hayatında zahitlerin sözünü söyler, ama amelde dünyaya meyledenler gibi davranırlar. /10404
94ـ لا يُنْعَمُ بِنَعيمِ الآخِرَةِ إلاّ مَنْ صَبَرَ على بَلاء الدُّنيا/ 10752.
94- Dünyanın belalarına sabretmeyenler, ahiretin nimetlerine ulaşamazlar. /10752
95ـ لا يَنْفَعُ العَمَلُ لِلآخِرَةِ مَعَ الرَّغْبَةِ في الدُّنيا/ 10829.
95- Dünyaya rağbet ederek ahiret için yapılan amelin faydası olmaz.
96ـ لا يُدْرِكُ أحَدٌ رِفْعَةَ الآخِرَةِ إلاّ بِإخلاصِ العَمَلِ، وتَقْصيرِ الأمَلِ، وَلُزُومِ التَّقوى/ 10864.
96- Ahiretin yüce makamlarını ancak ameli ihlaslı, arzusu kısa ve takvaya riayet eden kimseler elde edebilirler. /10864
97ـ اسْتَحِقُّوا مِنَ اللهِ ما أعَدَّ لَكُمْ بِالتَّنَجُّزِ لِصِدْقِ ميعادِهِ والحَذَرِ مِنْ هَوْلِ مَعادِهِ/ 2515.
97- Allah'ın sizler için hazırladığı (cenneti), onun verdiği vaatleri onaylayıp ahiret azabından korkarak kazanın. /2515
AHLAK / HUY
1ـ الْخُلْقُ السَّجيحُ أحَدُ النِّعْمَتينِ/ 1658.
1- Yumuşak huy, iki nimetten biridir. /1658
2ـ أحْسَنُ شَيْءٍ اَلخُلْقُ/ 2847.
2- Güzel huy/ ahlak, en güzel şeydir. /2847
3ـ أكْرَمُ الحَسَبِ الخُلْقُ/ 2866.
3- Güzel huy en değerli haseptir. /2866
4ـ أحْسَنُ الشِّيَمِ شَرَفُ الهِمَمِ/ 2982.
4- Huyların en güzeli, himmetlerin yüce olmasıdır. /2982
5ـ أزْيَنُ الشِّيَمِ اَلْحِلمُ وَالعِفافُ/ 3006.
5- En süslü huy hilim ve iffettir. /3006
6ـ أطْهَرُ النَّاسِ أعْراقاً أحْسَنُهُمْ أخْلاقاً/ 3032.
6- Irk açısından insanların en temizi, ahlakları en güzel olanlarıdır.
7ـ أرْضَى النَّاس مَنْ كانَتْ أخْلاقُهُ رَضِيَّةً/ 3072.
7- İnsanların en hoşnudu ahlakı güzel olandır. /3072
8ـ أحْسَنُ السَّناءِ الخُلْقُ السَّجيحُ/ 3203.
8- En güzel makam yumuşak huyluluktur. /3203
9ـ أشْرَفُ أخلاقِ الكَريمِ تَغافُلُهُ عَمَّا يَعْلَمُ/ 3256.
9- Asil insanın en üstün ahlakı, bildiği şeylere göz yummasıdır. /3256
10ـ أفْضَلُ الشِّيَمِ السَّخاءُ والعِفَّةُ والسَّكِينَةُ/ 3271.
10- Huyların en üstünü cömertlik, iffet ve vakardır. /3271
11ـ أحْسَنُ الأخْلاقِ ما حَمَلَكَ عَلَى المَكارِمِ/ 3299.
11- En güzel ahlak, seni iyi işlere sevk edendir. /3299
12ـ إنَّ اللهَ سُبْحانَهُ وَتعالى يُحِبُّ السَّهْلَ النَّفْسِ، اَلسَّمِحَ الخَليقَةِ، القَريبَ الأمْرِ/ 3476.
12- Şüphesiz Allah yumuşak mizaçlı, bağışlayıcı yapıya sahip ve işinin eri olan kimseyi sever. /3476
13ـ إنَّ مِنْ مَكارِمِ الأخلاقِ: أنْ تَصِلَ مَنْ قَطَعَكَ، وَتُعْطِيَ مَنْ حَرَمَكَ، وَتَعْفُوَ عَمَّنْ ظَلَمَكَ/ 3543.
13- Şüphesiz senden kopana sıla-ı rahimde bulunman, senden esirgeyene vermen ve sana zulmedeni affetmen güzel ahlaklardandır. /3543
14ـ اَلمَكارِمُبِالمَكارِهِ/ 43.
14- Güzel ahlaklar hoşa gelmeyen şeylerle olur. /43
15ـ اَلخُلْقُ المَحْمُودُ مِنْ ثِمارِ العَقْلِ/ 1280.
15- Beğenilen ahlak, aklın meyvelerindendir. /1280
16ـ [وقالَ (ع) فيمَنْ أثْنى عَلَيْهِ]: إنْ نَطَقُوا صَدَقُوا، وَإنْ صَمَتُوا لَمْ يُسْبَقُوا، إنْ نَظَرُوا اعْتَبَرُوا، وإنْ أعْرَضُوا لَمْ يَلْهُوا، إنْ تَكَلَّمُوا ذَكَرُوا، وَإنْ سَكَتُوا تَفَكَّرُوا
16- İmam (a.s) övdüğü kişiler hakkında şöyle buyurmaktadır:
Konuştuklarında doğruyu söylerler; sustuklarında önlerine geçen olmaz; baktıklarında ibret alırlar; yüz çevirdiklerinde boşa saymazlar; konuştuklarında (Allah'ı) yâd ederler; sustuklarında ise düşünürler. /3728
17ـ إنْ كُنْتُمْ لا مُحالَةَ مُتَنافِسينَ فَتَنافَسُوا فِي الخِصالِ الرَّغيبَةِ، وَخِلالِ المَجْدِ
17- İster istemez rekabete girdiğinizde güzel huylarda ve büyük sıfatlarda yarışın. /3740
18ـ مَنْ ساءَتْ سَجِيَّتُهُ سَرَّتْ مَنِيَّتُهُ/ 8317.
18- Huyu kötü olanın ölümü (insanları) sevindirir. /8317
19ـ إذا حَسُنَ الخُلْقُ لَطُفَ النُّطْقُ/ 4050.
19- Ahlak güzel olduğu zaman konuşma latif olur. /4050
20ـ إذا كانَ في الرَّجُلِ خَلَّةٌ رائِقَةٌ فَانْتَظِرْ مِنْهُ أخَواتِها/ 4142.
20- İnsanda güzel bir huy olduğu zaman ona benzer sıfatları da ondan bekle. /4142
21ـ إذا دَعاكَ القُرآنُ إلى خَلَّةٍ جَميلَةٍ فَخُذْ نَفْسَكَ بِأمْثالِها/ 4143.
21- Kuran-ı Kerim güzel bir sıfata davet ettiği zaman aynılarını kendine al. /4143
22ـ بِحُسْنِ الأخْلاقِ يَطيبُ العَيْشُ/ 4263.
22- Güzel ahlak ile yaşam güzel olur. /4263
23ـ بَحُسْنِ الأخْلاقِ تَدِرُّ الأرزاقُ/ 4281.
23- Güzel ahlak ile rızklar çoğalıp akar. /4281
24ـ تَحَرِّي الصِّدقِ، وَتَجَنُّبُ الكِذْبِ، أجْمَلُ شِيمَةٍ وَأفْضَلُ أدَبٍ/ 4488.
24- Doğruluğu seçmek ve yalandan kaçınmak, en güzel sıfat, en üstün edeptir. /4488
25ـ تَنافَسُوا فِي الأخلاقِ الرَّغيبَةِ، وَالأحْلامِ العَظيمَةِ، وَالأخْطارِ الجَليلَةِ، يَعْظُمْ لَكُمُ الجَزاءُ/ 4556.
25- Mükâfatınızın büyük olması için güzel ahlakta, büyük sabırlarda ve yüce düşüncelerde yarışın. /4556
26ـ تَعَصَّبوا لِخلالِ الحَمْدِ، مِنَ الحِفْظِ لِلْجارِ، والوَفاءِ بالذِّمامِ، وَالطَّاعَةِ لِلْبِرِّ، وَالمَعْصِيَةِ لِلْكِبْرِ، وَتَحَلَّوْا بِمَكارِمِ الخِلالِ/ 4558.
26- Komşunun saygınlığını gözetmek, ahde vefa etmek, iyiliğe uymak, tekebbürle savaşmak gibi beğenilen erdemlerde inatçı olun ve yüce değerlerle bezenin. /4558
27ـ تَخَيَّرْ لِنَفْسِكَ مِنْ كُلِّ خُلْقٍ أحْسَنَهُ، فَإنَّ الخَيْرَ عَادَةٌ/ 4564.
27- Nefsin için ahlakların en güzelini seç; zira hayır, alışkanlıktır. /4564
28ـ حُسْنُ الخُلْقِ لِلنَّفْسِ، وحُسْنُ الخَلْقِ لِلْبَدَنِ/ 4808.
28- Güzel ahlak nefse, güzel yaratılış ise bedene özgüdür. /4808
29ـ حُسْنُ الخُلْقِ أفْضَلُ الدِّينِ/ 4809.
29- Güzel ahlak, en güzel dindarlıktır. /4809
30ـ حُسْنُ الخُلْقِ خَيْرُ قَرينٍ، وَالعُجْبُ داءٌ دَفينٌ/ 4840.
30- Güzel ahlak en iyi eş, kendini beğenme ise gizli bir hastalıktır. /4840
31ـ حُسْنُ الخُلْقِ مِنْ أفْضَلِ القِسَمِ، وَأحسَنِ الشِّيَمِ/ 4842.
31- Güzel ahlak, en üstün kısmetlerden ve en güzel huylardandır. /4842
32ـ حُسْنُ الخُلْقِ أحَدُ العَطائَينِ/ 4851.
32- Güzel ahlak iki (ilahi) vergiden biridir. /4851
33ـ حُسْنُ الأخْلاقِ بُرْهانُ كَرَم الأعْراقِ/ 4855.
33- Güzel ahlak huyların (asaletin) değerli olmasının kanıtıdır. /4855
34ـ حُسْنُ الأخْلاقِ يُدِرُّ الأرزاقَ، وَيُونِسُ الرِّفاقَ/ 4856.
34- Güzel ahlak, rızkları çoğaltıp akıtır ve dostları kaynaştırır. /4856
35ـ حُسْنُ الخُلْقِ رَأسُ كُلِّ بِرٍّ/ 4857.
35- Güzel ahlak her iyiliğin başıdır. /4857
36ـ حُسْنُ الخُلْقِ يُورِثُ المَحَبَّةَ وَيُؤكِّدُ المَوَدَّةَ/ 4864.
36- Güzel ahlak muhabbeti getirir, dostluğu perçinleştirir. /4864
37ـ خَيْرُ الأخْلاقِ أبْعَدُها عَنِ اللَّجاجِ/ 4975.
37- Ahlakın en hayırlısı, inattan en uzak olanıdır. /4975
38ـ خَيْرُ الشِّيَمِ أرْضاها/ 4981.
38- Huyların en hayırlısı, en beğenilir olanıdır. /4981
39ـ خَيْرُ الخلائِقِ الرِّفْقُ/ 4995.
39- Huyların en hayırlısı yumuşaklıktır. /4995
40ـ خَيْرُ الخِلالِ صِدْقُ الَمقالِ، وَمَكارِمُ الأفْعالِ/ 5004.
40- En hayırlı sıfat, doğru konuşmak ve güzel işler yapmaktır. /5004
41ـ رَأسُ الإيمانِ حُسْنُ الخُلْقِ، وَالتَّحَلّي بِالصِّدقِ/ 5259.
41- İmanın esası, güzel ahlak ve doğrulukla süslenmektir. /5259
42ـ كانَ لي (1) فيما مَضى أخٌ فِي اللهِ وَكانَ يُعَظِّمُهُ في عَيني صِغَرُ الدُّنيا في عَيْنِه (2)
وَكانَ خارِجاً مِنْ (عنْ) سُلْطانِ بَطْنِهِ، فلا يَشْتَهي ما لا يَجِدُ وَلا يُكْثِرُ إذا وَجَدَ (3) وَكانَ أكثَرَ دَهْرِهِ صامِتاً فَإنْ قالَ بَذَّا القائِلينَ وَنَقَعَ غَليلَ السَّائلينَ (4) وَكانَ ضَعيفاً مُسْتَضْعَفاً فَإنْ جاءَ الجِدُّ فَهُوَ لَيْثٌ عادٍ وَصِلٌّ وادٍ (5)
لا يُدْلي بِحُجَّةٍ حَتّى يَأتِيَ قاضياً (6) وَكانَ لايَلُومُ أحَداً عَلى ما (لا) يَجِدُ العُذْرَ في مِثلِهِ يَسْمَعَ اعْتِذارَهُ (7) وَكانَ لا يَشْكُوا وَجَعاً إلاّ عِنْدَ بُرْئِهِ (8) وَكانَ يَفْعَلُ ما يَقُولُ وَلا يَقُولُ ما لا يَفْعَلُ (9) وَكانَ إذا (إن) غُلِبَ عَلَى الكَلامِ لَمْ يُغْلَبْ عَلَى السُّكُوتِ (10)
وَكانَ على أنْ يَسمَعَ أحْرَصَ مِنْهُ على أنْ يَتَكَلَّمَ (11) وَكانَ إذا بَدَهَهُ أمرانِ نَظَرَ أيُّهُما أقْرَبُ إلى الهَوى فَخالَفَهُ (12) فَعَلَيْكُمْ بهِذِهِ الخلائِقِ فَالْزَمُوها وَتَنافَسُوا فيها فَإنْ لَمْ تَسْتَطيعُوها فَاعْلَمُوا أنَّ أخْذَ القَليلِ خَيرٌ مِنْ تَركِ الكَثيرِ/ 7264.
42- İmam Ali (a.s) büyük bir şahsiyetin vasıflarını zikrederken şöyle buyurdu:
Vaktiyle kendini Allah'a adayan bir kardeşim vardı; onun gözünde dünyanın küçük olması, benim gözümde yüceltirdi onu; karnının hakimiyeti altında değildi; bulmadığını arzulamazdı; bulduğu zaman da çok yemezdi; çoğu zaman sessizdi; konuştuğunda söz söyleyenlere galip gelir, soru soranların (ilme olan) susuzluğunu giderirdi; zayıf ve mustazaftı; (savaş ve cihat meydanında) canla başla savaşma zamanı gelip çattığında öfkesinden var gücüyle kükreyen aslan ve su yüzü görmeyen (öldürücü) bir yılan kesilirdi; delili hazırlayıp hakimin yanında hazır olmazdı;
mazeretini dinlemeyinceye kadar özrü olanları azarlamadığı gibi, (özrü olmayanları da) azarlamazdı; iyileştiğinde ancak derdini şikâyet ederdi; söylediğini yapar, yapmadığını söylemezdi; konuşurken mağlup düştüğünde susmakta mağlup olmazdı;
dinlemeyi, konuşmaktan daha çok severdi; iki işle karşılaştığında o işlerde hangisinin nefsine daha yakın olduğuna bakar, ona muhalefet ederdi. Bu sıfatlar sizlere gereklidir; öyleyse ayrılmayın onlardan ve yarışın o sıfatlarda. Onların hepsine sahip olmazsanız bilesiniz ki az olanı almak, çok olanı terk etmekten daha iyidir. /7264
43ـ لَمْ يَضِقْ شَيْءٌ مَعَ حُسْنِ الخُلقِ/ 7545.
43- Hiçbir şey güzel ahlak ile daralmaz. /7545
44ـ مَنْ كَرُمَ خُلْقُهُ اتَّسَعَ رِزْقُهُ/ 8024.
44- Yüce ahlaka sahip olanın rızkı genişler. /8024
45ـ مَنْ حَسُنَتْ خَليقَتُهُ طابَتْ عِشرَتُهُ/ 8153.
45- Ahlakı güzel olanın kaynaşması güzel ve temiz olur. /8153
46ـ مَنْ حَسُنَ خُلْقُهُ سَهُلَتْ لَهُ طَرُقُهُ/ 8493.
46- Ahlakı güzel olana (hayat) yolları kolaylaşır. /8493
47ـ مَنْ حَسُنَ خُلْقُهُ كَثُرَ مُحِبُّوهُ، وَأنَسَتِ النُّفُوسُ بِهِ/ 9131.
47- Ahlakı güzel olanı sevenler çok olur ve gönüller ona bağlanır. /9131
48ـ ما أعْطَى اللهُ سُبْحانَهُ العَبْدَ شَيْئاً مِنْ خَيرِ الدُّنيا وَالآخرَةِ إلاّ بِحُسْنِ خُلْقِهِ، وَحُسْنِ نِيَّتِهِ/ 9670.
48- Allah-u Teala kuluna dünya ve ahiret iyiliğini, bir şeyi ancak güzel ahlak ve iyi niyetinin vesilesiyle verir. /9670
49ـ نِعْمَ الحَسَبُ حُسْنُ الخُلْقِ/ 9882.
49- Güzel ahlak ne de güzel haseptir! /9882
50ـ نِعْمَ الشّيمَةُ حُسْنُ الخُلْقِ/ 9934.
50- Güzel ahlak ne de güzel huydur! /9934
51ـ نِعْمَ الإيمانُ جَميلٌ الخُلْقِ/ 9946.
51- Güzel ahlak ne de güzel imandır! /9946
52ـ خَوافِي الأخْلاقِ تَكْشِفُهَا المُعاشَرةُ/ 5099.
52- Ahlakın gizliliklerini arkadaşlık ortaya çıkarır. /5099
53ـ رَأسُ العِلْمِ التَّميزُ بَيْنَ الأخْلاقِ وَإظْهارِ مَحْمُودِها وَقَمْعِ مَذْمُومِها/ 5267.
53- İlmin başı ahlakı birbirinden ayırt etmek ve onun beğenilir olanını ortaya çıkarmak ve kınanmışını ise söküp atmaktır. /5267
54ـ زَيْنُ الشِّيَم رَعْىُ الذِّمَمِ/ 5465.
54- Huyların süsü, ahitlere uymaktır. /5465
55ـ سِتَّةٌ تُخْتَبَرُ بِها أخْلاقُ الرِّجالِ: الرِّضا، وَالغضَبُ، وَالأمْنُ، وَالرَّهْبُ، وَالمَنْعُ، وَالرَّغْبُ/ 5631.
55- Kişilerin ahlakı altı şeyle denenir: Hoşnutluk, öfke, güven, korku, men ve rağbette. /5631
56ـ عَلَيْكَ بِحُسْنِ الخُلقِ فَإنَّهُ يُكْسِبُكَ المَحَبَّةَ/ 6100.
56- Güzel ahlaklı olmaya çalış; zira o sana sevgiyi kazandırır. /6100
57ـ في سَعَةِ الأخْلاقِ كُنُوزُ الأرْزاقِ/ 6513.
57- Rızkların hazineleri ahlakın genişliğindendir. /6513
58ـ كُلُّ شَيْءٍ يُسْتَطاعُ إلاَّ نَقْلَ الطِّباعِ/ 6906.
58- Huyları değiştirmek dışında her şeyi yapmak mümkündür. /6906
59ـ كَمْ مِنْ وَضيعٍ رَفَعَهُ حُسْنُ خُلْقِهِ/ 6972.
59- Nice alçak insanlar vardır ki güzel ahlakları onları yüceltir. /6972
60ـ مَنْ لَمْ يُحسِنْ خُلْقَهُ لَمْ يَنْتَفِعْ بِهِ قَرينُهُ/ 9005.
60- Ahlakını güzelleştirmeyenin, dostuna faydası olmaz. /9005
61ـ مَنْ لَمْ تُحسَنْ خَلائِقُهُ لَمْ تُحْمَدْ طَرائِقُهُ/ 9188.
61- Ahlakları güzel olmayanın (gittiği) yolları övülmez. /9188
62ـ لا قَرينَ كَحُسْنِ الخُلقِ/ 10547.
62- Güzel ahlak gibi eş (arkadaş) yoktur. /10547
63ـ لا عَيْشَ أهْنَأُ مِنْ حُسْنِ الخُلْقِ/ 10765.
63- Güzel ahlaktan daha hoş ve rahat bir yaşam yoktur. /10765
64ـ إذا رَأيتَ في غَيرِكَ خُلْقاً ذَميماً فَتَجَنَّبْ مِنْ نَفْسِكَ أمْثالَهُ/ 4098.
64- Başkasında kınanmış bir ahlak gördüğün zaman onun benzerlerini kendinden uzaklaştır. /4098
65ـ إنَّ طِباعَكَ تَدْعُوكَ إلى ما ألِفْتَهُ/ 3420.
65- Şüphesiz huyların, seni ona alıştırdığın şeylere davet eder. /3420
66ـ إنَّ هذِهِ الطَّبايِعَ مُتَبايِنَةٌ، وَخَيْرُها أبْعَدُها مِنَ الشَّرِّ/ 3450.
66- Şüphesiz huylar farklıdır; onların en hayırlısı kötülükten en uzak olanıdır. /3450
67ـ إنَّما طَبايِعُ الأبرارِ طَبايِعُ مُحْتَمِلَةٌ لِلْخَيْرِ، فَمَهْما حُمِّلَتْ مِنْهُ اِحتَمَلَتْهُ/ 3902.
67- İyilerin huyları ancak hayrı taşıyan huylardır. O halde ondan bir şey yüklenildiklerinde onu taşırlar. /3902
68ـ وقالَ (ع) في حَقِّ مَنْ ذَمَّهُ: إنْ سَقِمَ فَهُوَ نَادِمٌ على تَركِ العَمَلِ، وَإنْ صَحَّ أمِنَ مُغْتَرّاً فَأخَّرَ العَمَلَ، إنْ دُعِىَ إلى حَرْثِ الدُّنيا عَمِلَ، وَإنْ دُعِىَ إلى حَرْثِ الآخِرَةِ كَسِلَ، إنِ اسْتَغنى بَطَرَ وَفَتَنَ، إنِ افْتَقَرَ قَنَطَ وَوَهَنَ، إنْ أُحْسِنَ إلَيهِ جَحَدَ، وَإنْ أحْسَنَ تَطاوَلَ، وَامْتَنَّ، إنْ عَرَضَتْ لَهُ
مَعْصِيَةٌ واقَعَها بِالاِتّكالِ عَلَى التَّوبَةِ، إنْ عَزَمَ عَلَى التَّوبَةِ سَوَّفَها، وَأصَرَّ عَلَى الحَوْبَةِ إنْ عُوفِيَ ظَنَّ أنْ قَدْ تابَ، إنِ ابْتُلِيَ ظَنَّ وَارْتَاَب، إنْ مَرِضَ أخْلَصَ وَأنابَ، إنْ صَحَّ نَسِيَ وَعادَ وَاجْتَرى على مَظالِمِ العِبادِ،إنْ أمِنَ اِفْتَتَنَ لاهِياً بِالعاجِلَةِ، فَنَسِيَ الآخِرَةَ وَغَفَلَ عَنِ المُعادِ/ 3731.
68- İmam Ali (a.s) kınadığı ve azarladığı biri hakkında şöyle buyurdu:
Eğer hastalanırsa ameli terk ettiğinden dolayı pişman olur; eğer sıhhatine kavuşursa güvende olduğuna aldanarak ameli geciktirir; dünya tarlasına çağrıldığında çalışır, amel eder; ahiret tarlasına çağırıldığında tembelleşir; zenginleştiğinde azıtır, fitneye düşer; fakirleştiğinde ümitsizliğe kapılır, gevşer; kendisine iyilik edildiğinde nankörlük eder;
iyilik ettiğinde gururlanır, minnet bırakır; kendisine günah sunulursa tövbeye itimat ederek günaha düşer; tövbe etmeye azmettiğinde onu geciktirir, günahında ısrar eder; afiyete kavuştuğunda kesin olarak tövbe ettiğini zanneder; belaya duçar olduğunda (Allah hakkında) kötü zanna kapılır, şekke düşer; hastalandığında (amelini) halis kılar, tövbe eder; sağlığına kavuştuğunda unutur, günahlarına geri döner ve kulların haklarını almaya cüret eder; güvende olduğunu hissettiğinde dünya oyununa dalarak fitneye düşer, böylece ahireti unutur ve dönüş gününden (kıyametten) gafil olur. /3731
69ـ أذا رَأيْتَ في غَيْرِكَ خُلْقاً ذَميماً فَتَجَنَّبْ مِنْ نَفْسِكَ أمثالَهُ/ 4099.
69- Başkasında kınanmış bir ahlak gördüğün zaman onun benzerlerini kendinden uzaklaştır. /4099
70ـ بِئسَ السَّجِيَّةُ الغُلُولُ/ 4393.
70- Ne de kötü huydur kin! /4393
71ـ بُعدُ المَرْءِ عَنِ الدَّنِيَّةِ فُتُوَّةٌ/ 4425.
71- Kişinin aşağılık (huylardan uzak olması) yiğitliktir. /4425
72ـ تَجَنَّبُوا البُخْلَ وَالنِّفاقَ، فَهُما مِنْ أذَمِّ الأخلاقِ/ 4540.
72- Cimrilik ve nifaktan kaçının; zira onlar, en kınanmış ahlaktandır. /4540
73ـ تَجَنَّبْ مِنْ كُلِّ خُلْقٍ أسْوَأَهُ، وجاهِدْ نَفْسَكَ على تَجَنُّبِهِ فَإنَّ الشَّرَّ لَجاجَةٌ/ 4565.
73- Ahlakların en kötüsünden kaçın; onlardan uzak durması yolunda nefsinle savaş; zira kötülük inattır. /4565
74ـ خَلَّتانِ لا تَجتَمِعانِ في قَلبِ مُؤمِنٍ: سُوءُ الخُلقِ وَالبُخْلُ/ 5069.
74- İki sıfat müminin kalbinde toplanmaz: Kötü ahlak ve cimrilik. /5069
75ـ سُوءُ الخُلْقِ شُؤْمٌ، والإساءَةُ الَى المُحسِنِ لُؤْمٌ/ 5566.
75- Kötü ahlak uğursuzluk, iyi insanlara kötülük etmek ise alçaklıktır. /5566
76ـ سُوءُ الخُلْقِ شَرُّ قَرينٍ/ 5567.
76- Kötü ahlak en kötü arkadaştır. /5567
77ـ سُوءُ الخُلْقِ يُوحِشُ القَريبَ، وَيُنَفِّرُ البَعيدَ/ 5593.
77- Kötü ahlak yakını ürkütür, uzağı salıverir. /5593
78ـ سُوءُ الخُلْقِ نَكَدُ العَيْشِ وَعَذابُ النَّفسِ/ 5639.
4
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
78- Kötü ahlak yaşamın lekesi, nefsin azâbıdır. /5639
79ـ الخِلالُ المُنْتِجَةُ لِلشَّرِّ الكِذْبُ، وَالبُخْلُ، وَالجَوْرُ، وَالجَهْلُ/ 2005.
79- Yalan, cimrilik, zulüm ve cahillik kötülüğü doğuran huylardır. /2005
80ـ سُوءُ الخُلقِ يُوحِشُ النَّفْسَ وَيَرْفَعُ الأَنْسَ/ 5640.
80- Kötü ahlak nefsi ürkütür, ülfeti ortadan kaldırır. /5640
81ـ شَرُّ الأخلاقِ الكِذْبُ وَالنِّفاقُ/ 5689.
81- En kötü ahlak yalan ve iki yüzlülüktür. /5689
82ـ شَرُّ الشِّيَمِ الكِذْبُ/ 5721.
82- En kötü huy yalandır. /5721
83ـ قَدْ تُزْري الدَّنِيَّةُ/ 6619.
83- Bazen alçaklık insanı lekeler. /6619
84ـ كُلُّ داءٍ يُداوى إلاّ سُوءُ الخُلْقِ/ 6880.
84- Kötü huydan başka her hastalık tedavi edilir. /6880
85ـ مَنْ خَشُنَتْ عَريكَتُهُ أقْفَرَتْ حاشِيَتُهُ/ 8581.
85- Kaba huylu olanın etrafında kimse kalmaz. /8581
86ـ مَنْ ساءَ خُلْقُهُ عَذَّبَ نَفْسَهُ/ 8156.
86- Huyu kötü olan kendisini azaplandırmıştır. /8156
87ـ مَنْ ساءَ خُلْقُهُ مَلَّهُ أهْلُهُ/ 8595.
87- Huyu kötü olandan ailesi bıkar. /8595
88ـ مَنْ ساءَ خُلْقُهُ قَلاهُ مُصاحِبُهُ وَرَفيقُهُ/ 8773.
88- Ahlakı kötü olanın yoldaşı ve dostu düşman kesilir. /7873
89ـ مَنْ ساءَ خُلْقُهُ أعْوَزَهُ الصَّديقُ، والرَّفيقُ/ 9187.
89- Ahlakı kötü olanın dostu ve arkadaşı az olur. /9187
90ـ مِنْ سُوءِ الخُلْقِ البُخْلُ، وَسُوءَ التَّقاضي/ 9324.
90- Cimrilik ve (kabaca) dilemek, kötü ahlaktandır. /9324
91ـ اِحْذَرِ الهَزْلَ، وَاللَّعْبَ، وَكَثْرَةَ المَزْحِ، وَالضِّحْكِ، وَالتُّرَهاتِ/ 2603.
91- Laubalilikten, boş şeyden, fazla şaka ve gülmekten, bâtıl ve faydasız sözlerden kaçın. /2603
92ـ اِحْذَروُا مَنافِخَ الكِبْرِ، وَغَلَبَةَ الحَمِيَّةِ، وَتَعَصُّبَ الجاهِليَّةِ/ 2628.
92- Kibri (ruha) üfleyen şeylerden, bağnazlığın galip gelmesinden ve cahiliyet taassubundan kaçının. /2628
93ـ أياّكَ وَخُبْثَ الطَّويَّةِ، وَإفْسَادَ النِّيَّةِ، وَرُكوبَ الدَّنِيَّةِ، وَغُرُورَ الأُمْنِيَّةِ/ 2729.
93- Bâtini kötülüklerden, niyeti bozmaktan, alçak (işlere) bulaşmaktan ve arzulara aldanmaktan uzak dur. /2729
94ـ أقبَحُ الأخْلاقِ الخِيانَةُ/ 2906.
94- Hıyanet en çirkin ahlaktır. /2906
95ـ اَلأَمُ الخُلْقِ الحِقْدُ/ 2917.
95- Kin en kınanmış huydur. /2917
96ـ أسْوَءَ الخَلائِقِ التَّحَلِّي بِالرَّذائِلِ/ 2981.
96- Ahlakların en kötüsü rezil sıfatlarla süslenmektir. /2981
97ـ اَلخُلقُ المَذْمُومُ مِنْ ثِمارِ الجَهْلِ/ 1281.
97- Kınanmış huy cahilliğin meyvelerindendir. /1281
98ـ ما أقْبَحَ شِيَمَ اللِّئامِ، وَأحسَنَ سَجايَا الكِرامِ/ 9702.
98- Ne çirkindir alçak kişilerin huyları, ne de güzeldir kerim insanların huyları! /9702
99ـ مُقارَبَةُ الرِّجالِ فِي خَلائِقِهِمْ أمْنٌ غَوائِلِهِمْ/ 9803.
99- İnsanlara kendi ahlaklarıyla yaklaşmak, onların belalarından güvende olmak demektir. /9803
100ـ لا خَيْرَ فِي خُلْقٍ لاَيزينُهُ حِلْمٌ/ 10709.
100- Sabrın süslemediği ahlakta bir hayır yoktur. /10709
101ـ لا خَيْرَ فِي شيمَةِ كِبْرٍ، وَتَجَبُّرٍ، وَفَخْرٍ/ 10897.
101- Kibir, bencillik ve büyüklük taslama sıfatında hiçbir hayır yoktur. /10897
102ـ لا عَيْشَ لِسَيِّئ الخُلْقِ/ 105.
102- Kötü ahlaklının bir yaşantısı olmaz. /105
103ـ لا وَحْشَةَ أوْحَشُ مِنْ سُوءِ الخُلقِ/ 10766.
103- Kötü ahlaktan daha korkunç bir dehşet yoktur. /10766
104ـ اَلسَّيِّئُ الخُلقِ كَثِيرُ الطَّيْش مُنَغِّصُ العَيْشِ/ 1604.
104- Kötü ahlaklı çok akılsız ve tatsız, acı hayatı olandır. /1604
105ـ اَلخُلْقُ السَّيِّءُ أحَدُ العَذابَينِ/ 1667.
105- Kötü ahlak iki azaptan biridir. /1667
106ـ مَنْ أساءَ خُلْقَهُ عَذَّبَ نَفْسَهُ/ 7798.
106- Ahlakını kötüleştiren nefsini azaplandırır. /7798
107ـ مَنْ ضاقَ خُلْقُهُ مَلَّهُ أهْلُهُ/ 7952.
107- Ahlakı dar olanı ailesi bıktırır. /7952
108ـ مَنْ ساءَ خُلْقُهُ ضاقَ رِزْقُهُ/ 8023.
108- Ahlakı kötü olanın rızkı dar olur. /8023
109ـ مَنْ لَمْ يُؤَكِّد قَديمَهُ بِحَديثِهِ، شانَ سَلَفَهُ وَخانَ خَلَفَهُ/ 8963.
109- Eskisini yenisiyle sağlamlaştırmayan, geçmişlerini (atalarını) lekelemiş ve geleceğine (nesline) hıyanet etmiştir. /8963
AHMAK
1ـ الأحْمَقُ غَريبٌ في بَلْدَتِهِ، مُهانٌ بينَ أعِزَّتِهِ/ 1728.
1- Ahmak, kendi şehrinde garip, dost ve akrabalarının arasında zelildir. /1728
2ـ الأحمقُ لا يَحْسُنُ بالْهَوانِ، ولا يَنْفَكُّ عَنْ نَقْصٍ وخُسْرانٍ/ 1790.
2- Ahmak adam zelil olmakla düzelmez, devamlı noksanlık ve hüsran içindedir. /1790
3ـ احْذِرِ الأحْمَقَ، فَإنَّ مُداراتَهُ تُعَنِّيكَ (تُعْييكَ)، ومُوافَقَتَهُ تُرْديكَ، ومُخالَفَتَهُ تُؤذيكَ، ومُصاحَبَتَهُ وَبالٌ عَلَيْكَ/ 2593.
3- Ahmak adamdan uzak dur, çünkü onunla dostça geçinmek seni zorluğa sokar (veya seni bitkin eder), onunla hemfikir olmak seni helak eder, onun muhalefeti sana eziyet, dostluğu ise kötülük olur. /2593
4ـ أحمقُ النّاسِ مَنْ ظَنّ أنّهُ أعْقَلُ النّاسِ/ 3089.
4- Kendisini halkın en akıllısı zanneden onların en ahmağıdır. /3089
5ـ أحمقُ النّاسِ مَنْ يَمْنَعُ الْبِرَّ و يَطْلُبُ الشُّكْرَ و يَفْعَلُ الشَّرَّ ويَتَوَقَّعُ ثَوابَ الْخَيْرِ/ 3283.
5- İnsanların en ahmağı, ihsan etmediği halde teşekkür, kötülük ettiği halde hayırın sevabını bekleyen kimsedir. /3283
6ـ أحْمَقُ النّاسِ مَنْ أنْكَر علَى غَيرهِ رَذِيلَةً وَهُوَ مُقيمٌ عَلَيْها/ 3343.
6- İnsanların en ahmağı, kendisinden başkasına kötü saydığı sıfatı kendisi ısrarla yapan kimsedir. /3343
7ـ الأحمَقُ لا يَحْسُنُ بالْهَوانِ/ 1236.
7- Ahmak insan zelil olmakla düzelmez. /1236
8ـ بُعْدُ الأحمقِ خَيرٌ مِنْ قُرْبِهِ، وسُكُوتُهُ خَيرٌ مِنْ نُطْقِهِ/ 4451.
8- Ahmak adamın uzak durması yakınlığından, susması konuşmasından daha iyidir. /4451
9ـ تُعْرَفُ حَماقَةُ الرَّجُلِ بِالأشَرِ فِي النِّعْمَةِ، وكَثْرَةِ الذُّلِّ في الْمِحْنَةِ/ 4520.
9- Ahmak adam, nimetin bolluğunda sevinip, sıkıntı ve mihnette zilleti ile tanınır. /4520
10ـ تُعْرَفُ حِماقَةُ الرَّجُلِ في ثَلاثٍ: فِي كَلامِهِ فيما لا يَعْنيهِ، وجَوابِهِ عَمّا لا يُسْئَلُ عَنْهُ، وتَهَوُّرِهِ في الأمُورِ/ 4542.
10- İnsanın ahmaklığı üç şeyle tanınır: Kendisini ilgilendirmeyen şey hakkında konuşması, sorulmadığında cevap vermesi, düşünüp taşınmadan kendini ortaya atmasıdır. /4542
11ـ قَطيعَةُ الأحمقِ حَزْمٌ/ 6732.
11- Ahmak adamdan ilişkiyi kesmek, ileri görüşlü olmaktandır. /7185
12ـ كُنْ عَلىحَذَرٍ مِنَ الأحمقِ إذا صاحَبْتَهُ، ومِنَ الفاجِرِ إذا عاشَرْتَهُ، ومِنَ الظّالِمِ إذا عامَلْتَهُ/ 7185.
12- Ahmak adamla dost, fasık ile arkadaş ve zalim ile iş yaptığında dikkatli olup ihtiyatlı davran. /7185
13ـ لِلأحمقِ مَعَ كُلِّ قَوْلٍ يَمينٌ/ 7336.
13- Ahmak adamın her sözünde yemin vardır. /7336
14ـ إيّاكَ ومَوَدَّةَ الأحمقِ، فإنّهُ يَضُرُّكَ مِنْ حَيْثُ يَرى أنّهُ يَنْفَعُكَ، ويَسُوءُكَ وهُوَ يَرى أنّهُ يَسُرُّكَ/ 2731.
14- Ahmak adamla dost olma, çünkü sana yarar sağladığını zannettiği yerde zarar verir, seni sevindirmek isterken üzer, rahatsız eder. /2731
15ـ السُّكُوتُ علَى الأحمقِ أفْضَلُ جَوابِهِ/ 1160.
15- Ahmak adamın karşısında susmak, ona cevap vermekten daha iyidir. /1160
16ـ مِنْ أماراتِ الأحمقِ كَثْرَةُ تَلَوُّنِهِ/ 9445.
16- Renkten renge girmek, ahmak insanın nişanelerindendir. /9445
17ـ مُقاساةُ الأحمقِ عَذابُ الرُّوحِ/ 9831.
17- Ahmağın (dostluğundan dolayı) acı çekmek ruhun azabıdır. /9831
18ـ لا تَعْظِمَنَّ الأحمقَ، وإنْ كانَ كَبيراً/ 10281.
18- Büyük insan da olsa ahmağı büyük sayma. /10281
AHMAKLIK / KABALIK
1ـ الْخُرْقُ مُعاداةُ الآراءِ، ومُعاداةُ مَنْ يَقْدِرُ عَلى الضَّرّاءِ/ 1807.
1- Düşüncelere (görüşlere) kabalık göstermek ve insana zarar vermeye gücü olan birine düşman kesilmek aptallıktır. /1807
2ـ إيّاكَ والخرقَ، فإنّهُ شَينُ الأخْلاقِ/ 2654.
2- Ahmaklıktan kaçın; zira kabalık, ahlakın ayıbıdır. /2654
3ـ أقْبَحُ شَيْءٍ الخرقُ/ 2848.
3- Ahmaklık en çirkin şeydir. /2848
4ـ اسْوَءُ شَيءٍ الخرقُ/ 2885.
4- Ahmaklık en kötü şeydir. /2885
5ـ الخرقُ شَينُ الْخُلْقِ/ 787
5- Ahmaklık ahlakın ayıbıdır. /787
6ـ الخرقُ شَرُّ خُلقٍ/ 788
6- Ahmaklık en kötü huydur. /788
7ـ بِئْسَ الشّيمَةُ الخرقُ/ 4384.
7 Ahmaklık ne de kötü huydur! /4384
8ـ رأسُ الجهلِ الخرقُ/ 5225.
8- Cahilliğin başı ahmaklık. /5225
9ـ مَنْ كَثُرَ خُرْقُهُ اسْتُرْذِلَ/ 7884.
9- Ahmaklığı çok olan zelil sayılır. /7884
10ـ كَمْ مِنْ رَفيعٍ وَضَعَهُ قُبْحُ خُرْقِهِ/ 6973.
10- Nice yüce insanlar vardır ki onların ahmaklıklarının kötülüğü onları alçaltmıştır. /6973
11ـ مِنَ الخرقِ العَجَلَةُ قَبْلَ الإمْكانِ، والأناةُ بَعْدَ إصابَةِ الفُرْصَةِ/ 9325.
11- İmkân olmadan acele etmek ve fırsat geldikten sonra beklemek ahmaklıktandır. /9325
12ـ مِنَ الفُحْشِ كَثْرةُ الخرقِ/ 9389.
12- Ahmaklığın çokluğu küfürdendir. /9389
13ـ مِنَ الْخُرقِ تَرْكُ الفُرْصَةِ عِنْدَ الإمْكانِ/ 9441.
13- İmkân dahilinde fırsatı kaçırmak ahmaklıktandır. /9441
14ـ ما كانَ الْخُرقُ في شَيْءٍ إلاّ شانَهُ/ 9518.
14- Ahmaklık kimde olursa olsun onu lekeler. /9518
15ـ لا خُلْقَ أشْيَنُ مِنَ الخرقِ/ 10630.
15- Ahmaklıktan daha çirkin bir huy yoktur. /10630
16ـ لا خُلَّةَ أزْرى مِنَ الْخُرقِ/ 10651.
16- Ahmaklıktan daha alçakça dostluk yoktur. /10651
AHMAKLIK
1ـ الْحُمْقُ الاسْتِهْتارُ بالفُضولِ، ومُصاحَبَةُ الْجَهولِ/ 1914.
1- Gereksiz işler ile uğraşıp cahillere eşlik etmek ahmaklıktır. /1914
2ـ الْحُمْقُ داءٌ لا يُداوى، ومَرَضٌ لا يَبْرَءُ/ 1793.
2- Ahmaklık, çaresi olmayan dert ve iyileşmeyen hastalıktır. /1793
3ـ أفْقَرُ الفَقْرِ الْحُمْقُ/ 2849.
3- En kötü fakirlik ahmaklıktır. /2849
4ـ أضَرُّ شَيْءٍ الْحُمْقُ/ 2884.
4- En zararlı şey ahmaklıktır. /2884
5ـ أحْمَقُ الْحُمْقِ الاغْتِرارُ/ 2915.
5- Ahmaklığın sonu aldanmaktır. /2915
6ـ أكْبَرُ الْحُمْقِ الإغْراقُ فِي الْمَدْحِ والذَّمِّ/ 2985.
6- En büyük ahmaklık, övgü ve yermede mübalağa etmektir. /2985
7ـ أعْظَمُ الحِماقَةِ الاخْتِيالُ في الفاقَةِ/ 3248.
7- En büyük ahmaklık yoksul iken tekebbür etmektir. /3248
8ـ الْحُمْقُ شَيْنٌ/ 14.
8- Ahmaklık ayıptır. /14
9ـ الْحُمْقُ أضَرُّ الأصْحابِ/ 500.
9- Ahmaklık en zararlı dosttur. /500
10ـ الْحُمْقُ أدْوَأُ الدّاءِ/ 687.
10- Ahmaklık en kötü hastalıktır. /687
11ـ الْحُمْقُ يُوجِبُ الفُضُولَ/ 936.
11- Ahmaklık, boş/fazla işlerin doğmasına neden olur. /936
12ـ الْحُمْقُ مِنْ ثِمارِ الْجَهْلِ/ 1197.
12- Ahmaklık, cahilliğin meyvesindendir. /1197
13ـ الْحُمْقُ في الوَطَنِ غُرْبَةٌ/ 1292.
13- Ahmaklık, insanı kendi vatanında garip eder. /1292
14ـ بِئْسَ الدّاءُ الْحُمْقُ/ 4383.
14- Ne de kötü hastalıktır ahmaklık. /4383
15ـ فَقْرُ الْحُمْقِ لا يُغْنيهِ المالُ/ 6549.
15- Ahmaklık fakirliğini mal-mülk zengin etmez. /6549
16ـ مِنْ كَمالِ الْحَماقَةِ الاخْتِيالُ في الفاقَةِ/ 9312.
16- Ahmaklığın kemali fakirken tekebbür etmektir. /9302
17ـ مِنْ أعْظَمِ الْحُمْقِ مُواخاةُ الفُجّارِ/ 9312.
17- Fasık kimseler ile kardeş/dost olmak, ahmaklığın büyüklüğündendir. /9312
18ـ مِنَ الْحُمْقِ الدّالَّةُ عَلى السُّلطانِ/ 9395.
18- Padişaha karşı küstah olmak ahmaklıktandır. /9395
19ـ مِنْ دَلائلِ الْحُمْقُ دالَّةٌ بِغَيْرِ آلَةٍ، وَصَلَفٌ بِغَيْرِ شَرَفٍ/ 9418.
19- Elinde hiçbir şeyi olmadan küstahlık etmek, makam ve mevkii olmadan yapmak övünmek ahmaklıktandır. /9418
20ـ لا يُدْرَكُ مَعَ الْحُمْقِ مَطْلَبٌ/ 10543.
20- Ahmaklık ile isteğe ulaşılmaz. /10543
21ـ لا داءَ أدْوَأُ مِنَ الْحُمْقِ/ 10629.
21- Ahmaklıktan daha ağır hastalık yoktur. /10629
22ـ لا فاقَةَ أشَدُّ مِنَ الْحُمْقِ/ 10650.
22- Ahmaklık kadar kötü fakirlik yoktur. /10650
23ـ الْحُمْقُ شَقاءٌ/ 207.
23- Ahmaklık talihsizliktir. /207
AKIBET / SONUÇ
1ـ لٍكُلِّ أمْرٍ عاقِبَةٌ حُلْوَةٌ أوْ مُرَّةٌ /7299.
1- Her işin acı veya şirin bir akıbeti vardır. /7299
2ـ مَنِ انْتَظَرَ العَواقِبَ سَلِمَ /7805.
2- Sonuçları bekleyen sağlam kalır. /7805
3ـ مَنْ نَظَرَ فِي العَواقِبِ سَلِمَ /7912.
3- Bir şeyin sonuçlarını düşünen sağlam kalır. /7912
4ـ مَنْ نَظَرَ فِي العَواقِبِ سَلِمَ مِنَ النَّوائِبِ /8039.
4- Sonuçlarına dikkat eden, musibetlerden korunur. /8039
5ـ مَنْ راقَبَ العَواقِبَ أمِنَ المَعاطِبَ /8198.
5- Akıbetlere dikkat eden helaketlerden güvende olur. /8197
6ـ مَنِ انْتَظَرَ العاقِبَةَ صَبرَ /8307.
6- Akıbeti bekleyen sabreder. /8307
7ـ مَنْ راقَبَ العَواقِبَ سَلِمَ مِنَ النَّوائِبِ /8681.
7- Akıbetlere dikkat eden musibetlerden salim kalır./8681
8ـ إذا هَمَمْتَ بِأمْرٍ فَاجْتَنِبْ ذَميمَ العَواقِبِ فيهِ /4119.
8- Bir işi yapmaya karar verdiğinde onun kötü akıbetlerinden uzak dur. /4119
9ـ راقِبِ العَواقِبِ تَنْجُ مِنَ المَعاطِبِ /5435.
9- Akıbetlere dikkat et, musibetlerden kurtulursun. /5435
10ـ فِي العَواقِبِ شافٍ أوْ مُريحٍ /6506.
10- Akıbetlerde şifa verip rahatlatan vardır. /6506
11ـ مِلاكُ الخَواتِمِ ما أسْفَرَ عَنْ رِضَي اللهِ سُبْحانَهُ /9730.
11- Akıbetin ölçüsü Allah rızasının aşikâr olmasıdır. /9730
AKIBET
1ـ قَليلٌ تُحْمَدُ مَغَبَّتُهُ خَيْرٌ مِنْ كَثيرٍ تَضُرُّ عاقِبَتُهُ /6742.
1- Akıbeti hayırlı olan az, akıbeti zararlı olan çoktan daha iyidir. /6742
AKIL
1ـ اَلعَقْلُ شَرَفٌ كَريمٌ لا يَبْلى /1590.
1- Akıl eskimeyen değerli bir şereftir./1590
2ـ اَلعَقْلُ غَريزَةٌ, تَزِيدُ بِالعِلْمِ وَالتَّجارِبِ /1717.
2- Akıl ilim ve tecrübelerle çoğalan bir içgüdüdür. /1717
3ـ اَلعَقْلُ, وَ اَلْعِلْمُ, مَقْرُونانِ في قَرَنٍ, لا يَفْتَرِقانِ, وَ لا يَتَبايَنانِ /1738.
3- Akıl ve ilim birbirlerine bağlıdır; ne ayrılırlar, ne de ihtilaf ederler.. /1783
4ـ اَلعَقْلُ أغْنَى الغِنى, وَغايَةُ الشَّرَفِ فِي الآخِرَةِ والدُّنيا /1822.
4- Akıl en büyük zenginlik, dünya ve ahiret de en yüce şereftir. /1822
5ـ اَلعَقْلُ أجْمَلُ زِينَةٍ, وَالعِلْمُ أشْرَفُ مَزِيَّةٍ /1940.
5- Akıl en güzel ziynet, ilimse en değerli özelliktir. /1940
6ـ اَلعَقْلُ أصْلُ اَلْعِلْمُ, وَداعِيَةُ الفَهْمِ /1959.
6- Akıl ilmin temeli, idrakin sebebidir. /1959
7ـ اَلعَقْلُ مَنْفَعَةٌ, وَ اَلْعِلْمُ مَرْفَعَةٌ, وَ الصَّبْرُ مَدْفَعَةٌ /2041.
7- Akıl menfaat, ilim yücelik, sabır uzaklaştırmaktır. /2041
8ـ اَلعَقْلُ خَلِيلُ الْمُؤْمِنِ, وَ اَلْعِلْمُ وَزيرُهُ, وَ الصَّبْرُ أمِيرُ جُنُودِهِ, وَ العَمَلُ قَيِّمُهُ /2092.
8- Akıl, müminin dostu; ilim, veziri; sabır, ordusunun komutanı; amel ise temsilcisidir. /2092
9ـ اَلعَقْلُ صاحِبُ جَيْشِ الرَّحْمنِ, وَ الْهَوى قائِدُ جَيْشِ الشَّيْطانِ, وَالنَّفْسُ مُتَجاذِبَهٌ بَيْنَهُما, فَأيُّهُما غَلَبَ كانَتْ في حَيِّزِهِ /2099.
9- Akıl Allah ordusunun sahibi (komutanı), heva-heves şeytan ordusunun komutanıdır; nefis ise ikisi arasında kalmıştır, hangisi galip gelirse onun yanında olur. /2099
10ـ اَلعَقْلُ وَ الشَّهْوَةُ ضِدّانِ, وَ مُؤَيِّدُ العَقْلِ الْعِلْمُ, وَ مُزَيِّنُ الشَّهْوَةِ الْهَوى, وَالنَّفْسُ مُتَنازِعَةٌ بَيْنَهُما, فَأيُّهُما قَهَرَ كانَتْ في جانِبِهِ /2100.
10- Akıl ve şehvet birbirinin zıddıdır. Aklı destekleyen ilim, şehveti güzelleştiren heva-hevestir. Nefis ise ikisi arasında kalmıştır; hangisi galip gelirse onun yanında olur. /2100
11ـ اَلعَقْلُ أنَّكَ تَقْتَصِدُ فَلا تُسْرِفْ, وَتَعِدُ فَلا تُخْلِفُ, وَ إذا غَضِبْتَ حَلُمْتَ /2130.
11- Akıllılık; mutedil olup israf etmemen, söz verdiğinde yapman ve öfkelendiğinde sabretmendir. /2130
12ـ اَلعَقْلُ أنْ تَقُولَ ما تَعْرِفُ, وَ تَعْمَلَ بِما تَنْطِقُ بِهِ /2141.
12- Akıl, bildiğini söyleyip söylediğine amel etmendir. /2141
13ـ اَلعَقْلُ يَهْدي وَ يُنْجي, وَ الْجَهْلُ يُغْوي وَيُرْدي /2151.
13- Akıl hidayet eder, kurtarır; cehaletse saptırır, helak eder. /2151
14ـ اَلعَقْلُ صَديقٌ مَحْمُودٌ /2218.
14- Akıl övgüye layık dosttur. /2218
15ـ اِسْتَرْشِدِ العَقْلَ, وَ خالِفِ الْهَوى تُنْجِحْ /2310.
15- Aklından doğru yolu göstermesini iste ve heva-hevesine karşı çık ki kurtuluşa eresin. /2310
16ـ اِعْقَلْ عَقْلَكَ, وَ امْلِكْ أمْرَكَ, وَجاهِدْ نَفْسَكَ, وَاعْمَلْ للآخِرَةِ جَهْدَكَ /2406.
16- Aklını derket, işine malik ol, nefsinle savaş, gücünü ahiret için amel etmede kullan. /2406
17ـ أيْنَ العُقُولُ المُسْتَصْبِحَةُ لِمَصابِيحِ الهُدى ؟! /2824.
17- Nerede hidayet meşalelerini tutuşturan akıllar? /2824
18ـ أفْضَلُ العَقْلِ الرَّشادُ /2864.
18- En üstün akıl, insanı kemale ulaştırandır. /2864
19ـ أفْضَلُ النِّعَمِ العَقْلُ /2881.
19- En üstün nimet akıldır. /2881
20ـ أوَّلُ العَقْلِ التَّوَدُّدُ /2923.
20- Aklın evveli dostluktur. /2923
21ـ أفْضَلُ العَقْلِ الأدَبُ /2947.
21- En üstün akıl edeptir. /2947
22ـ أفْضَلُ العَقْلِ مُجانَبَةُ اللَّهْوِ/3001.
22- En üstün akıl boş işten uzak durmaktır. /3001
23ـ أفْضَلُ العَقْلِ مَعْرِفَةُ الإنْسانِ نَفْسَهُ, فَمَنْ عَرَفَ نَفْسَهُ عَقَلَ, وَمَنْ جَهِلَها ضَلَّ /3220.
23- En üstün akıl, insanın nefsini tanımasıdır; nefsini tanıyan akıllı olur, ona cahil kalan helak olur. /3220
24ـ أفْضَلُ العَقْلِ اَلاِعْتِبارُ, وَأفْضَلُ الْحَزْمِ الاِسْتِظْهارُ, وَ أكْبَرُ الْحُمْقِ الاِغْتِرارُ /3273.
24- En üstün akıl ibret almak, en üstün basiret yardım istemek, en büyük ahmaklık ise aldatılmaktır. /3273
25ـ أفْضَلُ حَظِّ الرَّجُلِ عَقْلُهُ, إنْ ذَلَّ أعَزَّهُ, وَإنْ سَقَطَ رَفَعَهُ, وَإنْ ضَلَّ أرْشَدَهُ, وَإنْ تَكَلَّمَ سَدَّدَهُ /3354.
25- İnsanın en üstün nasibi aklıdır; zelil olsa aklı onu aziz yapar, düşerse kaldırır, saparsa kurtarır, konuştuğunda aklı onu yönlendirir. /3354
5
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
26ـ إنَّ اللهَ سُبْحانَهُ يُحِبُّ العَقْلَ القَويمَ, وَ العَمَلَ الْمُسْتَقيمَ /3410.
26- Şüphesiz Allah aslına uygun olan aklı ve doğru ameli sever. /3410
27ـ إنَّ مَنْ رَزَقَهُ اللهُ عَقْلاً قَويماً, وَعَمَلاً مُسْتَقيماً , فَقَدْ ظاهَرَ لَدَيْهِ النِّعْمَةَ, وَأعْظَمَ عَلَيْهِ المِنَّةَ /3545.
27- Şüphesiz Allah, sağlam akıl ve doğru amelle rızıklandırdığı kimseye nimetini zahir etmiş, ona büyük minnet bırakmıştır. /3545
28ـ اَلعَقْلُ زَيْنٌ, الْحُمْقُ شَيْنٌ /14.
28- Akıl ziynet, ahmaklık ise kusurdur. /14
29ـ اَلعَقْلُ قُرْبَةٌ, الْحُمْقُ غُرْبَةٌ /111.
29- Akıl yakınlık, ahmaklık uzaklıktır. /111
30ـ اَلعَقْلُ شِفاءٌ, اَلْحُمْقُ شَقاءٌ /206.
30- Akıl şifa, ahmaklık bedbahtlıktır. /206
31ـ العُقُولُ مَواهِبُ, الآدابُ مَكاسِبُ /227.
31- Akıllar Allah vergisidir, edepler ise kazanılarak elde edilir. /227
32ـ اَلعَقْلُ فَضيلَةُ الإنْسانِ /252.
32- Akıl insanın üstünlüğüdür. /252
33ـ اَلعَقُلُ رَسُولُ الحَقِّ/272.
33- Akıl Hakk’ın elçisidir. /272
34ـ اَلعَقْلُ صَديقٌ مَقْطُوعٌ /324.
34- Akıl kesin dosttur.[9] /324
35ـ اَلعَقْلُ مُصْلِحُ كُلِّ أمْرٍ /404.
35- Akıl her işin düzenleyicisidir. /404
36ـ اَلعَقْلُ لا يَنْخَدِعُ /427.
36- Akıl aldanmaz. /427
37ـ اَلعَقْلُ داعِي الفَهْمِ /473.
37- Akıl idrakin davetçisidir. /473
38ـ اَلعَقْلُ أقْوى أساسٍ /475.
38- Akıl en sağlam temeldir. /475
39ـ اَلعَقْلُ أفْضَلُ مُرْجُوٍّ /479.
39- Akıl en üstün umuttur. /479
40ـ اَلعَقْلُ يُحْسِنُ الرَّوِيَّةَ /495.
40- Akıl davranışı güzelleştirir. /495
41ـ اَلعَقْلُ يَنْبُوعُ الخَيْرِ /657.
41- Akıl hayır pınarıdır. /657
42ـ اَلعَقْلُ حِفْظُ التَّجارِبِ /673.
42- Akıl deneyimleri korumaktır. /673
43ـ اَلعَقْلُ أحْسَنُ حِلْيَةٍ /813.
43- Akıl en güzel ziynettir. /813
44ـ اَلعَقْلُ يُوجِبُ الحَذَرَ /814.
44- Akıl günahtan uzak durmaya neden olur. /814
45ـ اَلعَقْلُ مَرْكَبُ اَلْعِلْمُ /816.
45- Akıl ilmin bineğidir. /816
46ـ اَلعَقْلُ حُسامٌ قاطِعٌ /824.
46- Akıl keskin kılıçtır. /824
47ـ اَلعَقْل أشْرَفُ مَزِيَّةٍ /976.
47- Akıl en değerli erdemdir. /976
48ـ اَلعَقْلُ ثَوْبٌ جَديدٌ لا يَبْلى /1235.
48- Akıl eskimeyen yeni giysidir. /1235
49ـ اَلعَقْلُ مُنَزِّهٌ عَنِ الْمُنْكَرِ آمِرٌ بِالْمَعْرُوفِ /1250.
49- Akıl kötülüklerden temizleyen, iyiliği emredendir. /1250
50ـ اَلعَقْلُ حَيْثُ كانَ آلِفٌ , مَأْلُوفٌ /1251.
50- Akıl bulunduğu her yerde kaynaştıran ve kaynaşandır. /1251
51ـ اَلعَقْلُ شَجَرَةٌ, ثَمَرُها السَّخاءُ وَالحَياءُ /1254.
51- Akıl bir ağaç, cömertlik ve hayâ da onun meyveleridir. /1254
52ـ اَلعَقْلُ زَيْنٌ لِمَنْ رَزِقَهُ /1276.
52- Akıl, verildiği kişinin ziynetidir. /1276
53ـ اَلعَقْلُ فِي الغُرْبَةِ قُرْبَةٌ /1291.
53- Akıl uzakta yakınlıktır. /1291
54ـ اَلعَقْلُ رَقِيٌّ إلى عِلّيِيّنَ /1325.
54- Akıl yüce mertebelere yükselmektir. /1325
55ـ إنّي إذَا اسْتَحْكَمْتُ فيِ الرَّجُلِ خَصْلَةً مِنْ خِصالِ الخَيْرِ اِحْتَمَلْتُهُ لَها, وَ اغْتَفَرْتُ لَهُ فَقْدَ ما سِواها, وَلا
أغْتَفِرُ لَهُ فَقْدَ عَقْلٍ, وَلا عَدْمَ دينٍ لأنَّ مُفارَقَةَ الدّينِ مُفارَقَةُ الأمْنِ, وَلا تَهْنَأْ حَياةٌ مَعَ مَخافَةٍ, وَ عَدَمُ اَلعَقْلِ عَدَمُ الْحَياةِ وَلا تُعاشَرُ الأمْواتُ /3785.
55- Şüphesiz bir insanın hayırlı sıfatlardan birine sıkı sıkıya sarıldığını görürsem bu sıfatından dolayı onu yükseltir (kabul eder, inayette bulunurum), o sıfattın dışında başka sıfatlara sahip olmasa dahi onu bağışlarım; ama onu akılsız ve dinsiz olmasından dolayı bağışlamam.
Çünkü dinsizlik emniyetten ayrılmaktır ve korku ile yaşamak da faydasızdır. Akıl olmazsa hayat da olmaz ve ölülerle dostluk olmaz. /3785
56ـ إنَّكَ مَوْزُونٌ بِعَقْلِكَ فَزَكِّهِ بِالعِلْمِ /3812.
56- Şüphesiz sen aklınla ölçülürsün, öyleyse onu ilimle çoğalt. /3812
57ـ إنَّما اَلعَقْلُ اَلتَّجَنُّبُ مِنَ الإثْمِ, وَ النَّظَرُ فِي العَواقِبِ, وَ الأخْذُ بِالحَزْمِ /3887.
57- Şüphesiz akıl günahtan uzak durmak, akıbetlere bakıp temkinli olmaktır. /3887
58ـ آفَةُ اللُّبِّ اَلعُجْبُ /3956.
58- Aklın belası kendini beğenmektir. /3956
59ـ إذا تَمَّ اَلعَقْلُ نَقَصَ الكَلامُ /4011.
59- Akıl kemale erdiğinde söz azalır. /4011
60ـ إذا كَمُلَ اَلعَقْلُ نَقَصَتِ الشَّهْوَةُ /4054.
60- Akıl ikmale erdiğinde şehvet azalır. /4054
61ـ بِالعَقْلِ يُسْتَخْرَجُ غَوْرُ الحِكْمَةِ /4208.
61- Akıl vesilesi ile hikmetin özü çıkarılır. /4208
62ـ بِالعَقْلِ تُنالُ الخَيْراتُ /4202.
62- Akıl ile hayırlı işlere ulaşılır. /4202
63ـ بِالعَقْلِ صَلاحُ البَرِيَّةِ /4217.
63- Akıl ile halkın faydası elde edilir. /4217
64ـ بِوُفُورِ اَلعَقْلُ يَتَوَفَّرُ الحِلْمُ /4274.
64- Aklın çoğalmasıyla sabır da çoğalır. /4274
65ـ بِالعُقُولِ تُنالُ ذِرْوَةٌ العُلُومِ (الأمُورِ) /4275.
65- Akıllar ile ilimlerin doruğuna ulaşılır. /4275
66ـ بِتَرْكِ ما لا يَعْنيكَ يَتِمُّ لَكَ اَلعَقْلُ /4291.
66- Sana faydası olmayan işi terk etmekle aklın kemale erer. /4291
67ـ بِالعَقْلِ كَمالُ النًّفْسِ /4318.
67- Nefsin kemali akılladır. /4318
68ـ بِالعَقْلِ صَلاحُ كُلِّ أمْرٍ /4320.
68- Her işin hayrı akıl iledir. /4320
69ـ تَمامُ اَلعَقْلِ (العَمَلِ) اِسْتِكْمالُهُ /4464.
69- Aklın bütünlüğü (veya amelin büyüklüğü) onu tamamlamaktır. /4464
70ـ تَزْكِيَةُ الرَّجُلِ عَقْلُهُ /4474.
70- İnsanın tezkiyesi aklıdır. /4474
71ـ ثَمَرَةُ اَلعَقْلِ الاِسْتِقامَةُ /4589.
71- Aklın meyvesi sebattır. /4589
72ـ ثَمَرَةُ العَقْلِ لُزوُمُ الْحَقِّ /4602.
72- Aklın meyvesi haktan ayrılmamaktır. /4602
73ـ ثَمَرَةُ اَلعَقْلِ صُحْبَةُ الأخْيارِ /4616.
73- Aklın meyvesi iyi insanlarla oturmaktır. /4616
74ـ ثَمَرَةُ اَلعَقْلِ العَمَلُ للنَّجاةِ /4626.
74- Aklın meyvesi kurtuluş için çalışmaktır. /4626
75ـ ثَمَرَةُ اَلعَقْلِ مُداراةُ النّاسِ /4629.
75- Aklın meyvesi halkla iyi geçinmektir. /4629
76ـ ثَمَرَةُ اَلعَقْلِ الصِّدْقُ /4643.
76- Aklın meyvesi doğruluktur. /4643
77ـ ثَمَرَةُ اَلعَقْلِ مَقْتُ الدُّنيا , وَقَمْعُ الْهَوى /4654.
77- Aklın meyvesi dünyadan iğrenmek ve nefsi kontrol etmektir. /4654
78ـ ثَلاثٌ يُمْتَحَنُ بِها عُقُولُ الرِّجالِ: هُنَّ المالُ, وَ الوِلايَةُ, وَالْمُصيبَةُ /4664.
78- Erkeklerin aklı üç şeyle sınanır: Mal, velayet ve musibet. /4664
79ـ ثَلاثَةٌ تَدُلُّ عَلى عُقُولِ أرْبابِها: الرَّسُولُ, وَ الكِتابُ, وَالْهَدِيَّةُ /4681.
79- Üç şey sahiplerinin aklına delalet eder: Elçi, kitap ve hediye. /4681
80ـ حُسْنُ اَلعَقْلِ جَمالُ الظَّواهِرِ وَ البَواطِنِ /4807.
80- Aklın güzelliği, zahirin de bâtının da güzel olmasıdır. /4807
81ـ حُسْنُ اَلعَقْلِ أفْضَلُ رائِدٍ /4826.
81- Aklın güzelliği en iyi rehberdir. /4826
82ـ حَدُّ اَلعَقْلِ النَّظَرُ فِي العَواقِبِ, وَ الرِّضا بِما يَجْري بِهِ القَضاءُ /4901.
82- Aklın sınırı sonuçları düşünmek ve ilahi takdire razı olmaktır. /4901
83ـ حَرامٌ عَلى كُلِّ عَقْلٍ مَغْلُولٍ (مَعْلُولٍ) بِالشَّهْوَةِ أنْ يَنْتَفِعَ بِالحِكْمَةِ /4902.
83- Şehvet tuzağına düşmüş, eli kolu bağlanmış aklın hikmetten faydalanması haramdır. /4902
84ـ حَدُّ اَلعَقْلِ اَلاِنْفِصالُ عَنِ الفاني, وَ الاِتِّصالُ بِالباقي /4905.
84- Aklın sınırı fani dünyadan el çekip ahirete sarılmaktır. /4905
85ـ حِفْظُ اَلعَقْلِ بِمُخالَفَةِ الْهَوى, وَالعُزُوفِ عَنِ الدُّنيا /4921.
Konuların davamı
85- Aklı korumak, heva-hevese karşı çıkıp dünyadan yüz çevirmekle olur. /4921
86ـ خَيْرُ الْمَواهِبِ اَلعَقْلُ /4947.
86- Nimetlerin en hayırlısı akıldır. /4947
87ـ دَليلُ عَقْلِ الرَّجُلِ قَوْلُهُ /5101.
87- İnsanın akıllı olmasının delili sözüdür. /5101
88ـ ذَهابُ اَلعَقْلِ بَيْنَ الْهَوى وَ الشَّهْوَةِ /5180.
88- Nefis ve şehvet arasında akıl yitirilir. /5180
89ـ ذَكِّ عَقْلَكَ بِالأدَبِ كَما تُذَكَّى النّارُ بِالْحَطَبِ /5200.
89- Ateşin odun ile alevlendiği gibi, sen de aklını edep ile alevlendir. /5200
90ـ رَزانَهُ اَلعَقْلِ تُخْتَبَرُ فِي الرِّضا, وَالْحُزْنِ /5439.
90- Aklın ciddiyeti, rıza ve hüzünle imtihan edilir. /5439
91ـ زِيادَةُ اَلعَقْلِ تُنْجي /5484.
91- Aklın çokluğu kurtarır. /5484
92ـ سِتَّةٌ تُخْتَبَرُ بِها عُقُولُ الرَّجالِ: اَلْمُصاحَبَةُ, وَ الْمُعامَلَةُ, وَ الوِلايَةُ, وَالعَزْلُ, وَ الغِنى, وَالفَقْرُ /5600.
92- Altı şey ile erkeğin aklı sınanır: Dostluk, muamele, hükümet, azletmek, zenginlik ve fakirlik. /5600
93ـ سِتَّةٌ تُخْتَبَرُ بِها عُقوُلُ النّاسِ: الحِلْمُ عِنْدَ الغَضَبِ, وَ الصَّبْرُ عِنْد الرَّهْبِ, وَ القَصْدُ عِنْدَ
الرَّغْبِ, وَ تَقْوَى اللهِ في كُلِّ حالٍ, وَ حُسْنُ الْمُداراةِ, وَقِلَّةُ الْمُماراةِ /5608.
93- Altı şey ile halkın aklı denenir: Öfke anında tahammülle, korku anında sabırla, meyil anında niyetle, her halükârda ilahi takva, güzel geçinme ve kavganın azlığıyla. /5608
94ـ صَلاحُ اَلعَقْلِ الأدَبُ /5799.
94- Aklın hayrı edeptir. /5799
95ـ صَديقُ كُلِّ امْرِءٍ عَقْلُهُ, وَ عَدُوُّهُ جَهْلُهُ /5854.
95- Herkesin dostu aklı, düşmanı ise cahilliğidir. /5854
96ـ ضَلالُ اَلعَقْلِ يُبَعِّدُ مِنَ الرَّشادِ وَيُفْسِدُ المَعادَ /5903.
96- Aklın sapıklığı doğru yoldan uzaklaştırır, kıyameti bozar (unutturur). /5903
97ـ ضَلالُ اَلعَقْلِ أشَدُّ ضَلَّةٍ, وذِلَّةُ (زَلَّةُ) الجَهْلِ أعْظَمُ ذِلَّةٍ (زَلَّةٍ) /5935.
97- Aklın sapıklığı en büyük sapıklık, cehaletin zilleti ise en aşağılık zillettir. /5935
98ـ عَلَيْكَ بِالعَقْلِ فَلا مالَ أعْوَدُ مِنْهُ /6094.
98- Akıllı ol! Ondan daha faydalı mal yoktur. /6094
99ـ عِنْدَ الخِبْرَةِ (الحِيْرَة) تَنْكَشِفُ عُقُولُ الرِّجالِ /6207.
99- İnsanların aklı imtihan zamanında ( veya şaşkınlık esnasında) belli olur. /6207
100ـ عِنْدَ بَديهِةَ الْمَقالِ تُخْتَبَرُ عُقُولُ الرِّجالِ /6221.
100- Düşünmeden yapılan konuşmalarda insanların aklı imtihan olunur. /6221
101ـ عِنْدَ غُرُورِ الأطْماعِ, وَالآمالِ, تَنْخَدِعُ عُقُولُ الجُهَّال وَ تُخْتَبَرُ اَلْبابُ الرِّجالِ /6222.
101- Hırs ve arzuların kandırmasında cahillerin akılları aldanır, erkeklerin akılları denenir. /6222
102ـ عُنْوانُ اَلعَقْلِ مُداراةُ النّاسِ /6321.
102- Halkla iyi geçinmek aklın nişanesidir. /6321
103ـ عَقْلُ الْمَرْءِ نِظامُهُ, وَ أدَبُهُ قِوامُهُ, وَ صِدْقُةُ إمامُهُ, وَ شُكْرُهُ تَمامُهُ /6335.
103- Erkeğin aklı nizamı, edebi ayakta tutanı, doğruluğu imamı, şükrü ise kemalidir. /6335
104ـ عُقُولُ الفُضَلاِء في أطْرافِ أقْلامِها (مِهِمْ) /6339.
104- Fazilet sahibi insanları akılları kalemlerinin yanındadır. /6339
105ـ غايَةُ الْمَرْءِ حُسْنُ عَقْلِهِ /6366.
105- Erkeğin (faziletinin) nihayeti aklının güzelliğidir. /6366
106ـ غايَةُ اَلعَقْلِ اَلاِعْتِرافُ بِالجَهْلِ /6375.
106- Aklın nihayeti cahilliğini itiraf etmesidir. /6375
107ـ غَريزَةُ اَلعَقْلِ تَحْدُو عَلَى اسْتِعْمالِ العَدْلِ /6392.
107- Adaletli davranmaya zorlamak aklın huyudur. /6392
108ـ غَريزَةُ اَلعَقْلِ تَأبى ذَميمَ الفِعْلِ /6393.
108- Aklın huyu, kötü işten kaçınmasıdır. /6393
109ـ غَيْرُ مُنْتَفِع بِالحِكْمَةِ عَقْلٌ مَعْلُولٌ بالغَضَبِ والشَّهْوَةِ /6397.
109- Öfke ve şehvet hastalığına duçar olan akıl, hikmetten faydalanamaz. /6397
110ـ غِطاءُ العُيُوبِ اَلعَقْلُ /6434.
110- Ayıpların perdesi akıldır. /6434
111ـ فَقْدُ اَلعَقْلُ شَقاءٌ /6534.
111- Aklın elden gitmesi talihsizliktir. /6534
112ـ فَسادُ اَلعَقْلِ الاِغْتِرارُ بِالخُدَعِ /6552.
112- Aklın fesadı hilelere aldanmasıdır. /6552
113ـ فَضيلَةُ اَلعَقْلِ الزَّهادَةُ /6560.
113- Aklın fazileti dünyaya rağbet etmemesidir. /6560
114ـ قَدْ يَضِلُّ اَلعَقْلُ الفَذُّ /6647.
114- Bazen yalnız (kalan) akıl sapar. /6647
115ـ كَمْ مِنْ ذَليلٍ أعَزَّهُ عَقْلُهُ /6921.
115- Bazı zelilleri akılları aziz kılar. /6921
116ـ كَمْ مِنْ عَقْلٍ أسيرٍ عِنْدَ هَوىً أميرٍ /6923.
116- Bazı akıllar heva ve hevesin komutasında esir kalır. /6923
117ـ كَفى بِالعَقْلِ غِنىً /7015.
117- Zenginlik için akıl yeterlidir. /7015
118ـ كَفى بِالمَرْءِ عَقْلاً أنْ يُجْمِلَ في مَطالِبِهِ /7041.
118- İsteklerinde güzel ve mutedil olması için kişiye aklı yeterlidir. /7041
119ـ كَفاكَ مِنْ عَقْلِكَ ما أبانَ لَكَ رُشْدَكَ مِنْ غَيِّكَ /7078.
119- Sapık yol karşısında doğru yolu sana aşikâr etmesi için aklın yeterlidir. /7078
120ـ كُنْ لِعَقْلِكَ مُسْعِفاً وَلِهَواكَ مُسَوِّفاً /7182.
120- Aklının dediğine icabet et ve heva-hevesinin isteklerini geciktir. /7182
121ـ كُلَّمَا ازْدادَ عَقْلُ الرَّجُلِ قَوِيَ إيمانُهُ بِالقَدَرِ, وَاسْتَخَفَّ بِالغِيَرِ /7202.
121- Bir kimsenin aklı çoğalınca ilahi kaza ve kadere olan imanı artar; zorlu olaylar (onun yanında) kolaylaşır. /7202
122ـ كَسْبُ العَقْلِ كَفُّ الأذى /7220.
122- Aklın kazancı eziyet ve zarardan (insanı) alıkoymasıdır. /7220
123ـ كَيْفِيَّةُ الفِعْلِ تَدُلُّ عَلى كَمِّيَّةِ اَلعَقْلِ, فَأحْسِنْ لَهُ الاِخْتِيارَ, وَ أكْثِرْ عَلَيْهِ الاِسْتِظْهارَ /7226.
123- İşin keyfiyeti aklın miktarına delalet eder. Öyleyse onun için güzeli seç ve galip gelmeyi çoğalt. /7226
124ـ كَسْبُ العَقْلِ اَلاِعْتِبارُ وَ الاِسْتِظْهارُ, وَ كَسْبُ الْجَهْلِ اَلغَفْلَةُ وَاَلاِغْتِِرارُ /7227.
124- Aklın kazancı ibret almak ve temkin, cehaletin kazancı ise gaflet ve aldanmaktır. /7227
125ـ كَمالُ الْمَرْءِ عَقْلُهُ وَقيمَتُهُ فَضْلُهُ /7235.
125- Erkeğin kemali aklı, değeri faziletidir. /7235
126ـ كَمالُ الإنْسانِ اَلعَقْلُ /7244.
126- İnsanın kemali akıldır. /7244
127ـ لِكُلِّ شَيْءٍ غايَةٌ وَ غايَةُ الْمَرْءِ عَقْلُهُ /7300.
127- Her şeyin bir nihayeti vardır, erkeğin nihayeti ise aklıdır. /7300
128ـ لِكُلِّ شَيْءِ زَكاةٌ وَ زَكاةُ اَلعَقْلِ اِحْتِمالُ الجُهّالِ /7301.
128- Her şeyin zekâtı vardır, aklın zekâtı ise cahillere tahammül etmektir. /7301
129ـ لَنْ يُزانَ العَقْلُ حَتّى يُوازرَهُ الحِلْمُ /7338.
129- Sabır aklın veziri olmadıkça ziynetleşmez. /7448
130ـ لَوْ صَحَّ العَقْلُ لا غْتَنَمَ كُلُّ امْرِءٍ مَهَلَهُ /7579.
130- Akıl sağlam olursa şüphesiz insan elindeki mühleti ganimet sayacaktır. /7579
131ـ مَنِ اسْتَرْفَدَ العَقْلَ أرْفَدَهُ /7756.
131- Kim akıldan yardım isterse akıl ona yardım edecektir. /7756
132ـ مَنِ اسْتَعانَ بِالعَقْلِ سَدَّدَهُ /7925.
132- Kim akıldan yardım dilerse akıl onu doğru yola zorlar. /7925
133ـ مَنْ قَلَّ عَقْلُهُ ساءَ خِطابُهُ /7985.
133- Aklı az olanın hitabı kötü olur. /7985
134ـ مَنْ لا عَقْلَ لَهُ لا تَرْتَجيهِ /8088.
134- Aklı olmayana ümit etme (bel bağlama). /8088
135ـ مَنْ كَمُلَ عَقْلُهُ اِسْتَهانَ بِالشَّهَواتِ /8226.
135- Aklı kâmil olan şehvetleri zillet sayar. /8226
136ـ مَنْ أوْكَدِ أسْبابِ العَقْلِ رَحْمَةُ الجُهّالِ /9295.
136- Aklı onaylayan sebeplerinden biri de cahillere merhamet etmesidir. /9295
137ـ مَنْ كَمالِ النِّعَمِ وُفُورُ اَلعَقْلِ /9300.
137- Aklın çokluğu nimetlerin kemalindendir. /9300
138ـ مَنِ اَلعَقْلِ مُجانَبَةُ التَّبْذِيرِ, وَ حُسْنُ التَّدْبيرِ /9320.
138- İyi tedbir ve israftan kaçınmak akıldandır. /9320
139ـ مِنْ أحْسَنِ العَقْلُ التَّحَلّي بِالحِلْمِ (بِالعِلمِ) /9339.
139- Sabır (veya ilim) ile süslenmek en güzel akıldandır. /9339
140ـ صَلاحُ البَرِيَّةِ العَقْلُ /5803.
140- Akıl insanların menfaatidir. /5803
141ـ يُسْتَدَلُّ عَلى عَقْلِ كُلِّ امْرِئٍ بِما يَجْري عَلى لِسانِهِ /10957.
141- Her insanın aklı diliyle ölçülür. /10957
142ـ يُسْتَدَلُّ عَلى عَقْلِ الرَّجُلِ بِحُسْنِ مَقالِهِ, وَ عَلى طَهارَةِ اصْلِهِ بِجَميلِ أفْعالِهِ /10961.
142- İnsanın güzel konuşması aklına, hal ve hareketlerinin güzelliği ise asaletine delildir. /10961
143ـ يُسْتَدَلُّ عَلى عَقْلِ الرَّجُلِ بِكَثْرَةِ وَقارِهِ, وَحُسْنِ احْتمالِهِ, وَعلى أكْرَمِ أصْلِهِ بِحُسْنِ أفْعالِهِ /10975.
143- insanın aklına vakarının çokluğu, güzel tahammülü; yüce bir asalete sahip olmasına ise güzel davranışı, hal ve hareketi delildir. /10975
144ـ مَنْ غَلَبَ عَقْلُهُ هَواهُ أفْلَحَ /8357.
144- Aklı heva-hevesine galip gelen kurtulur. /8357
145ـ مَنْ غَلَبَ هَواهُ عَقْلَهُ اِفْتَضَحَ /8357.
145- Heva-hevesi aklına galip gelen rezil olur. /8357
146ـ مَنْ فاتَهُ العَقْلُ لَمْ يَعْدُهُ الذُّلُّ /8700.
146- Aklını yitirenden zillet ayrılmaz. /8700
147ـ مَنْ قَعَدَ بِهِ العَقْلُ قامَ بِهِ الجَهْلُ /8701.
147- Aklın oturttuğu kimseyi cehalet kaldırır. /8701
148ـ لا يَزْكُو عِنْدَ اللهِ سُبْحانَهُ إلاّ عَقْلٌ عارِفٌ وَ نَفْسٌ عَزُوفٌ /10882.
148- Allah katında arif akıldan ve dünyadan yüz çevirmiş nefisten başka bir şey temiz kılınmamıştır. /10882
149ـ لا شَيْءَ أحْسَنُ مِنْ عَقْلٍ مَعَ عِلْمٍ, وَ عِلْمٍ مَعَ حِلْمٍ, وَحِلْمٍ مَعَ قُدْرَةٍ /10909.
149- İlimle birlikte olan akıldan, hilimle birlikte olan ilimden ve kudretle birlikte olan hilimden daha güzel bir şey yoktur. /10909
150ـ يُسْتَدَلُّ عَلى عَقْلِ الرَّجُلِ بِالتَّحَلّي بِالِعَّفةِ وَالقَناعَةِ /10956.
150- İnsanın aklı iffet ve kanaatle süslenmesiyle ölçülür. /10956
151ـ لا غِنى كَالعَقْلِ /10472.
151- Akıl gibi zenginlik yoktur. /10472
152ـ لا عَقْلَ كَالتَّجاهُلِ /10503.
152- Kendini cahilliğe vurmak gibi akıllılık yoktur. /10503
153ـ لا يَجْتَمِعُ العَقْلُ وَالْهَوى /1074.
153- Akıl ile nefsani arzular bir araya gelmez. /1074
154ـ لا مالَ أعْوَدُ مِنَ العَقْلِ /10618.
154- Akıldan daha kazançlı mal yoktur. /10618
155ـ لا جَمالَ أزْيَنُ مِنَ العَقْلِ /10639.
155- Akıldan daha güzel ziynet yoktur. /10639
156ـ لا نِعْمَةَ أفْضَلُ مَنِ عَقْلٍ /10672.
156- Akıldan daha üstün nimet yoktur. /10672
157ـ لا يَغُشُّ العَقْلُ مَنِ انْتَصَحَهُ /10698.
157- Akıl nasihat aldığı kimseye ihanet etmez. /10698
158ـ لا خَيْرَ في عَقْلٍ لا يُقارِنُهُ حِلْمٌ /10742.
158- Hilimle birlikte olmayan akılda hayır yoktur. /10742
159ـ لا مَرَضَ أضْنى مِنْ قِلَّةِ العَقْلِ /10763.
159- Aklın azlığından daha ağır hastalık yoktur. /10763
160ـ لا دينَ لِمَنْ لا عَقْلَ لَهُ /10768.
160- Aklı olmayanın dini olmaz. /10768
161ـ مَنْ ضَيَّعَ عاقِلاً دَلَّ عَلى ضَعْفِ عَقْلِِهِ /8240.
6
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
161- Akıllı insanı zayi etmek, aklın zayıflığına delildir. /8240
162ـ مَنْ قَدَّمَ عَقْلَهُ عَلى هَواهُ حَسُنَتْ مَساعيهِ /8270.
162- Aklını nefsi isteklerinden öne geçirenin çalışmaları iyi olur. /8270
163ـ مَنْ مَلَكَ عَقْلَهُ كانَ حَكيماً /8282.
163- Aklına sahip olan hekim olur. /8282
164ـ مَنِ اعْتَبَر بِعَقْلِهِ اِسْتَبانَ /8295.
164- Aklı ile ibret alan (veya bir şeyi ölçen) arif olur. /8295
165ـ مَنْ قَوِيَ عَقْلُهُ أكْثَرَ الاِعْتِبارَ /8303.
165- Aklı güçlü olan çok ibret alır. /8303
166ـ مِنَ العَقْلِ التَّزَوُّدُ لِيَوْمِ الْمَعادِ /9371.
166- Kıyamet için azık hazırlamak akıldandır. /9371
167ـ مِنْ دَلائلِ العَقْلِ النُّطْقُ بِالصَّوابِ /9416.
167- Doğru konuşmak aklın delillerindendir. /9371
168ـ مِنْ عَلاماتِ العَقْلِ العَمَلُ بِسُنَّةِ العَدْلِ /9430.
168- Adaletli davranmak aklın alametlerindendir. /9430
169ـ ما جَمَّلَ الفَضائِلَ كَاللُّبِّ /9473.
169- Faziletlerin akıl gibisi güzelleştirmedi. /9473
170ـ ما قَسَمَ اللهُ سُبْحانَهُ بَيْنَ عِبادِهِ شَيْئاً أفْضَلَ مِنَ العَقْلِ /9605.
170- Yüce Allah kulları arasında akıldan daha üstün bir şeyi paylaştırmadı. /9605
171ـ ما اسْتَوْدَعَ اللهُ سُبْحانَهُ امْرَءاً عَقْلاً إلاّ لِيَسْتَنْقِذَهُ بِهِ يَوْماً /9679.
171- Allah-u Teala insana aklı, bir gün sıkıntıdan kurtarması için emanet olarak verdi. /9679
172ـ مِلاكُ الأمْرِ العَقْلُ /9713.
172- İşlerin ölçüsü akıldır. /9713
173ـ مَعَ العَقْلِ يَتَوَفَّرُ الحِلْمُ /9741.
173- Hilim akılla çoğalır. /9741
174ـ مَيْزَةُ الرَّجُلِ عَقْلُهُ, وَجَمالُهُ مُرُوَّتُهُ /9749.
174- İnsanın ayrıcalığı aklı, güzelliği mürüvvetidir. /9749
175ـ مَنْ عَجَزَ عَنْ حاضِرِ لُبِّهِ, فَهُوَ عَنْ غائِبهِ أعْجَزُ وَ مَنْ غائِبُهُ أعْوَزُ ؟ /8209.
175- Hazır aklından aciz olan, o olmadığında daha aciz olur. Öyleyse kaybından daha aciz olan kimdir? (Nehc’ül-Belaga/113. Hutbe) /8209
-175 قَليلٌ تُحْمَدُ مَغَبَّتُهُ خَيْرٌ مِنْ كَثيرٍ تَضُرُّ عاقِبَتُهُ /6742.
175- Akıbeti hayırlı olan az, akıbeti zararlı olan çoktan daha iyidir. /6742
AKILLI
1ـ اَلعاقِلُ مَنْ عَقَلَ لِسانَهُ /1591.
1- Akıllı, dilini bağlayan kimsedir. /1591
2ـ اَلعاقِلُ مَنْ تَغَمَّدَ الذُّنُوبَ بِالغُفْرانِ /1697.
2- Akıllı günahlarını tövbe ile örtendir. /1697
3ـ اَلعاقِلُ مَنْ هَجَرَ شَهْوَتَهُ, وَباعَ دُنْياهُ بِآخِرَتِهِ /1727.
3- Akıllı, şehvetinden uzaklaşan ve dünyasını ahiretine satandır. /1727
4ـ اَلعاقِلُ لا يَتَكَلَّمُ إلاّ بِحاجَتِهِ أو حُجَّتِهِ /1732.
4- Akıllı sadece gerektiğinde veya kendi hakkını ispatlamak için konuşandır. /1732
5ـ اَلعاقِلُ مَنْ تَوَرَّعَ عَنِ الذُّنُوبِ, وَ تَنَزَّهَ مِنَ العُيُوبِ /1737.
5- Akıllı günahlardan kaçınıp ayıplardan arınandır. /1737
6ـ اَلعاقِلُ مَنْ عَقَلَ لِسانَهُ إلاّ عَنْ ذِكْرِ اللهِ /1741.
6- Akıllı Allah zikri dışında dilini bağlayandır. /1741
7ـ اَلعاقِلُ مَنْ عَصى هَواهُ في طاعَةِ رَبِّهِ /1747.
7- Akıllı Rabb’ine itaatte, nefsinin isteklerine uymayandır. /1747
8ـ اَلعاقِلُ مَنْ أحْسَنَ صَنائِعَهُ, وَوَضَعَ سَعْيَهُ في مَواضِعِهِ /1798.
8- Akıllı yaptıklarını güzelleştirip çabasını gerektiği yerde harcayan kimsedir. /1798
9ـ اَلعاقِلُ إذا سَكَتَ فَكَرَ, وَ إذا نَطَقَ ذَكَرَ, وَإذا نَظَرَ اِعْتَبَرَ /1813.
9- Akıllı sustuğunda düşünür, konuştuğunda zikreder, baktığında ibret alır. /1813
10ـ اَلعاقِلُ مَنِ اتَّهَمَ رَأيَهُ, وَ لَمْ يَثِقْ بِكُلِّ ما تُسَوِّلُ لَهُ نَفْسُهُ /1851.
10- Akıllı kendi nazarını kınar, nefsinin güzel cilve verdiği şeylere itimat etmez. /1851
11ـ اَلعاقِلُ مَنْ زَهِدَ في دُنْيا فانِيَهٍ دَنِيَّةٍ, وَ رَغِبَ في جَنَّةٍ سَنِيَّةٍ خالِدَةٍ عالِيَةٍ /1868.
11- Akıllı fani ve aşağılık dünyaya rağbet etmez; yüksek, ebedi, güzel cennete rağbet eder. /1868
12ـ اَلعاقِلُ مَنْ وَضَعَ الأشْياءَ مَواضِعَها وَ الجاهِلُ ضِدُّ ذلِكَ /1911.
12- Akıllı her şeyi olması gereken yerine bırakan, cahil ise bunun tam tersini yapan kimsedir. /1911
13ـ اَلعاقِلُ إذا عَلِمَ عَمِلَ, وَ إذا عَمِلَ أخْلَصَ, وَإذا أخْلَصَ اِعْتَزَلَ /1936.
13- Akıllı öğrendiğinde amel eder, amel ettiğinde ihlaslı yapar, halis yaptığında bir kenara çekilir. /1936
14ـ اَلعاقِلُ مَنْ صانَ لِسانَهُ عَنِ الغِيْبَةِ /1955.
14- Akıllı dilini gıybetten koruyandır. /1955
15ـ اَلعاقِلُ يَجْتَهِدُ في عَمَلِهِ وَ يُقَصِّرُ مِنْ أمَلِهِ /1966.
15- Akıllı işinde çalışkan olan ve arzularından kısan kimsedir. /1966
16ـ اَلعاقِلُ مَنْ غَلَبَ هَواهُ, وَ لَمْ يَبِعْ آخِرَتَهُ بِدُنْياهُ /1983.
16- Akıllı nefsinin isteklerine galip gelip ahiretini dünyasına satmayandır. /1983
17ـ اَلعاقِلُ لا يَفْرُطُ بِهِ عُنْفٌ, وَلا يَقْعُدُ بِهِ ضَعْفٌ /1995.
17- Akıllı sertliğin ifrata itemediği ve zaafın oturtamadığı kimsedir. /1995
18ـ اَلعاقِلُ مَنْ يَمْلِكُ نَفْسَهُ إذا غَضِبَ, وَ إذا رَغِبَ وَ إذا رَهِبَ /2015.
18- Akıllı öfkelendiğinde, istediğinde ve korktuğunda nefsine hakim olan kimsedir. /2015
19ـ اَلعاقِلُ يَتَقاضى نفْسَهُ بِما يَجِبُ عَلَيْهِ, وَ لا يَتَقاضى لِنَفْسِهِ بِما يَجِبُ لَهُ /2066.
19- Akıllı nefsine vacip olan şeylerde onu hesaba çeker; ama nefsinin lehine olan şeylerde ise hesaba çekmez. /2066
20ـ اَلعاقِلُ مَنْ لا يُضيعُ لَهُ نَفَساً فيما لا يَنْفَعُهُ, وَ لا يَقْتَني ما لا يَصْحَبُهُ /2163.
20- Akıllı faydasına olmayan şeyde kendini heder etmeyen ve yanında olmayanı tedarik etmeyen kimsedir. /2163
21ـ اَلعاقِلُ مَنْ غَلَبَ نَوازعَ أهْوِيَتِهِ /2181.
21- Akıllı nefsini kabartan isteklerine galip gelen kimsedir. /2181
22ـ اَلعاقِلُ مَنْ سَلَّمَ إلَى القَضاءِ, وَ عَمِلَ بِالحَزْمِ /2195.
22- Akıllı ilahi takdire razı olup ileriyi görerek çalışan kimsedir. /2195
23ـ اَلعاقِلُ (الكاملُ) مَنْ قَمَعَ هَواهُ بِعَقْلِهِ /2198.
23- Akıllı nefsi isteklerini aklıyla kontrol altına alan kimsedir. /2198
24ـ اِعْقِلْ تُدْرِكْ /2254.
24- Düşün, bulursun. /2254
25ـ ألا وَ إنَّ اللَّبيبَ مَنِ اسْتَقْبَلَ وُجوهَ الآراءِ بِفِكْرٍ صائِبٍ, وَ نَظَرٍ فِي العَواقِبِ /2778.
25- Bilesiniz ki akıllı, isabetli fikirle ve sonuçlarını düşünerek değişik görüşleri karşılayan kimsedir. /2778
26ـ أعْقَلُكُم أطْوَعُكُمْ /2830.
26- En akıllınız en itaatkâr olanınızdır. /2830
27ـ أعْقَلُ النّاسِ مَنْ أطاعَ العُقَلاءَ /2861.
27- Halkın en akıllısı akıllı kimselere itaat edendir. /2861
28ـ إذا لَوَّحْتَ لِلْعاقِلِ فَقَدْ أوْجَعْتَهُ عِتاباً /4103.
28- Akıllı için işaret ettiğinde doğrusu onu kınayarak acı vermiş olursun. /4103
29ـ أسْعَدُ النّاسِ اَلعاقِلُ /2877.
29- Halkın en bahtiyarı akıllı olanıdır. /2877
30ـ أعْقَلُ النّاسِ أحْياهُمْ /2900.
30- Halkın en akıllısı en hayâlı olanıdır. /2900
31ـ أعْقَلُ الإنْسانِ مُحْسِنٌ خائِفٌ /2937.
31- En akıllı insan korkarak iyilik yapandır. /2937
32ـ أعْقَلُ النّاسِ أعْذَرُهُمْ لِلنّاسِ /2988.
32- Halkın en akıllısı halkın mazeretini (en çabuk) kabul edendir. /2988
33ـ أعْقَلُ النّاسِ أبْعَدُهُمْ عَنْ كُلِّ دِنَيَّةٍ /3073.
33- Halkın en akıllısı her türlü pislik ve aşağılıktan en uzak olandır. /3073
34ـ أعْقَلُ النّاسِ أطْوَعُهُمْ لِلّهِ سُبْحانَهُ /3147.
34- Halkın en akıllısı Allah’a en itaatkâr olanıdır. /3147
35ـ أعْقَلُ النّاسِ أقْرَبُهُمْ مِنَ اللهِ /3228.
35- Halkın en akıllısı Allah’a en yakın olanıdır. /3228
36ـ أعْقَلُ النّاسِ مَنْ كانَ بِعَيْبِهِ بَصيراً وَ عَنْ عَيْبِ غَيْرِهِ ضَريراً /3233.
36- Halkın en akıllısı kendi ayıplarını gören, başkalarının ayıplarınıysa görmezlikten gelen kimsedir. /3233
37ـ أعْقَلُ النّاسِ مَنْ لا يَتَجاوَزُ الصَّمْتَ في عُقُوبَةِ الجُهّالِ /3313.
37- Halkın en akıllısı cahillerden intikam almak istediğinde sadece susan kimsedir. /3313
38ـ أفْضَلُ النّاسِ عَقْلاً, أحْسَنُهُمْ تَقْديراً لِمَعاشِهِ, وَ أشَدُّهُمُ اهْتِماماً بِإصْلاحِ مَعادِهِ /3340.
38- Akılca halkın en üstünü, harcamasını en iyi ayarlayan ve ahiretini düzeltmeye en çok önem gösterendir. /3340
39ـ أعْقَلُ النّاسِ مَنْ غَلَبَ جِدُّهُ هَزْلَهُ, وَ أسْتَظْهَرَ عَلى هَواهُ بِعَقْلِهِ /3355.
39- Halkın en akıllısı, ciddiyeti boş zaman öldürmesine galip gelen ve nefsi isteklerine karşı aklından yardım isteyendir. /3555
40ـ أعْقَلُ النّاسِ مَنْ ذَلَّ لِلْحَقِّ فَاعْطاهُ مِنْ نَفْسِهِ, وَ عَزَّ بِالحَقِّ فَلَمْ يُهِنْ إقامَتَهُ, وَ حُسْنَ العَمِلِ بِهِ /3356.
40- Halkın en akıllısı hakka itaat ederek ona nefsinden bağışta bulunan, hak ile aziz olup, sonrada hakkı ikame edip ona güzel bir şekilde uymaya önem verendir. /3756
41ـ أعْقَلُ النّاسِ أنْظَرُهُمْ فِي العَواقِبِ /3368.
41- Halkın en akıllısı sonuçları en çok düşünendir. /3368
42ـ إنَّ العاقِلَ لا يَنْخَدِعُ لِلطَّمَعِ (بِالطَّمع) /3424.
42- Akıllı tamah ile (veya tamah için) aldanmaz. /3424
43ـ إنَّ العاقِلَ مَنْ عَقْلُهُ فِي إرْشادٍ, وَ مَنْ رَأْيُهُ فِي ازْدِياٍد, فَلِذلِكَ رَأْيُهُ سَديدٌ, وَ فِعْلُهُ حَميدٌ /3547.
43- Akıllı, hakka hidayeti düşünen ve telakkisi artış halinde olan bu yüzdende görüşü isabetli ve işi beğenilen kimsedir. /3547
44ـ إنَّ العاقِلَ يَتَّعِظُ بِالأدَبِ وَ البَهائِمُ لا تَتَّعِظُ إلاّ بِالضَّرْبِ /3547.
44- Akıllı edeple ibret alandır, dört ayaklılar ise sadece vurmak ile ibret alırlar. /3560
45ـ إنَّ العاقِلَ مَنْ نَظَرَ في يَوْمِهِ لِغَدِهِ, وَ سَعى في فِكاكِ نَفْسِهِ, وَ عَمِلَ لِما لا بُدَّ لَهُ مِنْهُ, وَلا مَحيصَ لَهُ عَنْهُ /3570.
45- Akıllı, bugününden yarınını düşünüp nefsini özgür kılmaya çalışan, çaresiz olduğu ve kurtuluşu olmadığı şeye amel eden kimsedir. /3570
46ـ إنَّ العاقِلَ يَنْبَغي أنْ يَحْذَرَ الْمَوْتَ في هذِهِ الدّارِ, وَ يُحْسِنَ لَهُ التَّأهُّبَ قَبْلَ أنْ يَصِلَ إلى دارٍ يَتَمَنّى فيهَا الْمَوْتَ فَلا يَجِدُهُ /3611.
46- Şüphesiz akıllıya bu diyarda ölümden korkması yakışır. Ölümü arzu edip bulamayacağı bir diyara gitmeden önce hazırlık yapması güzel olur. /3611
47ـ شيمَةُ ذوي الألْبابِ وَ النُّهى الإقْبالُ عَلى دارِ البَقاءِ, وَ الإعْراضُ عَنْ دارِ الفَناءِ, وَ التَّوَلُّهُ بِجَنَّةِ المأْوى /5791.
47- Akıl sahipleri kalıcı diyara yönelir, fani diyardan yüz çevirerek Me’va cennetine aşık olurlar. /5791
48ـ يَنْبَغي لِلعاقِلِ أنْ يُقَدِّمَ لآخِرَتِهِ, وَيَعْمُرَ دارَ إقامَتِهِ /10932.
48- Akıllı insana yakışan, ahiretine bir şeyler göndererek kalıcı diyarını güzelleştirmesidir. /10932
49ـ اَلعاقِلُ يَأْلِفُ مِثْلَهُ /326.
49- Akıllı kendi gibisiyle samimi olur. /326
50ـ اَلْمَرْءُ صَديقُ ما عَقَلَ /424.
50- İnsan, akıl ettiği şeyin dostudur. /424
51ـ اَلعاقِلُ عَدُوُّ لَذَّتِهِ /448.
51- Akıllı lezzetinin düşmanıdır. /448
52ـ اَلعاقِلُ مَنْ عَقَلَ لِسانَهُ /502.
52- Akıllı dilini bağlayan kimsedir. /502
53ـ اَلعاقِلُ يَطْلُبُ الكَمالَ , اَلْجاهِلُ يَطْلُبُ المالَ /579.
53- Akıllı kemali, cahil ise malı ister. /579
54ـ اَلعاقِلُ يَضَعُ نَفْسَهُ فَيَرْتَفِعُ /677.
54- Akıllı nefsini (kenara) bırakarak yükselir. /677
55ـ اَلعاقِلُ مَهْمُومٌ , مَغْمُومٌ /959.
55- Akıllı dertli ve hüzünlüdür. /959
56ـ اَلعاقِلُ مَنْ أحْرَزَ أمْرَهُ /1113.
56- Akıllı, işini koruyandır. /1113
57ـ اَلتَّعْريضُ لِلْعاقِلِ أشَدُّ عِتابِهِ /1161.
57- İma edilerek yapılan uyarı, akıllı için en ağır azarlamadır. /1161
58ـ اَلعاقِلُ مَنْ وَعَظَتْهُ التَّجارِبُ /1189.
58- Akıllı tecrübelerin nasihat verdiği kimsedir. /1189
59ـ اَلعاقِلُ مَنْ أماتَ شَهْوَتَهُ /1194.
59- Akıllı şehvetini öldüren kimsedir. /1194
60ـ اَلعاقِلُ مَنْ بَذَلَ نَداهُ /1262.
60- Akıllı cömertçe bağışta bulunandır. /1262
61ـ اَلعاقِلُ يَعْتَمِدُ عَلى عَمَلِهِ , اَلجاهِلُ يَعْتَمِدُ عَلى أمَلِهِ /1240.
61- Akıllı ameline, cahil arzusuna itimat eden kimsedir. /1240
62ـ اَلعاقِلُ مَنِ اتَّعَظَ بِغَيْرِهِ /1284.
62- Akıllı başkasından ibret alandır. /1284
63ـ اَلعاقِلُ مَنِ صَدَّقَ (صَدَّقَتْ) أقْوالَهُ أفْعالُهُ /1390.
63- Akıllı, ameli sözünü tasdik eden kimsedir. /1390
64ـ اَلعاقِلُ مَنْ وَقَفَ حَيْثُ عَرَفَ /1391.
64- Akıllı bildiğinde duran kimsedir. /1391
65ـ اَلعاقِلُ مَنْ يَزْهَدُ فيما يَرْغَبُ فيهِ الجاهِلُ /1523.
65- Akıllı, cahilin rağbet ettiği şeye rağbet göstermeyen kimsedir. /1523
66ـ إنَّما العاقِلُ مَنْ وَعَظَتْهُ التَّجارِبُ /3863.
66- Şüphesiz akıllı, tecrübelerinden nasihat alan kimsedir. /3863
67ـ إنَّما اللَّبِيبُ مَنِ اسْتَسَلَّ الأحْقادَ /3868.
67- Şüphesiz akıllı kinlerin kökünü kurutandır. /3868
68ـ إذا شابَ العاقِلُ شَبَّ عَقْلُهُ /4169.
68- Akıllı yaşlandığında aklı gençleşir. /4169
69ـ تَلْويحُ زَلَّةِ العاقِلِ لَهُ مِنْ أمَضِّ عِتابِهِ (أمَضَّ مِنْ عِتابهِ) /4497.
69- Akıllıya hatasını kinaye ile demek en acı kınamadır. /4497
70ـ ثَرْوَةُ العاقِلُ في عِلْمِهِ وَ عَمَلِهِ /4708.
70- Akıllının serveti ilim ve amelindedir. /4708
71ـ حُبُّ العِلْمِ, وَ حُسْنُ الحِلْمِ, وَ لُزومُ الصَّواِب مِنْ فَضائِلِ أُولِي النُّهى والألْبابِ /4879.
71- İlmi sevmek, hilmin güzelliği, doğrudan ayrılmamak akıl sahiplerinin faziletlerindendir. /4879
72ـ حَقٌّ عَلَى العاقِلِ العَمَلُ لِلْمَعادِ , وَ الاِسْتِكْثارُ مِنَ الزّادِ /4924.
72- Akıllı insan ahiret için çalışmalı ve azığını çoğaltmalıdır. /4924
73ـ حَقٌّ عَلَى العاقِلِ أنْ يَقْهَرَ هَواهُ قَبْلَ ضِدِّهِ /4939.
73- Akıllı insan nefsi kendisine galebe etmeden nefsine galip gelen kimsedir. /4939
74ـ دَوْلَةُ اَلعاقِلِ كَالنَّسيبِ يَحِنُّ إلَى الوُصْلَةِ /5109.
74- Akıllının devleti, her zaman kavuşmak isteyen akraba gibidir. /5109
75ـ ذُو العَقْلِ لا يَنْكَشِفُ إلاّ عَنِ احْتِمالٍ, وَ إجْمالٍ, وَ إفْضالٍ /51079.
75- Akıl sahibinin aklı, tahammül, iyilik ve ihsan etmeden açmaz. /5109
76ـ رَغْبَةُ العاقِلِ فِي الحِكْمَةِ, وَ هِمَّةُ الجاهِلِ فِي الحَماقَةِ /5420.
76- Akıllı hikmete yönelir, cahil ise ahmaklığa himmet eder. /5420
77ـ زَلَّةُ العاقِلِ مَحْذُورَةٌ /5480.
77- Akıllının[10] hatasından korkulur. /5480
78ـ زَلَّةُ العاقِلِ شَديدَةُ النِّكايَةِ /5482.
78- Akıllının hatası çok şiddetli yara vurur. /5482
79ـ سُلْطانُ العاقِلُ يَنْشُرُ مَناقِبَهُ /5577.
79- Akıllın sultanlığı menkıbelerini yayar. /5577
80ـ شيمَةُ العُقَلاءِ قِلَّةُ الشَّهْوَةِ, وَ قِلَّةُ الغَفْلَةِ /5776.
80- Akıllının özelliği az şehvetli olması ve az gaflete düşmesidir. /5776
81ـ صَدْرُ العاقِلِ صُنْدُوقُ سِرِّهِ /5875.
82- Akıllının göğsü sırrının sandığıdır. /5875
82ـ ظَنُّ العاقِلِ أصَحُّ مِنْ يَقينِ الجاهِلِ /6040.
83- Akıllının zannı, cahilin yakininden daha doğrudur. /6040
83ـ عَداوَةُ العاقِلُ خَيْرٌ مِنْ صَداقَةِ الجاهِلِ /6295.
84- Akıllının düşmanlığı, cahilin dostluğundan daha iyidir. /6290
84ـ غِنَى العاقِلِ بِعِلْمِهِ /6381.
85- Akıllının zenginliği ilmi iledir. /6381
85ـ غِنَى العاقِلِ بِحِكْمَتِهِ, وَ عِزُّهُ بِقَناعَتِهِ /6487.
86- Akıllının zenginliği hikmetiyle, izzeti ise kanaatiyledir. /6422
86ـ قَبيحُ عاقِلٍ خَيْرٌ مِنْ حَسَنِ جاهِلٍ /6787.
87- Akıllının kötülüğü, cahilin iyiliğinden daha hayırlıdır. /6787
87ـ كُلُّ عاقِلٍ مَغْمُومٌ (مَحْزُونٌ) /6826.
88- Her akıllı hüzünlüdür. /6826
88ـ كُنْ عاقِلاً في أمْرِ ديِنِكَ, جاهِلاً في أمْرِ دُنياكَ /7163.
89- Din işinde akıllı, dünya işinde cahil ol. /7163
99ـ كَلامُ العاقِلِ قُوتٌ, وَ جَوابُ الجاهِلِ سُكُوتٌ /7224.
90- Akıllının sözü azık, cahilin cevabı sükuttur. /7224
90ـ لِلْعاقِلِ في كُلِّ عَمَلٍ إحْسانٌ /7324.
91- Akıllıya her işte ihsan vardır. /7328
91ـ لِلْعاقِلِ في كُلِّ كَلِمَةٍ نُبْلٌ /7334.
92- Akıllıya her sözde asalet vardır. /7334
92ـ لِلْعاقِلِ في كُلِّ عَمَلٍ اِرتياضٌ /7339.
93- Akıllıya her amelde (nefsini) arındırma vardır. /7339
93ـ لَيْسَ لِلْعاقِلِ أنْ يَكُونَ شاخِصاً إلاّ في ثَلاثٍ: حُظْوَةٍ (خُطوَةٍ) في مَعادٍ, أوْ مَرَمَّةِ في مَعاشٍ, أو لَذَّةٍ في غَيْرِ مُحَرَّمٍ /7524.
94- Akıllı insana üç şeyin peşinde gitmekten başka bir şey yakışmaz: Ahiret için adım atmak, hayatı düzene sokmak ve haram olmayan şeylerden lezzet almak. /7524
94ـ لَمْ يَعْقِلْ مَنْ وَلِهَ بِاللَّعْبِ وَ اسْتُهْتِرَ بِاللَّهْوِ وَ الطَّرَبِ /7568.
95- Oyunlarla çılgına dönen, boş işi ve çalgıyla (geçen vaktini) önemsemeyen akıl sahibi değildir. /7568
95ـ مَنْ عَقَلَ فَهِمَ /7644.
96- Akıllı olan (akıl edip düşünen) anlar. /7644
96ـ مَنْ عَقَلَ عَفَّ /7646.
97- Akıllı olan iffetli olur. /7646
97ـ مَنْ عَقَلَ اِسْتَقالَ /7669.
98- Akıllı olan affedilmek ister. /7669
98ـ مَنْ عَقَلَ سَمِحَ /7695.
99- Akıllı olan ihsan eder. /7695
99ـ مَنْ عَقَلَ قَنِعَ /7724.
100- Akıllı olan kanaat eder. /7724
100ـ مَنْ عَقَلَ صَمَتَ /7745.
7
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
101- Akıllı olan susar. /7745
101ـ مَنْ لا يَعْقِل يَهُنْ, وَ مَنْ يَهُنْ لا يُوَقَّرْ /7927.
102- Aklını kullanmayan zelil olur, zelil olana saygı gösterilmez. /7927
102ـ مَنْ عَقَلَ كَثُرَ اِعْتِبارُهُ /8389.
103- Akıllı olanın saygınlığı çoğalır. /8339
103ـ مَنْ قَلَّ عَقْلُهُ كَثُرَ هَزْلُهُ /8556.
104- Aklı az olanın şakası çok olur. /8556
104ـ مَنْ عَقَلَ اِعْتَبَر بِأمْسِهِ, وَ اسْتَظْهَرَ لِنَفْسهِ /8743.
105- Akıllı olan dününden ibret alıp nefsi için ihtiyatlı olur. /8743
105ـ مَنْ غَلَبَ عَقْلُهُ شَهْوَتَهُ, وَ حِلْمُهُ غَضَبَهُ كانَ جَديراً بِحُسْنِ السّيرَةِ /8887.
106- Aklı şehvetine, hilmi gazabına üstün gelen güzel huya layık olur. /8887
106ـ مَنْ عَقَلَ تَيَقَّظَ مِنْ غَفْلَتِهِ, وَ تَأَهَّبَ لِرِحْلَتِهِ, وَ عَمَرَ دارَ إقامَتهِ /8918.
107- Akıl eden gaflet uykusundan uyanıp göç için hazırlanır ve devamlı kalacağı yeri imar eder. /8918
107ـ مَنْ لَمْ يَكُنْ أمْلَكَ شَيْءٍ بِهِ عَقْلُهُ لَمْ يَنْتَفِعْ بِمَوْعِظَةٍ /8992.
108- Aklının kendisine tam olarak malik olmadığı kimseye nasihat fayda vermez. /8992
108ـ مَنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ عَقْلٌ يَزينُهُ لَمْ يَنْبُلْ /9002.
109- Kendisini güzelleştirecek aklı olmayan mükemmel olamaz. /9002
109ـ مَنْ لَمْ يَكْمُلْ عَقْلُهُ لَمْ تُؤْمَنْ بَوائِقُهُ /9189.
110- Aklı kâmil olmayan kimsenin zararından güvende olunmaz. /9189
110ـ مِنْ عَقْلِ الرَّجُلِ أنْ لا يَتَكَلَّمَ بِجَميعِ ما أحاطَ بِهِ عِلْمُهُ /9327.
111- Kişinin bildiği her şeyi söylememesi akıllı olduğundandır. /9327
111ـ مِنْ حَقِّ العاقِلِ أنْ يَقْهَرَ هَواهُ قَبْلَ ضِدِّهِ /9334.
112- Nefsi kendisine galebe etmeden nefsine galip gelmesi akıllının hakkıdır. /9334
112ـ مِنْ حَقِّ اللَّبيبِ أنْ يَعُدَّ سُوءَ عَمَلِهِ, وَ قُبْحَ سيرَتِهِ مِنْ شَقاوَةِ جَدِّهِ وَنَحْسِهِ /9336.
113- Kötü amelini ve çirkin huyunu, kötü talih ve uğursuzluktan sayması akıllı insanın hakkıdır. /9336
113ـ مِنْ كَمالِ عَقْلِكَ اِسْتِظْهارُكَ عَلى عَقْلِكَ /9421.
114- Aklını galip kılman onun kemalindendir. /9421
114ـ ما عَقَلَ مَنْ أطالَ أمَلَهُ /9513.
115- Uzun arzuları olan akıllı değildir. /9513
115ـ ما كَذَبَ عاقِلٌ, وَلا زَنى مُؤْمِنٌ /9513.
116- Akıllı yalan konuşmaz ve mümin zina etmez. /9531
116ـ مُرُوَّةُ العاقِلِ دينُهُ, وَ حَسَبُهُ أدَبُهُ /9779.
117- Akıllının onuru dini, soyu edebidir. /9779
117ـ نِصْفُ العاقِلِ اِحْتِمالٌ , وَنِصْفُهُ تَغافُلٌ /9968.
118- Akıllının yarısı tahammül göstermek, diğer yarısı bilmezden gelmektir. /9968
118ـ لا فَقْرَ لِعاقِلٍ /10449.
119- Akıllının hiçbir fakirliği yoktur. /10449
119ـ لا يُلْفَى العاقِلُ مَغْرُوراً /10563.
120- Aldatılmış akıllı bulunmaz. /10563
120ـ لا أشْجَعَ مِنْ لَبيبٍ /10591.
121- Akıllıdan daha cesuru yoktur. /10591
121ـ لا يَنْبَغيِ أنْ يُعَدَّ عاقِلاً مَنْ يَغْلِبُهُ الغَضَبُ وَ الشَّهْوَةُ /10898.
122- Şehvet ve gazabı kendisine galip olan kimseyi akıllı saymak doğru değildir. /10898
122ـ يَنْبَغي لِلْعاقِلِ أنْ لا يَخْلُوَ في كُلِّ حالَةٍ عَنْ طاعَةِ رَبِّهِ, وَمُجاهَدَةِ نَفْسِهِ /10922.
123- Akıllı insana yakışan her durumda Allah’a itaat ve nefis terbiyesiyle meşgul olmasıdır. /10922
123ـ يَنْبَغي لِلْعاقِلِ أنْ يَعْمَلَ لِلْمَعادِ, وَيَسْتَكْثِرَ مِنَ الزَّادِ قَبْلَ زَهُوقِ نَفْسِهِ, وَ حُلُولِ رَمْسِهِ /10923.
124- Akıllıya kıyamet için çalışması, nefsinin kabre girmesinden önce azığını çoğaltması yakışır. /10923
124ـ يَنْبَغي لِلْعاقِلِ أنْ يُقَدِّمَ لآخِرَتِهِ, وَيَعْمُرَ دارَ إقامَتِهِ /10932.
125- Akıllıya yaraşan ahireti için bir şeyler göndererek kalıcı yeri abat etmesidir. /10932
125ـ يَنْبَغي لِلْعاقِلِ أنْ يَكْتَسِبَ بِمالِهِ المَحْمَدَةَ, وَيَصُونَ نَفْسَهُ عَنِ الْمَسْألَةِ /10942.
126- Akıllı insana malı ile halkın övgüsünü kazanıp, kendini nefsinin isteklerinden alıkoyması yakışır. /10942
126ـ يَنْبَغي لِلْعاقِلِ أنْ يُخاطِبَ الجاهِلَ مُخاطََبَةَ الطَّبيبِ اَلْمَريضَ /1944.
127- Akıllıya yakışan, cahille doktorun hasta ile muhatap olduğu gibi muhatap olmasıdır. /1944
127ـ يَنْبَغي لِلْعاقِلِ أنْ يُكْثِرَ مِنْ صُحْبَةِ العُلَماءِ والأبْرارِ, وَ يَجْتَنِبَ مُقارَنَةَ الأشْرارِ وَالفُجّارِ /10949.
128- Akıllı insana alim ve iyi insanlarla oturup kalkması; kötü, fasık ve günahkâr insanlardan uzak durması yakışır. /10949
128ـ يَنْبَغي لِلْعاقِلِ أنْ يَحْتَرِسَ مِنْ سُكْرِ المالِ, وَسُكْرِ القُدْرَةِ وَسُكْرِ العِلْمِ, وَسُكْرِ الْمَدْحِ, وَسُكْرِ الشَّبابِ فَإنَّ لِكُلِّ ذلِكَ رِياحاً خَبيثَةً, تَسْلُبُ العَقْلَ , وَتَسْتَخِفُّ الوَقارَ /10948.
129- Akıllı insana malın, kudretin, ilmin, övülmenin ve gençliğin sarhoşluğundan kendini koruması yakışır. Çünkü bunlar için kötü rüzgârlar vardır ki aklı götürür ve vakarı hafifletir. /10948
129ـ يَنْبَغي لِلْعاقِلِ إذا عَلَّمَ أنْ لا يَعْنُفَ, وَ إذا عُلِّمَ أنْ لا يَأْنَفَ /10954.
130- Akıllı insana bir şey öğrettiği zaman kabalık etmemesi ve öğrendiği zaman bunu ar, utanç saymaması yakışır. /10954
130ـ يُنْبِئُ عَنْ عَقْلِ كُلِّ أمْرِئٍ ما يَنِْطقُ بِهِ لِسانُهُ /11008.
131- İnsanın diliyle söylediği şeyler, aklından haber verir. /11008
131ـ يُنْبِئُ عَنْ عَقْلِ كُلِّ أمْرِئٍ لِسانُهُ, وَ يَدُلُّ عَلى فَضْلِهِ بَيانُهُ /11046.
132- İnsanın aklının derecesini dili haber verir, beyanı faziletinin (miktarını) gösterir. /11046
132ـ يُعْجِبُني مِنَ الرَّجُلِ أنْ يُرى عَقْلُهُ زائِداً عَلى لِسانِهِ, وَ لا يُرى لِسانُهُ زائِداً عَلى عَقْلهِ /1047.
133- Dili aklından uzun değil, aklı dilinden fazla olanı severim. /1047
133ـ أطِعِ العاقِلَ تَغْنَمْ /2263.
134- Akıllıya uy ki kazançlı çıkasın. /2263
134ـ رُبَّما عَمِيَ اللَّبيبُ عَنِ الصَّوابِ /5377.
135- Akıllı bazen doğruyu göremez. /5377
AKILSIZLIK VE APTALLIK
1ـ إيّاكَ وَالسَّفَهَ فَإنَّهُ يُوحِشُ الرِّفاقَ/ 2655.
1- Akılsız ve aptal insanlardan uzak dur zira onlar dostlarını dehşete ve şaşkınlığa düşürürler. /2655
2ـ اَلسَّفَهُ خُرْقٌ/ 63.
2- Akılsızlık aptallıktır. /63
3ـ اَلسَّفَهُ جَريرَةٌ/ 144.
3- Aptallık günahtır (veya cinayettir). /144
4ـ اَلسَّفَهُ مِفْتاحُ السِّبابِ/ 313.
4- Aptallık kötü konuşmanın anahtarıdır. /313
5ـ اَلسَّفَهُ يَجْلُبُ الشَّرَّ/ 834.
5- Aptallık kötülüğü çekip getirir. /834
6ـ دَعِ السَّفَهَ فَإنَّهُ يُزْري بِالمَرْءِ وَيَشينُهُ/ 5135.
6- Aptal olmaktan uzak dur! Zira, aptallık insanı zelil ve ayıplı kılar. /5135
7ـ سِلاحُ الجَهْلِ السَّفَهُ/ 5552.
7- Cehaletin silahı aptallıktır. /5552
8ـ كَفى بِالسَّفَهِ عاراً/ 7027.
8- Aptallığın ayıplı ve utanç verici olması yeterlidir. /7027
9ـ كَثْرَةُ السَّفَهِ تُوجبُ الشَّنَآنَ وَتَجْلُبُ البَغْضاءَ/ 7127.
9- Bir çok aptallık düşmanlığa neden olup siniri getirir. /7127
10ـ لَيْسَ السَّفَهُ كَالحِلْمِ/ 7476.
10- Aptallık sabırlı olmak gibi olamaz. /7476
AKRABA/ SILA-İ RAHİM
1ـ بِصِلَةِ الرَّحِمِ تَسْتَدِرُّ النِّعَمُ/ 4346.
1- Sıla-ı rahimle nimetler akar. /4346
2ـ بِقَطيعَةِ الرَّحِمِ تُسْتَجْلَبُ النِّقَمُ/ 4347.
2- Sıla-ı rahmi kesmek azabı çeker. /4347
3ـ بِرُّ الرَّجُلِ ذَوي رَحِمِهِ صَدَقَةٌ/ 4427.
3- İnsanın akrabalarına yaptığı iyilik, sadakadır (ömrü uzatır). /4427
4ـ حِراسَةُ النِّعَمِ في صِلَةِ الرَّحِمِ/ 4929.
4- Nimetlerin korunması sıla-ı rahimden geçer. /4929
5ـ حُلُولُ النِّقَمِ في قَطيعَةِ الرَّحِمِ/ 4930.
5- Azaplar sıla-ı rahmin kesilmesiyle iner. /4930
6ـ رُبَّ قَريبٍ أبْعدُ مِنْ بَعيدٍ/ 5332.
6- Nice yakınlar (akrabalar) vardır ki uzaktakinden daha uzaktır. /5332
7ـ رُبَّ مُواصَلَةٍ خَيٍرٌ مِنْها القَطيعَةُ/ 5341.
7- Nice ilişkiler vardır ki ilişkiyi kesmek, ondan daha hayırlıdır. /5341
8ـ رُبَّ مُواصَلَةٍ أدَّتْ إلى تَثْقيلٍ/ 5350.
8- Nice ilişkiler vardır ki gitgide ağırlaşır. /5350
9ـ صِلَة الرَّحِمٍ تُدِرُّ النَّعَمَ وَتَدْفَعُ النَّقَمَ/ 5836.
9- Sıla-ı rahim nimetleri çoğaltır, azapları defeder. /5836
10ـ صِلَةُ الرَّحِمِ مِنْ أحسَنِ الشِّيَمِ/ 5843.
10- Sıla-ı rahim en güzel huylardandır. /5843
11ـ صِلَةُ الرَّحِمِ مَنْماةٌ لِلْعَدَدِ مَثْراةٌ لِلنِّعَمِ/ 5844.
11- Sıla-ı rahim (yakınların) sayısını artırır, nimeti bollaştırır. /5844
12ـ صِلَةُ الرَّحِمِ تَسُوءُ العَدُوَّ، وتَقي مَصارِعَ السُّوءِ/ 5845.
12- Sıla-ı rahim düşmanı üzer ve (insanı) kötü yerlere düşmekten kurtarır. /5845
13ـ صِلَةُ الأرحامِ تُثْمِرُ الأمْوالَ، وَتُنْسِئُ فِي الآجالِ/ 5847.
13- Sıla-ı rahim mallara bolluk verir; ecelleri geri atar. /5847
14ـ صِلَةُ الرَّحِمِ تُوجِبُ المَحَبَّةَ، وَتَكْبِتُ العَدُوَّ/ 5852.
14- Sıla-ı rahim muhabbeti getirir, düşmanı zelil eder. /5852
15ـ صِلَةُ الرَّحِمِ تُوَسِّعُ الآجالَ، وَتُنْمِى الأمْوالَ/ 5878.
15- Sıla-ı rahim ömrü uzatır, malı çoğaltır. /5878
16ـ صِلَةُ الأرحامِ مِثْراةٌ فِي الأموالِ، مِرْفَعَةٌ لِلأعْمالِ/ 5879.
16- Sıla-ı rahim malları artırır, amelleri (Allah’ın dergâhına) çıkarır. /5879
17ـ صِلَةُ الأرْحامِ مِنْ أفْضَلِ شِيَمِ الكِرامِ/ 5882.
17- Sıla-ı rahim fazilet ve kerem sahiplerinin en üstün huylarındandır. /5882
18ـ صِلَةُ الرَّحِمِ عِمارَةُ النِّعَمِ، وَدِفاعَةُ النِّقَمِ/ 5883.
18- Sıla-ı rahim nimetlerin bayındırlığı, azapların defidir. /5883
19ـ صِلَةُ الرَّحِمِ تُنْمِي العَدَدَ، وَتُوجِبُ السُّؤدَدَ/ 8554.
19- Sıla-ı rahim yakınların sayısını artırır, (insana) saygınlık ve efendilik kazandırır. /5884
20ـ مِنْ ضَيَّعَهُ الأقْرَبُ، اُقيحَ لَهُ الأبْعَدُ/ 8860.
20- Yakın akrabanın zayi ettiği kimseye uzakta olan (başkaları) kucak açar. /5860
21ـ مَنْ جَفا أهْلُ رَحِمِهِ، فَقَدْ شانَ كَرَمَهُ/ 9230.
21- Akrabalarına karşı cefa eden şânını lekelemiştir. /9230
22ـ مِنَ الكَرَمِ صِلَةُ الرَّحِمِ/ 9264.
22- Sıla-ı rahim keremdendir. /9264
23ـ فِي صِلَةِ الرَّحِمْ حِراسَةُ النِّعَمِ/ 6487.
23- Sıla-ı rahim nimetlerin bekçisidir. /6487
24ـ فِي قَطيعةِ الرَّحِمِ حُلُولُ النِّقَمِ/ 6488.
24- Sıla-ı rahmi kesmek, belaların inmesine neden olur. /6488
25ـ وَصِلَةَ الأرْحامِ مَنْماةً لِلْعَدَدِ/ 6608.
25- Sıla-ı rahim, akrabalığın sayısını artırır. /6608
26ـ قَطيعةُ الرَّحِمِ تَجْلُبُ النِّقَمَ/ 6769.
26- Sıla-ı rahmi kesmek, belaları da beraberinde getirir. /6769
27ـ قَطيعَةُ الرَّحِمِ مِنْ أقْبَحِ الشِّيَمِ/ 6782.
27- Sıla-ı rahmi kesmek, en kötü huylardandır. /6782
28ـ قَطيعَةُ الرَّحِمِ تُزيلُ النِّعَمَ/ 6783.
28- Sıla-ı rahmi kesmek nimetleri yok eder. /6783
29ـ لَيْسَ مَع قَطِيعَةِ الرَّحِمِ نَماءٌ/ 7455.
29- Sıla-ı rahmi kesmede (mal, mülk, ömür ve evlat) fazlalığı olmaz. /7455
30ـ لَيْسَ لِقاطِع رَحِم قَريبٌ/ 7472.
30- Yakınlarıyla ilişiğini kesenin yakını olmaz. /7472
31ـ لَيْسَ مِنَ الكَرَمِ قَطعيةُ الرَّحِمِ/ 7485.
31- Sıla-ı rahmi kesmek, keremden değildir. /7485
32ـ أكْرِمْ عشيرتَكَ فَإنَّهُمْ جَناحُكَ الَّذي بِهِ تَطيرُ، وَأصْلُكَ الذي إلَيهِ تَصيرُ، وَيَدُكَ الَّتي بِها تَصُولُ/ 2451.
32- Aşiretine karşı saygılı ol; zira onlar, senin kanadındır, sen onunla uçmadasın; aslın, kökenindir, ona doğru dönmedesin; elindir, onunla hamle etmedesin. /2451
33ـ أكْرِمْ ذَوي رَحِمِكَ، وَوَقِّرْ حَليمَهُمْ، وَاحْلُمْ عَنْ سَفيهِهِمْ وَتَيَسَّرْ لِمُعسِرِهِمْ، فَإنَّهُمْ لَكَ نِعْمَ العُدَّةُ فِي الشِدَّةُ والرَّخاءِ/ 2458.
33- Yakınlarına karşı saygılı ol; sabırlılarını ulula; aptallarına karşı sabırlı, darda kalanlarına karşı esenlik ol. Şüphesiz onlar, darlıkta ve esenlikte senin için güzel azıktırlar. /2458
34ـ أفْضَلُ الشِّيَمِ صِلَةُ الأرْحامِ/ 3306.
34- Huyların en güzeli sıla-ı rahimdir. /3306
35ـ إنَّ الرَّحِمَ إذا تماسَّتْ تَعاطَفَتْ/ 3394.
35- Şüphesiz akrabalar birbirleriyle görüşüp ilişki kurduklarında birbirlerine karşı şefkatli olurlar. /3394
36ـ إنَّ صِلَةَ الأرْحامِ لَمِنْ مُوجِباتِ الإسْلامِ، وإنَّ اللهَ سُبحانَهُ أمَرَ بِإكْرامِها، وَإنَّهُ تعالى يَصِلُ مَنْ وَصَلَها، وَيَقْطَعُ مَنْ قَطَعَها، وَيُكْرِمُ مَنْ أكرَمَها/ 3651.
36- Şüphesiz sıla-ı rahim, İslam’ın gereksinimlerindendir; Allah-u Teala kullarını ona karşı saygılı olmaya çağırmıştır. Kim onunla bağ kurarsa Allah da onunla bağ kurar, kim bu bağı keserse Allah da onunla bağını keser ve kim ona saygı duyarsa Allah da ona saygı duyar. /3651
37ـ التَّجَنّي أوَّلُ القَطيعَةِ/ 511.
37- Akrabalarla iyi geçinmemek (veya onlarda suç aramak) yakınlık bağını kesmenin ilk adımıdır. /511
38ـ ألا لا يَعدِلَنَّ أحَدُكُمْ عَنِ القَرابَةِ، يَرى بِهَا الخَصاصَةَ أنْ يَسُدَّها بِالَّذي لا يَزيدُهُ إنْ أمْسَكَهُ وَلا يَنْقُصُهُ إنْ أنْفَقَهُ/ 2779.
38- Yarılmaya yüz tutmuş akrabalık bağlarını kimse sakın göz ardı etmesin ki bu yarığı kapatacak şeyi tutarsa bu, ona bir şey kazandırmaz; harcayacak da olsa, ondan bir şey eksilmez. /2779
39ـ التَّجَنّي رَسُولُ القَطيعَةِ/ 532.
39- Suç aramak (akrabalardan) kopmanın mesajcısıdır. /532
40ـ مَا آمَنَ بِاللهِ مَنْ قَطَعَ رَحِمَهُ/ 9576.
40- Yakınlarıyla ilişiğini kesen, Allah’a iman etmemiştir. /9576
41ـ ما أقْبَحَ القَطيعَةَ بَعْدَ الصِّلَةِ وَالجَفاءَ بَعْدَ الإخاءِ وَالعَداوَةَ بَعْدَ الصَّفاءِ، وَزَوالَ الأُلْفَةِ بَعْدَ اسْتِحْكامِها/ 9709.
41- (Akrabalarla) bağ oluşturduktan sonra kopmak, kardeşlikten sonra cefa etmek, sefa ve dostluktan sonra düşman olmak, iyice kenetlendikten sonra ülfeti bozmak ne de çirkindir! /9709
42ـ مَنْ ذَا الَّذي يَثِقُ بِكَ إذا غَدَرْتَ بِذَوي رَحِمِكَ/ 9059.
42- Yakınlarına dahi vefasızlık ettikten sonra sana daha kim itimat eder! /9059
43ـ رُبَّ بَعيدٍ أقْرَبُ مِنْ كُلِّ قريبٍ/ 5334.
43- Uzak olan niceleri vardır ki tüm yakınlardan daha yakındırlar. /5343
ALDANMAK
1ـ اَلْمَغْبُونُ مَنْ شُغِلَ بِالدُّنْيا وَفاتَهُ حَظُّهُ مِنَ الاخِرَةِ /2010.
1- (Dünyaya) aldanan kimse[11] dünyayla meşgul olup ahiretten nasipsiz kalan kimsedir. /2010
2ـ اَلْمَغْبُونُ مَنْ فَسَدَ دينُهُ /1287.
2- (Dünyaya) aldanan, dini bozuk kimsedir. /1287
3ـ اَلْمَغْبُونُ مَنْ باعَ جَنَّةً عَلِيَّهً بِمَعْصِيَةٍ دَنِيَّةٍ /1352.
3- (Dünyaya) aldanan kimse, yüce cenneti aşağılık günah karşılığında satan kimsedir. /1352
4ـ مَنْ أغْبَنُ مِمَّنْ باعَ اللهَ سُبْحانَهُ بِغَيْرِهِ / 8083.
4- Allah-u Teala'yı başkasına satan kimseden daha aldanmış kim olabilir! /8083
ALDATMAK
1ـ إيّاكَ والخديعَةَ، فإنّ الخديعَةَ مِنْ خُلْقِ اللَّئيمِ/ 2704.
1- Aldatmaktan kaçın; zira aldatmak, alçak insanın ahlakındandır. /2704
2ـ غَرَّ عَقْلَهُ مَنْ أتْبَعَهُ الْخُدَعَ/ 6402.
2- Aklını hilelere uyduran onu kandırmıştır. /6402
3ـ مَنْ خادَعَ اللهَ خُدِعَ/ 7812.
3- Allah'ı kandırmaya çalışan kandırılır. /7812
4ـ لا دينَ لخدّاعٍ/ 10723.
4- Aşırı hilekârın dini olmaz. /10723
ALIŞVERİŞ / MUAMELE
1ـ لا تُعامِلْ مَنْ لا تَقْدِرُ عَلَى الاِنْتِصافِ مِنْهُ /10184.
1- Hakkını almaya kudretin olmadığı kimse ile muamele etme. /10184
ALİM
1ـ اَلعالِمُ مَنْ شَهِدَتْ بِصِحًّةِ أقْوالِهِ أفْعالُهُ /1711.
1- Alim, sözlerinin doğruluğuna amellerinin tanıklık ettiği kimsedir. /1711
2ـ اَلعُلَماءُ غُرَباءٌ لِكَثْرَةِ الْجُهّالِ /1719.
2- Alimler, cahillerin çokluğundan dolayı gariptirler. /1719
3ـ اَلعالِمُ مَنْ لا يَشْبَعُ مِنَ العِلْمِ, وَلا يَتَشَبَّعُ بِهِ /1740.
3- Alim ilimden doymayan kimsedir. /1740
4ـ اَلعالِمُ يَعْرفُ الجاهِلَ لأنَّهُ كانَ قَبْلُ جاهِلاً /1779.
4- Alim cahili tanır, çünkü kendisi önceden cahil idi. /1779
5ـ اَلعالِمُ كُلُّ العالِمِ مَنْ لَمْ يَمْنَعِ العِبادَ الرَّجاءِ لِرَحْمَةِ اللهِ وَلَمْ يُؤْمِنْهُمْ مَكْرَ اللهِ /1840.
5- Alim (yani) tam alim, kulları Allah’ın rahmetine ümit etmekten men etmeyen ve Allah’ın azabından güvende kılmayandır. /1840
6ـ اَلعالِمُ وَ الْمُتَعَلِّمُ شَريكانِ فِي الأجْرِ, وَلا خَيْرَ فيما بَيْنَ ذلِكَ /1912.
6- Alim ve öğrenci mükâfatta eşittirler, ikisi arasında kalandaysa hayır yoktur. /1912
7ـ اَلعُلَماءُ أطْهَرُ النّاسِ أخْلاقاً, وَأقَلُّهُمْ فِي الْمَطامِعِ أعْراقاً /2108.
7- Alimler halkın, ahlaki olarak en temizidirler ve tamaha en az batanıdırlar. /2108
8ـ اَلعالِمُ حَيٌّ بَيْنَ الْمَوْتى /2117.
8- Alim ölüler arasındaki diridir. /2117
9ـ إيّاكَ أنْ تَسْتَخِفَّ بِالعُلَماءِ, فَأنَّ ذلِكَ يُزْري بِكَ, وَيُسِيءُ الظَّنًّ بِكَ, وَالْمَخِيلَةَ فيكَ /2732.
9- Alimleri hafife almaktan kaçın! Bu iş itibarını düşürür, sana karşı suizan ve kötü düşüncelerin oluşmasına neden olur. /2732
10ـ أعْلَمُكُمْ أخْوَفُكُمْ /2831.
10- En aliminiz, en çok korkanınızdır. /2831
11ـ أوْلَى النّاسِ بِالأنْبياءِ, أعْلَمُهُمْ بِما جاؤُا بِهِ /3056.
11- Peygamberlere en yakın kimseler, onların getirdiğini en iyi bilenlerdir. /3056
12ـ أعْلَمُ النّاسِ اَلْمُسْتَهْتَرُ بِالعِلْمِ /3079.
12- Halkın en alimi, ilme karşı en hırslı olanıdır. /3079
8
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
13ـ أعْلَمُ النّاسِ بِاللهِ سُبْحانَهُ أخْوَفُهُمْ مِنْهُ /3121.
13- Allah’a karşı en alim olan ondan en çok korkandır. /3121
14ـ أعْلَمُ النّاسِ بِاللهِ أرْضاهُمْ بِقَضائِهِ /3130.
14- Halkın en alimi, Allah’ın kaza ve kaderine en çok razı olandır. /3130
15ـ أعْظَمُ النّاسِ عِلْماً أشَدُّهُمْ خَوْفاً لِلّهِ سُبْحانَهُ /3148.
15- İlmi olarak halkın en büyüğü Allah’tan en çok korkandır. /3148
16ـ أعْلَمُ النّاسِ بِاللهِ أكْثَرُهُمْ خَشْيَةً لَهُ /3157.
16- Halkın Allah’ı en iyi tanıyanı Allah’tan en çok korkanıdır. /3157
17ـ أبْغَضُ العِبادِ إلَى اللهِ سُبْحانَهُ العالِمُ الْمُتَجَبِّرُ /3164.
17- Allah’ın kulları arasında en düşmanı mütekebbir alimdir. /3164
18ـ أعْظَمُ النّاسِ وِزْراً العُلَماءُ المُفَرِّطُونَ /3197.
18- Halkın en günahkârı israf eden (veya ifrat eden) alimlerdir. /3197
19ـ أشَدُّ النّاسِ نَدَماً عِنْدَ الْمَوْتِ العُلَماءُ غَيْرُ العامِلِينَ /3198.
19- Ölüm anında en çok pişmanlık duyacak kimse, amel etmeyen alimlerdir. /3198
20ـ أعْلَمُ النّاسِ مَنْ لَمْ يُزِلِ الشَّكُّ يَقينَهُ /3208.
20- Halkın en alimi, yakinini şek ile (kesin inancını şüphe ile) yok etmeyendir. /3208
21ـ أعْلَمُ النّاسِ بِاللهِ أكْثََرُهُمْ لَهُ مَسْئَلَةً /3260.
21- Allah’a en alim olan, O’ndan en çok isteyendir. /3260
22ـ إنَّ رُواةَ العِلْمِ كَثِيرٌ, وَ رُعاتَهُ قَليلٌ /3408.
22- İlmin rivayet edeni çok, riayet edeniyse azdır. /3408
23ـ إنَّ أوْلَى النّاسِ بِالأنْبياءِ (عَلَيْهِمُ السّلامُ) أعْلَمُهُمْ (اَعْمَلُهُم ) بِما جاؤُوا بِهِ /3453.
23- Şüphesiz peygamberlere halkın en layığı onların getirdiğini en iyi bilenlerdir (veya en iyi amel edenlerdir). /3453
24ـ يُكْرَمُ العالِمُ لِعِلْمِهِ, وَ الكَبيرُ لِسِنِّهِ, وَ ذُو المَعْرُوفِ لِمَعْرُوفِهِ, وَالسُّلْطانُ لِسُلْطانِهِ /11007.
24- Alime ilminden, yaşlıya yaşından, iyilik sahibine iyiliğinden, sultana da saltanatından dolayı saygı gösterilir. /11007
25ـ اَلعُلَماءُ حُكَّامٌ عَلَى النّاسِ /507.
25- Alimler halkın hakimleridir. /507
26ـ اَلعالِمُ حَيٌّ, وَإنْ كانَ مَيِّتاً /1124.
26- Alim ölmüş dahi olsa canlıdır. /1124
27ـ اَلعالِمُ مَنْ عَرَفَ قَدْرَهُ /1238.
27- Alim kendi değer ve kadrini bilen kimsedir. /1238
28ـ اَلعالِمُ يَنْظُرُ بِقَلْبِهِ وَخاطِرِهِ, اَلْجاهِلُ يَنْظُرُ بِعَيْنِهِ وَناظِرهِ /1241.
28- Alim kalbi ve aklı ile, cahil gözü ve gözbebeğiyle bakar. /1241
29ـ اَلعالِمُ الَّذي لا يَمُلُّ مِنْ تَعَلُّمِ العِلْمِ /1303.
29- Alim ilim öğrenmekten yorulmayan kimsedir. /1303
30ـ اَلعُلَماءُ باقُونَ ما بَقِىَ اللَّيْلُ والنَّهارُ /1481.
30- Gece ile gündüz var oldukça alim bâkidir. /1481
31ـ اَلْكاتِمُ لِلْعِلْمِ غَيْرُ واثِقٍ بِالإصابَةِ فيهِ /1544.
31- İlmini gizleyen, onun doğruluğuna güvenemez. /1544
32ـ إنَّمَا العالِمُ مَنْ دَعاهُ عِلْمُهُ إلَى الوَرَعِ وَ التُّقى, وَ الزُّهْدِ في عالَمِ الفَناءِ, وَ التَّوَلُّهِ بِجَنَّةِ المَأْوى /3910.
32- Şüphesiz alim, ilmi kendisini takvaya, dindarlığa, geçici dünyada zühte ve Cennet-i Me’va’ya aşık olmaya davet ettiği kimsedir. /3910
33ـ آفَةُ العُلَماءِ حُبُّ الرِّياسَةِ /3930.
33- Alimlerin afeti makam sevgisidir. /3930
34ـ إذا رَأيْتَ عالِماً فَكُنْ لَهُ خادِماً /4044.
34- Alim gördüğünde ona hizmet et. /4044
35ـ بَخِّ بَخٍّ لِعالِمٍ عَلِمَ فَكَفَّ, وَ خافَ البَياتَ فَأعَدَّ وَ اسْتَعَدَّ, إنْ سُئِلَ أفْصَحَ وَإنْ تُرِكَ سَكَتَ (صَمَتَ), كَلامُهُ صَوابٌ, وَ سُكُوتُهُ عَنْ غَيْرِ عَيٍّ عَنِ الجَوابِ /4443.
35- Bilip duran, ölümün gece baskınından korkup hazırlık yapan, sorulduğunda açıklayan, kendi başına bırakıldığında susan, doğru sözlü, suskunluğu cevaptan aciz kaldığı için olmayan alime ne mutlu! /4443
36ـ جالِسِ العُلَماءَ تَسْعَدْ /4717.
36- Alimler ile otur-kalk ki saadete eresin. /4717
37ـ جالِسِ العُلَماءَ تَزْدَدْ عِلْماً /4720.
37- Alimler ile oturup kalkarsan ilmin artar. /4720
38ـ جَمالُ العالِمِ عَمَلُهُ بِعِلْمِهِ /4753.
38- Alimin güzelliği ilmine amel etmesidir. /4753
39ـ جالِسِ العُلَماءَ , يَزْدَدْ عِلْمُكَ, وَيَحْسُنْ أدَبُكَ, وَتَزْكُ نَفْسُكَ /4786.
39- Alimler ile oturursan ilmin artar, edebin güzelleşir, nefsin tezkiye olur. /4786
40ـ جاوِرِ العُلَماءَ تَسْتَبْصِرْ /4801.
40- Alimler ile komşuluk et, basiretli olursun. /4801
41ـ رُبَّ عالِمٍ قَتَلَهُ عِلْمُهُ /5300.
41- Nice alimler vardır ki ilimleri onları öldürür. /5300
42ـ رُبَّ مُدَّعٍ لِلْعِلْمِ لَيْسَ بِعالِمٍ /5356.
42- İlim iddia eden niceleri vardır ki alim değillerdir. /5356
43ـ رُبَّ عالِمٍ غَيْرُ مُنْتَفِعٍ /5362.
43- Nice alimler vardır ki (kendi ilimlerinden) faydalanmazlar. /5362
44ـ رُتْبَةُ العالِمِ أعْلَى المَراتِبِ /5434.
44- Alimin makamı bütün makamlardan üstündür. /5434
45ـ زَلَّةُ العالِمِ تُفْسِدُ عَوالِمَ /5472.
45- Alimin hatası alemleri bozar. /5472
46ـ زَلَّةُ العالِمِ كَانْكِسارِ السَّفينَةِ تَغْرَقُ, وَتُغَرِّقُ مَعَها غَيْرَها /5474.
46- Alimin hatası, geminin delinip batması gibidir; kendisiyle birlikte başkalarını da boğar. /5474
47ـ زَلَّةُ العالِمِ كَبِيرَةُ الجِنايَةِ /5483.
47- Alimin hatası en büyük cinayettir. /5483
48ـ عَلَى العالِمِ أنْ يَتَعَلَّمَ ما لَمْ يَعْلَمْ, وَيُعَلِّمَ النّاسَ ما قَدْ عَلِمَ /6189.
48- Alimin bilmediğini öğrenmesi, bildiğini halka öğretmesi gerekir. /6189
49ـ عَلَى العالِمِ أنْ يَعْمَلَ بِما عَلِمَ, ثُمَ يَطْلُبُ تَعَلُّمَ ما لَمْ يَعْلَمْ /6196.
49- Alim bildiğine amel etmeli, daha sonra bilmediğini de öğrenmelidir. /6196
50ـ عالِمٌ مُعانِدٌ خَيْرٌ مِنْ جاهِلٍ مُساعِدٍ /6828.
50- Alim düşman, dost cahilden daha hayırlıdır. /6297
51ـ كُلُّ عالِمٍ خائِفٌ /6828.
51- Her alim (Allah’tan) korkandır. /6828
52ـ كَمْ مِنْ عالِمٍ فاجِرٍ وَعابِدٍ جاهِلٍ فَاتَّقُوا الفاجِرَ مِنَ العُلَماءِ والجاهِلَ مِنَ الْمُتَعَبِّدينَ /6970
52- Ne kadar da günahkâr alim ve cahil âbid vardır. Alimlerin günahkârlarından ve ibadet edenlerin cahillerinden uzak durun. /6970
53ـ كَفى بِالعالِمِ جَهْلاً أنْ يُنافِىَ عَمَلُهُ /07063
53- Alimin cahilliğine ameli ile sözünün farklı olması yeterlidir. /7063
54ـ كُنْ عالِماً ناطِقاً, أوْ مُسْتَمِعاً واعِياً وَ إيّا كَ إنْ تَكُونَ الثّالِثَ /07155
54- Ya konuşan alim veya dinleyen cahil ol. Üçüncüsü olmaktan sakın. /7155
55ـ كُنْ عالِماً بِالحَقِّ عامِلاً بِهِ , يُنْجِكَ اللهُ سُبْحانَهُ /07188
55- Hak üzere ve hakka amel eden alim olursan Allah seni kurtarır. /7188
56ـ لَوْ أنَّ أهْلَ العِلْمِ حَمَلُوهُ بِحَقِّهِ لأحَبَّهُمُ اللهُ وَ مَلائِكَتُهُ, وَلكِنَّهُمْ حَمَلُوهُ لِطَلَبِ الدُّنيا, فَمَقَتَهُمُ اللهُ تَعالى وَ هانُوا عَلَيْهِ /7581.
56- Eğer ilim ehli, ilmi hak üzere taşısalardı, şüphesiz Allah ve melekleri onları severdi. Ama (ne yazık ki) onu dünya için taşıdılar, sonra da Allah onları düşman bilip zelil etti. /7581
57ـ مَنْ عَلِمَ أحْسَنَ السُّؤالَ /7674.
57- Alim olan (öğrencinin) sorusu güzelleşir. /7674
58ـ مَنْ عَلِمَ عَمِلَ /7679.
58- Alim olan amel eder. /7679
59ـ مَنْ عَلِمَ (عَمِلَ) اهْتَدى /7735.
59- Bilen hidayet olur. /7735
60ـ مَنْ أضَاعَ عِلْمَهُ اِلْتَطَمَ /7773.
60- İlmini heder eden tokat yer. /7773
61ـ مَنْ وقر عالما فقد وقر ربه /7773.
61- Alime saygı gösteren, gerçekte Rabb’ine saygı göstermiştir. /8704
62ـ مَنْ لَمْ يَتَعاهَدْ عِلْمَهُ فِي الْخَلإَ فَضَحَهُ فِي المَلإَِ /9089.
62- Gizlide ilminin olumlu halini korumayanı, açıkta ilmi rezil eder. /9089
63ـ مَنِ ادَّعى مِنَ العِلْمِ غَايَتَهُ فَقَدْ أظْهَرَ مِنْ جَهْلِهِ نِهايَتَهُ /9193.
63- Kim ilmin sonuna (ulaştığını) iddia ederse şüphesiz cehaletinin nihayet derecesini izhar etmiştir. /9193
64ـ مِنَ المَفْرُوضِ عَلى كُلِّ عالِمٍ أنْ يَصُونَ بِالوَرَعِ جانِبَهُ, وَ أنْ يَبْذُلَ عِلْمَهُ لِطالِبِهِ /9365.
64- Her alime vacip olan, kendisini dindarlığı ile koruyup isteyene ilmini verip esirgememesidir. /9365
65ـ مِنْ فَضْلِ عِلْمِكَ اِسْتِقْلالُكَ لِعِلْمِكَ (لِعَمَلِكَ )/9420.
65- İlmini veya amelini az saymak ilminin faziletlerindendir. /9420
66ـ ما عَلِمَ مَنْ لَمْ يَعْمَلْ بِعِلْمِهِ /9512.
66- İlmine amel etmeyen alim değildir. /9512
67ـ ما أكْثَرَ مَنْ يَعْلَمُ العِلْمَ وَلا يَتَّبِعُهُ /9522.
67- İlmi bilip de ona amel etmeyen nede çoktur! /9522
68ـ ما أخَذَ اللهُ سُبْحانَهُ عَلَى الجاهِلِ أنْ يَتَعَلَّمَ حَتّى أخَذَ عَلَى العالِمِ أنْ يُعَلِّمَ /9650.
68- Allah, alime niçin öğretmediğini sormadan cahile niçin öğrenmediğini sormaz. /9650
69ـ ما قَصَمَ ظَهْري إلاّ رَجُلانِ: عالِمٌ مُتَهَتِّكٌ وَ جاهِلٌ مَتَنَسِّكٌ, هذا يُنَفِّرُ عَنْ حَقِّهِ بِهَتْكِهِ, وَ هذا يَدْعُو إلى باطِلِه بِنُسْكِهِ /9665.
69- Belimi iki kişi kırdı: Hayasız alim ve züht hayatı süren cahil. Alim hayasızlığından dolayı (halkı) haktan nefret ettirir, cahil ise ibadeti ile (onları) batıla davet eder. /9665
70ـ مُنافَسَةُ (مُـناقَشَـةُ) العُلَماءِ تُنْتِجُ فَوائِدَهُمْ, وَ تكْسِبُ فَضائِلَهُمْ /9804
70- Alimler ile müzakere edin, tartışın; böylece onlardan yararlanır, faziletlerini ele getirirsiniz. /9804
71ـ هَلَكَ خُزّانُ الأمْوالِ وَهُمْ أحْياءٌ, وَ العُلَماءُ باقُونَ ما بَقِيَ اللَّيْلُ وَالنَّهارُ, أعْيانُهُمْ مَفْقُودَةٌ وَأمْثالُهُمْ فِي القُلُوبِ مَوْجُودَةٌ /10032.
71- Hayattayken mallarını üst üste yığanlar helak oldular. Alimler ise gece ve gündüz var olduğu müddetçe kaldılar. Bedenleri olmasa da kalplerde her zaman yaşayacaklardır. /10032
72ـ لا تَزْدَرِيَنَّ العالِمَ وَإنْ كانَ حَقيراً /10280.
72- Alim hakir de olsa onu küçümseme. /10280
73ـ لا زَلَّةَ أشَدُّ مِنْ زَلَّةِ عالِمٍ /10674.
73- Alimin hatasından daha büyük hata yoktur. /10674
74ـ لا يَكُونُ العالِمُ عالِماً حَتّى لا يَحْسُدَ مَنْ فَوْقَهُ, وَ لايَحْتَقِرَ مَنْ دُونَهُ, وَلا يَأْخُذَ عَلى عِلْمِهِ شَيْئاً مِنْ حُطامِ الدُّنيا /10921.
74- Kendisinden üstün olana haset etmeyen, aşağıdakileri küçük saymayan ve ilmine dünya odunundan katmayan, gerçek alimdir. /10921
75ـ يَنْبَغي أنْ يَكُونَ عِلْمُ الرَّجُلِ زائِداً عَلى نُطْقِهِ, وَ عَقْلُهُ غالِباً عَلى لِسانِهِ /10946.
75- İnsana yakışan amelinin sözünden fazla olması ve aklının diline galip gelmesidir. /10946
76ـ آفَةُ العامَّةِ العالِمُ الفاجِرُ /3952.
76- Halkın afeti günahkâr alimdir. /3952
ALLAH DÜŞMANI
ـ مَنْ يَكُنِ اللهُ سُبْحانَهُ خَصْمَهُ يُدْحِضْ حُجَّتَهُ، وَيُعَذِّبْهُ فِي الدُّنيا وَمَعادِهِ/ 8251.
1- Allah kime düşman kesilirse hüccetini ondan kaldırır (mazeretini kabul etmez) ve onu dünyada ve ahirette azaplandırır. /8251
2ـ مَنْ يَكُنِ اللهُ خَصْمَهُ يُدْحِضْ حُجَّتَهُ، وَيَكُنْ لَهُ حَرباً/ 8817.
2- Allah kime düşman olursa hüccetini ondan kaldırır ve onunla savaşır. /8817
ALLAH HAKLARI
1ـ إعْطاءُ هذا المالِ في حُقوقِ اللهِ دَخَلٌ في بابِ الْجُودِ/ 2074.
1- İmam (a.s) elindeki bir miktar parayı göstererek şöyle buyurdu:
Bu malı Allah’ın haklarını yerine getirmek için harcamak, cömertlik diyarına girmek demektir. /2074
2ـ أخْرِجْ مِنْ مالِكَ الْحُقُوقَ، وأشْرِكْ فيهِ الصَّديقَ، ولْيَكُنْ كَلامُكَ في تَقْديرٍ، وهِمَّتُكَ في تَفْكيرٍ، تَأمَنِ الْمَلامَةَ وَالنَّدامَةَ/ 2448.
2- Malından (Allah'ın) haklarını çıkar; dostunu ona ortak et; sözün ölçülü, çaban düşünmek olsun; (böyle yap ki) kınanmaktan ve pişmanlıktan güvende olasın. /2448
3ـ حَقُّ اللهِ سُبْحانَهُ عَلَيْكُمْ في اليُسْرِ البِرُّ والشُّكرُ وفِي العُسْرِ الرِّضا والصَّبْرُ/ 4918.
3- Allah’ın sizin üzerinizdeki hakkı, genişlikte iyilikte bulunmak ve şükretmek, darlıkta ise razı olmak ve sabır göstermektir. /4928
ALLAH İÇİN TERK ETMEK
1ـ مَن تَرَكَ للهِ سُبحانَهُ شَيئاً عَوَّضَهُ اللهُ خَيراً مِمّا تَرَكَ/ 8909.
1- Allah için bir şeyi terk edene Allah, terk ettiğinin karşılığında ondan daha hayırlısını verir. 8909
ALLAH İLE SAF, TEMİZ, DOĞRU OLMAK
1ـ مَنْ صَلُحَ مَعَ اللهِ سُبْحانَهُ لَمْ يَفْسُدْ مَعَ أحَدٍ/ 8621.
1- Allah ile saf doğru olup (arasını düzeltenin) kimseyle arası bozulmaz. /8621
ALLAH VE SIFATLARI
1ـ خَرَقَ عِلْمُ اللهِ سُبْحانَهُ باطِنَ غَيْبِ السُّتَراتِ، وَأحاطَ بِغُمُوضِ عَقائِدِ السَّريراتِ/ 5053.
1- Allah'ın ilmi gizemlerle örtülü sırları yırtar, anlaşılmaz esrarlı düşünceleri kuşatır. /5053
2ـ كُلُّ مُسَمّىً بِالوَحْدَةِ غَيرُ اللهِ سُبْحانَهُ قَليلٌ، وَكُلَّ عَزيزٍ غَيرُهُ ذَليلٌ، وَكُلُّ قَويٍّ غَيرُهُ ضَعيفٌ، وَكُلُّ مالِكٍ غَيرُهُ مَمْلُوكٌ، وكُلُّ عالِمٍ غَيرُهُ مُتَعَلِّمٌ، وَكُلُّ قادِرٍ غيرُهُ يَقْدِرُ وَيَعْجِزُ/ 6877.
2- Allah'tan başka "teklik" ile isimlendirilen her şey azdır; ondan başka aziz olan her şey zelildir; ondan başka bütün güçlüler zayıftır; onun dışında bütün padişahlar köledir; ondan başka bütün bilginler öğrencidir ve ondan başka bütün kudret sahipleri acizdir. /6877
3ـ كُلُّ باطِنٍ عِندَ اللهِ جَلّتْ آلاؤُهُ ظاهرٌ/ 6890.
3- Yüce Allah'ın katında her gizli, açıktır. /6890
4ـ كُلُّ سِرٍّ عِندَ اللهِ عَلانيَةٌ/ 6891.
4- Allah katında her sır, aşikârdır. /6891
5ـ مَنْ تَفَكَّرَ في ذاتِ اللهِ اَلْحَدَ (تَزَنْدَقَ)/ 8487.
5- Allah'ın zâtında düşünen bâtıla sapar. /8487
6ـ مَا كانَ اللهُ سُبْحانَهُ لِيُضِلَّ أحَداً وَلَيسَ اللهُ بِظَلاّمٍ لِلْعَبيدِ/ 9627.
6- Allah kimseyi saptırmaz; zira Allah, kullarına zulmetmez. /9627
7ـ ما أعظَمَ حِلْمَ اللهِ سُبْحانَهُ عَنْ أهْلِ العِنادِ، وَما أكْثَرَ عَفْوَهُ عَنْ مُسرِ في العِبادِ/ 9641.
7- İnatçılara karşı Allah'ın sabrı ne de büyük ve haddi aşanlara karşı affı ne de çok! /9641
8ـ ما أعْظَمَ اللّهُمَّ ما نَرى مِنْ خَلْقِكَ، وَما أصغَرَ عَظيمَهُ في جَنْبِ ما غابَ عَنّا مِنْ قُدْرَتِكَ/ 9646.
8- Allah'ım! Senin yarattıkların bize nasıl da büyük görünüyor ve kudretinden yana bize gizli olan şeyler katında onların azameti nasıl da küçük! /9646
9ـ ما أهْولَ اللّهُمَّ ما نُشاهِدُهُ مِنْ مَلَكُوتِكَ، وَما أحقَرَ ذلِكَ فيما غابَ عنَّا مِنْ عظيمِ سُلْطانِكَ/ 9647.
9- Melekutundan gördüklerimiz ne de ürkütücüdür ve bu, saltanatının azametinden bize gizli olan şeyler katında ne de küçüktür. /9647
10ـ هُوَ اللهُ الَّذي تَشْهَدُ لَهُ أعْلامُ الوُجودِ على قَلْبِ ذي الجُحُود/ 10045.
10- O, öyle bir Allah'tır ki tüm varlık alemi inkârcıların kalplerinden ona haber verir, tanıklık eder. /10045
11ـ لا تُدْرِكُ اللهُ جلَّ جَلالُهُ العُيُونُ بِمُشاهَدَةِ الأعيانِ، لكن تُدْرِكُهُ القُلُوبُ بِحَقائقِ الإيمانِ/ 10858.
11- Gözler Allah'a bakarak onu görmez; onu ancak kalpler iman hakikatleriyle görür. /10858
12ـ كَيفَ يَضيعُ مَنِ اللهُ كافِلُهُ؟!/ 6982.
12- Allah'ın kefil olduğu kimse nasıl heder olur? /6982
13ـ ما خلَقَ اللهُ سُبْحانَهُ أمْراً عَبَثاً فَيَلْهُوَ/ 9606.
13- Allah, oyun olsun diye boş bir iş yapmamıştır. /9606
14ـ ما ترَكَ اللهُ سُبْحانَهُ أمْراً سُدىً فَيَلْغُوَ/ 9607.
14- Allah, hiçbir işi askıya almadı ki onu ortadan kaldırsın. /9607
15ـ قَدْ أحاطَ عِلْمُ اللهِ سُبْحانَهُ بِالبَواطِنِ، وَأحصَى الظَّواهِرَ/ 6677.
15- Allah'ın ilmi bâtınları kuşatmış, zahirleri zaptetmiştir. /6677
16ـ قَدْ سَمَّى اللهُ سُبْحانَهُ آثارَكُمْ، وَعَلِمَ أعْمالَكُمْ، وَكَتَبَ آجالَكُمْ/ 6700.
16- Şüphesiz Allah, eserlerinizi adlandırmıştır; amellerinizi bilir, ecellerinizi yazar. /6700
17ـ لَمْ يَخْلُقِ اللهُ سُبْحانَهُ الخَلْقَ لِوَحْشَةٍ وَلَمْ يَسْتَعْمِلْهُمْ لِمَنْفَعةٍ/ 7554.
17- Allah, mahlukatını korkmaları için yaratmaz ve bir çıkar elde etmek için onları kullanmaz. /7554
18ـ لَمْ يَخْلُقْكُم اللهُ عَبَثاً، وَلَمْ يَتْرُكْكُمْ سُدىً، ولَمْ يَدَعْكُمْ في ضلالَةٍ وَلا عمى/ 7561.
18- Allah, sizi boş yere yaratmamış, başıboş bırakmamış, sapkınlığa ve körlüğe terk etmemiştir. /7561
19ـ اعْجِبُوا لِهذا الإنسانِ يَنْظُرُ بِشَحْمٍ وَيَتَكَلَّمُ بِلَحمٍ ويَسْمَعُ بِعَظْمٍ وَيَتَنَفَّسُ مِنْ خَزْمٍ/ 2566.
19- İbret alın şu insandan; (nasıl da) yağ parçasıyla görüyor, et parçasıyla konuşuyor, kemikle duyuyor ve bir delikten nefes alıyor. /2566
9
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
20ـ وَقالَ في توحيدِ اللهِ تعالى: غَوْصُ الفِتَنِ لا يُدْرِكُهُ وَبُعدُ الهِمَمِ لا يَبْلُغُهُ/ 6432.
20- Allah'ın birliği hakkında şöyle buyurdu: Derin düşünceler onu anlayamaz ve azmin yüksekliği onun künhüne varamaz. /6432
21ـ تَعْنُو الوُجُوهُ لِعَظَمَةِ اللهِ، وَتَجِلُّ القُلُوبُ مِنْ مَخافَتِهِ، وَتَتَهالَكُ النُفُوسُ على مَراضيهِ/ 4538.
21- Yüzler Allah'ın azametine boyun eğdi, kalpler onun heybetinden korktu ve canlar onun rızalığı için kendini helak etti. /4538
22ـ التَّوحيدُ حَياةُ النَّفْسِ/ 540.
22- Tevhid, nefsin hayatıdır. /540
23ـ اَلتَّوحيدُ أنْ لا تَتَوَهَّمَ/ 1163.
23- Tevhid, vehimlere kapılmaman demektir. /1163
24ـ قَدْ نَجا مَنْ وَحَّدَ (وَجَدَ، وُحِدَ)/ 6630.
24- Allah'ı bir bilen kurtulmuştur. /6630
25ـ وقال (ع) في تَوحيدِ اللهِ: قَريبٌ مِنَ الأشياءِ غَيرُ مُلابِسٍ، بعيدٌ مِنْها غَيْرُ مُبايِنٍ/ 6794.
25- Allah'ın sıfatları ve birliği hakkında şöyle buyurdu: Varlıklara yakındır, onlara karışmaz; onlardan uzaktır, ayrı olmaz. /6794
26ـ وقال (ع) في توحيدِ اللهِ سُبْحانَهُ: لَيسَ في الأشياءِ بِوالِجٍ وَلا عَنْها بِخارجٍ/ 7522.
26- Allah'ın sıfatları ve birliği hakkında şöyle buyurdu: Varlıklara nüfuz etmemiştir; onların dışında da değildir. /7522
27ـ لَوْ كانَ لِرَبِّكَ شَريكٌ لأتَتْكَ رُسُلُهُ/ 7575.
27- Eğer rabbinin ortağı olsaydı, şüphesiz, resulleri seni davete gelirdi. /7575
28ـ مَنْ وَحَّدَ اللهَ سُبْحانَهُ لَمْ يُشَبِّهْهُ بِالخَلْقِ/ 8648.
28- Allah'ı bir bilen, onu yaratıklarına benzetmez. /8648
29ـ لَمْ تَرَهُ سُبْحانَهُ العُقُولُ فَتُخْبِرَ عَنْهُ، بَلْ كان تعالى قَبلَ الواصِفينَ بِهِ لَهُ/ 7556.
29- Akıllar onu görmedi ki ondan haber versinler. Bilakis Allah, onu tanıtanlardan önceydi. /7556
30ـ لَمْ يُطْلِعِ اللهُ سُبْحانَهُ العُقُولَ عَلى تَحديدِ صِفَتِهِ، وَلَمْ يَحْجُبْها عَنْ واجِبِ مَعرِفَتِهِ/ 1353.
30- Allah, akıllara vasıflarını sınırlamalarını bildirmedi ama, onu tanımanın vacipliğine de engel olmadı. /1353
31ـ لَمْ يَتَناهُ سُبْحانَهُ في العُقُولِ فَيَكُونَ في مَهَبِّ فِكْرِها مُكَيِّفاً وَلا في رَوِيَّاتِ خَواطِرِها مُحَدَّدَاً مُصَرَّفاً/ 7559.
31- Allah, akıllarda sınırlı değildir ki, düşüncelerin estiği yerde bir nitelenen; görüş belirtilen yerde zihinlerdeki tasarruf edilen ve sınırı çizilen bir şey olsun. /7559
32ـ لَمْ يَحْلُلِ اللهُ سُبْحانَهُ في الأشياءِ فَيكُونَ (فَيُقالَ هُوَ فيها كائِنٌ)/ فيها كائناً ولَمْ يَنْأ عَنْها فَيُقالَ هو عَنْهَا بائنٌ/ 7562.
32- Allah, varlıklarda hulûl etmemiştir ki orada kendine yer edinsin; onlardan uzak da değildir ki onlardan ayrıdır densin. /7562
33ـ مَنِ اسْتَأذَنَ علَى اللهِ أذِنَ لَهُ/ 8291.
33- Kim Allah'tan giriş izni isterse, Allah da ona izin verir. /8291
ALLAH YOLUNDA ÖLDÜRMEK
1ـ إنَّ أكْرَمَ الْمَوتِ القَتْلُ، وَ الَّذي نَفْسي بِيَدِهِ لألْفُ ضَرْبَةٍ بِالسَّيْفِ أهْوَنُ (عَلَيَّ) مِنْ ميتَةٍ عَلَي الفِراشِ / 3629.
1- Şüphesiz en değerli ölüm, (Allah yolunda) öldürülmektir. Canım elinde olan Allah'a ant olsun ki bin kılıç darbesiyle ölmek, yataktaki ölümden daha kolaydır. /3629
ALLAH’A ÜMİT BAĞLAMAK
1ـ اِجْعِلُوا كُلَّ رَجائِكُمْ لِلّهِ سُبْحانَهُ، وَلا تَرْجُوا أحَداً سِواهُ فَإنَّهُ ما رَجا أحدٌ غَيْرَ اللهِ تعالى إلاّ خابَ/ 2511.
1- Tüm ümitlerinizi Allah’tan yana kılın ve ondan başkasından ümit etmeyin. Zira Allah’tan başkasına umutlu olan ümitsizliğe kapılır. /2511
2ـ أعْظَمُ البَلاءِ اِنْقِطاعُ الرَّجاءِ/ 2860.
2- Belaların en büyüğü ümidi kesmektir. /2860
3ـ الرَّجاءُ لِرَحْمَةِ اللهِ أنْجَحُ/ 1321.
3- Allah’ın rahmetine umutlu olmak, zafere daha yakın olmak demektir. /1321
4ـ إنَّكُمْ إنْ رَجَوْتُمُ اللهَ بَلَغْتُمْ آمالَكُمْ، وَإنْ رَجَوْتُمْ غَيرَ اللهِ خابَتْ أمانيُّكم وآمالُكُم/ 3854.
4- Şüphesiz Allah’a karşı umutlu olsanız arzularınıza ulaşırsınız; ama ondan başkasına umutlu olursanız hem arzularınız, hem de umutlarınız suya düşer. /3854
5ـ رُبَّ رَجاءٍ يُؤَدّي إلى حِرْمانٍ/ 5307.
5- Nice umutlar vardır ki ümitsizliğe dönüşür. /5307
6ـ رُبَّ رَجاءٍ خائِبٍ لأمَلٍ كاذِبٍ/ 5312.
6- Nice ümitsiz edici umutlar vardır ki yalancı arzular içindir. /5312
7ـ كُنْ لِما لا تَرجُو أقْرَبُ مِنْكَ لِما تَرْجُوا/ 7151.
7- Umutlu olmadığın şeye ümit ettiğin şeyden daha yakın ol. /7151
8ـ لِكُلِّ غَيْبَةُ إيابٌ/ 7272.
8- Her gidenin/ yitenin bir dönüşü vardır. /7272
9ـ لَرُبَّما قَرُبَ البَعيدُ وَبَعُدَ القَريبُ/ 7400.
9- Uzak olan yakın, yakın olan da uzak olabilir. /7400
10ـ مَنْ رَجاكَ فَلا تُخَيِّبْ أمَلَهُ/ 8067.
10- Sana umudu olanı ümitsiz etme. /8067
11ـ مَنْ لَمْ تَعْرِفِ الكَرَمَ مِنْ طَبْعِهِ فَلا تَرْجُهُ/ 8975.
11- Fazlını ve keremini huyundan çıkaramadığın kimseye umutlu olma. /8975
12ـ مَنْ ذَا الَّذي يَرْجُو فَضْلَكَ إذا قَطَعْتَ ذَوي رَحِمِكَ/ 9058.
12- Yakınlarınla irtibatını kestiğin halde senden üstünlük bekleyen kimdir? /9058
13ـ مَنْ جَعَلَ اللهَ سُبْحانَهُ مُؤْئِلَ رَجائِهِ كَفاهُ أمْرَ دينِهِ وَدُنياهُ/ 9070.
13- Kim Allah’ı umudunun dönüş yeri olarak görürse bu dünyasına da, ahiretine de yeter. /9070
14ـ مَنْ هانَتْ عَلَيهِ نَفْسُهُ فَلا تَرْجُ خَيْرَهُ/ 9087.
14- Nefsi, aleyhine ihanet eden kimseden hayrını umma! /9087
15ـ مَنْ كَفَّ شَرَّهُ فَارْجُ خَيْرَهُ/ 9198.
15- Kötülüğünü kontrol eden kimsenin hayrına ümitli ol. /9198
16ـ لا تَرْجُ إلاّ رَبَّكَ/ 10162.
16- Allah’tan başkasına ümit etme. /10162
17ـ لا تَرْجُ مَا تُعَنَّفُ بِرَجائِكَ/ 10180.
17- Ümit etmekle kınandığın şeyi ümit etme. /10180
18ـ لا تُخاطِرْ بِشَيْءٍ رَجاءَ أكْثَرَ مِنْهُ/ 10202.
18- Ümidi, ondan daha fazla bir şeyle tehlikeye atma. /10202
19ـ لا تَرْجُوَنَّ فَضْلَ مَنَّانٍ، وَلا تَأتَمِنِ الأحْمَقَ وَالخَوَّانَ/ 10206.
19- Sakın iyiliğinden dolayı minnet edene umutlu olma, ahmağa ve çokça hıyanet edene de güvenme! /10206
20ـ يَا أبا ذَرّ إنَّكَ (إنْ) غُضِبْتَ لِلّهِ فَارْجُ مَنْ غُضِبْتَ لَهُ، إنَّ القَوْمَ خافُوكَ على دُنْياهُمْ،
وَخِفْتَهُم على دينِكَ، فَاتْرُكْ في أيْديهِمْ ما خافُوكَ عَلَيْهِ، وَاهْرُبْ مِنْهُمْ بِما خِفْتَهُمْ عَلَيْهِ، فَما أحْوَجَهُمْ إلى ما مَنَعْتَهُمْ، وَما أغْناكَ عَمَّا
مَنَعُوكَ، وَلَوْ أنَّ السَّماواتِ وَالأرضَ كانَتا على عَبْد رَتْقاً ثُمَّ اتَّقَى اللهَ لَجَعَلَ لَهُ مِنْهُما مَخْرَجاً، فلا
يُؤْنِسَنَّكَ إلاَّ الحَقُّ، وَلا يُوحِشَنَّكَ إلاَّ الباطِلُ، فَلَو قَبِلْتَ دُنياهُمْ لأَحَبُّوكَ، وَلَوْ قَرَضْتَ مِنْها لأَمِنُوكَ/ 11002.
20- Ey Ebu Zer! Şüphesiz sen Allah için gazap ettin; o halde kimin için gazap etmişsen ona umutlu ol! Şüphesiz bu kavim (3. halife Osman ve taraftarları) dünyalarından ötürü senden korktular ve sen de dininden ötürü onlardan korktun; öyleyse neden ötürü senden korkmuşlarsa bırak onlarda kalsın ve neden ötürü onlardan korktuysan onunla kaç onlardan.
Nasıl da muhtaçtır onlar senin men ettiğin şeye; nasıl da meyilsizsin onların seni men ettikleri şeye! Gökler ve yerler bir kula kapansa, ve o kul sadece Allah’tan korkup çekinse Allah da bir çıkış yolu gösterir, kurtarır onu oradan.
O halde (bilesin ki) seninle dost olan, ülfet kuran ancak ve ancak Hak’tır; çekinmen gereken, seni korkutan biri varsa o da bâtıldır. Onların dünyasını kabul etseydin muhakkak severlerdi seni; onların dünyasından kendine bir pay ayırsaydın emin olurlar, sana aman verirlerdi. /11002
ALLAH’IN HİLESİ
1ـ مَنْ أمِنَ مَكْرَ اللهِ هَلَكَ / 8375.
1- Kendisini Allah'ın hilesinden emniyette gören helak olmuştur. /8375
2ـ مَنْ أمِنَ الْمَكْرَ لَقِيَ الشَّرَّ / 8373.
2- Kendisini (Allah'ın) hilesinden emniyette gören şerle karşılaşır. /8773
ALLAH’IN YARDIM ETTİĞİ KİMSE
1ـ مَنْ يَكُنِ اللهُ نَصِيرَهُ يَغْلِبُ خَصْمَهُ وَ يَكُنْ لَهُ حِزْباً / 8818.
1- Allah'ın yardım ettiği kimse, düşmanına galip gelir ve bir orduya sahip olur. /8818
ALLAH’TAN YARDIM DİLEME/ALLAH’A SARILMA
1ـ مَنِ اعْتَصَمَ بِاللهِ نَجّاهُ /7826.
1- Allah’a sarılanı Allah kurtarır. /7826
2ـ مَنِ اعْتَصَمَ بِاللهِ لَمْ يَضُرَّهُ شَيْطانٌ /8035.
2- Allah’a sarılana şeytan zarar veremez. /8035
3ـ مَنِ اعْتَصَمَ بِاللهِ عَزَّ مَطْلَبُهُ /8324.
3- Allah’a sarılan dileğine ulaşır. /8324
4ـ اَلْجِئْ نَفْسَكَ فِي الأُمُورِ كُلِّها إلى إلهِكَ, فَإنَّكَ تُلْجِئُها إلى كَهْفٍ حَريزٍ /2389.
4- Bütün işlerinde nefsini Allah’a sığınmaya mecbur kıl; zira kendini sağlam bir sığınakla korumuş olursun. /2389
5ـ اِعْتَصِمْ في أحْوالِكَ كُلِّها بِاللهِ, فَإنَّكَ تَعْتَصِمُ مِنْهُ سُبْحانَهُ بِمانِعٍ عَزيزٍ /2390.
5- Her durumda Allah’a sarıl! Zira sen ondan yardım istiyorsun; Allah ise alıkoyan, galip gelendir. /2390
6ـ عَلَيْكَ بِالاِعْتِصامِ بِاللهِ في كُلِّ أُمُورِكَ , فَإنَّها عِصْمَةٌ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ /6125.
6- Bütün işlerinde Allah’a sarıl! Zira o, (insanı) her şeyden koruyandır. /6125
ALLAH'A BORÇ VERMEK
1ـ مَنْ أقْرَضَ اللهَ جَزاهُ / 8072.
1- Kim Allah'a borç verirse Allah da onu ödüllendirir. /8072
2ـ اِغْتَنِمْ مَنِ اسْتَقْرَضَكَ في حالِ غِناكَ لِيَجْعَلَ قَضاءَهُ (قَضاهُ) في يَوْمِ عُسْرَتِكَ / 2370.
2- Zor gününde[12] ödemek için rahat gününde senden borç isteyeni ganimet say. /2370
ALLAH'A GÜVENMEK(1)
1ـ مَن وَثِقَ بِاللهِ غَنِيَ / 7806.
1- Allah'a güvenen güçlü olur. /7806
2ـ مَنْ وَثِقَ بِاللهِ تَوَكَّلَ / 8069.
2- Allah'a güvenen O'na tevekkül eder. /8069
3ـ مَنْ وَثِقَ بِاللهِ صانَ يَقينَهُ / 8264.
3- Allah'a güvenen yakinini korumuştur. /8264
4ـ مَنْ وَثِقَ بِأنَّ ما قَدَرَ اللهُ لَهُ لَنْ يَفُوتَهُ اسْتَراحَ قَلْبُهُ / 8763.
4- Allah'ın kendisine takdir ettiği şeye güvenen, asla onu kaybetmeyecek ve kalbi rahat olacaktır. /8763
5ـ رُبَّ واثِقٍ خَجِلٍ / 5268.
5- (Allah’tan başkasına) güvenen niceleri utanç duymuştur. /5268
ALLAH'A GÜVENMEK(2)
1ـ أصْلُ الرّضا حُسْنُ الثّقَةِ بِاللهِ/ 3085.
1- Asıl hoşnutluk Allah'a güvenmektir. /3085
2ـ الثّقَةُ بِاللهِ أقْوى أمَلٍ/ 605.
2- Allah'a güven, umutların en sağlamıdır. /605
ALLAH'A KOŞMAK
1ـ فِرُّوا إلى اللهِ سُبْحانَهُ وَ لا تَفِرُّوا مِنْهُ فَإنَّهُ مُدْرِكُكُمْ وَ لَنْ تُعْجِزُوهُ / 06570
1- Allah'a doğru koşun ve ondan kaçmayın; Zira o sizi bulur ve siz (kaçmakla) onu yoramazsınız. /6570
ALLAH'A SIĞINAN
1ـ جارُ اللهِ سُبحانَهُ آمِنٌ، وَعَدُوّهُ خائفٌ/ 4730.
1- Allah'a sığınan güvende, ona düşman olan ise korkudadır. /4730
2ـ جِوارُ اللهِ مَبْذولٌ لِمَنْ أطاعَهُ وَتَجَنَّبَ مُخالَفَتَهُ/ 4736.
2- Allah'ın dergâhı, ona itaat edene ve ona karşı gelmekten kaçınana bahşedilmiştir. /4736
ALLAH'A ULAŞMAK
1ـ لَنْ تَتَّصِلَ بِالخالِقِ حَتّي تَنْقَطِعَ عَنِ الخَلْقِ / 7429.
1- Halktan kopmadığı müddetçe Allah'a ulaşamazsın. /7429
2ـ الوُصْلَةُ بِاللهِ فِي الاِنْقِطاعِ عَنِ النّاسِ / 1750.
2- Allah'a ulaşmak, halktan kopmakla olur. /1750
ALLAH'A YAKIN OLMAK
1ـ ثَمَرَةُ الاُنْسِ بِاللهِ الاسْتيحاشُ مِنَ النّاسِ/ 4628.
1- Allah'a yakın olmanın meyvesi, insanlardan ürkmek/ uzaklaşmaktır. /4628
2ـ كَيْفَ يأنَسُ باللهِ مَنْ لا يَسْتَوْحِشُ مِنَ الخَلْقِ؟!/ 7003.
2- Halktan ürkmeyen/ uzaklaşmayan nasıl Allah'a yakın olabilir? /7003
3ـ مَنْ اَنِسَ باللهِ اسْتَوْحَشَ مِنَ النّاسِ/ 8122.
3- Allah'a yakın olan insanlardan ürker/ uzaklaşır. /8122
4ـ مَنِ اسْتَوْحَشَ عَنِ النّاسِ أنِسَ باللهِ سُبْحانَهُ/ 8811.
4- İnsanlardan ürken/ uzaklaşan, Allah'a yaklaşır. /8811
ALLAH'A YAKLAŞMAK
1ـ التَّقَرُبُ إلَي اللهِ تَعالي بِمَسْئَلَتِهِ، وَ إلَي النّاسِ بِتَرْكِها / 1801.
1- Allah-u Teala'ya yaklaşmak ondan istemekle, halka yaklaşmak ise isteği terk etmekledir. /1801
2ـ اِجْعَلْ شَكْواكَ إلي مَنْ يَقْدِرُ عَلي غِناكَ / 2473.
2- Şikâyetini, seni güçlü kılacak birine götür. /2473
3ـ تَقَرَّبْ إلَي اللهِ سُبْحانَهُ فَإنَّهُ يُزْلِفُ الْمُتَقَرِّبينَ إلَيْهِ / 4505.
3- Allah'a yaklaş; şüphesiz o, yaklaşmak isteyenleri kendisine yaklaştırır. /4505
4ـ تَقَرَّبْ إلَي اللهِ سُبْحانَهُ بِالسُّجُودِ وَ الرُّكُوعِ وَالْخُضُوعِ لِعَظَمَتِهِ وَالْخُشُوعِ (الخُنُوعِ) / 4560.
4- Allah'ın yüceliği karşısında ona secde, rüku, huzû ve huşû ederek yaklaş. /4560
5ـ لا يُقَرِّبُ مِنَ اللهِ سُبْحانَهُ إلاّ كَثْرَةُ السُّجُوِد وَالرُّكُوعِ / 10888.
5- Çokça secde ve rüku etmedikçe Allah'a yaklaşılmaz. /10888
ALLAH'A YÖNELME
1ـ إنَّكُمْ إنْ أقْبَلْتُمْ عَلَي اللهِ أقْبَلْتُمْ، وَ إنْ أدْبَرْتُمْ عَنْهُ أدْبَرْتُمْ / 3852.
1- Şüphesiz ki sizler eğer Allah'a yönelseniz (kendi saadetinize) yönelmişsinizdir ve eğer ona sırt çevirirseniz (kendi saadetinize) sırt çevirmişsinizdir. /3852
2ـ بِالإقْبالِ تُطْرَدُ النُّحُوسُ / 4262.
2- (Allah'a) yönelmekle uğursuzluklar uzaklaşır. /4262
3ـ حُسْنُ الاِخْتيارِ، وَ اِصْطِناعُ الأحْرارِ، وَ فَضْلُ الاِسْتِظْهارِ، مِنْ دَلائِلِ الإقْبالِ / 4837.
3- İyi seçmek, özgür insanlara ihsan etmek ve çok destek edinmek, (talihin) insana yöneldiğinin kanıtlarındandır. /4837
4ـ لِكُلِّ إقْبالٍ إدْبارٌ / 7288.
4- Her talihin bir sırt çevirmesi vardır. /7288
5ـ مِنْ عَلاماتِ الإقْبالِ اِصْطناعُ الرِّجالِ / 9286.
5- İnsanlara ihsan etmek, saadetin ve talihin (insanlara) yönelmesinin belirtilerindendir. /9286
6ـ مِنْ عَلاماتِ الإقْبالِ: سَدادُ الأقْوالِ، وَ الرِّفْقُ فِي الأفْعالِ / 9431.
6- Sözlerin sağlamlığı ve davranışların yumuşaklığı, talihin (insana) yöneldiğinin belirtilerindendir. /9431
ALLAH'I UNUTMAK
1ـ مَنْ نَسِيَ اللهَ أنْساهُ نَفْسَهُ / 7797.
1- Kim Allah'ı unutursa Allah da onu kendisine unutturur. /7797
2ـ اَلنِّسْيانُ ظُلْمَةٌ وَ فَقْدٌ / 603.
2- (Allah'ı) unutmak, karanlığa (gömülmek) ve (hak yolu) kaybetmektir. /603
3ـ مَنْ نَسِيَ سُبْحانَهُ أنْساهُ اللهُ نَفْسَهُ وَ أعْمي قَلْبَهُ / 8875.
3- Kim Allah'ı unutursa Allah da onu kendisine unutturur ve kalbini köreltir. /8775
ALLAH'IN EMRİNİ AYAKTA TUTMAK
1ـ لا يُقيمُ أمْرَ اللهِ سُبْحانَهُ إلاّ مَنْ لا يُصانِعُ وَ لا يُخادِعُ، وَ لا تَغُرُّهُ الْمَطامِعُ/ 10813.
1- Allah'ın emrini gevşemeyen, aldatmayan ve hırslarına kanmayandan başkası ayakta tutmaz. /10813
ALLAH'IN EMRİNE TESLİM OLMAK
1ـ اَلتَّسليمُ أنْ لا تَتَّهِمَ/ 1164.
1- Teslim olmak, (Allah'ı zulüm vb. şeylerle) itham altına almamaktır. /1164
2ـ إنْ أسْلَمْتَ نَفْسَكَ لِلّهِ سَلِمَتْ نَفْسُكَ/ 3735.
2- Eğer nefsini Allah'ın emri karşısında teslim edersen nefsin sağlam kalır. /3735
3ـ سُنَّةُ الأَبْرارِ حُسْنُ الاِسْتِسْلامِ/ 5564.
3- İyi insanların sünneti ve adeti güzel itaat edip emre uymaktır. /5564
4ـ سالِمِ اللهَ تَسْلَمْ أُخْراكَ/ 5603.
4- Allah ile aranı düzelt (emirlerine) uy, böylece ahiretin güzel olsun. /5603
5ـ سَلِّمُوا لأمْرِ اللهِ، وَلأمْرِ وَلِيِّهِ، فَإنَّكُمْ لَنْ تَضِلُّوا مَعَ التَّسْليمِ/ 5606.
5- Allah'a ve onun velisinin emrine teslim olun; zira teslim olursanız hiçbir zaman sapıklığa düşmezsiniz. /5606
6ـ غَايَةُ التَّسْليمِ الفَوْزُ بِدارِ النَّعيمِ/ 6350.
6- Teslim olmanın/ emre uymanın akıbet ve neticesi, nimet vadisine ulaşmaktır. /6350
7ـ فِي التَّسْليمِ إيمانٌ/ 6483.
7- (Allah'a) teslim olmakta iman vardır. /6483
8ـ هُدِيَ مَنْ سَلَّمَ مَقادَتَهُ إلَى اللهِ وَرَسُوْلِهِ وَوَلِيِّ أمْرِهِ/ 10016.
8- Allah resulünün ve velisinin emirlerine teslim olan hidayet olmuştur. /10016
9ـ لا إيمانَ أفْضَلُ مِنَ الاِسْتِسْلامِ/ 10664.
9- İtaat ve emre uymaktan daha üstün iman yoktur. /10664
10ـ إنَّكَ إنْ سالَمْتَ اللهَ سَلِمْتَ وَفُزْتَ/ 3797.
10- Şüphesiz Allah ile barışırsan sağlam kalır, zafere ulaşırsın. /3796
11ـ أصْلُ الإيمانِ حُسْنُ التَّسْليمِ لأِمْرِ اللهِ/ 3087.
11- İmanın temeli, Allah'ın emrine güzel bir şekilde teslim olmaktır. /3087
12ـ مَنْ سالَمَ اللهَ سَلِمَ/ 7878.
12- Allah ile barışan kimse sağlam kalır. /7878
13ـ مَنْ سالَمَ اللهَ سَلَّمَهُ وَمَنْ حارَبَ اللهَ حَرَبَهُ/ 8979.
13- Allah kendisi ile barışanı, afiyet içinde korur; savaşan ile de savaşır. /8979
ALLAH'IN EVİ
1ـ زِيارَةُ بَيْتِ اللهِ أمْنٌ مِنْ عَذابِ جَهَنَّمَ/ 5473.
1- Allah'ın evini (Kâbe'yi) ziyaret etmek, cehennem azabından güvende olmak demektir. /5473
ALLAH'IN ORDUSU
1ـ أيَسُرّكَ أنَ تَكونَ مِنْ حِزْبِ اللهِ الغالِبينَ: اِتَّقِ اللهَ سُبْحانَهُ، وَأحْسِنْ في كُلِّ أمُورِكَ، فَإنَّ اللهَ معَ الّذينَ اتَّقَوْا والَّذينَ هُمْ مُحْسِنُونَ/ 2828.
1- Allah’ın galip ordusundan olmak seni sevindiriyor mu? Öyleyse Allah’tan çekin de bütün işlerinde iyilik yap; Zira Allah, çekinenler ve iyilik edenlerle beraberdir. /2828
ALLAH'TAN KOPMAK
1ـ مَنِ انْقَطَعَ إلي غَيْرِ اللهِ شَقِيَ وَ تَعَنّي / 8424.
1- Allah'tan kopup başkasına yüz çeviren zelil olur ve zahmete düşer. /8424
AMELLER / İŞLER
1ـ اَلْعَمَلُ بِلا عِلْمٍ ضَلالٌ /1588.
1- İlimsiz amel sapıklıktır. /1588
2ـ اَلْعَمَلُ الصَّالِحُ أفْضَلُ الزّادَيْنِ /1655.
2- Salih amel, iki azıktan en üstünüdür. /1655
3ـ اَلْعَمَلُ بِطاعَةِ اللهِ أرْبَحُ , وَلِسانُ الصِّدْقِ أزْيَنُ وَ أنْجَحُ /1862.
3- Allah’a itaat etmek, en karlı kazanç; doğru sözlü olmak, en güzel ziynet ve en üstün başarıdır. /1862
4ـ أعْمالُ العِبادِ فِي الدُّنيا نَصْبُ أعْيُنِهمْ فِي الآخِرةِ /1886.
4- Kulların dünyadaki amelleri kıyamette gözlerinin önüne dikilecektir. /1886
5ـ ألشَّرفُ عِنْدَ اللهِ سُبْحانَهُ بِحُسْنِ الأعْمالِ , لا بِحُسْنِ الأقْوالِ /1981.
5- Allah katında saygınlık, sözlerin güzelliğinde değil, amellerin güzelliğindedir. /1924
6ـ اَلتَّقْصِيرُ فِي العَمَلِ لِمَنْ وَثِقَ بِالثَّوابِ عَلَيْهِ غَبْنٌ /1981.
6- Amelin sevabına itimat edip inanan kimsenin, kusur etmesi zarardır. /1981
7ـ اِشْتِغالُ النَّفْسِ بِما لا يَصْحَبُها بَعْدَ المَوْتِ مِنْ أكْثَرِ الوَهْنِ /1982.
7- Nefsin, ölümden sonra kendisine yoldaşlık etmeyecek şeylerle meşgul olması, en büyük zayıflıktır. /1982
8ـ اَلْعَمَلُ بِالعِلْمِ مِنْ تَمامِ النِّعْمَةِ /20157.
8- İlme amel etmek, nimetin kemalindendir. /2052
9ـ اَلأقاويلُ مَحْفُوظَةٌ , وَ السَّرائِرُ مَبْلُوَّةٌ , وَكُلُّ نَفْسٍ بِما كَسَبَتْ رَهِينَةٌ /2137.
9- Sözler saklanmış, gizlilikler denenmiş, her nefis kazandığı şeyden sorumludur. /2137
10ـ اَلقَرينُ الصّالِحُ هُوَ اَلْعَمَلُ الصّالِحُ /2157.
10- İyi amel, iyi dosttur . /2157
10
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
11ـ اِعْمَلْ تَدَّخِرْ /2236.
11- Amel et, biriktirirsin. /2236
12ـ اِعْمَلْ بِالعِلْمِ تُدْرِكْ غُنْماً /2277.
12- İlmine amel et, ganimete ulaşırsın. /2277
13ـ اِجْعَلْ رَفيقَكَ عَمَلَكَ, وَ عَدُوَّكَ أمَلَكَ /2302.
13- Ameli dost, arzunu düşman edin. /2302
14ـ اِعْمَلْ عَمَلَ مَنْ يَعْلَمُ أنَّ اللهَ مُجازيِهِ بِإسائَتِهِ وَ إحْسانِهِ /2352.
14- Allah’ın iyiliğinin ve kötülüğünün karşılığını vereceğini bilen gibi amel et. /2352
15ـ اِسْعَ في كَدْحِكَ, وَ لا تكُنْ خازِناً لِغَيْرِكَ /2401.
15- Kendi işinde çalışkan ol, başkasının haznedarı olma. /2401
16ـ اِعْمَلُوا بِالعِلْمِ تَسْعَدُوا /2479.
16- İlminize amel edin ki saadete eresiniz. /2479
17ـ اِعْمَلُوا إذا عَلِمْتُمْ /2481.
17- Öğrendiğiniz zaman amel edin. /2481
18ـ اِعْمَلُوا, وَ اَلْعَمَلُ يَنْفَعُ, وَ الدُّعاءُ يُسْمَعُ, وَ التَّوْبَةُ تُرْفَعُ /2540.
18- Amel edin, çünkü amel faydalıdır. Dua kabul edilir, tövbe yükselir. /2540
19ـ اِعْرِضُوا عَنْ كُلِّ عَمَلٍ بِكُمْ غِنىً عَنْهُ, وَ اشْغَلُوا أنْفُسَكُمْ مِنْ أمْرِ الآخِرَةِ بِما لا بُدَّ لَكُمْ عَنْهُ /2558
19- İhtiyacınız olmayan şeyi yapmayın, ahiretiniz için mutlaka yapmanız gereken şeylerle meşgul olun. /2558
20ـ اِعْمَلُوا لِيَوْمٍ تُذْخَرُ لَهُ الذَّخائِرُ, وَ تُبْلى فيهِ السَّرائِرُ /2574.
20- Biriktirdiğiniz şeylerin saklandığı ve sırların aşikâr olduğu gün için amel edin. /2574
21ـ اِعْمَلُوا وَ أنْتُمْ في آوِنَةِ البَقاءِ, وَ الصُّحُفُ مَنْشُورةٌ, وَ التَّوْبَةُ
مَبْسُوطَةٌ, وَ الْمُدْبِرُ يُدْعى, وَ الْمُسِيءُ يُرْجى قَبْلَ أنْ يَخْمُدَ اَلْعَمَلُ, وَ يَنْقَطِعَ المَهَلُ, وَتَنْقَضِيَ الْمُدَّةُ, وَ يُسَدَّ بابُ التَّوْبَةِ /2571.
21- Dünyada olduğunuz müddetçe sayfalar (amel defteri) açık, tövbe ve dönüş yaygındır. Yüz çevirip dönen çağırılır. Günahkâr; ameller sönmeden, mühlet bitmeden, müddet elden gitmeden ve tövbe kapısı kapanmadan umutludur. /2571
22ـ اِحْذَرْ كُلُّ عَمَلٍ إذا سُئِلَ عَنْهُ صاحِبُهُ, اِسْتَحْيى مِنْهُ وَ أنْكَرَهُ /2590.
22- Sahibinden sorulduğunda utanıp veya inkâr ettiği amelden kaçın. /2590
23ـ اِحْذَرْ مِنْ كُلِّ عَمَلٍ يُعْمَلُ فِي السِّرِّ وَ يُسْتَحْيى مِنْهُ فِي العَلانِيَةِ /2594.
23- Gizlide yapılıp aşikârda yapılmasından utanılan amelden uzak durun. /2594
24ـ اِحْذَرْ كُلَّ عَمَلٍ يَرْضاهُ عامِلُهُ لِنَفْسهِ, وَ يَكْرَهُهُ لِعامَّةِ الْمُسْلِمينَ /2596.
24- Nefsin yapmasından razı olduğu ama Müslümanların rahatsız olduğu amelden uzak dur. /2596
25ـ اِحْذَرُوا سُوءَ الأعْمالِ, وَ غُرُورَ الآمال, وَ نَفادَ الأمَلِ, وَ هُجُومَ الأجَلِ /2630.
25- Çirkin işlerden, arzuların aldatmasından, ümidin kesilmesinden ve ecelin saldırılarından uzak durun. /2630
26ـ إيّاكَ وَ فِعْلَ القَبِيحِ, فَإنَّهُ يُقَبِّحُ ذِكْرَكَ, وَ يُكَثِّرَ وِزْرَكَ /2631.
26- Çirkin işten uzak dur. Çünkü bu iş kötü anılmana ve günahlarının çoğalmasına neden olur. /2631
27ـ إيّاكَ وَ كُلُّ عَمَلٍ يُنَفِّرُ عَنْكَ حُرّاً, أوْ يُذِلُّ لَكَ قَدْراً أوْ يَجْلِبُ عَلَيْكَ شَرّاً, أوْ تَحْمِلُ بِهِ إلَى القِيامَةِ وِزْراً /2727.
27- Her hür insanı senden nefret ettiren, değerini düşüren, sana zarar getiren veya kıyamete günah taşımana neden olan amelden uzak dur. /2727
28ـ ألا عامِلٌ لِنَفْسِهِ قَبْلَ يَوْمِ بُؤْسِِهِ /2753.
28- Zor gününden önce kendisi için çalışacak yok mu? /2753
29ـ ألا فَاعْمَلُوا وَ الألْسُنُ مُطْلَقَةٌ, وَ الأبْدانُ صَحيحَةٌ, وَ الأعْضاءُ لُدْنَهٌ, وَ المُنْقَلَبُ فَسيِحٌ وَ المَجالُ عَريضٌ, قَبْلَ إزْهاقِ الفَوْتِ, وَ حُلُولِ الْمَوْتِ, فَحَقِّقُوا عَلَيْكُمْ حُلُولَهُ, وَ لاتَنْتَظِرُوا قُدُومَهُ /2789.
29- Duyun-bilin ki diller özgür, bedenler sağlam, uzuvlar esnek, ahiret hayatı ferah ve fırsat varken; mühlet bitmeden, ölüm gelip çatmadan amel edin ve ölümün gelmesini beklemeyin. /2789
30ـ ألا فَاعْمَلُوا عِبادَ اللهِ, وَ الخَناقُ مُهْمَلٌ, وَ الرُّوحُ مُرْسَلٌ في فِينَةِ الإرْشادِ, وَ راحَةِ الأجسادِ, وَ مَهَلِ البَقيَّةِ وَ أُنُفِ المَشِيَّةِ, وَ إنْظار التَّوبَةِ, وَ
إنْفِساحِ الحَوْبَةِ, قَبْلَ الضَّنْكِ وَ المَضيقِ, وَ الرَّدْعِ, وَ الزُّهُوقِ, قَبْلَ قُدُومِ الغائِبِ المُنْتَظَرِ وَ أخْذَهِ العَزيزِ المُقْتَدِرِ /2792.
30- Ey Allah’ın kulları! Bilesiniz ki boğaz sıkılmadan, ruh reşadet saatlerinde ve bedenin rahatlığında bedende akıcıdır. Mühlet verilmiş kalan ömürde, irade yerinde ve tövbe yolu açık günaha fırsat verilmişken dar ve darlığa düşüp amelden alıkoyulmadan, beklenen gelmeden, aziz ve kudretli olan almadan (amel edin). /2792
31ـ ألا وَ إنَّكُمْ في أيَّامِ أمَلٍ مِنْ وَرائِهِ أجَلٌ, فَمَنْ عَمِلَ في أيّامٍ أمَلِهِ قَبْلَ حُضُورِ أجَلِهِ, نَفَعَهُ عَمَلُهُ, وَ لَم يَضْرُرْهُ أجَلُهُ /2772.
31- Bilesiniz ki şüphesiz sizler, ümit günlerindesiniz ki ondan sonra ecel vardır. Öyleyse ümit günlerinde ecel gelmeden amel edene ameli fayda verir ve ecel ona zarar vermez. /2772
32ـ أيْنَ الَّذينَ اخْلَصُوا أعْمالَهُمْ لِلّهِ, وَ طَهَّرُوا قُلُوبَهُمْ بِمَواضِعِ ذِكْرِ (نَظَرِ) اللهِ /2822.
32- Nerededir? Amellerini Allah için ihlaslı kılıp Allah’ın zikredildiği yerlerde kalplerini temizleyenler? /2822
33ـ أشْرَفُ الأعْمالِ الطّاعَةُ /2919.
33- Amellerin en üstün Allah’a itaattir. /2919
34ـ أفْضَلُ الْعَمَلِ ما أخْلِصَ فيهِ /2934.
34- En faziletli amel ihlaslı olanıdır. /2934
35ـ أفْضَلُ الْعَمَلِ ما أُرِيدَ بِهِ وَجْهُ اللهِ /2958.
35- En faziletli amel, Allah’ın veçhi kastedilen ameldir. /2958
36ـ أنْفَعُ الذَّخائِرِ صالِحُ الأعْمالِ /3025.
36- En faydalı birikim salih amellerdir. /3025
37ـ أقْرَبُ النّاسِ مِنَ الأنْبِياءِ أعْمَلُهُمْ بِما أمَرُوا بِِهِ /3057.
37- Peygamberlere halkın en yakını, onların getirdiğine en iyi amel edendir. /3057
38ـ أحْسَنُ الفِعْلِ الكَفُّ عَنِ القَبِيحِ /03204
38- En güzel iş, çirkin şeylerden el çekmektir. /3204
39ـ أصْدَقُ المَقالِ ما نَطَقَ بِهِ لِسانُ الحالِ /3302
39- En doğru söz, hareket (amel) dilinin söylediğidir. /3302
40ـ أحْسَنُ المَقالِ ما صَدَّقَهُ حُسْنُ الفِعالِ /03303
40- En güzel söz, güzel amelin tasdik ettiği sözdür. /3303
41ـ أفْضَلُ الأعمالِ لُزُومُ الحَقِّ /3322
41- Amellerin en faziletlisi doğrudan ayrı olmayandır. /3322
42ـ أحْسَنُ الأفْعالِ ما وافَقَ الْحَقَّ وَ أفْضَلُ المَقالِ ما طابَقَ الصِّدْقَ /3324.
42- İşlerin en güzeli hakka uygun olan, sözlerin en faziletlisi ise doğruluk ile mutabık olandır. /3324
43ـ اَلْعَمَلُ عُنْوانُ الطَّوِيَّةِ /299.
43- Amel, saklı niyetlerin alametidir. /299
44ـ اَلْعَمَلُ شِعارُ المُؤْمِنِ /408.
44- Amel müminin şiarıdır. /408
45ـ اَلْعَمَلُ أكْمَلُ خَلَفٍ /482.
45- Amel en kâmil veliahttır. /482
46ـ اَلْعَمَلُ (اَلوَرَعُ عَمَلٌ راجِحٌ) وَرَعٌ راجِحٌ /551.
46- Amel tercih edilmiş dindarlıktır. /551
47ـ اَلْعَمَلُ رَفيقُ المُوقِنِ /975.
47- Amel yakin sahibinin arkadaşıdır. /975
48ـ اَلْمَرْءُ لا يَصْحَبُهُ إلاّ اَلْعَمَلُ /999.
48- Amel her zaman insanla beraberdir. /999
49ـ اَلأعْمالُ فِي الدُّنيا تِجارَةُ الآخِرَةِ /1307.
49- Dünyada amel ahiret ticaretidir. /1307
50ـ اَلْعَمَلُ بِطاعَةِ اللهِ أرْبَحُ /1320.
50- Allah’a itaat için yapılan amel, en kazançlı olanıdır. /1320
51ـ اَلفِعْلُ الجَمِيلُ يُنْبِئُ عَنْ عُلُوِّ الهِمَّةِ /1388.
51- İyi amel, himmetin büyüklüğünden haber verir. /1388
52ـ اَلْعَمَلُ كُلُّهُ هَباءٌ إلاّ ما أُخْلِصَ فيهِ /1400.
52- İhlasla yapılan amellerin dışında bütün ameller boştur. /1400
53ـ إنْ كُنْتُمْ عامِلينَ فَاعْمَلُوا لِما يُنْجيكُمْ يَوْمَ العَرْضِ /3737.
53- Amel ehliyseniz, kıyamette sizi kurtuluşa erdirecek amelleri yapın. /3737
54ـ إنَّكَ لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْ عَمَلِكَ إلاّ ما أخْلَصْتَ فيهِ, وَ لَمْ تَشُبْهُ بِالْهَوى, وَأسْبابِ الدُّنيا /3787.
54- İhlasla yaptığın, nefsi isteklerinle ve dünya vesileleriyle karıştırmadığın amellerinin dışındakiler kabul edilmez. /3787
55ـ إنَّكَ لَنْ يُغْنِيَ عَنْكَ بَعْدَ الْمَوْتِ إلاّ صالِحُ عَمَلٍ قَدَّمْتَهُ, فَتَزَوَّدْ مِنْ صالِحِ اَلْعَمَلِ /3815.
55- Öldükten sonra; göndermiş olduğun salim amelden başkası seni kurtarmayacaktır. Öyleyse salih amelden kendine azık hazırla. /3815
56ـ إنَّكَ لَنْ تَحْمِلَ إلَى الآخِرَةِ عَمَلاً أنْفَعُ لَكَ مِنَ الصَّبْرِ, وَ الرِّضا, وَ الْخَوْفِ, وَ الرَّجاءِ /3819.
56- Şüphesiz ahrete; sabırdan, rızadan, korku ve ümitten daha hayırlı amel taşımazsın. /3819
57ـ إنَّكُمْ بِأعْمالِكُمْ مُجازُونَ, وَبِها مُرْتَهنُِونَ /3820.
57- Şüphesiz amellerinizin karşılığında hak edilen verilecektir ve amelleriniz karşılığında rehinsiniz. /3820
Hadislerin Devamı
58ـ إنَّكُمْ مَدينُونَ بِما قَدَّمْتُمْ, وَ مُرْتَهَنُونَ بِما أسْلَفْتُمْ /3824.
58- Şüphesiz önceden göndermiş olduğunuz amel karşılığında hak ettiğiniz verilecektir ve önceden yaptıklarınıza karşı rehinsiniz. /3824
59ـ إنَّكُمْ إلَى اَلْعَمَلِ بِما عَلِمْتُمْ أحْوَجُ مِنْكُمْ إلى تَعَلُّمِ ما لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ /2826.
59- Şüphesiz sizler bilmediğinizi öğrenmekten daha çok bildiğinize amel etmeye muhtaçsınız. /2826
60ـ إنَّكُمْ إلى إعْرابِ الأعْمالِ أحْوَجُ مِنْكُمْ إلى إعْرابِ الأقْوالِ /3828.
60- Şüphesiz sözlerinizi tashih edip düzeltmeye, mal toplayıp kazanmaktan daha çok ihtiyacınız vardır. /3829
61ـ إنَّكُمْ إلَى اكْتِسابِ صالِحِ الأعْمالِ أحْوَجُ مِنْكُمْ إلى مَكاسِبِ الأمْوالِ /3829.
61- Şüphesiz salih amel işlemeye, mal toplayıp kazanmaktan daha çok ihtiyacınız var. /3829
62ـ إنَّكُمْ إلَى الاِهْتِمامِ بِما يَصْحَبُكُمْ إلَى الآخِرَةِ أحْوَجُ مِنْكُمْ إلى كُلِّ ما يَصْحَبُكُمْ مِنَ الدُّنيا /3830.
62- Ahirette sizinle birlikte olacak şeye karşı gayret göstermeye, dünyada sizinle birlikte olana gayret göstermekten daha çok ihtiyacınız var. /3830
63ـ إنَّكُمْ مُجازَوْنَ بِأفْعالِكُمْ فَلا تَفْعَلُوا إلاّ بِرّاً /3838.
63- Şüphesiz amelleriniz ile hesaba çekilip mükâfat alacaksınız. Öyleyse iyilikten başka bir şey yapmayın. /3838
64ـ إنَّكُمْ إنِ اغْتَنَمْتُمْ صالِحَ الأعْمالِ, نِلْتُمْ مِنَ الآخِرَةِ نِهايَةَ الآمالِ /3842.
64- Şüphesiz eğer salih amelleri ganimet saysanız, ahirette arzularınızın doruğuna ulaşırsınız. /3842
65ـ إنَّما المَرْءُ مَجْزِيٌّ بِما أسْلَفَ, وَ قادِمٌ عَلى ما قَدَّمَ /3893.
65- Şüphesiz insana önceden gönderdiği (amel)in karşılığı verilir. Önceden gönderdiğinize doğru gider. /3893
66ـ آفَةُ اَلْعَمَلِ تَرْكُ الإخْلاصِ /3949.
66- Amelin afeti ihlası terk etmektir. /3949
67ـ آفَةُ الأعْمالِ عَجْزُ العُمّالِ /3958.
67- Amellerin afeti amel edenlerin acizliğidir. /3958
68ـ آفَةُ اَلْعَمَلِ البِطالَةُ /3967.
68- Amellerin afeti işsizlik, boş kalmaktır. /3967
69ـ إذا ارْتَأيْتَ فَافْعَلْ /3997.
69- Ne zaman düşünsen amel et. /3997
70ـ بِحُسْنِ الأفْعالِ يَحْسُنُ الثَّناءُ /4241.
70- İyi işler ile övgüler güzel olur. /4241
71ـ بِالصَّالِحاتِ يُسْتَدَلُّ عَلى حُسْنِ الإيمانِ /4285.
71- İyi ameller ile imanın güzelliğine delil getirilir. /4285
72ـ بِالعَمَلِ يَحْصُلُ الثَّوابُ لا بِالكَسَلِ /4295.
72- Tembellik ile değil, amel ile sevap kazanılır. /4295
73ـ بِحُسْنِ اَلْعَمَلِ تُجْنى ثَمَرَةُ العِلْمِ لا بِحُسْنِ القَوْلِ /3296.
73- İyi sözle değil, iyi amel ile ilmin meyvesi toplanır. /4296
74ـ بِالعَمَلِ تَحْصُلُ الجَنَّةُ لا بِالأمَلِ /4297.
74- Cennet arzuyla değil, amelle kazanılır. /4297
75ـ بالأعْمالِ الصَّالِحاتِ تُرْفَعُ الدَّرَجاتُ /4301.
75- Salih amellerle makamlar yükselir. /4301
76ـ تَأْخِيرُ اَلْعَمَلِ عُنْوانُ الكَسَلِ /4471.
76- Ameli ertelemek tembelliği gösterir. /4471
77ـ تَصْفِيَةُ اَلْعَمَلِ أشَدُّ مِنَ اَلْعَمَلِ /4472.
77- Ameli saf ihlaslı kılmak, amel etmekten daha zordur. /4472
78ـ تَبادَرُوا إلى مَحامِدِ الأفْعالِ و فَضائِل الخِلالِ وَتَنافَسُوا فِي صِدْقِ الأقْوالِ وَ بَذْلِ الأمْوالِ /4559.
78- Övülmüş ve üstün amellere koşun; doğru konuşmakta ve malı infak etmekte yarışın. /4559
79ـ ثَمَرَةُ اَلْعَمَلِ الأجْرُ عَلَيْهِ /4625.
79- Amelin meyvesi onun mükâfatıdır. /4625
80ـ ثَمَرَةُ اَلْعَمَلِ الصّالِحِ كَأصْلِهِ /4649.
80- Salih amelin meyvesi aslı gibidir. /4649
81ـ ثَمَرَةُ اَلْعَمَلِ السَّيِّءِ كَأصْلِهِ /4650.
81- Kötü amelin meyvesi aslı gibidir. /4650
82ـ ثَوابُ عَمَلِكَ أفْضَلُ مِنْ عَمَلِكَ /4688.
82- Amelinin mükâfatı amelinin özünden daha üstündür. /4688
83ـ ثَوابُ اَلْعَمَلِ عَلى قَدْرِ المَشَقَّةِ فيهِ /4690.
83- Amelin sevabı, onda çekilen zorluk kadardır. /4690
84ـ ثَوبُ اَلْعَمَلِ (العِلْمِ ) يُخَلِّدُكَ وَلا يَبْلى وَيُبْقيكَ وَلا يَفْنى /4701.
84- Amel[13] elbisesi seni ebedi kılar, eskimez; baki yapar, fani olmaz. /4701
85ـ ثابِرُوا عَلَى اغْتِنامِ عَمَلٍ لا يَفْنى ثَوابُهُ /4710.
85- mükafatı yok olmayacak ameli kazanmak için azimli ve sabırlı olun. /4710
86ـ ثابِرُوا عَلَى الأعْمالِ المُوجِبَةِ لَكُمُ الخَلاصَ مِنَ النّارِ وَ الفَوْزَ بِالجَنَّةِ /4711.
86- Ateşten kurtulup cennete gitmenize sebep olan amellerde azimli olun. /4711
87ـ ثَوابُ اَلْعَمَلِ ثَمَرَةُ اَلْعَمَلِ /4714.
87- Amelin sevabı, onun meyvesidir. /4714
88ـ جَميلُ الفِعْل يُنْبِئُ عَنْ طيبِ الأصْلِ /4777.
88- Amelin güzelliği asaletin temiz oluşunun habercisidir. /4777
89ـ جَعَلَ اللهُ لِكُلِّ عَمَلٍ ثَواباً, وَ لِكُلِّ شَيْءٍ حِساباً, وَ لِكُلِّ أجَلٍ كِتاباً /4779.
89- Allah her amel için sevap, her şey için hesap ve her ecel için bir kitap (müddet) karar kılmıştır. /4779
90ـ حُسْنُ اَلْعَمَلِ خَيْرُ ذُخْرِ, وَ أفْضَلُ عُدَّةٍ /4865.
90- İyi amel en hayırlı birikim ve en faziletli teçhizattır. /4865
91ـ حُسْنُ الأفْعالِ مِصْداقُ حُسْنِ الأقْوالِ /4909.
91- İyi ameller iyi sözlerin ölçüsüdür. /4909
92ـ خَيْرُ أعْمالِكَ ما قَضى فَرْضَكَ /4957.
92- Amellerinin en iyisi farzlarını yerine getirdiğindir. /4957
93ـ خَيْرُ الأعْمالِ ما اكْتَسَبَ شُكْراً /4959.
93- Amellerin en hayırlısı şükrü kazanandır. /4959
94ـ خَيْرُ الأعْمالِ ما أصْلَحَ الدّينَ /4966.
94- Amellerin en hayırlısı dini ıslah edendir. /4966
95ـ خَيْرُ العَمَلِ ما صَحِبَهُ الإخْلاصُ /4971.
95- En üstün amel ihlasla birlikte olandır. /4971
96ـ خَيْرُ الأعْمالِ ما زانَهُ الرِّفْقُ /4992.
96- En iyi amel, yumuşak huyla süslenendir. /4992
97ـ خَيْرُ الأعمالِ ما قَضَى اللَّوازِمَ /4992.
97- En hayırlı amel, gerekli olanları yerine getirmektir. /4994
98ـ خَيْرُ عَمِلكَ ما أصْلَحْتَ بِهِ يَوْمَكَ, وَ شَرُّهُ ما أفْسَدْتَ (اِسْتَفْسَدْتَ) بِهِ قَوْمَكَ /5024.
98- En hayırlı amel günlük işlerini düzelttiğin, en kötü amel ise kavmini mahvettiğin ameldir. /5024
99ـ خَيْرُ الأعْمالِ اِعْتِدالُ الرَّجاءِ وَ الخَوْفِ /5055.
99- En üstün amel, ümit ile korkunun eşit olduğu ameldir. /5055
100ـ رَحِمَ اللهُ امْرَءاً بادَرَ الأجَلَ, وَ أْحْسَنَ اَلْعَمَلَ لِدارِ إقامَتِهِ وَ مَحَلِّ كَرامَتِهِ /5209.
100- Allah ecelinden öne geçip ebedi kalacağı ve aziz olacağı yer için güzel amel işleyen kişiye rahmet etsin. /5209
101ـ رُبَّ عَمَلٍ أفْسَدَتْهُ النِّيَّةُ /5295.
101- Nice ameller vardır ki niyet onları bozar. /5295
102ـ رُبَّ صَغيرٍ مِنْ عَمَلِكَ تَسْتَكْبِرُهُ /5346.
102- Nice küçük ameller vardır ki sen onları büyük sayarsın. /5346
103ـ زيادَةُ الفِعْلِ عَلَى القَوْلِ أحْسَنُ فَضيلَةٍ, وَ نَقْصُ الفِعْلِ عَنِ القَوْلِ أقْبَحُ رَذيلَةٍ /5459.
103- İşin sözden çok olması en güzel fazilettir, işin sözden az olası ise en çirkin rezilliktir. /5459
104ـ سُوءُ الفِعْلِ دَليلُ لُؤْمِ الأصْلِ /5569.
104- Çirkin iş asaletin bozuk olmasına delildir. /5569
105ـ شَرُّ الأفْعالِ ما جَلَبَ الآثامَ /5672.
105- En kötü amel, günahları çekendir. /5672
106ـ شَرُّ الأفْعالِ ما هَدَمَ الصَّنِيعَةَ /5675.
106- En kötü amel, kazanılan menfaati mahvedendir. /5675
107ـ شَتّانَ بَيْنَ عَمَلٍ تَذْهَبُ لَذَّتُهُ وَ تَبْقى تَبِعَتُهُ, وَ بَيْنَ عَمَلٍ تَذْهَبُ مَؤُنَتُهُ وَ تَبْقى مَثُوبَتُهُ /5762.
107- Lezzetinin gidip azabının kaldığı amel ile zahmetinin gidip mükâfatının kaldığı amel arasında dağlar kadar fark vardır? /5762
108ـ صَلاحُ العَمَلِ بِصَلاحِ النِّيِّةِ /5792.
108- Amelin doğruluğu niyetin doğruluğu iledir. /5792
109ـ صَوابُ الفِعْلِ يُزَيِّنُ الرَّجُلَ /5818.
109- İşin güzelliği insana ziynet verir. /5818
110ـ صِفَتانِ لا يَقْبَلُ اللهُ سُبْحانَهُ الأعْمالَ إلاّ بِهِما: التُّقى, وَ الإخْلاصُ /5887.
110- İki sıfat olmadan yüce Allah amelleri kabul etmez: Takva ve ihlas. /5887
111ـ طَلَبُ الْمَراتِبِ وَ الدَّرَجاتِ بِغَيْرِ عَمَلٍ جَهْلٌ /5997.
111- Amel olmadan makam istemek cahilliktir. /5997
112ـ عَلَيْكَ بِصالِحِ العَمَلِ فَإنَّهُ الزّادُ إلَى الجَنَّةِ /6107.
112- Salih amel yap; çünkü o, cennet azığıdır. /6107
113ـ عَلَيْكَ بِإدْمانِ العَمَلِ فِي النِّشاطِ وَ الكَسَلِ /6117.
113- İstekli ve tembel durumlarında amele düşkün ol. /6117
114ـ عَلَيْكُمْ بِأعْمالِ الخَيْرِ فَتَبادَرُوها, وَلا يَكُنْ غَيْرُكُمْ أحَقَّ بِها مِنْكُمْ /6151.
114- İyi amelleri yapıp öne geçin, sizden başkası onu yapmaya daha layık değildir. /6151
115ـ عَجِبْتُ لِمَنْ يَعْلَمُ أنَّ لِلأعْمالِ جَزاءً كَيْفَ لا يُحْسِنُ عَمَلَهُ /6273.
115- Ameli için mükâfatı olduğunu bilip de amelini güzelleştirmeyen kimseye şaşarım. /6273
11
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
116ـ عَمَلُ الجاهِلِ وَبالٌ , وَ عِلْمُهُ ضَلالٌ /6327.
116- Cahilin ameli yük, ilmi ise sapıklıktır. /6327
117ـ فِي العَمَلِ لِدارِ البَقاءِ إدْراكُ الفَلاحِ /6450.
117- Ebedi diyar için amel etmede kurtuluş idraki vardır. /6450
118ـ فَضيلَةُ العَمَلِ اَلإخْلاصُ فيهِ /6577.
118- Amelin fazileti onda olan ihlastır. /6577
119ـ كُلٌّ يًحْصُدُ ما زَرَعَ, وَ يُجْزى بِما صَنَعَ /6905.
119- Herkes ektiğini biçer, yaptığının karşılığını alır. /6905
120ـ كُلُّ امْرِءٍ يَلْقى ما عَمِلَ, وَ يُجْزى بِما صَنَعَ /6918.
120- Herkes ameliyle buluşur, yaptığının karşılığını alır. /6918
121ـ كَفى بِفِعْلِ الخَيْرِ حُسْنُ عادَةٍ /7043.
121- İyiliği yapmaya güzel adet yeterlidir. /7043
122ـ كُلَّما أخْلَصْتَ عَمَلاً بَلَغْتَ مِنَ الآخِرَةِ أمَلاً /7196.
122- Amelini ihlaslı kılarsan ahiret arzusuna ulaşırsın. /7196
123ـ كَما تَدينُ تُدانُ /7208.
123- Nasıl verirsen öyle alırsın. /7208
124ـ لِكُلِّ عَمَلٍ جَزاءٌ, فَاجْعلُوا عَمَلَكُمْ لِما يَبْقى وَ ذَرُوا ما يَفْنى /7310.
124- Her amelin bir karşılığı vardır; öyleyse kalıcı şeyler için amel edin, geçici olanları bırakın. /7310
125ـ لِيَكُنْ أوْثَقُ الذَّخائِرِ عِنْدَكَ اَلْعَمَلَ الصَّالِحَ /7385.
125- Yanında biriktirilmiş en muteber şey, salih amel olmalıdır. /7385
126ـ لَنْ يَصْفُوَ العَمَلُ حَتّى يَصِحَّ العِلْمُ /7410.
126- Doğru ilim olmadan amel saf olmaz. /7410
127ـ لَنْ يَزْكُوَ العَمَلُ حَتّى يُقارِنَهُ العِلْمُ /7447.
127- İlimle birlikte olmayan amel asla güçlenip büyümez (veya arınmaz). /7447
128ـ مَنْ عَمِلَ اِشْتاقَ /7729.
128- Amel eden onu arzular. /7729
129ـ مَنْ يَعْمَلْ يَزْدَدْ قُوَّةً /7990.
129- Amel edenin gücü artar. /7990
130ـ مَنْ يُقَصِّرْ فِي العَمَلِ يَزْدَدْ فَتْرَةً /7991.
130- Amelde kusur edenin tembelliği çoğalır. /7991
131ـ مَنْ عَمِلَ لِلْمَعادِ ظَفِرَ بِالسَّدادِ /8044.
131- Ahireti için amel eden kurtuluşa erer. /8044
132ـ مَنْ فَعَلَ ما شاءَ لَقِيَ ما ساءَ /8052.
132- Her istediğini yapan, her türlü kötülükle karşılaşır. /8052
133ـ مَنْ أبْطَأ بِهِ عَمَلُهُ لَمْ يُسْرِعْ بِهِ نَسَبُهُ /8141.
133- Amelinin yavaşlattığı kimseyi nesebi hızlandırmaz. /8141
134ـ مَن أخْلَصَ العَمَلَ لَمْ يَعْدِمِ المَأْمُولَ /8149.
134- Amelini ihlasla yapan arzularını kaybetmez. /8149
135ـ مَنْ عَمِلَ بِطاعَةِ اللهِ كانَ مَرْضِيّاً /8286.
135- Allah’a itaat üzere amel edenden (Allah) razı olur. /8286
136ـ مَنْ أحْسَنَ عَمَلَهُ بَلَغَ أمَلَهُ /8287.
136- Amelini güzelleştiren arzusuna ulaşır. /8287
137ـ مَنْ نَصَحَ فِي العَمَلِ نَصَحَتْهُ المُجازاةُ /8343.
137- Ameli halis olanın mükâfatı da halis olur. /8342
138ـ مَنْ أحْسَنَ العَمَلَ حَسُنَتْ لَهُ الْمُكافاةُ /8343.
138- Ameli güzel yapanın mükâfatı da güzel olur. /8343
139ـ مَنْ عَمِلَ بِأوامِرِ اللهِ أحْرَزَ الأجْرَ /8372.
139- Allah’ın emirlerine uyan mükâfatı kazanır. /8372
140ـ مَنْ عَمِلَ بِطاعَةِ اللهِ مَلَكَ /8374.
140- Allah’a itaat üzere amel eden malik olur. /8374
141ـ مَنْ أحْسَنَ أفْعالَهُ أعْرَبَ عَنْ وُفُورِ عَقْلِهِ /8418.
141- İşlerini güzelleştiren aklının çokluğunu izhar etmiştir. /8418
142ـ مَنْ أهْمَلَ اَلْعَمَلَ بِطاعَةِ اللهِ ظَلَمَ نَفْسَهُ /8541.
142- Allah’ın itaatinde ihmalkârlık eden kendine zulmetmiştir. /8541
143ـ مَنْ أنِفَ مِنْ عَمَلِهِ اِضْطَرَّهُ ذلِكَ إلى عَمَلٍ خَيْرٍ مِنْهُ /8619.
143- Amelini küçük görmek insanı daha hayırlı amele mecbur kılar. /8619
144ـ مَنْ حَسُنَ عَمَلُهُ بَلَغَ مِنَ اللهِ أمَلَهُ /8826.
144- Ameli güzel olanı Allah arzusuna ulaştırır. /8826
145ـ مَنْ سَلِمَ مِنَ الْمَعاصي عَمَلُهُ بَلَغَ مِنَ الآخِرَةِ أمَلَهُ /8834.
145- Amelini günahtan koruyanı Allah, ahirette arzusuna kavuşturur. /8834
146ـ مَنْ عَجَزَ عَنْ أعْمالِهِ أدْبَرَ في أحْوالِهِ /8952.
146- Amelleri (yerine getirmekten) aciz olan kendi durumu sırt çevirmiştir. /8952
147ـ مَنْ قَصَّرَ فِي اَلْعَمَلِ اِبْتَلاهُ اللهُ سُبْحانَهُ بِالهَمِّ, وَ لا حاجَةَ لِلّهِ فيمَنْ لَيْسَ لَهُ في نَفْسِهِ وَ مالِهِ نَصيبٌ /9026.
147- Amelde kusur edeni Allah dert ve hüzne duçar eder. Nefsinde ve malında nasibi olmayana Allah’ın ihtiyacı yoktur. /9026
148ـ مِنْ كَمالِ العَمَلِ الإخْلاصُ فيهِ /9258.
148- İhlas amelin kemalindendir. /9258
149ـ مِن أفْضَلِ الأعْمالِ ما أوْجَبَ الجَنَّةَ وَأنْجا مِنْ النّارِ /9439.
149- Cenneti kazandırıp ateşten kurtaran amel, en faziletli amellerdendir. /9439
150ـ ما أحْسَنَ مَنْ أساءَ عَمَلَهُ /9514.
150- Amelini kötüleştiren iyi iş yapmamıştır. /9514
151ـ ما أصْدَقَ الإنْسانَ عَلى نَفْسِهِ وَأيَّ دَليلٍ عَلَيْهِ كَفِعْلِهِ /9645.
151- Nefsi hakkında insanın kendisinden daha doğru sözlü kimse ve aleyhine kendi fiilinden daha büyük delil olmaz. /9645
152ـ ما وَلَدْتُمْ فَلِلتُّرابِ وَما بَنَيْنُتْم فَلِلْخَرابِ وَما جَمَعْتُمْ فَلِلذِّهابِ وَ ما عَمِلْتُمْ فَفي كِتابٍ مُدَّخَرٍ لِيَوْمِ الْحِسابِ /9688.
152- Doğduklarınız toprak içindir, bina ettikleriniz harap olmak, topladıklarınız elden gitmek içindir. Amel ettikleriniz ise hesap günü için kitapta toplanmıştır. /9688
153ـ مِلاكُ العَمَلِ الإخْلاصُ فيهِ /9725.
153- Amelin değeri ihlasındadır. /9725
154ـ نِعْمَ الزّادُ حُسْنُ العَمَلِ /9904.
154- Ne güzel azıktır güzel iş ve amel. /9904
155ـ نِعْمَ الاِعْتِدادُ العَمَلُ لِلْمَعادِ /9911.
155- Kıyamet için yapılan amel ne güzel hazırlıktır. /9911
156ـ نالَ الْمُنى مَنْ عَمِلَ لِدارِ البَقاءِ /9952.
156- Sonsuz diyar için amel edip çalışan arzusuna ulaşır. /9951
157ـ لا تَفْعَلَنَّ ما يَعُرُّكَ مَعابُهُ /10156.
157- Ayıbı seni lekeleyen işi kesinlikle yapma. /10156
158ـ لا تَفْعَلْ ما يَشينُ العِرْضَ وَالإسْمَ /10227.
158- Adını ve iffetini zedeleyen işi yapma. /10227
159ـ لا تَرْمِ سَهْماً يُعْجِزُكَ رَدُّهُ /10259.
159- Dönüşü seni aciz bırakacak oku atma. /10259
160ـ لا تَحُلَّنَّ عَقْداً يُعْجِزُكَ إيثاقُهُ /10261.
160- Açamayacağın düğümü çözmeye uğraşma. /10259
161ـ لا تِجارَةَ كَالعَمَلِ الصّالِحِ /10545.
161- İyi amel gibi ticaret yoktur. /10545
162ـ لا ذُخْرَ أنْفَعُ مِنْ صالِحِ العَمَلِ /10615.
162- Salih amelden daha kazançlı azık yoktur. /10615
163ـ لا خَيْرَ في عَمَلٍ بِلا عِلْمٍ /10683.
163- İlimsiz amelde hayır yoktur. /10683
164ـ لا خَيْرَ فِي العَمَلِ إلاّ مَعَ العِلْمِ /10708.
164- Sadece ilimle olan amel hayırlıdır. /10708
165ـ لا ثَوابَ لِمَنْ لا عَمَلَ لَهُ /10770.
165- Ameli olmayanın sevabı yoktur. /10770
166ـ لا يَكْمُلُ صالِحُ العَمَلِ إلاّ بِصالِحِ النِّيَّةِ /10799.
166- Salih amel, salih niyet olmadan kemale ermez. /10799
167ـ لا يَقِلُّ عَملٌ مَعَ تَقْوىً , وَ كيْفَ يَقِلُّ ما يُتَقَبَّلُ /10805.
167- Takva üzere yapılan amel az değildir, kabul olmuş amel nasıl az olur? /10805
168ـ لا يَسْتَغْنِى الْمَرْءُ إلى حينِ مُفارَقَةِ رُوحِهِ جَسَدَهُ عَنْ صالِحِ العَمَلِ /10845.
168- Ruh kişinin bedeninden çıkıncaya kadar salih amele ihtiyacı vardır. /10845
169ـ لا يَتْرُكُ العَمَلَ بِالعِلْمِ إلاّ مَنْ شَكَّ فِي الثَّوابِ عَلَيْهِ /10869.
169- İlim ile amel etmeyi sevabında şek edenden başkası terk etmez.
170ـ لا يَعْمَلُ بِالعِلْمِ إلاّ مَنْ أيْقَنَ بِفَضْلِ الأجْرِ فيهِ /10870.
170- Mükâfatın büyüklüğüne yakin etmeyenden başkası ilim üzere amel etmez. /10870
171ـ لا يَسْتَغْني عامِلٌ عَنِ الاِسْتِزادَةِ مِنْ عَمَلٍ صالِحِ /10877.
171- Hiçbir amel eden salih ameli çoğaltmaktan ihtiyaçsız değildir. /10877
172ـ لا خَيْرَ في عَمَلٍ إلاّ مَعَ اليَقينِ, وَ الوَرَعِ /10914.
172- Yakinsiz ve takvasız yapılan amelde hayır yoktur. /10914
173ـ يَنْبَغي أنْ تكُونَ أفْعالُ الرَّجُلِ أحْسَنَ مِنْ أقْوالِهِ وَ لا تكُونَ أقْوالُهُ أحْسَنَ مِنْ أفْعالِهِ /10943.
173- İnsana yakışan, sözlerinin amellerinden değil, amellerinin sözlerinden daha güzel olmasıdır. /10943
174ـ يُمْتَحَنُ الرَّجُلُ بِفِعْلِهِ لا بِقَوْلِهِ /11026.
174- İnsan fiilleri ile imtihan olur, sözleri ile değil. /11026
175ـ يَقْبُحُ بِالرَّجُلِ أنْ يَقْصُرَ عَمَلُهُ عَنْ عِلْمِهِ, وَ يَعْجِزَ فِعْلُهُ عَنْ قَوْلِهِ /11050.
175- İnsanın amelinin ilminden az olması ve fiilinin sözünü karşı aciz olması ayıptır. /11050
176ـ اَلتَّارِكُ لِلْعَمَلِ غَيْرُ مُوقِنٍ بِالثَّوابِ عَلَيْهِ /1545.
176- Ameli terk edenin sevaba yakini yoktur. /1545
177ـ مَنْ زَرَعَ شَيْئاً حَصَدَهُ /9213.
177- Kim ne ekerse onu biçer. /9213
178ـ لِسانُ الحالِ أصْدَقُ مِنْ لِسانِ المَقالِ /7636.
178- Amellerin dili konuşan dilden daha doğrudur. /7636
179ـ اَلعامِلُ بِجَهْلٍ كَالسّائِرِ عَلى غَيرِ طَرِيْقٍ فَلا يَزيدُهُ جِدُّهُ فِي السَّرِّ إلاّ بُعْداً عَنْ حاجَتِهِ /1847.
179- Cahillik üzere amel eden yolun dışında hareket eden gibidir, gayreti hedeften uzaklaştırmaktan başka bir şey kazandırmaz. /1847
180ـ أسْعَدُ النّاسِ بِالخَيْرِ العامِلُ بِهِ /3267.
180- Halkın en saadetlisi hayra amel edendir. /3267
181ـ اَلْعامِلُ بِالعِلْمِ كَالسّائِرِ عَلَى الطَّريقِ الواضِحِ /1535.
181- İlimle amel eden, açık bir yolda giden gibidir. /1535
182ـ عامِلُ الدّينِ لِلدُّنْيا جَزاؤُهُ عِنْدَ اللهِ النّارُ /6341.
182- Dünya için amel edenin Allah katında mükâfatı ateştir. /6341
183ـ إنَّكُمْ إلى مَكارِمِ الأفْعالِ أحْوَجُ مِنْكُمْ إلى بَلاغَةِ الأقْوالِ /3839.
183- Şüphesiz sizlerin etkin konuşmaktan çok, güzel işlere ihtiyacınız daha fazladır. /3839
184ـ ثَقِّلُوا مَوازِينَكُمْ بِالعَمَلِ الصَّالِحِ /4699.
184- Terazilerinizi iyi amelle ağırlaştırın. /4699
185ـ أفْضَلُ الأعْمالِ ما أُكرِهَتِ النُّفُوسُ عَلَيْها /3065.
185- En faziletli amel, nefsin istemediği, kerahet ettiği ameldir. /3065
186ـ شَرُّ اَلْعَمَلِ ما أفْسَدْتَ بِهِ مَعادَكَ /5695.
186- En kötü amel ahiretini bozan ameldir. /3065
187ـ أعْلَى الأعْمالِ إخْلاصُ الإيمانِ, وَ صِدْقُ الوَرَعِ وَالإيقانِ /3372.
187- Amellerin en üstünü imanın ihlası, dindarlık ve yakinin doğruluğudur. /3372
188ـ إنَّ الْمُؤْمِنَ يُرى يَقينُهُ في عَمَلِهِ, وَ إنَّ المُنافِقَ يُرى شَكُّهُ في عَمَلِهِ /3551.
188- Şüphesiz mümin amelinde yakini, münafık ise amelinde şüphesi görünendir. /3551
189ـ لا يَنْفَعُ العَمَلُ لِلآخِرَةِ مَعَ الرَّغْبَةِ فيِ الدُّنيا /10829.
189- Dünyaya rağbetle yapılan amelin ahirete faydası yoktur. /10829
190ـ الأعْمالُ بِالْخُبْرَةِ /37.
190- Ameller bilgiyledir. /37
191ـ الأعْمالُ ثِمارُ النِّيّاتِ /292.
191- Ameller niyetlerin meyveleridir. /292
ANLAMAK
1ـ اَلْفَهْمُ بِالفِطْنَةِ / 39.
1- Anlamak kıvrak zekalı olmakladır. /39
2ـ اَلفَهْمُ آيَةُ العِلْمِ / 452.
2- Anlamak ilmin belirtisidir. /452
3ـ مَنْ تَفَهَّمَ فَهِمَ / 7654.
3- Anlamaya çalışan anlar. /7654
4ـ مَنْ تَفَهَّمَ اِزْدادَ / 7733.
4- Kim anlarsa fazlasını ister. /7733
5ـ مَنْ فَهِمَ عَلِمَ غَوْرَ العِلْمِ / 7934.
5- Anlayan ilmin derinliklerini bilir. /7934
6ـ مَنْ عَدِمَ الفَهْمَ عَنِ اللهِ سُبْحانَهُ لَمْ يَنْتَفِعْ بِمَوْعِظَةِ واعِظٍ / 8945.
6- Allah tarafından anlama (kabiliyeti) verilmeyen kimse hiçbir vaaz verenin öğütünden yararlanamaz. /8945
7ـ مَا افْتَقَرَ مَنْ مَلَكَ فَهْماً / 9507.
7- Kim anlama (kudretine) sahip olursa fakir olmaz. /9507
APTAL VE AKILSIZ
1ـ أعْيى ما يَكُونُ الحَكيمُ إذا خاطَبَ سَفيهاً/ 3194.
1- Hekim insanın en çaresiz olduğu zaman aptal ve akılsız insan ile konuştuğu zamandır. /3194
2ـ أسْفَهُ السُّفَهاءِ المُتَبَجِّحُ بِفُحْشِ الكَلامِ/ 3199.
2- Aptalların en aptalı (veya akılsızların en akılsızı) küfürlü ve kötü sözden dolayı sevinen kimsedir. /3199
3ـ مَنْ داخَلَ السُّفَهاءَ حُقِّرَ/ 7875.
3- Akılsız insanların içine giren kimse küçümsenir. (küçük görülür) /7875
4ـ مَنْ عَذَلَ سَفِيهاً فَقَدْ عَرَّضَ لِلسَّبِّ نَفْسَهُ/ 9170.
4- Akılsız ve aptal insanı kınayan kimse kendini küfür edilmenin tehlikesine atmıştır ( yani insana küfür edilebilinir.) /9170
5ـ تَرْكُ جَوابِ السَّفيهِ أبْلَغُ جَوابِهِ/ 4498.
5- Aptal insana cevap vermemek en güzel cevaptır. /4498
6ـ لا يَعْرِفُ السَّفيهَ حَقَّ الحَليمِ/ 10736.
6- Aptal insan sabırlı ve hilimli insanın hakkını tanımaz. /10736
7ـ لا يُقَوِّمُ السَّفيهَ إلاّ مُرُّ الكَلامِ/ 10817.
7- Acı sözden başkası aptalın düzelmesine ve anlamasına yetmez. /10817
8ـ مُقارَنَةَ السُّفَهاءِ تُفْسِدُ الخُلْقَ/ 97072.
8- Akılsız ve aptal insanlar ile oturup kalkmak insanın ahlakını bozar. /97072
APTALLIK
1ـ اَلغَباوَةُ غِوايَةٌ /136.
1- Aptallık sapıklıktır. /136
2ـ ضادُّوا الغَباوَةَ بِالفِطْنَةِ /5926.
2- Aptallığa[14] karşı zekâyla savaşın. /59263
3ـ كَفى بِالْمَرْءِ غَباوَةً أنْ يَنْظُرَ مِنْ عُيُوبِ النّاسِ إلى ما خَفِيَ عَلَيْهِ مِنْ عُيُوبِهِ /7062.
3- Başkalarının ayıplarına bakıp kendi gizli ayıplarına bakmamak kişinin aptallığına yeter. /7026
4ـ مِنْ أقْبَحِ الشِّيَمِ الغَباوَةُ /9377.
4- Aptallık en kötü huylardandır. /9377
ARAŞTIRMAK
1ـ لا عَمَلَ كَالتَّحْقيقِ/ 10483.
1- Araştırmak gibi çalışmak yoktur. /10483
2ـ لا سُنَّةَ أفْضَلُ مِنَ التَّحْقيقِ/ 10638.
2- Araştırmaktan daha üstün gelenek yoktur. /10638
ARİF / BİLEN
1ـ كُلُّ عارِفٍ مَهْمُومٌ /6827.
1- Her arif hüzünlüdür. /6827
2ـ كُلُّ عارِفٍ عائِفٌ /6829.
2- Her arif (dünyadan) hoşlanmaz. /6829
3ـ كَيْفَ يَعْرِفُ غَيْرَهُ مَنْ يَجْهَلُ نَفْسَهُ ؟! /6998.
3- Kendi nefsini tanımayan, başkasını nasıl tanıyabilir? /6998
4ـ اَلعارِفُ مَنْ عَرَفَ نَفْسَهُ فَأَعْتَقَها , وَنَزَّهَها عَنْ كُلِّ ما يُبَعِّدُها وَيُوبِقُها /1788.
4- Arif kendi nefsini tanıyıp onu özgür kılan ve nefsini (Allah’tan) uzaklaştırıp rezil eden şeylerden temizleyendir. /1788
5ـ اَلعارِفًُ وَجْهُهُ مُسْتَبْشِرٌ مُتَبَسِّمٌ , وَ قَلْبُهُ وَجِلٌ مَحْزُونٌ /1985.
5- Arifin yüzünde tebessüm ve sevinç, kalbinde korku ve hüzün vardır. /1985
ASİLLİK / SOYLULUK
1ـ اَلنُّبْلُ بِالتَّحَلِّي بِالْجُودِ وَالوَفاءُ بِالْعُهُودِ / 2153.
1- Asalet, bağışla ziynetlenmek ve ahitlere vefa etmektedir. /2153
2ـ إنَّما النُّبْلُ اَلتَّبَرِّي عَنِ الْمَخازي / 3872.
2- Asalet, aşağılanmalardan bîzar olmaktır. /3872
3ـ عادَةُ النُّبَلاءِ السَّخاءُ وَ الْكَظْمُ وَالْعَفْوُ وَ الْحِلْمُ / 6306.
3- Necip insanların adeti eli açık olmak, kızgınlığı yenmek, affetmek ve sabırlı olmaktır. /6306
4ـ عُنْوانُ النُّبْلِ الإحْسانُ إلَي النّاسِ / 6322.
4- Halka ihsanda bulunmak, neciplik ve zekîliğin alametidir. /6322
5ـ مِنْ النُّبْلِ أنْ يَبْذُلَ الرَّجُلُ مالَهُ وَ يَصُونَ عِرْضَهُ / 9343.
5- Malını verip haysiyetini korumak, soyluluktur. /9343
6ـ مِنْ عَلاماتِ النُّبْلِ اَلْعَمَلُ بِسُنَّةِ الْعَدْلِ / 9356.
6- Adaletli olmak, asilliğin alametlerindendir. /9356
7ـ يُسْتَدَلُّ عَلي نُبْلِ الرَّجُلِ بِقِلَّةِ مَقالِهِ وَ عَلي تَفَضُّلِهِ بِكَثْرَةِ اِحْتِمالِهِ/10962.
7- Az konuşmak, insanın asillik ve zekiliğine; tahammülün çok olması ise, yüceliğine işarettir. /10962
AŞAĞILIK
1ـ اَللَّئِيمُ إذا بَلَغَ فَوْقَ مِقْدارِهِ تَنَكَّرَتْ أحْوالُهُ / 1800.
1- Aşağılık biri, kendi ölçüsünden fazla bir makama eriştiği zaman kabalaşır. /1800
2ـ اَللَّئِيمُ يَجْفُو إذَا اسْتُعْطِفَ، وَيَلينُ إذا عُنِّفَ / 1824.
2- Aşağılık birinden şefkat dilendiği zaman cefa eder ve sert davranıldığında yumuşar. /1824
3ـ اَللَّئِيمُ لا يَتْبَعُ إلاّ شَكْلَهُ، وَ لا يَميلُ إلاّ إلي مِثْلِهِ / 1920.
3- Aşağılık kimse, ancak kendisine benzeyene uyar, kendisi gibi olana meyleder. /1920
4ـ اَللَّئِيمُ لا يُرْجي خَيْرُهُ، وَ لايُسْلَمُ مِنْ شَرِّهِ، وَلا يُؤْمَنُ مِنْ غَوائِلِهِ / 1930.
4- Aşağılık, hayrına ümit bağlanmayan, şerrinden korunulmayan ve eziyetlerinden güvende olunmayan kimsedir. /1930
5ـ اَللَّئِيمُ يُدْرِعُ العارَ، وَ يُؤْذِي الأحْرارَ / 1997.
5- Aşağılık kimse zilleti siper olarak giyer ve özgür insanlara eziyet eder. /1997
6ـ اَللَّئِيمُ يَري سَوالِفَ إحْسانِهِ دَيْناً لَهُ يَقْتَضيهِ / 2032.
6- Aşağılık kimse, geçmiş iyiliklerini alması gereken bir borç olarak görür. /2032
7ـ اَللَّئِيمُ إذَا احْتاجَ إلَيْكَ أجفاكَ، وَ إذاَ احْتَجْتَ إلَيْهِ عَنّاكَ / 2069.
7- Aşağılık biri sana ihtiyaç duyduğu zaman sana cefa eder ve sen ona ihtiyaç duyduğun zaman seni sıkıntıya sokar. /2069
8ـ اِحْذَرِ اللَّئِيمَ إذا أكْرَمْتَهُ، وَ الرَّذْلَ إذا قَدَّمْتَهُ، وَ السِّفْلَةَ إذا رَفَعْتَهُ/ 2604.
8- Aşağılık birine ikram ettiğin zaman ve rezil birini öne geçirdiğin zaman ve cimriyi yücelttiğin zaman kaçın. /2604
9ـ اَللَّئِيْمُ يُعْلي هِمَّتَهُ فيما جُنِيَ عَلَيْهِ مِنْ طَلَبِ سُوءِ الْمُكافاةِ / 2034.
9- Aşağılık insan himmetini, kendisine kötülük eden birini kötü bir şekilde cezalandırmak isteyerek yüceltendir. /2034
10ـ إيّاكَ أنْ تَعْتَمِدَ عَلَي اللَّئْيمِ ، فَإنَّهُ يَخْذُلُ مَنِ اعْتَمَدَ عَلَيْهِ / 2647.
10- Aşağılık birine güvenmekten kaçın, zira ona güveneni zelil eder. /2647
12
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
11ـ أصْعَبُ الْمَرامِ طَلَبُ ما في أيْدِي اللِّئامِ / 3044.
11- En zor istek, alçakların elinde olanı istemektir. /3044
12ـ اللِّئامُ أصْبَرُ أجْساداً / 593.
12- Alçak kişiler, cesetçe daha sabırlıdırlar. /593
13ـ اَللَّئِيمُ لامُرُوَّةَ لَهُ / 1012.
13- Aşağılık birinin mertliği olmaz. /1012
14ـ اَللَّئِيمُ لا يَسْتَحْيي / 1053.
14- Aşağılık kimse hayâ etmez. /1053
15ـ اَللَّئِيمُ مَنْ كَثُرَ اِمْتِنانُهُ / 1261.
15- Aşağılık, çok minnet koyan kimsedir. /1261
16ـ اَللَّئِيمُ إذا قَدَرَ أفْحَشَ ، وَ إذا وَعَدَ أخْلَفَ / 1529.
16- Aşağılık, kudret bulduğu zaman küfreder, söz verdiği zaman ise amel etmez. /1529
17ـ اَللَّئِيمُ إذا أعْطي حَقَدَ ، وَ إذا أُعْطِيَ جَحَدَ / 1533.
17- Aşağılık kimse (birine bir şey) verdiğinde kinini içine atar, (ona bir şey) verildiğindeyse inkâr eder. /1533
18ـ إذا حَلَلْتَ بِاللِّئامِ ، فَاعْتَلِلْ بِالصِّيامِ / 4012.
18- Aşağılık insanlarla karşılaştığında onlara oruçlu olduğunu mazaret göster. /4012
19ـ إذا بَلَغَ اللَّئيمُ فَوْقَ مِقْدارِهِ تَنَكَّرَتْ أحْوالُهُ / 4097.
19- Aşağılık biri, kendi ölçüsünden fazla bir makama eriştiği zaman hareketleri çirkinleşir. /4097
20ـ أذا زادَكَ اللَّئيمُ إجْلالاً فَزِدْهُ إذْلالاً / 4130.
20- Aşağılık biri senin büyüklüğünü çoğalttığı zaman sen de onun zilletini çoğalt. /4130
21ـ دَوْلَةُ اللَّئيمِ تَكْشِفُ مَساوِيَهُ وَ مَعايِبَهُ /5107.
21- Aşağılık kimsenin yönetimi, kötülüklerini ve ayıplarını ortaya çıkarır. /5107
22ـ دَوْلَةُ اللِّئامِ مَذَلَّةُ الكِرامِ / 5113.
22- Alçakların devleti, büyük insanların alçalmasına neden olur. /5113
23ـ دُوَلُ اللِّئامِ مِنْ نَوائِبِ الأيّامِ / 5116.
23- Alçakların devleti, zamanın belalarındandır. /5116
24ـ طالِبُ الخَيْرِ مِنَ اللِّئامِ مَحْرُومٌ / 5993.
24- Hayrı aşağılık kimselerden talep eden mahrum kalır. /5993
25ـ ظَفَرُ اللَّئيمِ يُرْدي / 6043.
25- Alçağın zaferi helâke düşürür. /6043
26ـ ظَفَرُ اللِّئامِ تَجَبُّرٌ، وَ طُغْيانٌ / 6067.
26- Alçakların zaferi kibir ve isyandır. /6045
27ـ ظِلُّ اللِّئامِ نَكِدٌوَبِيٌّ / 6067.
27- Alçakların gölgesi karanlık ve belirsizdir. /6067
28ـ عادَةٌ اللِّئامِ اَلْمُكافاةُ بِالقَبيحِ عَنِ الإحْسانِ / 6238.
28- Alçakların huyları iyiliği kötülükle telafi etmektir. /6238
29ـ عادَةُ اللِّئامِ الْجُحُودُ / 6241.
29- Nankörlük aşağılık insanların adetidir. /6241
30ـ عادَةُ اللِّئامِ قُبْحُ الوَقيعَةِ / 6243.
30- Çirkin sözler söylemek aşağılık insanların adetidir. /6243
31ـ عادَةُ اللِّئامِ وَ الأغْمارِ أذِيَّةُ الكِرامِ وَ الأحْرارِ / 6246.
31- Alçakların ve cahillerin adeti kerim ve özgür insanlara eziyet etmektir. /6246
32ـ عِزُّ اللَّئيمِ مَذَلَّةٌ، وَ ضَلالُ العَقْلِ أشَدُّ ضِلَّةٍ / 6320.
32- Aşağılığın izzeti onun zilletidir ve aklın sapıklığı en büyük sapıklıktır. /6320
33ـ فِرُّوا كُلَّ الفِرارِ مِنَ اللَّئيمِ الأحْمَقِِ / 6572.
33- Kaçabildiğiniz kadar alçak ve aptal kişiden kaçın. /6572
34ـ فاقَةُ الكَريمِ أحْسَنُ مِنْ غَناءِ اللَّئيمِ / 6586.
34- Kerim insanın yoksulluğu alçak insanın zenginliğinden daha güzeldir. /6586
35ـ فَقْدُ اللِّئامِ راحَةُ الأنامِ / 6587.
35- Alçakların yokluğu, insanların rahatlığıdır. /6587
36ـ كُلَّمَا ارْتَفَعَتْ رُتْبَةُ اللَّئيمِ نَقَصَ الناسُ عِنْدَهُ، وَ الكَريمُ ضِدُّ ذلِكَ/ 7199.
36- Aşağılık insanın derecesi her ne kadar yükselse, insanların (nasibi) onun yanında azalır. Kerim ise bunun zıddıdır. /7199
37ـ مَنْ لَؤُمَ ساءَ ميلادُهُ / 7817.
37- Alçağın doğduğu gün de kötüdür. /7817
38ـ مَنْ كانَتْ لَهُ إلَي اللِّئامِ حاجَةٌ فَقَدْ خُذِلَ / 9182.
38- Alçak insanlara ihtiyacı olan muhakkak zelil olmuştur. /9182
39ـ مِنَ اللِّئامِ تَكُونُ القَسْوَةُ / 9253.
39- Taş kalplilik alçaklıktan doğar. /9253
40ـ مُصاحِبُ اللُّؤْمِ مَذْمُومٌ / 9751.
40- Aşağılığa eşlik eden kınanmışlıktır. /9751
41ـ مَنْعُ الكَريمِ أحْسَنُ مِنْ إعْطاءِ اللَّئيمِ / 9763.
41- Kerim insanın bağışlamaması, alçak insanın bağışından daha güzeldir. /9763
42ـ يُسْتَدَلُّ عَلَي اللَّئيمِ بِسُوءِ الفِعْلِ، وَ قُبْحِ الخُلْقِِ، وَ ذَميمِ البُخْلِ / 10967.
42- Kötü iş, çirkin ahlak ve kınanmış cimrilik alçak insana delil olarak getirilir. /10967
43ـ سُنَّةُ اللِّئامِ الْجُحُودُ / 5557.
43- İnkâr etmek alçakların huyudur. /5557
AŞIK
1ـ قَدْ خَرَقَتَ الشًّهَواتُ عَقْلَهُ, وَ أماتَتْ قَلْبَهُ, وَ وَلَّهَتْ عَلَيْها نَفْسَهُ /6702.
1- (İmam (a.s) aşık için şöyle buyurdu:) Şehvetler aklını başından almış, kalbini öldürmüş, nefsini ona kaptırmıştır. /6702
AVAM
1ـ مُبايَنَةُ العَوامِ مِنْ أفْضَلِ المُرُوَّةِ /9775.
1- Avamdan ayrılman en faziletli mürüvvettir. /9775
AYAK DİRETEN
1ـ رُبَّ قاعِدٍ عَمّا يَسُرُّهُ / 05330
1- Kendisini mutlu edecek şeye (ulaşmak için) tembellik eden niceleri vardır. /5330
AYIP / EKSİKLİK / KUSUR
1ـ أكْبَرُ العَيْبِ أنْ تَعيبَ غَيْرَكَ بِما هُوَ فيكَ /3167.
1- Ayıbın büyüğü kendindeki ayıpla başkasını ayıplamandır. /3167
2ـ أعْجَزُ النّاسِ مَنْ قَدَرَ عَلى أنْ يُزيلَ النَّقْصَ عَنْ نَفْسِهِ وَلَمْ يَفْعَلْ /3177.
2- En aciz kimse, kendindeki ayıbı gidermeye gücü yettiği halde onu ortadan kaldırmayandır. /3177
3ـ إنَّ لِلنّاسِ عُيُوباً, فَلا تكْشِفْ ما غابَ عَنْكَ, فَإنَّ اللهَ سُبْحانَهُ يَحْلُمُ عَلَيْها, وَاسْتُرِ العَوْرَةَ ما اسْتَطَعْتَ يَسْتُرِ اللهُ سُبْحانَهُ ما تُحِبُّ سَتْرَهُ /3505.
3- Halk için ayıplar vardır; senden gizli olan ayıpları aşikâr etme. Çünkü Allah ona karşı sabırlı olup onu rezil etmez. Öyleyse var gücünle kusuru ört, Allah da senin örtülmesini istediğin şeyleri örter. /3505
4ـ تَكادُ ضَمائِرُ القُلُوبِ تَطَّلِعُ عَلى سَرائِرِ العُيُوبِ /4486.
4- Vicdanların, ayıpların sırlarını bilmeleri yakındır. /4486
5ـ تَأَمُّلُ العَيْبِ عَيْبٌ /4489.
5- Ayıbı düşünmek dahi ayıptır. /4489
6ـ عَجِبْتُ لِمَنْ يُقالُ: إنَّ فيهِ الشَّرَّ الّذي يَعْلَمُ أنَّهُ فيهِ كَيْفَ يَسْخَطُ /6281.
6- Ayıbı olduğunu bilen kimseye, ayıbın var! denildiğinde öfkelenmesine şaşarım. /6281
7ـ عَجِبْتُ لِمَنْ يُوصَفُ بِالخَيْرِ الَّذي يَعْلَمُ أنَّهُ لَيْسَ فيهِ كَيْفَ يَرضى /6221.
7- İyi bir şekilde övüldüğünde, kendisinde böyle bir özellik olmadığını bildiği halde sevinen kimseye şaşarım. /6221
8ـ ذَوُوا العُيُوبِ يُحِبُّونَ إشاعَةَ مَعائِبِ النّاسِ لِيَتَّسِعَ لَهُمُ العُذْرُ في مَعائِبِهْم /5198.
8- Ayıp sahipleri halkın ayıplarının bilinip yayılmasını severler. Böylelikle okendi ayıplarına daha rahat mazeret getirirler. /5198
9ـ عَجِبْتُ لِمَنْ يُنْكِرُ عُيُوبَ النّاسِ وَ نَفْسُهُ أكْثَرُ شَيْءٍ مَعاباً وَ لا يُبْصِرُها /6267.
9- Kendisinin daha büyük ayıplarını görmeden halkın ayıplarını kınayana şaşarım. /6267
10ـ عَيْنُ الْمُحِبِّ عَمِيَّةٌ عَنْ مَعائِبِ الْمَحْبُوبِ, وأُذُنُهُ صَمّاءٌ عَنْ قُبْحِ مَساويهِ /6314.
10- Sevenin gözü sevdiğinin ayıplarına karşı kör, kulakları kötülüklerinin çirkinliğine karşı sağır olur. /6314
11ـ غِطاءُ العُيُوبِ السَّخاءُ والعَفافُ /6404.
11- Ayıpların perdesi cömert ve iffetli olmaktır. /6404
12ـ كَفى بِالْمَرْءِ شُغْلاً (شُغْلُهُ) بِمَعائِبهِ النّاسِ /7055.
12- İnsana halkın ayıplarıyla uğraşmaması için kendi ayıplarıyla meşgul olması yeterlidir. /7055
13ـ لِيَكُفَّ مَنْ عَلِمَ مِنْكُمْ عَنْ عََيْبِ غَيْرِهِ ما يَعْرِفُ مِنْ عَيْبِ نَفْسِهِ /7362.
13- Sizden alim olanın kendine ayıp olarak bildiği şeyden halkı alıkoyması gerekir. /7362
14ـ لِيَنْهَكَ عَنْ ذِكْرِ مَعائِبِ النّاسِ ما تَعْرِفُ مِنْ مَعائِبِكَ /7359.
14- Kendinde var olduğunu bildiğin ayıplar, seni, halkın ayıbını söylemekten alıkoymalıdır. /7359
15ـ لِيَكُنْ آثَرُ النّاسِ عِنْدَكَ مَنْ أهْدى إلَيْكَ عَيْبَكَ وَ أعانَكَ عَلى نَفْسِكَ /7373.
15- Senin yanında en seçkin insan, ayıbını sana hediye edip nefsine karşı sana yardımcı olan kimse olmalıdır. /7373
16ـ لِيَكُنْ أحَبُّ النّاسِ اِلَيْكَ مَنْ هَداكَ إلى مَراشِدِكَ وَكَشَفَ لَكَ عَنْ مَعائِبِكَ /7374.
16- Senin katında en sevilen insan, seni doru yola hidayet edip ayıplarından perdeyi kaldıran kimse olmalıdır. /7374
17ـ لَيْسَ كُلُّ عَوْرَهٍ تَظْهَرُ /7462.
17- Her ayıp aşikâr olmaz. /7462
18ـ لَوْ عَرَفَ المَنْقُوصُ نَقْصَهُ لَساءَهُ ما يَرى مِنْ عَيْبِهِ /7580.
18- Kim ayıbını ayıp bilseydi şüphesiz kendi ayıbını gördüğünde ondan hoşlanmazdı. /7580
19ـ مَنْ طَلَبَ عَيْباً وَجَدَهُ /7753
19- Ayıp arayan onu bulur. /7753
20ـ مَنْ بَصَّرَكَ عَيْبَكَ فَقَدْ نَصَحَكَ /7765.
20- Seni ayıbına karşı basiretli kılan şüphesiz sana nasihat etmiştir. /7765
21ـ مَنْ عَلِمَ ما فيهِ سَتَرَ عَلى أخيهِ /8171.
21- Kendisinde olanı bilen, kardeşine karşı örter. /8171
22ـ مَنْ أبانَ لَكَ عَيْبَكَ فَهُوَ وَدُودُكَ /8210.
22- Senin ayıbını senin için aşikâr eden dostundur. /8210
23ـ مَنْ ساتَرَ عَيْبَكَ فَهْوَ عَدُوُّكَ /8211.
23- Ayıbını örten senin düşmanındır. /8211
24ـ مَنْ كاشَفَكَ في عَيْبِكَ حَفِظَكَ في غيْبِكَ /8260.
24- Sana ayıbını gösteren, yokluğunda seni korur. /8260
25ـ مَنْ داهَنَكَ في عَيْبِكَ عابَكَ في غيْبِكَ /8261.
25- Ayıbın konusunda sana yalakalık eden yokluğunda seni ayıplar. /8261
26ـ مَنْ أبْصَرَ عَيْبَ نَفْسهِ لَمْ يَعِبْ أحَداً /8389.
26- Kendi ayıbını bilen kimseyi ayıplamaz. /8379
27ـ مَنْ بَحَثَ عَنْ عُيُوبِ النّاسِ فَلْيَبْدَأْ بِنَفْسِهِ /8489.
27- Halkın ayıbını teftiş edenin önce kendi ayıplarından başlaması gerekir. /8489
28ـ مَنْ أنْكَرَ عُيُوبَ النّاسِ, وَرَضِيَها لِنَفْسِهِ, فَذلِكَ الأحْمَقُ /8865.
28- Halkın ayıbını inkâr edip kendisi için onlara razı olan ahmaktır. /8865
29ـ مَنْ أزْرى عَلى غَيْرِهِ بِما يَأتِيِه فَذلِكَ الأخْرَقُ /8866.
29- Kendi yaptığı hatayı diğerleri için ayıplayan kimse ahmaktır. /8866
30ـ مِنْ أشَدِّ عُيُوبِ الْمَرْءِ أنْ تَخْفى عَلَيْهِ عُيُوبُهُ /9290.
30- İnsanın en büyük ayıbı, ayıplarının kendisine gizli kalmasıdır. /9290
31ـ ما يَمْنَعُ أحَدَكُمْ أنْ يَلْقى أخاهُ بِما يَكْرَهُ مِنْ عَيْبِهِ إلاّ مَخافَةُ أنْ يَلْقاهُ بِمِثْلِهِ قَدْ تَصافَيْتُمْ عَلى حُبِّ العاجِلِ وَ رَفْضِ الآجِلِ /9675.
31- Sizleri kardeşinizi istenmeyen ayıptan dolayı yüzleşmenizden men eden korku ve onun da sizinle aynı şekilde (bir ayıp ile) yüzleşmesinden başka bir şey değildir. /9675
32ـ ما حَفِظَ غَيْبَكَ مَنْ ذَكَرَ عَيْبَكَ /9703.
32- Ayıbını söyleyen yokluğunda hakkını korumamıştır. /9703
33ـ ما أَلاكَ جُهْداً فِي النَّصيحَةِ مَنْ دَلَّكَ عَلى عَيْبِكَ وَ حَفِظَ غَيْبَكَ /9704.
33- Ayıbını sana söyleyip yönlendiren, yokluğunda onu koruyan, sana nasihat etmeyi ihmal etmemiştir. /9704
34ـ مَعْرِفَةُ الْمَرْءِ بِعُيُوبِهِ أنْفَعُ المَعارِفِ /9848.
34- İnsanın ayıplarını bilmesi en faydalı marifettir. /9848
35ـ لا تَتَّبِعَنَّ عُيُوبَ النّاسِ فَإنَّ لَكَ مِنْ عُيُوبِكَ إنْ عَقَلْتَ ما يَشْغَلُكَ أنْ تَعيبَ أحَداً /10295.
35- Halkın ayıplarını arayıp bulmaya çalışma! Zira başkalarının ayıpları uğraşamayacak kadar kendini meşgul edecek ayıbının olduğunu anlarsın. /10295
36ـ لا تَعِبْ غَيْرَكَ بِما تَأْتِيهِ, وَلا تُعاقِبْ (وَلا تُعاِتْب) غَيْرَكَ بِذَنْبٍ تُرَخِّصُ لِنَفْسِكَ فيهِ /10384.
36- Kendinin de yaptığın işte halkı ayıplama. Kendin için yapmana izin verdiğin günahla başkasını cezalandırıp kınama. /10384
37ـ تَتَبُّعُ العَوْراتِ مِنْ أعْظَمِ السَّوْآتِ /4580.
37- Halkın günahlarını ve ayıplarını aramak en çirkin huylardandır. /4580
38ـ تَتَبُّعُ العُيُوبِ مِنْ أقْبَحِ العُيُوبِ وَشَرِّ السَّيِّئاتِ /4581.
38- Halkın ayıplarını aramak en çirkin ayıp ve en kötü günahlardandır. /4581
39ـ مَنْ كَشَفَ حِجابَ أخيهِ اِنْكَشَفَ عَوْراةُ بَيْتِهِ (بَنِيهِ) /8802.
39- Kardeşinin perdesini kaldıranın evinin ayıpları açılır. /8802
40ـ مَنْ تَتَبَّعَ عَوْراتِ النّاسِ كَشَفَ اللهُ عَوْرَتَهُ /8798.
40- Halkın ayıp ve günahlarını araştıranın Allah ayıplarını açar. /8796
41ـ مَنْ تَطَلَّعَ عَلى أسْرارِ جارِهِ اِنْهَتَكَتْ أسْتارُهُ /8798.
41- Komşusunun sırlarını öğrenmeye çalışanın (sır) perdesi yırtılır. /8798
42ـ مَنْ بَحَثَ عَنْ أسْرارِ غَيْرِهِ أظْهَرَ اللهُ أسْرارَهُ /8799.
42- Başkasının ayıbını araştıranın Allah gizlediklerini açığa vurur. /8799
43ـ مَنْ تَتَّبعَ خَفِيّاتِ العُيُوبِ حَرَمَهُ اللهُ مَوَدّاتِ القُلُوبِ /8800.
43- Halkın gizli ayıplarını arayanın dostluğunu Allah kalplere haram eder. /8800
44ـ اُسْتُرْ عَوْرَةَ أخِيكَ لِما تَعْلَمُهُ فيكَ /2290.
44- Kendi ayıplarının bilinmesini nasıl istemiyorsan, kardeşinin ayıplarını da gizle. /2290
45ـ اُسْتُرِ العَوْرَةَ ما اسْتَطَعْتَ يَسْتُرِ اللهُ سُبْحانَهُ مِنْكَ ما تُحِبُّ سَتْرَهُ /2354
45- Elinden geldiği kadar ayıpları ve hataları ört. Böylelikle Allah örtülmesini istediğin şeylerin üstünü örter. /2354
46ـ أمْقَتُ النّاسِ اَلعَيّابُ /2909.
46- Halkın en iğrenci ayıp arayandır. /2909
AYRILIK / AYIRMAK
1ـ إيّاكَ وَ الفُرْقَةَ، فَإنَّ الشّاذَّ مِنَ النّاسِ لِلشَّيْطانِ / 2697.
1- Ayrılıktan uzak dur, zira halktan kopan azınlık şeytanındır. /2697
2ـ إيّاكُمْ وَ الفُرْقَةَ ، فَإنَّ الشّاذَّ عَنْ أهْلِ الحَقِّ لِلشَّيْطانِ، كَما أنَّ الشّاذَّ مِنَ الغَنَمِ لِلذِّئْبِ / 2747.
2- Ayrılıktan kaçının, zira sürüden ayrılan kurda yem olduğu gibi, hak ehlinden ayrılan da şeytana ait olur. /2747
3ـ بِئْسَ السَّعْيُ اَلتَّفْرِقَةُ بَيْنَ الأليفَيْنِ / 4412.
3- İki dostu birbirinden ayırmaya çalışmak ne de kötü uğraştır! /4412
4ـ لِكُلِّ جَمْعٍ فُرْقَةٌ / 7292.
4- Her topluluk için ayrılık vardır. /7292
5ـ اِلْزَمُوا الجَماعَةَ، وَ اجْتَنِبُوا الفُرْقَةَ / 2488.
5- Birlik olun, ayrılıktan kaçının. /2488
AZ
1ـ قَليلٌ يَدُومُ خَيْرٌ مِنْ كَثيرِ يَنْقَطِعُ / 6728.
1- Sürekli olan az, arkası kesilen çoktan daha hayırlıdır. /6728
2ـ اَلتَّقَلُّلُ وَ لا التَّذَلُّلُ / 362.
2- Zelil olmaktansa az olsun. /362
3ـ أقَلُّ شَيْءٍ الصِّدْقُ وَ الأمانَةُ / 3168.
3- (Halk arasında) en az olan şey, doğruluk ve emanettir. /3168
4ـ مَنْ قَلَّ ذَلَّ / 7656.
4- Az olan ezilir.[15] /7656
AZARLAMAK / KINAMAK
1ـ اَلاِفْراطُ فِي المَلامَةِ يَشُبُّ نارَ اللَّجاجَةِ / 1768.
1- Azarlarken aşırıya kaçmak inat ateşini körükler. /1768
2ـ أهْوَنُ شَيْءٍ لائِمَةُ الجُهّالِ / 3286.
2- En aşağılık şey, cahillerin azarlamasıdır. /3286
3ـ إذا ذَمَمْتَ فَاقْتَصِرْ / 3984.
3- Kınadığın zaman kısa tut. /3984
4ـ رُبَّ مَلُومٍ وَ لاذَنْبَ لَهُ / 5339.
4- Nice azarlananlar vardır ki hiçbir suçu yoktur. /5339
5ـ عِنْدَ كَثْرَةِ العِثارِ وَ الزَّلَلِ تَكْثُرُ المَلامَةُ / 6219.
5- Kötülük ve sürçmeler çoğaldığında kınanma da çoğalır. /6219
6ـ قَدْ يَنْجَعُ المَلامُ / 6653.
6- Bazen kınamak fayda verir. /6653
7ـ اَلتَّقْريعُ أحَدُ العُقُوبَتَيْنِ / 1430.
7- Kınama, iki cezalandırmadan biridir. /1430
8ـ إعادَةُ التَّقْريعِ أشَدُّ مِنْ مَضَضِ الضَّرْبِ
8- Kınamayı iade etmek,en acı vuruştur. 1318
9ـ كَثْرَةُ التَّقْريعِ تُوغِرُ اللقُلُوبَ، وَ تُوحِشُ الأصْحابَ / 7112.
9- Kınamanın çokluğu kalplerde kinleri tutuşturur, dostları ise ürkütür. /7112
10ـ مَنْ كَثُرَ لَوْمُهُ كَثُرَ عارُهُ / 8431.
10- Çok kınayanın çirkinliği artar. /8431
11ـ لا يَلُمْ لائِمٌ إلاّ نَفْسَهُ / 10152.
11- Kınayan ancak kendi nefsini kınasın. /10152
12ـ إيّاكَ أنْ تَكْونَ علَى النّاسِ طاعِناً, وَ لِنَفْسِكَ مُداهِناً, فَتَعْظُمَ عَلَيكَ الحَوْبَةُ, وَتُحْرَمَ المَثُوبَةَ /2711.
12- Halkı azarlarken kendine karşı kayıtsız kalmayasın sakın; yoksa günahın çoğalır ve mükâfattan mahrum kalırsın. /2711
13ـ مَنْ عَيَّرَ بِشَيْءٍ بُلِيَ بِهِ /7859.
13- Bir şeyden dolayı (başkalarını) azarlayan, ona müptela olur. /7859
AZAT ETMEK
1ـ إذا مَلَكْتَ فَأعْتِقْ /3990.
1- Sahip olduğunda azat et. /3990
AZIK
1ـ ألا وَقَدْ اُمِرْتُمْ بِالظَّعْنِ، وِدُلِلْتُمْ عَلَى الزَّادِ، فَتَزَوَّدُوا مِنَ الدُّنيا ما تَحُوزونَ (تَحْرُزُونَ) بِهِ أنْفُسَكُمْ غَداً/ 2783.
1- Bilesiniz ki sizler ayrılığa emrolunmuş ve azık için irşat edilmişsiniz. Öyleyse yarın (kıyamet) için size yetecek kadar dünyadan azık alın. /2783
2ـ إنَّ مِنَ الفَسادِ إضاعَةَ الزَّادِ/ 3398.
2- (Kıyamet) azığını zayi etmek de bir çeşit fesattır. /3398
3ـ تَزَوَّدُوا مِنْ أيّامِ الفَناءِ لِلبَقاءِ، فَقَدْ دُلِلْتُمْ علَى الزَّادِ، وَاُمِرْتُمْ بِالظَّعْنِ، وَحُثِثْتُمْ عَلَى المَسيرِ/ 4518.
3- Şu fani günlerden ebedî hayat için azık toplayın; (zira) azık hakkında irşat edilmişsiniz, yolculuğa emrolunmuşsunuz ve gitmeye teşvik edilmişsiniz. /4518
4ـ تَزَوَّدُوا مِنَ الدُّنيا ما تَحْرُزُونَ (تَحُوزُونَ) بِهِ أنْفُسَكُمْ غَداً، وَخُذُوا مِنَ الفَناءِ للبَقاءِ/ 4535.
4- Dünyadan yarın (kıyamette) kendinizi koruyacak kadar azık toplayın; geçici (dünyadan) sonsuz (ahiret) için (bir şeyler) alın. /4535
5ـ زادُ المَرْءِ إلَى الآخرَةِ الوَرَعُ، وَالتُّقى/ 5489.
5- İnsanın ahiret azığı, günahtan sakınması ve takvasıdır. /5489
6ـ عَلَيْكَ بِحُسْنِ التَّأهُّبِ وَالاسْتِعْدادِ، والاستِكْثارِ مِنَ الزَّادِ/ 6136.
6- Sana, güzelce hazırlıklı olmanı ve (kıyamet azığını) çoğaltmanı öneriyorum. /6136
7ـ عَجِبْتُ لِمَنْ عَرَفَ أنَّهُ مُنْتَقِلٌ عَنْ دُنياهُ كَيْفَ لا يُحسِنُ التَّزَوُّدَ لأُخراهُ/ 6275.
7- Şaşarım dünyadan göçeceğini bilen kimseye; nasıl olur da ahireti için güzel azık hazırlamaz? /6275
8ـ كُلُّ امْرِءٍ عَلى ما قَدَّمَ قادِمٌ وَبِما عَمِلَ مَجْزِيٌّ/ 6882.
8- Her insan önceden gönderdiğine doğru gidicidir ve (her insan) amel ettiğiyle mükâfatlandırılacaktır. /6882
9ـ كَما تُقَدِّمُ تَجِدُ/ 7215.
9- Gönderdiğin gibi bulacaksın. /7214
10ـ كَما تَزْرَعُ تَحْصُدُ/ 7215.
10- Ektiğin gibi biçersin. /7215
13
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
11ـ لِيَكُنْ زادُكَ التَّقوى/ 7387.
11- Azığın takva olsun. /7387
12ـ مِنَ الفَسادِ إضائَةُ الزَّادِ/ 9273.
12- Azığını zayi etmek de bir tür fesattır. /9273
13ـ ما قَدَّمْتَ اليَومَ تَقْدِمْ علَيْهِ غَداً، فَامْهَدْ لِقَدَمِكَ، وَقَدِّمْ لِيَومِكَ/ 9609.
13- Yarın (kıyamette) bugün gönderdiğinin üzerine basacaksın; öyleyse ayağın için sergi aç ve kıyamet için (azık) gönder. /9609
AZİM / KARAR
1ـ مَنْ أظْهَرَ عَزْمَهُ بَطَلَ حَزْمُهُ /7980.
1- Azmini açığa vuran basiretini hiç eder. /7980
2ـ مَنْ ساءَ عَزْمُهُ رَجَعَ عَلَيْهِ سَهْمُهُ /8315.
2- Azmi kötü olanın oku kendine döner. /8315
3ـ لا تَعْزِمْ عَلى ما لَمْ تَسْتبِنَ الرُّشْدَ فيهِ /10183.
3- Gelişme görmediğin şeye azmetme. /10183
4ـ لا خَيْرَ في عَزْمٍ بِلا حَزْمٍ /10682.
4- Basiretsiz kararda hayır yoktur. /10682
AZİM / KARARLILIK / GAYRET
1ـ أبْعَدُ الهِمَمِ أقْرَبُها مِنَ الكَرَمِ / 2962.
1- En yüce azim, cömertliğe en yakın olandır. /2962
2ـ بِقَدرِ الهِمَمِ تَكُونُ الهُمُومُ / 4277.
2- Sıkıntı ve kederler, azimlerin ölçüsü kadardır. /4277
3ـ خَيْرُ الهِمَمِ أعْلاها / 4977.
3- En hayırlı azim, en büyük olanıdır. /4977
4ـ كُنْ بَعيدَ الهِممِ إذا طَلَبْتَ، كَريمَ الظَّفَرِ إذا غَلَبْتَ / 7161.
4- Bir şey istediğinde azmin yüksek olsun; galip geldiğinde ise cömert ol (intikam alma). /7161
5ـ مَنْ كَبُرَ هِمَّتُهُ كَبُرَاهْتِمامُهُ / 7850.
5- Azmi büyük olanın özeni de büyük olur. /7850
6ـ مَنْ صَغُرَتْ هِمَّتُهُ بَطَلَتْ فَضيلَتُهُ / 8019.
6- Azmi küçük olanın üstünlüğü de düşer. /8019
7ـ مَنْ شَرُفَتْ هِمَّتُهُ عَظُمَتْ قيمَتُهُ / 8320.
7- Azmi büyük olanın değeri de büyük olur. /8320
8ـ مَنْ كَبُرَتْ هِمَّتُهُ عَزَّ مَرامُهُ / 8406.
8- Azmi büyük olan amacı saygın olur. /8406
9ـ اِقْصِرْ هِمَّتَكَ عَلي ما يَلْزِمُكَ، وَلا تَخُضْ فيما لا يَعْنيكَ / 2303.
9- Sana lazım olan şeyde bütün çabanı harca ve gerekli olmayan şeye dalma. /2303
10ـ مَنْ رَقي دَرَجاتِ الهِمَمِ عَظَّمَتْهُ الأُمَمُ / 8526.
10- Azmin aşamalarını kat edeni milletler büyük sayar. /8526
11ـ مَنْ لَمْ يَكُنْ هَمُّهُ ما عِنْدَ اللهِ سُبْحانَهُ لَمْ يُدْرِكْ مُناهُ / 8970.
11- Allah'ın yanında olan şeye ulaşmak için azin göstermeyen arzularına ulaşmaz. /8970
12ـ لا تَهْتِمَنَّ إلاّ فيما يُكْسِبُكَ أجْراً وَلا تَسْعَ إلاّ فِي اغْتِنامِ مَثُوبَةٍ / 10320.
12- Mükâfatını alacağın işin dışında bir şeye önem verme; sevap ganimetini dışında bir şeyle de uğraşma. /10320
13ـ عَلي قَدْرِ الهِمَّةِ تَكُوُن الْحَمِيَّةُ / 1674.
13- Kıskançlık, azmin ölçüsü kadardır. /1674
14ـ قَدْرُ الرَّجُلِ عَلي قَدْرِ هِمَّتِهِ، وَ عَمَلُهُ عَلي قَدْرِ نِيَّتِهِ / 6743.
14- İnsanın değeri, azmi kadar; ameli de niyeti kadardır. /6743
15ـ ما رَفَعَ امْرَءً كَهِمَّتِهِ، وَلا وَضَعَهُ كَشَهْوَتِهِ / 9707.
15- Hiçbir şey insanı azmi kadar yüceltmez ve nefsanî istekleri kadar da alçaltmaz. /9707
16ـ هُمُومُ الرَّجُلِ عَلي قَدْرِ هِمَّتِهِ، وَ غَيْرَتُهُ عَلي قَدْر حَمِيَّتِهِ / 10059.
16- Kişinin saygısı azmi kadar ve kıskançlığı da namusunun ölçüsüncedir. /10059
17ـ لا تَجْعَلْ أكْبَرَ هَمِّكَ بِأهْلِكَ وَ وَلَدِكَ، فَإنَّهُمْ إنْ يَكُونُوا أوْلِياءَ اللهِ سُبْحانَهُ فَإنَّ اللهَ لا يُضَيِّعُ وَلِيَّهُ، وَ إنْ يَكُونُوا أعْداءَ اللهِ فَما هَمُّكَ بِأعْداءِ اللهِ/ 10392.
17- Eşini ve çocuğunu kendine büyük dert etme. Zira eğer Allah'ın evliyaları olurlarsa Allah da kendi velisini (dostunu) atmaz. Ama Allah'ın düşmanı olurlarsa o zamanda Allah'ın düşmanlarını neden kendine sorun ediyorsun ki? /10392
18ـ لا تُشْعِرْ قَلْبَكَ الْهَمَّ عَلي ما فاتَ، فَيَشْغَلَكَ عَمّا هُوَ آتٍ / 10434.
18- Kaybettiğin şeyi kendine sorun etme. Çünkü seni gelecek olan şeylerden alıkoyar. /10434
BABA
1ـ بِرُّ الوالِدَيْنِ أكْبَرُ فَريضَةٍ/ 4423.
1- Anne ve babaya iyilik, en büyük farz(lardan)dır. /4423
2ـ بِرُّوا آباءَكُمْ يَبَرَّكُمْ أبْناؤُكُمْ/ 4448.
2- Babalarınıza iyilik edin ki çocuklarınız da size iyilik etsinler. /4448
3ـ مَنْ بَرَّ والِدَيْهِ بَرَّهُ وَلَدُهُ/ 9145.
3- Kim anne ve babasına iyilikte bulunursa çocuğu da ona iyilikte bulunur. /9145
4ـ مَوْتُ الوالِدِ قاصمةُ الظَّهْرِ/ 9821.
4- Babanın ölümü, (insanın) belinin kırılmasıdır. /9821
5ـ مَنِ اسْتَنْكَفَ مِنْ أبَوَيهِ فَقَدْ خالَفَ الرُّشْدَ/ 8623.
5- Kim anne-babasını küçümserse, doğruluğa (kemale giden yola) ters düşmüştür. /8623
6ـ مَوَدَّةُ الآباءِ نَسَبٌ بَيْنَ الأبناءِ/ 9805.
6- Babaların dostluğu, evlatlar arasında neseptir. /9805
BAĞIŞLAMA/AF
1ـ اَلْمُبادَرَةُ إلى العَفْوِ مِنْ أخْلاقِ الكِرامِ /1566.
1- Bağışlamada acele etmek, yüce insanların sıfatlarındandır. /1566
2ـ اَلعَفْوُ أعْظَمُ الفَضِيلَتَيْنِ /1640.
2- Bağışlamak, iki faziletin en üstünüdür.[16] /1640
3ـ اُعْفُ تُنْصَرْ /2233.
3- Affet ki sana yardım edilsin. /2233
4ـ أقِلْ تُقَلْ /2247.
4- Affet ki affedilesin. /2247
5ـ أحْسِنْ إلى مَنْ أساءَ إلَيْكَ, وَ اعْفُ عَمَّنْ جَنى عَلَيْكَ /2287.
5- Sana kötülük edene iyilik et, sana karşı cinayet işleyeni (kötülük edeni) affet. /2287
6ـ اِغْتَفِرْ زَلَّةَ صَديقِكَ, يُزَكِّكَ عَدُوُّكَ /2292.
6- Dostunun hatasını affet, böylelikle düşmanın senin doğruluğuna hükmeder./2292
7ـ اِغْتَفِرْ ما أغْضَبَكَ لِما أرْضاكَ /2296.
7- Seni sevindirip razı eden şeylerden dolayı seni öfkelendiren şeyden geç. /2296
8ـ أقِلِ العَثْرَةَ, وَ ادْرَا الْحَدَّ, وَ تَجاوَزْ عَمّا لَمْ يُصَرَّحْ لَكَ بِهِ / 2364.
8- Hatayı affet, haddi defet, hakkında sana açıkça söylenmeyen bir şeyi bırak. /2364
9ـ اِقْبَلْ أعْذارَ النّاسِ, تَسْتَمْتِعْ بِإخائِهِمْ, وَ القَهُمْ بِالبِشْرِ, تُمِتْ أضْغانَهُمْ /2420.
9- Halkın özürlerini kabul et, böylelikle kardeşliklerinden faydalanırsın; onlara karşı güler yüzlü davran, bu şekilde kinlerini öldürürsün. /2420
10ـ أقيلُوا ذَوِى الْمُرُوءاتِ عَثَراتِهِمْ, فَما يَعْثِرُ مِنْهُمْ عاثِرٌ إلاّ وَيَدُ اللهِ تَرْفَعُهُ /2550.
10- Mürüvvetli kimselerin yanlışlığını affedin; zira Allah onlardan sürçeni mutlaka kaldırmıştır. /2550
11ـ اَلعَفْوُ أحْسَنُ الإحْسانِ /259.
11- Affetmek en güzel ihsandır. /259
12ـ اَلعَفْوُ زَكاةُ الظَّفَرِ /358.
12- Affetmek zaferin zekâtıdır. /358
13ـ اَلمَعْذَرَةُ بُرْهانُ العَقْلِ /497.
13- Mazeret aklın delilidir. /497
14ـ اَلعَفْوُ عُنْوانُ النُّبْلِ /499.
14- Affetmek asilliğe delildir. /499
15ـ اَلعَفْوُ تاجُ المَكارِمِ /520.
15- Affetmek her güzel işin tacıdır. /520
16ـ رُبَّ ذَنْبٍ مِقْدارُ العُقُوبَةِ عَلَيْهِ إعْلامُ المُذْنِبِ بِهِ /5342.
16- Bazı günahların cezasının miktarı, günahların ilan edildiği kadardır. /5342
17ـ لا تُصِرَّ عَلى ما يُعَقِّبُ الإثْمَ /10226.
17- Günahı arkasından getiren işte ısrar etme. /10226
18ـ اَلعَفْوُ مَعَ القُدْرَةِ جُنَّةٌ مِنْ عَذابِ اللهِ سُبْحانَهُ /1547.
18- Kudret olduğu halde affetmek, Allah-u Teala’nın azabına karşı siperdir. /1547
19ـ إذا جُنِيَ عَلَيْكَ فَاغْتَفِرْ /3993.
19- Sana karşı cinayet (hata, yanlış) yapıldığında affet. /3993
20ـ بِالعَفْوِ تُسْتَنْزَلُ الرَّحْمَةُ /4317.
20- Affetmek, rahmetin nazil olmasına neden olur. /4317
21ـ تَجاوَزْ مَعَ القُدْرَةِ وَ أحْسِنْ مَعَ الدَّوْلَةِ تَكْمُلْ لَكَ السِّيادَةُ /4528.
21- Kudretli olduğunda affet, devlet sahibi olduğunda ihsan et, böylece hakimiyet senin için kâmil olur. /4727
22ـ تَجاوَزْ عَنِ الزَّلَلِ, وَ أقِلِ العَثَراتِ, تُرْفَعْ لَكَ الدَّرَجاتُ /4566.
22- Sürçmelerden geç, hataları affet; böylece makamın yücelir. /4566
23ـ تَغَمَّدِ الذُّنُوبَ بِالغُفْرانِ, سِيَّما في ذَوِي المُرُوءَةِ وَ الهَيْئاتِ /4567.
23- Suçları, özellikle de mürüvvetli ve şerefli insanların ayıplarını bağışlayarak örtün. /4567
24ـ تَغافَلْ يُحْمَدْ أمْرُكَ /4570.
24- Başkalarının günahlarını görmemezlikten gel ki övülesin. /4570
25ـ جازِ بِالْحَسَنَةِ, وَ تَجاوَزْ عَنِ السَّيِّئَةِ, ما لَمْ يَكُنْ ثَلَماً فِي الدّينِ, أوْ وَهْناً في سُلْطانِ الإسْلامِ /4788.
25- Dinde gedik açılmayıp İslam kudretinin zayıflamasına neden olmayacaksa, iyilikle karşılık ver ve hataları affet. /4788
26ـ خُذِ اَلعَفْو مِنَ النّاسِ, وَلا تَبْلُغ مِنْ أحَدٍ مَكْرُوهَهُ /5087.
26- Halka karşı affedici olmayı kendine huy edin, kimseye de sevmediği bir şeyi yapma. /5087
27ـ دَعِ الاِنْتِقامَ فَإنَّهُ مِنْ أسْوَءِ أفْعالِ المُقْتَدِرِ, وَ لَقَدْ أخَذَ بِجَوامِعِ الفَضْلِ مَنْ رَفَعَ نَفْسَهُ عَنْ سُوءِ المُجازاةِ /5139.
27- İntikam almaktan vazgeç! Çünkü o, güçlü insanların en çirkin hareketidir. Şüphesiz kötü cezalandırmaktan kendini alıkoyan kimse bütün faziletleri (kendinde) toplamıştır. /5139
28ـ عِنْدَ كَمالِ القُدْرَةِ تَظْهَرُ فَضيلَةُ اَلعَفْوِ /6215.
28- Kudretin doruğunda affın fazileti aşikâr olur. /6215
29ـ قِلَّةُ اَلعَفْوِ أقْبَحُ العُيُوبِ, وَ التًّسَرُّعُ إلَى الاِنْتِقامِ أعْظَمُ الذُّنُوبِ /6766.
29- Affın azlığı, ayıpların en çirkini; intikam almakta acele etmekse, günahların en büyüğüdür. /6766
30ـ قَبُولُ عُذْرِ الْمُجْرِمِ مِنْ مَواجِبِ الكَرَمِ وَ مَحاسِنِ الشِّيَمِ /6815.
30- İyilik ve asalet sıfatı suçlunun özrünü kabul etmeği gerektirir. /6815
31ـ كَفى بِالظَّفَرِ شافِعاً لِلْمُذْنِبِ /7052.
31- Suçluyu affetmek zafer için yeterlidir. /7052
32ـ كُنْ جَميلَ اَلعَفْوِ إذا قَدَرْتَ عامِلاً بِالعَدْلِ إذا مَلَكْتَ /7162.
32- Kudretin olduğunda güzel bir şekilde affet, malik olduğunda adaletli davran. /7162
33ـ كُنْ عَفُوّاً في قُدْرَتِكَ, جَواداً في عُسْرَتِكَ, مُؤْثِراً مَعَ فاقَتِكَ, يَكْمُلْ لَكَ الفَضْلُ (تَكْمُلْ لَكَ الفَضائِلُ) /7179.
33- Kudretli olduğunda affet, zorlukta da olsan bağışta bulun, ihtiyacın olduğu halde fedakârlık yap ki, faziletin kâmil olsun. /7179
34ـ مَنْ عَفى عَنِ الجَرائِمِ فَقَدْ أخَذَ بِجَوامِعِ الفَضْلِ /8499.
34- Hataları bağışlayan bütün faziletlere kendinde toplar. /8499
35ـ مَنْ لَمْ يُحْسِنِ اَلعَفْوَ أَساءَ بِالاِنْتِقامِ /8959.
35- Af ile ihsanda bulunmayan, intikam ile kötülük eder. /8959
36ـ مَنْ لَمْ يَقْبَلِ التَّوْبَةَ عَظُمَتْ خَطيئَتُهُ /8973.
36- Tövbeyi kabul etmeyenin hatası büyük olur. /8973
37ـ مِنَ الدّينِ التَّجاوُزُ عَنِ الْجُرْمِ /9400.
37- Hata ve günahtan geçmek dindendir. /9400
38ـ ما أحْسَنَ اَلعَفْوَ مَعَ الاِقْتِدارِ /9540.
38- İktidar (sahibiyken) affetmek nede güzeldir. /9540
39ـ ما عَفا عَنِ الذَّنْبِ مَنْ قَرَّعَ بِهِ /9567.
39- Kınayıp azarlayarak affeden (gerçekte) suçu affetmemiş sayılır. /9567
40ـ مُعاجَلَةُ الذُّنُوبِ بِالغُفْرانِ مِنْ أخْلاقِ الكِرامِ /9871.
40- Günahı bağışlamak için acele etmek asil insanların sıfatındandır. /9871
41ـ لا تَنْدَمَنَّ عَلى عَفْوٍ, وَ لاتَبْهَجَنَّ بِعُقُوبَةٍ /10319.
41- Aftan dolayı pişman olma ve intikam almaya da sevinme. /10319
42ـ لا تُعاجِلِ الذَّنبَ بِالعُقُوبَةِ, وَاتْرُكْ بَيْنَهُما لِلْعَفْوِ مَوْضِعاً, تُحْرِزْ بِهِ الأجْرَ وَالمَثُوبَةَ /10343.
42- Suçluyu cezalandırmakta acele etme, ikisi arasında bağış için bir yer bırak, bu vesileyle mükâfatı ele getirirsin. /10343
43ـ لا حِلْمَ كالصَّفْحِ /10474.
43- Suçu affetmek gibi sabır yoktur. /10473
44ـ لا شَيْءَ أحْسَنُ مِنْ عَفْوِ قادِرٍ /10713.
44- Kudretli insanın affı gibi güzel bir şey yoktur. /10713
45ـ لا يُقابَلُ مُسيءٌ قَطُّ بِأفْضَلَ مِنَ اَلعَفْوِ عَنْهُ /10880.
45- Günahkâr insana verilecek en güzel karşılık onu affetmektir. /10880
46ـ يُعْجِبُني مِنَ الرَّجُلِ أنْ يَعْفُوَ عَمَّنْ ظَلَمَهُ, وَ يَصِلَ مَنْ قَطَعَهُ, وَيُعْطِيَ مَنْ حَرَمَهُ, وَ يُقابِلَ الإساءَةَ بِالإحْسانِ /11035.
46- Kendisine zulmedeni affeden, ilişkisini kesenle irtibata geçen, mahrum bırakana bağışta bulunan, kötülüğe iyilikle karşılık veren insana hayran kaldım. /11035
47ـ أعْطِ النّاسَ مِنْ عَفْوِكَ وَ صَفْحِكَ, مِثْلَ ما تُحِبُّ أنْ يُعْطِيَكَ اللهُ سُبْحانَهُ وَ على عَفْوٍ فَلا تَنْدَمْ /2367.
47- Allah’ın sena bağışta bulunmasını istediğin gibi sende kalka affınla bağışta bulun ve hiçbir affından dolayı pişman olma. /2367
48ـ أكْرِمَ مَنْ وَدَّكَ, وَ اصْفَحْ عَنْ عَدُوِّكَ, يَتِمَّ لَكَ الفَضْلُ /2368.
48- Seni sevene iyilik et, düşmanını bağışla ki faziletin kemale ersin. /2368
49ـ أحْسَنُ أفْعالِ الْمُقْتَدِرِ اَلعَفْوُ /3000.
49- Kudretli insanların en güzel fiili affetmektir. /3000
50ـ أوْلَى النّاسِ بِالعَفْوِ أقْدَرُهُمْ عَلَى العُقُوبَةِ /3060.
50- Affetmeye en uygun kimse cezalandırmaya en kadir olandır. /3060
51ـ أوْلَى النّاسِ بِالرَّحْمَةِ المُحْتاجُ إلَيْها /364.
51- Merhamete en layık kimse ona ihtiyacı olandır. /364
52ـ أحْسَنُ مِنِ اسْتِيفاءِ حَقِّكَ اَلعَفْوُ عَنْهُ /3120.
52- Hakkını almandan daha güzel olan, affetmendir. /3120
53ـ أحْسَنُ المَكارِمِ عَفْوُ الْمُقْتَدِرِ, وَجُودُ الْمُفْتَقِرِ /3165.
53- İyiliklerin en güzeli kudretli insanın affı ve muhtaç insanın bağışlamasıdır. /3165
54ـ أحْسَنُ اَلعَفْوِ ما كانَ عَنْ قُدْرَةٍ /3184.
54- En güzel af, kudretli iken yapılandır. /3184
55ـ أعْرَفُ النّاسِ بِاللهِ أعْذَرُهُمْ لِلنّاسِ, وَ إنْ لَمْ يَجِدْ لَهُمْ عُذْراً / 3230.
55- Allah’ı en iyi tanıyan, halkın mazeretleri olmadığı halde onları affedendir. /3230
56ـ إنَّ مُقابَلَةَ الإساءَةِ بِالإحْسانِ, وَ تَغَمُّدَ الْجَرائمِ بِالغُفْرانِ, لَمِنْ أحْسَنِ الفَضائِلِ, وَ أفْضَلِ الْمَحامِدِ /3429.
56- Kötülüğe iyilikle karşılık verip suçları bağışlayarak örten, şüphesiz faziletli olanların en güzeli ve övülmüşlerin en faziletlisidir. /3492
57ـ إنَّ مَنْ أعْطى مَنْ حَرَمَهُ, وَوَصَلَ مَنْ قَطَعَهُ, وَ عَفى عَمَّنْ ظَلَمَهُ, كانَ لَهُ مِنَ اللهِ سُبْحانَهُ الظَّهيرُ والنَّصيرُ /3530.
57- Mahrum edene bağışta bulunana, kesip atanla yakınlık kurana, zulmedeni affedene Allah tarafından yardımcı ve destek verilir. /3530
58ـ اَلعَفْوُ فَضيلَةٌ /7.
58- Affetmek faziletin özüdür. /7
59ـ اَلعَفْوُ أفْضَل الإحْسانِ /585.
59- Af en büyük ihsandır. /585
60ـ اَلعَفْوُ زَيْنُ القُدْرَةِ /773.
60- Af kudretin ziynetidir. /773
61ـ اَلعَفْوُ يُوجِبُ المَجْدَ /775.
61- Af övgüye neden olur. /775
62ـ اَلعَفْوُ زَكاةُ القُدْرَةِ /924.
62- Af kudretin zekâtıdır. /924
63ـ اَلعَفْوُ أحْسَنُ الإحْسانِ /1057.
63- Affetmek en güzel bağıştır. /1057
64ـ اَلعَفْوُ أحْسَنُ الاِنْتِصارِ /1099.
64- Affetmek en güzel intikamdır. /1099
65ـ الصَّفْحُ أنْ يَعْفُوَ الرَّجُلُ عَمّا يُجْنى عَلَيْهِ, وَ يَحْلُمَ عَمّا يُغِيظُهُ /1875.
65- Bağışlamak insanın kendisine karşı yapılan suçu affedip onu öfkelendiren şeye sabretmesidir. /1875
66ـ اَلصَّفْحُ أحْسَنُ الشِّيَمِ /650.
66- Başkalarının hatalarını affetmek en güzel huydur. /650
67ـ هَبْ ما أنْكَرْتَ لِما عَرَفْتَ, وَما جَهِلْتَ لِما عَلِمْتَ /10056.
67- Tanımadığın şeyi tanıdığın şey için, bilmediğin şeyi bildiğin şey için bağışla. /10056
68ـ إذا جُنِيَ عَلَيْكَ فَاغْتَفِرْ /3992.
68- Sana yanlış yapıldığında affet. /3992
69ـ أحَقُّ النّاسِ بِالإسْعافِ طالِبُ اَلعَفْوِ /3066.
69- Yardımı en çok hakkeden, af dileyendir. /3066
70ـ إيّاكَ وَالتَّسرُّعَ إلَى العُقُوبَةِ, فَإنَّهُ مَمْقَتَهٌ عِنْدَ اللهِ, وَ مُقَرِّبٌ مِنَ الغَيْرِ /2656.
70- Cezalandırmakta acele etmekten kaçın! Çünkü o, Allah katında büyük düşmanlıktır ve değişimi yakınlaştırır. /2656
BAĞIŞ
1ـ رُبَّ مَوْهِبَةٍ خَيْرٌ مِنْها الفَجيعَةُ / 5343.
1- Nice bağışlar var ki felaket ondan iyidir. /5343
BAĞ KURMAK / İLİŞKİ
1ـ عَلَيْكُمْ بِالتَّواصُلِ وَ الْمُوافَقَةِ، وَ إيّاكُم وَ الْمُقاطَعَةِ وَ الْمُهاجَرَةِ / 6152.
1- Aranızda bağ kurun ve beraber olun; birbirinizden kopup ayrılığa düşmeyin. /6152
2ـ كُنْ لِمَنْ قَطَعَكَ واصِلاً، وَلِمَنْ سَأَلَكَ مُعْطِياً، وَلِمَنْ سَكَتَ عَنْ مَسْأَلَتِكَ مُبْتَدِئاً / 7173.
2- Senden kopanla sen bağ kur, isteyene bağış yap ve istemekten çekinene de istemeden yardım et. /7173
3ـ مَنْ وَصَلَكَ وَ هُوَ مُعْدِمٌ خَيْرٌ لَكَ مِمَّنْ جَفاكَ وَ هُوَ مُكْثِرٌ / 9176.
3- Fakirin seninle bağ kurması, zenginin senden kopmasından daha hayırlıdır. /9176
4ـ مَنْ مَتَّ إلَيْكَ بِحُرْمَةِ الإْسْلامِ فَقَدْ مَتَّ بِأوْثَقِ الأسْبابِ / 9223.
4- İslam'ın hatırına seninle bağ kuran, şüphesiz en sağlam sebeple bağ kurmuştur. /9223
5ـ مُواصَلَةُ الأفاضِلِ تُوجِبُ السُّمُوَّ / 9773.
5- Erdemlilerle bağ kurmak onurlu olmaya sebep olur. /9773
6ـ واصِلُوا مَنْ تُواصِلُونَهُ فِي اللهِ، وَ اهْجُرُوا مَنْ تَهْجْرُونَهُ فِي اللهِ سُبْحانَهُ/ 10120.
6-Kiminle bağ kuracak veya kimden kopacaksanız Allah için olsun. /10120
7ـ وَصُولٌ مُعْدِمٌ خَيْرٌ مِنْ جافٍ مُكْثِرٍ / 10083.
7- Fakirin bağ kurması, zenginin koparmasından daha iyidir. /10083
8ـ وَصُولُ النّاسِ مَنْ وَصَلَ مَنْ قَطَعَهُ / 10085.
8- Gerçek anlamda bağ kuran, kendisiyle (bağları) koparanla bağ kurandır. /10085
9ـ لايَكُونَنَّ أخُوكَ عَلي قَطيعَتِكَ أقْوي مِنْكَ عَلي صِلَتِهِ / 10369.
9- Sakın din kardeşinin bağ kurması senin bağları koparmandan daha güçlü olmasın. /10369
BARIŞ/ UZLAŞMA
1ـ اَلسِّلْمُ ثَمَرَةُ الحِلْمِ/ 901.
1- Barış, sabırlı ve hilimli olmanın meyvesidir. /901
14
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
2ـ اَلسِّلْمُ عِلَّةُ السَّلامَةِ وَعَلامَةُ الاِسْتِقامَةِ/ 1335.
2- Barış, selametin sebebi ve doğru yolda olmanın nişanesidir. /1335
3ـ سالِمِ النّاسِ تَسْلَمْ، وَاعْمَلْ للآخِرَةِ تَغْنَمْ/ 5605.
3- Halkla uyumlu geçin ki sağlam kalasın; ahiretin için de amel et ki kazançlı çıkasın. /5605
4ـ مَنْ سالَمَ النّاسَ كَثُرَ أصْدِقائُهُ وقَلَّ أعْدائُهُ/ 8076.
4- Halkla uyumlu geçinen kimsenin dostu çok, düşmanı az olur. /8076
5ـ مَنْ سالَمَ النّاسَ سُتِرَتْ عُيُوبُهُ/ 8294.
5- Halkla uyumlu geçinen kimsenin ayıpları örtülü kalır. /8294
6ـ مَنْ سالَمَ النّاسَ رَبِحَ السَّلامَةَ/ 8732.
6- Halkla uyumlu geçinen kimse selameti kazanır. /8732
7ـ مَنْ رَضِيَ مِنَ النَّاسِ بِالمُسالَمَةِ سَلِمَ مِنْ غَوائِلِهِمْ/ 8862.
7- Halkla uyum içinde geçinmeye razı olan kimse, onların fesat ve musibetlerinden amanda olur. /8862
8ـ وَجَدْتُ المُسالَمَةَ ما لَمْ يَكُنْ وَهْنٌ فِي الإسْلامِ أنْجَعَ مِنَ القِتالِ/ 10138.
8- Ben barışı, İslam'da gevşekliği savaştan daha faydalı olmadığı zaman seçtim. /10138
9ـ لا عاقِبَةَ أسْلَمُ مِنْ عَواقِبِ السِّلْمِ/ 10669.
9- Barıştan daha iyi ve sağlam akıbetli bir şey yoktur. /10669
BASİRET
1ـ الْحَزْمُ تَجَرُّعُ الغُصَّةِ، حَتّى تُمَكِّنَ الفُرْصَةُ/ 1759.
1- Basiretlilik, fırsat gelinceye kadar derdi sineye çekmektir. /1759
2ـ أواخِرُ مَصادِرِ التَّوَقّي أوائلُ مَوارِدِ الْحَذَرِ/ 1812.
2- Tedbirli olunması gereken en son yerler, en önce korkulacak yerlerdir.[17] /1812
3ـ الْحَزْمُ النَّظَرُ في العَواقِبِ، ومُشاوَرَةُ ذَوِي العُقُولِ/ 1915.
3- Basiret, işlerin akıbeti hakkında görüş belirtmek ve akıl sahipleriyle meşveret etmektir. /1915
4ـ ألا وإنَّ مَنْ تَوَرَّطَ في الأُمُورِ مِنْ غَيْرِ نَظَرٍ في العَواقِبِ فَقَدْ تَعَرَّضَ لِمُفْدِحاتِ النَّوائِبِ/ 2777.
4- Bilesiniz ki, kim işin sonunu göz önüne almadan bir işe girişirse, muhakkak ağır musibetlere maruz kalır. /2777
5ـ أصْلُ العَزْمِ الْحَزْمُ، وَثَمَرَتُهُ الظّفَرُ/ 3095.
5- Asıl azim, basiretliliktir; meyvesi ise zafer. /3095
6ـ الْحَزْمُ بِضاعَةٌ (و) والتَّوانِي إضاعَةٌ/ 9.
6- Basiretlilik, mal-mülktür; gevşeklik ise ziyan. /9
7ـ الْحَزْمُ صِناعَةٌ/ 177.
7- Basiretlilik hünerdir. /117
8ـ الْحَزْمُ أسَدُّ الآراءِ/ 471.
8- Basiretlilik, görüşlerin en sağlamıdır. /471
9ـ الْحَزْمُ حِفْظُ التَجْرِبَةِ/ 961.
9- Basiretlilik, deneyimleri korumaktır. /961
10ـ الْحَزْمُ بإجالَةِ الرَّأيِ/ 1077.
10- Basiretlilik, düşünceyi evirip çevirmekle elde edilir. /1077
11ـ الْحَزْمُ شِدَّةُ الاسْتِظْهارِ/ 1103.
11- Basiretlilik, sırtı sağlama almaktır. /1103
12ـ الرَّأيُ كَثيرٌ، والْحَزْمُ قَليلٌ/ 1213.
12- Görüş çok ama basiretli olanı az. /1213
13ـ الْحَزْمُ حِفْظُ ما كُلِّفَتْ وَتَرْكُ ما كُفيتَ/ 1489.
13- Basiretlilik, sana vazife olanı yerine getirmen ve sana yeterli gördüğünü terk etmendir. /1489
14ـ الطُّمَأنينَةُ قَبْلَ الْخُبْرَةِ خِلافُ الْحَزْمِ/ 1514.
14- Öğrenmeden önce emin olmak basiretliliğe terstir. /1514
15ـ إنَّما الْحَزْمُ طاعَةُ اللهِ، وَمَعْصِيَةُ النَّفْسِ/ 3860.
15- Basiretlilik, ancak Allah’a itaat etmek ve nefse başkaldırmaktır. /3860
16ـ آفَةُ الْحَزْمِ فَوْتُ الأمْرِ/ 3961.
16- Basiretli olmanın âfeti, fırsatın elden kaçmasıdır. /3961
17ـ إذا اقْتَرَنَ العَزْمُ بِالْحَزْمِ كَمُلَتِ السَّعادَةِ/ 4067.
17- Azim ve irade basiretlilikle bir araya geldiğinde saadet kemale erer. /4067
18ـ ثَمَرَةُ الْحَزْمِ السَّلامَةُ/ 4590.
18- Basiretli olmanın meyvesi selamettir. /4590
19ـ خُذْ بالْحَزْمِ، وَالْزِمِ العِلْمَ، تُحْمَدْ عَواقِبُكَ/ 5045.
19- Basiretli ol ve ilimden ayrılma ki işinin sonunda övülesin. /5045
20ـ غايَةُ الْحَزْمِ الاسْتِظْهارُ/ 6362.
20- Basiretliliğin neticesi sırt sağlamlığıdır. /6362
21ـ كَمالُ الْحَزْمِ اسْتِصْلاحُ الأضْدادِ، ومُداجاةُ الأعْداءِ/ 7232.
21- Basiretliliğin kemali, muhaliflerle barışık olmak ve düşmanlarla iyi geçinmektir. /7232
22ـ مَنْ خالَفَ الْحَزْمَ هَلَكَ/ 7910.
22- Basiretli olmayan helak olur. /7910
23ـ مَنْ أخَذَ بالْحَزْمِ اسْتَظْهَرَ/ 7913.
23- Basiretli olanın sırtı kuvvetli olur. /7913
24ـ مَنْ أضاعَ الْحَزْمَ تَهَوَّرَ/ 7914.
24- Basiretini zayi eden tehlikeye düşer. /7914
25ـ مَنْ قَلَّ حَزْمُهُ ضَعُفَ عَزْمُهُ/ 7981.
25- Basireti az olanın azmi zayıf olur. /7914
26ـ مَنْ لَمْ يُقَدِّمْهُ الْحَزْمُ، أخَّرَهُ العَجْزُ/ 8208.
26- Basiretin öne geçirmediğini acizlik arkaya iter. /8208
27ـ مِنَ الْحَزْمِ قُوَّةُ العَزْمِ/ 9263.
27- Azmin gücü basirettendir. /9263
28ـ مِنَ الْحَزْمِ التّأهُّبُ وَالاسْتِعْدادُ/ 9370.
28- Hazırlıklı ve müsait olmak basiretliliktendir. /9370
29ـ مِنَ الْحَزْمِ حِفْظُ التّجْرِبَةِ/ 9391.
29- Tecrübeyi korumak, ileri görüşlü olmaktandır. /9391
30ـ مِنَ الْحَزْمِ صِحَّةُ العَزْمِ/ 9399.
30- Azmin sıhhati basiretliliktendir. /9399
31ـ مِنَ الْحَزْمِ الوُقوفُ عِنْدَ الشّبْهَةِ/ 9403.
31- Şüphe ânında durmak, basiretliliktendir. /9403
32ـ مِنْ كَمالِ الْحَزْمِ الاسْتِعْدادُ لِلنُّقْلَةِ، والتَّأهُّبُ لِلرِّحْلَةِ/ 9411.
32- (Bu dünyadan öbür dünyaya) göç için hazırlıklı olmak ve yolculuk için hazırlık görmek basiretin kemalindendir. /9411
BASİRET / BAKIŞ / GÖRÜŞ
1ـ أيْنَ الأبْصارُ اللامِحَةُ مَنارَ التّقْوى؟/ 2825.
1- Takvanın alametini gören parlak gözler nerede? /2825
2ـ أبْصَرُ النّاسِ مَنْ أبْصَرَ عُيُوبَهُ، وَأقْلَعَ عَنْ ذُنُوبِهِ/ 3061.
2- İnsanların en basiretlisi, kendi ayıplarını gören ve günahlarını söküp atandır. /3061
3ـ إنَّ أبْصارَ هذِهِ الفُحولِ طَوامِحُ، وَهُوَ سَبَبُ هَبابِها، فَإذا نَظَرَ أحَدُكُمْ اِلى امْرَأةٍ فَأعْجَبَتْهُ، فَلْيَمُسَّ أهْلَهُ، فَإنمّا هِيَ امْرَأةٌ بِامْرَأةٍ/ 3635.
3- [İmam Ali (a.s) ashabıyla oturmuştu. Oradan güzel yüzlü bir kadın geçti. Ashaptan bazıları gözlerinin ucuyla o kadına baktı. Bunun üzerine İmam şöyle buyurdu:]
GERİ İNDEKS İLERİ
Bu bakışlar, erkeklerin şehvete kapıldıklarını gösteren bakışlardır; (baktıkça) şehveti coşturur. İçinizden biri hoşuna giden bir kadın gördüğünde hemen gidip kendi hanımına yaklaşsın. Zira o da kadındır, bu da. /3635
4ـ إنَّما البَصيرُ مَنْ سَمِعَ فَفَكَّرَ، وَنَظَرَ فَأبْصَرَ، وَانْتَفَعَ بِالْعِبَرِ/ 3891.
4- Basiret sahibi, duyduğunda düşünen; baktığında (hakikatleri) gören ve ibretlerden öğüt alan kimsedir. /3891
5ـ بِالاسْتِبْصارِ يَحْصُلُ الاعْتِبارُ/ 4351.
5- İtibar basiretli olmakla kazanılır. /4351
6ـ ذَهابُ البَصَرِ خَيْرٌ مِنْ عَمى البَصيرَةِ/ 5182.
6- Gözün körlüğü, basiret körlüğünden daha iyidir. /5182
7ـ ذَهابُ النَّظرِ خَيرٌ مِنَ النّظَرِ إلى ما يُوجِبُ الفِتْنَةَ/ 5183.
7- Gözün körlüğü, fitneye sebep olan bakıştan daha iyidir. /5183
8ـ رُبّما أخْطَأَ البَصيرُ رُشْدَهُ/ 5368.
8- Bazen basiretli insan da doğru yolu bulmada hataya düşer. /5368
9ـ فَقْدُ البَصَرِ أهْوَنُ مِنْ فِقْدانِ البَصيرَةِ/ 6536.
9- Gözü kaybetmek, basireti kaybetmekten daha iyidir. /6536
10ـ فاقِدُ البَصَرِ فاسِدُ النَّظَرِ/ 6548.
10- Basireti olmayanın görüşü bozuk olur. /6548
11ـ قَدِ انْجابَتِ السَّرائرُ لأهْلِ البَصائرِ/ 6676.
11- Muhakkak ki sırlar, basiret sahipleri için açıklanmıştır. /6676
12ـ لَقَدْ بُصِّرْتُم إنْ أبْصَرْتُم، وَأُسْمِعْتُم إنْ سَمِعْتُم، وَهَدَيْتُم إنِ اهْتَدَيْتُم/ 7346.
12- Şüphesiz, görmek isterseniz, görürsünüz; duymak isterseniz, duyarsınız; hidayet olmak isterseniz, hidayet olursunuz. /7346
13ـ مَنْ تَبَصَّرَ في الفِطْنَةِ ثَبَتَتْ لَهُ الحِكْمَةُ وَعَرِفَ العِبْرَةَ/ 8849.
13- Zekâda basiretli olan kimsenin hikmeti sabit olur ve neden ders alacağını bilir. /8849
14ـ نَظَرُ البَصَرِ لا يُجْدي إذا عَمِيَتِ البَصيرَةُ/ 9972.
14- Basiret körleştiğinde gözün görmesi dahi fayda etmez. /9972
15ـ لا بَصيرَة لِمَنْ لا فِكْرَ لَهُ/ 10774.
15- Düşüncesi olmayanın basireti de olmaz. /10774
16ـ اللّحْظُ رائدُ الفِتَنِ/ 1047.
16- Bir anlık bakış fitnelerin öncüsüdür. /1047
17ـ رُبَّ صَبابةٍ غُرِسَتْ مِنْ لَحْظَةٍ/ 5314.
17- Nice aşklar var ki (tohumu) bir anlık bakışta ekilir. /5314
18ـ عَمى البَصَرِ خَيْرٌ مِنْ كَثيرٍ مِنَ النَّظَرِ/ 6307.
18- Gözün körlüğü, birçok bakıştan daha iyidir. /6307
19ـ كَمْ مِنْ صَبابَةِ اكْتُسِبَتْ مِنْ لَحْظَةٍ/ 6939.
19- Nice aşklar var ki bir anlık bakışla elde edilmiştir. /6939
20ـ كَمْ مِنْ نظرَةٍ جَلبَتْ حَسْرَةً/ 6941.
20- Nice bakışlar hasreti de beraberinde getirir. /6941
21ـ لَحْظُ الإنسانِ رائِدُ قَلْبِهِ/ 7626.
21- İnsanın bir anlık bakışı kalbin öncüsüdür. /7626
22ـ مَنْ أطْلَقَ طَرْفَهُ كَثُرَ أسَفُهُ/ 7949.
22- Bakışına salık verenin üzüntüsü çok olur. /7949
23ـ لَيْسَ الرُّؤيَةُ مَعَ الأبْصارِ، قَدْ تَكْذِبُ الأبْصارُ أهْلَها/ 7493.
23- Görmek yalnız gözle olmaz; görünenler, görenleri aldatabilir. /7493
BASİRETLİ
1ـ الحازِمُ مَنْ لا يَشْغَلُهُ النّعْمَةُ عَنِ العَمَلِ لِلْعاقِبَةِ/ 1878.
1- Basiretli, nimet peşinde koşmanın ahiret için yaptığı amelleri engellemediği kimsedir. /1878
2ـ الحازِمُ مَنْ جادَ بما في يَدِهِ، وَلَم يُؤخِّرْ عَمَلَ يَوْمِهِ اِلى غَدِهِ/ 1921.
2- Basiretli, elinde olanı bağışlayan ve bugünün işini yarına bırakmayan kimsedir. /1921
3ـ الحازِمُ مَنْ لَمْ يَشْغَلْهُ غُرُورُ دُنْياهُ عَنِ العَمَلِ لأخْراهُ/ 1985.
3- Basiretli, dünyanın dalaverelerinin ahiret için çalışmaktan alıkoymadığı kimsedir. /1985
4ـ الحازِمُ مَنْ دارى زَمانَهُ/ 1592.
4- Basiretli, içinde bulunduğu dönemde (herkesle) iyi geçinen kimsedir. /1592
5ـ الحازِمُ مَنْ حَنَّكَتْهُ التَّجارِبُ، وَهَذَّبَتْهُ النَّوائبُ/ 2028.
5- Basiretli, tecrübelerin pişirdiği ve belaların yetiştirdiği kimsedir. /2028
6ـ الحازِمُ مَنْ شَكَرَ النِّعْمَةَ مُقْبِلَةً، وَصَبَرَ عَنْها، وسَلاها مُوَلّيَةً مُدْبِرَةً/ 2114.
6- Basiretli, nimet yüzünü ona döndüğünde şükreden, sırt çevirdiğinde ise sabredip unutan kimsedir. /2114
7ـ الحازِمُ مَنْ يُؤَخِّرُ العُقوبَةَ في سُلطانِ الغَضَبِ، ويُعَجِّلُ مُكافاةَ الإحْسانِ اغْتِناماً لِفُرْصَةِ الإمْكانِ/ 2179.
7- Basiretli, öfkesi şiddetlendiğinde cezalandırmayı geciktiren ve varlıklı hâlini fırsat bilip iyiliği mükâfatlandırmada acele eden kimsedir. /2179
8ـ أحْزَمُكُمْ أزْهَدُكُمْ/ 2833.
8- En basiretliniz, en zahit olanınızdır. /2833
9ـ أحْزَمُ النّاسِ مَنِ اسْتهانَ بأمْرِ دُنْياهُ/ 3092.
9- Halkın en basiretlisi, dünyevî işlerini aşağılık sayan kimsedir. /3092
10ـ أحْزَمُ النّاسِ مَنْ تَوَهَّمَ العَجْزَ لِفَرْطِ اسْتظْهارِهِ/ 3244.
10- Halkın en basiretlisi, sırtı sağlam olmasına rağmen kendini güçsüz gören kimsedir. /3274
11ـ أحْزَمُ النّاسِ مَنْ كانَ الصَّبرُ والنَّظرُ في العَواقبِ شِعارَهُ وَدثارَهُ/ 3257.
11- Halkın en basiretlisi, akıbeti hakkında sabırlı olmayı ve düşünmeyi kendine şiar ve örtü edinen kimsedir. /3275
12ـ أحْزَمُ النّاسِ رأياً مَنْ أنجزَ وَعدَهُ، وَلَم يؤخِّرْ عَمَلَ يَوْمِهِ لِغَدِهِ/ 3341.
12- Görüş bakımından halkın en basiretlisi, vaadini yerine getiren ve bugünkü işini yarına bırakmayan kimsedir. /3341
13ـ إنَّ الحازِمَ مَنْ لا يَغْتَرَّ بالْخُدَعِ/ 3423.
13- Asıl basiretli, hilelere kanmayan kimsedir. /3423
14ـ إنَّ الحازِمَ مَنْ شَغَلَ نَفْسَهُ بِجِهادِ نَفْسِهِ، فأصْلَحَها، وحَبَسَهَا عَنْ أهويَتِها ولذّاتها فملكها، وَإنَّ للعاقلِ بِنَفْسِهِ عَنِ الدُّنيا وَما فيها وَأهلِها شُغْلاً/ 3568.
14- Şüphesiz basiretli kimse, nefsi ile mücadele eden ve onu dizginleyen; ihtiras ve zevklerine mani olan ve ona hükmeden kimsedir. Doğrusu akıl sahibi için dünya, içindekiler ve dünya ehli başlı başına bir meşguliyettir. /3568
15ـ إنَّ الحازِمَ مَنْ قيَّدَ نَفْسَهُ بالْمُحاسَبَةِ، وَمَلَكَها بالْمُغاضَبَةِ (بالْمُغالَبَةِ)، وقَتَلَها بِالْمُجاهَدَةِ/ 3574.
15- Doğrusu (gerçek) basiret sahibi, muhasebe ile nefsini dizginleyen, gazapla ona hükmeden ve savaşarak onu öldüren kimsedir. /3574
16ـ الحازِمُ يَقظانٌ، الغافلُ وَسْنانٌ/ 100.
16- Basiretli uyanık, gâfil ise uyuklayan kimsedir. /100
17ـ الحازِمُ مَنْ كَفَّ أذاهُ/ 1263.
17- Basiretli, (başkasına) eziyet etmeyen kimsedir. /1263
18ـ الحازِمُ مَنِ اطَّرَحَ المَؤُنَ، والكُلَفَ/ 1392.
18- Basiretli, masraflarını ve külfetini kenara iten kimsedir. /1392
19ـ الحازِمُ مَنْ تَرَكَ الدُّنيا للآخِرَةِ/ 1487.
19- Basiretli, ahireti için dünyasını terk edendir. /1487
20ـ الحازِمُ مَنْ تَجَنَّبَ التَّبْذيرَ، وعافَ السَّرَفَ/ 1506.
20- Basiretli, aşırı harcamalardan kaçınan ve israftan tiksinen kimsedir. /1506
21ـ إنَّما الحازِمُ مَنْ كانَ بِنَفْسِهِ كُلُّ شُغْلِهِ، وَلِدينِهِ كُلُّ هَمّهِ، ولآخِرَتِهِ كُلُّ جِدِّهِ/ 3897.
21- Bütün uğraşını nefsiyle mücadeleye ayıran, bütün çabasını dini için harcayan ve bütün ciddiyetini ahiretine adayan kimse ancak ve ancak basiretli kimsedir. /3897
22ـ رُبَّ صَغيرٍ أحْزَمُ مِنْ كَبيرٍ/ 5348.
22- Nice küçük insanlar vardır ki büyüklerden daha basiretlidir. /5348
23ـ سِلاحُ الحازِمِ الاسْتِظْهارُ/ 5563.
23- Basiret sahibinin silahı sırt sağlamlığıdır. /5563
24ـ لِلْحازِمِ في كُلِّ فِعْلٍ فَضْلٌ/ 7335.
24- Basiret sahibinin her işinde bir üstünlük vardır. /7335
25ـ لِلْحازِمِ مِنْ عَقْلِهِ عَنْ كُلِّ دنيةٍ زاجِرٌ/ 7350.
25- Basiret sahibi için, her aşağılık sıfattan onu alıkoyan aklından bir pay vardır. /7350
26ـ لا يَدْهَشُ عِنْدَ البَلاءِ الحازِمُ/ 10696.
26- Basiretli, belalar karşısında dehşete düşmez. /10696
27ـ لا يكُونُ حازِماً منْ لا يجُودُ بما في يَدهِ، ولا يُؤَخِّرُ (ولا يَدَّخِرُ) عَمَلَ يَوْمِهِ إلى غَدهِ/ 10851.
27- Elinde olanı bağışlamayan ve bugünkü amelini yarın için biriktirmeyen basiretli değildir. /10851
28ـ لا يَسْتَغْنِي الحازِمُ أبَداً عَنْ رأْيٍ سَديدٍ راجحٍ/ 10878.
28- Basiret sahibi, daima isabetli ve etkin görüşe muhtaçtır. /10878
BAŞARI / ZAFER / KURTULUŞ
1ـ أنْجَحُكُمْ أصْدَقُكُمْ / 2838.
1- En başarılınız, en doğru sözlünüzdür. /2838
2ـ أدْرَكُ النّاسِ لِحاجَتِهِ ذُو الْعَقْلِ الْمُتَرَفِّقُ / 3325.
2- İsteğini en çabuk elde eden insan, yumuşak ve kibar ahlaklı olandır. /3325
3ـ إنْ كُنْتُمْ لِلَّنجاةِ طالِبِينَ فَارْفَضُوا الْغَفْلَةَ وَ اللَّهْوَ وَ الْزَمُوا الاِجْتِهاد وَ الْجِدَّ/ 3741.
3- Kurtuluş istiyorsanız gaflet ve eğlenceyi bırakın, (nefsinizi ıslah etmekte) ciddi olun ve ondan ayrılmayın. /3741
4ـ آفَةُ النُّجْح اَلْكَسَلُ / 3968.
4- Başarının âfeti, tembellik ve gevşekliktir. /3968
5ـ قَدْ يُنالُ النُّجْحُ / 6658.
5- Başarı bazen ulaşır. /6658
6ـ قَدْ يُعْيِي إنْدِمالُ الْجُرْحِ / 6659.
6- Yaraların iyileşmesi bazen bitkin bırakır. /6659
7ـ ما أقْرَبَ النَّجاحَ مِمَّنْ عَجَّلَ السَّراحَ / 9536.
7- Başarıyı, kurtulmakta acele eden kimseye yakınlaştıran şey nedir? /9536
8ـ مِلاكُ النَّجاةِ لُزُومُ الإيمانِ وَ صِدْقُ الإيقانِ / 9867.
8- Kurtuluşun ülçüsü imanlı olmak ve yakinin doğruluğudur. /9867
9ـ لا يَفُوزُ بِالنَّجاةِ إلاّ مَنْ قامَ بِشَرائِطِ الإيمانِ / 10757.
9- Ancak imanın şartlarını yerine getiren kurtuluşa erer. /10757
10ـ لانَجاةَ لِمَنْ لا إيمانَ لَهُ / 10780.
10- İmanı olmayan kurtuluşa eremez. /10780
11ـ لا يَنْجُو مِنَ اللهِ سُبْحانَهُ مَنْ لا يَنْجُو النّاسُ مِنْ شَرِّهِ / 10886.
11- Halkın, şerrinden kurtulamadığı kimse, Allah'ın (azabından) kurtulamaz. /10886
12ـ ثَلاثٌ فِيهِنَّ النَّجاةُ: لُزُومُ الْحَقِّ، وَ تَجَنُّبُ الْباطِلِ وَ رُكُوبُ الجِدِّ / 4661.
12- Kurtuluş üç şeydedir: Halkla beraber olup ondan ayrılmamak, bâtıldan uzak kalmak ve ciddi olmak. /4661
13ـ كَيْفَ يَنْجُو مِنَ اللهِ هارِبُهُ ؟! / 6980.
13- Allah'tan kaçan ondan nasıl kurtulabilir? /6980
BAŞKASININ AYIBINI YAYMAK
1ـ اِلإذاعَةُ خِيانَةٌ/ 114.
1- (Başkasının ayıbını) yaymak, ihanettir. /114
2ـ اَلإذاعَةُ شيمَةُ الأغْيارِ/ 1082.
2- (Başkasının ayıbını) yaymak, bedbahtların huyudur. /1082
BAŞSAĞLIĞI VE KUTLAMA
1ـ وَعَزّى (ع) رَجُلاً مَاتَ لَهُ وَلَدٌ وَرُزِقَ لَهُ وَلَدٌ فقالَ: عَظَّمَ اللهُ أجْرَكَ فيما أبادَ، وَبارَكَ لَكَ فيما أفادَ/ 6337.
1- İmam Ali (a.s), çocuğu öldükten sonra Allah'ın yeni bir evlat verdiği kimseye başsağlığı verdi ve şöyle buyurdu:
Allah elinden giden evladından dolayı sana büyük sevap versin ve yeni verdiği evladına da bereket versin. /6337
BÂTIL
1ـ الرّاضي بِفِعْلِ قَوْمٍ كَالدّاخِلِ فيهِ مَعَهُم، وَلِكُلِّ داخِلٍ في باطِلٍ إثمانِ: إثمُ الرِّضا بِهِ، وَإثمُ العَمَلِ بِهِ/ 2085.
1- Bir toplumun yaptığı işe razı olan kimse, o işi yapanlar gibidir. Bâtıla giren herkesin iki günahı vardır: Ona razı olmanın günahı ve onu yapmanın günahı. /2085
2ـ الباطِلُ مُضادُّ الْحَقِّ/ 277.
2- Bâtıl hakkın zıddıdır. /277
3ـ الباطِلُ غَرُورٌ خادِعٌ/ 549.
3- Bâtıl, aldatıcı bir hilekârdır. /539
4ـ الباطِلُ أضْعَفُ نَصيرٍ/ 717.
4- Bâtıl en zayıf yardımcıdır. /717
5ـ الباطِلُ يَزِلُّ بِراكِبِهِ/ 1100.
5- Bâtıl, ona bineni kaydırır. /1100
6ـ الأباطيلُ مُوقِعَةٌ في الأضاليلِ/ 1274.
6- Bâtıllar (insanı) sapıklıklara düşürür. /1274
7ـ التّظافُرُ عَلى نَصْرِ الباطِلِ لُؤْمٌ وَخِيانَةٌ/ 1328.
7- Bâtılı zafere ulaştırmak için dayanışmak, alçaklık ve ihanettir. /1328
8ـ خالِفْ مَنْ خَالَفَ الْحَقَّ إلى غَيْرِهِ، وَدَعْهُ، وَما رَضِيَ لِنَفْسِهِ/ 5057.
8- Hakka muhalefet edip bâtıla yönelene muhalefet et; onu kendi nefsiyle razı olduğu şeyle baş başa bırak. 5057
9ـ طَلَبُ التّعاوُنِ عَلى نُصْرَةِ الباطِلِ جِنايَةٌ وَخِيانَةٌ/ 6031.
9- Bâtılın zafere erişmesi için yardımlaşmak, hem cinayet, hem hıyanettir. /6031
15
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
10ـ ظَلَمَ الْحَقَّ مَنْ نَصَرَ الباطِلَ/ 6041.
10- Bâtıla yardım eden hakka zulmetmiştir. /6041
11ـ كَيْفَ يَنْفَصِلُ عَنِ الباطِلِ مَنْ لَمْ يَتَّصِلْ بِالْحَقِّ؟!/ 7006.
11- Hakka yapışmayan bâtıldan nasıl ayrılabilir? /7006
12ـ لِلباطِلِ جَوْلَةٌ/ 7318.
12- Bâtıl döner, durur. /7318
13ـ لَيْسَ في الْبَرْقِ اللاَّمِعِ مُسْتَمْتَعٌ لِمَنْ يَخُوضُ الظُّلْمَةَ/ 7515.
13- Karanlığa dalana aydınlıktan bir nasip yoktur. /7515
14ـ مَنْ رَكِبَ الباطِلَ نَدِمَ/ 7651.
14- Bâtıl merkebine binen pişman olur. /7651
15ـ مَنْ كَثُرَ باطِلُهُ لَمْ يُتَّبَعْ حَقُّهُ/ 8135.
15- Bâtıla çok dalanın hakkına uyulmaz. /8135
16ـ مَنْ رَكِبَ الباطِلَ أهْلَكَهُ مَرْكَبُهُ/ 8221.
16- Kim bâtıl merkebine binerse, bineği onu helake götürür. /8221
17ـ مَنْ رَكِبَ الباطِلَ زَلَّ قَدَمُهُ/ 8515.
17- Bâtıla binenin ayağı sürçer. /4515
18ـ مَنْ كانَ غَرَضُهُ الباطِلَ لَمْ يُدْرِكِ الْحَقَّ وَلَوْ كانَ أشْهَرَ مِنَ الشَّمْسِ/ 9023.
18- Gayesi bâtıl olan kimse, güneşten daha meşhur olsa da hakkı yakalayamaz. /9023
19ـ مَنْ نَصَرَ الباطِلَ نَدِمَ/ 9201.
19- Bâtıla yardım eden pişman olmuştur. /9201
20ـ ما أقْبَحَ الباطِلَ/ 9587.
20- Ne de çirkindir bâtıl! /9587
21ـ مُسْتَعْمِلُ الباطِلِ مُعَذَّبٌ مَلُومٌ/ 9868.
21- Bâtılı kullanan azaplandırılmış, kınanmıştır. /9868
22ـ لا يَعِزُّ مَنْ لَجَأَ اِلى الباطِلِ/ 10704.
22- Bâtıla sığınan izzet bulamaz. /10704
23ـ غَرَضُ الْمُبْطِلِ الفَسادُ/ 6424.
23- Bâtılcının gayesi bozgunculuktur. /6424
BÂTILA YARDIM
1ـ مَنْ نَصَرَ الباطِلَ خَسِرَ / 7696.
1- Bâtıla yardım eden ziyankârdır. /7696
BEDBAHT
1ـ اَلشقيُّ مَنِ اغْتَرَّ بِحالِهِ وَانْخَدَعَ لِغُرُورِ آمالِهِ/ 1799.
1- Bedbaht, kendi haliyle böbürlenip, uzun arzularının hilesine aldanan kimsedir. /1799
2ـ أشْقَاكُمْ أحْرَصُكُمْ/ 2835.
2- En bedbahtınız, en çok hırslı olanınızdır. /2835
3ـ أشْقَى النّاسِ مَنْ باعَ دينَهُ بِدُنْيا غَيْرِهِ/ 3156.
3- Halkın en bedbahtı, dinini başkasının dünyasına satan kimsedir. /3156
4ـ كَمْ مِنْ شَقِيٍّ حَضَرَهُ أجَلُهُ وَهُوَ مُجِدٌّ فِي الطَّلَبِ/ 6967.
4- Nice bedbaht vardır ki, ölüm gelip çattığı halde o (dünyayı) istemekte çaba harcamaktadır. /6967
BEDEN
1ـ خِدْمَةُ الْجَسَدِ إعْطاؤُهُ ما يَسْتَدعيهِ مِنَ الملاذِّ وَالشَّهَواتِ وَالْمُقْتَنَياتِ وَفي ذلِكَ هَلاكُ النَّفْسِ/ 5097.
1- Bedene hizmet, ona istediği lezzetleri, şehvetleri ve biriktirilmiş şeyleri vermektir; ne var ki nefsin helâki de bundadır. /5097
2ـ صِحَّةُ الأجْسامِ مِنْ أهْنَأِ الأقْسامِ/ 5812.
2- Bedenlerin sıhhati esenlik dolu paylarda saklıdır. /5812
3ـ كَيْفَ يُغْتَرُّ بِسَلامَةِ جِسْمٍ مُعَرَّضٍ لِلآفاتِ/ 6984.
3- Âfetlerle karşı karşıya olunduğu halde nasıl da beden sağlığıyla aldanırlar? /6984
BELA / ÜZÜNTÜ VE İMTİHAN
1ـ إنَّ لِلمِحَنِ غاياتٍ لابُدَّ مِنِ انْقِضائِها، فَنامُوالَها إلي حينِ انْقِضائِها، فَإنَّ إعْمالَ الحيلَةِ فيها قَبْلَ ذلِكَ زِيادَةٌ لَها / 3595.
1- Şüphesiz belaların süresi vardır. Çaresiz o süre geçecektir. Öyleyse bela bitinceye kadar uyuyun (yani onun giderilmesi için çaba sarf etmeyin ki çaba fayda vermeyecektir); çünkü bela bitmeden çare aramak onu çoğaltmaktan başka bir işe yaramaz. /3595
2ـ إنَّ لِلْمِحَنِ غاياتٌ، وَ لِلْغاياتِ نِهايات، فَاصْبِرُوالها حَتّي تَبْلُغَ نِهاياتِها، فَالتَّحَرُّكُ لَها قَبْلَ اِنْقِضائِها زِيادَةٌ لَها / 3596.
2- Şüphesiz belaların bir zamanı ve her zamanın bir bitişi vardır. O halde belalar bitinceye kadar sabredin. Bela bitmeden önce onun için hareket etmek, onu çoğaltmaktan başka bir işe yaramaz. /3596
3ـ اَلْمِحْنَةُ مَقْرُونَةٌ بِحُبِّ الدُّنْيا / 1060.
3- Bela, dünya sevgisiyle beraberdir. /1060
4ـ قُرِنَتِ الْمِحْنَةُ بِحُبِّ الدُّنْيا / 6721.
4- Bela, dünyaya sevgisine bağlandı. /6721
BELAGÂT[18]
1ـ البَلاغَةُ ما سَهُلَ عَلى الْمَنْطِقِ وَ خَفَّ عَلى الفِطْنَةِ/ 1881.
1- Belagât, söylenmesi dile kolay ve anlaşılması zekâya hafif gelen şeydir. /1881
2ـ البَلاغَةُ أنْ تُجيبَ فَلا تُبْطئَ وتُصيبَ فلا تُخْطِئَ/ 2150
2- Belagât, duraksamaksızın cevap vermen ve hata etmeden isabetli konuşmandır. /2150
3ـ قَدْ يُكْتَفى مِنَ البَلاغَةِ بالإيجازِ/ 6666.
3- Bazen belagâtta kısa ve öz konuşmayla yetinilir. /6666
4ـ مَنْ قامَ بِفَتْقِ القَوْلِ وَرَتْقِهِ حازَ البَلاغَةَ/ 9045.
4- Sözü açmaya ve birleştirmeye çalışan muhakkak ki belagâta sahip olmuş demektir. /9045
5ـ آلَةُ (آيَةُ) البَلاغَةِ: قَلْبٌ عَقُولٌ، وَلِسانٌ قائلٌ/ 1493.
5- Belagâtın aracı[19] akıl eden kalp ve (düzgün) konuşan dildir. /1493
6ـ رُبّما اُرْتِجَ عَلى الفَصيحِ الْجَوابُ/ 5378.
6- Bazen fasih konuşanın da cevap vermesi bağlanır.[20] /5378
BENCİLLİK / GURURLANMA / KİBİRLENME
1ـ أوْحَشُ الوَحْشَةِ العُجْبُ /2854.
1- Korkunç şeylerin en korkuncu bencilliktir. /2854
2ـ اَلعُجْبُ هَلاكٌ /45.
2- Bencillik helakettir. /45
3ـ اَلعُجْبُ حُمْقٌ /62.
3- Bencillik ahmaklıktır. /62
4ـ اَلعُجْبُ رَأسُ الحَماقَةِ /348.
4- Bencillik ahmaklığın başıdır. /348
5ـ اَلعُجْبُ رَأسُ الجَهْلِ /414.
5- Bencillik cehaletin başıdır. /414
6ـ اَلعُجْبُ عُنْوانُ الحَماقَةِ /555.
6- Bencillik ahmaklığın göstergesidir. /555
7ـ اَلإعْجابُ يَمْنَعُ الاِزدِيادَ /599.
7- Kendini beğenmek artışa mani olur. /599
8ـ اَلعُجْبُ أضَرُّ قَرينٍ /600.
8- Bencillik en zararlı arkadaştır. /600
9ـ اَلإعْجابُ ضِدُّ الصَّوابِ /672.
9- Kendini beğenmek doğru yol ve düşüncenin zıddıdır. /672
10ـ اَلعُجْبُ يُفْسِدُ العَقْلَ /726.
10- Bencillik aklı mahveder. /726
11ـ اَلعُجْبُ يَمْنَعُ الاِزدِيادَ /849.
11- Bencillik (kemalin) artışını engeller. /849
12ـ اَلعُجْبُ بِالحَسَنَةِ يُحْبِطُها /895.
12- İyi amelden dolayı övünmek onu batıl eder. /895
13ـ اَلعُجْبُ آفَةُ الشَّرَفِ /940.
13- Bencillik şeref ve büyüklüğün afetidir. /940
14ـ اَلعُجْبُ يُظْهِرُ النَّقيصَةَ /954.
14- Bencillik, eksiklik ve aşağılığı aşikâr eder. /954
15ـ إعْجابُ المَرْءِ بِنَفْسِهِ حُمْقٌ /1183.
15- Kendinden dolayı kibirlenen kimse ahmaktır. /1183
16ـ الإعْجابُ ضِدُّ الصَّوابِ وَآفَةُ الألْبابِ /1357.
16- Kendini beğenmek, doğru düşünmenin zıddı ve akılların afetidir. /1357
17ـ إذا أرَدْتَ أنْ تَعْظُمَ مَحاسِنُكَ عِنْدَ النّاسِ, فَلا تَعْظُمْ في عَيْنِكَ /4097.
17- İyilik ve güzelliklerinin halk katında büyük sayılmasını istiyorsan, kendi gözünde büyük olma. /4097
18ـ إذا زادَ عُجْبُكَ بِما أنْتَ فيهِ مِنْ سُلْطانِكَ, فَحَدَثَتْ لَكَ أُبَّهَةٌ أو مَخيلَةٌ, فَانْظُرْ إلى عِظَمِ مُلْكِ اللهِ وَقُدْرَتِهِ , مِمّا لا تَقْدِرُ عَلَيْهِ مِنْ نَفْسِكَ ,فَإنَّ ذلِكَ يُلَيِّنُ مِنْ جَماحِكَ , وَيَكُفُّ عَنْ غَرْبِكَ , وَيَفيءُ إلَي عَزَبَ عَنْكَ بِما ْكَ مِنْ عَقْلِكَ /4168.
18- Kudret ve gücünden dolayı kibrin çoğalır, tekebbüre ve gurura neden olursa o zaman Allah-u Teala’nın yüce ve üstün malikiyet kudretine ve kendin için kadir olmadığın şeyleri hatırla, bu iş tuğyanını yatıştırır ve öfkenin önünü alır. Aklından (düşünmemene neden olan şeyi) uzak şeyi yakınlaştırır. /4168
19ـ بِالرِّضا عَنِ النَّفْسِ تَظْهَرُ السَّوْءاتُ وَالعُيُوبُ /4356.
19- Nefisten razı olmak (bencillik) çirkinlik ve ayıpların zahir olmasına neden olur. /4356
20ـ ثَمَرَةُ اَلعُجْبِ البَغْضاءُ /4606.
20- Bencilliğin meyvesi düşmanlıktır. /4606
21ـ سَيِّئَةٌ تَسُوؤُكَ خَيْرٌ مِنْ حَسَنَةٍ تُعْجِبُكَ /5615.
21- Seni gururlandırıp kibirlendiren sevaptan, pişman olduğun günahın daha iyidir. /5615
22ـ مَنْ أُعْجِبَ بِنَفْسِهِ سُخِرَ بِهِ /7862.
22- Nefsinin gururlandırdığı kimse maskara olur. /7862
23ـ مَنْ أُعْجِبَ بِرَأْيِهِ ذَلَّ (ضَلَّ) /7977.
23- Kendi reyinden kibirlenen zelil olur. /7977
24ـ مَنْ أُعْجِبَ بِفِعْلِهِ أُصيبَ بِعَقْلِهِ /8380.
24- Amelinin kibirlendirdiği kimsenin aklı afete uğrar. /8380
25ـ مَنْ أعْجَبَهُ قَوْلُهُ فَقدْ غَرَبَ عَقْلُهُ /8382.
25- Sözünün kibirlendirdiği kimsenin aklı batmıştır. /8382
26ـ مَنْ كَثُرَ إعْجابُهُ قَلَّ صَوابُهُ /8383.
26- Gururu çok olanın doğru işi azalır. /8383
27ـ مَنْ أُعْجِبَ بِعَمَلِهِ أحْبَطَ أجْرَهُ /8511.
27- Amelinden dolayı kibirlenen kimsenin mükâfatı yok olur. /8511
28ـ مَنْ أُعْجِبَ بِحُسْنِ حالَتهِ قَصَّرَ عَنْ حُسْنِ حيلَتِهِ /8725.
28-İyi durumundan dolayı kibirlenen, kendine iyi çare bulmada kusur eder. /8725
29ـ مَنْ تَرَكَ العُجْبَ وَالتَّوانِيَ لَمْ يَنْزِلْ بِهِ مَكْرُوهٌ /8805.
29- Kibri ve tembelliği terk eden, rahatsız edici şeyler görmez. /8805
30ـ ما أُعْجِبَ بِرَأْيِهِ إلاّ جاهِلٌ /9471.
30- Cahilden başkası kendi reyinden dolayı kibirlenmez. /9471
31ـ ما أضَرَّ المَحاسِنَ كَالعُجْبِ /9472.
31- İyiliklere/güzelliklere kibir kadar hiçbir şey zarar vermez. /9472
32ـ ما لابْنِ آدَمَ وَالعُجْبِ, وَأوَّلُهُ نُظْفَةٌ مَذِرَةٌ وَآخِرُهُ جيفَةٌ قَذِرَةٌ, وَهُوَ بَيْنَ ذلِكَ يَحْمِلُ العَذَرَةَ /9666.
32- Kibir Ademoğlunun neyine? Evveli alçak meni parçası, sonu ise pis kokulu leştir ve o, bu ikisinin arasında necaset taşımaktadır. /9666
33ـ لا وَحْشَةَ أوْحَشُ مِنَ اَلعُجْبِ /10633.
33- Kibirden daha korkunç bir şey yoktur. /10633
34ـ إعْجابُ المَرْءِ بِنَفْسِهِ بُرْهانُ نَقْصِهِ , وَعُنْوانُ ضَعْفِ عَقْلِهِ /2007.
34- Kibirlenmek insanın eksikliğine ve aklın zayıflığına delildir. /2007
35ـ إيّاكَ وَالإعْجابَ وَحُبَّ الإطْراءِ , فَإنَّ ذلِكَ مِنْ أوْثَقِ فُرَصِ الشَّيْطانِ /2627.
35- Kendini beğenmişlikten sakın ve (övenlerin) övgüsünden hoşnut olma! Zira bunlar, şeytan için en güçlü fırsatlardır. /2672
36ـ إيّاكَ أنْ تُعْجِبَ بِنَفْسِكَ , فَتَظْهَرَ عَلَيْكَ النَّقْصُ وَالشَّنَآنُ /2679.
36- Kendinle gururlanmaktan kaçın! Bu senin alçalmana ve (sana karşı) düşmanlığın doğmasına neden olur. /2679
37ـ إيّاكَ أنْ تَسْتَكْبِرَ مِنْ مَعْصِيَةِ غَيْرِكَ ما تَسْتَصْغِرُهُ مِنْ نَفْسِكَ , أو تَسْتَكْثِرَ مِنْ طاعَتِكَ ما تَسْتَقِلُّهُ مِنْ غَيْرِكَ /2683.
37- Başkaları için büyük saydığın günahı kendin için küçük görmekten veya diğerleri için az saydığın itaatleri kendin için çok saymaktan kaçın! /2683
BEŞ KÖTÜ SIFAT
1ـ خَمْسَةٌ يَنْبَغي أنْ يُهانُوا: اَلدَّاخِلُ بَيْنَ اثْنَيْنِ، لَمْ يُدْخِلاهُ في أمْرِهما، وَالمُتَأمِّرُ على صاحِبِ البَيْتِ في بَيْتِهِ، والمُتَقَدِّمُ على مائِدَةٍ لَمْ يُدْعَ إلَيها، وَالمُقبلُ بِحَديثِهِ على غَيرِ مُسْتَمِعٍ، وَالجالِسُ فِي المَجالِسِ الَّتي لا يَسْتَحِقُّها/ 5079.
1- Beş gruba ihanet etmek revadır: Kendisini işlerine sokmadıkları halde iki kişinin arasına giren, ev sahibine kendi evinde emreden, dâvet edilmediği sofraya oturan, sözünü dinleyen olmadan konuşan ve hak etmediği yerlerde oturan kimse. /5079
2ـ خَمْسٌ يُسْتَقْبَحْنَ مِنْ خَمْسٍ: كَثْرَةُ الفُجورِ مِنَ العُلَماءِ، والحِرْصُ في الحُكَماءِ، وَالبُخلُ فِي الأغْنياءِ، وَالقِحَةُ في النِّساءِ وَمِنَ المَشايِخِ الزِّنا/ 5080.
2- Beş sıfat, beş grup için çirkin sayılır: Günahların çokluğu alimlere, hırs hekimlere, cimrilik zenginlere, hayasızlık kadınlara ve zina yaşlılara. /5080
BEYTU'L-MAL
1ـ إنّ هذا المالَ لَيْسَ لي وَلا لَكَ، وَإنَّما هُوَ لِلْمُسْلِمينَ، وَجَلْبُ أسْيافِهِم، فَإنْ شَرَكْتَهُم في حَرْبِهِم شَرَكْتَهُمْ فيه، وَ إلاّ فَجَنا أيْديهِمْ، لا يَكُونُ لِغَيْرِ أفْواهِهِم/ 3702.
1- Şüphesiz bu mal ne senindir, ne de benim. Bu, ancak Müslümanların ve onların kılıçlarının elde ettiği maldır. Eğer onlarla beraber savaştıysan, bu mala onlarla ortaksın. Aksi takdirde onların elleriyle derip devşirdikleri şey, başkalarının ağzına nasip olmaz. /3702
BEZGİNLİK
1ـ لَيْسَ لِمَلُولٍ إخاءٌ / 7481.
1- Bezginin (din) kardeşi yoktur. /7481
2ـ لَيْسَ لِمَلُولٍ مُرُوَّةٌ / 7482.
2- Bezmişin mertliği yoktur. /7482
3ـ لاتَأمَنَنَّ مَلُولاً وَ إنْ تَحَلّي بِالصِّلَةِ، فَإنَّهُ لَيْسَ فيِ البَرْقِ الخاطِفِ مُسْتَمْتَعٌ لِمَنْ يَخُوضُ الظُّلْمَةَ / 10332.
3- Bıkmıştan asla emin olma, hatta iyilikle ziynetlense bile. Zira karanlığa gömülmüş birisine çabuk sönen ışıltının faydası yoktur. /10332
4ـ لا اُخُوَّةَ لِمَلُولٍ / 10437.
4- Hiçbir bezmişin (din) kardeşi yoktur. /10437
5ـ لا خُلَّةَ لِمَلُولٍ / 10443.
5- Bezginin dostu yoktur. /10443
BİLGİ / İDRAK / İLİM / ALLAH’I TANIMA
1ـ اَلمَعْرِفَةُ دَهَشٌ, وَ الخُلُوُّ مِنْها غَطَشٌ /1603.
1- Bilgili olmak hayranlık, bilgisizlik ise gece körlüğüdür. /1603
2ـ أفْضَلُ المَعْرِفَةِ, مَعْرِفَةُ الإنْسانِ نَفْسَهُ /2935.
2- En büyük marifet insanın kendi nefsini tanımasıdır. /2935
3ـ أكْثَرُ النّاسِ مَعْرِفَةً لِنَفْسِهِ أخْوَفُهُمْ لِرَبِّهِ /3126.
3- Halkın en bilgilisi nefsini tanıyıp Rabb’inden en çok korkandır. /3126
4ـ أعْرَفُ النّاسِ بِالزَّمانِ مَنْ لَمْ يَتَعَجَّبْ مِنْ أحْداثِهِ /3252.
4- Halkın zamana karşı en alimi olaylardan dolayı şaşırmayanıdır. /3252
5ـ اَلمَعْرِفَةُ نُورُ القَلْبِ /538.
5- Bilgi kalbin nurudur. /538
6ـ اَلمَعْرِفَةُ اَلفَوْزُ بِالقُدْسِ /542.
6- Bilgi temiz ve pak sıfatlarla kurtuluşa ermektir. /542
7ـ اَلمَعْرِفَةُ بُرْهانُ الفَضْلِ (النُّبْلِ) /829.
7- Bilgi, üstünlüğün ve zeki olmanın delilidir. /829
8ـ ثَمَرَةُ المَعْرِفَةِ العُزُوفُ عَنْ دارِ الفَناءِ /4651.
8- Bilginin meyvesi geçici diyardan el çekmektir. /5651
9ـ رُبَّ مَعْرِفَةٍ أدَّتْ إلى تَضليلٍ /5349.
9- Bazı bilgiler insanı sapıklığa çeker. /5349
10ـ عُرِفَ اللهُ سُبْحانَهُ بِفَسْخِ العَزائِمِ, وَحَلَّ العُقُودِ وَكَشْفِ الضُّرِّ, وَالبَلِيَّةِ عَمَّنْ أخْلَصَ لَهُ النِّيَّةَ /6315.
10- Allah-u Teala’yı tanımanın yollarından biri de kesin kararların feshi, anlaşmaların halli, zorlukların açılıp Allah için niyeti ihlaslı olan kimseden belaların kalkmasıdır. /6315
11ـ غايَةُ الْمَعْرِفَةِ اَلخَشْيَةُ /6359.
11- (Allah’ı) tanımaktan gaye, (O’ndan) korkmaktır. /6359
12ـ غايَةُ الْمَعْرِفَةِ أنْ يَعْرِفَ المَرْءُ نَفْسَهُ /6365.
12- (Allah’ı) tanımaktan amaç insanın kendi nefsini tanımasıdır. /6365
13ـ كَفى بِالْمَرْءِ مَعْرِفَةً أنْ يَعْرِفَ نَفْسَهُ /7036.
13- İnsanın kendi nefsini tanıması onun bilge olması için yeterlidir. /7036
14ـ لِقاحُ الْمَعْرِفَةِ دِراسَةُ اَلْعِلْمِ /7622.
14- Ders okuyup çalışmakla bilgiye gebe kalınır. /7622
15ـ مَنْ صَحَّتْ مَعْرِفَتُهُ أِنْصَرَفَتْ عَنِ العالَمِ الفاني نَفْسُهُ وَهِمَّتُهُ /9142.
15- Bilgisi doğru olanın kendisi ve himmeti geçici dünyadan yüz çevirir. /9142
16ـ مَعْرِفَةُ العالِمَ دينٌ يُدانُ, بِهِ يَكْسِبُ الإنْسانُ الطّاعَةَ في حَياتِهِ, وَجَميلَ الأحْدُوثََةِ بَعْدَ وَفاتِهِ /9849.
16- Alimin bilgisi Allah’a ibadet edilen dindir, onun vesilesi ile insan itaat eder ve öldükten sonra da güzel eserler bırakır. /9849
17ـ يَسيرُ الْمَعْرِفَةِ يُوجِبُ الزُّهْدَ (فَسادَ العَمَلِ ) في الدُّنيا /10984.
17- Marifetin azlığı dünyada zahit olmaya (tamamen kopmaya) neden olur. (veya amelin mahvolmasına neden olur) /10984
18ـ لِقاءُ أهْلِ الْمَعْرِفَةِ عِمارَةُ القُلُوبِ وَمُسْتَفادُ الحِكْمَةِ /7635.
18- Bilgi ehlinden görüşmek, kalplerin onarılmasına ve hikmet öğrenilmesine neden olur. /7635
19ـ مَنْ عَرَفَ كَفَّ /7645.
19- Bilgili olan durur. /7645
20ـ يَنْبَغي لِمَنْ عَرَفَ اللهَ سُبْحانَهُ أنْ يَرْغَبَ فيما لَدَيْهِ /10935.
20- Allah-u Teala’yı tanıyana en uygun olan, onun katında olana karşı rağbet etmesidir. /10935
21ـ مَنْ عَرَفَ اللهَ سُبْحانَهُ لَمْ يَشْقَ أبَداً /8954.
21- Allah’ı tanıyan asla bedbaht olmaz. /8954
22ـ مَنِ اعْتَمَدَ عَلَى الرَّأيِ وَ القِياسِ في مَعْرِفَةِ اللهِ ضَلَّ, وَ تَشَعَّبَتْ عَلَيْهِ الأُمُورُ /9191.
22- Allah’ı tanımada rey (şahsi görüşü) ve kıyas yoluna baş vuran helak olur, işler ona karışık-darmadağın gelir. /9191
23ـ مَعْرِفَةُ اللهِ سُبْحانَهُ أعْلَى المَعارِفِ /9864.
23- Allah’ı tanımak maariflerin en üstünüdür. /9864
24ـ يَنْبَغي لِمَنْ عَرَفَ اللهَ سُبْحانَهُ أنْ لا يَخْلُوَ قَلْبُهُ مِنْ رَجائِهِ وَخَوْفِةِ /10926.
24- Allah’ı tanıyan için en uygun şey, kalbinden onun korku ve ümidini çıkarmamasıdır. /10926
25ـ مَنْ عَرَفَ اللهَ تَوَحَّدَ /7829.
25- Allah’ı tanıyan yalnızlığı seçer. /7829
26ـ مَنْ عَرَفَ اللهَ كَمُلَتْ مَعْرِفَتُهُ /7999.
26- Allah’ı tanıyanın marifeti kamil olur. /7999
BİNEK
1ـ الْمَرْكَبُ الْهَنئُ أحَدُ الرّاحَتَينْ/ 1670.
1-Sıkıntısız ve eziyetsiz binek iki rahatlıktan biridir. /1670
BİRİKTİRİLEN SERVET
1ـ اَلْقِنْيَةُ أحْزانٌ / 102.
1- Biriktirilen mal hüzün yığınıdır. /102
2ـ اَلْقِنْيَةُ سَلِبٌ / 242.
2- Biriktirilen servet matemdir. /242
3ـ اَلْقِنْيَةُ ( اَلفِتْنَةُ ) تَجْلِبُ الحَزَنَ / 371.
3- Biriktirilen mal hüzün getirir. /371
4ـ اَلْقِنْيَةُ يَنْبُوعُ الأحْزانِ / 395.
4- Mal biriktirmek hüzünlerin kaynağıdır. /395
5ـ اَلْقِنْيَةُ نَهْبُ الأحْداثِ / 450.
5- Biriktirilen mal pisliğin yağmasıdır. /450
6ـ اِطِّراحُ الكُلَفِ أشْرَفُ قِنْيَةٍ / 1209.
6- Zorlukları uzaklaştırmak, biriktirilmiş en değerli maldır. /1209
7ـ بِقَدْرِ القِنْيَةِ يَتَضاعَفُ اَلْحُزْنُ وَ الغُمُومُ / 4278.
7- Biriktirilen mal miktarınca hüzün ve kederler çoğalır. /4278
8ـ ثَمَرَةُ الْمُقْتَنَياتِ الحُزْنُ / 4592.
8- Mal biriktirmenin semeresi hüzündür. /4592
BİR KENARA ÇEKİLME / İNZİVA
1ـ فِي اعْتِزالِ أبْناءِ الدُّنيا جِماعُ الصَّلاحِ /6505.
1- Dünya çocuklarının kenara çekilmesinde toplu hayır vardır. /6505
2ـ مَنِ اعْتَزَلَ سَلِمَ /7643.
2- Kim kenara çekilmeyi (yalnızlığı) seçerse sağlam kalır. /7643
3ـ مَنِ اخْتَبَرَ اِعْتَزَلَ /7647.
3- (Dünya ehlini) sınayan inzivaya çekilir. /7647
16
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
4ـ مَنِ اعْتَزَلَ حَسُنَتْ زَهادَتُهُ /7796.
4- Kenara çekilenin dünyaya rağbetsizliği güzelleşir. /7796
5ـ مَنِ اعْتَزَلَ سَلِمَ وَرَعُهُ /7973.
5- Kenara çekilenin dindarlığı sağlam kalır. /7973
6ـ مَنِ اعْتَزَلَ النّاسَ سَلِمَ مِنْ شَرِّهِمْ /8466.
6- Halktan yana kenara çekilen onların şerrinden sağlam kalır. /8466
7ـ نِعْمَ العِبادَةُ العُزْلَةُ /9889.
7- Kenara çekilmek ne de güzel ibadettir. /9889
8ـ مَنِ انْفَرَدَ عَنِ النّاسِ صانَ دينَهُ /8265.
8- Halktan ayrı kalan dinini korumuştur. /8265
9ـ مَنِ انْفَرَدَ عَنِ النّاسِ أَنِسَ بِاللهِ سُبْحانَهُ /8644.
9- Halktan ayrılan kimse Allah ile dost olur. /8644
10ـ اَلسَّلامَةُ فِي التَّفَرُّدِ /328.
10- Sağlık yalnızlıktadır.[21] /328
11ـ اَلاِنْفِرادُ راحَةُ المُتَعَبِّدينَ /661.
11- Yalnızlık, ibadet edenlerin rahatlığıdır. /661
12ـ مَنِ انْفَرَدَ كُفِيَ الأحْزانَ /7992.
12- Yalnız kalan hüzünlerden güvende olur. /7992
13ـ مُداوَمَةُ الوَحْدَةِ أسْلَمُ مِنْ خُلْطَةِ النّاسِ /9796.
13- Yalnızlığa devam etmek, halkla iç içe olmaktan daha sağlıklıdır. /9796
14ـ اَلعُزْلَةُ حُسْنُ (حِصْنُ) التَّقْوى /1109.
14- Kenara çekilmek takvanın güzelliğidir (veya takvanın kalesidir). /1109
15ـ اَلعُزْلَةُ أفْضَلُ شِيَمِ الأكْياسِ /1414.
15- Yalnızlık, zeki insanların üstün sıfatıdır. /1414
BOĞULMAK
1ـ مَنِ اقْتَحَمَ اللُّجَجَ غَرِقَ / 7970.
1- Girdaba atlayan boğulur. /7970
BORÇ
1ـ بِئْسَ القِلادَةُ قِلادَةُ الدَّينِ/ 4413.
1- Ne kötü tasmadır borç tasması! /4413
2ـ كَثْرَةُ الدَّينِ تُصَيِّرُ الصّادِقَ كاذِباً، والمُنْجِزَ مُخْلِفاً/ 7105.
2- Borcun çokluğu doğru konuşanı yalancı, ahde vefa edeni vefasız kılar. /7105
3ـ الدَّينُ أحدُ الرِّقَّيْنِ/ 1687.
3- Borç, iki kölelikten biridir. /1687
4ـ الدَّينُ رِقٌّ، اَلقَضاءُ عِتْقٌ/ 78.
4- Borç köleliktir, ödemek ise özgürlük. /78
BOŞ ŞEY
1ـ رُبَّ لَغْوٍ يَجْلُبُ شَرّاً / 5290.
1- Nice boş şey vardır ki kötülük getirir. /5290
BOŞA ÇIKMAK / BAŞIBOŞLUK
1ـ مِنَ الفَراغِ تَكُونُ الصَّبْوَةُ / 9251.
1- Cehalete ve heveslere eğilim boşluktan kaynaklanır. /9251
2ـ مَعَ الفَراغِ تَكُونُ الصَّبْوَةُ / 9743.
2- Cehalet ve heveslere eğilim, boş kalmak yüzünden olur. /9743
BOYUN EĞMEK / İTAAT ETMEK
1ـ أطِعْ تَغْنَمْ /2222.
1- İtaat et ki kazanasın. /2222
2ـ أطِعْ تُرْبَحْ /2241.
2- İtaat et ki faydalanasın. /2241
3ـ أطِعِ اللهَ في جُمَلِ أُمورِكَ فَإنَّ طاعَةَ اللهِ فاضِلَةٌ عَلى كُلِّ شَيْءٍ, وَ الْزِمِ الوَرَعَ /2409.
3- Bütün işlerinde Allah’a itaat et. Çünkü Allah’a itaat, her şeyden üstündür. Ve (sakın ola ki) dindarlıktan ayrılmayasın. /2409
4ـ أطِعِ اللهَ سُبْحانَهُ في كُلِّ حالٍ, وَ لا تُخْلِ قَلْبَكَ مِنْ خَوْفِهِ وَرَجائِهِ طَرْفَةَ عَيْنٍ, وَ الْزَمِ الاِسْتِغْفارَ /2443.
4- Her halükârda Allah'a itaat et, kalbinden korku ve ümidi çıkarma ve (sürekli) istiğfar et. /2443
5ـ أطِعْ مَنْ فَوْقَكَ, يُطِعْكَ مَنْ دُونَكَ, وَ أصْلِحْ سَريرَتَكَ يُصْلِحِ اللهُ علانِيَتَكَ /2475.
5- Kendinden büyüklere itaat et ki senden küçükler de sana itaat etsinler. Sen içini ıslah edersen Allah da dışını ıslah eder. /2475
6ـ أطيعُوا اللهَ حَسَبَ ما أمَرَكُمْ بِهِ رُسُلُهُ /2484.
6- Allah'a, peygamberlerin size emrettiği gibi itaat edin. /2484
7ـ اِسْتَجيُبوا لأنْبِياءِ اللهِ, وَ سَلِّمُوا لأمْرِهِمْ, وَ اعْمَلُوا بِطاعَتِهِمْ, تَدْخُلُوا في شَفاعَتِهِمْ /2509.
7- İlahi peygamberlerin sözüne uyun, emirleri karşısında boyun eğin ve onlara itaat edin ki şefaatlerine nail olasınız. /2509
8ـ إيّاكَ أنْ يَفْقُدَكَ رَبُّكَ عِنْدَ طاعَتِهِ أوْ يَراكَ عِنْدَ مَعْصِيَتهِ فَيَمْقَتَكَ /2693.
8- Rabbinin, seni itaatinde görmemesinden veya günahında bulmasından kaçın! Aksi takdirde senden hoşlanmaz. /2693
9ـ دَرَكُ الخَيْراتِ بِلُزُومِ الطَّاعاتِ /5151.
9- İyi şeyler, itaatle elde edilir. /5151
10ـ اَلطّاعَةُ وَفِعْلُ البِرِّ هُما المَتْجَرُ الرَّابحُ /2158.
10- İtaat ve hayırlı iş, kazançlı ticarettir. /2158
11ـ أفْضَلُ الطّاعاتِ هَجْرُ اللَّذّاتِ /2970.
11- İtaatlerin en üstünü lezzetlerden uzak durmaktır. /2970
12ـ أفُضَلُ الطّاعاتِ الزُّهْدُ فِي الدُّنيا /2998.
12- İtaatlerin en üstünü dünyalık zevklerden uzaklaşmaktır. /2998
13ـ أنْصَحُ النّاسِ لِنَفْسِهِ أطْوَعُهُمْ لِرَبِّهِ /3127.
13- İnsanların kendine en iyi nasihat edeni, rabbine karşı en çok itaat eden kimsedir. /3127
14ـ أفْضَلُ الطّاعاتِ العُزُوفُ عَنِ اللَّذّاتِ /3135.
14- İtaatlerin en üstünü lezzetlerden kaçınandır. /3135
15ـ أحَبُّ العِبادِ إلىَ اللهِ أطْوَعُهُمْ لَهُ /3158.
15- Allah katında kulların en sevimlisi, ona en çok itaat eden kimsedir. /3158
16ـ أجْدَرُ النّاسِ بِرَحْمَةِ اللهِ أقْوَمُهُمْ بِالطّاعَةِ /3192.
16- Halk arasında Allah’ın rahmetine en layık olan kimse, Allah’a itaatte en güçlü olandır. /3192
17ـ أحَقُّ مَنْ تُطيعُةُ مَنْ لا تَجِدُ مِنْهُ بُدّاً وَلا تَسْتَطيعُ لأمْرِهِ رَدّاً /3231.
17- İtaate en layık kimse, ondan asla kaçamayacağın ve emrini reddedemeyeceğin kimsedir.[22] /3231
18ـ أحَقُّ مَنْ أطَعْتَهُ مَنْ أمَرَكَ بِالتُّقى, وَنَهاكَ عَنِ الْهَوى /3239.
18- İtaate en layık kimse, seni takvaya çağıran ve ihtirastan alıkoyan kimsedir. /3239
19ـ إنَّ وَلِيَّ مُحَمّد (صلى الله عليه وآله وسلم) مَنْ أطاعَ اللهَ وَإنْ بَعُدَتْ لُحْمَتُهُ /3451.
19- Şüphesiz Muhammed (s.a.a)’in dostu, her ne kadar akrabalık bakımından ona uzak olsa da Allah’a itaat eden kimsedir. /3451
20ـ إنَّ اللهَ سُبْحانَهُ جَعَلَ الطّاعَةَ غَنيِمَةَ الأكْياسِ عِنْدَ تَفْريطِ العَجَزَةِ /3519.
20- Şüphesiz Allah, itaatini, acizler tefrit ettiklerinde akıllı kimseler için ganimet kılmıştır. /3519
21ـ اَلطّاعَةُ تُنْجي, اَلْمَعْصِيَةُ تُرْدي /88.
21- İtaat kurtarır, günah helak eder. /88
22ـ اَلطّاعَةُ إجابَةٌ /129.
22- İtaat, icabet etmektir. /129
23ـ اَلطّاعَةُ أحْرَزُ عَتادٍ /491.
23- İtaat, en iyi savaş malzemesidir. /491
24ـ اَلطّاعَةُ غَنِيمَةُ (هِمَّةُ) الأكْياسِ /506.
24- İtaat, zeki insanların ganimetidir.[23] /506
25ـ اَلطّاعَةُ مَتْجَرٌ رابحٌ /588.
25- İtaat kazançlı bir ticarettir. /588
26ـ اَلطّاعَةُ أَبْقى عِزّاً /731.
26- İtaat izzetlerin en kalıcısıdır. /731
27ـ اَلطّاعَةُ عِزُّ المُعْسِرِ /1063.
27- İtaat, sıkıntıda olanın izzetidir. /1063
28ـ اَلطّاعَةُ تَسْتَدِرُّ المَثُوبَةَ / 1071.
28- İtaat, mükâfat yağdırır. /1071
29ـ اَلطّاعَةُ تَعْظيمُ الإمامَةِ /1096.
29- İtaat, imameti büyük saymaktır. /1096
30ـ اَلطّاعَةُ تُطْفِئُ غَضَبَ الرَّبِّ/ 1243.
30- İtaat, Allah’ın gazâbını söndürür. /1243
31ـ أخُو العِزِّ مَنْ تَحَلّى بِالطَّاعَةِ /1314.
31- İzzetin kardeşi, Allah’ın itaatiyle süslenen kimsedir. /1314
32ـ اَلطّاعَةُ ِللهِ أقْوى سَبَبٍ / 1401.
32- Allah’a itaat, en sağlam vesiledir. /1401
33ـ اَلطّاعَةُ أَوْقى (أَوْفى) حِرْزٍ / 617.
33- İtaat, en koruyucu sığınaktır.[24] /617
34ـ إنّي لا أحُثُّكُمْ عَلى طاعَةٍ إلاّ وَ أسْبِقُكُمْ إلَيْها وَلا أنْهاكُمْ عَنْ مَعْصِيَةٍ إلا وَأتَناهى قَبْلَكُمْ عَنْها /3781.
34- Şüphesiz ben, daha önce yapmadığım bir şeye sizi teşvik etmem ve uzak durmadığım günahtan da alıkoymam. /3781
35ـ إنَّكَ إنْ أطَعْتَ اللهَ نَجّاكَ وَأصْلَحَ مَثْواكَ /3806.
35- Şüphesiz, Allah’a itaat edersen seni esenliğe çıkarır ve yerini ıslah eder. /3806
36ـ إذا قَلَّتِ الطّاعاتُ كَثُرَتِ السَّيِّئاتُ /4029.
36- İtaatler azaldığında günahlar çoğalır. /4029
37ـ بِالطّاعَةِ يَكُونُ الإقْبالُ /4243.
37- İkbâl itaattedir. /4243
38ـ بِالطّاعَةِ يَكُونُ الْفَوْزُ /4245.
38- Kurtuluş itaattedir. /4245
39ـ بِالطّاعَةِ تُزْلَفُ الجَنَّةُ لِلْمُتَّقينَ /4204.
39- Cennet, itaatle muttakilere yaklaşır. /4204
40ـ بِحُسْنِ الطّاعَةِ يُعْرَفُ الأخْيارُ /4332.
40- İyiler güzel itaat ile tanınır. /4332
41ـ تَوَسَّلْ بِطاعَةِ اللهِ تُنْجِحْ /4462.
41- Allah'a itaati vesile edin ki kurtuluşa eresin. /4462
42ـ تَمَسَّكْ بِطاعَةِ اللهِ يُزْلِفْكَ /4468.
42- Allah'a itaat et ve onun itaatine sarıl ki o da seni kendine yakın kılsın. /4468
43ـ ثَمَرَةُ الطّاعَةِ الجَنَّةُ /4610.
43- İtaatin meyvesi cennettir. /4610
44ـ ثَوابُ اللهِ لأهْلِ طاعَتِهِ, وَعِقابُهُ لأهْلِ مَعْصِيِتَهِ /4696.
44- Allah’ın mükâfatı ona itaat edenler için, azabıysa ona karşı günah işleyenler içindir. /4696
45ـ ثابِرُوا عَلَى طّاعاتِ, و سارِعُوا إلى فِعْلِ الخَيْراتِ, وَ تَجَنَّبُوا السَّيِّئاتِ, وَبادِرُوا إلى فِعْلِ الحَسَناتِ, وَتَجَنَّبُوا اِرْتِكابَ الْمَحارِمِ /4713.
45- İtaatte sebat gösterin, hayır işlere koşun, kötülüklerden sakının, iyi işlerde önayak olun ve haram işlemekten kaçının. /4713
46ـ دَعُوا طاعَةَ البَغْيِ وَالعِنادِ , وَاسْلُكُوا سَبيلَ الطّاعَةِ والإنْقِيادِ تَسْعَدُوا فِي الْمَعادِ /5119.
46- Düşmanlığa ve inada itaati bırakın da (Allah'a) itaat ve teslim yolunu seçin; böyle yapın ki kıyamette saadete erenlerden olasınız. /5119
47ـ راكِبُ الطّاعَةِ مَقيلُهُ الجَنَّةُ /5387.
47- İtaat edenin yeri cennettir. /5387
48ـ سارِعُوا إلَى الطّاعاتِ, وَسابِقُوا إلى فِعْلِ الصَّالِحاتِ فَإنْ قَصَّرْتُمْ فَإيّاكُمْ وَأنْ تُقَصِّرُوا عَنْ أداءِ الفَرائِضِ /5636.
48- İtaatlere doğru koşun ve iyi işlerde birbirinizle yarışın. Eğer kusur ederseniz, sakın ola ki vacipleri yerine getirmede kusur edesiniz! /5636
49ـ طُوبى لِمَنْ حافَظَ عَلى طاعَةِ رَبِّهِ /5940.
49- Ne mutlu rabbine itaati gözeten kimseye. /5940
50ـ طُوبى لِمَنْ أطاعَ مَحْمُودَ تَقْواهُ , وَعَصى مَذْمُومَ هَواهُ /5959.
50- Ne mutlu takvasının övdüğüne itaat edip de ihtirasının kınayışına uymayan kimseye. /5959
51ـ طُوبى لِمَنْ سَلَكَ طَريقَ السَّلامَةِ بِبَصَرِ مَنْ بَصَّرَهُ, وَ طاعَةِ هادٍ أمَرَهُ /5962.
51- Ne mutlu basiret verenin basireti ve emir veren hidayetçinin emrine uyarak esenlik yolunda ilerleyen kimseye. /5962
52ـ طُوبى لِمَنْ وُفِّقَ لِطاعَتِهِ, وَحَسُنَتْ خَليقَتُهُ, وَ أحْرَزَ أمْرَ آخِرَتِه /5965.
52- Ne mutlu itaati başarılı, huyu güzel olan ve ahireti kazanan kimseye. /5965
53ـ طاعَةُ اللهِ سُبْحانَهُ لا يَحُوزُها إلاّ مَنْ بَذَلَ الجِدَّ, وَاسْتَفْرَغَ الجُهْدَ /6009.
53- Allah'a itaate, ciddiyet gösteren ve bütün gücüyle mücadele edenden başkası sahip olamaz. /6009
54ـ طاعَةُ اللهِ مِفْتاحُ (كُلِّ) سَدادٍ, وَصَلاحُ (كُلِّ) فَسادٍ (مَعادٍ) /6012.
54- Allah’a itaat, her doğru sözün anahtarı ve her kargaşanın düzelticisidir. /6012
55ـ طاعَةُ اللهِ سُبْحانَهُ أعْلى عِمادٍ, وَأقْوى عَتادٍ /6013.
55- Allah’a itaat, direklerin en büyüğü ve hazırlıkların en sağlamıdır. /6013
56ـ ظِلُّ اللهِ سُبْحانَهُ فِي الآخِرَةِ مَبْذُولٌ لِمَنْ أطاعَهُ فِي الدُّنيا /6059.
56- Kıyamette, Allah’ın (rahmet) gölgesi, dünyadayken ona itaat edenin üzerinde olacaktır. /6059
57ـ عَلَيكَ بِطاعَةِ مَنْ لاتُعْذَرُ بِجَهالَتِهِ /6110.
57- Öyle bir kimseye itaat et ki ona karşı cahil olmakla mazeret getiremeyesin. /6110
58ـ عَلَيْكَ بِطاعَةِ اللهِ سُبْحانَهُ, فَإنَّ طاعَةَ اللهِ فاضِلَةٌ عَلى كُلِّ شَيْءٍ /6124.
58- Allah’a itaat et; zira Allah’a itaat, her şeyden üstündür. /6124
59ـ عَلَيْكَ بِطاعَةِ مَنْ يَأمُرُكَ بِالدِّينِ فَإنَّهُ يَهْديكَ وَيُنْجيكَ /6142.
59- Seni dine emreden kimseye itaat et; zira o, sana kılavuzluk eder ve seni esenliğe çıkarır. /6142
60ـ عَلى قَدْرِ العَقْل تَكُونُ الطّاعَةُ /6178.
60- İtaat, akıl miktarıncadır. /6178
61ـ فِي الطّاعَةِ كُنُوزُ الأرباحِ /6447.
61- (Allah’a) itaatte kazançlı hazineler vardır. /6447
62ـ فَضائِلُ الطّاعاتِ تُنيلُ رَفيعَ المَقاماتِ /6574.
62- İtaatlerin üstünlüğü, (insanı) yüce makamlara ulaştırır. /6574
63ـ وَالطّاعَةَ تَعْظيماً لِلإمامَةِ /6608.
63- İtaat, İmametin tazimi içindir. /6608
64ـ لَوْ لَمْ يُرَغِّبِ اللهُ سُبْحانَهُ في طاعَتِهِ لَوَجَبَ أنْ يُطاعَ رَجاءَ رَحْمَتِهِ /7594.
64- Allah (kullarını) itaatine teşvik etmeseydi, yine de rahmetini ummak için emrine uymak vacip olurdu. /7594
65ـ مَنْ أطاعَ اللهَ اِسْتَنْصَر (اسْتَبْصَرَ) /7799.
65- Allah’a itaat eden basiret kazanır. /7799
66ـ مَنْ تَقَرَّبَ إلَى اللهِ بِالطّاعَةِ أحْسَنَ لَهُ الحِباءَ /8402.
66- Kim itaatle Allah’a yaklaşırsa Allah da ona olan bağışını güzel kılar. /8402
67ـ مَنِ اتَّخَذَ طاعَةَ اللهِ سَبيلاً فازَ بِالَّتي هِيَ أعْظَمُ /8815.
67- Allah’a itaati kendine yol-yordam edinen, en yüce olana ulaşır. /8815
68ـ مَنِ اتَّخَذَ طاعَةَ اللهِ بِضاعَةً أتَتْهُ الأرْباحُ مِنْ غَيْرِ تِجارَةٍ /8864.
68- Kim Allah itaatini kendine sermaye edinirse, ticaret etmeden kazançlar ona doğru akar. /8864
69ـ مَنْ لَمْ يُقَدِّمْ إخْلاصَ النِّيَّةِ فِي الطَّاعاتِ لَمْ يَظْفَرْ بِالمَثُوباتِ /8986.
69- Hulus-i niyetle ibadet etmeyen sevaba ulaşamaz. /8986
70ـ مَنْ كَثُرَتْ طاعَتُهُ كَثُرَتْ كَرامَتُهُ /9092.
70- İtaati çoğalanın büyüklüğü de çoğalır. /9092
71ـ مِنْ أفْضَلِ الأعْمالِ اِكْتِسابُ الطّاعاتِ /9374.
71- İtaatleri kazanmak, en üstün amellerdendir. /9374
72ـ ما تَزَيَّنَ مُتَزَيِّنٌ بِمِثْلِ طاعَةِ اللهِ /9489.
72- Ziynet arayan, Allah’a itaat gibi bir ziynetle süslenmemiştir. /9489
73ـ ما مِنْ شَيْءٍ مِنْ طاعَةِ اللهِ سُبْحانَهُ يَأْتي إلاّ في كُرْهٍ /9668.
73- Allah’a itaat, ancak nefsin hoşlanmadığı şeylerde aranır. /9668
74ـ مُلازَمَةُ الطّاعَةِ خَيْرُ عَتادٍ /9820.
74- İtaatte devamlılık en iyi azıktır. /9820
75ـ نِعْمَ الوَسيلَةُ الطّاعَةُ /9940.
75- İtaat, ne de güzel vesiledir. /9940
76ـ نالَ الفَوْزَ مَنْ وُفِّقَ لِلطّاعَةُ /9992.
76- İtaatte muvaffak olan, kurtuluşa erer. /9992
77ـ هُدِيَ مَنْ أطاعَ رَبَّهُ وَخافَ ذَنْبَهُ /10017.
GERİ İNDEKS İLERİ
77- Rabbine itaat edip de günahından korkan kimse hidayet olmuştur. /10017
78ـ وَقُّوا أنْفُسَكُمْ مِنْ عَذابِ اللهِ بِالمُبادَرَةِ إلى طاعَةِ اللهِ /10108.
78- Allah’a itaat etmeyi öncü kılarak nefislerinizi onun azabından koruyun. /10108
79ـ لا تَعْتذِرْ مِنْ أمْرٍ أطَعْتَ اللهَ سُبْحانَهُ فيهِ, فَكَفى بِذلِكَ مَنْقَبَةً /10340.
79- Allah'a itaat ettiğin bir işten dolayı özür dileme; zira bu iş, senin faziletin için yeterlidir. /10340
80ـ لا عِزَّ كَالطّاعَةِ /10456.
80- (Allah’a) itaat etmek gibi bir izzet yoktur. /10456
81ـ لا طاعَةَ لِمَخْلُوقٍ في مَعْصِيَةِ الخالِقِ /10839.
81- Yaratana karşı işlenen günahta kula itaat edilmez. /10839
82ـ كُلُّ مُطيعٍ مُكَرَّمٌ /6843.
82- Her itaat eden saygınlık kazanır. /6843
83ـ كُنْ مُطيعاً لِلّهِ سُبْحانَهُ, وَبِذِكْرِهِ آنِساً, وَتَمَثَّلْ في حالِ تَوَلِّيكَ عَنْهُ إقْبالَهُ عَلَيْكَ, يَدْعُوكَ إلى عَفْوِهِ, وَيَتَغَمَّدْكَ بِفَضْلِهِ /7187.
83- Allah’a karşı itaatkâr, zikrine karşı alışık ol ve ondan yüz çevirdiğinde sana yöneldiğini, seni bağışlanmaya çağırdığını ve fazlıyla günahlarını örttüğünü anımsa. /7187
84ـ مَنْ أطاعَ رَبَّهُ مَلَكَ /7700.
84- Rabbine itaat eden sultan olur. /7700
85ـ مَنْ يُطِعِ اللهَ يَفُزْ /7702.
85- Allah'a itaat eden kurtulur. /7702
86ـ مَنْ أطاعَ اللهَ جَلَّ أمْرُهُ /7820.
86- Allah'a itaat edenin makamı yücelir. /7820
87ـ مَنْ أطاعَ اللهَ عَلا أمْرُهُ /7368.
87- Allah'a itaat edenin makamı yükselir. /7368
88ـ مَنْ أطاعَ اللهَ لَمْ يَشْقَ أبَداً /8378.
88- Allah'a itaat eden asla bedbaht olmaz. /8378
89ـ مَنْ أطاعَ اللهَ سُبْحانَهُ عَزَّ وَقَوِيَ /8416.
89- Allah'a itaat eden aziz olur ve güçlenir. /8416
90ـ مَنْ أطاعَ اللهَ سُبْحانَهُ عَزَّ نَصْرُهُ /8460.
90- Allah'a itaat edenin yardımı izzet bulur. /8460
91ـ مَنْ أطاعَ اللهَ سُبْحانَهُ لَمْ يَضُرَّهُ مَنْ أسْخَطَ مِنَ النّاسِ /8932.
91- Kim Allah'a itaat ederse halkın en öfkelisi dahi ona zarar veremez. /8932
92ـ مَنْ أطاعَ اللهَ اِجْتَباهُ /9099.
92- Kim Allah'a itaat ederse Allah da onu tercih eder. /9099
BULMAK
1ـ الوِجْدانُ سُلْوانٌ / 76.
1- (İstediğini) bulmak tesellidir. /76
BURHAN SAHİBİ
1ـ قَدْ يَسْتَظْهِرَ الْمُحْتَجُّ/ 6626.
1- Bazen burhan sahibinin de sırtı kuvvetli olur. /6626
2ـ مَنِ احْتَجَّ بِالْحَقِّ فَلَجَ/ 7727.
2- Hak üzere delil/ hüccet getiren zafere erer. /7727
BÜYÜKLÜK VE AZAMET
1ـ إنَّما الْمَجْدُ أنْ تُعْطِيَ فِي الغُرْمِ، وَ تَعْفُوَ عَنِ الْجُرْمِ / 3886.
1- Büyüklük, insanlara gerekli olan haklarını vermek suçlarını bağışlamaktır. /3886
2ـ لَمْ يُدْرِكِ الْمَجْدَ مَنْ عَداهُ الْحَمْدُ / 7532.
2- Övgünün terk ettiği kimse büyüklüğe ulaşamaz. /7532
3ـ مانالَ الْمَجْدَ مَنْ عَداهُ الْحَمْدُ / 9529.
3- Övgünün terk ettiği kimse büyüklük ve şerefe ulaşamaz. /9529
4ـ ما أدْرَكَ الْمَجْدَ مَنْ فاتَهُ الجِدُّ / 9530.
4- Ciddiyeti olmayan, büyüklük ve şerefe ulaşamaz. /9530
BÜYÜKLÜK
1ـ رُبَّ ذي اُبَّهَةٍ أحْقَرُ مِنْ كُلِّ حَقيرٍ/ 5325.
1- Nice kendini büyük görenler vardır ki bütün alçaklardan daha alçaktır. /5325
CAHİL
1ـ الجَاهِلُ لَنْ يُلْقى أبَداً إلاّ مُفَرِّطاً، أوْ مُفْرِطَاً/ 1716.
1- Cahil, ancak iki halde görülür; ya aşırıya kaçmışlardır, ya da geri kalmışlardır. /1716
17
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
2ـ الجَاهلُ لا يَرتدِعُ، وبِالمواعِظِ لا يَنْتَفِعُ/ 1729.
2- Cahil, gittiği yoldan geri dönmez; nasihatlerden faydalanmaz. /1729
3ـ الجَاهلُ مَنْ أطاعَ هَواهُ في مَعصيَةِ رَبِّهِ/ 1748.
3- Cahil, rabbine karşı günah işlemekte nefsi isteğine boyun eğendir. /1748
4ـ الجَاهلُ يستَوحشُ ممّا يَأنَسُ بهِ الحَكيْمُ/ 1772.
4- Cahil, hekim insanın ülfet bulduğu şeylerden ürker. /1772
5ـ الجَاهلُ لا يَعرفُ العَالِم لأنَّهُ لَم يَكُن قَبْلُ عالِماً/ 1780.
5- Cahil, alimi tanımaz; zira o, bundan önce alim değildi./1780
6ـ الجَاهلُ لا يَعْرفُ تَقصيرَهُ، ولا يَقْبَلُ مِنَ النَّصيحِ لهُ/ 1809.
6- Cahil hatasını tanımaz ve ona nasihat edenin sözünü kabul etmez. /1809
7ـ الجاهلُ يَعْتَمِدُ عَلى أمَلِهِ، وَيُقَصِّرُ في عَمَلِهِ/ 1967.
7- Cahil, arzusuna güvenir; amelinde ihmalkârlık eder. /1967
8ـ الجَاهلُ صَخْرَةٌ لا يَنفَجِرُ ماؤُها، وشَجَرةٌ لا يَخْضَرُّ عُودُها، وأرضٌ لا يَظهَرُ عُشْبُها/ 2081.
8- Cahil, suyu akmayan bir kaya, dalı yeşermeyen bir ağaç ve üzerinde ot bitmeyen çorak bir topraktır. /2081
9ـ الجَاهلُ مَيِّتٌ بَيْنَ الأحْياءِ/ 2118.
9- Cahil, dirilerin arasındaki ölüdür. /2118
10ـ أشْقَى النّاسِ الجَاهِلُ/ 2894.
10- İnsanlar arasında en sıkıntılı kimse cahildir. /2894
11ـ أجْهَلُ النّاسِ مُسِيئٌ مُستَأنِفٌ/ 2938.
11- İnsanların en cahili, (günaha) kaldığı yerden devam eden günahkârdır. /2938
12ـ أجْهَلُ النَّاسِ الْمُغْتَرُّ بِقَوْلِ مادِحٍ مُتَمَلِّقٍ، يُحَسِّنُ لَهُ القَبيحَ، ويُبَغِّضُ إلَيْهِ النَّصيحُ/ 3262.
12- İnsanların en cahili, dalkavuğun dalkavukluğuna kanandır; zira dalkavuk, çirkini ona güzel gösterir, nasihat edeni düşman eder. /3262
13ـ أبْغَضُ الخَلائِقِ إلى اللهِ تَعالى، اَلجاهِلُ لأنَّه حَرَمَهُ ما مَنَّ بِهِ عَلى خَلقِهِ، وَهُوَ العَقْلُ/ 3359.
13- Allah katında insanların en kötüsü cahildir. Zira cahil, Allah'ın, kullarına bağışladığı şeyden mahrum kalmıştır. O da akıldır. /3359
14ـ إنَّ الجَاهِلَ مَنْ جَهلهُ فيِ إغْواءٍ، ومَنْ هَواهُ في إغْراءٍ، فَقَوْلُهُ سَقيمٌ، وَفِعْلُهُ ذَميمٌ/ 3548.
14- Cahil, cahilliği (başkalarını) saptıran, dürtüleriyle (insanları) aldatan kimsedir; sözü hastalık taşır, işi kınanır. /3548
15ـ الجاهِلُ حَيرانٌ/ 198.
15- Cahil şaşkındır. /198
16ـ الجاهِلُ يَميلُ (يألِفُهُ مِثْلُهُ) إلى شِكْلِهِ/ 327.
16- Cahil benzerine çeker. /327
17ـ الْمَرْءُ عَدُوُّ ما جَهِلَ/ 423.
17- İnsan bilmediğinin düşmanıdır. /423
18ـ الجاهِلُ لا يَرْتَدِعُ/ 428.
18- Cahil, (kötülükten) engellemez. /428
19ـ الجاهِلُ عَبْدُ شَهْوَتِهِ/ 449.
19- Cahil şehvetinin kölesidir. /449
20ـ الجاهِلُ لا يَرْعَوي/ 640.
20- Cahil gittiği yoldan geri dönmez. /640
21ـ الجَاهِلُ يَرْفَعُ نَفْسَهُ فَيَتَّضِعُ/ 678.
21- Cahil kendini yüksek gösterir ama alçalır. /678
22ـ الجَاهِلُ مَنْ جَهِلَ قَدْرَهُ/ 1114.
22- Cahil kendi değerini bilmeyen kimsedir. /1114
23ـ الجَاهِلُ مَيِّتٌ وَإنْ كانَ حَيّاً/ 1125.
23- Cahil diri de olsa ölüdür. /1125
24ـ الجَاهِلُ كَزَلَّةِ العالِمِ صَوابُهُ/ 1162.
24- Cahilin doğruluğu, alimin sürçmesi gibidir. /1162
25ـ الجَاهِلُ مَنْ خَدَعَتْهُ الْمَطالِبُ/ 1190.
25- Cahil, olayların aldattığı kimsedir. /1190
26ـ الجَاهِلُ مَنْ جَهِلَ أمْرَهُ/ 1239.
26- Cahil, işini bilmeyen kimsedir. /1239
27ـ الجَاهِلُ من انْخدعَ لهَواه (بهواهُ) وغُرُورهِ/ 1285.
27- Cahil, ihtiras ve gururuna kanan kimsedir. /1285
28ـ الجَاهِلُ مَنِ اسْتَغشَّ النَّصيحَ/ 1394.
28- Cahil, nasihat edeni aldatır. /1394
29ـ الجَاهِلُ إذا جَمَدَ (جحد) وَجَدَ، وَإذا وَجَدَ (وَحَّدَ) ألْحَدَ/ 1534.
29- Cahil, cimrileştiğinde (servet) bulur; (servet) bulduğunda ise dinden çıkar. /1534
30ـ إنَّما الْجاهِلُ مَنِ اسْتَعْبَدَتْهُ الْمَطالِبُ/ 3864.
30- Cahil ancak (dünyevî) olayların köle ettiği kimsedir. /3864
31ـ إذا شابَ الجاهِلُ شَبَّ جَهْلُهُ/ 4170.
31- Cahil yaşlandığında cahilliği gençleşir. /4170
32ـ ثَرْوَةُ الجَاهِلِ في مالِهِ وَأمَلِهِ/ 4709.
32- Cahilin serveti malı ve arzusundadır. /4709
33ـ دَوْلَةُ الجاهِلِ كَالغَريبِ الْمُتَحَرِّكِ الى النُّقلَةِ/ 5108.
33- Cahilin devleti, göçe hazırlanan yabancı gibidir. /5108
34ـ رُبَّ جاهِلٍ نَجاتُهُ جَهْلُهُ/ 5301.
34- Nice cahiller vardır ki onları cahillikleri kurtaracaktır. /5108
35ـ زَلَّةُ الجَاهِلِ مَعْذُورَةٌ/ 5481.
35- Cahilin hatası mazur görülür. /5481
36ـ سُلطانُ الجاهِلِ يَبدي مَعائبَهُ/ 5578.
36- Cahilin saltanatı, onun ayıplarını ortaya çıkarır. /5578
37ـ شَرُّ مَنْ صاحَبْتَ الجَاهِلُ/ 5691.
37- En kötü kimse cahil arkadaştır. /5691
38ـ صَوابُ الجاهِلِ كَالزَّلَّةِ مِنَ العاقِلِ/ 5821.
38- Cahilin doğruluğu, akıllı insanın (bir anlık) sürçmesi gibidir. /5821
39ـ ضالَّةُ الجاهِلِ غَيرُ مَوجُودٍ/ 5898.
39- Cahilin yitirdiği bulunmaz.[25] /5898
40ـ طاعَةُ الجَهُولِ تَدُلُّ عَلى الجَهْلِ/ 5988.
40- Kara cahile uymak cehaletin göstergesidir. /5988
41ـ طاعَةُ الجَهولُ، وَكَثْرَةُ الفُضُولِ تَدُلاّنِ علَى الجَهْلِ/ 5998.
41- Kara cahile uymak ve çok gevezelik etmek, insanı cehalete sürükler. /5998
42ـ عادَةُ الأغْمارِ قَطْعُ مَوادِّ الإحْسانِ/ 6239.
42- Tecrübesiz kişilerin alışkanlığı, ihsan unsurlarını keser. /6239
43ـ غِنى الجاهِلِ بِمالِهِ/ 6382.
43- Cahilin zenginliği malıyladır. /6382
44ـ غُرورُ الجاهِلِ بِمُجالاتِ الباطِلِ/ 6391.
44- Cahil, bâtılın hileleriyle aldanır. /6391
45ـ كُلُّ جاهِلٍ مَفتُونٌ/ 6845.
45- Her cahil (dünya sevdasıyla) aldanır.[26] /6845
46ـ لِلْجاهِلِ في كُلَّ حالَةٍ خُسْرانٌ/ 7329.
46- Cahil her halükârda hüsrandadır. /7329
47ـ مَنْ جَهِلَ أُهْمِلَ/ 7687.
47- Cahil olan ihmal edilir. /7687
48ـ مَنْ جَهِلَ قَلَّ اعْتِبارُهُ/ 7837.
48- Cahilin itibarı az olur. /7837
49ـ مَنْ جَهِلَ عِلْماً عاداهُ/ 7885.
49- İlme cahil olan ona düşman kesilir. /7885
50ـ مَنْ جَهِلَ مَوضِعَ قَدَمِهِ زَلَّ/ 7920.
50- Attığı adımın yerini bilmeyen kayar. /7920
51ـ مَنْ جَهِلَ كَثُرَ عِثارُهُ/ 8390.
51- Cahilin sürçmesi çok olur. /8390
52ـ مَنْ جَهِلَ اغْتَرَّ بِنَفْسِهِ وَكانَ يَوْمُهُ شَرّاً مِنْ أمْسِهِ/ 8744.
52- Cahil kendi nefsine kanmıştır; bugünü dününden daha kötüdür. /8744
53ـ مِنْ طَبايِعِ الْجُهّالِ التَّسَرُّعُ الى الغَضَبِ في كُلِّ حالٍ/ 9351.
53- Her durumda gazâba koşmak, kara cahillerin huylarındandır. /9351
54ـ ما ضادَّ العُلَماءَ كَالجُهّالِ/ 9612.
54- Alimlere cahiller gibi düşmanlık eden olmamıştır. /9612
55ـ وَيْلٌ لِمَنْ تَمادى في جَهلِهِ، وطَوبى لِمَنْ عَقَلَ وَاهْتَدى/ 10089.
55- Cahilliğinde son hadde ulaşanın vay haline! Akıl edene ve hidayeti bulana ne mutlu! /10089
56ـ لا غِنى لِجاهِلٍ/ 10450.
56- Cahil için zenginlik yoktur. /10450
57ـ لا يُرى الجاهِلُ إلاّ مُفَرِّطاً (مُفْرِطاً)/ 10697.
57- Cahil, ancak pek aşırıya kaçmış (veya pek geri kalmış) olarak görülür. /10697
58ـ لا يَرْدَعُ الْجَهُولَ إلاّ حَدُّ الْحُسامِ/ 10816.
58- Kara cahili ancak kılıcın keskin yanı vazgeçirir. /10816
59ـ اِعْصِ الجاهِلَ تَسْلَمْ/ 2264.
59- Cahile başkaldır ki esenlik bulasın. /2264
CAHİLLİK
1ـ الْجَهْلُ، وَالبُخْلُ، مَساءَةٌ، وَمَضَرَّةٌ/ 1585.
1- Cahillik ve cimrilik, kötülük ve zarardır. /1585
2ـ الْجَهْلُ في الإنْسانِ أضَرُّ مِنَ الآكِلَةِ في البَدَنِ/ 1830.
2- İnsandaki cahillik, bedeni yiyip bitiren hastalıktan daha zararlıdır. /1830
3ـ الْجَهْلُ مَطِيَّةٌ شَمُوسٌ، مَنْ رَكِبَها زَلَّ، وَمَنْ صَحِبَها ضَلَّ/ 1969.
3- Cahillik inatçı bir binektir; ona binen sürçer, yoldaş olan sapar. /1969
4ـ الْجَهْلُ بالفَضائِلِ من أقْبحُ الرَّذائِلِ/ 2054.
4- Faziletlere karşı cahil kalmak en çirkin ayıplardandır. /2054
5ـ أعظَمُ الْمَصائبِ الْجَهْلُ/ 2844.
5- Musibetlerin en büyüğü cahilliktir. /2844
6ـ أسْوَءُ السُّقْمِ (القِسْمِ) الْجَهْلُ/ 2882.
6- En kötü hastalık cahilliktir.[27] /2882
7ـ أعْظَمُ الْجَهلِ جَهْلُ الإنْسانِ أمْرَ نَفْسِهِ/ 2936.
7- En büyük cahillik, kişinin kendi işini bilmemesidir. /2936
8ـ أعْظَمُ الْجَهْلِ مُعاداةُ القادِرِ، وَمُصادقَةُ الفاجِرِ، وَالثِّقَةُ بالغادِرِ/ 3358.
8- En büyük cahillik güçlüye karşı düşmanlık etmek, günahkârla dostluk kurmak ve vefasız kimseye güvenmektir. /3358
9ـ الْجَهْلُ وَبالٌ/ 237.
9- Cahillik suçtur. /237
10ـ الْجَهْلُ مَوْتٌ/ 47.
10- Cahillik ölümdür. /47
11ـ النَّاسُ أعْداءُ ما جَهِلُوا/ 288.
11- İnsanlar bilmediklerinin düşmanıdır. /288
12ـ الْجَهْلُ أنْكى عَدُوٍّ/ 480.
12- Cahillik yok edici düşmandır. /480
13ـ الْجَهْلُ يُزِلُّ القَدَمَ/ 485.
13- Cahillik ayağı kaydırır. /485
14ـ الْجَهْلُ يُفْسِدُ الْمَعادَ/ 598.
14- Cahillik dönüş gününü (ahireti) bozar. /598
15ـ الْجَهْلُ مَعْدِنُ الشَّرِّ/ 658.
15- Cahillik kötülük madenidir. /685
16ـ الْجَهْلُ داءٌ وَعَياءٌ/ 689.
16- Cahillik, hastalık ve acizliktir. /689
17ـ الْجَهْلُ يَجْلِبُ الغَرَرَ/ 815.
17- Cahillik tehlike getirir. /815
18ـ الْجَهْلُ أصْلُ كُلِّ شَرٍّ/ 819.
18- Cahillik her kötülüğün temelidir. /819
19ـ الْجَهْلُ أدْوَأُ الدّاءِ/ 820.
19- Cahillik hastalıkların en kötüsüdür. /820
20ـ الْجَهْلُ فَسادُ كُلُّ أمرٍ/ 930.
20- Cahillik her işi bozar. /930
21ـ الْجَهْلُ يُزِلُّ القَدَمَ، وَيُورِثُ النَّدَمَ/ 1339.
21- Cahillik ayak sürçtürür ve pişmanlığı miras bırakır. /1339
22ـ الْجَهْلُ مُميتُ الأحْياءِ، وَمُخَلِّدُ الشَّقاءِ/ 1464.
22- Cahillik dirileri öldürür, sıkıntıları ebedileştirir. /1464
23ـ إنَّكُم لَنْ تُحَصِّلُوا بالْجَهْلِ أرَباً، وَلَنْ تَبْلُغُوا بِهِ مِنَ الخَيْرِ سَبَباً، وَلَنْ تُدْرِكُوا بِهِ مِنَ الآخِرَةِ مَطْلَباً/ 3856.
23- Şüphe yok ki siz, cahillikle asla bir ihtiyacınızı gideremez, hayırlı bir vesileye ulaşamaz ve onunla ahiretle ilgili bir konuyu idrak edemezsiniz. /3856
24ـ بِالْجَهْلِ يُسْتَثارُ كُلِّ شَرٍّ/ 4321.
24- Her türlü kötülük cehaletten doğar. /4321
25ـ رُبَّ جَهْلٍ أنْفَعُ مِنْ حِلْمٍ (عِلْمِ)/ 5319.
25- Nice cahillikler vardır ki hilimden[28] daha faydalıdır. /5319
26ـ رُدُّوا الجَهْلُ بالعِلْمِ/ 5405.
26- Cahilliği ilimle geri çevirin. /5405
27ـ زيادةُ الجَهلُ تُردِي/ 5485.
27- Cehaletin fazlası (insanı) helâke düşürür. /5485
28ـ شَرُّ المَصائِبِ الجَهلُ/ 5680.
28- Musibetlerin en kötüsü cahilliktir. /5680
29ـ ضادُّوا الْجَهْلَ بالعِلْمِ/ 5912.
29- Cehalete karşı ilimle savaşın. /5912
30ـ عُقبَى الْجَهْلِ مَضَرَّةٌ، وَالحَسُودُ لا تَدُومُ لَهُ مَسرّةٌ/ 6330.
30- Cahilliğin akıbeti hüsrandır; kıskancın mutluluğu ise devamlı kalmaz. /6330
31ـ غايَةُ الْجَهلِ تبَجُّجُ الْمَرْءِ بِجَهْلِهِ/ 6371.
31- Cahilliğin en son noktası, insanın cehaletiyle mutlu olmasıdır. /6371
32ـ كَمْ عَزيرٍ أذَلَّهُ جَهْلُهُ/ 6922.
32- Nice azizler vardır ki cahillikleri onları zelil eder. /6922
33ـ كَفى بِالْجَهْلِ ضِعَةً/ 7012.
33- Seviyesizlik olarak cahillik yeter. /7012
34ـ كَفى بالمَرءِ جَهلاً أن يَجْهَلَ نَفْسهُ/ 7037.
34- Kişinin kendine cahil olması onun cahilliğine yeter. /7037
35ـ كَفى بِالمَرْءِ جَهْلاً أنْ يَرضى عَنْ نَفْسِهِ/ 7049.
35- Kişinin kendinden razı olması onun cahilliğine yeter. /7039
36ـ كَفى بالْمَرْء جَهْلاً أنْ يضْحَك مِنْ غَيْرِ عَجَبٍ/ 7051.
36- Ortada gülünç bir şey yokken gülmek, kişinin cahilliğine yeter. /7051
37ـ كفَى بِالْمَرْء جَهْلاً أنْ يَجْهَلَ قَدْرَهُ/ 7054.
37- Kişinin cahilliğine kendi değerini bilmemesi yeter. /7054
38ـ كفَى بالْمَرْءِ جهْلاً أنْ يَجْهَلَ عَيْبَهُ/ 7061.
38- Kişinin kendi ayıbını bilmemesi onun cahilliğine yeter. /7061
39ـ كَفى بالْمَرْءِ جَهْلاً أنْ يَجْهَلَ عُيُوبَ نَفْسِهِ، وَيَطْعَنَ عَلَى النّاسِ بما لا يَسْتَطيعُ التَّحَوُّلَ عَنْهُ/ 7071.
39- Kişinin kendi ayıplarını bilmemesi ve geri almaya gücü yetmediği şeylerle insanlara dil yarası vurması, onun cahilliğine yeter. /7071
40ـ كَفى بالْمَرْءِ جَهْلاً أنْ يُنْكِرَ عَلَى النّاسِ ما يَأتي مِثْلَهُ/ 7073.
40- İnsanların yaptığının aynını kendi de yaptığı halde kişinin bunu inkâr etmesi, onun cahilliğine yeter. /7073
41ـ لِسانُ الْجَهْلِ الْخُرْقُ/ 7613.
41- Cahilin dili kabalıktır. /7613
42ـ مَنِ اسْتَطارَهُ الْجَهْلُ فَقَدْ عَصَى العَقْلَ/ 8498.
42- Cahillik kimi uçurursa muhakkak ki aklına başkaldırmıştır. /8498
43ـ مَنْ قاتَلَ جَهْلَهُ بِعِلْمِهِ فازَ بالْحَظِّ الأسْعَدِ/ 8859.
43- Kim ilmiyle cahilliğine karşı savaşırsa kutlu kâra erişir. /8859
44ـ مِنْ أشَدِّ الْمَصائِبِ غَلَبَةُ الْجَهْلِ/ 9301.
44- Cahilliğin galebesi en şiddetli musibetlerdendir. /9301
45ـ لا فَقْرَ كَالْجَهْلِ/ 10473.
45- Cahillik gibi fakirlik yoktur. /10473
46ـ لا يَزْكُوا مَعَ الْجَهْلِ مَذْهَبٌ/ 10542.
46- Cahillikle yol-yordam temizlenmez. /10542
47ـ لا فَقْرَ أشَدُّ مِنَ الْجَهْلِ/ 10619.
47- Cahillikten daha şiddetli fakirlik yoktur. /10619
48ـ لا سَوْأةَ أشْيَنُ مِنَ الْجَهْلِ/ 10640.
48- Cahillikten daha çirkin kötülük yoktur. /10640
49ـ لا مُصيبَةَ أشَدُّ مِنْ جَهْلٍ/ 10673.
49- Cahillikten daha şiddetli musibet yoktur. /10673
50ـ رَأسُ الجَهْلِ مُعاداةُ النَّاسِ/ 5247.
50- Cehaletin başı, insanlara düşman olmaktır. /5247
CEFA
1ـ إيّاك وَالْجَفاءَ، فَإنَّهُ يُفْسِدُ الإخاءَ، وَيُمَقِّتُ إلى اللهِ وَالنّاسِ/ 2662.
1- Cefa etmekten kaçın; zira cefa, kardeşliği bozar, (seni) Allah'a ve insanlara düşman eder. /2662
2ـ الْجَفاءُ شَيْنٌ، الْمَعْصِيَةُ حَيْنٌ/99.
2- Cefa utançtır, günah ise yıkılış. /99
3ـ الْجَفاء يُفْسِدُ الإخاءَ/ 562.
3- Cefa dostluğu bozar. /562
CEHENNEM
1ـ كَفى بِجهَنَّمَ نَكالاً/ 7018.
1- Azap için cehennem yeter. /7018
2ـ وقال (ع) في وَصْفِ جَهَنَّمَ: نارٌ شَديدٌ كَلَبُها، عالٍ لَجَبُها، ساطِعٌ لَهَبُها، مُتأجِّجٌ سَعيرُها، مُتَغَيِّظٌ زَفيرُها، بَعيدٌ خُمُودُها، ذاكٍ وَقُودُها، مُتَخَوِّفٌ وَعيدُها/ 9995.
2- İmam (a.s) cehennemin vasfederken şöyle buyurdu:
Bir ateştir ki alevleri dehşetli, sesi gürültülüdür; ateşi tutuşturulmuştur; alevi parlak ve göz kamaştırıcı, kükreyişi korkutucu, sönmesi pek geçtir; yakıtı körüklenmiştir; azâbı ise ürkütücüdür. /9995
3ـ وقال (ع) في وَصْفِ جَهَنَّمَ: لا يَظْعَنُ مُقيمُها، ولا يُفادى أسيرُها، ولا تُقصَمُ كُبُولُها، لا مُدَّةَ للدّار فَتَفْنى، ولا أجَل لِلْقَوْمِ فَيُقْضى/ 10892.
3- Orada olanlar çıkmazlar; esaretinde olandan fidye kabul edilmez; zincirleri parçalanıp ayrılmaz; sonu için bir müddet tayin edilmemiştir ve içindekilerin çıkması için dolacak zaman da yoktur. /10892
4ـ إنَّ أهلَ النّار كُلُّ كَفُورٍ مَكُورٍ/ 3402.
4- Şüphesiz, ateş ehli pek nankör, pek hilekârdır. /3402
5ـ وقالَ (ع) في وَصْفِ النّارِ: غَمِرٌ قَرارُها، مُظْلِمَةٌ أقْطارُها، حامِيَةٌ قُدُورُها، فَظيعَةٌ أُمُورُها/ 6420.
5- İmam (a.s), cehennemin vasfında şöyle buyurdu: “Dibi coşkun, etrafı karanlık, kazanları kaynardır; işleri ise korkutucudur.” /6420
6ـ لَنْ يَنْجُو مِنَ النَّارِ إلا التّاركُ عَمَلَها/ 7404.
6- Ateşten ancak (ateşi hazırlayan) ameli terk eden kurtulur. /7404
7ـ ليَس لِهذا الجِلْدِ الرَّقيقِ صَبْرٌ علَى النّارِ/ 7458.
7- Şu ince derinin ateşe tahammülü yoktur! /7485
8ـ مَنْ أشْفَقَ مِنَ النّارِ اجْتَنَبَ المُحرَّماتِ/ 8592.
8- Ateşten korkan haramlardan kaçınır. /8592
9ـ وَفْدُ النّارِ أبَداً مُعَذَّبُونَ/ 10114.
9- Ateşe girenler sonsuza dek azaptadırlar. /10114
10ـ وارِدُ النّارِ مَؤَبَّدُ الشَّقاءِ/ 10116.
10- Ateşe giren sonsuza dek mutsuzdur. /10116
11ـ وَقُودُ النارِ يومَ القيامةِ كُلُّ غَنِيٍّ بَخِلَ بِمالِهِ علَى الفُقَراءِ، وَكُلُّ عالِمٍ باعَ الدّينَ بالدُّنيا/ 10126.
11- Kıyamet günü ateşin yakıtı, malını yoksullardan esirgeyen zengin ve dinini dünyasına satan alimdir. /10126
12ـ أحْذَرُوا ناراً حَرُّها شَديدٌ وقَعْرُها بَعيدٌ وحُلِيُّها حَديدٌ/ 2619.
12- Sıcaklığı şiddetli, kuyusu derin ve süsü demir olan ateşten korkun. /2619
13ـ اِحْذَوُرا ناراً لَحيبُها عَتيدٌ وَلَهَبُها شَديدٌ وعَذابُها أبَداً جديدٌ/ 2620.
13- Istırap dalgası hazır, alevi şiddetli ve azâbı daima yinelenen ateşten korkun. /2620
14ـ النّارُ غايَةُ الْمُفْرِطينَ/ 477.
14- Ateş, haddi aşanların akıbetidir. /477
CENNET VE CENNET EHLİ
1ـ الْجَنّةُ خَيْرُ مآلٍ، وَالنّارُ شَرُّ مَقيلٍ/ 1765.
1- Cennet en hayırlı dönüş yeri ve ateş en kötü yataktır. /1765
2ـ إلا وَإنّي لَمْ أرَ كَالجَنَّةِ نامَ طالِبُها، وَلا كَالنَّارِ نامَ هارِبُها/ 2761.
2- Bilesiniz ki ben, ne dileyeninin uyuduğu gibi bir cennet, ne de kaçanının uyuduğu gibi bir ateş görmedim. /2761
3ـ إنَّ أهْلَ الجنَّةِ كُلُّ مُؤمنٍ هَيْنٍ لَيْنٍ/ 3400.
3- Şüphesiz cennet ehlinin tümü, alçak gönüllü ve yumuşak huylu müminlerdir. /3400
4ـ إنَّ اللهَ تَعالى يُدْخِلُ بِحُسْنِ النيَّةِ وَصالحِ السَّريرَةِ مَنْ يَشاءُ مِنْ عبادِهِ الجَنَّةَ/ 3544.
4- Şüphesiz Allah, iyi niyet ve iç güzellik vesilesiyle kullarından dilediğini cennete sokar. /3544
5ـ الجَنَّةُ دارُ الأمانِ/ 397.
5- Cennet, güven yurdudur. /397
6ـ إنْ كُنْتُمْ راغِبينَ لا مُحالَةَ، فَارْغَبُوا في جَنَّةٍ عَرْضُهَا السَّمواتُ والأرضُ/ 3736.
6- Eğer bir şeye rağbet edecek olursanız, genişliği gökler ve yeryüzü kadar geniş olan cennete rağbet edin. /3736
7ـ الجَنَّةُ جَزاءُ المُطيعِ/ 417.
7- Cennet, itaat edenin mükâfatıdır. /417
8ـ الجَنَّةُ دارُ الأتْقياءِ/ 438.
8- Cennet muttakilerin yurdudur. /438
18
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
9ـ الجَنَّةُ غايَةُ السّابِقينَ/ 478.
9- Cennet, (amelde) öne geçenlerin gayesidir. /478
10ـ الجَنَّةُ أفْضَلُ غايَةٍ/ 1024.
10- Cennet en üstün gayedir. /1024
11ـ الجَنَّةُ مَآلُ الفائِزِ/ 1074.
11- Cennet kurtuluşa erenin dönüş yeridir. /1074
12ـ الجَنَّةُ جَزاءُ كُلِّ مؤُمنٍ مُحسِنٍ/ 1431.
12- Cennet, ihsan sahibi müminlerin mükâfatıdır. /1431
13ـ نَيلُ الجَنَّةِ بالتَّنَزُّهِ عَنِ المأثِمِ/ 9953.
13- Cennete erişmek, günahlardan uzak kalmakla olur. /9953
14ـ إنَّك لنْ تَلجَ الجَنَّةَ حَتّى تَزْدَجرَ عَنْ غَيِّكَ، وَتَنْتَهِيَ، وَتَرْتَدِعَ عَنْ مَعاصيكَ، وَتَرعَويَ/ 3795.
14- Sapıklığından vazgeçmedikçe ve günahlarından kaçınıp dönmedikçe cennete asla giremezsin. /3795
GERİ İNDEKS İLERİ
15ـ إذا آمَنتَ باللهِ واتَّقيتَ مَحارمَهُ أحَلَّكَ دارَ الأمانِ، وإذا أرْضَيْتهُ تَغَمَّدكَ بِالرِّضوانِ/ 4146.
15- Allah'a iman edip haramlarından kaçındığında, bu, seni güven evine sokmuş demektir; onu razı ettiğinde hoşnutluğuyla seni korur. /4146
16ـ ثَمَنُ الجَنَّةِ العَمَلُ الصَّالِحُ/ 4698.
16- Cennetin pahası salih ameldir. /4698
17ـ ثَمَنُ الجَنَّةِ الزُّهدُ فِي الدُّنيا/ 4700.
17- Cennetin pahası, dünyada zahit olmaktır. /4700
18ـ سادَةُ أهلِ الجَنَّةِ الأسْخياءُ، والمُتَّقونَ/ 5584.
18- Cennet ehlinin efendileri cömertler ve muttakilerdir. /5584
19ـ سادةُ أهلِ الجَنَّةِ المُخلصُونَ/ 5591.
19- Cennet ehlinin efendileri muhlislerdir. /5591
20ـ سادَةُ أهلِ الجَنَّةِ الأتْقياءُ الأبْرارُ/ 5599.
20- Cennet ehlinin efendileri iyi takva sahipleridir. /5599
21ـ طَلَبُ الجَنَّةِ بلا عَمَلٍ حُمقٌ/ 5991.
21- Amel olmadan cenneti istemek ahmaklıktır. /5991
22ـ لا تَحْصُلُ الجَنَّةُ بالتَّمَنّي/ 10566.
22- Cennet, arzu etmekle kazanılmaz. /10566
23ـ لا يَدخُلُ الجَنّةَ خَبٌّ ولا مَنّانٌ/ 10792.
23- Düzenbazlar ve (başkalarını) minnet altında bırakanlar cennete giremez. /10792
24ـ لا يَفوزُ بِالجَنَّةِ إلاّ مَنْ حَسُنَتْ سَريرَتُهُ وَخَلُصَتْ نِيَّتُهُ/ 10868.
24- Ancak içi güzel ve niyeti pak olan kimse cennetle kurtuluşa erer. /10868
25ـ كُلُّ نَعيمٍ دُونَ الجَنَّةِ مَحْقورٌ/ 6867.
25- Cennetten başka bütün nimetler küçüktür. /6867
26ـ لَنْ يَفوزَ بالجَنَّة إلاّ السّاعي لَها/ 7403.
26- Ancak cennet için çalışan cennet saadetine erer. /7403
27ـ لَنْ يَحوز الجنَّةَ إلاّ مَنْ جاهَدَ نَفْسهُ/ 7421.
27- Ancak nefsiyle cihat eden cenneti kazanmıştır. /7421
28ـ مَنِ اشْتاقَ الَى الجَنَّةُ سَلا عَنِ الشَّهواتِ/ 8591.
28- Cennete özlem duyan şehvetleri unutmalıdır. /8591
29ـ نيلُ الجنّةِ بالتّنتزّهِ عَنِ المآثمِ/ 9953.
29- Cennete erişmek günahlardan uzak durmakla olur. /9953
30ـ نالَ الجنّةَ مَنِ اتَّقى عَنِ المَحارمِ/ 9954.
30- Haramlardan çekinen cennete erişmiştir. /9954
31ـ هَيْهاتَ لا يُخْدَعُ اللهُ عَنْ جَنَّتِهِ، وَلا يُنالُ ما عِنْدَهُ إلاّ بِمَرْضاتِهِ/ 10043.
31- Heyhat! Cennet konusunda Allah aldatılmaz ve rızası elde edilmedikçe katındakine ulaşılmaz. /10043
32ـ وَفْدُ الجنَّةِ أبَداً مُنَعَّمونَ/ 10113.
32- Cennete girenler ebedî nimet içerisindedirler. /10113
33ـ وارِدُ الجَنَّةِ مُخلَّدُ النَّعماءِ/ 10115.
33- Cennete giren kimse, nimetler içerisinde ebedî kalır. /10115
CESUR / CESARET
1ـ اَلشَّجاعَةُ أحَدُ الْعِزَّيْنِ/ 1662.
1- Cesaret iki izzetten biridir. /1662
2ـ اَلشَّجاعَةُ نُصْرَةٌ حاضِرَةٌ، وَفَضيلَةٌ ظاهِرةٌ/ 1700.
2- Cesaret, hazır yardım ve açık bir üstünlüktür. /1700
3ـ اَلشَّجاعَةُ زَيْنٌ، اَلجُبْنُ شَيْنٌ/ 94.
3- Cesaret ziynet, korkaklık ardır. /94
4ـ اَلشَّجاعَةُ عِزٌّ حاضِرٌ، اِلْجُبْنُ ذُلٌّ ظاهِرٌ/ 572.
4- Cesaret hazır bir izzet, korkaklık açık bir zillettir. /572
5ـ ثَمَرَةُ الشَّجاعَةِ الْغَيْرَةُ/ 4620.
5- Cesaretin meyvesi gayrettir. /4620
6ـ زَكاةُ الشَّجاعَةِ الْجِهادُ في سَبيلِ اللهِ/ 5455.
6- Cesaretin zekâtı, Allah yolunda cihat etmektir. /5455
7ـ شَجاعَةُ الرَّجُلِ على قَدْرِ هِمَّتِهِ، وَغَيْرَتُهُ على قَدْرِ حَمِيَّتِهِ/ 5763.
7- Erkeğin cesareti azmi, gayreti ise tutuculuğu (kararlılığı) kadardır. /5763
8ـ عَلى قَدْرِ الْحَمِيَّةِ تَكُونُ الشَّجاعَةُ/ 6180.
8- Cesaret gayret miktarınca olur. /6180
9ـ مُعالَجَةُ النِّزالِ تُظْهِرُ شَجاعَةَ الأبْطالِ/ 9801.
9- Deve binicilerinin cihat ve savaş için deveden çabukça inmeleri, onların yiğitlik ve cesaretlerini gösterir. /9801
10ـ آفَةُ الشُّجاعِ إضاعَةُ الْحَزْمِ/ 3938.
10- Cesaretin afeti, ileri görüşlü olmayı yok etmektir. /3938
CİHAT
1ـ إنَّ مَنْ بَذَلَ نَفْسَهُ في طاعَةِ اللهِ وَرَسُولِهِ كانَتْ نَفْسُهُ ناجِيَةً سالمةً، وَصَفْقَتُهُ رابِحَةً غانمةً/ 3584.
1- Kendini Allah ve resulünün itaatine adayan kimsenin nefsi kurtulmuş, sağlam kalmıştır; muamelesi ise kârlı ve ganimetlidir. /3584
2ـ إنّ أوَّلَ ما تُغْلَبُونَ عَلَيْهِ مِنَ الجِهادِ، جِهادٌ بأيْديكُمْ، ثُمَّ بألْسِنَتِكُمْ، ثُمَّ بِقُلُوبِكُمْ، فَمَنْ لَمْ يَعْرِفْ بِقَلْبِهِ مَعْرُوفاً، وَلَمْ يُنْكِر مُنْكَراً، قُلّبَ فَجُعِلَ أعْلاهُ أسْفَلَهُ/ 3608.
2- Cihat yoluyla ilk galip geleceğiniz şey önce ellerinizle, sonra dillerinizle, sonra da kalplerinizle yapacağınız cihattır. Öyleyse kalbiyle iyiliği tanımayan ve çirkinliği kötü saymayan tersine döner ve üstü altına çevrilir. /3608
3ـ الجِهادُ عِمادُ الدّينِ، ومِنْهاجُ السُّعَداءِ/ 1346.
3- Cihat dinin direği ve saadete ermişlerin yoludur. /1346
4ـ الْمُجاهِدُونُ تُفْتَحُ لَهُم أبْوابُ السَّماءِ/ 1347.
4- Göklerin kapıları mücahitlere açılır. /1347
5ـ إنْ كانَتِ الرَّعايا قَبْلي تَشْكُوا حَيْفَ رُعاتِها فَإنّي الْيَوْمَ أشْكُو حَيْفَ رَعِيَّتي، كَأنّي الْمَقُودُ وَهُمُ القادَةُ، وَالمُوزَعُ وَهُمُ الوَزَعَةُ/ 3732.
5- Eğer benden önce halk, kendilerini idare edenlerin zulümlerini şikâyet ediyorlardıysa, ben de bugün idare ettiğim kişilerin zulümlerini şikâyet ediyorum; sanki idare edilen benim de beni idare eden onlardır ve emre tabi benim de onlar amirdir. /3732
6ـ ثَوابُ الجِهادِ أعْظَمُ الثَّوابِ/ 4695.
6- Cihadın sevabı en büyük sevaptır. /4695
7ـ وَالجِهادُ عِزّاً لِلإسلامِ/ 6608.
7- Allah, cihadı İslam'ın izzeti için vacip kıldı. /6608
8ـ لا تَجْتَمِعُ عَزيمَةٌ وَوَليمَةٌ/ 10580.
8- (İmam Ali (a.s) Nehcü'l-Belaga'nın 211. hutbesinde ashabını cihada teşvik ederken şöyle buyurdu: "Elbiselerinizin bağlarını bağlayın ve koltuk altına sarkan fazlalıkları savaş meydanında atılgan ve çabuk olmanız için dürün; aşırı yemek-içmekten sakının."
Daha sonra da şöyle buyurdu:)
Kesin karar ile davet yemeği bir arada olmaz. /10580
9ـ زَكاةُ الْبَدَنِ الجِهادُ وَالصِّيامُ/ 5452.
9- Bedenin zekâtı cihat ve oruçtur. /5452
CİMRİ
1ـ البَخيلُ يَبخَلُ عَلى نَفسِهِ بالْيَسيرِ مِنْ دُنياهُ، وَيَسْمَحُ لِوُرَّاثهِ بِكُلِّها/ 1884.
1- Cimri, dünyasından kendisine cimrilik eder, ama hepsini varislerine bağışlar. /1884
2ـ البَخيلُ يَسْمَحُ مِنْ عِرْضِهِ بأكْثَرَ ممّا أمْسَكَ مِنْ عَرَضِهِ، وَيُضَيِّعُ مِنْ دينِهِ أضْعافَ ما حَفِظَ مِنْ نَشَبِهِ/ 2084.
2- Cimri, malından daha çok onurundan bağışlar ve koruduğu malından daha fazlasıyla dinini zayi eder. /2084
3ـ أبْعَدُ الْخَلائقِ مِنَ اللهِ تَعالى البَخيلُ الغَنيُّ/ 3162.
3- Yaratılanlar arasında Allah'a en uzak olanı zengin cimridir. /3162
4ـ أبْخَلُ النّاسِ بِعَرَضِهِ أسْخاهُمْ بِعِرْضِهِ/ 3190.
4- Malına karşı insanların en cimrisi şerefine karşı en cömert olanıdır. /3190
5ـ أبْخَلُ النّاسِ مَنْ بَخِلَ عَلى نَفْسِهِ بمالِهِ، وَخَلَّفَهُ لِوُرّاثهِ/ 3253.
5- İnsanların en cimrisi malını kendisinden esirgeyen ve onu varislerine bırakandır. /3253
6ـ البَخيلُ مَذْمُومٌ، الْحَسُودُ مَغْمُومٌ/ 97.
6- Cimri (herkesçe) kınanan, çekemez ise (daima) üzgün olan kimsedir. /97
7ـ البَخيلُ خازِنٌ لِوَرَثَتِهِ/ 464.
7- Cimri, varisinin haznedarıdır. /464
8ـ البَخيلُ مُتَعَجِّلُ الفَقْرِ/ 692.
8- Cimri, yoksulluğa doğru acele edendir. /692
9ـ البَخيلُ أبَداً ذَليلٌ/ 781.
9- Cimri ebedî olarak zelildir. /781
10ـ البَخيلُ مُتَحَجِّجٌ (مُتَبَجّجٌ) بالمعاذيرِ وَالتعاليلِ/ 1275.
10- Cimri (malından vermemek için) mâzeretlere ve bahanelere baş vurur. /1275
11ـ البَخيلُ ذَليللٌ بينَ أعِزَّتِهِ/ 1441.
11- Cimri aziz saydığı kimseler arasında dahi zelildir. /1441
12ـ عَجِبْتُ لِلشَّقِيِّ الْبَخيلِ يَتَعَجَّلُ الْفَقْرَ الّذي مِنْهُ هَرَبَ وَيَفُوتُهُ الْغِنى الّذي إيّاهُ طَلَبَ فَيَعيشُ في الدُّنيا عَيْشَ الْفُقَراءِ وَيُحاسَبُ في الآخِرَةِ حِسابَ الأغْنِياءِ/ 6280.
12- Fakirlikten kaçmak isteyip de ona yakalanan, zenginliği arzu edip de onu yitiren aşağılık cimriye şaşarım; dünyada fakir gibi yaşar, ahirette ise zenginlerin hesabıyla yargılanır. /6280
13ـ لَيْسَ لِشَحيحٍ رَفيقٌ/ 7465.
13- Cimrinin arkadaşı olmaz. /7465
14ـ ليسَ لبخيلٍ حبيبٌ/ 7473.
14- Cimrinin dostu olmaz. /7473
15ـ لَمْ يُوَفَّقْ مَن بَخِلَ عَلى نَفْسِهِ بِخَيرهِ وَخَلَّفَ مالَهُ لغَيْرهِ/ 7535.
15- Kendine karşı cimrilik eden, hayırda başarılı olmaz ve malını başkalarına bırakır. /7535
16ـ مَنْ قَبَضَ يَدَهُ مَخافَةَ الفَقْرِ فَقَدْ تَعَجَّلَ الفَقْرَ/ 7877.
16- Fakirlik korkusuyla elini sıkan, fakirliğe koşmuştur. /7877
17ـ مَنْ بَخِلَ بِمالِهِ ذَلَّ/ 7921.
17- Malıyla cimrilik eden zelil olmuştur. /7921
18ـ مَنْ بَخِلَ بما لا يَمْلِكُهُ فَقَدْ بالَغَ في الرّذيلَةِ (بالرّذيلةِ)/ 8846.
18- Sahip olmadığı şeylerle cimrilik eden, alçaklığın doruğuna ulaşmış demektir. /8846
19ـ مَنْ يَقْبِضْ يَدَهُ عَنْ عَشيرَتهِ، فَإنّما يَقبضُ يَداً واحِداً عَنهُمْ، وَيَقبضُ عَنهُ أيْديَ كَثيرةً مِنهُمْ/ 8880.
19- Elini yakınlarına karşı sıkı tutan, sadece bir elini onlara karşı sıkı tutmuştur; halbuki ona karşı çokları ellerini sıkı tutar. /8880
20ـ مَنْ بَخِلَ بِمالِهِ عَلى نَفْسِهِ جادَ بهِ عَلى بَعْلِ عِرْسِهِ/ 9088.
20- Malını kendisinden esirgeyen kimse, onu, karısının kocasına bağışlar. /9088
21ـ منْ بخلَ على المحتاجِ بما لَديهِ كثرَ سخطُ اللهِ عليْهِ/ 9109.
21- Elindekiyle muhtaç kimseye cimrilik edene Allah'ın gazâbı çok olur. /9109
22ـ ما عَقَدَ إيمانَهُ مَن بَخِلَ بإحْسانهِ/ 9570.
22- İhsan etmeye kıyamayan, imanını sağlamlaştırmamıştır. /9570
23ـ ما عَقَلَ مَنْ بَخِلَ بإحْسانهِ/ 9588.
23- İhsan etmeye kıyamayan aklını kullanmamıştır. /9588
24ـ وَقال (ع) وَقَدْ مَرَّ بِقَذِرٍ عَلىمَزْبَلَةٍ: هذا ما كُنْتُمْ (عَلَيْهِ بِالأمْسِ تَتَنافَسُونَ) تَتَنافَسُونَ فيهِ بالأمْسِ [وَفي خَبرٍ أخَر] أنّهُ قالَ: هذا ما بَخِلَ بِهِ الباخِلُونَ/ 10023.
24- İmam Ali (a.s) üzeri açılmış bir lağım kuyusunun kenarından geçerken şöyle buyurdu:
“Siz daha düne kadar ona rağbet etmede yarışmaktaydınız.”
Başka bir rivayete göre ise şöyle buyurmuştur:
“Bu (pislik), cimrilerin esirgedikleri şeylerdir.” /10023
25ـ وَيْحَ البَخيلِ الْمُتَعَجِّلِ الفَقْرَ الّذي مِنْهُ هَرَبَ، وَالتّارِكِ الغِني الّذي إيّاهُ طَلَبَ/ 10098.
25- Fakirlikten kaçmak isteyip de ona yakalanan, zenginliği arzu edip de onu terk eden cimrinin vay haline! /10098
26ـ لا تَبْخَلْ فَتُقَتِّرَ وَلا تُسْرِفْ فَتُفْرِطَ/ 10310.
26- Cimrilik etme, geçimini sıkıntıya sokarsın; israf etme, haddi aşarsın. /10310
27ـ لا مُرُوّةَ لِبَخيلٍ/ 10438
27- Cimrinin mertliği olmaz. /10438
28ـ لا يُبْقى الْمالَ إلاّ الْبُخلُ، وَالْبَخيلُ مُعاقَبٌ مَلومٌ/ 10843.
28- Malı ancak cimrilik geride bırakır; cimri ise cezalandırılmış ve kınanmıştır. /10843
29ـ الباخِلُ في الدّنيا مَذْمُومٌ، وَفي الآخِرَةِ مُعَذَّبٌ مَلومٌ/ 1733.
29- Cimri dünyada kınanmış, ahirette ise azaplandırılmış ve azarlanmıştır. /1733
CİMRİLİK
1ـ البُخلُ أحَدُ الْفَقْرَينِ/ 1630.
1- Cimrilik, iki fakirlikten biridir. /1630
2ـ البُخلُ يَكْسِبُ العارَ، ويُدْخِلُ النّارَ/ 1706.
2- Cimrilik utanç getirir ve ateşe sokar. /1706
3ـ البُخلُ بإخْراجِ ما افْتَرَضَهُ اللهُ سُبْحانَهُ مِنَ الأمْوالِ أقْبَحُ البُخْلِ/ 2038.
3- Yüce Allah'ın ödenmesini farz kıldığı mallara karşı cimrilik etmek, en çirkin cimriliktir. /2038
4ـ اِحْتَرِسُوا مِنْ سَوْرَةِ الْجِمْدِ (الْحَمْدِ)، وَالْحِقْدِ، وَالْغَضَبِ، وَالْحَسَدِ، وَ أعِدُّوا لِكُلِّ شَيْءٍ مِنْ ذلِكَ عُدّةً
تُجاهِدُونَهُ بِها مِنَ الْفِكْرِ في الْعاقِبَةِ، وَمَنْعِ الرّذيلَةِ، وَطَلَبِ الْفَضيلَةِ، وَصَلاحِ الآخِرَةِ، وَلُزُومِ الْحِلْمِ/ 2565.
4- Cimrilik,[29] kin, gazap ve çekemezliğin şiddetine karşı uyanık olun; bunlardan her birine karşı akıbeti düşünmek, rezil sıfatları men etmek, fazileti talep etmek, ahireti düzeltmek ve hilimden ayrılmamak çabasını göstererek hazırlıklı olun. /2565
5ـ اِحْذَرُوا الْبُخْلَ فَإنّهُ لُؤمٌ وَمَسَبَّةٌ/ 2583.
5- Cimrilikten kaçının; çünkü o alçaklıktır ve (sahibine) kötü söz söylettirir. /2583
6ـ اِحْذَرُوا الشُّحَّ، فَإنّهُ يُكْسِبُ الْمَقْتَ، وَيَشينُ الْمَحاسِنَ، وَيُشيعُ الْعُيُوبَ/ 2626.
6- Cimrilikten kaçının; çünkü o düşmanlık kazandırır, güzellikleri çirkinleştirir ve ayıpları yayar. /2626
7ـ إيّاكَ وَالتّحَلّي بالبُخْلِ، فَإنّهُ يُزْري بِكَ عِنْدَ الْقَريبِ (الغَريبِ)، وَيُمَقِّتُكَ اِلى النَّسيبِ/ 2651.
7- Cimrilikle süslenmekten uzak dur; çünkü yakınının yanında (itibarını) düşürür, akrabanı ise düşman eder. /2651
8ـ إيّاكَ وَالشُّحَّ فَإنّهُ جِلْبابُ الْمَسْكَنَةِ، وَزِمامٌ يُقادُ بِهِ اِلى كُلِّ دِناءَةٍ/ 2658.
8- Cimrilikten uzak dur; çünkü o yoksulluk gömleği ve her türlü alçaklığı çekebilen bir yulardır. /2658
9ـ إيّاكُمْ وَالْبُخْلَ، فَإنَّ الْبَخيلَ يَمْقَتُهُ الْغَريبُ، وَيَنْفُرُ مِنْهُ الْقَريبُ/ 2748.
9- Cimrilikten uzak durun; çünkü cimriye yabancı düşman kesilir, yakını ise ondan nefret eder. /2748
10ـ أقْبَحُ الْبُخْلِ مَنْعُ الأمْوالِ مِنْ مُسْتَحِقِّها/ 31.
10- En çirkin cimrilik, hak sahiplerinden mallarını esirgemektir. /31
11ـ البُخْلُ فَقْرٌ/ 106.
11- Cimrilik fakirliktir. /106
12ـ الشُّحُّ مَسَبَّةٌ/ 110/
12- Cimrilik küfredilmektir. /110
13ـ كَثْرَةُ التَّعَلُّلِ آيَةُ البُخْلِ/ 7090.
13- (Borç konusunda) çok oyalamak, cimriliğin belirtisidir. /7090
14ـ الشُّحُّ يَكْسِبَ الْمَسَبَّةَ/ 307.
14- Cimrilik küfür (işitmeye) neden olur. /307
15ـ البُخلُ يُزْري بِصاحِبِهِ/ 426.
15- Cimrilik, sahibini(n itibarını) düşürür. /426
16ـ البُخلُ يَكْسِبُ الذَّمَّ/ 474.
16- Cimrilik azar (işitmeye) neden olur. /474
17ـ البُخلُ يُوجِبُ البَغْضاءَ/ 780.
17- Cimrilik, nefrete neden olur. /780
18ـ البُخلُ بالْمَوْجُودِ سوءُ الظّنِّ بالْمَعْبودِ/ 1258.
18- Var olan şeye karşı cimrilik etmek, Allah'a karşı kötü zanda bulunmaktır. /1258
19ـ البُخلُ يُذِلُّ مُصاحِبَهُ وَيُعِزُّ مُجانِبَهُ/ 1409.
19- Cimrilik, ona eş olanı zelil eder; ondan kaçınana ise izzet kazandırır. /1409
20ـ بالبُخلُ تَكْثُرُ الْمَسَبَّةُ/ 4195.
20- Küfür (işitmek), cimrilikle çoğalır. /4195
21ـ بِئْسَ الْخَليقَةُ البُخْلُ/ 4418.
21- Ne de kötü huydur cimrilik! /4418
22ـ زِيادَةُ الشُّحِّ تَشينُ الفُتُوَّةَ وَتُفْسِدُ الأخُوَّةَ/ 5508.
22- Çok cimrilik mertliği çirkinleştirir, kardeşliği bozar. /5508
23ـ في الشُّحِّ الْمَسَبَّةُ (السّبَّةُ)/ 6480.
23- Küfür cimriliktedir. /6480
24ـ كَثْرَةُ الشُّحِّ تُوجِبُ الْمَسَبَّةَ/ 7102.
24- Çok cimrilik küfre neden olur. /7102
25ـ لَوْ رَأيْتُمُ البُخْلَ رَجُلاً لَرَأيْتُمُوهُ شَخْصاً مُشَوَّهاً/ 7573.
25- Eğer cimriliği bir insan şeklinde görseydiniz, kesinlikle çirkin bir insan kılığında görürdünüz. /7573
26ـ لَوْ رَأيْتمُ البُخلَ رَجُلاً لَرَأيْتُمُوهُ مُشَوَّهاً يُغَضُّ عَنهُ كُلُّ بَصَرٍ، وَيَنْصَرِفُ عَنهُ كُلُّ قَلْبٍ/ 7598.
26- Eğer cimriliği bir insan şeklinde görseydiniz, şüphesiz kimsenin ona bakmadığı ve her kalbin ondan yüz çevirdiği çirkin bir insan şeklinde görürdünüz. /7598
27ـ مَنْ لَزِمَ الشّحَّ عَدِمَ النَّصيحَ/ 8105.
27- Cimrilikten vazgeçmeyen, hayrını isteyen kişiyi kaybeder. /8105
28ـ مِنْ أقْبَحِ الْخَلائِقِ الشّحُّ/ 9380.
28- Cimrilik en çirkin huylardandır. /9380
29ـ ما أقْبَحَ البُخلَ مَعَ الإكْثارِ/ 9539.
29- Malın çokluğuna rağmen cimrilik etmek ne de çirkindir! /9539
30ـ ما أقْبَحَ البُخلَ بِذَوي النُّبْلِ/ 9552.
30- Soylu insanın cimrilik etmesi ne de çirkindir! /9552
31ـ ما اجْتُلِبَ سَخَطُ اللهِ بمثْلِ البُخلِ/ 9575.
31- Hiçbir şey Allah'ın gazâbını cimrilik gibi üzerine çekmez. /9575
32ـ ما فِرارُ الْكِرامِ مِنَ الحِمامِ كَفِرارِهِمْ مِنَ البُخلِ وَمُقارَنَةِ اللِّئامِ/ 9693.
32- Kerem sahibi insanların ölümden kaçması, onların cimrilikten ve alçaklara yaklaşmaktan kaçmaları kadar olmaz. /9693
33ـ لا مَسَبّةَ كَالشّحِّ/ 10475.
33- Cimrilik gibi küfre mâruz bırakan şey yoktur. /10475
34ـ لا غُرْبَةَ كَالشُّحِّ/ 10505.
34- Cimrilik gibi yalnızlık yoktur. /10505
35ـ لا مُرُوَّةَ مَعَ شُحٍّ/ 10521.
35- Cimrilik mertlikle beraber olmaz. /10521
36ـ لا سَوأةَ أسْوَأُ مِنَ الشُّحِّ/ 10623.
36- Tamahkârlıktan daha kötü bir kötülük yoktur. /10623
37ـ لا سَوْأةَ أسْوَءُ مِنَ البُخْلِ/ 10764.
37- Cimrilikten daha kötü bir kötülük yoktur. /10764
CİNSELLİK
1ـ سُئِلَ (ع) عَنِ الْجِماعِ؟ فَقالَ: حَياءٌ يُرْتَفَعُ، وَعَوْراتٌ تَجْتَمِعُ، أشبَهُ شَيْءٍ بالْجُنونِ، الإصْرارُ عَلَيْهِ هَرَمٌ، وَالإفاقَةُ مِنْهُ نَدَمٌ، ثَمَرَةُ حَلالِهِ الوَلَدُ، إنْ عاشَ فَتَنَ، وَإنْ ماتَ حَزَنَ/ 4943.
1- İmam'a (a.s) cinsel ilişki hakkında sorulduğunda şöyle buyurdular:
“Hayâ kalkar, avretler birleşir; deliliğe en benzer şeydir. Onda aşırıya kaçmak yaşlılık, bitiminde kendine gelmek pişmanlıktır. Helal meyvesi evlattır; sağ kalırsa fitneye düşürür, ölürse üzer.” /4943
CÖMERT
1ـ الجَوادُ مَحْبُوبٌ، مَحْمُودٌ، وَإنْ لَمْ يَصِلْ مِنْ جُودِهِ إلى مادِحِهِ شَيْءٌ، وَالْبَخيلُ ضِدُّ ذلِكَ/ 1909.
1- Cömert, kendisini övene cömertliğinden bir şey (fayda) yetişmese de, sevilen ve övülendir; cimri ise bunun zıddıdır. /1909
2ـ الجُوادُ فِي الدُّنيا مَحْمُودٌ، وَفِي الآخِرةِ مَسْعودٌ/ 2152.
2- Cömert, dünyada övülen, ahirette ise mesut olandır. /2152
3ـ إنَّما سادَةُ أهْلِ الدُّنيا (والآخِرَة) الأجْوادُ/ 3869.
3- Dünya (ve ahiret) ehlinin efendileri ancak cömertlerdir. /3869
4ـ كُنْ جَواداً بالحقّ، بَخيلاً بالباطِل/ 7149.
4- Hakka karşı cömert, bâtıla karşı cimri ol. /7149
19
Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER Hz.Ali’den (a.s) HİKMETLİ İNCİLER
5ـ كُنْ جواداً مُؤْثراً، أوْ مُقتَصِداً مُقَدّراً، وإيّاكَ أنْ تَكونَ الثّالِثَ/ 7156.
5- Ya fedakâr bir cömert ol ya da tutumlu (ve) ölçülü ol; üçüncüsü olmaktan sakın. /7156
6ـ قَدْ يَكْبُو الْجَوادُ/ 6411.
6- Bazen cömert de yüz üstü düşer. /6411
CÖMERTLİK
1ـ السَّخاءُ يَكْسِبُ المَحَبَّةَ، وَيَزينُ الأخْلاقَ/ 1600.
1- Cömertlik muhabbet kazandırır ve ahlakı süsler. /1600
2ـ السَّخاءُ أحَدُ السَّعادَتَيْنِ/ 1644.
2- Cömertlik iki saadetten biridir. /1644
3ـ السَّخاءُ يُمَحِّصُ الذُّنُوبَ، وَيَجْلبُ مَحَبَّةَ القُلُوبِ/ 1738.
3- Cömertlik günahları giderir, kalplerin sevgisini celp eder. /1783
4ـ اَلسَّخاءُ، وَالشَجاعَةُ، غَرائِزُ شَريفَةٌ، يَضَعُهَا اللهُ سُبْحانَهُ فيمَنْ أحَبَّهُ، وَامْتَحَنَهُ/ 1820.
4- Cömertlik ve şecaat saygın iç güdülerdir; Allah onları sevip sınadığı kimselerin içine yerleştirir. /1820
5ـ السَّخاءُ أنْ تَكُونَ بِمالِكَ مُتَبَرِّعاً وَعَنْ مالِ غَيرِكَ مُتَوَرِّعاً/ 1928.
5- Cömertlik kendi malına karşı bağışlayıcı, başkasının malına karşı da tutucu olmaktır. /1928
6ـ اَلسَّخاءُ ما كانَ ابْتِداءً فَإن كانَ عَنْ مَسْئَلَةٍ فَحَياءٌ وَتَذَمُّمٌ/ 2039.
6- Cömertlik, istenmeden vermektir; istedikten sonra bağışta bulunmak ise utançtır. /2039
7ـ اَلسَّخاءُ ثَمَرَةُ العَقْلِ، وَالقَناعَةُ بُرْهانُ النُّبْلِ/ 2145.
7- Cömertlik, aklın meyvesidir ve kanaat neciplik ve asaletin göstergesidir. /2145
8ـ السَّخاءُ وَالحيَاءُ أفْضَلُ الخُلْقِ/ 2169.
8- Cömertlik ve hayâ, güzel ahlakın en iyileridir. /2169
9ـ أشْجَعُ النَّاسِ أسْخَاهُمْ/ 2899.
9- Halkın en cesuru en cömert olanıdır. /2899
10ـ أكْرَمُ الأخْلاقِ السَّخاءُ، وَأعَمُّها نَفْعاً العَدْلُ/ 3219.
10- En saygın ahlak cömertlik ve faydası en geniş olan ise adalettir. /3219
11ـ أفْضَلُ السَّخاءِ أنْ تَكُونَ بِمالِكَ مُتَبَرِّعاً، وَعَنْ مالِ غَيْرِكَ مُتَوَرِّعاً/ 3229.
11- En üstün cömertlik, kendi malına karşı bağışlayıcı olup başkasının malına karşı tutucu olmandır. /3229
12ـ إنَّ سَخاءَ النَّفْسِ عَمّا في أيْدِي النّاس لأفْضَلُ مِنْ سَخاءِ البَذْل/ 3537.
12- Halkın elinde olana karşı nefsin cömertliği (başkasının malına göz dikmeyip talep etmemek), başkasına bağış yaparak cömertlik etmekten üstündür. /3537
13ـ إنَّ أفْضَلَ مَا اسْتُجْلِبَ بِهِ الثَّناءُ، اَلسَّخاءُ، وَإنَّ أجْزَلَ مَا اسْتُدِرَّتْ بِهِ الأرْباحُ الباقِيَةُ، اَلصَّدَقَةُ/ 3654.
13- Övgü çeken en güzel şey cömertlik ve ebedî menfaatleri kazanan en büyük şey ise sadakadır. /3654
14ـ اَلسَّخاءُ سَجيَّةٌ، الشَّرَفُ مَزِيَّةٌ/ 8.
14- Cömertlik bir güzel karakter ve şeref bir fazilettir. /8
15ـ اَلسَّخاءُ خُلْقٌ/ 61.
15- Cömertlik bir ahlaktır. /61
16ـ اَلسَّخاءُ زَيْنُ الإنْسانِ/ 258.
16- Cömertlik insanın ziynetidir. /258
17ـ اَلسَّخاءُ يَزْرَعُ المَحَبَّةَ/ 306.
17- Cömertlik (kalplere) sevgi eker. /306
18ـ اَلسَّخاءُ أشْرَفُ عادَةٍ/ 389.
18- Cömertlik en üstün alışkanlıktır. /389
19ـ اَلسَّخاءُ خُلُقُ الأنْبِياءِ/ 777.
19- Cömertlik peygamberlerin ahlakıdır. /777
20ـ اَلسَّخاءُ يُثْمِرُ الصَّفاءَ/ 779.
20- Cömertlik gönül temizliğini getirir. /779
21ـ اَلسَّخاءُ سِتْرُ العُيُوبِ/ 914.
21- Cömertlik ayıpların örtüsüdür. /914
22ـ اَلسَّخاءُ يَكْسِبُ الحَمْدَ/ 1093.
22- Cömertlik övgü kazanır. /2093
23ـ اَلسَّخاءُ عُنْوانُ المُرُوَّةِ والنُّبْلِ/ 1186.
23- Cömertlik mertlik ve asaletin unvanıdır. /1186
24ـ بِالسَّخاءِ تُزانُ الأفْعالُ/ 4258.
24- Cömertlik ile işler süslenir. /4258
25ـ بِالسَّخاءِ تُسْتَرُ العُيُوبُ/ 4299.
25- Cömertlik ile ayıplar örtülür. /4299
26ـ تَحَلَّ بِالسَّخاءِ وَالوَرَعِ فَهُما حِلْيَةُ الإيمانِ وأشْرَفُ خِلالِكَ/ 4511.
26- Cömertlik ve takvayla süslen, çünkü bunlar imanın süsü ve huyların en üstünüdür. /4511
27ـ خَيْرُ السَّخاءِ ما صادَفَ مَوْضِعَ الحاجَةِ/ 4979.
27- En hayırlı cömertlik, ihtiyaç durumuna denk gelen cömertliktir. /4979
28ـ سَبَبُ الْمَحَبَّةِ السَّخاءُ/ 5510.
28- Muhabbetin sebebi cömertliktir. /5510
29ـ سَبَبُ السِّيادَةِ السَّخاءُ/ 5523.
29- Efendiliğin sebebi cömertliktir. /5523
30ـ شَيْنُ السَّخاءِ السَّرَفُ/ 5785.
30- Cömertliğin çirkinliği (ortaya çıkabilecek) israftır. /5785
31ـ ظَلَمَ السَّخاءِ مَنْ مَنَعَ العَطاءَ/ 6058.
31- Bağışta bulunmayı engelleyen, cömertliğe zulümde bulunmuştur. /6058
32ـ عَلَيْكَ بِالسَّخاءِ فَإنَّهُ ثَمَرَةُ العَقْلِ/ 6083.
32- Cömert ol, çünkü cömertlik aklın meyvesidir. /6083
33ـ عَلَيْكُمْ بِالسَّخاءِ وَحُسْنِ الْخُلْقِ، فَإنَّهُما ِيَزيدانِ الرِّزْقَ، وَيُوجِبانِ المَحَبَّةَ/ 6161.
33- Cömert ve güzel ahlaklı ol, çünkü bu ikisi rızkı çoğaltır ve sevgiye yol açar. /6161
34ـ عَلى قَدْرِ الْمُرُوءَةِ تَكُونُ السَّخاوَةُ/ 6176.
34- Cömertlik, mertlik miktarıncadır. /6176
35ـ غَطُّوا مَعائِبَكُمْ بِالسَّخاءِ فَإنَّهُ سِتْرُ العُيُوبِ/ 6440.
35- Ayıplarınızı cömertlikle örtünüz; çünkü cömertlik ayıpların örtüsüdür. /6440
36ـ فِي السَّخاءِ اَلمَحَبَّةُ/ 6479.
36- Cömertlikte sevgi vardır. /6479
37ـ كَثْرَةُ السَّخاءِ تُكْثِرُ الأوْلِياءَ وَتَسْتَصْلِحُ الأعْداءَ/ 7106.
37- Cömertliğin çokluğu dostları çoğaltır ve düşmanları ıslah eder. /7106
38ـ لَوْ رَأيْتُمُ السَّخاءَ رَجُلاً، لَرَأيْتُمُوهُ حَسَناً يَسُرُّ النّاظِرينَ/ 7600.
38- Cömertliği bir insan şeklinde görecek olsaydınız, onu, görenleri mesrur eden güzel biri olarak görürdünüz. /7600
39ـ مَنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ سَخاءٌ وَلا حَياءٌ، فَالمَوْتُ خَيْرٌ لَهُ مِنَ الحَياةِ/ 8969.
39- Cömertliği ve hayâsı olmayan bir kimse için ölüm yaşamdan daha iyidir. /8969
40ـ نِعْمَ السَّجِيَّةُ السَّخاءُ/ 9902.
40- Ne güzel bir huydur cömertlik! /9903
41ـ لا فَضيلَةَ كَالسَّخاءِ/ 10489.
41- Cömertlik gibi fazilet yoktur. /10489
42ـ لا سَخاءَ معَ عَدَم/ 10523.
42- Yokluk durumunda cömertlik diye bir iş yoktur. /10523
43ـ اَلسَّخاءُ حُبُّ السَّائِلِ وَبَذْلُ النائِلِ/ 1492.
43- Cömertlik, istekte bulunanı sevmek ve bağış vermektir. /1492
CÖMERTLİK,BAĞIŞ
1ـ الجُودُ في اللهِ عِبادَةُ الُمقرَّبينَ/ 1756.
1- Allah yolunda cömertlik etmek, (O'nun dergâhına) yakın olanların ibadetidir. /1756
2ـ الجُودُ مِنْ غَير خَوْفٍ ولا رَجاءِ مُكافاةٍ، حَقيقَةُ الجُودِ/ 2073.
2- Asıl cömertlik, çekinmeden ve karşılık beklemeden yapılan cömertliktir. /2073
3ـ اسْمَحْ تُكْرَمْ/ 2224.
3- Cömertlik et, değer kazan. /2224
4ـ أسْمَحُكُمْ أرْبَحُكُمْ/ 3840.
4- En cömerdiniz en kârlı olanınızdır. /3840
5ـ أحْسَنُ المَكارِمِ الجودُ/ 2930.
5- En güzel büyüklük cömertliktir. /2930
6ـ أحْسَنُ الجُودِ عَفْوٌ بَعْدَ مَقْدُرَةٍ/ 2972.
6- En güzel cömertlik, (intikam alma) kudreti varken affetmektir. /2972
7ـ أفْضَلُ الجُودِ بَذْلُ الْمَوْجُودِ/ 3019.
7- En üstün cömertlik, olanı bağışlamaktır. /3019
8ـ أفْضَلُ الجُودِ إيصالُ الحُقُوقِ إلى أهْلِها/ 3153.
8- En üstün cömertlik, hak sahiplerine haklarını ulaştırmaktır. /3153
9ـ أفْضَلُ الجُودِ ما كانَ عَن عُسْرَةٍ/ 3185.
9- En üstün cömertlik, sıkıntıdayken yapılan cömertliktir. /3185
10ـ الجُودُ رِياسَةٌ، الْمُلْكُ سِياسَةٌ/ 17.
10- Cömertlik, liderlik; saltanat, siyasettir. /17
11ـ الجُودُ عِزٌّ مَوْجُودٌ/ 330.
11- Cömertlik, var olan izzettir. /330
12ـ الجُودُ حارِسُ الأعْراضِ/ 333.
12- Cömertlik, onurların bekçisidir. /333
13ـ آفَةُ الْجُودِ الفَقْرُ/ 3951.
13- Cömertliğin âfeti fakirliktir. /3951
14ـ آفَةُ الْجُودِ التَّبْذيرُ/ 3964.
14- Cömertliğin âfeti israftır. /3964
15ـ بِالْجُودِ تَكونُ السِّيادَةُ/ 4197.
15- Efendilik cömertlikle olur. /4197
16ـ الجُودُ مِنْ كَرَمِ الطَّبيعَةِ/ 509.
16- Cömertlik, (insan) tabiatının değerini gösterir. /509
17ـ بِالْجُودِ تَسُودُ الرِّجالُ/ 4260.
17- Kişiler cömertlikle efendi olur. /4260
18ـ بِالْجُودِ يُبْتَنى الْمَجْدُ وَيُجْتَلَبُ الْحَمْدُ/ 4335.
18- Cömertlikle büyüklük inşa edilir, övgü kazanılır. /4335
19ـ جُدْ بِما تَجِدُ تُحْمَدْ/ 4716.
19- Eline geçen şeyle cömertlik et ki övülesin. /4716
20ـ جُدْ تَسُدْ، وَاصْبِرْ تَظْفُرْ/ 4724.
20- Cömertlik et ki efendi olasın; sabret ki zafere ulaşasın. /4724
21ـ جُودُ الفَقيِر أفْضَلُ الْجُودِ/ 4726.
21- Fakirin cömertliği en üstün cömertliktir. /4726
22ـ جُودُوا بِالْمَوْجُودِ، وَأنْجِزُوا الوُعُودَ، وَأوْفُوا بِالعُهُودِ/ 4727.
22- Elinizde olanları bağışlayın; vaatlerinizi yerine getirin ve ahdinize karşı vefalı olun. 4722
23ـ جُودُ الفَقيِر يُجِلُّهُ، وَبُخْلُ الغَنِيّ يُذِلُّهُ/ 4728.
23- Fakirin cömertliği onu yüceltir, zenginin cimriliği ise onu alçaltır. /4728
24ـ جُودُوا بِما يَفْنى تَعْتاضُوا عَنْهُ بِما يَبْقى/ 4732.
24- Fâni olan şeyleri bağışlayın ki karşılığında kalıcı şeyler alasınız. /4732
25ـ جوُدُوا في اللهِ وَجاهِدُوا أنْفُسَكُمْ عَلى طاعَتِهِ يُعْظِمْ لَكُمُ الْجَزاءَ وَيُحْسِنْ لَكُمُ الْحَباءَ/ 4733.
25- Allah yolunda bağış yapın ve Allah'a itaat uğrunda nefislerinizle mücadele edin ki ödülünüzü artırsın, mükâfatınızı güzel kılsın. /4733
26ـ سُنَّةُ الْكِرامِ الجُودُ/ 5558.
26- Cömertlik, büyük insanların âdetidir. /5558
27ـ غايَةُ الجُودِ بَذْلُ الْمَوْجُودِ/ 6372.
27- Asıl cömertlik, elde olanı bağışlamaktır. /6372
28ـ مَنْ جادَ اصْطَنَعَ/ 7725
28- Cömertlik eden iyilik etmiştir. /7725
29ـ مَنْ جادَ سادَ/ 7732.
29- Cömertlik eden efendilik bulur. /7732
30ـ مَنْ لَمْ يَجِدْ لَمْ يُحْمَدْ/ 8212.
30- Cömertlik etmeyen övülmez. /8212
31ـ ما أحْسَنَ الجودَ معَ الإعسَارِ/ 9538.
31- Darda olunduğu halde cömertlik etmek ne de güzeldir! /9538
32ـ مَنْ لَمْ يَسْمَحْ وَهُوَ مَحْمُودٌ سَمَحَ وَهُوَ مَلومٌ/ 8204.
32- Övülürken cömertlik etmeyen, kınanırken cömertlik eder. /8204
33ـ مَنْ لَمْ يَسْمَحْ لَمْ يَسُدْ/ 8213.
33- Cömertlik etmeyen saygınlık kazanmaz. /8213
34ـ جُودُ الرَّجلِ يُحَبِّبُهُ إلى أضْدادِهِ، وَبُخْلُهُ يُبَغِّضُهُ إلى أوْلادِهِ/ 4729.
34- Kişinin cömertliği onu düşmanlarına sevimli, cimriliği ise, evlatlarına düşman kılar. /4729
35ـ اَلفُتُوَّةُ نائِلُ مَبْذُلٌ، وَ أذيً مَكْفُوفٌ / 2170.
35- Cömertlik inayet olunmuş bir bağış, önü alınmış bir eziyettir. /2170
36ـ ما تَزَيَّنَ الإنْسانُ بِزِينَةٍ أجْمَلَ مِنَ الفُتُوَّةِ / 9659.
36- İnsan cömertlikten daha güzel bir süsle süslenmemiştir. /9659
37ـ نِظامُ الفُتُوَّةِ اِحْتِمالُ عَثَراتِ الإخْوانِ، وَ حُسْنُ تَعَهُّدِ الجيرانِ / 9999.
37- Gerçek cömertlik, (din) kardeşlerinin hatalarına tahammül etmek ve komşularla iyi geçinmektir. /9999
ÇABA / CİDDİYET
1ـ خَيْرُ الإجْتِهادِ ما قارَنَهُ التَّوفيقُ/ 5000.
1- En hayırlı çaba, başarıya yakın olandır. /5000
2ـ عَلَيْكَ بِالْجِدِّ وَإنْ لَمْ يُساعِدِ الْجَدُّ/ 6149.
2- Emeğin yardım etmese de ciddiyetle çalış, çaba göster. /6149
3ـ قَدْ سَعِدَ مَنْ جَدَّ/ 6629.
3- Ciddiyet gösteren saadete erer. /6629
4ـ قُرِنَ الاجْتِهادُ بِالوِجْدانِ/ 6715.
4- Çaba, başarıya yakındır. /6715
5ـ مَنْ ضَعُفَ جِدُّهُ قَوِيَ ضِدُّهُ/ 8031.
5- Çabası zayıf olanın düşmanı güçlü olur. /8031
6ـ مَنْ رَكِبَ جِدَّهُ قَهَرَ ضِدَّهُ/ 8032.
6- Çaba bineğine binen düşmanını alt eder. /8032
7ـ مَنْ أعْمَلَ اجْتِهادَهُ بَلَغَ مُرادَهُ/ 8058.
7- Çalışıp çabalayan muradına erer. /8058
8ـ مَنْ بَذَلَ جُهْدَ طاقَتِهِ بَلَغَ كُنْهَ إرادَتِهِ/ 8785.
8- Gücü yettiğince çalışıp çaba gösteren iradesinin künhüne varmıştır. /8785
9ـ لا يَنْفَعُ اجْتِهادٌ بِغَيْرِ تَحْقيقٍ/ 10681.
9- Araştırma yapmadan çaba göstermek fayda vermez. /10681
10ـ لا يَنْفَعُ اجْتِهادٌ بِغَيْرِ تَوْفيقٍ/ 10803.
10- İlahî tevfik olmadıkça çalışıp çabalamak fayda etmez. /10803
ÇALIŞMAK
1ـ التَّشَمُّرُ لِلْجِدِّ مِنْ سَعادَةِ الجِدِّ/ 2194.
1- Çalışmak için kolları sıvamak saadettendir. /2194
2ـ أُطْلُبْ تَجِدْ/ 2258.
2- İste ulaşırsın. /2258
3ـ عَلَيْكَ بِالسَّعي وَلَيْسَ عَلَيْكَ بِالنُّجْحِ/ 6148.
3- Vazifen çalışmaktır ama başarıya ulaşmak senin elinde değil. /6148
4ـ لَنْ يَضيعَ مِنْ سَعْيِكَ ما أصْلَحَكَ وَأكْسَبَكَ الأجْرَ/ 7434.
4- Çalışman sonucu ele gelen iyi şeyler ve kazancın zayi olmaz. /7434
5ـ مَنْ أسْرَعَ المَسيرَ أدْرَكَ المَقيلَ/ 7954.
5- Gittiği mesiri sürat ile giden kimse rahat bir uykuya (ahiret rahatlığına) ulaşacaktır. /7954
6ـ مَنْ حَسُنَتْ مَساعِيه طابَتْ مَراعِيه/ 8309.
6- Çalışması çaba ve gayreti iyi olan iyi bir yaşama (cennete) ulaşacaktır. /8309
7ـ اِسْعَوْا في فِكاكِ رِقابِكُمْ قَبْلَ أنْ تُغْلَقَ رَهائِنُها/ 2518.
7- Rehin alınmadan (köle edilmeden) önce boyunlarınızı kurtarmaya (özgür olmaya) çalışın. /2518
8ـ مَنْ أسْرَعَ إلَى النّاسِ بِما يَكْرَهُونَ قالُوا فيهِ مَا لا يَعْلَمُونَ/ 8839.
8- Milletin hoşlanmadığı işleri yapan kimsenin hakkında millet bilmedikleri şeyleri söylerler. /8839
9ـ رُبَّ ساعٍ فيما يَضُرُّهُ/ 5288.
9- Bazen insan kendisine zararlı olacak şeyler üzerine çalışır. /5288
10ـ رُبَّ سَاهِرٍ لِراقِدٍ/ 5271.
10- Bazen uyanık olan uyuyan kimse için çalışır. /5271
11ـ رُبَّ ساعٍ لِقاعِدٍ/ 5270.
11- Bazen çalışmak oturan kimse için olur. ( Yani; bazen Allah oturan kimse için birilerini görevlendirir, onlar çalışıp oturanın rızkını getirirler.) /5270
ÇARE/TEDBİR
1ـ التَّلَطُّفُ في الحِيلَةِ أجْدى مِنَ الوَسيلَةِ/ 2025.
1- Çare bulmakta şefkatli olmak, vesile etmekten iyidir. /2025
2ـ لِكُلِّ شَيْءٍ حيلَةٌ/ 7291.
2- Her şeyin bir çaresi vardır. /7291
3ـ مَنْ قَعَدَ عَنْ حيلَتِهِ (جِبِلَّتِهِ) أقامَتْهُ الشَّدائِدُ/ 8671.
3- Çaresinin peşinde olmayıp gayret göstermeyeni zorluklar ayağa kaldıracaktır. /8671
ÇARESİZLİK
1ـ مِنْ عَلاماتِ الخذْلانِ اسْتِحْسانُ القَبيحِ/ 9405.
1- Çirkin bir şeyi güzel saymak, (ilahî yardımdan nasipsiz kalmanın) çaresizliğin belirtilerindendir. /9405
2ـ مِنْ دَلائلِ الْخِذْلانِ الاسْتِهانَةُ بِحُقُوقِ الإخْوانِ/ 9412.
2- Kardeşlerinin haklarını hafife almak, (ilahî yardımdan) nasipsizliğin delillerindendir. /9412
3ـ الخذْلانُ مُمِدُّ الْجَهْلِ/ 719.
3- Çaresizlik, cahilliğin yardımcısıdır. /719
4ـ الْمَخْذولُ مَنْ لَهُ إلَى اللِّئامِ حاجَةٌ/ 1541.
4- Çaresiz olan, alçak kişilere ihtiyaç duyandır. /1541
ÇEKİNMEK
1ـ مَنْ لَمْ تَرْتَدِعْ يَجْهَلْ/ 8187.
1- (Günahtan) çekinmeyen cahildir. /8187
ÇEKİŞMEK
1ـ مَنْ لاحَي الرِّجالَ كَثُرَ أعْدائُهُ / 8074.
1- İnsanlarla çekişip duranın düşmanları çoğalır. /8074
ÇİLEKEŞ
1 ـ رُبَّ دائبٍ مُضَيِّعِ/ 5276.
1- Nice çilekeş insanlar vardır ki (ömürlerini) zayi ederler. /5276
2 ـ رُبَّ كادحٍ لِمَنْ لا يَشْكُرُهُ/ 5289.
2- Nice çilekeş insanlar vardır ki uğruna çalışıp çabaladıkları kimse, ona teşekkür dahi etmez. /5289
ÇOCUKLAR
1ـ عَلِّمُوا صِبْيانَكُمْ الصَّلاةَ، وَخُذُوهُمْ بِها إذا بَلَغُوا الحُلُمَ/ 6305.
1- Çocuklarınıza namazı öğretin. Buluğa erdikten sonra onları namazdan dolayı sorgulayın/ cezalandırın. /6305
ÇOK EVLİLİK
1ـ مَنْ أكْثَرَ الْمَناكِحَ غَشِيَتْهُ الفَضائِحُ / 9052.
1- Çok evleneni rezillikler kuşatır. /9052
ÇOK HİLE YAPAN/HİLEKÂR
1ـ اَلْمَكُورُ شَيْطانٌ / 192.
1- Çok hile yapan şeytandır. /192
2ـ اَلْمَكُورُ شَيْطانٌ في صُورَةِ الإنْسانِ / 1465.
2- Çok hile yapan insan sûretindeki şeytandır. /1465
3ـ مَنْ مَكَرَ حاقَ بِهِ مَكْرُهُ / 7834.
3- Kim hile yaparsa hilesi kendisine döner. /7834
4ـ مَنْ مَكَرَ بِالنَّاسِ رَدَّ اللهُ سُبْحانَهُ مَكْرَهُ في عُنُقِهِ / 8832.
4- Kim insanlara hile yaparsa Allah da hilesini kendisine çevirir. /8832
5ـ لا أمانَةَ لِمَكُورٍ / 10441.
5- Çok hile yapana güvenilmez. /10441
6ـ لا يَحيقُ الْمَكْرُ السَّيّيءُ إلاّ بِأهْلِهِ / 10818.
6- Kötü hile ehline döner. /10818
ÇOK KONUŞMAK
1ـ قُرِنَ الإكْثارُ بِالمَلَلِ / 6716.
1- Çok konuşmak, bıkkınlık ile eştir. /6716
2ـ مَنْ أكْثَرَ هُجِرَ / 7670.
2- Çok konuşan saçmalar. /7670
3ـ مَنْ كَثُرَ مَقالُهُ سُئِمَ / 7780.
3- Çok konuşanın sözünden bıkılır. /7780
4ـ مَنْ كَثُرَ كَلامُهُ زَلَّ / 7822.
4- Çok konuşan hata eder. /7849
5ـ مَنْ كَثُرَ كَلامُهُ كَثُرَ مَلامُهُ / 7849.
5- Çok konuşan çok azar işitir. /7849
6ـ مَنْ أكْثَرَ مِنْ شَيْءٍ عُرِفَ بِهِ / 7860.
6- Bir şeyi çok yapan onunla tanınır. /7860
ÇOKLUKLA ÖVÜNME
1ـ تَكَثُّرُكَ (تَكَبُّرُكَ) بِما لا يَبْقي لَكَ وَ لاتَبْقي لَهُ مِنْ أعْظَمِ الجَهْلِ / 4576.
1- Sana kalmayacak ve senin de ona kalmayacağın şeylerin çokluğuyla övünmen en büyük cehalettendir. /4576
DAHİL OLMAK/GİRMEK
1 ـ مَنْ دَخَلَ مَداخِلَ السُّوءِ اُتُّهِمَ/ 7778.
1- Kötü yerlere girip çıkan töhmet altında kalır. /7778
2 ـ لِكُلِّ داخِلٍ دَهْشَةٌ وَذُهُولٌ/ 7270.
2- Her dahil olan için korku ve gaflet vardır.[30] /7270
3 ـ لِكُلِّ داخِلٍ دَهْشَةٌ فَابْدَأوا بِالسَّلامِ/ 7314.
3- Her dahil olan için korku vardır, o halde (onunla söze) selamla başlayın. /7314
4 ـ لِكُلِّ قادِمٍ حَيْرَةٌ فَابْسُطُوهُ بِالكَلامِ/ 7315.
4- Her gelip geçenin şaşkınlığı vardır, o halde onu (güzel) sözle genişletin/rahatlatın. /7315
DALKAVUKLUK
1ـ إيّاكَ وَ الْمَلَقَ، فَإنَّ الْمَلَقَ لَيْسَ مِنْ خَلائِقِِ الإيمانِ / 2696.
1- Dalkavukluktan kaçın! Çünkü dalkavukluk imanlı insanların karakterlerinden değildir. /2696
2ـ لَيْسَ الْمَلَقُ مِنْ خُلْقِِ الأنْبِياءِ / 7453.
2- Dalkavukluk, peygamberlerin ahlakından değildir. /7453
3ـ مَنْ كَثُرَ مَلَقُهُ لَمْ يُعْرَفُ بِشْرُهُ / 7963.
3- Çok dalkavukluk yapanın gerçek güler yüzü ortaya çıkmaz. /7963
4ـ إنَّما يُحِبُّكَ مَنْ لا يَتَمَلَّقُكَ وَ يُثْني عَلَيْكَ مَنْ لا يَسْمَعُكَ / 3875.
4- Sana dalkavukluk yapmayan senin dostundur ve seni öven (o övgüyü) sana duyurmaz. /3875
DARLIK/SIKINTI
1ـ لِكُلِّ ضيقٍ مَخْرَجٌ/ 7266.
1- Her darlığın bir genişliği/kurtuluşu vardır. /7266
2ـ مَا اشْتَدَّ ضيقٌ إلاّ قَرَّبَ اللهُ فَرَجَهُ/ 9566.
2- Zorlaşan hiçbir darlık yoktur ki Allah ondan kurtuluşu yakınlaştırmamış olsun. /9566
DAVET
1ـ وَقَرَ سَمْعٌ لَمْ تَسْمَعِ الدَّاعِيَةُ/ 10105.
1- Daveti işitmeyen kulak sağırlaşmıştır.[31] /10105
2ـ ما اخْتَلَفَتْ دَعْوَتانِ إلاّ كانَتْ إحْديهُما ضَلالَةً/ 9592.
2- Çelişen iki davetten biri şüphesiz bâtıldır. /9592
DEDİKODU / SÖZ DOLAŞTIRMA
1- Dedikodudan uzak dur. Çünkü bu iş, kin tohumu eker; insanı Allah'tan ve halktan uzaklaştırır. /2663
2ـ أسْرَءُ الصِّدْقِ النَّمِيمَةُ / 2939.
2- En kötü doğru söz, dedikodudur. /2939
3ـ اَلنَّمِيمَةُ شيمَةُ المارِقِ / 900.
3- Dedikodu, dinden çıkanın mizacıdır. /900
4ـ اَلنَّمِيمَةُ ذَنْبٌ لايُنْسي / 1380.
4- Dedikodu, unutulmayacak bir günahtır. /1380
5ـ بِئْسَ الشّيمَةُ النَّميمَةُ / 4387.
5- Söz dolaştırmak ne de kötü sıfattır. /4387
20