Ali'yen Veli'yullah

Ali'yen Veli'yullah0%

Ali'yen Veli'yullah Yazar:
Grup: Hz.İmam Ali (a.s)
Sayfalar: 0

Ali'yen Veli'yullah

Yazar: Yazar ismi : Ebul Hüdâ
Grup:

Sayfalar: 0
Gözlemler: 1429
İndir: 227

Açıklamalar:

Ali'yen Veli'yullah
  • HAZRETЭ ALЭ’NЭN SEVGЭSЭ HAKKINDA

  • BЭRЭNCЭ MEYVE- ALLAH’I TANIMAK

  • ЭKЭNCЭ MEYVE- ЦYLEYSE SANA YETER

  • ЬЗЬNCЬ MEYVE* SЦZЬNЬZ NURDUR

  • DЦRDЬNCЬ MEYVE* ONLARA DOРRU KOЮANLAR

  • VELЭLERЭM!

  • BЭRЭNCЭ BЦLЬM*

  • DЦRDЬNCЬ HADЭS:

  • ONBЭRЭNCЭ HADЭS:

  • ONALTINCI HADЭS:

  • ONSEKЭZЭNCЭ HADЭS:

  • YЭRMЭSEKЭZЭNCЭ HADЭS:

  • ЭKЭNCЭ BЦLЬM*

  • NASЭHAT. ЦNCE KENDЭ NEFSЭME, SONRA KARDEЮLERЭME:

  • ЬЗ: MELEKLERЭN KANATLARINDA:

  • SERЭ ЭЮARETLER:

  • 1.TAЮLAR:

  • ЭKЭNCЭSЭ:

  • KISA ЭЮARETLER:

  • 4.AHMEDЭ VE MUHAMMEDЭ NUR:

  • KISA HATIRLATMA:

  • ЭЮARET:

  • 4.EZAN ALLAH AZZE VE CELLE’NЭN DЭNЭDЭR:

  • ALЭYYEN VELЭYYULLAH VE EZANI DUYARKEN OKUNAN DUADAKЭ MANASI

  • ЭЮARET:

  • KISA ЭЮARETLER;

  • ЭKЭNCЭ VAKFE* VELAYETTEN LATЭF VE HЭKMETLЭ SЦZLER

  • AЗIKLAMA;

  • A.ЭNSAN ЭHTЭYAЗLARINI ALMAK ЭЗЭN PAZARA GЭRDЭРЭNDE:

  • MЬLAHAZA:

  • SEKЭZ: ЦLЬYE TELKЭN:

  • ЭЗЭNDEKЭLER

  • 5.YЬZЬKLERЭN TAЮINDA

  • ЭKЭNCЭ BЦLЬMЬN SONU

  • 3.EHLЭ BEYTЭN YETЭMLERЭNЭ KORUYANLARDIR:

  • 7.ЗЬNKЬ ASIL YETЭM ЭMAMI GAYBA ЗEKЭLENDЭR:

  • 12.ЭMAMLARIN BABASI VE VASЭLERЭN ЦNDERЭ HZ.ALЭ ALEYHЭSSELAM DA BUYURUYOR KЭ:

  • ЭKЭNCЭ MENZЭL-ALЭYYEN VELЭYYULLAH’I SAVUNUP DESTEKLEYEN ALЭMLER ЗЭZELGESЭ

  • ЬЗЬNCЬ MENZЭL-ALЭMLERЭMЭZЭN GЬZEL SЦZLERЭNDEN DEMETLER

  • ЭЮARET:

  • ЬЗЬNCЬ BЦLЬMЬN SONU

  • FAЭDE:

  • ALЭYYEN VELЭYYULLAH’IN LEVHЭ MAHFUZA YAZILI OLDUРUNA DAЭR:

  • BЭRЭNCЭ RЭVAYET:

  • SЦZЬN BAЮI:

  • ALTINCI DERECE: ZВTЭ ЮEHADET;

  • *ALЭ*

  • ЬЗ:“EMЭRЬLMЬMЭNЭN”

  • UYARI:

  • ЭKЭNCЭ ЭNCЭ:

  • ЬЗЬNCЬ ЭNCЭ:

  • DЦRT: VELAYET “VELЭYYULLAH”

  • ЭKЭNCЭ MAKAM

  • FAЭDE:

  • KONUNUN NETЭCESЭ

  • FAЭDE

  • DЦRDЬNCЬ MAKAM

  • ЬЗ:

  • DЦRT: ЗЬNKЬ ALЭYYEN VELЭYYULLAH ЮЭANIN ЮЭARIDIR;

  • *BEYAN*

  • ALTINCI BЦLЬM

  • ЭLAHЭ SIRAT-I MUSTAKЭM O’DUR.

  • ALTINCI BЦLЬMЬN SONU

  • SON SЦZ

Kitabın 'İçin de ara
  • Başlat
  • Önceki
  • 0 /
  • Sonraki
  • Son
  •  
  • Gözlemler: 1429 / İndir: 227
Boyut Boyut Boyut
Ali'yen Veli'yullah

Ali'yen Veli'yullah

Yazar:
Türkçe
Ali'yen Veli'yullah Ali'yen Veli'yullah


Kitap ismi: Ali'yen Veli'yullah

Yazar ismi : Ebul Hüdâ

KULUN MEVLASINA HEDİYESİ

İmamet ve velayetin sınırlarını savunan ilk insana...

Hak ilahi hilafet sahasını erkek ve kadınların içinde koruyan ilk insana...

Kendi zamanının imamını (Allahın selamı ona olsun) koruma yolunda büyük cihad bayrağını taşıyan o yüce insana...

Eşi ve benzeri olmayan o yüce seyyideye...

Arşa ait olan o kutsal hanıma...

İlahi kahır ateşi değmese dahi yağı neredeyse kendiliğinden yanacak olan o mübarek zeytin ağacına...

Yüce seyyideme “Nuriyye-i Gayb-ı Meşhûde”...

Sana ey mevlam ey Fâtıma-i Zehra...

Ey Resulullah’ın sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem –gözünün nuru...

Vasilerin efendisi Hz.Ali aleyhisselam’a yardım yolunda yaptığın yüce cihada ...

Senin fazlın ve lütfunun kapısında ellerini açmış bekleyen hizmetçinin naçiz hizmetini kabul et...

Allaha and olsun ki amel defterimde sana hizmetten daha fazla ümit ettiğim hiçbir şey yok ey Hasan ve Hüseynin annesi.Allah’ın selamı sana,o ikisine ve onların evlatlarına olsun...


HAZRETİ ALİ’NİN SEVGİSİ HAKKINDA

Sınırsız bir acizlik ve hayret fikirlerimizi ve aklımızı alıveriyor Bismillahın B’sinin noktasını (1) anlamakta. Nasıl anlayabiliriz ki? Bizimle o hakikatın arasında binlerce perde var.

“...Kim imamını tanıyabilir veya onu seçme hakkına sahiptir? Asla,asla. Akıllar sapar,hayrete düşer,fikirler şaşırır,gözler zayıf düşer,yüce insanlar alçalır,hikmet sahipleri hayran olur,hilim sahipleri geri kalır,

hatipler duraksar,akıllılar cahil olur,şairler dilini yutar,edipler aciz olur,beliğ insanların dili tutulur,imamın birtek sıfatını veya faziletini anlayamazlar.

Hepside aciz ve kusurlu olduklarını itiraf ederler.İmamın birtek sıfatını anlayamayanlar onun bütün sıfatlarını nasıl kavrayabilirler ki?Hakikatı anlaşılmaz,

onun işinden birşeye akıl sır ermez,onun yerine geçebilecek biri bulunmaz,onun yerini kimse veremez.Hayır,asla,mümkün değil.Nasıl olabilir ki?Tıpkı ellerinizle yıldızlara ulaşmaya çalışmaya benzer.Onu nasıl seçebilirsiniz,aklınız nereye kadar çalışır,onun gibi birini bulabilir misiniz?”(2)

Bunca akıl ve yetenekler çeşitli derece ve uzmanlıklarına rağmen imamların bir tek şanını veya faziletini anlayamıyorsa bizim aciz aklımız ve kalemimiz İmamımız ve velimiz Aliyy ür Rıza aleyhisselam’ın da buyurduğu gibi “ O öyle yüce bir güneştir ki bütün aleme yüce ve parlak nuru ile doğar ,öyle ki hiçbir el veya göz ona ulaşamaz.”(3)

Ama kalbe sığmayan ,kalpte yanıp tutuşan bu aşk kandili aklımızı alıp o hidayet sahiline alıp götürüyor...Orada selam var,orada rahmet var,orada konuşan Kur’anın muhkem ayetleri var,ebediyet nuru ile nurlanan şahsiyet var.Orada kalpler Ali ve

Ali evlatlarının etrafında tavaf ediyorlar-Allah’ın salât ve selamı onlara olsun-.

(1) Hz.Alinin şu meşhur hadisine işarettir”Ben noktayım”

(2) İmamımız Rıza aleyhisselam’dan Usul ü Kafi .c1 sf 201 ,1.hadisi şerif.

(3) A.g.e.

İnsanlar Kâbede ve Safâda tavaf ederken

Senin kabrin etrafında tavaf eder dönerim.

İnsanlar ibadetlerini zahire ederlerken

Senin sevgin en iyi zahire ve ameldir...

İbni Ebil Hadid.

Yalnız şunu da bilmek gerekir ki gözlerimizle o sevdiğimize ulaşamasak da bazı yüce kelimeler sevdiğimizi bize anlatır ve bize hayat verir.Hani derler ya; “Kulaklar bazen gözden önce aşık olur.”Onun için yüce imamımız Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurmaktadır:

“Muhammed sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem ümmetinden olan her kim imamının vacip hakkını tanırsa işte o zaman imânının tadına varır ve islamın asıl güzelliğinin farkına varır.

Çünkü Allah azze ve celle, imâmı bütün varlıklara bir bayrak ve onu bütün insanlara bir hüccet olarak karar kılmıştır. Allah;imama vakar tacını takmış,cebbarın nuru ile donatmış ve onu bir vesile ile gök alemine bağlamıştır.

Ona olan lütfunu asla kesmemiştir.Allah’ın yanındakilere sadece onunla ulaşılır ve sadece onu tanıyan kulların amelleri kabul olur.”(1)

Niçin böyle olmasın ki? İmamlarımızı ziyaret ederken onlara şöyle hitap etmiyor muyuz:

“...Selam olsun sana ey yüce görüş ve duyuşun sahibi! Sen misakını Allah’ın gözü ile gözetirsin ,senin ahdin Allah’ın eli iledir, saltanatın ise Allah’ın kudreti iledir...

Selam olsun sana ey Allah tarafından korunan.Allah senin önünün ve arkanın,üstünün ve altının nurudur.Selam olsun sana ki sen Allahın kudretinde hazine olmuşsun.Allah senin kulağının ve gözünün nurudur.”(2)

____________________________

(1) Usul ü Kafi c1 sf 203 2.hadisi şerif.

(2) Bihar ul Envar c 102 sf 93

Gel biraz da kalbi akıldan öne geçirelim de Ebu Turâb aleyhisselamın muhabbetinin tadına varalım.İşte o zaman kalpte dolaşan kan şahit olacak ki kalbimiz Ali’yi tanıyor ve ondan gayrısını reddediyor.Muhammedi nur aleminde ruhumuz anlayacak ki Ali nurdur ve gayrısı zulmettir...

Ey dost! Bu kutsal türbe var ya,

Göz onu görünce ışıklanır ve ruhum canlanır.

İşte Necef-i Eşref göründü bize,

Nefis türbesi ve ahde vefa yeri ile.

Altın kubbeye bak nasıl parlıyor,

Öyle mukaddes bir mekan ki burası

Aksa ve Kudüs dahi buna ulaşamaz.

Burda yatanın öyle yüce bir makamı var ki

Atlas mavisi gökler dahi ona ulaşamaz.

Dur burada ve toprağını başına serp

Çünkü artık pâk ve mukaddes mekandasın.(1)

O Ali’dir.-Allahın salâtı ona olsun-,o da onun türbesi ve nuru ve feyzi ve onun izzeti kalplerde ve ruhlarda meleklerle birlikte o kutsal ağacın etrafında tavaf ediyor.O kutsal ağaç ki Mustafa ve kardeşi –Allahın selamı o ikisine ve evlatlarına olsun-o ağaçtandır.Halk ise başka bir ağaçtan.

O ağacın kutsallığı Allah azze ve cellenin kutsallığından geliyor.O ağaçtan varlığın özü yaratıldı.Allahın nuru o ağaçtan aleme yansıdı.O ağaç doğuya ve batıya ait olmayan mübarek zeytin ağacıdır.

Allah onu mübarek “Nur” suresinde anlatmıştır: “Allah göklerin ve yerin nurudur.Onun nuru tıpkı bir kandile benzer.Kandil bir sırça içinde o da bir camın içinde.

O sanki parlak bir yıldız gibidir.Mübarek bir ağaçtandır o.Zeytin ağacından.Ne doğuya aittir o ağaç ne de batıya.Yağı neredeyse kendiliğinden yanacak ateş ona deymese dahi.Nûr üzerine nûrdur.Allah o nura istediğini hidayet eder.Allah bu örnekleri halka gösterir. Allah herşeyi bilendir.”(2)

____________________________________________________________

(1) S.Sadrüddin Ali Han Medeni’nin Necefe girerken söylediği kaside

(2) Mübarek “Nur”suresi 35.ayeti şerife.


Bu ayeti şerife ilgili şu rivayete bakalım:

“Cabir bin Abdullah diyor ki:Kûfe mescidine gittiğimde Emirülmüminin aleyhisselamı gördüm.Parmaklarıyla yere birşeyler yazıp tebessüm ediyordu.

Dedim ki ;Ey Emirülmüminin!Seni güldüren şey nedir?

Buyurdu ki:Şu ayeti okuyupta manasını bilmeyenlere şaşırıyorum?

Hangi ayet ey Emirülmüminin diye sordum.Şöyle buyurdu:

“Allah göklerin ve yerin nurudur.Onun nuru tıpkı bir kandile benzerKandil Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi dir.Kandil bir sırça içinde işte o sırça benim o da bir camın içinde,cam Hasan ve Hüseyndir.

O sanki parlak bir yıldız gibidirAli bin Hüseyndir.Mübarek bir ağaçtandır oMuhammed bin Ali.Zeytin ağacından Cafer bin Muhammed.Ne doğuya aittir o Musa bin Cafer ne de batıya aittir Ali bin Musa.Yağı neredeyse kendiliğinden yanacak Muhammed bin Ali ateş ona deymese dahi Ali Bin Muhammed el Nâki .

Nûr üzerine nûrdur Hasan bin Ali el Askeri .Allah o nura istediğini hidayet eder İşte o nûr Kâim el Mehdidir,Allahın salât ve selamı onlara olsun.Allah bu örnekleri halka gösterir.Allah herşeyi bilendir.”(1)

Ey Ali’ye aşık olan muhip!Gel bu mübarek zeytin ağacının gölgesinde oturalım ve kutsal meyvelerinden faydalanalım.Hadislerimizde zaten biz şiilere bu ağacın yaprakları denmiyor mu?

Allahım bizi bu ağacın yapraklarından et ve onu korumaya muvaffak et.Bizi o ağaca hizmet edenlerin hizmetçisi et.


“Ben onun kulu kölesiyim ve hâdiminin hizmetçisi

Hâşâ ki yarın o bu özgür kulunu unutmuş olsun.”(2)

_______________________________________________

(1) Ravzat ul Emsal (Ahmet el Kenani)Buna benzer bir rivayet de Usûlü Kâfi c1 sf 195 ,5.hadiste mevcuttur.

(2)Hürr el Âmulinin Hz.Ali hakkında söylediği bir beyit.


BİRİNCİ MEYVE- ALLAH’I TANIMAK

Vasilerin efendisi Hz.Ali aleyhisselam şöyle buyurmaktadır;“Ey Kumeyl!Sen her hareketinde marifet ve tanımaya muhtaçsın.”Bütün hareketlerin anası ve özü Allah’a doğru hareket etmektir.

Bu hareket varlıkların bütün boyut ve işlerini kapsayan bir harekettir. Ve bu harekette sen en çok bu marifete muhtaçsın.Yani Allahı tanımak zorundasın.Bu marifete ve hedefe seni ulaştıracak sırat-ı mustakim ve güvenilir yol ise masum aleyhisselam’dan başkası değildir.

1. Ebu Hamza diyor ki ; İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam bana şöyle buyurdu ; Allah’a ibadet edenler ancak O’nu tanıyanlardır.Allah’ı tanımayanlar ise ona başıboş ve sapıkça ibadet ederler.Dedim ki; canım sana feda olsun!Allah’ı tanımak nedir?

Buyurdu ki:Allah azze ve celle yi tasdik etmek,Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellemi tasdik etmek,Ali aleyhisselamın velayetini kabul etmek ,onun ve hidayet imamlarının imametine uymak ve onların düşmanlarından Allah azze ve celleye sığınmak.İşte Allah azze ve celle böyle tanınır.(1)

1- Cabir diyor ki :İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu :

“Sadece biz Ehli Beytten olan imamı tanıyan ancak Allah’ı tanır ve ona ibadet eder.Allah’ı ve biz Ehli Beytten olan imamı tanımayanlar vallahi onu başıboş ve sapıkça tanır ve ibadet ederler.”(2)

Sapıkça tanımak,sapıkça ibadet etmek ,sapıkça hareket etmek,gök ile yer arasında bir bağ olan vesileye ipleri bağlanmayan bir hareket. İmam aleyhisselamın alnında parlayan hakkın nuruyla aydınlanmayan hareket...Çünkü imam;

“Parlayan aydır,ışıklı kandildir,yayılan nurdur,karanlıklar içinde kaybolunan çöllerde ve denizlerin dalgalarında yol gösteren yıldızdır.İmam;Susuzluğa karşı serin sudur,hidayete yönlendirendir, zilletten kurtarandır.

_____________________________________________________________

(1) Usûl ü Kâfi c 1 sf 180 1.hadisi şerif

(2) Usûl ü Kâfi c 1 sf 181 4.hadisi şerif.

İmam; Tepedeki ışıktır,kendisine yaklaşanı ısıtandır,felaketlerde yol gösterendir,ondan ayrılan helâk olur.

İmam; Yağmur yağdıran buluttur,sağnak yağıştır,parlayan güneştir, gölge veren göktür,geniş arzdır,bereketli kaynak suyudur, bağdır, bahçedir.

İmam; Samimi dosttur,şefkatli babadır,samimi kardeştir,küçük evladına nispet şefkatli bir anadır.(1)

Demek ki tekvin ve yaratılış ahdinin vesilesi ve şeriatın özü ve varlık aleminin parlayan nuru ve ebedi meşalesi masum imamın zatındadır.Allah O’nun pak zatını kendi sonsuz feyzinin deryasında temizlemiştir,öyle ki o deryanın sınırı ve sahili yoktur.Vasilerin efendisi aleyhisselam şöyle buyurmuyor mu

Biz Ehli Beyt inayet kudreti ile hidayet feyzi üzerimize dökülerek çamurumuz hazırlandı.Sonra nübüvvet hamuru ile yoğuruldu . Vahiy suyu ile sulandı.Ona emir ruhu üflendi.Öyleyse adımlarımız titremez,gözlerimiz şaşmaz,nurumuz asla sönmez,eğer biz saparsak insanlara kim yol gösterir?Halk değişik bir ağaçtandır, nübüvvet ağacı ise birdir.

Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem o ağacın köküdür,ben onun gövdesiyim,Fatıma tüz Zehra onun meyvesidir,Hasan ve Hüseyn onun dallarıdır,kökü nur,gövdesi nur,meyvesi nur,dalları nur,ateş ona deymese dahi yağı neredeyse kendiliğinden tutuşacak,nur üzerine nurdur.”(2) İşte burada asıl mana anlaşılıyor:

Hareketin kökü ve temeli ve ölçüsü tesbih eden bütün varlıkların kalbinde güneş gibi parlayan nur üzerine nurdur.Kendisinde asla ölüm kavramı bulunmayan kaynağın saf hikmet çeşmesinden beslenen kalpler onun ışığı ile aydınlanır.O ebedi bir hakikattır.

(1) Usûl ü Kâfi c 1 sf 200 1.hadisi şerif , İmam Rıza aleyhisselam’dan.

(2) Men Hubbuhu Unvan us Sahife sf 38.

*Masumu tanımak kendisinde ölüm olmayan hakiki hayattır:


Bureyd diyor ki : “Bir ölü vardı da biz onu dirilttik ve ona bir nur verdik ki onunla halkın içinde geziyor” İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam bu ayetin hakkında şöyle buyurdu:Ölü hiçbir şey tanımayandır.

Halkın içinde gezdiği o nur ise imametini kabul ettiği imamdır.Karanlıkların içinde kalıp ondan çıkamayan ise imamını tanımayandır.(1)

*Masumu tanımak güzelliktir,cemaldir ve sınırı olmayan bir ziynettir:

Abdurrahman bin Kesir diyor ki: İmam Caferi Sâdık aleyhisselam İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’ dan rivayet eder ki Emirülmüminin aleyhisselam , Abdullah-ı Cedeli’ye şöyle buyurdu : Allah’ın şu ayetinin manasını sana söyleyeyim mi ? “Her kim bir iyilik ile gelirse o günün azabından güvende olur.

Ve her kim bir kötülük ile gelirse yüzü üzerine ateşe atılır.Yaptığınızın dışındaki birşeyle mi cezalandırılacaksınız?” Dedim ki :Evet ey Emirülmüminin!

Buyurdu ki: İyilik biz Ehli Beyti sevmek ve velayetini tanımak,kötülük ise velayeti inkar etmek ve biz Ehli Beyte buğz etmek.Sonra bu ayeti okudu.”(2)

*Masum aleyhisselamı tanımak hikmet,hidayet,olgunluk ve kemaldir:

Ebu Bâsir diyor ki : “Her kime hikmet verildi ise ona birçok hayır verilmiştir” ayeti hakkında İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu; Allaha itaat etmek ve imamı tanımaktır.(3)
_____

(1)Usul ü Kâfi c1 sf 185,13.hadisi şerif. Mübarek “En’am” suresi 122. ayeti şerife.

(2)Usul ü Kâfi c1 sf 185,14.hadisi şerif. Mübarek “Neml” suresi 89 ve 90. (3) Usul ü Kâfi c1 sf 185 11.hadis,mübarek Bakara suresi 269.ayeti şerife. -8-

*Masum aleyhisselamı tanımak her işin son noktası ve olgunluğudur:

Ebu Basir diyorki :İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam bana şöyle sordu:İmamını tanıdın mı?Dedim ki :Evet vallahi Kûfe’den çıkmadan önce tanıdım.Buyurdu ki :Öyleyse bu sana yeter!(1)

Demek ki Ehli Beytin Bâkırının söylediği bu söz sana yeter.Bu öyle bir söz ki manaların incisini içinde saklayan bir hazine gibidir ve bu sözde öyle yüce hikmetler ve anlamlar var ki akıl onun hakikatına varamaz.

Şimdi burada biraz durup o mübarek ağacın ikinci meyvesinin tadına varalım:


İKİNCİ MEYVE- ÖYLEYSE SANA YETER

“Rabb sayılanlardan gayrı rabbim bana yeter,mahlukların yerine hâlık bana yeter,alemlerin rabbi Allah bana yeter,bana yetmekte olan rabbim bana yeter,o her zaman için bana yeter,ben olduğum sürece var olan rabbim yeter,kendisinden başka ilah olmayan rabbim yeter,ona tevekkül ettim,o yüce arşın rabbidir.”(2)

Aşura ziyaretinden sonra okunan Alkame duasında İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurur:

“Ve diyorum ki Allah yeter ve kifayet eder,Allah kendisini çağıranı duyar,Allah’tan ve siz Ehli Beytten gayrı benim hiçbir hedefim yoktur.”(3)

Allahtan sonra siz bana yetersiniz.Sizden başkası bize yeterli olur mu? Vallahi hayır............. “ Bütün şerefliler sizin şerefiniz karşısında eğildi. Bütün kibirliler sizin itaatınıza

ikrar etti.Bütün zorbalar sizin faziletiniz karşısında eğildi.Herşey sizin karşınızda alçaldı.Yeryüzü sizin nurunuz

ile aydınlandı.Kurtulanlar sizin velayetiniz ile kurtuldu.Allahın rızası sizinle kazanılır.Sizin velayetinize

(1) Usul ü Kâfi c1 sf 185 12.hadisi şerif.

(2) Uddet ud Dâi ve Necah us Sâi, Şeyh Ahmed bin Fehd el Hilli sf 253.

(3) Mefatih ul Cinan sf 461.


karşı çıkanlara Rahman gazaplandı.”(1)

Zâtınız bana yeter,sizi tanımak bana yeter,sizin sevginiz bana yeter,sizden kalan eserler bana yeter,Sizin velilerinizin ayağının tozu bana yeter.... Yalnızca siz benim muradımsınız gayrınız değil.

Kalbim ancak sizin fazilet ve muhabbet sahanızda istikrar kazanır.Niçin böyle olmasın ki?Zurare ;İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’dan nakleder ki şöyle buyurdu:

“Dinin zirvesi , doruk noktası ve anahtarı ,herşeyin kapısı ve Allah azze ve cellenin rızası imamı tanıdıktan sonra ona itaat etmektir.Sonra buyurdu ki : Allah tebareke ve teala şöyle buyurmaktadır: “Her kim Resulullaha itaat ederse Allaha itaat etmiştir.Biz seni yüz çevirenlere koruyucu olarak göndermedik.”(2)

*Öyleyse birşeyin değeri ancak sizinle ölçülür ey velilerimiz: Ebu Seleme diyor ki: İmam Caferi Sadık aleyhisselamın şöyle buyurduğunu duydum:”Allah bize itaat etmenizi farz kıldı.

Halk bizi tanımakla görevlidir.Bize karşı cahil olmaları onlara asla mazeret değildir.Bizi tanıyan mümindir,bizi inkar eden kafirdir.Bizi tanımayan ve inkar da etmeyen ise dalalettedir tâ ki hidayet olana kadar.O hidayet ki Allah bize itaat edilmesini farz kılmıştır.Eğer o şahıs o haliyle ölürse Allah ona dilediği şekilde muamele eder.” (3)

*Allaha yaklaşmanın formülü de sizlersiniz :

Muhammed bin Fuzeyl der ki : İmam aleyhisselama ;Kulların Allaha yaklaşabilecekleri en iyi vesile nedir diye sorduğumda şöyle buyurdu:“Kulları Allah azze ve celleye yaklaştıran en iyi vesile Allah’a itaat etmek,Resulüne itaat etmek ve emir sahiplerine itaat etmektir.İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki :Bizi sevmek iman,bize buğz etmek ise kafirliktir.”(4)

(1) Mefatih ul Cinan sf 549 Ziyareti Camiet ul Kebire.

(2) Usul ü Kâfi c1 sf 185 1.hadis ,mübarek Nisa suresi 80.ayeti şerife.

(3) Usul ü Kafi c1 sf 187 11.hadisi şerif.

(4)Usul ü Kâfi c1 sf 187 12.hadisi şerif

* Allahın yarattığı bütün varlıklara mutlak hüccet de sizlersiniz:

Sudeyr diyor ki : İmam Muhammed Bâkır aleyhisselama siz Ehli Beyt kimlersiniz? diye sorduğumda şöyle buyurdu:”Biz Allahın ilminin hazineleriyiz,Allahın vahyinin tercümanlarıyız,biz herkese ulaşan hüccetiz...”(1)

Mefatih ul Cinan sf 526’da İmam-ı Zaman aleyhisselamın ziyaretinde şu cümleler geçer:

“Selam olsun sana ey Allahın gizli olmayan hücceti, selam olsun sana ey Allah’ın gökteki ve yerdekilere hücceti...”

*Ve siz ey velilerim bundan daha azametlisiniz.Siz Allah’ın sırları ve en kutsal harîmisiniz.

Hayseme diyor ki: İmam Caferi Sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu “ Ey Hayseme!Biz nübüvvet ağacıyız ve rahmet eviyiz ve hikmet anahtarlarıyız,ilim madeniyiz ve risalet mevkisiyiz,meleklerin indiği mahalliz,

Allahın sırrının mevzisiyiz,biz Allah’ın kullara emanetiyiz,biz Allah’ın en kutsal harîmiyiz,biz Allahın ahdiyiz ,biz Allahın zimmetiyiz, herkim bizim ahdimize vefa ederse Allahın ahdine vefa etmiş olur ve herkim onu bozarsa Allahın ahdini ve zimmetini bozmuş olur.”(2) Velilerim!........ arzum ....... hedefim........amacım...........Ehli Beyttir.Allahın salâtı size olsun!

“İsimleriniz ne kadar hoştur,nefisleriniz ne kadar kerimdir,şanınız ne kadar yücedir,emriniz ne kadar hassastır,ahdinize vefalısınız,sözünüze sadıksınız,sizin sözleriniz nurdur......”(3)


ÜÇÜNCÜ MEYVE* SÖZÜNÜZ NURDUR

İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki:”Allah vardı ve ondan başka hiçbir şey yoktu.Sonra Allah ,varlığı ve mekanı yarattı ve bütün varlığın kaynağı olan bir nur yarattı.Kendi nurunu o nura kaynak olarak karar kıldı. Muhammed ve Ali’yi işte o nurdan yarattı.
(1) Usul-ü Kafi
(2) Usul ü Kâfi c1 sf 192 3.hadisi şerif.
(3) Mefatih ul Cinan sf 549 Ziyareti Camiet ul Kebire

Bu nur var iken daha henüz hiçbir şey yoktu.Bu ikisinin nuru temiz ve pak olarak sırasıyla temiz ve pak babalardan gelip Abdullah ve Ebu Talib aleyhimusselamda birbirlerinden ayrıldılar.”(1)

Peki o nur nasıl bir nur idi?

Bu sorunun cevabı hayrettir......dehşettir......

Mufazzal diyor ki ;İmam Caferi Sadık aleyhisselam’a bu soruyu sorduğunda buyurdu ki :”Biz rabbimizin katında iken bizden başka kimse yoktu,yeşil bir gölgede idik.Allahı tesbih ve takdis eder,ondan başka ilah olmadığını zikrederdik.Bizden başka hiçbir canlı varlık ve hatta melek dahi yoktu.Sonra Allah,varlıkları yaratmaya başladı. Allah dilediği şeyleri ve melekleri istediği şekillerde yarattı.Sonra tüm bunların ilmini bize öğretti.”(2)

Ali bin Cafer kardeşi İmam Musa i Kâzım aleyhisselamdan rivayet eder ki İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Allah biz Ehli Beyti en iyi ve en üstün şekilde yarattı.Bizi yerdeki ve gökteki hazineleri olarak karar kıldı. Ağaç bizim için konuştu,Allah azze ve celle bizim ibadetimiz ile ibadet olundu,biz olmasaydık Allah’a kimse ibadet edemezdi.(3)

İşte bunlar benim velilerimdirler............ey hakkın karşısında inat edenler!Siz de onlar gibilerini göstersenize!

Benim velilerim için konuşan şeyler;

Tevhid ağacı,

Tekvin ağacı,

Teşrii ağacı,

Nübüvvet ağacı,

Sidret ul Müntehâ,

Tûbâ ağacı,

Musa peygamberin ağacı,

Mübarek zeytin ağacı,

Kökü sabit ve dalları gökte olan ağaç,

............ağacı, ............ağacı, .............ağacı.

(1) Usul ü Kâfi c1 sf 441 ,9.hadisi şerif.

(2) Usul ü Kâfi c1 sf 441, 7.hadisi şerif.

(3)Usul ü Kâfi c1 sf 193, 6.hadisi şerif.


Öyleyse artık beni kınayıp durma:

“Fatıma evlatlarının velayeti yüzünden,

Beni mi kınıyorsun anan sana ağlasın.

Benim tattığımı sen de tat da

Ondan sonra ne istersen söyle.

Ben onların sevgisi sayesinde

Tüm hastalıklara şifa olan balı tatmışım,

Berrak su gibi sefalıdır,

Tedavi olmayan hastalıkların ilacıdır.(1)

Onlar öyle yüce velilerdirler ki onların faziletleri saymakla bitmez,sıfatlarının hakikatına ulaşılmaz.Ben ve benim gibi günah ve cehalet yarasaları gündüz vakti ışığı yayılan o güneşe nasıl bakar ve onu görürüz?

Vasilerin efendisi Hz.Ali aleyhisselam tevhidi sesini tüm dünyanın kulağına nasıl da feryad ediyor”Bil ki Ey Ebu Zerr!Ben Allah azze ve cellenin kuluyum ve kullarına halifesiyim,bizi rabb edinmeyin,sonra faziletlerimiz hakkında istediğiniz kadar övgüler yağdırın.

Siz bizim bulunduğumuz makamın sınırına ve hakikatına asla ulaşamazsınız.Sizin düşündüklerinizden ve kalbinizden geçenlerden daha fazlasını Allah bize bahşetmiştir.

Eğer bizi böyle tanırsanız işte siz o zaman müminlersiniz.”(1) Vasıflar ve vasfedenler hüsrandadırlar,hayaller ve fikirler acizdir,ne bakabilecek göz vardır ne de takat.Âl-i Muhammed’in hakikatı akıl ve fikirlerden üstündür.-

Allah’ın salât ve selamı onlara olsun-Diğer şeyleri ölçtüğümüz ölçüler artık orada işlemez olur.Çünkü ölmeyen ve hayy olan Allah’ın sırrı onlarda tecelli etmiştir.Bütün alemin kitabının ayetlerinin tefsiri onların yüzünün suyundadır.Arş da onlarla aziz olmuştur.Lâhut,ceberit ve melekut aleminin sırları onların alnındaki kudsî hakikatte gizlidir.Yarışanlar onların kutsal nuruna ulaşmak için yarışır. Selam olsun onlara,onların evlerine ve ne mutlu onların evlerine doğru koşanlara.


*** *** ***

(1) Şeyh Selman Bahraninin kasidesinden

(2) Bihar ul Envar c 26 sf 2,Nuraniyet hadisi şerifi



DÖRDÜNCÜ MEYVE* ONLARA DOĞRU KOŞANLAR

“İlk önce ve en önde gelenler var ya ,yakın olan onlardır,naim cennetindedirler...”(1)

Bu şahısların kim olduğu hakkında Ehli Beyt şöyle buyuruyor:

1- İbni Abbas’ın rivayetine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu ki : Cebrail aleyhisselam “ İlk önce ve en önde gelenler ise ,yakın olan onlardır,naim cennetindedirler...”ayeti hakkında bana dedi ki:Ali ve onun şiileri cennete ilk önce girecek olanlardır ve Allah’ın verdiği keramet sayesinde Allah’a yakın olanlar da onlardır.”(2)

2- Davud bin Kesir diyor ki;İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a “ İlk önce ve en önde gelenler ise ,yakın olan onlardır,naim cennetindedirler...”ayetinin tefsirini sorduğumda buyurdu ki ;Allah,bunu insanları yaratmadan ikibin yıl önce ruhlar aleminde böyle buyurdu.Biraz açıklar mısın diye arzettiğimde ise şöyle buyurdu;”

Allah varlıkları önce bir çamurdan yarattı.Sonra bir ateş yaktı ve ateşe girin dedi.İlk önce Muhammed sallallahi aleyhi ve âlihi ve sellem ve Emirülmüminin,Hasan ve Hüseyn ve sonra da sırasıyla dokuz imam girdi.Onları daha sonra şiileri izledi.Allah’a and olsun ki işte en önde gelen de onlardır.”(3)

Onlar önde gittiler ve kurtuluşa erdiler.Atların başıboş koşup yarışması gibi değil,aksine hayat deryasında yüzenlerin yarışıdır bu.Orada öne geçenlerin ellerinde yarış kupası,ellerinde ilâhi aşk şarabı dolu kadehler ve kalplerinde bir güneş var parlıyor....Hangi güneştir bu?.......O, imamın güneşidir.....o, imamın güneşidir....o, imamın güneşidir....

*** *** ***

(1) Mübarek Vakıâ suresi 10-11-12.ayeti şerifeler.

(2) Emâli-i Şeyh Tûsi sf 70.

(3) Gaybet-i Şeyh Nu’mâni sf 90, 20.hadisi şerif.

“Ebu Hâlid el Kâbulî diyor ki; İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a “Allah’a, resulüne ve indirdiğimiz nura iman edin”(1) ayetini sorduğumda buyurdu ki ;Ey Ebu Hâlid!Allah’a and olsun ki nur,Âl-i Muhammed’in kıyamete kadar sönmeyecek olan nurudur.Vallahi onlar Allah’ın nazil ettiği nurlardır.Vallahi onlar Allah’ın gökler ve yerdeki nurudur.Vallahi ey Ebâ Hâlid!

İmamın nuru müminlerin kalplerinde gündüz ışık saçan güneş ışığından daha parlaktır.Vallahi ey Ebu Halid!İmamlar müminlerin kalplerini nurlandırırlar.

Allah azze ve celle dilediğinden onların nurunu esirger ve onların kalpleri karanlık olur.Vallahi ey Ebu Hâlid!Allah bir kulun kalbini temizlemedikçe, o bizi sevmez ve velayetimizi kabullenmez.O kul bize teslim olmadıkça ve bizim hizmetimizde olmadıkça Allah onun kalbini temizlemez. Eğer o bize hizmet ederse Allah da hesap gününde kıyametin büyük azabından onu korur.”

Demek ki yarışta iki şart var:

1- Teslimiyet “....Bize teslim olmadıkça...”

2- Hizmet makamında olmak “...Bizim hizmetimizde olmadıkça....” Teslimiyetten beşinci meyvede bahsedeceğiz, hizmet makamı ise Kur’an-ı Kerimde şöyle anlatılmaktadır: “Allah bir örnek getiriyor,bir adamın ortakları var,kötü ve birbirleri ile geçinemiyorlar.

Bir adam da var ki bir kişiye teslim olmuş ve yalnız onun hizmetinde.Bu iki adam hiç bir olur mu?Hamd Allahadır,aksine onların çoğu bilmezler.”(3)

Bu ayetin tefsiri hakkında Ebu Halid el Kâbuli diyor ki :İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a “Bir adam da var ki bir kişiye teslim olmuş ve yalnız onun hizmetinde...”ayetini sorduğumda buyurdu ki; Bir adama teslim olup ona hizmet edenler Ali ve onun şiileridirler.”(4)

----------------------------------

(1) Mübarek “Teğabun” suresi 8.ayeti şerife.

(2) Usul ü Kâfi c1 sf 194, 1.hadisi şerif.

(3) Mübarek “Zümer” suresi 29.ayeti şerife.

(4) El Burhan tefsiri c4 sf 75,5.hadisi şerif.

Hz.Ali aleyhisselam Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellemin hizmetinde,şiilerde Hz.Ali aleyhisselam’ın hizmetindedir ve bu hizmet Allah’a ve Resulüne hizmetten başka birşey de değildir:

*Aklımız,fikrimiz ve inancımızla hizmet,

* Duygularımız,meyillerimiz ve inancımızla hizmet,

* Canımız,ruhumuz,bedenimizle rahatlık ve zorlukta hizmet,

* Malımız,evladımız,ailemiz ve dostlarımızla hizmet,

*Yakınımız ve uzaktakilerle hizmet,

*Hatta hayatın bütün boyutları ve yönleri ile hizmet.

Belki de ey aziz ! Peki bu hizmet nasıl olacak diye soracaksın?Cevabı gayıp ve hazır olan imamımız Hz.Mehdi Huccet ibn il Hasan aleyhisselamın ziyaretindedir;

“Yıllar geçip ömrüm tükendikçe sana olan yakinim ve aşkım,tevekkül ve güvenim hep artıyor.Senin zuhurunu bekliyor ve intizar çekiyorum.Seninle birlikte cihad etmeyi arzuluyorum.Canımı,malımı,evladımı,

ailemi ve rabbimin bana bağışladığı bütün nimetleri sana sunuyorum.Eğer senin o aydınlık zuhur günlerine varırsam işte bu kulun senin emrine hazırdır.”(1)Buna uygun olarak asil alevi ve rafızi aşık,Hz.Alinin mazlum hizmetçisi Hafız Receb el Bursî kutsal nefesi ile şu nağmeleri sesleniyor:

YA ÂL-İ MUHAMMED-Allahın selamı size olsun-

Farzım,sünnetim,sözüm sizsiniz,

Herşey sizdendir,lütfunuzdandır.

Kıldığım namazda kıblem sizsiniz

Durduğum zaman size işaret ederim.

Sizin hayaliniz hep gözümün önündedir,

Sizin sevginiz benim aklımı çelmiş,

Ey velilerim,rehberlerim sizin türbeniz

Toprağınız yaralarıma merhem olmuştur.

Sizin hadisleriniz ve methiniz için,

Ömrümü adadım kabul edin,lütfedin.(2)

(1)Mefatih ul Cinan sf 527.

(2) El Gadir (Allame Emini) c 7 sf 47.

Hizmet; ihlastır,diğer bağlardan kurtulmaktır, sefadır, temizliktir, fani olmaktır, yaklaşmaktır,çok yaklaşmaktır, melekuti bir yemektir,Rahmâni bir içecektir,

kudsî bir nefestir,öyle bir temizliktir ki ne bir göz onu görmüş,ne bir kulak onu duymuş ne de hiçbir beşeri kalp onu hissetmemiştir.O büyük bir gerçekle birlikte sürüp giden bir hayat olup onun tefsirinde şöyle rivayet olunur:

“Alâ bin Siyâbe’nin rivayetine göre “Bu Kur’an insanı en doğru yola hidayet eder ”(1) ayetinin tefsiri hakkında İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu:Kur’an insanı imama hidayet eder.”(2)

Kur’anî hayat o yarışta hedefe varanların hayatıdır.Onun tadına Ehli Beyte hizmet edenler varmıştır.İhlaslı müminlerin hayatı şu rivayette mezkurdur;

Said bin Tureyf, İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’dan rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu;

Her kim peygamberlerin hayatı gibi yaşamak ve tıpkı şehitlerin ölümü gibi ölmek ve Rahman’ın hazırladığı cennetlere girmek isterse Ali’nin ve velilerinin velayetini kabul etmeli ve ondan sonraki imamlara uymalıdır.

Onlar benim ailemdir,benim toprağımdan yaratılmıştır.Allahım!Onları benim ilmim ve bilgim ile rızıklandır.Ümmetimden onlara muhalif olanlara eyvahlar olsun.Allahım! Benim şefaatimi onlara muhalif olanlara ulaştırma”(3)

Fuzeyl bin Yesar’ın rivayetine göre İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam bu hayatın bazı yönlerini şöyle tanıtıyor:

“Allahtan gelen hayat, saadet, kurtuluş ,bereket ,zafer, kolaylık,af, müjde,yakınlık,yardım,ümit ve muhabbet Ali’nin velayetini kabul edip ona uyan ve düşmanından uzaklaşıp Ali ve evlatlarının faziletlerine teslim olanlar içindir.Şefaatimin

onları kapsaması ve Allahın onlar için benim şefaatimi kabul etmesi hakkımızdır.Onlar bana uyarlar ve herkim bana

(1) Mübarek “İsra”suresi 9. ayeti şerife.

(2) Usul ü Kâfi c1 sf 216, 2. hadisi şerif.

(3) Usul ü Kâfi c 1 sf 208.

uyarsa bendendir.”(1)

Son olarak şu ayeti zikredelim:

“Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?Bunu ancak akıl sahipleri anlar.”(2)


VELİLERİM!

“Sizin velayetinizi kabul eden mutlu olur,size düşman olan helak olur,size karşı çıkan hüsrana uğrar,sizden ayrılan sapıtır,size sığınan güven içinde olur,sizi onaylayan salim olur,

size sarılan hidayet olur,size uyanın yeri cennet olur,size muhalif olanın yeri ateş olur,size isyan eden kafirdir,size karşı savaşan müşriktir,sizi reddededn cehennemin en altında yer alır.”(3)

*** *** ***

(1) Usul ü Kâfi c 1 sf 210, 7.hadisi şerif.

(2) Mübarek “Zümer” suresi 9.ayeti şerife.

(3) Camiet ul Kebire Ziyareti.

BEŞİNCİ MEYVE* TESLİMİYET

Hz.Ali aleyhisselamın velayeti yolunda temiz kalplerin varabilecekleri en büyük makamlardan biri de teslimiyettir.Bu makam sahipleri Hz.Ali ve onun masum evlatları olan imamlara itaat eder ve boyun eğer.

İşte teslimiyet ve teslim olanlar hakkında hadisi şeriflerden bir demet;

1. Muhammed bin Müslim diyor ki ; “Her kim bir iyilik yaparsa onun mükafatını artırırız.”(1) ayetinin manasını İmam Muhammed Bâkır aleyhisselama sorduğumda şöyle buyurdu; “Yapılan iyilik biz Ehli Beyt’e teslim olmak ve bizi doğrulamaktır,aksi halde biz Ehli Beyt’e teslim olmayanlar bizi yalanlamış sayılır.”(2)

2. Ebu Basir diyor ki ; “Sözü işitip en iyisine uyanlar...”(3) ayetinin manasını İmam Caferi Sâdık aleyhisselama sorduğumda şöyle buyurdu;Onlar Âl-i Muhammed’e teslim olanlardır.Sözümüzü duydukları zaman bir şeyler ekleyip azaltmadan sözümüzü duydukları gibi uygulayanlardır.(4)

3. Kâmil-i Temmar diyor ki ;İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam başını önüne eğmiş bir halde şöyle buyurdu; “Teslim olanlar kurtulmuştur, doğrusu teslim olanlar pâk insanlardır,ey Kâmil!Az bir mümin dışında halk hep dört ayaklılar gibidir.Müminler ise hep gurbet halindedir.”(5)

4. Zeyd-i Şehham diyor ki ; Bizim yanımızda Kuleyb adlı biri vardı.Ehli Beytin makamları hakkında her zaman “Ben onlara teslim olmuşum” sözünden başka birşey söylemediği için ona “Kuleyb Teslim”adını vermişlerdi.Durumu İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a anlattığımda ona hayır dualar

----------------------------------------

(1) Mübarek “Şura” suresi 23. ayeti şerife.

(2) Usul ü Kâfi c 1 sf 391, 4. hadisi şerif.

(3) Mübarek “Zümer” suresi 18. ayeti şerife.

(4) Usul ü Kâfi c 1 sf 391, 8.hadisi şerif.

(5) El Burhan. c4 sf 549.

ederek buyurdu ki;Biliyor musunuz teslim nedir?Biz susunca şöyle buyurdu; “Yalvarıp yakarmaktır.Allahın şu ayetinde vardır bu: “İman edip salih amel işleyerek rabblerine yalvaranlar...” (1).(2)

5. Cemil bin Derrâc’ın rivayetine göre İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu:Bizi sevindiren şey bize teslim olmanız ve bizden gelen hadislerde ihtilaf ettiğinizde onu bize döndürmenizdir.”(3)

6. Fuzeyl bin Yesar diyor ki ; Muhammed bin Müslim ile birlikte İmam Caferi Sâdık aleyhisselamın yanına giderek şöyle arzettik; Halkın sözleri bizi ilgilendirmiyor.Vallahi sadece sizi imam kabul ettik,sizden ilim alıyoruz,

vallahi size teslim olmuşuz,sizin dost saydığınızı dost ediniyoruz,sizin düşmanınızı biz de düşman sayıyor, sizin kabul ettiğinizi biz de kabul ediyoruz.İmam Caferi Sâdık aleyhisselam ellerini göğe kaldırarak buyurduki; “Vallahi bu açık hakkın ta kendisidir.”(4)

7. Yahya bin Zekeriya el Ensâri diyorki ; İmam Caferi Sâdık aleyhisselamı şöyle buyururken duydum; “Herkim imanının kamil olması kendisini sevindiriyorsa şöyle söylemelidir;Ben her konuda Ehli Beytin görüşünü kabul etmişim,onların sözü açık da olsa gizli de olsa bana ulaşsa da ulaşmasada yalnız onların sözü ölçüdür.”(5)

8. Abdullah Kâhuli’nin rivayetine göre İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu ; “Eğer bir topluluk şeriki olmayan Allah’a ibadet eder,namaz kılar,zekat verir,hacca gider,

Ramazan ayı da oruç tutar ama Allah ve Resulünün yaptığı birşey için keşke keşke filan işi yapmasalardı der veya böyle birşeyi kalbinden geçirirse sırf bununla müşrik olurlar.” Sonra bu ayeti okudu; “Rabbine andolsun ki aralarında ihtilaf olup da sana gelenler verdiğin hükme

(1) Usul ü Kâfi c1 sf 390, 3. 549,18.hadisi şerifi.

(2) Mübarek “Hud” suresi 23.ayeti şerife.

(3) El Burhan tefsiri c 4 sf.hadisi şerif.

(4) El Burhan tefsiri c4 sf 549 18. hadisi şerifi.

(5) Usul ü Kâfi c 1 sf 391, 6. hadisi şerif.

kalpten razı olup teslim olmadıkları sürece mümin olamazlar.”(1) Sonra İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki ; Biz Ehli Beyte teslim olmanızı size tavsiye ediyorum.” (2)

Hz. Ali aleyhisselamın sevgisi hakkındaki bu bölümden sonra son olarak kalbinin pencerelerini hakka ve doğru yola açarak kalbini ferahlatacak bir hadisi şerifi rivayet edelim:Câbir diyor ki ;

“Halkın bir bölümü Allah’tan başkalarını ona şerik kılarak onları tıpkı Allah sevgisi gibi severler.” ayetinin manasını İmam Muhammed Bâkır aleyhisselama sorduğumda şöyle buyurdu;Vallahi onlar falanca ile filancanın dostlarıdırlar.Allahın halka tayinettiği imamdan başkasını imam kabul ettiler.Onun için Allah buyuruyor ki;

“Zulmedenler bir görseler ki azaba düşecekleri vakit bütün kuvvet Allah’a aittir ve Allah çok şiddetli azab eder.O an kendilerine uyulanlar,azabı görerek kendilerine uyanlardan kaçınır,uzaklaşırlar ve aralarındaki vesileler kesilir.

Onlara uyanlar da derler ki ; Keşke bir kez daha dünyaya dönseydik de onların bizden kaçtığı gibi biz de onlardan kaçsaydık.İşte Allah onların yaptıkları işleri üzerlerine çöken bir hasret olarak gösterir.Onlar ateşten dışarı çıkamazlar.(3)

Sonra İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki ; Vallahi ey Cabir onlar zalim önderler ve onların taraftarlarıdır.(4)

Bu apaçık hakkdan gayrı sapıklıktan başka ne olabilir ki?..................................

Yalnızca şiilere Ali dostu deme,

Aslında her insaflı insan şiidir.

Bakan gözler için güneş açıktır,

Nereden bakarsan onun ışığı görünür,

Ey gök şahit ol ve ey yer titre.

Ve sevin ,bak ,ben Ali’yi zikrettim.(5)

(1)Mübarek“Nisa”suresi 65.ayetişerife.

(2) Usul ü Kâfi,2.hadisi şerif.

(3) Mübarek“Bakara”suresi 165,166,167.ayeti şerifeler.

(4) Usul ü Kâfi c 1 sf 374, 11.hadisi şerif.

(5) Gadir Bayramı” adlı kasideden,meşhur hrıstiyan arap şair Pulos Selame


BİRİNCİ BÖLÜM*

EHLİ SÜNNET KİTAPLARINDA SAKLANAN GERÇEKLER

NÛR-U MUHAMMEDİ

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki ; Allah ;Hz.Ali ve evlatlarının faziletlerini gizleyen alimlerin suçu yüzünden halka azap edecektir.

Bilin ki peygamberler ve resullerden sonra yeryüzünde yaşayan en hayırlı insanlar Ali ve onun şiileridirler.Onlar Ali’nin velayetini kabul edip faziletlerini yayarlar.

Rahmet onları kapsar ve melekler onların günahlarının affolması için Allah’a dua ederler.Onun faziletlerini ve velayetini inkar edenlere eyvahlar olsun.İnkarcıların yeri ateştir.(1)

(1) Dem’et us Sâkibe (Mevla Muhammed Bâkır Behbehani r.a.) c2 sf 56.

Ehli Sünnetin kitaplarında Hz.Alinin faziletlerini ve peygamberimizin hakk halifesi olduğuna dair kırk tane hadis seçtik . Bu hadislerin tümü onların Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den rivayet ettikleri ve bizlerin Hz.Ali ve evlatları hakkındaki görüşlerimizi ve haklılığımızı bildiren hadislerdir.Eğer konunun uzamasından çekinmeseydim çok çok daha fazla hadisi burada naklederdim.

Sesini duyurmak istediğine ulaştırdın.

Ama seslendiğin adamda hayat olsa bari...

BİRİNCİ HADİS:

“Cabir bin Abdullah diyor ki ;Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hum vadisine geldiğinde halkı topladı ve Hz.Ali bin Ebu Talib’in elinden tutarak Allah’a hamd ü senadan sonra şöyle buyurdu;

Ey halk!Sizin bana muhalefetinizden çekiniyorum,sanki benden sonra gelen ailemden daha fazla buğz ettiğiniz birileri yok gibi.Sonra buyurdu ki ; Ama Allah Ali’yi bana nispet tıpkı benim kendisine nisbetim gibi karar kıldı.Tıpkı benim ondan razı olduğum gibi Allah da ondan razı olmuştur.

Hiçbir şey benim ve Ehli Beytimin sevgisiyle değiştirilemez.Sonra ellerini kaldırarak şöyle buyurdu; Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.Allahım onu seveni sev ,ona düşman olana düşman ol.

Halk Hz.Resulullaha doğru koşup ağlayarak şöyle dediler:Seni kızdıracak birşey yapmaktan Allah’a sığınırız.Allah resulünün gazabından Allah’a sığınırız.

Resulullah ondan sonra onlardan razı oldu.” (1)

Resulullah ile Hz.Alinin durumu tıpkı Resulullahın Allah ile olan durumu gibi olup bu iki konum arasında hiçbir ayrılık yoktur.Şair ne güzel söylemiş:

Onun gibi kimse hırkaya bürünmedi,

Âminenin oğlu Muhammed nebi dışında...

İKİNCİ HADİS :

“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki ;Her peygamberin ümmetinde kendine benzer biri vardır.Bana

(1) El Ğadir c1 sf 22. Kaynaklar: Tefsir-i Sealibi,Esnal Matalib sf 3 (Cezeri) , Makteli Harezmi...

benzeyen Ali’dir.”(1)

ÜÇÜNCÜ HADİS:

“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurduki; Kendimden sonra bıraktığım en hayırlı insan Ali’dir.”(2)


DÖRDÜNCÜ HADİS:

“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurduki; Alinin bana olan nispeti tıpkı başımın bedenime olan nispeti gibidir.”(3)

BEŞİNCİ HADİS:

“Ebu Zerr’in kölesi Ebu Sâbit der ki;Ümmü Seleme’nin yanına gittiğimde Ali’yi anarak ağladığını gördüm.Dedi ki ;Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum:Ali hakk iledir,hakk da Ali ile. Bu ikisi havzun başında bana ulaşıncaya dek birbirlerinden ayrılmazlar.”(4)

ALTINCI HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;Ali Kur’an iledir, Kur’an da Ali ile. Bu ikisi havzun başında bana ulaşıncaya dek birbirlerinden ayrılmazlar.”(5)

YEDİNCİ HADİS:

“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Benden sonra ümmetimin içinde en alim olan Ali’dir.”(6)

SEKİZİNCİ HADİS:

Ebu Rafi’ diyor ki :Ebu Zerr’i Rebeze’ye sürgüne giderken uğurlamaya gittim.Ayrılık vaktinde bana ve yanımdakilere dedi ki ;Yakında büyük bir fitne kopacak,sakın rehberimiz Ali’den ayrılmayın.

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum:Sen bana ilk önce iman edensin,kıyamet günü benimle ilk önce kucaklaşacak olansın,sen en büyük sıddıksın,sen hakk ile batılı ayıran faruksun,sen müminlerin önderisin,mal ise kafirlerin

(1) Riyad un Nadra c2 sf 164.

(2) Mevakıf-ı îci sf 80,Mecme uz Zevâid c9 sf 113.

(3) Nur ul Absâr sf 80,Feyz ul Gadir c4 sf 357,Şerhi Azizi c2 sf 417,...Riyad un Nadra c2 sf 162

(4) Tarih –i Bağdad (Hatip Bağdadi) c 14 sf 321,aynı hadis Sem’âninin “Fezail us Sahabe” adlı kitabında Aişe’den nakledilmiştir.

(5) Müstedrek ul Vesail c3 sf 124,Savâiq ul Muhrika sf 74ve 75,Tarih ul Hülefa (Suyuti) sf 116...

(6) Kenz ul Ummâl c6 sf 153,Menakıb-ı Hârezmi sf 49.

önderidir,sen benim kardeşim,vezirim ve vaatlerimi yerine getiren ve kendimden sonra bıraktığım en hayırlı insansın.”(1)

DOKUZUNCU HADİS:

“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;Sakın Ali’ye sövmeyin. Şüphesiz o Allah’ın zatına mess olmuştur.”(2)

ONUNCU HADİS:

“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;Her kim Ali’ye itaat ederse bana itaat etmiş,her kim de isyan ederse bana isyan etmiştir.”(3)


ONBİRİNCİ HADİS:

“Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki;Ey Ümmü Seleme!Buadamı tanıyor musun?Dedi ki : Evet bu Ali bin Ebu Talib’dir.Buyurdu ki ; Evet bu Ali bin Ebu Talib’dir.Eti etimle kanı da kanımla karışmıştır.

Onun bana olan nisbeti tıpkı Harın’un Musa’ya olan nispeti gibidir.Yalnız benden sonra peygamber yoktur.Ey Ümmü Seleme!Bu Ali yüce bir önderdir,müslümanların arzusudur,müminlerin emîridir,sırrımın ve ilmimin hazinesidir,kendisine sığınılan bu adama babam feda olsun,ümmetimin hayırlılarına Ehli Beytimdeki vasim budur ve o benim dünya ve ahiretteki kardeşimdir.”(4)

Diyorum ki :Acaba bundan daha açık ne söylenebilir?.....

Hz.Resulullah kendi ümmetine bundan daha açık ne söyleyebilirdi ki?..........

Bundan daha doğru yol ve daha açık bir doğru mu olur!....................

İnsaf artık kalmadı ............Doğruluk yok oldu...........Adalet kaçtı gitti............

Akıllara durgunluk geldi..........Fıtratlar artık habis oldu..............

(1) Mevakıf-ı İci c 3 sf 276,Nezhet ul Mecalis (Safûri) c 2 sf 205.

(2) Hilyet ul Evliya (Ebu Naim İsfahani) c1 sf 68.

(3)Müstedrek ul Vesail c 3 sf 121 ve 128.

(4) El Mahâsin vel Mesavi (Beyhaki) c 1 sf 31, Kifayet ut Talib (Kenci i Şafii)sf 69, Kenz ul Ummal c6 sf 154,Menakıb-ı Hârezmi .

“Ya Ali! Seni sevmeyenler üç kısımdır:Ya veled-i zinadırlar,ya münafıktırlar, ya da anaları onlara hayızlı iken hamile olmuştur.Bunun gibi hadisler bizim ve Ehli Sünnetin kitaplarında mütevatirdir.

Örneğin Ehli Sünnetten Cezeri-i Şafii Esnal Matalib adlı kitabında Ubade bin Sâmit’ten şöyle rivayet eder:Evlatlarımızı Ali (Radıyallahu anh)sevgisi ile denerdik.Eğer o Ali’yi sevmiyorsa onun bize ait olmadığını anlardık.

Onun veled-i zina olduğunu anlardık.Cezerinin kendisi dipnotunda diyor ki ;Ali’yi sevmeyenlerin veledi zina olduğu bugüne dek meşhur bir olaydır.

Cezeri yine aynı kitabında Ebu Said el Hudri’den rivayet eder ki o şöyle dedi : Biz ensar topluluğu evlatlarımızı Ali sevgisi ile denerdik.Onu sevmeyen bir evladımız olduğu zaman onun bizden olmadığını anlardık.

ONİKİNCİ HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki :Ali hidayet bayrağıdır, velilerimin imamıdır,bana itaat edenin nurudur,takvalılara her zaman lazım olan kelimedir,onu seven beni sever,ona buğz eden bana buğz eder.(1)

ONÜÇÜNCÜ HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem Cebrail aleyhisselam’dan bildirerek buyurdu ki ; “Gerçek mutluluğa ulaşan kişi benim zamanımda ve benden sonra Ali’yi sevendir.Bilin ki asıl eşkiya da benim zamanımda ve benden sonra Ali’ye buğzedendir.”(2)

ONDÖRDÜNCÜ HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz. Ali aleyhisselama buyurdu ki :Ey Ali !Eğer bir adam tıpkı Nuh’un kavminde kıyam ettiği gibi ibadet eder,Uhud dağı kadar altını Allah yolunda bağışlar,Ömrü uzar da bin haccı yaya olarak yerine getirir sonra Safâ ile Merve arasında mazlumca öldürülür ama senin velayetini kabul etmezse

(1) Esnal Matalib sf 57,58. Hilyet ul Evliya c1 sf 67.Kenz ul Ummal c6 sf 400,Mecme uz Zevaid c9 sf 132,Riyad un Nadra c3 sf 215.

(2) Tarih-i Bağdad c3 sf 161.

ya Ali,cennetin kokusunu dahi alamayacak ve cennete giremeyecek.”(1)

ONBEŞiNCi HADİS:

İbni Abbas diyor ki :Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e şöyle arzettim;Ateşten kurtulmanın bir yolu var mı?Buyurdu ki :Evet,Ali bin Ebu Talib sevgisi.”(2)


ONALTINCI HADİS:

İmran bin Hasin diyor ki : Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bir seriyye hazırlayarak başına Hz.Ali’yi komutan olarak tayin etti.Yolda bir takım olaylar vuku bulunca sahabilerden dört kişi durumu Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e anlatmaya karar verdiler.

Seferden dönüp de içeriye girdiğimizde peygambere selam verdik .Onlardan biri kalkarak Hz.Ali şöyle şöyle yaptı dedi.Peygamber ondan yüz çevirdi.Sonra ikincileri kalktı ve dedi ki ;Hz.Ali şöyle şöyle yaptı ,peygamber ondan da yüzünü çevirdi.

Sonra üçüncüleri kalktı ve dedi ki ;Hz.Ali şöyle şöyle yaptı ,peygamber ondan da yüzünü çevirdi. Sonra dördüncüleri kalktı ve dedi ki ;Hz.Ali şöyle şöyle yaptı, Peygamber dördüncülerine doğru bakarak yüzü gazaptan kızarmış olarak şöyle buyurdu :

Ne istiyorsunuz Ali’den? Ne istiyorsunuz Ali’den? Ne istiyorsunuz Ali’den?Ali bendendir ben de ondanım.O benden sonra her müminin velisidir.”(3)

Sırf şu hadis dahi Hz.Ali’nin masumluğuna ve Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’den sonra onun her müminin velisi olduğuna ve ona itaatın ve teslimiyyetin vacip olduğuna yetmez mi?Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem bundan daha açık ne buyurabilirdi ki ?

Hz. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem üç kere Ali’den ne istiyorsunuz diye buyuruyor.Yüzü gazaptan kızarmış bir halde.Niçin?Onların Hz.Ali aleyhisselam’ın yaptığının ve emirlerinin karşısında teslim olmayışlarından dolayı.

Sonra sabah güneşi gibi net ve açık olarak buyuruyor ki:”Ali bendendir,ben de ondanım.” Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’de bulunan temizlik, fazilet ve diğer

(1) Menakıb-ı Hârezmi

(2) Müsned-i Ahmed bin Hanbel c5 sf 356,Hilyet ul Evliya c6 sf 294,

Riyad un Nadra c2 sf 171,Kenz ul Ummal c6 sf 154...

tüm kemaller aynı şekilde Hz.Ali aleyhisselam’da ve onun için de geçerlidir.Bu söz kesinlikle bid’at değildir,Camiat-ul Kebire ziyaretinde Hz.Ali ve evlatlarına bakın nasıl hitap ediliyor:

“Hakk sizinledir,sizdedir,sizdendir ve size doğru gelir,Siz hakk ehli ve hakkın madenisiniz,nübüvvet mirası sizdedir,halkın dönüşü sizedir,hesapları sizinledir.”

Bu duanın başka bir yerinde ise şöyle hitap ediyoruz:“Eğer hayır zikrolursa siz onun başısınız,hayırın kökü,dalı,gövdesi,sığınağı ve son noktası da sizlersiniz.”

İşte bunun için Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem: “O, benden sonra bütün müminlerin velisidir” diye feryad ediyor.Böylece onun hakkı bütün müminlerin boynuna farz oluyor.

İmametinin hakikatı ortaya çıkıyor,Velayeti ve hakimiyeti bütün alemde netleşiyor,bize de söyleyecek tek söz kalıyor:Allah O’nun düşmanlarına ,ona buğz edenlere,faziletlerini inkar edenlere,onun aziz rabbimiz katındaki yüce ve övülmüş makamlarını reddedenlere Allah’ın lâneti olsun.

ONYEDİNCİ HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki; “ Kıyamet günü geldiği zaman Ali bin Ebu Talib, Firdevs’de oturacaktır.Firdevs cennetin üzerindedir ve onun da üzerinde alemlerin rabbinin arşı vardır.

Onun altından cennetin ırmakları çıkarak cennete yayılır.O nurdan bir kürsünün üzerine oturmuş ve elinde tesnim(1)şarabı vardır.Hz.Ali’den ve onun Ehli Beyt’inden beratı (2) olmayanlar sırat köprüsünü geçemeyecek.Ali cennete bakacak,kendisini sevenleri cennete ,buğz edenleri ise cehenneme sokacaktır.”(3)

----------------------------

(1Tesnim: Cennetteki en iyi içecektir.Allah,mübarek “Mutaffifin”suresi 27 ve 28.ayeti şerifelerde buyuruyor ki : “Katkısı tesnimdir.Onu sadece Allah’a yakın olanlar içer.

”Hadislerimizde ise Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyuruyor ki ;Tesnim cennetteki en iyi içecektir,Onu saf olarak yalnızca Muhammed ve Âl-i Muhammed içecek, velayet ashabına ve sair cennet ehline katkılı verilecek.

(2)Hz.Ali ve evlatlarının velayetini kabul edenlerle etmeyenleri ayıran kıyamet günündeki mühür.

(3) Menakıb-ı Harezmi sf 42,Ferâid us Simteyn 54.bab.

1
Ali'yen Veli'yullah Ali'yen Veli'yullah



ONSEKİZİNCİ HADİS:

Huzeyfe dediki ; “ Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Ali cennette tıpkı fecir yıldızının dünya ehline göründüğü gibi cennet ehline görünecektir.”(1)

ONDOKUZUNCU HADİS:

İbni Abbas diyor ki ; “ Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:Her kim benim yaşadığım gibi yaşamak ve benim gibi ölerek rabbimin hazırladığı cennetlerde yaşamak istiyorsa benden sonra Ali’nin ve onun velilerinin velayetini kabul etmeli ve benden sonraki imamlara iktida etmelidir.

Onlar benim evladımdır ve benim toprağımdan yaratılmıştır.Onlar bilim ve ilimle rızıklanmıştır.Ümmetimden onların faziletlerini inkar edip onlarla olan bağlarını koparanlara eyvahlar olsun.Allah benim şefaatimi onlara ulaştırmasın.”(2)

YİRMİNCİ HADİS;

Cabir diyor ki; “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yanında idik.Hz.Ali yanımıza gelince Resulullah:Kardeşim geldi,dedi ve yüzünü Kâbe’ye dönüp eliyle Hz.Ali’nin sırtına vurdu ve buyurdu ki :

Bu ve bunun şiileri kıyamet günü kurtuluşa erenlerdir.Sonra buyurdu ki ;O içinizde benimle birlikte ilk iman edendir.Allah’ın ahdine en vefakâr olanınızdır,Allah’ın emirlerine en iyi uyandır,halka en adaletli davranandır,halka en iyi muamele yapanınızdır,Allah’ın yanında en yüce meziyetleri olanınızdır.Sonra dedi ki :İşte o anda şu ayet nazil oldu:

“İman edip salih ameller işleyenler varya işte onlar halkın en hayırlılarıdırlar.”(1) Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin sahabeleri Hz.Ali geldiği zaman derlerdi ki ;Halkın en hayırlısı geldi.(2)

YİRMİBİRİNCİ HADİS;

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Sen ve senin şiilerin cennettedir.”(3)

(1) Cami us Sağir (Suyuti),Savik ul Muhrika (İbni Hacer) sf 75, Künuz ul Hakaik (Menavi) sf 95, İs’af ur Rağibin sf 178...

(2) Hilyet ul Evliya c1 sf 86,Şerhi Nehc ul Belağa c2 sf 450,Kenz ul Ummal c6 sf 217,Yenabi’ul Meveddet sf 126.

(3) Mübarek “Beyyine”suresi 7.ayeti şerife.

YİRMİİKİNCİ HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Emirülmüminin aleyhisselam’a buyurdu ki; “Sen ümmetimin içinde cennete ilk önce girecek olansın,senin şiilerin nurdan minberler üzerinde mesrurdurlar ve benim çevremde ve yüzleri nurludur,benim edeceğim şefaatle yarın cennette bana komşu olacaklar.”(1)

YİRMİÜÇÜNCÜ HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; Şefaatim ümmetimden Ehli Beytimi sevenler içindir,onlar benim şiilerimdirler.”(2)

YİRMİDÖRDÜNCÜ HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Her kim Ali halkın en hayırlısıdır demezse o kafir olur.”(3)

YİRMİBEŞİNCİ HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Ali beşerin en hayırlısıdır, herkim bunu kabullenmezse kâfir olur.”(4)

YİRMİALTINCI HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Eğer bütün ağaçlar kalem,bütün denizler mürekkep bütün cinler muhasip ve bütün insanlan da yazıcı olsa Ali’nin faziletlerini bitiremezler.”(5)

YİRMİYEDİNCİ HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Ya Ali!Sen dünyada ve ahirette seyyidsin.Seni seven beni sever,beni seven de Allah’ı sever,senin düşmanın benim de düşmanımdır,benim düşmanım ise Allah düşmanıdır.Benden sonra sana buğz edenlere eyvahlar olsun.”(6)

(1) Menakıb-ı Harezmi sf 66,Tefsir-i Taberi,Kifayet ut Talib,Fusul ul Muhimme,Savaik ul Muhrika.

(2) Tarih-i Bağdad (Hatip Bağdadi) c 12 sf 289.

(3) Kifayet ut Talib sf 135,Mecme’uz Zevaid c9 sf 131.

(4) Tarih-i Bağdad c2 sf 146.

(5) Tarih-i Bağdad c3 sf 192,Kenz ul Ummal c6 sf 159.

(6) Tarih-i Bağdad.Kenz ul Ummal.


YİRMİSEKİZİNCİ HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Ali kurtuluş kapısıdır.Her kim o kapıdan girerse mümindir,her kim o kapıdan dışarı çıkarsa kafirdir.”(1)

YİRMİDOKUZUNCU HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem Hz.Ali aleyhisselam’a buyurdu ki; “Ya Ali!Ben hikmet şehriyim,sen de onun kapısısın.Şehire yalnızca kapı tarafından girilir.Beni sevdiğini zannedip sana buğzedenler yalancıdırlar.

Çünkü sen bendensin ve ben de sendenim.Etin etimdendir, kanım da kanımdan,ruhun ruhumdandır,sırların benim sırrımdan,açık görüşün de benim açık görüşümdendir.

Sen ümmetimin imamısın ve benden sonra onlara halifemsin.Sana itaat eden saadetlidir,sana isyan eden eşkiyadır,senin velayetini kabullenen kazançlıdır,sana düşman olan ise zarardadır, sana sarılan kurtulur,senden ayrılan helâk olur,sen ve senin evlatlarından olan imamlar tıpkı Nuh’un gemisi gibisiniz.

Ona binen kurtulur,ondan ayrılan ise boğulur.Sizler tıpkı yıldızlar gibisiniz.Bir yıldız kayboldukça kıyamete dek yeni bir yıldız doğar.”(2)

OTUZUNCU HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki; “Allah bana itaat etmenizi sizlere farz kıldı ve bana isyan etmenizi yasakladı.Ayrıca sizlere benden sonra Ali’ye itaat etmenizi farz kıldı ve ona isyan etmenizi de yasakladı.

O benim vasim ve varisimdir,o bendendir,ben de ondanım.Onu sevmek iman ona buğz etmek ise küfürdür.Onu seveni ben de severim, O’na buğz edene ben de buğz ederim. Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır ve ben her müslüman erkek ve kadının mevlasıyım.Ben ve o bu ümmetin iki babasıyız.”(3)

--------------------------------------

(1) Menakıb-ı Harezmi,Kifayet ut Talib,Tezkiret-u Sıbt bin Cevzi

(2) Müstedrek us Sahiheyn c3 sf 128.

(3) Savaik ul Muhrika sf 75,Cami us Sağir c2 sf 140,Yenabi ul Meveddet.

OTUZBİRİNCİ HADİS:

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki; “Her kim Ali’yi severse Allah onun namazını,orucunu,ibadet ve dualarını kabul eder,her kim Ali’yi severse bedenindeki damarları sayısınca cennette ona şehirler verir,

her kim Âl-i Muhammed’i severse hesap,mizan ve sıratta güven içinde olur,her kim Âl-i Muhammed sevgisi üzerine ölürse ben onun cennetine peygamberlerle birlikte kefil olurum,herkim Âl-i Muhammed’e buğz üzerine ölürse kıyamet gününde alnının ortasına şöyle yazılacak:Bu, Allah’ın rahmetinden yoksundur.”(1)

OTUZİKİNCİ HADİS:

Atâ ,İbni Abbastan rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:Ateşin odunu yaktığı gibi Ebu Talib oğlu Ali sevgisi de günahları yakar.(2)

OTUZÜÇÜNCÜ HADİS:

Cabir rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: İslamdaki ilk gedik Ali’ye muhalefet etmekle başlar.”(3)

OTUZDÖRDÜNCÜ HADİS:

Aişe diyor ki : Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in Ali’ye şöyle buyurduğunu duydum: Seni sevenler ölürken hasretle ölmez,kabirde korkmaz ve tek kalmaz,kıyamet günü dehşete düşmez.Bu ona yeterlidir.(4)

OTUZBEŞİNCİHADİS:

Enes bin Malik diyor ki :Kendisinden başka ilah olmayan Allah’a andolsun ki Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum: Müminin amel defterinin ilk ünvanı Ali bin Ebu Talib sevgisidir.(5)

OTUZALTINCI HADİS:

Maaz bin Cebel rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi

(1) Menakıb-ı Hârezmi sf 43,Maktel-i Harezmi 40,Lisan ul Mizan

(2) Tarih-i Bağdad c4 sf 194,Tarih-i Demeşq c4 sf 159,Kifayet ut Tâlib sf 184,Nezhet ul Mecalis c2 sf 207...

(3) Yenabi’ul Meveddet sf 257,Menakıb ul Murtezeviyye(M.S.Tirmizi) 115.

(4) Tarih-i Bağdad c4 / 102,Lealil Masnua (Suyuti) s 64,Yenabi ‘ul Mevedde

(5) Tarih-i Bağdad c4 sf 410,Tarih-i Demeşq c1 sf 454,Lisan ul Mizan c4 sf 471, Nezhet ul Mecalis c2 sf 208,Savâik ul Muhrika sf 75,Câmi us Sağir (Suyuti) c2 sf 145...

ve sellem şöyle buyurdu:Ali bin Ebu Talib sevgisi öyle bir iyiliktir ki günah ona zarar veremez ve ona buğz etmek öyle bir kötülüktür ki hiçbir iyilik ona fayda getirmez.(1)

OTUZYEDİNCİ HADİS:

Abdullah bin Abbas rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:Ey İbni Abbas!Ali’den ayrılma.Şüphesiz hakk onun dilinde ve kalbindedir.Doğrusu o cennetin ve ateşin kilidi ve anahtarıdır.Onun sayesinde cennet veya cehenneme girilir.(2)

OTUZSEKİZİNCİ HADİS:

Ebu Hüreyre der ki:Hz.Ali mescide girdiğinde Kureyşlilerden bazıları onunla alay etmek isteyince onları peygambere şikayet etti.Resulullah da gazaplanarak Kureyşlilere şöyle buyurdu:Sizlere ne oluyor?

İbrahim ve Âl-i İbrahim adı geçince yüzünüz gülüyor ve ferahlıyorsunuz.Ama Muhammed ve âl-i Muhammed adı geçince kalbiniz taşlaşıyor ve yüzünüz ekşiyor. Ve Ali’yi göstererek buyurdu ki:

Canımın elinde olduğu Allah’a andolsun ki eğer yetmiş peygamberin iyi amellerini yapsanız dahi bunu ve evlatlarını sevmedikçe cennete asla giremezsiniz.Allah’ın öyle yüce bir hakkı varki bunu yalnız Allah,ben ve Ali biliyoruz.Benim size öyle bir hakkım var ki bunu yalnızca Allah ve ben biliyoruz.Ali’nin hakkını da yalnızca Allah ve ben biliriz.(3)

OTUZDOKUZUNCU HADİS:

Said bin Cübeyr ve İbni Abbas radıyallahu anhüma rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu : Ya Ali! Sen havzumun ,bayrağımın ve kalbimin sahibisin,sen benim vasimsin,.

ilmimin varisisisin ve önceki peygamberlerin miraslarını alacak olansın,sen Allah’ın yeryüzündeki eminisin ve halka hüccetisin,sen imanın temeli ve islamın direğisin.Sen karanlıklardaki ışıksın ve hidayet minaresisin ve dünya içinde yükselmiş bayraksın.

(1) Nezhet ul Mecalis c2 sf 207,Yenabi’ul Meveddet sf 180,Künuz ul Hakaik (Menavi)

(2) Yenabi’ul Meveddet sf 257,Menakıb ul Murtezeviyye(Keşfi) sf 113.

(3) Yenabi ul Meveddet.

Ya Ali!Her kim sana uyarsa kurtulur,her kim sana karşı çıkarsa helak olur.Sen belirgin yolsun ve sen sırat-ı mustakimsin.Sen alnı nurlu olanların rehberisin ,müminlerin önderisin,ben kimin mevlası isem sen de onun mevlasısın ve ben her mümin erkek ve kadının mevlasıyım.

Seni yalnızca mayası temiz olanlar sever,sana yalnızca mayası pis olanlar düşman olur.Ben miraca her çıkışımda rabbim bana şöyle buyurdu:Ya Muhammed!Ali’ye benden selam söyle ve onu velilerimin imamı ve bana itaat edenlerin nuru olarak tanıt.Bu kerametten dolayı sana ne mutlu.(1)

KIRKINCI HADİS:

Enes rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: Ali’nin halkın içindeki yeri tıpkı İhlas suresinin Kur’andaki yeri gibidir.(2)

BU KIRK HADİSTEN SONRA

Şaşırmamak elde değil.Ehli Sünnet kitapları Hz.Ali ve evlatlarının faziletleri ile dolup taşıyor.Bütün bu hadisler hakkın onlara hüccetidir,hidayete sesleniştir.

Ama ne yazık ki ticaretleri zararda ve işleri kesattır.Amellerinden dolayı hasret içinde ve hüsrandadırlar. “Onların dünyadaki amelleri şaşmıştır.Halbuki iyi işler yaptıklarını zannederler.”(3)

Onlarla tartışmak için deliller v.s...getirmeyeceğim.Onların delillerinin batıllığı zaten ortadadır.Bu kırk hadisi de getirmemize rağmen onların bu gibi hadisler hakkında neler söylediklerini de biliyoruz.

Bazıları kitaplarında yazan bu ve bunun gibi yüzlerce hadisler hakkında zayıf veya tek hadis derler.Bu gibi örümcek ağından örülmüş sözler onlara kıyamet günü ağır bir vebal olarak ödetilecek.Bir diğer grubu ise şeytani ihtiyat ederek ne inkar ne de kabul ederler. “Bu ikisinin arasında sıkışıp kalmış ne onları kabul ederler ne de bunları.”(4)

(1) El Erbain (Ebul Hasan el Kâziruni)sf 105,Künuz ul Hakaik(Menavi el Şafii) sf 141, Yenabi’ul Meveddet sf 235...

(2) Mübarek “Kehf”suresi 104.ayeti şerife.

(3) El Erbain (İbni Ebil Fevaris) sf 40.

(4) Mübarek “Nisa” suresi 143. ayeti şerife.

Üçüncü bir grup alimleri ise bu ve benzeri hadisleri saklarlar ve halk bu gibi hadisleri anlarsa alimlerinin zaaflarını anlar diye halka asla anlatmazlar.

Dördüncü bir grup alimleri ise hadislerin manasını değiştirir ve bunların Ehl-i Beyti sadece övdüğünü söyler ve hadisleri pratikte asla uygulamazlar.

Onların çok az bir bölümünün basireti artar ve hidayet olur.Bu hadisleri bunun için getirmedik.Bunları Ehl-i Beyte iman etmiş olan genç şiilerin kalplerini ferahlatmak için zikrettik.

Tâ ki bilsinler onların hak inancının doğruluğunu dost düşman herkes itiraf etmiştir.Bu anlatılanlar sadece birer örnektir.Aksi halde Ehli Beytin temsilcileri olan alimlerin yazdıkları kitaplar dostların gözüne nur,düşmanın gözüne ise dikendir.Alimlerimizin onların kitaplarından topladıkları yüzlerce nebevi hadis ,

Ehli Beytin imametine ,velayetine, masumluklarına,ilimlerine,şefaatlerine,dünya ve ahiretteki makamlarına,onlara itaat etmenin Allah’a itaat etmek,onlara karşı çıkmanın Allah’a karşı çıkmak demek olduğu gibi manalar ifade ettiği açıkça ortadadır.Mesela konuyla ilgilenenler Şehid Kâzi’nin yazıp Ayetullah S.Maraşi’nin yazdığı

“İhkak ul Hakk” kitabına veya S.Mir Hâmid Hüseyn el Kehnevi’nin “Abakât ul Envar” adlı eserine ve yine teşeyyü’ bayrağını taşıyan yüce alim Allame Emini’nin “El Gadir” Allame Şerefüddin el Musevi’nin “El Müracaat”ına ve Allame Muzaffer’in “Delâil us Sıdk”adlı kitabına başvurabilirler.....

Bu güzel isimleri de burada getirmemiz sözümüzü ziynetlendirmek içindir.Artık kendimi tutamayıp sadece şunu söylemek durumundayım:

“ Bu ilim sana verildikten sonra da seninle tartışırlarsa de ki:Çağırın evlatlarımızı ve evlatlarınızı,kadınlarımızı ve kadınlarınızı,nefislerimizi ve nefislerinizi.Sonra mübahale edelim ve Allah’ın lanetini yalancılar üzerinde karar kılalım.” (1)

Evlatlarımız................Yalnız Hasan ve Hüseyndir.

Kadınlarımız...............Yalnız pak ve temiz Fâtıma’dır.

Nefislerimiz................Yalnız vasilerin efendisi Haydar’dır.

Mübahaleyi yapan.......Yalnız Hz.Resulullah’tır.

(1) Mübarek “Âl-i İmran” suresi 61.ayeti şerife.

Doğan güneş,parlayan ay bu gökler ve yeryüzü sadece onlar ve onların muhabbeti sayesinde vardır.Allah’ın selamıonlara ve onların evlatlarına ve onların şiilerine olsun.Allah’ın laneti de onların düşmanlarına olsun.

LATİFE-İ NURİYYE:

Abdullah bin Eclân el Sekuni der ki:İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Ali ve Fâtıma’nın evi peygamberin hücresi idi. Evlerinin çatısı alemlerin rabbinin arşıydı.

Evlerinin temelinden arşa, meleklerin miracına doğru yükselen bir direk vardı.Melekler sabah akşam her saat ve her an vahiy ile nazil olurlardı.

Meleklerin ardı arkası kesilmezdi Bir grup çıkarken bir grup nazil olurdu.Allah,Hz.İbrahim’in gözündeki perdeyi kaldırdı tâ ki o arşı dahi gördü.Ama Muhammed,Ali,Fatıma,Hasan ve Hüseyn’in gözünü öyle güçlendirdi ki evlerinin çatısı olarak arştan başka. birşey görmüyorlardı.Rahman’ın arşı onların evinin çatısı olmuştu

Meleklerin miracı ordaydı ve Rûh rabblerinin izniyle her seferde selamla gelirdi...”(1)

Sahib bin Abbâd yüzüğünün taşına ne de güzel yazdırmış:

“Allah’adır tevekkülüm , Ehli Beyt’e tevessülüm.”

Yetmiş fırka dinde ihtilaf eder,

Resulullah ne de doğru söylemiş

Bunlardan sadece biri kurtulur,

Ey akıl ve göz sahibi ne dersin.

Ehli Beyit helak olan fırka mı,

Yoksa kurtulanlardan mı ne dersin.

Helak olan dersen kafir olursun

Kurtulur dersen yapış ona bırak cahili

Birini seven onunla haşrolur dersen eğer,

Dinde ben onlara razı olup sevmişim.

Ali ve evlatlarını imam olarak bana ver,

Sen diğerleriyle git ben onları terk etmişim.

(1) Tefsir ul Burhan c4 sf 487,Emali-i Şeyh Tusi’den


İKİNCİ BÖLÜM*

EHLİ BEYT HADİSLERİNDE ALİYYEN VELİYYULLAH

İMAM RIZA NURU

“Veşşâ diyor ki : “Eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.”(1) ayetini İmam Rıza aleyhisselam’a sorduğumda buyurduki:Biz Ehli Beyt zikir ehliyiz.Sorular bize sorulur.Dedim ki:Soru sormak bize vacip midir?Buyurdu ki: Evet.

Tekrar arzettim:Peki siz sorularımıza cevap vermek zorunda mısınız?Buyurdu ki :Hayır.İstersek cevaplarız, istersek cevaplamayız.Allah’ın şu ayetini okumadın mı: “Bu bizim sana hediyemizdir.İster onu bağışlarsın istersen saklarsın.Bundan dolayı da hesap vermek zorunda değilsin.(2)”(3).
_____________________________________

(1) M übarek “Nahl”suresi 43.ayeti şerife.

(2) Mübarek “Sad” suresi 39.ayeti şerife.

(3) Usul ü Kâfi c1 sf 210 ,3.hadisi şerif.

*GİRİŞ*

Bütün insanlığın aradığı birşey var.Bütün insanların arzuladığı bir şey.Hayatının bütün dönemlerinde hep onun peşinde koşuyor.

Çiftçi tarlasında onu arıyor,

İşçi işyerinde,

Alimler ilim dergahında,

Doktorlar kliniklerinde,

Kadınlar evlerinde,

Çocuklar küçük oyuncaklarında...

Herkes onun peşinde koşuyor ve ısrarla onu arıyor.Bu şeyin adı:MUTLULUK.

Herkes onu istiyor ve ona ulaşmayı bekliyor.

Belki de bazıları mutluluk diye adlandırdıkları şeye kısmen de olsa ulaşıyor. Ama gerçekten de mutlu olabiliyorlar mı acaba?

Bu konuya girmek istemiyorum.

Ben manasını bildiğim ve senin de bildiğin mutluluktan bahsetmek istiyorum ey Ali ve evlatlarını seven muhip.

Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in Hz.Ali aleyhisselam’a hitap ederek buyurduğu bu hadisi şii ve sünni kaynaklar rivayet etmişlerdir:

“Asıl mutlu,gerçek mutlu ve hakiki mutlu benden sonra sana itaat eden ve senin velayetini kabul edendir.”

Bunu da biliyoruz ki insanın tanımadığı birine itaat etmesi ve velayetini kabul etmesi mümkün değildir.Gerçek velayet ve itaat ancak marifet ve tanıma ile olur.Bu tanıma ve ilim ise eğer hakiki ilim değilse insanı sıratı mustakime ulaştıracak rehber kesinlikle olamaz.

Bu yüzden insan ilmini mutlaka kontrol etmeli ve geliştirmelidir. “Birçok sapıklık vardır ki Kur’an ayeti ile kaplanıp süslenmiş tıpkı bakır dirhemin gümüş kaplama ile kaplandığı gibi.Normalde hakiki sanılır ama işin uzmanları gerçeği hemen anlarlar.”(1)

Onun için Kur’an-ı Kerim hemen başımızın üstünde sürekli

feryad ediyor:“İnsan yemeğine bakmalıdır.”(2)

(1) Bihar ul Envar c2 sf 96, 39.hadisi şeriften.

(2) Mübarek “Abese”suresi 24.ayet-i şerife.


Bakmamız gereken bu yemeğin hakikatını İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam ,Zeyd-i Şehham’ın sorusunun cevabında şöyle açıklıyor:

“Öğrendiği ilimleri kimden öğrendiğine bakmalıdır.”(1)

Çünkü Ehli Beyt aleyhimusselam buyurdular:

“Bizim şiilerimiz olduğunu sanarak başkalarının ipine sarılanlar yalancıdırlar.”(2) Ehli Beyt aleyhimusselama sarılmanın en açık örneği küçük-büyük bütün işlerde onlara başvurulmasıdır.

İmam-ı Zaman aleyhisselam,Necef şehrinde görüştüğü Mirza Mehdi İsfahanî’ye şöyle buyurmuyor mu: “Biz Ehli Beyt’in dışındaki bir yoldan ilim aramak,bizlerin inkar olunmamıza sebep olur.”

Bu söze hiç şaşırmamak gerekir.İmamımız Muhammed Taki aleyhiselam da şöyle buyurmuyor mu: “Her kim bir konuşmacıyı dinlerse ona tapar.Eğer konuşmacı Allah’a dair konuşursa Allah’a tapar.Eğer konuşmacı İblis’in dilinden konuşursa,dinleyen de İblise tapmış olur.”(3)

Bu rivayetin de açıkladığı gibi konuşmacılar şu iki halden hariç değildir:Ya Allah’tan bahsederler ki bu hakktır.Ya da İblis’ten bahsederler ki bu da batıldır.Üçncü bir şık yoktur.

Batılın üstünü örtmek için hakk ile batılı birbirine karıştıranlar ise İblislerin başıdır. Allah hakkında Ehli Beyt imamlarından başka konuşan var mı?Bakın Muhammed bin Müslim İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’dan şu rivayeti naklediyor:

Halktan birileri eğer doğru ve hakk söz söylerse onu mutlaka biz Ehli Beytten almıştır.Eğer halktan biri bir konuda doğru bir hüküm vermişse onun anahtarı ve kapısı ve asıl sebebi Ali bin Ebu Talib’tir.Şaşırıp hata yaptıklarında hata kendilerinden kaynaklanır.Doğru karar verdiklerinde o doğrunun kaynağı Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’dır.”(4)

Aynı şekilde İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam buyuruyor ki:

“Bu evden çıkmayan sözlerin hepsi batıldır.”(5)

(1)Bihar ul Envar c2 sf 96, 38.hadis.(Mehasin-i Berqi’den)

(2)Bihar ul Envar c2 sf 98, 49.hadis.İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’dan.

(3)Bihar ul Envar c4 sf 94,30.hadis.Tuhef ul Ukul’den naklederek.

(4)Bihar ul Envar c2 sf 94, “Mehasin ul Berqi”den.

(5)Bihar ul Envar c2 sf 94 31.hadis. “Basâir ud Derecât”tan.


Yine Ehli Beyt aleyhimusselam’dan ayrılan Seleme bin Kuheyl ve Hekim bin Uteybe hakkında şöyle buyurmuştur: “Siz ikiniz doğuya da gitseniz batıya da doğru olarak gördüğünüz herşey biz Ehli Beytten oralara ulaşmıştır.”(1)

Aynı manayı İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam,yanında Hasan Basri ‘den bahsedildiğinde buyurmuştur: “Hasan sağa sola ne kadar giderse gitsin Cebrail’in kendilerine nazil olduğu bu Ehli Beytten başka bir yerde doğru ilme asla ulaşamayacaktır.”(2)

Yine vasilerin efendisi Hz.Emirülmüminin aleyhisselam hutbelerinin bir bölümünde şöyle buyurmaktadır: “Ey halk!Fitnelerin başlamasının sebebi heva ve heveslere uyulması,

Allah’ın kitabına karşı çıkılarak bid’atle ortaya çıkan hükümlerdir.Bu sayede birileri birilerinin velayetine girer.Eğer batıl batıllığı ile kalsa,akıl sahiplerine gizli kalmaz.Eğer hakk,saf hakk olarak kalsa ihtilaf olmaz.

Biraz hakktan alıntı yapılıyor,biraz da batıldan.Bu ikisi birbirine karışıyor ve böylece şaytan kendi velilerine hakim oluyor.Yalnızca Allah’ın kendilerine teveccüh ettikleri kurtuluyor.”(3)

Öyleyse ey Ehli Beyt dostu!Gel hidayete ulaştıran o saf kaynaktan su içelim.Hakka ulaştıran o temiz sudan içelim.Suyuna pislikler ve mikroplar karışmış kuyuların suyunu bir kenara bırakalım.

İmamlarımızın sırdaşlarından olan Muhammed bin Ebu Umeyr hakkında Şeyh Keşşi (r.a.) “Rical” kitabında Fazl bin Şâzan’dan şu rivayeti nakleder:Babam, Ebu Umeyr’e şöyle sordu:Sen Ehli Beyt’e muhalif birçok alim gördün.

Niçin onlardan hiç ilim almadın veya hadis rivayet etmedin?Dedi ki:Ben onlardan çok rivayet işittim.Yalnız ben Ehli Beyt dostlarından birçoklarını gördüm ki onlar hem Ehli Beytin hem de muhaliflerinin hadislerini öğrenmiş ama hep birbirlerine karıştırıp muhaliflerin hadisini Ehli Beyt hadisi zannederek

(1)Usul ü Kâfi c1 sf 399. 3.hadis.

(2)Bihar ul Envar c2 sf 91,17.hadis. “Basâir ud Derecât”tan.

(3)Usul ü Kâfi c1 sf 54,1.hadis.


rivayet ediyorlar.Ben bu hataya düşmemek için onu bırakarak sadece Ehli Beyt hadisine yöneldim.”(1)

Bu yüzden imamlarımızın kendi şiilerine açık ve net bir çizgi çizdiklerini görüyoruz:Harun bin Hârice diyor ki: “İmam Caferi Sâdık aleyhisselama şöyle arzettim:

Biz,siz Ehli Beyte muhalif olanların hadisini dinleyip sonra da onların aleyhinde delil olarak kullanıyoruz.Buyurdu ki:Dinlemeyin onları(2) Allah onlara ve onların müşrik milletlerine lanet etsin.(3)

Çünkü Allah’ın koruması ve Ehli Beyt aleyhimusselam’ın teveccühleri olmazsa Ehli Beyte muhalif olanların sözlerini dinlemek ve onlardan dinî ilim öğrenmek şeytanın nefse nüfuz edebileceği geniş bir kapı oluverir.

Ehli Beyt dışındaki bütün dinî ilimler böyledir:Bazıları ya kendi görüşlerini öne sürer ve kendi fikrini ve reyini delil olarak kabul eder ve ondan daha üstün bir delil kabul etmez,ya diğer dinlerden ve fikirlerden görüşler alır ve yalnız onu doğru bilir,

ya da Ehli Beyte muhalif olanların görüşlerini ve hadislerini kabullenir ve onları kendi nefsine ve peşinden koşanlara empoze eder.Ehli Beyt imamları bizi bütün bu tehlikelere karşı uyarmıştır.İşte İmam Cafer-i Sâdık aleyhisselam’ın hadisi şerifine göre alimler ve onların durumu ve sonlarının nereye gidecekleri:

1. Alimlerden bazıları ilmini saklar ve kimsenin ondan faydalanmasını istemez.Bunlar cehennemin birinci kısmındadırlar.

2. Alimlerin bazılarına nasihat edildiğinde yüzünü ekşitir ve kendisi nasihat ettiğinde ise hiddetli davranır.Bunlar cehennemin ikinci katındadırlar.

3. Alimlerden bazıları ilmini sadece zenginler ve varlıklılara

(1) İhtiyar u Marifet ir Ricâl sf 590,591. 1105.hadis.

(2) İmam aleyhisselamın bu engellemesi süreklilik arzetmez.O bu sözü sapık fikirlerin Ehli Beyt dostlarının arasında yayılmaması için buyurmuştur.Aksi halde birtakım rivayetlerde de asıl alim diğer ilimlerle Ehli Beyt ilmini birleştirenler olarak tanımlanmıştır.

Hakeza bidat halinde alimin ilmini ortaya çıkarması emrolunmuştur.Doğal alarak diğer batıl görüşleri bilmeyen onlar hakkında hüküm veremez.Yine ilim müminin yitik malıdır.Nerede bulursa almalıdır gibi rivayetler de vardır.Yalnız şunu bilmek gerekir ki tüm bunlar zaruret durumları için gereklidir.

(3) Serair(İbni İdris el Hilli) sf 475,Evalim,Bihar ul Envar.

satmak ister ve onun fakirler nezdinde bir yeri olmadığını zanneder.Bunlar da cehennemin üçüncü katındadırlar.

4. Alimlerden bazıları ise zorbaların ve zalim sultanların yanında yer alırlar.Eğer onlara zalimlerin ve zorbaların hakkında birşey söylenirse gazaplanırlar.Bunlar da cehennemin dördüncü kısmındadırlar.

5. Alimlerin bir kısmı kendisini daha bilgili göstermek için yahudi ve hrıstiyanlardan ilim taleb eder.Bu da cehennemin beşinci katındadır.

6. Alimlerin bir kısmı kendisini fetva makamı olarak görür ve bana sorun,der.Belki de verdiği cevbın tek bir harfi dahi doğru değildir.Allah kendini zora sokanları sevmez.O da cehennemin altıncı katındadır.

7. Alimlerin bir kısmı ise ilmini riya ve ikiyüzlülük aracıolarak karar kılar.Bu da cehennemin yedinci katında ve en dibindedir.(1)

Özellikle beşinci kısıma bakar mısın?Bir de altıncı ve yedinci kısıma.Onların yollarının sonu cehennemdir.Çünkü bunlar Allahın kullar için tayin ettiği sıratı mustakime bağlanmamışlardır.O sıratı Mufazzal bin Ömer (r.a) İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a sormuştur:

“Sıratın ne olduğunu İmam Caferi Sadık aleyhisselama sorduğumda buyurdu ki :Allah azze ve celleyi tanımaya giden yoldur.Bu yol iki tanedir: Birisi dünyadaki yoldur,diğeri ise ahiretteki yol.

Dünyadaki yol itaat edilmesi farz olan imamdır.Herkim dünyada onu tanır ve onun hidayetine iktida ederse ahiretteki cehennem üzerindeki sırattan geçer.Her kim de onu dünyada tanımazsa ahiretteki sıratta ayakları titreyecek ve cehennem ateşine düşecek.”(2)

Hadislerin buyurduğuna göre sıratın özelliği nedir:Kıldan daha ince veya kılıçtan daha keskin.Bu hadisler masum aleyhisselam karşısındaki görevlerin ne kadar dakik olması gerektiğine işaret eder.

Çünkü insan birçok defalar etrafında gerçekleşen bir takım olaylardan ve kendi makamına olan düşkünlüğünden veya dünyaya olan meylinden dolayı gaflete düşmekte ve masum

(1) El Hisâl (Şeyh Sadûk) c2 sf 352 ve 353.33.hadis

(2) Maanil Ahbar sf 32, 1.hadis.

imamından ve onun nurlu yolundan yavaş yavaş uzaklaşmaktadır. Daha sonra şeytan devreye girmekte ve yavaş yavaş süslü kelimelerle ve batıl görüşlerle onun yoluna set çekmektedir.Allah göstermesin artık Resulullah’ın ümmetini uyardığı konumlara düşmektedir.

Örneğin Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem İbni Mes’ud’a vasiyetinde kendisinden sonra gelecek olan kavimleri bakın nasıl tanımlıyor: “Ey İbni Mes’ud!Onların alim ve fakihleri hain ve facirdirler.

Bil ki onlar bu halkın en şirretli olanlarıdır.Aynı şekilde onların kapısına gelen ve onlardan ilim öğrenen ve onları seven ve onlarla oturup meşveret edenler de.Halkın en alçaklarıdırlar ve cehenneme gideceklerdir.“Sağırdırlar,dilsizdirler,kördürler.Onlar asla dönmezler.”(1)

“Onları kıyamet günü kör,sağır ve dilsiz olarak yüzüstü haşredeceğiz. Onların yeri cehennemdir.Onların ateşi söndükçe sürekli arttıracağız.”(2)

“Derileri yandıkça azabı tatmaları için yeni derilerle değiştireceğiz.”(3)

“ Cehenneme atıldıklarında onun feryadını işitecekler alevlenerek. Neredeyse göz gözü görmüyor.”(4) “Oradan her ne kadar dışarı çıkmak ve onun acısından kurtulmak isteseler de geri döndürülecekler.Yakıcı azabı tadın.”(5) “Onların orada acı feryadı vardır.Onlar orada hiçbir şeyi duymazlar.”(6)

Ey İbni Mes’ud!Onlar benim dinimden,sünnetimden,yolumdan ve şeriatımdan olduklarını iddia ederler.Halbuki onlar benden berî(uzak)tır, bende onlardan uzağım.EyİbniMes’ud!Onlarla bir yerde oturma,onlarla çarşıda alışveriş yapma.Onlara yol gösterme,

(1) Mübarek “Bakara”suresi 18.ayeti şerife.

(2) Mübarek “İsra” suresi 97. ayeti şerife.

(3) Mübarek “Nisa “suresi 56.ayeti şerife.

(1) Mübarek “Mülk” suresi 7 ve 8.ayeti şerifeler.

(2) Mübarek “Hacc” suresi 22.ayeti şerife.

(3) Mübarek “Enbiya” suresi 100. ayeti şerife.

onlara bir içim su dahi verme.Allah buyuruyorki: “Her kim dünya hayatını ve onun ziynetini isterseonunkarşılığını veririz ve onun zahmeti hiç boşa gitmez.”(1)

Yine buyuruyor ki : “Herkim dünya malı istiyorsa ona veririz.Ama ona ahirette hiç bir nasip yoktur.”(2)

Ey İbni Mes’ud!Ümmetim o alimler yüzünden birbiriyle düşman olacak ve aralarına nifak tohumları ekilecek.Onlar dünyada ümmetim içinde en alçak olanlardır.

Beni hakk üzere gönderen Allah’a andolsun ki Allah onları bozguna uğratacak ve onları maymun ve domuz şekline çevirecek . Sonra Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ağladı ve onun ağlamasıyla biz de ağladık.Niçin ağladığını sorduğumuzda, şakilere rahmet olarak ağladım.Allah buyuruyor ki:

“Onları panik halinde bir görseydin,o anda çok yakın bir yerden cezalandırılacaklar.” (3) Yani alimler ve fakihler.(4)

Ey muhip!Allah seni onların elinden Hz.Ali’nin velayetine sarılmakla İmamı Zaman aleyhisselam’ın lütfu ile korusun!O imamın ki sen onu unutsan dahi o seni asla unutmaz.O ,Şeyh Müfid(r.a.)’e yazdığı mektubunda şiilerine ve dostlarına şöyle hitap ediyor: “Biz sizi asla ihmal etmiyor ve sizleri asla unutmuyoruz.”(5)

“Allahım!Gaybetinin uzun olması ve onun haberlerinin bize ulaşmamasından dolayı ona olan yakinimizi alma.Onu bize unutturma ve onu beklemeyi hatırlat.Ona iman etmeyi ve onun zuhuruna yakin etmeyi ve ona dua etmeyi ve ona salâvat göndermeyi de....”(6)

Evet...Ey Muhip!İmamlarımız ister fert olsun ister toplum,bütün şiilerin bu gibi tehlikelere karşı uyarıyor ve gizli kalmış birçok hakikatı açıklıyor.İşte imamımız Hasanı Askeri aleyhisselam dedesi İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’dan rivayet ettiği hadiste bakın ne buyuruyor: “...Alimlerden

(1) Mübarek “Hud”suresi 15.ayeti şerife.

(2) Mübarek “Şura” suresi 20.ayeti şerife.

(3) Mübarek “Sebe’” suresi 51. ayeti şerife.

(4) Mekarim ul Ahlak sf 450 ve 451.

(5) El İhticac c2 sf 497.

(6) Mefatih ul Cinan sf 589, Gaybet zamanındaki dua.

bazıları bize kin güderler ama bize açık düşmanlık edemediklerinden dolayı bizim ilimlerimizden bir kısmını öğrenir ve şiilerimizin yanında sözlerimizi değiştirir ve düşmanımızın yanında bizim makamımızı küçük düşürürler.

Sonra da o ilimlere bizim asla kabul etmediğimiz birçok yalan ve uyduruk sözler eklerler ve bizim zayıf şiilerimiz de biz Ehli Beytin ilmi diye o sözleri kabul ederler.Onlar sapıktırlar ve başkalarını da sapıttırırlar.

Onlar şiilerimize ,Hz.Hüseyn ve ashabını öldüren lanetî Yezid’in ordusundan daha zararlıdırlar.Yezidin ordusu canlara ve mallara zarar veriyorlardı. Kötü alimler ise bizi kabullenmiş ve düşmanımızdan uzak görünerek zayıf şiilerimizin kalbine şüphe ve tereddüt sokarlar.Onların sapmasına ve hakka ulaşmasına engel olurlar...”(1)

O hazretin özellikle şu sözüne dikkat et: “ bizim ilimlerimizden bir kısmını öğrenir ve şiilerimizin yanında sözlerimizi değiştirir” O hazret yine buyuruyor ki:

“ bizim zayıf şiilerimiz de biz Ehli Beytin ilmi diye o sözleri kabul ederler.”Yani onların yalan ve iftiralarını kabul ederler.Çünkü o tip alimler Ehli Beyt aleyhimusselam’ın yolundan gittiklerini iddia eder ve zayıf şiiler de o sözleri kabul ederler.

Zayıf şiiler diye buyuruyor,her şii değil. Çünkü gerçekten Ehli Beyte teslim olanlarda marifet ve keskin anlayış vardır.Zayıf olanlar ise esen rüzgarla hareket eder ve söylenen her uyduruk söze boyun eyerler.

Onun için İmam Hasanı Askeri aleyhisselam alimlerle ilgili hadisinin başında şöyle buyuruyor: “Aynı şekilde ümmetimizden olan avam halk açık fısk ve dünya malına ve haramlara meyil ve asabiyet görürse ve onların ıslah edilmeli insanları felakete götürdüğünü,değersiz adamlara değer verdiğini görürse ve buna rağmen o alimlere uyarlarsa tıpkı Allahın Kur’an’da kınadığı fasık alimlere uyan yahudilere benzerler.

Ama eğer fakihlerden nefsini koruyan, dinini iyi muhafaza eden,heva ve hevesine uymayan ve mevlası olan imamının emirlerine uyan fakihe taklit etmelidir.Bu ise şii fakihlerin bir kısmında vardır,hepsinde değil...”Dikkat et! İmamın makbul ve razı olduğu fakihin vasıflarını saydıktan

--------------------------------------------------

Avâlim ulUlûmc1sf406.BiharulEnvar,İhticac,TefsiriİmamHasanı Askeri

sonra ne buyuruyor:Bu ise şii fakihlerin bir kısmında vardır, hepsinde değil...” Halkın fakih diye adlandırdığı herkesten razı değildir Ehli Beyt.Belki de bu çok müşkül bir iştir diyeceksin ama imam aleyhisselam hadisinin son kısmında bak ne buyuruyor:

“Ama Allah o halk kitlesinin içinde kalbi pâk olanları ve imamına bağlı olanları bilir ve onları bu gibi gizli kafirlerin eline bırakmaz.Allah ona doruyu gösterecek bir mümini vesile kılar.Böylece onun sözünü kabul etmesini sağlar ve dünya ve ahiret hayırını onua bahşeder.Sapıttırdığını da dünyada lanet ahirette de azap ile cezalandırır.”

O hazretin şu sözüne dikkat et: kalbi pâk olanları ve imamına bağlı olanları bilir”Sapan ve sapıtan fakih hakkında ise şöyle buyuruyor: ve onları bu gibi gizli kafirlerin eline bırakmaz.

Allah bizleri ve sizi şeytanın helak edici tuzaklarından korusun!Bizleri ilmi kimden öğrenelim diye soran halkın cevabında İmam Ali Naki aleyhisselamın buyurduklarına sarılmaya muvaffat etsin: “Sizin dediklerinizi anladım.

Gidin ve dininizi bizim sevgimizde metîn olan ve velayetimizde önde olandan öğrenin.Bu ikisi sizin için yeterli olacaktır inşaallah!”(1)

İmamımız Hasan-ı Askeri aleyhisselam da babasının buyurdukları çerçevesinde şöyle buyuruyor: “Eğer Mehdi aleyhisselam’ın gaybetinden sonra halkı ona davet eden ve ona yönlendiren ve Allahın delilleri ile onun dinini savunan ve zayıf kulları İblis ve onun askerlerinden ve tuzaklarından ve Ehli Beyt düşmanlarından koruyan alimler olmasaydı,

birtek fert dahi kalmaz, herkes Allahın dininden çıkardı.Ama o alimler tıpkı geminin kaptanının dümeni tuttuğu gibi zayıf şiilerimizin kalbini korumuştur.Allah katında en üstün olanlar da onlardır.”(2)

Bu gibi alimleri tanımak için İmamımız Câferi Sadık aleyhisselam bakın bize hangi ölçüyü tavsiye ediyor: “Şiilerimizin bizim yanımızdaki değerini bizim rivayetlerimizi nakledip anlamalarıyla bilin.”(3)

(1) Rical-i Keşşi sf 5.

(2) Bihar ul Envar c2 sf 6 12.hadis. “El İhticac”dan.

(3) Gaybet-i Şeyh Nu’manî (r.a.) sf 22.

Demek ki onların görüşünün kaynağı mutlaka masum Ehli Beytten kaynaklanmalıdır.Rabbimin salâtı onlara olsun.Onun için İmam Caferi Sâdık aleyhisselam rivayette buyuruyorki:

“Şiilerimiz değerini bizden iyi naklettikleri rivayetlere göre bilin.Biz fakih olanı rivayet nakletmediği sürece fakih saymayız.Dediler ki:Her mümin hadis nakleder?Buyurdu ki :Hadis nakleden onu anlayanlardır.”(1)

Aynı bu manayı büyük Ehli Beyt fakihi Seyyid Muhammed Cevad âmuli (r.a.) fetva makamları ve müçtehidlerin şartları ile ilgili olarak meşhur “Miftah ul Keramet” adlı kitabının şer’i hakimin şartları bölümünde şöyle buyuruyor:

“...Tüm bunlarla birlikte asıl kilit nokta-ki yalnızca Allah’ın lütfu ile ele geçer ve birçok ilahi gayret sarfetmek gerekir, ihlas ve sefa lazımdır-herşeyden kopup Allah’a yönelmek ve onunla bizzat münacat etmek gerekir.Hadiste de buyuruyorlar ki:

Her halükârda rabbinden delili olmayan ve kalbinin sefası ve amelinin ihlası ile Allah’tan yardım istemeyen fetva veremez.”Yine buyuruyorlar ki:Kendi zamanında yaşayan insanlar içinde peygambere ve onun vasisine en çok uyan şahıs olmayan ,helal ve haram konusunda fetva veremez...”(2)

*** *** ***

(1) Ricali Keşşi sf 3 ,2.hadis.

(2) Miftah ul Kerame fi Şerhi Kavâid il Allame. C10 sf 17.


NASİHAT. ÖNCE KENDİ NEFSİME, SONRA KARDEŞLERİME:

Bir : İmamlarımızın vasiyetinden: “İlminden yararlanmayandan ilim öğrenme. Onun ilminin ona faydası yoksa sana da faydası olmaz.”(1)

*** *** ***

İki : İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki : “ Alimin dünyaya yöneldiğini gördüğünüzde onu dininizden dolayı suçlayın.Herkes sevdiği ile birlikte olur.”(2)
*** *** ***

Üç: İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki : “Bu dine şahıs hatırına giren bu dinden yine şahıs hatırına çıkar tıpkı girdiği gibi.Ama dine kitap ve sünnetle girenin dağlar yok olsa da dini yok olmaz.”(3)

*** *** ***

Dört: Seher dualarında şöyle buyurmuşlardır: “Allahım!Bana olgun akıl,parlak azim,güçlü zihin,zeki kalp,çok ilim,faydalı edebi rızık olarak bağışla.Hepsini benim lehimde ver benim zararıma değil.Bi rahmetike ya erhamerrahimin”(4)

*** *** ***

(1) Bihar ul Envar c2 sf 99 53.hadis

(2) Bihar ul Envar c2 sf 107 7.hadis.

(3) Bihar ul Envar c2 sf 105 67.hadis.

(4) Misbah-ul Kef’emi .Hz.Ali’den nakledilen istiğfar duası.

BİRİNCİ VAKFE

MASUMLARIN NURLU HADİSLERİNDEN BİR DEMET

Aziz Ehli Beyt dostu! Hz.Ali’nin de buyurduğu gibi kalplerimiz bir kap gibidir ve en hayırlı kalp dolu olan kalptir.Öyleyse biz de nur,temizlik,kutsallık ve rahmet ırmaklarından akan suyla kalbimizi ve vicdanımızı yıkayalım.

O ırmaklar Muhammed ve Âl-i Muhammed aleyhimusselamın nurlu sözleridir ki onunla yüreğimizi serinletelim ve hakkın yolunu ve doğruluğu onunla görelim.Kalbe en hoş gelen söz ,sevdiğinin sözü değil midir?!

Gel benimle de bakalım Aliyyen Veliyyullah hakkında Ehli Beyt neler buyurmuşlar:

ALİYYEN VELİYYULLAH BÜTÜN VARLIKLARLA BİRLİKTE

BİR: MUKADDES İLAHİ ARŞTA:

A. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu ki: “Miraç gecesi arşın direklerine şöyle yazdığını gördüm:Ben Allahım!Benden başka ilah yoktur.Adn cennetini kendi kudretim ile yarattım.Muhammed halkın içindeki şeçtiğim en üstün insandır.Onu Ali ile onayladım ve ona Ali ile yardım ettim.”(1)

B. Esbağ bin Nebâte diyor ki: “Yüce rabbinin ismini zikret.”(2)ayetini Hz.Ali aleyhisselama sorduğumda şöyle buyurdu:Allah yeri ve gökleri yaratmadan iki bin yıl önce arşın direklerine şöyle yazıyordu:

Allah’tan başka ilah yoktur onun ortağı yoktur.Muhammed onun kulu ve resulüdür. Bu ikisine şehadet verin.Ve Ali ,Muhammed’in vasisidir.Allahın selamı o ikisine olsun.”(3)

C. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu ki: “Allah, Adem’i yarattığında onu karşısına aldı ve

-------------------------------------

(1) Bihar ul Envar c 27 sf 2 ,4.hadis. “Emali-i Şeyh Sadûk”

(2) Mübarek “Â’lâ” suresi 1. ayeti şerife.

(3) Bihar ul Envar c 27 sf 5, 9.hadis. “Ali bin İbrahim tefsirinden

Adem hapşırdı,Allah da kandisine hamd etmesini ona ilham etti.Allah buyurdu ki :Ey Adem!Bana hamd ettin.İzzet ve celalime andolsun ki eğer âhir zamanda yaratacağım iki kişi olmasaydı seni yaratmazdım.Adem şöyle arzetti:Allahım!

Onların senin yanındaki makamlarına and ederim onların ismi nedir?Buyurudu ki:Arşa doğru bak!Adem orada nurdan iki yazı gördü:Birincisi ;Allahtan başka ilah yoktur,Muhammed rahmet peygamberidir,Ali cennetin anahtarıdır.İkinci yazı:O ikisinin velayetini kabul edene rahmet, o ikisine düşmanlık edene azabı farz kıldım.”(1)

D.İmam Caferi Sadık aleyhisselam buyurdu ki: Celil olan rabbin hattı ile arşın etrafına şöyle yazar:Allah’tan başka ilah yoktur,Muhammed onun resulüdür,Ali müminlerin emîridir.(2)

TENBİH:

Rivayet ettiğim ve ilerde de konularla ilgili nakledeceğim rivayetlerin sayısı gerçekten çok fazla olup sadece örnekler arzediyorum.Bu konularda Ehli Sünnetten de birçok rivayeti dördüncü babda nakledeceğim.
*** *** ***
İKİ: CENNETTE:

A. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu ki: “Allah gökleri ve yeri yaratmadan ikibin yıl önce cennetin kapısına şöyle yazıyordu:Allahtan başka ilah yoktur,Muhammed onun resulüdür,Ali Resulullah’ın kardeşidir.”(3)

B. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu ki: “Miraç gecesi cennetin ve cehennemin bana gösterilmesi emrolundu.Cenneti ve renkli nimetlerini,cehennemi ve azabını gördüm.Cennetin sekiz kapısına da şöyle yazıyordu:Lâ ilahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyen Veliyyullah .(4)

C. İmam Rıza aleyhisselam’ın kızı Fâtıma ;İmam Musa

(1) Bihar ul Envar c 27 sf 6 ,12.hadis “Kısas ul Enbiya”dan.

(2) Bihar ul Envar c 27 sf 11, 27.hadis.

(3) Bihar ul Envar c 27 sf 2, 2.hadis. Emali ve Hisâl.

(4) Bihar ul Envar c 27 sf 11, 24.hadis.


el Kâzım aleyhisselam’ın kızları Fâtıma,Zeyneb ve Ümmü Külsüm’den,onlar İmam Caferi Sâdık aleyhiselam’ın kızı Fâtıma’dan,o İmam Muhammed Bâkır’ın kızı Fatıma’dan,

o İmam Zeynelâbidin’in kızı Fâtıma’dan,o Hz.Hüseynin kızları Sekine ve Fâtıma’dan,onlar Hz.Ali’nin kızı Ümmü Külsüm’den,o da Hz.Fâtıma selamullahi aleyhâ’dan rivayet ederler ki Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem şöyle buyurdu:

“Miraç gecesi cennete girdiğimde beyaz incilerle kaplı bir saray gördüm.Kapısı inci ve yakutlarla kaplıydı.Üzerinde de bir örtü vardı.Örtüyü kaldırıp başımı kaldırdığımda üzerine şöyle yazıyordu:Allah’tan başka ilah yoktur.Muhammed onun resulüdür.

Ali halkın velisidir.Örtünün üzerine de şöyle yazıyordu:Ali gibi birinin şiilerine ne mutlu!İçine girdiğimde kırmızı akikten kaplı bir saray daha vardı.

Onun kapısı yeşil zümrütlerle kaplı gümüştendi ve üzerinde bir örtü vardı.Örtüyü kaldırdığımda kapının üzeridnde şöyle yazıyordu: Muhammed Allah’ın resulüdür.Ali,Mustafa’nın vasisidir.Örtünün üzerine de şöyle yazıyordu:Ali’nin şiilerini temiz viladetlerinden dolayı müjdele!

O kapıdan da içeri girdiğimde yeşil zümrütlerle kaplı bir saray daha gördüm.O güne kadar ondan daha güzelini görmemiştim.Kapısı kırmızı yakutlar ve beyaz incilerle kaplıydı.Üzerindeki örtüye baktım,

şöyle yazıyordu:Kurtulanlar,Ali’nin şiileridir.Dedim ki:Ey Cebrail!Bu makam kime mahsustur?Dedi ki:YaMuhammed!Amcanın oğlu ve senin vasin Ali bin Ebu Talib içindir.

Halkın tümü kıyamet günü yalın ayak ve çıplak olarak haşredilecek yalnız Ali’nin taraftarları dışında.Halk analarının adıyla çağırılır ama Ali’nin taraftarları ise babalarının adıyla çağrılacak.Dedim ki:Habibim Cebrail!Neden böyle olacak? Dedi ki:Onlar Ali’yi sevdiklerinden dolayı mayaları temizdir.” (1)


ÜÇ: MELEKLERİN KANATLARINDA:

A. Emirülmüminin aleyhisselam rivayet eder ki Resulullah

(1) Bihar ul Envar c68 ,sf 76 ve 77.136.hadis.Fatımalar silsilesi adıyla meşhur bu hadisi teberrük ünvanıyla senedi ile birlikte naklettik.

sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu ki:Cebrail kanatlarını açarak yanıma geldiğinde kanatlarına şöyle yazdığını gördüm:Lailahe illallah, Muhammed peygamberdir.Diğerine ise şöyle yazıyordu: Lailahe illallah, Ali vasidir.”(1)

B. İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’dan rivayet edildiğine göre Mahmud ismindeki göğün en yüce meleklerinden birinin sırtına şöyle yazıyordu: “Allah’tan başka ilah yoktur.Muhammed onun peygamberidir.

Ali en büyük sıddıktır.”Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem ona bu yazının sırtında ne zamandan beri yazılı olduğunu sorduğunda şöyle arzetti:Allah,senin baban Ademi yaratmadan oniki bin yıl önce.”(2)

DÖRT: GÖKYÜZÜNE,ONUN KAPILARINA , NUR PERDELERİNE;

A. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu ki:Göğün yedinci katına miraca çıktığımda onun kapılarına şöyle yazıyordu:Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Emirülmüminin.Nur perdesine gittiğimde onun üzerine de şöyle yazıyordu:

Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Emirülmüminin.Arşın direklerinden her birine de aynı yazı yazıyordu: Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Emirülmüminin.(3)

BEŞ: MÜBAREK İLAHİ BAYRAĞA;

A. Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem, Ebu Dücâne el Ensari ile konuşmasında şöyle buyurdu:Ey Ebu Dücane!Biliyormusun Allah gökleri ve yeri yaratmadan ikibin yıl önce nurdan bir bayrak ve nurdan bir direk yarattı?

Onların üzerine şöyle yazıyordu:Allahtan başka ilah yoktur.Muhammed onun resulüdür.Ehli Beyt halkın en hayırlısıdır. Bayrağın sahibi Ali halkın imamıdır...”(4)

ALTI: ALİ’NİN NURLU TACINA;

İmam Caferi Sâdık aleyhisselam Resulullah sallallahu aleyhi

(1)Bihar ul Envar c 27 sf 9.19.hadis. “Keşf ul Gumme”den.

(2)Bihar ul Envar c 27 sf 11. 25.hadisi şerif.

(3)Bihar ul Envar c 26 sf 318,87.hadisi şeriften.

ve âlihi ve sellem ile Hz.Ali aleyhisselam’ın konuşmasını rivayet ediyor: Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu ki: Kıyamet günü sana nurdan bir örtü ve nurdan bir taç getirilecek.Onun dört direği var herbirinin üzerinde şu üç satır yazılıdır:Lailahe illallah,

Muhammeden Resulullah,Aliyyen Veliyyullah.Sonra keramet kürsüsü sana verilecek ve cennet ile cehennemin anahtarları sana teslim edilecek.Bütün insanlar bir safta toplanacak ve şiilerin cennete ,düşmanların da cehenneme sevk edilecek.Sen cenneti ve ateşi bölensin.Sen o gün Allah’ın emînisin.”(1)

Bu rivayet ettiğimiz hadisler sadece denizden bir damla niteliği taşır.Ehli Sünnet kitaplarında bu gibi hadislerin bizim kaynaklarımızdan daha fazla olduğunu söylersem şaşırma.

Hatta büyük alimlerimiz bu hadislerin bizim kitaplarımızdan bazen zayi olduğu kanısına vararak onların kaynaklarından daha fazla hadis rivayet edereler. İçinde bu gibi faziletlerin yazılı olduğu ve maalesef kitap hazinelerinde saklı binlerce el yazması kitap basımı engellenir vaziyette beklemektedir.

YEDİ: SİDRET UL MUNTEHA(ALLAHA EN YAKIN MAKAM);

Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu ki:Sidret ul Münteha’ya vardığımda oraya şöyle yazıyordu;Ben Allah’ım benden başka ilah yoktur.Ben tekim.Muhammed halkın içinden seçtiğimdir.Onu veziri Ali ile onaylayıp ona yardım ettim...”(2)

İşte böyle ey aziz!Allah’ın yarattığı herşeyin üzerine Aliyyen Veliyyullah yazıyor.Hz.Ali aleyhisselam’dan rivayet edilen şu hadisi şerifte de buna işaret ediliyor: “...Tâhâ ve Yasin ailesi Ehli Beyt!Allahın ilk ve son insanlara hücceti.

Onların ismi taşlara,ağaçların yapraklarına,kuşların kanatlarına,cennet ve cehennemin kapılarına,arşa ve feleklere,meleklerin kanatlarına,Allahın hicaplarına,izzet ve cemalin nurlarına yazılıdır.Kuşlar onların ismiyle tesbih eder,denizlerdeki balıklar onların taraftarları için Allah’a istiğfar eder. Allah

(1) Meşarik ul Envar sf 181.

(2) Meşarik ul Envar sf 119.

yarattığı her varlıktan kendi tevhidi ve onların velayeti ve onların düşmanlarından beraat üzerine ikrar almıştır.Arşın üzerine şu üç cümle yazılmayana dek yerine oturamamıştır:Lailahe illallah Muhammeden Rusulullah,Aliyyen Veliyyullah!”(1)

Aliyyen Veliyyullah ile ilgili olarak meşhur bir hadisi nakleden Kasım ,şöyle diyor: İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a şöyle arzettim: Halk şöyle bir rivayet naklediyor:Peygamber miraca çıktığında arşta şöyle yazılı olduğunu görmüş:Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah.Ebu Bekir Sıddık! İmam Caferi Sadık aleyhisselam buyurdu ki:

Fesübhanallah! Sonunda herşeyle birlikte bunu da mı değiştirdiler?Dedim ki;Evet!Buyurdu ki:Allah arşı yarattığı zaman üzerine şöyle yazdı:Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Emirülmüminin.Allah suyu yarattığında onun mecrasına şöyle yazdı:

Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah, Aliyyün Emirülmüminin. Allah kürsüyü yarattığında onun direklerine şöyle yazdı: Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah, Aliyyün Emirülmüminin.

Allah levhayı yarattığında üzerine şöyle yazdı: Lailahe illallah, Muhammedün Resulullah, Aliyyün Emirülmüminin. Allah İsrafili yarattığında alnına şöyle yazdı: Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah, Aliyyün Emirülmüminin.

Allah Cebraili yarattığında kanatlarına şöyle yazdı: Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Emirülmüminin. Allah gökleri yarattığında onun etrafına şöyle yazdı: Lailahe illallah,

Muhammedün Resulullah,Aliyyün Emirülmüminin. Allah yerleri yarattığında onun katlarına şöyle yazdı: Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Emirülmüminin.

Allah dağları yarattığında onun zirvelerine şöyle yazdı: Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Emirülmüminin.Allah güneşi yarattığında üzerine şöyle yazdı: Lailaheillallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Emirülmüminin. Allah ayı yarattığında üzerine şöyle yazdı: Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün

(1) Meşarik ul Envar sf 118. Tarık bin Şehab hadisinden.


Emirülmüminin. İşte o ayın üzerinde gördüğünüz siyahlıklar da odur.İçinizden herkim Lailahe illallah, Muhammedün Resulullah derse , mutlaka Aliyyün Emirülmüminin de demelidir.”(1)

2
Ali'yen Veli'yullah Ali'yen Veli'yullah




SERİ İŞARETLER:

1.Aliyyen Veliyyullah’ın bütün varlıklarla birlikte olduğunu açıkça ifade eden bu hadisi şerifin tevzih veya açıklamaya gerek olmadığı kanısındayım.Önceki rivayetlerin içerdiği bütün manalar bu hadiste açıkça mevcuttur.

2. Ezan ,kamet ve diğer tüm durumlarda diğer iki şehadetten sonra Aliyyen Veliyyullah’ın da söylenmesinin en azından müstehap olduğuna hadisin son kısmı açıkça delalet ediyor.

3. Hadisi şerif felsefi bir gerçeği de tesbit etmektedir.O da tekvin ile teşri aleminin nasıl da birbiriyle uyum içinde olduğu gerçeğidir.Bu çok önemli konulardan biri olmasına rağmen bizim konumuzun dışındadır ve ben sadece kısa bir işaret ettim.

4. Bazıları bu yazının nasıl yazılı olduğunu soruyorlar.Cevabı Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in Adem aleyhisselam ile ilgili şu hadisinde beyan edilmiştir:

Adem dedi ki:Gökyüzünde gördüğüm bütün parçalarda hep Lailahe illallah yazılıydı.Lailahe illallah yazılı her yerde onun yanında yazı olarak değil yaratılış olarak Muhammedün Resulullah yazılıydı. Muhammedün Resulullah yazılı her yerde Ali Allah’ın seçtiği en hayırlı insandır yazılıydı...”(2)

Hadisin şu bölümüne dikkat et: “ yazı olarak değil yaratılış olarak” yani tekvîni ve yaratılış yazısıdır.Tüm varlıkların fıtratında ve özünde yazılı olan bir yazı.İmamımız Caferi Sadık aleyhisselam’ın şu hadisi şerifinde nakledilen fıtrat:

“Abdurrahman bin Kesir diyor ki: “Allah’ın fıtratı ki halkı o fıtrat üzerine yaratmıştır.”(3) ayetini İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a sordum. Şöyle buyurdu: Tevhid ve Muhammedün Resulullah,Aliyyün Emirül müminin aleyhisselam.”(4)

(1) El İhticac (Tebersi) c1 sf 158.

(2) Bihar ul Envar c 26 sf 315, 77.hadisi şerif.Uzunca bir hadistir.

(3)Mübarek “Rum”suresi 30.ayeti şerife.

(4) Tevhid –i Sadûk sf 329, 7.hadisi şerif.


Bundan sonra hiçbir şüphe ve tereddüt olmaz ama ben yine de şairin şu sözünü tekrar ediyorum:

Onu ancak ondan olanlar bilir,

Diğerleri onu hep inkar eder.

ALİYYEN VELİYYULLAH VE BÜTÜN MELEKLER,PEYGAMBERLER,İNSANLAR VE VARLIKLARDAN İKRAR VE AHİT ALINMASI

1.ALİYYEN VELİYYULLAH VE PEYGAMBERLERİN İKRARI:

“Rabbin Adem oğullarından ahit aldığı zaman...”(1) ayeti hakkında İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki:Bu ahit Allahın rabbliği,Resulünün peygamberliği ve Hz.Ali ile imamların imameti içindi.

Buyurduki:Ben sizin rabbiniz değil miyim?Muhammed peygamberiniz,Ali imamınız ve hâdi imamlar imamınız değil mi?Dediler ki :Evet!Allah buyurdu ki: “Kıyamet günü demiyesiniz.”(2) “Biz bundan gafil idik” (3) Kendilerinden bu ahde ilk önce ikrar alınanlar peygamberlerdi...”(4)

2.ALİYYEN VELİYYULLAHA MELEKLERİN İKRARI:

Bukeyr bin A’yan diyor ki: İmam Caferi Sâdık aleyhisselam bana şöyle buyurdu:Biliyor musun Hacer ul Esved neydi?Hayır dediğimde şöyle buyurdu:Allah katındaki meleklerin en büyüklerindendi.

Allah meleklerden ahit aldığında ona ilk önce ikrar ve iman eden melek oydu.Allah onu emin karar kıldı ve misakı ona verdi.Halk her defasında Allah’ın kandilerinden aldığı o ahti yenilemekle görevlendirildi.(5).....

Sonra o hazret buyuruyor ki:Allah o ahti sadece ona teslim etti diğer meleklere değil.Çünkü Allah azze ve celle meleklerden kendi rabbliği,Muhammed sallalllahu aleyhi ve alihi ve sellem’in peygamberliği ve Hz.Ali’nin vasiliğine dair onlardan ikrar isterken tüm melekler duraksadı ve onların içinde ilk önce bu

(1) (2) (3) Mübarek “A’raf” suresi 172.ayeti şerife.

(4) Bihar ul Envar c15 sf 17 ,25.hadisten.

(5) Vacib ve sünnet tavaflarda hacer ul Esved’e el sürülmesi ameline işarettir.Orada şunu söylemek sünnettir: “Emanetimi eda ettim ve ahdime vefa ettim.Benim ettiğim vefaya şahitlik edesin diye...”Bkz.Fıkıh kitaplarına.

melek ikrar etti.Meleklerin içinde Muhammed ve Âl-i Muhammed’i o melekten daha çok seven yoktu.Onun için Allah bu meleğe o misaükı teslim etti.Kıyamet günü o konuşan dil ve bakan gözü ile gelecek ve o mekana gelip misaka uyanlara şahitlik edecek.”(1)

MÜLAHAZA:Bu konuda hadisler o kadar mütevatirdir ki İlel uş Şerayi’ ve Vesail uş Şia kitaplarına müracaat edilebilir.

3.ALİYYEN VELİYYULLAH VE BÜTÜN İNSANLAR:

“ Ve Rabbin Adem oğullarından onun sırtından ahit aldı ve onları kendisine dair şahit tuttu ki ben sizin rabbiniz değilmiyim?” ayeti hakkında İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki:

Allah kıyamete kadar gelecek olan insanları Adem’in sırtından zerreler gibi çıkardı ve kandisini onlara tanıttı.Eğer böyle olmasaydı kimse rabbini tanıyamazdı. Dedi ki:Ben sizin rabbiniz değil miyim?Dediler ki:Evet!Ve Muhammed Allah’ın Resulüdür ve Ali müminlerin emiridir.”(2)

4.ALİYYEN VELİYYULLAH VE BÜTÜN VARLIKLAR:

İmam Caferi Sâdık aleyhisselam babasından o da dedesinden rivayet ederler ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu:Bir peygamberin ölümü yaklaştığında Allah ona kendi yakınları içinde en üstün olana vasiyet etmesini emreder.

Bana da emrettiğinde kime vasiyet edeyim ey rabbim?diye sordum.Buyurdu ki: Ya Muhammed!Amcan Ebu Talibin oğlu Ali’ye vasiyet et.Ben onu önceki kitaplarda tesbit ettim ve dedim ki:

O senin vasindir ve bütün varlıklardan onun hakkında misak ve ahit aldım.Bütün varlıklardan ve peygamberlerden benim rabbliğim,senin peygamberliğin ve Ali’nin velayeti için ahit aldım.”(3)

Ey aziz! Allah azze ve cellenin şu sözüne dikkat et: “ bütün varlıklardan onun hakkında misak ve ahit aldım.” İşte bu hadisler ey aziz kardeşim!-ki seninle o alemde kardeş olmuşuz.Çünkü sen de Ali’yi orada sevmişsin.-Bu hadislerin

(1) Bihar ul Envar c 26 sf 269 ve 270. 6.hadisten.

(2) Bihar ul Envar c 26 sf 280, 23.hadisi şerif.

(3) Beşaret ul Mustafa li Şietil Murtazâ (Allahın selamı o ikisine olsun) sf 99.

sayısı gerçekten çok fazladır.Şii ve sünni kaynaklarında o kadar fazladır ki sadece bu kaynaklardan örnekler vereceğim:

Seyyid Haşim Behranî’nin –Allah bizi onun şerefli rikabında haşretsin-El Burhan tefsiri c2 sf 47,8,10,12.hadis,ve sf 48,17.hadis,ve sf 50,31 ve 32.hadisler.

Yine Bihar ul Envar c 26.sf 272,12.hadis.sf 278,20.hadis,sf 279,22.hadis,sf 293,53.hadis,sf 294,54 ve 57.hadis.Bu iki kaynaktan başka diğer birçok kaynaklarda da mevcuttur.

Müminlerin emirinin velayeti bana yeter.

Ölümde gusülde kefenlemede yeter.

Çamurum Haydar sevgisiyle yoğrulumuş

Cehennemin ateşi bana nasıl deyer?

*** *** ***

3:ALİYYEN VELİYYULLAH VE TAŞLARIN, BİTKİLERİN VE HAYVANLARIN İKRARI


1.TAŞLAR:

A. “Selman-ı Farisi diyor ki;Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’in yanında oturmuştuk.Hz.Ali oraya geldiğinde Hz.Resulullah elindeki taşları Hz.Ali’ye uzattı.

Hz.Ali eline aldığında taşlardan şöyle ses geldi:Rabb olarak Allah’a,peygamber olarak Muhammed’e ve imam ve veli olarak da Ali’ye razı oldum.Sonra Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem buyurdu ki:İçinizden herkim Allah’a ve Ali’nin velayetine razı olursa Allah korkusundan ve cezasından güven içinde olur.”(1)


B.İmamımız Hasan el Askeri aleyhisselam uzun bir hadisinde Kureyş’in Hz.Resulullah’ı taş ve kayalarla öldürmek istediğine dair bir rivayet buyurur: “...Kayalar aşağı doğru yuvarlanırken Kureyşliler kendi aralarında şöyle söyleniyorlardı:Bu kayalar şimdi Muhammed ile Ali’yi öldürecek ve bizler bu ikisinden kurtulacağız.Kureyş daha sonra olayın aleyhlerine dönmesinden korktu.

Taşların Muhammed ile Ali’ye doğru giderken şöyle seslendiklerini duydu:Selam olsun sana ey Muhammed bin Abdullah bin Abdülmuttalib bin Haşim bin Abdülmenaf, selam olsun sana ey Ali bin Ebu Talib bin Abdülmuttalib bin Haşim bin Abdülmenaf.

Selam olsun sana ey alemlerin rabbinin resulü Muhammed ve bütün insanların en hayırlısı ve selam olusun sana ey vasilerin efendisi ve alemlerin rabbinin resulünün halifesi...”(2)

Daha sonra olay devam ediyor ve Resulullah’a bir yemek ve ilaç getiriliyor. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem yemeğe soruyor:Ben kimim?Diyorlar ki ;Sen Resulullah’sın!Bu kimdir?diye Hz.Ali’yi gösterir ve yemek ile ilaçtan şöyle ses gelir;Bu senin kardeşindir.İlk ve son insanların efendisi. Vezirlerin en üstünü olarak senin vezirin, halifelerin en üstünü olarak da senin halifendir.”(3)

(1) Beşaret ul Mustafa sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem sf 134.

(2) Bihar ul Envar c 17 sf 260 ve 264.5.hadis.

(3) Bihar ul Envar c 17 sf 341, 16.hadisten.

2.HATTA HÜBEL:

Hz.İmam Hasan el Askeri aleyhisselam bazı yahudilerle yaptığı konuşmasında peygamberimizi anlatırken buyurdu ki: “...O öyle bir peygamberdi ki Kureyşliler ona aralarında hüküm vermesi için Hübeli gösterdiklerinde Hübel adlı o put yüzüstü yere düşerek onun peygamber olduğuna ve Ali’nin de onun kardeşi olarak imamlığına dair şehadet getirdi...” (1)

3.AĞAÇLAR:

İmamımız Aliyy ün Naki aleyhisselam bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır: “...Resulullah ellerini ağaca doğru uzatarak bana doğru gel diye buyurdu.Ağaç kökü ile birlikte topraktan çıkarak Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellemin önünde durdu ve fasih bir dille şöyle seslendi:İşte geldim ya Resulullah bana ne emir buyurursun?.

”Sonra hadisin devamında buyurdu ki: “...Ağaç dedi ki şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur.Şehadet ederim ki Muhammed onun kulu ve resulüdür. Onu hakk üzerine korkutucu ve müjdeleyici olarak göndermiştir.

Allahın izniyle ona davet eden parlak bir meşaledir.Ve şehadet ederim ki amcanın oğlu Ali dinde kardeşindir,dinden en çok haz alandır,islamdan en çok nasiplenendir,O senin dayanağın ve seni savunandır,düşmanlarını öldüren ve dostlarına yardım edendir,ümmetinin içinde ilminin kapısıdır...”(2)

4.YAHUDİLERİN DEVELERİ VE ELBİSELERİ:

Şeyh Sadûk,İmam Hasan el Askeri aleyhisselam’dan şöyle rivayet eder: “Hz.Ali buyurdu ki:Sizinle bizim aramızda bir fark daha var o da bizde kesin delil olarak mucizeler var.Sonra yahudilerin develerine doğru seslenerek ;ey develer!

Muhammed ve vasisine dair şehadet getirin:Develer dediler ki: Ey Muhammed’in vasisi!Sen doğru söylüyorsun ve bu yahudiler yalan söylüyorlar.Hz.Ali aleyhisselam buyurdu ki:Bunlar şahitlerin bir kısmıdır.Ey yahudilerin üzerindeki elbiseler!Siz de Muhammed ve vasisine dair

(1) Bihar ul Envar c 17 sf 317 14.hadisi şerif.

(2) Bihar ul Envar c 17 sf 317 14.hadisi şeriften.

-58-şehadet getirin.Elbiselerin hepsi şehadet getirdi:Doğru söyledin, doğru söyledin ey Ali !Şehadet ederiz ki Muhammed Allah’ın hakk resulüdür.Ve sen ey Ali onun hakk vasisisin...”(1)

Bu gibi hayvan ve taş gibi canlı cansız varlıkların şehadetinin konumuzla ilgisini sorarsan cevabı şudur: Allah azze ve celle Kur’an-ı Kerim’de buyuruyorki:

“Yeryüzündeki bütün hayvanlar ve gökte kanatlarıyla uçan bütün kuşlar sizin gibi birer ümmettirler.Kitapta anlatılmadık birşey bırakmadık.Sonra rabblerine doğru haşredilecekler.”(2)

Demek ki onlar da bizim gibi birer ümmettir.Ümmet ise başıboş bir topluluğa denmez.Aksine belli bir yaşam düzeni olan belli bir idealden ... yararlanan topluluktur.

Sonra Kur’an-ı Kerim bize bütün kainatın tesbihinden bahseder:

“ Göklerde ve yerde olan herşey Allah’ı tesbih eder ve o aziz ve hakimdir.”(3) Hakeza Haşr ve Saff surelerinin birinci ayetleri de böyledir.Yine aziz İsra suresinde şöyle buyurmaktadır:

“Yedi kat gök ve yer ve oradaki herşey onu tesbih eder.Onu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur. Ama siz onların tesbihini anlamazsınız Şüphesiz o halim ve bağışlayandır.”(4)

Özellikle şu cümleye dikkat et: Onu hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur.Yalnız bizim gibi aciz insanlar onların ne dediğini anlamaz veya işitmeyiz. . Ama siz onların tesbihini anlamazsınız.

İşte peygamberin mucizesinin manası da şudur ki :Peygamber o şeyleri insan diliyle konuşturuyordu. Onlara bu manayı dikte etmiyordu.O şeyler zaten tesbih ediyorlardı.Çünkü tesbih hayatın bir parçasıdır. Onun için Kur’an-ı Kerim defalarca şöyle nida etmektedir: “Göklerde ve

(1) Maanil Ahbar sf 27 4.hadisten.

(2) Mübarek “En’am” suresi 38.ayeti şerife.

(3) Mübarek “ Hadid” suresi 1. ayeti şerife.

(4) Mübarek “İsrâ” suresi 44.ayeti şerife.

-60-yerlerdeki herşey Allah’ı tesbih ediyor.O maliktir,kuddüstür,aziz ve hakimdir.”(1)

Bu ayet Haşr 24 ve Teğabun 1 deki aynı manayı ifade eder ve şimdiki zaman fiiliyle gelmiştir.Kur’an-ı Kerim aynı zamanda kainatın namazından da bahseder:

“Görmüyor musun göklerdeki ve yerdeki herşey Allahı tesbih eder ve saf halinde kuşlar.Hepsi namazını ve tesbihini bilir,Allah onların yaptıklarını bilendir.”(2)Hatta gök gürültüsü : “Ve gök gürültüsü ona hamd ile tesbih eder.”(3)

İşte ey muhip!Buradan anlaşılacağı üzere bütün bu varlıkların ümmetleri vardır, tıpkı insan toplumunun düzeni gibi.Yalnız şunu unutma ki hepsinin düzeni kendisine göredir.Onların kendilerine göre namazı ve tesbihi vardır.

Çünkü varlık aleminde her varlığın kendine göre bir derecesi vardır.Varlığın rütbe ve derecesine göre de Allahın ismi ve sıfatı onda tecelli etmiştir.Ki her bir isim ve sıfat o varlığa birtakım özellikler kazandırmıştır.

İşte taşların peygamberin veya Hz.Ali’nin elinde tesbih etmesindeki mucize şudur:Taş o anda bütün halkın işiteceği şekilde beşeri dilden konuşmuştur.Yoksa o hazret o taşın tesbihini ve hakikatını onun dilinden duymaktadır.

Onun için bazı müfessirler az önceki Görmüyor musun göklerdeki ve yerdeki herşey...ayetinin sadece Resulullah hakkında olduğunu söylerler.Çünkü insanların içinde bunu işitip hakikatını bilenin sadece Resulullah olduğunu ayetin de onu muhatap aldığını söylerler.

Olayı fazla uzatmaya gerek kalmadan sadece zihninde iyice oturması için Hz.Süleyman ile karıncanın olayını nakledelim.-Allahın en yüce selamı peygamberimize ve ailesine ve ona olsun.-

“ Karınca vadisine geldiklerinde karınca dedi ki:Ey karıncalar!Evlerinize girin de Süleyman ve ordusu farkında olmadan sizi ezmesinler.”(4) Hüdhüd ile onun konuşması da Kur’an-ı Kerim’de anlatılmamış mı?Sebe halkı

(1) Mübarek “Cuma” suresi 1. ayeti şerife.

(2) Mübarek “Nur” suresi 41. ayeti şerife.

(3) Mübarek “Ra’d” suresi 13. ayeti şerife.

(4) Mübarek “Neml” suresi 18. ayeti şerife.

ve kraliçeleri hakkında Hz.Süleyman’a haber vermiyor mu?Bu konuşmaların tümü karınca ve kuş dili ileydi beşeri dille değil.Hemen öncesinde direkt olarak Allah buyuruyor ki: “Ve Süleyman, Davud’un mirasçısı oldu ve dedi ki;Ey halk!Bize kuşların dili öğretildi ve bize herşeyden öğretildi.Şüphesiz bu Allah’ın açık bir lütfudur.”(1)

Bize kuşların dili öğretildi. Sözü bu varlıkların özel bir dilleri ve konuşma şekilleri olduğunu açıkça anlatmaktadır.Daha önceki babda Hz.Ali aleyhisselam’ın Ehli Beyt hakkındaki şu rivayetini okumadık mı?

“Kuşlar onların adıyla tesbih eder,denizlerdeki balıklar onların şiileri için Allah’a yalvarırlar.”(2)Hz.Ali’nin şu sözüne dikkat eder misin: Kuşlar onların adıyla tesbih eder,Eğer bu cümle üzerinde tefekkür edersen bir çok hikmet kapısı sana açılır.

Bu konudakı rivayetlerin tümünü nakletmeye çalışsak kalın birkaç ansiklopedi yazmak zorunda kalırız.Ana başlıklar şudur:

Bir: Az önce de anlattığımız gibi bütün kainata Ehli Beytin velayet ahdinin sunulması ile ilgili hadisler.

İki: Bütün kinatın tesbihi ve onun keyfiyeti hakkındaki hadisler.

Üç: Kuşların ,hayvanların ve kainattaki tüm varlıkların hatta insanoğlunun el yapımı olan çan gibi eşyaların tesbihinin tercümelerini içeren hadisler.Buradan da anlaşılıyor ki alemdeki bütün seslerin iyi veya kötü bir manası vardır.

Herhalde bu konuda bu kadar bilgi yeterlidir.

*** *** ***

(1) Mübarek “ Neml” suresi 16. ayeti şerife.

(2) Meşariq ul Envar sf 118.

ALİYYEN VELİYYULLAH VE MÜSLÜMAN OLURKEN DİĞER İKİ ŞEHADETİN YANINDA İLAN EDİLMESİ

Bu manayı Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in vefatından sonra diğer dinlerden gelip Hz.Ali aleyhisselam’ın nuru ve lütfu ile müslüman olanların diğer iki şehadetin yanında ilan ettiklerini görüyoruz.Din şeriat ve iman ehlinin örfünde islamın kemalinin şartının Aliyyen Veliyyullah olduğunu da bu rivayetlerden anlamaktayız:

İşte bu konudaki örnekler ve şahitler:

1. Resulullah’ın şehadet gününde Davud peygamberin evlatlarından olan bir yahudi Medine-i Münevvere’ye gelir ve Resulullah’ın kendisinden sonraki halife ve vasisini sorar.....

Peygamberin mescidinde halkın gözü önünde Hz.Ali aleyhisselam’a “Uzat elini”dedikten sonra dedi ki: “Ben şehadet ederim ki Allah birdir.Muhammed onun resulüdür ve Musanın müjdelediği insan odur.Şehadet ederim ki sen bu ümmetin alimisin ve Resulullah’ın vasisisin.Dedi ki:Hz.Ali ona dinin hükümlerini öğretti.”(1)


2.Bir yahudinin Ebu Bekir’e gelerek ona bir takım sorular sorup onun cevap verememesi üzerine sorularını Hz.Ali aleyhisselam’a sormuş .......yahudi müslümanlığını ilan ederek Hz.Ali’ye şöyle arzetti:

Elini uzat!Ben şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur,ve Muhammed sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem onun resulüdür ve şehadet ederim ki sen onun gerçek halifesi ve vasisi ve ilminin varisisin.Allah sana islamın en hayırlı hediyesini versin.

O sırada halkın sesi yükseldi ve Ebu Bekir dedi ki:Ey zorlukları gideren ey Ali sen kederleri sevince çevirensin.Daha sonra Ebu Bekir minbere çıkarak dedi ki: Beni azledin,beni azledin,beni azledin,Ali içinizde olduğu sürece ben sizin en hayırlınız değilim.Dedi ki:

O sırada Ömer ileri gelerek dedi ki:Bu sözü söyleme ey Ebu Bekir!Biz sana kendimiz için razı olduk.Daha sonra onu minberden indirdi...”(2)

(1) Gaybet-i Numani sf 101 ,30.hadis.

(2) Bihar ul Envar c 10,sf 27,28.14.hadisten.

3. İbni Abbas’ın rivayetine göre yahudilerin önderlerinden olan iki kardeş Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’i sorar ve onun dünyadan göçtüğü haberini alırlar.Sonra da onun vasisini sorarlar...

Daha sonra diyor ki: Yahudiler Hz.Ali aleyhisselam’ın önünde müslümanlıklarını ilan ederek dediler ki:Şehadet ederiz ki Allah’tan başka ilah yoktur.Muhammed onun resulüdür sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem.Ve şehadet ederiz ki sen Muhammedin gerçek vasisisin.

Bu ikisi hep Hz.Ali ile birlikte oldular ta ki biri Cemel savaşında Basra’da diğeri ise Sıffin’de şehid oldular.”(1)

4. Rum diyarından gelen bir kafilenin içindeki rahibin Ebu Bekir döneminde ona bir takım sorular sorması ve onun her zamanki gibi sorulara cevap verememesi daha sonra da Hz.Ali’nin gelişini nakleden rivayettte şöyle der:

“...Rahip ayağa kalkarak boynundaki haçı parçalayarak Hz.Ali’nin başından ve iki gözünün arasından öptü ve islamını halkın içinde ilan etti ve Ebu Bekir ile taraftarlarının da olduğu o makenda şöyle dedi:

Şehadet ederim ki Allah birdir.Ve Muhammed onun resulüdür.Ve şehadet ederim ki sen halifesin ve bu ümmetin emînisin ve din ve hikmet madeni ve hüccet nehrinin kaynağısın.Senin adını Tevratta Elya olarak okudum, incilde İlya ve Kur’anda da Ali’dir.

Eski kitaplarda “Haydar”dır.Seni peygamberden sonra vasi olarak gördüm ve emirlik için veli olarak gördüm.Sen bu halifelik makamına diğerlerinden daha layıksın.Söyle bana seninle bu kavim arasında ne oldu da böyle oldu?...”(2)

KISA AÇIKLAMA: KUR’AN’DA ALİ:

İmamlarımızdan rivayet edilen hadisi şeriflerde ve muteber tefsir kitaplarında Hz.Ali aleyhisselam’ın adının Kur’anda açıkça zikrolunduğu belirtilmiştir.Örnekler:


Birincisi: Mübarek Hicr suresi “41.”ayeti şerife: “qale haza siratun aleyye mustaqim”

“Dedi ki bu bir yoldur bana doğru gelir sağlamdır.”

Bu ayetteki kıraatler muhteliftir. Bir kısım alimler bunu “Sıratun Aliyyun” olarak okumuşlardır.Bunlar Yakup, Ebu

(1) Bihar ul Envar c 10 sf 5.1.hadisi şeriften. “Hisal” dan.

(2) İhticac-ı Tebersi c1 sf 207.

Reca, İbni Sirin,Dahhak ve Mücehiddir.Bunu Mecme ul Beyan kitabındada Allame Tebersi açıkça ifade eder.Bazıları ise bunu Siratun Aleyye olarak okumuştur.Elimizdeki Mushafı şerifler de bu kıraat üzerinedir.Ehli Beyt aleyhimusselam’dan nakledilen rivayetlere göre imamlarımızın kıraati “Siratu Aliyyin”dir.

Hişam bin Hakem, İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’dan rivayet eder ki o şöyle buyurdu:

“Haza siratu Aliyyin Mustaqim.”Bu Ali’nin yoludur ve sağlamdır.(1)

Eyyaşi kendi tefsirinde,yine S.Haşim Behrani El Burhan c2 sf 344 de, S. Şerefüddin el Esterâbâdi “Tevil ul Ayat iz Zahire”c1 sf 247 ve 248’de,Meclisi Bihar ul Envar c 35 sf 59,363 ve 372’de ve yine c24 sf 15de, aynı şekilde Ş.Huveyzi “Nur us Seqeleyn” c3 sf 15’de...ve diğer birçok eserde ki adını zikrettiğimiz taktirde konu uzar gider.


İKİNCİSİ:

Mübarek “Meryem” suresi 50.ayeti şerife:

“Ve vehebna lehum min rahmetina veceelna lehum lisane sidqin Aliyyâ”
“Onlara kendi rahmetimizden bahşettik ve onlara doğru dil olarak Ali’yi karar kıldık.”

Bu cümle Hz.İbrahim aleyhisselam’ın şu duasına icabet olarak Kur’an’da geçmektedir. “Allahım!Bana son insanlardan birini doğru dil olarak karar kıl.”(2)

Masumların hadislerinin bir bölümü bu manayı açıkça belirtmiştir.İşte örnek kaynaklar:Tefsir el Burhan c3 sf 13 ve 14.Bu iki sayfada diğer kaynaklar mezkurdur.İsteyenler müracaat edebilir.

Nudbe duasında da şöyle geçer:

“Bazı peygamberleri kendine dost olarak seçtin.Senden son insanlardan birini doğru dil olarak istedi de sen de icabet ettin ve doğru dil olarak ona Ali’yi karar kıldın.”(3)

Bu manayı içeren hadisler için bkz.Bihar ul Envar c12 sf 68,ve sf 93 ve c 35 sf 59,c 36 sf 57 ve 59.

ÜÇÜNCÜSÜ: Mübarek “Zuhruf” suresi 4. ayeti şerife:

“Ve innahu fi ummil kitabi ledeyna le Aliyyun Hakim.”
“Şüphesiz o ,kitabın özünde bizim yanımızda Ali’dir ve hikmet sahibidir.”

(1) Usul ü Kâfi c1 sf 424 63.hadis.

(1) Mübarek “Şuara”suresi 84.ayeti şerife.

(2) Mefatih ul Cinan sf 533.

Rivayetlere göre adı geçen Ali, bizim Hz.Ali’mizin ismidir.Hani onun sevgisi , onun lütfu ve onun keremi ile kurtuluşumuzun gerçekleşeceği Hz.Ali.-Allah’ın yüce salatı ona olsun.- İşte bazı kaynaklar:

Tevil ul âyat iz Zahire c1 sf 552 ve sonrası,Bihar ul Envar c 23 sf 210,c 24 sf 12 c 35 sf 372 ve 373 ve c 92 sf 229...

Nudbe duasında da şöyle geçer:

“Ey kitabın özünde Allahın katında Ali ve hikmet sahibi olanın oğlu!”(1)

Hz.Emirülmüminin aleyhisselam’ın ziyaretinde ise şöyle geçer:

“...Ey o ki Allah onu muhkem ayetlerinde zikretmiş ve demiştir ki: Şüphesiz o kitabın özünde bizim yanımızda Ali’dir ve hikmet sahibidir.”(2)

Mübarek Gadir-i Hum bayramı günü sünnet namazın duasında ise şöyle geçer: “Ve şehadet ederim ki o hidayet edici ve reşit imamdır.Müminlerin emiridir.Senin kitabında buyurduğun –ki senin buyruğun haktır.-gibi şüphesiz o kitabın özünde bizim yanımızda Ali’dir ve hikmet sahibidir.”(3)

Diğer bazı kaynaklarımızda da aynı mana mezkurdur.Örneğin:Maanil Ahbar (Şeyh Sadûk),Tefsir ul Kummi,Menz ul Fevâid (Muhaddis Kerâceki)...

5. Hz.Selman aleyhisselam’ın rivayet ettiği üzere hrıstiyan bir topluluk başlarında da önderleri olmak üzere Ebu Bekir döneminde Medine-yi Münevvere’ye gelir ve onun yanında aradıkları cevabı bulamayınca Selman onları Hz.Ali’nin yanına götürür ve aralarında geçen konuşmadan sonra...

hrıstiyanların önderi bütün müslümanların önünde ve Hz.Ali’nin huzurunda müslümanlığını şöyle ilan eder: “Ve ben şehadet ederim ki Allah birdir.Ve Muhammed Allah’ın resulüdür sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem.Ve şehadet ederim ki sen Resulullah’ın vasisisin ve onun makamına başkalarından daha layıksın. Onunla birlikte olanlar da islam getirdiler...”(4)

(1) Mefatih ul Cinan sf 536

(2) Mefatih ul Cinan sf 355

(3) Misbah ul Müteheccid (Şeyh Tusi)sf 692,Misbah ul Kef’emi sf 682.

(4) Bihar ul Envar c 10 sf 57, 2.hadisi şeriften. “Emali-i Saduk’tan”

6. Âmir bin Vâsılâ’nın rivayetinde Ebu Bekir’in ölüp de onun yerine Ömer bin Hattab’ın oturduğu günlerde Hz.Musanın kardeşi Harun peygamberin soyundan gelen birinin Medine’ye gelişini anlatır.

Bu yahudi Hz.Ali’ye sorularını sorduktan sonra açıkça islamını ilan eder: “Şehadet ederim ki Allah birdir ve Muhammed onun resulüdür ve sen Resulullahın vasisisin.”(1)

7. İmam Câferi Sâdık aleyhisselam’ın zamanında bir yahudi grup peygamberimiz Hz.Muhammed’in haklılığına dair bir mucize ister ve ... rivayete göre o yahudiler müslüman olur ve şöyle söylerler:

“Şehadet ederiz ki Allahtan başka ilah yoktur ve Muhammed onun resulüdür ve şehadet ederiz ki sizler hidayet eden imamlar ve Allah katından halka gönderilen hüccetlersiniz...”(2)

Bütün bu ve bunun gibi daha nakletmediğimiz birçok şahitten şu anlaşılıyor.Müslüman halkın geneli ve hatta zalim hükümdarlar dahi hakkın Ali aleyhisselam ile olduğunu biliyorlardı.

Ve müslümanlığı ilan ederken Hz.ali’nin velayetini ilan etmenin gerekli olduğunu biliyorlardı.Bu ilan ve itiraf sadece Resulullah’ın şehadetinden sonra ortaya çıkan bir durum değildi.Hatta örnek olarak İmam Hasan el Askeri aleyhisselam, peygamberimizin mucizelerini ve yahudilere delillerini rivayet ederken buyuruyor ki:...

Sonunda yahudiler kalpten değil de dilleriyle şahadet getirdiler.(Tabi bu durumdan ziyade bizi ilgilendiren onların zahiren halkın önünde dedikleri ve ilan ettikleri sözdür):Ya Muhammed!Senin hidayet eden resul olduğuna iman ettik.Kardeşin Ali’nin de veli ve vasi olduğuna iman ettik...”(3)

Yine birtakım rivayetlerde şöyle geçer:Resulullah sallalllahu aleyhi ve alihi ve sellem Mekke müşriklerine islamın delillerini sunduktan sonra onlardan bir grup şöyle dediler: “Şehadet ederiz ki ya Muhammed!Sen alemlerin rabbinin resulüsün ve sütün halkın en üstünüsün.Ve şehadet ederiz ki Ali vasilerin efendisidir...”(4)

(1) Bihar ul Envar c 10 sf 22,10.hadisi şeriften. “Kemal üd Din’den”

(2) Bihar ul Envar c 10 sf 245, 3.hadisi şeriften.

(3) Bihar ul Envar c 17 sf 339 ,12.hadisi şeriften.

(4) Bihar ul Envar c 17 sf 243 , 2. hadisi şeriften.

Hatta daha peygamberimizin nübüvvetinden önce dahi arap yarımadasında Hz.Ali’nin velayetini ilan eden insanlar vardı.Cabir bin Abdullah el Ensari, peygamberimize Hz.Ali’nin dünyaya gelişini sorduğunda o hazret konuyu açmış ve bir rahip olan Mesrem bin Ruayb’ın efendimiz Hz.Ebu Talib

aleyhisselam’a şöyle söylediğini buyurmuştur: “...Senin oğlun Allah’ın velisi olacak ve takva ehlinin imamı olacak ve o,Resulullah’ın vasisidir.O çocuğu gördüğün zaman benden ona selam söyle ve ona de ki:Mesrem sana selam gönderdi ve o şehadet eder ki Allah’tan başka ilah yoktur.Muhammed onun kulu ve resulüdür.Ve sen onun hakk vasisisin.

Peygamberlik Muhammed ile bitecek ve vasilikte seninle sona erecek...” Aynı rivayette Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ,Hz.Ebu Talib aleyhisselam’ın daha Hz.Ali dünyaya gelmeden önce ettiği şu duayı nakleder: “İlahi ve seyyidi!

Mahmud Muhammedi’nin hakkı için,Mekke halkına rahmet ve bereket ihsan et.”Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki: “Tohumu yaran ve insanı yaratan Allah’a andolsun ki cahiliyet döneminde müşrikler bu cümlenin manasını bilmedikleri halde kağıda yazıp zor dönemlirende bunu okuyorlardı.

Daha sonra olay devam eder ve Hz.Ebu Talib aleyhisselam Mesrem’in yanına gelir ama o ölmüştür.Allah’ın kudreti ile Mesrem dirilir ve Ebu Talib aleyhisselam Hz.Ali’nin dünyaya geldiğini müjdeler ve o da bu haberi alınca şöyle der; “...Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur.Muhammed onun kulu ve resulüdür ve Ali Allah’ın velisidir ve Allah’ın peygamberinden sonraki imamdır...”(1)

“Bunda bir ibret dersi vardır ey akıl sahipleri”(2)

(1) Ravzat ul Vâizin (Fettal el Nişaburi) c1 sf 77,78,79.

(2) Mübarek “Nur”suresi 44.ayeti şerife

ALİYYEN VELİYYULLAH VE İSLAMIN,İMANIN VE DİNİN GERÇEK MANASI

İman masumların hadislerinde şöyle tanımlanmıştır; “Dille ikrar etmek ,kalpte onaylamak ve bedenle amel etmektir.”İnsanın islama ve dinine sarılması için en olgun tecelli ve mazhar budur.İmanın hakikatını fakihlerimiz ve büyük müçtehidlerimiz ise şöyle tanımlamışlardır;

İman;oniki imam mezhebi üzerine olmaktır ve kurtulacak olan fırka ve hakk inanç budur.Allah imamı Zaman aleyhisselam’ın zuhuru ile onun bayrağını yüce kılsın.Oniki imam mezhebinin ruhu ve özü ise Ali aleyhisselam’ın velayetinden başka birşey değildir.

Onun kutsal şiarı da Aliyyen Veliyyullah’tır.Demek ki imanın,islamın,şeriatın,dinin, hidayetin ve hakkın hakikatı ve özü ve hayat suyu Hz.Ali aleyhisselam’ın velayeti ve onun şiarı da onun velayetine şehadet etmektir.


Bu yüzden Hz.Resulullah ve imamlarımız aleyhimusselam’ın siretlerinde yakın uzak tüm halka bu manayı vurguladıklarını ve islamın tanımında şöyle buyurduklarını görüyoruz:Dinin asıl direği ki hiçbir şeye onun gibi davet yapılmamıştır,

velayet ve imamettir ve bu velayetin merkezi ve amellerin , fikirlerin ve şahısların Allah katında kabul veya ret ölçüsü Hz.Ali aleyhisselam’dır.O Ali ki o nereye gitse hakk da onunla beraberdir.Bu yüzden ey muhip!Sana birazdan rivayet edeceğim hadislerde bu manayı açıkça göreceksin.Artık bundan fazla açıklama yapmaya da gerek kalmaz;

A. İbni Tâvus (r.a.) İmam Musa el Kâzım aleyhisselam’dan rivayet eder ki ; Bisetin ilk dönemlerinde Hz.Fatıma’nın anası Hz.Hatice’nin Hz.Ali aleyhisselam’a biatı ile ilgili olarak ...Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem Hz.Hatice’ye buyurdu ki;

“Seni Allah için irşad ediyorum ey Hatice! Elini Ali’nin elinin üzerine koy ve ona biat et...”(1)Sonunda Resulullah şöyle buyurdu; “Ey Hatice!Bu Ali senin ve bütün müminlerin mevlası ve benden sonraki

(1) Bihar ul Envar c 18 sf 232, 75.hadisi şeriften imamıdır.

halifemdir.Hatice dedi ki; Doğru söyledin ya Resulullah!Senin

söylediklerin üzere ben de ona biat ettim.Allahı ve seni bu söylediklerime şahit karar kılıyorum ve şahit olarak Allah yeter”

B. Resulullah’ıh hizmetinde bulunan Ebu Hamra rivayet ederki bir gün Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem bana şöyle buyurdu; Bana yüz arap,elli acem,otuz tane kıpti ve yirmi tane Habeşistanlı çağır.Ben de çağırdım.

Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem arapları bir sıra haline soktu hemen arkalarında acemler dizildi onların arkasına da kıbtiler ve sonra da Habeşiler dizildiler.Resulullah ayağa kalkarak Allaha hamd ve senadan sonra Allahı öyle övdü ki hiçkimse şimdiye kadar onun gibi övgüleri hiç işitmemişti.

Sonra buyurdu ki:Ey arap,acem,kıpti ve Habeşliler! Allah’ın bir olduğuna ve Muhammed’in onun kulu ve resulü olduğuna dair şehadet getirdiniz mi?Dediler ki ;Evet.Üç kez buyurdu ki:Allahım!Şahit ol!

Üçüncü defasında buyurdu ki; Allahın bir olduğuna,Muhammedin onun kulu ve resulü olduğuna ve Ebu Talib oğlu Ali’nin müminlerin emiri ve benden sonra velileri olduğuna dair şehadet ediyor musunuz?

Dediler ki; Evet!Sonra üç kez Allahım şahit ol!dedi.Sonra Hz.Ali’ye dönerek bir kağıt ve kalem getirmesinin istedi ve Hz.Ali’ye şöyle yaz dedi; Bismillahirrahmanirrahim. Bu;arap,acem,kıpti ve habeşlilerin ikrarıdır.

İkrar ettiler ki Allah’tan başka ilah yoktur.Muhammed onun kulu ve resulüdür.Ali bin Ebu Talib müminlerin emiridir ve senden sonra onların velisidir.Sonra o sayfayi mühürleyerek Hz.Ali’ye teslim etti...” (1)

C. Felsefe bilen Yunanlı bir tabibin Hz.Ali ile yaptığı tartışmadan sonra ... Yunanlı tabib sonunda hakka ikrar ederek şöyle arzetti; Eğer bu gördüklerimden sonra kafir olursam inatta ileri gitmiş ve kendimi felakete atmış olurum.Şehadet ediyorum ki sen Allah’ın en seçkinlerindensin.

Allah hakkında söylediğin tüm sözlerinde doğru konuştun.Bana istediğini emret ,sana itaat edeyim...” (2) Şimdi ey Ehli Beyt dostu!Hz.Ali’nin bu Yunanlıya söylediği sözleri kalbin ve

(1) Mecalis us Sadûk(ra.) 60.meclis 11.hadisi şeriften .sf 312 ve 313.

(2) İhticac el Tebersi c1 sf 238.

vicdanınla yokla.Hz.Ali ona içinde hiçbir şaibe bulunmayan has islam inancını bak nasıl açıklıyor; “Sana şöyle emrediyorum; Allahın birliğine ikrar et,Allahın cömert ve hikmetli olduğuna ve boş ve batıl şeyler yapmadığına ve kullarına asla zulmetmeyeceğine dair şehadet getir .Ve benim vasisi olduğum Muhammedin halkın en efdali ve cennet ehlinin en üsütünü olduğuna dair şehadet getir.

Sana görmen gerekeni gösteren ve hayırlı şeyleri sana veren Ali’nin Resulullah’tan sonra en üstün insan olduğuna ve onun dinini ve hükümlerini açıklamada onun makamına başkalarından daha layık olduğuna dair şehadet getir.Ve şehadet getir ki Ali’nin dostları Allahın dostu onun düşmanları Allah’ın düşmanlarıdırlar.Müminler sana bu söylediklerimde aynı inancı paylaşan ve sana bu konuda yardım edenlerdir.Onlar Muhammed ümmetinin en üstün olanları ve Ali’nin seçkin şiileridirler…”(1)

Daha sonra Hz.Ali aleyhisselam ona Allahın gerçek dininin hükümlerini ve islamın hükümlerini öğretti.Ehli Beytin hakkını gaspeden bir tıkam alçakların uydurduğu dini değil.

D. İmamımız Rıza aleyhisselam kendisinden dini hükümler konusunda açıklama yapmasını isteyen Me’mun’a şöyle yazdı; Bismillahirrahmanirrahim.Herşeyden once Allah’tan başka ilah olmadığına, birliğine ,muhtaçların sığınağı olduğuna,eşi ve evladı olmadığına ,kayyum,

işiten,gören,güçlü,kaim,baki ve nur olduğuna,cehli olmayan alim,aczi olmayan kadir,muhtaç olmayan zenginve zulmetmeyen adil olduğuna herşeyi yarattığına ,hiçbir şeyin onun gibi olmadığına,benzeri,zıddı,misli ve dengi olmadığına ve Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in onun kulu,resulü ve emini olduğuna,insanlar arasından onu seçtiğine,

resullerin efendisi,peygamberlerin sonuncusu ve alemlerin en üstünü olduğuna ve O’ndan sonra hiçbir peygamberin gelmeyeceğine, şeriatının değişmeyeceğine, getirdiği bütün şeylerin apaçık hakk olduğuna şehadet ederiz.Onu ve ondan önceki Allahın bütün resullerini, peygamberlerini ve hüccetlerini tasdik ederiz.Onun sadık

(3) A.g,e.

kitabını doğrularız.O kitap ki “Ne önünden,ne de arkasından batıl ona nüfuz edemez.Hüküm ve hikmet sahibi hamda layık olan mabud tarafından indirilmiştir.”(1)Bütün kitapları koruyandır,evvelinden sonuna kadar bütün hepsi haktır.

Muhkem ve müteşabihine ,husus ve umumuna,vaad ve vaidine,nasıh ve mensuhuna ve bütün haberlerine iman ederiz.Yaratıklardan hiçkimse onun mislini getiremez.

Şehadet ederiz ki peygamberden sonra müminlere hüccet ve klavuz olan müslümanların işlerini idare eden,Kur’an’dan konuşan,ahkamına alim olan,peygamberin kardeşi ve vasisi olan,peygambere olan nispeti Harun’un Musa’ya olan nispeti gibi olan Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’dır.Müminlerin emiri,muttakilerin rehberidir...”(2)

Bütün bu şahitlerden sonra ey muhip!Hz.Ali’nin velayetine dair şehadet getirmek lafız ve mana olarak ve temeli ve içeriği olarak dinin hükümlerinde ve adabında ve inişi çıkışı olmayan Muhammedi ve Alevi islama girerken sağlam bir temel ve direktir.

Masumların emrettiği üzere Hz.Alinin velayetini dille ikrar ve açıkça ilan ile birlikte şu da açıkça anlaşılmaktadır ki eğer insanın kalbine Resulullah ve Ehli Beytinin velayetinin özü işlememişse ilahi islamdan asla nasiplenmemiştir.

Allah beni ve seni buna sıkıca bağlanmaya ve İmamı Zaman aleyhisselamın sevdiği makamlarda ilan etmeye muvaffak etsin. O İmamı Zaman ki bütün arzularımızın hedefi ve ümitlerimizin muhitidir. Allah gözlerimizi onun kutsal zuhuru ile nurlandırsın ve bedenlerimizi, aklımızı ve ruhumuzu ona hizmet ve itaat ile şereflendirsin.-Allahın salâtı ona ve onun pak babalarına olsun.-

KISA FAİDE: BÜTÜN SEMAVİ DİNLERİN HAKİKATINDA

Bu başlığın hakikatını birazdan masumların hadisi şerifleri açıklayacaktır.Manasını iyice düşün ve anlamlarında tefekkür et.Kalplere şifa olan nurundan yararlan.Ki onda hikmet,saadet ve sevinç vardır;

Bir: İmamımız Musa el Kâzım aleyhisselam buyurdu ki;

(1) Mübarek “Fussilet”suresi 42. ayeti şerife.

(2) Tuhef ul Ukûl sf 452 ve 453.

“Ali’nin velayeti bütün peygamberlerin kitap ve sahifelerinde yazılıdır.Allah bütün peygamberleri Muhammedin nübüvveti ve vasisi Ali aleyhisselam’ın velayeti üzerine göndermiştir.”(1)

İki: Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki; “Ruhlar aleminde benim velayetim ve Ali’nin velayeti sunulmadıkça hiçbir peygamberin nübüvveti kamil olmadı.Onlara velayet gösterildi ve onlarda itaat ve velayete ikrar ettiler.”(2)

Üç: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki; “Allah ,Ali’nin velayetine dair bütün peygamberlerden ahit aldı.Onlardan Ali aleyhisselam’ın velayeti konusunda misak aldı.”(3)

Dört: İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki; Bütün peygamberler bizim hakkımızı tanımak ve bizim başkalarından üstün olduğumuza ikrar ederek peygamberliğe kavuştular.”(4)

Beş: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki; “Bizim velayetimiz Allah’ın velayeti ile aynı olup bütün peygamberler bunun üzerine gönderilmiştir.”(5)

Altı: : İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki : “Bütün peygamberlerin peygamber oluşu ve bütün resullerin gönderilmesi bizim velayetimiz ve bizim başkalarından üstün olduğumuz konusu üzeredir.”(6)

Yedi: Cabir el Cu’fi diyor ki ;İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam ‘a Danyal’ın rüya tabirlerinin doğruluğunu sordum.Buyurdu ki; “Evet,ona vahiy geliyordu ve o peygamberdi.Allah ona sözün yorumunu öğretmişiti ve sıddık ve hekim idi.Vallahi biz Ehli Beytin muhabbeti üzerineydi.

-----------------------------------------------------------------------------------------

(1) Besâir ud Derecât sf 92 ,1.hadis.

(2) Besair ud Derecat sf 93 ,7.hadisi şerif.

(3) Besair ud Derecat sf 93 ,4.hadisi şerif

(4) Besair ud Derecat sf 94, 1.hadisi şerif.

(5) Besair ud Derecat sf 95, 7.hadisi şerif.

(6) Besair ud Derecat sf 95, 5.hadisi şerif.

Cabir dedi ki;Siz Ehli Beytin muhabbeti mi? Buyurdu ki:Evet Allaha andolsun ki bütün peygamberler ve melekler biz Ehli Beytin sevgisi üzereydiler.”(1)

Sekiz: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki; “Allah azze ve celle en büyük peygamberlerden (Ulul azm)şu ahdi aldı;Ben sizin rabbinizim,Muhammed benim

resulüdrü,Ali müminlerin emiridir.Ondan sonraki vasiler de velayetimin sahibi ve ilmimin hazineleridirler.Ve dinime onlardan olan Mehdi ile yardım edeceğim.”(2)

Dokuz : İmam Hasanı Askeri aleyhiselam’ın tefsirinde şöyle geçer; “Muhammedin velayeti en yüce amaç ve en efdal hedeftir.Allah yarattığı bütün varlıkları ve gönderdiği bütün peygamberleri

Muhammed ve Ali ile onların halifelerine davet etmelerini emretmiş ve onları bu velayete davet etmiş ve ümmetlerin diğer avamının da onların öğretilerine uymalarını emretmiştir.”(3)

On: Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki; “Miraca çıktığım zaman Cebrail aleyhisselam ile birlikte göğün yedinci katına ulaştık.Orada kırmızı yakuttan bir ev gördüm.Cebrail bana dedi ki;

Ey Muhammed!Bu ev beyt-i mâ’murdur.Allah gökleri ve yeri yaratmadan elli bin yıl önce bunu yarattı.Kalk ey Muhammed ve bu eve selam ver.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki;

O sırada Allah bütün peygamberleri Cebrailin yardımı ile bir safta arkamda topladı ve onlarla birlikte selam verdim.Sonra rabbimin katından biri gelerek dedi ki:

Rabbin sana selam göndererek buyurdu ki:Senden önceki peygamberlere ne üzerine gönderildiklerini sor?Ben de dedim ki;Ey peygamberler topluluğu!Rabbim benden önce sizi ne üzerine gönderdi? Peygamberler de dedi ki:

Senin velayetin ve Ali bin Ebu Tâlib’in velayeti üzerine gönderildik.İşte bu,Allahın şu ayetinde geçer: “Ve senden önce gönderilen peygamberlere sor.”(4) (5)

(1) Bihar ul Envar c 26 sf 284 ,41.hadisi şerif.

(2) Bihar ul Envar c26 sf 282 ,36.hadisi şerif.

(3) Bihar ul Envar c26 sf 290 ,49.hadisi şeriften.

(4) Mübarek “Zuhruf” suresi 45.ayeti şerife.

(5) Bihar ul Envar c26 sf 307,69.hadisi şerif.

Bu anlamları içeren masumi hadisler gerçekten mütevatir ve sayı olarak çok fazladır.Eğer konumuz sadece bu olsaydı sana birçok örnekler zikrederdim.Özet olarak şöyle söylenebilir:Bu nurani hadislerden anlaşılan şu ki:Bütün semavi dinlerin cevheri ve özü genelde Muhammedi ve Alevi nur ile kıvam bulmuştur.

*** ***

ALİYYEN VELİYYULLAH VE KALP VE DİLLE İKRAR ETMEK

Bu konudaki hadislerde çok sayıda olup örnekler ve şahitler getiriyoruz:

Bir: İbni Abbas rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki; “Her kim Lailahe illallah derse göğün kapıları onun yüzüna açılır.Ve her kim onun yanında Muhammeden Resulullah derse hakkın yüzü güler ve ona müjde verir.Ve her kim Aliyyen Veliyyullah derse yağmur damlaları sayısınca günahı olsa dahi Allah onun günahlarını affeder.”(1)

İki: İmam Hasan el Askeri aleyhisselam buyurdu ki: “...Sonra rabbimiz azze ve celle şöyle nida etti:Ey Muhammedin ümmeti.Rahmetim gazabımdan öne geçti.Affım da cezamdan öne geçti.Siz bana dua etmeden size icabet ettim.

Benden istemeden ben size verdim.Her kim benim huzuruma Lailahe illallah’a dair şehadet getirir ve Muhammedin benim kulum ve resulüm olduğuna ve onun sözlerinde doğru

ve davasında haklı olduğuna inanır ve Ali bin Ebu Talib’in onun kardeşi ve kendisinden sonraki vasisi ve velisi olduğunu kabullenir ve ona tıpkı Muhammede itaat ettiği gibi itaat eder ve ondan olan Allahın hüccetleri ve delilleri olan pak ve seçkin velilerin velayetini kabullenirse ona cennetimde yer vereceğim hatta günahları denizdeki damlalar kadar olsa dahi...”(2)


Üç: Mufazzal bin Ömer rivayet eder ki İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki : “Allah mümin kullarına kefil oldu!”O kefalet nedir diye sorduğumda buyurdu ki:Eğer Allahın rabbliğine,

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellemin paygamberliğine ve Hz.Ali’nin velayetine ikrar eder ve farz kıldığı şeyleri yerine getirirse ona kendi civarında yer verecek.Dedim ki:Vallahi bu öyle bir keramettir ki diğer insanlara verilen hiçbir keramete benzemiyor.Sonra İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki : “Az amel etseniz dahi

(1) Bihar ul Envar c 38 sf 318 ve 319. 27.hadisi şeriften.

(2) Bihar ul Envar c26 sf 276 .17.hadisi şeriften.


karşılığı fazlasıyla verilir.”(1)

Dört: Allah Hz.Resulullah’a şöyle vahyetti;Ben amel eden birini amelini ancak senin nübüvvetine ve Ali’nin velayetine ikrar ederse kabul ederim.Her kim Lailahe illallah ve Muhammedün Resulullah der ve Ali’nin velayetine sarılırsa cennete girecektir.”(2)

Bu hadislerin kendisi kendisini açıkladığı için açıklamaya gerek yoktur.İlk bakışta insaflı olan zaten manasının ne kadar içerikli olduğunu Alinin velayetinin önemini hemen anlamaktadır.

ALİYYEN VELİYYULLAH İKİ HAKİKAT NURU OLAN MUHAMMEDİ VE ALEVİ NURUN BİRLEŞİMİNDEN OLUŞMUŞTUR


1. İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki : “Allah varlıkları yaratmadan ikibin yıl önce Muhammed ve Ali Allah’ın katında bir nur idiler.Melekler o nuru gördüklerinde o nurun kaynağı ve parlayan uzantılarını gördüler.

Dediler ki: İlahımız ve seyyidimiz!Bu nur nedir?Allah onlara şöyle vahyetti: Bu nur benim nurumdandır,aslı nübüvvet,uzantısı ise imamettir.Nübüvvet benim kulum ve resulüm olan Muhammed ‘e mahsus,imamet ise velim ve hüccetim olan Ali’ye aittir.Eğer o ikisi olmasaydı bu alemi yaratmazdım.”(3)

2.Enes diyor ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki: “Ben ve Ali arşın sağ tarafında idik.Adem yaratılmadan ikibin yıl önce Allahı tesbih ediyorduk.Ademi yarattığında bizi onun sülbüne koydu.

Pak sülblerden ve temiz rahimlerden gelerek sonunda Abdülmuttalib’e ulaştık. Sonra iki kısma ayrıldık.Yarısı Abdullah’da diğer yarısı da Ebu Talib’de karar kılındı.Nübüvvet ve risalet bana verildi.Vasiyet ve hilafet de Ali ye verildi.Sonra bize kendi isminden alınma

(1) Beşaret ul Mustafa sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem sf 92.

(2) Sırr ul İman sf 22. Beşaret ul Mustafa’dan rivayet eder.

(3) Bihar ul Envar c 15 sf 11ve 12. Maanil Ahbar’dan.

iki isim verdi;Allah Mahmud’dur ben de Muhammed’im.Allah el Ali’dir,bu da Ali’dir.Ben peygamberlik ve resullük için,Ali de vasilik ve halifelik içindir.”(1)

2. İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki : “Allah azze ve celle buyurdu ki: Ey Muhammed!Gökleri,yeri,arşı ve denizi yaratmadan önce seni ve Ali’yi nur olarak yani bedensiz ruh olarak yarattım.O ruh beni över ve Lailahe illallah derdi.

Sonra ikinizin ruhunu birleştirerek tek nur olarak karar kıldım.O beni över ve takdis eder ve Lailahe illallah derdi.Sonra onu ikiye böldüm ve onu oa ikiye böldüm.Böylece dört parça oldu.

Bir Muhammed,bir Ali ,iki de Hasan ve Hüseyn.Sonra Allah,bedensiz bir ruh olarak Hz.Fatıma’nın nurunu yarattı.Sonra Allahın katında sağ tarafa yükseldik de onun nuru bize de ulaştı.”(2)(Özellikle şu cümle üzerinde düşünsene ey aziz! “ Sonra ikinizin ruhunu birleştirerek tek nur olarak karar kıldım.”

3. Muhammed bin Sinan der ki: İmam Muhammed Taki aleyhisselama şiiler arasındaki ihtilafı anlattığımda şöyle buyurdu: “Ey Muhammed!Allah ezelden beri hep tek idi.Sonra Muhammed,Ali ve Fatıma’yı yarattı.

Onlar bin yıl beklediler.Sonra bütün herşeyi yarattı.Onları halkın yaratılışlarında şahit olarak karar kıldı.Herşeyin onlara itaatını farz kıldı.İşleri onlara teslim etti.Onlar istediklerini helal istediklerini haram kıldılar.

Onlar Allah’ın istediklerinden başka birşey istemezler.Sonra İmam aleyhisselam buyurdu ki; Ey Muhammed!Bu öyle bir inançtır ki herkim bundan öne geçse dinden çıkar.Her kim geri kalsa helak olur.Her kim buna uyarsa kurtulur.Bu inancı koru Ey Muhammed!(3)

5. İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam babasından o da dedesinden şöyle rivayet eder; “Bir gün Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ata binmişti ve Hz.Ali de o yolculuğa

yaya olarak çıktı.Buyurdu ki ;Ey Ebul Hasan!Ya sen de bin

(1) Bihar ul Envar c 15 sf 12 ,14.hadisi şerif.

(2) Usul ü Kâfi c1 sf 440. 3.hadisi şerif.

(3) Usul ü Kâfi c1 sf 441, 5.hadis.

veya geriye dön!Allah bana şöyle emretti;Ben binek üzerindeyken ben de binesin.Ben yaya giderken sen de yaya gidesin.Ben oturduğumda sen de oturasın.Yalnız olağanüstü bir durum dışında.Allahı bir emri söz konusu olursa o zaman oturup kalkabilirsin.Allah bana verdiği bütün kerametlerin bir benzerini sana da vermiştir:Bana nübüvvet ve risalet verdi.

Alllah sana da kendi hükümlerini uygulama ve zor işleri yerine getirme emri verdi.Muhammedi hakk üzerine gönderen Allah’a andolsun ki seni inkar eden bana iman etmemiştir,ve sana karşı çıkan bana ikrar etmemiştir.Sana karşı çıkanlar Allah’a ve bana iman etmemiştir.Senin faziletlerin benim faziletlerimdendir,benim faziletim senin de faziletindir.Bu da Allah’ın şu ayetidir;

“De ki Allah’ın fazlı ve rahmeti ile ferahlasınlar,bu onların topladıklarından daha hayırlıdır.”(1)Allahın fazlı peygamberinizin nübüvvetidir.Allahın rahmeti de Ali bin Ebu Talib’in velayetidir.Onun için buyurdu ki;Nübüvvet ve velayet ile ferahlamalıdırlar.Yani şiiler.Bu onların topladıklarından daha hayırlıdır;Muhaliflerin topladığı dünya malı ve evlatlarından ve eşlerinden daha hayırlıdır.

Vallahi ya Ali!Allah seni rabbine itaat edesin diye yarattı.Dini maarif seninle öğrenilsin diye ve Allahın yolu seninle belirlensin diye seni yarattı. Sana ve senin velayetine hidayet olmayanlar,senden sapıtmış ve Allah azze ve cellenin katına hidayet olmamışlardır.Bu da Allahın şu ayetindedir; “Ben tevbe edip iman eden ve salih amel işledikten sonra hidayet olunanları mutlaka affedenim.”(2)Yani velayetine doğru hidayet olunanları.

Rabbim benim hakkımda halka farz kıldığı bütün hakları senin hakkında da halka farz kılmıştır.Bana iman edenlere senin hakların farzdır.Sen olmasaydın Allahın hizbi tanınmazdı.Allah düşmanları seninle tanınır.Allahın huzuruna senin velayetinle çıkmayanlar hiçbir şeyle çıkmamıştır.Allah azze ve celle bana şöyle nazil etti: “Ey resul! Rabbinden sana nazil olanı tebliğ et.”(3)

(1) Mübarek “Yunus” suresi 58.ayeti şerife.

(2) Mübarek “Taha” suresi 82. ayeti şerife.

(3) Mübarek “ Maide“ suresi 67.ayeti şerife.

-78-

Yani senin velayetin hakkında nazil olanları ey Ali! “Eğer tebliğ etmezsen onun risaletini ulaştırmamış olursun.”(1)Eğer senin velayetin hakkında bana nazil olanları tebliğ etmezsem yaptığım bütün ameller boşa gider.

Her kim senin velayetin olmadan Allah’ın huzuruna çıkarsa onun amelleri boşa gider ve yarın hüsranda olur.Ben rabbim azze ve cellenin sözünden başka birşey söylemem.Bu söylediklerim de Allah azze ve celle’nin senin hakkında bana nazil ettiği şeylerdir.”(2)


KISA İŞARETLER:

1. Bu manadaki hadislerin sayısı gerçekten çok fazladır.Ben burada size sadece bu iki nurun yaratılış aleminden once ve yüce alemlerde bir olduğundan birkaç örnek sundum.

Bu iki nurun dünya aleminde birleşmesinden doğan eserleri rivayet ettim.O da beşinci rivayettir.Ama o hazretlerin bu konuda nakletmediğim hadisleri karşısında bu birkaç rivayet gerçekten çok azdır.

2. Hadislerin bazı kısımlarının açıklanması gerekir.Örneğin; “Varlıklar yaratılmadan ikibin yıl önce” “Ademi yaratmadan ikibin yıl önce” “Gökleri,yeri,arşı ve denizleri yaratmadan önce”gibi.

Ve dördüncü hadisteki şu söz; “Sonra bin yıl beklediler.Daha sonra diğer varlıkları yarattı.” Bu ve bunun gibi cümlelerin açıklanması gerekir.Bu gibi rivayetler arasında tezat olduğunu sanmayasın diye bu konuya değiniyorum.

Bu rivayetlerin her birinde konunun bir yönü veya belli bir açıdan olaya bakılmıştır.İhtilaflar nisbidir.Eğer kitabın konularından biri bu olsaydı zihnindeki bu konudaki perdeleri kaldırırdım.Allahtan isterim ki beni Ehli Beyte bu pak ve tertemiz eve hizmet eden herkese hizmet etmeye muvaffak etsin.Allahın salatı onlara olsun.

3. Bu ve benzeri hadislerde öyle yüce ilahi bilgiler ve hazineler ve sırlar saklıdır ki Allah’tan ve Ehli Beytten başka kimse onun hakikatına ulaşamaz. Bizim gibi aklı aciz olanlar bu hadislerin hakikatına ulaşıp onu kavrayamaz. Örneğin; Birinci hadisteki; “Allah azze ve cellenin katında bir nur idiler.” “Allah Mahmuddur ben de Muhammedim.Allah el

(1) Mübarek “Maide” suresi 67. ayeti şerife.

(2) Beşaret ul Mustafa sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem sf 178 ve 179.

Ali’dir.Bu da Ali’dir.” Ya da üçüncü rivayetteki şu cümledeki sır daha da derin mana içerir: “Allahın katında sağ tarafa yükseldik de nuru bize ulaştı.” Maksat lügat manaları veya anlatılmak istenen yüzeysel manalar değildir.

Asıl sorular şunlardır:Resulullah ve Hz.Ali’nin nurunun hakikatı neydi?Allah katında o ikisi nasıl idiler?Hakiki Mahmudiyet nasıldır?Allah azze ve cellenin Hz.Ali aleyhisselam’a bahşettiği ulviyyet nedir?Bu kutsal hakikatler nasıl Allah’ın sağ tarafında yükseldi?

v.s…!Bunlar öyle sırlardır ki bu aciz akıllar o sırların karşısına geçmiş ve cehalet aklın bütün yönlerini sarmış durumda.

4. Ey muhip! Özellikle beşinci rivayetin hakkında uzun uzadıya tefekkür et ve özelde masum imamlara daha da özelde zamanının imamına karşı nasıl edepli olman onlara karşı nasıl davranman gerektiğine karar ver.

Allahım!İmamı Zaman aleyhisselamı ferahlatacak gayretli sahabeleri ona nasip et.Bizleri de onlara hizmeçi olmaya muvaffak et. “Onun haklarını yerine getirmede bizlere yardım et.Ona itaat etmeye çalışmayı ve ona isyan etmekten kaçınmayı bize bahşet.Onun razılığıyle bize minnet et.Onunrahmet ve şefkatini,dua ve hayırlarını bize hediye et.”(1)

5. Tüm bu rivayetlerden anlaşılan şudur ki Üçncü şehadet yani Aliyyen Veliyyullah ki o ikinci şehadetle yani Muhammeden Resulullah’la yanyana olmalarının nedeni bu kelimelerin hakikat alemindeki bir gerçeğe işaret ettikleridir. O da onların nurunun birbirine olan sıkı bağlılığı ve ayı olmamalarıdır.

*** *** ***

(1) Mefatih ul Cinan sf 538,Nudbe duasından.

ALİYYEN VELİYYULLAH VE KUTSAL VE MASUM EHLİ BEYT ALEYHİMUSSELAM

Ey bütün her yeri iftiharla dolduran aile

Kainatta sizlerin tecellisi var.

Sizin gibi birilerinin varlığını sananlar aldanır,

Varlıklar çeşitli olsa da hakikat birdir.

Size andolsun ki sizden başka birşey yoktur,

Bunu açıkça ilan eder ferahlarım,

Sizden gayrısı hep hüsrana uğramıştır,

Ceddinize andolsun ki Ahmedin halifesinin sırrı,

Siz bütün varlıkların gerçeğisiniz sizden gayrı,

Kainatta var olan herşey seraptır.(1)

1.MUTTALİBî NUR:

Bizlerin ve bütün kainatın imamı İmam Musa el Kâzım aleyhisselam dedesi Abdülmuttalib aleyhisselam’ın zemzem kuyusunu bulması ile ilgili rivayetinde şöyle buyururur; “...

Sonra bir karış daha kazdı ve orada bir ceylan derisi ve başı buldu.Onu dışarı çıkardığında üzerinde şöyle yazıyordu:Allahtan başka ilah yoktur,Muhammed onun resulüdür,Ali Allah’ın velisidir, filanca(2) Allah’ın halifesidir...”(3)

2.TÂLİBî NUR:

Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in peygamberliğinden önce Hz.Ali dünyaya geldiği sıralarda Mekke’de vuku bulan olaylar ve şiddetli depremin neticesinde masum imamlarımızın babası Ebu Talib aleyhisselam’ın Allah’a ettiği duayı Resulullah rivayet eder:

“İlahi ve seyyidi!Mahmud Muhammedi ve yüce Ali ve nurlu Fatıma’nın hakkı için Mekke’ye rahmetini gönder.”(4) Olayı daha önce tafsilatı ile rivayet etmiştik.

(1) Baqiyat us Sâlihat divanı sf 69.

(2) Filancadan kasıt İmamı Zaman aleyhisselam’dır.Rivayetlerimizde o hazretten filanca diyerek kinayeten anlatıldığı çoktur.

(3) Furuğ u Kafi c4 sf 220, 7. hadisi şeriften.

(4) Ravzat ul Vaizin (Fettal el Nişaburi) c1 sf 78.

3.ALEVî NUR:

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem amcası EbuTalib aleyhisselamdan Hz.Ali’nin dünyaya gelişini şöyle rivayet eder: “...Dünyaya geldiğinde ona baktım.Tıpkı bir güneş gibi parlıyordu ve yere secdeye kapanmış şöyle söylüyordu:

Şehadet ederim ki Allah birdir ve şehadet ederim ki Muhammed onun resulüdür ve şehadet ederim ki Ali,Resulullah’ın vasisidir.Nübüvvet Muhammed ile sona erecek ve vasilik de benimle sona erecek ve ben müminlerin emiriyim...”(1)

Mevlam ey Emirülmüminin!Ey kalbin kendisine aşık olduğu.
3
Ali'yen Veli'yullah Ali'yen Veli'yullah



4.AHMEDİ VE MUHAMMEDİ NUR:

Şeyh Sadûk, Enes bin Malikten şöyle rivayet eder: “Ebu Zerr birgün Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in mescidine gelerek dedi ki; Dün gördüğüm şeyi ömrüm boyunca görmedim.

Dediler ki ;Dün ne gördün? Şöyle dedi; Dün Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’i gördüm. Ali’nin elinden tutarak Baki mezarlığına doğru gittiler.Ben de onları izledim. Mekkelilerin mezarlarına doğru gittiler.

Babasının mezarının yanına giderek iki rekat namaz kıldı ve kabir açıldı .Abdullah mezardan çıkarak oturdu ve dedi ki:Şehadet ederim ki Allah birdir ve Muhammed onun resulüdür.

Ona dedi ki:Senin velin kimdir ey babam?O da dedi ki:Kimdir ey oğlum?Buyurdu ki:Senin velin işte bu Ali’dir.Dedi ki:Ve şehadet ederim ki Ali velimdir. Buyurdu ki:Şimdi mezarına geri dön.

Sonra annesinin mezarı başına gitti ve orada babasının mezarının başında yaptığını yaptı.Mezar yarıldı ve annesi Âmine dedi ki:Şehadet ederim ki Allah birdir ve şehadet ederim ki sen Allah’ın peygamberi ve resulüsün.

Dedi ki:Senin velin kimdir ey anam?Kimdir ey oğlum diye sorunca buyurdu ki: İşte bu Ali bin Ebu Talib’dir. Dedi ki:Ve şehadet ederim ki Ali velimdir. Buyurdu ki:Şimdi mezarına geri dön.

Ebu Zerr bunları anlatınca onu yalanladılar ve boğazına sarıldılar.Dediler ki: Ey Resulullah!Bugün sana iftira atıldı.Buyurdu ki;Ne oldu?Dediler ki:Ebu Zerr senin hakkında dün vuku bulan olayı anlattı. Resulullah sallallahu

(1) Ravzat ul Vaizin c1 sf 79.

aleyhi ve alihi ve sellem buyurudu ki:Yerin taşıdığı ve göğün gölgelediği insanların içinde Ebu Zerr’den daha doğru konuşan biri yoktur.”(1)

Mevlamız ey Resulullah.Allah sana ve senin yüce vasine ve Fatıma-i Zehra’ya ve senin pak ve masum evlatlarına salat olsun.Pak sülblerden ve pak ve iffetli ve ayıp ve kötülüklerden uzak baba ve analardan gelen siz Ehli Beyte sonsuz salat ve selam olsun.

Parlayan ufuklar seninle aydınlandı.

Mantıklar senin mantığınla olgunlaştı.

Sen varken daha Adem dahi yoktu,

Çünkü varlığın ondan daha öndedir.

Sen olmasan alem dahi olmazdı,

Ne doğu varolurdu ne de batı.

Senin “mim”in tüm kainatın anahtarı,

Senin “mim”in ebediyyete bağlı.

Ey hatemül mürselin öyle faziletle geldin ki

Ona hiçkimse asla ulaşamaz.

Sen bizlere evvelsin ve ahirsin

Batınınsa zahirinden öndedir.

Övenlerin vasfından sen üstünsün

Ne kadar övseler de sen bunlardan üstünsün

Senin manan akılların üstünde,

Gaybının sırlarına asla ulaşmaz.

Güzel kokun tüm kainatı sarmış,

Herkes kendince senin kokunu alır.

Alemlerde senin yüce feyzin,

Sırlar ırmağında akıp gidiyor.

Senin açık ayetlerinin eseri,

Tüm varlıkların alnında parlıyor.

Musa nebi ile onun Tevratı ,

Konuşursa hep seni anlatıyor.

İsa nebi ile onun İncili

Seni halka Ahmed diye müjdeliyor.

Ey Allah’ın alemlere rahmeti

Sen olmasan alem yaratılmazdı.

(1) İlel uş Şeriyi’ c1 sf 176,177.Ebu Zerre neden en doğru konuşan... denildiği bâbı.

Çünkü sen Allah’ın parlak vechisin.

Ve sen onun çok yüce cemalisin.

Sen hem emînsin ve hem de aman

Canlı cansız her varlığa sebepsin.(1)


KISA HATIRLATMA:

Az önce anlatılan iki rivayette yani Alevi ve Muhammedi nur bölümlerinde olayların tarihi de dikkate alınarak aslında peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in babası ve annesi velayetin manasını bilmemekten çok daha üstündürler.Konunun daha fazla dağılmasından korkmasam daha dakik açıklamalar da bulunurdum.

5. KUTSAL ZEHRAî NUR:

Hz.Fatıma-i Zehra selamullahi aleyha’nın viladeti ve cennet hanımlarının o sırada orada hazır olmaları ile ilgili olarak İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki; “...

Ve Fatıma aleyhisselam buyurdu ki;Şehadet ederim ki Allah birdir ve babam Resulullah peygamberlerin en üstünüdür ve kocam Ali vasilerin efendisidir ve evlatlarım gençlerin efendisidir...”(2)

6. PARLAK NEBEVİ NUR:

İbni Abbas Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellemden rifvayet eder ki imamlarımızın annese Fatıma binti Esed-Allah’ın salatı ona olsun-vefat ettiğinde Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem onu kendi sarığı ve gömleği ile kefenlemiş ve onun mezarına bizzat kendisi indikten sonra şöyle buyurmuştur;

“Muhammedin canının elinde olduğu Allah’a andolsun ki kabirden çıkmadan önce onun başının üstünde nurdan bir kandil ellerinin yanında iki kandil ve ayaklarının yanında da iki kandil gördüm...”

Bu rivayetin özellikle şu bölümü önem arzeder; Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem mezara indikten sonra onun başının üstünde şöyle buyurdu;

“Ey Fatıma!Ben Adem oğullarının en üstünü Muhammedim ve bundan daha büyük bir fazilet yoktur.İki melek olan nekir ve münker senin yanına gelip rabbin kimdir?diye sorduklarında de ki;Allah rabbimdir ve

(1) El Ğadir c7 sf 38 ve 39. Muhammedi ve Alevi aşık Hafız Recep Bursi. “Allah onu Hz.Resulullah’ın yanında yüzü ak etsin.

(2) Mecalis i Şeyh Saduk sf 476,1.hadisi şeriften.

Muhammed peygamberimdir,islam dinimdir,Kur’an kitabımdır ve oğlum imamım ve velimdir.Sonra şöyle dua etti;Allahım! Fatıma’yı sağlam söz üzerine sabit kıl. O hazret kabirden çıktığında üzeri tozlanmıştı.Sağ elini sol eline vurarak tozları giderdi.Sonra da buyurdu ki:Allah’a andolsun ki Fatıma sağ elimi sol elime vumamı dahi duydu...”(1)

AÇIKLAMA:

Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in Hz.Fatıma binti Esed hakkında buyurduğu şu söz; Allahım!Fatıma’yı sağlam söz üzerine sabit kıl.Şu ayeti kerimeye açık işarettir:

“Allah iman edenleri dünya ve ahirette sağlam söz üzerine sabit kılar.”(2) Ehli Sünnet kitaplarında İbni Abbas’tan şöyle rivayet edilir: “Sağlam söz Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ın velayetidir.”(3)

7.NUR ÜZERİNE NUR, MEHDİ’NİN AZİZ NURU:

BİRİNCİ NUR

Şeyh Tusi (r.a.)Gaybet adlı kitabında Hz.İmamı Zaman aleyhisselam’ın viladeti ile ilgili hadiste Hekime hatun’dan imamın dünyaya geldiğinde şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Şehadet ederim ki Allah birdir ve Muhammed Allah’ın resulüdür ve Ali müminlerin hak emîridir...”(4)

İKİNCİ NUR

Meşhur tarihçilerden İbni Mes’ud, “İsbat ul Vasiyyet” adlı kitabında Hz.İmamı Zaman aleyhisselam’ın viladetini rivayet ederken Hekime Hatun’un onu İmam Hasanı Askeri aleyhisselam’ın huzuruna götürdüğünü şöyle anlatır:

“Onu alıp sağ dizine oturttu ve sağ elini arkasına koydu ve dilini onun ağzına koydu sonra da elini onun gözlerine,kulaklarına ve yüzüne çekti ve konuş ey oğlum dedi. O da şöyle dedi: “Şehadet ederim ki Allah birdir ve Muhammed Allah’ın resulüdür ve Ali müminlerin emîridir...”(5)

(1) Mecalis-i Şeyh Saduk sf 476 ,1.hadisi şeriften.87.meclis.

(2) Mübarek “İbrahim”suresi 27.ayeti şerife.

(3) Beşaret ul Mustafa sf 241 ve Tefsir el Burhan c2 sf 315.Ehli Sünnet kitaplarından rivayet eder.

(4) Bihar ul Envar c 51 sf 20, 27.hadisi şeriften.Gaybeti Tusi’den rivayet eder.

(5) İsbat ul Vasiyyet sf 220.(İbni Mes’ud)

Onun dünyaya gelişindeki sırları antırken devamında yedinci gün İmam Hasanı Askeri aleyhisselam’ın ilk gün yaptığını tekrarladığını rivayet eder. “Konuş ey oğlum dedi. O da şöyle dedi: “Şehadet ederim ki Allah birdir ve Muhammed Allah’ın resulüdür ve Ali müminlerin emîridir...”(1)

Seyyidim ey velayetin sahibi! Ey kıyamet günü dönüşümüz ve hesabımızın ait olduğu insan.(2)

Ey velilerin mevlası ey yüce şerefin sahibi ey benim güvendiğim

Senden başka mevla bilmem senden gayrısını görmem

Senden başkasını boşlamışım,seni sevdim çok nefretle kınandım

Ama ben sana aşığım,ben aşığım,ben aşığım.(3)


İŞARET:

“Aliyyen Veliyyullah ve Ehli Beyt” adlı bu bölümün sonunda kısaca imamlarımızın Aliyyen Veliyyullah’ı diğer iki şehadetin yanında sözlerinde , amellerinde ve hallerinde zikrettiklerini örneklerle arzedeceğim.

Bir: İmamlarımızın topluca ziyaretlerinde veya müfret ziyaretlerinde ,mutlak veya özel ziyaretlerinde,önsözünde veya giriş izinlerinde duanın kendisinde veya veda bölümünde ve insanın dünya ve ahiret için gereksinim duyduğu diğer dua ve tevessüllerde,

belirli zaman ve mekanlarda okunan veya bütün vakitlerde okunan dualarda imamlarımız Hz.Ali aleyhisselamın velayetini diğer iki şehadetin yanında sürekli olarak beyan ederler.

Tüm bunlarla birlikte imamlarımız aleyhimusselam’dan rivayet olunan korunma duaları,üzerimizde taşıdığımız dualar,zikir ve virdlerde v.s... ayrıca kunut duaları,tesbihler,istihareler v.s...de velayet her zaman tevhid ve nübüvvet ile birlikte zikrolunmuştur.

Bu konuya şu değerli eserlerde rastlamak mümkündür:

Misbah ul Müteheccid (Şeyh Tusi)

Misbah-ı Kef’emi

Miftah ul Felah (Şeyh Behai)

(1) İsbat ul Vasiyyet sf 220.(İbni Mes’ud)

(2) Camia-i Kebirede “Halkın dönüşü sizedir.Hesapları sizinledir”sözüne işarettir.

(3) Meşariq ul Envar sf 220.

Mefatih ul Cinan

Mezarı Seyyid ibni Tavus

Mezar ul Kebir (İbn ul Meşhedi)

Mezar ul Bihar ul Envar

İqbal ul A’mal (S.Raziyyuddin İbni Tavus)

Muhec ud Deevat

Cemal ul Usbu’..........

İnşaallah bu değerli eserler birgün türkçeye kazandırılır.

İki:Ehli Beyt aleyhimusselam’dan gelen hadislerin geneli ve özellikle ayetlerin tefsiri konusunda rivayet edilen hadislerde –ki sayısı gerçekten çok fazladır- Bunların çoğunda Hz.Ali aleyhisselam’ın velayeti hep Tevhid ve Risaletin yanındadır.Örneğin Levami’un Nuraniyyet (S.Haşim el Behrani)

Tevil ul Ayât iz Zâhire fi Fezail-i İtret it Tahire (Şerefüddin Necefi)

Tefsir-i Fırat el Kûfi

Bihar ul Envar (Velayet ve imamet ile ilgili bölümler)

Usul ü Kâfi (Kitab ul Hüccet)

Tefsir ul Burhan

Tefsir-i Nur us Seqaleyn

Tefsir-i Sâfi...

İşte Ehli Beyt aleyhimusselam’ın buyruklarını iyice araştıran biri şu sonuca mutlaka varacaktır;O hazretler tüm hallerde nübüvvet ile velayeti birlikte anarak aralarındaki fıkhi,

kelami,tefsiri ve ahlaki bağların ne kadar sıkı olduğunu vurgulamışlardır.Hakk ile batılın birbirinden ayrılmasında da bunu ölçü olarak kabullenmişlerdir.

Ehli Beyt aleyhimusselam bu hakikatı korumak için çok çaba harcamış böylece bu durum onların dostları nezdinde netlik kazanmıştır.Hatta onların düşmanları dahi bu hakikatı anlamış ama gecenin yarasaları gündüzün güneşinden her zaman korkmuşlardır. *** *** ***

ALİYYEN VELİYYULLAH VE ONUN DEĞERİ EZANIN EHLİ BEYT NEZDİNDEKİ DEĞERİ İLE ANLAŞILIR.

Burada ilk önce işlenilmesi gereken konu ezanın Ehli Beyt aleyhimusselam nezdindeki değeri ve konumudur.Doğal olarak bunu ancak onların hadisi şeriflerinden anlayabiliriz;

1.EZAN ALLAH’IN RESULULLAH SALLALLAHU ALEYHİ VE ALİHİ VE SELLEM’E HEDİYESİDİR:

İmamımız Hasan aleyhisselam şöyle rivayet eder: “Yahudilerden biri Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in de bulunduğu bir topluluğa gelerek onların en alimini sorar.Sorduğu sorulardan biri de şudur;

Allah diğer peygamberlerin içinde sana ve senin ümmetine yedi şey hediye etti.Nedir onlar? Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki;Allahın bana hediyeleri; Fatiha suresi,ezan...”(1)

Demek ki ezan Allah’ın hediyesidir.

2. EZAN,HANİF DİNİMİZİN ÇEHRESİDİR:

İmam Caferi Sâdık aleyhisselam babasından o da dedesinden rivayet eder ki Hz.Hüseyin aleyhisselam’a şöyle soruldu: “Halk diyor ki Abdullah bin Zeyd rüyasında ezanı gördü ve oda Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e haber verdi.Böylece o da halka ezanı emretti?

Hz.Hüseyin aleyhisselam buyurdu ki;Vahiy sizin peygamberinizin kalbine nazil olurken ezanı da Abdullah bin Zeyd’den aldığını mı zannediyorsunuz?Ezan sizin dininizin çehresidir dedi ve gazaplanarak dedi ki:...”(2)

Demek ki ezan dinimizin çehresidir.

3. EZAN İMANIMIZIN ŞİARI VE AZİZ İSLAMIMIZIN İLANIDIR:

Sekizinci imamımız Aliyy ür Rıza aleyhisselam ezanın yararı ve hedeflerini şöyle açıklıyor; “Şaşırana hatırlatmak ve gafil olanı uyarmak,vakti bilmeyene başka bir işle uğraşana namazın vaktini bildirmek içindir.Böylece yaratana ibadete

(1) Hisal-i Saduk c2 sf 355, 36.hadisi şeriften.

(2) Bihar ul Envar c 86 sf 156,54.hadisi şeriften.

çağırır ve ona davet eder.Tevhide ikrar verilir ve iman ilan edilir.Onu unutana haber verir...”(1)

Demek ki ezan yaratıcıya ibadet için davet,gafile uyarı,iman ehlinin açık şiarı ve sahih islamın ilanıdır.


4.EZAN ALLAH AZZE VE CELLE’NİN DİNİDİR:

Şeyh İbni Babveyh (r.a.)in rivayetine göre Mezeni , Südeyr,Muhammed bin Nu’man ve İbni Uzeyne;İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’ın yanında toplandılar. İmam aleyhisselam buyurduki;

Ey Ömer bin Üzeyne!Bu Ehli Beyt düşmanları ezan hakkında ne diyorlar?Arzettim ki:Onu Übeyy bin Ka’b’ın rüyada gördüğünü iddia ediyorlar? İmam aleyhisselam buyurdu ki;Yalan söylüyorlar.Allah azze ve cellenin dini rüyada görülmekten münezzeh ve üstündür.”(2)

Ezan hakkında konuşan İmam aleyhisselam’ın şu sözüne dikkat et: Allah azze ve cellenin dini...”

Demek ki ezan Allah’ın dinidir.

5.EZAN ALLAH’IN ÜMMETE HÜCCETİDİR:

Resulullah buyurdu ki: “...Ey Ali!Ezan ümmetime hüccettir...”(2)

Öyleyse ezan hüccettir.

6.EZAN NURDUR, HİDAYETTİR, KURTULUŞTUR;

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki: “...Ey Ali!Ezan nurdur.Her kim ona icabet ederse kurtulur.Her kim aciz kalırsa hüsrana uğrar. Aciz olana ben Allah’ın huzurunda hasım olacağım.Benim hasım olduğum adamın hali ne kötüdür.”(3)

Demek ki ezan nurdur, ona icabet eden kurtulur.

BUNLARA İLAVETEN EZAN, ELKÂFİ’DEKİ ŞU MANALARDADIR:

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki: “...Melekler yer ehlinden ezan sesini duyduklarında şöyle derler;Bu işittiğimiz Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in ümmetinin Allahın tevhidine dair sesleridir.Ve

------------------

(1) Bihar ul Envar c 84 sf 143, 39.hadisi şeriften.

(2) Bihar ul Envar c 82 sf 237, 1.hadisi şeriften. Müstedrek ul Vesail c4 sf 55,1/4169.hadisi şeriften

(3) .Müstedrek ul Vesail c4 sf 56. 1/4169.hadisi şeriften.

melekler o namaz bitene kadar Muhammed ümmetinin günahlarının affolunması için Allah’a dua ederler.”(1)

Bu durumda ezan ümmetin günahlarının affına vesiledir.Acaba günahlar Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ın velayeti olmaksızın ve kalp ve dille ona ikrar olmaksızın hiç affolunur mu?İşte buradan Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in ne buyurduğu anlaşılmaktadır:

“Allah yolunda ezan okuyan müezzin ezanda olduğu sürece kanına boyanan şehit gibidir.Öldüğü zaman yerin altındaki canlılar kabrinde ona zarar veremezler.”(2)

Bu rivayetteki Allah’ın yolu hangi yoldur dersiniz?

İmamlarımıza Camiet ul Kebire ziyaretinde şöyle hitap etmiyor muyuz: “Sizler en azametli yol ve en sağlam sıratsınız.”(3)

Nudbe duasında da şöyle geçer;

“O yollardan sonraki yol nerede?”(4)

Tüm bunlar Allah azze ve cellenin şu ayetinin tefsirinde mütevatirdir:“De ki rabbine doğru giden yola ulaşmak isteyenler dışındakilerden bir ücret istemiyorum.”(5)

Ezanın önemini vurgulayan bu rivayetlere dikkatle bakanlar eğer ezan okuyan tıpkı Allah yolunda kanına boyanan şehit gibi rivayetlerini de göz önünde bulundururlarsa sonuca rahat ulaşırlar.

Ey Ehli Beyt dostu!Gafil olma!Her kim Âl-i Muhammed sevgisi üzerine olursa tıpkı oruç tutan ve gece namazı kılan mücahid gibidir.Ve eğer bu haliyle ölürse şehit gibidir. İmamlarımızın hadisleri bu konuda açık ve nettir.

Bakın şu rivayete, Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ne buyuruyor:“halkı ezana teşvik etti ve onlara ezanın faziletlerini anlattı.Bazıları dediler ki:Ey Allah’ın resulü!Ümmetin olarak ezan okumak konusunda birbirimizi öldürmekten korkuyoruz...”(6) Eğer konunun dışına çıkmış

olmasaydık sana ezanın hedefleri ve faziletleri hakkında çokca

------------------------------------------------

(1) Furuğ-el Kâfi c3 sf 307,31.hadisi şeriften.

(2) Müstedrek ul Vesail c4 sf 22, 14/4078.hadisi şerif.

(3) El Envar ul Lâmie fi Şerhi Ziyaret ul Camie (S.Abdullah Şubber) sf 145.

(4) Mefatih ul Cinan sf 535.

(5) Mübarek “Furkan”suresi 57.ayeti şerife.

(6) Müstedrek ul Vesail c4 sf 19, 3/4067.hadisi şeriften.

hadisler naklederdim.Yalnız bazı kaynaklara işaret edeceğim;

Bihar ul Envar c84 sf 169 ve sonrası 73.hadisi şerif, ve sf 143 ve 144 39.hadisi şerif,Müstedrek ul Vesail c4 sf 65,1/4187.hadisi şerif.Uyun-u Ahbar ir Rıza,İlel uş Şerayi’,Tevhid-i Saduk,Maanil Ahbar...

Tüm bu melekûti sözler ve feyizlerden sonra anlaşılan şu ki ey muhip; Ezan Allah’ın Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e hediyesidir.Allah’ın hediyesi ise keramettir.

O da ne güzel bir keramet.!Allah’ın peygambere verdiği tüm kerametler de nübüvvet dışında Ali aleyhisselam içindir.Daha önce bununla ilgili rivayetler naklettik.

Ezandaki Muhammeden Resulullah nasıl ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem için bir keramet ise , Aliyyen Veliyyullah da Ali aleyhisselam için bir keramettir ve ancak böylelikle o ikisinin kerameti ittifak eder.Bu manayı ifade eden onlarca rivayet vardır.

Ayrıca ezan dinin çehresidir.Peki dinin çehresi olan Aliyyen Veliyyullah nasıl ezanın manasında yer bulmaz.Halbuki Aliyyen Veliyyullah dinin ruhu, kalbi ve hayatıdır.Çok uzatmaya gerek yok.

Sen Nudbe duasında zamanının imamına şöyle hitap etmiyor musun; “Velilerin kendisine doğru yöneldiği Allah’ın vechi ve çehresi nerede?”(1) Sonra dedik ki ezan dinin şiarıdır.

Ezan imamız Rıza aleyhisselam’ın da buyurduğu gibi unutana hatırlatma ve gafilleri uyarma vesilesidir.Asıl gaflet ve gafilliğin manası nedir?Hakk velayetten ve Allah’ın velisinden gafil olmak ve onu unutmak değil midir?

Allah’a ibadet ve onun tevhidine ikrar ,Alevi velayete kalp ve dille ikrar olmadan mümkün müdür?Bu manada söylenecek söz çoktur.Onun için ezandan hüccet,nur ve kurtuluş olarak bahsedilmektedir.

İşte bunun için melekler Muhammed ve Âl-i Muhammed’in ümmeti için dua etmekteler. Bazen hadisler bunu açıkça bazen de işaret ve kinaye ile dile getirirler. Sonuçta hepsi de aşık olduğumuza işaret ederler.

Ama en iyi tabir az önceki rivayette gelmiştir; “Ezan Allah’ın dinidir.”

(1) Mefatih ul Cinan sf 535.

Allah’ın dininin hakikatı ise Ali ve evlatlarının velayetidir.

-Allah’ın salâtı hepsinin üzerine olsun.-

Şöyle bir soru sorulabilir;Peki bu konuda yani Aliyyen Veliyyullah hakkında niçin hadis kitaplarımızda açık bir hadis yoktur.

Genel manada bir takım rivayetler mevcuttur.Ancak Ehli Beytin hadislerindeki üslubu bilenler şu sonuca varırlar:İmamlarımız aleyhimusselam ve onların yakınları ile şiileri zalimlerin ağır zulmü ile karşı karşıya idiler.

Bu yüzden tâ bugüne dek şii toplumlarında ikinci dereceden hükümler ve bir takım takiyeler uygulanmak zorunda kalmıştır.Mesela bu yüzden ezan ve kametin vaciblerinin sayısı hakkındaki rivayetler farklıdır.

Bir çok rivayetimizde ezanda olan “Hayye alâ hayril amel”bölümü hiçbir şekilde yoktur.Bazıları ezandan Hayye alâ hayril ameli kaldırmış ve bunun sebebini halkı cıhada davet olarak açıklamışlardır.Halbuki bunun yegane sırrı Ali aleyhisselam’a ve onun velayetine düşmanlıktır.Bu sırrı İmam Musa el Kâzım aleyhisselam şöyle açıklamaktadır:

Fazl bin Şazan diyor ki; “Muhammed bin Umeyr dedi ki:İmam Musa el Kâzım aleyhisselam’a hayye alâ hayril amelin neden ezandan çıkarıldığını sordum?Buyurdu ki: Zahiri sebebini mi istiyorsun yoksa işin iç yüzünü mü?Dedim ki:İkisini de. Buyurdu ki;Zahiri nedeni şu ki:Halk namaza güvenip cihaddan kaçmasın diye.

Ama işin iç yüzü şu ki:Amellerin en hayırlısı velayettir.Hayye alâ hayril amelin ezandan çıkarılmasını emreden şahıs ona çağırılmayı ve teşvik edilmeyi engellemek istemiştir.”(1)

Bundan sonra benimle aynı görüşü paylaşmıyor musun ey muhip!Velayetin kökünü kazımak için bu pâk aileye karşı açıkça ilan edilen ve bazen de külün altında gizlenen bu savaşve mücadele sürmüyor mu?

Hayye alâ hayril amelin ezandan çıkarılması geçmişten süre gelip günümüzde de devam eden binlerce örnekten sadece biri değil mi?Az önceki rivayete göre amellerin en hayırlısı Emirülmüminin aleyhisselam’ın velayetidir.Başka bir hadiste ise amellerin en hayırlısı Fatıma ve evlatlarına iyilik yapmak olarak geçer:

(1) İlel uş Şerayi’ c2 sf 368,4.hadisi şerif

“Muhammed bin Mervan der ki: İmam Muhamed Bâkır aleyhiselam bana dedi ki:Hayye alâ hayril amel’in tefsirini biliyor musun?Dedim ki:Hayır!Buyurdu ki: Seni iyiliğe çağırıyor.Kime iyilik yapmaya biliyor musun?Dedim ki;Hayır. Buyurdu ki ;Fâtıma ve onun evlatlarına iyilik yapmaya çağırır.”(1)

Muhaddis el Nûri ise “Müstedrek ul Vesail”adlı kitabında şöyle rivayet eder:

“İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a hayye alâ hayriel amel’in tefsiri sorulduğunda buyurdu ki:Amellerin en hayırlısı velayettir.Başka bir rivayette de Fatıma ve evlatlarına iyilik yapmaktır.”(2)

Velayetin din ve dünya hayatındaki en açık mazharı ve uygulanması Fatıma ve onun evlatlarına iyilik yapmak değil midir?-Allah’ın selamı onlara olsun-

Onun için olanlar oldu ve imamlarımız defalarca düşmanlarından ve dostlarından eziyet ve zulümlere maruz kaldılar.Onlar da bu şiddetli belalar ve zorluklar karşısında kendi şiilerini ve dinlerini muhafaza altına almak için bu yolu seçtiler.

Onun için onların ziyaretinde onlara şöyle hitap ediyoruz: “Ey efendilerim!Sizi saran zorluklardan başka zorluk mu var?Size ulaşan musibetlerden başka musibet mi var?Size özel facialardan başka facia mı var?Sizin başınızdaki belalardan başka bela mı var?...”(3)

İmamlarımızın karşılaştığı zorlukların karşısında bu anlatılanlar ve yazılanlar çok çok yetersiz kalır.Ama imamlarımız gemiyi ve gemidekileri güvenlik sahiline ulaştırmışlar ve bizim aziz gemimiz hidayet sahiline ulaşmıştır.

Bayrağı Hüseynin kanıyla yükselmiş keramet bayrağı ve o bayrak aziz Mehdi’nin yüce azmiyle yükselen inkılabın sembolü olmuştur. Onun saçtığı ışıkta

(1) Maanil Ahbar(Şeyh Saduk) sf 42. 3.hadisi şerif.

(2) Müstedrek ul Vesail c4 sf 70.

(3) Mefatih ul Cinan sf 581.

Seccâd’ın,Bâkır’ın,Sâdık’ın ve diğer imamlarımızın tattığı acılar tüm alemi aydınlatmaktadır.Bazen bakarsın imamlardan soru soran adama temiz kalplerinin istemediği cevabı vermek zorunda kalıyorlar.

Ya zalimlere karşı takiye yapmak zorundalar veya halkın akıllarının seviyesine göre konuşuyorlar ve ya sırlarını saklama kapasitelerine göre onlara beyanatta bulunuyorlar.

Musa bin Uşeym diyor ki: “İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’ın yanında idim.Adamın biri İmam’a bir ayetin hakkında soru sordu.İmam onun cevabını verdi.Sonra başka biri gelerek ona aynı ayeti sordu.

İmam aleyhisselam birinci adama verdiği cevabın tersini ona verdi.Bu durumdan o kadar şüphelendim ki kendi kendime dedim ki:Bir vav harfini dahi kaçırmayan Ebu Kutade’yi(1) Şam’da bırakıp bütün sözleri birbirine zıt olan bu adama neden geldim ki?

Ben bunları düşünürken üçüncü bir şahıs daha gelip ona aynı soruyu sorduğunda o ikisine verdiği cevaptan daha başka bir söz söyledi.İşte o anda anladım ki imam tüm bunları takiye olarak cevapladı.

O sırada bana dönerek buyurdu ki:Ey İbni Uşeym!Allah azze ve celle Süleyman bin Davud’a yetki verek dedi ki: “Bu bizim hediyemizdir.İster öğret ister öğretme.Sana hesap soramazlar.”(2)

Ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e yetki vererek buyurdu ki: “Resulün size emrettiğini yapın ve size yasakladığını da yapmayın.”(3)Peygambere verilen bu yetki bize de verilmiştir.”(4)

Zürare bin A’yan da diyor ki;İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a bir soru sordum, bana cevabımı verdi.Sonra birisi gelerek aynı benim sorduğum soruyu sordu.İmam bana verdiği cevabın tersini ona verdi.Sonra birisi daha geldi ve imam ikimize de verdiği cevabın dışında bir cevap verdi.

O ikisi gittikten sonra İmam’a şöyle arzettim: “Ey Resulullah’ın oğlu!Bu iki adam senin Irak’taki şiilerinden idiler.Her

(1) Ehli Beyte düşman olan alimlerden biri.

(2) Mübarek “Sad” suresi 39.ayeti şerife.

(3) Mübarek “Haşr”suresi 7.ayeti şerife.

(4) Usul ü Kâfi c1 sf 265 ve 266,2.hadisi şerif.

ikisine de birbirine zıt cevaplar verdin?Buyurdu ki:Ey Zürare!Bu,bizim ve sizin için daha hayırlıdır.Eğer hepiniz aynı görüş üzerine birleşirseniz başkaları sizin birlik ve beraberlik içinde olduğunuz kanısına varır ve sizi ve bizi darmadağın ederler.

Sonra İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a şöyle arzettim;Eğer şiilerinizi ateşe sokup çıkarsanız sizin yanınızdan çıkarken ihtilaf içinde çıkarlar.Sonra bana tıpkı babasının verdiği cevabı verdi.”(1)

İşte imamlarımız aleyhimusselam dostlarına ve düşmanlarına karşı böyle davranmak zorunda kalmışlardır.Düşmanın gözünü boyamak için imamlarımız bazen şiilerinin arasında düşmanın gözünde önemli görülen birçok küçük konularda ihtilaf yaratmak zorunda kalmışlardır.

Onun için Şeyh Saduk şöyle rivayet eder: Hureyz diyor ki:İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a şöyle arzettim:Dostlarınız arasındaki ihtilaftan daha ağrıma giden birşey yok?Buyurdu ki:Bu ,benden önce de böyle idi.”(2)

Şeyh Tûsi’nin rivayetine göre İmam Musa el Kâzım aleyhisselam’a şiiler arasındaki görüş ayrılıklarının sebebi sorulduğunda buyurdu ki: “Bu ihtilafı ben oluşturdum.Eğer siz bir görüş üzerinde birleşirseniz sizi öldürürler.”(3)

Hatta bazen çok ince ayrıntılar da dahi ihtilaflar görülmüştür tıpkı namazın vakitlerinde olduğu gibi.Mesela İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a şiilerin namazın vakitleri konusundaki ihtilafları sorulduğunda buyurdu ki: “Onların içine bu ihtilafı ben attım.”(4)

Yine Şeyh Tusi “Tehzib” adlı kitabında şöyle rivayet eder: “İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a birisi şöyle sordu;Camiye girdiğimde bazı şiilerin öğle namazı kılarken bazılarının ise ikindi namazı kıldıklarını gördüm. Buyurdu ki;Onlara bunu ben emrettim.Eğer aynı vakitte namaz kılsalar tanınır ve öldürülürler.”(5)

İnsaflı olanlar söylesin!

(1) Usul ü Kâfi c1 sf 65,5.hadisi şerif.

(2) İlel uş Şerayi’ c2 sf 395,14.hadisi şerif.

(3) İlel uş Şerayi’ c2 sf 395,15.hadisi şerif.

(4) Uddet ul Usul (Şeyh Tusi) c1 sf 343.

(5) Hadaiq un Nâzira c1 sf 6.

İmam aleyhisselam şiilerinin aynı vakitte kılmalarından çekiniyorsa Aliyyen Veliyyullah’ın ezan ve kamette açıkça söylemeleri gerektiğini buyurabilirler miydi?

*** *** ***
ALİYYEN VELİYYULLAH VE ONA İNANMANIN GETİRDİĞİ TEMİZLİK VE ABDEST VE GUSÜLDE SÖYLEMENİN YARARI

İmamımız Hasan el Askeri aleyhisselam’ın rivayetinde Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu: “...Namazın anahtarı temizliktir, onun başı tekbirdir,sonu da selamdır.

Allah temizliğin olmadığı bir namazı kabul etmez.Çalıntı maldan sadaka olmaz.Ve namaz ile diğer bütün ibadetlerin kabul olunması için en yüce temizlik şudur;

Peygamberlerin efendisi olarak Muhammed’in velayeti ve vasilerin efendisi olarak Ali’nin velayeti ve onların dostlarına dost ve düşmanlarına düşman olmak.”(1)

Peygamberlerin hatemi olan Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in namazın kabul şartı olan en yüce temizliğe dair buyurduğu şu son cümleye dikkatle bakar mısın ey aziz!Ayrıca “Temizleyici olmadan namaz olmaz.”(2)

hadisini de göz önünde bulundurursak şunu hemen anlarız ki; En yüce taharet ve temizlik vesilesi Muhammed,Ali ve evlatlarının velayetidir. -Allah’ın en yüce salâtı onlara olsun.-Onların velayetini kabul edip düşmanlarından beraat etmenin en bariz yolu Muhammeden Resulullah’tan sonra Aliyyen Veliyyullah demektir.

Bu yüzden bakın yüce islam peygamberi Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem kendisine uyan iman ehline aynı hadisin devamında nasıl nasihat ediyor; “Her kim abdestinin veya cenabet guslünün sonunda şu cümleleri söylerse;Münezzehsin Allah’ım ve sana hamd ederim.
Şehadet ederim ki senden başka ilah yoktur,sana istiğfar eder

(1) Bihar ul Envar c 80 sf 316 , 7.hadisi şeriften.

(2) Vesail uş Şia c1 sf 256,6.hadisi şeriften.Meşhur bir hadistir.

ve senden tevbe isterim.Ve şehadet ederim ki Muhammed senin kulun ve resulündür.Ve şehadet ederim ki Ali senin velin ve peygamberden sonraki halka halifendir.

Onun evliyası da senin halifen ve vasileri de senin vasindirler.Bu cümleleri söyleyenin günahları ağacın yapraklarının döküldüğü gibi dökülecek ve Allah abdest veya gusülünün her bir damlasından bir melek yaratır ve o melekler Allah’ı takdis ve tesbih ederler ve Muhammed’e ve Ehli Beyte salat ederler ve onun sevabı bu abdest alan mümin içindir...”(1)

Bu hadisi şerifteki şu önemli noktalara dikkat et ey muhip!

-Allah senin Hz.Ali aleyhisselam’a olan sevgini artırsın.Günahların tıpkı ağacın yapraklarının dökülmesi gibi dökülmesi gerçek ve hakiki taharet ve temizlik değil midir?

Suyun insanın bazı organlarına veya bütün bedenine değmesi zahiri temizliktir ve bu bize sadece zahiri temizliği getirir.Ama durum bazen çok farklılaşır.Örneğin; Hz.Ali aleyhisselam’a düşman olan ve ona buğz edenler abdest veya gusül aldıklarında değil temizlenmek necis bedenleriyle o suyu dahi necis ederler.(2) Allah onlara lanet etsin.

Aynı şekilde onların bedenindeki abdest veya gusüllerinin rutubeti temiz bir şeye değse onu da necis eder.O hem necistir hem de müneccis(necis yayan)dır.Ondan ve onun necasetinden Allah’a sığınırız.

Demek ki gerçek temizlik ve taharet suda değil Ali ve evlatlarının velayetindedir.-Allah’ın salâtı onlara olsun.-Kelime aleminde bu velayetin tecellisi ise Aliyyen Veliyyullah’tır.

İkinci olarak hadisi şerif bize Lailahe illallah ve Muhammeden Resulullah’tan sonra Aliyyen Veliyyullah demenin tekvini ve doğal etkisini de açıklamaktadır Abdestinde veya. gusülünde Aliyyen Veliyyullah’ı söyleyen müminin kullandığı suyun damlalarından melekler yaratılıyor ve Allah’ı takdis ve tesbih edip Muhammed ve Ehli Beyte salat ediyor.

(1) Bihar ul Envar c80 sf 316,7.hadisi şeriften.

(2) Çünkü Ehli Beyte düşman olan nasibiler ayn-i necistir yani necisin ta kendisidir.

Aliyyen Veliyyullah’a bu gücü ve feyzi veren fail nedir ki Allah , en yüce varlıklardan olan tesbih ve takdis meleklerini yaratıyor?

Hangi azamettir bu?

Ve hangi nuraniyyettir bu?

Sonra Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem aynı hadisi şerifte buyuruyor ki;

“Sonra Allah’ın emri ile o abdest ve gusül izzet rabbinin mühürleri ile mühürleniyor ve arşın altına kaldırılıyor...”(1)

Bu ise bir öncekinden daha yücedir!!!

Çünkü onun abdesti ve gusülü izzet rabbinin mühürleri ile mühürleniyor.Daha sonra?

Arşın altına yükseliyor!!!

Allahu Ekber!Bu ne yüce fazilettir?Eksiklerimizi ve necislerimizi bertaraf ettiğimiz sulardan temizliğin ve paklığın doruk noktasında olan ve beşeri eksiklikten münezzeh olan varlıklar yaratılıyor , sonra da bu abdest arşa yükseliyor.

Aliyyen Veliyyullah’a bu yükseltici gücü ve gizli kudreti veren nedir?!

Buna şaşırmamak gerekir.Çünkü o şu şahıstır işte:

“Arapların arslanıdır,Üstün sıfatların sahibi,ilginç sıfatların sahibi,öldürücü arslan,bütün arzuların odak noktası,Allah’ın galip arslanı,bütün galiplerin galibi,

bütün arzulayanların arzusu,iftihar ve menkıbenin sahibi,doğuların ve batıların imamı,mevlamız ve dünya ve ahiretin mevlası Hasaneyn’in babası Emirülmüminin Ali bin Ebu Tâlib .-Allah’ın salât ve selamı ona olsun.”(2)

*** *** ***

(1) Bihar ul Envar c 80 sf 316,7.hadisi şeriften.

(2) Muhec ud Deevât sf 363 .Büyük tevessül duasından bir bölüm.


ALİYYEN VELİYYULLAH VE EZANI DUYARKEN OKUNAN DUADAKİ MANASI

Şeyh Tûsi (r.a), “Mabsut” adlı kitabında diyor ki; Hadislerimize göre ezanı duyan şahısın şöyle dua etmesi müstehaptır; “Ben de şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur,

Muhammed onun kulu ve resulüdür.Rabb olarak Allah’a,din olarak islama,resul olarak Muhammed’e,imam olarak da pak imamlara razı oldum.Sonra Muhammed ve Ehli Beytine sâlat eder...”(1)

İbni Ebi Cumhur (r.a)’da “Dürer ul Leâli”adlı kitabında diyor ki; Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu ; “Müezzin eşhedu ellâ ilahe illallah dediğinde onu duyanlar şöyle demelidir;

Ben de şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur, Muhammed onun kulu ve resulüdür.Rabb olarak Allah’a,din olarak islama,resul olarak Muhammed’e,imam olarak da pak imamlara razı oldum...”(2)

Bu iki rivayet hangi manayı açıklamak istiyor ey muhip?İmamet meselesini ve Alevi yolu ve Murtezevi hidayeti açıkça vurgulamıyor mu?Ezanı işiten adam gerçekte müezzinin söylediğini taklit eder.İşitenin söyledikleri müezzinin söylediği manaları ifade etmiyor mu?İkisi de aynı şey değil mi?

(1) Müstedrek ul Vesail c4 sf 59,7/4175.hadisi şeriften.

(2) Müstedrek ul Vesail c4 sf 61. 12/4180.hadisi şeriften.

ALİYYEN VELİYYULLAH VE NAMAZA BAŞLAMADAN ÖNCEKİ DUA

A. Şeyh Tebersi(r.a) meşhur “İhticac”adlı kitabında şöyle rivayet eder;

“Kasım bin Muhammed kendi kitabında dedesi Hasan bin Râşid’den rivayet eder ki İmam Caferi Sâdık aleyhisselam ona şöyle buyurdu; Namaza nasıl başlıyorsun?

Dedi ki:Lebbeyk ve Sa’deyk.

İmam aleyhisselam buyurdu ki; Bunu sormadım.Gökleri ve yeri yaratana yüzümü döndüm hanif ve müslüman olarak diyor musun?

Dedi ki;Evet.

İmam Sâdık aleyhisselam buyurdu ki;Onun devamında şöyle söyle;İbrahim’in milleti üzerine ve Muhammedin dini üzerine ve Ali bin Ebu Tâlib’in yolu üzerine ve Âl-i Muhammed’e iktida ederek hanif ve müslüman olarak ve ben müşriklerden değilim.”(1)

B. Üçyüz yedi hicri yılında namaza nasıl başlanacağı konusunda Muhammed bin Himyeri’nin sorusunun cevabında İmam-ı Zaman aleyhisselam’dan gelen mübarek mektupta şöyle geçer; “Gökleri ve yeri yaratana yüzümü döndüm hanif ve müslüman olarak, İbrahim’in milleti üzerine ve Muhammedin dini üzerine ve Ali bin Ebu Tâlib’in yolu üzerine ve ben müşriklerden değilim.

Namazım,ibadetim,hayatım ve ölümüm alemlerin rabbi Allah içindir.Onun ortağı yoktur.Buna emrolundum ve ben müslümanlardanım, Allahım beni müslümanlardan karar kıl,kovulmuş şeytandan işiten ve bilen Allah’a sığınırım.Bismillahirrahmanirrahim . Sonra hamdı oku.”(2)

İmamı Zaman aleyhisselam aynı mübarek mektubunda daha sonra buyurdu ki: “Doğrusu din Muhammed’indir ve hidayet müminlerin emiri Ali’nindir.Çünkü hidayet kıyamete kadar Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ve onun

-------------------------------------

(1) ,(2) El İhticac c2 sf 486.

soyundadır.Her kim Muhammed’in dini ve Ali’nin hidayeti

üzerine olursa hidayete erenlerdendir.Şüphe edenin dini olmaz. Hidayetten sonra sapıklıktan Allah’a sığınırız.”(1)

Namazın başlangıcında tekbiret ul ihramdan sonra okunması sünnet olan bu dua ki Ali aleyhisselam’ın velayetini de içeriyor ve ezan ve kametteki manaya geri dönüp onu vurguluyor.

Herhalde bu kadar işaret yeter azizim!

Son olarak şairin şu sözünü tekrarlamaktan başka çare yok:

Sözlerimiz farklı ama senin güzelliğin tektir.

Bütün hepsi senin güzelliğine işarettir.

ALİYYEN VELİYYULLAH EZANIN BÜTÜN ÇEŞİT VE DERECELERİNDE

Ezanın da mı çeşitleri ve dereceleri var?

Konunun başlığını görünce bu soru hemen akına geliyor.

Cevabı ise gerçekten parlak bir ışıktır.

Işıktır,nurdur,çünkü cevabı Ehli Beyt aleyhimusselam’ın sözlerinin nurudur;

Onlar nurdur,Allah celle celaluhun nuru

Onlar incir ve zeytindir,çift ve tektir.

Onların ismi arş üstüne yazılmış,

Zer alemi oluşmadan isimleri varolmuş

Onların sırrı kainatta gizlenmiş

Fazileti tüm enbiya sırlarında saklanmış

Gece gündüz yenilendikçe sizin sevginiz

Kalbimde tazelenir,felek onu eskiltmez.

Allahın selamı size olsun gökte şimşek çaktıkça,

Beyaz bulutlar geçtikçe(2),yağmurlar yağdıkça(3)

(1) a.g.e.

(2) Araplar beyaz bulutu ve yağmuru uğurlu sayarlardı.

(3) Salih bin Arendes’in meşhur beyitinden.

Şimdi ey muhip!Gel benimle de bak imamın,velin,seyyidin ve emîrinin adını alemdeki bütün müezzinler nasıl da feryad ediyorlar,hatta bütün varlık aleminde onun adı ve Aliyyen Veliyyullah onların ezanlarında ve nidalarında var.İşte ezanın derece ve çeşitleri hakkında nurlu sözler;

A.İLAHİ EZAN BÜTÜN VARLIK ALEMİNDE;

El Kafi kitabında Şeyh Kuleyni –Allah,Hz.Zehra ve evlatlarının yanında onun yüzünü nurlu kılsın-şöyle rivayet eder: “İmam Caferi Sadık aleyhisselam buyurdu ki; Biz,Allah’ın ilk önce isimleriyle seslendiği ev halkı olan Ehli Beytiz.

Allah gökleri ve yeri yarattığında bir münadiye emretti de şöyle seslendi:Üç kere eşhedu enlâ ilahe illallah,üç kere eşhedu enne Muhammeden Resulullah,üç kere eşhedu enne Aliyyen Emirülmüminine haqqen.”(1)

Aynı hadisi Şeyh Saduk “Mecalis sf 483,4.hadisi şerif,Bihar ul Envar c 37 sf 295,10.hadisi şerif ve diğer birçok alimlerimiz naklederler.

B. İLAHİ EZAN YÜCE VE ULVİ ALEMLERDE;

Alemdeki bütün kadınların efendisi Hz.Fâtıma-i Zehra-Allahın salâtı ona olsun ve ona ,kocasına ve evlatlarına eziyet edenlere de Allah’ın laneti olsun- rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu;

“ Miraca çıktığımda son nokta olan sidret ul müntehaya vardım ve sadece iki yay ve hatta daha az bir ara kalmıştı.Allah’ı gözümle değil kalbimle gördüm.Bana ezanı çift çift ve kameti de tek tek işittirdi.Birinin şöyle nida ettiğini duydum;

Ey meleklerim!Ey göklerde ve yerde yaşayanlar ve arşımı taşıyanlar!Şehadet edin ki ben Allah’ım.Benden başka ilah yoktur.Ortağım yoktur.Dediler ki:Şahit olduk ve ikrar ettik. Dedi ki;

Ey meleklerim!Ey göklerde ve yerde yaşayanlar ve arşımı taşıyanlar!Şehadet edin ki Muhammed-sallallahu aleyhi ve alih-benim kulum ve resulümdür. Dediler ki:Şahit olduk ve ikrar ettik. Dedi ki;Ey meleklerim!

(1) Usul ü Kâfi c1 sf 441.8.hadisi şerif.

Ey göklerde ve yerde yaşayanlar ve arşımı taşıyanlar!Şehadet edin ki Ali benim yeryüzündeki velimdir,resulümün velisidir ve resulümden sonra müminlerin velisidir. Dediler ki:Şahit olduk ve ikrar ettik.”(1)

Şeyh Meclisi(r.a) “Bihar ul Envar” c23 sf 282,29.hadisi şerifte ve diğer alimler de rivayet ederler.

C.BÜTÜN NAMAZ VAKİTLERİNDE YERDEKİ KUŞLARIN EZANI İLE BİRLİKTE MELEKLER EZAN OKURLAR;

Esbağ bin Nebâte, Hz.Ali aleyhisselam ile İbn-i Kevva’nın sohbetini rivayet eder ; “İbni Kevvâ dedi ki:Kur’an’da öyle bir ayet var ki kalbimi çarptı ve dinimden şüphelendim.

Hz.Ali aleyhisselam buyurdu ki; Anan sana ağıt yaksın .Nedir o ayet?

Dedi ki;Allah’ın şu ayeti; “Ve kuşlar saf halinde.Hepsi namazını ve tesbihini bilirler.”(2)Bu saflar ,kuşlar,tesbihleri ve namazları nedir?

Buyurdu ki:Yazıklar olsun sana İbni Kevvâ!

Allah melekleri çeşitli şekillerde yarattı.Allah gür sesli bir melek yarattı.Ayakları yerin altında ve başı rahman’ın arşının altına değiyor.Kanadının biri doğuda ateşten,diğeri ise batıda buzdan.

Namaz vakti geldiğinde ayakları üstünde doğrulur ve boynunu arşın altından uzatır.Sonra kanatlarını hareketlendirir tıpkı evinizdeki horozların kanat çırpması gibi.Ne o buz ateşi söndürür ne de ateş o buzu eritir.

Sonra nida eder:Şehadet ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed onun kulu ve peygamberlerin en üstünü olan resulüdür.Ve onun vasisi en hayırlı vasidir.Subbûh!Kuddüs!Meleklerin ve Ruh adlı meleğin rabbi.Dedi ki:Sonra melek kanatlarını toplar.İşte bu Allah’ın şu ayetidir; “Hepsi namazını ve tesbihini bilirler.”(3)


İŞARET:

Ehli Beyt aleyhimusselam’ın melekleri anlatan bu gibi hadisleri manaların zihnimize yaklaşması için bir takım benzetmeler şeklinde anlatılmıştır.Çünkü insanların zihni

(1) Tefsir-i Fırat bin İbrahim el Kûfi (r.a) sf 31.

(2) Mübarek “Nur” suresi 41.ayeti şerife.

(3) El İhticac c1 sf 228.

genelde beş duyu ile hissedilen manaları algılar.Onun için bu gibi hadislerde kinaye ve temsil şeklinde anlatıma gereksinim duymuşlardır. Ayrıca zaman ve mekan şartları da bu gibi durumlarda etkili olmuştur.

Ama işin hakikatını anlamak isteyenler için şunu söyleyebiliriz;Bunların hepsi Allah’ın meleklere verdiği manevi birer kudrettir ve meleklerin her biri Allah’ın isimlerinden birinin tecellisidir.Bu konu çok geniş bir mevzu olup kitabımız bu gibi konuların dışındadır.Bu kadar anlatım herhalde yeterlidir.

D. BEŞERİ EZAN;

İşte bu kamil islamı ve hakk imanı kabullenmiş olan pak Ehli Beytin şiilerinin okuduğu Muhammedi ve Alevi ezandır.Bu da oniki imam inancı mensuplarının okuduğudur.

Allah bizleri bu inanç üzerine yaşayıp ölmeye ve bu inanç üzerine kabre girip o inanç ile dirilmeye ve haşrolmaya muvaffak etsin.Ve hakk sadece Ali ve evlatlarındadır ve gayrısı boştur:

Mezhebim teşeyyüdür ve bu bir iftihardır,

Hakikatı ulaşmayı arzulayanlar.

Kıyamet gününde kurtulur mu hiç?

Âl-i Tâhâ yolunu bırakıp gidenler.

İşte beşeri ezanın tarifi budur ey muhip!Ezanı ve onun alemdeki derecelerini düşünürsek şu sonuca varırız:Beşeri ezan diğer alemlerdeki ezanlarla mutabık olmalıdır.Ve her ezan varlığın yapısına uygun olarak tekvin ve teşri edilmiştir.

Bildiğimiz üzere fıkıhtaki birçok hüküm aslını ulvi ve yüce alemlerdeki hükümlerden almıştır.Ve dünyevi hükümler ulvi makamlardaki hükümlerin onayı veya tasviridir.

Örnek olarak şu rivayeti naklediyorum:

“Hişam bin Hakem diyor ki;İmam Musa el Kâzım aleyhisselam’a şöyle sordum;Niçin namazdaki tekbiret ul ihramı yedi kere söylemek müstehaptır?Buyurdu ki:...Ey Hişam!Allah yedi kat gök,yedi kat yer ve yedi hicap(1) yaratmıştır.

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem rabbinin katında iki yay mesafesine miraca çıktığı zaman Allah hicaplarından biri kaldırıldı ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem tekbir getirdi.Ve sonra namazın

(1) Maksat,mukaddes nurani hicaplardır.

başında söylenen kelimeleri söyledi.İkinci hicap da kaldırılınca tekbir getirdi.Tâ ki yedinci hicaba dek her defasında tekbir getirdi.Böylece yedi tekbir oldu.İşte bu yüzden namazın başında yedi tekbir getirmek müstehaptır.”(1)

Bu ve benzeri olaylar dinimizde çoktur.Örneğin neden yedi tavaf yapılır, neden Safa ile Merve arasında yedi kez sa’y edilir gibi soruların cevabı için İlel uş Şerayi’,Bihar ul Envar gibi kitaplara müracaat edilebilir. Eğer konunun dağılmasından endişelenmesem,sana birçok örnekler getirirdim.

Sonuç itibarıyla tüm bu anlattıklarımızdan şu anlaşılmalıdır ki beşeri ezan ile onun hakikatı arasında mutlaka tam bir uyum olmalıdır.

Manevi yönlerin uyum içinde olması gerektiğini anlayan da okunan ezanın da ona uyması gerektiğini daha rahat anlar.Gözü görenlere sabah güneşi gizli değildir.

ALİYYEN VELİYYULLAH VE EZANIN NEDEN TEŞRİ EDİLDİĞİ GERÇEĞİNDE YATAN ANLAMI

Hacc’da neden Lebbeyk denilmesinin sebebi hakkında rivayette şöyle geçer;“Rabbimiz nida etti:Ey Muhammed’in ümmeti!O sırada babalarının sülbünde veya analarının rahminde olan bu ümmetin hepsi:Lebbeyk Allahumme Lebbeyk.İnnel hamde ven nimete leke vel mülk,la şerike lek , dediler.Böylece Allah bunu haccın şiarı olarak karar kıldı...”(2)

Yine tavafın neden yedi tane olduğu konusunda İmam Zeynel abidin aleyhisselam’dan Ebu Hamza şu rivayeti nakleder;

“Dedim ki;Neden tavaf yedi kere karar kılındı?Buyurdu ki; Çünkü Allah azze ve celle meleklerine şöyle buyurdu; “Ben

yeryüzünde halife karar kılacağım” Onlar da Allah’a

(1) Vesail uş Şia c4 sf 723,7.hadisi şerif

(2) Bihar ul Envar c 26, sf 276,17.hadisi şeriften.Bu hadisi İmamımız Hasan el Askeri aleyhisselam diğer masumlar aracılığı ile dedesi Hz.Ali aleyhisselam’dan rivayet eder.

dediler ki; “Yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökecek birini mi yaratacaksın.”(1) Allah buyurdu ki; “Ben sizin bilmediğinizi biliyorum”(2) Allah,meleklerle kendisi arasında hicap koymamıştı.

Sonra meleklerle arasında yedibin yıl nurunu sakladı.Onlar da yedi bin yıl arşa sığındılar.(3)Sonra Allah onlara merhamet etti ve tevbelerini kabul etti.Sonra onlara göğün dördüncü katında Beyt ül Ma’mur’u karar kıldı.

Orayı da aman yeri ve sığınak karar kıldı.Ve Beyt ül Haram’ı,Beyt ül Ma’mur’un altına karar kıldı.Ve orayı da halk için bir aman yeri ve sığınak olarak karar kıldı.Onun için vacip tavafta her bin yıl için bir tavaf karar kılındı.”(4)

Yine bu konuda İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki: “Ve kalbinle arşın etrafındaki meleklerle tavaf et.Bedeninle ise diğer müslümanlarla birlikte Kâbe’nin etrafında tavaf et...”(5)Yine Safâ ile Merve arasındaki sa’y hakkında İmamımız Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu; “İbrahim aleyhisselam İsmail’i Mekke’de bıraktığında çocuk susadı.

Safa ile Merve arasında bir ağaç vardı.Annesi Safâ’nın üzerine çıkarak,bir dost var mı? diye seslendi ama kimseyi bulamadı.Sonra Merve’ye kadar giderek bir dost var mı? diye seslendi ama yine kimseyi bulamadı.Sonra tekrar Safâ’ya dönerek aynı işi yedi kez tekrarladı.Böylece bu bir sünnet haline geldi...”(6)

Bunun gibi islam dininde birçok hükümler ve görevlerin teşri (kanun haline gelme)sebepleri olduğu gibi ezanında teşri sebepleri vardır.Konunun içyüzü İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’ın abdest,namaz,ezan ve kametin teşri sebebini açıklayan rivayette mezkurdur.Rivayetin Hz.Ali aleyhiselam’ın velayeti ile ilgili bölümünü naklediyorum;

A. “...Cebrail aleyhisselam dedi ki;Allahu Ekber,Allahu Ekber .Melekler sustu ve göğün kapıları açıldı. Melekler

(1) ,(2) Mübarek “Bakara” suresi 30.ayeti şerife.

(3)Burada yıllar bizim dünyevi hesaplardaki yıllardan değildir.

(4)Bihar ul Envar c 99, sf 201,6.hadisi şeriften.

(5)Bihar ul Envar c 99, sf 124,6.hadisi şeriften.

(6)Bihar ul Envar c 99, sf 233 ve 234, 1.hadisi şeriften.

toplanarak grup grup Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in huzuruna vardılar.Sonra dediler ki;Ey Muhammed!Kardeşin nasıldır?Buyurdu ki;Hayır üzeredir.

Dediler ki;Onu gördüğün zaman bizim selamımızı ona ilet. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki;Onu tanıyor musunuz?Dediler ki;Onu nasıl tanımayız?Allah senin ve onun misakını bizden aldı.Biz sana ve ona her zaman salat gönderiyoruz...”(1)

B. “...Cebrail aleyhisselam dedi ki;Eşhedu enla ilahe illallah, Eşhedu enla ilahe illallah.Melekler toplandı ve göğün kapıları açıldı.Dediler ki;Ey Cebrail! Bu yanındaki kimdir.Dedi ki;

Bu,Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’dir.Dediler ki:Peygamber oldu mu?Dedi ki;Evet. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki;Atların dizilmesi gibi geçip bana selam verdiler.

Dediler ki;Kardeşine de bizden selam ilet.Dedim ki; Onu tanıyor musunuz?Dediler ki;Onu nasıl tanımayız?Allah senin ve onun misakını ve kıyamete kadar gelecek bütün şiilerinizin misakını bizden aldı.Biz senin şiilerinin yüzüne günde beş namaz vaktinde kanatlarımızı sürüyoruz...”(2)

C. “...Cebrail aleyhisselam dedi ki;Eşhedu enne Muhammeden Resulullah, Eşhedu enne Muhammeden Resulullah. Melekler toplandı ve göğün kapıları açıldı.Dediler ki:

Merhaba Evvel’e,merhaba ahir’e,merhaba haşredene ve merhaba dağıtana.Muhammed peygamberlerin hatemidir ve Ali vasilerin en hayırlısıdır. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki;

Bana selam verip kardeşim Ali’yi sordular.Dedim ki;O benim yeryüzündeki halifemdir.Siz onu tanıyor musunuz? Dediler ki;Evet,onu nasıl tanımayız?Biz her yıl Beyt ül Ma’mur’da bir kez hacc yapıyoruz.

Orada beyaz bir deri parçası var.Orada Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem,Ali,Hasan,Hüseyn ve imamlarla kıyamete kadar gelecek olan şiilerin ismi yazılıdır.Biz elimizi onların başına çekip teberrük ediyoruz...”(3)

(1) İlel uş Şerayi’ c2 sf 313,1.hadisi şeriften.

(2) İlel uş Şerayi’ c2 sf 313ve 314,1.hadisi şeriften

(3) İlel uş Şerayi’ c2 sf 313ve 314,1.hadisi şeriften

D. “...Cebrail aleyhisselam dedi ki;Hayye alas salât, Hayye alas salât,Hayye alel felah,hayye alel felah.Melekler hep birlikte dediler ki; Namaz Muhammed ile kılınır.Felah ve kurtuluş yalnız Ali iledir.Cebrail dedi ki;Kad qamet issalât.

Melekler dediler ki;İşte onlar namazı kıyamete kadar kılacak olan şiileridir. Sonra melekler toplanarak Resulullah’a dediler ki;Kardeşin Ali’yi nerede bıraktın?Durumu nasıldır?Onlara dedi ki;Onu tanıyor musunuz?Dediler ki;

Evet,onu ve onun şiilerini tanıyoruz.O Allah’ın arşının etrafındaki nurdur.Beyt ül Ma’mur’da nurdan bir deri var.Onun üzerine nurla Muhammed,Ali,Hasan,Hüseyn ve imamların ve şiilerin adı yazılıdır. Sayıları ne bir kişi artar nede azalır.İşte bu ,bizden alınan ahittir.Bu ahit bize her cuma günü okunur...”(1)


KISA İŞARETLER;

1. Bu rivayet uzundur ve ezan ile kametin ve abdest ile namazın gizli sırlarını içerir.Bunun açıklanması ise ancak diğer hadisi şerifler aracılığı ile mümkündür.Bu gibi konuları fazlaca açıklamaktan sarfı nazar ediyoruz.

2. Rivayete göre birinci bölümde anlatılanlar dünyanın göğünde. Ikinci bölümde anlatılanlar göğün ikinci katında,üçüncü kısımda anlatılanlar göğün üçüncü katında ,dördüncü kısım ise dördüncü katında gerçekleşmiştir.

3. Dikkat ederseniz bu rivayette de Hayye alâ hayril amel cümlesi yoktur.Anlaşılan o ki zaten rivayet ezanın bütün cümlelerini anlatmak için değil.

Yine mesela son kısımda okunan tekbirlerle La ilahe illallah da bu rivayette yok.Tüm bunlardan anlaşılan şu ki;Bu hadisteki üslupla Hz.Ali’nin velayetinin, ezanın tüm cümlelerinin manasında varolduğu anlatılmak istenmiştir.

4. Özellikle rivayetin birinci ve ikinci kısımlarında Tekbirler ve Muhammeden Resulullah ile ilgili bölümlerde ve keza diğer bölümlerde , Aliyyen Veliyyullah’ın manasına nasıl tekit edildiği açıkça göze çarpar.

5. Özellikle Muhammeden Resulullah ile ilgili bölümde meleklerin Resulullah’dan sonra Hz.Ali aleyhisselam hakkında

----------------------------------------------

(1) İlel uş Şerayi’ c2 sf 313ve 314,1.hadisi şeriften

-107-

ne söylediklerine dikkat eder misin?İyice tefekkür et ve meyvenin kabuğu soyulduktan sonra özüne ulaş.

6. Sağlam bir düşünce ile temiz kalp birleşip bu rivayete bakınca şu sırra aşina olacaktır:ezanın bütün kısımlarında Ali aleyhisselam’ın velayeti ve ona dair şehadet getirmek vardır.Bu konuda kitabımızın beşinci bölümünde bahsedeceğiz.

7. Araştırmacılar için şunu da belirtmekte yarar var;Bir hükmün asıl teşri sebebi tamı tamına sadece budur demek doğru olmaz.Tüm bu anlatılanlar işin tamamının bir yönüdür.Bütün ibadetlerdeki ölçü Allah’a tam manası ile hakiki kulluk etmektir.

*** *** ***

İnşaallah buraya kadar genel olarak Aliyyen Veliyyullah’ın Ehli Beyt hadislerindeki yerini anlatabilmiş olduk.Bu ondört kısım masumların sayısı kadar olsun istedik.Diğer sözlerimiz inşaallah diğer kısımlarda gelecektir.Bunu son bir hadisi şerif ile bitiriyorum;

“ Sabbah el Mezeni der ki;İmam Caferi Sâdık aleyhisselam rivayet etti ki, Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve selem tam yüz yirmi kez miraca çıktı ve her defasında Allah ,Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e şöyle buyurdu;Ali’nin ve imamların velayetine,farzlardan daha fazla davet et.”(1)

Arzulayan araştırır,göz sahibi yolu görür,Aşık olan sevdiğinden başkasını görmez.Basiret ehli daha iyi görür.

*** *** ***

(1) Hisal c2 sf 600 ve 601,3.hadisi şerif.

4
Ali'yen Veli'yullah Ali'yen Veli'yullah




İKİNCİ VAKFE* VELAYETTEN LATİF VE HİKMETLİ SÖZLER

Emirülmüminin aleyhisselam buyurdu ki; “Kalplerinizi hikmetli sözlerle rahatlatın,çünkü kalpler de beden gibi yorulur.”(1)

Seyyid Nimetullah Cezairi(r.a) Envar un Numaniyye adlı kitabında şöyle der;

“Ramazan bayramı arefesinde cuma gecesi çok duygulandım ve kalbimde bir takım duygular hissettim.Baktım bir geniş çöldeyim ve orada bir ev var.Halk grup grup o eve doğru gidiyorlar.

Ben de o eve doğru gittim.Kapıda bir adam oturmuş halkın sorularına cevap veriyordu.Kim olduğunu sordum.Dediler ki;Bu Resulullah sallallahu aleyhi ve âlihi ve sellem’dir.Ona doğru ilerleyerek şöyle arzettim.

Ey ceddim! Sizden bize ulaşan namazın başında bir dua var; “Allahım!Hacetlerim karşısında sana Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ile tevessül ediyorum…”Bu duada senin isminin yanında Ali bin Ebu Talib’in mübarek adı geçmiyor.Ama ben onun adını da zikrediyorum.Bu duada bidat yapmaktan korkuyorum.Çünkü sizden ulaşan duada bu cümle yok.Peygamber iki işaret parmağını birleştirerek buyurdu ki;

Ali’nin adını benim adımın yanında getirmek bid’at değildir.Sonra bana Kasım bin Muaviye’nin rivayet ettiği hadisteki gibi emretti ve buyurdu ki:Benim adımın yanında Ali’nin adını da getir.Uyandığımda bazı kitaplarda aynı duada Ali aleyhisselam’ın adınında zikrolunduğunu gördüm.(2)

Bu olayı Şeyh Yusuf el Bahrâni(r.a)Keşkül adlı kitabının c1 sf 345 ve 346’da da rivayet eder.

Allame Meclisî’nin Bihar ul Envar adlı kitabında da rivayet ettiği “El Ceziret ul Hadra” (Yeşil ada) olayında:

Ş.Zeynüddin Ali bin Fazıl el Mâzenderani mezkur olayında

(1) Usul ü Kâfi c1 sf 48,1.hadisi şerif.

(2) El Envar un Numaniyye c1 sf 171 ve 172.

diyor ki; Yeşil adaya gitmeden önce gittiği Rafizilerin adasında onların namazını ve dualarını gördükten sonra diyor ki;Hepsi bana doğru dönerek benim aslımı,halimi ve mezhebimi sordular.

Onlara durumumu ve Irak asıllı olduğumu ,mezhep olarak bir müslüman olduğumu açıkladım e dedim ki:Ben diyorum ki; Şehadet ederim ki Allah birdir,ondan başka ilah ve ortağı yoktur.Şehadet ederim ki Muhammed onun kulu ve resulüdür.Onu hidayet ve hakk din üzerine göndermiştir.Müşrikler istemese de dini tüm dinlere galip gelecektir.

Dediler ki;Bu iki şehadet dünyada senin canının güvenliğinden başka bir şeye yaramaz.Niçin öteki şehadeti de söylemiyorsun da cennete girmek istemiyorsun?

Dedim ki:Ne olur beni de o şehadete hidayet edin? Onların imamı dedi ki;Üçüncü şehadet şudur; Ve şehadet ederim ki;müminlerin emiri ve takvalıların yardımcısı ve alnı nurlu olanların önderi Ali bin Ebu Talib’tir.

Ve onun evlatları olan onbir imam Resulullah’ın vasileri ve onun hemen akabindeki halifeleridirler.Allah onlara itaat etmeyi kullarına vacip kıldı ve onları haram ve helalin velileri olarak ve yeryüzünde halka hüccet ve aman olarak karar kıldı…”(1)

Aynı Şeyh Yeşil adada yaşayanların kullandıkları dirhemlerin üzerine şöyle yazdığını da rivayet eder; “Lailahe illallah,Muhammeden Resulullah,Aliyyen Veliyyullah,Muhammed bin Hasan el qâimu bi emrillah”.Diyor ki S.Şemsüddin bana bu dirhemlerden beş tane verdi ve ben bunları teberrük olarak saklıyorum…”(2)

Aynı olayı Şeyh Ali Yezdi el Hâirî “İlzam un Nasib”adlı kitabında,Seyyid Abdullah Şubber “Cilâ ul Uyûn” adlı eserinde rivayet ederler.

AÇIKLAMA:

Yeşil ada konusunda alimler arasında görüş ayrılığı vardır.Biz kısmı bu olayın gerçeği olmadığını iddia ederken bir kısmı ise bu olaya bazı konularda şahit olarak getirmişlerdir.Bunlardan biri de Usul ilminin kurucusu olarak bilinen büyük üstad Vehid

Behbehâni’(r.a)dir.Cuma namazının gaybet dönemindeki

(1) Bihar ul Envar c 52 sf 164.

(2) Bihar ul Envar c 52 sf 173.

vacipliğini reddeder ve şöyle der; “Hadislerden ise delil olarak Mazenderâni’nin olayıdır ki adada geçen olaylardan anlaşılan şu ki; Cuma namazı İmam-ı zaman veya onun tayin ettiği varsa farz-ı ayni olur.” (1)

Yine muasır alimlerden Seyyid Ali Hüseyni ,Muhaddis Nuri’nin yazdığı “Keşf ul Estar” adlı kitabın önsözünde bu olayın doğruluğunu anlatan notlar iletir ve devamında şöyle der; “Bu olay alimler arasında tartışma yaratmışsa da bu olayı tekzip etmenin anlamı yoktur.Şu sebeplerden dolayı; …”(2)

Seyyid Ahmet el Müstenbit (r.a) “El Katre min Menakıb in Nebiyyi vel İtre” adlı kitabında şöyle der; “İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’ın “İçinizden herkem Lailahe illallah,

Muhammeden Resulullah derse ,Aliyyen Veliyyullah da demelidir.” hadisine rağmen bazılarının ezan ve kamette Aliyyen Veliyyulah’ı inkar etmelerinden dolayı kitabımın bu bölümünde hadislerimizde var olan bir teşehhüdü burada nakledeceğim.

Bu rivayet “Fıkh-ı Meclisi”sf 69’da mezkurdur. “Ve teşehhüdde Ebu Basir’in İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’dan rivayet ettiği şu cümleleri söylemek müstehaptır: “Bismillah vebillah velhamdu lillah,ve hayrul esmâi kulluhâ lillah.

Eşhedu enlâ ilahe illallahu vahdehu lâ şerike leh.Ve eşhedu enne Muhammeden Abduhû ve resûluh.Erselehu bil haqqi beşiren ve neziren beyne yedey issâe.Ve eşhedu enne rabbi ni’mer rabb,ve enne Muhammeden ni’mer resul,ve enne Aliyyen ni’mel vasi ve ni’mel imam,Allahumme salli alâ Muhammedin ve âli Muhammed.Ve teqebbel şefaetehu fi ummetihi verfe’ dereceteh.Elhamdu lillahi rabbil alemin.”(3)


AÇIKLAMA;

Bazıları bu teşehhüdün meşhur teşehhüd ile farklı olup bunun geçersiz olduğunu sanabilirler ama hakikat şu ki fakihlerimizin

(1) Vahid Behbehani’nin Medarik ul Ahkam adlı kitaba yazdığı haşiye 221

(2) Keşf ul Estar sf 18.

(3) El Katre c1 sf 220 ve 221.

tevzih ul mesail adlı risalelerinde yazılan teşehhüd en kısa olanı olduğu için sürekli o teşehhüdü rivayet ederler. Ancak uzun fıkıh kitaplarında diğer teşehhüd şekilleride rivayet edilmiştir.

Sonuçta hepsi imamlarımızdan rivayet edilen teşehhüd şekilleridir ve hangisini okursak kifayet eder.Vesail uş Şia ve Müstedrek ul Vesail adlı şii fıkıh kitaplarında tam on iki çeşit teşehhüd rivayet edilmiş ve bunların bir kısmında Hz.Ali aleyhisselam’ın velayetine şehadet de mezkurdur.

Hatta selam kısmında şöyle geçer;

“Esselamu alâ Muhammed ibni Abdullah hatemin Nebiyyin,Esselamu alâ Eimmet ir Râşidin el Mehdiyyin…”(1)

Mesela “Hadâiq un Nazıra” kitabının yazarı Ş.Yusuf el Bahrani’nin rivayet ettiği teşehhüd hadisinin bir kısmını sana nakledeceğim;

“Eşhedu enneke ni’mer rabb,ve enne Muhammeden sallallahu aleyhi ve âlih ni’mer resul ve enne Aliyyebni Ebi Tâlibin ni’mel mevlâ…”(2)

Sonra imam aleyhisselam teşehhüdün geri kalan kısmında şöyle söylüyor;

“Allahım!Salat et Muhammed el Mustafâ’ya ve Aliyyel Murtazâ’ya ve Fatıma-tüz Zehra’ya,Hasan ve Hüseyn’e ve Taha ve Yasin ailesinden olan raşit imamlara.

Allahım salat et en parlak nuruna,ve en sağlam ve uzun ipine ve kerametli veçhine ve vacib yoluna ve en yakın kapına ve sırat yoluna.Allahım salat et hidayet edici Mehdilere ve raşitlere ve faziletlilere ki onlar pak,temiz,hayırlı ve makbul insanlardır…”(3)

Bütün fitneler karşısında zamanının imamına tevessülden gafil olma ey muhip.Doğrusu o her şeyi gören ve bilen şahittir.-Allah’ın salâtı ona olsun.-

*** *** ***

(1) Men Lâ Yehzeruhul Faqih c1 sf 319,944.hadisi şeriften.

(2) Hadâiq un Nazıra c8 sf 451.

(3) Hadâiq un Nazıra c8 sf 451.

İmamımız Hasan el Askeri aleyhisselam ,Ehli Beytin mazlumu ve varlığın reyhanı ve ma’budun sırrı olan ikinci İmamımız Hasan-ı Müctebâ aleyhisselam’dan-Allah’ın salatı ona ve annesine olsun- rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu;

“Ey Allah’ın kulları!Allah’ın nimetlerine karşı saygısızlık etmeyin.Yoksa nimet size bela oluverir.Allaha ibadet ile yaklaşın,böylece sevabınız artar.Allah’ın düşmanlarına karşı cihad ederek ömrünüzü kısa tutun.Ancak böylelikle sonsuz ve sınırsız ömüre ve nimetlere kavuşursunuz

Malınızı gerekli yerlere harcayın böylece cennet zenginliğine ulaşırsınız.”

Halkın bir grubu ayağa kalkarak dediler ki;Ey Allah resulü!Bedenimiz zayıftır,ömrümüz kısadır,düşmana karşı cihada ve malı yerine harcamaya kudretimiz yoktur.Ancak ailemizin geçimini sağlayabiliyoruz.Ne yapalım?Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki ; Öyleyse sadakalarınızı diliniz ve kalbinizle verin.

Dediler ki;Nasıl verelim ey Allah resulü?

O hazret buyurdu ki;Kalplerinizde sadece Allah sevgisi,Allah resulü Muhammed’in sevgisi,Allah’ın velisi ve Resulullah’ın vasisi Ali’nin sevgisi, Allah’ın dinini ayakta tutmak için seçilen masum imamların sevgisi, onların şiilerinin ve muhiplerinin sevgisi ve mümin kardeşlerinizin sevgisi için ayırın.Biribirinize düşmanlığı,kini ve buğzu bırakın.

Diliniz ile de Allah’ı layık olduğu gibi zikredin ve Allah’ın resulü Muhammed’e ve onun pak Ehli Beyt’ine salât edin.Böylece Allah sizi en üstün makamlara eriştirir.”(1)

Ey muhip!İlahi,Muhammedi ve Alevi sevginin nasıl birbiriyle birleştiğini görüyor musun?Keşke biz de kalp ve nefislerimizde bu manayı yerleştirebilseydik.Bu ise sadece İmam-ı Zaman aleyhisselam’ın lütfu ile gerçekleşebilir.

-5-

Şeyh Kerâceki r.a. “Kenz ul Fevâid adlı kitabında şöyle yazar;

“Abdurrahman bin Muammer diyor ki;Ben Hicaz’da iken

Hişam bin Abdül melik beni Şam’a çağırdı.Ürdün

(1)Bihar ul Envar c 9 sf 325,15.hadisi şeriften.

yakınlarındaki Belqa denilen yerde siyah bir dağ gördüm.Oradaki bir taşın üzerine birşeyler yazılıydı ama ben okuyamadım.Sonra Belqa’nın kasabası olan Amman’a gittim.Mezarları ve taşları okuyabilen birini araştırdım.

Bana yaşlı bir adamı gösterdiler.Gördüğümü ona anlattım.Benimle birlikte ata binerek o dağa doğru gittik ve ona taşı gösterdim.Dediki;Şaşırmana gerek yok.

Çünkü bu yazı ibranicedir Onu şimdi sana arapçaya çevireceğim; “Senin isminle Allahım!Hakk senin rabbinden açık arapça ile nazil olmuştur; Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah ve Aliyyün Veliyyullah.” Musa bin İmran bunu kendi eliyle yazdı.”(1)

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu; “Allah , İbrahim aleyhisselam’ı yarattığı zaman onun gözündeki perdeyi kaldırdı. İbrahim arşa doğru baktı ve bir nur gördü.

Dedi ki;İlahi ve seyyidi!Bu nur nedir?Dedi ki;Ey İbrahim!Bu benim seçkin kulum Muhammed’dir. Dedi ki;İlahi ve seyyidi!Onun yanındaki nur nedir?Buyurdu ki;O dinime yardım eden Ali’dir. Dedi ki;İlahi ve seyyidi!O ikisinin yanında üçüncü bir nur daha görüyorum?Buyurdu ki;Ey İbrahim!O Fatımâ’dır.Babası ve kocasının arkasından gelir ve onun sevenler azaptan korunur.

Dedi ki;İlahi ve seyyidi!Bu üç nurun yanında iki nur daha var?Buyurdu ki; Ey İbrahim!O ikisi Hasan ve Hüseyn’dir.Dedeleri,babaları ve analarından sonra gelirler. Dedi ki;İlahi ve seyyidi!Bu beş nuru çevreleyen dokuz nur daha görüyorum?

Buyurdu ki;Ey İbrahim!Onların birincisi Ali bin Muhammed,sonra Muhammed bin Ali,sonra Cafer bin Muhammed,sonra Musa bin Cafer,sonra Ali bin Musa,sonra Muhammed bin Ali,sonra Ali bin Muhammed.sonra Hasan bin Ali ve Kâim el Mehdi.

Dedi ki;İlahi ve seyyidi!Bu nurların etrafında sayamadığım çok sayıda nurlar var?

(1) Bihar ul Envar c 27 sf 9,20.hadis.

Buyurdu ki:Ey İbrahim!Bunlar da onların şiileri ve sevenleridir.

Dedi ki;Allahım!Onlar hangi sıfatları ile tanınırlar?

Buyurdu ki: Günde elli bir rekat namaz (1),Bismillahirrahmanirrahim’i sesli söylemek,(2)rükudan önce kunut ,alındaki secde izi, şükür secdesi ve yüzüğü sağ ele takmak.

İbrahim dedi ki;Allahım!Beni de onların şiilerinden ve sevenlerinden karar kıl.Buyurdu ki;Seni de onlardan karar kıldım.Onun için Allah şu ayeti nazil etti; “Ve doğrusu onun şiilerinden biri de İbrahim’dir.”(3)

Mufazzal der ki;rivayet ettik ki; “İbrahim ölümü hissettiğinde bu olayı ashabına anlattı ve secdeye kapandı ve secdede öldü.”(4)

*** *** ***

(1) Vacipler (17) sünnetler (34) toplam (51) rekat.

(2) Maksat sessiz namazlarda söylenen Bismillah’tır.

(3) Mübarek Saffat suresi 83.ayeti şerife.

(4) Müstedrek ul Vesâil c4 sf 398,4/5010.hadisi şerif.

El Faqih kitabında namazdan sonra yapılması müstehap olan ameller bölümünde şöyle yazar:

“Hz.Fatıma tesbihi bittikten sonra şöyle söyle;

Allahım!Sen selamsın,selam sendendir,selam sanadır ve selam sana döner, rabbin münezzehtir ve onların anlattıklarından berîdir ve hamd alemlerin rabbi Allah’a muhsustur.”

Selam olsun sana ey peygamber ve Allah’ın rahmet ve bereketi.

Selam olsun hidayet edici ve Mehdi olan imamlara.

Selam olsun bütün enbiya,resuller ve meleklerine..

Selam olsun bize ve Allah’ın salih kullarına.

Sonra imamlara tek tek selam gönderirsin ve istediğin duayı edersin.”(1)

Ey muhip!Dikkat edersen imamlar aleyhimusselam’ı namazın hemen ön hazırlığında ve diğer bölümlerinde ve son olarak bitiş bölümünde zikrediyorsun.

Hatta birçok hadis-i şeriflerde imamlarımızın bütün dua ve kunutlarda zikredilmesi müstehap olarak gelmiştir.Örneğin Şeyh Hürr-el Âmûli “Vesail uş Şia” adlı kitabında şöyle bir konu başlığı atmıştır;

“Kunut ve kunut dışında imamlar aleyhimusselam’ı zikretmek ve adlarını getirmenin müstehaplığı”(2) ve burada bu başlığa uygun hadisler nakletmiştir.

(1) El Faqih c1 sf 322.

(2) Vesail uş Şia c4 sf 913 ,14.bab.

ÜÇÜNCÜ VAKFE*

EZAN VE KAMET DIŞINDA HZ.ALİ’NİN VELAYETİNE ŞEHADET GETİRMENİN MÜSTEHAP OLDUĞU YERLER

BİR: VELAYETE DAİR ŞEHADET GETİRMEK HER DURUMDA MÜSTEHAPTIR:

Allah’ı anmak her hal ve durumda iyidir.Şeyh Saduk’un Ebu Basir’den rivayet ettiğine göre İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu;

“Ezan okunduğu zaman hacet giderirken de müezzinin söylediklerini tekrarla ve Allah azze ve celle’yi anmayı bu durumda dahi terketme.Çünkü Allah zikri hangi durumda söylenirse iyidir.Sonra buyurdu ki;Allah,Musa aleyhisselam ile konuşurkenMusa dedi ki;Allah’ım uzakta isen sana nida edeyim,eğer yakında isem seninle fısıldaşayım?

Allah azze ve celle ona şöyle vahyetti;Ey Musa!Beni zikredenin yoldaşıyım.

Musa şöyle arzetti;Ey Rabbim!Bazen öyle durumlarım oluyor ki seni o anda anmaktan utanıyorum.

Buyurdu ki;Ey Musa!Beni her durumda zikret.(1)

Yine vasilerin efendisi Hz.Ali aleyhisselam dünyadan gitmeden önce o acılı son saatlerinde oğlu Hz.Hasan aleyhisselam’a şöyle vasiyet etti;

“Her halükarda Allah’ı zikret.”(2)

İmamımız Rıza aleyhisselam’dan rivayet edildiğine göre ilahi zikirlerin en üstünü Lailahe illallah(Tehlil)dir.Şöyle buyurmuştur;

“…Çünkü Lailahe illallah; Allah’ın tevhidine ikrardır,Allah’ın dışındakileri reddetmektir.Bu ise imanın başlangıcıdır,tesbih ve hamddan daha efdaldir.”(3)

Şeyh Kuleyni’nin rivayet ettiğine göre Resulullah sallallahu

aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu; “En hayırlı ibadet

(1) İlel uş Şerayi c1 sf 284,1.hadisi şerif.

(2) Bihar ul Envar c 42 sf 203 ,7.hadisi şeriften.

(3) Bihar ul Envar c 84 sf 144,39.hadisi şeriften.

Lailahe illallah” sözüdür.”(1)

Öyleyse şöyle özetleyelim:

1. Allah’ı zikretmek her nerede ve hangi durumda olursa olsun müstehaptır.

2. İlahi zikirlerin en iyisi Lailahe illallah’tır.

Hadisi şeriflerimizde ise Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in isminin Allah’ın ismiyle birlikte anılmasının da müstehap olduğu hakkında birçok hadis vardır.

Örneğin; “Ebu Übeyde bin Hizzâ’nın rivayetine göre İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu; “Her kim Eşhedu enla ilahe illallahu vahdehu lâ şerike leh.Ve eşhedu enne Muhammeden abdühü ve resulüh,derse Allah ona binlerce sevap yazar.” (2)

Bu gibi hadislerin sayısı gerçekten çok fazladır.Tüm bunlarla birlikte Allah ve resulünün isimlerinin yanında Hz.Ali aleyhisselam’ın adının zikredilmesi hakkında birçok rivayetler vardır.

Örneğin Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in buyurduğu ve daha önce de rivayet ettiğimiz şu hadis ; “Her kim Lailahe illallah derse göğün kapıları açılır.

Ve her kim onun yanında Muhammeden Resulullah derse hakkın çehresi değişir ve ona müjdeler verir.Ve herkim onun yanında Aliyyen Veliyyullah derse Allah onun günahlarını yağmur damlaları kadar dahi olsa affeder.”Bunun gibi hadisler çoktur.

Bütün bu önsözden sonra şunu söyleyebiliriz:Aliyyen Veliyyullah’ı her durumda ve her zaman söylemek müstehaptır.Bu durum hiç de şaşılacak durum değildir.

Çünkü Ali aleyhisselam’ı zikretmek Allah’ı zikretmek gibidir.Çünkü hadislerimize göre Ehli Beyt’i zikretmek Allah’ı zikretmek gibidir.Örneğin Şeyh Kuleyni’nin rivayetine göre İmam Cafer-i Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu; “Şiilerimiz kendi aralarında birbirlerine karşı merhametlidir.

Bir araya geldiklerinde Allah’ı zikrederler.Bizi zikretmek Allah’ı zikretmektendir.Biz zikredildiğimiz zaman Allah zikredilir.Bizim düşmanımız zikredildiği zaman şeytan

(1) Usul ü Kâfi c2 sf 517.2.hadisi şerif.

(2) Usul ü Kâfi c2 sf 518.

zikredilmiş olur.”(1)

Allah’ın laneti sizin düşmanlarınıza olsun ey Sâdık-ı Musaddak.Allah’ın salâtı sana ve pâk ve temiz babalarına,dedelerine ve evlatlarına olsun.

İKİ;LAİLAHE İLLALLAH VE MUHAMMEDÜN RESULULLAH İÇİN ÖZEL HADİSLERİN YANI SIRA,ALİYYEN VELİYYULLAH İÇİN GENEL HADİSLER VARDIR:

Bu bölümde ise birinci bölümdekinin dışında nerelerde Aliyyen Veliyyullah demenin müstehap olduğu konusunda rivayetler nakledeceğiz.

Lailahe illallah ve Muhammeden Resulullah’ın söylendiği yerlerde Aliyyen Veliyyullah demenin de müstehap olduğu hakkında zaten şu rivayet yeterlidir: “İçinizden her kim Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah derse Aliyyün Veliyyullah da demelidir.” (2)Buna göre diğer iki şehadetin yanında Aliyyen Veliyyullah demek her hâlükârda müstehaptır.


A.İNSAN İHTİYAÇLARINI ALMAK İÇİN PAZARA GİRDİĞİNDE:

Şeyh Saduk’un rivayetine göre İmam Caferi Sâdık babasından o da dedesinden rivayet eder ki Hz.Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: “Bir şey satın almak için pazara gittiğinizde pazara girerken şöyle söyleyin;Eşhedu enla ilahe illallahu vahdehu la şerike leh.Ve eşhedu enne Muhammeden abdühü ve resuluhu sallallahu aleyhi ve alih…” (3)

B. PAZARDA ÇEŞİTLİ MAL VE YİYECEKLER GÖRDÜĞÜNDE;

Şeyh Hür el Amuli’nin rivayetine göre İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu;Pazara girip yiyeceklerin tatlısı,acısı ve ekşisini gördüğünde şöyle demelidir; Eşhedu enla ilahe illallahu vahdehu la şerike leh.Ve eşhedu enne Muhammeden abdühü ve resuluhu …”(4)

(1) Usul ü Kâfi c2 sf 186,1.hadisi şerif.

(2) El İhtica (Şeyh Tebersi) c1 sf 158.

(3) Müstedrek ul Vesail c 13 sf 263,3/15304.hadisi şeriften.

(4) Vesail uş Şia c 12 sf 302.4.hadisi şeriften.

C. PAZARDA DÜKKANI OLAN PAZARA GİRDİĞİNDE:

Çarşı adabı bölümünde Müstedrek ul Vesail kitabının yazarı şöyle rivayet eder: “Pazara gittiği zaman şöyle söylemesi müstehaptır; Eşhedu enla ilahe illallahu vahdehu la şerike leh.

Mülk ve hamd onundur,diriltip öldüren, öldürüp diriltendir,o ölmeyen diridir hayır onun elindedir ve o her şeye kadirdir. Ve eşhedu enne Muhammeden abdühü ve resuluhu …”(1)

A.DÜKKAN SAHİBİ DÜKKANINA OTURDUĞU ZAMAN:

Şeyh Kuleyni’nin rivayetine göre İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Dükkanına oturduğu zaman şöyle demelidir; Eşhedu enla ilahe illallahu vahdehu la şerike leh.Ve eşhedu enne Muhammeden abdühü ve resuluhu …”(2)

B. DÜKKAN SAHİBİ OLSUN VEYA OLMASIN PAZARA GİRİP ORADA KALDIĞI ZAMAN;

Şeyh Hürr el Âmuli’nin rivayetine göre İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu; “Her kim pazarda iken Eşhedu enla ilahe illallah.Ve eşhedu enne Muhammeden abdühü ve resuluhu derse Allah ona binlerce sevap yazar …”(3)

C.İNSAN EHLİ BEYT DÜŞMANLARININ MESCİDİNE GİRDİĞİ ZAMAN-ALLAH ONLARIN DÜŞMANLARINA LANET ETSİN-

Şeyh Hürr el Âmuli’nin rivayetine göre İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurdu; “Her kim bir toplumun çarşısına veya Ehli Beyt düşmanlarının mescidine girer ve bir kez;

Eşhedu enla ilahe illallahu vahdehu la şerike leh.Vallahu ekberu kebira vel hamdu lillahi kesira ve sübhanallahi bukreten ve asîlâ.La havle ve la quvvete illa billahil aliyyil azim ve sallallahu alâ Muhammedin ve âlihi, derse kabul edilmiş bir haccın sevabı ona yazılır.”(4)

(1) Müstedrek ul Vesail c 13 sf 264 5/15306.hadisi şeriften

(2) Furuğ el Kafi c 5 sf 156.

(3) Vesail uş Şia c 12 sf 303.

(4) Vesail uş Şia c 12 sf 301 ve 302.


MÜLAHAZA:

Son kısımda şahit olarak getirdiğimiz yer peygambere ve Ehli Beytine salât gönderilen yerdir.Az önce de söylediğimiz gibi Allah’ın isminin yanında Resulullah’ın isminin müstehaplığına bakabilirsiniz.

D.İNSANIN ECELİNİN YAKLAŞTIĞINI HİSSETTİĞİ ZAMAN;

Bihar ul Envar kitabında Beni Selim kabilesinden bir bedevinin peygambere iman etmesinin ardından şöyle geçer; “Sonra peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem etrafındakilere dönerek dedi ki;

İçinizden kim bu adama yiyecek ve ihtiyaçlarını verirse Allah’a dua edeceğim ki onun takvasını çoğaltsın.Selman dedi ki;Anam babam sana feda olsun.Takvanın çoğalması nasıl olacak?

Buyurdu ki:Ey Selman!Dünyadaki ömrünün son gününde Allah seni muvaffak eder ki şu sözü söylersin: Eşhedu enla ilahe illallah.Ve eşhedu enne Muhammeden Resulullah.Eğer bunu söyleyebilirsen birbirimizi görürüz.

Ama eğer söyleyemezsen birbirimizi asla göremeyiz...”(1) Muhaddis Nuri’nin de rivayetine göre Hz.Emirülmüminin aleyhisselam son anında “La ilahe illallah dedi ve canını Allah’a teslim etti.Allah’ın salâtı ona olsun.”(2) Diğer hadisleri de kitabında zikretmiştir.

ÜÇ ; EHLİ BEYT ALEYHİMUSSELAM’IN ZİYARETLERİNDE:

İmamlarımızın ziyaretlerinde ister giriş izninde ister mukaddimesinde ve isterse ziyaret metninde Aliyyen Veliyyullah’ın diğer iki şehadetle birlikte zikrolunduğunu açıkça görmekteyiz.

Örneğin sekizinci imamımız Ehli Beyt’in Rıza’sı aleyhisselam’ın ziyaretinde şöyle geçer: “Ve o kutsal türbeye girerken şöyle de:Bismillah ve billah ve alâ milleti Resulillah sallallahu aleyhi ve alihi. Eşhedu enla ilahe illallahu vahdehu la şerike leh.Ve eşhedu enne Muhammeden abdühü ve resuluhu ve enne Aliyyen Veliyyullah sonra kabrin başında dur...”(3)

(1) Bihar ul Envar c 43 sf 72 61.hadisi şerif.

(2) Müstedrek ul Vesail c2 sf 121 ,2/1601.hadisi şeriften.

(3) Mefatih ul Cinan sf 498.

Yine Şeyh Müfid,Seyyid İbni Tavus ve Şehid-i Evvel’in rivayetlerine göre “Hz.Ali’yi, peygamberimizin meb’as günü ziyaretinde kubbe kapısının önünde kabrinin karşısında denir ki:

Eşhedu enla ilahe illallahu vahdehu la şerike leh.Ve eşhedu enne Muhammeden abdühü ve resuluhu ve enne Aliyy ebne Ebi Talib’in Emirülmüminin Allah’ın kulu ve Resulullah’ın kardeşidir ve onun evlatlarından olan pak imamlar Allah’ın halka hüccetleridir.Sonra içeri girer , kabrin başında ziyarete devam edersin...”(1)

İmamlarımızın ziyaretleri hadislerine bakanlar açıkça şunu görürler ki.Bütün ziyaretlerde ve özellikle Hz.Ali aleyhisselam’ın ziyaretlerinde Aliyyen Veliyyullah diğer iki şehadetin yanında açıkça mezkurdur:

Örneğin yine Şeyh Müfid,Seyyid İbni Tavus ve Şehid-i Evvel’in rivayetlerine göre Hz.Ali aleyhisselam’ın mutlak ziyaretinde şöyle geçer:

a.Ziyaretçi Kufe hendeklerine vardığı zaman şöyle der: “...Bütün delil getirenlerin delilerini batıl eden ve özürlülerin mazeretini iptal eden ve alemlere rahmet olan Mustafa’nın hürmetine beni velin olan ve peygamberinin kardeşi olan Emirülmüminin’in ziyaret sevabından mahrum etme...”(2)

b. Necef şehrinin duvarlarına ulaştığında; “…Tâ ki beni Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in kardeşinin huzuruna kavuştur…”(3)

c. Necef’e girerken: “…ve onu peygamberinin vasisi için seçtin…”(4)

d. Türbedeki alana girerken: “…Beni peygamberin kardeşinin türbesine gitmeye ve onu afiyet üzerine görmeye muvaffak eden Allah’a hamd olsun.Beni peygamberinin vasisinin mezarının ziyaretçilerinden karar kılan Allah’a hamd olsun.

Eşhedu enla ilahe illallahu vahdehu la şerike leh.Ve eşhedu enne Muhammeden abdühü ve resuluhu.O peygamber Allah katından hakk üzere gelmiştir ve şehadet ederim ki Ali,Allah’ın kuludur ve resulünün kardeşidir…”(5)

e. Aynı yerde okunan duadan: “Allahım rahmet peygamberi olan peygamberinle ve onun kardeşi olan Ali bin Ebu Talib

(1) (2) (3) Mefatih ul Cinan sf 341.

(4) Mefatih ul Cinan sf 380.

(5) Mefatih ul Cinan sf 340.

ile sana yaklaşıyorum…”(1)

f. Ziyarete göre revak kapısında peygamberi ziyaret eder ve revakta onunla birlikte Hz.Ali aleyhisselam ziyaret edilir.

g. Diğer imamların ziyaretinde olduğu gibi Hz.Ali aleyhisselam’ı ziyaret metninde de buna benzer onlarca cümleler vardır.

DÖRT: İSLAM DİNİNİ VE ŞİİLİĞİ KABUL EDERKEN SÖYLENİR;

Hatırlarsanız birinci vakfede bununla ilgili örnekler verildi ve o miktar her halde yeterlidir.

BEŞ; EZAN VEYA KAMET GETİRMEK İNSANIN HAYATINDA ÇEŞİTLİ YERLERDE MÜSTEHAPTIR;

1. HASTALARIN ŞİFASI VEYA OĞLU OLMAYANLAR İÇİN;

“ Muhammed bin Raşid der ki,Hişam bin İbrahim dedi ki;Hasta olduğumu ve oğlum olmadığını İmam Rıza aleyhisselam’a anlattım.Bana evimde sesli olarak ezan okumamı emretti.

Diyor ki;Ben de dediğini uyguladım ve hastalığım bertaraf oldu ve birkaç tane oğlum oldu.Muhammed bin Raşid dedi ki; Hastalığımdan bir türlü kurtulamadım ve bana hizmet edecek kimsenin kalmayacağından ve tek kalmaktan korkuyordum,bunu Hişam’dan duyduğumda ben de bunu uyguladım ve Allah benim ve ailemin rahatsızlığını giderdi.Allah’a hamd olsun.”(2)

Ayrıca bu konuda şu kaynaklara başvurulabilir; Vesail uş Şia c4 sf 641,18.bab.

Müstedrek ul Vesail c4 sf 39,17.bab.Bihar ul Envar c 84 Ezan ve Kamet babı…

Gelecek şıklarda da aynı kaynaklara başvurulabilir.Ben bu kaynakları tekrarlamamak için burada naklettim.

2. HUMMA HASTALIĞINDAN KURTULMAK İÇİN:

“Mufazzal bin Ömer der ki; Humma hastalığına yakalanmış bir Ehli Beyt dostu İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’ın yanına geldi.İmam ona şöyle buyurdu;Sana ne oldu da rengin böyle değişti? Şöyle arzetti; Bir aydan beridir çok

(1) Mefatih ul Cinan sf 542.

(2) Furuğ-u Kâfi c6 sf 10,9.hadisi şerif.

şiddetli bir humma hastalığına yakalandım,Beni sevenlerin de tavsiye ettiği bütün herşeyi tedavi amaçlı kullandım ama bir yararı olmadı. İmam Caferi Sâdık aleyhisselam ona şöyle buyurdu;

Gömleğinin yakasını aç ve başını gömleğinin içine sok ve ezan ve kamet oku ve hamd suresini yedi kez tekrarla.Dedi ki:Bunu uygulayınca sanki azad olmuş gibiydim ve şifa buldum.”(1)

3. BAŞ AĞRISINI GİDERMEK İÇİN:

Şeyh Tebersi “Uddet us Sefer ve Umdet ul Hazar” adlı kitabında şöyle rivayet eder; “İmamlarımız aleyhimusselam’dan rivayet edilmiştir ki baş ağrısı için ezan ve kamet yazılır ve gömleğe asılır.”(2)

4. ÇOCUK DÜNYAYA GELDİĞİ ZAMAN;

Hz.Ali aleyhisselam’ın rivayet ettiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu; “Birinin çocuğu dünyaya geldiğinde sağ kulağına ezan ve sol kulağına da kamet okumalıdır.Doğrusu bu kovulmuş şeytandan Allah’a sığınmaktır.”(3)

5. HUYU KÖTÜLEŞEN İÇİN;

“İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu; Her şeyin bir kıvamı vardır.Erkeğin kıvamı ise ettir.Her kim kırk gün et yemezse huyu kötüleşir. Huyu kötüleşenin sağ kulağına ezan okuyun.”(4)

6. HAYVANLAR VAHŞİLEŞTİĞİ ZAMAN;

İmam Caferi Sâdık aleyhisselam babalarından onlar da Hz.Ali aleyhisselam’dan şöyle rivayet ederler; “Et yeyin.Et etten gelir ve et,et yetiştirir.Her kim kırk gün et yemezse huyu kötüleşir.Bir insanın veya evcil hayvanınızın huyu kötüleşirse onun sağ kulağına doğru ezanın hepsini okuyun.”(5)

7. ŞEYTANI UZAKLAŞTIRMAK İÇİN-ALLAH ONA LANET ETSİN-

Süleyman el Caferi der ki masum imam’dan şöyle duydum;

(1) Müstedrek ul Vesail c4 sf 75,8/4194.hadisi şerif.

(2) Müstedrek ul Vesail c4 sf 76,10/4196.hadisi şerif.

(3) Müstedrek ul Vesail c4 sf 62,1/4181.hadisi şerif.

(4) Bihar ul Envar c 84 sf 151.

(5) Bihar ul Envar c 84 sf 151. 46.hadisi şerif.

“Evinde ezan oku.Doğrusu o şeytanı uzaklaştırır.Çocuklar için okumak makbuldür.”(1)

8.CİNLERİN ŞERRİNİ BERTARAF ETMEK İÇİN:

Hz.Ali aleyhisselam’ın rivayet ettiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu; “Eğer birilerine cin zarar verirse namazda okuduğunuz ezanı ona okuyun.”(2)

Aynı hadis için Cevahir ul Kelam c9 sf 147’ye müracaat edilebilir.

9. YOLUNU KAYBEDENLER İÇİN:

İmam Caferi Sâdık aleyhisselam uzun bir hadiste şöyle buyurdu; “Yolunu kaybettiğin zaman yüksek sesle ezan oku ve de ki;…” Sonra buyurdu ki: “Yüksek sesle ezan oku ki yolunu bulasın ve inşaallah aradığın yola ulaşırsın.” (3)

Tartışmalı diğer iki yer ise sabah ezanı okunmadan evvel müslümanları uyandırmak için okunan ezan ve yolcunun arkasından okunan ezandır ki bu iki konuyu özete riayet ederek açmayacağız.

ALTI: MÜEZZİNİN EZANINI İŞİTENİN ONU TEKRARLAMASI;

İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu; “Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem müezzinin sesini duyduğunda onun dediklerinin aynısını tekrarlardı.”(4)

Birinci başlıkta zaten bununla ilgili rivayetleri çokça naklettik.Buradan şu anlaşılıyor;Ezanı tekrarlamak iki şekilde müstehaptır;

1. Müezzinin söylediklerini aynen tekrarlamak.

2. Ezanın her cümlesiyle ilgili özel dualar ve cümleler söylemek.

YEDİ: ÖLMEDEN ÖNCE MÜMİNİN VASİYETİ;


Seyyid İbni Tavus “Felah us Sâil”adlı kitabında İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’dan o da babalarından nakleder ki

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu;

(1) Furuğ el Kâfi c3 sf 308,35.hadisi şerif

(2) Müstedrek ul Vesail c4 sf 62 2/4182.hadisi şerif.

(3) Müstedrek ul Vesail c4 sf 64 ve 65.5/4185.hadisi şerif.

(4) Furuğ el Kâfi c3 sf 307.29.hadisi şerif.

“Ölümü yaklaştığında iyi vasiyet etmeyenin aklı ve zekası eksiktir.Dediler ki;Ya Resulullah!Vasiyet nasıl olmalıdır?Buyurdu ki;Ölüm yaklaşıp da halk yanına geldiğinde şöyle demelidir; Allahım ey gökleri ve yeri yaratan…Sonra şöyle buyurdu;…

Ve doğrusu sen açık hakk olan Allah’sın,ben sana dünya dârında ahtederim ki;Rabb olarak sana razı oldum,din olarak islama razı oldum,peygamber olarak Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e ve imam olarak da Ali aleyhisselam’a razı oldum. Kitab olarak Kur’an’a ve peygamberinin Ehli Beytine de imamlar olarak razı oldum…”(1)


SEKİZ: ÖLÜYE TELKİN:

Şeyh Nuri, “Fıkh ul İmam er Rıza aleyhisselam” adlı kitabında rivayet eder ki: “Birisi ölmek üzere iken ona Lailahe illallah ve Muhammeden Resulullah’a şehadeti telkin et ve Emirülmüminin aleyhisselam’ın ve imamların tek tek velayetini telkin et.”(2)

DOKUZ: ÖLÜYÜ DEFNEDİP,HALK DAĞILDIKTAN SONRA TELKİN:

Kutb er Râvendi’nin rivayetine göre Cabir bin Yezid rivayet eder ki İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu; “Ölüyü defnedip kabrini kapattıktan sonra halk dağılıp gidince biriniz şöyle demelidir:

Ey filan oğlu filan!Seninle ahitleştiğimiz ahit üzere misin?Ki Allah’ın tek ilah olduğuna ve Muhammed’in onun Resulü olduğuna ve Emirülmüminin Ali’nin senin imamın olduğuna ve diğer imamların hepsinin imamın olduğuna dair şehadet et.

Böyle yaptığınız zaman iki melekten biri diğerine şöyle der:İçeriye girip ona soru sormamıza gerek kalmadı.O artık telkin olundu.Böylece geri dönerler ve onun yanına girmezler.”(3)

ON: EHLİ BEYT ALEYHİMUSSELAM ŞİİLERİNİN MEZARLARINI ZİYARETTE:

Bihar ul Envar’ın rivayetinde İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Selam olsun Lailahe illallah ehline,Lailahe illallah ehlinden,ey Lailahe illallah ehli, Lailahe illallah

(1) Müstedrek ul Vesail c14 sf 88 ve 89 ,1/16164.hadisi şerif.

(2) Müstedrek ul Vesail c2 sf 121,3/1602.hadisi şerif.

(3) Müstedrek ul Vesail c2 sf 342,3/2142.hadisi şerif.

hakkı için, Lailahe illallah sözünü nasıl gördünüz, Lailahe illallah’dan,ey Lailahe illallah, Lailahe illallah hakkı için Lailahe illallah diyeni affet.Bizleri Lailahe illallah, Muhammedün Resulullah ve Aliyyen Veliyyullah diyenler zümresinde haşret.

Hz.Ali aleyhisselam buyurdu ki:Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum:Her kim bu duayı okursa Allah ona elli yılın sevabını verir ve hem onun hem de anne ve babasının elli yıllık günahlarını affeder.”(1)

ONBİR: YATAĞA GİRİP DE GÖZLERİNİ KAPATMADAN ÖNCE OKUNAN DUA:

İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Her kim yatağa girmeden önce şu cümleleri söyler ve eğer o gece ölürse cennete girer:Allahım!Seni şahit olarak karar kılıyorum ki; sen bana Ebu Talib oğlu Ali’ye itaatı farz kıldın.Ve onun evlatlarından olan imamları;Hasan ve Hüseyn ve Ali bin Hüseyn…”(2)

ONİKİ: FAKİRLİK VE ONUN ACILARINDAN KURTULMAK İÇİN:

Kutb er Râvendi “Muhec ud Deevât”adlı kitabında şöyle rivayet eder; “Adamın biri İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a fakirliğini şikayet edince buyurdu ki:Ezan sesi duyduğun zaman tıpkı müezzinin okuduğu gibi ezanı tekrarla.”(3)

ONÜÇ: RIZKIN ÇOĞALMASI İÇİN:

Şeyh Saduk,uzun bir hadiste Hz.Ali aleyhisselam’dan şöyle rivayet eder: “… Ve müezzinin söylediklerini tekrarlamak rızkı çoğaltır…”(4) ve Şeyh Hürr der ki; “Rivayet edilmiştir ki müezzinin söylediği şekilde ezanı tekrarlamak rızkı çoğaltır.”(5)

AÇIKLAMA:

Rızkın çoğalması ile fakirliğin giderilmesi arasında bazı farklar

(1) Bihar ul Envar c 102,sf 301.

(2) Müstedrek ul Vesail c5 sf 44 ve 45,11/5326.hadisi şerif.

(3) Müstedrek ul Vesail c4 sf 57,2/4170.hadisi şerif.

(4) El Hisâl c2 sf 505,2.hadisi şeriften.

(5) Vesail uş Şia c4 sf 672.

vardır. Çünkü rızkın çoğalması demek:

a. Rızık azdır ve artınca çoğalır.

b. Rızkı geniştir,daha da fazlalaşmasını ister. Fakirlik ise insanın hatta az rızık dahi dediğimiz şeye sahip olmamasıdır. Çünkü bir insan az rızık sahibi olsa dahi geçimini sağlayabilir. Fakir ise elinde birşey olmadığından dolayı bunu dahi sağlayamaz

ONDÖRT: YEMEK ÜZERİNDE İKEN OKUNAN ŞÜKÜR DUASI:

1. Şeyh Ebu Câfer Kuleyni’nin rivayetine göre “İbni Bukeyr dedi ki:İmam Câferi Sâdık aleyhisselam ile birlikte yemek yedik.Sonra ellerimizi kaldırarak elhamdülillah dedik.

İmam Câferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki:Allahım!Bu nimetler senden ve senin Resulündendir.Allahım sana hamd olsun.Muhammed ve Ehli Beyt’ine salât et.”(1)

Bazıları bu söze şaşırsa dahi esas onların şaşırmasına şaşmak gerek.

O hazretler bizim velinimetimiz değiller mi?

Velinimete teşekkür edilmez mi?

Hadislerimiz demiyor mu;Mahluka şükretmeyen hâlıka şükredemez.?

Mahlukların içinde şükür edilmeye onlardan daha layık kim olabilir?

İmamlarımızı ziyarette geçen şu cümlelere bir bakınız:

1. Şeyh Saduk ve Şeyh Tûsi’nin rivayet ettiklerine göre İmamları ziyaret duasında İmam Aliyy ün Naki aleyhisselam

şöyle buyurdu:

a. “Selam olsun size ey nübüvvetin ehli beyti…ve ümmetlerin rehberi ve nimetlerin velileri…”

b. “…Ve Allah sizinle açar ve sizinle sona erdirir.Yağmuru sizinle yağdırır ve göğün yere çökmesine sizinle engel olur.Üzüntüleri sizinle giderir ve zorlukları bertaraf eder…”(2)

2. Recep ayı ziyareti ile ilgili olarak Ebul Kasım Hüseyn bin Ruh-Allah İmamı Zaman aleyhisselam’ın yanında onun şefaatini bize rızık olarak bağışlasın- şöyle rivayet eder: “ Ben

(1) Furuğ el Kâfi c6 sf 296,22.hadisi şerif.

(2) Mefatih ul Cinan sf 548 ve 549.

sizden isterim ve sizi arzularım.Size verilen ve bahşedilen makamlardan isterim.Acılar sizinle diner ve hastalar sizinle şifa bulur.Rahimdekiler sizin lütfunuzla artar veya azalır.”(1)

3. El Kâfi kitabının rivayetinde Hz.Hüseyin aleyhisselam’ın mutlak ziyaretinde İmam Câferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “…Toprak sizin sayenizde ağaçları yeşertir ve sizin sayenizde meyve verir ve gök sizin sayenizde yağmur yağdırır ve rızık verir.Üzüntüler sizin sayenizde gider ve Allah sizinle gökten bereket indirir…”(2)

4. Samerra şehrinde İmam-ı Zaman aleyhisselam’ın serdab(gayba çekildiği bodrum)’a atılan ve o hazretten rivayet edilen Nudbe ziyaretinde şöyle geçer: “…Allah’ın takdirlerinden biri de siz Ehli Beyt’e verdiği mutlak nüfuz ve rızık kaynaklarıdır…”(3)

Ayrıca “Adîle” adlı duada da şöyle geçer: “…Sonra Allah’ın yeryüzündeki hücceti ve kâim olan İmam-ı Zaman aleyhisselam’dır.Hidayet eden ve ümitle beklenilen de o’dur. Onun yeryüzünde bâki kalmasıyla yer de bâki kalır. Onun yüzü suyu hürmetine varlıklar rızıklanır.Onun varlığıyla yer ve gök sabit kalır…”(4)

Hadis kitaplarımız böyle rivayetlerle dolu iken nasıl bu manayı inkar edebiliriz? Hatta imamlarımızın rivayetinden anlaşılan o ki bizler imamların gerçek şiileri ve hizmetçileri sayesinde rızıklanıyoruz.

Örneğin Zürare’nin rivayetine göre İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam babasından rivayet eder ki Hz.Ali aleyhisselam şöyle buyurdu: “Yeryüzünde bulunan yedi kişi sayesinde rızıklanıyorsunuz ve onlar sayesinde yardım görüyor ve yağmur görüyorsunuz;Selman-ı Fârisi, Mikdad, Ammar, Ebu Zerr, Huzeyfe(5) Allah’ın merhameti onlara olsun. Hz.Ali buyuruyordu ki:Ben de onların imamıyım . İşte Fâtıma’ya cenaze namazı kılanlar

(1) Misbah ul Müteheccid (Şeyh Tusi) sf 756.

(2) Mefatih ul Cinan sf 423.

(3) Bihar ul Envar c 102 sf 93.

(4) Mefatih ul Cinan sf 85.

(5) Bu rivayette beş kişinin adı vardır.Diğer rivayetlerden anlaşılan şu ki diğer iki kişi Ebu Umre ve Ebu Sâsan’dır.

bunlardır.-Allah’ın selamı ona olsun.- (1)

İşte ey muhip!Sofra üzerinde Resulullah’ı,Hz.Ali’yi ve imamları anmak velinimetimiz olan bu insanlara karşı bir şükran borcumuzdur.Çünkü onlar Allah’ın mutlak veli nimetleridirler.Allah’ın nimetleri de saymakla bitmez.

Allah’ın kendisi şöyle buyurmuyor mu: “İstediğiniz herşeyden size verdi.Allah’ın nimetlerini saymak isteseniz bitiremezsiniz.Doğrusu insan zalimdir ve nimete çok karşı çıkar.”(2)

Allah bütün bu nimetlerin velisi olarak Ehli Beyt aleyhimusselam’ı karar kılmıştır.Bu yüzden sofra üzerinde onlara şükretmek ve faziletlerine ikrar etmek onların sabit bir hakkıdır.Çeşitli yiyecek ve içecekler Allah’ın diğer değişik ve çeşitli nimetlerinden sadece birisidir.

İşte burada Şeyh Kuleyni’nin rivayet ettiği şu hadisin manası daha iyi anlaşılıyor: “Yunus bin Zebyan diyor ki: “İmam Câferi Sâdık aleyhisselam ile birlikte idim.Yatsı vaktinde yemek gelecekken kalktım.

İmam buyurdu ki:Otur ey Yunus!Sofra ortaya koyulduğunda ve bitirip kalktığımızda buyurdu ki; Hamd Allah’a mahsustur.Allahım bu nimetler senden ve Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’dendir.”(3)

Bu hadisi Vesail ve Mehasin adlı kitaplarda bulabilirsiniz.

Yine Nevadir-i Râvendi de şöyle geçer.İmam Musa el Kâzım aleyhisselam buyurdu ki: “...Babam Caferi Sadık aleyhisselam kendisine yemek sunulduğunda şöyle derdi:Bismillah ve billah.Bu Allah’ın fazlından ve Resulünün ve Ehli Beyt’inin bereketindendir.

Allahım!Bizi doyurduğun gibi bütün mümin ve mümineleri doyur.Bize yemeğimizde,içeceğimizde, bedenimizde ve mallarımızda bereket ihsan et.(4)

Aynı rivayet Muhaddis el Nuri’nin “Müstedrek ul Vesail“ adlı eserinde c16 sf 278, 19877. hadiste ve diğer kitaplarda vardır.

(1) İhtiyar u Marifet ir Rical sf 6 ve 7 ,13.hadisi şerif.

(2) Mübarek”İbrahim” suresi 34.ayeti şerife.

(3) Furuğ-u Kâfi c6 sf 295 ve 296.21.hadisi şerif.

(4) Bihar ul Envar c 66 sf 383.


İÇİNDEKİLER

Bu konudaki en ilginç rivayet ise Kenz ul Fevâid adlı kitapta Allame Kerâciki tarafından rivayet edilmiştir. “İmam Caferi Sâdık aleyhisselam Ebu Hanife ile birlikte yemek yedi.

İmam Caferi Sadık aleyhisselam yemeği bitirip ellerini havaya kaldırarak şöyle buyurdu:Elhamdü lillahi rabbil alemin. Allahım!Bu senden ve senin resulündendir.sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem.

Ebu Hanife dedi ki:Ey Caferi Sâdık!Allah’a şerik mi koşuyorsun?

İmam buyurdu ki:Yazıklar olsun!Allah azze ve celle kendi kitabında buyuruyor ki; “Allah’ın ve resulünün onlara verdiği nimetleri bir kenara bırakıp intikam almaya kalkıştılar.”(1)Başka bir yerde de buyurdu ki:

“Eğer onlar Allah’ın ve resulünün verdiklerine razı olsaydılar şöyle söylerlerdi.Allah bizim için yeterlidir.Allah ve resulü beze kendi nimetlerinden bahşederler.”(2)

Ebu Hanife dedi ki; Vallahi bu ana kadar bu iki ayete ne okumuş ne de duymuş gibiyim.

İmam Câferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki: Aksine okudun ve işittin.Ama Allah sen ve senin gibilerin hakkında şöyle buyurdu: “Yoksa kalplerine kilit mi vurulmuş?”(3)Ve yine buyurdu ki: “Asla!Kazandıklarından dolayı kalplerine perde vuruldu. (4)” (5).

Bu mana ve bu rivayet Vesail uş Şia c 16 sf 482,9.hadisi şerifte,Bihar ul Envar c 66 sf 384,52.hadisi şerifte,Seyyid Ahmet Müstenbit “El Katre” c1 sf 13te....zikretmiştir.

Mezkur şahısın şaşırmasına bir bakar mısın?

Ve imamın şu sözüne dikkat et: “Aksine okudun ve işittin.Ama Allah sen ve senin gibilerin hakkında şöyle buyurdu:...”

Önce kendimi sonra da seni o gibilerinden olmamak için

*** *** *** ***

(1) Mübarek “Tevbe”suresi 74.ayeti şerife.

(2) Mübarek “Tevbe” suresi 59.ayeti şerife.

(3) Mübarek “Muhammed”sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem suresi 24.ayeti şerife.

(4) Mübarek “Mutaffifin” suresi 14.ayeti şerife.

(5) Kenz ul Fevaid sf 196.

uyarıyorum. Kalplerine kilit vurulanlardan ve kalpi perdelenenlerden ve heva ve hevesine uyanlardan ve şeytana itaat edenlerden ve hakk imamlara muhalefet edenlerden ve sonu cehenneme varanlardan olmaman için uyarıyorum.

İşte masumların sayısı olan ondört önemli yerde Hz.Ali’nin velayetinin zikrolunduğunu Ehli Beyt hadislerinde gördük.


DÖRDÜNCÜ VAKFE* MUHAMMEDİ VE ALEVİ NURLAR

*** *** ***

İKİ MÜBAREK İSİM OLAN MUHAMMED VE ALİ

İSİMLERİNİN BİRLİKTE ANILMASI MÜSTEHAP OLAN YERLER

1. EVLADA O İKİSİNİN ADINI KOYMAK:

El Kâfi kitabında şöyle geçer: “Hasan bin Said der ki;Ben ve İbni Medaini , İmam Rıza aleyhisselam’ın yanına gittik.İbni Medâini dedi ki;Allah sana yardımcı olsun!Şöyle buyurduğunuzu duydum;Her kimin eşi hamile olur da evladına Muhammed adını koymaya niyet ederse erkek çocuğu olur. Buyurdu ki: Her kimin eşi hamile olur da evladına Ali adını koymaya niyet ederse erkek çocuğu olur.

Sonra buyurdu ki:Ali Muhammed veya Muhammed Ali.Farketmez.Dedi ki:Karım şu an hamiledir ve sizden ricam erkek çocuğum olması için dua eder misiniz? İmam uzun süre secdeye kapandı ve başını kaldırarak buyurdu ki:Adını Ali koy.Şüphesiz böylece ömrü uzar.Daha sonra Mekke’ye girdiğimizde bir erkek çocuğu olduğuna dair Medâin’den bir mektup aldık.”(1)

Ve Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu: “Her kimin eşi hamile olur da evladına Muhammed veya Ali adını koymaya niyet ederse erkek çocuğu olur.”(2)

Bu iki hadisten ve diğer hadislerden şu anlaşılmaktadır:

Bir: “Muhammed Ali” veya “Ali Muhammed” adını koymak müstehaptır.

İki: Çocuğunun erkek olmasını isteyen birinin eşi hamile iken

(1) Furuğ el Kâfi c6 sf 11, 2.hadisi şerif.

(2) Furuğ el Kâfi c6 sf 12, 4.hadisi şerif.

bu iki ismi birlikte veye ayrı ayrı niyetlenmesi müstehaptır.

Üç: Mübarek ve şerefli “Ali” ismini almak ömrün uzamasına sebep olur.

2. ŞEYTANIN ŞERRİNDEN KORUNMAK İÇİN:

El Kâfi kitabında Cabir el Cûfi şöyle rivayet eder: “İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam bazı şiilerini ziyaret etmek istedi ve banada gelmemi buyurdu. Ben de onunla birlikte yola koyuldum.Bir evin kapısına geldiğimizde bizi küçük bir çocuk karşıladı.

İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki: Adın ne senin? Dedi ki:Muhammed? İmam;:Künyen ne?diye sorunca Ali dedi. İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki:

Sen şeytan karşısında sıkı bir güvenlik ile korunmuşsun.Çünkü şeytan Muhammed veya Ali ismini duyduğu zaman tıpkı bakırın erimesi gibi erir.Ama bizim düşmanlarımızdan birinin adını duyduğunda ferahlar ve sevinir.”(1)

3. DUALARDA VE YARDIM TALEPLERİNDE:

Bu ise gerçekten çok yerde geçer ve biz birkaç örnek sunacağız;

Bir: Şeyh Müfid (r.a.) İmam-ı Zaman aleyhisselam’dan ziyaret namazının arkasından okunması sünnet olan şu duayı rivayet eder:

“Ya Muhammed ya Ali!Ya Ali ya Muhammed!Bana yardım edin.Siz ikiniz bana yardım edensiniz.Bana destek olun.Siz ikiniz bana destek olarak yetersiniz.”(2)

İki: Şeyh Kef’emi kendi kekemesini gideren ve İmam-ı Zaman aleyhisselam’ın öğrettiği şu duayı rivayet eder: ““Ya Muhammed ya Ali!Ya Ali ya Muhammed! Bana destek olun.Siz ikiniz bana destek olarak yetersiniz.Bana yardım edin.Siz ikiniz bana yardım edensiniz.”(3)

Aynı mana ve cümleleri içeren Tevessül dualarının sayısı gerçekten fazladır.

4. NAMAZ, HACET VE DİĞER YERLERDE:

İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu : “Her kim Allah azze ve celle’den yardım isterse şöyle yapmalıdır.İki

(1) Furuğ el Kâfi c6 sf 20, 12.hadisi şerif.

(2) Mefatih ul Cinan sf 532.

(3) Mefatih ul Cinan sf 116.
5
Ali'yen Veli'yullah Ali'yen Veli'yullah


rekat namaz kılsın ve secdede şöyle desin:Ya Muhammed Ya Resulullah,Ya Ali Ya Emirülmüminin vel müminât!Allah’tan siz ikinizle yardım istiyorum.Ya Muhammed ya Ali!Siz ikinizden yardım isterim.

Ey yardımcım olan Allah! Senden, Muhammed,Ali,Fatıma,…bütün imamların adını sayarak ister. Sonra şöyle der;Allah’a sizinle tevessül ederim.Allahın izniyle onlar o anda sana yardım edeceklerdir.”(1)

Diğer birçok alimlerin ve fakihlerin kitaplarında bu dualar mevcuttur.

UYARI: Gadiri Hum günü namazını ve onun hemen ardından okunan dualardaki velayet ve beraat ahtini yenilemeği sakın unutma.Ki bu dua da Hz.Ali’nin velayetine dair şehadetlerle doludur.Bu duayı Şeyh Tusi “Misbah ul Müteheccid” adlı kitabında sf 691’de nakletmiştir.


5.YÜZÜKLERİN TAŞINDA

a. “İsbat ul Hudât bin Nusûsi vel Mucizat” adlı kitabında Şeyh Hürr el Âmuli Şehid Zeyd bin Ali’den o da dedelerinden rivayet eder ki: “Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem yüzüğünü Hz.Ali aleyhisselam’a verdi.

Hz.Ali’ye bunu bir yüzükçüyü götürerek üzerine Muhammed bin Abdullah yazdırmasının söyledi.Yüzükçüye götürdü ve yüzükçü bilmeden üzerine Muhammedün Resulullah yazdı.Hz.Ali aleyhisselam yüzüğü peygambere götürerek ya Resulullah yüzükçü senin emrettiğini yazmadı ve onun bu cümleyi yanlışlıkla yazdığını söyledi.

Peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki:Ya Ali!Ben Abdullah oğlu Muhammedim ve ben Allahın resulü Muhammed’im,bu yüzüğü her iki şekliyle de takarım. Ertesi gün Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem yüzüğe bakarken altında “Aliyyen Veliyyullah”yazdığını gördü ve bunu merak etti.Daha sonra Cebrail geldiğinde olayı ona anlattı ve Cebrail dedi ki: Ya Muhammed!Sen istediğin cümleyi yüzüğün taşına yazdırdın ve biz de istediğimizi ona yazdırdık.”(2)

(1) Mefatih ul Cinan sf 110 ve 111.

(2) İsbat ul Hüdât c1 sf 299,204.hadisi şerif.

b. Seyyid Haşim Bahrâni(r.a.) “Menakıb ul Fâhire” adlı kitabında Seyyid Razî(r.a.)den şöyle rivayet eder: “Habeşistan kralı Necaşi’ye Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in haberi ulaştığında etrafındakilere dedi ki:Ben bu adamın peygamber olup olmadığını deneyeceğim.İçinde yakut ve akik yüzük bulunan hediyeleri Resulullah’ın huzurunu gönderdi.

Resulullah içlerinden sadece kırmızı akik yüzüğü kendisine aldı ve onu Hz.Ali aleyhisselam’a vererek yüzükçüye götürmesini ve üzerine en çok sevdiği şu cümleyi yazdırmasını söyledi:Lailahe illallah.Hz.Ali yüzükçüye giderek şöyle buyurdu:Bu yüzüğün üzerine Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in en çok sevdiği cümleyi yaz:Lailahe illallah.Ayrıca benim en çok sevdiğim cümleyi yaz:

Muhammeden Resulullah.Yüzükçü bu iki satırı yazıp Hz.Ali’ye verdi.O da bunu peygamberin huzuruna götürdüğünde üzerinde üç satır yazı bulunduğunu gördü.Hz.Ali aleyhisselam’a;

Bir satır yazı yazılmasını istemiştim ama bunun üzerine üç satır yazılmış.Hz.Ali şöyle arzetti:Ya Resulullah.Senin hakkına and olsun ki ben senin istediğini ve kendi istediğim olan Muhammeden Resulullah’ı yazdırdım.

Ve Cebrail aleyhisselam nazil olarak dedi ki:Aziz rabbin sana selam göndererek dedi ki:Sen en çok sevdiğin cümleyi ve Ali de en çok sevdiğin cümleyi yazdırdı.Ben de en çok sevdiğim cümleyi üzerine yazdırdım: Aliyyen Veliyyullah!”(1)

Aynı rivayet İhqaq ul Hakk c4 sf 143’te de nakledilmiş olup,yalnız orada Necaşi’nin söylediği şöyle bir cümle de geçer: “...Eğer bu adam dünya malını ve mülkünü istiyorsa yakutu alır.Eğer gerçek peygamber ise akik yüzüğü alır...”

Akik yüzüğün üzerine böyle bir yazıyı yazmak gerçekten çok muhteşem olur.Çünkü bundan daha üstün ve şerefli cümleler olamaz.Gerçekte de akik taşı velayeti ilk kabul eden taşlardan değil mi?

Bakın Muhaddis Taberi(r.a) Beşaret ul Mustafa adlı kitabında Aişe’den şöyle rivayet eder: “Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in yanına gittiğimde elinde gümüş yüzük üzerinde bir akik gördüm.Ya Resulullah!Bu taş

(1) Medinet ul Meâciz c1 sf 195.170.hadisi şerif.

nedir?diye sorunca buyurdu ki:Bu taş Allah’ın rabb olduğuna benim Allah’ın resulü olduğuma ve Ali’nin velayetine ve evlatlarının imam olduklarına ve şiilerinin cennete gideceğine ikrar eden bir dağın taşıdır.”(1)

c. Bu konudaki en güzel rivayet ise Şeyh Saduk(r.a)’a ait olan “Kemal ud Din ve Tamam un Ni’met” adlı kitapta İbrahim bin Mehziyar’dan(2) rivayet edilmiştir: “...Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in Medine şehrine girdiğimde... Daha sonra İmamı Zaman aleyhisselam’ın temsilcisi boynuma sarılarak buyurdu ki;Allah’ın selamı sana olsun ey Ebu İshak!

İmam Hasan el Askeri’nin sana verdiği o emaneti bana gösterir misin?

Dedim ki:Yoksa sen İmam Askeri aleyhisselam’ın bana verdiği yüzüğü mü istiyorsun?Dedi ki:Başka şeyi değil sadece onu istiyorum.Yüzüğe baktı ve onu doyasıya öptü.Yüzüğün üzerinde şöyle yazıyordu: “Ya Allah , ya Muhammed,ya Ali.”Bu yüzüğü taşıyan ellere babam feda olsun...”(3)

Bu hangi yüzüktür?!!!

Bu yüzüğün taşına yazılan hangi zikir ve cümledir?!!!

Bu yüzüğe şeref veren kudsi el kime aittir?!!!

Bu üç kelimenin güzelliği başka hangi kelimede var;Allah,Muhammed,Ali?!!

Baharda açan güllereden daha güzel olan şey sevdiğimizden kalbe ulaşan bir başka sözdür.Bu söz İmamımız Rıza aleyhisselam’ın şu cümlesidir: “Ebu Talib aleyhisselam’ın yüzüğünün taşında şu cümleler yazılıydı:Rabb olarak Allah’a,peygamber olarak kardeşimin oğlu Muhammed’e ve vasi olarak oğlum Ali’ye razı oldum.”(4)

Güzellik üzerine güzellik...Nur üzerine nur...Eşi benzeri olmayan kudsiyyet... Eşi benzeri olmayan bağlılık...

Bundan daha sıkı bir bağ nerede görülmüştür?!!!

Varlık aleminin bütün derecelerinde böyle sıkı velayet bağı

(1) El Beşaret sf 215.

(2) Bu şahıs gaybet döneminde İmamı Zaman aleyhisselam’ı ziyarete muvaffak olmuştur.

(3) Kemal ud Din c2 sf 445,19.hadisi şeriften.Bihar ul Envar c52 sf 33.

(4) Derecât ur Refia fi Tabakât uş Şia (Seyyid Ali Han Medeni)sf 60.

asla görülmemiştir.Her yerde hatta kıyamet günündeki ilahi nidâda dahi bu bağ vardır.İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’ın rivayetinde Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem Hz.Ali aleyhisselam’a şöyle hitap etmektedir:

“Ya Ali! Allah bütün insanları kıyamette bir safta toplayacak ve ben ve sen arşın sağ tarafında duracağız.Ve Allah şöyle nida edecek:Ya Muhammed! Ya Ali!Ayağa kalkın ve ikinize buğzeden,ikinize karşı çıkan ve ikinizi yalanlayanları ateşe atın.”(1)

Ey muhip! Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in şu cümlesine dikkat et: “ben ve sen”ve şu söz “Ya Muhammed! Ya Ali!”Kalbini Necef-i Eşref’e döndür ve benimle birlikte şu cümleleri söyle:

Ey Nebi’nin amcası oğlu herşeyi saran Allah’ın kudreti sensin.

Kardeş oldunuz birlikte sanki Nebi’nin zâtı sensin.

Öyle latîf bir kaynaktan çıkıp gelmişsin

Allah’ın herkesi feda kıldığı nefis sensin.

Sen olmasan alem dönmez,kainatın kutbu sensin.

Enbiya feyzinden yararlanır Allah’ın deryası sensin.(2)

*** *** ***

(1) Bihar ul Envar c 39 sf 203.

(2) Meşhur Ezriyye kasidesinden.


İKİNCİ BÖLÜMÜN SONU

İkinci bölüm burada sona erdi. Vaktin darlığı ve fırsatın azlığı nedeniyle Ehli Beyt aleyhimusselam’ın nurani sözlerinde Aliyyen Veliyyullah’ın lafız ve manalarını özetle aktarmaya çalıştık. Bu yüzdendir ki;

1. Hadislerin senetlerini yazmadım.

2. Tekrarlanan kelime ve manaları işaretle dahi olsa getirmedim.

3. Hadisi şeriflerin bütün kaynaklarını yazmadım.

4. Uzun hadislerde sadece konuyla ilgili bölümleri naklettim.

5. Bu hadislerin dirayeti yani yorumu üzerinde fazla durmadım.

6. Bilinmeyen kelimelerin üzerinde fazlaca durmadım. Zaten hadisler türkçeye çevrilirken bilinmeyen kelimeler de kendiliğinden ortaya çıkmış oldu.

7. Bu bölümlerdeki ana başlıklar da çok dakik bir şekilde düzenlenmemiştir.

8. Bazı konuları uzun uzadıya değil de çok kısaca değindim. Bazılarının da dua ve ziyaretlerdeki adreslerinden kaynak verdim.

Tüm bu konularda hep özete riayet etmek için böyle davrandım. Ehli Beyt aleyhimusselam’ın bu konularda ne kadar açıklama yaptıklarını da tahmin edersiniz artık.

Daha fazla açıklama yapmaya gerek duymuyorum ey aziz!Bir sonraki bölümde de gereken beyanatta bulunacağım.

Tüm bunlardan sonra artık ne söyleyeyim azizim!?

Cevabı sana bırakıyorum ve sadece şairin şu sözünü tekrarlıyorum;

Adamın eğer sağlam gözü yoksa,

Güneş doğsa dahi tereddüt eder...

İKİNCİ BÖLÜMÜN SONU

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM EZANDA ALİYYEN VELİYYULLAH VE FAKİHLERİN GÖRÜŞÜ

-----------------------------------------------

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM EZANDA ALİYYEN VELİYYULLAH VE FAKİHLERİN GÖRÜŞÜ

CAFERİ NUR

Muaviye bin Ammar diyor ki;İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a şöyle arzettim:Sizin hadislerinizi halkın arasında yayan ve sizin sözünüzü söyleyerek halkın ve şiilerinizin kalbini sağlamlaştıran bir adam var.Aynı zamanda sizin şiilerinizden çok ibadet eden bir adam da var.

Ama o bu durumda değildir.Sizce hangisi daha üstündür? Buyurdu ki: Bizim sözlerimizi rivayet ederek şiilerimizin kalplerini sağlamlaştıran adam bin âbidden daha üstünüdür.(1)
----------
(1) Usul ü Kâfi c1 sf 33,9.hadisi şerif.

MAKAMLAR:BİRİNCİ MAKAM

ÂL-İ MUHAMMED’İN -ALEYHİMUSSELAM -ALİMLERİ

1. ONLAR MUHAMMED VE ÂL-İ MUHAMMEDİN VELAYETİNİ YAYANLARDIR -ALLAH’IN SELAMI ONLARA OLSUN-:

İmamımız Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki: “Her kim biz Ehli Beyt’i sevenleri ve inancı zayıf olan şiilerimizi düşmanımız karşısında korur ve düşmanımızın inancının batıllığını ortaya çıkarır ve bizi sevenlerin inancını onların karşısında savunur ve hedefi Âl-i Muhammed’in velayetini yaymak olursa,

Allah düşmanlarının karşısında delil getirdiği her harfin karşılığında dünyadaki halkın sayısından daha fazla meleği ona cennette saraylar yapmakla görevlendirir.Her bir meleğin kudreti ise gökleri ve yeri taşıyacak derecededir.O alime verilecek nimetlerin ve sarayların değerini alemlerin rabbi olan Allah’tan başkası bilemez.”(1)

2. ONLAR ÂL-İ RESUL ALEYHİMUSSELAM’IN DİNİNİN SINIRLARINI SAVUNANLARDIR:

İmamımız Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki: “Şiilerimizin alimleri; İblis ve askerlerinin saldırdığı zayıf şiilerimizi koruyan ve İblis’in ve nasıbi askerlerinin onlara musallat olmasını engelleyenlerdir.

Şiilerimizden her kim bu görevde olursa Rum’lara,Hazarlılara ve kafirlere karşı savaşanlardan binlerce kez daha üstündür.Çünkü onlar bizi sevenlerin dinini savunur.Bunlar ise sadece bedenlerini savunurlar.”(2)


3.EHLİ BEYTİN YETİMLERİNİ KORUYANLARDIR:

Şehidlerin efendisi Hz.Hüseyin aleyhisselam buyurdu ki:

(1) Avâlim ul Ulûm c3 sf 292,84.hadisi şerif.

(2) Avâlim ul Ulûm c3 sf 292,83.hadisi şerif

“Her kim biz Ehli Beyt’in sıkıntıda olan yetimlerini korur ve onu hidayet ve irşad edecek ilimlerle onu yönlendirir ve hidayet ederse Allah azze ve celle onun hakkında şöyle der:Ey kardeşini koruyan kerim kulum!

Ben senden daha kerim ve cömertim.Ey meleklerim!Öğrettiği her harfin karşılığında ona cennette binlerce saray yapın ve ona layık olan diğer nimetlerden de verin.”(1)

4. KENDİLERİNDEN İLİM ÖĞRENENENLERE ŞEFAAT EDECEK OLANLARDIR:

İmamımız Aliyy ür Rıza aleyhisselam buyurdu ki: “Kıyamet günü âbide şöyle söylenecek:Sen iyi bir adamdın ama hedefin sadece kendi nefsin idi. Geçimini de halk sağlıyordu.Cennete girebilirsin.

Ama halka hayırı ulaşan ve onları düşmandan koruyan ve cennet nimetlerinden faydalanmasını ve Allah’ın rızasını kazanmasını sağlayan alim ve fakih ise böyle değildir.

Fakihe şöyle söylenecek: Ey Ehli Beyt aleyhimusselam’ın yetimlerine kefil olan!Ey Ehli Beyt dostlarından zayıf olanları hidayet eden!Dur ve senden ilim öğrenenlere şefaat et.Onunla birlikte gruplar halinde cennete girecekler.

Bu gruplar ondan ilim öğrenenler ve ondan ilim alanlardan ilim öğrenenler ve kıyamete kadar dolaylı olarak ondan ilim alanlardır.

İki makam arasında ne kadar da fark vardır?”(2)

5.MELEKLER ONLARA ŞÖYLE SÖYLEYECEKTİR: NE MUTLU SİZE!EY İYİ İNSANLARDAN KÖPEKLERİ UZAKLAŞTIRANLAR!

Yine İmamımız Aliyy ür Rıza aleyhisselam buyurdu ki: “Bizi seven alimlerin kıyametteki muhtaçlık halleri ve o sıkıntılı anları için yapabileceği en iyi amel;biz Ehli Beyti seven zayıf bir dostumuzu Allah ve Resulü’nün düşmanının elinden

kurtarmaktır.Melekler onun kabrinden cennetteki yerine kadar onu taşımak için sıraya dizilir ve kanatlarını açarak ona şöyle söylerler : Ne mutlu sana ey iyi insanlardan

(1) Avâlim ul Ulûm c3 sf 287,76..hadisi şerif

(2) Avâlim ul Ulûm c3 sf 293,87.hadisi şerif.

köpekleri uzaklaştıran!Ne mutlu sana ey imamlarına taassupla(1) bağlanan!”(2)

6. ALLAH KATINDA HER BİRİSİ BİNLERCE ÂBİD ERKEK VE KADINDAN DAHA ÜSTÜNDÜR:

Hâcetler kapısı olan imamımız Musa el Kâzım aleyhisselam buyurdu ki: “Bizi göremeyen ve bizden uzak olan bir yetimimize gerekli olan ilimlerini öğreten alim şeytana binlerce âbidden daha şiddetlidir.

Çünkü abidin hedefi sadece kendi nefsidir.Bu ise kendisiyle birlikte Allahın diğer kullarını da İblisin ve askerlerinin elinden kurtarmayı düşünür.Allah katında bunun değeri binlerce ibadet eden erkek ve kadından daha üstündür.”(3)


7.ÇÜNKÜ ASIL YETİM İMAMI GAYBA ÇEKİLENDİR:

Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki: “Babasını kaybeden yetimden daha yetim olan imamını kaybeden yetimdir.Ona ulaşamayan ve dînî hükümlerini ondan alamayan ve ne yapacağını bilmeyendir.

Bizim şiilerimizden her kim bizim ilimlerimizi öğrenir ve bize ulaşamayan bu yetimlere hükümlerimizi öğretir ve onları irşad ederse en yüce cennetlerde bizimle birlikte olur.”(4)

8. BU YÜZDEN ALLAH KATINDA ONLARI KORUMAK BABASI ÖLENİ KORUMAKTAN DAHA MAKBULDÜR:

İkinci imamımız İmam Hasan aleyhisselam buyurdu ki: “Cehalet rütbesinde olan bir Ehli Beyt yetimini cehaletten çıkaran ve ona gerekli ilimleri öğreten adamın herhangi bir yetimi yedirip içiren adama olan üstünlüğü, tıpkı güneşin küçük yıldızlara olan üstünlüğü gibidir.”(5)

9. EHLİ BEYTTEN SAPANLARIN ELİNDEN KURTARMAK ÖZELLİKLE GAYBET ZAMANINDA BÜTÜN VACİPLERDEN ÖNDE GELEN BİRİNCİ GÖREVDİR:

(1) İlim ehli çok iyi bilmektedir ki hakka taassupla bağlanmak da hakdır.Hakka ve gerçeğe taassupla bağlanmayan hak ehlinden değildir.

(2) Avâlim ul Ulûm c3 sf 294,88.hadisi şerif

(3) Bihar ul Envar c2 sf 5,9.hadisi şerif.

(4) Bihar ul Envar c2 sf 2,1.hadisi şerif.

(5) Bihar ul Envar c2 sf 3.4.hadisi şerif.

İmamımız Hasan el Askeri aleyhisselam şöyle buyurdu: “Hz.Hüseyin aleyhisselam adamın birine şöyle buyurdu:Hangisi sence daha makbuldür?Bir miskini öldürülmekten kurtaran mı?

Yoksa bizi sevenlerden mustaz’af birini sapıttırmak isteyen düşmanımızın elinden kurtararak Allah’ın delilleriyle o düşmanın delillerini batıl eden ve o düşmanı zelil eden mi?

Adam dedi ki:Bu miskin mümini bu Ehli Beyt düşmanının elinden kurtaran!Allah azze ve celle buyurdu ki: “Her kim onu ihya ederse sanki halkın hepsini diriltmiş gibidir.”(1)

Yani her kim onu küfürden çıkarıp imana hidayet ve irşad ederse sanki halkın hepsini diriltmiş ve ihya etmiş gibidir.Bu mana kılıçla öldürülmekten daha önce gelir.”(2)

10. ONUN İÇİN İMAMIMIZ MUHAMMED BÂKIR ALEYHİSSELAM BİR HADİSTE ŞÖYLE BUYURUYOR:

O hazrete şöyle sordular: “Ehli Beyt düşmanının eline esir düşen bir mümin Ehli Beyt dostunu onun dilinden ve saptırmalarından kurtarmak mı daha üstündür yoksa Rum’ların eline esir düşen birini kurtarmak mı?(3)

İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam o adama şöyle buyurdu: “Hayırlı bir mümin ile bir serçe aynı anda boğulsalar ve senin ikisini birlikte kurtarman mümkün olmazsa hangisini kurtarırsın?Adam dedi ki:

Tabi ki o boğulan hayırlı mümini.O hazret buyurdu ki:Senin sorduğun meselede de ikisinin arasındaki fark bu ikisinden daha açıktır.Bu adam onu dininden döndürüp rabbinin cennetinden alıkoyuyor ve ateşe gitmesine sebep oluyor.Rum’un eline esir düşen ise cennete gidecektir.”(4)

(1) Mübarek “Maide “suresi 32.ayeti şerife.

(2) Avâlim ul Ulûm c3 sf 288,77.hadisi şerif.

(3) Rumların eline esir düşenler de genelde öldürülmekteydiler.

(4) Avâlim ul Ulûm c3 sf 291 ve 292,82.hadisi şerif.

11. HATTA HER KİM HALKI EHLİ BEYT’İN VELAYETİNE İRŞAD VE HİDAYET EDERSE HALKIN BOYNUNDA ÖYLE BİR HAKKA SAHİP OLURKİ KELİMELERLE ANLATILAMAZ.

HATTA BABALARINI ÖLDÜRSE DAHİ BUNUN FAZİLETİNİN YANINDA BİRŞEY SAYILMAZ.

İmamımız Hasan el Askeri aleyhisselam şöyle buyurdu: “Adamın biri İmam Zeynelâbidin aleyhisselam’ın yanına birini getirerek onun kendi babasının katili olduğunu iddia etti ve o adam da suçunu itiraf etti ve kısas vacip oldu.Katil o adamdan af diledi ve affederse Allah’ın ona yüce sevaplar vereceğini söyledi ama öldürülenin oğlu razı olmadı.

İmam Zeynel abidin aleyhisselam öldürülenin oğluna şöyle buyurdu:Eğer bu adamın senin üstünde bir hakkı varsa bu cinayetini affet ve suçunu bağışla.

Dedi ki:Ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in oğlu!Bunun benim boynumda hakkı varsa da babamın katili olan bu adamı affetmeme yetmez.Buyurdu ki:Peki ne istiyorsun?Dedi ki:Kısas istiyorum.

(Yani öldürülmesini)Ama eğer o hakkını bağışlarsa diyet alırım ve onun öldürülmesinden vazgeçerim. İmam Zeynel abidin aleyhisselam buyurdu ki:Senin üzerindeki hakkı nedir?

Dedi ki: Ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in oğlu!Bana Allah’ın tevhidini,Allah Resulü Muhammad’in nübüvvetini ve Ali aleyhisselam’ın ve imamların velayetini telkin etti ve öğretti.

İmam Zeynel abidin aleyhisselam buyurdu ki:Babanın kanı onun öğrettiklerine asla ulaşamaz.Evet Allah’a andolsun ki peygamberler ve imamlar dışında yeryüzünün halkının hepsinin kanı dahi bunun öğrettiğine ulaşamaz . Hepsi öldürülse dahi onların kanının hakkı bunun hakkına ulaşamaz.
Dedi ki:Evet,öyledir.

İmam Zeynel abidin aleyhisselam katile dönerek buyurdu ki:Senin hakkının sevabını bu adama bağışlarsan ben de diyetini öderim ve böylece sen de öldürülmekten kurtulursun. Katil şöyle arzetti:Ey Resulullah’ın oğlu!

Benim suçum büyük de olsa ben o sevaba muhtacım.Benim suçum öldürülenle benim aramdadır,onun velisi ile değil. İmam Zeynel abidin aleyhisselam buyurdu ki;Sence öldürülmek o sevabını bağışlamaktan daha mı iyidir?

Dedi ki:Evet ey Resulullah’ın oğlu!

İmam Zeynel abidin aleyhisselam öldürülenin velisine dönerek şöyle buyurdu:Ey Allah’ın kulu!Bu adamın suçu ile yaptığı iyiliği mukayese et.Eğer sabredersen bilki senin baban şu anda cennettedir.Bu adam sana imanı telkin etmiş ve sonsuz cennete hidayet ederek cehennemden kurtulmana sebep olmuştur.Onun iyiliği suçundan çok çok fazladır.

Eğer o iyiliğiyle birlikte eğer onu bağışlarsan size Resulullah’ın fazileti hakkında öyle bir hadis söyleyeceğim ki dünyadaki herşeyden daha üstündür.Eğer diyet istersen ben de o hadisi sana değil ona söyleyeceğim ve sen bütün dünyadan daha hayırlı olan o hadisten mahrum kalacaksın.

O genç dedi ki:Ey Resulullah’ın oğlu!Onu bağışlıyorum ve ne diyet ne de başka birşey istemiyorum.Sırf Allah’ın rızası ve senin isteğin üzerine davamdan vazgeçiyorum.Hadisi ikimize de söyle ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in oğlu!

İmam Zeynel abidin aleyhisselam da buyurdu ki:......”(1)

İbret alın ey basiret sahipleri!!!

Telkinin manasını unutma ey muhip!Eğer bir insan Ehli Beyt inancında ise telkin yani hatırlatmak ,kalbi,aklı ve dili Ehli Beyti anarak sağlamlaştırmak demektir. Ve eğer bir adam Ehli Beyt inancında değilse ona öğretmek irşad ve hidayet etmek demektir.

Hakk inançta olan birisi gaflete,unutkanlığa ve cehalete düşmüştür ve insani ve şeytani güçler ona tuzaklar hazırlamıştır.O muhibbin kalbi de mal ve makam gibi Ehli Beyt dışındaki şeylere saplanıp kalmıştır.Bunun yegane sebebi ise Ehli Beytin sağlam ipine sarılmamaktan kaynaklanmıştır.

“De ki amel edin.Allah,resulü ve müminler sizin yaptıklarınızı görmektedir.Sonra da yaptıklarınızın hatırlatılacak olan gaybı ve hazırı bilene

(1) Avâlim ul Ulum c3 sf 289 ve sonrası 80.hadisi şerif.

döndürüleceksiniz.”(1)


12.İMAMLARIN BABASI VE VASİLERİN ÖNDERİ HZ.ALİ ALEYHİSSELAM DA BUYURUYOR Kİ:

“Şiilerimizden her kim bizim şeriatımızı öğrenir ve zayıf şiilerimizi cehalet karanlığından kurtarıp kendisine bahşettiğimiz ilmin nurundan yararlanırsa kıyamet günü başında nurdan bir taç ile gelecek ve kıyamet sahasını aydınlatacaktır.Üzerinde öyle bir elbise olacaktır ki onun bir ipine dahi dünyadaki hiçbir güzellik ulaşamayacak.

Sonra bir melek şöyle nida edecek;Ey Allah’ın kulları!Bu alim Âl-i Muhammed’in alimlerinden birinin öğrencisidir.Her kim dünyada onun sayesinde cehalet karanlığından çıktıysa onun nuruna sarılsın ve buranın karanlığından kurtulup cennete gitsin.

Her kime onun bir hayırı dokunmuş ve kalbindeki cehalet kilidini açmış ve kalbindeki şüpheleri gidermişse cennete gidecektir.”(2)

13.İMAM ALİYYÜN NAKİ ALEYHİSSELAM Şİİ ALİMLERİNİN KIYAMET SAHRASINA GİRİŞLERİNİ ŞÖYLE ANLATIYOR:

“Biz Ehli Beytin inancını kabul eden ama inancı zayıf olan şiilerimizin inancını güçlendirip takviye eden alimlerimiz kıyamet gününde alnı açık olarak gelecek ve her birinin başında behâ(değer) tacı olacak.

O tacın nuru kıyamet sahasını ve etrafını üçyüzbin yıllık mesafeye kadar ışıklandıracak.Nurları her tarafı saracak ve yardım ettikleri yetimler ve cehalet karanlığından ve şaşkınlıktan kurtardıkları herkes onların nurundan bir parçaya sarılacak ve cennetin seviyesine çıkarak muallimlerinin,üstadlarının ve davet ettikleri imamlarının huzurunda olacaklardır.

Diğer taraftanbu nurun ulaştığı bütün Ehli Beyt muhaliflerinin gözleri kör,kulakları sağır olacak ve dilleri tutulacak ve bu nur onlara ulaşırken ateşten daha yakıcı olacak ve onları cehennem ateşine sevk edecektir.”(3)

14. YÜCE ALLAH BU YÜCE DERECELERİ ÂL-İ

(1)Mübarek “Tevbe” suresi 115. ayeti şerife.

(2)Avâlim ul Ulum c3 sf 285 ve 286,72.hadisi şerif.

(3) Avâlim ul Ulum c3 sf 295 ve 296,92.hadisi şerif.

MUHAMMED’İN ALİMLERİNE HAKKIN SESİNİ

YAYDIKLARI , HİDAYET BAYRAĞINI YÜKSELTTİKLERİ VE TEVHİD,

NÜBÜVVET VE VELAYETİN SAĞLAM KALESİ VE ŞİİLERİN SIĞINAĞI OLDUKLARI İÇİN ONLARA VERMİŞTİR.

ONLARIN KONUMUNU İMAM HASAN EL ASKERİ ALEYHİSSELAM ANLATMAKTADIR:

“ Muhammed ve Âl-i Muhammed’i –Allah’ın en yüce selamı onlara olsun-sevenlerin inancı zayıf olanlarına yardım etmek,fakirlerine yardım etmek gibidir.Bu zayıf şiilerin gücü Allah düşmanlarının karşısında azalmış ve din ve inançlarına saldıranların karşısında zayıf düşmüştür.Her kim onları ilmi ve bilgisi ile savunur,

Allah düşmanlarının karşısında korur ve onları bozguna uğratıp Âl-i Resul’ün velilerini savunursa ,Allah acizliği ve miskinliği o sapıklara geri döndürüp hilelerini boşa çıkarır ve bu alimin hediyesini de Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in eliyle verir.”(1)

15. BU YÜZDEN İMAM ALİYYÜN NAKİ ALEYHİSSELAM PRATİKTE BUNU UYGULAMIŞ

VE HAKK ALİMLERİ YÜCELTEREK HERKESE BU KONUDA DERS VERMİŞTİR.

BU KONU ONLARIN TEFSİRİNDE (2) ŞÖYLE GEÇER:

“O’nun şiilerinden fakih olan biri Ehli Beyt muhalifleriyle tartışarak onları sağlam delillerle mağlup etmiş ve onların gerçek yüzünü ortaya çıkarmıştı.

Bu adam İmam Aliyyün Naki aleyhisselam’ın da bulunduğu meclise geldi ve oradaki onca eşraf ve ileri gelene rağmen İmam ona meclisin başındaki kürsüde yer verdi.Meclistekiler itiraza başladılar ve Haşimilerin önde gelenlerinden biri şöyle söyledi:

Ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in oğlu!Neden avamdan olan birini Talib ve Abbas’ın evlatlarından olan bunca seyyidden öne geçiriyorsun?

İmam buyurdu ki: Sakın Allah azze ve cellenin ayetindeki şu adamlardan olmayasınız:

(1) Avâlim ul Ulum c3 sf 297 ve 298,94.hadisi şerif.

(2) Bu tefsir İmam Hasan el Askeri aleyhisselam’ın tefsiridir.

“Görmüyor musun kendilerine kitaptan nasip verilenlere aralarında kitap hakem olsun diye davet edildiklerinde geriye dönüp yüz çevirirler.”(1)Hakem olarak Allah’ın kitabına razı oluyor musunuz? Dediler ki:Evet!

Buyurdu ki:Allah azze ve celle şöyle buyurmuyor mu: “Ey iman edenler! Size meclislerde yer açın denildiğinde yer açın.Allah da size genişlik versin.” (2)...

sonra şöyle buyurdu: “Ve kendilerine ilim verilenlere makamlar verilmiştir.”(3)Yalnızca müminlerin alim olanlarının alim olmayanlarına üstünlüğü olduğunu bildirmiştir.Tıpkı müminlerin mümin olmayanlardan üstün olduğunu bildirdiği gibi.

“Allah içinizden iman edenleri üstün kılmıştır ve kendilerine ilim verilenlere makamlar verilmiştir.”(4)

Yoksa kendilerine soy ve nesep verilenlere dereceler verilmiştir mi buyurdu?

Allah buyurmuyor mu: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”(5)

Abbasi dedi ki: Ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in oğlu!Sen soy ve nesep olarak bizden aşağı olan birini bizden öne geçirdin. Halbuki islamın başından beri şerefi ve soyu üstün olanlar daha önde değil miydi?

İmam buyurdu ki: Fesüphanallah!Abbas Haşimi olmasına rağmen neden Tim kabilesinden olan Ebu Bekir’e biat etti?

Abbas’ın oğlu Abdullah da Haşimi olmasına ve Abbasi halifelerinin babası olmasına rağmen neden Adiy kabilesinden olan Ömer’e hizmet etti?

Ömer Kureyş’e uzak olanları şuraya getirmesine rağmen neden Abbas’a şura’da yer vermedi?

Haşimi olmayanı Haşim’den öne geçirmeme itiraz ediyorsanız,öyleyse Abbas’ın Ebu Bekir’e biatını da inkar edin.Abdullah bin Abbas’ın da biatten sonra Ömer’e hizmetini de inkar edin.Eğer o caizse bu da caizdir.O Haşimi sert birkayaya çarpmış gibi sendeledi.”(6)

(1) (2) (3) Mübarek “Mücadele” suresi 11.ayeti şerife.

(4) Mübarek “Zümer” suresi 9. ayeti şerife.

(5) Avâlim ul Ulum c3 sf 296 ve 297,93.hadisi şerif.

(6) Mübarek “Âl-i İmran” suresi 23. ayeti şerife.

16. EHLİ BEYT KATINDA BU GİBİ ALİMLERİN DEĞERİ EHLİ BEYT ŞİİLERİNİN KALPLERİNİ

GÜÇLENDİRMEK VE ZAMANIN İMAMINI TANITMAK GAYRETİ İÇİNDİR.

BU YÜZDEN İMAMIMIZ SECCAD ALEYHİSSELAM BUYURUYORKİ:

“Yüce Allah Musa’ya şöyle vahyetti:Beni kullarıma sevdirirsen ben de kullarımı severim.

Dedi ki:Ey rabbim!Bunu nasıl gerçekleştireceğim?

Buyurdu ki: Onlara bahşettiklerimi ve nimetlerimi hatırlat.Böylece beni severler.Benim dergahımdan kaçanı döndürür veya benim yolumdan sapanı yola getirirsen bu senin için yüzbin yılı gece namaz ve gündüz oruç tutarak geçirmenden daha hayırlıdır.

Musa aleyhisselam dedi ki:Senin dergahından kaçan kulun kimdir?

Buyurdu ki: Şüpheye düşüp isyan edendir.

Dedi ki:Peki yolundan sapıtan kimdir?

Buyurdu ki : Zamanının imamını tanımayandır.Onu tanıtırsın ve ona dinin hükümlerini ve rabbine nasıl ibadet etmesini ve onun rızasını nasıl kazanabileceğini öğretirsin.

İmam Zeynel abidin aleyhisselam buyurdu ki: Şiilerimizin alimlerini büyük sevap ve hayırlı mükafat ile müjdeleyin.”(1)

Ey muhip! Bu rivayete iyi bak ve en sonundaki Allah yolundan sapıtmanın manasını tekrar düşün................................

17. İMAM ZEYNEL ABİDİN ALEYHİSSELAM’IN MÜBAREK DUDAKLARINDAN DÖKÜLEN

BU MÜJDELER ALİYYEN VELİYYULLAH VE ONUN İÇERİĞİ OLAN VELAYETİ SAVUNUP DESTEKLEYEN VE

ONA DAVET EDEN ALİMLER İÇİNDİR. GÖRMÜYOR MUSUN HZ.EMİRÜLMÜMİNİN ALEYHİSSELAM NE BUYURUYOR:

O hazret buyuruyor ki; “Her kim dininde güçsüz olan ve

(1) Avâlim ul Ulûm c3 sf 288, 78.hadisi şerif.

düşmanımıza ve muhalifimize karşı zayıf olan birini takviye ederse,Allah ona kabrinde şöyle telkin edecek;De ki rabbim Allah’tır,peygamberim Muhammed’dir ve velim Ali’dir,Kâbe kıblemdir,kitabım Kur’an’dır ve Kur’an benim zahiremdir,müminler kardeşimdir.

Allah sonra buyuracak ki;Delilleri getirdin ve cennetin en yüce makamlarını hakettin.Böylece onun mezarı cannet bağlarından birine dönüşecek.”(1)

18. HACETLER KAPISI VE YÜCE MAKAMLAR SAHİBİ İMAMIMIZ MUSA EL KÂZIM ALEYHİSSELAM DA BUYURUYOR Kİ:

“Her kim bizim düşmanımız karşısında bizim dostumuza yardım eder ve onu bizim faziletlerimizi savunmak yolunda cesaretlendirerek batıl inançların ve düşmanımızın alçaklığını ispatlar ve gafilleri uyandırarak kendisinden ilim alanları irşad ederse Allah azze ve celle kıyamet günü ona cennetin en yüce mevkilerinde yer verir ve şöyle seslenir;

Ey kulum!Ey düşmanlarımı bozguna uğratan ve dostlarımıza yardım eden ve Muhammed’in peygamberlerin en üstünü ve Ali’nin de vasilerin en üstünü olduğunu ilan eden ve onların düşman olduklarına düşman olan ve o ikisinin ve halifelerininin isim ve lakaplarını alan kulum.

Allah bunu bütün kıyamet meydanında ilan eder ve bütün kafir,zorba ve şeytanlar,Âl-i Muhammed’in düşmanlarını bozguna uğratan bu alime salât gönderirler.Muhammed ve Ali’ye düşman olan herkes düşmanlık ettiklerinden dolayı kendi kendilerine lanet ederler.”(2)

19. BU MAKAMDAKİ BU MENZİLİ ONUNCU İMAMIMIZ ALİYYÜN NAKİ ALEYHİSSELAM’IN HADİSİYLE BİTİRİYORUZ;

“Eğer Mehdimiz aleyhisselam’ın gaybetinden sonra halkı o hazrete davet eden ve ona yönlendiren ve ilahi delillerle Allah’ın dinini savunan ve Allah’ın zayıf kullarını Ehli Beyt

düşmanlarının ve şeytan ve askerlerinin tuzaklarından

(1) El İhticâc c1 sf 18.

(2) Bihar ul Envar c2 sf 10 ve 11,20.hadisi şerif.

kurtaran alimler olmasaydı halkın hepsi dinden çıkıp kafir olurlardı.Ama onlar zayıf şiilerimizin kalplerini tıpkı geminin kaptanının dümeni koruduğu gibi korudular.Allah azze ve celle’nin katında üstün olanlar da bunlardır.”(1)

Besmele’nin harfleri sayısınca bu makamda naklettiğim bu hadisler hakkında uzunca tefekkür et.Bu hadisler İmam-ı Zaman aleyhisselam’dan ayrı kalıp onun ayrılık ateşi ile yanıp tutuştuğumuz şu günlerde haktan bahseden ve ilim havzasına giren bütün herkesin Besmelesi olmalıdır.

Onun ayrılığı ve onu görememek ve onun gaybeti ile birlikte fitnenin kara dumanı maalesef üzerimize çökmüştür.Allah zuhur gününde onun mübarek cemaline bakmaya bizi muvaffak etsin.Bizler o an;hizmet,itaat,teslimiyet ve ona yardım makamında olmalıyız ve olacağız inşaallah!

*** *** ***

(1) Avâlim ul Ulûm c3 sf 295,91.hadisi şerif.


İKİNCİ MENZİL-ALİYYEN VELİYYULLAH’I SAVUNUP DESTEKLEYEN ALİMLER ÇİZELGESİ

NO FAKİHİN ADI ÖZETLE GÖRÜŞÜ AMELİ SONUCU KAYNAK

1.Şeyh Abdünnebi Iraqi r.a.

Meşhur görüş olmasaydı vacib cüz idi.Neticede müstehapcüzdür

Müstehap niyetiyle söylenir

Risalet ul Hidaye sf 49

2. Şeyh M.Taki Meclisi r.a.

Takiyye olmazsa ezanın gerçek cüz’ü olabilir

İmanın bir parçası olarak söylenir

Ravzat ul Muttakin c2 sf 246

3. Şeyh M. Rıza Necefi r.a.

Takiyye olmazsa ezanın cüz’ü olması güçlüdür.

Cüz niyetiyle değil tercih olarakdenir

Sır ul İman sf 41.

4. S.Mirza İbrahim İstihbânâti r.a.

Beyan edilecek ortam olmazsa gerçek cüzdür.

Mutlak müstehap niyetiyle denir.

Sıır ul İman sf 26

5. Şeyh Muhammed Bâkır Meclisi r.a

Ezanın müstehap cüzü olması muhtemeldir.

Mutlak müstehap niyetiyle denir

Bihar ul Envar c 84 sf 112.

6. Şeyh Yusuf Behrâni r.a.

Ezanın müstehap cüzü olması muhtemeldir.

Mutlak müstehap niyetiyle denir


Hadâiq un Nâzira sf 404.

7. Şeyh Hürr el Âmuli.r.a.

Ezanın müstehap cüzü olması muhtemeldir.

Mutlak müstehap niyetiyle denir

Risalet ul Hidaye sf 14.

8. Seyyid Vahid Behbehâni r.a.

Ezanın ve kametin müstehap cüzü olması muhtemeldir.

Sünnet ve müstehap niyetiyle denir

Risalet ul Hidaye sf 14.

9. Şeyh Muhammed Hasan Necefi r.a.

Meşhur görüş olmasa ezanın cüzü olması iddia edilebilir.

Diğer iki şehadet yanında müstehaptır.

Sırr ul İman sf 43 ve 44.

10. Şeyh M.Hüseyn Kâşif ul Gıtâ r.a.

Ezan ve kametin müstehap cüzüdür.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Urve haşiyesi sf 63.

11. Seyyid Ali Meded Kazvini r.a.

İmamların üslubunu bilenler ezanın cüzü olduğuna yakin ederler.

Ezanın cüzü değil tercih niyetiyle denir.

Sırr ul İman sf 61.

12. Seyyid Ahmed Müstenbit r.a.

Ezanın müstehap cüzüdür

Müstehap olarak

söylenir.

El Katre c1 sf 221.

13. Seyyid İmam el Humeyni r.a.

Ezanın müstehap cüz’ü ihtimali uzak görüş değildir.

Mutlak

gurbet

niyetiyle

demek

ihtiyattır.

Adab ul Maneviye sf 265.

14. Seyyid Nimetullah Cezâiri r.a.

Genel anlamda müstehap olup ezanda şeri vazife değildir.

Mutlak müstehap niyetiyle denir.

Envar un Numaniye c1 sf 172.

15. Seyyid Mehdi Bahr ul Ulûm r.a.

Diğer iki şehadeti tamamlamak ezan ve kamette iyidir.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Manzumei Dürret un Necefiyye

16. Seyyid Ali Tabatabai r.a.

Rivayetlere göre ezanda iki. şehadetten sonra müstehaptır

Müstehap niyetiyle söylenir.

Riyaz ul Mesail c1 sf 151.

17. Şeyh Ahmed Neraqi r.a.

Özellikle ezanda müstehap oluşu uzak görüş değildir.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Müstened uş Şia c1 sf 314.

18. Şeyh Murtaza Ensâri r.a.

Ezanın cüzü değildir. Tercih kastıyla söylenir

Müstehap niyetiyle söylenir.

En Nuhba sf 52.

19. Şeyh Meşkur en Necefi r.a.

Ezan ve kamette şehadeteyni tekmil müstehaptır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Kifayet ut Talibin sf 87.

20. Seyyid Ali Bahr ul Ulûm r.a.

Şehadeteynden sonra müstehaptır.Cüz niyeti olmamalıdır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

El Burhan ulqati’ c3.

21. Seyyid Hüseyn el Türk r.a.

Muhammeden Resulullah’tan sonra söylemek müstehaptır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Tevzih ul Mesail

22. Şeyh Cafer el Tusteri r.a.

Ezanda cüz olmamakla birlikte teberrüken ve tercihen söylenir.

Mutlak müstehap niyetiyle denir.

Menhec ur Reşâd sf 175.

23. Şeyh Zeynelabidin el Hâiri r.a.

Ezanda cüz olmamakla birlikte müstehap niyetiyle söylenebilir.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Zahiret ul Mead sf 316.

24. Mirza Muhammed H.Şehristani r.a.

Ezanda iki şehadeti velayeten tamamlamak müstehaptır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Necat ul İbâd haşiyesi

25. Seyyid İsmail Nuri r.a.

Rivayetleri araştıranlar iki şehadet yanında makbul olduğunu görür

Müstehap niyetiyle söylenir.

Necat ul İbâd haşiyesi

26. Şeyh Ahmed Şerbeyani r.a.

Diğer iki şehadetten sonra söylemek müstehaptır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

S.Hüseyn Türk’ün risalesinde

27. Şeyh Ağa Rıza Hemedâni r.a.

İki şehadeti velayeten tamamlamak iyidir.Cüz değildir.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Misbah ul Fakih c1 sf 221.

28. Şeyh Muhmed Taha Necef r.a.

Ezanda v.s..iki şehadeti velayeten tamamlamak müstehaptır.

Müstehap niyetiyle

söylenir.

Necat ul İbâd haşiyesi

29. 29.Şeyh Hasan Mâmeqâni r.a.

Bu şehadet velayeten müstehaptır.Ama ezanın cüzü değildir.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Tevzih ul Mesail

30. 30 S. Muhammed Sahib ul Belğe r.a.

Ezan ve kametin faslı değildir. Şehadeteyni tekmil müstehaptır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Özet ilmihal risalesi

31. 31 Şeyh Abdullah Mâzenderani r.a.

Cüz değildir ancak yerinde söylemek Allah’ın rızasıdır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

M.Eşrefi risalesine haşiye

32. 32 Mirza Hüseyn el Halilî r.a.

Ezanda v.s.iki şehadeti velayeten tamamlamak müstehaptır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Necat ul İbâd haşiyesi

33. 33 Şeyh Muhammed Taki Necefi r.a.

Tercihen söylemek müstehaptır ama ezanın cüzü değildir.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Tevzih ul Mesail

34. 34 Mirza Ebul Kasım Evredbâdi r.a

Müstehaplığı ezan ve kamettedir.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Sırr ul İman sf 50.

35. 35 Şeyh Muhammed Cevad Havlâvi r.a.

Ezanda iki şehadeti velayeten tamamlamak müstehaptır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Kifayet ut Talibin şerhi.

36. 36 Seyyid Mehdi Kâzımi r.a.

Velayeten iki şehadeti tekmil müstehaptır.Cüz değil.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Tevzih ul Mesail

37. 37 S.Muhammed Kazım Yezdi r.a.

Ezan ve kamet faslı değildir, iki şehadeti tekmil müstehaptır

Müstehap niyetiyle söylenir.

Özet ilmihale haşiye

38. 38 Mirza Muhammed Taki Şirazi r.a.

Ezan ve dışında şehadeteyni tekmil velayeten

müstehaptır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Tevzih ul Mesail sf 60.

39. 39 Şeyh Ahmed Kâşif ul Gıtâ r.a.

Ezanın faslı değildir, iki şehadeti tekmil müstehaptır.İki kez oku

Müstehap niyetiyle söylenir.

Sefinet un Necat c1 sf 206.

40. 40 Şeyh Abdünnebi el Nuri r.a.

Ezanın cüzü değildir. Tercihen söylemek iyidir.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Mecme ul Mesail haşiyesi.

41. 41 Seyyid Hasan Sadr r.a.

Ezan ve dışında diğer iki şehadeti tekmil velayeten müstehaptır

Müstehap niyetiyle söylenir.

Mesail ul Mühimme sf 22.

42. 42 Şeyh Musa Erdebili r.a.

Ezan ve dışında diğer iki şehadeti tekmil velayeten müstehaptır

Müstehap niyetiyle söylenir.

Mirza Şirazi risalesinde

43. 43 Mirza Cevad Meliki Tebrizi r.a

Ezanın cüzü değildir. Ama söylemekle sevap ümid edilir.

Müstehap niyetiyle yada recâen söylenir.

Esrar us Salât sf 181.

44. 44 Şeyh Ziyâuddin Iraqi r.a.

Ezan ve kametten sonra müstehaplığında bir sakınca yoktur.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Risalet ul Hidaye sf 16.

45. 45 Şeyh Muhammed Rıza Dezfuli r.a.


Ezanın cüzü değilsede teberrüken ve mutlak müstehap olarak denir.

Mutlak müstehap olarak söylenir.


Kelimet ut Taqva sf 170.

46. Mirza M. Hüseyn Nâini r.a.

Ezan ve dışında diğer iki şehadeti tekmil velayeten müstehaptır.


Müstehap niyetiyle söylenir.


Sırr ul İman sf 52 ve 53.

47.Şeyh Muhammed Hüseyn İsfahani r.a.

Ezan ve dışında diğer iki şehadeti tekmil velayeten müstehaptır

Müstehap niyetiyle söylenir.

Sırr ul İman sf 52 ve 53.

48.Seyyid Hüseyn el Kummi r.a.

Ezan ve kamette diğer iki şehadetin olgunluğu Aliyyen Veliyyullahtır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Muhtasar ul Ahkam sf 26.

49. Şeyh Muhammed Rıza Âl-i Yasin r.a

Ezan ve kamet cüzü değildir ama gerçekten iyidir,şianın şiarıdır.

Müstehap niyetiyle söylenir.


Mehdi Sadr risalesinde

50.Şeyh Abdülhüseyn er Reşti r.a.

Ezan ve kametten değildir ama mutlak gurbet niyetiyle denir.

Mutlak Müstehap niyetiyle denir.

Kifaye risalesine şerh.

51.Seyyid Muhsin el Hekim r.a.

İman şiarı ve şianın özüdür hatta vacip olur ama ezanın cüzü değil


Müstehap niyetiyle söylenir.


Minhac us Salihin c1 sf 208

52.S.Abdülhüseyn Şerefuddin r.a.


Ezan ve dışında diğer iki şehadeti tekmil velayeten müstehaptır

Müstehap niyetiyle söylenir.


Ennassu vel İctihad sf 243.

53. Seyyid Abdülhâdi Şirazi r.a.


Ezan ve kamette Aliyyen Veliyyullah müstehaptır.


Müstehap niyetiyle söylenir.


Burucerdi risalesine haşiye

54.Mirza Bâkır Zencâni r.a.


Ezan ve dışında müstehaptır.Tamamlar ama ezanın cüzü değil.

Müstehap niyetiyle söylenir.


Sırr ul İman sf 59.

55.Şeyh Murtaza Âl-i Yasin r.a.


Ezan ve kametin cüzü niyeti olmazsa müstehaptır.


Müstehap niyetiyle söylenir.

Sırr ul İman sf 62.

56.Seyyid Mahmud Şahrûdi r.a.


Müstehaplığına delalet eden genel kanunlara dayanmak evlâdır.

Müstehap niyetiyle söylenir.


Urve haşiyesi c1 sf 602.

57.Şeyh M.Ali Zencâni r.a.


Ezanın her yerinde müstehaptır ama ikinci şehadet sonrası evladır

Müstehap niyetiyle söylenir.


Nizam ul Ferâid sf 327.

58.Seyyid Ebul Kasım el Hoi r.a.

Ezan ve dışında diğer iki şehadeti tekmil velayeten müstehaptır

Müstehap niyetiyle söylenir.


Minhac us Salihin c1 sf 149

59.S.Muhammed Hüccet Kuhkemeri r.a.


Ezan ve kametin cüzü değildir.

Mutlak müstehap niyetiyle denir.


Urvet ul Vuskâ haşiyesi.

60.Şeyh Muhammed Kâzım Şirazi r.a.


Ezan ve kametin cüzü değildir.


Mutlak müstehap niyetiyle denir.


Urvet ul Vuskâ haşiyesi.


61.Mirza Mehdi Hüseyni el Şirazi r.a.


Ezan ve kametin cüzü olmamakla birlikte iki şehadeti tekmil müstehaptır


Müstehap niyetiyle söylenir.


Urvet ul Vuska haşiyesi

62.S. Muhammed Hâdi Milâni r.a.


İki şehadetin tamamlayıcısı olduğundan müstehaptır ama ezanınüzü değildir

Müstehap niyetiyle söylenir.

Urve haşiyesi c1 s 602

63.Şeyh Cafer Kâşif ul Gıtâ r.a.


Ezan ve kametin cüzü değildir ama bunu okuyana sevap verilir.


Mutlak müstehap niyetiyle denir


Keşf ul Gıtâ sf 227.

64.S.M. Hüseyn Hatunâbâdi r.a.


Ezan ve kamet cüzü değildir teberrüken söylemek iyidir.


Mutlak müstehap niyetiyle denir


Kelimat ul A’lam rkm 23.

65.Şeyh Muhammed bin Mehdi el Eşrefi r.a.


Ezan ve kamette yerinde söylemek Allahın rızasını cezbeder ama cüz değildir.


Müstehap niyetiyle söylenir.


Tevzihul Mesail sf 63.

66.S.Muhammed Mehdi Sadr el Kâzimi r.a.


Ezan ve kametten değildir ama cidden çok iyidir çünkü şianın şiarıdır.


Müstehap niyetiyle söylenir.

Bağyetul Mukallidin sf 52.

67.Seyyid Ebul Hasan Kazvini r.a.


Ezan ve kamet cüzü değildir iman ve velayeti ilan için söylenir.


İman ve velayet kastıyla iyidir

Hidayet ul Enam sf 91.

68.Seyyid Şehabuddin Maraşi el Necefi r.a.


İhtiyat olan ezanın cüzü değildir kastıyla söylemektir.


İhtiyatı müstehap olarak denir.

Urvet ul Vuskâ haşiyesi

69.eyh Muhammed Salih Simnâni r.a.


Ezanın cüzü değildir. Amellerin ve diğer iki şehadetin kabul şartıdır


Müstehap niyetiyle söylenir.

Kelimat ul A’lam rkm 54.

70.Mirza Muhammed Ali Şâhabâdi r.a.


Ezanın cüzü değildir ama ona iman etmek ezan ve kametin ruhunu simgeler.


İhtiyatı müstehap olarak denir.


Miftah us Saadet sf 29.

71.Mirza Ebul Kasım el Kummi r.a.


Ezanın cüzü değildir ama tercihli olduğu söylenebilir.


Müstehap niyetiyle söylenir.


El Ğenâim sf 170.

72.eyh Mirza İbrahim Kerbâsi r.a


Ezanın cüzü değildir ama tercih niyetiyle söylemek iyidir.

Müstehap niyetiyle söylenir.


El Menâhic sf 45.

73.S.Mirza Mahmud Sahib ul Mevahib r.a.


Tercihli olarak söylenir ama gerçekte tıpkı Resulullaha salat gibidir.


Hz.Ali’nin faziletini yaymak niyetiyledir


ElMevahib us Seniyye


74.Mirza Muhammed Hasan el Şirazi r.a.


Ezanın cüzü değildir ama tercihlidir ve ikinci şehadetten sonra denir.

Müstehap niyetiyle söylenir.


Mecme ul Mesail sf 98.

75.Şeyh Muhammed Ali Necefi r.a.

Ezanın cüzü değildir ama tercihli olarak söylenir

Müstehap niyetiyle denir

Mecmeul Mesail

76.Seyyid İsmail Sadr r.a.


Ezanda diğer iki şehadeti Aliyyen Veliyyullah ile tamamlamak çok iyidir.


Müstehap niyetiyle söylenir.


Necat ul İbad özeti sf 44.

77.Molla Muhammed Ali Honsâri r.a.

Ezan ve kamet cüzü değildir ama tercihen ikinci şehadet sonrası olur

Müstehap niyetiyle söylenir.


Tevzih ul Mesail sf 62.

78.Ağa M. Ali Müderris-i Çehardehî r.a.


Ezan ve kamet cüzü değildir ama mutlak tercih niyetiyle söylenebilir.

Mutlak müstehap olarak denir

Zubdet ul İbâdât sf 155.

79.Seyyid el Şefti r.a.


Ezanın cüzü kastıyla değil bu konudaki hadislere istinaden söylenir.

Mutlak müstehap olarak denir


Kelimat ul Â’lam rkm 25.

80.Şeyh Muhammed Kâzım el Horasâni r.a.

Ezanın cüzü değildir ama mutlak gurbet niyetiyle söylenebilir.

Mutlak gurbet niyetiyledir

Zahiret ul İbâd sf 53.

81.Şeyh Şeriat el İsfahâni r.a.

Ezanın cüzü değildir gurbet niyetiyle ikinci şehadet sonrası çok iyidir

Mutlak gurbet niyetiyledir


Sırr ul İman sf 51.

82.Seyyid Muhammed Firuz âbâdî r.a.

Ezanın cüzü değildir gurbet niyetiyle ikinci şehadet sonrası çok iyidir

Mutlak gurbet niyetiyledir


Sırr ul İman sf 51.

83.Şeyh Şaban Reştî r.a.


Ezanın cüzü değildir gurbet niyetiyle ikinci şehadet sonrası çok iyidir

Mutlak gurbet niyetiyledir


Vesilet un Necat sf 78.

84.Şeyh Abdullah Mameqâni r.a.


Ezanın cüzü değildir gurbet niyetiyle teberrüken söylense iyidir

Mutlak gurbet niyetiyledir

Menahicul Muttakin sf 62.

85.Seyyid Ebul Hasan el İsfahani r.a.

Ezanın cüzü değildir gurbet niyetiyle ikinci şehadet sonrası çok iyidir

Mutlak gurbet niyetiyledir

Zahiret ul İbad sf 112.

86.Seyyid Sadrüddin es Sadr r.a.

Ezanın cüzü değildir gurbet niyetiyle ikinci şehadet sonrası çok iyidir

Mutlak gurbet niyetiyledir


Hüseyn Kummi risalesinde

87.Seyyid Hüseyn Burûcerdi r.a.

Ezanın cüzü değildir gurbet niyetiyle ikinci şehadet sonrası çok iyidir

Mutlak gurbet niyetiyledir


Tevzih ul Mesail risalesi.

88.Seyyid Ahmed el Honsâri r.a.

Ezanın cüzü değildir gurbet niyetiyle çok iyidir

Mutlak gurbet niyetiyledir


Mecme ul Furu’ sf 164.

89.Şeyh Hüseyn el Behrâni r.a.


Bid’at değildir.Birçok rivayet onu teyit eder. Sakıncası yoktur.

Hadislerin ispatıyla sakıncası yok.

El Farhet ul Unsiyye sf 87,88

90.Molla Ağa Derbendi r.a.

Ezanın ve kametin cüzü değildir .Sakıncası yoktur. Muhammed ve alihi hayrül beriyye de aynıdır.

Söylemenin sakıncası yoktur.


Farsça ilmihal.

91.Mirza Muhammed Hasan el Kummi r.a.

Ezan ve kamette söylemenin sakıncası yoktur ama cüz değildir.

Söylemenin sakıncası yoktur.


Misbah ul Feqahe c1 sf 36.

92.Fazil el İrevâni r.a.

Ezanın ve kametin cüzü değildir .Sakıncası yoktur. Muhammed ve alihi hayrül beriyye de aynıdır


Söylemenin sakıncası yoktur.


Necat ul Muqallidin sf 116.

93.Seyyid Muhammed Mehdi el Kazvini r.a.


Ezan ve kametin cüzü değildir.


Mutlak müstehap olarak denir


Urvet ul Vuskâ haşiyesi

94.Şeyh Muhammed Feyz el Kummi r.a.

Ezan ve kametin cüzü değildir.


Mutlak müstehap olarak denir


Urvet ul Vuskâ haşiyesi

95.Şehid Seyyid Muhammed Bâkır es Sadr r.a.


Ezan vs.de iki şehadeti Aliyyen Veliyyullahla tamamlamak müstehaptır


Müstehap olarak söylenir.


Minhacus Salihin haşiyesi

96.Seyyid M.Rıza Gulpaygâni r.a.


Ezanın cüzü değildir gurbet niyetiyle ikinci şehadet sonrası çok iyidir

Mutlak gurbet niyetiyledir


S.Brucerdi risalesine haşiye

97.Muasır alim Seyyid Ali Sistani


Ezan ve kamet cüzü olmasa da diğer iki şehadeti tamamlayandır.

Müstehap niyetiyle söylenir.


Mesail ul Muntahaba sf 115.

98.Şeyh Muhammed Ali Erâki r.a.


Ezan ve kametin cüzü değildir ama mutlak kurbet niyetiyle denir.


Mutlak gurbet niyetiyledir


Sorduğum suala bizzat cevap.

99.Seyyid Ali Hüseyni el Hamenei


Ezan ve kametin cüzü değildir ama velayeti ilan olarak söylemek iyidir.


Mutlak gurbet niyetiyledir


Sorduğum suala bizzat cevap.

100.Şeyh Mirza Cevad el Tebrizi


Ezan ve kamet cüzü değildir ama söylemek müstehaptır.

Müstehap niyetiyle söylenir.

Tevzih ul Mesail risalesi.

İŞTE TAM YÜZ ALİM, VE YÜZLERCE ALİM .!

Eğer daha fazlasını istersen yine artırırız…İlim dergahlarımız gökte yıldızların çoğalması gibi çoğalır artarlar.

Bu makamın sonunda büyük hatip Ahmed Vâili’nin şu beyitleri aklıma geliyor:

“Hoş oluyorum Necef vadisi ve kubbeyi düşünürken,

Gökteki yıldızlara ulaşmış onlarla oynuyor.

Saf altını güneş gibi parlıyor ve kubbe altında,

İlim irfan imamları yatıyor.

Takva sahipleridir,hidayet kardeşidir ordaki Ali,

Kubbe etrafındakilere ilim irfan vermiştir Ali,

Ey Necef vadisi sen her zaman yeşilsin,bereketlisin

Üzerinden devamlı bereket bulutları geçer.
6
Ali'yen Veli'yullah Ali'yen Veli'yullah



ÜÇÜNCÜ MENZİL-ALİMLERİMİZİN GÜZEL SÖZLERİNDEN DEMETLER

(1)Seyyid Abdülhüseyn Şerefüddin r.a. şöyle der: “Aliyyen Veliyyullah’ı söylemek sakıncalıdır diyenler hatalıdırlar.İslamda her müezzin ezanda bir takım güzel cümleleri de ona ekler.Örneğin: “De ki ;Hamd kendisine evlat edinmeyen Allah’a mahsustur.”(1)gibi.

Veya buna benzer: Essalâtu vesselamu aleyke ya Resulallah!gibi.Bunlar ezanda Allah tarafından karar kılınmamıştır.Bid’at ve haram değildir ve hiçbir müezzin bunu ezanın fasıllarından saymaz.

Genel manadaki hadislere dayanarak okurlar.Aynı şekilde Muhammeden Resulullah’dan sonra Aliyyen Veliyyulah’ı söylemek de genel anlamdaki hadislere dayanır.

İnsanların kendi aralarında söylediği kısa cümlelerde ezan esnasında dahi söylense ezanı batıl etmez.Öyleyse bu bid’at ve haram sözleri nereden gelmiştir?!(2)

(2)

Şeyh Abdünnebi el Iraqi r.a. Aliyyen Veliyyullah’ın bid’at olduğunu iddia edenlere şöyle cevap vermektedir;

“Aliyyen Veliyyullah’ın bid’at olduğunu söyleyenler fıkıhtan nasibi olmayan bazılarının görüşüdür.

Başımıza gelen musibetlerin çoğu bu cahil kitlelerin yüzündendir ve fakih olduklarını ileri sürerek Allah’ın indirdiğinin dışında hükümler vermektedirler.Bildiğiniz gibi fıkıhtaki konuların hepsi olmasa da çoğu ihtilaf dolu meselelerdir.

Kendi savunduğu fikrin dışındaki her konuyu bid’at sayanlara göre bütün fakihler bid’at ehli mi oluyorlar?Hepimiz Allah’tan geldik ve ona döneceğiz.Bunu destekleyen on çeşit görüş var.Bunun neresi bid’attır.Meşhur görüş Aliyyen Veliyyullah’ın müstehap oluşudur.

(2) Mübarek “İsra” suresi 111. ayeti şerife.

(2) En Nassu vel İctihad sf 243 ve 244.

Bid’at olduğunu iddia etmenin manası nedir?Her devirde şeriata muhalif olan ve alimlere garazı olanların bu gibi iddialar ortaya attıklarını görmekteyiz.Bazıları Muaviye’nin bakiyeleri’dirler bazıları ise ümmidir kitabı bilmezler.Tıpkı kitap yüklü eşekler gibidirler,bazıları da hayvan gibi hatta hayvandan daha aşağıdırlar.........”(1)

(3)

Şeyh Ahmed Nerâqi r.a. Aliyyen Veliyyullah’ın haram olduğunu söyleyenlere de şöyle cevap vermektedirler;

“Ben derim ki;Aliyyen Veliyyullah’ın haram olduğunu söyleyenlerin hiçbir gerekçeleri yoktur.Ali’nin velayetine şehadet getirmek konusundaki teşvik edici hadisler bu görüşü reddetmektedir.Ezanın fasılları arasında başka cümleler demek ezanı ve kameti batıl etmediğinden Aliyyen Veliyyullah da ezana asla zarar vermez.

Ezan arasında boş söz konuşmak dahi haram değilken nasıl Aliyyen Veliyyullah demek ezan da haram olur ki?Hatta konuyu bilmeyen adam Aliyyen Veliyyullah’ı ezanın cüzü saysa dahi ezan batıl olmaz.Konuyu öğrenmeyen cahil suçlu olsa dahi ezan batıl olmaz....”(2)

(4)
Şianın büyük fakihlerinden Ş. Murtaza Âl-i Yasin r.a şöyle der;

“...İkinci olarak;Hz.Ali ve onun evlatlarını anmak ve zikretmek Allah azze ve celle’yi zikretmek ve anmaktır. Ebu Basir bu konuda İmam Cafer aleyhisselam’dan Usul-ü Kâfi de şöyle rivayet eder; “Her kim bir mecliste Allah’ı ve biz Ehli Beyti zikretmez ve anmazsa kıyamet günü o meclis hakkında hasretle yanıp tutuşacaktır.”

Sonra İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam da buyurdu ki; “Biz Ehli Beyti anmak Allah’ anmaktandır.Düşmanımızı övmek de şeytanı övmektendir.”

Ehli Beyti zikretmek Allah’ı zikretmekten sayılıyorsa demek ki Aliyyen Veliyyullah mekruh veya haşa haram sözlerden değildir.Demek ki Allah’ın zikriyle ilgili bütün hükümler Ehli Beyt zikri için de geçerlidir.Bir rivayette Halebi ,İmam Caferi

(1) Risalet ul Hidaye sf 30 ve 31.

(2) Müstened uş Şia c1 sf 314.


Sadık aleyhisselam’dan şöyle nakleder: “Allah ve peygamberi her ne ile zikredersen namazdandır.” (1)


İŞARET:

Bu büyük alimin şu son cümlesine iyice dikkat et ey muhip! “Böylece Hz.Ali aleyhisselam’ın velayetinin sadece ezanda değil namazda dahi dile getirilmesinin caiz olduğunu buradan anlayabilirsin.”

(5)
Büyük araştırmacı Seyyid Abdürrezzak el Muqerrim r.a. şöyle der;

“Gadir-i Hum olayı Aliyyen Veliyyullah’ın delilidir.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem bazı sahabelerin Hz.Ali aleyhisselam’a biatten dolayı rahatsız olduklarını görünce onlardan rahatsızlığını beyan etti ve özellikle onlardan tekrar biat aldı.

Buna göre ümmetinin beş vakit ezanda Aliyyen Veliyyullah’dan ötürü rahatsız olduklarını gören Resulullah buna nasıl tahammül eder ki?

Resulullah da bu konunun evlatlarından olan imamlar tarafından çözüleceğini ümid etti ama durumlar daha da zorlaşıp onlar takiyye etmek zorunda kalınca bu kanun uygulanamadı.

Şiiler de güven içinde olduklarını hissetttikleri sonraki asırlarda diğer iki şehadetin yanında Aliyyen Veliyyullah’ı ilan etmeye başladılar. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem de her fırsatta Aliyyen Veliyyullah’ı diğer iki şehadet yanında buyuruyordu.Örneğin Fatıma binti Esed’in telkin olayında olduğu gibi.

Sahih rivayetlere göre Fatıma binti Esed iki meleğin sorularına doğru cevap vermiş ve Allah’ın birliğine, Resulullah’ın peygamberliğine ve Hz.Ali’nin velayetine şehadet getirmişti.

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem de bunu orada hazır bulunan müslümanlara öğretmiş ve Aliyyen Veliyyullah’ın diğer iki şehadetin şartı olduğunu gelecek müslümanlara da ilan etmiştir.Eğer Resulullah da bu hassas

durumu bilmeden ilan etseydi buyurdukları çok cılız

(1) Sırr ul İman sf 63 ve 64.

kalırdı.Gökle bağlantısı olan Resulullah haşa ki heva ve hevesiyle konuşmuş olsun.”(1)

Bu büyük alim bir ayrıca şöyle buyurmuştur: -Allah onun mezarını Hz.Ali ve evlatlarının sevgisiyle nurlandırsın:

“Ezanda Aliyyen Veliyyullah demek genelde diğer iki şehadetten sonra Aliyyen Veliyyullah demenin müstehap olduğuna delalet eden rivayetlere dayanır.

Özelde de Kasım bin Muaviye rivayet eder ki İmam Caferi Sadık aleyhisselam şöyle buyurmuştur: “İçinizden her kim Lailahe illallah, Muhammeden Resulullah derse mutlaka Aliyyen Veliyyullah da demelidir” hadisine dayandığından bid’at ve haram sayılmaz.Çünkü bu delile dayanmaktadır.Böylece Aliyyen Veliyyullah tercihle müstehaptır:

Bu benim inancımdır uyun kurtulun

Bu benim yolumdur yürüyün hidayet olun.”(2)

(1) Sırr ul İman sf 29.

(2) Sırr ul İman sf 31 ve 32.

DÖRDÜNCÜ MENZİL-

NEBEVİ MÜJDELER*

Şeyh Ebu Cafer Taberi r.a. rivayet eder ki; İbni Ömer şöyle dedi :Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e Hz.Ali hakkında bir şeyler söyleyince gazaplanarak şöyle buyurudu: Makamı benim makamım gibi biri hakkında nasıl böyle konuşuyorlar:

1. Her kim Ali’yi severse beni sevmiştir.Beni sevenden Allah razı olur ve Allah razı olduğuna cenneti verir.

2. Her kim Ali’yi severse Allah onun namazını,orucunu,ibadetini ve ettiği duaları kabul eder.

3. Her kim Ali’yi severse melekler onun mağfireti için dua ederler. Cennetin kapıları açılır ve istediği kapıdan hesapsız olarak içeri girer.

4. Her kim Ali’yi severse dünyadan gitmeden önce Kevser havzundan içer ve Tubâ ağacı meyvelerinden yer ve cennetteki yerini görür.

5. Her kim Ali’yi severse Allah ona ölüm acılarını azaltır ve kabrini cennet bağlarından bir bağ olarak karar kılar.

6. Her kim Ali’yi severse Allah ona bedenindeki bütün damarlar sayısınca huriler verir ve yakınlarından seksen kişiye şefaat eder ve bedenindeki tüyler sayısınca cennette şehirler verir.

7. Her kim Ali’yi severse Allah ona ölüm meleğini gönderdiğinde dostça yaklaşmasını emreder ve nekir ve münker meleklerinin cefasından korur ve kalbini nurlandırır ve yüzünü aydınlatır.

8. Her kim Ali’yi severse Allah kendi arşının altında sıddık ve şehitlerle beraber gölgelendirir.

9. Her kim Ali’yi severse Allah ona cehennem ateşinden kurtarır.

10. Her kim Ali’yi severse yaptığı iyilikler kabul olur ve hataları affolunur ve cennette şehitlerin efendisi Hamza ile beraber olur.

-182-
11. Her kim Ali’yi severse hikmet onun kalbine yerleşir,doğru söz onun diline akar ve Allah rahmet kapılarını ona açar.

12. Her kim Ali’yi severse göklerde ona “Allah’ın yeryüzündeki esir kulu”denir.

13. Her kim Ali’yi severse arşın altından bir melek ona şöyle seslenir; Ey Allah’ın kulu!Amellere yeniden başla.Allah tüm günahlarını affetti.

14. Her kim Ali’yi severse kıyamet sahnesinde yüzü tıpkı dolunay gibi parlayacaktır.

15. Her kim Ali’yi severse Allah keramet tacını onun başına koyacak ve keraket elbisesini giydirecektir.

16. Her kim Ali’yi severse sırat köprüsünden şimşek gibi geçecektir.

17. Her kim Ali’yi sever ve velayetini kabul ederse Allah ona cehennemden beraat (kurtuluş) ve sırattan geçiş ve azaptan güven beratı verecektir.

18. Her kim Ali’yi severse ona divan açılmaz ve mizan kurulmaz ve ona; cennete hesapsız gir denir.

19. Her kim Âl-i Muhammed’i severse hesap,mizan ve sırattan amanda olur.

20. Her kim Muhammed ve Âl-i Muhammed sevgisi üzerine ölürse Meleklerle kucaklaşır ve peygamberler onu ziyaret ederler.Allah azze ve celle’nin katındaki bütün hacetlerini Allah yerine getirir.

21. Her kim Muhammed ve Âl-i Muhammed sevgisi üzerine ölürse ben onun cennetine kefilim.Bunu üç kez buyurdu.”(1)

Allahım!Seni Fatıma-i Zehra’ya ve onun kırılan kaburgalarına ve çektiği derin acılara ant veriyorum ki beni ve dostlarımı Ali’yi ve Âl-i Ali’yi sevenlerden kara kıl.Senin salat ve selamın onlara olsun sonsuza dek, sonsuza dek.Ebeden ebedâ.


ÜÇÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU

(1) Beşaretul Mustafa sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem li şietil Murtaza aleyhisselam sf 37 ve 38.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM*

EHLİ SÜNNET KİTAPLARINDA ALİYYEN VELİYYULLAH EZAN VE DİĞER YERLERDE

ASKERİ NUR

İmamımız Ebu Muhammed Hasan el Askeri aleyhisselam şöyle buyurdu : “Allah azze ve celle biz Ehli Beytin faziletlerini saklayanlar hakkında buyurdu ki: “Allah’ın kitapta nazil ettiklerini saklayanlar”

Muhammed sellallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in bütün peygamberlerden üstün olduğunu ve Ali aleyhisselam’ın da bütün vasilerden üstün olduğunu saklayanlar “ve onu satarlar”saklamak suretiyle “az bir paraya” dünya makamından bazı şeylere ulaşmak ve Allah’ın cahil kulları içinde bir riyasete ulaşmak için bunu yaparlar.

Allah buyuruyor ki : “Onların yedikleri” kıyamet gününde “sadece ateştir.”dünyada hakkı sakladıklarının karşılığında. “Allah kıyamet gününde onlarla konuşmuyacaktır.”hayırlı bir söz ile.Aksine konuşacak ve onları lanetleyecek ve onları hâr ve zelil edecek ve onlara diyecek ki:Siz ne kötü kullarsınız.................................”(1)

(1) Bihar ul Envar c 26 sf 235 ve 236,2.hadisi şerif. Söz konusu ayet Mübarek “Bakara” suresi 174. ayeti şerifedir.

BAKIŞLAR:

BİRİNCİ BAKIŞ*

EHLİ SÜNNET KİTAPLARINDA EZAN VE KAMETTE ALİYYEN VELİYYULLAH HAKKINDAKİ HADİSLER

1. Ehli Sünnet alimlerinden Abdullah Meraği el Mısri “Es Selafe fi emril Hilafe” adlı kitabında şöyle rivayet eder: “Selman-ı Fârisî ezan ve kamette peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanında Muhammeden Resulullah’dan sonra Ali’nin velayetine dâir şehadet getirdi.

Adamın biri de Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna gelerek şöyle dedi: Ya Resulullah! Bugün daha önce duymadığım bir şeyi duydum?

O hazret buyurdu ki:Nedir o işittiğin?

Dedi ki: Selman ezanda senin risaletine şehadetten sonra Ali’nin velayetin dair şehadet getirdi.

Resulullah da buyurdu ki: “Hayırlı bir söz işitmişsin.”(1)

2. Adı geçen alim aynı kitabında şöyle rivayet ediyor;

“Adamın biri Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in huzuruna gelerek dedi ki; Ebu Zerr ezanda senin risaletine şehadetten sonra Ali’nin velayetin dair şehadet getirdi ve dedi ki; Eşhedu enne Aliyyen Veliyyullah.

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem de buyurdu ki; Ebu Zerr’in dediği gibidir.Gadir-i Hum’dakie sözümü unuttunuz mu?Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır.Her kim bunu bozarsa kendi aleyhine bozmuş olur.”(2)


FAİDE:

Bu iki rivayeti nakleden bazı alimler;

1. Şeyh Abdünnebi el Iraki “Ezan ve kamet hakkındaki Sırr ul Hidaye adlı kitabında sf 45.

2. Ş. Rıza Üstâdi “Kelimatul A’lam Havleş Şehadetis Sâlise”

(1) Risalet ul Hidaye’de belirtildiği üzere hicri 7.yüzyıl alimlerindendir

(2) Risalet ul Hidaye sf 45

adlı kitabında 55 rakamının altında.

3. Şeyh Ahmed Rahmani el Hemedâni “El İmam Ali bin Ebi Talib” adlı kitabında sf 45 12 ve 13. hadisler.

4. Seyyid Muhammed İbrahim el Muvahhid “Sırr ul İman” sf 7 ve 8 de Ebu Zerr aleyhisselam’dan rivayet eder.

5. Seyyid Muhammed Ali el Burücerdi “Cevahir ul Vilaye der Hilafet ve Velayeti Teşrii ve Tekvini-yi Çehardeh Ma’sum aleyhimusselam” sf 380 de.

6. Şeyh Muhammed bin Molla İbrahim el Muzafferi “Şehadeti Sâlise der Ezan ve İqame” sf 34 ila 37.

7. Şeyh Ali Ekber Mehdi Pûr Tebrizi “Ceziret ul Hadrâ” sf 205 ve 206.

Ayrıca tüm bu alimlerin yanı sıra Şeyh Abdünnebi el Irâki r.a. bazı güvenilir muhaddislerden Muhammed Tâhâ Necef (r.a.) ve Mirza Hâdi Hatip el Horasanî (r.a.) ‘den Necef-i Eşref te aynı rivayetleri nakleder.

Bu iki hadisi açıklamaya gerek olduğunu sanmıyorum. Çünkü manası açıkça ifade edilmiştir. Yalnız şairin şu sözünü tekrarlıyorum:

Ey rabbim! Her gündüz ve gecemde artır,

Âl-i Resule olan muhabbetimi.

Onlardır benim imamım başkaları değil,

Onlarla barış benimle onlarla savaş da benimle savaştır.

*** *** ***

İKİNCİ BAKIŞ*

EHLİ SÜNNET KİTAPLARINDA ALİYYEN VELİYYULLAH ÇEŞİTLİ HADİSLERDE

1. Ferâid us Simteyn adlı kitabında Ehli Sünnet alimi İbrahim bin Muhammed el Cuveyni senedi ile Abdullah bin Mes’ud’dan rivayet eder ki ; Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

“Miraca çıktığımda Allah bana cennet ve cehennemin gösterilmesini emretti de ben ikisini de gördüm....”Sonra cennetin sekiz kapısı ile ilgili olarak buyurdu ki:

“Cennetin birinci kapısına şöyle yazıyordu:Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Veliyyullah...

ve cennetin ikinci kapısına şöyle yazıyordu:Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Veliyyullah...

ve cennetin üçüncü kapısına şöyle yazıyordu:Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Veliyyullah...

ve cennetin dördüncü kapısına şöyle yazıyordu:Lailahe illallah , Muhammedün Resulullah,Aliyyün Veliyyullah...

ve cennetin beşinci kapısına şöyle yazıyordu:Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Veliyyullah...

ve cennetin altıncı kapısına şöyle yazıyordu:Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Veliyyullah...

ve cennetin yedinci kapısına şöyle yazıyordu:Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Aliyyün Veliyyullah...

ve cennetin sekizinci kapısına şöyle yazıyordu:Lailahe illallah, Muhammedün Resulullah,Aliyyün Veliyyullah...”(1)

Hadis uzun olmakla birlikte konumuzla ilgili bölümünü naklettik.Aynı hadiste beşinci kapıda ayrıca şöyle yazdığı da rivayet edilmiştir: “Her kim Allah’ın sağlam ipine sarılmak isterse şu söze sarılmalıdır: Lailahe illallah, Muhammedün Resulullah,Aliyyün Veliyyullah.”(2)

2. Yenâbi’ ul Meveddet adlı kitabında Ehli Sünnet alimlerinden

Kunduzi el Hanefi Abdullah bin Selam’dan rivayet eder ki:

(1) Ferâid us Simteyn c1 sf 239 ve 240,186.hadisi şerif.

(2) A.g.e.

“Resulullah’a arzettim ki:Ya Resulullah!Hamd bayrağı nasıl bir şeydir,bana anlatır mısın?

Buyurdu ki: Uzunluğu bin yıllık yol kadardır.Bayrağın direği kırmızı yakuttan ve kabzası beyaz incidendir,ortasında yeşil zümrüt vardır.Üç parçadan oluşur;Birisi doğuya diğeri de batıya uzanır ortada bir kısmı vardır.Üzerine üç satır yazılıdır:

Birinci satır: Bismillahirrahmanirrahim.

İkinci satır: Elhamdü lillahi rabbil alemin.

Üçüncü satır: Lailahe illallah, Muhammedün Resulullah,Aliyyün Veliyyullah.

Her satır bin günlük yol uzunluğundadır.Dedi ki:Doğru söylüyorsun ey Allah’ın resulü.Peki bu bayrağı kim taşıyacak?

Buyurdu ki:Bu dünyada da benim bayrağımı taşıyan Ali bin Ebu Talib. Allah onun adını gökleri ve yeri yaratmadan önce yazmıştır. Dedi ki:Doğru söylüyorsun ey Allah’ın resulü.

Bu bayrağının altında kimler gölgelenecek? Buyurdu ki: Müminler,Allah’ın velileri ve hakkın şiileri. Benim şiilerim ve muhiplerim.Ali’nin şiileri,muhipleri ve yardımcıları.

Ne mutlu onlara sonları ne de hayırlıdır.Beni Ali hakkında veya Ali’yi benim hakkımda yalanlayanlara veya Allah’ın Ali’ye verdiği makamlar konusunda onunla tartışanlara eyvahlar olsun.(1)

3. Hafız el Hasekâni Şevahid ut Tenzil adlı kitabında şöyle rivayet eder: “Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem miraca çıktığında Allah bütün peygamberleri onun huzurunda topladıktan sonra dedi ki: Sor onlara ey Muhammed!Ne üzerine gönderildiniz diye?

Dediler ki:Allah’ın bir olduğuna,senin onun nebisi olduğuna ikrar ve Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ın da velayeti üzerine gönderildik.”(2)

Onların hadisçilerinden bir çoğu aynı rivayeti naklederler.Örneğin; Sahib ul İstiâb,Ebu Naim el İsfahâni,İbni Asâkir,Hakim el Nişaburi,İbni Şirveyh el Deylemi,...

4. Harezmi “Menakıb adlı kitabında senediyle şöyle rivayet

eder: “ Cabir dedi ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve

(1) Yenâbi’ ul Meveddet sf 252.

(2) Şevahid ut Tenzil c2 sf 157.

sellem buyurdu ki: Allah gökleri ve yerleri yarattığında çağırdı onları ve onlar da cevap verdiler.Onlara benim velayetimi ve Ali bin Ebu Talib’in velayetini sundu ve onlar da kabul ettiler.Sonra varlıkları yarattı ve din olayını bize teslim etti.

Mutlu olan bizimle mutluluğa erendir,eşkiya da bizi reddetmekle eşkiya olur.Allah’ın helalini helal eden ve haramını haram kılan da bizleriz.”(1)

Benzer hadis onların Kenz ul Ummal adlı kitaplarında da nakledilmiştir.

5. Yine Harezmi Emirülmüminin aleyhisselam’dan rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki: “Cebrail yanıma geldiğinde iki kanadını açmıştı.Birinde şöyle yazıyordu:Lalihe illallah ,Muhammed peygamberdir.Diğer kanadında ise şöyle yazıyordu:Lailahe illallah ,Ali vasidir.”(2)

6. Seyyidimiz İbni Tavus(r.a.) onların kitapları ve senetleri ile Veki bin Cerâh’dan,Fuzeyl bin Merzuk’dan,Atiyye el Avfi’den,Ebu Said el Hudri’den rivayet eder ki: Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki:

“Kıyamet günü geldiğinde iki meleğe emrolunacak ve onlar sırata oturacaklar.Emirülmüminin’den beratı olmayanlar kesinlikle sıratı geçemeyecek. Emirülmüminin’den beratı olmayanlar yüzüstü ateşe atılacaklar ve bu Allah’ın şu ayetinde geçer:

“Ve durdurun onları onlar sorumludurlar.”(3) Dedim ki;Ey Allah’ın resulü.Anam babam sana feda olsun.Nedir Emirülmüminin’in beratı.

Buyurdu ki: Lailahe illallah, Muhammedün Resulullah,Aliyyün Emirülmüminin Vasiyyi Resulullah” Allah’ın salât ve selamı ona olsun.”(4)

7. Cüveyni “Ferâid us Simteyn” adlı kitabında rivayet eder ki Cabir bin Abdullah el Ensari şöyle dedi: “Resulullah ile birlikte Medine’nin bazı bostanlarında geziyorduk.Resulullah,Hz.Ali’nin elinden tutmuştu.Bir hurma ağacının yanından geçerken ağaçtan şöyle ses

(1) Menakıb-ı Harezmi sf 135,151.hadis.

(2) Menakıb-ı Harezmi sf 148,172.hadis

(3) Mübarek “Saffat” suresi 24. ayeti şerife.

(4) El Yaqin fi İmreti Emirül müminin aleyhisselam sf 57,75.bab.

geldi:Bu,peygamberlerin efendisi Muhammed’dir.Bu da vasilerin efendisi ve pak imamların babası Ali’dir.

Sonra bir hurma ağacının yanından daha geçtik.O da şöyle seslendi;Bu, Allah resulü Muhammed’dir,sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem.Ve bu da Allah’ın kılıcı Ali’dir. Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem Hz.Ali aleyhisselam’a dönerek buyurdu ki;Ya Ali!Buranın adını Seyhani(nida eden) koy.

Dedi ki:Biz de o günden sonra oraya Seyhani adını verdik.”(1)

Ehli Sünnetin kitaplarında Hz.Ali’nin velayetini içeren bu gibi onlarca hadislerden sadece yedisini seçip örnek olarak sundum.Müracaat ettiğinde bu konuda rahatça ulaşabileceğin kaynakları sunuyorum:

ALİYYEN VELİYYULLAH’IN BÜTÜN KÂİNATA YAZILI OLDUĞUNA DAİR:

1. El Yaqin fi İmreti Emirilmüminin aleyhisselam sf 57 ve 58,78.bab.

2. El gadir c2 sf 51, Meveddet ile ilgili rivayetler bölümünde.

3. El Mietu Menqibe (İbni Şâzan) sf 49 ve 50,24.menkıbe.

ALİYYEN VELİYYULLAH’IN ARŞA VE ETRAFINA YAZILI OLDUĞUNA DAİR;

1. El Yaqin sf 36 ve 37 ,41.bab.

2. El Yaqin sf 37,42.bab.

3. El Yaqin sf 55,73.bab.

4. El Yaqin sf 55ve 56,74.bab.

5. El Bihar c 27,sf 2,3.hadisi şerif.Ebu Hüreyre’den rivayet eder.

6. El Bihar c 27 sf 10,22.hadisi şerif,İbni Mesud’dan rivayet eder..

7. El Bihar c 27 sf 10,23.hadisi şerif,Ebu Hüreyre’den rivayet eder..

8. Ferâid us Simteyn c1 sf 235 ve 236,183.hadis.

(1) Ferâid us Simteyn c1 sf 137 ve 138,101.hadis.

Yine Ehli Sünnet alimlerinden İbni Meğazili,Menakıb adlı kitabında,Harezmi; Menakıb adlı kitabında,Tebarani, Mecmeuz Zevaid adlı kitabında ve Tehzib ul

Kemal adlı kitapta ve İbni Asakir “Tarihi Demeşq” adlı kitabında rivayet ederler.

9. Ferâid us Simteyn c1 sf 237,185.hadis.

10. El Mietu Menqibe sf 82 ve 83. 50.menkıbe.Orada geçen cümlelerden biri de şudur: “...Kendi izzetime yemin ederim ki ona isyan edeni ateşe atacağım bana itaat etse dahi.”

Ona dediği Hz.Ali aleyhisselam’ın hakkındadır.Her kim o hazrete itaat ederse Allah’a itaat etmiştir,ona isyan eden de Allah’a isyan etmiştir.Yalnız burada Hz.Ali aleyhisselam’ın Allah katındaki menzileti anlatılmak istenmiştir.

Bu hadisi Harezmi,Menakıb adlı kitabında,Kunduzi ,Yenabi’ul Meveddet adlı kitabında ve İhkak; İbni Ebil Fevaris’in “El Erbain” adlı kitabından ve Bahr ül Menakıb’dan,Menakıb ul Murtezeviyye’den ve Erceh ul Metalib’den rivayet ederler.

11.El İhkak c4 sf 144.

12.El İhkak c5 sf 11.

13.El İhkak c6 sf 139 ila 147.

a. Hafız Ebu Naim’in “Nüzul ul Kur’an fi Ali’ den.

b. Zehebi’nin “Mizan ul İtidal”den.

c. Askalâni’nin “Lisan ul Mizan”dan

d. Muttaki el Hindî’nin “Muntahab-ı Kenz ul Ummal”den.

e. Bedahşi’nin “Miftah un Necâ”dan.

f. Kunduzi’nin “Yenabi’ul Meveddet”den.

g. Feth ul Beyan tefsiri c4 sf 52’den.

h. Erceh ul Metalib sf 73 ve 496’dan.

i. İbni Meğazili’nin “Menakıb”ından.

j. Yahsebi’nin “Eş Şifa biTarif-i Hukuk-il Mustafa”sından

k. Muhibbüddin Taberi’nin “Riyad un Nadra” c2 sf 172’den.

l. Zahair ul Ukbâ sf 69’dan.

m. Haysemi’nin “Mecme uz Zevâid “ c9 sf 121’den.

14. El İhkak c 16 sf 486 ila 490. “On Ehli Sünnet kitabından”

15. El İhkak c 21 sf 567 ila 569.

16. El Gadir c2 sf 50.


ALİYYEN VELİYYULLAH’IN LEVHİ MAHFUZA YAZILI OLDUĞUNA DAİR:

1. El Yaqin sf 135 ve 136 ,135.bab.

2. İhkak ul Hakk c6 sf 152,Yenabi ul Meveddet’den sf 248 ve El Menakıb ul Murtezeviyye sf 118.

ALİYYEN VELİYYULLAH’IN CENNETİN KAPILARINA VE AĞAÇLARIN YAPRAKLARINA YAZILI OLDUĞUNA DAİR:


1. Bihar ul Envar c 27 sf 9,18.hadisi şerif.Erbili(r.a.) Menakıb-ı Harezmi’den rivayet eder.

2. El Gadir c2 sf 315 ,Tarihi Bağdad’dan(Hatip Bağdadi) c1 sf 259 ve Menakıb-ı Harezmi’den rivayet eder.

3. El Gadir c3 sf 117,12.hadiste Ehli Sünnet’in şu kaynaklarından nakleder:

a. Tarihi Bağdad c7 sf 387.

b. Riyad un Nadra c2 sf 168.

c. Tezkiretu Sıbt sf 14.

d. Mecme uz Zevaid c9 sf 111.

e. Şems ul Ahbâr sf 35.

f. Feyz ul Gadir c4 sf 355.

g. Kifayet uş Şenqiti sf 34.

h. Misbah uz Zelam c6 sf 52.....

4. Tezkiret ul Havass (Sıbt bin Cevzi) sf 22.

5. Menakıb-ı İbni Meğazili sf 91,134.hadis.

6. Mietu Menkibe (İbni Şâzân) sf 87,54.menkıbe.

7. El İhkak c4 sf 130.Makteli Harezmi’den.

8. El İhkak c4 sf 199-202.Yirmiye yakın Ehli Sünnet aliminden .

9. El İhkak c4 sf 280ila 281.

ALİYYEN VELİYYULLAH’IN MELEKLERİN ALNINA VE KANATLARINA YAZILI OLDUĞUNA DAİR:

1. Menakıb-ı Harezmi sf 340 ve 341,360.hadis.

2. El İhkak c 4 sf 89 ve 90.


3. El İhkak c 6 sf 149.

4. El İhkak c 21 sf 566. Mevlevi el Kehnevi’nin “Mir’at ul Muminin” adlı eserinden.

ALİYYEN VELİYYULLAH’IN YÜCE İLAHİ BAYRAĞA VE HAMD BAYRAĞINA YAZILI OLDUĞUNA DAİR:

1. El İhkak c 4 sf 384, “Düreru Bahr ul Menakıb” sf 59’dan.

2. Yenabi’ul Meveddet sf 252.Daha önce rivayetin tümünü naklettik.

3. El İhkak c 4 sf 488 ve 499.

PEYGAMBERELERİN ALİYYEN VELİYYULLAH ÜZERİNE GÖNDERİLDİĞİ VE ONLARIN MİSAKININ TEVHİD,

NÜBÜVVET VE HZ.ALİ ALEYHİSSELAM’IN VELAYETİ ÜZERİNE OLDUĞUNA DAİR:

1. El Yaqin sf 87 ve 88,105.bab.

2. El Gadir c1 sf 388.

3. El İhkak c4 sf 329 ve 330 ve 338 ve 340.

4. El İhkak c7 sf 128 ve 129.

ALİYYEN VELİYYULLAH’IN SAĞLAM FITRATIN DELİLİ OLDUĞU VE HAKİKİ FITRATIN TEVHİD,NÜBÜVVET VE VELAYET OLDUĞUNA DAİR:

1. El Yaqin sf 36,40.bab.

2. El Yaqin sf 161 ve 162,162.bab.

ALİYYEN VELİYYULLAH’IN BÜTÜN VARLIKLARA SUNULDUĞUNA DAİR:

1. Bihar ul Envar c 17 sf 13,25.hadisi şerif. “Menakıbı Harezmi’den”

2. El Mietu Menkibe sf 25 ve 26.7.menkıbe.

3. El İhkak c7 sf 252 ve 253.Aynı menakıb’dan.

ALİYYEN VELİYYULLAH’IN BÜTÜN VARLIKLARDAN TEVHİD VE NÜBÜVVETİN YANINDA MİSAK OLARAK ALINDIĞINA DAİR:

1. El Yaqin sf 46 ve 47,59.bab.

2. El Yaqin sf 50,65.bab.

3. El Yaqin sf 54 ve 55,71.bab.

4. El Yaqin sf 80,81,82.de 99,100 ve 101.bablar.

5. El Yaqin sf 56,75.bab.

6. El Yaqin sf 136,136.bab.

7. Tefsir ul Burhan c2 sf 51, “İbni Şirveyh”in El Firdevs adlı eserinden.

8. El İhkak c4 sf 275 ve 276.

ALLAH AZZE VE CELLE ALİYYEN VELİYYULLAH’I BİRÇOK ŞEYE YAZMIŞTIR.AYNI ŞEKİLDE PEYGAMBERLER VE MUHLİS EVLİYALAR DA:

1. Ferâid us Simteyn c1 sf 236,184.hadis.

2. El İhkak c 4 sf 142 ve 144.”İbni Ebil Fevâris’in Erbain” adlı eserinden.

3. El İhkak c 4 sf 342. “Safuri’nin Nezhet ul Mecalis” adlı eserinden.

4. El İhkak c 6 sf 126’dan 128’e.Ehli Sünnetten on alimden.

5. El İhkak c 6 sf 442.”İbni Hacer’in Lisan ul Mizan “c5 sf 147’den.

ALİYYEN VELİYYULLAH’A BÜTÜN MELEKLERİN GÖK ALEMLERİNDE İKRAR ETTİĞİ

VE KIYAMETTE HATTA DAĞLARIN VE DİĞER VARLIKLARIN BUNU NİDA EDECEKLERİNE DAİR:

1. El Yaqin sf 55,72.bab.

2. El Yaqin sf 146 ve 147,146.bab.

3. El Mietu Menkibe sf 88 ve 89,55.menkibe.

4. El İhkak c 4 sf 87,88,89.Birçok Ehli Sünnet aliminden nakleder.

ALİYYEN VELİYYULLAH’IN KIYAMETTE CENNETE GİTMEK VE CEHENNEMDEN KURTULMAK İÇİN BERAT VESİLESİ OLDUĞUNA DAİR:

1. Bihar ul Envar c 39 sf 202 . Menakıbı İbni Şehraşub’un nakli ile .

2. El Yaqin sf 57,77.bab.

ALİYYEN VELİYYULLAH’IN DİLLE İKRAR EDİLMESİNİN GÜNAHLARIN AFFINA VESİLE OLDUĞUNA DAİR:

1. El İhkak c 6 sf 442. İbni Hasanveyh’den rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Her kim Lailahe illallah derse göğün kapıları onun yüzüne açılır,her kim onun yanında Muhammedün Resulullah derse hakkın yüzü güler ve onu müjdeler,her kim onun yanında Aliyyen Veliyyullah derse günahları yağmur damlaları sayısınca olsa dahi Allah affeder.”

KIYAMET GÜNÜ HALK ALİYYEN VELİYYULLAH KONUSUNDA HESAP VERECEKTİR VE ALLAHIN ŞU AYETİNDE GEÇER;

DURDURUN ONLARI ONLAR SORUMLUDUR”(1) BU KONUDA ONLARIN KİTAP VE TEFSİRLERİNDEN ALLAME EMİNİ (R.A.) ŞÖYLE NAKLEDER:

Âlûsî kendi tefsirinde(2) şöyle rivayet eder: “Ve durdurun onları onlar sorumludurlar” ayeti hakkındaki görüşleri naklettikten sonra şöyle der:Sorular inanç ve amellerdendir.Başta Lailahe illallah’tır, en önemli soru ise Ali k.v.nin velayetidir.

Beyhaki ve Hafız Nişaburi’nin rivayetine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Allah kıyamet günü bütün insanları baştan sona topladığında cehennem köprüsü üzerinde bir yol karar kılacak ve Ali bin Ebu Talib’in velayet beratı olmayanlar oradan geçemeyecekler.Taberi “Riyad un Nadra c2 sf 172’den tahric etmiştir........”


Konunun fazla uzamaması için onların naklettiği iki rivayeti nakledip bu bölümü bitireceğim.Belki bir ibret dersi olur ve Ehli Beyt’in mazlumluğunu bir kez daha anmış oluruz.Onlardan gelen rivayetlere göre “Onların uğradığı zulmü ananların hüzünlü nefesleri tesbihtir.”(1)


BİRİNCİ RİVAYET:

Allame Emini r.a., Hemedâni’nin “Meveddet ul Kurbâ” adlı kitabından Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ile Hz.Ali aleyhisselam’ın şu konuşmasını nakleder: “Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Senin adını dört yerde kendi adımla birlikte gördüm:

1. Göğe çıkmadan Beyt ul Mukaddes’te bir taşın üzerinde şöyle gördüm: Lailahe illallah, Muhammeden Resulullah,onu veziri Ali ile onayladım.

2. Sidret ul Munteha’ya vardığımda orada şöyle yazıyordu:Ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur,Muhammed halkın içinden seçtiğimdir, onu veziri Ali ile onayladım ve onunla yardım ettim.

Alemlerin rabbinin arşına vardığımda onun direklerine şöyle yazdığını gördüm: Ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur,Muhammed halkın içinden sevdiğimdir, onu veziri Ali ile onayladım ve onunla yardım ettim.

4. Cennete ulaştığımda onun kapılarına şöyle yazdığını gördüm: Benden başka ilah yoktur,Muhammed halkın içinden sevdiğimdir, onu veziri Ali ile onayladım ve onunla yardım ettim.(2)

İKİNCİ RİVAYET:

İbni Şazan;Said bin Cübeyr’den o da İbni Abbas’tan rivayet eder ki : Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Beni hakk üzere korkutucu ve müjdeleyici olarak gönderene andolsun ki kürsü,arş ve gezegenler ,gökler ve yerler şu cümleler yazılmadıkça istikrar bulamadılar: “Lailahe illallah,Muhammeden Resulullah,Aliyyen Veliyyullah.....”(3)

*** *** ***

(1) Mübarek “Saffat” suresi 24.ayeti şerife.

(2) Ruh ul Maâni tefsiri.

(3) El Mietu Menkıbe sf 49.24.menkıbeden

ÜÇÜNCÜ BAKIŞ*

AYETLER VE HADİSLERDEN BİR DEMET

“Bizi doğru yola hidayet et.Nimet verdiklerinin yoluna,gazaplandıklarının ve sapıtanların yoluna değil.”(1)

İbni Umeyr,İbni Uzeyne’den rivayet eder ki İmam Caferi Sâdık aleyhisselam “Gazaplandıklarının ve sapıtanların yoluna değil.”ayetinin tefsirinde buyurdu ki: “Gazaplandıkları Ehli Beyt düşmanlarıdır. “Sapıtanlar” ise imamını tanımayıp sürekli şüphe edenlerdir.”(2)

“Halka kitapta açıkladıktan sonra indirdiğimiz delilleri ve hidayeti saklayanları Allah lanetlemiştir ve lanet okuyucular da lanetler.”(3)

Yine İbni Uzeyne İmam Caferi Sadık aleyhisselam’dan şöyle rivayet eder:

“Halka kitapta açıkladıktan sonra “Ali hakkında” indirdiğimiz delilleri ve hidayeti saklayanları Allah lanetlemiştir ve lanet okuyucular da lanetler.”(4)

Onlar Ali ve evlatlarının düşmanlarıdırlar ki ayeti şerifeler onları şöyle vasfeder:

1. “Onların kalplari vardır ama anlamazlar,gözleri vardır ama görmezler, kulakları vardır ama duymazlar,onlar tıpkı hayvan gibi hatta daha aşağıdır,asıl gafil onlardır.”(5)

2. “Onların çoğunun işitip düşündüklerini mi sanırsın? Onlar tıpkı hayvan gibi hatta daha sapık bir yoldadırlar.”(6)

3. “Kafir olanlar nimetlerden yararlanıp yerler, tıpkı

hayvanların yedikleri gibi.Ve ateş onların yeridir.”(7)

(1) Mübarek “Fatiha” suresi 6 ve 7.ayeti şerifeler.

(2) Tefsir ul Burhan c1 sf 47,8.hadisi şerif.

(3) Mübarek “Bakara” suresi 159.ayeti şerife.

(4) Tefsir ul Burhan c1 sf 170,1..hadisi şerif.

(5) Mübarek “A’raf” suresi 179.ayeti şerife.

(6) Mübarek “Furkan” suresi 144.ayeti şerife.

(7) Mübarek “Muhammed”sallallahu aleyhi ve alihi suresi 12.ayeti şerife.

4. “Yeryüzünde gezmiyorlar mı düşünecekleri kalpleri olsun?Veya duyacakları kulakları olsun?Gözler kör olmaz ancak göğüslerdeki kalpler kör olur.”(1)

DÖRDÜNCÜ BÖLÜMÜN SONU

(1) Mübarek “Hacc” suresi 46.ayeti şerife.


BEŞİNCİ BÖLÜM

ALİYYEN VELİYYULLAH VE İRFAN DERYASINDAN BİR DAMLA


SECCÂDİ NUR

Secde edenlerin efendisi ve ibadet edenlerin ziyneti İmam Ali bin Hüseyn aleyhisselam’dan rivayet edilen “Arifler münacatı”nda şöyle buyurmuştur:

“...İlahi! Kalplerindeki bahçelerde seni arzulayan ağaçların köklerini kalbimize yerleştir. Bizleri kalplerinin her yerinde senin muhabbetine sarılanlardan karar kıl.

Onlar ki tefekkür yuvalarına sığınırlar ve sana yaklaşma ve mukâşefe bağlarında dolaşırlar ve muhabbet havuzundan lütuf kadehi ile içerler. Saf nehirlere dalarlar.

Perdeler onların gözlerinde yırtılmıştır, inançlarından ve kalplerinden şüphe zulmeti aydınlığa kavuşmuştur. Şüphe dalgaları kalplerinden ve akıllarından çıkıp gitmiştir. Kalpleri marifet ve ilimin tahakkuku ile genişlemiştir.................”(1)

(1) Mefâtih ul Cinan sf 127.


SÖZÜN BAŞI:

Konunun başlığı aslında beni aşmaktadır ve kalemim bu noktada titremektedir. Çünkü bu kalemin sahibi bu meydanın eri ve at bineni değildir ve binlerce atlı onu geçmiştir. Bu yolda aslında ben yaya kalmışım ve ne ata ne de kılıca sahip olan ben bu yarışta geri kalmışım.

Allah Şeyh Behâi(r.a)’ye rahmet etsin. Hicazi şiirlerinin bir bölümünde bakın ne buyurmuş:

Ömrümüz hep boş sözlerle geçti.

Ey dostum kalk,artık fırsat azaldı.

Beni velayet suyuyla doyur.

O bizi en hayırlı yola iletir.

Çıkar iki çarığı(1) ey dostum.

Bu, Musa’yı aydınlatan ışıktır.

Kalk,hüznümü onunla gider artık,

Ah bu ömrüm zahiri ilimlerde çürüdü.

Sizlere diyorum ey ehli medrese,

Hasıl ettiğiniz herşey vesvese.

Fikriniz habibden gayrısındaysa,

Ahirette yoktur size bir nasip.

Velayetle yıkayın kalp levhasını

Kıyamette her hüzün kurtarmaz sizi.

Ben derim ki:

Seyyidi ya Emirülmüminin!...

Ey varlığın nedeni, fikir sende hayrette,

Zatını anlamakta bütün fikrim hayrandır.(2)

Seyyidi!Arzularım senin kapına dayandı.Yükümü senin fani olunan sahana indirdim. Dünyada, ölümümde,kabrimde ve ahiretimde senedim ve güvendiğim sensin.

Sen ey Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in kulu ve kölesi olan.

İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’ın El Kâfi kitabında da rivayet edilen hadisinde bir yahudi bilgininin Hz.Ali aleyhisselam ile

(1) İki çarıktan maksat ruh ile cesettir.Yada kulun hedefe ulaşmasını engelleyen herşeydir.

(2) Şeyh Hüseyn Necef (r.a.)’in “Asmâ’” kasidesinden.

-206-

sohbetinde yahudi ona şöyle sorar; “Sen peygamber misin?Buyurdu ki:Anan sana ağlasın. Ben sadece Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in bir kulu kölesiyim.”(1)

Seyyidi!

Senin derin anlamını içeren denize girmek isterken kalemim dalgalara kapılıyor. Fikrim ve zihnim senin pak dergahında secdeye kapanıyor. Hayal alemimde sualler üst üste yığılıyor...O fikirden bu düşünceye atlayıp duruyor.

Günahlarımızla kalın perdeler altına giren ve hatalar ve kusurlar zincirine bağlanan bizler gerçekten Aliyyen Veliyyullah’ın manasını nasıl anlayabiliriz ki?Benim kalemim Aliyyen Veliyyullah’ın ve onun sahibinin değerini nasıl anlatsın ki?

Bunda asla şaşmamak gerek....

Derin bir sessizlik her tarafımı sarıyor!!!

Sanki Şeyh Ebu Cafer Kuleyni(r.a.) benim kalbimin derinliklerine feryad ediyor: “İmam Zeynelabidin aleyhisselam’a tevhid sorulduğu zaman buyurdu ki: Allah azze ve celle ahir zamanda iyi düşünen kavimler geleceğini bildiği için Tevhid suresini ve Hadid suresinin ilk altı ayetini nazil etti.”(2)

Bu anda Ruşeyd el Hecerî r.a.in kızının babasına sorduğu şu soru aklıma geliyor: “Babama dedim ki; Ne derin içtihad ediyorsun?

Buyurdu ki: Aziz kızım!Bizden sonra öyle kavimler gelecek ki onların dindeki basiretleri bizim içtihadlarımızdan daha efdaldir.”(3)

Aliyyen Veliyyullah’ın manasını araştırırken Aliyyen Veliyyullah’ın öğrencilerinden ve pâk talebelerinden Seyyidimiz İmam Humeyni (r.a.)in “Namazın Manevi Adabı” adlı kitabında şu cümleleri gördüm:

“Diğer iki şehadet Eşhedu ellâ ilahe illallah’ın içindedir.Eşhedu enne Muhammeden Resulullah’ın içinde de diğer iki şehadet yatmakta ve Eşhedu enne Aliyyen

(1) Usul ü Kâfi c1 sf 90,8.hadisi şeriften.

(1) Usul ü Kâfi c1 sf 91,3.hadisi şerif.

(2) El İhtisas “Şeyh Müfid” sf 78.

Veliyyullah’ın içinde de diğer iki şehadet yatmaktadır.Hamd Allah’a mahsustur evvelen ve âhiren”(1)

Merhumun sözünün manası açıktır.Çünkü şehadetlerin her biri diğer iki şehadeti içermektedir:

Tevhide şehadet: Tevhid,risalet ve velayettir.

Risalete şehadet: Tevhid, risalet ve velayettir.

Velayete şehadet: Tevhid,risalet ve velayettir.

Ehli Beyt aleyhimusselam’ın sözlerine biraz aşina olanlar bu görüşü garipsemezler. Ben de burada bu büyük arifin –ki Ehli Beyt’in buyurduklarını onun gibi tadan biri olmadı- bütün karanlık noktaları aydınlatan bu sözünün anlamını açıklamaya çalışacağım.

Belki de sen bana şu soruyu sorabilirsin;

Neden Aliyyen Veliyyullah’ın derin manasını araştırıyorsun?

Eğer kitabımızın ikinci bölümünü iyice düşünerek okuduysan kitabımızın adını hadislerin içerdiği şu mana ile ifade ettik;

“Aliyyen Veliyyullah; Kamil İslamın Kaynağı ve Hakk İmanın Özü”

Bu öyle bir şehadettir ki arştan dünyaya doğru bütün kainata yazılmış.......

Bütün peygamberler ve vasilerden bu şehadete dair ikrar alınmış.........

Bütün varlıklar buna ikrar etmiş.........Bu konudaki hadisler uzundur ve başa dönmeye gerek yoktur.

Bütün bunları insaflıca düşünenler şu sonuca varırlar;

1. Bu şehadetin yüceliği, onun sahibinin yani Hz.Ali aleyhisselam’ın yüceliğinden kaynaklanmaktadır.

2. Bu şehadetinin ifade ettiği anlamın ne kadar derin olduğu.

3. Bu şehadetin hakikatı ve nurani manası karşısında aklımızın ne kadar yetersiz kaldığı.

Bu şehadet manasını bütün düşünce ve tefekkürlerin çözebileceği kolaylıkta değildir. Herhangi bir şahısın huyu ve

sıfatları da değildir ki bunu araştırmanın faydası veya zararı olsun.

Yalnız bu öyle bir hakikattır ki bütün insaflılar onun manasını sorarlar ve onun içeriği temel ve esaslı bir düşünceyi ve hakk

mezhebin temellerini ve yaratılışın ve bütün varlık aleminin

(1) El Âdâb ul Maneviyye sf 265.

anlamını oluşturur.

Bu sınırlı sayfaların ve benim aciz kudretimin ve fikrimin elverdiği miktarda bu şehadetin anlamını açıklamaya çalışacağım. Benim gibilerin bu rabbani gerçeklere dalmada kudreti pek de sınırlıdır.

Konuyu birkaç makamda inceleyeceğim;

BİRİNCİ MAKAM *ALİYYEN VELİYYULLAH’IN* *KELİMELERİNİN AÇIKLANMASI*

Ezandaki üçüncü şehadetin rivayetler arasındaki birleşiminden şu kelimelerden oluştuğu anlaşılmaktadır:

“Eşhedu enne Aliyyen Emirülmüminine Haqqen Veliyyullah”

(Şehadet ederim ki müminlerin emiri Ali,Allah’ın hakk velisidir.)

BİR: ŞEHADET.

Arap dilinde şehadetin birkaç anlamı vardır:

a. Şehadet ; bilmek anlamındadır.

b. Şehadet ; hazır olmak demektir.

c. Şehadet ; bir durumu yakîn üzere haber vermek ve bildirmektir.

d. Şehadet ; yemin etmek demektir.

Bütün bu anlamların hepsi ilim ve marifete geri döner.Bir yerde hazır olmak ve kesin haber vermek ve doğru yemin etmek gibi anlamların hepsinde şehadet bir ilim ve tanımaya dayanmaktadır.Yani kısaca şehadet ilime dayanır.Bir konuda ilmi olmayan onun doğruluğu konusunda şehadet edemez.

Onun için denir ki: Şahidin gördüğünü gayıp göremez.Tüm bu anlattıklarımız şehadetin sözlük manası idi.Bakalım şehadetin dereceleri ve özellikleri nelerdir?

BİRİNCİ DERECE: DİLLE ŞEHADET ETMEK.

Bu şehadetin özelliği şudur ki her kim bunu diliyle ikrar ederse hakk mezhep sınırlarına girer ve kurtulan fırkanın kalesinde amanda olur ve dünyevi anlamda hakk mezhep sayesinde hidayet olur.

Allah bu mektebin bayrağını onikinci imam aleyhisselam’ın zuhuru ile daha da yüce kılsın. Yalnız bilesin ki ey muhip!Dille verilen şehadetin kaynağının mutlaka

kalpteki inançtan kaynaklanması gerekir.Aksi halde eğer birisi-Aliyyen Veliyyullah’ı diliyle ikrar eder ama kalptendesteklemezse onun şehadeti mecazi olur.Evet,dünyada birtakım etkileri olur.

Bunun da tek nedeni Aliyyen Veliyyullah’ın hürmetidir, onu diliyle söyleyenin hürmeti değil.Sözün özeti şu ki; Tıpkı diğer iki şehadette olduğu gibi Aliyyen Veliyyullah’ta da dille söylemenin sadece dünyevi yararları vardır.

İKİNCİ DERECE: BEDENLE VE AMELLERLE ŞEHADET ETMEK.

İnsanın yaptığı fiillerle organlarının şehadet etmesidir.Bu da şu iki yolla tanımlanır;

1. Aliyyen Veliyyullah’ın sahibine itaat ettiğini bir takım fiillerle ispat ederek. Gerçekte ona itaat Allah azze ve celle’ye itaat anlamına gelir.Çünkü o hazrete itaat Allah azze ve celle’ye itaatten kaynaklanmaktadır.

2. Hz.Ali aleyhisselam’ın ve onun evlatlarının velayeti ile Ehli Beytin razı olmadığı fiillerden ve onların düşmanlarından beraat etmenin fiillerinde tecelli etmesi gibi.Allah onların düşmanlarına lanet etsin.

Çünkü Hz.Ali aleyhisselam’ın razı olmadığı şeylerden Allah ve resulü de asla razı değildir.Bu şehadet de diğeri gibi mutlaka kalpten kaynaklanmalıdır. Kalp de gerçekte insanın hakikatını temsil eder ve hangi makamda olursa olsun insanın kişiliğinin gerçek boyutlarını yansıtır.

İnsanın hakikatı ister habis ister tayyib olsun kalbin sahasında saklıdır.

ÜÇÜNCÜ DERECE: BÂTIN VE KALPTEN ŞEHADET ETMEK.

Bu derecenin içinde birçok derece ve mertebe vardır. Bu mertebenin adedi kalbin makamları sayısıncadır. Tüm bu dereceleri iki başlık altında toplayabiliriz:

1. Kalbin şuurluca şehadet etmesi:

İnsanın taklit ederek veya eğitimle ya da düşünerek ve araştırarak Aliyyen Veliyyullah’ın manasını kalbiyle anlamasıdır. Böylece kalbinin bütün temellerinde itminan ve güven oluşur. Sonuçta da bilinçlenir ve ikrar eder. Bilesin ki

Aliyyen Veliyyullah’ı kabul eden halk kitlelerinin çoğunun kalbinde yatan bu derecedir.Özet olarak şu ki: Kalp öyle bir durumdadır ki Aliyyen Veliyyullah’ı ve onunla ilgili konuları benimsemiştir. Ama bu yakin ve hakikat derecesinde değildir.

1. Kalbin yakin ile şehadet getirmesi;

İrfan ehlinin ve ilahi yolun temsilcilerinin yanında makbul olan şehadet de

budur. Kalbin bütün zincirlerinin dağılması ve o Kâbe’deki putların kırılması ve sevgiliye ulaşmak yolundaki bütün engellerin ortadan kaldırılması ile gerçekleşir.

İnsan bu kaçışında ve ulaşmak yolunda eğer ihlaslı olursa fiili olarak kalbinde hakikat tecelli eder, birçok kelam ilminin çözemediği sırların hakikatına ulaşır. Sonunda da batınındaki ayna marifet ve hidayet nurunu vücudunun bütün her yerine yansıtır.Bu makama ulaşan o yüce insan şöyle der:

“Hilafet ve velayetin hakikatı ilahlığın zuhurudur. Bu zuhur varlığın ve kemalin aslıdır. Varlık aliminden nasip alan her varlık ulûhiyyetin hakikatından ve zuhurundan haz almıştır.

Bu da ilahi velayet ve hilafetin hakikatıdır ki gayp aleminden şehadet alemine kadar kâinattaki bütün varlıklarda sabittir.Bu ilahi lütuf ise varlığın hakikatı ve rahmâni nefestir ve yaratılanların özüdür ki bu da Muhammedi hilafetin ve mutlak Alevi velayetin ta kendisidir....”(1)

Kalp bu manaları ikrar eder ve onda bu manalar tecelli ederse artık hicaplar tek tek yok olur ve ilahi feyze ulaşılır. Bu da ancak kainatın aracısı ve vesile olan feyz ile irtibat kurmakla olur.Bu feyzi ve vesileyi arif Humeyni şöyle ifade etmiştir. –Allah onun mezarını cennet bağlarından biri olarak karar kılsın-

“...İrfan ilminde vesile ve feyz;Mukaddes feyz ve nurani varlıktır ki onun büyük berzah makamı ve azametli vesile makamıdır. Bu makam tam olarak Resulullah’ın ruhaniyyet makamı ve mutlak Alevi velayetle bir olan velayet makamıdır......”(2)

DÖRDÜNCÜ DERECE: DELİLLER VE AKILLA ŞEHADET:

(1) Namazın Manevi Âdabı sf 265.

(2) Namazın Manevi Âdabı sf 259 ve 260.

Mantık ilmindeki bir takım kanunlara dayanarak şehadet etmek. Bu da bazen sırf akli delilleri bazen de bunun yanında nakli delillere dayanır.

Uzun akli bahislerle birlikte Ehli Beytten bize ulaşan konumuzla ilgili şu hadisi şeriflere bir göz atalım;

İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki: “Kalpler dört çeşittir;Bazı kalplerde iman ve nifak vardır. Bazı kalpler tersine dönmüştür,bazı kalpler mühürlenmiştir,bazıları ise parlaktır.

Dedim ki;Parlayan kalp hangisidir?Buyurdu ki;O kalp tıpkı bir kandil gibidir. Mühürlü kalp ise münafığın kalbidir. Parlayan ise müminin kalbidir. Allah azze ve celle ona nimet verince şükreder.

Eğer imtihan ederse sabreder. Tersine dönmüş kalp ise müşriklerin kalbidir. Sonra şu ayeti okudu: “Yüzüstü sürünerek yürüyen mi yoksa sıratı mustakim üzerinde dosdoğru yürüyen mi daha iyi yoldadır?”(1)Kalbinde hem iman hem de nifak bulunanlar Taif taraflarında bulunan bir kavimdir. (2)Eğer onlar nifak üzerinde iken ecelleri gelirse helak olurlar,eğer iman üzerinde ölürlerse kurtulurlar.”(3)

İmam Musa el Kâzım aleyhisselam babalarından rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu: “Kalpler dört çeşittir;Bazı kalplerde iman vardır ama Kur’an yoktur.

Bazılarında hem iman hem de Kur’an vardır. Bazılarında Kur’an vardır ama iman yoktur. Bazılarında ise ne iman vardır ne de Kur’an. Birincisi tıpkı olgun hurma gibidir. Tadı hoştur ama kokusu yoktur. İkincisi tıpkı bir ıtır kutusu gibidir, açılırsa güzel kokar kapalı tutulursa yine hoş koku yayar. Üçüncüsü tıpkı ekşimiş erik gibidir. Kokusu güzeldir ama tadı kötüdür. Dördüncüsü ise Ebu Cehil karpuzu gibidir. Ne tadı güzeldir ne de kokusu.”(4)

(1) Mübarek “Mülk” suresi 22. ayeti şerife.

(2) Rivayetin anlatım tarzından bu kavmin bir örnek olarak buyurulduğu anlaşılmaktadır.

(3) Maanil Ahbâr sf 395,51.hadisi şerif.

(4) Bihar ul Envar c 70 sf 60,40.hadis “Nevadiri Râvendi”den rivayet eder.

İmam Zeynel âbidin aleyhisselam şöyle buyurdu: “Her kulun dört gözü vardır;İki gözü ile dünya ve din işlerine bakar.İki gözü ile ahiretine bakar.Allah bir kulun hayırını istediği zaman kalbindeki iki gözünü açar.Böylece gaybi durumları ve ahireti görür.Bunun dışındaki hallerde kalbi kendi haline bırakır.”(1)

(4)

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu: “Davud, rabbi ile şöyle konuştu;İlahi!Her padişahın bir hazinesi vardır.Senin hazinen nerededir?

Allah azze ve celle buyurdu ki: Benim hazinem arştan daha azametli,kürsüden daha büyük,cennetten daha hoş,melekût aleminden daha süslüdür.Onun zemini ilim,göğü iman,güneşi coşku,ayı muhabbet,yıldızları fikirler,bulutu ise akıldır.Yağmuru rahmet,meyveleri itaat,neticesi ise hikmettir.Dört kapısı vardır:İlim,hilim,sabır ve rıza.Bil ki o hazinem kalptir.”(2)

(5

Sözümü şu hadisi şerifle bitiriyorum: Vasilerin efendisi aleyhisselam buyurdu ki: “Akıllar fikirlerin imamlarıdır, fikirler de kalplerin imamlarıdır, kalpler duyguların imamlarıdır, duygular ise organların imamlarıdır.”(3)

BEŞİNCİ DERECE: BASİRET İLE ŞEHADET GETİRMEK;

Kalp ile akılın birlikte bütün karanlık perdeleri ve duvarları yıkmasıdır. Kalpteki tasavvurlar akıldaki tasavvurlar ile birlikte öyle hem nağme olurlar ve cezbederler ki zahir aleminde eşi benzeri asla görülmemiştir.

İnsan eğer hakikatte pak manaları saklamaya hazır bir hazine ise ve mukaddes tasavvurların tahtası ise onun dili,sözü,sıfatı ve zâtı şu Hüseyni duadaki gibi olur: “İlahi!Bana hazinendeki ilimlerden öğret. Beni koruyucu örtün ile koru. İlahi!Sana yakınların hakikatına beni ulaştır. Beni cezb ehlinin yolunda yürüt.”(1)Bundan

(1) El Hisal c1 sf 240,90.hadisi şerif.

(2) Bihar ul Envar c 70 sf 59,37.hadisi şerif.

(3) Avâlim ul Ulûm c2 sf 14,28.hadisi şerif.

(4) Mefatih ul Cinan sf 272, Mübarek Arefe günü duasından.

sonra insan hidayet aleminde yükselir ve basireti artar ve hakikat yolculuğuna çıkar. Latif noktaları zahir olur ve yüceliği parlak nur saçar ve habislikleri yok olur,

işitilmeyen bir ses ve hissedilmeyen bin nida ile şöyle feryad eder: “İlahi!Beni coşkulu izzetinin nuruna kat.”(1)Acaba Ehli Beytten başkaları Allah’ın coşkulu izzetinin nuru mudur?


ALTINCI DERECE: ZÂTİ ŞEHADET;

İnsanın zâtının veya varlığının şehadetidir. Bunun da iki ciheti vardır:

Birinci cihet: Bütün insanların varlığında potansiyel olarak vardır. Hatta her varlığın vücudunda vardır. Daha önce de Aliyyen Veliyyullah’ın bütün kâinata yazılı olduğuna dair rivayetler nakletmiştik.

Tekvini ve yaratılış yazısı olarak. Yüce ve alçak bütün varlıklarda bu ilahi kahır ile Allah’ın bütün emir ve yasaklarının özünde yazılıdır. Allah’ın kahrından daha üstün bir kahır yoktur.

Allah’ın bu kahrî emirleri nerede tecelli etmiştir ey azizim?

İlahi sıfatlar en olgun şekilde nerede tecelli etmiştir?Cevabını senin keskin zekâna ve şâibesiz aklına bırakıyorum.

İkinci cihet: Bütün insanların varlığında ve özünde ,etrafındaki etkenlerle birlikte vardır. İnsan hikmet derecesine ulaşmadığı ve onun süsü ile süslenmediği sürece bu dereceye ulaşamaz.

Başı ve sonu olmayan nurani alemde artık bütün istekleri ,zatı ve mahiyeti,bütün fikir ve bakışları ,sözleri ve fiilleri bu şehadet olur. Bu feyiz deryasının sahili yoktur. O denizin diplerinde temizlik ve sefa bütün gerçekleriyle coşmaktadır.

Bu mertebe hakkında şunu söyleyebiliriz: Eşhedu enne Aliyyen Veliyyullah’ın sırlarından herhangi birine ulaşmakla Allah’tan şunu isteyebiliriz;Aliyyen Veliyyullah’ın sahibinin hakkı için Allah’tan bütün kalbimizle isteriz ki bizi ona sarılmaya ve onun sınırlarını savunmaya ve onun parlak kandilinden çıkan nura ulaşmaya bizleri de muvaffak etsin.

*** *** ***
____________________________

(1) Mefatih ul Cinan sf 159, Mübarek Şa’baniyye münacâtından.

İKİ: ALİ -ALLAH’IN SALÂT VE SELAMI ONA OLSUN-

Hz. Ali ve onun yüceliği hakkında ne yazabilirim ki?

Konu Hz. Ali olunca hangi kalemin mürekkebi tükenmez ki?

Hangi dil aciz olmaz ki?

Konu Hz. Ali olunca hangi akılın kanalları birbirine karışmaz ki?

7
Ali'yen Veli'yullah Ali'yen Veli'yullah




*ALİ*

Kalbin en çok sevdiği kelime...

Kalbe en hoş terennüm ve kalbi en iyi tedavi eden merhem...

Kalbi öldürüp dirilten en yüce hekim...

Ali arzudur,Ali aşktır,Ali haktır,Ali doğruluktur...

Ali evveldir,Ali âhirdir,Ali zahirdir,Ali bâtındır...

Ali....Ali....Ali....

Benim beyanım acizdir ey muhip. Kelimelerim yetmez,işaretlerim kusurludur hayranlığım ve hayretim derindir.

Ali’nin sıfatlarının dalgaları beni öyle vuruyor ki dalgaların yüksekliğini göz göremiyor.

İşit bak Safiyyüddin el Hillî nasıl yazmış:

Sıfatlarında zıt şeyler toplanmış,

Bu yüzden benzerlerin sana boyun eğmiş.

Zâhidsin,hâkimsin,sabırlısın,cesursun,

Şecaatlisin, âbitsin, fakirsin ,cömertsin.

Bu sıfatlar hiç bir beşerde toplanmadı,

Kullar asla buna sahip olmadı.

Ahlakının yumuşaklığından meltem yeli utanır,

Şiddetinin karşısında kaya parçaları erir.

Ey benim Hz.Ali aleyhisselam’ı seven aziz kardeşim! Hz.Ali aleyhisselam’ı tanıyan irfan âbidesi ve zamanın en büyük fakihi olan büyük alim Seyyid Muhammed Hüseyn el İsfahani el Ğerâvi r.a. yi dinle:

-223-

Aliyyül Murtezâ’yı yücelikle an,

Kelimenin tam anlamıyla beşerin mevlâsını.

Hatta o velayetin doruk noktasındadır,

O velayetin ne haddi vardır ne de sınırı.

İlahi vasıfların tecelligâhıdır Ali

Yaratma iradesi ve çıkış noktasıdır Ali

Yaratış ve oluşumun kaynağıdır

Emrine itaat edilmesi gereken rehberdir.

Yüce kalemdir o,hikmet levhidir,

Kitabın özüdür o,imamların babası.

Hatta o nazil olan kitapların aslıdır,

Besmelenin be harfinin noktasıdır.

Zatı ehed olan nurun kandilidir,

İsimlerin ve sıfatların muallimidir.

Kifayetli elindedir zafer anahtarları,

Hatta kaza ve kaderin anahtarları.

Elindedir ezel feyzinin ipleri,

Çünkü onun yüce eli Allah’ın yüce elidir.

Onun ayın(harfi)marifetin aynıdır,

Hatta bütün sıfatlarda odur Allah’ın gözü.

*** *** ***

Sırlar onun kulağında ayandır,

Çünkü hiçbir şey ona gizli kalmaz,kalamaz.

Onun kalbi bütün varlıkların kalıbı,

Bütün imkan aleminde varlıkların hayatı.

Güzel yüzü lâhut aleminin kopyasıdır,

Musa da ona ulaşmak istese denir ki; Asla!

Nuru güneşe benziyor görünse de,

Ali güneşe benzemekten münezzehtir.

Neden mi?Çünkü O’dur sabah ışığını yayan,

Hem ruhlar hem de zerr alemlerinde.

*** *** ***

Yüce Allah kendi adını ona verdi,

Bu ona keramettir ve fazilettir.

Bu isim ona isimler aleminde verildi,

Yıldızlar göğünde tıpkı güneş gibidir.

-223-

Kaza ve kader belaları yazsa dahi,

Öyle bir isim ki belalar onunla bertaraf olur,

Öyle bir isim ki ağaçlar o isimle yeşerir,

Öyle bir isim ki meyveler o isimle olgunlaşır.

Yedi gök direksiz olarak yükseldi, Ali’nin ismiyle

Çünkü onun ismi en hayırlı dayanak ve direktir.

*** *** ***

Öyle bir isim ki alem onun etrafında döner,

Öyle bir isim ki melekler ondan yardım ister.

Öyle bir isim ki azamet bahçesini o nurlandırır,

Öyle bir isim ki dünya evi onunla düzenlenir,

Öyle bir isim ki Adem onunla seçkin kul oldu,

Rabbi tarafından ve o isimle affoldu.

Öyle bir isim ki Nuh onunla kurtuldu,

Ve Nuh gemisi en hayırlı mecrada yüzdü.

Öyle bir isim ki Halil onunla halilliğe ulaştı,

Allah onu bu yüce şerefle şereflendirdi.

Öyle bir isim ki onunla ateş soğudu,selamet oldu,

Hatta o isim sayesinde imamet onun oldu.

Öyle bir isim ki Musa onunla Kelim oldu,

Ve o isim sayesinde kerim bir menzile ulaştı.

Kendinden geçince o isimle tekrar doğruldu,

Allah’la mülakatta tecelli anında.

Öyle bir isim ki Mesih onunla yüce insan oldu,

Belalardan kurtulup güvenle göğe çekildi.

Öyle bir isim ki Ahmed o isimden meded istedi,

Olaylar şiddetlenip sıkıntı esnasında.

*** *** ***

Öyle bir isim ki bütün nebi ve vasiler,

İmtihan oldukları beladan onunla kurtuldular.(1)

Şimdi ey muhip!Kalbinin kulaklarını aç ve benimle birlikte bir takva abidesi ve irfan mabedi olan ve Necef’in âbidi ve zahidi Şeyh Hüseyin Necef(r.a.)’in şu sözlerine kulak ver.

Bu büyük alim Seyyid Bahr ul ûlûm’un en seçkin talebesidir ve Seyyid, cenazesine bu büyük alimin namaz kılmasını temenni etmiştir(2):

(1) “Envar ul Kudsiyye” adlı manzumesinden .sf,25, 26, 27, 28.den.

(2) Bkz.Fevâid ur Ricâliyye c1 sf 41.

-224-

Ey yaratılışın sebebi fikir sende hayrandır,

Zatının manasını anlamakta iş zora düşmüştür.

Bir kavim hiçbir örtüye riayet etmeden

Rabb dedi sana ama gerçek bu değil.

Bu sırrın bir hikmeti var,sırrı var,

Bu sırrın yüzünden bütün sırlar hicaba büründü.

Eğer o sırr olmasaydı hepimiz gulat(aşırı) olurduk,

Sırda iman vardır ve o sırrı açmak küfrdür.

Arşın rabbi sıfatlarından sana bahşetti,

Senin buna layık gördü bu büyük bir iftihardır.

Kendine mahsus vasıflardan sana has vasıf verdi,

Seninle tanıdık onu ,iş bize aşikar oldu.

Sana verdiği vasıflardan biri şu ki,

Sen bir şeyin olmasını istediğin zaman o iş oldu.

Seni ilah olarak ananlara şaşmamak gerek,

Onu mazur görenlere de şaşmamak gerek.

Nuraniyyet ile tanıma hadisinde vasilerin efendisi Hz.Ali aleyhisselam Selman ve Ebu Zerr’i muhatap alarak şöyle buyurmaktadır:

“Ey Selman ve ey Cundeb!Dediler ki ;Lebbeyk ya Emirelmuminin!

O hazret buyurdu ki: Rabbimin emriyle Nuh’u gemisinde taşıyan benim.

Rabbimin emriyle Yunus’u balığın karnından çıkaran benim. Rabbimin emriyle Musa bin İmran için denizi yaran benim. Rabbimin emriyle İbrahim’i ateşten çıkaran benim. Rabbimin emriyle nehirleri akıtan kaynakları fışkırtan ve ağaçları yeşerten benim.

Zille günündeki (1) azap benim. Bütün insan ve cinlerin yakın mekandan duyacağı sesin sahibi(2) benim. Bunu bir kavim anlayacaktır.

Zorba ve münafık bütün herkese sesini duyuracak olan benim. Ben Musa’nın öğretmeni Hızır’ım. Davud oğlu Süleyman’ın muallimi benim. Ben ZulKarneyn’im. Ben Allah azze ve celle’nin kudretiyim.

(1) Mübarek “Şuarâ” suresi 189.ayeti şerifeye işarettir. Şuayb aleyhisselam’ın kavmine gönderilen azaptır.

(2) Mübarek “Kâf” suresi 41. ayeti şerifeye işarettir.

-123-

Ey Selman ve ey Cundeb!Ben Muhammed’im ve Muhammed de ben. Ben Muhammed’denim,Muhammed de bendendir. Yüce Allah buyurdu ki: “İki deniz birbirine yaklaştı.Onları birbirinden ayıran bir perde var.”(1)

*** *** ***

Ali bir beşerdir ama nasıl bir beşer,

Rabbi onda tecelli etmiş ve zahir olmuş.

O ve kaynak tıptı güneş ve nuru gibi,

O ve İlah ,nur ile kamer gibi.

O Allah değil örneği Allah verdi,

Tıpkı ateş ve taş gibi buyurdu.

Alemin yaratılış nedeni odur,eğer.

O olmasaydı alemde ne bir iz ne de bir şey olurdu.

Senin düşündüğünün her zaman üstündedir,

Akıl ve nefis ve düşünceden üsttedir.

Bütün varlıkların cevheridir Ali ve evlatları

On bir tane hepsi de tüm alemin başıdır.

Her kim ölmeden onu tanıyamazsa,

Onun ölümü inek ve eşek ölümüdür.(2)


ÜÇ:“EMİRÜLMÜMİNİN”

Arap dilinde emîrlik velayet demektir. Maksat öyle bir makamdır ki bu makamda olan emir ve nehiy verir. Emir ve yasakların kaynağıdır.Hadislerde Aliyyen Veliyyullah ile ilgili olarak şu cümleler geçer:

“Enne Aliyyen Emirülmüminin.

Enne Aliyyen Veliyyullah.”

Emirlik velayetin ta kendisidir.Yalnız burada müminlerin emiri olarak geçer. Mümin olan bütün insan ve cin v.s.ler için geçerlidir.Ama Hz.Ali aleyhisselam’ın veliliği ise bütün manalar ile velayeti mutlak olarak kapsayan manaya gelir.

Bütün yüce ve alçak alemlerdeki tekvini ve teşrii velayeti kapsar. Onun velayeti Allah’ın büyük velayetinin gölgesidir ve o velayetin üzerinde velayet yoktur. Emirlik hakkındaki lügat manaları kısaca budur. Bakalım hadislerimiz bunu nasıl beyan etmiştir:

(1) Mübarek “Rahman” suresi 19 ve 20. ayeti şerifeler.

(2) Bir İranlı şairin kasidesinden beyitlerdir.

-163-

1. “Eban bin Selt, İmam Caferi Sadık aleyhisselam’dan rivayet eder ki:

Emirülmüminin isiminin sebebini sorduğunda buyurdu ki: İlimin mîre (1)’si anlamındadır. Bütün alimler ondan ilim alır ve onun ilminden yararlanır.”(2)

2. Selman-ı Muhammedi –Allah’ın rizvanı ona olsun-Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e “Emirülmüminin” kelimesinin manasını sorduğunda şöyle buyurdu: “O onlara ilim yedirir.İlim ondan alınır ve o hiç kimseden bir şey almaz.”(3)

3. Cabir el Cu’fi diyor ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a dedim ki: Canım sana feda olsun!Emirülmüminin’e neden Emirülmüminin denildi?

Buyurdu ki: Çünkü o müminlere ilim verir.Allah azze ve celle’nin kitabını okumadın mı? “Biz kendi ehlimize “ilim” veririz.(4)”(5)

Başka bir rivayette de aynı mana şöyle rivayet edilmiştir: “Abdülmümin dedi ki: !Emirülmüminin’e neden Emirülmüminin denildi?Buyurdu ki: Çünkü müminlerin ilmi ondandır. O onlara ilim verirdi.”(6)

*BEYAN*

Bu rivayetlerden anlaşılan şudur:

a. O hazret müminlerin ilim kaynağıdır. Bütün müminler ilmini ondan ve o kaynaktan alırlar.

b. O hazret ilimde halktan kimseye muhtaç değildir. Ama herkes ona muhtaçtır.

c. İman ehlinin yani pak şiilerinin ilim kaynağı sadece o’dur, başkası değil.

İKİ ZARİF NOKTA:

1. İlim burada insanın hayatında hep ihtiyaç duyduğu yemeğe benzetilmişti. Kitabın evvellerinde işaret edilen şu ayetle olan

(1) Mire; İnsanın bir yerden bir yere giderken yanında götürdüğü azık yemeğidir.

(2) Bihar ul Envar c 37 sf 334. “Menakıb-ı İbni Şehr Âşub’dan.”

(3) A.g.e.

(4) Mübarek “Yusuf” suresi 65. ayeti şerife.

(5) Maanil Ahbar sf 63,13.hadisi şerif.

(6) Bihar ul Envar c 37 sf 295,11.hadisi şerif. “Basâir ud Derecât’tan”

-164-

ilgisini unutma: “İnsan yemeğine bakmalıdır.”(1)

2. Müminlerin mutlaka ilimle beslenmesi gerekir .Yoksa onların bu hayat kaynağından mahrum kalması onların zayıflamalarına sebep olur. Her kim mümin ise müminlerin besin kaynağından yararlanmalıdır.

İmanın güçlendiren de iman kaynağıdır. Bu kaynaktan beslenmeyen demek ki asla mümin olamaz. Onun için Nebevi hadiselerde şu mana ifade edilmiştir: Müminler başkalarından Hz.Ali aleyhisselam sayesinde ayırdedilir.


UYARI:

Hz.Ali aleyhisselam’ın emirliği hakkında Seyyid Raziyyüddin İbni Tavus r.a. 120 başlık altında “El Yakin fi İmreti Emirülmüminin” kitabınını telif ederek önsözünde şöyle buyurmuştur:

“Ve bil ki bu kitaın konusu Allah azze ve cellenin mevlamız Ali aleyhisselam’ı Emirülmüminin olarak adlandırmasını onların kitaplarından,şeyhlerinden,alimlerinden ve teliflerinden rivayet ettik...”

El İhkak adlı kitabımızda da bu konu yeterince Ehli Sünnet kitaplarından rivayet edilmiştir. İlim ehlinin yanında çok basit olan bu gibi konulara fazla dalmak istemiyorum.

Yalnız çok yararlı bir konuyu Seyyid Şerefüddin Hüseyni en Necefe r.a.’in “Te’vil ul Âyat iz Zahire” adlı kitabından nakledeceğim;

“Kerâciki,Kenz ul Ummal kitabında senediyle İbni Abbas’tan rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu:Beni hakk üzere korkutucu ve müjdeleyici olarak gönderen Allah’a andolsun ki,arş ve kürsünün istikrar bulması ve alemin düzeni ve göklerin ve yerin ayakta durması,ancak üzerlerine şu cümleler yazıldıktan sonra gerçekleşti: Lailahe illallah,Muhammedun Resulullah, Aliyyün Emirülmüminin.

Yüce Allah beni göğe miraca çıkardığında bana has bir nida ile şöyle buyurdu:Ya Muhammed!Dedim ki :Lebbeyk ey rabbim,emrine hazırım.

Buyurdu ki: Ben Mahmud’um,sen de Muhammedsin.Senin ismini kendi ismimden aldım ve seni bütün yarattıklarımdan

(1) Mübarek “Abese” suresi 24.ayeti şerife.

-165-

üstün kıldım. Kardeşin Ali’yi kullar içinde bir bayrak olarak karar kıl,böylece o onları dinime hidayet edecektir. Ya Muhammed! Ben Ali’yi Emirülmüminin olarak karar kıldım.

Her kim onun üzerinde emirlik iddia ederse onu lanetledim. Her kim ona karşı çıkarsa ona azaplandıracağım, her kim ona itaat ederse onu kendime yaklaştıracağım.

Ya Muhammed!Ben Ali’yi müslümanların imamı olarak karar kıldım. Her kim ondan öne geçerse onu geriye atacağım. Her kim ona isyan ederse onu uzaklaştıracağım. Şüphesiz Ali vasilerin efendisidir ve alnı açık olanların önderidir ve bütün yarattıklarıma benim hüccetimdir.


UYARI:

Şii ve sünni kaynaklarında ispatlandığı üzere Emirülmüminin Hz.Ali aleyhisselam, Resulullah dışında bütün peygamberlerden üstündür. Allah, Hz.Ali’yi müminlerin emiri diye adlandırdığında ve onu Adem’in evlatlarına emir olarak karar kıldığında onlar Adem’in sırtında zerreler halindeydi.Bütün insanlar da buna ikrar ettiler.

Emîr, emir olarak üzerinde karar kılındığı bütün insanlardan üstündür. Müminlerin emiri derken arapçadaki Elif ve Lam’ın anlamıyla birlikte bütün müminleri kapsamaktadır. Müminler sınıfında peygamberler de vardır.

Bakın Nuh aleyhisselam hakkında Saffat suresinde nasıl buyuruyor: “Şüphesiz o bizim mümin kullarımızdandı.”(1) İbrahim aleyhisselam hakkında ““Şüphesiz o bizim mümin kullarımızdandı.”(2) Musa ve Harun aleyhimesselam hakkında ““Şüphesiz o ikisi bizim mümin kullarımızdandı.”(3)İlyas aleyhisselam hakkında ““Şüphesiz o bizim mümin kullarımızdandı.”(4)

Bunlar peygamberlerden beş tanesidir ve üç tanesi ulul azm peygamberdir.Diğer ikisi olan Harun ve Musa mürsel peygamberdir.Emirülmüminin onlardan daha üstünüdür.Çünkü emîr, emîri olduğu insanlardan üstündür.....”(5)

* * *

(1) (2) (3) (4) Ayetler mübarek sırasıyla“Saffat” suresi 81,111,122 ve 132.ayeti şerifelerdir

(5) Te’vil ul Âyat iz Zâhire c1 sf 186 ve 187.34.hadisi şerif ve sonrası.

-453-

ALEVİ İNCİLER:

BİRİNCİ İNCİ:

Hasaneynin babası aleyhimusselam’ın emirliği nerede karar kılındı:

Cevabı Şeyh Saduk r.a. in şu rivayetinde geçer:

“Ebu Hamza,İmam Zeynelâbidin aleyhisselam’dan rivayet eder ki adamın birisi Hz.Ali aleyhisselam’ın yanına gelerek şöyle sordu: Ey Ebel Hasan!Sen Emirülmüminin olduğunu iddia ediyorsun. Seni kim müminlere emîr olmarak karar kıldı?

Buyurdu ki:Allah azze ve celle beni onlara emîr olarak karar kıldı. Adam Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in yanına giderek dedi ki: Ya Resulullah!Beni Allah müminlere emir olarak karar kıldı diyen Ali doğru mu söylüyor?

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem gazaplanarak buyurdu ki: Ali’nin müminler üzerindeki emirliği Allah’ın arşın üstünde karar kıldığı bir velayet akdidir. Melekleri de bu konuda şahit karar kıldı.

Şüphesiz Ali Allah’ın halifesidir,Allah’ın hüccetidir,o müslümanların imamıdır. Ona itaat etmek Allah’a itaat etmekle birdir. Ona isyan etmek Allah’a isyan ile birdir. Her kim onu tanımazsa beni tanımaz,her kim onu tanırsa beni tanır.

Onun imametini inkar eden benim nübüvvetimi inkar etmiş olur.Onun emirliğine karşı çıkan,benim risaletime karşı çıkmış olur. Onun faziletlerini reddeden beni kusurlu saymış olur.

Ona karşı savaşan bana karşı savaşmış olur.Ona küfreden bana küfretmiş olur. Çünkü o bendendir,benim toprağımdan yaratılmıştır. Ve o kızım Fatıma’nın zevcidir. Evlatlarım Hasan ve Hüseyn’in babasıdır. Sonra o hazret buyurdu ki:

Ben,Ali,Fatıma,Hasan ve Hüseyn ile Hüseyn’in dokuz evladı Allah’ın yarattıklarına hüccetleriyiz. Bizim düşmanımız Allah’ın düşmanı,bizim dostlarımız da Allah’ın dostlarıdır.”(1)

Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in şu buyurduğuna dikkat et ey muhip, Ali’nin müminler üzerindeki emirliği Allah’ın arşın üstünde karar kıldığı bir velayet

(1) Mecalis-i Şeyh Sadûk r.a. sf 113 ve 114.8.hadisi şerif,27.meclisten.

-786-

akdidir.’ Ey aziz!Emirimizin velayeti rahmanın arşı üzerinde akdolunmuştur.....

Bizim Ali’mizden başka biri için arşın üzerinde biat alındığını hiç duydun mu?

Varlık alemi tüm zamanlarda böyle bir şeyi duydu mu?

Veya herhangi bir tecellide bizim emîrimiz gibi bir emîri gördü mü?

Eğer varlıkları bir duyabilsek tümünün şöyle feryad ettiğini duyarız:

“Lâ feta illa Ali,Lâ mevla illa Ali,Lâ emire illa Ali,.....

Ali’den başka yiğit yoktur,Ali’den başka mevla yoktur,Ali’den başka emîr yoktur........

Cebrail aleyhisselam Uhud gününde böyle feryad etmiştir ve onun feryadı bütün kâinatın feryadının bir kopyasıdır. Cebrail aleyhisselam ilmin direği ve örneği değil midir?

Ayrıca ilim;feyzin sırrı değil midir?

Sonra?...

Kandili söndür,artık sabah oldu!!!


İKİNCİ İNCİ:

Masumlardan başka birinin bu isim ile isimlendirilmesinin hükmü:

Hadisi şerifler bu konuyu uzun uzadıya beyan etmişse de ben konuyu özet olarak anlatmaya çalışacağım;

Bir: Hz.Ali aleyhisselam’dan önce ve sonra hiç kimse bu isimle isimlendirilmemiştir. Bu konuda onuncu imamımız Aliyyün Naki aleyhisselam şöyle buyurmaktadır:

“Babaları Hz.Ali aleyhisselam’dan rivayet ederler ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu:Göğe miraca çıktığımda rabbime iki yay mesafesi ve hatta daha yakındım. O bana birçok konuyu vahyetti.

Sonra dedi ki:Ya Muhammed!Ali bin Ebu Talib’i “Emirülmüminin” olarak adlandır. Ondan önce hiç kimseyi bu isimle adlandırmadım. O’ndan sonra da hiç kimseyi bu isimle anmayacağım.”(1)

İki: Hz.Ali aleyhisselam’dan sonra herhangi birinin bu isimle anılmasının caiz olmadığı kesindir. Şeyh Saduk rivayet eder ki:

(1) Bihar ul Envar c 37 sf 290,2.hadisi şeriften. “Emali-i Şeyh Saduk’dan”

-343-

“Ebu Hamza el Somâli diyor ki : İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a şöyle arzettim:Ey Resulullah’ın oğlu!Hz.Ali aleyhisselam’a neden Emirülmüminin denildi?Çünkü hiç kimseye bu isim O’ndan önce kimseye verilmedi ve ondan sonra da birinin kullanması helal değildir.

Buyurdu ki: Çünkü o ilmin “mîre”sidir (kaynağıdır).O’ndan alınır ve O’ndan başkasından alınmaz........”(1)

Şu konuya dikkat et. İmam aleyhisselam’ın cevabı soruyu onaylar niteliktedir. Hz.Ali’den sonra birinin bu isimi kullanması helal değildir.İmam sorunun bu kısmını reddetmemiştir.Birazdan bunu onaylayan hadisler gelecektir.

Üç: Her kim bu ismi kendisi için kullanırsa yalancıdır ve Allah’a iftira etmiştir:

Bunu Seyyid İbni Tâvus r.a. şu hadiste nakleder: “Fuzeyl bin Yesâr der ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şu ayeti okudu: “Kafirler Allah’ın azabını yakınlarında gördüklerinde yüzleri kararacak.”(2)

Buyurdu ki:Biliyor musun neyi görecekler?Allah’a andolsun ki Ali aleyhisselam’ı, Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ile birlikte görecekler.

“Onlara denilecek ki işte bu ayrıca istediğiniz şeydi”(3) Emirülmüminin olarak adlandırılanlardır.Ey Fuzeyl!Kıyamete kadar her kim bu isimle anılırsa vallahi iftiracı ve yalancıdır.”(4)

Dört: Her kim bu ismi kendisi için kullanırsa kâfirdir.Allah ona lanet etsin. Şeyh Kuleyni r.a. , Usul-ü Kâfi’de şöyle rivayet eder: “Ömer bin Zahir der ki : Adamın biri İmam Câferi Sâdık aleyhisselam’a Mehdi aleyhisselam’a Emirülmüminin adıyla selam vermenin hükmünü sorduğunda buyurdu ki:Olmaz,bu öyle bir isimdir ki Allah bu ismi Emirülmüminin’e özel olarak koydu.Ondan önce veya ondan sonra bu ismi kendisine alanlar kafirdir.

Dedim ki : Canım sana feda olsun!O’na nasıl selam verelim?

Buyurdu ki: Şöyle söyleyin : Esselamu aleyke yâ

Beqiyyetullah! Sonra şu ayeti okudu: “Eğer mümin olsanız

(1) İlel uş Şerâyi’ c1 sf 160,129.bab,1.hadisi şeriften.

(2) ve (3) Mübarek “Mülk” suresi 27.ayeti şerifeden.

(4) Müstedrek ul Vesâil c 10 sf 401,7.hadisi şerif.

-545-

Beqiyyetullah sizin için hayırlıdır. (1) ”(2)

Aynı manayı Şeyh Meclisî (r.a.) Seyyid İbni Tâvus’dan şu hadisle nakleder:

“Kafirler Allah’ın azabını yakınlarında gördüklerinde yüzleri kararacak. Onlara denilecek ki işte bu ayrıca istediğiniz şeydi”(3) ayeti hakkında İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki:Filanca ve filanca (4) kıyamet günü Hz.Ali aleyhisselam’ın makam ve menziletini görecekler.

Allah hamd bayrağını Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e verecek ve o bayrağın altında bütün mukarreb melekler ve bütün resul ve nebiler duracak ve bayrağı Hz.Ali aleyhisselam’a verecek.

“Yakınlarında gördüklerinde yüzleri kararacak. Onlara denilecek ki işte bu ayrıca istediğiniz şeydi”(5) Yani sürekli istediğiniz Emirülmüminin ismi ile anılmak.”(6)

Bu ayetin bu tefsir ile açıklanması Emirülmüminin adını Hz.Ali aleyhisselam’dan başka alanların kafir olduğuna açıkça delalet eder.Çünkü buyuruyor ki: “Kafir olanların yüzü” Bu konuda bu kadar söz yeterlidir.

Beş: Bu isimi Hz.Ali aleyhisselam’dan başka kullananların hasta olduğudur: Bu konuda İbni Şehr âşub, “Menakıb-ı Âl-i Ebi Tâlib” adlı kitabında şöyle nakleder: “Adamın biri İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’a Emirülmüminin deyince şöyle buyurdu: Sus!Kendisinin bu isimle anılmasına razı olanlarda Ebu Cehil hastalığı (7) vardır.”(8)

Hadislerde buyurulan Hz.Ali’den başka kendisine Emirülmüminin adını alan bu yalancı,iftiracı ve kafirlerin üzerine Allah’ın,meleklerinin ve bütün insanların laneti olsun.

(1) Mübarek “Hûd” suresi 86. ayeti şerife.

(2) Usul ü Kâfi c1 sf 411 ve 412, 2.hadisi şerif.

(3) Mübarek “Mülk” suresi 27. ayeti şerife.

(4) Maksat bu ümmette fitne tohumları ekenlerdir.

(5) Mübarek “Mülk” suresi 27. ayeti şerife.

(6) Bihar ul Envar c 37 sf 302,23.hadisi şerif.

(7) Ebu Cehil’in hastalığı arap kabileleri arasında meşhur bir atasözüdür.Bkz.Cumhuret ul Emsâl (Ebu Hilal el Askeri) c1 sf 355, 757.atasözü.Mecme’ul Emsâl (Meydani) c1 sf 261 ve 262, “El Musteqsâ” (Zamahşeri) v.s....

(8) “Kenz ul Fevâid” adlı kitapta mevcut “El Beyan” adlı risaleden sf 112.

-454-


ÜÇÜNCÜ İNCİ:

Bu ismi Ehli Beyt imamlarının alması konusu:

Az önce de okuduğumuz gibi İmam Caferi Sâdık aleyhisselam Emirülmüminin isminin Hz.Ali aleyhisselam’dan başkası hakkında kullanılmasına müsade etmemişti.Rivayetlerin de açıkladığı gibi hatta İmamı Zaman aleyhisselam hakkında dahi Emirülmüminin değil de Beqiyyetullah olarak anılmasının daha doğru olduğunu buyurmuştu.

Ama bu, Emirülmüminin isminin mana yönünden diğer imamlarımızı kapsamaz manasına gelmez.Aksine Hz.Ali aleyhisselam için geçerli olan bütün manevi makamlar ve velayet makamı diğer imamlarımız için de geçerlidir.

-Allah’ın selamı onlara olsun-.Bu yüzden Allame Kerâcikî r.a. “El Beyan An Cümeli İtikad-i Ehlil İman- adlı kitabında şöyle buyurmaktadır:

“Ve inanılır ki imamların en üstünü Hz.Emirülmüminin Ali bin Ebu Tâlib aleyhisselam’dır.Ondan gayrısına Emirülmüminin demek caiz değildir. Diğer imamlara hakikatte Emirülmüminin olsalar dahi ; eimme, halife, vasi,hüccet,v.s. denir.

İmamlar bu ismin anlamını kendilerine yasaklamamışlar,sadece lafzın kullanılmasını yasaklamışlardır.Bu da Emirülmüminin aleyhisselam’ın azametine saygıdan dolayıdır.....”

Hatta bizler de imamlarımıza Camiet ul Kebire adlı ziyarette şöyle hitap ederiz:

“Sizinleyim sizinle,başkalarıyla değil.Sizlere iman etmişim.Birincinizi neyle kabul ettimse sonuncunuzu da aynı velayetle kabul ettim.Sizin düşmanlarınızdan Allah azze ve celle’ye beraat ettim,ve cibt ile tağuttan...”(1)

İmamlarımızı bir başka Camia ziyaretinde şöyle anıyoruz;

“Selam olsun sizlere ey müminlerin imamları ve takvalıların önderleri ve sıddıkların ileri gelenleri ve salihlerin emîrleri ve iyi insanların rehberleri ve hidayet arayanların bayrakları ve ariflerin nurları ve peygamberlerin varisleri ve vasilerin

(1) Mefatih ul Cinan sf 548.

-169-

seçkinleri ve takvalıların güneşleri ve halifelerin ayları ve Rahman’ın kulları ve Kur’an’ın şerikleri ve imanın yolları ve hakikatlerin madenleri ve insanların şefaatçileri.....”(1)

Bu ve benzeri sıfatlar camia ve diğer ziyaretlerde imamlarımıza aynı şekilde hitap etmektedir.Hakikat aleminde aralarında hiçbir fark yoktur.Çünkü nurları aynı nurdur.

Aralarında dünyevi makamlarda farklar vardır ve bu da ilahi isimlerin her birinin farklı şekillerde tecelli etmesinden kaynaklanmaktadır ve bunların tümü beşeri ve nispidir.

Bakın Şeyh Müfid r.a. “El İhticac” adlı kitabında nasıl buyurmaktadır:

“Sâm ailesinin kölesi Ebu Sabah diyor ki; Ben ve Ebul Meğra ,İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’ın yanında idik.Bir Irak’lı meclise girerek İmam’a şöyle hitap etti;

Allah’ın selam ve rahmeti sana olsun ey Emirelmüminin! İmam Caferi Sâdık aleyhisselam da buyurdu ki: Allah’ın selam,rahmet ve bereketi sana olsun.Sonra onu çağırarak yanına oturttu.

Ben de Ebu Meğra’ya dönerek dedim ki: Bu isimle Hz.Ali aleyhisselam’dan başkasına selam verildiğini hiç duymamıştım.

İmam Caferi Sâdık aleyhisselam bana doğru dönerek buyurdu ki: Ey Ebu Sabah!Bir kul,birincimizde olan makamların sonuncumuzda da varolduğunu anlamadıkça imanın hakikatına varamaz.”(2)

Şeyh Meclisî r.a. bu hadise şöyle açıklık getirmiştir;

“.....İhtimalen imam aleyhisselam, bu ismin anlamının diğer imamlar için de geçerli olduğunu bilmeyenlere yönelik buyurmuştur.Şüphesiz müminlerin emirliği diğer imamlar için de geçerlidir.Yasak olan,bu ismin

-maslahattan dolayı- kullanılmasıdır.Engellemeler de hep maslahattan dolayı olabilir.Yine de Allah bilir.”(3)

Sözün özeti şu ki bu ismi şerif; mana,amel ve vazife yönünden imamlar için de sabittir.Yalnız imamlar bu ismin lafzının diğer imamlar için kullanılmasını yasaklamıştır.Bu yüzden Muhaddis Mâzenderâni r.a. “Menakıb” adlı kitabında şöyle

(1) Mefatih ul Cinan sf 577.

(2) El İhtisas sf 267 ve 268.

(3) Bihar ul Envar c 37 sf 332.

-345-

buyurmaktadır: “Ve bu lafzın diğer imamlar için kullanılmasını şia alimleri câiz bilmemektedir.”(1)

İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’ın az önceki rivayette buyurduğu “Bir kul,birincimizde olan makamların sonuncumuzda da varolduğunu anlamadıkça imanın hakikatına varamaz.” cümlesi müminlerin emîri isminin anlamının diğer imamlar için de geçerli olduğunu açıklamak içindir.

DÖRDÜNCÜ İNCİ:

Bu ismin anlamının kısaca açıklaması;

*EMİRÜLMÜMİNİN*

Enes bin Malik’in,İbni Abbas’tan rivayet ettiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem bu ismi şerifin anlamını çok güzel beyan etmiştir.Yüce peygamberimiz, vasisi Emirülmüminin’e şöyle hitap etmektedir-Allah’ın selamı o ikisine ve evlatlarına olsun-;

“...Ve sen ey Ali!Göktekilerin emîrisin ve yerdekilerin emîrisin,geçmiş insanların emîrisin ve gelecektekilerin emîrisin, senden önce ve senden sonra emir yoktur,bu ismi Allah azze ve celle’nin izin verdiğinin dışındakilerin kullanması câiz değildir.”(2)

O hazretin emîrliği hakkındaki misak genelde bütün varlıklardan,özelde de bütün peygamberler ve vasilerinden alınmıştır.Bu kitabın önceki kısımlarında bu konudaki rivayetleri nakletmiştik.

Yüce Allah bu emîrliğin ahdini arşın üzerinde onaylatmış ve ona yüce bir mülk vermiştir.Bu konuya şu ayeti şerife işaret buyurur: “Yoksa halk onlara verdiğimiz bu yüce mülkden dolayı kıskanıyorlar mı?Biz Âl-i İbrahim’e de kitab ve hikmeti ve onlara yüce bir mülkü vermişiz.”(3)

Bureyd el İcli r.a. İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a “ve onlara yüce bir mülkü vermişiz.” ayetini sorduğunda buyurdu ki: “Yüce mülk şu ki Allah onların içinden öyle imamlar karar kılmıştır ki onlara itaat eden Allah’a itaat

etmiş ve onlara isyan eden Allah’a isyan etmiştir.İşte bu,yüce

(1) Menakıb c3 sf 55.

(2) Te’vil ul Âyat iz Zâhire fi Fezail-il İtret it Tâhire c1 sf 185 ve 186 .31.hadisi şeriften.

(3) Mübarek “Nisâ” suresi 54.ayeti şerife.

-567-

mülktür.”(1)

Konunun başında da dediğimiz gibi emîr; kendisinden emir ve yasakların çıktığı şahıstır.Bu rivayette emirin manası açıkça sana ayan olmuştur.İmam aleyhisselam’dan çıkan emir ve nehiyler Allah’ın emri ve nehyidir.

Çünkü o hazretin emirlerine sarılmak Allah’ın emirlerine sarılmaktır.Aynı şekilde o hazretin yasakladığı şeylerden kaçınmak da Allah’ın yasaklarından kaçınmaktır. İşte bu özetle Hz.Ali aleyhisselam’ın emîrliğinin manasıdır.

Yalnız buradaki “müminlerin” emirliği ile özel bir konum ifade edilmekte olup sözümü bununla bitireceğim;

Bir: Lügat açıklamasında da belirttiğimiz gibi emirlik velayet manasında olup burada müminler üzerindeki velayet kastedilmiştir.Müminler ister insanlardan, ister cinlerden isterse diğer varlıklardan olsun iman vasfı kimi kapsarsa Hz.Ali onun emiridir.

“Emirülmüminin” ismi “Veliyyullah” ile birlikte anıldığında ise müminlere özel velayet ile birlikte genel velayet de ifade edilmektedir. Manalar iki kez tekrarlanmasın diye bazen de bu ikisi birlikte zikredilmektedir.

İki: Özellikle müminlerin emiri denilmesi müminleri üstün kılmaktan ve onlara şeref vermekten dolayıdır.Çünkü Hz.Ali aleyhisselam’ın emirliği onlara mahsustur.Bu anlamda birçok hadisler nakledilmiştir.O hazret için ahit, kâinatın bütün yüce ve alçak derecelerinde alınan bir ahittir.

Üç; Belki de bu anlatacağım konu bu makam için daha uygundur ve ikinci şıkkı tamamlayacaktır.O da şu ki; Müminler Hz.Ali aleyhisselam’ın velayetinin nüfuzu için daha olgundurlar.

Çünkü genel manada bütün varlıklar Hz.Ali aleyhisselam’ın batınî ve tekvîni velayetini kabul etmişlerdir ve o,alemin bütün zerrelerine hakimdir.Hz.Ali aleyhisselam’ın bâtıni ve tekvini veya yaratılış velayetine kâinatın bütün zerreleri boyun eğmiştir. Mümin olsun veya olmasın bütün varlıklar onun bâtıni velayeti altındadır.

Çünkü Hz.Ali aleyhisselam’ın velayeti ilahi velayetin bir gölgesidir. Ama müminlerin diğerlerinden farkı şu ki; batıni velayetin yanında zâhirî velayeti de kabullenirler.Onu sevdiklerinden dolayı

(1) Usul-ü Kâfi c1 sf 206,5.hadisi şeriften.

-234-

emirlerini yerine getirir ve ona boyun eğerler.İşte bu müminleri başkalarından ayıran iman demektir.Demek ki iman ehli onun zahiri ve bâtıni velayetine boyun eğenler demektir.Ama başkaları batıni velayetini kabul ettikleri gibi zahiri velayetini kabul etmezler.

Öyleyse müminler daha üstün ve kutsal velayet sahasında daha yüce mertebededirler.

Dört: İman ehli önce peygamberler ve vasilerdir.Onlar kelimenin tam anlamıyla müminlerin en üstünüdürler.Hakiki manada mümin de onlardır.O hazretin velayeti en üstün müminler için geçerli ise demek ki derecesi daha düşük olan müminler için velayetin nüfuzu daha evladır.Onun velayeti herkesi kapsar.Bu da onun üstünlüğüne delalet eder.

*** *** ***


DÖRT: VELAYET “VELİYYULLAH”

Velayet veya vilayet lügat kitaplarında özetle şu manalara gelmektedir:

a. Muhabbet.

b. Nusret (Yardım)

c. Yakın,yakınlık.

d. Emîrlik,hükûmet.

e. Velilik,saltanat.

f. Rabblik.

g. Yüce mertebe.

Bütün bu manaların hepsi Hz.Ali aleyhisselam için sabittir.O Allah’ı çok sevdiğinden Allah da onu sevmiştir.O Allah’a yardım ettiği için Allah da nusret makamını O’na vermiştir.O Allah’a çok yakın olduğu için O’na yakınlık Allah’a yaklaşmaktır.

Hâkeza emîrliği,saltanatı ve veliliği de Allah’ın O’na bahşettiği makamlardır.Tüm bunlara yüce makam sahibi olmak hatta rabb’lik makamı da eklenebilir.Yalnız bu rabb’lik makamı Allah’ın sıfatı olan rabb’lik manasında değildir.

Bu konuda Hz.Ali aleyhisselam şöyle buyurmaktadır; “Bizi rabb edinmeyin de faziletlerimiz hakkında istediğinizi söyleyin...”(1) Aksine imamlar için kullanılan rabb’ın manası ; aşiretin rabbi,ailenin rabbi (reis) şehirin rabbi manasındadır. Bu konuda alimlerimizden S.Şerefüddin Necefi r.a. şu rivayeti

(1) Bihar ul Envar c 26 sf 2,1.hadisi şeriften.

-456-

nakleder; “İbni Salebi diyor ki; Ebu Zerr’e dediler ki;Vasiyet et.Dedi ki:Vasiyet ettim! Dediler ki ;Kime? Dedi ki;Emirülmüminin aleyhisselam’a ! Dediler ki; Osman’a mı?Dedi ki ; Hayır!

Gerçek Emirülmüminin olan Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’a!O bu yeryüzünün rabbidir.Bu ümmetin rabbidir.O’nu kaybederseniz yeryüzünü ve üzerinde olan herşeyi inkâr edersiniz.”(1)

“Nur us Saqeleyn” isimli tefsirin yazarı Şeyh Abdu Ali bin Cum’et ul Erûsi r.a. “Ve yeryüzü, rabbinin nuru ile aydınlandı.”(2) ayetinin tefsirinde şu rivayeti naklediyor;

“Mufazzal bin Ömer diyor ki ;İmam Caferi Sâdık aleyhisselam “Ve yeryüzü rabbinin nuru ile aydınlandı.”ayeti hakkında buyurdu ki; Yeryüzünün rabbi,yani yeryüzünün imamıdır.

Dedim ki: Peki eğer O(3)zuhur ederse ne olacak?

Buyurdu ki; O zaman halk güneşin ve ayın ışığına ihtiyaç duymayacak ve imamın nuru ile yetinecekler ve o nurdan faydalanacaklar.”(4)

Aynı manayı Şeyh Müfid r.a.’in,Mufazzal bin Ömer’den naklettiği şu rivayette görüyoruz; “İmam Câferi Sâdık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum;

Bizim Kâim’imiz kıyam ettiği zaman yeryüzü rabbinin nuru ile aydınlanacak ve kullar güneşin ışığına ihtiyaç duymayacak ve karanlıklar yok olacak......”(5)

Sonra şunu da bilesin ki ey muhip!Bu velayetin dereceleri ve çeşitleri vardır. Teşrii (kanunun ilanı) velayeti çeşitli dereceleri ile ve tekvini (yaratılış ve doğada tasarruf) velayeti ve çeşitli dereceleri ile imamların hadislerinde gözler önündedir.

Bütün bu faziletler ve velayetler Allah’ın lütfu ile Hz.Ali aleyhisselam’da sabittir. Hasaneyn’in babasının nuru hakkı için Allah eğer lütfederse Ehli Beyt muhiplerinin kalbini ferahlatmak için bu konuda biraz tafsilatlı olarak bir kitap

yazacağım. Burada teşrii velayetten ziyade onların külli

(1) Te’vil ul Âyat iz Zahire fi Fezail-i İtret itTâhire c1sf 182,24.hadisi şerif.

(2) Mübarek “Zümer” suresi 69.ayeti şerife.

(3) “O” zamiri zamanımızın imamı aleyhisselam hakkındadır.

(4) Nur us Seqaleyn c4 sf 503 ve 504,121.hadisi şerif.

(5) El İrşâd sf 363.

-654-
velayetinin bir dalı olan tekvini velayetten biraz bahsedeceğim.Bakınız bu konuda büyük fakihlerimizden Mirza Muhammed Taki el İsfahâni “Velayet ul Evliya” adlı eserinde ne buyurmaktadır; “Onların üçüncü velayetleri ise tekvini velayettir.Yani kainattaki Allah’tan gayrı bütün varlıkların o hazretlerin iradesi ve emri altında olmasıdır.

Böylece bütün kâinat Allah’ın emriyle onların itaatında ve ihtiyarındadır.Hz.İmam-ı Zaman aleyhisselam’ın ziyaretinde de şu cümle geçer; “Hiç bir şey yoktur ki sebebi ve vesilesi siz olmayasınız.”(1)Çünkü o hazretler Allah azze ve celle’nin isimlerinin tecellisidir.

Böylece onların fiilleri Allah’ın fiili ve onların sözleri de Allah’ın sözüdür.Velayetin bu çeşidi de sadece onlara mahsustur.Ve bu onların nurâni zatının ve mukaddes varlıklarının bir gereğidir ve hiç kimse bu makama ulaşamaz...............”(2)

Şimdi de bu konuda zamanın en büyük ârifi ve eşsiz Ehli Beyt dostu Seyyid Ruhullah el Humeyni r.a. nin “İslam Fıkhında Devlet” adlı kitabına göz atalım.Buyuruyor ki: “...İmamlar aleyhimusselam’ın öyle övülmüş bir makamı ve yüce derecesi ve tekvîni halifeliği vardır ki kâinatın bütün zerreleri o velayetin karşısında boyun eğmiştir.

Mezhebimizin zaruri inancına göre imamlarımızın makamına hiçbir mukarreb melek ve hiçbir peygamber ve resul ulaşamaz.Rivayet ve hadislerimize göre yüce Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ve imamlarımız bu alem yaratılmadan önce nurlar halinde Allah’ın arşında idiler. Onlara öyle yüce makam ve derece verdi ki Onu Allah’tan başka kimse bilemez.

Cebrâil de –miraç hadisinde olduğu gibi- dedi ki: Eğer biraz daha yaklaşırsam yanarım.

Yine o hazretler buyuruyorlar ki; Bizim Allah ile öyle hâllerimiz vardır ki ne bir mukarreb melek ne de mürsel bir peygamber bile ona ulaşamaz.Bu ve benzeri makamların tümü Hz. Fatıma aleyhesselam’ın da makamıdır...”(3)

Bu açıklamaların hiç birinde tuhaflık yoktur.İnsaflıca ve

(1) Bihar ul Envar c 102 sf 93. “Nudbe ziyareti adıyla meşhurdur.”

(2) Velayet ul Evliya sf 65 ve 66.

(3) El Hükûmet ul İslamiyye, sf 63.

-765-

şâibesiz olarak şu hadisi kudsîye bakalım: “Kulum eğer bana itaat edersen seni kendim gibi karar kılacağım.Ben hayyım,ölmem.Seni de ölmeyen hayy olarak karar kılacağım.

Ben muhtac olmayan ganiyim.Seni de muhtaç olmayan gani olarak karar kılacağım.Ben ne zaman istesem olur,seni de öyle karar kılıyorum ki ne zaman istersen,istediğin olsun.”(1)

Bu ve benzeri öğretiler masumi rivayetlerde fazlasıyla mevcuttur.Meltem rüzgarından daha yumuşak nefesi ile “Misbah ul Hidaye” adlı ölümsüz eserinde zamanın arifi İmam el Humeyni r.a.

muazzam alevi velayetin sırlarından birin şöyle açıklıyor; “...Açıkladığımız ve öğretiğimiz şekilde muvahhidlerin mevlası ve ariflerin rehberi ,müminlerin emîri Hz.Ali’nin -Allah’ın selamı O’na ve evlatlarına olsun- şu sözünün manasını anlamış olmalısın; “Bütün peygamberlerle birlikteydim bâtınen, Resulullah ile birlikteydim zâhiren.” Hz.Ali aleyhisselam kayıtsız ve kullî velayetin sahibidir.

Velayet hilâfetin bâtınıdır.Mutlak velayet ise zâhiri hilafetin bâtını ve içyüzüdür.Hz.Ali aleyhisselam kulli velayet makamı sayesinde bütün nefisler üzerine hakimdir.Bütün herşey ile birliktedir.

Öyle bir birliktelik ki varlık onunla ayakta durmaktadır ve bu birliktelik ilahi birlikteliğin bir gölgesidir.İlahi ve hakk birlikteliktir.Ancak bu velayet peygamberlerde daha etkili olduğu için özellikle onların adını getirmiştir.”(2)

Merhum Şeyhimiz Muhammed Hüseyn el İsfahâni r.a. bunun gibi manaları ne güzel söylemiş;

Eğer perdelerin yırtılsa görülmez

Senden gayrı bir mihver ne de merkez.

Bu devranın rabbine andolsun ki

Üstünsün,hiçbir şey sana benzemez.(1)

Vasilerin efendisi aleyhisselama yazdığı kasidede ise şöyle der:

Gaybın ve hazırın merkezidir O,

Varlık aleminin kutbudur O,

Kamil akıl ve nefislerin babası,

Benzeri olmayan mesel-i â’lâdır O.

(1) Meşariq ul Envar sf 69.

(2) Misbah ul Hidâye ilel Hilafeti vel Velaye sf 142.

-654-

Şüphesiz Tevhidin Kabesidir O,

Muvahhid bütün ariflerin kıblesidir O,

O’nun mukaddes rûhu içindir,

Tekvin ve teşri velayet sahibidir O.

Menzilet hadisi yetmez mi O’na,

O makam dahi asla ulaşmaz O’na.(1)

Şimdi Hz.Ali sevgisi ile dolu olan pak kalbinin kulaklarını yine bu asrın büyük ârifi ve bu diyarın Ehli Beyt aşığı Seyyid Ruhullah el Humeyni r.a.’nin Muhammedi ve Alevi velayet hakkında buyurduğu şu sözlere yönlendir; “Muhammedi ve Alevi velayet ,ilahi gökyüzü ile bu yeryüzü arasındaki sağlam ipdir.

Bu velayet ,vahidiyyet göğünden uzanmış ve -bu velayet ile ilahi velayetin ufuku aynı olup-gök ile yeri birbirine bağlayan çözülmez bir bağ oluşmuştur . Allah;Muhammedi ve Alevi velayet ile açar ve onunla mühürü vurur. İşte bu hakikat-ı Muhammediyye ve Aleviyye’dir.

-Allah’ın selamı o ikisine olsun- Ve bu ,Allah’ın bütün varlıkların özündeki halifesidir ve kayıtsız vahidiyyet makamıdır,karanlık yeryüzünü nurlandıran ilahi nurun uzantısıdır ve Allah’ın mukaddes feyzini ve bereketini varlıklara ulaştırandır,

akıp giden hayat suyudur; “Ve biz her şeye sudan hayat verdik.”(3)Doğa aleminin ve necis olan hiçbir karanlığın ve zulmetin kirletemediği tahur ve pak sudur, göklerin ve yerin nurudur ; “Allah göklerin ve yerin nurudur.”(4)

Bu velayetin ilahiyyet makamı vardır: “Ve O gökte de ilahtır yerde de ilahtır.”(5) Allah’ın yarattığı ilk akıldır.Gök ile göktür ,yer ile yerdir.Herşeyin üzerindeki mutlak hâkimdir; “Bütün canlıların alnından tutan hep O’dur.”(6) Rahmâni nefes de O’dur; “O’na kendi ruhumdan

(1) El Envar ul Kudsiyye sf 48. “Hz.İmam Hüseyin aleyhisselam hakkındaki kasideden.”

(2) El Envar ul Kudsiyye sf 48. “Hz.İmam Ali aleyhisselam hakkındaki kasideden.”

(3) Mübarek “Enbiya “suresi 30.ayeti şerife.

(4) Mübarek “Nur” suresi 35. ayeti şerife.

(5) Mübarek “Zuhruf” suresi 84. ayeti şerife.

(6) Mübarek “Hud” suresi 56. ayeti şerife.

-175-

üfledim.”(1)Açık bereket ve feyz,kayıtsız varlık,miraçtaki iki yay makamı ve daha yakın makam,yüce ufuk,akıp giden tecelli,parlayıp yayılan nur,dizilmiş yazı, mezkur kelam,satır haline gelmiş kitap,varlığa hitap edilen “Kun” (Ol) kelimesi ve Allah’ın baki vechi hep O’dur:

“Herşey fani olacak ve sadece rabbinin celal ve ikram sahibi vechi bâki kalacaktır.”(2) Bunun gibi birçok işaret ve lakaplar hep Muhammedi ve Alevi velayette vardır. “Kelimelerimiz farklı senin güzelliğin ise tektir...”(3)

İyice tefekkür et ve bu yüce makalelerin hakkında iyi düşün.Bu nurani ve yüce cümlelerin yanında benim de birşeyler söylememi bekleme! Toprak kim,parlayan güneş kim değil mi?

Yalnız sözün sonu olarak bir konuyu hatırlatayım.Çünkü her sözü bir yerde bitirmek gerek.Bütün bu makamlar ve velayetler mukaddes Alevi nurun ilahi nurda eriyip bütünleşmesinden kaynaklanmıştır.

İbadette,huzûda,kahır ve galebede Allah eri olmuştur. Bu konuda Hz.Ali aleyhisselam’dan şöyle rivayet ederler; Bir bedevi ,Hz.Ali aleyhisselam’ın yanına gelerek şöyle sordu:Bu yüce makamlara nasıl ulaştın?Buyurdu ki: Oturdum kalbimin kapısına!Allah’tan başkasının içeri girmesine izin vermedim.”(4)

Ali vasidir,Ali takidir, Ali paktır,razîdir,imândır,

Ali gemidir,Ali emindir, İlim dolu yiğit ve kahramandır.

Ali ayırandır, Ali kelîmdir, Ali alimdir,hidayettir,hedeftir.

Ali vezirdir Ali sefirdir, Ali müminler için bir emîrdir

Ali kurtuluştur,felahtır, Ali parladığı zaman sabahtır.

Ali cemaldir,Ali kemaldir, Ali doğduğu zaman bir hilaldir.(5)

*** *** ***

(1) Mübarek “Hicr” suresi 29, ve mübarek “Sâd” suresi 72. ayeti şerifeler.

(2) Mübarek “Rahman” suresi 26 ve 27. ayeti şerifeler.

(3) Seher duasının şerhi sf 110 ve 111.

(4) Resâil ul İ’tiqadiyye” (Muhakkık Hâcevi) r.a. c2 sf 107.

(5) Menakıb-ı Mazenderâni r.a. c3 sf 294.

-176-


İKİNCİ MAKAM

*ALİYYEN VELİYYULLAH’IN* *GENEL MANASI*

Az önce Eşhedu enne Aliyyen Emirülmüminine Veliyyullah’ın kelimelerinin manası ile ilgili birinci makam bitti.İşte bu üçüncü şehadetin genel ve kısa bir manasını Allah’ın izniyle bu makamda açıklamaya çalışacağım.

Bu bölümde konumuz büyük arif İmam el Humeyni -Allah onun ruhuni kudsi karar kılsın- mübarek sözünün özellikle şu bölümünün tefsiridir: “...Aynı şekilde Aliyyen Veliyyullah ,Lailahe illallah ve Muhammeden Resulullah cümlelerini de içerir....”(1)

Önce iki önsöz:

BİRİNCİ ÖNSÖZ

ALİYYEN VELİYYULLAH’IN *TEVHİDİN MANASINI İÇERMESİ*

Bu konuyla ilgili olarak aklı selim sahiplerine masumların işaretlerinden birkaç tanesini nakledeceğim;

Bir: “Murtaza şiilerine Mustafa’nın müjdeleri”-Allah’ın selamı o ikisine olsun- adlı kitapta imamımız Musa el Kâzım aleyhisselam babasından , o da babasından o da Cabir bin Abdullah’dan rivayet ederler ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu:

“Lailahe illallah sözünün ümmetime getireceği bereketi Ali sevgisinden de ümid ediyorum.”(2)

İyi bak ey aziz! Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem dünya hayatında ümmeti için olgunluk ve ilerleme,ahiret hayatı için de kurtuluş ve felah ümid ediyor ve bunun vasilerin efendisi aleyhisselam sevgisi

ve O’nun asla çözülmeyen sağlam ipi ile gerçekleşeceğini buyuruyor.Aynen ümmetinin hakk tevhid inancına inanmasında olduğu gibi.Bu inancın şiarı ise bildiğimiz gibi “Lailahe illallah”dır.

Bütün şaibe ve eksikliklerden münezzeh ve masum olan

(1) Namazın Manevi Âdabı sf 265.

(2) Beşaret ul Mustafa liŞietil Murtezâ sf 145, Bihar ul Envar c39 sf 249,11.hadisi şeriften

-177-

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem eğer Aliyyen Veliyyullah’tan tıpkı Lailahe illallah’tan beklediğini bekliyorsa bu, iki cümlenin birbirini içermesinden kaynaklanmaktadır.

Tevhide şehadet etmek,velayete şehadet etmeyi içerir. Velayete şehadet etmek de tevhide şehadet etmeyi içerir.Ümid ettiği şeyi iki taraftan da eşit olarak bekliyorsa,demek ki hakiki manada ve gerçekte ikisi de aynı şeydir.Masumlar aleyhimusselam’ın rivayetlerine dikkatle bakıp bu diyarda gezenler iyi bilirler ki; İman hakiki anlamda ve tam olarak Tevhid,nübüvvet ve imamet üzerine kurulmuştur.

Bu yüzden tevhidin şartı velayettir,velayetin şartı da tevhiddir.Bu bir kısır döngü değildir.Hakikatı gizlemek asla mümkün değildir ki,-tıptı güneşin balçıkla sıvanamayacağı gibi- Ehli Beyt’in Kur’an tefsirlerinde veya çeşitli ilahi maarifi açıkladıklarında şunu öğreniyoruz; Hakiki muvahhid ve tevhid ehli, Hz.Ali aleyhisselam’ın velayetini hakiki manada kabul edenlerdir.

Hz.Ali aleyhisselam’ın hakiki velayet ehli de hakiki tevhid ehlidirler.Bu iki hakikat asla birbirinden ayrılmazlar:Tevhid ve velayet.Muvahhidin tevhidi,velayet olmadıkça asla muvahhid olamaz.Aynı şekilde velayet ehli de tevhid ehli olmadıkça velayet ehli olamaz.İşte şimdi ikinci işarette bu anlam sana daha açık bir şekilde anlatılacaktır ey aziz!

İki: “Ebu Halid diyor ki;İmam Caferi Sâdık aleyhisselam babasından nakleder ki şöyle buyurdu;Kıyamet günü geldiği zaman Allah,baştan sona bütün insanları bir sırada toplayacak ve Hz.Ali aleyhisselam’ın velayetine ikrar edenler dışında herkesten Lailahe illallah sözünü çıkarıp atacaktır.

Bu da Allah’ın şu ayetinde geçer: “Ruh ve melekler sıra halinde dizilip kıyam edecek ve o gün Rahman’ın izin verdiği doğru konuşanlar dışında hiçbirisi konuşamayacaktır.(1)”

(2)Lailahe illallah sözünün çıkarılması uhrevi bir ceza değildir.Bu ve diğer rivayetlerden anlaşılan o ki bu iş hesap gününden önce gerçekleşmiştir.Kıyamet gününde insanlar dünyadaki hakikatleri üzerine haşrolunmaktadır.Dünyadaki iddialar yüzeysel ve gerçek dışı

(1) Mübarek “Nebe’”suresi 38.ayeti şerife.

(2) El Burhan tefsiri c4 sf 422,4.hadisi şerif.

-323-

ve hakikatı olmayan yalan iddialardır.Bu söz gerçekte dünya hayatında da onlar için geçerli değildir.Onlar ne zaman dünyevi hayatta tevhid ehli oldular ki velayete ikrar etmemiş olsunlar.Dünya hayatında dahi hakiki anlamda tevhide asla inanmamışlardır.

Onların en fazla sahip oldukları şey dille gerçekleştirilen kuru sözden ibarettir.Onlardan çıkarılıp atılan da bu kuru sözleridir ,tevhidin hakikatı değil.Çünkü onlür tevhidin bu kutsal ipine asla sarılmamıştır.

Farz olan şu ki insanlar Allah’a sımsıkı sarılmak zorundadır başkasına değil.Allah’a sarılmak ise ancak O’nun ipine sarılmak ile gerçekleşir; “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın.”(1)Allah’ın ipi ise Hz.Ali aleyhisselam’dan başkası değildir.Bu konuda bütün müslümanların naklettikleri rivayetler ittifak içindedir.

Ehli Sünnet’in büyük alimlerinden Hakim el Hasekâni “Şevahid ut Tenzil” adlı kitabında İmamımız Muhammed Bâkır aleyhisselam’dan şöyle rivayet eder: “ “Ruh ve melekler sıra halinde dizilip kıyam edecek ve o gün Rahman’ın izin verdiği doğru konuşanlar dışında hiçbirisi konuşamayacaktır.

” ayeti hakkında Ebu Câfer dedi ki; Kıyamet günü geldiği zaman Hz.Ali aleyhisselam’ın velayetine ikrar edenler dışında herkesin kalbinden Lailahe illallah sözünü çıkarıp alacaktır.

İşte bu Allah’ın şu buyruğudur: “Rahman’ın izin verdiği dışında...” Yani Ali aleyhisselam’ın velayet ehli.İşte sadece onlara Lailahe illallah için izin verilmiştir.”(2)

Yine aynı Şevahid kitabının aynı sayfasında şöyle rivayet eder; Ebu Hamza el Somâli dedi ki:Muhammed bin Ali’nin yanına giderek şöyle arzettim; Bana faydalı olacak bir hadis buyurur musunuz?

Buyurdu ki: Ey Ebu Hamza!Çekinenler dışında herkes cennete girecektir.

Dedim ki:Cennete girmeye çekinenler olur mu hiç?Buyurdu ki:Evet!Lailahe illallah ve Muhammedün Resulullah demeyenler.

Dedim ki: Eğer öyleyse ben neden Kaderiler ,Emeviler ve

(1) Mübarek “Âl-i İmran” suresi 103. ayeti şerife.

(2) Şevahid ut Tenzil c2 sf 321.

-564-

diğer mezheplerden olanları “Lailahe illallah ve Muhammedün Resulullah” demelerine rağmen reddettim.?Buyurdu ki: Öyle değil,öyle değil.Kıyamet günü geldiğinde Allah onlardan bu sözü çıkaracaktır.

Kıyamet günü Lailahe illallah’ı sadece biz ve şiilerimiz söyleyecek.Geri kalanlar bundan uzaktır.Allah’ın şu buyruğunu duymadın mı; “Ruh ve melekler sıra halinde dizilip kıyam edecek ve o gün Rahman’ın izin verdiği doğru konuşanlar dışında hiçbirisi konuşamayacaktır.” Yani Lailahe illallah ve Muhammedün Resulullah diyenler dışında.”(1)

Rivayetin sonuna iyice dikkat et ey muhip! “Yani Lailahe illallah ve Muhammedün Resulullah diyenler dışında.” Dikkat edersen imam aleyhisselam Ümeyye oğullarını ,Kaderileri,Murcie’yi v.s...

gibi Ehli Beyt’e muhalif olanları Lailahe illallah,Muhammeden Resulullah diyenlerden saymıyor.Halbuki onlar da dilleriyle minberlerde ve minarelerde, mescidlerinde ve evlerinde bu iki cümleyi söylüyorlar.Ama kıyamet gününde kalplere ve tevhidin hakikatına bakılacaktır.Dillerdeki kuru laklakaya değil.

Bu konuyu fazla uzatmak istemiyorum.Çünkü Ehli Beyt aleyhimusselam hazretlerinin rivayetlerinde bu konu apaçık ortadadır.Bu önsözü son olarak üçüncü bir maddede bitiriyorum.

Üç: Şeyh Saduk,Tevhid kitabında İshak bin Rahveyh’den rivayet eder ki ;

“İmam Rıza aleyhisselam Nişabur’a geldiğinde Me’mun’a doğru gitmek isterken hadis ehli toplanarak dediler ki;Ey Resulullah’ın oğlu!Giderken bizim faydalanabileceğimiz bir hadis buyurmaz mısın?Devenin üstündeki hevdeçte oturan imam başını çıkararak buyurdu ki:

Babam Musa bin Cafer’den duydum.O babası Cafer bin Muhammed’den,O babası Muhammed bin Ali’den,O babası Ali bin Hüseyn’den,O babası Hüseyin bin Ali’den,O babası Emirülmüminin Ali bin Ebu Talib’den,O Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den,O Cebrail’den duydu ki Allah azze ve celle şöyle buyurdu: Lailahe illallah benim kalemdir,her kim benim kaleme girerse kurtulur.

(1) A.g.e.

-654-

Kafile biraz ilerledikten sonra başını hevdeçten çıkararak bize şöyle nida etti: Şartları vardır ve ben onun şartlarındanım.”(1)

Silsilet uz Zehebiyye adıyla meşhur bu altın silsile hadisi şerifine iyice bakar mısın! İmam Rıza aleyhisselam’ın bu mübarek hadisinin sonuna iyice dikkat et; “Şartları vardır ve ben onun şartlarındanım.”

Şeyh Meclisî bu manada başka bir hadis rivayet etmektedir:

“Adamın biri İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’ın yanına gelerek Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den rivayet edilen şu hadisi sordu: “Her kim Lailahe illallah derse cennete girecek.”

İmam buyurdu ki: Hadis doğrudur.Adam arkasını dönerek gitti.Adam dışarı çıktıktan sonra geri dönmesini emretti.Tekrar geldiğinde imam buyurdu ki:Lailahe illallah’ın şartları vardır.Bilesin ki onun şartlarından birisi de benim.”(2)

Masum imamlarımız Lailahe illallah’ın kabul şartını özetle ihlas olarak nitelendirmişlerdir.Örneğin şu rivayete bir göz atalım :

Şeyh Saduk şöyle rivayet eder: “...Câbir der ki ; İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki;Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu;Sefâ ile Merve arasında Cebrail yanıma gelerek dedi ki:Ya Muhammed!Ümmetinin içinde ihlasla Lailahe illallah diyenlere ne mutlu!”(3)

Yine İmamımız Rıza aleyhisselam babalarından ,onlar da Hz.Ali aleyhisselam’dan rivayet ederler ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu: “Lailahe illallah kelimesi Allah katında çok azametli ve kerametli bir sözdür.Her kim ihlasla söylerse cenneti hakeder....”(4)

Bu konudaki en açık ifade ikinci bir silsile hadisinde mevcuttur: “Ben Allah’ım!Benden başka ilah yoktur.Bana ibadet edin.Her kim Lailahe illallah sözünü ihlasla söylerse kaleme girer.Kim kaleme girerse azabımdan kurtulur.’’(5)

(1) Et Tevhid c3 sf 13,28.hadisi şerif.

(2) Bihar ul Envar c3 sf 13,28.hadisi şerif.

(3) Et Tevhid sf 21,11.hadisi şerif.

(4) Et Tevhid sf 23,18.hadisi şeriften.

(5) Et Tevhid sf 25,22.hadisi şerif.

-654-

Yine Şeyh Tusi’nin naklettiği bir başka rivayette İmamımız Rıza aleyhisselam’a şöyle sordular: “Ey Resulullah’ın oğlu! Allah’a ihlasla şehadet getirmek nedir?Buyurdu ki: Allah’a ve resulüne itaat etmek ve Ehli Beyt aleyhimusselam’ın velayeti.”(1)

Bu rivayeti onaylayan bir başka hadisi Meclisi r.a.,Şeyh Tûsi r.a.’in Emâli adlı kitabından nakleder: “İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’ın hizmetçisi Mut’ib, o hazretten,o da babalarından rivayet eder ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’e bir bedevi gelerek şöyle sordu:

Ey Resulullah! Cennetin bir bedeli var mıdır? Buyurdu ki:Evet!Nedir diye sorduğunda ise buyurdu ki: Lailahe illallah sözünü kulun ihlasla söylemesidir.Dedi ki:İhlasla nasıl denir? Buyurdu ki:

Lailahe illallah üzerine gönderildiğim haklara amel etmek ve Ehli Beyt’imin sevgisidir.Dedi ki: Anam ve babam sana feda olsun!Ehli Beyt’i sevmek Lailahe illallah’ın bir parçası ve hakkı mıdır?Buyurdu ki: Onları sevmek Lailahe illallah’ın yerine getirilmesi gereken en büyük hakkıdır.”(2)

İşte şimdi İmam Rıza aleyhisselam’ın “Ben onun şartlarındanım” sözünün manası anlaşıldı.

Hatta İmam Rıza aleyhisselam babalarından onlar Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den, “O Cebrail’den,O Mikail’den,O İsrafil’den,O Levh’den,O da Kalem’den rivayet ederler ki Allah azze ve celle şöyle buyurdu:Ali bin Ebu Tâlib’in velayeti benim kalemdir.Her kim benim kaleme girerse azabımdan kurtulur.”(3)

İşte şimdi Lailahe illallah ile Ali’nin velayeti –ki her ikisi de Allah’ın azabından korunmak için bir sağlam kaledir.- arasındaki manevi uyum anlaşılmış oldu.

Her ikisi de Allah’ın kalesi,her ikisi de içine sığınanlar için Allah’ın azabından korunma vesilesidir.Yani hakikaten boyun eğenler için.Sıdk-ı dilden gelen Tevhid ve velayetin yüce neticesi ve etkisi aynıdır yani azaptan kurtulmadır,Bütün bu sözlerden sonra Eban bin Tağlib’in şu rivayeti hiç de tuhaf

(1) Bihar ul Envar c3 sf 15,39.hadisi şeriften.

(2) Bihar ul Envar c3 sf 13,30.hadisi şerif.

(3) Uyûn-u Ahbar ir Riza aleyhisselam c2 sf 135,38.bab.

-432-

değildir: “İmam Caferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki: Ey Ebân! Kûfe şehrine gittiğinde şu hadisi herkese söyle;Her kim ihlasla şehadet getirirse cennet ona vacip olur.

Dedim ki: Her türlü fırkadan insanlar yanıma geliyorlar.Hepsine bu hadisi söyleyeyim mi?

Buyurdu ki: Evet ey Eban!Kıyamet günü geldiği zaman Allah baştan sona bütün insanları biraraya toplayacak ve velayeti kabul edenler dışında herkesten Lailahe illallah sözünü çıkarıp atacaktır.”(1)

Yine Ebân r.a. İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’dan şöyle rivayet eder: “Kıyamet günü bir münâdi şöyle nida edecek: Her kim Lailahe illallah’a şehadet ederse cennete girsin.

Dedim ki: Lailahe illallah’a şehadet getirmekle cennete gireceklerse öyleyse bu halk ne üzerine tartışıp birbirine hasım oluyor?

Buyurdu ki: Kıyamet günü geldiğinde Lailahe illallah’ı unutacaklar.”(2)

Onların bu unutmalarının nedeni tevhidlerinin dildeki gevelemekten başka birşey olmamasından ileri gelir.Onlar tevhidin özünden ve değerli meyvesinden değil sadece kabuğundan yararlanırlar.Onların bu durumu tıpkı şu Hüseyni ziyarettekiler gibidir: “...

Dünya onu kandırmış ve alçak birşeyler almış ve ahiretini eksik bir fiyata satmış ve heva ve hevesine bulaşmış ve seni ve senin peygamberini gazaplandırmış, zalim ve münafık kullarına itaat etmiş ve ateşi haketmiştir.....”(3)


FAİDE:

“Ali bin Ebu Talib’in velayeti benim kalemdir” hadisinin kaynakları:

Bu hadis bir çok kaynak kitabımızda mevcuttur:

1.Uyun ul Ahbâr Riza aleyhisselam “Şeyh Saduk r.a.”

2 Maanil Ahbâr.

3.Mecalis-i Saduk.

4.Câmi ul Ahbâr.

5.Bihar ul Envar.

(1) Bihar ul Envar c3 sf 12,25.hadisi şerif. “Mehâsin-i Berqi”den.

(2) Bihar ul Envar c3 sf 12,26.hadisi şerif.

(3) Mefatih ul Cinan sf 468. Hz.Hüseyin’in Erbain ziyaretinden.

-181-

6.Sefinet ul Bihar.

7.Avâlim ul Ulûm.

8.Müsned ul İmam ir Riza aleyhisselam.

Bunun gibi birçok kaynağımızda mevcuttur.Ehli Sünnet kaynaklarında ise ;

1. Şevâhid ut Tenzil “Hâkim el Hasekâni”

2. Tetimmet il Es’ile “Fazlullah bin Ebul Hayr” (İhqaq ul Hakk) c7 sf 123.

*** *** ***

-182-

ALİYYEN VELİYYULLAH VE *NÜBÜVVETİN MANASINI İÇERMESİ*

Bu konuda mübarek Mübahale ayetinden daha açık ve keskin bir delil ve hüccet bulamıyorum:

“...De ki gelin çağıralım evlatlarımızı ve evlatlarınızı,kadınlarımızı ve kadınlarınızı,nefislerimizi ve nefislerinizi...”(1)

Bunun için hadisçiler Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den şöyle rivayet ederler: “O hazretin yanında ashaptan bazıları hakkında soru sordular.Birisi ;Peki ya Ali? deyince buyurdu ki: Siz bana halkı sormuştunuz, kendi nefsimi değil.”(2)

Bütün şii ve sünni kaynakları şu hadisi rivayet eder ; “Ali bendendir,ben de Ali’denim”(3)Ve yine Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem Hz.Ali aleyhisselam’a şöyle hitap ediyor; “Sen benim için tıpkı bedenimdeki ruhum gibisin.”(4) Bu gibi manaları içeren hadislerin sayısı gerçekten çok fazladır.

Bunun nedeni de Hz.Ali aleyhisselam tıpkı Hafız Recep el Bursi r.a.’in “Meşarik ul Envar” kitabında velayetin,nübüvvet ile mühürlenmesi konusunda şöyle açıklanmıştır:

“...Çünkü Hz.Emirülmüminin aleyhisselam O’nun bayrağını her yerde taşımış ve büyük fedakarlıklar yapmıştır.Canını O’nun uğrunda feda etmiş ve O’nun cesedindeki ruhu olmuştur,

“sen benim iki kaburgamın arasındaki ruhumsun” ve O’nun ilminin emanet edildiği şahıs olmuştur, “Cebrail’in benim kalbime ilettiği her harfi,Ali’nin kalbine iletmem emrolundu.” Ve O’nun yardımcısıydı ve keskin kılıcıydı ve galip arslanıydı,

“Bana Hicaz’ın kahramanını çağırın.” “Benim yüzümdeki üzüntüleri gideren nerede” Hz.Ali şüphe dahi etsen O’nun damadı ve kardeşidir, “Senin bana olan menziletin Harun’un Musa’ya olan nispeti gibidir.” Mirasının ve soyunun sahibidir “Sen bendensin,ben de sendenim,senin etin benim etim,senin kanın benim

(1) Mübarek “Âl-i İmran” suresi 61.ayeti şerife.

(2) (3) Bihar ul Envar c 38 sf 296.
8
Ali'yen Veli'yullah Ali'yen Veli'yullah


kanım,senin makamın benim makamımdır.’’Sen benden sonraki halifemsin ve ümmetimin imamısın,senin dostun benim dostum .Nübüvvet dışında bütün makamlarıma sahipsin, benim ne dünyada ne de ahirette sensiz olmam mümkün değildir.

Kıyamet gününde ben dirildiğim zaman sen de dirileceksin,ben giydirildiğimde sen de giydirileceksin,ben razı olduğumda sen de razı olacaksın,halkın hesabını sen göreceksin,onların dönüşü sana olacaktır,hidayet arayanların doğru yolu sensin.

Şefaat ve şehadet senin içindir,A’raf senindir ve tanınacak olan muarref sensin,sırat köprüsünden geçiş cennete giriş ve evlere ve saraylara yerleşme beratını sen vereceksin.

Cennet ehlini cennete sen yerleştirecek,cehennem ehlini sen ateşe atacak ve onun yakıtını sen dökeceksin.Hamd bayrağı senin elindedir.O bayrak yetmiş parçadır. Her parçanın büyüklüğü güneş ile ayın arası kadardır.

Adem’den kıyamete kadar bütün insanlar,peygamberler ve senin şiilerin o bayrağın altındadır,Senin tanıdığın ve seni tanıyanlar dışında kimse cennete giremeyecektir.Ateşe de senin reddettiklerin ve seni reddedenlerden başkası girmeyecektir.

Cennet ehli cennete,cehennem ehli de cehenneme yerleştiklerinde sana şöyle söylenecek; “Ya Ali!Kapılarını üzerlerine kapat.Cennet ile cehennem arasında şöyle seslen; Ey cennet ehli ebediyyet,ebediyyet.Ey ateş ehli ebediyyet,ebediyyet.Senin faziletlerini yalanlayanlara ve emrini inkar edenlere eyvahlar olsun.”(1)

Bu konuda tuhaflık yoktur.Hz.Ali aleyhisselam’ın kendisi şöyle buyurmaktadır: “Ben Muhammed’im ve Muhammed de ben.” (2) O hazret buyuruyor ki : “Başımızdaki de Muhammed, sonuncumuz da Muhammed, ortamızda da Muhammed.

Hepimiz Muhammed’iz,aramızda fark gözetmeyin.”(3) Bu yüzden peygamberimiz sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in viladet gününde veya o hazretin peygamberliğinin ilan edildiği günde özellikle Hz.Ali aleyhisselam’ı ziyaret etmek için özel ziyaretler tavsiye ve emredilmiştir.Görünürde Hz.Resulullah’ı

(1) Meşarik ul Envar sf 187 ve 188.

(2) (3) Bihar ul Envar c 26 sf 6 ve 7, “Nuraniyyet hadisi” olarak meşhurdur.

-344-

ziyaret için özel bir ziyaret yoktur. Ama bu , görüp düşünenler için açık bir işaretir.İşte bu yüzden Şeyh Abbas el Kummi r.a. şöyle buyurmaktadır:

“Ben derim ki, birisi şöyle bir soru sorsa; Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in mübarek milâd gününde Hz.Ali aleyhisselam’ı ziyaret yerine Resulullah hazretleri için özel bir ziyaret okunması daha münasip olmaz mıydı?

Ona şu cevabı veririz: Bu iki yüce insan arasındaki güçlü bağ ve bu iki pâk nur arasındaki şiddetli birliktelik öyle bir derecededir ki Hz.Ali aleyhisselam’ı ziyaret eden aynı Resulullah hazretlerini ziyaret etmiş gibidir.Bu konuda şahit olarak Kur’an-ı Mecid’deki “Mübahale” ayeti yeterlidir.

Mübahale ayetindeki Mustafâ’nın nefsi

O hazretten gayrısı değildir olamaz.(1)

Bu konuda birçok hadis ve rivayet de şahittir.Örneğin; Muhammed bin el Meşhedi’nin rivayetine göre İmam Câferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu; Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in yanına bir bedevi gelerek şöyle arzetti;

Ya Resulullah!Evim senin evine çok uzaktır. Seni görmek ve seni ziyaret etmeği çok arzuluyorum.Bu yüzden seni ziyaret etmek ve görmek çok zor oluyor.

Bu yüzden Hz.Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ı ziyaret ediyor ve onun sözlerinden faydalanıyor ve vaktimi onun nasihatlarıyla geçiriyorum.Seni ziyaret etmemiş olarak üzüntü içinde geri dönüyorum.O hazret buyurdu ki;

Her kim Ali’yi ziyaret etmişse beni ziyaret etmiştir.Her kim O’nu sevmişse beni sevmiştir.Her kim O’na düşmanlık etmişse bana düşmanlık etmiştir.Benim şu sözümü kabilene ilet; Her kim ziyaret için O’na gelirse bana gelmiştir.Ben,Cebrail ve müminlerin salih olanı kıyamet günü onun mükafatını vereceğiz.”

Yine muteber bir hadiste İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurmuştur: Necef şehrini ziyaret ettiğinde,Adem aleyhisselam’ın kemiklerini, Nuh aleyhisselam’ın bedenini ve

Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ın cesedini ziyaret edersin.

(1) Ezriyye kasidesinden.

-184-

Böylece geçmiş atalarını ve son peygamber Muhammed sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ve vasilerin efendisi Hz.Ali aleyhisselam’ı ziyaret etmiş olursun....”(1)

Asrın ariflerinin seyyidi İmam el Humeyni r.a. bu konunun hakikatını şöyle açıklamaktadır:

“...Hz.Ali aleyhisselam’ın ve diğer imamlar aleyhimusselam’ın Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ile olan nisbetleri ruh’un insanın konuşan nefsine olan nisbeti gibidir.

Diğer peygamberlerin o hazretle olan nispeti ise diğer organ ve azaların nispeti gibidir.Diğer halkların nispeti ise derece ve mertebelerine göre diğer düşük seviyeli zahiri ve batıni azaların nispeti gibidir.

İnsan memleketindeki bütün şeref,fazilet ve kemaller ruhun mertebesinde sabittir.Diğer azalara ve organlara da ruh aracılığı ile ulaşır. Hatta bütün aza ve organlar ruh’un hakikatının zuhuru olan fazilet ,kemal ve şerefi kazanır.

Onun için Hz.Ali aleyhisselam buyuruyor ki: Bütün peygamberlerle birlikteydim bâtında,Resulullah ile birlikteydim zahirde.”O hazretin peygamberlerle olan birlikteliği onları ayakta tutan manasındadır,Resulullah hazretleri ile olan birlikteliği ise kıvam ve kemallerin birleşmesi manasındadır.(2)

Özet olmasına rağmen Ehli Beyt’in velayeti hakkında eşi benzeri asla bulunmayan bu Misbah ul Hidaye adlı kitabının son bölümünde ise sözü şöyle bitirmektedir:

“...Peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem bütün makamların sahibi olduğu için ondan sonra başka bir varlığın şeriat ilan etmesi için gereksinim kalmamıştır.Bu makam asaleten peygamberde ona tâbi olarak da masum halifeleri olan imamlarda vardır.Hatta hepsinin ruhaniyyeti birdir.

İlahi maarifteki büyük üstadımız Şah Âbâdi-Allah sayesini bozmasın-şöyle söylerdi: Eğer Hz.Ali aleyhisselam,Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den önce zuhur etseydi şeriatı tıpkı Resulullah hazretleri gibi izhar eder ve ortaya koyar ve nebi ve resul olurdu. Bu,onların ruhani makamlarda ve manevi ve zahiri makamlarda bir olduğundan

(1) Mefatih ul Cinan sf 378 ve 379.

(2) Misbah ul Hidaye sf 129 ve 130.

-185-

dolayıdır.”(1)

Bu ikinci önsözde sözümü Hz.ali aleyhisselam’ı vasfeden şu meşhur “Asmâ” kasidesinin beyitleriyle bitiriyorum:

Onu anlatandan kaçma orda birçok mana var,

Onu ancak onu yaratan anlatır

Onu gören kutsal timsal olarak görür,

Onu ilahi övgüler ancak anlatır.

Onun kalbinde Allah sevgisi var,

Bu yüzden zikri asla tükenmez.

*** *** ***

(1) Misbah ul Hidaye sf 153.

-186-


KONUNUN NETİCESİ

Önceki iki önsözden de anladığın üzere ey muhip! Allah’ı tanımak,Resul’ü tanımak ve imamı tanımak arasında ayrılmaz sıkı bir bağ vardır.Bu konu İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’dan rivayet edilen şu duadan da açıkça anlaşılmaktadır:

“Zurâre dedi ki: İmam Câferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu:Çocuk(1) kıyam etmeden önce gaybete çekilecek.Dedim ki; Niçin? Buyurdu ki;.......

Beklenen O’dur .Yalnız Allah azze ve celle şiileri imtihan etmeği sever.İşte o zaman batıl insanlar O’nun hakkında şüpheye düşerler ey Zürare!

Dedim ki;Sana feda olayım.O zaman geldiğinde ne yapayım?

Buyurdu ki: Ey Zurâre! O zamanda yaşarsan şu duayı oku;

“Allahım bana kendini tanıt.Eğer sen kendini bana tanıtmazsan senin Resulünü tanıyamam.Allahım bana Resulünü tanıt.Eğer sen bana Resulünü tanıtmazsan hüccetini tanıyamam.Allahım bana hüccetini tanım.Eğer sen bana hüccetini tanıtmazsan dinimden sapıtırım......”(2)

Konu bu duanın açıklanması ve içerdiği çok yüce manalar değildir.Yalnız duaya ilk bakışta bu üç maarifin ne kadar birbiriyle sıkı bağlı olduğu ve gerçekte aynı konuya işaret ettiklerin görmekteyiz.

Aslında aynı şey olan bu üç konu insanların ilim öğrenmesinde tafsilata ve ayırmaya gereksinim duyduklarından dolayıdır.Bu gibi konulara girmek istemiyorum.Çünkü sen bu konuyu biliyorsun.

Yalnız masum imamlarımızın rivayetlerinden şu konuyu anlamış bulunuyoruz; Hz.Ali aleyhisselam’ı tanımak-ki özellikle bunu belirteyim, çünkü konu o hazret hakkındadır- veya genel manada imamları tanımak iki şekilde olur;

Birinci Şekil; İnsanın kendi kapasitesine göre imamları tanıması.Bu iki türlüdür;

BİR.İnsanın bu ilmi birilerinden öğrenerek elde etmesi.

İKİ .İlahi lütuf ile öğrenmesi –ki bunun devamı zaten masumların lütfu ve feyzi sayesinde gerçekleşir.-

İnsanın birilerinden öğrenerek bu ilmi elde etmesi birkaç

(1) (2) Bihar ul Envar c 26 sf 2 ,1.hadisi şeriften.

-432-

duruma bağlıdır;

a. İnsanın anlama ve tanımadaki gücü.

b. İlim tahsilinde göstereceği çaba ve gayret.

c. Niyetindeki ihlası ve öğrendiklerine amel etmesi

İlahi lütuf ve feyz ile öğrenmesi iki şeye bağlıdır:

a. İnsanın bu lüftu ve feyzi kabule hazır olması.

b. Masum imamların O’nu seçmesi ve istemesi. İkinci şekil ise: İnsanın hakikatının o masumlar aleyhimusselam’ı hakikatı ile asla tanıyamayacağını anlaması.

Özetle insanın Ehli Beyti tanıması kendi kapasitesine göredir,Ehli Beytin kapasitesine göre değil.Bu yüzden vasilerin efendisi aleyhisselam buyuruyor ki; “Bizi rabb edinmeyin,faziletlerimiz hakkında ne isterseniz söyleyin.”(1)Onlar hakkında söylenecek sözün sınırı ilahlık ve rabbliğin altındadır.

Bu da sınırlı olan bu insanoğlunun zahiri ve batıni kudretinin o sınırsız maarife ulaşmasının mümkün olmadığının açık bir delilidir.Hz.Emirülmüminin aleyhisselam’ın hadisi şöyle devam ediyor:

“Bizim hakikatımıza ve bulunduğumuz sınıra asla ulaşamazsınız.”(2) Buradaki ulaşamama,hakiki acizliğin ve cehaletin ta kendisidir.Bunun sırrını hadisinin sonunda buyuruyor;

“Allah azze ve celle sizin kalbinizden geçenlerden veya anlattıklarınızın çok daha üstündeki makamları bize vermiştir.”(3) İnsanın dilinin anlatmaktan daha fazla yapabileceği bir şey var mı?

İnsanın düşündüklerinde kalbinden geçirdiğinden daha üstün durum var mı?

Asla....!!! Öyleyse daha ne olsun?

Tanımaktan aciz olduğumuzdan başka neyi anlıyoruz ki?Onun için o hazret buyuruyor ki; “Eğer bizi böyle tanırsanız işte o zaman mümin sizsiniz.”(4) Yoksa değilsiniz.

Bu gerçeği Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in

(1) (2) A.g.e.

(3)İmam-ı Zaman’a işarettir.Allah’ın selamı O’na olsun ve zuhurunu acil kılsın.

(4)Usul ü Kâfi c1 sf 337,5.hadisi şeriften.

-187-

mübarek dili beyan buyurmuştur; “Ya Ali! Allah’ı benden ve senden başka tanıyan olmadı.Beni sadece Allah ve sen tanıdınız.Seni de Allah’tan ve benden başka tanıyan olmadı.”(1)

Şeyh Bursi r.a. bu hususta çok güzel açıklama yapmıştır;

“Halk Ali’yi nasıl tanısın ve ilmi onu nasıl kuşatsın ki?Bu öyle bir kapıdır ki peygamber buna ulaşan yolu kapatmıştır.Hak sözünde şöyle buyurmuştur: “Ya Ali! Allah’ı benden ve senden başka tanıyan olmadı.

Beni sadece Allah ve sen tanıdınız.Seni de Allah’tan ve benden başka tanıyan olmadı.”Bu hadis sahih olmasına rağmen bazıları Allah’ı ve Resulünü tanıdıklarını iddia ediyorlar;

Hadisin doğruluğu onların yalanını ispatlamaktadır.Eğer onlar doğru söylüyorsa hadis uydurma olur.Ama hadis doğrudur ve onların Allah ve Resulünün hakikatını tanıması iddiası yalandır.

Münezzehsin sen hiçbirimiz seni hakkıyla tanıyamadık.Çünkü Allah’ı tanımanın hakikatı ve Allah’ın hakikatını tanımak insanlar için meçhuldür.Aynı şekilde Muhammed ve Ali’nin hakikatını tanımak.Ve işaret de bunun hakkındadır: “Allah’ı Allah’tan gayrı tanıyan olmaz.Allah’ı hakkıyla Muhammed Resulullah’tan gayrısı bir bilemez.”

Aynı şekilde Muhammed ve Ali’nin hakikatını da sadece onlar bilir.Ve onların velilerinden bazıları.İmanın onuncu derecesine ulaşanlardan.”(2) Daha sonra gerçekten çok güzel ve bir o kadar da latif bir rivayet naklediyor;

“Bir gün Ömer,Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in mescidinde peygamber ve Hz.Ali’nin yanına gelerek dedi ki; Ya Resulullah! “Ebu Zerr’den daha doğru konuşanınız yoktur dedin mi?”

Buyurdu ki:Evet!

Ömer dedi ki; Seni Ebu Zerr’e sordum.Senin mescidde olduğunu söyledi. Yanında kim var dedim?Dedi ki;Tanıyamadığım bir adam var.Halbuki bu Ali’dir.

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki; Ebu Zerr doğru söylemiş ya Ömer!Bu öyle bir adamdır ki O’nu Allah’tan ve Resulünden başka kimse tanıyamadı.”(3)

(1) Muhtasar ul Basâir sf 125.

(2),(3) Meşarik ul Envar sf 112.

-188-

Bu hadisler Hz.Ali aleyhisselam’ın şahsiyetini ve sıfatlarını varlıkların tanımasının mümkün olmadığını belirtirken diğer taraftan bir takım rivayetler Hz.Ali aleyhisselam’ın haklarından değil tümünü hatta bir tanesinin dahi tanınmasının mümkün olmadığını açıkça ifade etmiştir.Şeyh Meclisi r.a. bu konuda şu hadisi nakleder;“Allah’ın hakkını sadece ben ve Ali tanımışız .

Benim hakkımı yalnız Allah ve Ali tanımıştır.Ali’nin hakkını sadece ben ve Allah tanımışız.”(1)Bu konuda kitabımızın birinci bölümünde Ehli Sünnet kaynaklarından otuz sekizinci rakamda bir hadis nakletmiştik.

Allah’ın öyle yüce bir hakkı varki bunu yalnız Allah,ben ve Ali biliyoruz.Benim öyle bir hakkım var ki bunu yalnızca Allah ve ben biliyoruz.Ali’nin hakkını da yalnızca Allah ve ben biliriz.

Bu iki hadisteki “Hakk” kelimesine iyice dikkat et ey muhip!Burada arap lügatındaki “Nekire-i münevvene kanunundan anlaşılan şu ki; tek bir hakk ifade edilmektedir.Peki o adı geçmeyen hak ve hukuklarının tümünü nasıl tanıyabiliriz ki?

Bu hakk ve hukukun sahibini nasıl tanıyabiliriz ki?

Hayranlık!Hayranlık!Hayranlık!

Doğru olan bu konuda Emirülmüminin aleyhisselam’ın Selman ve Ebu Zerr’e işaret ettiği şu buyruktur;

“Ey Selman ve ey Cundeb!Dediler ki;Lebbeyk ya Emirelmüminin! O hazret buyurdu ki; Ben geçmiş ve gelecek bütün mümin erkek ve kadınların emîriyim.

Azamet ruhu ile onaylandım,Ben Allah’ın kullarından bir kulum.Bizi rabb olarak adlandırmayın,ondan sonra faziletlerimiz hakkında istediğinizi söyleyin,Allah’ın bize verdiği makamların hakikatına asla ulaşamazsınız.Hatta yüzde birine dahi.(2)

Yüzde bir diye tercüme ettiğimiz arapların en az olarak ifade ettikleri bir kelimedir.O hazret burada bir hakkını hatta daha azını işaret buyurmuştur.Kitabımızın başında İmamımız Rıza aleyhisselam da bu konuya işaret etmişti; “Bir sıfatı dahi anlaşılmayan imamın bütün sıfatları veya özelliklerini hakikatı veya gerçek yüzü nasıl anlaşılabilir ki?”(3)

(1) Bihar ul Envar c 27 sf 196,56.hadisi şerif.

(2) Bihar ul Envar c 26 sf 6,1.hadisi şeriften.

(3) Usul ü Kâfi c1 sf 201,1.hadisi şeriften.

-189-

Sonra buyuruyor ki; “Böyle birini akıllar nasıl anlar,kim onu seçebilir,onun gibi birisi nasıl bulunur?”(1)

Şu iki cümleye birlikte bakalım; “Gerçek yüzü nasıl anlaşılabilir ki?”, “Böyle birini akıllar nasıl anlar?”

Akıl sahipleri ne demek istediğini anlamıştır.Gözü görenlere sabah ayandır.

Gizli kalan şey ise Ehli Beyt aleyhimusselam’ın gizli sırrıdır.Bunu Şeyh Ebu Saffar r.a. şöyle rivayet eder; Cabir dedi ki; İmam Caferi Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu; “Bizim velayetimiz sır içinde sırdır ve gizli bir sırdır,sadece sır ifade eden bir sırdır,sır üzerine sırdır,sır ile takviye edilmiş bir sırdır.”(2)

Yine şöyle rivayet eder; “İmam Câferi Sâdık aleyhisselam buyurdu ki; Bizim velayetimiz hakkdır.Hakkın hakkıdır.Bu açıktır.Aynı zamanda bâtının bâtınıdır.Sırdır.Sırrın da sırrıdır.Gizlenmiş bir sırdır.Sır ile takviye edilmiş bir sırdır.”(3)

Yalnız o hazretler bu manaları latif işaretler şeklinde açıklamıştır; Şeyh Tûsi r.a.’in “Misbah” adlı kitabında rivayet ettiğine göre İmam-ı Zaman aleyhisselam Recep ayı duasında şöyle buiyurmaktadır; “İlahi!Seninle onlar arasında fark yoktur.Yalnız onlar senin kulun ve yarattıklarındırlar.”(4)

Şianın taklit mercilerinden Şeyh Muhammed Hüseyn Kâüşif el Gitâ r.a. bu konuda şöyle söyler; “Recep ayı duasında şöyle geçer; İlahi!Seninle onlar arasında fark yoktur.Yalnız onlar senin kulun ve yarattıklarındırlar.”

Bu yaratılan ilk ve külli akıldır.İlk yaratılan ve sevap ve cezanın ölçüsü olan Muhammedi hakikattır.Ki o büyük risalet görevi yapar ve büyük peygamberlerin reisidir ve Allah’ın yarattığı bütün kulların efendisidir...”(5)

Merhumun şu sözü önemlidir; “Allah’ın yarattığı bütün

(1) a.g.e.

(2) Basâir ud Derecât sf 48,1.hadisi şerif.

(3) Basâir ud Derecât sf 49,4.hadisi şerif.

(4) Misbah ul Müteheccid sf 740,Recep ayının amelleri bölümü.

(5) Cennet ul Me’vâ sf 115 ve 116.

-234-

kulların efendisidir. Bu herşeyi kapsayan velayete işarettir veilahi sırlar ve rabbâni hakikatlerin hazinesi ve melekûti ilimlerin kaynağı ve lahut ve ceberût amelinin güneşi ve arş ve kürsünün sebatının sırrı ve varlıklara ulaşan ilahi feyzin devamının sebebi ve o feyzin varlıklara ulaşma vesilesi onda toplanmıştır.Bütün bu manalara işaret eden hassas ve üzerinde bir ömür düşünülmesi gereken latif işaretler “Hakikat Hadisi” adıyla meşhur hadis-i şeriftedir.

Kumeyl bin Ziyâd r.a.,Hz.Ali aleyhisselam’a hakikat nedir? diye sorduğunda o hazret buyurdu ki;

“Sen hakikatı ne yapacaksın ey Kumeyl!

Dedi ki;Senin sır arkadaşın değil miyim? Buyurdu ki; Benim söyleyeceklerim seni terletecektir.

Dedi ki; Senin gibi birisi dilenciyi geri çevirmez!

Buyurdu ki; Hakikat;İşaret olmaksızın celâl perdelerinin açılmasıdır.

Dedi ki; Biraz daha açıklar mısın?

Buyurdu ki; Zannettiklerinin kaybolması ve yakin bilgilerin oturması.

Dedi ki; Biraz daha açıklar mısın?

Buyurdu ki; Perdenin yırtılması ve sırrın galip gelmesi.

Dedi ki; Biraz daha açıklar mısın?

Buyurdu ki; Ehediyyetin,tevhid sıfatına cezbolunması.

Dedi ki; Biraz daha açıklar mısın?

Buyurdu ki; Bir nurdur ki ezel sabahında doğmuş ve tevhid heykellerine ışığı yansımıştır.

Dedi ki; Biraz daha açıklar mısın?

Buyurdu ki; Söndür kandili,artık sabah oldu.(1)


FAİDE

*Hakikat hadisi* ni kitaplarında yazanlar;

1. Gabes ul Muqtebis, Habibullah Şerif el Kâşâni r.a.

2. Şerh ul Esmâ ul Hüsnâ, Molla Hâdi el Sebzevari r.a.

3. Ravzât ul Cennât,Seyyid M.Bâkır el Honsâri r.a.

4. Şerh ul Hadis il Hakikat, Abdurrezzak el Kâşâni r.a.

5. Teraz ul Lügat, Ali Han Medeni el Şirazi r.a.

6. El Hakâik , Mevla Feyz el Kâşâni r.a.

(1) Gabes ul Muqtebis (Fakih arif Molla Habibullah el Kaşâni r.a.)



-190-

7. Şerhi Ziyareti Camiet il Kebire,Şeyh Ahmed el İhsâi r.a

8. El Mücellâ, İbni Ebi Cumhur el İhsâi.

9. Şerhi Ziyareti Camiet il Kebire,Şeyh Muhammed Taki el Meclisi r.a.

10. Şerhi Menazil is Sâirin, Abdurrezzak el Kâşâni r.a.

Farsça olarak yazılan kitaplardan;

1. Mecalis ul Müminin, Gazi Şehîd r.a.

2. Hikmet-i İlahi,Fazıl İlahi-i Gumşei r.a.

3. Nâsih ut Tevarih ,Mirza M.Taki Han Sipehr r.a.

4. Şerhi Divân-ı Gülşen-i Râz ,Abdurrezzak Lâhicî r.a...(1)

Bu konuda fazla detaylara girmeden hadisin şu son bölümüne göz atalım;

Bir nurdur ki ezel sabahında doğmuş ve tevhid heykellerine ışığı yansımıştır.

Bu konuda Hekim el Sebzevâri r.a. şöyle der; Nurdan maksat; Gökleri ve yeri aydınlatan fiili nurdur,mukaddes feyz de budur,ezel sabahı denilen ise feyz-i akdesdir,heykeller,mahiyetlerdir,

tevhid ise onun hakikatı ve kaynağıdır,yani tekvini tevhiddir....”Devamında diyor ki; “Yansıma burada aşırı zulurdan kaynaklanan gizliliktir.Akıl ve vehimlerde onun nuru yansımıştır.

Bu konuyu şu sözlerle bitiriyor ey muhip!

Emir aleyhisselam’ın Kumeyl’e söndür artık kandili sabah oldu sözünü şöyle açıklıyor;

“Yani söndür aklının kandilini ve akılla teftiş etmeyi bırak . Artık beyan ufkunda ulaşmak istediğin şey açıklandı…”(2)

Bu konu gerçekten uzunca açıklamaya gerek duymakta ancak ben sözün devamını Hafız Recep el Bursi r.a.’ye bırakıyorum; “...Velayetle birlikte tevhid ve nübüvvet vardır.

Çünkü velayet,tevhidin bir bölümüdür ve nübüvvetin bir bölümüdür.Velayet;tevhid ve nübüvvetin sırlarını içerir. Çünkü Lailahe illallah,iman ruhudur.Onun içyüzü ve bâtını Muhammedün Resulullah’tır.Zahiri yüzü ise Aliyyen Veliyyullah’tır. İslamın ve islamın zahiri ve zahir ve bâtının ruhudur...”(3)

(1) Bu konuda bkz Ez Zerie c 13 sf 196,197,198.Geniş bir şerh yazmıştır.

(2) Şerh ul Esma sf 133.

(3) Meşarik ul Envar sf 63.

-191-

Mecme ul Fevâid kitabının yazarı,bu konuda bazı ariflerden şöyle nakleder; “Allah celle celaluhu,azamet ve yüceliğin doruğundadır.Ona hiçbir şey benzeyemez ve bu onun rabb olmasının gereğidir.

Hazretul Muhammediyye de kemal ve olgunlukta diğer tüm varmıklardan üstündür ve hiçbir varlık O’na da benzeyemez.Çünkü O ilk varlıktır ve O’nu sadece yaratanı bilir.Başka birinin O’na ulaşması da mümkün değildir.

Velayet ise:azametinin sırrında ve kainata tasarrufunda ve bütün varlıklardan alınan misak ve ahit ile hiçbir şey O’na benzeyemez azizdir o. Çünkü o,hazreti ilahiyyetin ve hazreti Muhammediyye’nin sırrını içerir. Hiçbir şey ona benzeyemez.Kendisine hiçbir şeyin benzemediği varlığın sırrını düşün.Bir yerlere varırsın.”(1)

İşte burdan itibaren ey aziz!Büyük alevi velayetin bazı yönleri senin için açığa kavuşacaktır.Şeyh İbn ul Batriq r.a. meşhur “El Umde” adlı kitabında Ebu Zerr r.a.’dan şöyle rivayet eder; “Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu; Ali bu ümmetin içinde tıpkı örtülü( veya meşhur) Kâbe gibidir.O’na bakmak ibadettir.O’na doğru hacc yapmak farzdır.”(2)

Bu hadisi Ehli Sünnet’ten şu kaynaklar rivayet ederler;

Menakıb-ı İbni Meğazili sf 107,149.hadis,Ercah ul Matâlib sf 480,Usd ul Ğâbe (İbni Esir) c4 sf 31,Lealil Masnua (Suyuti) sf 62.

Şeyhimiz Emini r.a. “El Gadir” adlı kitabında bu rivayeti Ehli Sünnet kitaplarından nakletmiştir.Hadis açıkça şu konuyu ifade etmektedir;Kâbe: Zahirinde tevhid ve nübüvvetin sembolüdür,batınında ve içyüzünde velayeti içerir.

İşte bu yüzden Hz.Ali aleyhisselam Kâbe’de dünyaya gelmiştir.Kendi zamanının fakih ve mercilerinden Şeyh Muhammed Hüseyn Kâşif ul Gıtâ bu konuda şöyle buyurmaktadır;

“Hz.Ali aleyhisselam’ın Kâbe’de dünyaya gelmesinde daha derin ve hassas bir sır vardır.Kabe’ye yönelişin asıl sebebi Kâbe’de dünyaya gelen nura yöneliştir.Eğer yöneliş sadece o binaya ve taşlara olursa ,-Allah korusun- puta tapmanın bir başka

(1) Mecme ul Fevâid sf 65.

(2) Umdet u Sihah i Uyun ul Ahbar sf 297,496.hadisi şerif.

-192-

çeşidi olur.Ancak münasip olan şudur ki; hakikatı toprak olan bu beden,topraktan oluşan Kâbe’ye yönelmeli,mücerred bir varlık olan ruh ise mücerred olan o nura yönelmelidir.Her tür,kendi türüne yönelmelidir.Nur nura yönelir,toprak da toprağa.Bazı Fatımiler işte buna işaret ederek şöyle söylemişler;

Gözünle bakarsan insandır o,

Akıl ve nur yoluyla hidayettir o.

Gözümüzle görmekten üstündür o,

Onu cesed olarak görmekten üstündür o.

Kabe O’dur ve Allah’ın çehresi.

Allah’a tevhidin simgesidir o.

Bu şiirde birçok hakikat ve tevhidden akisler vardır.Evet,namazımızda bedenimizle Kâbe’ye yöneliriz,ama ruhumuzla Kâbe’den dünyaya yansıyan nura yöneliriz.Ona yönelir ve onu kendimize vesile karar kılarız.Allah azze ve celle buyuruyor ki: “Allah’tan korkun ve O’na vesilelerle yaklaşın.”(1)

Bizi hayıra ve sebata ulaştırması için ona yöneliriz,yöneliş bizden onadır,yönlendirme de ondan bizedir.”(2)

Bu büyük alimin bu sözleri yakindeki derecesinin yüksekliğinin ve velayete olan bağlılığının sembolüdür.Hazretul Aleviyye’ye mensup bu sözlerde hiçbir tuhaflık yoktur.Bakınız Ehli Sünnet alimlerinden Sıbt İbnil Cevzi “Tezkire” adlı kitabında Emirülmüminin aleyhisselam’dan şu hutbeyi naklediyor:

“...Adem’i yarattığı zaman meleklere O’nun faziletini gösterdi ve verdiği derin bilgileri onlara açıkladı ve Adem’i meleklere kıble ve mihrap karar kıldı.Onlar da secde ettiler ve onun hakkını tanıdılar....”(3)

Adem aleyhisselam’ın melekler için kıble ve secdegah olmaları Adem’in hakikatında varolan ve etrafa yayılan Hz.Ali’nin nur’dan dolayıdır.Ama bu konuda yanlış anlaşılmaya yer vermemek için yine bu asrın arifi İmam el Humeyni r.a.’in Kırk Hadis Şerhi adlı kitabından şu bölümleri naklediyorum;

“Bilmek gerekir ki Allah’ın elinin bağlı olduğunu ve insanın

(1) Mübarek “Mâide” suresi 35.ayeti şerife.

(2) Cennet ul Me’vâ (Şeyh Muhammed Hüseyn Kâşif ul Gıtâ) sf 123 – 126.

(3) Tezkiret ul Havass sf 129.

-343-

irade ve kudretinin tesirini beyan eden muhal tefviz hususunda küçük-büyük işler arasında fark yoktur.Nitekim diriltmek,öldürmek,icad,yoketmek ve bir unsurun başka bir unsura dönüşümünde hiçbir varlığın başka bir varlığa tefvizi söz konusu değildir.

Bir tek saman çöpünün hareketi bile tefviz edilemez.Hatta mukarreb bir melek,mürsel bir nebi,mücerred bir akıl ve ceberuti â’la’dan tut ilk maddeye kadar hiçbir varlığa tefviz sözkonusu değildir.Ve kâinatın bütün zerreleri Allah’ın kamil iradesi altındadır.

Hiçbir işte hiçbir şekilde bağımsızlık yoktur.Varlıkların tümü vücud, vücudun olgunlaşması,hareket,duraksama,irade,kudret ve diğer işlerde muhtaç konumundadır.Allah’ın kayyumiyyeti,

kulların istiklalinin reddedilmesi ve ilahi iradenin nüfuz ve zuhuru karşısında da hiçbir işin küçük veya büyük olmasının farkı yoktur.Biz zayıf kullar sadece zayıf amellere kadiriz.

Hareket,sükun ve benzeri fiilleri gerçekleştirebiliyoruz. Allah’ın halis kulları ve mücerred melekler ise ihya,öldürme,rızık,icad ve yoketme gibi büyük fiillere kadirdir.

Nitekim,Azrail öldürmek ile görevlidir ve onun öldürmesi duanın kabulü türünden başka birşey değildir.İsrafil ise diriltmekle görevlidir ve bu da duanın kabulü türünden başka birşey değildir.

Nitekim kamil veli ve güçlü tezkiye edilmiş nefisler yani peygamberler ve velilerin nefisleri de yoketmek,icad etmek,öldürmek ve diriltmeye kadirdir.Ama bu,muhal olan tefviz değildir ve bunu batıl saymamak gerekir.

Kulların işi kamil ruhlara tefviz edilmiştir ki onların iradesi Allah’ın iradesinde fani olmuştur.İradeleri Allah’ın iradesinin gölgesindedir ve onlar Allah’ın irade ettiğinden başka birşey irade etmezler.Tüm hareketleri en üstün nizam ile uygun bir şekilde örtüşmektedir.

Bu hem yaratılış,hem icad,hem yasama hem de terbiye nizamında söz konusudur.Nitekim İbni Sinan’ın hadisi de buna delalet eder....”Daha sonra şöyle buyurmuştur: “Bil ki icmalen anlattığımız bütün bu konular delile dayanır ve burhani sahih ölçüler içinde irfan ehlinin üslubu ve duyulan şahitlerle mutabık haldedir.Yine de hidayet edici olanAllah’tır.”(1)

Merhum’un işaret buyurduğu İbni Sinan rivayeti ise Şeyh

(1) Kırk Hadis Şerhi c2 sf 216 ve 217.

-342-

Kuleyni r.a.’in naklettiği şu hadisi şeriftir;

“Muhammed ibni Sinan diyor ki; İmam Muhammed Takî aleyhisselam’ın yanına giderek şiiler arasındaki ihtilafa değindim.Buyurdu ki; Ey Muhammed!Allah ezelden beri vahid ve tekti.Sonra Muhammed,Ali ve Fâtıma’yı yarattı ve bin asır beklediler.

Sonra bütün herşeyi yarattı ve varlıkların yaratılışını onlara gösterdi.Onlara itaat olunmasını da farz kıldı.Onlar dilediklerini helal ederler ve dilediklerini de haram ederler.Ve onlar sadece yüce Allah’ın istediklerini isterler.

Sonra buyurdu ki;Ey Muhammed!Bu öyle bir inançtır ki bundan öne geçenler helak olur,geri de kalanlar zayi olur,her kim buna uyarsa (bize) katılır.Bu inanca sarıl ey Muhammed!”(1)

Bu bölümün ikinci makamı da burada sona eriyor.Yalnız son olarak Fatıma’nın eşinin velayeti konusunda yüce fakihlerimizin örneğin Muhammed Hüseyn Kâşif ul Gıtâ’,Muhammed Hüseyn el İsfahanî ve İmam el Humeyni r.a. sözlerine bak ve tekrar uzun uzun düşün.

Bu gibi alimler fıkıh ve usulün kahramanları ve irfan ilminin ve velayet ve hikmetin meydanında eşi benzeri az bulunan şahsiyetlerdir.Allah onlardan razı olsun.

Bütün dostlarıma ve Ehli Beyt muhiplerine tavsiyem tefekkür veanlamadan önce bir konuda kesin yargıya varmamalarıdır.Bu gibi cümleler ilim ve irfan yüklü kalplerden çıkmış cümlelerdir.Örneğin Seyyid İmam el Humeyni r.a. üzerine vurgulayarak şöyle buyurmaktadır:

“...Sakın bazı alim olduğunu zannedenler gibi ariflerin ne buyurduklarını anlamadan onların aleyhinde hüküm verme.Maalesef o gibiler konuların doğru olmadığı hakkında kendilerinin bilgisi olmadığını veya anlamadıklarını ölçü olarak kabul etmişlerdir.

Bu yüzden bu büyük insanları acımasızca itham ettiklerini görürsün.Zinadan daha şiddetli olmasına rağmen o gibi şahsiyetlerin gıybetini ederler.Bu da onların cahiliyyet taassupları yüzündendir.Rahman’ın yolunu kesen şeytanın şerrinden Allah’a sığınırız.”(2)

(1) Usul ü Kâfi c1 sf 441.

(2) Misbah ul Hidaye sf 146.

-435-

Tarihte şöyle geçer;

Şii alimlerden Halil bin Ahmed el Ferâhidî r.a. aruz vezninde şiirler yazmaktadır.Aksi olan oğlu babasının evde kendi kendine aruz vezninde şiirler söylediğini görünce halka babasının delirdiğini söyler.

Halk içeri girdiğinde durumu babasına anlatırlar ve Halil r.a. oğluna şu şiirle hitap eder:

Ne söylediğimi bilseydin beni mazur görürdün,

Ne söylediğini bilseydin seni mazur görürdüm.

Ama sen bir cahilsin beni mazur görmedin,

Cahil olduğunu anladım seni mazur gördüm.(1)

*** *** ***

(1) Vefeyât ul Â’yan c2 sf 247.

-433-

*ÜÇÜNCÜ MAKAM*

ALİYYEN VELİYYULLAH VE

MASUMİ HADİSLERDEN İRFANî LATİFELER

(1)


Abdullah bin Mes’ud’dan, “Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki;Güneşin iki yüzü vardır;Bir yüzü gök ehlini aydınlatır.Diğer yüzü de yeryüzü ehlini aydınlatır.Her iki yüzünde de bir yazı vardır.

Buyurdu ki; Biliyor musunuz ne yazıyor?

Dedik ki; Allah ve resulü bilirler.

Buyurdu ki; Gök ehlini aydınlatan yüzünde şöyle yazar; “Allah göklerin ve yerin nurudur.”(1) Yere bakan yüzünde ise şöyle yazar; “Ali aleyhisselam yeryüzünün nurudur.”(2)

Bu hadisi Allame Meclisî r.a.,Bihar ul Envar c 27 sf 9 ve sf 10,21.hadisi şerif, Seyyid Haşim el Behrâni r.a.,Medinet ul Meâciz c2 sf 54,432.sayfada naklederler.

(2)

İbni Abbas ve İbni Mes’ud diyorlar ki;Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu; Doğrusu ayın iki yüzü vardır:Bir yüzü gök ehlini aydınlatır,diğer yüzü de yeryüzü ehlini aydınlatır.Her bir yüzünde yazı vardır.Göğe bakan yüzünde şöyle yazar; “Allah göklerin ve yerin nurudur.” Yere bakan yüzünde ise şöyle yazar: “Muhammed ve Ali yeryüzünün nurudur.”(3)

(3)

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu: “Her kim Bismillahirrahmanirrahim derse cennette ona kırmızı yakuttan yetmiş bin saray yapılacaktır.Her sarayda

(1) Mübarek “Nur” suresi 35.ayeti şerife.

(2) Menakıb-ı İbni Şâzân r.a. sf 77 ve 78,45.menkibe.

(3) Medinet ul Meâciz c2 sf 55,433.hadisi şerif.

-546-

beyaz inciden yetmiş bin oda vardır.Her odanın kapısında yeşil zümrütten kapılar ve her birinin içinde ipekten yapılmış yetmiş bin yatak ve her birinde bir huri ve onun boynunda inci ve yakutla bezenmiş süsler vardır.

Onun sağ yanağına şöyle yazar:Muhammedün Resulullah.Sol yanağına ise şöyle yazar: Aliyyün Veliyyullah.Alnına ;Hasan yazılıdır.Çenesine ; Hüseyn. Boğazına ise Bismillahirrahmanirrahim yazılıdır.

Dedim ki:Ya Resulullah!Bu kerametler kim içindir?

Buyurdu ki; Hürmet ve tazim ile Bismillahirrahmanirrahim diyenler için.(1)

(4)

İmamımız Hasan el Askeri aleyhisselam,Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’i Şam yolu üzerinde gölgelendiren bulut ile ilgili olarak şöyle buyurdu: Halk bu bulutun kim için geldiğini sorduğunda Resulullah şöyle buyurmuştu:

Buluta dikkatle bakarsanız orada sahibinin ismini ve onun dostunun ve kardeşinin ismini görürsünüz.Onlarda buluta bakarak şu yazıyı gördüler:

Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah “sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem”,O’nu vasilerin efendisi Ali ile teyit ettim..........................”(2)

(5)

İmam Câfer-i Sâdık aleyhisselam babasından,O da dedesinden rivayet ederler ki Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu: “Göğe miraca çıktığım zaman beşinci katında Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ın vechine baktım ve dedim ki:Ey dostum Cebrail bu kimdir?

Cebrail dedi ki: Melekler Ali’nin yüzüne bakmak istediler ve dediler ki;Ey rabbimiz!İnsanoğulları sabah akşam senin habibin ve senin habibinin habibi , halifesi , vasisi ve emîni olan Ali’ nin yüzüne bakarak şerefleniyorlar.

Dünya ehlinin yararlandığı kadar bizleri de bu suretten faydalandır.Kendi kutsallığının nurundan Ali’nin suretini onlar için tasvir etti.Gece gündüz Ali onların karşısındadır ve onlar Ali’yi ziyaret eder ve sabah akşam O’na bakarlar.”(3)

(1)Medinet ul Meâciz c2 sf 36 ve sf 37,420.hadisi şerif “Camiul Ahbar’dan”

(2)Medinet ul Meâciz c2 sf 81,471.hadisi şerif.

(3)Bihar ul Envar c 18 sf 304,9.hadisi şerif.

-344-

Bu hadisi şerifi Şeyh Ebu Cafer el Taberi r.a.El Beşaret sf 160’da Ehli Sünnet kaynaklarından rivayet eder.Şeyh Eminî r.a. de “El Gadir” c2 sf 320’de yine Şeyh Hasan bin Süleyman el Hillî r.a. “El Muhtasar” sf 146’da rivayet ederler.Bihar ul Envar da bu kaynaktan rivayet etmiştir.

Ehli Sünnetten ise Hafız Kenci “Kifayet ut Talib” sf 51’de ve diğerleri rivayet ederler.


(6)

Ebu Hüreyre dedi ki; Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu:Allah azze ve celle göğün dördüncü katında yüzbin melek yarattı. Beşinci katında üçyüz bin melek yarattı.

Yedinci katında ise başı arşın altında ayakları yerin üzerinde olan bir melek yarattı.Rabia kabilesinden fazla melek yarattı ki bunların yemeği ve içeceği sadece Emirülmüminin Ali bin Ebu Talib aleyhisselam ve sevenlerine salat göndermektir.Ve O’nun hata işleyen taraftarlarının mağfireti için dua etmektir.”(1)

Aynı hadisi Allame Meclisi r.a., “Bihar ul Envar” c 26 sf 349,22.hadisi şerifte nakleder.

(7)

Süleym bin Kays r.a.’den; Ebu Zerr’e şöyle arzettim;Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den Hz.Ali bin Ebu Talib aleyhisselam hakkında duyduğun en ilginç hadisi bana da anlatır mısın?Dedi ki;

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum;Arşın etrafında doksan bir melek vardır ve onların tesbihi ve ibadeti sadece Hz.Ali aleyhisselam’a itaat,düşmanlarından beraat ve O’nun şiileri için Allah’tan mağfiret istemektir.

Dedim ki;Allah’ın merhameti senin üzerine olsun.Başka ne duydun?

Dedi ki; Şöyle buyurduğunu duydum;Allah;Cebrail,Mikail ve İsrafil’e şu görevi verdi;Ali bin Ebu Talib’e itaat,düşmanlarından beraat,şiileri için mağfiret talep etmek. Dedim ki;Allah’ın merhameti senin üzerine olsun . Başka ne

(1) El Mietu Menkibe (İbni Şâzân el Kummi) sf 163,88.menkibe.

-197-

duydun?Dedi ki; Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum; Allah içinde nebi ve resul bulunan bütün ümmetlere Hz.Ali’yi örnek gösterirdi ve Allah katında en üstün olanları Hz.Ali aleyhisselam’ı en iyi tanıyanlarıydı.. Dedim ki;Allah’ın merhameti senin üzerine olsun . Başka ne duydun?Dedi ki;

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum; Eğer ben ve Ali olmasaydık,Allah tanınmazdı.Eğer ben ve Ali olmasaydık Allah’a ibadet edilmezdi.Eğer ben ve Ali olmasaydık ne sevap ne de günah belli olmazdı.Hiçbir perde ve hicap Allah ile Ali arasına giremez.Allah ile halk arasındaki hicap ve örtü Ali’dir.”(1)

Bu hadisler Süleym bin Kays’ın “Es Sakife” adlı kitabında mezkurdur.Bihar ul Envar’ın yazarı da bu kaynaktan tahriç etmiştir.

(8)

Yine Süleym r.a. diyor ki; Mikdad’a şöyle arzettim; Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den Hz.Ali bin Ebu Talib aleyhisselam hakkında duyduğun en güzel hadisi bana da anlatır mısın?Dedi ki;

Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in şöyle buyurduğunu duydum;Doğrusu Allah,mülkü ile tevhid makamındadır ve yarattığı nurlarına(2) kendisini tanıtıp,sonra emri onlara tefviz etti ve cenneti onlara mübah etti.

Kalbini temizlemek istediği insan ve cinlere Ali bin Ebu Talib’in velayetini tanıttı.Kalbini kendi haline bırakmak istediklerini ise Ali bin Ebu Talib’in velayetinden mahrum etti.

Canımın elinde olduğu Allah’a andolsun ki Allah’ın Adem’i yaratmasının,kendi ruhundan ona üflemesinin ve tevbesini kabul edip cennetine geri döndürmesinin(3) yegane sebebi,benim nübüvvetim ve benden sonra Ali’nin velayetidir.

Canımın elinde olduğu Allah’a andolsun ki göklerin ve yerin melekutunu İbrahim’e göstermesi ve onu halil olarak seçmesi benim nübüvvetim ve Ali’nin velayetine ikrar sayesindedir.

(1) Bihar ul Envar c 40 sf 95 ve 96.

(2) O hazretin maksadı ilk nur olan kendi nuru ve Ehli Beytinin nurudur.

(3) O hazretin maksadı ahiretteki cennettir.

-198-

Canımın elinde olduğu Allah’a andolsun ki ,Musa ile konuşması ve İsa’yı bütün alemlere ayet olarak göndermesi benim nübüvvetim ve Ali’nin velayetine ikrar sayesindedir.

Canımın elinde olduğu Allah’a andolsun ki , peygamberlerin peygamber olmalarının nedeni,beni tanımak ve benim ve Ali’nin velayetine ikrar iledir.Allah’a yaklaşmak ancak Allah’a ibadet ve benden sonra Ali’ye ikrar etmek ile gerçekleşir.”(1)

Bu güzel manaları ifade eden bu kapsamlı rivayet, “Kitab u Süleym” sf 247 ve 248’de geçer.

(9)

Şeyh Ebu Cafer el Kuleyni r.a.’in rivayetine göre Resulullah’ın kendisi hakkında “mel’un oğlu mel’un” diye buyurduğu Mervan-Allah ona lanet etsin- Hz.Hüseyin aleyhisselam’a şöyle seslendi; “Senin baban bütün evlatlarının adını Ali mi koymak isterdi?”

Şehitlerin efendisi aleyhisselam o mel’una şöyle buyurdu: “Yazıklar olsun bu Adem oğullarının en kötüsüne!Eğer benim yüz tane de oğlum olsaydı hepsinin adını Ali koyardım.”(2)

(10)

Şehid Şeyh Fettal el Nişaburi r.a. “Ravzat ul Vâizin” adlı kitabında şöyle der; “Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu; Cennetin kapıları altın halkalardan ve üzeri kırmızı yakutlarla kaplıdır ve halka kapıya vurulduğu zaman şöyle seslenir: YA ALİ!(3)

Aynı rivayeti Seyyid Haşim el Behrâni r.a.“Medinet ul Meâciz” c2 sf 35,418.hadisi şerifte,Allame Emini r.a. “El Gadir” c3 sf 350’de,Ehli Sünnet’ten ise “M.Salih Tirmizi”

El Menakıb ul Murtezeviyye sf 85 ve 223’de rivayet ederler.Yalnız bu konu İhkak ul Hakk c7 sf 176’da şöyle geçer;“Halka kapıya vurduğu zaman iki kez şöyle seslenir:YA ALİ,YA ALİ.


(1) Bihar ul Envar c 40 sf 96.

(2) Furuğ el Kâfi c6 sf 19,7.hadisi şeriften.

(3) Ravzat ul Vâizin ve Basiret ul Mutteizin c1 sf 111.

-454-

(11)

Allame Meclisi’nin “Beşaret ul Mustafa” adlı kitaptan rivayet ettiğine göre Şii ve sünni kaynaklarda Enes bin Malik’ten şöyle rivayet olunmuştur: Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem onu Ali’yi çağırmak için gönderdi.

“O’na dedim ki; Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem seni çağırdı.Dedi ki;Hayırlı bir işe mi çağırılıyorum?Dedim ki;Allah ve resulü daha iyi bilirler.Dedi ki;Ali bin Ebu Talib etrafına bakınıp hızla yürüyerek Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in huzuruna gitti.

Resulullah O’nu yanına çağırıp oturttu.İkisi de birbirleriyle konuşup tebessüm ediyorlardı.Ali’nin yüzünün parladığını gördüm.O sırada aniden önümde bir kâse gördüm.Üzeri yakut ve mücevher kaplıydı.Kasenin dört ayağı vardı.

Birincisine şöyle yazılıydı: “Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah”.İkincisine ise şöyle yazılıydı: “Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah,Ali bin Ebu Talib Allah’ın velisidir ve Nakisin,Kâsıtin ve Marikin’e(1) karşı O’nun kılıcıdır.”Üçüncüsüne şöyle yazıyordu: “Lailahe illallah,Muhammedün Resulullah.Onu Ali bin Ebu Talib ile teyit ettim.

Dördüncüsüne ise şöyle yazıyordu:Allah’ın dinine inanıp Resulullah sallallahu aleyhive alihi ve sellem’in Ehli Beyt’ine inananları Allah kurtaracaktır.”Kâsenin içi hurma ve üzüm doluydu.Hz.Resulullah üzüm ve hurmalardan bir lokma kendisi yiyor bir lokma da Ali aleyhisselam’a yediriyordu.Doyduktan sonra kâse kaldırıldı........”(2)

(12)

Ehli Sünnet alimlerinden Hamevî “Feraid us Simteyn” adlı kitabında şöyle rivayet eder: “...Allah da şu ayeti nazil etti: “Bugün dininizi sizin için kamil kıldım ve nimetimi size tamamladım ve din olarak sizler için islam’a razı oldum.”(3) Resulullah da tekbir getirerek buyurdu ki;

(1) Maksat; Cemel,Sıffin ve Nehrivan ehlidir.

(2) Bihar ul Envar c 39 sf 128 ve 129,16.hadisi şerif.

(3) Mübarek “Maide” suresi 3.ayeti şerife.

-546-

Nübüvvetimin tamamlanması ve Allah’ın dininin tamamlanması,benden sonra Ali’nin velayetidir.......”(1)

Nübüvvet ve velayet bostanlarından alıntılar yaptığım bu latif hadisler zannedersem azizim yaratılış,terbiye,hidayet,tekvin ve teşri konularında derin işaretler içermektedir.Allah azze ve celle’nin kainatı gibi konuları da içermektedir.

Bütün bu konuların dönüşü ve kaynağı hadisi şeriflerde de gördüğün gibi mutlak Alevi velayettir.Bütün bu manaların kalplerde ve dillerde tecellisi ise Eşhedu enne Aliyyen Veliyyullah’tır.


Allah bizim dilimizi ölüm anında bu cümleyi söylemeye muvaffak etsin.Hiçbir durumda bizi bu cümleyi unutmamaya muvaffak etsin.Çünkü o bizim dinimizin sırrıdır ve kurutuluş yolumuzdur ve hidayetimizin hakikatıdır ve hayatımızın izzetidir.

(1) El İhkak c5 sf 35.

-455-


DÖRDÜNCÜ MAKAM

*ALİYYEN VELİYYULLAH*

*HAKKIN, DİNİN,HİDAYETİN VE İMANIN*

*ŞİÂRIDIR*

Kitabımızın üçüncü bölümünde büyük alimlerimizin Aliyyen Veliyyullah hakkında şu cümlelerini görmüştük: Aliyyen Veliyyullah iman ehlinin şiarıdır.Bu,şiiliğin ve teşeyyünün şiarıdırı ve yükseltilmesi gerekir.Çünkü hakkın sözüdür.Hakk ehli ise batılın karşısında hakkın sözünü yükseltmelidir.

Öyleyse Aliyyen Veliyyullah;

Hakkın şiarı

Dinin şiârı,

Hidayetin şiarı,

İmanın şiarıdır.

Hatta alemdeki bütün güzellik ve olgunluğun şiarıdır.

Çünkü Aliyyen Veliyyullah; alemdeki bütün güzelliklerin ve olgunlukların kendisinde toplandığı şahısın hakikatını anlatmaktadır:

Hz.Ali aleyhisselam’ın hakikatını anlatmaktadır.Meçhul hakikatı.

Nehcül Belağa’nın hazırlanışının bininci yıldönümü münasebetiyle alimlerin, filozofların ve çeşitli ülkelerden gelmiş olan katılımcıların toplandığı “Nehc ül Belağa Kongresi”ne İmam el Humeyni r.a.’in gönderdiği açılış mesajını hatırladım birden.Bir bölümünde şöyle buyurmuştu:

“Nehc ül Belağa kurultayı hangi konudan bahsedecek biliyor mu?....

Hangi şahısı tanıtacağının bilincinde mi bu kurultay?

Dünyadaki bu büyük alimler mevlamız Emirülmüminin’i veya Nehc ül Belağa’yı başkalarına mı tanıtmayı hedefliyor?

Bu vadide hangi yardımcıyla hareket edeceğiz ki?

Ali bin Ebu Talib’in şahsiyetinden ve onun meçhul hakikatından bu hicap ve perdeli bakış açımızla mı bahsetmek istiyoruz?

Keşke Hz.Ali bu dünyanın büyük insanlarından olsaydı da onun hakkında dünyanın büyükleri konuşabilseydi.Veya melekuti bir insan olsaydı da melekut alemindekiler onun

-870-

makamını anlasaydı.İrfan ehli kendi irfani seviyeleri dışında o hazreti neyle anlatabilirler ki? Ya da filozoflar ellerindeki sınırlı ilimleriyle O’nu nasıl anlayabilirler ki?

Kendileri ne kadar tanıyabildiler ki o vadiden uzakta kalan insanlara (1) tanıtabilsinler?

Bütün alimler,fazilet sahipleri ve arifler ellerindeki bu kadar malzemeye rağmen bu kamil ilahi tecelliyi asla tanıyamamıştır.Kendi varlıklarının hicabından ve sınırlı nefislerinin aynasından tanımışlardır.Ama Ali, tanıdıkları şahıs değildir.

En iyisi o zaman bu vadide gezmemektir...................”(2)

BAZI HATIRLATMALAR:

BİR:

Arapçada şiâr şu manaları içerir;

a. Bir şeyin alâmetine ve parolasına denir.Mesela savaşın şiarı demek askerlerin gecenin karanlığında birbirini tanımak için kullandığı parola demektir.

b. İki şeyi birbirinden ayırdetmek için kullanılan bayrak.

c. Bir şeyin sınırı ve belirgin çizgisi.

Sonuçta lügatta her üçüde aynı şeye işaret ederler: İLAN ETMEK.

İKİ:

Şiâr kelimesi çağımızda şu iki anlamda kullanılır:

Bir:Parola; yani savaş v.s. gibi durumlarda veya herhangi bir hazırlık ve alarm durumlarında kullanılan gizli kelime.

İki: Maddi veya manevi bütün alametler.Söz, resim veya işaret şeklinde olması mümkündür.Bütün bu alametler bir hedefe,inanca,fikire veya siyasi herhangi bir konuya işaret etmelidir.Şiar hangi türden olursa olsun şu iki özelliğe sahip olmalıdır:

Önce kısa ve öz olmalı ve derin manalar içermelidir.

Başkalarına şuur verdiği ve yönlendirdiği için şiar adını

(1) Merhumun maksadı bizim gibi dünyaya ve onun tuzaklarına aldananlardır.Bu dünya ki gerçekte terkedilmiş harap bir köy misalidir.Halkı zalim olan bu köye kalplerimiz meylettiği için hakk yakin bizim kalbimizden hicret etmiş ve hakk marifet bizden uzaklaşmıştır.Hakkın nuru bizden uzaklaşmış ve hicaplara terkedilmiş olarak yaşıyoruz.

(2) Mezkur kongrenin yayınlarından Nehcül Belağa; Nibras us Siyase, 17

(3) Günümüzde gece parolası olarak tanınır.

-677-



almıştır.

Şiar,şuur kelimesinden gelir.Şuur ise;derin anlam,ilim,his ve bilinç demektir.

Özet olarak lügat ve ıstılahi manaların açıklamasından sonra şunları söyleyebiliriz:

Her ferdin ve toplumun hareket ettiği bir yararlı veya zararlı hedef ve yön vardır. Kalplerin bağlandığı bütün yararlı ve zararlı şeylerin tümü fert veya toplumun hayatını yönlendiren ve hedeflerini açıklayan bir şiar gibidir.

İşte buradan hareketle Aliyyen Veliyyullah da masum Ehli Beyt’in şiilerinin şiarıdır.Çünkü onların kalbi onun pak Kâbe’sinin etrafında tavaf etmektedir. O Kâbe’nin özü ise; hakk,din,hidayet ve imandır.


ÜÇ:

Yüce kitabımız Hanif dinimizin genel manada sınırlarınıve adâbınıözelde de haccın amellerini “Allah’ın şiarları” diye tanıtmıştır.

a. “Ve şöyle ki , her kim Allah’ın şiarlarını yüceltirse , kalplerin takvasındandır.”(1)

b. “Ey iman edenler Allah’ın şiarlarını zayi etmeyin.”(2)

c. “Doğrusu Sefa ve Merve,Allah’ın şiarlarındandır.”(3)

d. “Kurbanı sizler için Allah’ın şiarlarından karar kıldık.”(4)

Nehc ül Belağa adlı kitapta mevlamız Hz.Ali aleyhisselam kendisi ve Ehli Beyt-Allah’ın selamı onlara olsun- hakkında şöyle buyurmaktadır:

“Şiar ve ashap biziz.Hazine ve kapılar biziz.Evlere yalnızca kapılardan girilir.Evlere kapıdan başka yerden girene hırsız derler.”(5)

Demek ki gerçek ve hakiki şiar o hazretlerdir.

NOT:

Bazen de şiar en özel yakınlar manasındadır:

(1) Mübarek “Hacc” suresi 32.ayeti şerife.

(2) Mübarek “Mâide” suresi 2. ayeti şerife.

(3) Mübarek “Bakara” suresi 158.ayeti şerife.

(4) Mübarek “Hacc” suresi 36.ayeti şerife.

(5) Nehc ül Belağa sf 215,154.hutbe. “Subhi Salih fihristinde”

-566-

Lügatte bedenin hemen üstüne giyilen gömlek (atlet) manasına da gelir. Üzerine başka elbiseler giyilir.

Hz.Ali aleyhisselam zahit insanları şöyle anlatır:

“Onlar yeryüzünü oturak,toprağını yatak,suyunu güzel koku,Kur’an’ı da şiar edinmişlerdir......”(1)

Halka şöyle tavsiye etmişlerdir:

“Elbise olarak Allah’a itaatı şiar edinin.”(2)

Halkı hariciler -Allah onlara lanet etsin-konusunda şöyle uyarmaktadır:

“...Benim sarığımın altında dahi olsa bu şiara (3) davet edenleri öldürün...”(4)

Maksat uzun uzadıya konuyu açmaktan ziyade Kur’anı Kerim’den ve masumların kelâmından örnekler sunmaktı.

İmamlarımızın rivayetlerinde Allah yolunda cihad ederken mutlaka şiarlar edinmemiz emredilmiştir.Muteber hadis kitaplarımızdan şu örnekleri naklediyorum:

1. Furuğ u Kâfi c5 sf 47,Kitab ul Cihad “Bab uş Şiar”

2. Vesâil uş Şia c 11 sf 105 ve 106, “Kitab ul Cihad” “Müslümanların Şiar edinmesinin müstehaplığı bâbı”

3. Müstedrek ul Vesâil c11 sf 112 ve 113 ve 114. “Kitab ul Cihad” “Müslümanların Şiar edinmesinin müstehaplığı bâbı”

Aynı şekilde Caferiyyat sf 84,Deâim ul İslam c1 sf 370,Nevâdir u Râvendi sf 33.

İmam Cafer-i Sadık aleyhisselam buyurdu ki:

“Hüseyn aleyhisselam’ın şiârı “YA MUHAMMED” di. Bizim de şiârımız “YA MUHAMMED”dir.(5)

Yine İmamımız Cafer-i Sâdık aleyhisselam , İmam-ı Zaman Hz.Mehdi aleyhisselam’ın ashabını anlatırken şöyle buyurmuştur: “Onların şiarı “YA LESÂRÂT UL HÜSEYN” (Ey Hüseyn’in akan kanları)dır.”(6)
9
Ali'yen Veli'yullah Ali'yen Veli'yullah



DÖRT: ÇÜNKÜ ALİYYEN VELİYYULLAH ŞİANIN ŞİARIDIR;

(1) Nehc ül Belağa sf 486, Hikmetli sözlerinden 104.söz.

(2) Nehc ül Belağa sf 313,198.hutbe.

(3) Maksat masum imama itaatten uzaklaşma şiarıdır.

(4) Nehc ül Belağa sf 185,127.hutbeden.

(5) Furuğ ul Kâfi c5 sf 47,1.hadisi şeriften “Bab uş Şiar”

(6) Müstedrek ul Vesâil c11 sf 114,7/12565.hadisi şerif.

-203-

Ehli Beyt’in şiilerinin şiarı Aliyyen Veliyyullah’tır ve az önce anlattığımız bütün lügat ve ıstılah manalarının Aliyyen Veliyyullah için geçerli olduğu apaçık ortadadır. Gerçekler ortadadır ve bunu büyük fakih ve alimlerimiz böyle buyurmuştur.

-Allah onların bayrağını İmam-ı Zaman aleyhisselam’ın zuhuru ile yüceltsin-Kitabın önceki bölümlerinde bu konudaki görüşlerini gördük. Masumların siyerine ve sözlerine başvurduğumuzda bunu açıkça görmekteyiz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem zamanında sahabeler evlatlarının temiz viladetlerinin olup olmadığını Ali aleyhisselam sevgisi ile imtihan etmiyorlar mıydı?

Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem Hz.Amman r.a.’a şöyle buyurmadı mı: “Halkın hepsi bir vadide yürüseler, Ali aleyhisselam da başka bir vadide yürüse Ali bin Ebu Talib’in yürüdüğü vadiden git ve halkı bırak.”

Ali aleyhisselam’ın bulunduğu yerde hakk onun etrafında dönmüyor muydu?

Resulullah’dan sonra O’ndan başka hakiki mevla bulunmadığını Gadir-i Hum hadisinde duymadın mı?

Resulullah’dan sonra sapıklıklardaki hidayet,körlükteki nur,Allah’ın sağlam ipi ve sırat-ı mustakim o değil miydi?

O olmasaydı Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’den sonra müminler tanınmazdı!!!

Kabirdeki karanlık ve korkulu gecede neyi soracaklar?

Ali aleyhisselam ve O’na itaat ve velayeti sormayacaklar mı?

Aynı şekilde kıyamet gününde de....

Hatta zalim Emevi ve Abbasi halifeleri bile-Allah onlara lanet etsin- düşmanlarını dostlarından ayırmak için ölçü olarak Ali aleyhisselam’ın velayetini belirlemediler mi?Ali’nin dostu onların düşmanı,Ali’ye buğz edenler de onların dostu değil miydi?

O’nun velayeti ve itaatı etrafımızdaki ve hayatımızdaki bütün açıları kapsamamış mı?

Dinimiz ve dünyamızdaki bütün her işimizde velayetle içiçe olmamız Resulullah’ın Ehli Beytinin dostlarının hakiki şiarı Aliyyen Veliyyullah olduğu içindir.

-455-

BEŞ:BU KUTSAL ŞİARIN MANEVİYÂTI:

Hakikat şu ki;Her kim gerçek manada Aliyyen Veliyyullah’ı şiar edinmek istiyorsa.bütün manalarını şiar olarak yaşayıp hayatının bütün safhalarında uygulaması ve şuurunda bunu bulundurması ve kalbindeki bütün duygularla ve aklındaki bütün fikirlerle ve vicdanındaki bütün saf hükümlerle ve fıtratındaki bütün temizliğiyle buna aşık olması gerekir.

Şu duada da buyurdukları gibi afiyetin sağlam bedenlerle birlikte bulunması gibi kalbinin derinliklerinde de bu şiarın daima yer alması gerekir; “Afiyeti bedenimin şiarı olarak karar kıl”(1)Şeyhimiz Fahrüddin el Tureyhi r.a. duanın bu kısmını şöyle açıklamaktadır:

“Yani afiyeti benim bütün bedenimin ayrılmaz bir parçası haline getir.Maksat;bir şeyin sürekli olarak devamlık kazanmasıdır.”(2)

Aynı mana ve maneviyat,şu hadisi şerifte de görülmektedir; “Fakirlik,salihlerin şiârıdır.”(3)

Hadisin özet olarak manası şu ki;Salih insanlar kendi nefis ve ruhlarını devamlı olarak Allah’a muhtaç hissederler.İşte bu fakirlik ve muhtaçlık da,onların sürekli olarak Allah’ın o gani ve zengin kapısına yönelmeye ve sağlam ipleri asla gevşemeyen ilahi lütufa sarılmaya sevkeder.Şiarın manevi boyutunda da mutlaka bir cazibe olmalıdır.

İşte savaşçılar da hangi amaç uğruna olursa olsun savaştıkları hedef onların bir şiarıdır ve savaş sebepleridir.İşte bu noktada hadisi şerifler peygamberimizi nasıl tanımlıyor; “Tıpkı orduyu şiara çağırır gibi namaza davet ederdi.”(4)

Çünkü namaz o hazretin gözünün nuru idi ve velilerin miracı idi ve namazın mihrabı insanın bütün gücüyle şeytana,dünyanın zevklerine ve nefsin zaaflarına ve vesveselerine karşı savaştığı harp alanı idi.İşte namaza daveti de bu yüzden orduyu savaşa davet eden gibiydi.Namaza davet ve çağrı da ezandan başka birşey değildir.Namazın manevi ve irfani boyutu ise Aliyyen Veliyyullah’dan başka birşey değildi.

Kalplere,akıllara,nefislere ve ruhlara işleyen bu mukaddes

şiarın manevi hakikatı da işte bu yaptığım işaret ve açıklamalarla açığa çıkmaktadır.

(1) (2) (3) Mecmeul Bahreyn ve Matla’un Nehreyn c3 sf 349.

(4) Mecme ul Bahreyn ve Matla’ un Nehreyn c3 sf 350.

-204-

ALTI: BU MUKADDES ŞİARIN ESER VE ETKİLERİNDEN BİR BÖLÜMÜ:

Her şiar ve hedefin şu iki temel üzerine kurulması gerekir:

a. Şiarın ideolojik ve manevi içeriği.

b. Bu şiarı taşıyanların bilinci ve ihlasla onu uygulamaları.

Ehli Beyt dostlarının oluşturduğu toplumlarda birçok kereler Aliyyen Veliyyullah’ın gerçek manası ve nuraniyetinin hakikatından gaflette olsak dahi bu iki şıkkı çoğu kez görmekteyiz. Gafleti gidermenin yolu ise hakiki ihlasla ilim ve amele yaklaşmaktır.

Bütün bunlara rağmen bu yüce şiarın sayılmayacak kadar etkisi vardır.Ben kısaca bazı boyutlarına özet olarak değineceğim;

1. Manevi etkileri.

2. Kültürel ve ideolojik etkileri.

3. İrfani etkileri

4. Siyasi etkileri.

5. Cihadi etkileri.

6. Toplumsal etkileri.

7. Medeni etkileri.

8. Ahlakî etkileri.

9. Ahiret boyutunda etkileri.

Her bir etkinin çeşitleri de çok genişlemektedir.Bunun nedeninin de Aliyyen Veliyyullah’ın içeriğinin geniş olmasından kaynaklanmaktadır.Bunun sırrı da şu ki; Aliyyen Veliyyullah,Hz.Vasilerin efendisi aleyhisselam’ın zatının ve velayetinin bir parçasıdır.

Tıpkı o hazretin lütfunun ve feyzinin geniş olduğu gibi.İşte bu,Aliyyen Veliyyullah’ı bir şiar olarak kalplerinde taşıyanların kalbinde tecelli etmesinin hikmetidir.Şüphesiz o,temizleyen bir su,lezzetli bir yemek,berrak bir içecek ve iyi zahiredir.Ve en hayırlı zahire takvadır.

Takvanın hakikatı da sadece Ali aleyhisselam’ın velayetidir.

Hayırlı akibet yalnızca takvalılarındır.

Takvalı ve muttakiler Ebu Turab’ın basiretli şiileridir.


*BEYAN*

Aliyyen Veliyyullah ile ilgili saydığımız bu etkileri Hz.Ali aleyhisselam’ın değil sadece bütün sıfatlarında,hatta bir tek sıfatında ve hatta bir tek sıfatının bir bölümünde dahi.

-676-

görebilirsin.Onun yüce sözü ve kelamı onun bir sıfatı değil midir?Örneğin Nehc ül Belağa kitabı Seyyid Razi r.a.’in Hz.Ali’nin bazı sözlerinden derleyerek hazırladığı kitaptır.

Bütün bu eserleri ve etkileri o kitabın her bölümünde daha derin ve geniş açıklamalarla görebilirsin.İşte Ali aleyhisselam ve onun yüce kelamı böyledir.Ne mutlu sizlere ey Murtazâ’nın şiası ve ne mutlu O’nun ipine sarılıp sözüne aşık olanlara ve O’nun istediklerini uygulayanlara.

Nemutlu ve ne mutlu hayatlarının bütün boyutlarında ve ömürlerinin çeşitli kademelerinde Aliyyen Veliyyullah’ı şiar edinenlere.Şüphesiz ki Aliyyen Veliyyullah,ebedi ve sonsuz hayatın gerçek ünvanıdır.

YEDİ: BU YÜCE ŞİAR VE YERYÜZÜNÜN GELECEĞİ :

Tarihin zilleri ve çanları yeryüzündeki bütün tağutları uyarıyor ve korkutuyor.....

Hayır,aksine müjdelerin uyarısıdır bu:Vaadedilen günümüz geliyor.

Güneş yeni bir sabahın habercisi oluyor.Şahid,şehid ve meşhûd imamımızın nuru açığa çıkıyor.......

Zamanın acımasızlığı ve şiddeti büyük kurtuluş gününün yolunu açıyor.O bir gün evlerin kapısını çalmadan,akılları ve kapıları çalacak.Azizliği ve izzeti bütün manasıyla taşıyor ...

O, dostları yücelten ve düşmanları alçaltan Mehdi’dir!!!-Allah’ın salât ve selamı O’na ve babalarına olsun-

Şam’ın Süfyânî’si, Ali ve evlatlarının adını alan herkesi öldürtüyor...

Basra ve Kûfe’de,Ali aleyhisselam’dan beraat edilmesine dair iki kitap okunuyor.

Yemanî’nin bayrağı hidayete daha yakın.Çünkü o,Hz.Ali aleyhisselam’ın

velayetini kabul etmiştir.

Gökyüzünde ve güneşin yanında bir insan görülecek ve bütün ufuktan şu nida gelecek:Bu Ali bin Ebu Talib’dir.-Allah’ın salât ve selamı ona olsun.-

İki ses gelecek:Hakk ses ve batıl ses.

Birincisi:Cebrail aleyhisselam’ın sesidir:Hakk Ali ve O’nun taraftarları iledir.

-206-

İkincisi: İblis’in sesidir: Hakk,Süfyani ve onun taraftarları iledir.

Bu eşi ve benzeri görülmemiş bir imtihandır.Bu imtihanı ancak Aliyyen Veliyyullah’ı dininde,dünyasında,inancında ve mektebinde şiar edinenler kazanabilir.

Sonra ne mi olacak?

Halkın içinde Hz.Ali aleyhisselam’a en yakın olan zuhur edecek......

Kıyamının başlangıcı ceddi sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in şehri Medine’den olacak ve Hz.Ali aleyhisselam’ın düşmanlarını kabirden çıkaracak ve olanlar olacak.......

Ondan sonra vaadedilen Mehdi , halka tıpkı Hz.Ali aleyhisselam gibi davranacak ve onun gidişatını uygulayacak.

Sonra kutsal rec’at olayı.Onunda kutbu ve merkezi yine Ali aleyhisselam’dır.Şöyle buyuruyor: “Ben gittikten sonra tekrar tekrar geri döneceğim.Rec’attan sonra tekrar rec’at edeceğim.Ben geri dönüşlerin ve tekrarın sahibiyim.

Kahramanlık ve intikamların ve olağanüstü devletlerin sahibiyim.Ben demirden bir parçayım.Ben Allah’ın kuluyum ve Resululllah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in kardeşiyim.......”(1)

Bundan sonra ey azizim!...Bu başlıkla ne demek istediğimi zannedersem artık anladın;

“BU YÜCE ŞİAR VE YERYÜZÜNÜN GELECEĞİ”

Aliyyen Veliyyullah bu dünya ile de sınırlı kalmıyor.Hz.Vasilerin efendisi aleyhisselam’ın kıyamet gününde taşıyacağı hamd bayrağı da Aliyyen Veliyyullah ile ziynetlenmiştir.-Daha önce açıklamıştık.-Hakikaten bu şiar hakkın şiarıdır ve ne güzel bir şiardır.

*** *** ***

(1) Beyan ul Eimme aleyhimusselam c3 sf 445.

-207-


ALTINCI BÖLÜM

ALİYYEN VELİYYULLAH VE

ONUN ÖZELLİKLERİNİN OKYANUSLARINDAN BİR DAMLA

NEBEVİ VE ALEVİ NUR

“Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu:Göğe miraca çıktığım zaman gördüğü bütün kapılara,perdeler,ağaçlara,yapraklara ve odalara Ali aleyhisselam’ın adı yazılıydı.Ali aleyhisselam’ın ismi her şeye hatta güneşin yüzüne ve aya , suya ve taşlara yazılmıştır.”(1)
______________________

(1) Cevahir ul Velayet sf 287.

-677-

ÖNSÖZ:

Hakiki anlamda başkasına muhtaç olmadan kendi kudreti üzerinde ayakta duran Allah’tan başka hiçbir varlık yoktur.Çünkü Allah’tan gayrı bütün varlıklar bütün derece ve mevkilerine rağmen hakikaten fakir ve muhtaçtır.Bütün fakirlikleriyle o yüce varlığın zenginliğine ve ganiliğine tam ve mutlak bir ihtiyaç.

İşte böylece bütün varlıklar Allah’ın lütfu,feyzi,rahmeti ve kudretine muhtaçtır.O’nun şanı yücedir.

Filozoflar bu yüzden varlıkları ikiye ayırırlar;Başka varlığa muhtaç olanlar ve olmayanlar.vs...Bu gibi konulara girmek istemiyorum.

Ancak bir şeye işaret etmekte yarar var.O da şu ki başkasına muhtaç olan bir varlık ne kadar yüce bir mertebede olursa olsun sadece o kutsal zat olan Allah’ın kendisine verdiği kudret ve lütufla ancak değer kazanır.Yani varlıkları ilgilendiren o zatın verdiği lütuf ve feyzdir.

İşte bu noktadan hareketle o zatın verdiği lütuf ve feyzin değeri feyzin sahibinin değerinden kaynaklanmaktadır.

İşte şimdi şunu söyleyebiliriz:Aliyyen Veliyyullah’ın da bütün bu değeri ve önemi Hz.Ali aleyhisselam’ın zatının bir vasfı olduğu içindir,Eğer Hz.Ali aleyhisselam olmazsa onun bir değeri kalmaz.Aliyyen Veliyyullah’ın sırrı O’nun sahibi olan Hz.Ali aleyhisselam’ın azametinden ve derecesinin yüceliğinden ileri gelmektedir.

Bu okyanuslardan bir damla da gerçekte beşeri aklın idrak edebileceği bütün özelliklerin sadece bir bölümüdür.O da beşerin idrak edemeyeceği ile mukayese edildiğinde çok zayıf kalmaktadır.Muasır şairlerden Cevahiri ne de güzel söylemiş;

Adamın meziyetlerini sayamadıysan,

Meziyetleri hep eksik kalmıştır.

Onun Kur’anî özelliklerinden bazılarını masumların sayısı kadar karar kılarak sunuyorum.Bu da onların sayısına teberrük etmek içindir.-Allah’ın selamı onlara olsun-

-210-

(1)

O, İSLAMIN ÖZÜ VE KAYNAĞIDIR.

“Din Allah katında yalnızca islamdır.” (1) ayetini hakkında İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’a velayetle teslim olmaktır.”(2)

(2)

O,İMAN EDENLERİN İÇİNE GİRMEKLE EMROLUNDUKLARI HAKİKİ SİLM(BARIŞ)TIR:



Şeyh Tusi r.a.’in rivayetine göre Muhammed bin İbrahim dedi ki: “Toplu halde silm (barışa) girin” (3)ayeti hakkında İmam Caferi Sâdık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ın velayetine girin. “Ve şeytanın adımlarını izlemeyin” Yani başkalarına uymayın. (4)

(3)

O, İMANI YAŞATAN RUHTUR VE HATTA ŞÂİBESİZ İMANIN TA KENDİSİDİR:

Şeyh Meclisi r.a.’in rivayetine göre Ebu Hamza dedi ki: “Her kim imana karşı kafir olursa,amelleri boşa gider ve ahirette ziyan edenlerden olur.”(5) ayetini İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a sorduğumda buyurdu ki: “Bunun tefsiri Kur’an’ın bâtınındadır.Her kim Ali’ye karşı kafir olursa demektir.Ve Ali imanın ta kendisidir.”(6)

Şeyh Kuleyni r.a. şöyle rivayet eder: “Ama Allah imanı sizlere sevdirmiş ve onu kalplerinizde ziynetlendirmiş ve kafirliği,fasıklığı ve isyanı size kötü göstermiştir.” (7) ayeti hakkında İmam Cafer-i Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu:

(1) Âl-i İmran suresi 19. ayeti şerife.

(2) Bihar ul Envar c 35 sf 341.

(3) Mübarek “Bakara” suresi 208. ayeti şerife.

(4) Emâli-i Şeyh Tûsi c1 sf 306.

(5) Mübarek “Mâide” suresi 5. ayeti şerife.

(6) Bihar ul Envar c 35 sf 369.

(7) Mübarek “Hucurât” suresi 7. ayeti şerife.

-434-

(4)

O,BÜTÜN MANASI VE İÇERİĞİ İLE DİNDİR.

“İmanı sizlere sevdirmiş ve onu kalplerinizde ziynetlendirmiş” yani Hz.Emirülmüminin aleyhisselam. “Ve kafirliği, fasıklığı ve isyanı size kötü göstermiştir.” Yani birinci,ikinci ve üçüncü zalimler.(1)

Seyyid Haşim el Behrani r.a. El Burhan adlı tefsirinde şöyle der;

“Ve İbrahim ve Yakup evlatlarına onu vasiyet etti;Ey evlatlarım!Allah sizler için o dini seçti.Ölümünüz sadece müslümanlık üzerine olsun.”(2)

İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam buyurdu ki; “Ali’nin velayetini vasiyet etti.”(3)

Aynı mana hakkında S.Şerefüddin en Necefi r.a. İmam Cafer-i Sâdık aleyhisselam’dan söyle rivayet eder: “Artık kimse seni din konusunda yalanlayamaz”(4) ayetinin manası hakkında buyurdu ki: “Din,Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ın velayetidir.”(5)

(5)
HATTA O HAKK’TIR VE HAKKIN HAKKIDIR.

İbni Şehrâşub el Mâzenderâni r.a. “Menakıb” adlı kitabında İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’dan şöyle rivayet eder: “Ey halk! Rabbinizden hakk ile bir Resul gelmiştir.Öyleyse iman edin ki sizin için hayırlıdır.”(6) Yani Ali’nin velayeti ile gelmiştir. “Eğer karşı çıkarsanız”(7) O’nun velayetine. “Gökler ve yer Allah’ındır. (8)”(9)

Yine o hazret buyurdu ki: “Ve de ki hakk rabbinizdendir.İsteyen O’na inanır.”(10) Yani Ali bin Ebu Talib aleyhiselam’ın velayetine. “İsteyen de karşı çıkar. (11)”(12)

(1) Usul ü Kâfi c1 sf 426,71.hadisi şeriften.

(2) Mübarek Bakara suresi 132. ayeti şerife.

(3) El Burhan c1 sf 156,2.hadisi şeriften.

(4) Mübarek “Tin” suresi 7.ayeti şerife.

(5) Te’vil ul Âyât iz Zâhire c2 sf 813,2.hadisi şeriften.

(6) (7) (8) Mübarek “Nisa” suresi 170.ayeti şerife.

(9) Bihar ul Envar c 38 sf 27.

(10) (11) Mübarek “Kehf” suresi 29. ayeti şerife.

(12)Bihar ul Envar c 38 sf 27.

-555-

Yine Muhaddis Erbelli r.a. “Keşf ul Gumme” adlı kitabında Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem’in Hz.Ali aleyhisselam’a şöyle hitap ettiğini rivayet eder: “Ya Ali!Hakk seninledir,senin dilinde,senin kalbinde ve gözlerinin arasındadır.”(1)

(6)


İLAHİ SIRAT-I MUSTAKİM O’DUR.

Şeyh Saffâr r.a. “Basâir ud Derecât” adlı kitabında Ebu Hamza’dan rivayet eder ki; İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu : “Allah, peygamberine şu ayeti nazil etti: “Sana vahyolunana sıkıca sarıl.Şüphesiz sen sırat-ı mustakim (doğru yol) üzeresin.”(2) İmam buyurdu ki: Şüphesiz sen Ali’nin velayeti üzeresin.Ve Ali sırat-ı mustakim’dir.”(3)

(7)

ALLAH’A GİDEN SAĞLAM YOL O’DUR.

Şeyh Ebu’n Nazr el Eyyâşi r.a. meşhur tefsirinde şöyle rivayet eder: “Câbir dedi ki: İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam’a şu ayeti sordum; “Eğer Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz.”(4) Buyurdu ki: “Ey Câbir!

Biliyor musun Allah’ın yolu nedir?Dedim ki:Senden duymadıkça bilemem. Buyurdu ki: Allah’ın yolu,Ali ve O’nun zürriyesidir,Allah’ın selamı onlara olsun.Herkim onların velayeti uğruna öldürülürse Allah’ın yolunda öldürülmüştür.Her kim onların yolunda ölürse Allah’ın yolunda ölmüştür.”(5)

Merhum yine şöyle rivayet eder: Bureyd el İclî r.a. şöyle dedi: “Bu benim doğru yolumdur.Ona uyun ve diğer yollara uymayın ki onun yolundan ayrı düşersiniz.”(6) ayetinin tefsirinde İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Biliyor musunuz Allah burada doğru yolum diyerek neyi kasdediyor?

(1) Bihar ul Envar c 38 sf 34.

(2) Mübarek “Zuhruf” suresi 43. ayeti şerife.

(3) Bihar ul Envar c 35 sf 369,13.hadisi şerif.

(4) Mübarek “Âl-i İmran” suresi 157.ayeti şerife.

(5) Tefsir ul Eyyâşi c1 sf 202,159.hadisi şerif.

(6) Mübarek “En’am” suresi 153. ayeti şerife.

-444-

Dedik ki: Hayır.Buyurdu ki: Ali’nin ve vasilerinin yolu. “O’na uyun” diyerek kimi kasdediyor biliyor musunuz? Dedim ki: Hayır.

Buyurdu ki: Ali bin Ebu Talib’e uyun diyor.Allah’ın salâtı O’na olsun.

Biliyor musun “Ona uyun ve diğer yollara uymayın ki onun yolundan ayrı düşersiniz.”ile ne demek istiyor?Dedim ki:Hayır.

Buyurdu ki: Allah’a andolsun ki falanca ve filancanın velayeti.

Buyurdu ki: Biliyor musun “onun yolundan ayrı düşersiniz.”ile ne demek istiyor?Dedim ki:Hayır.

Buyurdu ki: Yani Ali aleyhisselam’ın yolundan ayrı düşersiniz.”(1)

(8)

VE O, HİDAYETİN HAKİKATIDIR.

“Ama biz O’nu nur olarak karar kıldık ve kullarımızdan istediğimizi O’nunla hidayet ederiz.Ve şüphesiz sen doğru yola hidayet etmektesin.”(2) ayetinin tefsirinde İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Yani Ali’yi karar kıldık.Ali nurdur.

“Kullarımızdan istediğimizi O’nunla hidayet ederiz.”Yani Ali ile hidayet ederiz.Hidayete erenler Ali sayesinde hidayet olurlar. “Ve şüphesiz sen doğru yola hidayet etmektesin.”Yani sen Ali aleyhisselam’ın velayetine emreder ve ona davet edersin.

Ve Ali o doğru yoldur. “Göklerde ve yerdekilerin sahibi olan Allah’ın yoluna”(3) Yani Ali’ye.Göklerdeki ve yerdeki herşeyin hazinesi ve emanetdârı olarak Ali’yi karar kıldı. “Bilin ki herşey Allah’a doğru seyreder. (4)”(5)

(9)

PARLAYAN İLAHİ NURDUR.

Şeyh Ebu Cafer el Kuleyni r.a. “Usul ü Kâfi” adlı kitabında şöyle rivayet eder: Muhammed bin Fuzeyl dedi ki: İmam Rıza aleyhisselam’a şu ayeti sordum: “Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar.”(6) Buyurdu ki: “Emirülmüminin aleyhisselam’ın velayetini ağızlarıyla söndürmek istiyorlar.

(1) Tefsir ul Eyyâşi r.a. c1 sf 383 ve 384,125.hadisi şerif.

(2) Mübarek “Şura” suresi 52. ayeti şerife.

(3) (4) Mübarek “Şura” suresi 53. ayeti şerife.

(5) Tefsir ul Kummi r.a. c2 sf 280.

(6) Mübarek “Saff” suresi 8. ayeti şerife.

-213-

Dedim ki: Şu ayet: “Ve Allah nurunu tamamlayacaktır.”(1)

Buyurdu ki: Şöyle buyuruyor: Ve Allah imameti tamamlayacaktır.İmamet bir nurdur.Ve bu Allah azze ve cellenin şu ayetidir: “İman edin Allah’a ve resulüne ve nazil ettiğimiz nura.”(2) Buyurdu ki: Nur imamdır.”(3)

(10)

ALLAH’IN İNSANLARIN YAŞAMASINI İSTEYİP LEZZETİNİ TATMALARINI İSTEDİĞİ GERÇEK HAYATTIR.

“Ey iman edenler!Allah ve Resulü size hayat bahşedecek olana davet ettiğinde onlara icabet edin.”(4) ayetinin manasında İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Allah buyuruyor ki;Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ın velayetidir.Ona uymanız ve O’nun velayeti toparlanmanıza ve adaletin içinizde sağlanmasına ... yarayacaktır.”(5)

Seyyid Şerefüddin r.a. Ehli Sünnet’ten şöyle rivayet eder: “İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Ey iman edenler!Allah ve Resulü size hayat bahşedecek olana davet ettiğinde onlara icabet edin.” ayetinin manasında İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Allah buyuruyor ki;Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ın velayetidir.”(6)

(11)

O,KAPSAMLI VE VAROLAN RAHMETTİR.

“Ama o istediğini o rahmetine katar.”(7) ayetinin manasında İmam Cafer-i Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Rahmet,Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ın velayetidir. “Zalimlerin ne bir dostu ne de bir yardımcısı vardır.(8)”(9)

(12)

O AYNI ŞEKİLDE ALLAH’IN BÜYÜK NİMETİDİR.

El Huveyzi r.a.’in tefsirinde Cabirden rivayet ettiğine göre adamın

(1) Mübarek “Saff” suresi 8. ayeti şerife

(2) Mübarek “Teğabun” suresi 8. ayeti şerife.

(3) Usul ü Kâfi c1 sf 196,6.hadisi şerif.

(4) Mübarek “Enfal” suresi 24.ayeti şerife.

(5) Tefsir ul Kummi r.a. c1 sf 271.

(6) Te’vil ul Ayât iz Zâhire c1 sf 191 ,1.hadisi şerif.Ayet mübarek Enfal suresi 41.ayeti şerifedir.

(7) (8) Mübarek “Şura” suresi 8.ayeti şerife.

(8) Te’vil ul Âyât iz Zahire c2 sf 543,4.hadisi şerif.

-566-

biri İmam Cafer-i Sâdık aleyhisselam’a şu ayeti sordu: “Allah sizlere gizli ve açık nimetler vermiştir.”(1)Buyurdu ki: “Açık nimet Hz.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi vesellem ve O’nun getirdiği marifet ve Allah’ın tevhididir.

Gizli nimet ise biz Ehli Beyt’in velayeti ve meveddet ahdimizdir.İnsanların bazıları hem açık hem de gizli nimetlere inanmıştır.Bazıları ise açık nimete inanıp gizli nimeti inkar etmişler.Allah da şu ayeti nazil etti:

“Ey resul! Ağızlarıyla iman ettik deyip kalpleri iman etmeyenlerin küfre doğru süratle gitmeleri seni üzmesin.”(1) Bu ayet nazil olduğu zaman Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ferahladı.Yüce Allah onların imanını ancak bizim velayet ve muhabbet ahdimiz ile kabul eder.”(2)

(13)

O,EŞİ BENZERİ OLMAYAN İYİLİK VE GÜZELLİKTİR.

“Her kim bir iyilikle gelirse ona daha hayırlısı vardır.Ve onlar o günün korkusundan güvencededir.Ve her kim kötülükle gelirse yüzüstü ateşe atılacaklardır.”(3) ayetinin tefsirinde Allame Meclisi r.a.,imamlarımızdan şöyle rivayet etmiştir:

İmam Cafer-i Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “İyilik;Allah’a andolsun ki Emirülmüminin aleyhisselam’ın velayetidir.Kötülük ise onun düşmanlarına itaat etmektir.”(4)

Bu iyiliğin manasıdır.Güzellik ise şudur:

“Ve güzelliği yalanladı.”Bu konuda İmam Cafer-i Sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Ama cimrilik edip zenginliğiyle övünen var ya”(5)Yani kendi nefsine güvenip hakka karşı cimri olan.Batıllık zenginliğiyle hakkı hor gören.

“Ve güzelliği yalanladı.”(6) Yani Hz.Ali bin Ebu Tâlib aleyhisselam ve ondan sonraki imamların velayetini yalanladı. “Onu zorluğa iteceğiz.”(7) Yani ateşe atacağız (8) .” (9)

(14)

O,BİZİ KESİN KURTULUŞA ERDİRECEK VESİLEDİR

VE ÖYLE BİR YOLDUR Kİ ONU TAKİP EDENLER HİDAYET OLUR VE KURTULUR.

(1) Mübarek “Lokman” suresi 20. ayeti şerife.

(2) Mübarek “Maide” suresi 41. ayeti şerife.

(3) Tefsir u Nur us Seqeleyn c4 sf 212 ve 213,83.hadisi şerif.

(4) Mübarek “Neml” suresi 89 ve 90. ayeti şerifeler.

(5) Bihar ul Envar c 36 sf 81,6.hadisi şerif.

(6) (7) ,(8) Mübarek “Leyl” suresi 8,9 ve 10. ayeti şerifeler.

(9) Te’vil ul Âyât iz Zâhire c2 sf 807,1.hadisi şeriften.

-333-

Bu yüzden Kur’an-ı Kerim şöyle feryad ediyor: “Ey iman edenler.Allah’tan korkun ve O’na vesileler arayın.Onun yolunda cihad edin belki felaha erersiniz.”(1)

Ve yine şöyle buyurmaktadır:

“Onlar rabblerine ulaşabilecekleri en yakın vesileyi ararlar.O’nun rahmetini umarlar ve O’nun azabından korkarlar.Şüphesiz rabbinin azabı korkulmalıdır.”(2)

Nudbe duasında ise şöyle geçer:

“Onları aracı ve senin rızana ulaşılan vesile olarak karar kıldın.”(3)

Vesile ve yol hakkında Şeyh Kuleyni r.a. şöyle rivayet eder: “İmam Muhammed Bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “Eğer onlar o yol üzerine istikamet gösterirlerse onları berrak su ile doyururuz.”(4)Buyurdu ki:

“Yani eğer onlar Ali bin Ebu Tâlib aleyhisselam ve O’nun evlatlarının velayeti üzerine istikamet gösterirlerse Allah onların emir ve yasaklarındaki itaatlerini kabul eder. “onları berrak su ile doyururuz.” Yani kalplerine imanı içiririz.Ve yol,Ali ve vasilerinin velayetine iman etmektir.”(5)

İmamımız Cafer-i Sâdık aleyhisselam bu manayı genişçe açıklamıştır.Şöyle ki; Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyurdu: “Cebrail izzet rabbi azze ve celle’nin şöyle buyurduğunu rivayet etti:

“Her kim benden başka ilah olmadığını ve benim tek olduğumu ve Muhammed’in kulum ve resulüm olduğunu ve Ali bin Ebu Talib’in halifem olduğunu ve O’nun evlatlarından olan imamların da hüccetlerim olduğunu bilirse:

Onu cennetime sokarım ve onu kendi affımla ateşten korurum ve ona kendi civarımda yer veririm ve ona kerametimi vacip kılarım ve ona nimetimi tamamlarım ve onu en has ve halislerimden karar kılarım,bana nida etse cevap veririm,bana dua etse kabul ederim,

benden birşey isterse ona veririm,o susarsa konuştururum,eğer hata yapsa ona merhamet ederim,eğer benden kaçarsa onu davet ederim,eğer bana geri dönerse onu kabul ederim,eğer kapımı çalarsa kapımı ona

(1) Mübarek “Mâide” suresi 35. ayeti şerife.

(2) Mübarek “İsrâ” suresi 57. ayeti şerife.

(3) Mefatih ul Cinan sf 532.

(4) Mübarek “Cinn” suresi 16. ayeti şerife.

(5) Usul ü Kâfi c1 sf 220,1.hadisi şerif.

-434-

açarım.Ve her kim de benden başka ilah olmadığını ve benim tek olduğumu kabul etmezse veya kabul eder de Muhammed’in kulum ve resulüm olduğunukabul etmezse, veya bunu da kabul eder ama Ali bin Ebu Talib’in halifem olduğunu kabul etmezse,

veya bunu da kabul edip O’nun evlatlarından olan imamların da hüccetlerim olduğunu kabul etmez ve şehadet getirmezse nimetime karşı çıkmış olur azametimi küçük saymıştır ve ayetlerime ve kitaplarıma karşı kafir olur.

Eğer bana yönelirse onunla arama perde koyarım ve eğer benden birşey isterse onu mahrum ederimeğer beni çağırsa onu duymam,eğer bana dua etse davetine icabet etmem,eğer beni ümid etse ümitsiz bırakırım.Bu ona benim cezamdır ve Allah kullarına asla zulmetmez.

Cabir bin Abdullah ayağa kalkarak dedi ki: Ya Resulullah!Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ın evlatlarından olan imamlar kimlerdir? Buyurdu ki: Cennet gençlerinin efendisi olan Hasan ve Hüseyn’dir.Sonra zamanının ibadet edenlerinin efendisi Ali bin Hüseyn’dir.

Sonra Bâkır olan Muhammed bin Ali’dir.Ve sen onu göreceksin ey Câbir!Onu gördüğün zaman benim selamımı ona ilet.Sonra Sâdık’tır Cafer bin Muhammed. Sonra Kâzım’dır Musa bin Câfer.Sonra Rızâ’dır Ali bin Musa.Sonra Taki’dir Muhammed bin Ali.Sonra Naki’dir Ali bin Muhammed.Sonra Zekî’dir Hasan bin Ali.Sonra onun oğlu hakk üzerine kıyam edecek olan

ümmetimin Mehdi’sidir.Yeryüzü nasıl zulüm ve eziyetle dolduysa onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır.İşte onlar ey Câbir benim halifelerim, vasilerim,evlatlarım ve ailemdir.

Onlara itaat eden bana itaat etmiştir, onlara isyan eden bana isyan etmiştir.Onları veya onlardan birini inkar eden beni inkar etmiştir.Allah;onların sebebine göğün yeryüzüne inmesine engel olur, Allah onların hatırına yerin ehlini içine çekmesine engel olur.”(1)

Bu konuda en güzel hadislerden biri de Allame Meclisi’nin İmam Muhammed Taki aleyhisselam’dan rivayet ettiği şu hadistir.Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem buyurdu ki: “Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ı anmak ibadettir.Ve münafığın

(1) Kemal üd Din ve Tamam un Nimet (Şeyh Saduk) r.a. c1 sf 258 ve 259,3.hadisi şerif.

-645-

alameti de şudur:O’nu anmaktan hoşlanmaz ve yalan ve efsane mecusi hikayelerini dinlemekten daha çok hoşlanır.Sonra İmam Muhammed Taki aleyhisselam şu ayeti okudu: “Yalnız Allah zikredildiği zaman ahirete iman etmeyenlerin kalbi ekşir.Ama ondan başkası zikredildiğinde yüzleri güler.”(1)

O hazrete bu ayetin anlamı sorulduğunda şöyle buyurdu: “Bilmiyor musunuz Resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem şöyle buyururdu:Ali bin Ebu Talib aleyhisselam’ı meclislerinizde anın.Doğrusu onu anmak beni anmaktır.

Beni anmak ise Allah’ı anmaktır.Ali’nin anılmasından hoşlanmayan ve başkalarının anılmasından hoşlananlar ahirete inanmayanlardır.Ve onlar için acı bir azap vardır.”(2)

Böylece kitabımızın bu son bölümü de burada bitti.Bu bölümde Aliyyen Veliyyullah’ın hadisi şeriflerdeki özelliklerini masumların sayısı adedince zikrettik.

Tüm bunlar şia ve Ehli Sünnet kitaplarında anlatılanların yanında gerçekten çok az kalır ve biz sadece örnek olsun diye bir kısmını zikrettik.Allah başarı verendir,Resulullah uyarandır,Ali de hâdi’dir.Allah’ın salâtı o ikisine ve pâk evlatlarına olsun.Ve Allah onların ve taraftarlarının bütün düşmanlarına lanet etsin.


ALTINCI BÖLÜMÜN SONU

(1)Mübarek “Zümer” suresi 45. ayeti şerife.

(2)“El Lu’luu vel Mercan” “Muhaddis Nuri r.a.” (Farsçadır.) sf 212.

-217-

VEDA DURAĞI

*
VE KISA BİR VAKFE

Sizlere veda etmeden önce ey Ali ve evlatlarını seven kardeşlerim,sizler ki Resulullah ve Ali aleyhimesselam’ın velayet nurunu Allah’ın lütfu ile hissediyorsunuz.

Diyorum ki: Bu kısa kitabı yazmaktan kastım sadece nimetimin mevlası,seyyidim ve Hasan ve Hüseyn’in babasının –Allah’ın salât ve selamı onlara olsun-şanının birazını yüceltmekten başka birşey değildir.

Vallahi başka bir şey değildir asla.... Vallahi başka bir şey değildir asla.... Vallahi başka bir şey değildir asla....

Dediler ki Ali yücelmiş dedim ki asla,

Şüphesiz yücelik,Ali ile yücelmiş.

Eğer daha önceden ve şimdi veya gelecekte zihnime başka bir fikir girmişse --ki böyle bir şey mevlanın karşısında en büyük edepsizliktir- ben kimim ve benim değerim nedir ki fikrime başka birşey gelsin?

Ben sadece Ebul Fazl el Abbas aleyhisselam’ın babasının şiileriyle birlikte ona hizmet olsun diye bu kitabı yazdım.Ki o hazretin bu gibi hizmetlere ihtiyacı da yoktur,asıl muhtaç olan benim.Asıl ihtiyacı olan benim,çünkü bu hizmet onun şerefli adına yapılmıştır.

Yine aynı şekilde muazzam seyyidem Hasaneyn’in anasından da özür diliyorum-Allah’ın selamı onlara olsun- Ona bu hediyemi sunarak diyorum ki: Seyyidem!Hediyeler onu verenin ölçüsündedir.

-999-

Ve siz ey Ali ve evlatları sevgisindeki kardeşlerim!Eğer bu kitapçıkta biraz güzellik varsa da vallahi bu güzellik onların güzelliğinden ve cemalinden kaynaklanır.Eğer biraz çirkinlik varsa bu da benden kaynaklanır.Hüseyn’in hakkına andolsun ki bu böyledir.

Özür diliyorum,özür diliyorum...

Veda etmeden evvel kısaca bir kaç noktaya işaret etmek zorundayım:

1. Bütün bu açıklamalardan sonra ey muhip özet olarak şunu anlıyoruz ki:

Aliyyen Veliyyullah; ezanın,kametin ve namazın kemalidir olgunluğudur. Hatta ibadet olsun veya olmasın insanın bütün amellerinin olgunluğudur. Dinin ve nimetin olgunluğunun tecelli ettiği her yerde bu da tecelli etmiştir.

Ve Allah’ın razı olduğu ve Emirülmüminin aleyhisselam’ın velayetine gösterdiğimiz islam da budur.Çünkü O’nun velayeti islamın,dinin, imanın ve hak hidayetin hakikatıdır ve nübüvvetingerçek kemali ve olgunluğudur.

Demek ki Aliyyen Veliyyullah’ta ihmalkârlık da O’nun velayetinde ve etrafındaki kutsal değerlerde ihmalkârlık demektir. Allah en iyi hidayet eden ve muvaffak edendir.

2. Bazıları kitabımda çokça hadis naklettiğimi savunabilirler.Yalnız ben derim ki: Eğer şia ve Ehli Sünnet kaynaklarından Aliyyen Veliyyullah hakkındaki elimin altındaki bütün hadisleri nakletseydim kitap birkaç ciltten oluşacaktı.


Ben burada sadece zaruri olanları örnek olarak seçtim.Aliyyen Veliyyullah’ın inançta ve islami düşüncedeki yerini tespit ettim.Ki gerçek islami düşünce ve ideoloji, Muhammed ve Âl-i Muhammed’in ideolojisi ve düşüncesidir,başkasının ki değil.Başkası da kim oluyor ki?

3. Anlatmak istediğim konunun yanında anlattıklarım az kaldığı için esere kitap değil de risale demeyi uygun buluyorum.

4. Yazdıkları kitaplarla Aliyyen Veliyyullah’a yardım eden bütün ulemayı anıyorum.-Allah onların bayrağını İmam-ı Zaman aleyhisselam’ın zuhuru sayesinde yüceltsin-.Onların Hz.Ali ve evlatlarının velayetini savunmadaki ve korumadaki zahmetlerinin yanında ben de böylece yer almak istedim.

5. Önce kendime sonra velayet ve teşeyyü yolundaki kardeşlerime şunu hatırlatıyorum ki: Aliyyen Veliyyullah’a

-999-

yardımın gerçek ,yaşayan ve canlı örneği , İmam-ı Zaman aleyhisselam’a ve O hazretin ihlaslı velilerine yardımdır.

Onun dışında insan bu dünya hayatında meyve olarak hayal kırıklığı,pişmanlık ve hüsrandan başka birşey toplayamaz.

Son olarak ey Muhammed ve Âl-i Muhammed muhabbetindeki kardeşlerim. Allah azze ve celle’nin vasilerin efendisinin bereketi ve geniş fazlı sayesinde ölüm,kabir ve kıyametteki azabını hafifletmesi konusunda hepinizden dua temenni ediyorum.Benim ve sizlerin Hz.Ali aleyhisselam’a ve O’nun halis taraftarlarına hizmette muvaffak etmesini Allah’tan niyaz ederim.

*** *** ***

-220-


SON SÖZ

(1) Şimdiki şiirle bu başlığın arasındaki ilişkiyi akıl sahiplerine anlatmaya gerek yoktur.

*YA ALİ*

Ey kınayıp eleştiren bırak beni, gel işit benim bu halimi.

Ben hâdimim Aliyyel Murtaza’ya Veliler velisi mevlal mevâli.

Onu her ne kadar övdüysem dediler aşırıya gittin ey gâli!

Hakkı yakinle gördükten sonra artık ne farkeder ki.

Allah’ın öyle âyeti ki her söz O’nun helali.

Sen artık benimle nereye dek cedelleşirsin ki,

Beni bu yolda kınayan adam,kendi halime bırak beni.

Seni kurtarana git ve sapıklığımla bırak beni.

Mustafâ’nın vasisini sevmek kemalin ta kendisidir.

Kıyametteki zahiremdir, arzularımın kaynağıdır.

Dinimi onunla tamamladım,sözümü O’nunla bitirdim.(1)

‘Kîsâ’ hadisinin sonunda Hz.Ali aleyhisselam da şöyle buyuruyor:

“Öyleyse vallahi kurtulduk ve mutluluğa erdik.Aynı şekilde şiamızda kurtuldu ve dünya ve ahirette mutluluğa erdi,Kâbe’nin rabbine andolsun ki.”(2)

Diyorum ki:Seyyidim ey Emirülmüminin.

Kâbe’nin rabbine andolsun ki bütün varlığıma işleyen velayetin ve muhabbetinle dünyada kurtuldum ve eşi benzeri olmayan saadete erdim.Bu benim fazlım değil senin fazlındır ey fazilet sahiplerinin en üstünü.

(1) Hâfız Receb el Bursî’nin şiirinden beyitler.

(2) Mefatih ul Cinan’ın sonundan.

-222-

Ahirette ise ey sığınağım ve sağlam mağaram.Vallahi eğer sen kabul etmezsen kurtuluşum asla yoktur.-Minnet ve sena Allah’ın Resulünün ve senindir.-Senin hizmetçinin hizmetçisinin hizmetçisiyim...

Ey veliler velisi.

Ebul Hüdâ

Son arzum ve ümidim; KABUL.

Hatâkâr kulunuz
10