Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mizan'ul Hikmet (hikmetin öl-çüsü) benim, Ali de onun dilidir" (İhkak'ul-Hak, 6/46)
Mizan'ul Hikmet 1.Cilt
Muhammed Muhammedi REYŞEHRİ
Çeviri Kadri ÇELİK
Tatbik Nuri DÖNMEZ
Çeviren'in Notu
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Tüm ümmet, Resulullah'tan sonra Hz. Ali (a.s.) ve diğer Ehl-i Beyt İmamları'na (a.s) tabi olmakla yükümlüdür. Nitekim Resulullah (s.a.a) de "Ali'nin taraftarları kurtuluşa erenlerin ta kendileridir."diye buyurmuştur. Ay-rıca Allah-u Teala da Şura suresinin 23. ayetinde Resulullah'ın adına;
"(De ki) sizden tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim ancak yakınlara sevgidir."diye buyurmuştur. Yani Resulullah 23 yıl bo-yunca çektiği zahmet ve çabalara karşılık sadece Ehl-i Beyt'ini sevmeyi is-temektedir. Dolayısıyla Ehl-i Beyt'i sevmek bir meslek değil, dini bir gö-revdir. Resulullah (s.a.a) Gadir-i Hum'da ise şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Sizin aranızda iki paha biçilmez şey bırakıyorum. Bu iki paha biçilmez şey Al-lah'ın kitabı ve Ehl-i Beyt'imdir."
Bütün bu bilgiler ışığında anlıyoruz ki Resulullah'tan (s.a.a) sonra Ehl-i Beyt'i sevmek ve Kur'an'ın gerçek müfessirleri olan bu nurlu insanlara tabi olmak dini bir yükümlülüktür. Dolayısıyla bazılarının, "Ehl-i Beyt'i sevmek bir meslektir. Herkes bir mesleği seçebilir. Bazıları Ehl-i Beyt'i sevmeyi meslek edinmiştir. Ehl-i Sünnet ise ayrı bir mesleği seçmiştir.
"demesi doğru bir düşünce tarzı değildir. Her Müslüman Resulullah'ı ve Ehl-i Beyt'ini sevmek zorundadır. Resulullah risaleti karşı-lığında bizlerden sadece bunu istemiştir. Hz. Ali'yi sevmeyen bir insana Muaviye ve Yezid'i sevmek kalır. Zira her ikisini sevdiğini iddia etmek, nur ile zulmeti sevmek gibi saçma bir iddiadır. Bu hem şer'i, hem de akli açıdan doğru bir inanç değildir. Bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim'de Ehl-i Beyt kelimesi üç yerde kullanıl-mıştır.
1-Hz. Musa'nın(a.s)kıssasında
Hz. Musa (a.s) bebek iken Allah'ın emri üzere annesi tarafından bir sandık içerisine bırakılıp Nil nehrine atılmış ve Firavun ailesi tarafından Kur'an'ın ifadesiyle kendilerine bir düşman ve üzüntü kaynağı olsun diye sudan alınmıştı. Bu küçük çocuk hiç bir kadının sütünü emmeyince Fira-vun ailesi şaşırıp kalmışlardı. O sırada Hz. Musa'nın (a.s) kız kardeşi gele-rek onlara: "...Ben sizin adınıza onun bakımını üstlenecek ve onun hayrını isteyecek bir Ehl-i Beyt'i (ev halkını) size tanıtayım mı?"demişti."
Bunun üzerine çocuk annesine iade edilmişti. Bunu Kur'an-ı Kerim şöyle açıklıyor: "Böylece onu, annesinin gözü aydın olsun, üzülmesin, Allah'ın verdiği sözün gerçek olduğunu bilsin diye, ona geri çevirdik. Fakat çoğu bilmezler." Bu ayet-i kerimede, Hz. Musa'nın (a.s) kız kardeşinin, Ehl-i Beyt tabirinden neyi kastettiğine açıklık getirecek herhangi bir açık-lama yoktur.
Acaba söz konusu beyt (ev) ile bir yakınlığı olan bütün şahıs-ları mı, yoksa bazılarını mı veya yalnızca soy yakınlığı olanları mı, yoksa hem soy yakınlığını hem de evlenme yoluyla meydana gelen yakınlığı içeren bir anlamı mı veya bunlar ile birlikte "vela"(kölelik) ve terbiye yö-nünden bu evle ilgisi olan şahısları mı veya bütün bunlardan daha geniş bir anlamı mı kastetmiştir, bu belli değildir.
Ayrıca burada görüldüğü gibi zaten "Ehl-i Beyt"kelimesi Arapça me-tinde, harf-i tarif olan "elif-lam"takısı olmaksızın, nekire (belirsiz) olarak zikr olunmuştur.
2-Hz.İbrahim'in(a.s)kıssasında
Melekler Hz. İbrahim'in hanımına Hz. İshak ve ondan sonra da Hz. Yakub'un müjdesini verince şaşırmıştı. Melekler de ona şöyle demişlerdi: "Allah'ın rahmeti ve bereketleri siz Ehl-i Beyt'in (ev halkının) üze-rine olmuşken, nasıl Allah'ın işine şaşarsın? O, övülmeye layıktır, yücelerin yücesidir"
Bu ayet Hz. İbrahim'in zevcesinin de onun Ehl-i Beyt'inden olduğunu bildirmektedir. Çünkü ayette bizzat ona hitap edilmiştir. Elbette bu, "Ehl-i Beyt"kelimesinin her yerde, hatta maksadı belirtecek herhangi bir alametin bulunmadığı, yani mutlak olarak kullanıldığı yerlerde de zevce kelimesini kapsadığına delil teşkil edemez.
3-Tathir ayetinde
"Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister." Şüphe yok ki Peygamber (s.a.a) Kur'an-ı Kerim'in anlamını, işaret ve maksadını herkesten daha iyi bilmektedir. Açıklama ve beyana ihtiyaç du-yulan bu tür ayetler karşısında da Peygamber (s.a.a) yegane merci ve sığı-nak konumundadır.
Peygamber (s.a.a) aylarca ve özellikle de vefatı yaklaştığı sıralarda tathir ayetinde geçen Ehl-i Beyt'ten maksadın, Ashab-ı Kisa (Yani Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin) olduğunu ve bu ayet gereğince onların günahlardan uzak olduklarını önemle vurgulamıştır. Gerçekten mezkur ayette geçen Ehl-i Beyt'ten maksadın Ashab-ı Kisa olduğuna dair bir çok hadis vardır. Bu hadisler Ehl-i Sünnet kitaplarında da müte-vatirdir.
Allame Tabatabai'nin de dediği gibi bu hususta yetmişten fazla hadis nakledilmiştir. Hatta bu konuda Ehl-i Sünnet kaynaklarından nak-ledilen hadisler Şia yoluyla nakledilen hadislerden çok daha fazladır.
Bu hadisleri Ehl-i Sünnet alimleri; Ümmü Seleme, Ayşe, Ebu Said-i Hudri, Sa'd b. Vakkas, Vaile b. Eska, Ebu'l Hemra, İbn-i Abbas, Pey-gamber'in kölesi Sevban, Abdullah b. Cafer, Hz. Ali ve Hz. İmam Ha-san'dan kırka yakın yolla nakletmişlerdir. Peygamber'in (s.a.a) mübarek ömrünün son aylarında namaza gittiği her vakit Hz. Fatıma'nın (a.s) kapısına gelerek,
"Ey Ehl-i Beyt, nama-za!"diye seslenmesi ve ardından tathir ayetini okuması da konuya apaçık bir örnek teşkil etmektedir. Elbette Ehl-i Beyt'i sevmek hususunda kusur etmememiz gerektiği gi-bi, aşırı da gitmemeliyiz. Nitekim Peygamber (s.a.a) Ehl-i Beyt'ine aşırı sevgi gösterilmesini de yasaklamış ve Hz. Ali'ye hitaben şöyle buyur-muştur: "Senin hususunda iki grup helak olacaktır: Seni sevmekte aşırı gidenler ve sana buğz edip düşmanlık besleyenler."
Hakeza şöyle buyurmuştur: "Ey Ali seninle İsa arasında bir benzerlik var-dır, Yahudiler ona düşman kesildiler, hatta annesine bile iftirada bulundular. Hıris-tiyanlar ise onu hakkı olmayan makama ulaştıracak kadar aşırı sevdiler." Dolayısıyla Kur'an ve sünnet esasınca Ehl-i Beyt'i sevmeli ve bu hu-susta ne ifrata, ne de tefrite düşmeliyiz.
Peygamber (s.a.a), Ehl-i Beyt'in ilk imamı olan Hz. Ali (a.s) hakkında şu veciz ve ebedi ifadeyi kullanmıştır: "Ey Ali! Sen hem dünyada efendi ve bü-yüksün hem de ahirette...Seni seven beni sevmiştir, sana buğz eden de bana buğzet-miştir. Senin dostun Allah'ın dostudur. Allah senin gazabınla gazab eder. Sana buğz edene eyvahlar olsun!" Hakeza şöyle buyurmuştur: "Ali'nin muhabbeti iman, buğzu ise nifaktır."
Hakeza şöyle buyurmuştur: "Biliniz ki her kim Ehl-i Beyt'in sevgisi ile ölür-se şehit olarak ölmüştür. Biliniz ki her kim Ehl-i Beyt'in muhabbeti ile ölürse bağış-lanmış olarak ölmüştür. Biliniz ki her kim Ehl-i Beyt'in sevgisi ile ölürse, tövbe et-miş olarak ölmüştür. Biliniz ki her kim Ehl-i Beyt'in muhabbeti ile ölürse imanı kamil bir mümin olarak ölmüştür. Biliniz ki her kim Al-i Muhammed'in muhab-beti ile ölürse, ölüm meleği onu cennet ile müjdeler."
Şafii de Ehl-i Beyt sevgisi ile şu ebedi şiiri söylemiştir: "Ey Resulullah'ın Ehl-i Beyt'i, sizi sevmek Allah tarafından Kur'an'da farz kılınmıştır Size bu kadar büyüklük ve fazilet yeter ki Size salavat göndermeyenin namazı batıldır." Ferazdak adlı meşhur şair de "Mimiyye"kasidesinde şöyle diyor: "Öyle bir topluluk ki onları sevmek iman, Onlara düşmanlık ise küfürdür.
Onlara yaklaşmak da kurtuluş vesilesidir Eğer takva ehlini sayarlarsa onlardır önderleri Eğer "Yeryüzünün en hayırlıları kimdir?"denirse Onlardır (Ehl-i Beyt'tir) diye cevap verilir." Bütün bunlardan da anlaşıldığı üzere Ehl-i Beyt'i sevmek, hakikatte Peygamberi sevmektir ve Peygamberi sevmek de hakikatte Allah'ı sev-mektir.
Bütün bu bilgilerden sonra elinizdeki nefis kitaba gelince...Değerli alim Muhammed Muhammedi Reyşehri tarafından telif edilen ve toplam 23030 hadisten oluşan bu büyük ve nefis eser, 15 cilt olarak basılacak, son cildi ise Fihrist olarak hazırlanacaktır. Şii ve Sünni hadis kaynaklarına dayanılarak Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'inden (a.s) derlenen eşsiz gü-zel hadisleriyle bu hadis külliyatı, gerçekten de bir şaheser konumundadır.
Ehl-i Beyt'in hadis gülistanından toplanan bu burcu burcu kokan risalet ve velayet gülleri, 21. asrın insanını, gırtlağına dek sıkışıp kaldığı maddi ortamdan uzak, manevi ve ruhi bir iklime götürmekte, tüm güzelliği ile yeniden yaşama dönme ümidini aşılamaktadır.
Son olarak bu şaheser kitabın dizgi, mizanpaj ve benzeri teknik konu-larında her türlü yardımını esirgemeyen değerli eşime, oğlum Mücteba'ya, çeviriyi Arapça orijinal metni ile titiz bir şekilde karşılaştıran Nuri Dön-mez kardeşime ve çalışmada edebi katkıları bulunan eşine de naçizane te-şekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. Kadri ÇELİK
Bir Hatırlatma
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Hadisler hiç şüphesiz dini öğretilerin ve hükümlerin şekillenmesinde ve İslami ilimlerin oluşumunda Kur'an'dan sonra ikinci planda çok önemli ve hayati bir role sahiptir. Hadisler Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'in (a.s) kalıcı mirası olup Kur'an'ı tefsir etmeye ve dini açıklamaya çalışmaktadır.
Hadis de Kur'an-ı Kerim'in yanı sıra insanın kurtuluş ve saadetini garantilemektedir. Dini önderler Müslümanları hadis ezberle-meye, müzakere etmeye, anlamaya çalışmaya ve yaymaya teşvik etmişler ve bu da bu ilmin yaygınlaşmasına sebep olmuştur.
Alimlerin, muhaddislerin ve hadis hafızlarının tarih boyunca göstermiş olduğu çabalar takdire şayandır. Bu büyük insanlar hadislerin kaydı, hıfz edilmesi, düzenlenmesi ve bölümlendirilmesi hususunda bir çok zahmet-lere katlanmışlar; nübüvvet ve imametin bu değerli mirasını korumak için büyük bir gayret göstermişlerdir.
Dağınık hadis ve rivayetlerin yaygın olu-şu, ama buna rağmen araştırmacıların ve hadis muhataplarının ihtiyaçları-na yeterli cevap veremeyişi muhaddisleri büyük hadis külliyatları hazırla-manın yanı sıra, yeni şekillerde ve kalıplarda hadis toplamaya yönlendir-miştir. Hisal, Tuhef'ul-Ukul,
Mekarim'ul-Ahlak ve Mişkat'ul-Envar kitap-ları bu yönelişin bir ürünüdür. Bu büyük insanlar sonsuzluk denizinin de-ğerli cevherlerini çıkarmak için bir gemi ve kaptan temin etmeye çalışmış-tır. Sefinet'ul-Bihar ve son zamanlarda yayınlanan mu'cem kitapları da bu çabaların bir ürünüdür.
Mizan'ul-Hikmet, adı geçen araştırmalar neticesinde ayet ve rivayetleri yeni ve özel bir şekilde düzenlenmiş yepyeni bir Mecme'ul-Behreyn'i an-dırmaktadır. Bir taraftan ayet ve rivayetleri çeşitli bölümlere ayırmakta, il-gililere takdim etmekte; bir taraftan da Kur'an ve hadis deryasında ge-zinmek için bir gemi konumunda bulunmaktadır.
Hüccet'ul-İslam ve'l-Müslimin Muhammed Reyşehri'nin eşsiz ve yüce himmetleri ile vücuda gelen bu değerli şaheser, Arapça alfabetik sıralama esasınca düzenlenmiş olup araştırmacıları, Kur'an ayetleri ve Şii/Sünni kaynaklardaki hadislere yönlendirmektedir. Başarı Allah'tandır. İslami Araştırmalar Kurumu Ali Ekber İlahi Horasani 21 Ramazan, 1418 20 Ocak, 1997
Yazarın Önsözü
Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamd olsun. Muhammed'e (s.a.a) ve te-miz hanedanına selam olsun. Allah'ın laneti kıyamet gününe kadar düş-manlarının üzerinde olsun.
Hadis-i Şerifler; Kur'an'ı anlama, manalarını derk etme ve Peygambe-rin (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'nin (a.s) değerli mirası sayılan ve Kur'an'ın yanı başında yer alan büyük İslam önderlerinin siretini tanıma hususunda anahtar konumundadır. Şüphesiz Müslümanlar Kur'an ve hadis mirasın-dan istifade etmedikçe İslami ilimlerin tatlı kaynağına asla ulaşamazlar.
İslam tarihinde meydana gelen bir çok tatsız olaylara rağmen muhad-disler asla gevşekliğe düşmemiş ve bizler için bu büyük emaneti korumaya çalışmışlar, kendinden sonraki nesillere emanet bırakmışlardır. Böylece sahip oldukları çok az imkanlara rağmen İslam'a büyük hizmetler yapmış-lardır. Şimdiki nesil ise sahip oldukları bütün imkanlara rağmen böyle bir çalışma ortaya koyabilmiş değildir.
Dini ilimleri öğrenmeye çalıştığım ilmi hayatımın ilk yıllarında ken-dimde inanç ve ahlak ile ilgili konuları inceleme hususunda çok büyük bir aşk ve ilgi hissettim. Derdimi derman etmek ve susuzluğumu gidermek için yüce Allah'ın sözlerinden daha yüce bir söz,
Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'inin (a.s) sözlerinden daha güzel bir söz bulamıyordum. Bu yüzden ilmi havzadaki araştırmalarımın yanı sıra vaktimin büyük bir bölümünü Kur'an ve hadis kitaplarını incelemeye ayırdım. Bu araştırmalarım boyunca çok önemli iki noktada yoğunlaştım ve bu iki noktayı araştırmalarımın, ilmi incelemelerimin ve yazılarımın temeli kıldım. Bu iki nokta şuydu:
1-İslami metinlerde yaptığım bu araştırmalar esnasında bende yaratılış, ve kıyamet ile ilgili fikri, siyasi, iktisadi ve toplumsal boyutlarda en güçlü, derin, güzel ve sade olan ilmi ve felsefi burhanların bu İslami metinlerde gizli olduğu inancı yer etti. Bu yüzden üzülüyor ve kendi kendime,
"Sahi neden Müslüman bilginler, yazarlar ve düşünürler şimdiye kadar bu ger-çeğe gerekli önemi göstermemişler?"diye soruyordum. Bu yüzden naçiz ilmimle Kur'an'dan ve İslami rivayetler ve metinlerden alınmış delillere dayalı itikadi konular üzerinde derinleşmeye, daha çok düşünmeye koyul-dum. Zira hem kendimin, hem de toplumun buna büyük ihtiyacı olduğu-nu hissettim.
Bu inceleme ve araştırmalarım neticesinde İslami düşüncenin temelleri hususunda bazı öğrencilere ders vermeye başladım. H. 1394 yılından 1410 yılına kadar süren bu derslerde söz konu ettiğim konuların bazısı yayınlanmış oldu.
Elbette kendimi övmek istemiyorum ve hedefime ulaştığımı, yani Kur'an ve sünnetten alınmış deliller esasınca İslami düşüncenin temelle-rini hakkıyla kaleme aldığımı iddia etmiyorum. Ama bu yolda yürümek is-teyen araştırmacılara bir kapı araladığımı söyleyebilirim. Müslüman bilginler ve alimlerin bu çabalarımı devam ettirmelerini ümit ediyorum.
2-Araştırmalarım esnasında dikkatimi çeken ikinci nokta ise Kur'an ayetlerin bazısının diğer bazısını tefsir ettiği gerçeği idi. Bu yüzden Kur'an ayetleri hususunda yeterli kapsayıcılığa sahip olan kimseler Kur'an ayetlerini birbiri vesilesiyle kolayca tefsir edebilir. Hadislerin tefsir ve anlayışı hususunda da bu nokta geçerlidir.
Fıkhi konulardaki hadis ve rivayetlerin bütünüyle bir araya getirildiğini ve güzel bir şekilde sınıflandırıldığını gördüm. Ama fikri, ahlaki ve içtimai hususlarda böyle bir çalışmanın olmadığını müşahede ettim. Eğer bir ta-kım çalışmalar yapılmışsa da yeterli değildi.
Bu yüzden araştırmacılar bu konularda görüş belirtmek istedikleri takdirde bir çok kitaplara müracaat etmek zorundaydı. Bu ise uzun bir zamanı gerektiriyordu. Bazen araştır-maların tamamlamasına yardımcı olan ve doğru dürüst bir görüş belirtil-mesini temin eden rivayetleri elde etmek çok zordur.
Dolayısıyla Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'in (a.s) rivayetlerini kapsa-yan ve özel bir düzenlemeyle okuyuculara sunulan bir kitaba ihtiyaç oldu-ğunu hissettim. Böylece araştırmacılar istedikleri hadise kolayca ulaşabil-sin istedim. Ayrıca İslam toplumunun hadis araştırma hususunda günü-müz insanının isteklerine
cevap verecek bir kitaba ihtiyacı olduğunu gör-düm. Gerçi bu alana girmek hiç de öyle kolay değildi. Araştırmacılar bunun ne kadar zor olduğunu kabul ederler. Ama Hz. Muhammed'in (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'inin hadislerine olan aşkım beni bu yolu katetmeye teşvik etti ve bu hedefi gerçekleştirmek için daha fazla çalışmam gerektiğini gösterdi.
Bu kitabı telif etmeye H. 1388 yılında Meşhed zindanlarında başladım. Ders, araştırma ve incelemelerimin yanı sıra fırsat buldukça bu kitabı telif etmeye çalıştım. Yaklaşık olarak bütün yaz tatilini bu işi yapmaya harca-dım.
İlk önce Bihar'ul-Envar kitabındaki tüm rivayetlere müracaat ederek göz önünde bulundurduğum nükteleri not aldım. Bu iş yaklaşık iki üç yıl sürdü. Daha sonra not aldığım bu nükteleri alfabetik sıralamaya göre dü-zenledim. Ardından İslami kaynak ve metinlere müracaat ederek konulu bir şekilde hadisleri tasnif ettim. Bu işimin ne kadar sürdüğünü bilmiyo-rum. Ama bu işin başarılı olması için çektiğim sıkıntıları unutamıyorum.
Bu kitap işi ile uğraştığım süre boyunca şu birkaç önemli nükteye rast-ladım. 1-Bihar'ul-Envar'da tekrar edilmiş hadislerin çokluğu O zamanlar Bihar'ul-Envar kitabındaki tekrar edilmiş rivayetler çıka-rıldığı takdirde 110 ciltlik bu kitaptan en az 20 cildinin eksileceğini gör-düm. Zira tekrar olan hadislerin yanı sıra metin ve senetleri de tekrarlanan bir çok husus tespit ettim.
2-Bihar kitabındaki bölümlerde gözle görülen eksiklikler Bihar kitabının müellifinin (Allah ondan razı olsun) asıl hedefi sahih ve zayıf tüm hadisleri bir araya toplamaktı. Dolayısıyla da bir çok hadisi defalarca tekrar etmiştir. Ayrıca hadislerin sınıflandırılması hususunda bir bölüm ile ilgili hadislerin, diğer bölümlerde de yer aldığını gördüm. Ör-neğin edep bölümünde yer alan hadisler 8 tanedir.
Oysa bu kitapta da gördüğünüz gibi edep hakkında yaklaşık 125 hadis mevcuttur. Bu kitabı yeniden ve son kez gözden geçirince, bende Bihar kitabının yazarının güvendiği ve ulaşabildiğimiz kaynaklara müracaat etme fikri oluştu. Bu kaynakları incelediğim zaman bu kitabın çeşitli bölümleriyle uyum arz eden ve toplumsal konuları inceleyen hadislere dokunmadığını gördüm. Bu yüzden gücüm oranında mevcut kaynaklara müracaat ederek bu açığı da kapatmaya çalıştım.
3-Ehl-i Sünnetin hadis kitaplarından yararlanma Mevcut kitabı bitirmek için çalışırken Ehl-i Sünnet kaynaklarına müra-caat etmeyi ve konularla ilişkisi bulunan hadisleri eklemeyi faydalı bul-dum. Böylece bu kitabın ilgili insanlar için çeşitli açılardan daha faydalı olacağını düşündüm. Bu çalışmalarım esnasında Ehl-i Sünnet kitapların-dan Hisamuddin Hindi'nin (Ö. H. 975) Kenz'ul-Ummal kitabını okudum. Bu kitap da içerik açısından Bihar'ul-Envar kitabına benzemektedir ve 16 cilt, 12215 sayfadır. Bu 16 ciltlik eserde 46624 hadis yer almıştır.
Bu kitapta nakledilen rivayetlerin bazısı hadis özellikleri taşımadığı için yakla-şık 4000 hadis olduğu söylenebilir. Bu kitabın çeşitli bölümlerini incele-yince artık diğer Ehl-i Sünnet kitaplarına da başvurmanın zaruri olmadı-ğını hissettim. Dolayısıyla Mizan'ul-Hikmet kitabında yer alan konu ile il-gili hadisleri sadece bu kitaptan naklettim.
Kenz'ul-Ummal kitabını incelerken bizim kitaplardaki bir çok senetsiz hadislerin de Ehl-i Sünnet kitaplarından nakledildiğini gördüm. Hakeza adları sonradan zikr edilecek olan Şii ve Sünni birçok kitaplara müracaat ettim ve her bölüm ile ilgili Kur'an ayetlerini eklemeyi de ihmal etmedim.
Mizan'ul-Hikmet kitabı gerçekte yeni teknikleri kullanarak büyük bir hadis külliyatı hazırlama noktasında bir başlangıçtır. Günümüz insanın ihtiyaçlarına ve gereklerine cevap olmayı amaçlamıştır. Bu çabaların çok yakında ürün vermesini ümit ediyorum.
Elbette benim gibi zayıf ve imkanlardan mahrum biri tarafından hazırlanan bu kitap bir çok eksiklikleri barındırmaktadır. Zaten bu çok doğaldır.
Ama buna rağmen İslam dünyasının bir çok yerinden teşvik edici övgüler aldım ve Peygamber (s.a.a) hadisleri ile Ehl-i Beyt'in (a.s) ilmini kapsayan bu kitabı İslam dünyasının en ücra köşesine kadar ulaştırmaya çalıştım. Yapılan büyük istekler üzerine bu kitabın 8. baskısı yapılmıştır. Yapı-lan öneriler doğrultusunda bu yeni baskıda bazı eksiklikler de giderilmiş-tir.
Bu kitabı hazırlamada çektiğim bütün sıkıntılara rağmen henüz yolun yarısındayım ve hedefime ulaşmış değilim. Ama içinde yaşadığım şartlar, genel hava ve üstlendiğim önemli görevler bu kitabı istediğim haliyle ba-sılmasını daha fazla ertelememe izin vermedi. Elbette hayatta olursam Al-lah'ın izniyle ileride başladığım bu işi kemale erdirmem için bütün gayre-timi göstereceğim.
Üstad Şehid Murtaza Mütahhari İle İlgili Bir Hatıram Hiç unutamıyorum, H. 1398 yaz günlerinin birinde (İslam devrimin-den önce) Şehid Mutahhari Kum'da öğlen vakti bize misafirim olmuştu. Üstad o günlerde bazı öğrencilere, "Kur'an mantığında Epistemolo-ji"hususunda dersler veriyordu. Bu dersleri ile kendi kitabımdaki "Epis-temoloji"bölümü arasındaki yakın ilgi sebebiyle, bu bölümün fihrist ve başlıklarını kendisine gösterdim. Bana, "Bu artık baskıya hazırdır"dedi ve kendisine sunduğum şekliyle bastırılmasını istedi.
Ardından bana şöyle dedi: "Batılı yazarlar bir yere kadar faydalı olan kitapları önce basıyorlar, sonraki baskılarda gerekli gördükleri konuları ekliyorlar."Üstad Şehid Mutahhari (r.a) de bu metodu övüyordu. Ama ben yine de bu kitabı bas-tırmayı, tümüyle bitirdiğim zamana erteledim
ve şu anda içinde bulundu-ğum şartların kitabı bir an önce bastırmamı gerektirdiğini gördüm. Zira bu kitabın istediğim şekilde bölümlendirilmesi ve hazırlanması hususunda bizzat çalışmam gerektiğini anladım. Sonunda bir çok zorluklara rağmen bu kitabın işini bitirmek için tatil günlerinde gece gündüz çalışmaya ko-yuldum. Allah'a hamd olsun 14 yıl süren bu çabalarım sonunda bu kitap layık olduğu şekliyle sona ermiş oldu. Allah'ın izniyle bulduğum ilk fırsat-ta da bu kitabın eksikliklerini gidermeye çalışacağım.
Son olarak bana evde fikri çalışmalarım için gerekli ortamı sağlayan eşime teşekkür etmeyi de bir borç biliyorum. Eşim, araştırmalarım ve ya-zılarım için gerekli ortamı temin etme hususunda bir çok zahmetlere kat-lanmış ve hayatın ağır yüklerini severek üstlenmiştir. İşte başı fedakarlık, sonu ise yakin olan Mizan'ul-Hikmet kitabının hi-kayesi budur.
el-Bihar c. 74, s. 390, 28. Bölüm, et-Terahum...ve's-Sıla ve'l-İsar ve'l-Muvasat ve ihya'ul Mümin Vesail'uş Şia c. 6, s. 299, 28. Bölüm, İstihbab'ul İsar ale'n-Nefs Vesail'uş Şia c. 11, s. 220, 32. Bölüm, Vücub-u İsar-i rızallah ala Heve'n-Nefs el-Bihar c. 70, s. 106, 48. Bölüm, İsar'ul Hak ale'l-Batıl
bak. et-Ticaret: 445. Bölüm ed-Dünya: 1236 ve 1238. Bölümler el-Heva: 4052. Bölüm
1.Bölüm Fedakarlığın Fazileti
1. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık yüceliklerin en üstünüdür." 2. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık iyilerin huyudur." 3. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık en üstün ihsandır." 4. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık en güzel ihsan ve imanın en üstün mertebesidir." 5. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık ihsanın doruğudur." 6. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık en şerefli ihsandır." 7. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık en şerefli bağıştır." 8. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık bağışın en üstün merte-besi ve en faziletli huydur." 9. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık, iyilerin karakteri ve ha-yırlıların huyudur."
10. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık en faziletli ibadet ve en yüce efendiliktir." 11. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık zühdün süsüdür." 12. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık fazilet, stokçuluk ise re-zilliktir." 13. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık en güzel ihsandan birisi sayılır." 14. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün cömertlik, fedakarlıktır."
15. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yücelik için fedakarlık yeterlidir." 16. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Diğer insanlara insafla, müminlere ise fedakarlıkla davran." 17. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün seçim/tercih fedakarlıkla süslenmektir." 18. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefisleri fedakarlığa zorlamak iyile-rin huyundandır."
19. Hz. Musa (a.s) şöyle buyurdu: "Ya Rabbi! Bana Muhammed ve ümme-tinin derecelerini göster."O ise, "Ey Musa! Şüphesiz sen buna dayana-mazsın. Ama sana kendisiyle sana ve tüm yaratıklarıma üstün kıldığım büyük ve yüce menzillerinden birini göstereceğim."dedi. Ona göklerin melekutu (hakikati) zahir oldu.
Musa o makama baktı, nurundan ve aziz ve celil olan Allah'a yakınlığından neredeyse ruhu bedeninden ayrılacaktı. Musa, "Yarabbi onu ne ile bu yüce mertebeye ulaştırdın?"dedi. O şöyle dedi: "Kullar arasından kendisine özgü kıldığım huy
1
hlak sebebiyle. Bu huy ise fedakarlıktır.
Ey Musa! Onlardan birisi bana gelir de ömrünün bir döneminde fedakarlık etmiş olursa, ben de onu hesaba çekmekten haya ederim ve onu cennetimde istediği yere yerleştiririm." bak. el-İnfak, 3946. Bölüm
2.Bölüm Fedakarlığın Ahlaki Yüceliklerdeki Rolü
20. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yücelikler sadece iffet ve fedakar-lıkla kemale erer." 21. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yüceliklerin doruğu fedakarlıktır." 22. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlık esnasında yüce insanların cevheri (değeri) belli olur."
23. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlıkla, kerem sahibi adını al-maya hak kazanılır." 24. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakarlıkla hürler köle edilir." 25. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefsine tercih etmekle (fedakarlık-la), başkalarını kendine köle edebilirsin." bak. el-Hulk, 1110, 1111 ve 1119. Bölümler
3.Bölüm Fedakarların Fazileti
Kur'an
"Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine hicret edip gelenleri severler; onlara verilenler karşısında içlerinde bir çekemezlik hissetmezler; kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar.
Nefsinin tamahkarlığından korunabilmiş kimseler, işte onlar saadete erenlerdir." 26. İmam Sadık (a.s) kamil müminlerin nitelikleri hakkında şöyle buyurmuştur: "Onlar kolaylıkta ve zorlukta kardeşlere iyilik eden, zorluklarda başkala-rını kendilerine tercih eden kimselerdir. Allah da onlar hakkında şöyle buyurmuştur: "Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendi-lerinden önde tutarlar."
27. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah az gelirli kimseleri (az gelirlerine rağmen) övmüş ve şöyle demiştir: "Kendileri za-ruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutarlar" 28. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyilik çoklukla değildir.
Şüphesiz bu yüzden aziz ve celil olan Allah kitabında şöyle buyurmuştur: "Kendi-leri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerinden önde tutar-lar."Allah böylesine tanıttığı kimseleri şüphesiz sever." 29. Ebu Basir şöyle diyor: "İmam Bakır veya İmam Sadık'tan birine, hangi sadaka daha üstündür?"dedim, şöyle buyurdular: "Az gelirlilerin verdi-ği...Aziz ve celil olan Allah'ın sözünü duymadın mı: "Kendilerine tercih ederler."Burada bir fazilet görmüyor musun?"
30. Ebu Hureyre şöyle diyor: "Resulullah'a (s.a.a) birisi geldi ve açlıktan şikayette bulundu. Resulullah (s.a.a) birini eşlerinin evlerine gönderdi. Onlar, "Sadece suyumuz var."dediler. Resulullah (s.a.a), "Bu adamı kim bu gece ağırlar!"diye buyurdu. Ali b. Ebi Talib (a.s) "Ben onu ağırlarım ya Resulellah!"dedi.
Fatıma'nın (a.s) yanına gidip ona şöyle dedi: "Ey Resu-lullah'ın kızı! Yiyecek olarak ne var?"Fatıma, "Sadece (bize yetecek) akşam yemeği var. Ama misafirimizi tercih ederiz."dedi. Hz. Ali "Ey Mu-hammed'in kızı! Çocukları yatır, ışıkları söndür."Sabah olunca Ali (a.s) Resulullah'ın (s.a.a) yanına vardı ve olayı kendisine bildirdi. Çok geçme-den "Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine ter-cih ederler."ayeti nazil oldu."
31. Ömer şöyle diyor: "Resulullah'ın (s.a.a) ashabından birisine bir koyun hediye edildi. O, "Falan kardeşim ve ailesi buna benden daha muhtaç-tır."dedi. O koyunu kendilerine gönderdi. O da o koyunu (aynı düşüncey-le) bir başkasına gönderdi. Böylece (o koyun) yedi ev gezdi. Bilahare de aynı eve geri döndü. Bunun üzerine, "Kendilerine tercih ederler."ayeti nazil oldu." 32. İmam Ali (a.s) Ömer b. Hattab öldükten sonra halka şöyle buyurmuştur: "Yemin ederek söyleyin, içinizde hakkında "Kendilerine tercih eder-ler."ayetinin nazil olduğu benden başka biri var mıdır?"Hepsi, "Ha-yır!"dediler." 33. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fatıma'nın (a.s) bir miktar arpası vardı.
Arpadan helva yaptı. Hazırlanınca ve (yemek için) önüne koyunca o anda bir fakir çıka-geldi. Fakir, "Allah size merhamet etsin"dedi. Ali (a.s) kalktı ve yemeğin üçte birisini ona verdi. Çok geçmeden bir yetim geldi ve "Allah size merhamet etsin."dedi. Ali (a.s) kalkıp diğer üçte birini de ona verdi. Sonra da bir esir geldi.
Esir de, "Allah sizlere merhamet et-sin."dedi. Ali (a.s) kalan üçte birini de ona verdi. Böylece o yemekten hiç tatmadılar. Münezzeh olan Allah onlar hakkında ayetler indirdi. Bu ayet-ler aziz ve celil olan Allah için fedakarlık eden herkes için geçerlidir." 34. Aişe şöyle diyor: "Resulullah (s.a.a) dünyadan göçünceye kadar üç gün üst üste doymadı. İsteseydi doyasıya yerdi. Ama o (başkalarını) kendine tercih ederdi."
35. İmam Ali (a.s) Resulullah'ın yatağına yatınca Allah Cebrail ve Mikail'e şöyle vahyetti: "Ben aranızda kardeşlik bağını kurdum. (Sizleri kardeş kıldım.) Birinizin hayatını diğerinden uzun kıldım. Hayat hususunda hanginiz ar-kadaşını kendine tercih eder?"Her ikisi de hayatı (kendisi için) seçti.
Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurdu: "İkiniz de neden Ali b. Ebi Talib gibi olmadınız? Onunla Muhammed arasında da kardeşlik bağını kurdum. Ama Ali Muhammed'in yatağına yattı ve nefsini ona feda etti. Hayatı ona seçti."Ardından Allah-u Teala şu ayeti indirdi: "İnsanlar arasında, Al-lah'ın rızasını kazanmak için canını verenler vardır. Allah kullarına karşı şefkatlidir." bak. es-Sadaka, 2229-2231. Bölümler ile el-İnfak, 3946. Bölüm
4.Bölüm Fedakarlık Makamı
36. Ebu Tufeyl şöyle diyor: Ali (a.s) bir elbise satın aldı. Ondan hoşlanınca tasaddukta bulundu ve şöyle buyurdu: "Resulullah'ın şöyle buyurduğunu işittim: "Her kim (başkalarını) nefsine tercih ederse, Allah da kıyamet gü-nü ona cenneti tercih eder."
37. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah'ın bir cenneti vardır. O cennete sadece üç kişiyi sokar: ...Aziz ve celil olan Allah için mümin kardeşini kendine tercih eden kimseyi." 38. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim başkasını nefsine tercih ederse "fazilet"adına layık olur. (gerçek fazilet sahibidir. )"
39. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kim başkalarını kendine tercih ederse mürüvvete/mertliğe ulaşmış olur." 40. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fedakar insanlar "A'raf"efradındandır." bak. el-Cennet, 566. Bölüm ve el-İnfak, 3944. Bölüm
2.Konu el-Ecr Sevab-Ecir
Şerh-u Nehc'il Belağa-i İbn-i Ebi'l Hadid, c. 9, s. 79; es-Sevab ve'l İkab ind'el Müslimin
bak. es-Sevab: 58. Konu el-Ceza: 66. Konu
5.Bölüm Islah Edicilerin Sevabı
Kur'an: "Kitaba sımsıkı sarılanlar ve namaz kılanlar için ecir vardır. Şüphesiz biz, iyiliğe çalışanların ecrini zayi etmeyiz." "Doğrusu Allah iyilik yapanların ecrini zayi etmez." "Doğrusu, iman edip salih amel yapanlara, işte onlara, içlerin-den ırmaklar akan Adn cennetleri vardır." 41. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah bizim, şeriatının koruyucusu ve hürmetinin gözetleyicisi olmamızı istedi. Bizlere inanan bununla sevab diliyor, bizleri inkar edenler ise soyunu
2
slını destekliyordu."
42. İmam Ali (a.s), Hasan ve Hüseyin'e (a.s)şöyle buyurmuştur: "Hakkı söyle-yin ve (ahiretteki) sevap için amel edin." 43. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah yolunda şehid olan mücahidin sevabı, (günah işlemeye) gücü olduğu halde iffetli kalan kimseden fazla değildir. İffetli insan neredeyse meleklerden bir melek olacaktı."
6.Bölüm Ahiret Sevabı
Kur'an: "Ama ahiret ecri, İman edenler ve Allah'a karşı gelmekten sakı-nanlar için daha hayırlıdır." "Haksızlığa uğratıldıktan sonra, Allah yolunda hicret eden kim-seleri, andolsun ki, dünyada güzel bir yerde yerleştiririz. Ahiret ecri ise daha büyüktür, keşke bilseler! "
44. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şu iki amel arasında ne büyük fark vardır: Bir amelin lezzeti gider, etkisi (azabı) kalır. Bir amelin ise çilesi bi-ter, sevabı kalır." bak. el-ahiret, 26. ve 29. Bölümler
7.Bölüm Azim Sevap
Kur'an: "Kendileri savaşta yara aldıktan sonra Allah ve peygamberin çağrısına koşanlara, hele de onlardan ihsan ve takva sahibi olanlara büyük ecir vardır." "İnanır ve takvalı olursanız size çok büyük bir ecir vardır."
8.Bölüm Büyük Sevab
Kur'an: "(Ey insanlar!) Allah'a ve Resulü'ne iman edin; sizi varis kıldığı şeylerden infak edin; aranızdan, iman edip da infak eden kimselere büyük ecir vardır."
"Doğrusu, görünmediği halde Rablerinden korkanlara, onlara, bağışlanma ve büyük ecir vardır." "İnkar edenler için çetin azâb vardır. İman edip iyi işler yapan-lara da mağfiret ve büyük bir mükafat vardır."
9.Bölüm Yüce Sevab
Kur'an: "Doğrusu, sadaka veren erkek ve kadınlara, Allah'a güzel bir borç verenlere kat kat karşılık verilir; onlara cömertçe verilecek bir ecir vardır." "O'na kavuştukları gün müminlere yapılacak temennileri "se-lam"demek olacaktır. Onlara cömertçe verilecek ecir hazırlamış-tır."
45. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gözlerinizi geceleri uyanık tutun, karınlarınızı gizleyin (zayıf tutun) adımlarınızı kullanın, mallarınızı infak edin, bedenlerinizden alıp ruhlarınıza feda edin, bu konuda cimri olma-yın. Şüphesiz münezzeh olan Allah şöyle buyurmuştur: "Ey iman eden-ler! Siz Allah'ın dinine yardım ederseniz, O da size yardım eder, ayaklarınızı savaşta sabit kılar.
Hakeza : "Allah'a kim güzel bir borç takdiminde bulunursa, Al-lah karşılığını kat kat verir, ona cömertçe verilecek bir ecir de var-dır." Allah sizden zilletten dolayı yardım ve azlıktan dolayı borç istememiş-tir.
10.Bölüm Tükenmeyen Sevab
Kur'an: "Doğrusu iman edip salih amel işleyenlere, onlara kesintisiz bir ecir vardır." "Yalnız, iman edip yararlı işler işleyenlere, onlara, kesintisiz ecir vardır." "Doğrusu sana kesintisiz bir ecir vardır."
11.Bölüm İki Kat Sevab
Kur'an: "İşte onlara, sabırlarından dolayı, ecirleri iki defa verilir; onlar kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da infak ederler." "Sizlerden Allah'a ve peygamberine boyun eğip salih amelde bulunanlara ecrini iki kat veririz; ona cömertçe rızık hazırlamışız-dır."
46. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer sabredersen kader cari olur ve sen sevabına ermiş olursun. Sabırsızlık edersen (yine) kader cari olur ve sen günahkar sayılırsın." bak. es-Sabr, 286. Konu
3.Konu el-İcare Kiralamak
el-Bihar c. 103, s. 166, 10. Bölüm, el, icare ve'l kabale Vesail'uş Şia c. 13, s. 241, Kitab'ul İcare Kenz'ul Ummal, c. 3, s. 906-908 ve 922-924, el-İcare
12.Bölüm Kiralamak
Kur'an: "Rabbinin rahmetini onlar mı taksim edip paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz taksim ettik; birbirlerine iş gördürmeleri için kimini kimine derecelerle üstün kıldık; Rabbinin rahmeti, onların biriktirdikleri şeylerden daha iyidir."
"İki kadından biri: "Babacığım! Onu ücretli olarak tut; ücretle tuttuklarının en iyisi bu güçlü ve güvenilir adamdır"dedi." 47. İmam Ali (a.s) "onların geçimliklerini aralarında biz taksim et-tik"ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala bu ayetle bizlere insan-ların geçim kaynaklarından birinin de kiralama (ücretle çalıştırma) oldu-ğunu bildirmiştir. Zira Allah-u Teala hikmeti esasınca insanların himmet-lerini,
isteklerini ve diğer durumlarını farklı karar kılmış, bunu insanların geçimi için bir dayanak yapmıştır. Böylece birisi başka birini ücretle çalış-tırmaktadır...Bizden birisi ustalık, marangozluk veya diğer sanatlardan bi-rini kullanmak zorunda kalınca...dünya işleri düzene girmez,
onların da fırsatı olmaz ve şüphesiz bunu yapmaktan aciz kalırlar. Ama Allah-u Tea-la bu şekilde çok ince tedbirler aldı, insanların isteklerini çeşitli kıldı. Böy-lece herkesin isteği bir şeyde karar kıldı. Herkes bir diğeriyle işini gördü. Herkes maslahatı gerektirdiği şekilde başkasına yardım ederek bu gün ge-çimini sağlamaktadır."
13.Bölüm Kendini Kiraya Vermenin Çirkinliği
48. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim başkasına ücretle çalışır-sa (kendisini kiraya verirse) şüphesiz rızkını engellemiş olur."Başka bir ri-vayette ise şöyle yer almıştır: "Nasıl engel olmasın ki? Bu işte kazandığı şey kendisini kiralayan kimseye ait olmaktadır. "
49. İmam Bakır (a.s) memurlarına şöyle yazıyordu: "Müslümanların kendile-rini kiralamayın. Bu onları hor ve hakir düşürür. Sizden belirlenmiş ücret dışında bir şey isteyen tecavüze yeltenmiştir."İmam Bakır (a.s) çiftçiler hakkında da onlara güzel davranılmasını tavsiye ediyordu."
50. Ammar Sabati şöyle diyor: "Ebu Abdullah'a (İmam Sadık'a -a.s-) şöyle arzettim: "İnsan (kendi adına) ticaret edebilir, buna rağmen başkasına üc-retli çalışırsa ticaret ettiği oranda kendisine (pay-prim) verilmektedir." (İmam Sadık -a.s-) şöyle buyurdu: "Ücretle çalışmamalı; belki aziz ve celil olan Allah'tan rızık taleb etmeli ve (kendisi adına) ticarette bulunmalıdır. Zira başkasına ücretle çalışacak olursa rızkını engellemiş olur."
51. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) Hz. Ali'ye (a.s) ölüm döşeğinde şöyle vasiyet etmiştir: "Ey Ali! Sen olduğun müddetçe çiftçilere zulüm edilmesin. Bir toprak için tayin ettiğin vergiden başka bir şey alınmasın. Hiç bir Müslüman angarya çalıştırılmasın." bak. vesail'uş Şia, 12/175, 66. Bölüm; 13/215, 20. Bölüm
3
Mizan'ul Hikmet 1.Cilt Mizan'ul Hikmet 1.Cilt
14.Bölüm Kiralamada Komisyonculuk
52.Muhammed b. Müslim şöyle diyor: "İmam Bakır veya İmam Sadık'a (a.s), "Birisi bir işi üstleniyor, ama bizzat yapmıyor, birisine havale ediyor ve bu arada da kar ediyor."diye sorulunca şöyle buyurdu: "Hayır, kendisi de bir miktar çalış-madıkça olmaz." 53. İmam Sadık'a (a.s), "Birisi bir ev kiralıyor, sonra başka bir şahıs o evi ken-disinden daha yüksek bir fiyatla kiralıyor."diye sorulunca şöyle buyurdu: "O evde hiç bir değişiklik yapmamışsa bu doğru değildir." bak. Mustedrek'ul Vesail, 14/35, 12. ve 13. Bölümler; Vesail'uş Şia, 13/265, 23. Bölüm
15.Bölüm İşçiye Zulüm Etmek
54. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim işçinin ücreti hakkında haksızlık ederse Allah amelini iptal eder ve 500 yıllık mesafeden kokusu duyulan cennetin kokusunu kendisine haram eder." 55. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz aziz ve celil olan Allah yeni bir din çıkaran, bir işçinin ücretini ödemeyen veya özgür bir insanı satan kimse dışında tüm günahları af eder." 56. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz aziz ve celil olan Allah bir işçinin ücretini veya kadının mehrini ödemeyen kimse dışında tüm günahları af eder."
57. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İşçinin ücreti hakkında haksızlık etmek de büyük günahlardandır." 58. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "Üç kişinin kıyamet günü düşmanı benim: Benimle anlaşma imzalayıp ve-fasızlık gösteren, hür bir kimseyi satıp parasını yiyen ve bir işçi kiralayıp onu tümüyle çalıştırdığı halde ücretini vermeyen kimse."
59. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir işçinin ücreti hakkında haksız-lık eden kimseye Allah lanet etsin." 60. Esbeğ b. Nubate şöyle diyor: : "Kufe Mescidi'nde Müminlerin Emiri Ali b. Ebi Talib'in (a.s) huzurunda oturmuştum. Künyesi Ebu Hatice olan Buceyle kabilesinden bir kimse yanımıza gelerek şöyle dedi: "Ey Müminlerin Emiri! Bize söyleyeceğin Peygamber'in (s.a.a) sırlarından bir sır var mıdır? Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu:
"Evet! Ey Kamber! O yazıyı ge-tir..."Onda şöyle yazılıydı: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Al-lah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti kendisini efendisinden başkası-na isnad eden kimsenin üzerine olsun. Hakeza Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti
İslam'da bid'at çıkaran ve bidat çıkaran kimseyi ba-rındıran kimsenin üzerine olsun. Hakeza Allah'ın, meleklerin ve tüm in-sanların laneti bir işçinin ücreti hususunda haksızlık eden kimsenin üzeri-ne olsun." bak. vesail'uş Şia, 13/247, 5. Bölüm
16.Bölüm Ücreti Bildirmek
61. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizden birisi bir işçi tuttuğunda ona ücretini bildirsin." 62. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ve ahiret gününe iman eden herkes, ücretini belli etmedikçe bir işçi tutmasın." 63. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) ücretini belli et-medikçe işçi tutmayı nehyetmiştir." 64. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Bil ki birisi ücreti belirlenmeksizin senin için çalışırsa artık sen üç kat fazlasını da ödeysenyine de ücretini az ödediğini sanır. Ama onunla ücretini kesinleştirir de öyle ücretini verir-sen, ücretini tam verdiğin için sana teşekkür eder. Eğer az bir fazla vere-cek olursan, o zaman da fazla verdiğini anlar."
17.Bölüm Ücret Vermenin Adabı
65. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İşçiye alnının teri kurumadan üc-retini veriniz. Henüz çalışırken (işi bitmeden) ücretini belirleyin."
66. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İşçinin teri kurumadan ücretini veriniz." 67. Şuayb şöyle diyor: "Bir grubu ikindi vaktine kadar Ebu Abdullah'ın (İmam Sadık) bağında çalışması için kiraladım. İşler bitince İmam (a.s), Muattab'a şöyle buyurdu: "Terleri kurumadan ücretlerini öde."
18.Bölüm İmam Ümmetin İşçisidir
68. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki ben sizin babanızım. Bilin ki ben sizin mevlanızım. Bilin ki ben sizin işçinizim" Şu ayetlere de bakınız:
"De ki: "Ben sizden buna karşı yakınlara sevgiden başka bir üc-ret istemem." "De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin içindir. (sizin faydanızadır. )" "De ki: "Ben buna karşı sizden bir ücret değil, ancak, Rabbine doğru bir yol tutmak dileyen kimseler olmanızı istiyorum."
4.Konu el-Ecel Ecel-Vakit
el-Bihar 5/136, 4. Bölüm, el-Acal
bak. el-Hırs, 102. Konu; el-Emel, 20. Konu ve el-Umr, 368. Konu; el-Kader, 431. Konu, el-Kaza, 443. Konu ve el-Mevt, 499. Konu
19.Bölüm Ecel
69. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ecelleri (ömür müddetini) belirle-miş, bazısını kısa ve bazısını da uzun kılmıştır. Bazılarını öne almış, bazı-sını da ertelemiştir. Nedenlerini ölüme ilişik kılmıştır. (ecelin gelip çatma-sını sağlar.)" 70. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ecel canların sürüklendiği yerdir. Ölümden kaçış ise ölüme erişmek demektir." 71. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En doğru şey eceldir."
72. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ecelden daha doğru bir şey yok-tur." 73. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En yakın şey eceldir." 74. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ne güzel ilaçtır ecel!"
75. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın nefesi eceline doğru attığı bir adımdır." 76. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim ecelini gözetirse fırsatlarını ganimet bilir."
20.Bölüm Ecel Sağlam Bir Kaledir
Kur'an: "Hiç bir kimse Allah'ın izni olmadan ölmez; o, belli bir vakte bağlanmıştır." "Bu işte bir şeyimiz (karar ve görüşümüz) olsaydı, burada öldü-rülmezdik"diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız, haklarında ölüm yazılı olan kimseler, yine de devrilecekleri yere varırlardı."
"Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yaratmış, sonra da sizi çiftler halinde var etmiştir. Dişinin gebe kalması ve doğurması, an-cak O'nun bilgisiyledir. Ömrü uzun olanın çok yaşaması ve ömür-lerin azalması şüphesiz Kitaptadır. Doğrusu bu Allah'a kolaydır."
77. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın kendini koruyan iki meleği vardır. Taktir (ecel) gelince melekler onunla ecel arasından çekilir. Şüphe-siz ecel sağlam bir kaledir."
78. İmam Ali (a.s) (aniden korkutulmak istenince) şöyle buyurmuştur: "Allah bana sağlam bir kalkan karar kılmıştır. (Ölüm) Günüm gelip çatınca o kalkan benden ayrılır ve beni ölümün eline teslim eder. O zaman artık ne ok şaşırır ve ne de yara iyileşir." 79. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Koruyucu olarak ecel yeter. Herke-sin Allah tarafından koruyucuları vardır. Onu kuyuya düşmekten, başına bir duvar çökmekten, yırtıcı bir hayvana av olmaktan korurlar. Eceli ge-lince kendisiyle eceli arasını boşaltırlar."
80. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Koruyucu olarak ecel yeter." 81. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ecel sağlam bir kaledir."
82. Said b. Veheb şöyle diyor: "Bir gece Said b. Kays ile Siffin'de idik. İki ordu birbirini gözetiyordu. O arada Hz. Ali (a.s) geldi. Biz de hemen hu-zuruna vardık. Said b. Kays kendisine,
"Ey Müminlerin Emiri! Bu saatte gelinir mi? Bir şeyden korkmadın mı?"diye sorunca Hz. Ali şöyle buyur-du: "Şüphesiz herkes için iki melek tayin edilmiştir. Bu melekler onu ku-yuya düşmesinden, bir hayvanın kendisine zarar vermesinden veya bir dağın tepesinden düşmesinden korurlar. Ta ki taktiri gelir çatar. Taktiri (eceli) gelince de onu eceliyle baş başa bırakırlar."
21.Bölüm Her Şeyin Bir Eceli Vardır
83. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz her şeyin bir müddeti ve eceli vardır." 84. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her şeyin kendisinden ileri geçeme-yeceği bir eceli vardır." 85. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah her şeye bir miktar tayin et-miştir ve her miktarın bir eceli/sonu vardır."
22.Bölüm Her Ümmetin Bir Eceli Vardır
Kur'an: "Her ümmet için belirli bir süre vardır; vakitleri dolunca ne bir an gecikebilir, ne de bir an öne geçebilirler." "Yok ettiğimiz her bir memleketin elbette belli bir yazısı vardır. Hiç bir ümmet kendi süresini öne de alamaz, geciktiremez de." bak. Nahl suresi 61. ayet; Taha suresi 129. ayet; Ankebut suresi, 5. ayet; Şura suresi, 14. ayet; Müminun suresi, 43. ayet
23.Bölüm Belirli ve Belirsiz Ecel
"O, sizi çamurdan yarattı, sonra size bir ecel tayin etti. Belirli bir ecel O'nun katındadır; sonra bir de şüphe edersiniz." 86. İmam Sadık (a.s) (yukarıdaki ayetin tefsirinde) şöyle buyurmuştur: "Belirsiz ecel askıya alınmış, durdurulmuş eceldir. Allah dilediği kadar öne alır ve dilediği kadar da erteler.
Ama belirlenmiş ecel, bir Kadir gecesinden diğer Kadir gecesine kadar takdir edilen eceldir. Allah'ın şu sözü de bu anlam-dadır: "Süreleri sona erince bir an bile geciktirilmezler ve öne de alınmazlar." Başka bir rivayette bu anlamdadır. Ama birinci ecelin be-lirli/kesin,
ikinci ecelin ise belirsiz ve askıya alınmış ecel olduğunu bildi-ren İbn-i Müskan'ın rivayet nassı (Bihar, c. 5, s. 139), bu rivayet ile çeliş-mektedir. Allame Meclisi bu iki grup rivayeti çelişmeyecek bir şekilde bir araya toplamış (bak. el-Bihar, c. 5, s. 140), Allame Tabatabai ise İbn-i Müskan'ın rivayetini reddetmiştir. Ayeti de metinde naklettiğimiz şekilde tefsir etmiştir." bak. el-Mizan tefsiri, c. 7, s. 15
24.Bölüm Belirsiz Eceli Uzaklaştıran Şey
87. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar ömrüyle yaşamaktan çok, iyilikleriyle yaşarlar, ecelleriyle ölmekten çok, günahlarıyla ölürler." 88. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sadaka ile eceller uzar." bak. el-Umr, 2932. Bölüm
5.Konu el-Ahiret Ahiret
bak. el-Cennet, 77. Konu; el-Mead, 374. Konu; et-Ticaret, 444. ve 445. Bölümler; ed-Dünya, 1236, 1238, 1249 ve 1252. Bölümler; es-Sefer, 1831. Bölüm
25.Bölüm Ahiret
Kur'an: "Onlar, sana indirilene de, senden önce indirilenlere de iman ederler; ahirete de yalnız onlar yakin ederler." "Yeryüzünde ağır basıncaya (küfrün belini kırıncaya) kadar esir almak hiç bir peygambere yaraşmaz. Geçici dünya malını istiyor-sunuz, oysa Allah ahireti kazanmanızı ister. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir." "Sizden kimi dünyayı, kimi ahireti istiyordu."
"Ahiret kazancını isteyenin kazancını artırırız; dünya kazancını isteyene de ondan veririz; ama ahirette bir payı bulunmaz." 89. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Ey insanlar! Bilin ki hiç şüphesiz dünya hazır bir metadır; iyi ve kötü herkes ondan yer ve şüphesiz ahiret ise doğru bir vaattir. O gün kadir olan melik (Allah hakkınızda) hükme-decektir." 90. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyanın durumu rastlantılara bağ-lıdır. Ahiretin durumu ise liyakat ve istihkaka bağlıdır."
91. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz dünya sırt çevirmiş, veda edeceğini ilan etmiştir. Şüphesiz ahiret ise yönelmiş ve aşikar olmuştur. Bugün hazırlanma, yarın ise yarışma günüdür." 92. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim ahireti şiddetle arzular-sa/yönelirse ona sahib olur. Her kim de dünyayı şiddetle arzularsa helak olur."
93. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünya mutsuzların arzusu, ahiret ise mutluların zaferidir." 94. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahiretin için kendine dünyadan na-sib edin." 95. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendinizi kaçınılması mümkün ol-mayan ahiret işiyle meşgul edin." 96. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahirete sarıl, dünya hor bir halde sana gelir."
97. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bugün amel vardır, hesap değil. Ya-rın ise hesap vardır, amel değil." 98. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gözlerin şaşkın şaşkın baka kaldığı, dehşetinden akılların durduğu ve basiretlerin köreldiği güne hazırla-nın." 99. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz dünya senden ayrılmakta ve ahiret sana doğru yaklaşmaktadır." 100. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Siz ahirete doğru gitmektesiniz ve Allah'ın huzurunda hazır bulunacaksınız."
26.Bölüm Ahiret İşlerinin Büyüklüğü
Kur'an: "Onları birbirlerinden nasıl üstün kıldığımıza bir bak! Doğrusu ahirette daha büyük dereceler ve daha büyük üstünlükler vardır." "Yaptıklarına karşılık onlar için saklanan müjdeyi kimse bil-mez."
101. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyanın her şeyinin duyulması görülmesinden daha büyüktür. Ahiretin ise her şeyinin görülmesi duyul-masından daha büyüktür. O halde size görmek değil de işitmek, gaybı görmek değil de haberdar olmak yetsin."
102. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim ahiret sevabını ümid ederek dünya karşısında sabrederse; hiç şüphesiz önemli bir şeye erişmek için küçük bir şey karşısında sabretmiştir. Bundan da büyüğü ise dünyada kaybettiklerini, ulaştığı bir selamet ve elde ettiği bir ganimet bi-len kimsedir."
103. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu dünyada en büyük maksadına erişen kimse, ahirette en küçük nasibine ulaşan kimse gibi bile (üstün) değildir." bak. el-Cennet, 546. Bölüm
27.Bölüm Ahiret Kalıcı Yurttur
Kur'an "Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı geçici bir eğlencedir. Ama ahiret, gerçekten kalınacak yurttur." 104. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kalacağı yurdunu bayındır kılan kimse akıllıdır." 105. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünya geçicidir. Ahiret ise ebedi-dir."
106. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahiret, karar kılacağınız yurdunuz-dur. Sizler için baki kalacak şeyleri ahiretiniz için hazırlayın." 107. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kısa bir gün olan dünyadan, uzun bir gün olan ahiret yurdu için azık almaya çalışın. Zira dünya iş ve amel; ahiret ise kalma ve karşılık görme yurdudur."
108. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz dünya geçiş, ahiret ise ka-lış yurdudur. Geçiş yurdunuzdan kalış yurdunuz için azık edinin." 109. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sakın karar kılacağınız diyardan (gaflet edip) aldanmayın." 110. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahiretin sonu bekadır."
111. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahiretin her şeyi ebedi ve baki-dir." 112. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Karar kılacağı yer için çalışan kim-senin ameli halis olur."
28.Bölüm Ahiret Hayat Yurdudur
Kur'an "Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Asıl hayat ahiret yurdundaki hayattır. Keşke bilseler! " 113. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ne kadar ilginç! Hayat yurdunu (ahireti) kabul ettiği halde, aldanma yurdu (dünya) için çalışan kimseye hayret doğrusu! "
114. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünya bir uyuklama, ahi-ret ise uyanıklıktır. Bizler ise bu ikisi arasında karışık rüyalarız." bak. el-Hayat, 979. Bölüm
29.Bölüm Ahiretin Üstünlüğü
Kur'an "De ki: "Dünya geçimliği azdır, ahiret, Allah'a karşı gelmekten sakınan için daha hayırlıdır." "Ama sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret da-ha iyi ve daha bakidir." 115. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahiretini dünyası ile satın alan kim-se her ikisini de kazanmış olur. Her kim de ahiretini dünyasına satarsa her ikisi için de hüsrana uğramış olur."
116. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah-u Teala dünyayı ahiret niyeti sebebiyle verir. Ama ahireti dünya niyeti sebebiyle vermez." 117. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tüm gayretin ahiretin için olsun ki kalıcı yerin düzelsin. Ahiretini sakın dünyana satma."
118. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiç bir şey ahiretin bedeli olamaz. Dünya insanın canı pahasına değmez." 119. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyasını bayındır kılan kimse, ar-zularını mahvetmiştir. Ahiretini bayındır kılan kimse ise arzularına ulaş-mış demektir." bak. el-Ecr, 6. Bölüm
30.Bölüm Ahireti Hatırlama
120. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahireti hatırlama ilaç ve şifadır. Dünyayı hatırlamak ise dertlerin en kötüsüdür." 121. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim ahireti çok anarsa günahla-rı azalır."
122. İmam Ali (a.s) (Amr b. As hakkında) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andol-sun ölümü hatırlama beni oyundan alıkoymuştur. Ahireti unutmak ise onu (Amr'ı) doğru konuşmaktan alı koymuştur." 123. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala dünyayı tanıyıp ahireti bilmeyen kimseden nefret eder."
31.Bölüm Ahiret İçin Çalışmak
124. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Nefsinle cihad et ve çaban ahiret için olsun." 125. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yüzünü ahirete çevir. Ahiret için çabala."
126. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz sen ahiret için yaratıldın. O halde onun için çalış. Şüphesiz sen dünya için yaratılmadın; o halde ondan yüz çevir." 127. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizler, dünyada sizinle olan şey-lerden çok, ahirette sizinle olacak şeylere muhtaçsınız." 128. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Öncü kimseler ehline (kendi fertlerine) doğruyu söylemeli, aklını çalıştırmalı, ahiret çocuklarından olmalıdır. Zira oradan gelmiş ve oraya dönecektir."
129. Resulullah (s.a.a)şöyle buyurmuştur: "Dünya için ebedi yaşayacakmışsın gibi davran. (Yani dünya için henüz çok vaktin var, şimdilik sadece ahire-tine önem ver) Ahiretin içinse yarın ölecekmişsin gibi davran." 130. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bedeninle dünyada; kalbin ve ame-linle ahirette ol."
131. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyayla meşgul olan kimse ahireti için nasıl amel etsin." 132. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyaya rağbet oldukça ahiret için amel etmenin bir faydası yoktur." 133. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahiret için çabalarsan ıslah olur-sun." 134. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ahiret için çabala ki, kalıcı yerin düzelsin."
32.Bölüm Ahirete Önem Vermek
135. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kimin sürekli en büyük him-meti ahiret olursa, Allah kalbine zenginlik verir, işlerini toparlar ve böyle-ce rızkı kemale ermedikçe dünyadan çıkmaz. Her kimin de sürekli en bü-yük gayreti dünya olursa, Allah fakirliği iki gözü arasında karar kılar, işle-rini bozar ve dünya hususunda kısmetinden başkasına nail olamaz."
136. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ahiret için çabalayan kimsenin iş-lerini Allah düzene sokar, zenginliği gözleri arasında karar kılar ve dünya istemediği halde yanına gelir. Her kim de dünya için çabalarsa Allah işle-rini bozar, fakirliği gözleri arasında karar kılar ve dünyadan sadece kendi-sine yazılana erişir." 137. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim tüm gayretini ahireti için sarf ederse bu arzusuna (ahirete) erişir."
33.Bölüm Ahiret Ehlinin Sıfatı
Kur'an "İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve boz-gunculuğu istemeyen kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir." 138. Hafs b. Gıyas şöyle diyor: "Ebu Abdillah (İmam Sadık) şöyle buyurdu: "Ey Hafs! Bana göre dünya sadece mecbur kaldığımda yediğim bir leş gi-bidir. Sonra "İşte ahiret yurdu..."ayetini okudu ve ağlamaya başladı. Ardından da şöyle buyurdu: "Allah'a andolsun ki bu ayet sayesinde tüm arzular yok oldu gitti."
139. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hilafeti ele geçirince bir grup verdi-ği sözden caydı, bir grup dinden çıktı ve başka bir grup da zulme saplan-dı. Adeta Allah'ın,
"İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbür-lenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir."ayetini hiç duymamışlardı. Evet, Allah'a andolsun ki duydular ve anladılar. Ama dünya gözlerine güzel geldi, süs ve ziynetleri hoşlarına gitti."
140. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizlere Allah'tan sakınmayı tavsiye ediyorum ve Allah'a da sizleri tavsiye ediyorum. Şüphesiz ben sizlere apaçık bir uyarıcıyım. Sakın kulları arasında ve beldelerinde Allah'a üstün-lük taslamayın. Zira Allah bana ve sizlere şöyle buyurmuştur: "İşte ahiret yurdu!"
141. İmam Ali (a.s), "İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbür-lenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir."ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Bu ayet adil ve alçak gönüllü yöneticiler ile insanlardan güç sahibi kimseler hak-kında nazil olmuştur."
142. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan ayakkabı bağı ile de olsa ken-dini beğenirse bu ayetin kapsamına girer." 143. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer insan sırf kendi ayakkabı bağı arkadaşının ayakkabı bağından daha güzel olduğu için bile olsa kendini beğenirse, bu ayetin kapsamına girer."
144. İmam Sadık (a.s), "İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbür-lenmeyi ve bozgunculuğu istemeyen kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir."ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: (Arapça metinde geçen) "Uluvv"kelimesi "şeref"; "fesad"kelimesi ise "kadınlar"anlamındadır."
6.Konu el-Eh Kardeş
el-Bihar c. 74, s. 221, Ebvab-u Hukuk'il Mu'minin, Ba'zuhum ala Ba'zin.
bak. el-Aşre, 354. Konu; es-Sadik, 291. Konu; el-hukuk, 907 ve 909. Bölümler; ed-Dua 1210. Bölüm; el-Mudahene, 1276. Bölüm, ez-Ziyaret, 1669. Bölüm ve ez-Zan, 2473. Bölüm
34.Bölüm Mümin Müminin Kardeşidir
Kur'an "Ancak ve ancak müminler kardeştirler; öyle ise dargın olan kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah'tan sakının ki size acısın."
145. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nice kardeşler vardır ki annen do-ğurmamıştır." 146. İmam Askeri (a.s) Kum ve Abeh halkına yazdığı mektupta şöyle buyurmuş-tur: "Mümin, müminin anne ve babadan olma (öz) kardeşidir."
147. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz müminler kardeştir. Bir anne ve babanın evlatlarıdır. Eğer birinin bir damarı oynarsa (ve rahatsız olursa) diğerleri onun için gece uyumaz, sabahlarlar." 148. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin müminin kardeşi, gözü, kılavuzudur. Ona hıyanet etmez, zulmetmez, dolandırmaz, söz verip de sözünden caymaz."
149. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin, müminin kardeşidir. Bir tek beden gibidirler. Bir organı acırsa diğer organları da bundan acı duyar. Ruhları da bir tek ruhtandır."
150. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her şey bir şeyle huzur bulur. Mü-min de mümin kardeşiyle huzura kavuşur. Kuş türdeşiyle huzura eriştiği gibi, mümin de mümin kardeşiyle huzura erişir."
151. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz susuz kimsenin kalbinin soğuk suyla rahata ermesi gibi, mümin de mümin ile rahata erer."
152. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Kumeyl! Müminler kardeştir. Kardeşe kardeşten daha üstün bir şey yoktur." 153. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin müminin anne ve baba-dan olma (öz) kardeşidir." 154. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Müminler kardeştir. Kanları aynı-dır. Başkaları karşısında tek yumrukturlar. En küçükleri bile birilerine eman verebilme hakkına sahiptir." bak. el-İslam, 1869. Bölüm; el-İman, 290. Bölüm
35.Bölüm Gerçek Kardeşler
155. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gerçek kardeşlere dikkatli davran, sayılarını çoğalt. Zira onlar rahatlık zamanında azık, bela zamanında ise birer kalkandır."
156. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kardeşlerini (dostlarını) çoğaltmak istemezse hüsrana uğrar." 157. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan kardeşiyle (dostlarıyla) çok-tur."
158. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim yeni bir Müslüman kar-deş edinirse Allah da ona cennette bir köşk bina eder." 159. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en acizi kardeş kazan-maktan aciz olandır. Bundan da acizi, kazandığı kardeşlerini (dostlarını) kaybedendir."
160. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Faydalanacağın kardeşin, şikayet edeceğin kardeşinden daha hayırlıdır." 161. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinizi çoğaltın. Zira kı-yamette her müminin şefaat etme hakkı vardır." bak. es-Sadik; 2203 ve 2204. Bölümler
36.Bölüm Kardeş Sevgisi
162. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşin (birbirinize) sevgi husu-sunda senden daha üstün olmasın. (Sen onu daha çok sevmelisin)" 163. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Kumeyl! Eğer kardeşini sevmez-sen kardeşi olamazsın." 164. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın din sevgisinin alametle-rinden biri de kardeşini sevmesidir." 165. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki mümini sevmek iman bağlarının en büyüğüdür."
166. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki hiç şüphesiz müminler birbirilerini aziz ve celil olan Allah için sever ve Allah için gerçek bir dostluk kurarlarsa bir tek beden gibi olurlar; birisinin bir yeri acırsa, diğeri de aynı yerden acı duyar."
167. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyilerin iyileri sevmesi, iyiler için bir sevaptır. Kötülerin iyileri sevmesi, iyiler için bir fazilettir. Kötülerin iyilere buğz etmesi iyiler için bir süstür. İyilerin kötülere buğz etmesi ise kötüler için rüsvalık ve horluktur."
168. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşleri takvaları ölçüsünde sev."
37.Bölüm Sevgiyi Kalıcı Kılan Şeyler
169. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinle arandaki hürmet ve saygınlığı yok etme, korumaya çalış. Zira saygınlık yok olursa şüphesiz haya ve utanma duygusu da yok olur. Saygınlık kaldıkça da sevgi kalıcı ve baki olur." 170. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey İbn-i Nu'man! Eğer kardeşinin sana olan sevgisinin halis olmasını istiyorsan (yersiz) şaka yapma, onunla tartışma, ona karşı böbürlenme ve onunla çatışma."
171. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dilini koru ki kardeşleri-ne sahip olasın." 172. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşler
kendi aralarında üç şe-ye muhtaçtırlar; eğer buna uygun davranırlarsa dost kalırlar, aksi takdirde birbirinden ayrılır, düşman kesilirler. Bu üç şey şunlardır: Birbirlerine in-saflı davranmak, merhamet etmek ve haset etmemek." 173. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinin hakkını aranızdaki dost-luğa dayanarak çiğneme. Zira hakkını zayi ettiğin kimse artık kardeşin de-ğildir."
174. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kınama, sevginin hayatıdır." 175. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Haris'ul A'ver, Müminlerin Emi-rine (a.s) şöyle dedi: "Ey Emir'el-Müminin! Vallahi ben seni seviyo-rum."Hz. Ali ona şöyle buyurdu: "Ey Haris!
Eğer beni seviyorsan bana düşmanlık etme, benimle oynama, gösteriş için benimle tartışma, beni alaya alma, beni (makamımdan) aşağı indirme ve beni (haddimden fazla) büyütme (hakkımda ifrat ve tefrite saplanma)" bak. 38. Konu, el-Bişr; es-Sadik, 2211, 2212. Bölümler ile el-Mehabbet (1) 650. Bölüm
38.Bölüm Allah İçin Kardeşlik
176. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşine bakmak ve aziz ve celil olan Allah için sevmek ibadettir." 177. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim aziz ve celil olan Allah için bir kardeş edinirse, cennette bir ev edinmiştir."
178. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a iman ve kardeşli-ğe vefa esasınca Allah için, Allah'ın rızasını elde etme, amacıyla kardeş edinirse, şüphesiz Allah'ın nurundan bir ışık edinmiştir." 179. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müslüman bir insan İslam fayda-sından sonra, Allah için edindiği kardeş gibi bir fayda edinmemiştir."
180. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah için edindiği kardeşini yitiren insan şüphesiz en değerli organını kaybetmiş gibidir." 181. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlik Allah yolunda yapılırsa ürün verir." bak. 91. Konu, el-Mehabbet (3)
39.Bölüm Dünya İçin Kardeşlik
182. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah için sevmeyenden sakın. Zira böyle birisiyle dostluk aşağılıktır ve onunla arkadaşlık uğursuzluktur." 183. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah için olmayan tüm sevgiler sa-pıklıktır. Bu sevgiye güvenmek imkansızdır." 184. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah için kardeşlik eden faydalanır. Her kim de dünya için kardeşlik ederse mahrum kalır."
185. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Münezzeh olan Allah rızası dışında bir şey için kardeşlik edenler, münezzeh olan Allah'ın huzurunda hazır olunca bu kardeşlikleri kendileri için bir eksiklik ve ziyan olacaktır." 186. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar kardeştir. Allah rızası dı-şında kardeşlik etmek düşmanlıktır. Aziz ve celil olan Allah'ın şu sözü de buna işarettir: "O gün Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar birbirine düşman olurlar. (Zuhruf/67)"
40.Bölüm Dini Kardeşlik ve Dostluk
187. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah için kardeşlik, muhabbeti ha-lis kılar." 188. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Din kardeşlerinin dostluğu daha ka-lıcıdır ve sadakatle kardeşlik etmek fayda yönünden daha faziletlidir."
189. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala için kardeşlik edenle-rin dostluğu devam eder. Zira bu dostluğun sebebi de kalıcıdır." 190. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah işin edinilen kardeş en yakın akrabalardan daha yakın bir akrabadır. İnsana anne ve babadan daha ya-kındır."
191. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahiret ehlinin dostluğu kalıcıdır. Zira sebebi devamlıdır." 192. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamah esası üzere olmayan kardeş-lik hariç, her kardeşlik geçicidir. (Sadece menfaate dayalı olmayan kardeş-likler kalıcıdır.)"
193. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamah üzere kurulan dostluğu, ümitsizlik bitirir." 194. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünya ehlinin dostluğu, en küçük bir hadiseyle yok olur." 195. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Seni bir şey için seven kimse, o şey sona erince senden yüz çevirir." 196. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En hızlı biten dostluk, kötülerin kurduğu dostluktur." bak. 91. Konu, el-Mehabbet (3)
41. Bölüm Kardeşliği Yok Eden Şeyler
197. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cefa , kardeşliği yok eder." 198. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cefakarlık etmekten sakın. Zira ce-fakarlık kardeşliği bozar; Allah ve insanların gazabına sebeb olur." 199. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşliği cefakarlar nezdinde ara-ma. Kardeşliği gayretli ve vefalı insanlar nezdinde ara." 200. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cefa bir utanç, günah ise meşakkat ve yokluktur." bak. es-Sadik, 221. Bölüm
42. Bölüm Kardeşine Sevgisini İlan Etmek
201. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizden biri arkadaşını veya karde-şini seviyorsa bunu kendisine bildirsin." 202. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birini seversen kendisine bil-dir."
203. Ebu Cafer (İmam Bakır) ve Ebu Abdillah (İmam Sadık) mescitte otururlarken adamın biri oradan geçti. Ebu Cafer'in (a.s) yanında oturan-lardan biri şöyle dedi: "Allah'a andolsun ki ben bu adamı seviyorum."Ebu Cafer (a.s) şöyle buyurdu: "O halde bunu kendisine bildir. Zira bu sevgi ilanı dostluğu kalıcı kılar ve aranızdaki ülfeti çoğaltır." bak. Kenz'ul Ummal, 9/25
43. Bölüm (Din) Kardeşini Sevmek Onun da Seni Sevdiğinin Bir Göstergesidir
204. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dostluk ve sevgiyi kalplere sorun. Zira kalpler öyle şahitlerdir ki rüşvet kabul etmezler." 205. Salih b. Hikem şöyle diyor: "Adamın birinin Eba Abdillah'a (a.s) şöyle sorduğunu işittim: "Seni seviyorum."diyen birisinin gerçekten sevdiğini nereden bileyim?"Eba Abdillah (a.s) şöyle buyurdu: "Kalbini dene, sen de onu seviyorsan o halde o da seni seviyor demektir."
206. Ubeydullah b. İshak-ı Medaini şöyle diyor: "Ebi'l-Hasan Musa b. Cafer'e (a.s) şöyle dedim: "Halktan biri beni görünce "Seni seviyorum"diye Al-lah'a yemin ediyor. Onun doğru dediğine dair ben de yemin edebilir mi-yim?"İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Kalbini dene, onu seviyorsan yemin edebilirsin, aksi takdirde edemezsin."
207. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kalbine bir bak, arkadaşından hoşlanmıyorsa bil ki ikinizden biri bir şey yapmıştır."
208. İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: "İncittiğin kimseden sefa bekleme, hakkında kötü duygular beslediğin kimseden hayır bekleme. Hiç şüphesiz başkalarının sana oranla kalbi, senin kalbinin onlara oranı gibidir." 209. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinin kalbinde sana duydu-ğu sevgiyi bilmek istiyorsan, kalbinde ona olan sevgine bak." bak. el-Muhabbet (2); 668. Bölüm
44.Bölüm Kardeşlerle İlişkisini Koparmak
210. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinle ilişkini kesmek istersen içinde ona bir yer bırak ki bir gün dönebilesin." 211. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şek ve şüphe üzere kardeşinle ilişki-lerini kesme. Hoşnutluğunu dilemeden kesip atma. Sana kaba davranan kimseye sen yumuşak davran. Böylece onun da sana yumuşak davranması umulur."
212. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birliktelikten sonra ayrılık, kardeş-likten sonra cefakarlık ve dostluktan sonra düşmanlık ne de çirkindir!"
213. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşi kendisiyle barışmak iste-diği halde barışmayan kimse melundur, melundur." 214. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinden ayrıldıktan sonra onun hakkında ileri geri konuşma. Zira bu takdirde sana dönüş kapısı ka-panmış olur. Zira tecrübeler onu sana döndürebilir."
215. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim sevgisini uygun olmayan bir yere koyarsa ilişkilerini kesme noktasına koymuştur." bak. el-İşra, 2734. Bölüm; 531. Konu, el-Hicran
45. Bölüm Kardeşlerle İlişki Kurmak
216. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşin seninle ilişkisini koparınca sen kendini onunla ilişkini sürdürmeye zorla. O sana cimri davranırsa sen bağışlamaya bak. Sakın yeri olmayan yerde ve ehli olmayan kimseye iyilik etme." 217. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların ilişki kurmada en güçlü olanı kendisiyle ilişkisini koparan kimseyle ilişki kurmaktır."
218. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşin seninle ilişkilerini kesme-de senin kendisiyle ilişkini sürdürmeyi istemenden daha güçlü olmasın. Sana kötülük etmede, senin kendisine ihsanda bulunmandan daha üstün olmasın." 219. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşin sana isyan etse de sen itaat et. Sana cefa etse de sen bağlı kal." bak. el-Hayr, 1170. Bölüm
46. Bölüm Kardeş Çeşitleri
220. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşler üç kısımdır: Birincisi tıpkı yemek gibi sürekli kendisine ihtiyaç duyduğundur ki bu akıllı olan-dır. İkincisi bir hastalık gibidir ki bu da ahmak olandır. Üçüncüsü ise ilaç gibidir ki bu da gönül ehli olandır."
221. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşler üç kısımdır: Birincisi ca-nıyla arkadaş olur, ikincisi malıyla yardım eder. Bunlar kardeşlikte doğru olanlardır. Üçüncüsü ise geçimini senden ister, seni bazı lezzetleri (men-faatleri) için ister. Bu kimseyi güvenilir sayma."
222. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşler iki gruptur. Birincisi gü-venilir olanlar, ikincisi şaka ve mizah ehli olanlardır. Kardeşine güvenecek olursan mal ve bedenini (canını) ona bağışla. Dostlarıyla dost, düşmanla-rıyla düşman ol. Sır ve ayıplarını gizle. Güzelliklerini açığa vur. Ey soru soran kimse! Bil ki bu (güvendiğin iyi) kardeşlerin simyadan daha az bu-lunur konumdadır."
223. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşler dört kısımdır. Birinci hem senin hem de kendisinin lehine olandır. İkincisi senin lehine olandır. Üçüncüsü senin aleyhine olandır. Dördüncüsü ise ne senin ne de kendi-sinin lehine olandır." Bak, el-Bihar, 167/189, 11. Bölüm; es-Sadik, 2218. Bölüm; en-Nas, 3967. Bölüm
47.Bölüm Güvenilir Kardeş
224. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ahir zamanda en az bulunan şey güvenilir bir kardeş veya helal bir dirhemdir." 225. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki ünsiyet edilen bir kardeşten ve helal bir dirhemden daha zor bulunur bir şey olmayacak."
226. İmam Hadi (a.s) "Bizlere babalarınızdan, "İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki ünsiyet edilen bir kardeşten ve helal bir dirhemden daha zor bulunur bir şey olmayacak."diye rivayet edilmiştir."diyen birine şöyle bu-yurmuştur: "Az bulunur şey de (neticede) bulunur, ama sen öyle bir za-mandasın ki helal bir dirhemden ve aziz ve celil olan Allah için edindiğin kardeşten daha zor bulunur bir şey yoktur."
48.Bölüm Bazı Kardeşliklerin Yasaklanışı
227. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Senden yüz çeviren kimseye rağbet etme. Sana rağbet eden kimseden ise yüz çevirme." 228. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Kendisi için istediğini senin için istemeyen kimsenin dostluğunda hayır yoktur." 229. İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nereye girip çıktığını bilmeden hiç kimseyi kardeş edinme. Durumunu iyice bildikten ve muaşeretinden razı olduktan sonra, sürçmelerini görmezlikten gelmek ve zorluklarda yardımcı olmak üzere onu kardeş edin." 230. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Seni bir tamah, korku, meyil, yi-yecek ve içecek için isteyen kimseyi kardeş edinmekten sakın. Yerin ka-ranlıklarında da olsa ve ömrün onu bulmak için de geçse sadece takva sa-hibi kimseleri kardeş edin." 231. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendisini idare etmek zorunda kal-dığın kimse senin kardeşin değildir." 232. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "En kötü kardeş zengin olduğunda seni düşünen, fakir olduğunda ise seninle ilişkisini kesen kimsedir."
233. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şu dört kişiyi arkadaş ve kardeş edinme: Ahmak, cimri, korkak ve yalancı." 234. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müslüman'a şu üç kimseyle kardeş olmaktan kaçınması yakışır: Arsız soytarı, ahmak ve yalancı."
235. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Senin üstünlüklerini gizleyen ve ek-sikliklerini yayan kimseyi kardeş edinme." bak. es-Sadik; 2206 ve 2207. Bölümler el-Mehabbet (1), 651. Bölüm
4
Mizan'ul Hikmet 1.Cilt Mizan'ul Hikmet 1.Cilt
49.Bölüm Eski Kardeşlikleri Sürdürmeye Çalışmak
236. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her şeyin yenisini, kardeşlerin eski-sini seç." 237. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın kaybettiği zamana ağlaması, vatanına iştiyak duyması ve eski kardeşlerini korumaya çalışması onun yüceliğindendir."
238. Hz. Davut (a.s), oğlu Süleyman'a (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ne kadar istediğin gibi biri olsa da yeni edindiğin kardeşini, eski kardeşinin yerine koyma." 239. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah-u Teala eski kar-deşliği sürdürmeyi sever. O halde eski kardeşliği sürdürün." 240. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah-u Teala eski dost-lukları korumayı (sürdürmeyi) sever."
50.Bölüm Gerçek Kardeşlik
241. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz gerçek kardeşin; sürçmele-rini bağışlayan, açıklarını kapatan, (ihtiyacını gideren) özrünü kabul eden, ayıplarını örten, korkunu gideren ve arzularını gerçekleştiren kimsedir."
242. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zorluklarda seni yardımsız bırak-mayan, günah esnasında senden gaflet etmeyen ve kendisine bir şey sor-duğunda seni aldatmayan kimse senin kardeşindir."
243. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tabaklar dizilince (sofra kurulunca) kardeşler ne de çoktur. Zamanın zor olaylarında ise ne de az!" bak. es-Sadik, 2215. Bölüm
51. Bölüm Kardeş Seçimi
244. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her günahından dolayı kardeşinden ayrılanın arkadaşı az olur." 245. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sadece hiç bir ayıbı olmayan kim-seleri kardeş edinenin arkadaşı az olur." 246. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların dinini sorma, aksi tak-dirde arkadaşsız kalırsın."
247. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki birinin adını duymak onu görmekten; onu görmek denemekten daha hayırlı olacaktır. Onu deneyecek olursan sana çok değişik durumları belli olur." bak. es-Sadik, 2211. Bölüm
52.Bölüm Kardeşin Sürçmelerine Tahammül Etmek
248. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmanının saldırı zamanı için dos-tunun sürçmelerine tahammül et." 249. Resulullah (s.a.a) Müminin niteliği hakkında şöyle buyurmuştur: "Sürçme-lerine rağmen kardeşine yumuşak davranır ve onun eski dostluğunu göze-tir."
250. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşine bulunduğu haliyle ta-hammül et ve fazla kınama. Zira fazla kınamak kin doğurur. Hoşnutlu-ğundan ümitli olduğun kimseden hoşnutluk dile."
251. Bir şahıs İmam Rıza'ya (a.s) kardeşini şikayet edince kendisine şu beyitleri okudu: "Kardeşini günahlarından dolayı mazur gör Ayıplarını gizle ve ört Beyinsizlerin iftiralarına
Ve zamanın zorluklarına sabret Büyüklük göstererek cevap vermekten sakın. Zalimi hesap soranına bırak." 252. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sürçmelere tahammül etmek arka-daşların süsüdür." 253. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sürçmelere tahammül etmek insa-nın değerini yükseltir." 254. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hilim sahibi kimse, kardeşlerine ta-hammül eden kimsedir." 255. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Başına gelen acı olaylara tahammül et. Zira tahammül bir çok ayıpları örter. Şüphesiz akıllı insanın yarısı ta-hammül, (diğer) yarısı da görmezlikten gelmektir."
256. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en hayırlısı, başkalarının zahmetine katlanan kimsedir." 257. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arkadaşının sürçmelerine tahammül edemeyen kimse yalnız ölür." 258. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerine tahammül edemeyen efendiliğe erişemez." bak. 251. Konu, es-Siyaset, el-Mükafat, 3503. Bölüm
53. Bölüm Kardeşlerin En Hayırlısı
259. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı nasihat et-mede çekinendir." 260. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinin en hayırlısı münezzeh olan Allah'a itaat hususunda sana sert davranandır." 261. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı, en içten ha-yır dileyeni; en kötüsü ise en ikiyüzlü olanıdır."
262. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinin en hayırlısı sana yar-dım edenidir. Ondan da hayırlısı sana yetenidir ve eğer kendisi sana muh-taç olursa sana zahmet vermez."
263. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinin hayırlısı, hayrıyla (ma-lıyla) sana yardım edendir. Ondan da hayırlısı (ihtiyaç hususunda) sana yetendir."
264. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı sevgisi Allah için olandır." 265. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı kardeşliği dünya için olmayandır." 266. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı, kendisini kaybedince ondan sonra (hayatta) kalmak istemediğin kimsedir."
267. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinin en hayırlısı hayır iş-lemeye koşan ve seni de hayra çekmeye çalışan, sana iyiliği emreden ve iyilik işleme hususunda sana yardımcı olandır." 268. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı doğru söz-lülüğü ile seni doğru sözlülüğe davet eden, amellerinin güzelliği ile seni amellerin en üstününe çağırandır."
269. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı Allah'a it-aat hususunda sana yardımcı olan, Allah'a isyandan koruyan ve sana Al-lah'ın rızayetini emredendir." 270. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı sana hidaye-ti gösteren, takvayı kazandıran ve isteklerine uymaktan alıkoyandır."
271. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı ahiret amelleri hususunda sana yardım edendir." 272. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı hayır husu-sunda en çok yardım eden, iyilik hususunda en çok amel eden ve arkada-şına en uyumlu davranandır."
273. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı kardeşleri hususunda araştırma yapmayandır." 274. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinin en hayırlısı hak üzere sana en çok gazablanandır."
275. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en hayırlısı, kardeşlerini başkalarına muhtaç etmeyendir." 276. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinizin en hayırlısı, sizlere ayıplarınızı gösterendir."
277. İmam Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinin en hayırlısı, senin günahlarını kendine isnat edendir." 278. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bana en sevgili kardeşim, bana ayıplarımı gösterendir." bak. es-Sadik, 2216. Bölüm
54. Bölüm Kamil Kardeş
279. İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Size bir kardeşimi haber vereyim: O benim gözümde insanların en büyüğü idi. Onu benim gözümde büyüten en önemli şey, gözünde dünyanın küçük olmasıydı. O karnının egemenliğinden kurtulmuştu. Bulmadığı şeye heveslenmez, bul-duğu şeyde aşırı gitmezdi. O tenasül organının (şehvetinin) egemenliğin-den de çıkmış biriydi. Dolayısıyla hafif akıl ve zayıf görüş sahibi değildi.
O bilgisizliğin egemenliğinden de kurtulmuştu. Bir faydası olduğuna gü-venmeden hiç bir şeye el uzatmazdı. Ne bir arzusu vardı, ne kızardı, ne de incinirdi. Ömrünün çoğunda sessiz idi. Ama konuşunca, konuşmacılara üstün gelirdi. Hiç bir çekişmeye müdahale etmez, hiç bir kavgaya ka-rışmazdı. Hakimin huzurunda olmadıkça delil getirmezdi. Kardeşlerinden asla gaflet etmezdi. Hiç bir şeyi salt kendisine özgü kılmazdı.
Zayıftı, baş-kaları da onu zayıf buluyordu. Ama sıra işe geldi mi koşan bir aslan kesi-lirdi. Özrü görmek için, özür dilenilebilecek hiç bir işte kimseyi kınamaz-dı. Dediğini ve demediğini yapardı. Hangisinin daha üstün olduğunu bilmediği iki işi çıktığında hangisinin heva ve hevesine daha yakın oldu-ğuna bakar ve ona muhalefet ederdi. İyileştireceğini ümid ettiği kimse dı-şında hiç kimsenin yanında bir acısını şikayette bulunmazdı.
Hayrını ümit ettiği kimse dışında hiç kimse ile istişare etmezdi. İçi daralmaz, gazap et-mez, şikayette bulunmaz, heveslenmez, intikam almaz ve düşmandan gafil kalmazdı. Eğer gücünüz varsa bu yüce ahlak ile ahlaklanmaya çalışınız. Eğer gücünüz yetmezse, o halde azını bile almanız, çoğunu terk etmekten daha hayırlıdır."
280. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eskiden Allah için edindiğim bir kardeşim vardı; onu gözümde büyüten şey, gözünde dünyanın küçük olu-şuydu. O karnının (midesinin) egemenliğinden kurtulmuş biriydi." bak. Tebyin-i İbn-i Ebi'l Hadid, fi Şerh-u Nehc'il Belağa, 19/184; el-İnsan, 319. Bölüm; 467. Konu, el-Kemal
55. Bölüm Kardeşlerin En Kötüsü
281. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin en kötüsü kendisi için zahmete düştüğün kimsedir." 282. Hz. Ali (a.s) kendisine "En kötü arkadaş kimdir?"diye sorulunca şöyle bu-yurdu: "Allah'a karşı günah işlemeyi sana güzel gösteren kimsedir."
56. Bölüm Kardeşleri Denemek
283. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeş seçiminde önce deneyin. Şüphesiz denemek iyiler ve kötüleri ayıran bir ölçüdür." 284. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Önce deneyiniz. Kardeş seçiminde ihtiyatlı (çekingen) davran. Aksi takdirde zorunluluk seni kötülerle arka-daşlığa zorlar."
285. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzelce bir denedikten sonra ken-dine bir kardeş seçenin arkadaşlığı kalıcı, dostluğu güçlü olur. Her kim de denemeksizin kardeş edinirse, zorunluluk kendisini kötülerle arkadaşlığa sürükler." 286. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinizi iki haslet ile imti-han ediniz; bu iki haslet onda bulunursa (kardeş edinin). Aksi takdirde ondan uzak durun, uzak durun, uzak durun.
(Bu iki haslet şunlardır: ) Namazları vaktinde kılmaya büyük özen göstermek ve kolaylık ve zorluk-larda kardeşlerine iyilik etmek." 287. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinde şu üç hasleti görünce kendisinden ümitli ol: Haya, emanete riayet ve doğruluk. Kardeşinde bu üç sıfatı göremezsen sakın ondan ümitli olma." bak. 50, Bölüm, 483. Konu, el-İmtihan es-Sadik, 2214 ve 2215. Bölümler
57.Bölüm Kardeşlere Yol Göstermek
288. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşine verdiğin güzel veya çir-kin nasihatin, mutlaka ihlas üzere olsun." 289. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizlerden birini kardeşinin hoş görmediği ayıplarını yüzüne söylemekten alıkoyan şey, onun da sizlere aynı şeyi yapmasından korkmanızdır.
Zira ahireti bırakıp dünyayı sevme hususunda dost olmuşsunuz." 290. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kardeşine gizlice öğüt ve-rirse onu süslemiş ve her kim de açıkça öğüt verirse onu ayıplamış olur."
291. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kardeşini hoş olmayan bir durumda görür de ondan bu durumu def etmeye gücü yettiği halde bunu yapmazsa, ona hıyanet etmiştir."
292. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin, mümin kardeşinin ayna-sıdır. Gıyabında hayrını diler, huzurunda ise ondan hoşlanmadığı şeyleri gidermeye çalışır." bak. 532. Konu, el-Hidayet ve 512. Konu, en-Nush
58. Bölüm Kardeşlere İkram ve Saygı
293. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim kardeşine merhamet dolu bir söz söylerse ve meclisin saygın bir yerine oturtursa, kardeşi orada kaldığı müddetçe aziz ve celil olan Allah'ın rahmeti onun üzerinde o-lur." 294. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kendisine gelen Müslü-man'a ikramda bulunursa şüphesiz ki aziz ve celil olan Allah'a ikramda bulunmuştur."
295. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim mümin kardeşine "Mer-haba"derse Allah kıyamete kadar kendisine "merhaba"diye yazar." 296. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz her kim dinini ulularsa, kardeşlerini de ulular. Her kim de dinini küçümserse, kardeşlerini de kü-çümser."
297. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden her kim dini karde-şine herhangi bir lütufta bulunursa, Allah da kendisine cennette hizmetçi-ler taktir eder."
298. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müslümanların hürmetini, sadece Allah'ın Müslümanlara hürmetini ululattığı kimse ulular. Allah'a ve Pey-gamberine daha çok saygın davranan, Müslümanlara saygın davranır." bak. 359. Konu, et-Ta'zim
59. Bölüm Kardeşlerin İhtiyacını Gidermek
299. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden her kim darlığa düşerse kardeşine haber versin ve kendisine (daha çok) eziyet etmesin." 300. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden her kim kardeşinin muhtaç olduğunu bilirse, ondan isteme zahmetini kaldırsın. (Kendisi istemeden ihtiyacını gidersin. )"
301. Said bin Hasan şöyle diyor: "İmam Ebu Cafer (İmam Bakır -a.s-) şöyle buyurmuştur: "Sizden birinin kardeşinin yanına gelerek elini cebine ko-yup ihtiyacı kadar aldığı ve aldığını da geriye vermediği vaki midir?"Ben, "Kendi aramızda böyle bir şeyden haberdar değilim."deyince, Ebu Cafer (a.s) şöyle buyurdu: "O halde faydası yoktur."Bunun üzerine, "O halde helak olduk! "deyince de şöyle buyurdu: "İnsanlar henüz akli kemallerine ermemişlerdir."
302. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerin hakklarını eda etmek takva sahiplerinin en şerefli amelidir." 303. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin, kardeşinin yardımcısı ol-duğu müddetçe Allah da müminin yardımcısıdır." 304. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim mümin bir kardeşinin ihtiyacının giderirse, aziz ve celil olan Allah kıyamet günü onun yüz bin ihtiyacını giderir."
305. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki Allah'ın şu üç kimse için sakladığı hasenatı (güzellikleri) vardır: Adil imam, kardeşini kendi malında (tasarrufta bulunması için) serbest bırakan ve mümin kardeşinin ihtiyacını gidermek için çalışan kimse."
306. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim bazı durumları için ken-disine sığınan kardeşlerinden birine gücü yettiği halde sığınak vermezse hiç şüphesiz Allah Tebarek ve Teala'nın velayetinden kopmuştur." 307. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin kardeşine bir hayır ulaştı-ran mümin bir kimse, gerçekte Allah'ın Peygamberine (s.a.a) hayır ulaş-tırmıştır."
308. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın kardeşine güvenmesi için ihtiyacını ona söyleyebilmesi yeterlidir." bak. el-Hacet, 964 ve 967. Bölümler 213. Konu, es-Sual (2) 229. Konu, es-Surur
60. Bölüm Kardeşlik Adabı
309. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizden her kim birini kardeş edinmek isterse ondan ismini, babasının adını, kabilesini ve oturduğu yeri sorsun. Zira bu gerekli haklarından biri olup kardeşliğin sefa ve temizlik sebebidir. Aksi taktirde bu ahmakların dostluğu olur."
310. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şu üç şey cefadan (sevgisizlikten) sayılır. (Bunlardan birisi) Biriyle arkadaş olduğu halde ismini ve künyesini sormamaktır."
311. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşini güler yüzle karşıla." 312. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Haramzade olan kimse dışında hiç kimse kardeşlerini kötülemez."
313. Resulullah (s.a.a) üç gün kardeşlerinden birini görmeseydi kendisini sorardı. Eğer orada (şehirde) değilse, kendisine dua ederdi. Oradaysa onu görmeye giderdi. Eğer hasta ise ziyarette bulunurdu. bak. es-Sadik, 2217. Bölüm
314. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edep insanın kemalidir." 315. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın aklı, dirlik ve düzen sebebi-dir; edebi, kıvam ve dayanağıdır; doğruluğu, önderidir; şükrü ise kemale erginliğidir."
316. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey mümin! Şüphesiz ki bu ilim ve edep nefsinin değeridir; o halde bunları öğrenmeye çalış. İlim ve edebin arttıkça şüphesiz değerin ve makamın da artar." 317. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki sen edebinle değer biçi-lir ve hilminle süslenirsin." 318. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En iyi hasleti edep olmayanın en düşük durumu belaya düşmesidir." 319. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edep en güzel huydur."
320. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün şeref edeptir." 321. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Babaların çocuklarına bıraktığı en hayırlı miras edeptir." 322. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel edep en hayırlı destek ve en üstün arkadaştır."
323. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edebi talep eden kimse altın talep eden kimseden daha ileri görüşlüdür." 324. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz insanlar altın ve gümüşten daha çok güzel bir edebe muhtaçtır." 325. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şu üç şeyin üstünde bir şey yoktur: Güzel edep, şüpheden uzak durmak ve haramlardan kaçınmak." 326. Resulullah (s.a.a) Muaz bin Cebel'i Yemen'e gönderince şöyle buyurmuştur: "Ey Muaz! Onlara Allah'ın kitabını öğret ve edeplerini salih ahlak üzere güzelleştir."
62. Bölüm Edep Soy Şerafetidir
327. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edep, iki soy şerafetinden biri-dir." 328. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün soy şerafeti, güzel edep-tir." 329. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En değerli soy şerafeti, güzel edep-tir."
330. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel edep, en üstün soy şerafeti ve en üstün akrabalıktır." 331. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edep öğrenmek, soy şerafetinden-dir."
332. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edep öğrenmeye çalış, zira edep soy şerafetinin süsüdür." 333. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Az edep bile çok soydan daha ha-yırlıdır." 334. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel edep, soy şerafetinin yerini tutar."
335. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edepten daha faydalı bir soy şerafeti yoktur." 336. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edepten daha kamil bir soy şerafeti yoktur."
337. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıl ve edep dışında tüm soyluluk-lar sona erer." 338. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel edeb, soy çirkinliğini ör-ter." 339. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edebi olmayanın soyluluğu gi-der."
63. Bölüm Edeb Elbisesi
340. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edeb, yeni elbiselerdir." 341. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İlim yüce bir mirastır; edep ise yeni bir elbise." 342. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizin süsünüz edeptir."
343. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim edebe tutkun olursa şüp-hesiz kendini süslemiştir." 344. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "(Ayıpları örtme hususunda) Edep gibi bir elbise yoktur." 345. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edep gibi bir süs yoktur."
64.Bölüm Kötü Edep
346. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü ahlak ile birlikte şeref yok-tur." 347. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edebi az olanın kötülükleri çok olur." 348. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü edebi sebebiyle alçalan kimse-yi, soyluluk şerefi yüceltemez." 349. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü edeb, ne kötü soydur!"
350. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü konuşan kimsenin edebi yok-tur." 351. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın nefsi kötü edep üzere yara-tılmıştır. Kul güzel edep edinmekle görevlidir. Nefis muhalefet meyda-nında koşturur. Kul nefsini kötü isteklerinden çevirmeye çalışır. Her kim nefsinin dizginlerini salıverirse onun yok oluşuna ortaklık etmiş olur ve her kim de nefsine isteklerinde yardımcı olursa, kendini öldürmede nefsi-ne ortaklık etmiş olur." bak. eş-Şer, 1976. Bölüm
65. Bölüm Edep ve Akıl
352. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edeb akla ne güzel arkadaştır." 353. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ekinin yağmura susaması gibi, akıl da edebe ihtiyaç duyar." 354. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aklın ıslahı edep iledir."
355. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her şey akla ihtiyaç duyar. Akıl ise edebe muhtaçtır." 356. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edep akılla arkadaş olmadıkça fayda vermez." 357. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edepler anlayışların geliştiricisi ve zihinlerin sonucudur." 358. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edep aklın portresidir."
359. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanda edep, kökü akıl olan bir ağaç gibidir." 360. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Güzel edep aklın süsüdür."
361. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Alimlerin edepleri akılla-rı çoğaltır." 362. İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aklı olmayanın edebi de ol-maz." 363. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Din ve edep aklın neticesidir." 364. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün akıl edeptir." 365. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edebi aklından çok olan kimse bir çok koyunlar arasında olan çoban gibidir."
66. Bölüm Nefsi Terbiye Etmek
366. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefislerinizi terbiye etmek görevini bizzat üstlenin ve onları alışkanlıkların tutkusundan kurtarmaya çalışın."
367. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ateşin odunu yaktığı gibi sen de kalbini edeple yak. Gece oduncusu veya selin sürükleyip getirdiği çer çöp gibi olma."
368. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini eğitip terbiye eden kimse insanları eğitip terbiye eden kimseden daha çok ululanmaya layıktır." 369. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün edep kendinden başla-mandır."
67. Bölüm Edebin Getirdikleri
370. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahlakı tezkiye etmek, güzel edebin sebebidir." 371. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıl Allah'tan bir hediyedir. Edep ise bir külfettir (zorla elde edilir) O halde her kim edep elde etmek için zahmete katlanırsa onu elde eder. Her kim de akıl elde etme zahmetine düşerse, bu sadece bilgisizliğini artırır."
372. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim edebe gönül verirse kötü-lükleri azalır." 373. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edebi kaybedince sessizliği tercih et."
374. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kimde kınanmış bir huy görür-sen, benzerini kendinden uzaklaştırmaya çalış." 375. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Övülmüş bir akıbete ulaşma, tatlı bir sona erme, edepsizliği insandan giderme ve insanın hedefe ulaşmasına yardımcı olma hususunda sabır gibi bir şey yoktur."
376. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zamanın zorlukları karşısında sade-ce akıldan; edep elde etmek için ise araştırma ve incelemeden yardım gö-rülür."
377. İsa bin Meryem'e (a.s), "Seni kim terbiye etti?"diye sorulunca şöyle buyurdu: "Beni hiç kimse terbiye etmedi. Ben sadece bilgisizliğin çirkinliğini gör-düm de ondan sakındım." 378. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Bizleri, ilim kulpuna sarılan ve nefsini anlayışla terbiye eden kimselerden eyle."
379. Lokman (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim edeb isterse ona önem verir ve edebe önem veren de onu tanımak için her türlü zahmete katlanır. Her kim onu tanımak için zahmete katlanırsa büyük bir iştiyakla aramaya ko-yulur. Her kim büyük bir iştiyakla aramaya koyulursa faydasını görür. O halde edebi adet edin.
Şüphesiz ki sen (bu güzel adetlere sahip olma açı-sından) senden önce bu edepler ile süslenen kimselerin halefisin ve fay-dasını yerine geçeceklere ulaştırırsın." 380. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Alimlere otur ki ilmin artsın, edebin güzelleşsin ve nefsin tezkiye olsun." 381. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Edep akıl ve zekayı geliştirir."
382. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın ilmi arttıkça edebi de artar ve Allah korkusu ve haşyeti katmerleşir." 383. Allah-u Teala Hz. İsa'ya (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kalbini haşyet ve korku ile terbiye et." bak. et-Tecrübe, 490. Bölüm
68.Bölüm Edebin Tefsiri
384. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Başkalarında sevmediğin şeylerden sakınmak sana edep olarak yeter." 385. Amir eş-Şa'bi şöyle diyor:
Emir'el Müminin (a.s) önceden hazırlanmak-sızın belagatın gözünü kör eden, hikmetin cevherlerini yetim bırakan ve insanların sadece bir tekine dahi ulaşması hususunda elini kesen (her şeyi aciz bırakan) dokuz cümle buyurdu. O dokuz cümleden üçü Allah ile münacat etmek hususundadır. Diğer üçü hikmet ve diğer üçü ise edep hususundadır.
Münacat hususunda olanlara gelince şöyle buyurdu: "Allah'ım! Sana kul olmam bana izzet olarak yeter. Bana Rab oluşun bana iftihar olarak yeter. Sen benim sevdiğim gibisin, o halde beni de sevdiğin gibi kıl." Hikmet hakkında olanlara gelince şöyle buyurdu: "Her insanın değeri yaptığı iyi iş ölçüsüncedir. Her kim değerini anlarsa helak olmaz. İnsan kendi dilinin altında gizlidir."
Edep hakkında olanlara gelince şöyle buyurdu: Kime emir olmak is-tersen onu memnun et, kime esir olmak istersen ona muhtaç ol ve kime de benzemek istersen ondan müstağni ol."
386. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın yapması gerekeni terk et-memesi onun edebindendir." 387. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Babam (a.s) beni üç şeyle terbiye etti...Bana şöyle buyurdu: "Ey oğulcağızım! Her kim kötü arkadaşlarla oturursa salim kalmaz. Her kim sözüne dikkat etmezse pişman olur ve her kim de kötü yerlere giderse ithama maruz kalır."
388. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsana nimet ve ihtiyaçlarında Rab-binden başkasını ortak koşmaması edep olarak yeter." 389. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Babaların evlatlarında miras ola-rak bıraktığı en hayırlı şey şüphesiz mal değil, edeptir. Zira şüphesiz mal gidici, edep ise kalıcıdır. (Mes'ade şöyle diyor: "Edepten maksat ilimdir.")"
69. Bölüm En Üstün Edep
390. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün edep insanın haddini bil-mesi ve ölçüsünü aşmamasıdır." 391. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En güzel edep seni haramlardan ko-ruyandır."
392. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Doğruluğu seçmek ve yalandan sa-kınmak; en güzel huy ve en üstün edeptir." 393. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İstek ve korku anında insanın nef-sini kontrol altına alması en üstün edeptir."
70. Bölüm Çocuğu Terbiye Etmeye Teşvik
394. İmam Ali (a.s) İmam Hasan'a (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki gen-cin kalbi boş bir tarla gibidir; içine ne serpersen kabul eder. Bu yüzden henüz kalbin katılaşmadan ve zihnin meşgul olmadan seni terbiye etmeye koyuldum." 395. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Evlatlarınıza değer verin, edeple-rini güzelleştirin (ki bu vesile ile) bağışlanasınız."
396. Lokman (a.s) oğluna şöyle buyurmuştur: "Ey oğulcağızım! Eğer henüz küçükken edep elde edersen, büyüyünce bundan istifade edersin" 397. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kimin bir kız çocuğu olur da onu güzel terbiye eder, güzel eğitir ve Allah'ın kendisine verdiği nimetler-den bolca nasiplendirirse o kız çocuğu onu ateşten koruyan bir engel ve kalkan olur." 398. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Mü'min ailesi için o kadar ilim ve salih edep miras bırakır ki hepsini cennete sokar. Öyle ki küçük, büyük hizmetçi ve komşusunu bile cennette bulur. Günahkar kul ise ailesine kö-tü edep miras bırakır ki hepsini ateşe sokar. Öyle ki küçük, büyük, hiz-metçi ve komşusunu bile orada görür."
399. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey iman edenler! Kendinizi ve ehlinizi ateşten koruyun."ayeti nazil olunca insanlar "Ya Resulullah! Nefsimizi ve ehlimizi nasıl koruyalım?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Ha-yır işler yapın ve bunu ailenize de hatırlatın. Onları Allah'a itaat üzere terbiye edin."
400. İmam Ali (a.s) da "Ey iman edenler! Kendinizi ve ehlinizi ateşten koruyun."ayetinin tefsiri hususunda şöyle buyurmuştur: "Kendinize ve eh-linize hayır işleri öğretin ve onları terbiye edin."
401. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çocuğa bir parça ekmek veya her-hangi bir şeyden bir avuç bile olsa kendi eliyle sadaka vermesini emredin. Zira her ne kadar az da olsa temiz bir niyetle Allah yolunda verilen her şey çoktur." bak. el-Valid ve'l-Veled; 4211 ve 4212. Bölümler 294. Konu, es-Siğar
71. Bölüm Nasıl Terbiye Edileceği Hususunda
402. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çocuklarınız yedi yaşına gelince onlara namazı öğretin. On yaşına gelince namaz hususunda (terk ettikleri taktirde) onları dövün ve yataklarını bir birinden ayırın." 403. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ailenizin küçüklerini dilinle, na-maz ve temizlik üzere terbiye et. On yaşına ulaşınca (terk ettikleri taktir-de) döv ve (bu dövmen) üçü geçmesin."
404. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çocuğu onbeş ila onaltı yaşların-da oruç tutması için terbiye et." 405. İmam Bakır (a.s) veya İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çocuğun üç yaşına erişince ona yedi defa şöyle de: "La ilahe illallah", de!"Sonra üç ya-şını bitirinceye kadar onu kendi haline bırak."
406. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çocuğuna altı yaşına kadar ta-hammül et. (kendi haline bırak). Sonra altı yaşına erişince ona kitabı öğret. Sonra yedi yıl onu kendinle birlikte bulundur; onu edebinle edeplendir. Eğer terbiye kabul eder ve ıslah olursa (ne iyi); aksi takdirde onu kendi haline bırak."
407. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çocuğunu yedi yaşına kadar oy-nasın diye bırak. Yedi yaşından sonra terbiye et. Yedi yıl onu beraberinde bulundur. Eğer iflah olmuşsa (ne güzel! ); aksi takdirde onda hayır yok-tur."
408. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çocuk ilk yedi yıl efendidir, ikinci yedi yıl köle ve üçüncü yedi yıl da vezir. Eğer 21 yaşına kadar ahlakını be-ğenirsen (ne güzel! ); aksi takdirde onu kendi haline bırak. Zira sen Allah katında mazursun." bak. el-Hudud, 750. Bölüm
72.Bölüm Terbiyede Riayet Edilmesi Gereken Hususlar
409. Bazısı şöyle demiştir: "Ebu'l-Hasan Musa'ya (a.s) çocuğumu şikayette bulununca şöyle buyurdu: "Onu dövme kısa bir müddet ondan ayrıl, küs." 410. Ali b. Esbat şöyle diyor: "Resulullah (s.a.a) gazab anında edeplendir-meyi yasaklamıştır." 411. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gazap ile birlikte edeb olmaz."
412. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çok kınamayı bırak, zira bu kin do-ğurur, düşmanlığa sebep olur. Kötülüğünden döneceğini ümit ettiğin kimseyi kına."
413. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kölelerini iyi terbiye et, fazla gazab-lanma, günah dışında hiç kimseyi fazla kınama, o halde birisi günah işlerse onu güzellikle kına. Zira af ile olan kınama akıl sahibi olan kimse için dövmekten daha tesirlidir."
414. İmam Ali (a.s) Malik-i Eşter'e yazdığı mektupta şöyle yazmıştır: "İyi ve kötü senin gözünde eşit olmasın. Zira bu ihsan sahibini ihsandan soğutur ve kötüleri kötülük yapmaya teşvik eder. O halde herkese layık olduğu şekilde davran ki edepli olsunlar."
415. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyileri ıslah etmek onlara değer vermekledir. Kötüleri ıslah etmek ise onları edeplendirmekledir." 416. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz akıllı kimse edeple öğüt alır, hayvanlar ise sadece dayakla öğüt alır." Başka bir rivayette ise şöyle yer almıştır: "Aşırı sıkışmadıkça öğütten istifa-de etmeyen kimselerden olma. Akıl sahibi kimse edepten öğüt alır, hay-vanlar ise sadece dayaktan öğüt alırlar."
417. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıl sahibi için ima yoluyla söyle-mek bile acı bir şekilde kınama gibidir." 418. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıl sahiplerinin cezası ima yolu söylemektir. Cahil insanların cezası ise açık bir dille kınamaktır."
419. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıl sahibine ima yolu ile dokun-durmak, kınamaktan daha şiddetlidir." 420. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyileri mükafatlandırarak kötüleri kötülüklerden alıkoy." 421. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşini kendisine iyilikte buluna-rak kına. Kötülüklerine kendisine ihsanda bulunarak cevap ver."
422. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü insanı iyi işlerinle ıslah et. Güzel sözlerinle onu hayra sevk et." Bak . el-Mev'ize, 4143. Bölüm
73. Bölüm Peygamber'in Allah Vesilesiyle Terbiye Oluşu
423. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz aziz ve celil olan Allah Peygamberini en güzel şekilde terbiye etmiştir. Terbiyesini kemale erdi-rince şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki sen yüce ahlak üzeresin."Sonra kullarının işlerini idare etsin diye ona din ve ümmetin işlerini havale etti."
424. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah Peygamberini (s.a.a) terbiye etti. Onu istediği gibi yetiştirdi ve kendisine şöyle buyurdu: "İyi-liği emret ve cahillerden yüz çevir."Resulullah (s.a.a) bu işi yapınca Al-lah onu övdü ve şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki sen yüce ahlak üzere-sin."
425. Kasım b. Muhammed şöyle demiştir: "Şüphesiz Allah Peygamberini en güzel şekilde terbiye etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Bağışlayıcı ol ve iyi-liği emret."Peygamber (s.a.a) bunu yapınca da Allah-u Teala şu ayeti na-zil buyurdu: "Şüphesiz ki sen yüce ahlak üzeresin."
426. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah Peygam-berini kendi sevgisi üzere terbiye etmiş ve şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki sen yüce ahlak üzeresin."
427. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Rabbim beni terbiye etti ve de güzel terbiye etti." 428. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben Allah'ın terbiye ettiği kimse-yim ve Ali de benim terbiye ettiğim kimsedir."
429. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Resulullah'ı (s.a.a) aziz ve celil olan Allah terbiye etmiş ve o da beni terbiye etmiştir. Ben ise mü-minleri terbiye ederim ve insanlara miras olarak yüce insanların edebini bırakırım." bak. el-Hulk, 1102. Bölüm
74. Bölüm Allah'ın Edebi İle Edeplenmek
430. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim aziz ve celil olan Allah'ın adabıyla edeplenirse onu ebedi kurtuluşa ulaştırır."
431. Fıkh'ur Rıza'da şöyle yer almıştır: "Bazı erkekleri ve kadınlarını bir şeyle faydalandırınca sen ona gözlerini dikme."ayeti nazil olunca Peygamber bir münadiye şöyle seslenmesini emretti: "Allah'ın edebi ile edeplenmeyen kimse dünyadan hasret içinde ayrılır."
432. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah-u Teala mümin kul-larını çok güzel bir şekilde terbiye etmiştir ve bu söyleyenden yüce olan Allah şöyle buyurmuştur: "İffetlerinden dolayı cahiller onları zengin sanır." 433. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'ın edebi üzere ıslah olmazsa, kendi nefsinin edebi üzere ıslah olmaz."
75. Bölüm Allah'ın Terbiyesi
434. İmam Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zamanın bir çok değişiklikleri aziz ve celil olan Allah'ın bir tür edebidir." 435. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz bela zalimler için edep, müminler için imtihan, peygamberler için derece ve veliler için keramet-tir."
436. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! İhsanınla beni yavaş yavaş ceza tuzağına düşürme ve beni belalarla edeplendirme." 437. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Beni cezanla edeplendirme ve beni düzeninle tuzağa düşürme." 438. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz bir genç kavmi arasında büyür de, işlediği günahlar sebebiyle te'dib edilmezse, aziz ve celil olan Allah her şeyden önce onların rızkını azaltır." bak. el-Bela, 403. Bölüm
439. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Bilal! Kalk ve namazla bize huzur ver." 440. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz şeytan namaz için sesle-nildiğini duyunca kaçar." 441. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz gök ehli, yer ehlinden ezan sesi dışında hiç bir şey duymaz."
77. Bölüm Müezzin
442. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müezzin sesinin ve bakışının git-tiği yer ölçüsünce bağışlanır, yaş ve kuru her şey onu tasdik eder ve oku-duğu ezanla namaz kılan herkes sayısınca kendisine iyilik yazılır." 443. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir çölde olur da namaz vakti ezan okur ve namaz kılarsa arkasında iki tarafı görülmeyen melekler namaza durur."
Başka bir rivayette ise şöyle yer almıştır: "Eğer (namaz için) kamet getirirse iki melek ona uyar. Ezan ve kamet okursa Allah'ın iki tarafı görülmeyen yaratıkları, arkasında namaz kılar."
444. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müezzinin haklarından biri de sana aziz ve celil olan Rabbini hatırlattığını, seni nasibine davet et-tiğini, Allah'ın sana farz kıldığını eda etmene yardımcı olduğunu bilmen-dir. O halde sana iyilik edene teşekkür ettiğin gibi ona da bu yüzden te-şekkür et."
445. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En fasih konuşanınız ezan okumalı ve en fakih olanınız imam olmalıdır."
78. Bölüm Ezanın Tefsiri
446. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Camide oturduğumuz bir sırada müezzin minareye çıkarak, "Allah-u Ekber, Allah-u Ekber"diye ezan okumaya başladı. Müminlerin Emiri Ali b. Ebi Talib (a.s) ağladı ve biz de onun ağlamasıyla ağlamaya başladık. Müezzin ezanı bitirince Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu:
"Müezzinin ne dediğini biliyor musunuz?"Ben, "Allah Resulü ve vasisi daha iyi bilir dedim."Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu: "Eğer ne dediğini bilseydiniz az güler, çok ağlardınız."Allah-u Ek-ber"cümlesinin bir çok anlamı vardır. Bir anlamı da, "Allah-u Ek-ber"cümlesinin Allah'ın kadim, (her şeyden önce), ezeli ve ebedi olduğu-nu; ilim, kuvvet, kudret, hilim, kerem, cömertlik, bağış ve kibriya sahibi olduğunu beyan etmektedir."
447. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! Erkek veya kız çocuğun olduğunda sağ kulağına ezan oku, sol kulağına ise kamet getir. Böylece şeytan ona ebedi olarak zarar veremez."
448. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Esma binti Umeys bana, Fatıma'nın (a.s) kendisine şöyle buyurduğunu söyledi: "Hasan'a (a.s) ha-mile kalıp onu doğurduğumda Peygamber (s.a.a) geldi...Sağ kulağına ezan okudu, sol kulağına ise kamet getirdi...Bir yıl sonra Hüseyin (a.s) doğunca yine Peygamber (s.a.a) geldi ve şöyle buyurdu:
"Ey Esma! Oğlumu bana getir."Hüseyin'i beyaz bir kundak içinde kendisine verdim. Böylece sağ kulağına ezan okudu, sol kulağına ise kamet getirdi. Sonra onu dizinin üzerine koydu ve ağladı."
449. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Peygamber (s.a.a), Hasan (a.s) dünyaya gelince kulağına namaz ezanını okudu."
450. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden birinin çocuğu olunca da-mağını Fırat suyu ile ıslatsın, sağ kulağına ezan okusun, sol kulağına ise kamet getirsin." 451. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kötü ahlaklı olursa kula-ğına ezan okuyun." bak. Vesail'uş-Şia 4/672, 46. Bölüm
9.Konu el-İza Eziyet etmek
el-Bihar 75/147, 57. Bölüm, Men Ehafe Mu'minen ev Zerebehu ev Azahu bak. et-Tahkir, 118. Konu; el-Carr, 642. Bölüm; ez-Zevac, 1655 ve 1656. Bö-lümler
80. Bölüm Eziyet Etmek
452. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki iyiler kurtulu-şa ermiştir. Onların kim olduğunu biliyor musun? Onlar bir karıncayı bile incitmeyenlerdir." 453. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en zelil olanı, insanları hor sayanlardır."
81. Bölüm Mümine Eziyet Etmek
Kur'an: "İman eden erkek ve kadınları, yapmadıkları bir şeyden ötürü incitenler, şüphesiz iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olurlar"
454. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir mümine eziyet eden, şüphesiz ki bana eziyet etmiştir." 455. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir Müslümanın, diğer bir Müslü-manı dehşete düşürmesi caiz değildir." 456. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şöyle bu-yurmuştur: "Mümin kuluma eziyet eden bana savaş ilan etmelidir."
457. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kim mümine kendisini korkutan bir bakışla bakarsa Allah-u Teala kendi gölgesinden başka hiç bir gölgenin olmadığı günde onu korkutur." 458. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah Tebarek ve Teala şöyle bu-yurmuştur: "Her kim dostlarımdan birine hakaret ederse benimle savaş-maya hazırlanmıştır."
459. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir mümini üzer de son-ra ona dünyayı verecek olursa yine de bu (günahının) kefareti olamaz." bak. Vesail'uş Şia; 8/587ve 588; 145 ve 146. Bölümler
82.Bölüm Eziyetten Çekinmek
460. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara eziyet etme, zira insan-lara eziyet etmemek kendin için ödediğin bir sadakadır." 461. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eziyet etmemek aklın kemale erdiğinin göstergesidir. Aynı zamanda dünya ve ahirette insanın rahat olmasını sağlar."
462. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim insanlara eziyetten el çe-kerse onlardan bir el, ama kendisinden bir çok el çekilmiş olur." 463. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin nefsi kendisinden sıkıntı-dadır; ama insanlar kendisinden rahattadır."
83. Bölüm Allah Yolunda Eziyetlere Sabretmek
Kur'an "İnsanlardan: "Allah'a inandık"diyenler vardır; ama Allah uğ-runda bir eziyete uğratılınca, insanların eziyetini Allah'ın azabı gi-bi tutarlar. Rabbinden bir yardım gelecek olursa, Andolsun ki, "Doğrusu biz sizinle berâberdik"derler. Allah, herkesin kalbinde olanları en iyi bilen değil midir?"
"Senden önce nice peygamberler yalanlandı ve kendilerine yar-dımımız gelene kadar yalanlanmalarına ve sıkıştırılmaya katlandı-lar. Allah'ın sözlerini değiştirebilecek yoktur; Andolsun ki pey-gamberlerin haberi sana da geldi." 464. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hiç kimse Allah yolunda benim kadar eziyet görmemiş, incitilmemiştir." bak. En-Nübüvvet (3), 3842. Bölüm
465. İbn-i Müseyyib şöyle diyor: "Ömer, "Tarihi hesaplamaya ne zamandan başlalayalım?"dedi. Muhacirler toplandı. Ali (a.s) ona şöyle dedi: Resulul-lah'ın (s.a.a) hicret ettiği ve şirk toprağını terk ettiği günden itiba-ren."Ömer de bunu yaptı." 466. İbn-i Müseyyib şöyle diyor: : "Tarihi (başlangıç olarak) ilk yazan Ömer'dir. Ömer hilafetinden iki buçuk yıl geçtikten sonra, Ali b. Ebi Ta-lib ile meşveret ederek hicretten on altı yılı kaydetti."
467. Meymun b. Mihran şöyle diyor: "Ömer'e vadesi Şaban ayı olan bir senet verildi. Ömer, "Hangi Şaban?"dedi. Gelecek Şaban mı, geçen Şaban mı, şu andaki Şaban mı?"Sonra Resulullah'ın (s.a.a) ashabına şöyle dedi: "İn-sanlara bildikleri bir tarihi kararlaştırın."Bunun üzerine bazısı, "Rum tari-hi esasınca yazsınlar."dedi.
Halk, "Rumların uzun bir tarihi vardır ve Zül-karyneyn'den itibaren hesaplamaktadırlar."dediler."İran tarihi esasınca yazsınlar."dediler."İran'da başa geçen her padişah öncekinin tarihini at-mıştır."dedi. Bunun üzerine görüşleri, hicretten on yıl geçtiği ve dolayısıy-la Peygamberin (s.a.a) hicretinin tarihi başlangıç olması hususunda birleş-tiler."
468. Ömer bin Hattab halkı toplayarak, "Hangi günden itibaren yaza-lım?"dedi. Ali (a.s) "Resulullah'ın (s.a.a) hicret ettiği, şirk toprağını terk ettiği günden itibaren."diye buyurdu. Böylece adeta, "bidat çıkarmayın, tarihi Resulullah (s.a.a ) zamanında yazıldığı gibi yazın."gerçeğine işaret etti. Zira Resulullah Rebiulevvel ayında Medine'ye gelince tarihinin kay-dedilmesini emretti."
469. Züheri ve Şa'bi şöyle diyorlar: "Adem cennetten yere inip, çocukları her yere dağılınca çocukları tarihi Adem'in cennetten indirilişinden itibaren saydılar ve o gün tarihin başlangıcı oldu. Sonra Allah Nuh'u peygamber gönderdi. O günden itibaren Nuh'un peygamber olarak gönderildiği gün, tufan kopuncaya kadar tarih sayıldı. Daha sonra da tufan olayı, İbrahim'in ateşe atılma olayına kadar tarih sayıldı. İshak oğulları,
İbrahim'in ateşe atıldığı günü, Yusuf'un bisetine; daha sonra Yusuf'un bisetini, Musa'nın bisetine; Musa'nın bisetini, Süleyman'ın hükümetine; Süleyman'ın hükümetini, İsa'nın bisetine ve İsa'nın bisetini de Resulullah'ın (s.a.a) bi-setine kadar tarihi başlangıç olarak saydılar.
İsmail oğulları da İbrahim'in ateşe atıldığı günü, İbrahim ve İsmail'in Kabe'yi bina ettikleri zamana ka-dar tarih saydılar. Ardından Ka'be'nin bina edildiği gün, "Meadd"ın da-ğıldığı zamana kadar tarih sayıldı. Tehame'den çıkan her kavim ise çıkış zamanlarını tarih kabul etti.
Sonra Ka'b b. Lueyy öldü ve onun ölüm gü-nü, Fil yılına kadar tarih sayıldı. Böylece Fil olayı tarih oldu. Son olarak da Ömer hicreti tarih kabul etti. Ömer 17. veya 18. yılda hicreti tarih (baş-langıcı) olarak kabul etti."
470. Abdülaziz b. İmran şöyle diyor: "İnsanların her zaman bir tarihi (baş-langıcı) vardı. İlk önce Adem'in cennetten inişini tarih saydılar. Bu Al-lah'ın Nuh'u gönderişine kadar sürdü. Sonra halk Nuh'un kavmine bed-duasını tarihin başlangıcı kabul etti. Sonra Nuh'un tufanını tarihin baş-langıcı saydılar.
Ardından İbrahim'in ateşe atılmasını tarihin başlangıcı bildiler. Daha sonra İsmail oğulları, Ka'be'nin bina edildiği zamanı tarihin başlangıcı kabul etti. Sonra Ka'b b. Lueyy'in ölümünü, sonra Fil yılını ve sonra da Müslümanlar Peygamberin (s.a.a) hicretini tarihin başlangıcı ola-rak kabul ettiler."
11.Konu el-Arz Yeryüzü
Vesail'uş Şia, 11/119, 72. Bölüm; el-Bihar, 100/58, 9. Bölüm Ahkam'ul Erezin; el-Bihar, 104/253, 2. Bölüm; Vesail'uş Şia, 17/326, İhya'ul Mevat Kenz'ul Ummal, 3/890-805, İhya'ul Mevat Kenz'ul Ummal, 3/913, Fi Ma Yeteelleku Bil Ektaat bak. el-Hilkat, 147. Konu; el-Halık, 1086. Bölüm ve eş-Şirke, 1996. Bölüm
85.Bölüm Yeryüzünün Hükümleri
471. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah yeryüzünü kul-larından dilediğine miras bırakır."ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah'a ait olan, Resulullah'a aittir. Resulullah'a ait olan ise Resulul-lah'tan sonraki İmam'a aittir." 472. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Ali'nin (a.s) kitabında şunu bul-duk: "Şüphesiz yeryüzü Allah'ındır. Kullarından dilediğine miras bırakır ve akıbet takva sahiplerinindir."Ben ve Ehl-i Beyt'im Allah'ın yeryüzünü miras bıraktığı kimseleriz ve takva sahipleri biziz. Tüm yeryü-zü bizimdir. O halde her kim Müslümanların toprağından bir toprağı ihya ederse Ehl-i Beyt'imden olan İmam'a haracını (vergisini) vermelidir. Ondan yedikleri ise kendisine aittir."
86.Bölüm Her Kim Bir Toprağı İhya Ederse Onundur
473. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim ölü bir toprağı ihya eder-se kendisinindir. Zalim ırkın (gaspçının) hiç bir hakkı yoktur." 474. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzü Allah'ın arzıdır. Kullar da Allah'ın kuludur. Her kim ölü bir toprağı ihya ederse o toprak kendi-sinindir."
475. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kullar, Allah'ın kuludur. Beldeler de Allah'ın beldesidir. Her kim ölü bir toprağı ihya ederse onundur. Hiç bir zalim ırkın (gaspçının) hakkı yoktur." 476. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ölü topraklar Allah'ın ve Resulü-nündür. O halde her kim ölü bir toprağı ihya ederse o toprak kendisinin-dir."
477. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim sahipsiz bir toprağı ihya ederse ona daha müstahaktır. (Öncelik sahibidir)" 478. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim Müslümanların peşice gitmediği bir şeye ilk önce giderse o kendisinindir."
479. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Etrafına duvar ördüğünüz ve içinde çalıştığınız topraklar sizindir. Ama duvar çekmediğiniz topraklar Allah ve Resulünündür." bak. 201. Konu,ez-Ziraat ve 285. Konu, eş-Şecer
87.Bölüm Dirileri Öldürmek
480. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ekilen her bitkiyi hasat edinceye kadar kendisine müvekkel kılınan bir melek korur. Her kim o bitkiyi çiğ-nerse, o melek kendisine lanet eder."
481. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! Git ve Resulullah tarafın-dan değil, Allah tarafından şöyle de: "Her kim sedir ağacını (üç bin yıldan fazla yaşayan bir ağaç) keserse Allah ona lanet eder."
482. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim harap ve bayındır olma-yan bir toprağa varır da üzerinde çalışır, nehirlerini akıtır ve bayındır kı-larsa sadakasını (zekatını) vermelidir.
Eğer o toprağın önceden bir sahibi varsa, ama onu terk edip gitmişse ve neticede o topraklar harabeye dö-nüştükten sonra geri gelip o toprakları istiyorsa (bilsin ki) topraklar Al-lah'ın ve bayındır kılanındır." bak. eş-Şecer, 1955. Bölüm
483. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) Ali'yi (a.s) be-raat ilanı için gönderince bir grubu da onunla birlikte yolladı ve şöyle bu-yurdu: "Her kim ağır yara almadan esarete teslim olursa bizden değildir." 484. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Her kim ağır bir yara almadan esa-ret altına girerse, (kurtuluşu için) beytülmalden kendisine fidye verilmez. Fidyesi yakınları istediği taktirde kendi malından verilmelidir."
89.Bölüm Esire İhsanda Bulunmak
Kur'an "Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire ye-dirirler" "Elinizde bulunan esirlere, "Allah kalplerinizde bir iyilik bulur-sa, size sizden alınanın daha hayırlısını verir, sizi bağışlar, Allah bağışlayandır, merhamet edendir"de."
485. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ne kadar ertesi gün öldürmek istese de esire yemek yedirmek, onu esir alanın üzerine bir haktır. Kafir olsun veya olmasın onu yedirmesi, içirmesi, gölgede tutması, güzel dav-ranılması beğenilen bir davranıştır." 486. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ne kadar ertesi gün öldürülecek olsa da esire yemek yedirmek ve ihsanda bulunmak farz olan bir haktır."
487. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Ali (a.s) müebbet hapse mahkum olan kimseye, Müslümanların beytülmalinden yemek yedirirdi."
488. İmam Ali (a.s) İbn-i Mülcem tarafından yaralanınca oğlu Hasan'a (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu esiri hapsedin, yedirin, içirin ve esaret halinde ona güzel davranın."
13.Konu el-Usve Örnek
bak. el-İmamet (1), 22. Konu
90.Bölüm Örnek
Kur'an "Ey iman edenler! Andolsun ki, sizin için, Allah'a ve ahiret gü-nüne kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok anan kimseler için Resu-lullah en güzel örnektir." "İbrahim ve onunla beraber olanlarda, sizin için uyulacak güzel bir örnek vardır."
"Andolsun ki, sizlerden, Allah'ı ve ahiret gününü uman kimseler için, bunlarda güzel örnekler vardır. Kim yüz çevirirse kendi aleyhine olur, doğrusu Allah müstağnidir, övülmeğe layıktır."
489. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlardan Allah'ın en çok buğz ettiği kimse bir imamın sünnetine uyan, ama amellerine uyma-yan kimsedir." 490. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kendini halka imam kılarsa, başkasını eğitmeden önce kendini eğitmeye çalışmalı, diliyle terbiye etmeden önce siretiyle (davranış biçimiyle) terbiye etmelidir."
14.Konu el-Usul Usul-Temeller
el-Bihar, 2/268, 33. Bölüm, Ma Yumkinu en Yustenbite minel Ayat ve'l Ahbar min muteferrikat-i Mesail-i Usul'il Fıkh
bak. el-Hadis, 724. Bölüm
91.Bölüm Her Şey Mutlaktır
491. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her şey, hakkında bir nas (açık söz) bulununcaya kadar mutlaktır." 492. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her şey, hakkında bir yasaklama bulunmadıkça mutlaktır." 493. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Haram olduğunu bilmedikçe her şey sana helaldir.
Ama haram olduğunu bilince onu terk etmelisin. Aksi sana belli olmadıkça veya bir delil bulmadıkça her şey böyledir. (helal-dir.)" 494. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sana bir emir veya yasaklama ol-madıkça her şey mutlaktır. Helal veya haram ihtimali olan her şey, (en azından) bir miktarının haram olduğunu bilmedikçe sana ebedi olarak he-laldir. Ama haram olduğunu bilince onu terk et."
495. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Helal veya haram ihtimali olan her şey, (en azından) bir miktarının kesin bir şekilde haram olduğunu bilmedikçe sana ebedi olarak helaldir. Ama haram olduğunu bilince onu terk et"
92.Bölüm Her Şey Temizdir
496. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Necis olduğunu bilmedikçe her şey temizdir. Bildiğin taktirde artık necis olur. Necis olduğunu bilmiyor-san, sana bir şey yoktur." bak. vesail'uş Şia, 2. /1053/37. Bölüm
93.Bölüm Yakin, Şek İle Bozulmaz
497. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim yakin üzere olur da şek ederse yakinini sürdürsün, şüphesiz yakin şek ile def edilmez." 498. İmam Bakır (a.s) abdestinde şek eden bir kimse hakkında şöyle buyurmuştur: "Yakin ebedi olarak şek sebebiyle bozulmaz, sadece başka bir yakin vesi-lesiyle bozulur."
94.Bölüm Allah'ın Galabe Çaldığı Hususlar
499. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, galebe çaldığı her hususta kulunun özrünü kabul eder." 500. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, galebe çaldığı (güç yetirdiği ve kulun iradesi dışında kalan) şeylerde kulun özrünü kabul etmeye daha evladır."
95.Bölüm Allah'ın Gizlediği Şey
501. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın kullarından gizlediği şey hususunda kulların hiç bir sorumluluğu yoktur. '" 502. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiç şüphesiz Allah, sadece kulla-rına verdiği ve onlara tanıttığı şeyleri delil gösterir." bak. 97. Konu, el-Huccet
96.Bölüm Farklı Temel Hükümler
503. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Fert hakkında verdiğim hükümler cemaat hakkında da geçerlidir." 504. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın belirsiz bıraktığı şeyleri siz de belirsiz bırakın. (açıklamaya çalışmayın)."
505. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz insanların mallarında egemenlik hakları vardır. (özel mülkiyet hakları vardır. )" 506. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kur'an'da "veya"kelimesi ile ifade edilen her şey hususunda insan özgürdür ve istediğini seçer."
507. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah haram kıldığı her şeyi, hiç şüphesiz zor durumda kalan kimseye helal kılmıştır." 508. İmam Sadık (a.s) yerden bir kapla su alıp gusleden kimse hakkında şöyle bu-yurmuştur: "Sakıncası yoktur. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur: "Allah sizlere dinde zorluk kılmamıştır."
509. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yaratılışın temelinde olan her şey azalır veya eksilirse bu bir ayıptır." 510. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a)Medine halkı için hurmalıkları sulama hususunda şöyle hükmetti: Fazla sudan istifade etmek noktasında insanlar engellenmemelidir.
Bedeviler hakkında ise şöyle hükmetti: Otlağa su akmasın diye fazla suya engel olmamak gere-kir."Daha sonra şöyle buyurdu: "İnsanın hiç kimseye zarar vermesi caiz değildir." 511. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müslümanlar koydukları şartlara bağlı kalmalıdırlar."
514. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her şeyin bir afeti vardır. İlmin afeti unutkanlık; ibadetin afeti riya; aklın afeti kendini beğenmek; soyluluğun afeti kibir; zekiliğin afeti kendini övmek; cömertliğin afeti israf; hayanın afeti güçsüzlük; hilmin afeti zillet ve güçlülüğün afeti ise sövmektir." 515. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Korkaklık afettir." 516. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akılların afeti nefsani isteklerdir." 517. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmanın afeti şirktir."
518. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yakinin afeti şektir." 519. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nimetlerin afeti nankörlüktür." 520. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İtaatin afeti isyandır." 521. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şerefin afeti kibirdir."
522. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zekavetin afeti hiledir." 523. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbadetin afeti riyadır." 524. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cömertliğin afeti minnettir." 525. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dinin afeti kötü zanda bulunmak-tadır." 526. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aklın afeti nefsani heveslerdir." 527. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Büyüklüğün afeti kaza ve kaderi en-gelleyen şeylerdir." 528. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefsin afeti dünyaya tutkun olmak-tır."
529. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Meşveret etmenin afeti görüşleri dikkate almamaktır." 530. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Padişahların afeti kötü davranmak-tır." 531. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Vezirlerin afeti kötü tabiatlı olmak-tır."
532. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Alimlerin afeti makam sevgisi-dir." 533. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yöneticilerin afeti siyaset zayıflığı-dır." 534. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ordunun afeti, öndere itaatsizlik-tir." 535. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Riyazetin afeti, adetlerin galip gel-mesidir." 536. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Halkın afeti, itaatsizliktir." 537. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Takvanın afeti, kanaat azlığıdır."
538. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hakimlerin afeti, tamahtır." 539. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adil insanın afeti, takvasının az olu-şudur." 540. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cesur insanın afeti, uzak görüşlülü-ğünü kaybetmesidir." 541. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güçlünün afeti, düşmanı küçüm-semektir." 542. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hilmin afeti, horluktur."
543. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bağışın afeti, bekletmektir." 544. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İktisatlı olmanın afeti, cimrilik-tir." 545. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Heybetli olmanın afeti, mizahtır." 546. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aramanın afeti, başarısızlıktır." 547. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mülkün afeti, koruma zayıflığı-dır." 548. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sözleşmelerin afeti, riayet etme azlı-ğıdır."
549. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Riyasetin afeti, üstünlük taslamak-tır." 550. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Naklin afeti, yalan nakl etmektir." 551. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İlmin afeti, ilimle amel etmemek-tir." 552. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Amelin afeti, ihlası terk etmek-tir." 553. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cömertliğin afeti, fakirliktir." 554. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Halkın afeti kötü alimdir." 555. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adaletin afeti güçlü zalimdir."
556. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bayındırlığın afeti sultanın zulmü-dür." 557. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kudretin afeti, iyiliğe engel olmak-tır." 558. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aklın afeti, kendini beğenmektir." 559. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sözün afeti, yalandır."
560. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Amellerin afeti, amel edenlerin aciz-liğidir." 561. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzuların afeti, ecellerin gelişi-dir." 562. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Vefa göstermenin afeti, sözünde durmamaktır." 563. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Uzak görüşlülüğün afeti, işin işten geçmiş olmasıdır." 564. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emanetin afeti, hıyanettir."
565. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fakihlerin afeti, (kötülüklerden) sa-kınmamaktır." 566. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cömertliğin afeti, savurganlıktır." 567. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Maaşın afeti, kötü idare etmek-tir." 568. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sözün afeti, uzatmaktır."
569. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zenginliğin afeti, cimriliktir." 570. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emellerin afeti, eceldir." 571. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hayrın afeti, kötü arkadaştır." 572. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İktidarın afeti, zulüm ve isyan-dır."
573. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Afetlerin başı lezzetlere düşkünlük-tür." 574. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aklın afetlerinin en kötüsü kibir-dir."
575. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Az yemek, nefsi daha değerli ve sıhhati daha sürekli kılar." 576. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Az yiyenin dertleri de az olur." 577. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Az yiyenin düşünceleri saf ve berrak olur." 578. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Az yiyen kimsenin hesabı da az olur."
579. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Az yiyen kimsenin karnı (midesi) salim ve kalbi sefalı olur. Çok yiyen kimsenin karnı hasta ve kalbi katı olur." 580. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Giyiniz ve karnınızın (midenizin) yarısı dolana kadar yiyiniz ve içiniz. Şüphesiz bu peygamberlikten bir bö-lümdür."
581. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kimin tespihi ve (Allah'ı) ulu-laması çok olur; yiyeceği, içeceği ve uykusu az olursa melekler kendisine iştiyak duyar."
582. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Münezzeh olan Allah kulunun sala-hını irade ederse, ona az konuşmayı, az yemeyi ve az uyumayı ilham eder." 583. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Az yemek iffetten, çok yemek ise is-raftandır." bak. el-Fezilet, 3217. Bölüm
99. Bölüm Çok Yemek
584. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çok yemek ve çok uyumak nefsi bozar ve bir çok zarar doğurur." 585. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çok yemek ağzın kötü kokmasına sebep olur."
586. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çok yiyenin sıhhati az olur ve geçi-mi kendisine ağır gelir." 587. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çok yemek midesine düşkün ol-maktandır. Midesine düşkün olmak ise ayıpların en kötüsüdür."
588. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin kalbine çok yemekten daha zararlı bir şey yoktur. Çok yemek iki şeye sebep olur: Kalbin katı-laşmasına ve şehvetin tahrik olmasına." 589. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çok yiyerek ve içerek kalbinizi öl-dürmeyin. Zira hiç şüphesiz kalp de çok su aldığı taktirde çürüyen ekin gibi ölür."
590. Hz. Mesih (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey İsrail oğulları! Çok yemeyiniz, zira çok yemek çok uykuyu getirir. Çok uyuyan kimse ise az namaz kılar. Namazı az olan kimse ise gafillerden yazılır." 591. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çok yemekten sakınınız; zira çok yemek bedeni bozar, hastalık doğurur ve ibadetlerde bitkinliğe sebep olur."
592. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kalp, mide boş olunca hikmeti yüklenir; dolunca da hikmeti uzağa iter." 593. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanoğlu midesinden daha kötü bir kap doldurmamıştır." 594. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Midesi dolu olanlar yer ve gökle-rin melekutuna giremezler." 595. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin bir midesi ile yer, kafir ise yedi midesi ile yer."
596. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Korkak kalp ve doymaz karın, din hususunda ne kötü yardımcıdırlar." 597. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın en çok nefret ettiği şey, tıka basa doldurulan midedir." 598. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın en çok nefret ettiği şey, dolu midedir." 599. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a en uzak kimse karnı tıka basa dolu olandır."
600. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çok yemekten sakının, zira çok yemek kalbi katılaştırır, organları Allah'a itaat hususunda bitkin düşürür. Himmetleri öğüt dinlemekten sağır kılar."
601. İmam Sadık (a.s), Hz. Yahya (a.s) ve İblis arasında geçen konuşma hakkın-da şöyle buyurmuştur: "Yahya İblis'e şöyle dedi: "Şu kulplar nedir?"İblis şöyle dedi: "Bunlar insanoğlunun kapıldığı şehvet ve arzulardır."Hz. Yahya, "Onlardan benim için de bir şey var mıdır?"diye sorunca İblis şöyle dedi: "Sen tıka basa doyunca
seni namazdan ve Allah'ı zikretmekten alı-koyarız."Bunun üzerine şöyle dedi: "Allah'a andolsun ki ben de asla midemi yemekle doldurmayacağım."İblis şöyle dedi: "Allah'a andolsun ben de hiç bir Müslümanın hayrını istemeyeceğim."Daha sonra Ebu Abdillah (İmam Sadık) (a.s) şöyle buyurdu:
"Allah'a andolsun ki Cafer (ben) ve ailesi de asla karınlarını yiyecekle doldurmayacaktır. Allah'a an-dolsun ki Cafer ve ailesi asla dünya için çalışmayacaktır." bak. vesail'uş Şia, 16/405, 1. Bölüm
100:Bölüm Ölçülü Yemek ve Ölçülü Yemenin Sıhhatteki Rolü
602. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer insanlar ölçülü yerlerse be-denleri sağlıklı kalır." 603. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nice bir defa yemek, insanın çok yemesine engel olur." 604. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çok yemekten sakın, kim tıka basa yerse hastalığı da çok olur."
605. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ölçülü yiyen kimsenin sıhhati artar, düşüncesi sağlıklı olur." 606. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Karnın sürekli dolu olmasından sa-kın, zira bu dertlerin çıkmasına ve hastalıkların oluşmasına sebep olur." 607. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Açlık ve hastalık bir araya toplan-maz." 608. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sıhhat ve oburluk bir araya toplan-maz."
101. Bölüm Çok Yemenin Zararları
609. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aşırı doyan kimseyi oburluk ağırlaş-tırır. Her kimi de oburluk ağırlaştırırsa zekiliğine engel olur." 610. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çok yemekten sakın, zira çok yiyen kimsenin hastalıkları artar ve rüyaları karmaşık olur." 611. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çok yemekten sakın; zira çok yemek kalbi katılaştırır, namaz hususunda ağırlaştırır ve bedeni bozar."
612. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oburluk zekilik ile birlikte ol-maz." 613. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oburluk zekilikle bir araya gel-mez." 614. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mide helallerle dolunca, kalp hayır ve salahını görme hususunda körelir."
615. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim çok yemeye ve içmeye adet ederse kalbi katılaşır." 616. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aşırı doymayınız, zira aşırı doy-mak kalplerinizdeki marifet nurunu söndürür." bak. el-Hikmet, 924. Bölüm
102. Bölüm Aşırı Yemek Takvayı Yok Eder
617. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aşırı yemek takvayı yok eder." 618. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tıka basa doymak tekebbür ve dünya sarhoşluğu getirir, takvayı yok eder." 619. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aşırı doymaya adet etmek bir çok hastalıklara neden olur."
620. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aşırı doymak takvanın ne kötü ar-kadaşıdır." 621. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aşırı doymak günahların ne güzel yardımcısıdır."
103. Bölüm Açlık
622. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ı düşünen, Al-lah'tan korkan ve Allah için çalışan kimse kendisini açlığa alıştırmalıdır. Öyle ki artık içinde doymaya karşı bir iştiyak duymasın. Atları da yarış ve ödül almak için bu şekilde yetiştirir, zayıf tutarlar." 623. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İçi yemekten boş olan, aç kalan ve sabreden kimseye ne mutlu. Bunlar kıyamet gününde doyacak olanlar-dır."
624. İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: "Geceyi ihya etmek uykuyu tatlılaş-tırır; açlık ise yemeği lezzetli kılar." 625. Allah'ın dostlarının nitelikleri hakkında, Mirac hadisinde şöyle yer almıştır: "Karınları haram lokma hususunda boştur."
626. Hakeza has insanlar hakkında Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ya Rabbi! Onların (has insanların) alametleri nedir? (Allah) şöyle buyurdu: "Onlar dünyada zindanda yaşarlar. Dilleri çok konuşmaktan ve mideleri çok yemekten (adeta) onları hapsetmiştir." bak. el-Fezilet, 3217. Bölüm ve ed-Deva, 1287. Bölüm
104. Bölüm Açlığın Etkileri
627. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hikmetin nuru açlıktır. Aşırı doymak ise Allah'tan uzaklaşmaktır. O halde tıka-basa doymayın; zira aşı-rı yemek kalplerinizdeki marifet nurunu söndürür."
628. Mirac hadisinde Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ya Rabbi! Açlığın mirası (etkileri) nelerdir? (Allah) şöyle buyurdu: "Hikmet, kalbi korumak, bana yakınlaşmak, sürekli hüzün, insanlar arasında külfetsiz yaşamak, hak söz söylemek, kolay veya zora yaşamaktan korkmamak."
629. Hakeza Mirac hadisinde şöyle yer almıştır: "Ey Ahmet! Şüphesiz kulun karnı aç kalırsa ve dilini korursa ona hikmeti öğretirim. Kafir olur-sa hikmeti aleyhine bir hüccet ve vebal olur." 630. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yemek yemeyen ve açlık çeken kimseye ne mutlu! Kıyamet gününde doyacak olanlar onlardır." 631. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefsi esir almada ve adetleri yok etmede ne güzel yardımcıdır açlık!."
105. Bölüm Yemekte Ölçü
632. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Canın çektiği halde yemekten el çek. Böyle yapacak olursan yemeği çok lezzetli bulursun." 633. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İştahın olunca yemek ye ve henüz iştahın varken yemekten el çek." 634. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim fazla yemek yerse afiyetle yemiş olmaz, her kim de (az veya çok değil), ölçülü yerse ondan faydala-nır. Su da böyledir.
O halde bunun yolu yeterince yemek ve henüz az bir iştahın varken yemekten el çekmektir. Bu iş mideni ve bedenini sıhhatli kılar. Aklını geliştirir ve bedenini çevik kılar." 635. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim sıhhatli, zayıf ve çevik bedenli olmak isterse akşam yemeğini azaltsın."
106. Bölüm Sofra Adabı
636. İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sofra adabı on iki tanedir ve her Müslümanın bunu bilmesi gerekir. Dört tanesi farz, dört tanesi sünnet, dört tanesi ise edeptendir.
Farz olan dört tanesi şunlardır: Marifet, rıza, Allah'ın adını anmak ve şükür. Sünnet olan dört tane ise şunlardır: Ye-mekten önce abdest almak, sol tarafı üzerine oturmak, üç parmakla yemek ve parmaklarını yalamak. Edepten olan dört tanesi ise şunlardır: Önünden yemek, lokmayı küçük almak, güzel çiğnemek ve insanların yüzüne az bakmak."
637. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim yemeğin kendisine zarar vermesini istemiyorsa acıkmadıkça yememeli ve midesini boş bırakmalıdır. Yemek yiyince Allah'ın adını anmalı, lokmayı iyice çiğnemeli ve henüz iştahı varken yemekten el çekmelidir."
638. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yemekten önce ve sonra elini yı-kayan kimseye başında ve sonunda bereket verilir, hayatta olduğu müd-detçe refah içinde yaşar ve bedensel hastalıklardan güvende kalır." 639. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim yemek yerken Allah'ın adı-nı anarsa, yemekten şikayet etmeyeceği (zarar görmeyeceği) hususunda kendisine garanti veririm."
640. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim yerken ve içerken ilk önce Allah'ın adını anar ve sonunda Allah'a hamd ederse asla kendisinden o yemeğin nimeti hususunda soru sorulmaz." 641. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yemeğe ilk önce tuz ile başlayınız, zira insanlar tuzda olan şeyleri bilselerdi onu denenmiş panzehirlere ter-cih ederdi."
642. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yemek yerken aziz ve celil olan Al-lah'ın adını çok anınız, yemek yemede aşırı gitmeyiniz. Bu da Allah'ın nimetlerinden biridir." 643. Şöyle rivayet edilmiştir: "Sofra başında oturmayı uzatınız, zira bu vakit-ler ömrünüzden sayılmaz."
644. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sıcak yemeği soğutunuz, zira Pey-gambere (s.a.a) sıcak yemek getirilince şöyle buyurdu: "Onu soğutunuz; aziz ve celil olan Allah sizlere ateş yedirmez. Bereket soğuk yemekte-dir." 645. İmam Sadık (a.s) babalarından (a.s) naklettiği "Peygamberin (s.a.a) yasakla-rı"hadisinde şöyle buyurmuştur: "Peygamber yiyecek ve içeceğe üflemeyi ya-saklamıştır."
646. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim iki göz kendine baktığı halde yemek yer de onu yemeğe davet etmezse dermansız bir derde düçar olur." 647. Necih şöyle diyor: "Hasan bin Ali'yi (a.s) önünde köpek durduğu halde yemek yerken gördüm. Yediği her lokma kadar köpeğin önüne atıyordu. Kendisine şöyle dedim: "Ey İbn-i Resulillah! Köpeği sofrandan kovayım mı?"Şöyle buyurdu: "Onu kendi haline bırak. Ben, canlı bir varlık yüzüme bakarken yemek yediğim halde kendisine vermemekten haya ederim."
648. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaplarınızı kapaksız bırakmayın. Böyle yaparsanız şeytan o suya tükürür ve ondan istediği kadar alır." 649. İmam Kazım (a.s) aşağılık insanlar hakkında şöyle buyurmuştur: "(Aşağılık insan) Sokak ve pazarda bir şey yiyen kimsedir."
650. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin, ehlinin (ailesinin) iştahıy-la yer. (Ehlinin sevdiği yemekleri tercih eder.) Münafık ise, ehli (ailesi) onun iştahıyla yer."
17. Konu el-Ulfet Ülfet-Kalplerin Uz-laşması
bak. es-Sadik, 291. Konu; el-Uzlet, 351. Konu; el-Hamul, 152. Konu; el-İşre, 2732. ve 2734. Bölüm; er-Ruh, 1562. Bölüm, el-Eh, 36, 37 ile 40 ila 43. Bölümler
6
Mizan'ul Hikmet 1.Cilt Mizan'ul Hikmet 1.Cilt
107.Bölüm Ülfet
Kur'an: "Seni ve iman edenleri yardımıyla destekleyen, kalplerini uzlaş-tıran O'dur. Eğer yeryüzünde olan her şeyi infak etsen bile, sen on-ların kalplerini uzlaştıramazdın, ama Allah onları uzlaştırdı. Doğ-rusu O güçlüdür, hikmet sahibidir." "Allah'ın size olan nimetini anın: Hani düşmandınız, kalplerini-zin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz." 651. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dağları yerinden sökmek birbirine zıt kalpleri birleştirmekten daha kolaydır." 652. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların kalpleri yabanidir. Her kim onlarla ülfet edinirse ona yönelirler."
653. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyiler birbiriyle karşılaşınca her ne kadar birbirlerine sevgi ve dostluk izharında bulunmasalar da kalpleri yağmurun nehir sularına karıştığı hızıyla birbirlerine ünsiyet edinirler. Kötüler birbiriyle karşılaştığında her ne kadar birbirlerine dilleriyle dostluk ve sevgi izharında bulunsalar da kalpleri birbirine ünsiyet ve ülfetten uzaktırlar. Dört ayaklı hayvanlar gibi her ne kadar uzun bir müddet bir ahırda otlansalar da birbirine sevgiden uzaktır."
108. Bölüm Başkalarıyla Ünsiyet ve Ülfet Edinmeyen Kimsede Hayır Yoktur
654. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En iyileriniz ahlak açısından en güzel olanınızdır. Ülfet edenler ve edilenler işte bunlardır." 655. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin en hayırlısı, müminle-rin kendisiyle ülfet ettiği kimsedir. Ülfet etmeyen ve edilmeyen kimsede hayır yoktur."
656. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ne mutlu Allah'a itaatte insanlarla ülfet eden ve insanların kendisiyle ülfet ettiği kimseye." 657. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yarın kıyamet gününde bana en yakın olanınız ahlak açısından en güzel ve insanlara en yakın olanınız-dır."
18.Konu Allah Allah
bak. el-Halık, 148. Konu; el-Ma'rife (2), 346. Konu ve el-Ma'rife (3), 347. Konu
109.Bölüm Allah
Kur'an: "Andolsun ki, onlara, "Gökleri ve yeri yaratan kimdir?"diye sor-san: "Allah'tır"derler."
658. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, insanların hakkında şaşkınlığa düştüğü ve kendisine sığınılan mabud anlamındadır. Allah gözlerin der-kinden gizli olandır. Allah vehim ve hayallerden örtülü olandır." 659. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, insanların mahiyetini derk etmekten ve niteliğini kuşatmaktan şaşkınlığa düştüğü mabud anlamında-dır."
660. İmam Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah; tüm varlıkların ihtiyaç ve şiddet anında; herkesten ümidini kestiği zamanda kendisine sığındığı var-lıktır." 661. İmam Kazım (a.s) Allah kelimesinin anlamı hakkında şöyle buyurmuştur: "Küçük ve büyük her şeye egemen olandır."
19. Konu el-İmaret Emirlik Yöneticilik
Kenz'ul Ummal, 5/584, el-Hilafe ve'l İmare Kenz'ul Ummal, 6/4, el-İmare ve s. 9, el-Kaza
662. İmam Ali (a.s) Hakemiyet olayı hakkında şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz onlar, "Yöneticilik yoktur"diyorlar. Oysa müminin, yöneticiliği altında amel ettiği ve facir kimsenin kendi nasibini edindiği bir yöneticinin varlığı zaruridir." 663. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar iyi veya kötü bir yönetici olmaksızın düzelmez."
664. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz çok geçmeden Muaviye sizlere galip gelecektir."Kendisine, "O halde neden savaşıyo-ruz?"dediklerinde ise şöyle buyurdu: "İnsanlar için iyi veya kötü bir yöne-tici gereklidir." 665. İmam Ali (a.s) "Hüküm sadece Allah'a aittir."diyen Haruriye (Hariciler) hakkında şöyle buyurmuştur: "Evet hüküm Allah'a aittir ve yeryüzünde de bir takım hakimler vardır ama onlar aslında,
"Devletin gereği yok-tur"diyorlar. Oysa insanlar için müminlerin amel ettiği, facir ve kafirlerin faydalandığı ve Allah'ın onda herkesi eceline ulaştırdığı bir idarenin varlı-ğı zaruridir."
666. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar iyi veya kötü bir idareciye muhtaçtırlar. Mümin onun idaresinde amel eder, kafir onda faydalanır, Allah herkesi onda mukadder eceline ulaştırır, onun vasıtasıyla vergiler toplanır, onunla düşmana karşı savaşılır, onunla yollar güvene kavuşur, onunla güçlüden zayıfın hakkı alınır. İyiler rahata erer ve kötülerden gü-vende olurlar."
667. Ebu'l Bahteri şöyle diyor: "Adamın biri mescide girerek, "Hüküm sa-dece Allah'a aittir"dedi. Sonra başka birisi de, "Hüküm sadece Allah'a ait-tir."dedi. Bunun üzerine Ali (a.s) şöyle buyurdu: "Şüphesiz hüküm sadece Allah'a aittir."Allah'ın sözü şüphesiz gerçektir kesin olarak inanma-yanlar seni hafife almasınlar.
(Rum/60)"Şüphesiz ki onların ne dedi-ğini bilmiyorsunuz. Onlar "idarecilik yoktur."diyorlar. Ey insanlar iyi veya facir bir emiriniz olmadıkça işleriniz asla düzelmez."Halk, "İyiyi tanıdık da facir kimse nasıl?"deyince, Hz. Ali (a.s) şöyle buyurdu: "Mümin amel eder, facir istifade eder, Allah (herkesi) mukadder eceline ulaştırır,
yollarınız güvene erer, pazarlarınız ayakta durur vergileriniz toplanır, düşmanlarınıza karşı savaşılır ve sizden şiddetli olanlardan zayıfların hakkı alınır." 668. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yırtıcı aslan zalim sultandan daha hayırlıdır. Zalim sultan ise devam eden fitneden daha hayırlıdır."
111.Bölüm Kötülerin Hakimiyeti (Yöneticiliği)
669. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ne zaman iyileriniz emirleriniz, zenginleriniz cömertleriniz ve işleriniz aranızda şura ile olursa yeryüzü si-ze altından daha hayırlı olur.
Ama eğer, kötüleriniz emir, zenginleriniz cimri olursa ve işleriniz kadınlara bırakılırsa o zaman da yerin altı sizler için üstünden daha hayırlıdır." bak. eş-Şura, 2138. Bölüm
112. Bölüm Hükümetin Değeri
670. Emir'el Mü'minin (a.s) ayakkabısını tamir ile meşgul iken İbn-i Abbas ya-nına gelerek, "Hacılar toplanmış senden bir şeyler duymak istiyorlar."deyince Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki bir haddi icra etmek veya bir batılı uzaklaştırmak dışında bu ikisini (ayakkabımı) sizin işinizden (emiriniz olmaktan) daha çok seviyorum."
671. İmam Ali (a.s) hakeza İbn-i Abbas'a şöyle buyurmuştur: "Bu ayakkabının değeri ne kadardır? Kendisine, "hiç bir değeri yoktur."deyince şöyle bu-yurdu: "Allah'a andolsun ki bunu bir hakkı ayakta tutmak veya batılı def etmek dışında sizlere emir olmaktan daha çok seviyorum."
672. İmam Ali (a.s) İbn-i Abbas'a yazdığı bir mektubunda şöyle buyurmuştur: "Allah'a hamd ve senadan sonra...Sakın hükümetinden nasibin bir mal elde etmek veya bir öfkeyi dindirmek olmasın. Aksine hükümetten nasibin bir batılı öldürmek veya hakkı ihya etmek olmalıdır."
673. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Emel (arzu) ümmetim için bir rahmettir. Emel olmasaydı, hiç bir anne çocuğunu emzirmez ve hiçbir bahçıvan bir ağaç dikmezdi." 674. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emel kendisi ile ünsiyet edilen ar-kadaştır."
675. İsa b. Meryem (a.s) oturduğu bir sırada yaşlı birisi küreği ile çalışıyor ve top-rağı eşeliyordu. İsa (a.s) şöyle dua etti: "Allah'ım! Ondan arzuyu al"Bunun üzerine o yaşlı adam küreğini kenara atarak yere uzandı.
Bir müddet öyle-ce bekledi, bunun üzerine Hz. İsa (a.s) "Allah'ım! Ona arzuyu geri ver."Diye dua edince yaşlı adam kalktı ve yeniden çalışmaya başladı." 676. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Allahım! Ey alemlerin Rabbi! Senden en uygun arzuları dilerim."
114. Bölüm Arzular Bitmez
677. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzu için bir son yoktur." 678. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzular sona ermez."
679. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kesin bir şekilde bil ki sen arzuları-na ulaşamazsın, ecelini geçemezsin ve şüphesiz sen öncekilerin gittiği yoldasın." 680. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim yarın da yaşamayı arzu ederse şüphesiz ki ebedi yaşayacağını arzu etmiştir." bak. 712. Bölüm
115.Bölüm Boş Arzulardan Sakındırmak
Kur'an "Bırak onları yesinler, zevk alsınlar, emelleri onları oyalayadur-sun, yakında öğrenecekler" 681. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Boş arzulardan sakının; zira bir çok kimse yarını ümit ettiği halde onu geride bırakamadı. Bir çok kimseye ge-cenin başında imrenildiği halde, gece sonunda kendisine ağlanıldı."
682. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aldatıcı arzulardan sakının. Bir çok kimse (daha iyi) günü ümit ettiği halde ona ulaşamamıştır. Bir çok bina inşa eden içine oturamamıştır ve bir çok mal toplayana yemek nasip ol-mamıştır."
683. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzular serap gibidir. Göreni alda-tır, ümit edeni ümitsiz kılar." 684. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzu kandırıcı, saptırıcı ve zarar ve-ricidir." 685. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzular, basiret gözlerini kör e-der."
686. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzular şeytanın gafillerin kalbine egemen olmasıdır." 687. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzu sürekli yalan söyler."
688. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzuların neticesi işlerin bozulma-sıdır." 689. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz arzu kalbi sapıklığa sürük-ler, yalan şeyler va'd eder, gafleti artırır ve geriye hasret bırakır."
690. İmam Sadık (a.s) Arefe Günü Duası'nda şöyle buyurmuştur: "Allahım! Ahiretin hayrını engelleyen dünyadan, en hayırlı ölüme engel olan hayat-tan ve en hayırlı amele engel olan arzulardan sana sığınırım."
691. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki arzular aklı giderir, boş vaatlerde bulunur, gaflete teşvik eder ve hasret doğurur. O halde arzuları yalanlayın, zira arzular aldatıcıdır ve arzuların sahibi kandırılmış kimse-dir." 692. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki şüphesiz arzular aklı giderir ve Allah'ın zikrini unutturur. O halde arzuları yalanlayın. Şüphesiz arzular aldatıcıdır ve sahibi aldatılmıştır."
693. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ne mutlu yalan arzulara kapılma-yan kimseye." 694. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah kuluna nice arzu etmediği ni-metler verir. Nice bir şeyi arzu edene de aksi nasip olmuştur."
116. Bölüm Arzu ve Ecel
695. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan ecelini ve ecelinin hızını göre-cek olsaydı arzulara düşman kesilirdi." 696. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim yarını eceli sayarsa ölümü layık olduğu yere oturtmuştur."
697. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim arzularının meydanında koşturursa eceliyle sürçer." 698. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eceller ortaya çıksaydı arzular rüsva olurdu." 699. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzu eceli unutturur."
700. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzu ecelin örtüsüdür." 701. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzu ameli bozar ve ömrü zayi eder." 702. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En doğru şey eceldir, en yalan şey ise arzu." 703. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En yakın şey ecel, en uzak şey ise arzudur."
704. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ecel arzuların biçicisidir." 705. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ecel emelleri rüsva eder." 706. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben arzularımla savaşıyo-rum ve ecelimi bekliyorum." 707. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefisler ecel gelip çatıncaya kadar arzulardan boşalmaz."
708. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan (bazen) arzularına yakınlaşır; ama (aniden) eceli gelip çatar ve arzularına ulaşmasına engel olur." 709. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzunun afeti eceldir." 710. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki şüphesiz siz arkasında ecel olan arzu günlerindesiniz. Arzu günlerinde eceli gelmeden amel eden kimseye ameli fayda verir ve eceli zarar veremez."
711. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En uzak arzusuna ulaşan kimse en yakın ecelini beklemelidir." 712. Rivayet edildiği üzere Resulullah (s.a.a) eline üç parça çubuk alarak birini tam karşısına, birini yanına ve üçüncüsünü ise uzağa gömdü ve şöyle buyurdu:
"Bunların ne olduğunu biliyor musunuz?"Oradakiler, "Allah ve Peygam-beri daha iyi bilir"deyince de şöyle buyurdu: "Bu insandır, bu ecel ve o diğeri de insanın peşinden gittiği arzular. Ama ecel gelip çatar ve o arzularına ulaşamaz."
713. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ecel emele nede yakındır." 714. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzularınızın nihayetine ulaşınca aniden ölümleri hatırlayın." 715. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eceller gelip çatınca emeller rüsva olur."
716. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Adem sürçünceye kadar da eceli gözlerinin karşısında arzuları ise arkasındaydı. Ama sürçünce Al-lah arzularını gözlerinin karşısına ecelini ise arkasına attı. İşte bu yüzden insan ölünceye kadar da arzu eder."
117. Bölüm Uzun Emellerin Neticeleri
717. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul amellerini kötü kılmadıkça ar-zularını uzatamaz." 718. Aziz ve celil olan Allah Musa'ya şöyle hitap etti: "Ey Musa! Dünyada uzun emellere kapılma; yoksa kalbin katılaşır ve katı kalpli kimse benden çok uzaktır."
719. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzuları çok olan kimseler ölümü en az hatırlayanlardır." 720. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlardan en uzun emelleri olan-lar amel açısından en kötü olanlardır." 721. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arzuları geniş olanın amelleri kısa olur."
722. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ama uzun emeller, şüphesiz insana ahireti unutturur." 723. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim yarın da yaşamayı arzu ederse şüphesiz ebedi yaşamayı arzu etmiştir. Her kim de ebedi yaşamayı arzu ederse kalbi katılaşır ve dünyaya yönelir." bak. vesail'uş Şia 2/650, 24. Bölüm
118.Bölüm Kısa Arzular
724. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim dostlarından ayrılacağına, toprakta sükunet edeceğine, sonunda hesaba çekileceğine, geride bıraktık-larına ihtiyaçsız olacağına ve önceden gönderdiklerine ihtiyaç duyacağına yakin ederse, arzularını kısa, amellerini uzun kılması yaraşır."
725. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyadan arzularınızı kısaltarak (ahiret için) azık alın" 726. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zühdün tatlılığını elde etmek için emellerinizi kısaltın."
727. Resulullah (s.a.a) İbn-i Mes'ud'a şöyle buyurmuştur: "Emelini kısalt ve sa-bah olunca şöyle de: "Ben akşama varamayacağım."Akşama erince de şöyle de: Şüphesiz ben sabaha erişemeyeceğim. Ben dünyadan ayrılacağım hususunda kararlıyım ve Allah ile görüşmeyi seviyorum."
728. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güven ve sağlamlıkla çalış. Arzulara kapılmaktan sakın. Yarının hüznünü bugünden taşıma. Eğer kalbini arzu-lardan boş tutarsan şüphesiz ciddi olarak amel edersin. Bugünün arzula-rını yarına taşımak sana iki açıdan zarar verir: İşlerini sürekli ertelersin ve bununla gam ve hüznünü artırırsın."
729. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a andolsun ki gözümü her kırptığımda kirpiklerimin birbirine değmeyeceğini ve Allah'ın ruhumu alacağını zannettim."
119. Bölüm Allah'tan Gayrisine Ümit Bağlamaktan Sakındırmak
730. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şöyle bu-yurmuştur: "Şüphesiz benden başkasına ümit bağlayan her müminin ümidini mutlaka ve mutlaka keseceğim."
731. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "(Her şeyden koparak) Sadece mü-nezzeh olan Allah'a bağlan. Zira şöyle buyurmuştur: "İzzetim ve celalime andolsun ki benden başkasına ümit bağlayan herkesin ümidini ümitsizliğe çeviririm." 732. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir insana ümit bağlarsa şüphesiz onu ululamıştır." bak. et-Tevekkül; 4189, 4190 ve 4192. Bölümler
Kur'an: "Siz, insanlar için ortaya çıkarılan, iyiliği emreden, kötülükten alıkoyan, Allah'a iman eden hayırlı bir ümmetsiniz. Kitab ehli iman etmiş olsalardı, kendileri için daha hayırlı olurdu; içlerinde iman edenler olmakla berâber, çoğu yoldan çıkmıştır."
733. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Benim ümmetim mübarek bir ümmettir. Başının mı, yoksa sonunun mu hayır olduğu bilinmez." 734. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bu ümmetim merhamet edilmiş (merhume) bir ümmettir." Bu rivayetin anlamı hakkında da bir çok rivayet vardır.
735. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz siz yetmiş ümmet ta-mamlayacaksınız. Siz Allah nezdinde onların en hayırlısı ve değerlisisi-niz." 736. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bu ümmeti değerlilik, dindarlık, yücelik, zafer ve yeryüzünde güç elde etmekle müjdele."
737. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hiç bir ümmete benim ümmetime verilen yakinden daha yüce bir yakin verilmemiştir."
121. Bölüm Ümmetin İyileri
738. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin iyileri bana yüce alemden haber verildiği üzere Rablerinin rahmet genişliğinde açıktan gü-lenler ve Rablerinin azabının korkusundan gizlice ağlayanlardır." 739. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin en hayırlıları dünyaya en itinasız olanlar ve ahirete en çok rağbet edenlerdir."
740. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin en hayırlısı, gençliğini Allah'a itaatte tüketen, nefsini dünya lezzetlerinden alıkoyan, ahirete gö-nül bağlayandır. Şüphesiz Allah'ın ona vereceği mükafat cennetin en yüce dereceleridir." 741. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin en hayırlısı kendini kaybedecek derecede refahta olmayan ve dilenecek ölçüde darlıkta bu-lunmayan kimsedir."
742. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin en hayırlıları kendile-rine akılsızlık edilince tahammül edenler, haklarında zulmedilince affe-denler ve eziyet edilince sabredenlerdir."
122.Bölüm Orta Ümmet
Kur'an "Böylece sizin insanlara ve Resulün de size şahit olması için sizi vasat/orta bir ümmet kıldık." 743. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala'nın "Böylece sizleri vasat bir üm-met kıldık."ayetinin tefsirinde şöyle buyurmuştur: "Biz orta ümmetiz. Biz Al-lah'ın yaratıkları üzerindeki şahitleri ve yeryüzündeki hüccetleriyiz." 744. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biz Allah'ın yaratıkları üzerindeki şahitleri ve yeryüzündeki hüccetiyiz. Biz Allah'ın "Böylece sizleri vasat bir ümmet kıldık"dediği kimseleriz."
745. Ebu Basir (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biziz Hicaz yolu"diye buyuran İmam Bakır'a (a.s) "Hicaz yolu nedir?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Yol-ların en vasatıdır. Allah şöyle buyurmaktadır: "Şüphesiz sizi vasat bir ümmet kıldık."Daha sonra da şöyle buyurdu: "Hızlı giden bize geri dö-ner ve geride kalan bize katılır."
746. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala'nın "Siz en hayırlı ümmetsi-niz."ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Yani İbrahim'in davetinin kendileri-ne farz olduğu ümmettir. Onlar Allah'ın kendi içlerinden, kendilerinden kendilerine Peygamber gönderdiği bir ümmettir. Onlar orta (vasat) üm-mettir. Onlar insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmettir." 747. Resulullah (s.a.a), Allah-u Teala'nın "Sizleri vasat ümmet kıl-dık"ayetinin açıklamasında şöyle buyurmuştur: "Yani mutedil ve orta yol de-mektir."
123. Bölüm Ümmeti En Hayırlı Kılan Şeyler
748. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim birbirini sevdikçe ema-neti (sahibine) eda ettikçe, haramdan uzaklaştıkça, misafire değer verdikçe, namaz kıldıkça ve zekat verdikçe sürekli hayır üzere olacaktır." 749. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim birbirine hıyanet etme-dikçe, emaneti sahibine verdikçe, zekat ödedikçe, sürekli hayır üzere ola-caktır. Bunu yapmadığı taktirde kıtlığa ve kuraklığa düçar olacaktır."
750. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bu ümmetin karileri (Kur'an oku-yanları) emirlere müsamaha etmedikçe, alimleri kötüleri temize çıkarma-dıkça ve iyileri kötüleri güçlendirmedikçe Allah'ın eli sürekli bu ümmetin başında olacaktır ve O'nun himayesi altında bulunacaktır. Ama bunları yaptığı taktirde kudret elini başlarından kaldıracak ve onlara zalimleri mu-sallat kılacaktır." bak. 440. Konu, el-İktisat
124. Bölüm Ahirette İslam Ümmetinin Makamı
751. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü peygamberlerden kendisine uyanları en çok olan benim." 752. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cennet ehli yüz yirmi saf olacak-tır. Bunlardan seksen safını bu ümmet (İslam ümmeti) teşkil edecektir." 753. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz cennette yüz yirmi saf bulunacaktır. Ümmetim bunlardan seksenini teşkil edecektir."
125. Bölüm İslam Ümmetinin Kıyam Edenleri
754. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bu din sürekli ayakta duracaktır ve bir grup Müslüman kıyamete kadar din uğrunda savaşacaktır." 755. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden bir grup sürekli ga-lip olacaklardır ve Allah'ın emri onlara galip oldukları halde erişecektir." 756. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sürekli ümmetimden bir grup Al-lah'ın emri üzere olacaktır ve muhalifleri onlara hiç bir zarar veremeye-cektir."
Bu anlamda bir çok rivayet vardır ama senetleri Ebu Hureyre, Muğire b. Şube, Muaviye, Sevban ve benzerlerine ulaşmaktadır. Dolayısıyla incelenmesi ve üzerinde düşünülmesi gerekir.
757. Resulullah (s.a.a) "Yarattıklarımızdan bir topluluk hakkı gösterir-ler ve adaleti hak ile yerine getirirler."ayetini okuyunca şöyle buyurmuş-tur: "Bu ümmetten bir grup İsa b. Meryem (a.s) nazil oluncaya kadar sü-rekli hak üzere olacaklardır." 758. Muaviye şöyle demiştir: "Alimleriniz nerede? Alimleriniz nerede? Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: "Ümmetimden bir grup insanlara hakim olmadıkça asla kıyamet kopmaz. Onlar kendilerine kimin yardım edip kimin aleyhlerinde çalışacağı hususunda bir korku taşımazlar."
126. Bölüm Milletlerin İslam Aleyhine Saldırıya Geçişi
759. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çok geçmeden aç insanların ye-mek sofrasına saldırdığı gibi milletler de size saldıracaktır."Bu arada birisi, "Acaba sayımız az mı olacak?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Hayır, aksine çok olacaksınız, ama sel suları üzerindeki bir köpük ve çerçöp gibi olacaksınız.
Allah düşmanlarınızın kalbinden azametinizi alacak ve kalplerinize vehn (gevşeklik) verecektir."Birisi, "Ya Resulullah! (s.a.a) Vehn nedir?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Dünyayı sevmek ve ölümden hoşlanmamaktır." 760. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim her ne zaman dünyayı ulularsa Allah onlardan İslam'ın azametini alır." bak. 71. Konu, el-Cemaat; 145. Konu, el-İhtilaf ve ed-Dünya, 1223. Bölüm
127. Bölüm Peygamberin Ümmeti Hakkındaki Endişesi
761. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ümmetim hakkında üç şeyden korkuyorum: Hırs ve cimriliğe itaat etmek, heva ve heveslerine tabi olmak ve sapık imam." 762. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim hakkında şu üç şeyden korkuyorum: "Marifetten sonra dalalet, saptırıcı fitneler ve mide ile tena-sül organının şehvetine kapılmak."
763. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra ümmetim hakkında şu üç şeyden korkuyorum: "Alimin sürçmesi, münafığın Kur'an vesilesiyle mücadelesi ve kaderi yalanlamak." 764. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim hakkında şu üç şeyden korkuyorum: Nefsani isteklerden kaynaklanan dalalet; mide ve tenasül organının şehvetlerine uymak ve marifetten sonra gaflete kapılmak."
765. Resulullah (s.a.a), mübarek yanında izi kalan hasırın üzerinde yatarken ya-nına gelen Enes'e şöyle buyurmuştur: "Yanında başka biri var mı? Ben, "Ha-yır"deyince şöyle buyurdu: "Bil ki ecelim yaklaşmış; Allah'ı görmeye ve benden önceki Peygamber kardeşlerimi görmeye olan iştiyakım çoğalmış-tır."Daha sonra şöyle buyurdu: "Hiç bir şeyi ölüm kadar sevmiyorum. Mü-min Allah'ı görmekten başka bir şey ile huzur bulmaz."Daha sonra ağladı.
Ben, "Neden ağlıyorsun?"deyince şöyle buyurdu: "Benden sonra ümmetimin ba-şıma nelerin geleceğini bildiğim halde nasıl ağlamayayım!"Ben, "Ey Resu-lullah! Senden sonra ümmetinin başına neler gelecektir?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Çeşit çeşit istekler, akrabalık bağlarını kesmek; mal ve şerefi sevmek, bi-dat çıkarmak." bak. En-Nifak, 3934. Bölüm
128. Bölüm Peygamberin Ümmeti Hakkındaki Endişesi
766. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim hakkında en çok kork-tuğum üç şey vardır: "Alimin sürçmesi, münafığın Kur'an vesilesiyle mü-cadelesi ve boyunlarınızı kesen dünya. O halde nefisleriniz hakkında dün-yadan sakınınız." 767. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra ümmetim hakkında korktuğum şeylerin en korkuncu şunlardır: Haram kazançlar, gizli şehvet-ler ve faiz."
768. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ümmetim hakkında korktuğum şeylerin en korkuncu şunlardır: Nefsani istekler ve uzun emel. Nefsani istekler şüphesiz ki insanı haktan alı-koyar. Uzun emeller ise in-sana ahireti unutturur." 769. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz hakkınızdan korktuğum şeylerin en korkuncu küçük şirktir."Kendisine, "Ey Resulullah! küçük şirk nedir?"denince, "O riyadır."diye buyurdu."
770. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim hakkında korktuğum şeylerin en korkuncu konuşmasını bilen her münafıktır." 771. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim hakkında korktuğum şeylerin en korkuncu saptırıcı önderlerdir." 772. Ömer, Ka'b'a şöyle demiştir: "Sana bir soru soracağım, ama cevabını benden gizleme."Ka'b, "Allah'a andolsun ki bildiğim şeyi senden gizle-mem."dedi.
Ömer şöyle dedi: "Ümmet-i Muhammed (s.a.a) hakkındaki en büyük endişen nedir?"Ka'b, "Saptırıcı önderlerin varlığıdır."dedi. Ömer şöyle dedi: "Doğru söylüyorsun, Resulullah da bu konuyu bana gizlice söylemiş ve beni bundan haberdar kılmıştı."
773. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim hakkında korktuğum şeylerin en korkuncu dünya malının parlaklığı (çekiciliği) ve çokluğudur." 774. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim hakkında korktuğum şeylerin en korkuncu; mal ve servetlerinin artması, neticede birbirlerini kıskanmaları ve birbirlerini öldürmeleridir." 775. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim hakkında korktuğum şeylerin en korkuncu; alimlerin sürçmeleri, hakimlerin istekleri ve kötü te'vildir."
776. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim hakkında korktuğum şeylerin en korkuncu şu üç şeydir: Nefsani heveslerden dolayı sapmak, mide ve tenasül organının şehvetlerine uymak ve kendini beğenmek."
129.Bölüm Peygamberin Ümmeti Hakkındaki Endişesi
777. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra ümmetim hakkında en çok korktuğum şey; Kur'an'ı yerli yerine oturtmaksızın tevil eden ve diğeri de kendisini bu konuda diğerlerinden daha uygun gören kimse-dir."
778. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizin hakkınızda en çok korktu-ğum şey, Allah'ın yeryüzü bereketlerinden sizler için çıkardığı-dır."Kendisine, "Yeryüzünün bereketleri nedir?"diye sorulunca şöyle buyurdu: "Dünyanın parlaklığıdır. (çekiciliğidir)"
22. Konu el-İmamet
el-İmamet-i Amme (1)
Genel İmamet
el-Bihar c. 23 ve c. 27, Kitab'ul İmamet el-Bihar, 27/242, 13. Bölüm, Hakk'ul İmam ale'r-Raiyyeti ve bilaks
Kur'an: "Onlar: "Rabbimiz! Bize eşlerimizden ve çocuklarımızdan gö-zümüzün aydınlığı olacak insanlar ihsan et ve bizi, Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder yap"derler." 779. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "(Allah, Peygamberini) Hakka davet etmek insanlara şahit olmak üzere gönderdi. O rabbinin risaletini hiç bir gevşeklik ve ihmalkarlık etmeksizin ulaştırdı. O zayıflık göstermeksizin ve hiç bir bahane aramaksızın Allah yolunda düşmanlarıyla savaştı.
O takva sahiplerinin imamı ve hidayete ermişlerin gözüdür." 780. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sonunda münezzeh olan Allah'ın kerameti (Peygamberlik makamı) Muhammed'e (s.a.a) ulaştı. Allah onu en üstün ve değerli soydan seçti. Onun (itretinin, soyunun) uzun dalları vardır ve meyvesine erişilmez. O takva sahiplerinin imamı ve hidayete ermişlerin basiretidir...O'nun sireti itidal; sünneti rüşd; kelamı hakkı batıl-dan ayırıcı ve hükmü adildir."
131. Bölüm İmamet Dinin Tamamlayıcısıdır
Kur'an "Bugün, size dininizi kemale erdirdim, üzerinize olan nimetimi tamamladım, din olarak sizin için İslamiyet'i beğendim." 781. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Peygamber'in (s.a.a) ömrünün son yılı olan veda haccında "Bugün sizlere dininizi kemale erdirdim"ayeti nazil oldu ve böylece imamet işi dinin kemalinden sayıldı."
782. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Farzdan sonra başka bir farz ini-yordu. Velayet makamı son farzdı. Aziz ve celil olan Allah "Bugün siz-lere dininizi kemale erdirdim"ayetini nazil buyurdu. Aziz ve celil olan Allah şöyle buyuruyor: "Bundan sonra sizlere bir farz indirmeyeceğim. Sizlere artık farzları kemale erdirdim."
783. Ebu Hureyre şöyle diyor: "Zilhicce'nin 18. Günü olan Gadir-i Hum günü Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ben her kimin mevlası isem o halde Ali de onun mevlasıdır. Böylece Allah da "Bugün sizlere dininizi kemale erdirdim."ayetini nazil buyurdu."
132. Bölüm İmamet İslam'ın Esasıdır
784. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz İmamet İslam'ın gelişen esası (kökü) ve yükselen dalıdır." 785. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İslam beş esas üzere kuruludur: Namaz, zekat, oruç, hac ve velayet. Velayete çağrıldığı kadar hiç bir şeye çağrılmamıştır."
786. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İslam beş şey üzere kuruludur: Namaz, zekat, hac, oruç ve velayet."Zürare, "Bunlardan hangisi daha üs-tündür?"deyince şöyle buyurdu: "Velayet en üstünüdür, zira velayet bun-ların anahtarıdır. Velayet sahibi ise onlara kılavuzluk edendir." bak. el-İslam, 1873. Bölüm
133. Bölüm İmamet Tüm Hayırların Temelidir
787. İmam Kazım (a.s) Allah-u Teala'nın, "De ki, Rabbim gizli ve açık kötülükleri haram kılmıştır."ayeti hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Kur'an'ın hem zahiri ve hem de batını vardır. Allah'ın Kur'an'da haram kıldığı her şey zahirdir. Batınları ise zalim imamlardır. Allah-u Teala'nın kitapta helal kıldığı her şey zahirdir. Bunların batını da hak imamlardır."
788. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biz tüm hayırların köküyüz, her iyilik dallarımızdandır. Bunlardan bazıları tevhit, namaz, oruç, öfkesini yenmek, kötülük edeni affetmek, fakire merhamet etmek, komşuya yar-dımcı olmak, fazilet ehlinin faziletini itiraf etmek gibi iyiliklerdir. Düş-manlarımız ise tüm kötülüklerin köküdür.
Tüm çirkin ve kötü işler onla-rın dallarındandır. Onlardan bazıları yalan, cimrilik, gammazlık, akrabalık ilişkilerini kesmek, faiz yemek, haksız yere yetim malı yemek, Allah'ın emrettiği hudutları çiğnemek, gizli ve çirkin kötülükleri işlemek, zina, hır-sızlık ve benzeri tüm çirkinliklerdir. Bizden başkasının dallarına sarıldığı halde bizimle olduğunu sanan kimse yalan söylemektedir."
134.Bölüm İmamet Ümmetin Düzenidir
789. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz imamet dinin dizginleri-dir. Müslümanların düzeni, dünyanın salahı ve müminlerin izzetidir." 790. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmamet ümmetin düzenidir."
791. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın size veliyy-i emr kıldığı kimseyi dinleyin ve itaat edin. Zira o İslam'ın düzenidir." 792. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Veliyy-i Emr'in konumu, taneleri bir araya toplayan ve onları birbirine bağlayan ipin konumudur. Düzen (ip) koparsa taneler dağılır ve gider. Artık ebedi olarak hepsi bir araya gelmez." bak. ed-Din, 1296. Bölüm
135. Bölüm İmamet Rabbin Yoludur
"De ki: "Ben sizden buna karşılık yakınlara sevgiden başka bir ücret istemem." "De ki: "Ben sizden bir ücret istersem, o sizin içindir" "De ki: "Ben buna karşı sizden bir ücret değil, ancak, Rabbine doğru bir yol tutmak dileyen kimseler olmanızı istiyorum." 793. İmam Hadi (a.s) Nudbe duasında şöyle buyurmuştur: "Onlar sana ulaşma ve hoşnutluğuna erişme yolu idiler." 794. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biz Ehl-i Beyt'in sevgisi dinin dü-zenidir."
795. İmam Bakır veya İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biz Ehl-i Beyt'iz; hakkımızda şek eden kimsenin Allah amelini kabul etmez." 796. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Beni hak üzere gönderen Allah'a andolsun ki birisi ameliyle yetmiş peygamberi görse de biz Ehl-i Beyt'ten olan Veliyy-i Emr'in velayetini kabul etmemişse, Allah kendisinden ne bir tövbe ne de fidye kabul eder (veya ne bir farzı ne bir müstahabbı kabul eder. )"
797. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ehl-i Beyt'in sevgisine bağlı kalın. Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Allah'a andolsun ki kul marifeti-miz ve velayetimiz olmadıkça hiç bir amelinden fayda görmez." 798. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer insanlar Allah'tan olmayan zalim bir imamı idareci seçerlerse, Allah yaptıkları salih amellerin hiç biri-ni kabul etmez."
799. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki sizden birisi rükün ve makam arasında sürekli namaz kılsa da siz Ehl-i Beyt'in kini üzere Allah ile görüşecek olursa şüphesiz ateşe girecektir."
800. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim aziz ve celil olan Allah'a ibadet hususunda büyük sıkıntılara katlandığı halde Allah tarafından bir imamı yoksa çabası makbul olmaz. O sapık ve şaşkındır. Allah işlerini çirkin sayar, onun misali çoban ve sürüsünü kaybeden koyun gibidir."
bak. el-Bihar, 23/228; 13. Bölüm ve 27/166, 7. Bölüm Vesail'uş-Şia, 1/90, 29. Bölüm 218. Konu, es-Sebil; 293. Konu, es-Sırat; 92. Konu, el-Mehabbet (4); el-Cennet, 549. Bölüm
136. Bölüm İmametin "Nur"olarak Tefsir Edilmesi
801. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmamet nurdur. Nitekim aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Allah'a Resulüne ve indirdiğimiz nura iman edin."Sonra şöyle buyurdu: "Nur, imamdır."
802. İmam Bakır (a.s), Allah'ın, "Allah'a Resulüne ve indirdiğimiz nura iman edin."ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki nur kıyamete kadar olan Al-i Muhammed'in imamlarıdır.
Onlar Allah'a an-dolsun ki Allah'ın indirdiği nurdurlar. Onlar Allah'a andolsun ki yerlerde ve göklerde Allah'ın nurudurlar. Vallahi imamın müminin kalbindeki nu-ru gündüzün parlak güneşinden daha nurludur." bak. 526. Konu, en-Nur el-Emsal, 3604. Bölüm
137. Bölüm İmamet Nübüvvetten Öndedir
Kur'an "Hani Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle denemiş, o da on-ları yerine getirmişti. Allah, "Seni insanlara imam kılaca-ğım"demişti." 803. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala İbrahim'i peygamber seçmeden önce kul olarak seçti ve şüphesiz Allah onu resul seçmeden önce nebi olarak seçti
ve şüphesiz Allah onu halil olarak seçmeden önce resul olarak seçti ve şüphesiz Allah onu imam kıl-madan önce halil olarak seçti. Bütün bu makamları onda bir araya topla-yınca da şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki ben seni insanlara imam kıla-cağım."
7
Mizan'ul Hikmet 1.Cilt Mizan'ul Hikmet 1.Cilt
138.Bölüm Hüccetin (İlahi Önderin) Gereği
Kur'an "Sen ancak bir uyarıcısın. Her milletin bir yol göstereni vardır." "Andolsun ki, Biz vahyi onlara ard arda yetiştirdik; belki düşü-nüp ibret alırlar." 804. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bizleri yapan, yaratan ve bizden ve bütün yaratıklardan üstün olan Allah'ı ispat edince; her asır ve zaman-da; yeryüzü, ilim veya sözlerinin doğruluğunu ve adaletinin cevazını gös-terici nişaneler taşıyan bir hüccetten boş kalmasın diye resul ve peygam-berlerin delil ve burhanlarla geldiği de ispat olur."
805. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz yeryüzü asla imamdan boş kalmaz. Böylece müminler (dine) bir şey eklerlerse onları (bu sapma-dan) geri döndürür ve eğer bir şey eksiltirlerse onu tamamlar." 806. İmam Bakır veya İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah yeryüzünü alimsiz bırakmaz. Böyle olsaydı şüphesiz hak batıldan ayırt edilmezdi."
807. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzü olduğu günden beri in-sanların öldürdüğü her hakkı dirilten alim bir hüccetten boş kalmamış-tır."İmam daha sonra da şu ayeti okudu: "Onlar Allah'ın nurunu ağız-larıyla söndürmek isterler." 808. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz yeryüzü sadece insanla-rın ihtiyaç duyduğu, kendisinin insanlara muhtaç olmadığı ve helal ve ha-ramı bilen bir alime bırakılmıştır."
809. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden birisi birkaç fersah yol gitmek isteyince kendisine bir kılavuz bulmaya koyulur. Sen yeryüzünün yollarına oranla gökyüzünün yolları hususunda daha cahilsin. O halde kendin için bir kılavuz bulmaya koyul."
810. İmam Rıza (a.s) emir sahibi ve emir sahibine itaat hususunda şöyle buyurmuştur: "Bunun bir çok delili vardır: Örneğin insanlar için belli bir sınır tayin edilmiştir ve o sınırı aşmamakla görevlidirler. Zira onların yok oluşuna sebep olur. Bu iş onlara emin bir fert tayin edilmeksizin asla düzene girmez,
gerçekleşmez. Ayrıca kalmış ve yaşamış tüm grup ve milletler bir önder sayesinde ayakta kalmıştır. Zira din ve dünya işlerinde ona ihtiyaç duyarlar. Onsuz ayakta duramazlar. Ayrıca onlar için koruyucu ve emanete riayet eden bir önder tayin edilmezse inançlar yıpranır, din ortadan kalkar ve sünnet değişir."
811. İmam Bakır (a.s) insanların peygamber ve imama ihtiyaçları hususunda şöyle buyurmuştur: "Zira dünya onun doğruluğu ve temizliği ile baki kalır. Aziz ve celil olan Allah peygamber veya imamın varlığı sebebi ile yeryüzü eh-linden azabı kaldırır." bak. el-Bihar, 23/1, 1. Bölüm 97. Konu, el-Huccet
139. Bölüm Hüccet, Tanınmış İmamdır
812. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz aziz ve celil olan Al-lah'ın hücceti kullarına sadece tanınmış imamla ikame olur." 813. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Aziz ve celil olan Al-lah'ın hücceti diridir ve insanların tanıdığı imam sayesinde ikame olur."
814. İmam Sadık (a.s) "Yeryüzü diri ve zahir bir alim olmaksızın baki kalır mı?"diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "O zaman Allah ibadet olunmaz." 815. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim ölür de üzerinde diri ve zahir bir imam olmazsa cahiliye ölümü üzere ölmüştür." bak. 97. Konu, el-Hüccet
140. Bölüm Bazen Hüccet Korku ve Gaybet Durumda Yaşar
816. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Evet, yeryüzü Allah'ın hüccetleri ve delilleri iptal olmasın diye (bazen) zahir ve meşhur, (bazen de) korku ve gizlilik içinde yaşayarak Allah'ın hüccetlerini ikame eden bi-rinden boş kalmaz." 817. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Allahım! Senin, yeryüzünde mutlaka velilerine tabi olanların dağılmaması için (bazen) zahir, (ama) itaat edil-meksizin ve (bazen de) gizli, korkulu ve bekleyen birbiri ardınca hüccetle-rin olmalıdır. Onlar batıl devletin hakimiyeti zamanında sessizlik içinde ve insanların gözünden gizli olarak yaşasalar da ilim ve edeplerinin nuru insanlardan gizli kalmaz."
818. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Şüphesiz ben ilmin tü-müyle toplanamayacağını ve konularının kesilmeyeceğini biliyorum. Şüp-hesiz ki sen yeryüzünü, kulların için hüccetin iptal olmasın ve dostların hidayete erdikten sonra sapmasın diye zahir ve itaat edilir
veya korkulu, tanınmaz ve itaat edilmez hüccetten boş bırakmazsın." 819. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Adem'i yarattığı günden be-ri yeryüzü zahir, meşhur veya gaip ve gizli hüccetten boş kalmamıştır." 820. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzü zahir veya batın bir imam olmaksızın baki kalmaz." bak. , en-Nimet, 3901. Bölüm
141.Bölüm İmam Olmazsa Yeryüzü Dibe Geçer
821. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzü imamsız kalırsa dibe ge-çer." 822. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer bir an imamın varlığı kalka-cak olursa yer yüzü denizin ehlini dağıttığı gibi yeryüzü de ehlini dağıtır."
823. İmam Bakır (a.s) imamların nitelikleri hakkında şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah onları, sakinlerini sarsmasın diye yeryüzünün erkanı karar kılmıştır. Onlar İslam'ın direkleri ve hidayet yolunun koruyucuları-dır." 824. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzü bir tek gün bile ümmetin kendisine sığındığı bizden olan (Ehl-i Beyt'ten bir) imam olmaksızın baki kalmaz."
825. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzünde her zaman hüccet vardır. Zira insanlar hüccet olmaksızın ıslah olmaz ve yeryüzünü sadece hüccet ıslah eder."
142. Bölüm Her Ümmet İmamı İle Çağrılır
"O günde bütün insanları önderleriyle berâber çağırırız." "Firavun'un buyruğuna uydular, oysa Firavun'un buyurduğu sağduyuya uygun değildi. Firavun, kıyamet gününde kavmine ön-cülük eder, onları cehenneme götürür. Gittikleri yer ne kötü yer-dir!"
826. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü olunca aziz ve celil olan Allah nezdinden şöyle bir ses gelir: "Herkes dünyada uyduğu ima-mının ardı sıra götürüldüğü yere gider.""Nitekim, kendilerine uyulan-lar, azabı görünce uyanlardan uzaklaşacaklar"
827. Resulullah (s.a.a) "O günde bütün insanları önderleri ile birlikte çağırırız."ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Her kavim zamanlarının ima-mı, Allah'ın kitabı ve peygamberlerinin sünneti ile çağırılır." 828. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Siz ve sizin gibi olanlar dışında her kavim dünyada uydukları imamları ile birlikte kıyamet günü gelir; bu onlara, onlar da buna lanet eder."
829. İmam Hüseyin (a.s) "O günde bütün insanları önderleri ile birlik-te çağıracağız."ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Bir imam doğru yola ça-ğırmış ve takipçileri davetini kabul etmişlerdir. Bir imam da sapıklığa ça-ğırmış ve takipçileri davetine icabet etmiştirler. Onlar cennettedir bunlar ise cehennemde Allah'ın şu sözü de bunu ifade etmektedir."Bir grubu cennette, bir grubu ise yakıcı ateşte."
830. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Sen her zaman kendisini kulların için bir nişane, beldelerin için bir meşale kıldığın imam vasıtasıyla ipini bağladıktan ve kendisini hoşnutluğuna erişmek için araç kıldıktan sonra dinini güçlendirdin." bak. el-Bihar, 8/7, 19 Bölüm
143. Bölüm İmam'ı Tanımak
831. İmam Sadık (a.s) Allah-u Teala'nın "kime hikmet verilirse"ayeti hak-kında şöyle buyurmuştur: "(Hikmet) Allah'a itaat etmek ve imamı tanımak-tır." 832. İmam Bakır (a.s) Allah-u Teala'nın "Ölü iken kalbini diriltip, in-sanlar arasında yürürken önünü aydınlatacak bir nur verdiğimiz kimsenin durumu..."ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Ölü, bir şey bil-meyen kimsedir. Nur ise kendisine uyulan imamdır."
833. İmam Hüseyin (a.s) Allah'ın marifeti hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "(Marifetullah) Her zaman ehlinin kendisine itaat etmeleri farz olan imamlarını tanımasıdır."
834. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biz Allah'ın itaatini farz kıldığı kimseleriz. Sizler insanların tanımamakta mazur olmadığı kimseye uyu-yorsunuz." 835. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dikkatli olunuz! Sizler tanımama hususunda mazur olmayacağınız kimseye itaat etmeyiniz." bak. el-Bihar, 23/76, 4. Bölüm el-Yetim, 4240. Bölüm el-Mukarrebun, 3325. Bölüm
144.Bölüm İmamı Tanımanın veya Tanımamanın Etkileri
836. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz aziz ve celil olan Allah'ı sadece Allah'ı ve biz Ehl-i Beyt'ten olan imamını tanıyan kimse tanır ve ibadet eder."
837. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bizi tanıyan kimse mümindir, bizi inkar eden kimse ise kafirdir." 838. İmam Bakır (a.s) Allah-u Teala'nın "Karanlıklarda kalıp çıkamayan kimsenin durumu gibi midir?"ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Onlar imamlarını tanımayan kimselerdir."
839. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmam aziz ve celil olan Allah ile yaratıkları arasında bir kılavuzdur. Kim onu tanırsa mümindir ve kim de inkar ederse kafirdir."
145. Bölüm Zamanının İmamını Tanımadan Ölen Kimse
840. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim imamını tanımadan ölür-se cahiliye ölümü üzere ölmüştür." 841. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim zamanının imamını ta-nımadan sabahlarsa (ve o gece ölürse) cahiliye ölümü üzere ölmüştür."
842. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim boynunda biat olmaksı-zın ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür." 843. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim imamsız ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür." İbn-i Ebi'l-Hadid'in nakl ettiğine göre
Abdullah b. Ömer Hz. Ali'ye biattan kaçındı ve gece biatsız ölmemek için Abdulmelik'e biat etmek üzere gece yarısı Hac-cac'ın kapısını çaldı. Onun bu düşüncesi Resulullah'tan nakl ettiği şu rivayetti: "Her kim imamsız ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür."Haccac onu öylesine bir aşağıladı ki ayağını yatağından çıkararak şöyle dedi: "(Biat etmek için) elini ayağıma dokundur."
146. Bölüm İmamı Tanımayan ve Onu İnkar Etmeyen Kimse
844. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bizi tanımayan, ama inkar da et-meyen kimse Allah'ın kendisine farz kıldığı hidayete, yani bize itaatin ge-rekliliğine dönmediği sürece sapıktır. Bu sapıklığı üzere ölürse Allah ona dilediğini yapar." 845. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"Her kim onu tanımaz ve düşman-lık ederse müşriktir ve eğer onu tanımaz, ona düşmanlık etmez ve düş-manına da dostluk elini uzatmazsa cahildir, müşrik değildir." bak. 314. Konu, ed-Dalalet
147. Bölüm İmametin Şartları ve İmam'ın Özellikleri
Kur'an: "Sabredip ayetlerimize kesin olarak inanmalarından ötürü, ara-larından, onları buyruğumuzla doğru yola götüren önderler yap-tık." "Gerçeğe eriştiren mi, yoksa, birisi götürmezse gidemeyen mi uyulmağa daha layıktır? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?" "Doğrusu Allah size onu seçti, bilgice ve vücutça gücünü artır-dı"dedi."
846. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu işi (imamet makamını) sabır, ba-siret ve işleri bilen kimseler yüklenebilir." 847. İmam Rıza (a.s) İmamın sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "İmamet hu-susunda güçlü, siyaset hususunda ise bilgi sahibi olmalıdır."
848. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmam hakkı ikame etmek için dü-şünen bir kalp, konuşan bir dil ve gürleyen bir yürek sahibi olmalıdır."
849. İmam Ali (a.s) İmamların sıfatları hakkında şöyle buyurmuştur: "Onlar dini derk ettiler, anlayan ve riayet eden bir akılla derk ettiler; duyan ve ri-vayet eden bir akılla değil! Şüphesiz ilmin ravileri çoktur; riayet edenleri azdır." 850. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kendisini insanlara imam kılarsa başkalarını eğitmeden önce kendisini eğitmelidir. Başkalarını diliyle terbiye etmeden önce davranışları ile terbiye etmelidir."
851. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Münezzeh olan Allah'ın emrini sa-dece, ödün vermeyen ihmalkarlık etmeyen ve şahsi hedefleri peşinde koşmayan kimseler ayakta tutabilir."
852. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmam ağız, mide ve tenasül orga-nı hususunda hiç kimsenin kendisini kınayıp, "o yalancıdır, insanların ma-lını yemektedir"ve benzeri sözler söyleyemediği kimsedir."
853. İmam Bakır (a.s) imamın nişanesini açıklama hususunda şöyle buyurmuştur: "Helalzadelik, güzel terbiye ve boş şeyler ile oyalanmamak." 854. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu ümmetin işine eskiden ve şimdi en layık olan kimse resule en yakın olan, kitabı en iyi bilen, dini en iyi dü-şünen, İslam'da öncü olan, cihatta üstün bulunan ve ümmetin yöneticili-ğini omuzlamada en güçlü olandır."
855. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmamlardan her kimde şu üç özellik bulunursa imam olmaya ve bu emaneti omuzlamaya layıktır: "Hükmünde adaletli olmak, insanlardan uzak durmamak ve Allah'ın kitabını yakın ve uzak herkes hakkında icra etmek."
856. İmam Hüseyin (a.s) Kufe ehline yazdığı bir mektupta şöyle buyurmuştur: "Ömrüme andolsun ki İmam, sadece Allah'ın kitabı üzere hüküm eden, adaleti uygulayan, hak dine bağlı olan ve Allah'ın (emirleri) karşısında nefsini dizginleyen kimsedir."
857. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmamın bir takım alametleri var-dır: İnsanların en bilgini, hüküm vermede en üstünü, insanların en takva-lısı, insanların en sabırlısı, insanların en cesuru, insanların en cömerdi ve insanların en abid olanıdır."
858. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz İmamet sadece kendi-sinde şu üç sıfat bulunan kimse ile ıslah olur: Kendisini haramlardan ko-ruyan takva, gazabına hakim olacak bir hilim ve yönettiği kimselere bir baba gibi güzel davranmak." 859. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu işe insanların en
layık olanı; bu hususta en güçlü olan, Allah'ın bu konudaki emrini en iyi bilen, bir fitneci fitne kopardığında ona hakka dönmesini söyleyen ve dönmediği takdirde onunla savaşan, kimsedir."
860. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İlim ve bilgileri onları hakikatleri görmeye sevk etmiş ve yakinin ruhu ile mübaşeret etmişlerdir. Refah içinde yüzenlerin zor kabul ettiği şeyleri kolay görmüşlerdir...Onlar Al-lah'ın yeryüzündeki halifeleridir."
861. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmamete layık olan imamın bir ta-kım alametleri vardır. Bunlardan birincisi büyük ve küçük tüm günahlar-dan masum olduğunun, fetva verirken sürçmediğinin, yanlış cevap ver-mediğinin, yanılmadığının, unutmadığının ve dünyadan hiç bir şeye gönül bağlamadığının bilinmesidir.
İkinci olarak Allah'ın helal ve haramını, çe-şitli hükümlerini, emirlerini, yasaklarını ve insanların ihtiyaç duyduğu şey-leri en iyi bilendir. (O halde insanlar ona muhtaçtır). Onun insanlara ihti-yacı yoktur. Üçüncü olarak insanların en cesuru olmalıdır. Zira o mümin-ler grubunun kendisine yöneldiği kimsedir.
Eğer ilerlemekten geri kalırsa müminler de onun gerilemesiyle geri çekilirler. Dördüncü olarak; yeryü-zünün tüm insanları cimri olsa da insanların en cömerdi olmalıdır. Zira eğer hırslı olursa elinde bulunan Müslümanların malı hakkında da hırslı olur. Beşinci olarak; tüm günahlardan masum olmalıdır. Bu özelliği ile masum olmayan uyanlarından ayrılır. Zira o masum olmazsa diğer insan-ların düştüğü helak edici günahlar, şehvetler ve
lezzetlere kapılma husu-sunda kendisine güven olmaz." 862. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İtaati farz olan imamın velayetinin büyük sınırları onun her türlü hata, sürçme, kasıt, büyük ve küçük her türlü günahtan masum olduğunun bilinmesidir. Ne sürçer, ne hata eder, dini ortadan kaldıran hiç bir şeye gönül vermez. Boş şeylerle uğraşmaz. O Allah'ın helal ve haramını,
farz ve sünnetlerini, tüm hükümlerini en iyi bi-lendir. O bütün alemden müstağnidir. Diğerleri ona muhtaçtır. Şüphesiz o insanların en cömerdi ve insanların en cesurudur." 863. İmam Ali (a.s) Hemmam Hutbesinde Müminin sıfatlarını zikrettikten sonra şöyle buyurmuştur: "O kendisinden sonraki iyiler için imamdır."
864. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın imamet makamına layık olmasını sağlayan şeylerden bazısı şunlardır: Temizlik, insanın ateşe gir-mesine sebep olan helak edici her türlü günah
ve isyandan arınma. Sonra ümmetin helal ve haram hususunda ihtiyaç duyduğu her şeyi aydınlatan bir ilim; Kur'an'ın özel ve genel, muhkem ve müteşabih hükümlerini, ilmi inceliklerini zihinden uzak tevillerini ve nasih ve mensuhunu bilecek bir bilgi." bak. el-Levh, 3585. Bölüm el-Bihar, 25/104. Bölüm Ebvab-u alamat'il İmam ve sıfatihi ve şeraitihi.
148.Bölüm İmametin Engelleri
865. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namus, kan, ganimet, ahkam ve Müslümanların imamet görevini (şunlara) vermenin doğru olmadığını bi-liyorsunuz: Cimri kimseye...Zira cimri kimse Müslümanların malına ta-mahlanır. Hakeza cahile...Zira cahil de cehaletiyle onları saptırır. Hakeza acımasız ve zalim kimseye..
.Zira acımasız insan, gaddarlığıyla onları ihti-yaçlarından mahrum bırakır. Hakeza devletlerden korkanlara, zira dev-letlerden korkan kimse de bir kavmi diğerinden kayırır. Hakeza hüküm-lerinde rüşvet olan kimseye. Zira rüşvet alan kimse hakları çiğner, hakkı sahibine ulaştırmada ihmalkarlık eder. Hakeza sünneti askıya alan kimse de ümmeti helak olmaya sürükler." 866. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala Davud'a (a.s) şöyle buyurmuştur: Alim ve şehvetleri seven bir kalbi (kimseyi), takva sahiple-rine imam kılmam haramdır."
149. Bölüm Adalet İmamlarına Farz Olan Şeyler
867. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah beni yaratıklarına imam kılmıştır. Fakir fakirliği ile bana uysun ve zengin zenginliği ile isyan etmeye kalkışmasın diye yiyeceğim, içeceğim ve giyeceğim hususunda in-sanların zayıfları gibi olmamı farz kılmıştır." 868. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah-u Teala fakir olan kimselerin, fakirlikleri sebebiyle isyan etmesinler diye hak imamlarına kendilerini zayıf insanlarla aynı tutmasını farz kılmıştır."
869. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hak imamların, yiyecek ve giyecek-lerinde insanların en zayıf halli olanlarına benzemesi onların güçlerinin yetmediği şeylerle ortalıkta belirmemeleri gerekir. Böylece fakir onu gö-rünce içinde olduğu durum sebebiyle Allah'tan hoşnut olur.
Zengin de onları görünce şükür ve alçak gönüllüğünü artırır." 870. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Halifeye iki kase dışında Allah'ın malından istifade etmesi helal değildir. Bir kaseyi kendisi ve ailesi yer, bir kaseyi de başkalarına yedirir."
871. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki hiç şüphesiz her uyanın kendisine uyduğu, ilminin nuruyla aydınlandığı bir imamı vardır. Bilin ki hiç şüphesiz imamınız dünyadan sadece iki eski elbise ve yiyecekten iki dilim ekmek ile yetinmektedir." 872. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz imama, Allah'ın emirle-rinden yüklendikleri dışında hiç bir şey gerekmez. (Allah'ın emirleri ise şunlardır: ) Öğütlerde ihmalkarlık etmemek, hayır dileme hususunda gay-ret göstermek, sünneti ihya etmek, müstahak olana hadleri uygulamak, pay sahiplerine paylarını (beytülmalden) vermek."
873. İmam Ali (a.s) Esvet Katebe'ye yazdığı mektupta şöyle buyurmuştur: "Al-lah'a hamd ve senadan sonra...Valinin istekleri olursa, onu bir çok adalet-ten alı-koyar. İnsanların işi, hak olan hususlarda senin yanında eşit olma-lıdır." 874. İmam Ali (a.s) Muhammed b. Ebi Bekir'e yazdığı mektubunda şöyle buyur-muştur: "Eğer halkın bir ihtiyacı olursa (vali) tanıdık ve yabancı kendi nezdinde eşit olsun diye oturmak ve yüzlerine bakmak hususunda ayrım-cılık yapma. Uzak ve yakın senin nezdinde eşit olsun."
150. Bölüm İmam ve Ümmetin Karşılıklı Hakları
875. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmamın Allah'ın indirdiği ile hük-metmesi ve emaneti eda etmesi üzerine bir haktır. Böyle yaptığı taktirde insanlara da onu dinlemesi, itaat etmesi ve kendilerini çağırdığında icabet etmesi üzerlerine bir haktır."
876. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a hamd ve senadan son-ra...Valinin bir fazlalığa erdiğinde veya bir nimete özgün kılındığında in-sanlara karşı davranışlarının değişmemesi, Allah'ın kendisine nasip ettiği nimetlerin Allah'ın kullarına olan yakınlığını ve kardeşlerine olan merha-metini
artırması üzerine bir haktır. Bilin ki sizin de benim üzerimdeki hakkınız savaş dışında bir sırrı sizden saklamamam, hüküm dışında meş-veret yapmaksızın bir işe başlamamam, hakkınızı zamanından erteleme-mem (hak ve isteklerinizi zamanında ödemem), onu ulaştırmada gecik-memem ve hak hususunda hepinizi eşit bilmemdir. O halde ne zaman böyle yapacak olursam Allah'ın sizlere nimet vermesi ve sizin de bana it-aat etmeniz bir haktır."
877. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz münezzeh olan Allah be-nim için işlerinizin velayeti sebebiyle bir hak tayin etmiştir. Benim üzeri-nizde hakkım olduğu gibi sizin de üzerimde hakkınız vardır."
151. Bölüm İmamlarınız Temsilcilerinizdir
878. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz imamlarınız Allah nez-dinde (gönderdiğiniz) temsilcilerinizdir. Din ve namazınız hususunda ki-mi temsilci gönderdiğinize dikkat edin." 879. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz imamlarınız Allah'a gön-derdiğiniz temsilcilerdir. Dolayısıyla din ve namazınızda kimi temsilci gönderdiğinize dikkat edin."
152.Bölüm Hak Olmayan İmama Uyan Kimse
880. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim imameti Allah tarafından olmayan bir imamı, imameti Allah tarafından olan bir imama ortak kılar-sa, şüphesiz Allah'a şirk koşmuştur." 881. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Tebarek ve Teala şöyle bu-yurmuştur: Allah tarafından olmayan zalim bir imamın velayetini kabul eden her Müslüman halka hiç şüphesiz azap edeceğim."
882. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şöyle bu-yurmuştur: Aziz ve celil olan Allah tarafından olmayan zalim bir imama itaat eden her Müslüman halka, her ne kadar amellerinde iyi ve takvalı ol-sa da şüphesiz azap edeceğim."
153. Bölüm Cehennem İmamları
"Onları, ateşe çağıran önderler kıldık." 883. İmam Bakır (a.s) Allah-u Teala'nın "Uyulan kimse kendilerinden uzaklaşınca"ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Ey Cabir! Allah'a andolsun ki onlar zalim imamlar ve taraftarlarıdır."
884. Muhammed bin Mansur şöyle diyor: "İmam Bakır'a (a.s) aziz ve celil olan Allah'ın, "Bir kötülük yaptıklarında, "babalarımızı da bunun üzerinde bulduk."derler."ayetini sordum, şöyle buyurdu: "Şüphesiz bunlar zalim imamlardır." 885. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah nezdinde insanların en kötüsü sapan ve kendisi vasıtasıyla sapılan zalim imamdır. O uygula-nan sünneti öldürür ve terk eden bidati diriltir.
Şüphesiz ben Resulul-lah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: "Kıyamet günü zalim imam hiç bir yardımcısı ve özür dilemesi olmaksızın getirilir ve cehennem ateşine atılır. Cehennem ateşinde değirmen taşı gibi döner durur sonra derinlikle-rinde ipe çekilir." 886. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz zalim imamlar ve taraf-tarları Allah'ın dininden ve haktan uzaktırlar. Onlar fırtınalı bir günde rüzgarın savurduğu toprak gibi, yaptıkları ile sapıklığa düşmüşlerdir."
154. Bölüm İmamet İddiasında Bulunan Kimse
887. İmam Bakır (a.s) Allah-u Teala'nın "Allah'a karşı yalan uyduranla-rın, kıyamet günü, yüzlerinin simsiyah olduğunu görür-sün."(Zümer/60) ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Onlar imam olmadıkları halde imam olduğunu söyleyenlerdir." 888. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü Allah şu üç kim-seyle konuşmayacak,
onları temizlemeyecektir ve onlar için elim bir azap vardır: Öyle olmadığı halde imametinin Allah tarafından olduğunu iddia eden, Allah tarafından olan imamı inkar eden ve bu iki grubun İslam'dan bir nasibi olduğunu sananlar." 889. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ehli olmadığı halde imamet iddia-sında bulunan kimse kafirdir." bak. el-Bihar 25/110, 3. Bölüm
155. Bölüm Zalim İmamların İmametini Meşru Göstermek için Uydurulan Hadisler
890. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir emire itaat ederse bana itaat etmiştir ve her kim de bir emire isyan ederse bana isyan etmiş-tir." 891. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zorlukta ve kolaylıkta, hoşlukta ve hoş olmayan yerlerde ve zararına tamamlanan her yerde (bir emire) itaat edip, dinlemen gerekir."
892. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her ne kadar büyük günahları iş-lerseler de dindaşlarınızı tekfir etmeyin, her imamın arkasında namaz kı-lın, her ölünün cenaze namazını kılın ve her emirle birlikte cihat edin." 893. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Üç şey sünnettendir: Her imamın arkasında namaz kılmak; senin namazın sana onun günahı ise kendisine-dir. Her imamla cihat etmek; senin cihadın sana, onun kötülüğü kendine-dir. Her ne kadar intihar etmiş olsa da tevhit ehlinden olan her ölünün ardından namazını kılmak."
894. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her ne kadar büyük günahlar işle-se de, iyi veya kötü her emirle birlikte cihat etmek, sizlere farzdır. Her ne kadar büyük günah işlese de, iyi ve kötü her Müslümanın arkasından na-maz kılmak da sizlere farzdır."
895. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Farz namazları, her ne kadar bü-yük günah işlese de iyi ve kötü her Müslüman'ın arkasında kılmak farz-dır." 896. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çok geçmeden benden sonra, aşina olmadığınız hoş olmayan olaylar olacaktır."Oradakiler, "Ya Resulul-lah! Bizlerden o zamana erişenlere ne emrediyorsun?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Boynunuzda olan hakları ödeyin, sizler için olan şeyleri Allah'tan dile-yin."
897. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çok geçmeden tatsız olaylarla karşılaşacaksınız, havuzda benimle görüşünceye kadar sabredin." 898. Vail-i Hazremi şöyle diyor: "Seleme bin Yezid ec-Cu'fi Resulullah'a (s.a.a) şunu sordu: "Eğer bizlere bir takım hakimler hükmeder de bizler-den haklarını ister ve bizleri hakkımızdan alı-koyarsa, bizlere bu konuda ne emrediyorsun?"Peygamber (s.a.a) ondan yüz çevirdi. O yeniden sordu.
Peygamber yeniden yüz çevirdi. İkinci ve üçüncü defa yeniden aynı soruyu sordu. Bu esnada Eş'as bin Kays onu kendine doğru çekerek şöyle dedi: "Emirlerini dinleyin ve itaat edin; zira herkes kendi günahını yükle-necektir."Başka bir rivayette ise şöyle yer almıştır: "Eş'as onu kendine doğru çekti ve Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
"Emirlerini dinleyin, itaat edin..." 899. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra hidayetime uyma-yan sünnetime bağlı kalmayan imamlar gelecektir. Onların arasından insan şeklinde kalpleri şeytan kimseler kıyam edecektir."(Ravi şöyle diyor) Ben, "Eğer böyle bir zamana ulaşırsam ne yapayım?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Emirin sözünü dinle ve itaat et. Her ne kadar sırtına kırbaç vu-rulsa ve tüm servetin elinden alınsa yine de kulak ver ve itaat et."
900. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim emirinden hoşlanmadığı bir şey görürse sabretsin, zira her kim cemaatten bir karış dahi ayrıldığı bir halde ölürse cahiliye üzere ölmüştür."
901. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İmamlarınızın en kötüsü; sizlerin onu, onun da sizi düşman bildiği; sizlerin ondan, onunda sizden nefret ettiği imamlardır."Bu esnada, "Ya Resulullah! Onlara kılıç çekmeyelim mi?"denilince şöyle buyurdu: "İçinizde namaz kıldığı müddetçe hayır, valileri-nizden hoşlanmadığınız bir şey gördüğünüzde işlerini kötümseyin. İtaa-tinden el çekmeyin."
Bu esas üzere uydurulmuş hadisler gerçekten de çoktur. Kaynaklarına müracaat ediniz. bak. el-Ma'ruf (2), 2690. Bölüm el-Hak, 892. Bölüm es-Sultan, 1855-1858. Bölümler
156. Bölüm Münezzeh Olan Allah'a İtaat Etmeyen Kimseye İtaat Edilmez
"Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, fakat onlar bizi yoldan saptırdılar." 902. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bilin! Ailevi şerafeti ile övünen ve kendi soyunu üstün gören büyüklerinize ve önde gelenlerinize itaat et-mekten sakının, sakının. Zira onlar asabiyetin (nasyonalizmin) temelleri, fitne erkanının sütunları ve cahiliye kıvançlarının kılıçlarıdırlar."
903. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaat etmeyen kimseye itaat olunmaz." 904. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dininiz hakkında üç şeyden sakını-nız: Allah'ın kendisine Kur'an verdiği kimseden...Allah'ın kendisine ver-diği kudret üzere "Bana itaat eden Allah'a itaat etmiştir ve bana isyan eden Allah'a isyan etmiştir"diyen kimseden. Zira şüphesiz yalan söyle-mektedir. Yaratıcı dışında hiç bir yaratıktan korku yoktur." 905. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dininiz hususunda şu üç kimseden sakınınız: "..
.Aziz ve celil olan Allah'ın kendisine kudret verdiği, kudret üzere kendisine itaatin Allah'a itaat ve kendisine isyanın Allah'a isyan ol-duğunu zanneden kimseden. Zira yalan söylemektedir. Allah'a isyan hu-susunda hiç bir yaratığına itaat yoktur. Şüphesiz itaat sadece Allah'a, Re-sulüne ve veliyy-i emre aittir. Aziz ve celil olan Allah şüphesiz Resulüne itaati emretmiştir. Zira o masumdur."
906. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ya Ali! Şu dört şey insanın belini büken şeylerdendir: "Allah' a isyan ettiği halde emrine itaat edilen imam..."
907. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) bir ordu gönderdi, onlara bir emir tayin etti, emirlerini dinleyip itaat etmelerini istedi. Böyle-ce emir bir ateş yaktı ve onlara kendilerini ateşe atmalarını emretti. Ama onlardan bir grup ateşe girmekten sakındı ve "Biz ateşten kaçanla-rız."dediler.
Bir grubu ise ateşe girmek istedi. Bu haber Resulullah'a (s.a.a) ulaşınca şöyle buyurdu: "Eğer girmiş olsalardı onda ebedi kalırlar-dı."Ardından şöyle buyurdu: "Allah'a günah hususunda itaat yoktur. İtaat sadece iyiliktedir." bak. el-Maruf (2), 2690. Bölüm el-İbadet, 2496. Bölüm Kenz'ul Ummal, 5/791-798
157.Bölüm Zalim İmamlara Kıyam Etmenin Farz Oluşu
908. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz çok geçmeden İslam de-ğirmenin taşı dönmeye başlayacak; o halde siz de Kur'an'ın etrafında dö-nün. Çok yakında kudret ve Kur'an birbiriyle savaşacaktır ve birbirinden ayrılacaktır. Şüphesiz çok yakında sizlere ayrı, kendilerine ise ayrı hükme-den padişahlar gelecektir.
Onlara itaat edecek olursanız saparsınız. İsyan ederseniz sizleri öldürürler."Oradakiler, "Ya Resulullah! Böyle bir za-manda ne yapalım?"deyince şöyle buyurdu: "İsa'nın ashabı gibi olun. On-lar testerelerle biçildiler ve dar ağaçlarına asıldılar. Allah'a itaat yolunda ölmek, günah içinde yaşamaktan daha hayırlıdır."
909. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz İslam değirmeni dön-meye başlamıştır. Kitap ve kudret çok yakında birbirinden ayrılacaktır. O halde siz kitabın etrafında dönün.
Sizlere bir takım imamlar gelecektir. Onlara itaat edecek olursanız saparsınız. İsyan edecek olursanız öldürü-lürsünüz."Oradakiler, "O zaman ne yapalım ya Resulullah?"deyince, şöyle buyur-du: "İsa'nın ashabı gibi olun. Onlar dar ağaçlarına asıldılar ve testerelerle biçildiler. İtaat içinde ölüm, günah içinde yaşamaktan daha hayırlıdır."
910. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizlere yakında bir takım imamlar gelecektir, rızıklarınıza el koyacak, konuşunca sizlere yalan söyleyecek, kötü amellerde bulunacak, çirkinliklerini güzel görmedikçe ve yalanlarını doğrulamadıkça sizden razı olmayacaklar. O halde haktan razı oldukları müddetçe onu kendilerine verin, hakkı çiğnedikleri taktirde ise (savaşın), bu yolda ölen kimse şehittir."
911. İmam Ali (a.s) hüzünlü ve nefes nefese bir halde ashabının yanına gelerek şöy-le buyurmuştur: "Sizlere gölge salan zamana ne yapacaksınız? O zaman ilahi hudutlar askıya alınacak ve mallar elden ele dolaşacaktır. Allah'ın dostlarına düşmanlık edilecek, Allah'ın düşmanları dost tutulacaktır.
(Ravi şöyle diyor:) Ben, "Ey Müminlerin Emiri! Eğer o zamana erişecek olursak ne yapalım?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Testerelerle biçilen ve dar ağaçlarına asılan Hz. İsa'nın (a.s) ashabı gibi olun. Aziz ve celil olan Allah'a itaat yolunda ölmek günahla yaşamaktan daha hayırlıdır."
912. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aranızda alimler, fakihler, soylular, hikmet sahipleri, Kur'an bilginleri, geceyi ibadetle geçirenler, camileri Kur'an tilavetiyle imar edenler varken beyinsizlerinizin, kötülerinizin ve aşağılık kimselerinizin üzerinize hükümet etmek için sizlerle çekişmeleri-ne kızmıyor ve üzülmüyor musunuz?"
bak. eş-Şia 2149. Bölüm et-Takiyye, 4180. Bölüm el-Hevaric, 1017. Bölüm
158. Bölüm Kıyam Etmemenin Caiz Olduğu Hususlar
913. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Sedir! Allah'a andolsun ki şu keçiler kadar ashabım olsaydı oturmayı caiz görmezdim."Sedir şöyle di-yor: "Biz indik, namaz kıldık, namazdan sonra keçilere baktım ve sayınca on yedi tane olduğunu gördüm." 914. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmam için Bedir ehli sayısınca üç-yüzonüç kişi toplanacak olursa kıyam edip durumu değiştirmesi farzdır."
915. İmam Sadık (a.s) Mufazzal b. Kays'a şöyle buyurmuştur: "Kufe'deki taraf-tarlarımız ne kadardır? (Mufazzal şöyle diyor: ) "elli bin"dedim. Sürekli bana bir şeyler sordu, nihayet şöyle buyurdu: "Allah'a andolsun ki Ku-fe'de makam ve mevkimizi tanıyan ve hakkımızda haktan başka bir şey söylemeyen yirmi beş kişinin olmasını isterdim." bak. eş-Şukr, 2065. Bölüm el-İmamet (3), 238. Bölüm es-Sevre, 475. Bölüm
159. Bölüm Mutezile'ye Göre Zalim İmamlara Kıyam Etmenin Hükmü
İbn-i Ebi'l Hadid şöyle diyor: "Ashabımıza göre zalim imamlara karşı kıyam etmek farzdır. Hakeza ashabımıza göre güvenilir bir şüphe ve hata olmaksızın (aksine kudret ve hükümetin hakkı olmadığını bildiği halde) hükümeti ele geçiren fasıklara, aleyhlerine kıyam eden, dinden bahseden,
iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran kimseler aleyhine yardımcı olmak caiz değildir. Aksine her ne kadar kendileri için ortaya çıkan dini bir şüphe üzere kabul ettikleri inançları sebebiyle sapmış olsalar da fasık ida-reciye karşı kıyam edenlere yardım etmek farzdır."
bak. es-Sadik, 290. Konu; el-İsmet, 358. Konu ve el-Emsal, 3604-3606. Bölümler
160. Bölüm İmam Seçimi
916. İmam Mehdi (a.s) Sa'd bin Abdullah Kumi'nin kendisine, taraftarlarının kendi başlarına neden bir imam seçemeyeceğini sorması üzerine şöyle buyurmuştur: "O imam iyi midir, yoksa kötü mü?"(Sa'd diyor ki: ) "İyidir"deyince şöyle buyurdu: "Acaba onlardan birinin iyi ve kötü hakkındaki görüşünün ne olduğunu bilmemesi ve neticede kötü bir insanı seçmesi mümkün mü-dür?"Ben: "Evet"deyince de şöyle buyurdu: "İşte bu yüzden!
Senin için ikna olasın diye bir burhan getireyim."Daha sonra şöyle buyurdu: "Bana söyle: Acaba aziz ve celil olan Allah'ın seçtiği, kendilerine kitap indirdiği vahiy ve ismetle güçlendirdiği ümmetlerin ileri gelenleri olduğu, seçme hususunda onlardan daha güçlü bulunduğu halde Musa ve İsa'nın (a.s) akli üstünlükleri ve ilmi kemallerine rağmen seçmek istediklerinde bir münafığı seçmeleri ve onun mümin olduğunu sanmaları mümkün mü-dür?"Ben:
"Hayır"deyince şöyle buyurdu: "Musa Kelimullah akli üstün-lüğüne, ilmi kemaline ve kendisine inen vahye rağmen Allah ile görüşmek için iman ve ihlaslarından hiç şüphe duymadığı kavminin ileri gelenlerin-den ve ordusunun başlarından yetmiş kişiyi seçti, ama bu seçimi münafık-ları da kapsadı.
Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurdu: "Musa kavmin-den yetmiş kişiyi bizi görmek için seçti."Dolayısıyla Allah'ın pey-gamber olarak seçtiği kimse bile iyi yerine kötüyü seçmekte ve de onun kötü değil de, iyi olduğunu zannetmektedir. Buradan da anlıyoruz ki (İmam) seçmek sadece kalbin gizliliklerinden haberdar olan (Allah'a) mahsustur." Şura, 2138 ve 2141. Bölümler
8
Mizan'ul Hikmet 1.Cilt Mizan'ul Hikmet 1.Cilt
161.Bölüm Sekaleyn Hadisi
917. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben sizin aranızda iki değerli şey bırakıyorum. Şüphesiz benden sonra onlara sarıldıkça sapıklığa düşmezsiniz.
Bunların birisi diğerinden daha büyüktür: Gökle yer ara-sında uzatılmış bir ip olan Allah'ın Kitabı ve İtretim, Ehl-i Beyt'im. Bilin ki onlar havuzda yanıma gelinceye kadar birbirinden ayrılmazlar." Bak, es-Sünnet, 1910. Bölüm
162. Bölüm Ehl-i Beyt'ten Ayrılmamanın Gereği
918. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Peygamberinizin Ehl-i Beytine ba-kınız, yolunu takip ediniz. Arkalarından gidiniz. Zira onlar asla sizi hida-yetten uzaklaştırmaz, sizleri yokluğa sürüklemez. Onlar otururlarsa siz de oturun; kalkarlarsa siz de kalkın." 919. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki şüphesiz Al-i Muhammed'in (s.a.a) misali gökteki yıldızlar gibidir. Bir yıldız batınca di-ğeri ortaya çıkar. Adeta Allah'ın nimetleri aranızda kemale ermiş ve sizlere arzu ettiğiniz şeyler verilmiştir."
920. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biz nübüvvet ağacı, risaletin indiği yer, meleklerin gelip gittiği mekan, ilim madeni ve hikmet pınarlarıyız." 921. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki bana (nebevi) risaletleri ulaştırma, vadeleri gerçekleştirme, kelimeleri tamamlama (Kur'an'ın tevili) işi öğretildi. Hikmet kapıları ve işin aydınlıkları (akli ve akidevi meseleler) biz Ehl-i Beyt'in yanındadır."
922. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bizim değil de kendilerinin ilimde derinleşenler olduğunu zannederek yalan söyleyen ve bizlere zulmedenler neredeler? Oysa hidayet bizimle katedilir ve körlük bizimle giderilir."
923. İmam Ali (a.s) Ehl-i Beyt'i terk edenler hakkında şöyle buyurmuştur: "On-lar dünyayı seçtiler, ahireti artlarına attılar, berrak suyu bıraktılar bulanık sudan içtiler. Adeta onların fasıklarının kötülükle arkadaş olduğunu görür gibiyim." 924. İmam Sadık (a.s) İmamların hali ve nitelikleri hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah onları insanlar için hayat, karanlıklar için meşale, kelam için anah-tar ve İslam için sütunlar karar kılmıştır."
925. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Onlar (Ehl-i Beyt) ilmin hayatı, ce-haletin ölümüdürler. Hükümleri, sizlere ilimlerini; susmaları, konuşmala-rını; zahirleri, batınlarını haber vermektedir. Onlar dine muhalefet etmez-ler ve onda bir ihtilafa düşmezler. Onlar arasında din doğru sözlü bir şa-hit ve konuşan bir suskundur."
926. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz imamlar Allah'ın kulları üzerindeki yöneticileri, kulları üzerindeki arifleridir. Cennete onların tanı-dığı ve onları tanıyanlar dışındakiler girmez. Cehenneme de onları inkar edenler ve onların inkar ettikleri dışındakiler girmez."
927. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biziz haslar, dostlar, hazinedarlar ve kapılar. Evlere sadece kapılarından girilir, evlere kapılarından girmeyen kimse hırsız olarak adlandırılır." 928. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmanın yücelikleri onlardadır. Onlar Rahman'ın hazineleridir. Konuşurlarsa doğru söylerler, susarlarsa hiç kimse onları geçemez. (Sessizlikleri zayıflıklarından veya çaresizliklerin-den değildir. Aksine hikmet ve maslahata dayalıdır. )"
929. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biz yollar arasındaki dayanağız; geri kalan bizlere yetişir, ileri giden ise bize geri döner."
930. İmam Sadık (a.s) babalarından (a.s) şöyle nakletmiştir: "Hak bayrağı bi-zimledir. Ona uyan (kurtuluş sahiline) ulaşır. Ondan geri kalan boğulur. Bilin ki her müminin kanının intikamı bizimle alınır, boyunlarınızdaki zil-let halkası bizimle çıkarılır; fetih kapısı sizinle değil,
bizimle açılır ve kapı-lar bizimle kapanır, sizinle değil." 931. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Ehl-i Beyt'imin aranız-daki misali Nuh'un gemisi misalidir. Ona binen kurtulur, geri kalan ise boğulur."
932. İmam Ali (a.s) Peygamberin (s.a.a) Ehl-i Beyt'ini zikrederken şöyle buyur-muştur: "Onlar (Resulullah'ın) sırrının yeri, emrinin sığınağı, ilminin hazi-nesi, hikmetinin üssü, kitaplarının mağarası (sığınağı), dinin dağlarıdır. Belinin eğriliği onlarla düzelir. Bedeninin sarsıntısı onlarla ortadan kal-kar."
933. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz insanlar nezdinde biz Ehl-i Beyt'ten almadıkları hiç bir hak ve doğruluk yoktur. Hiç kimse ver-diği hükmün anahtarı, kapısı, evveli ve sünneti Müminlerin Emiri Ali b. Ebi Talib olmadıkça hak ve adalet ile hüküm edemez." bak. el-İlim, 2922. Bölüm
163.Bölüm Ehl-i Beyt'in (a.s) Bazı Özellikleri
934. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! Allah dini bizimle açtığı gibi bizimle de kapatmıştır. Allah kin ve düşmanlıktan sonra kalplerin arasını bizim ile bulmuştur."
935. Resulullah (s.a.a), Hz. Ali'ye fitne ehlini nitelendirirken şöyle buyurmuştur: "Kendilerine adalet gelinceye kadar fitnede şaşkınca bocalarlar."(Ali (a.s) şöyle diyor: )
Ben, "Ya Resulullah! Adalet bizden midir yoksa dışımızda-kilerden mi?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Hayır bizdendir, Allah bizimle açar, bizimle kapatır ve şirkten sonra kalpleri bizimle birleştirdi."
936. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bela bizimle başlar, sonra sizinle; huzur bizimle başlar, sonra sizinle kendisine yemin edilene andolsun ki Allah çakıl taşları ile (fil olayında) zafere ulaştırdığı gibi sizinle de zafere ulaştıracaktır."
164. Bölüm Ehl-i Beyt'e (a.s) Yapılan Baskıların Sebebi
937. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Soyumuz daha üstün, Peygamber (s.a.a) ile akrabalık bağımız daha sağlam olduğu halde hilafet konusunda bize zorbalık edilmesinin sebebi hilafetin çekici ve cezzab oluşudur. Bir grup hırslanarak ona yumuldu, diğer bir grup (Ehl-i Beyt) ise cömertçe el çekti. (Aramızda hüküm verecek) Hakem ise Allah'tır."
165. Bölüm Ehl-i Beyt'e (a.s) Göre Hükümet Felsefesi
938. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Şüphesiz ki bizden olanla-rın (iktidarı ele geçirme isteğinin), kudrete rağbet ve dünya malından bir şey elde etmek için oluşmadığını sen çok iyi biliyorsun. Aksine biz, maz-lum kulların güven bulsunlar, askıya alınmış hükümlerin yeniden uygulan-sın, dininin nişanelerini yerine geri dönsün ve ülkelerini, ıslah ve bayındır olsun diye hükümeti istedik." bak. ed-Dünya, 1224 ve 1225. Bölümler
166. Bölüm Tefrika ve Ayrılıktan Korkmak
939. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dolayısıyla baktım, Ehl-i Beyt'imden başka ne bir yardımcım, ne bir savunucum ve de bir dayana-ğımın olmadığını gördüm. Bu yüzden onları ölümün pençesine atmaktan çekindim. Dolayısıyla çerçöp kaçmış gözlerimi yumdum, kemik saplanmış boğazımla tükürüğümü yuttum."
940. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki Arabın, Pey-gamber'in (s.a.a) vefatından sonra hilafeti Ehl-i Beyt'inden alacağı ve on-lardan uzaklaştıracağı aklımdan bile geçmiyor, hayalime bile gelmiyordu. Ama sonunda bir grubun mürted olarak İslam'dan döndüğünü ve insan-ları
Muhammed'in (s.a.a) dinini yok etmek için davet ettiğini gördüm. Dolayısıyla İslam ve Müslümanlara yardım etmezsem, onda bir gedik açılmasından veya yıkılmasından korktum. Bunun musibeti bana (hilafet-ten mahrumiyet musibetinden) daha büyüktür."
941. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki Müslümanlar arasında ayrılık çıkacağından, küfre döneceklerinden ve dinin zarar göre-ceğinden korkmasaydım mevcut şartları değiştirmek için çalışırdım." 942. İmam Sadık (a.s) "Ali'nin (a.s) bir hakkı olsaydı
(o halde) onu kıyamdan engelleyen şey neydi?"diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah bunu sadece bir tek kişiyi, yani Resulullah'ı (s.a.a) bu iş ile görevlendirdi ve şöyle buyurdu: "Allah yolunda savaş; sen ancak kendinden sorumlu-sun"(Nisa/84) Vesail'uş Şia, 11/66, 30. Bölüm Mustedrek'ul Vesail, 11/72, 28. Bölüm 145. Konu, el-İhtilaf
167. Bölüm 12 İmam
943. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki bu iş (İslam dini) içle-rinde 12 halife gelmedikçe bitmez." 944. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Tümü Kureyş'ten olan...12 İmam onlara hükmetmedikçe işleri öylece geçer." Bu konuda bir çok rivayet mevcuttur. bak. Sahih-i Müslim, 3/1451, Kitab'ul İmaret 945. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz benden sonraki hilafetin sayısı Musa'nın nakipleri (12 temsilcisi) sayısıncadır."
946. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "12 Halife size hükmetmedikçe bu din sürekli kalacaktır." Bu anlam hususunda Şii ve Sünni yoluyla gerçekten de bir çok rivayet nakledil-miştir.
947. Abdulazim el-Hüseyni şöyle diyor: "Efendim Ali b. Muhammed'in (İmam Hadi'nin -a. s-) huzuruna vardım. Gözleri bana ilişince şöyle bu-yurdu: "Merhaba ey Ebe'l-Kasım, sen gerçekten de bizim dostumuz-sun."Ben, "Ey İbn-i Resulullah (s.a.a)! Ben sana dinimi arz etmek istiyo-rum...Ben inanıyorum ki Allah Tebarek ve Teala birdir...Ve hiç şüphesiz Muhammed (s.a.a) onun kulu, Resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur. Kıyamete kadar ondan sonra Peygamber gelmeyecektir.
Hakeza inanıyo-rum ki Peygamber'den sonraki imam, halife ve veliyy-i emr, Müminlerin Emiri Ali b. Ebi Talib (a.s) sonra Hasan, sonra Hüseyin, sonra Ali b. Hü-seyin, sonra Muhammed b. Ali, sonra Cafer b. Muhammed, sonra Musa b. Cafer, sonra Ali b. Musa, sonra Muhammed b. Ali, sonra da sensin ey Mevlam!"Bunun üzerine İmam Hadi (a.s) şöyle buyurdu: "Benden sonra da oğlum Hasan'dır. İnsanlar onun halefini (Hz. Mehdi'yi) nasıl karşılaya-caklar?"Ben,
"Neden efendim?"deyince şöyle buyurdu: "Zira kendisi gö-rülmeyecektir ve gayb perdesinin ardından çıkıncaya kadar adının anılması bile uygun değildir. O yeryüzünü adaletle dolduracaktır..."Daha sonra şöyle buyurdu: "Ey Ebu'l Kasım! Allah'a andolsun ki, Allah'ın kullarına seçtiği ve beğendiği din budur. O halde bu dinde sabit kal. Allah dünya ve ahirette seni sabit sözle payidar kılsın." bak. el-Kafi, 1/286, Bab-u Ma Nassallah azze ve celle ve resuluhu alel eimmeti (s.a.a) vahiden ve vahiden
168.Bölüm İmam'ın İlmi
948. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz aziz ve celil olan Allah bir kulu insanların işleri için seçince bu iş için kendisine göğüs genişliği verir, kalbine hikmet pınarlarını akıtır. Ona ilhamda bulunur. Öyle ki ar-tık hiç bir soruya cevap vermekten aciz kalmaz ve doğru yolu bulma hu-susunda şaşkınlığa düşmez."
949. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Ali (a.s) alimdi, ilmini miras almıştı. Kendisinden sonra ilmini veya Allah'ın istediği şeyleri öğ-renecek birisi baki kalmadıkça bir alim ölmez."
950. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki ben Allah'ın kitabını baştan sona kadar avucumdaymış gibi biliyorum. Onda gök ve yerin haberleri vardır. Onda olanların ve olacakların haberi vardır. Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Onda her şeyin açıklaması vardır."
22. Konu el-İmamet
(2) el-İmamet-i Hasse (1) İmam Ali (a.s)
Özel İmamet Hz. Ali
el-Bihar, c. 35-c. 42, Tarih'ul İmam Ali (a.s) Kenz'ul Ummal, 13/104-186, Fezail-u Ali (a.s) Şerh-u Nehc'il Belağa-i İbn-i Ebil Hadid, 9/166-174 Zikr'ul Ehadis ve'l-Ehbar-i Varide fi Fezail-i Ali (a.s)
bak. el-Mal, 3765. Bölüm
(1) Peygamber'in (s.a.a) Diliyle Ali (a.s)
169. Bölüm Hz. Ali'yi (a.s) Sevmek
951. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali'nin sevgisi ateşin odunu yediği gibi günahları yer, bitirir." 952. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mü'minin defterinin sahifesinin başlığı Ali b. Ebi Talib'in sevgisidir."
953. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah müminin kalbinde Ali'nin sevgisini sabit kılar. Buna rağmen sürçecek olursa kıyamet günü Allah sı-rat köprüsü üzerinde ayağını sabit kılar." bak. Tarih-u Dimeşk, İmam Ali'nin (a.s) biyografisi 2/91-104 ve 182/220 92. Konu, el-Mehabbet (4)
170. Bölüm Hz. Ali'ye (a.s) Buğzetmek
954. Resulullah (s.a.a) Ali'ye (a.s) şöyle buyurmuştur: "Seni ancak mümin sever ve ancak münafık sana buğz eder." Bu manada gerçekten bir çok hadis nakledilmiştir. Hatta tevatür derecesine ulaşmıştır.
955. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer bu kılıcımla bana buğzetsin diye müminin burnuna vuracak olursam yine de bana buğzetmez. Müna-fığa da beni sevsin diye bütün dünyayı verecek olsam yine de beni sevmez. Bu kaza ve kader gerçekleşti ve ümmi Peygamberin diliyle şöyle ifade edildi: "Ey Ali! Mümin seni düşman bilmez, münafık ise seni sevmez." bak. Tarih-u Dimeşk, Hz. Ali'nin (a.s) biyografisi, 2/190-225
171. Bölüm Ali İyilerin İmamıdır
956. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali iyilerin imamı, kötülerin katili-dir. Ona yardım eden yardım görür ve onu yardımsız bırakan yardımsız kalır." 957. Resulullah (s.a.a), Ali'ye (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müslümanların efendisi ve takva sahiplerinin imamına merhaba" 958. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! Şüphesiz Allah sana fakir-lerin sevgisini bağışlamıştır. Bu yüzden onlar senin imam oluşundan, sen de onlar gibi taraftarların olduğundan hoşnutsun."
959. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali hakkında onun Müslümanların efendisi, takva sahiplerinin imamı ve yüzü ak olan kimselerin önderi olduğu bana vahyedildi."
172. Bölüm Ali Sizin İmamınızdır
960. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kendisiyle uzlaştığınız takdirde helak olmayacağınız kimseyi sizlere göstereyim mi? Şüphesiz sizin veliniz Allah'tır. İmamınız ise Ali b. Ebi Talib'dir. O halde onun hayrını dileyin ve onu tasdik edin. Şüphesiz bunu bana Cebrail haber vermiştir."
961. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz aziz ve celil olan Allah Ali b. Ebi Talib (a.s) hakkında bana tavsiyelerde bulundu. Ben, "Ya Rab-bi! Bunu bana açıkla"dedim."Dinle"buyurdu. Ben, "Dinliyorum"dedim. O, "Şüphesiz Ali hidayet bayrağı, dostlarımın imamı, bana itaat edenlerin nuru, takva sahipleri ile birlikte kıldığım kelimedir. Her kim onu severse beni sevmiştir ve her kim ona itaat ederse bana itaat etmiştir."diye bu-yurdu."
962. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah Ali hakkında bana tavsiye-lerde bulundu. Ben, "Ya Rabbi! Bana açıkla"dedim. O, "Dinle"dedi. Ben, "Dinliyorum"dedim. O, "Şüphesiz Ali hidayet bayrağı ve dostlarımın imamıdır. Onu bununla müjdele"dedi. Ali gelince kendisine bunu müjde-ledim."
173. Bölüm Ali Benim Halifemdir
963. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Haşim oğulları! Şüphesiz kar-deşim, vasim vezirim ve ehlim arasında halifem Ali b. Ebi Talib'dir. O borcumu öder verdiğim sözleri gerçekleştirir."
964. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cebrail bana gelerek şöyle dedi: "Ey Muhammed! Rabbin sana selam ediyor ve şöyle buyuruyor: "Şüphe-siz Ali b. Ebi Talib senin vasin, ehlin ve ümmetin üzerinde halifendir." 965. Resulullah (s.a.a) Ali'ye işaret ederek şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz bu be-nim kardeşim, vasim, aranızdaki halifemdir. O halde onu dinleyin ve itaat edin."
174.Bölüm Ali Benim Vasimdir
966. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz, benim vasim, sır yerim, kendimden sonra geride bırakacaklarımın en hayırlısı; vaatlerimi yerine getirecek ve borcumu ödeyecek kimse Ali b. Ebi Talib'dir."
967. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz her nebinin bir vasisi ve varisi vardır ve şüphesiz Ali benim vasim ve varisimdir."
İbn-i Ebi'l Hadid şöyle diyor: "Resulullah'ın (s.a.a) vefatından sonra Hz. Ali, "Resulullah'ın vasisi"diye çağrılıyordu. Zira Peygamber istediği şeyleri ona vasiyet et-mişti. Bizim ashabımız da bu konuyu inkar etmemekte, ama şöyle demektedirler: "Bu vasiyet hilafet hakkında değildi, kendisinden sonra çıkacak olan yeni meseleler hakkındaydı."
İbn-i Ebi'l Hadid "Ali'nin vasiyeti hakkında söylenen şiirler"başlığı altında asr-ı saadet şairlerinden bir çok şiirler nakl etmiş ve İmam'ın "vasiyet ve veraset onlar arasındadır"sözü hakkında şöyle demiştir: "Hiç şüphemiz yok ki Ali, Peygamber'in vasisi idi. Bize göre kini olan bazı kimseler bunu kabul etmemiştir.
Elbette bize göre de vasiyetten maksat nass ve hilafet değildi; aksine açıklandığı takdirde hilafet mevzusundan çok daha yüce ve önemli olan konulardı." bak. Tarih-i Dimeşk, İmam Ali'nin (a.s) biyografisi, 3/5-14
175. Bölüm Ben Kimin Mevlası İsem Ali de Onun Mevlasıdır
968. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır." 969. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Bureyde! Ben müminlere kendi nefislerinden daha evla değil miyim?"Bureyde, "Evet, ya Resulul-lah"deyince şöyle buyurdu: "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevla-sıdır."
970. Abdurrahman b. Ebi Leyla şöyle diyor: "Ali'yi Rahbe'de (Kufe'de) halkı şöyle ant içirirken gördüm: "Allah'a yemin ederek söyleyin bakayım, siz-den Resulullah'ın Gadir-i Hum günü, "Ben kimin mevlası isem o halde Ali de onun mevlasıdır"diye buyurduğunu duyanınız var mıdır? Duyan varsa kalkıp şehadette bulunsun.
"Abdurrahman b. Leyla şöyle diyor: "Adeta şu an kendilerine baktığım Bedir ashabından 12 kişi kalkarak şöyle dediler: "Şehadet ediyoruz ki Resulullah'ın (s.a.a) Gadir-i Hum günü şöyle buyurduğunu işittik: "Ben müminlere kendi nefislerinden daha evla değil miyim?"Biz,
"Elbette Ya Resulullah"deyince de şöyle buyurdu: "Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır. Allahım! Ali'yi seveni sev ve ona düşman olana düşman ol." bak. Tarih-i Dimeşk, Hz. Ali'nin Biyografisi, 2/5-90 ve 1/364-368
176. Bölüm Ali Her Müminin Velisidir
971. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Ali bendendir ve ben de Ali'den ve Ali her müminin velisidir." 972. İmran b. Huseyn şöyle diyor: "Resulullah (s.a.a) bir seriyye gönderdi ve onlar, Ali b. Ebi Talib'i emir olarak tayin etti. O bu yolculukta bir şey yaptı...Biz yolculuktan döndükten sonra Resulullah'ın (s.a.a) yanına var-dık, ona selam verdik. Onlardan birisi kalkarak şöyle dedi: "Ya Resulullah!
Şüphesiz Ali şöyle ve şöyle yapmıştır."Resulullah (s.a.a) ondan yüz çevirdi. Sonra ikincisi kalktı ve birinci şahsın dediği şeyleri tekrarladı. Böylece dört kişi kalktı ve hepsi de ilk kişinin dediklerini tekrar etti. Resu-lullah (s.a.a) dördüncü şahsa dönerek yüzünün rengi değişmiş bir halde şöyle buyurdu: "Bana Ali'yi çağırın, bana Ali'yi çağırın, bana Ali'yi çağırın! Şüphesiz Ali bendendir ve ben de Ali'denim. Ali benden sonra her mü-minin velisidir."
973. Veheb b. Hamza şöyle diyor: "Ali b. Ebi Talib ile Medine'den Mekke'ye yolculuk ettik. Yolda kendisinden biraz sertlik gördüm. Kendi kendime, "Dönüp Peygamber'i gördüğümde ona söyleyeceğim."dedim. Veheb b. Hamza sonra şöyle diyor: "Döndükten sonra Resulullah'ı (s.a.a) gördüm ve ona Ali'yi kötüledim. Resulullah (s.a.a) bana şöyle buyurdu: "Ali için bana bunları deme şüphesiz Ali benden sonra velinizdir."
974. Bureydet'ul Eslemi şöyle diyor: "Resulullah bizlere, Ali'ye "Müminlerin Emiri"diye selam vermemizi emretti. O gün biz yedi kişiydik ve ben hep-sinden küçüktüm."
177. Bölüm Ali Hak İledir
975. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali hak iledir, hak da Ali iledir ve onun etrafında döner." İbn-i Ebil Hadid şöyle diyor: "Resulullah (s.a.a) bir çok sahih hadisinde, "Ali hak iledir"buyurmuştur." 976. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hak bununladır, hak bununladır (yani Ali iledir. )"
977. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali nereye meyil ederse hak onun-ladır." 978. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Ali nereye dönerse hakkı da onunla döndür." 979. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali hak iledir ve hak Ali ile. Kı-yamet günü havuzda yanıma gelinceye kadar asla birbirinden ayrılmaz-lar." bak. Tarih-i Dimeşk, Ali'nin (a.s) biyografisi, 3/117-123
178.Bölüm Ali Kur'an İledir
980. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali Kur'an iledir ve Kur'an'da Ali iledir. Havuzda yanıma gelinceye kadar birbirinden ayrılmazlar." 981. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali hak ve Kur'an iledir, hak ve Kur'an da Ali iledir. Havuzda yanıma gelinceye kadar birbirinden ayrıl-mazlar."
982. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bu Ali, Kur'an iledir. Kur'an'da Ali iledir. Havuz'da yanıma gelinceye kadar birbirinden ayrılmazlar. Bu ikisine bıraktığım şeyleri onlardan sorun." bak. Tarih-i Dimeşk, Ali'nin (a.s) biyografisi, 3/123-125, haşiyesinde
179. Bölüm Ali (a.s) Allah'ın Hüccetidir
983. Resulullah (s.a.a) Enes'in yanında oturduğu bir zamanda içeriye giren Ali'ye işaret ederek şöyle buyurdu: "Ey Enes! Ben ve bu Allah'ın kulları üzerindeki hüccetiyiz." bak. Tarih-i Dimeşk, Hz. Ali'nin (a.s) biyografisi, 2/272-274 97. Konu, el-Hüccet
180. Bölüm Ali, Peygamber'in İlminin Kapısıdır
984. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben ilim şehriyim Ali ise kapısıdır. İlmi isteyenler kapısından gelmelidir." 985. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben ilim şehriyim Ali ise kapısıdır. İlim isteyenler kapısından gelmelidir." 986. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali ilmimin dergahıdır."
987. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben hikmet eviyim, Ali de kapısı-dır." 988. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali ilmimin kapısıdır ve benden sonra gönderildiğim şeyi (risaleti) ümmetime açıklayandır." bak. Tarih-i Dimeşk, Hz. Ali'nin (a.s) biyografisi, 2/459-479
181. Bölüm Ali Benden Sonra İnsanların En Bilginidir
989. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra ümmetimin en bil-gini Ali b. Ebi Talib'dir." 990. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali b. Ebi Talib, insanlardan Al-lah'ı ve insanları en çok tanıyandır ve herkesten çok "La ilahe illal-lah"hakikatini sevmekte, ululamaktadır."
991. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra ümmetimin en üs-tün hakimi ve alimi Ali'dir." 992. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! Sen ilmimin varisisin."
182. Bölüm Ben ve Ali Bir Ağaçtanız
993. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben ve Ali bir ağaçtanız. İnsanlar ise değişik ağaçlardan." 994. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! İnsanlar değişik ağaçlar-dandır. Oysa sen ve ben bir tek ağaçtanız." 995. Cabir şöyle diyor: "Şüphesiz Peygamber (s.a.a) Arefe'de iken Ali onun tam karşısında duruyordu. Peygamber (s.a.a)
şöyle buyurdu: "Ey Ali! Ya-nıma gel. Beş parmağını beş parmağımın üstüne koy. (elimi avuçla). Ey Ali! Ben ve sen bir tek ağaçtan yaratıldık. Ben o ağacın kökü, sen gövdesi, Hasan ve Hüseyin ise dallarıdır. Her kim bu dallardan birine tutunursa Allah onu cennete koyar." bak. Tarih-i Dimeşk, Hz. Ali'nin (a.s) biyografisi, 1/129-136
183.Bölüm Sen Kardeşimsin
996. Resulullah (s.a.a) Ali'ye (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sen dünya ve ahirette benim kardeşimsin." 997. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben de kardeşim Musa'nın "Rabbim, göğsümü genişlet ve işimi kolaylaştır. Bana ehlimden bir yardımcı kıl."dediği gibi diyorum. Kardeşim olan Ali'yi,."Sırtımı onunla güçlü kıl."
998. Ali (a.s)Resulullah'a (s.a.a) ashabı arasında kardeşlik akdini okurken şöyle buyurmuştur: "Ashabına bana yapmadığını yaptığını görünce ruhum bede-nimden çıktı ve belim kırıldı. Eğer bu davranışınız bana olan gazabınız-dan kaynaklanıyorsa, bağış ve büyüklük size aittir."Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu:
"Beni hakla gönderene andolsun ki seni kendime istediğim için erteledim. Sen bana oranla Harun'un Musa'ya oranı gibisin. Sadece ben-den sonra Peygamber gelmeyecek. Sen benim kardeşim ve varisimsin." bak. el-Vezaret, 464. Bölüm
184. Bölüm Ali Bendendir ve Ben de Ali'denim
999. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali benden ve ben Alidenim" 1000. Resulullah (s.a.a), Ali (a.s) için şöyle buyurmuştur: "Sen benden ve bende sendenim." 1001. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali'nin bana oranla yeri kafamın bedenime oranla yeri gibidir."
1002. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Ali'nin eti benim etim-den ve kanı benim kanımdandır." 1003. Resulullah (s.a.a), Ali (a.s) için şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! Sen benden ve ben de sendenim, sen benim kardeşim ve arkadaşısın." Tarih-i Dimeşk, Ali'nin (a.s) biyografisi, 1/25, 148
185. Bölüm Benim Adıma Sadece Kendim ve Ali Tebliğ Edebilir
1004. Enes b. Malik şöyle diyor: "Şüphesiz Peygamber (s.a.a) Beraat suresini (müşriklere okumak için) Ali'ye verdi ve şöyle buyurdu: "(Bu sureyi) sa-dece ben ve Ehl-i Beyt'imden olan biri tebliğ edebilir." 1005. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali benden ve ben ondanım. Sa-dece kendim ve Ali tebliğ edebilir." Tarih-i Dimeşk, Ali'nin (a.s) biyografisi, 2/376
186. Bölüm Sen Bana Oranla Harun Gibisin
1006. Resulullah (s.a.a), Ali (a.s) için şöyle buyurmuştur: "Senin bana oranla ye-rin, Harun'un Musa'ya oranla yeri gibidir. Sadece benden sonra peygam-ber yoktur." 1007. Resulullah (s.a.a), Ali (a.s) için şöyle buyurmuştur: "Sen, bana oranla ko-numunun Harun'un Musa'yla konumu gibi olmasından hoşnut değil mi-sin? Sadece sen Peygamber değilsin. Sen halifem olmadıkça bana gitmek yakışmaz."
1008. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Seni yerime geçesin diye halifem kıldım."Ben, "Senden hiç geri kaldım mı ya Resulullah?"deyince şöyle buyurdu: "Sen bana oranla yerinin Harun'un Musa'ya olan yeri gibi olmasından hoşnut değil misin? Sadece benden sonra Peygamber olmayacaktır."
187. Bölüm Ali'nin Velayeti
1009. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Eğer Ali'yi velayet ve yöneticilik makamına geçirirseniz onun yol gösterici ve doğru yolu bulmuş kimse olduğunu görürsünüz. O sizleri doğru yola götürür." 1010. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Eğer Ali'yi hilafete seçerseniz ki böyle yapacağınızı zannetmiyorum; onun yol gösterici ve doğru yolu bulmuş kimse olduğunu görürsünüz."
1011. Resulullah (s.a.a), emirlik ve hilafetten söz edilince şöyle buyurmuştur: "Eğer onu Ali'ye teslim ederseniz, onun yol gösteren ve doğru yolu bulmuş kimse olduğunu görürsünüz. O sizleri doğru yola götürür."
188. Bölüm Peygamber'in (s.a.a) Diliyle Ali
1012. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim Adem'in ilmini Nuh'un kavrayışını, İbrahim'in hilmini, Yahya b. Zekeriya'nın zühdünü ve Musa b. İmran'ın öfkesini görmek isterse Ali b. Ebi Talib'e baksın." 1013. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali müminlerin efendisidir."
1014. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali dinin direğidir." 1015. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara benden sonra hak üzere kılıç vuran işte budur." 1016. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! Senin örneğin "Kulhu val-lahu ehad"(İhlas suresi) örneği gibidir.
Seni kalbiyle seven adeta Kur'an'ın üçte birini okumuştur. Seni kalbiyle seven ve diliyle yardım eden kimse ise adeta Kur'an'ın üçte ikisini okumuştur. Seni kalbiyle seven, diliyle yardım eden ve eliyle destekleyen kimse ise adeta tüm Kur'an'ı okumuştur." 1017. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Ali'yi şikayet etmeyi-niz. Allah'a andolsun ki o Allah için ve Allah yolunda tavizsizdir."
1018. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali'ye eziyet eden bana eziyet et-miştir." 1019. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali müminlerin büyüğü; servet ise münafıkların efendisidir." 1020. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali'nin bu ümmet üzerindeki hakkı babanın evlat üzerindeki hakkı gibidir." 1021. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Benim sırdaşım Ali b. Ebi Ta-lib'dir."
1022. Resulullah (s.a.a), Ali'ye (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sen ve taraftarların cennettesiniz." 1023. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Ali ve taraftarları kıya-met günü kurtuluşa erenlerdir." 1024. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ali'yi anmak ibadettir."
1025. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Adalet hususunda benim ve Ali'nin eli eşittir." 1026. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim, "Ali insanların en hayır-lısıdır."demezse şüphesiz ki kafirdir." bak. el-İlm, 2845. Bölüm
189. Bölüm Ali'nin Diliyle Ali
1027. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben kendimi; cömertliği-min bir ihtiyacı giderememesinden, hoşgörümün bir cehaleti kapsaya-mamasından, affımın bir günaha tahammül edememesinden ve zama-nımdan daha uzun bir zamanın olmasından daha üstün görüyorum." 1028. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben kendimi; bizzat sa-kınmadığım şeylerden insanları sakındırmaktan, önceden yapmadığım şeyi insanlara emretmekten ve Allah'ın hoşnut olmadığı bir şey sebebiyle insanlardan hoşnut olmaktan daha üstün görüyorum."
1029. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben daha önceden yap-madığım bir itaate sizleri zorlamam ve sizden önce sakınmadığım bir gü-nahtan sizi sakındırmam." 1030. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki tek başıma on-larla karşılaşsam ve onlar bütün yeryüzünü doldurmuş olsalar yine kork-mam, paniğe kapılmam. Zira ben onların sapıklığını ve hidayet üzere ol-duğumu kendimden bir basiret ve Allah'tan bir yakin ile biliyorum."
1031. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben arzumla savaşıyorum ve kendi ecelimi gözlüyorum." 1032. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben rızkımı tümüyle al-dım, nefsimle savaştım ve kendi nasibime ulaştım." 1033. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben Allah'ın hüccetleri ikame olsun diye konuşuyorum ve Allah'ın dinine yardım olsun diye cihat ediyorum ve savaşıyorum."
1034. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Şüphesiz ben sizin ara-nızda; Firavun ailesi arasındaki Harun, İsrailoğulları arasındaki Hitte (ba-ğışlanma) kapısı, Nuh kavmi arasındaki Nuh'un gemisi gibiyim. Şüphesiz "nebe'ul-azim"(büyük haber) ve en büyük sıddık benim. Çok yakında sizlere vaad edilenleri bileceksiniz." 1035. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben asla cihat meydanın-dan kaçmadım. Benimle savaşa giren herkesin kanıyla yeri suvardım."
190.Bölüm Ben
1036. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben dünyayı yüz üstü yere serdim, ona verilmesi gereken değeri verdim ve kendi gözleriyle (aşağı görerek) ona baktım." 1037. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyayı hor ve hakir kılan be-nim." 1038. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben küçük yaşlarda Arab'ın göğüs-lerini yere serdim, Muzer ve Rebia'nın boynuzlarını kırdım. Siz benim Resulullah'a (s.a.a) olan yakınlığımı biliyorsunuz. Asla benden yalan bir söz, kötü bir davranış görmedi. Annesinin ardıca giden deve yavrusu gibi peşice gittim. Vahiy ve risaletin ışığını gördüm. Nübüvvetin kokusunu kokladım."
1039. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben müminlerin, mal ise zalimlerin büyüğüdür." 1040. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Resulullah'ın yar ve yardımcısı-yım. Herkesten önce Müslüman olan, putları kıran, kafirler ile cihad eden ve din düşmanlarını ortadan kaldıran kimseyim."
1041. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben sizlerin şahidiyim ve kıyamet gününde aleyhinize delil getireceğim." 1042. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yıldızlar gök ehlinin güvenliğini sağladığı gibi ben ve Ehl-i Beyt'im de yer ehlinin güvenliğini sağlarız."
1043. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben hidayetin bayrağı, takva sahip-lerinin sığınağı, cömertlik üssü, bağış deryası ve akıl dağıyım." 1044. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Allah tarafından cennet ve ce-hennemi bölüştüren kimseyim. Oraya hiç kimse benim bölüştürdüğüm ölçü dışında giremez. Faruk-i Ekber (hak ve batılın en büyük ayırıcısı) benim. Ben kendimden sonraki insanların önderi, kendimden öncekilerin (Resulullah'ın) tebliğcisiyim."
1045. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü cehennemi paylaştı-ran benim." 1046. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fitnenin gözünü çıkaran benim. Eğer ben olmasaydım Nehrevan ehli (Hariciler) ve Cemel ashabı (Talha ve Zübeyr'in ordusu) öldürülmezdi." 1047. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Allah'ın kulu ve Peygamberinin kardeşiyim. Sıddık-i Ekber benim. Benden sonra her kim bunu söylerse yalancı ve iftiracıdır."
1048. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Allah'ın ilmi, bilen kalbi, konu-şan dili, gözü, yanı ve eliyim." 1049. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben hidayetçiyim, ben doğru yolu bulmuş biriyim, ben yetim ve miskinlerin babası, dulların koruyucusuyum. Ben her zayıfın sığınağı ve her korkağın güven yeriyim. Ben müminleri cennete götüren önderim. Ben Allah'ın kopmaz ipiyim. Ben Allah'ın sağlam kulpuyum. Ben takva kelimesi, Allah'ın gözü, doğru dili ve eliyim."
1050. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yahudi alimlerinden birisi Hz Ali'ye şöyle sordu: "Ey Müminlerin Emiri! Öyleyse sen bir peygamber mi-sin?"Hz. Ali, "Yazıklar olsun sana, ben sadece Muhammed'in bir kölesi-yim."diye cevap verdi." 1051. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben müminlerin efendisi ve büyüğü, öncülerin ilki ve alemlerin Rabbinin gönderdiği kişinin halifesi, cennet ve cehennemin bölüştürücüsü ve A'raf'ın sahibiyim."
1052. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Allah'ın hücceti, ben Allah'ın halifesi, ben Allah'ın yolu, ben Allah'ın kapısı, ben Allah'ın ilminin hazi-nedarı, ben Allah'ın sırrının emini ve rahmet Peygamberi ve insanların en hayırlısı Muhammed'den (s.a.a) sonra insanların önderiyim."
1053. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Resulullah'ın (s.a.a) halifesi ve-ziri ve varisiyim. Ben Resulullah'ın kardeşi vasisi ve habibiyim. Ben Allah Resulünün seçtiği halis dostuyum. Ben Resulullah'ın amcasının oğlu, kı-zının beyi ve oğlunun babasıyım. Ben vasilerin efendisi ve peygamberlerin efendisinin vasisiyim.
Ben Allah'ın büyük hücceti ve ayetiyim. Ben en yüce örnek ve Mustafa peygamberin kapısıyım. Ben sağlam kulp, takva kelimesi, zikri yüce Allah'ın dünya ehli üzerindeki eminiyim." 1054. İmam Ali (a.s) kendisinden yüz çevirenler hakkında şöyle buyurmuştur: "Ben unutulmuş zikir ve kendisinden sapılmış yolum. Ben inkar edilmiş iman, terk edilmiş Kur'an, yalanlanmış din, yüz çevirilmiş sıratım."
1055. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Allah'ın gözüyüm, ben Allah'ın eliyim, ben Allah'ın yanıyım, ben Allah'ın kapısıyım."
1056. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Resulullah'a (s.a.a) ağaç altında biat edenlerin ilkiyim. Nitekim Allah şöyle buyurmuştur: "Allah iman edenlerden, ağaç altında sana biat ederlerken, andolsun ki hoşnut olmuştur." 1057. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Allah'ın sağlam kulpu ve takva kelimesiyim."
1058. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben anlayan anlayışlı kulağım. Nite-kim aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Anlayışlı kulaklar an-lasın diye" 1059. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin Emiri'nin yanında "Yer dehşetli bir sarsılışla sarsıldığı"ayeti "İnsanın, "Buna ne olu-yor?"dediği zaman, işte o gün (yer) bütün haberlerini anla-tır"ayetine kadar okunduğunda şöyle buyurdu: "Ben o insanım ve yer haberlerini bana verecektir."
1060. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Allah'ın kulu ve Resulünün kardeşiyim." 1061. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben kıyamet günü aziz ve celil olan Allah'ın karşısında adalet istemi için diz çöken ilk kimseyim."
191. Bölüm İmam Ali'nin (a.s) Müslüman Oluşu
1062. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) Pazartesi günü Peygamber olarak gönderildi ben ise Salı günü Müslüman oldum." 1063. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Müslüman olanların ilkiyim." 1064. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Peygamber (s.a.a) ile namaz kı-lanların ilkiyim."
1065. Habbet'ul Ureni şöyle diyor: "Ben Ali'yi bir gün daha önce hiç görme-diğim şekilde katıla katıla gülerken gördüm. Öyle ki akıl dişi gözüktü. Sonra şöyle buyurdu: "Allah'ım! Ben bu ümmetten peygamberleri dışında benden önce sana ibadet eden hiç kimseyi görmedim." bak. Tarih-i Dimeşk, Ali'nin (a.s) Biyografisi, 1/43-57 Şerh-u Nehc'ul Belağa-i İbn-i Ebi'l Hadid, 4/116
192. Bölüm İmam Ali'nin (a.s) İlmi
1066. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki inen her ayetin kimin hakkında indiğini, nerede indiğini, kime nazil olduğunu biliyorum. Rabbim bana düşünen bir kalp, konuşan ve soran bir dil verdi."
1067. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Peygamber gece, gündüz, gökle ilgi-li, yerle ilgili, dünya ile ilgili ve ahiretle ilgili tüm ayetleri bana okudu, bana yazdırdı, ben elime yazdım ve bana tevilini, tefsirini, nasihini, mensuhunu, muhkemini, müteşabihini, özelini, genelini nerede nazil olduğunu, kıyamete kadar nüzul sebebinin ne olduğunu, hepsini bana öğretti."
1068. İmam Ali (a.s) kendisine biat edilince okuduğu bir hutbesinde şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Beni kaybetmeden önce sorunuz. Bana her şeyi sual ediniz. Zira ilklerin ve sonların ilmi benim yanımdadır. Allah'a andolsun ki eğer hakemlik makamına oturacak olursam Tevrat ehli arasında da Tevrat'a göre hüküm veririm."Daha sonra şöyle buyurdu: "Beni kaybetmeden önce bana sorunuz, taneyi yarana ve insanı yaratana andolsun ki benden Kur'an ayetlerinden birini soracak olursanız ne zaman ve kimin hakkında nazil olduğunu sizlere söylerim."
1069. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Göğsümde öyle bir gizli ilim vardır ki açığa vuracak olursam derin kuyuya sarkıtılmış ip gibi titrer durursu-nuz." 1070. İmam Ali (a.s) göğsünü işaret ederek şöyle buyurmuştur: "Burada bir çok ilimler vardır, ama arayanları azdır. Çok yakında beni kaybedecek olursa-nız pişman olursunuz."
1071. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Resulullah (s.a.a) bana he-lal ve haramdan bin kapı; olmuş ve kıyamete kadar olacakları bana bildir-di. Bu kapıdan her birinden bin kapı açılır. Yani bir milyon kapı! Aynı şe-kilde rüya tabiri, belalar ve fasl'ul-hitab (hak ile batılı birbirinden ayıran hikmet veya çeşitli dilleri bilmesi) ile ilgili ilmi öğrendim." 1072. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz bana yollar açılmıştır.
Ba-na soy ilmi öğretilmiştir. Bulutlar benim için hareket ettirilmiştir. Bana rüya tabiri, belalar ve fasl'ul-hitab (hak ile batılı birbirinden ayıran hikmet veya çeşitli dilleri bilmek) ile ilgili ilim öğretilmiştir." bak. es-Sual (1), 1705. Bölüm; el-Kur'an, 3257. Bölüm
9
Mizan'ul Hikmet 1.Cilt Mizan'ul Hikmet 1.Cilt
193.Bölüm İmam Ali'nin (a.s) Mazlumiyeti
1073. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Muhammed'i (s.a.a) Peygam-ber olarak gönderdiği günden beri rahat bir yüz görmedim (İslam yolun-da çok çile çektim ama), Allah'a hamd olsun! Allah'a yemin olsun ki ço-cukluğumu korkuyla, büyüklüğümü cihadla geçirdim"
1074. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) vefat ettiği günden beri ben mazlumum. ." 1075. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Benim gördüğüm zorlukları kimse görmemiştir." 1076. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben yöneticinin halka zulmettiğini sanıyordum. Ama şimdi halkın yöneticiye (bana) zulmettiğini görüyo-rum."
1077. İmam Ali (a.s) Muaviye'ye yazdığı bir mektubunda şöyle buyurmuştur: "Beni dizginlenmiş deve gibi biat etmek için sürüklediklerini söylüyorsun. Allah'a yemin olsun ki beni kınamak isterken övdün, beni rüsva etmek is-terken kendin rüsva oldun. Müslüman dininde şüpheye ve yakininde şekke düşmediği
müddetçe mazlum olması kendisi için ayıp değildir. 1078. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a yemin olsun ki annemden doğduğum günden beri mazlumum; öyle ki Akil'in gözü ağırdığında ilaç damlatmak istediklerinde şöyle diyordu: "Ali'nin gözüne ilaç damlatma-dıkça benim gözüme de damlatmayın."Böylece gözüm ağrımadığı halde ilaç damlatırlardı."
1079. İmam Ali (a.s), kendisine "sen hilafet hususunda hırslısın"dediklerinde şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki siz daha hırslı ve (Peygambere) daha uzaksınız. Ben ise daha layık ve (Peygambere) daha yakınım. Şüphesiz ben hakkı istedim, siz hakka ulaşmama engel oluyorsunuz!
Beni bulunmam gereken makamdan aşağı indiriyorsunuz. Allahım! Ben Kureyş ve Kureyş'in yardımcıları hakkında senden yardım diliyorum. Zira onlar be-nimle akrabalık bağını kestiler, yüce makamımı küçümsediler ve hakkım olan hilafet hususunda benimle savaşmak için elele verdiler."
İbn-i Ebil Hadid şöyle diyor: "Bil ki hiç şüphesiz Hz. Ali'den (a.s) bunun ben-zeri, tevatür derecesinde bir çok rivayetler nakledilmiştir. Örneğin "Allah Resulü-nün canını aldığı günden bu güne kadar sürekli mazlum oldum." Hakeza: Allah'ım! Kureyş'i hor ve hakir kıl, şüphesiz Kureyş beni hak-kımdan alıkoydu ve hilafetimi gasbetti."
Hakeza: "Allah Kureyş'in cezasını versin. Zira hakkımı zulümle aldılar, annemin çocuğunun hükümetini benden gasbettiler." Hakeza: (Birsinin "bana zulmedildi."diye bağırdığını duyunca şöyle buyurdu:) "Gel birlikte feryat edelim, zira ben de sürekli mazlum oldum."
Hakeza: "O benim hilafete oranla yerimin değirmenin milinin değir-men taşına oranla yeri gibi olduğunu bilmektedir." Hakeza: "Mirasımın yağmalandığını gördüm." Hakeza: "O ikisi kaplarımızı tersine çevirdiler ve halkı boynumuza bindirdiler."
Hakeza: "Bizim bir hakkımız var; verirlerse alırız vermezlerse her ne kadar gece uzun sürse de devenin sırtına biner gideriz. (almak için savaşı-rız.) Hakeza: "Her zaman benden cimrilikle aldılar. Layık ve hakkım olduğu şeyden mahrum kaldım."
1080. İmam Ali (a.s), Akil'e yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: "Kureyş'i bırak da sapıklıkta koştursunlar. Onlar benden önce Resulullah (s.a.a) ile savaştıkları gibi benimle savaşmak hususunda elele verdiler. Allah Ku-reyş'in cezasını versin, benimle akrabalık bağlarımı kestiler annemin ço-cuğunun hakkı olan hükümeti benden aldılar." Bak, Şerh-u Nehc'il Belağa-i İbn-i Ebi'l Hadid, 4/63 ed-Dünya, 1225. Bölüm
194.Bölüm Ali'nin Diliyle Ali
1081. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Muhammed'in (s.a.a) ashabından sırdaşı olanların da bildiği gibi bir an olsun Allah'a ve Peygamberine red cevabı vermedim. Kahramanların kaçtığı, adımların gerilediği yerlerde ca-nımla Peygambere yardım ettim. Bu cesaret ve yiğitliği Allah bana lütfet-miştir." 1082. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Asla yalan atmadım ve (Peygamber tarafından) bana yalan söylenmedi. Asla sapmadım ve hiç kimse benim vasıtamla sapıklığa düşmedi."
1083. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ne zaman Peygambere sorduy-sam bana cevap verirdi ve her ne zaman sustuysam benimle konuşmaya başlardı." 1084. İmam Ali (a.s), "Şüphesiz sen uyarıcısın ve her kavmin bir yol göstericisi vardır"ayetinin tefsirinde şöyle buyurmuştur: "Uyarıcı Resulul-lah'tır, yol göstericisi ise benim."
1085. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah aralarında hükmetmem için beni Yemen'e gönderdi. Ben şöyle dedim: "Ey Resulullah! Benim gibi genç ve hakemlik ilmine sahip olmayan birini mi gönderiyor-sun?"Peygamber (s.a.a) elini göğsüme vurarak şöyle buyurdu: "Allah'ım! Onun kalbini hidayet et, dilini sağlam güçlendir.
"O zamandan, burada durduğum ana kadar iki kişi arasındaki hakemlik hususunda asla şek ve şüpheye düşmedim." 1086. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! Sen olmasaydın benden sonraki müminler tanınmazdı."
1087. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nabığa'nın oğlu benim boş işlerle oynadığımı, mizahçı olduğumu, el ve dil şakası yaptığımı, oyalandığımı söylüyor. Ne kadar uzak! Ölüm korkusu kıyameti hatırlama ve hesap en-dişesi beni bu işlerden alı koyar."
1088. İmam Ali (a.s), hilafetinin ikinci günü okuduğu bir hutbesinde şöyle buyur-muştur: "Şüphesiz ben de sizlerden biriyim, sizin lehinize olan şey benim de lehimedir ve sizin aleyhinize olan şey benim de aleyhimedir."
1089. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Asla sapmadım ve asla kimseyi sap-tırmadım. Bana tavsiye edilen şeyi asla unutmadım. Ben peygamberi için açıkladığı ve benim için izah ettiği Rabbimden bir delil üzereyim ve şüp-hesiz ki ben (doğru) yoldayım."
1090. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bana biatiniz düşüncesizce yapılan bir biat değildir. Benim ve sizin işiniz aynı değildir. Ben sizleri Allah için istiyorum. Siz ise beni kendiniz için istiyorsunuz. Ey insanlar! Bana ken-diniz için yardım edin. Allah'a yemin olsun ki mazlumun hakkını alacağım ve zalimi kendisi gelmese de hak kaynağına sürüp götüreceğim."
1091. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki kıyamet günü Allah ve Peygamberinin yanına zalim olarak gitmek, gece deve dikeni üzerinde sabahlamaktan ve prangalara vurulup zincirler ile sürüklenmek bana daha sevimli gelir.
Allah'a andolsun ki bana karıncanın ağzındaki arpa kabuğunu almakla da olsa Allah'a isyan etmem için yedi iklimi ve göklerin altındaki her şeyi verseler yine de yapmam." 1092. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz benim aranızdaki örne-ğim, huzuruna geleni aydınlatan karanlıktaki kandil örneğidir."
1093. İmam Ali (a.s) sürekli şöyle buyururdu: "Aziz ve celil olan Allah'ın ben-den daha büyük olan bir ayeti ve Allah'ın benden daha büyük bir haberi yoktur."
1094. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ı tanıdığım günden beri onu inkar etmedim." 1095. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bana hak gösterildiği günden beri onda şüpheye düşmedim." bak. ed-Dünya, 1225. Bölüm el-Edeb, 73. Bölüm
22. Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (2) Ümm'ul-Eimme Hz. Fatıma (a.s)
1096. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Fatıma benden bir parçadır. Onu sevindiren, şüphesiz beni sevindirmiştir. Ona kötülük eden, şüphesiz bana kötülük etmiştir. Fatıma benim için insanların en azizidir."
1097. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Fatıma benim bir par-çamdır, gözümün nurudur ve kalbimin meyvesidir. Ona kötülük eden, bana kötülük etmiştir. Onu sevindiren beni sevindirmiştir. Şüphesiz Ehl-i Beyt'imden bana ilk katılacak olan Fatıma'dır."
1098. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah-u Teala kadınlar-dan dört kişiyi seçmiştir: "Meryem, Asiye, Hatice ve Fatıma"
1099. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hasan ve Hüseyin benden ve ba-balarından sonra yeryüzü ehlinin en hayırlısıdır. Anneleri de yeryüzü ehli kadınlarının en üstünüdür."
1100. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kızım Fatıma alemdeki kadınların efendisidir." 1101. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kızım Fatıma baştan sona kadar, alemdeki tüm kadınların efendisidir."
197. Bölüm Fatıma Gazablanınca Allah da Gazablanır.
1102. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Fatıma gazablanınca Al-lah da gazablanır. O razı olunca Allah da razı olur." 1103. Resulullah (s.a.a) kızı Fatıma'ya (a.s)şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah senin gazabınla gazablanır ve senin rızanla razı olur."
22. Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (3) İmam Hasan ve Hüseyin (a.s)
bak. Tarih-u Dimeşk, Tercümet'ul İmam Şehid, el-Huseyn b. Ali (a.s)
198. Bölüm İsimlerinin Seçiliş Niteliği
1104. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hasan dünyaya gelince adını "Harb"koydum. Resulullah geldi ve şöyle buyurdu: "Oğlumu bana göste-rin. Onun adını ne koydunuz?"Ben, "Harb"deyince şöyle buyurdu: "Ha-yır, o Hasan'dır."Hüseyin dünyaya gelince, adını "Harb"koydum. Resu-lullah (s.a.a) geldi ve şöyle buyurdu: "Oğlumu bana gösterin, adını ne koydunuz?"Ben, "Harb"deyince Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Hayır, o Hüseyin'dir."
1105. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fatıma (a.s) Hasan'ı (a.s) dünyaya getirince Ali'ye (a.s), "Adını koy."dedi. Ali (a.s), "Ben Peygamber'den ön-ce bir isim vermem."dedi. Peygamber (s.a.a) geldi ve Ali'ye (a.s), "adını koydunuz mu?"dedi. O, "Ona ad koymada senden öne geçmek isteme-dik."deyince Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ben de ona ad koymada Allah'tan önce geçmek istemem."Sonra Allah Tebarek ve Teala Cebrail'e şöyle vahy etti:
"Muhammed'in bir oğlu olmuştur. Git ona selam söyle ve kutlayarak şöyle de: "Ali senin için, Musa'ya Harun gibidir. O halde Ha-run'un çocuğunun adını ver."Cebrail inerek aziz ve celil olan Allah tara-fından Peygamberi kutladı ve şöyle buyurdu: "Yüce olan Allah sana, bu çocuğa Harun'un çocuğunun adını vermeni emrediyor.
Peygamber, "Ha-run'un çocuğunun adı neydi?"deyince Cebrail, "Şubber"dedi. Peygamber, "Benim dilim Arapça'dır"diye buyurdu. Cebrail şöyle dedi: "Onu Hasan olarak adlandır."Peygamber de onun adını Hasan koydu. Daha sonra Hüseyin dünyaya gelince Cebrail (a.s) yeniden nazil oldu. Allah tarafından doğumunu kutladı ve şöyle buyurdu:
"Ali senin için, Musa'ya Harun gi-bidir. O halde bu çocuğa Harun'un çocuğunun adını ver."Peygamber (s.a.a), "Onun adı nedir?"diye sorunca Cebrail, "Şubber"dedi. Peygamber, "Benim dilim Arapça'dır"deyince Cebrail şöyle buyurdu: "O halde adını Hüseyin koy."Peygamber de onun adını Hüseyin koydu."
1106. Resulullah (s.a.a), Ali'ye (a.s), "Oğlumun adını ne koydun?"diye sordu. Ali (a.s), "Ey Resulullah! Sizden önce ona ad vermem. Ama adını Harb koymak istedim."deyince Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ben de Rabbimden önce ona ad vermek istemem." bak. Tarih-i Dimeşk, İmam'uş Şehid biyografisi; 15, 19
199. Bölüm Cennet Ehli Gençlerinin Efendisi
1107. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hasan ve Hüseyin cennet ehli gençlerinin efendisidir. Babaları onlardan daha hayırlıdır." 1108. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hasan ve Hüseyin cennet ehli gençlerinin efendisidir." 1109. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Hasan ve Hüseyin cen-net ehli gençlerinin efendisidir."
200.Konu Hasan ve Hüseyin'i(a.s)Sevmek
1110. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim beni severse bu iki çocu-ğumu da sevsin. Zira Allah bana onların sevgisini emretmiştir." 1111. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Hasan ve Hüseyin'i sev ve onları seveni de sev." 1112. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim Hasan ve Hüseyin'i se-verse şüphesiz beni sevmiştir ve her kim ikisine buğzetmişse şüphesiz bana buğzetmiştir."
201.Bölüm Peygamber'in Hasan ve Hüseyin'e Hediyesi
1113. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben Hasan'a azamet ve ilim hedi-ye ediyorum. Hüseyin'e ise cömertlik ve rahmet (iyilik ve nimet) hediye ediyorum."
1114. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Azametim ve büyüklüğüm Ha-san'ın; cesaretim cömertliğim ise Hüseyin'indir." 1115. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hasan'a azamet ve hilim hediye ediyorum. Hüseyin'e ise cömertlik ve rahmet hediye ediyorum."
1116. Ebu Rafi'nin kızı Zeyneb'ten, Resulullah'ın (s.a.a) kızı Fatıma hakkında nakledildiği üzere değerli babası vefatıyla sonuçlanan hasta yatağına düştüğünde Ha-san ve Hüseyin'i yanına götürdü ve şöyle buyurdu: "Ya Resulullah (s.a.a)! Bu iki-sine bir miras bırakıyor musun?"Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ha-san'a azamet ve büyüklüğümü; Hüseyin'e ise kahramanlık ve cömertliğimi miras bıraktım."
202. Bölüm Hasan ve Hüseyin'in İmameti
1117. İbn-i Şehraşub Menakıb'inde şöyle yazıyor: "Peygamber'den (s.a.a) 12 İmam'ın imameti hususunda birbirinden farklı iki yoldan rivayet edilmiş olması Hasan ve Hüseyin'in imametinin delilidir. O ikisinin imametinin delillerinden biri de gelip bizzat imamet iddiasında bulunmalarıdır. Onlar zamanında Muaviye ve Yezid dışında hiç kimse bu iddiada bulunmuyor-du. Onların ise fıskı, hatta küfürleri sabittir. Dolayısıyla imamet Hasan ve Hüseyin'in hakkıdır.
Başka bir delil ise Ehl-i Beyt'in (a.s) icmasıdır. Zira onlar Hasan ve Hüseyin'in imameti hususunda icma etmişlerdir. Onların icması ise hüc-cettir. Hakeza bu rivayetin meşhur oluşudur. Nitekim Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İster kıyam etsinler, isterse de otursunlar, bu iki oğlum imamdır."
22. Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (4) İmam Hasan b. Ali (a.s)
Özel İmamet İmam Hasan b. Ali (a.s)
el-Bihar, 43/322-359, 44/1-173, Tarih-u İmam'il Hasan (a.s) el-Bihar, 44/1-69, Sulh'ul İmam ve İlletuhu Kenz'ul Ummal, 13/646-654, el-Hasan (a.s)
203. Bölüm İmametinin Delili
1118. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emir'ul-Mü'minin (a.s) ölüm dö-şeğinde yatınca oğlu Hasan'a şöyle buyurdu: "Yanıma yaklaş, Resulul-lah'ın bana söylediği sırrı sana da söyleyeyim ve bana verdiği emaneti sana vereyim."Daha sonra bu dediğini yaptı."
1119. Selim b. Kays şöyle diyor: "Müminlerin Emiri Ali (a.s) oğlu Hasan'a va-siyet edince ben de orada hazır idim. Hz. Ali oğlu Hasan, Muhammed b. Hanefiyye bütün çocukları, kendisine uyanların ileri gelenleri ve ailesini de bu vasiyetine şahid kıldı, ardından kitap ve silahı ona teslim etti."
bak. el-Kafi, 1/297, Bab'ul İşaret ve'n-Nas a'lel-Hasan b. Ali (a.s); el-Bihar, 43/322, 14. Bölüm
204. Bölüm Hasan Bendendir ve Ben de Ondan
1120. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hasan bendendir ve ben de on-dan, Allah onu seveni sever; Hasan ve Hüseyin torunlardan iki torun-dur." 1121. Mikdam b. Me'dikerb ve Amr b. Esved, Kınnesrin denen yere gittiler. Mua-viye Mikdam'a şöyle dedi: "Hasan b. Ali'nin vefat ettiğini duydun mu?"Mikdam, "İnna lillah ve inna ileyhi
raciun"(hepimiz Allah'tan geldik ve Allah'a döneceğiz. ) dedi. Muaviye, "Acaba sen bunu bir musibet mi kabul ediyorsun?"dedi. Mikdam şöyle cevap verdi: "Nasıl musibet bilme-yeyim ki? Oysa Resulullah (s.a.a) onu dizlerine oturtup, "Bu benden-dir"diye buyurdu."
205. Bölüm İmam Hasan'ın (a.s) Sevgisi
1122. Resulullah (s.a.a) Hasan'a (a.s) işaret ederek şöyle buyurmuştur: "Beni se-ven bunu sevmelidir." 1123. Resulullah (s.a.a) Hasan'a (a.s) işaret ederek şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Ben onu seviyorum. O halde sen de sev ve onu seveni de sev." 1124. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Ben onu seviyorum, sen de onu sev."
206.Bölüm İmam Hasan'ın (a.s) İbadeti
1125. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Hasan b. Ali b. Ebi Talib (a.s) kendi zamanında insanların en çok ibadet edeni, en zahidi ve en üstünüydü." bak. el-İbadet, 2498. Bölüm
22. Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (5) İmam Hüseyin b. Ali (a.s)
Özel İmamet İmam Hüseyin b. Ali (a.s)
el-Bihar, 44/174-394 ve c. 45, Tarih-ul-İmam'il Huseyn (a.s) Kenz'ul Ummal, 13/654-671, el-Hüseyin (a.s) Kenz'ul Ummal, 13/671-674, Katl'ul Hüseyin (a.s)
207. Bölüm İmam Hüseyin'in (a.s) İmamet Delili
1126. İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Hüseyin b. Ali (a.s) nefsim öldükten ve ruhum cismimden ayrıldıktan sonra benden sonraki imamdır. Onun Peygamber'den (s.a.a) veraseti ismi yüce olan Allah ka-tında kitapta (Levh-i Mahfuz'da ) kayıd olmuştur. Aziz ve Celil olan Allah bu
verasete anne ve babasından aldığı veraseti de eklemiştir. Zira Allah sizlerin yaratıkların en iyisi olduğunu bilmiş, bu yüzden sizler arasından Muhammed'i (s.a.a) seçmiş, Muhammed ise Ali'yi (a.s), Ali de (a.s) beni İmam seçmiştir ve ben de Hüseyin'i (a.s) imam seçtim." bak. el-Kafi, 1/300, Bab'ul İşaret ve'n-Nas a'lel-Hüseyin b. Ali (a.s); el-Bihar, 44/174, 24. Bölüm
208. Bölüm Hüseyin Benden ve Ben Ondanım
1127. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hüseyin bendendir ve ben de Hüseyin'den. Allah Hüseyin'i seveni sever. Hüseyin torunlardan bir to-rundur." 1128. Bera b. Azib şöyle diyor: "Resulullah'ın (s.a.a) Hüseyin'i (a.s) kucağında taşıyarak şöyle buyurduğunu işittim: "Allah'ım! Ben onu seviyorum. O halde sen de onu sev." 1129. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hüseyin bendendir ve ben de on-dan."
22. Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (6) İmam Ali b. Hüseyin (a.s)
Özel İmamet İmam Ali b. Hüseyin
el-Bihar, 46/2-209, Tarih'il İmam Ali b. Hüseyin (a.s)
209. Bölüm İmam Ali b. Hüseyin'in İmamet Delili
1130. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hüseyin b. Ali'nin (a.s) şehadet anı çatınca büyük kızı Fatıma binti Hüseyin'i (a.s) yanına çağırdı. Kapalı bir yazıyı ve açık bir vasiyetnameyi kendisine verdi. Ali b. Hüseyin büyük bir karın ağrısına tutulmuştu. Artık hiç kimse onun kurtulacağını sanmı-yordu.
Fatıma onu aldı ve Ali b. Hüseyin'e (a.s) verdi. Allah'a yemin olsun ki bu mektup sonradan bizlere ulaştı...Allah'a andolsun ki Adem'in yaratılışından dünyanın sonuna kadar Adem oğullarının ihtiyaç duymuş olduğu ve duyduğu her şey o mektupta yazılıdır." bak. es-Sucud, 1746-1747. Bölümler
210. Bölüm İmam Zeyn'ul Abidin'in Makamı
1131. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü bir münadi şöyle seslenir: "Zeyn'ul Abidin nerede?"Ben, "Oğlum Ali b. Hüseyin b. Ebi Talib'in safları yardığını (ve ileriye doğru çıkmaya çalıştığını) görür gibi-yim."
1132. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü bir münadi şöyle seslenir: "Zeyn'ul Abidin nerede?"Ben adeta Ali b. Hüseyin'in safları yar-dığını (ve ileriye doğru çıkmaya çalıştığını) görür gibiyim."
22.Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (7) İmam Muhammed b. Ali Bakır (a.s)
211. Bölüm İmam Muhammed b. Ali Bakır'ın (a.s) İmamet Delili
1133. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s), "senden sonraki imam kimdir?"diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Oğlum Muhammed'dir. O ilmi derinden yarar." 1134. Ali b. Hüseyin (a.s) ölümüyle sonuçlanan hastalığa yakalanınca oğlu Muhammed, Hasan, Abdullah, Ömer, Zeyd ve Hüseyin'i topladı. Oğlu Muhammed'i kendine vasi kıldı. Ona Bakır lakabını verdi ve diğer çocuk-larının işini ona ısmarladı. bak. el-Bihar, 46/229, 4. Bölüm; el-Kafi, 1/305, Bab'ul İşaret ve'n-Nas a'la Ebi Cafer (a.s)
212. Bölüm İlmi Yaran Kimse
1135. Resulullah (s.a.a) Cabir b. Abdullah Ensari'ye şöyle buyurmuştur: "Ey Ca-bir! Şüphesiz ki sen Tevrat'ta Bakır olarak bilinen oğlum Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib'i görünceye dek hayatta kalacaksın. Onu görürsen kendisine selamımı ilet."
1136. Resulullah (s.a.a) Cabir b. Abdullah Ensari'ye şöyle buyurmuştur: "Şüphe-siz sen adı benim adım olan, davranışları benim davranışlarıma benzeyen ve ilmi yaran bizden birini göreceksin."
1137. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Cabir! Oğlum Hüseyin'in Ali adında bir oğlu olacaktır. Kıyamet günü bir münadi, "Abidlerin efendisi ayağa kalksın"deyince Ali b. Hüseyin ayağa kalkar. Ali'nin de Muhammed adında bir oğlu olacaktır. Ey Cabir! Eğer onu görürsen kendisine selamı-mı ulaştır ve bil ki sen onu gördükten sonra çok kısa bir süre hayatta ka-lacaksın."
22. Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (8) İmam Cafer b. Muhammed Sadık (a.s)
Özel İmamet İmam Cafer b. Muhammed Sadık (a.s)
el-Bihar, 47/1-413, Tarih'ul İmam'il Sadık (a.s)
213. Bölüm Cafer b. Muhammed Sadık'ın (a.s) İmamet Delili
1138. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Oğlum Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib dünyaya gelince onu Sadık olarak ad-landırın." 1139. Muhammed b. Müslim şöyle diyor: "Ebu Cafer Muhammed b. Ali Ba-kır'ın (a.s) yanında oturduğum bir sırada oğlu Cafer başında perçemi elindeki ince bir ağaç dalıyla oynadığı bir halde içeri girdi.
Bakır (a.s) onu tuttu ve göğsüne bastırarak şöyle buyurdu: "Annem babam sana feda ol-sun ki oyun ve eğlence ehli değilsin."Daha sonra bana şöyle buyurdu: "Ey Muhammed! Benden sonra senin İmamın budur, ona uy, ilminden istifade et. Allah'a andolsun ki o Peygamber'in, "taraftarları dünya ve ahirette zafere erişecektir"dediği Sadık'tır." bak. el-Bihar, 47/12, 3. Bab; el-Kafi, 1/306, Bab'ul İşaret ve'n-Nas a'la Ebi Abdillah Cafer b. Muhammed Sadık (a.s)
214. Bölüm İmam Sadık'ın (a.s) Sireti ve Yüce Ahlakı
1140. Muhammed b. Ziyad Ezdi şöyle diyor: "Medine fakihi Malik b. Enes'in şöyle dediğini işittim: "Cafer b. Muhammed Sadık'ın huzuruna varınca bana bir yastık veriyor, saygı gösteriyor ve şöyle buyuruyordu: "Ey Malik! Ben seni seviyorum."Ben bu sözden çok hoşnut oluyordum ve Allah'a şükrediyordum
"Malik şöyle diyordu: "İmam Sadık (a.s) sürekli şu üç ha-let üzereydi: Ya oruçluydu, ya namaz kılıyordu veya Allah'ı zikrediyordu. O büyük abidlerden ve Allah'tan korkan yüce zahitlerden idi. Bir çok ha-dis söylüyordu. Meclisi çok güzel ve faydalıydı."
1141. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey gençler! Allah'tan korkunuz ve emirlerin yanına gitmeyiniz. Onları tabi oluncaya (iktidardan düşünceye) kadar kendi başlarına bırakınız. Allah yerine şahsiyetleri dost edinmeyiniz. Allah'a andolsun ki ben sizlere onlardan daha hayırlıyım."Daha sonra elini göğsüne vurdu."
22. Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (9) İmam Musa b. Cafer Kazım (a.s)
Özel İmamet İmam Musa b. Cafer Kazım (a.s)
el-Bihar, 48/1-328, Tarih'ul İmam'il Kazım (a.s)
215. Bölüm İmam Kazım'ın (a.s) İmamet Delili
1142. İmam Sadık (a.s), Sefvan Cemmal'in imamet sahibi hakkındaki sorusuna ce-vaben şöyle buyurmuştur: "Bu makama sahib olan boş şeylerle oyalan-maz."Bu esnada henüz çocuk olan Musa b. Cafer kucağında Mekke keçisi olduğu ve kendisine, "Rabbine secde et"dediği bir halde içeri girdi. Ebu Abdullah (İmam Sadık) onu kucağına alarak şöyle buyurdu: "Annem ba-bam sana feda olsun ki boş şeyler ile oynamıyorsun."
216. Bölüm İmam Zindanda
1143. Ali b. Suveyd şöyle diyor: "Ebu'l Hasan Musa (a.s) zindanda iken ken-disine bir mektup yazdım, halini sordum ve bir çok konuları ilettim. Bir-kaç ay bana cevap vermedi. Daha sonra bana cevap yazdı. O nüshada şöyle yazılıydı: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...Allah'a hamd-u senadan sonra...Sen Allah'ın Al-i Muhammed nezdinde özel bir makama erdirdiği ve korumasını istediği dinine dost kıldığı bir kimsesin."
1144. İmam Kazım (a.s) Ali b. Süveyd'in sorusuna zindandayken şöyle cevap ver-miştir: "Ey Ali! Bana dininin ölçüsünü kimden alman gerektiğini sormuş-sun. Dininin ölçülerini taraftarlarımızdan gayrisinden alma. Eğer taraftar-larımızdan ileri gidecek olursan şüphesiz dinini hainlerden almış olur-sun."
22.Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (10) İmam Ali b. Musa Rıza (a.s)
Özel İmamet İmam Ali b. Musa Rıza (a.s)
el-Bihar, 49/2-337, Tarih'ul İmam'ir-Rıza (a.s)
217. Bölüm İmam Rıza'nın (a.s) İmamet Delili
1145. Abdurrahman b. Haccac şöyle diyor: "Ebu'l Hasan Musa b. Cafer (a.s) oğlu Ali'yi (a.s) kendine vasi kıldı, ona bir vasiyetname yazdı ve Medi-ne'nin tanınmış şahsiyetlerinden 60 kişiyi de buna şahit tuttu." bak. el-Bihar, 49/11, 2. Bölüm; el-Kafi, 1/311, Bab'ul İşaret ve'n-Nas a'la Ebi'l Hasan Rıza (a.s)
218. Bölüm İmam Rıza'nın (a.s)Veliahtlığı Kabule Zorlanışı
1146. Eba Selt Hereviy şöyle diyor: "Memun, İmam Rıza'ya (a.s) şöyle dedi: "Ey İbn-i Resulillah (s.a.a)! Ben kendimi hilafetten azletmek, onu sana vermek ve sana biat etmek istiyorum."İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: "Eğer hilafet seninse ve Allah sana vermişse o halde Allah'ın sana giydir-diği elbiseyi bedeninden çıkarıp başkasına vermen caiz olmaz. Yok eğer hilafet senin değilse senin olmayan bir şeyi bana vermen caiz değil-dir.
"Memun şöyle dedi: "Ey İbn-i Resulillah! Bu işi mutlaka kabullenmen gerekir."İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: "Ben kendi isteğim ile asla böyle bir şeyi kabullenmem. Sen bu işinle halka şöyle demek istiyorsun: "Ali b. Musa dünyadan yüz çevirmemiş, aksine dünya ona yüz çevirmiştir. Gör-müyor musunuz,
nasıl da hilafet hırsına kapılarak veliahtlığı kabul et-ti."Memun kızarak şöyle dedi: "Allah'a yemin olsun ki eğer veliahtlığı ka-bul etmezsen seni kabul etmeye zorlarım. Eğer bu işi yapacak olursan ne iyi, aksi takdirde boynunu vururum." bak. el-Bihar, 49/128, 13. Bölüm
219. Bölüm İmam Rıza'nın (a.s) Serahs Zindanındaki Hali
1147. Hereviy şöyle diyor: "İmam Rıza'nın (a.s) Serahs'ta zindanda bulundu-ğu ve zincire vurulduğu Bab'ud Dar'a gittim. Gardiyandan İmam Rıza'yı görmek için izin istedim. Bana onu göremeyeceğimi söyledi. Ben, "Ne-den?"diye sorunca şöyle dedi: "Çünkü bazen gece gündüz bin rekat na-maz kılmaktadır.
Sadece günün başlangıcında, zevalden önce ve güneş batmaya yakın olduğu bir zamanda bir süre namaz kılmaya ara vermekte-dir. Bu zamanlarda da namaz kıldığı yerde oturmakta, Allah ile raz-u ni-yazda bulunmaktadır. Hereviy şöyle diyor: Gardiyana, "Bu süre zarfında kendisini görmeye izin vermesi için bir ricada bulun"dedim. Gardiyan, "benim için izin aldı ve ben de İmam Rıza'nın (a.s) huzuruna vardım. Onun namaz kıldığı yerde oturduğunu ve derince düşündüğünü gör-düm."
220. Bölüm İmam Rıza'nın (a.s) Çeşitli Dilleri Bilmesi
1148. Eba Selt Herevi şöyle diyor: "İmam Rıza (a.s) insanlarla kendi diliyle konuşuyordu. Allah'a andolsun ki her dili kendi ehlinden daha iyi biliyor ve güzel konuşuyordu. Bir gün kendisine şöyle dedim: "Ey İbn-i Resulil-lah! ben sizin çeşitli dilleri bilmenize şaşıyorum."İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu:
"Ey Eba Selt! Ben Allah'ın kulları üzerindeki hüccetiyim. Allah dillerini bilmediği insanlara birini hüccet kılmaz. Emir'el-Mü'minin'in (a.s) şöyle buyurduğunu duymadın mı: "Bizlere Fasl'ul-hitab verilmiş-tir."Fasl'ul-hitab dilleri bilmekten başka bir şey midir?"
221. Bölüm İmam Rıza'nın (a.s) Kalp Güveni
1149. İmam Rıza (a.s), "Kılıçlardan kan damladığı halde sen böyle (korkusuzca) mi konuşuyorsun?"diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Allah'ın yaratıklarından en zayıfı olan karınca vesilesiyle koruduğu ve Horasan devesinin gitmek istediği takdirde ulaşamadığı altından bir vadisi vardır."
22. Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (11) İmam Muhammed b. Ali Cevad (a.s)
Özel İmamet İmam Muhammed b. Ali Cevad (a.s)
el-Bihar, 50/1-109, Tarih'ul İmam'il Cevad (a.s)
222. Bölüm İmam Muhammed b. Ali Cevad'ın (a.s) İmamet Delili
1150. Abdullah b. Cafer şöyle diyor: "Ben ve Sefvan b. Yahya İmam Rıza'nın (a.s) huzuruna vardık. Henüz üç yaşında olan Ebu Cafer orada öylece du-ruyordu. Ben şöyle dedim: "Allah bizleri sana feda etsin, eğer Allah koru-sun bir olay olursa sizden sonra kim (imam) olacaktır?"
İmam Rıza (a.s) İmam Cevad'a işaret ederek, "Bu oğlum."diye buyurdu. Abdullah b. Cafer şöyle diyor: İmam Rıza'ya (a.s), "O bu yaşta mı?"diye sorunca İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: "Evet o bu yaşta iken! Allah Tebarek ve Teala iki yaşındaki İsa'yı delil kıldı." bak. el-Bihar, 50/18, 2. Bölüm; el-Kafi, 1/320, Bab'ul İşaret ve'n-Nas a'la Ebi Cafer'is-Sani (a.s)
22. Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (12) İmam Ali b. Muhammed Hadi (a.s)
Özel İmamet İmam Ali b. Muhammed Hadi (a.s)
el-Bihar, 50/113-232, Tarih'ul İmam'il Hadi (a.s)
223.Bölüm İmam Hadi'nin (a.s) İmamet Delili
1151. İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Benden sonraki imam oğlum Ali'dir. Onun emri benim emrim, onun sözü benim sözüm ve ona itaat bana itaattir. Ondan sonra da imamet oğlu Hasan'a geçecektir." bak. el-Bihar, 50/118, 2. Bölüm; el-Kafi, 1/323, Bab'ul İşaret ve'n-Nas ala Ebi'l Hasan'is-Salis (a.s)
224. Bölüm İmam Hadi'nin (a.s) Zindandaki Hali
1152. İbn-i Evreme şöyle diyor: "Mütevekkil zamanında Samerra'ya gittim ve Mütevekkil'in Ebu'l Hasan'ı öldürme işini kendisine ısmarladığı Said Ha-cib'in yanına vardım. Bana, "Rabbini görmek istiyor musun?"dedi. Ben şöyle dedim: "Süphanallah! Benim rabbim gözle görülmez."Said şöyle dedi:
"Maksadım sizin İmamınız sandığınız kimsedir."Ben, "Onu görür-sem hiç de kötü olmaz."dedim. O şöyle dedi: "Bana onu öldürmemi söy-lediler, ben de yarın bu işi göreceğim, şu an yanında bir postacı vardır. O gidince sen yanına var."Bir müddet sonra postacı dışarı çıktı. Said, "içeri gir"dedi. Ben Ebu'l Hasan'ın mahpus olduğu eve girdim.
Aniden gözüm Ebu'l Hasan'ın tam karşısında kazılan mezara ilişti. Yanına vardım. Selam verdim ve hüngür hüngür ağladım. Bana, "Neden ağlıyorsun?"diye sordu. Ben, "Gördüğüm şeyler için"dedim. Ebu'l Hasan (a.s) şöyle buyurdu: "Gördüğün şeyler için ağlama; zira onlar bu işi başaramayacaklar-dır."İmam beni sakinleştirdi.
Daha sonra şöyle buyurdu: "İki gün geçme-den Allah onun ve gördüğün dostunun kanını dökecektir."İbn-i Evreme şöyle diyor: "Allah'a yemin olsun ki iki gün geçmeden o (Mütevekkil ve gördüğüm dostu) öldürüldü."
1153. el-Vahide kitabında şöyle yer almıştır: "Kardeşim Hüseyin b. Muham-med bana şöyle dedi: "Bega veya Vasif'in (bu şek benden kaynaklanmıştır) oğlunun öğretmeni olan bir dostum vardı. O bana şöyle dedi: "Emir hilafet konağından dönüşte bana şöyle dedi: "Bu gün Müminlerin Emiri, Rıza'nın oğlu olduğunu söylediğiniz kimseyi yakalayarak
Ali b. Kerker'e teslim etti. Onun şöyle dediğini işittim: "Şüphesiz ben Allah nezdinde Sa-lih'in devesinden daha değerliyim."Yurdunuzda üç gün daha kalın. Bu, yalanlanmayacak bir sözdür"Ben bu ayetten ve sözlerinden hiç bir şey anlamadım, maksadın nedir?"Kardeşim şöyle dedi:
"Ona, "Allah sana izzet versin! O tehdit etmiştir, sabret de üç gün sonra neler olduğunu gör."dedim. Ertesi gün halife imamı serbest bıraktı ve ondan özür diledi. Üçüncü gün ise Yağiz, Yeğlun ve Tamiş bir grupla birlikte kıyam ederek onu öldürdü ve oğlu Muntasır'ı halife seçtiler."
22. Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (13) İmam Hasan b. Ali Askeri (a.s)
Özel İmamet İmam Hasan b. Ali Askeri (a.s)
el-Bihar, 50/235-339, Tarih'ul İmam'il Askeri (a.s)
225. Bölüm İmam Hasan b. Ali Askeri'nin (a.s) İmamet Delili
1154. İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra İmam Hasan'dır, Hasan'dan sonra ise yeryüzü zulüm ve sitemle dolduktan sonra onu adalet ve insafla dolduracak olan oğlu Kaim'dir." Bak, el-Bihar, 50/239, 2. Bölüm; el-Kafi, 1/325, Bab'ul İşaret ve'n-Nas, ala Ebi Muhammed (a.s)
226. Bölüm İmam Askeri'nin (a.s) Zindandaki Hali
1155. Ahmed b. Muhammed b. Ayyaş'ın kitabında şöyle yer almıştır: "Ebu Ha-şim Caferi, Ebu Muhammed (a.s) ile aynı zindanda bulunuyordu. el-Mu'tez bu ikisini H. 258 yılında Ebu Talib soyundan bir grupla birlikte hapsetmiştir. O şöyle diyor: "Ahmed b. Ziyad Hemdani, Ali b. İbrahim b. Haşim'den ve o da Davud b. Kasım'dan bizler için şöyle dediğini nak-letmiştir: "Ben, Hüseyin b. Muhammed Akiki, Muhammed b. İbrahim Amri,
falan ve falan ile birlikte Serh kalesindeki Haşiş adıyla bilinen zin-danda birlikte bulunuyorduk. Ebu Muhammed el-Hasan ve kardeşi Cafer bir gün yanımıza geldi, biz hemen etrafına doluştuk. Onun zindana atıl-masına Salih b. Vasif sebep olmuştur. Aynı zamanda aramızda Cumeh kabilesinden Alevi olduğunu söyleyen birisi vardı.
Şöyle diyor: "Ebu Mu-hammed bizlere bakarak şöyle buyurdu: "Eğer aranızda yabancı olma-saydı size ne zaman serbest bırakılacağınızı söylerdim."İmam (a.s) Cumeh kabilesinden olan şahsa işaret ederek dışarı çıkmasını söyledi, o da dışarı çıktı. Daha sonra Ebu Muhammed şöyle buyurdu:
"Bu adam sizden de-ğildir. Ondan korkunuz, gömleğinin içinde halife için yazdığı ve halife hakkında söylediğiniz ve her şeyin kaydedildiği bir mektup vardır."Birisi kalkarak o şahsın elbiselerini aradı ve içinde bizleri kötülediği mektubu bulup çıkardı."
1156. Ebu Haşim Caferi şöyle diyor: "Ben Ebu Muhammed (a.s) ile birlikte Muhtedi b. Vasik'in zindanında bulunuyordum. Ebu Muhammed (a.s) bana şöyle buyurdu: "Ey Ebu Haşim! Bu isyankar, bu gece Allah ile oyun oynamak istiyor. Oysa Allah ömrünü azaltmış ve ondan sonra yerine ge-çen kimseye vermiştir."Benim çocuğum yoktu,
çok geçmeden Allah bana bir çocuk verdi. Ebu Haşim şöyle diyor: "Sabahleyin Türkler Muhtedi'nin aleyhine kıyam ettiler ve onu öldürdüler. Onun yerine Mu'temed geçti. Allah-u Teala böylece bizleri salim kıldı."
1157. Muhammed b. İsmail şöyle diyor: "Ebu Muhammed (a.s) zindana atıldı-ğında Abbasiler, Salih b. Ali ve imamet yolunda sapmış diğerleri hep bir-likte Salih b. Vasif'in yanına vararak şöyle dediler: "Ebu Muhammed'i sıkı tut sakın müsamaha etme."Salih onlara şöyle dedi: "Ona ne yapayım? Ben ona, bulabildiğim en kötü insanlardan iki kişiyi vekil kıldım. Ama o ikisi (Ebu Muhammed'in tesirinde kalarak) ibadet ve namaza yöneldiler."
22. Konu el-İmamet el-İmamet-i Hasse (2) (14) İmam-i Kaim Hüccet b. Hasan (a.s)
Özel İmamet İmam Kaim Hüccet b. Hasan (a.s)
el-Bihar, 51-53, Tarih'ul İmam'il es-Sani Eşer (a.s) Kenz'ul Ummal, 14/261, Huruc'il Mehdi (a.s) ve s. 584 el-Mehdi (a.s) Sünen-i İbn-i Mace, 2/1366, Huruc'il Mehdi (a.s)
227. Bölüm Hz.Mehdi'nin (a.s) İsimleri
1158. İmam Bakır (a.s) Sumali'nin, İmam'ın neden Kaim olarak adlandırıldığını sorması üzerine şöyle buyurmuştur: "Ceddim Hüseyin (a.s) öldürülünce melekler aziz ve celil olan Allah'ın dergahına ağlayıp yakararak şöyle seslendiler: "İlahımız, mevlamız! Senin seçtiğin, senin seçtiğinin oğlu ve yaratıklarının en iyisi öldürüldüğü halde görmezlikten mi geleceksin?"Aziz ve celil olan Allah onlara şöyle vahy etti:
"Meleklerim! Sakin olun. İzzet ve celalime andolsun ki her ne kadar uzun da sürse (bir gün mutlaka) onlardan intikam alacağım. Daha sonra Allah-u Teala Hüseyin'in (a.s) soyundan olan imamları meleklere gösterdi ve melekler böylece sevindiler. Aralarından biri ayakta durmuş namaz kılıyordu. Allah şöyle buyurdu: Bu Kaim (ayakta duran) kimse vasıtasıyla intikam alacağım."
1159. İmam Sadık (a.s), Kaim'in, Mehdi olarak adlandırılmasının sebebi sorulunca şöyle buyurdu: "Çünkü o tüm gizli şeylere hidayet edilmiştir."
1160. İmam Bakır (a.s), Allah-u Teala'nın "Haksız yere öldürülenin veli-sine bir yetki tanımışızdır...Zira kendisi ne de olsa yardım görmüş-tür." ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah Mehdi-i Mansur (yardım görmüş) olarak adlandırmıştır. Nitekim (Peygamberi) Ahmed, Muham-med ve Mahmud; İsa'yı (a.s) da Mesih olarak adlandırmıştır." Bak, el-Bihar, 51/28, 2. Bölüm
228.Bölüm Hz.Mehdi'nin (a.s) İmamet Delili
1161. İmam Askeri (a.s), kendinden sonraki İmam ve Hüccet hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "Oğlum Muhammed'dir. O benden sonraki İmam ve Hüccettir. Her kim onu tanımadan ölürse cahiliye ölümü üzere ölmüştür. Bil ki onun cahillerin şaşkına düştüğü ve batıl ehlinin helak olduğu bir gaybeti vardır. Onun (ne zaman zuhur edeceği hakkında) vakit tayin edenler yalan söylemektedir ve o gaybetten sonra zuhur edecektir. Necef-i Kufe'de başının üstünde dalgalanan beyaz bayrakları görür gibiyim." Bak, el-Bihar, 51/65, 1-10. Bölümler
229. Bölüm Mehdi'nin (a.s) Müjdesi
1162. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Fatıma! Sana müjdeler olsun, Mehdi sendendir." 1163. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizlere müjdeler olsun. Mehdi, Kureyş'ten, Ehl-i Beyt'imden birisi, insanların ihtilaf ve sürçmeler içine düştüğü bir zamanda, yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduktan sonra onu adalet ve insafla dolduracaktır."
1164. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mehdi evlatlarımdan biridir, yüzü parlayan bir yıldız gibidir." 1165. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mehdi bizden ve Fatıma'nın evlatla-rından biridir." 1166. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hüccetler bizim Mehdi ile sona erer. Mehdi, imamların sonuncusu, ümmetin kurtarıcısı ve nurun nihaye-tidir."
230. Bölüm Mehdi (a.s), Allah'ın Yeryüzündeki Bakiyye'sidir
Kur'an "İnanıyorsanız, Allah'ın geri bıraktığı bakiyyetullah sizin için daha hayırlıdır. Ben size bekçi değilim." 1167. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "(Mehdi) Hikmet zırhını giymiş ve tüm adabıyla almıştır. O Allah'ın hüccetlerinin bakiyyesi (geriye kalanı) ve Resulünün halifelerinden bir halifedir."
1168. İmam Mehdi (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Allah'ın yeryüzündeki bakiy-yesi ve düşmanlarından intikam alan kimseyim." 1169. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "(Mehdi) zuhur edince sırtını Ka'be'ye yaslar. Yanına 313 kişi toplanır. İlk olarak şu ayeti okur: "Eğer iman etmişseniz
"Allah'ın Bakiye"si (Bakiyetullah) sizler için daha hayırlıdır."Sonra şöyle der: "Ben Allah'ın bakiyyesi, hücceti ve üzeriniz-deki halifesiyim. Her Müslüman ona şöyle selam verir: "Allah'ın selamı sana olsun, ey Allah'ın yeryüzündeki bakiyyesi!"
10
Mizan'ul Hikmet 1.Cilt Mizan'ul Hikmet 1.Cilt
231.Bölüm Kıyamet Mehdi (a.s) Zuhur Edinceye Kadar Kopmaz
1170. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzü zulüm ve düşmanlıkla dolmadıkça kıyamet kopmaz. Sonra Ehl-i Beyt'imden olan biri kıyam ederek, yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi adalet ve insafla doldurur." 1171. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ehl-i Beyt'imden, adı adım ile eş-leşen (adaşım) birisi hükümet kurmadıkça kıyamet kopmaz."
232. Bölüm Peygamber'in Ehl-i Beyt'inden Biri Yeryüzünü Adelet-le Dolduracaktır
1172. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir günlük zaman da kalsa Allah-u Teala Ehl-i Beyt'imden, yeryüzünü zulümle dolduğu gibi adaletle dol-duracak birini gönderir."
1173. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra halifeler, halifeler-den sonra emirler, emirlerden sonra melikler, meliklerden sonra da cab-barlar (zorbalar) olacaktır. Sonra Ehl-i Beyt'imden biri çıkar da yeryüzü zulümle dolduğu gibi onu adaletle doldurur." 1174. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Dünyadan geriye bir gece de kalsa Ehl-i Beyt'imden biri dünyada hükümet kuracaktır." bak. el-Adl, 2546. Bölüm
233. Bölüm Mehdi'nin (a.s) Adının Resulullah'ın (s.a.a) Adıyla Ay-nı Oluşu
1175. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Dünya, adı adımla aynı olan Ehl-i Beyt'imden biri hükümet kurmadıkça (ortadan) gitmez ve sona ermez." 1176. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Adımı taşıyan Ehl-i Beyt'imden biri hükümet kuracaktır. Dünyadan bir gün bile kalsa Allah hükümet ku-runcaya kadar o günü uzatacaktır."
1177. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Dünyadan bir gün de baki kalsa adımı taşıyan evlatlarımdan biri yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolduk-tan sonra adalet ve insafla dolduruncaya kadar Allah o günü uzatır." bak. Kenz'ul Ummal, 38676
234. Bölüm İmam-ı Kaim'in (Hz. Mehdi'nin) İki Gaybeti
1178. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaim'in (Hz. Mehdi'nin) iki gay-beti olacaktır. Birisi uzun, diğeri ise kısa sürecektir. (Kısa süren) birinci-sinde has taraftarları yerini bilecektir. (Uzun süren) ikincisinde ise sadece dini has dostlarından bazı kimseler bilecektir."
1179. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaim'in iki gaybeti olacaktır. Bi-rincisinde, "O ölmüştür"denilecektir. Onun nerede olduğunu da hiç kim-se bilmeyecektir."
1180. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz bu işin sahibi için iki gaybet (dönemi) olacaktır. Birisi uzun sürecektir. Bazıları, "O öldü", bazı-ları "O öldürüldü"ve bazıları da "O gitti"(artık dönmeyecektir. )"diyecek-tir. Dostlarından sadece az bir grup işi hakkında (inançlarında) sabit kala-caktır."
235. Bölüm İmam'ın Gaybetinde Dine Sarılmanın Zorluğu
1181. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz sizler ashabımsınız. Kardeşlerim ise ahir zamanda gelecek olan bir topluluktur. Onlar beni görmediği halde bana iman edecektir. Onlar için dininde baki/sabit kal-mak karanlık bir gecede, elleriyle deve dikeni parçalamaktan veya yakıcı bir kor parçası avuçlamaktan daha zor olacaktır. Onlar karanlıkların kan-dilleridir. Allah onları her türlü bulanık ve zifiri karanlıkları andıran fitne-lerden korumuştur."
1182. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizden sonra bir kavim gelecektir. Onlardan her birinin sizden elli kişinin sevabı olacaktır."Ashab, "Ya Re-sulullah! Biz Bedir, Uhud ve Huneyn'de seninle birlikte bulunanlarız. Kur'an bizim aramızda nazil olmuştur. Bu nasıl olur?"deyince Resulullah şöyle buyurdu: "Sizler onların katlandıklarına katlanamaz ve onların sab-rettiği gibi sabredemezsiniz."
1183. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz bu işin sahibinin dinine sarılanın, elleriyle deve dikenini parçalayan kimseye benzediği bir gaybeti olacaktır."İmam bir müddet sustuktan sonra şöyle buyurdu: "Şüphesiz bu işin sahibinin bir gaybet dönemi olacaktır. O halde kul Allah'ından korkmalı ve dinine sarılmalıdır."
1184. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim Kaim'imizin gaybetinde velayetimiz üzere sabit kalırsa Allah ona Bedir ve Uhud şehit-leri gibi bin şehidin ecrini verir."
1185. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Beni hakla müjdeleyici olarak gönderene andolsun ki gaybeti döneminde sözünde duranlar, simyadan daha az bulunur (değerli) şeydirler." bak. ed-Din, 1321. Bölüm
236. Bölüm Kaim'in (a.s) Gaybetinde Dua
1186. Abdullah b. Sinan şöyle diyor: "Ben ve babam, Ebi Abdillah'ın (a.s) ya-nına vardık. Bizlere şöyle buyurdu: "İçinde hidayet imamı ve görülen bir nişanenin olmadığı bir duruma düşerseniz haliniz ne olur? Bu şaşkınlık-tan sadece Garik duasını okuyanlar kurtulabilir."Babam şöyle dedi: "Al-lah'a yemin olsun ki bu beladır.
Sana feda olalım, o zamanda ne yapma-mız gerekir?"İmam şöyle buyurdu: "O zaman gelince ve imamı göreme-yince sizlere iş açıklanıncaya kadar elinizde olanlara (dinden bildiklerini-ze) sarılın."
1187. İmam Sadık (a.s) İbn-i Sinan için şöyle buyurmuştur: "Yakında bir şüphe-ye düşecek, görülen nişaneden ve hidayet imamından mahrum kalacaksı-nız. Bu durumdan sadece Garik duasını okuyan kurtulacaktır."Ben, "Ga-rik duası nasıldır?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Şöyle dersin: "Ey Allah! Ey Rahman!
Ey Rahim! Ey kalpleri değiştiren! Kalbimi dinin üzere sabit kıl."Ben, "Ey kalpleri ve gözleri değiştiren! Kalbimi dininin üzere sabit kıl."deyince şöyle buyurdu: "Aziz ve celil olan Allah kalpleri ve gözleri değiştirendir. Ama sen benim dediğim şekilde de; "Ey kalpleri değiştiren! Kalbimi dinin üzere sabit kıl."
237. Bölüm Kaim'in Kıyamından Önce Kıyam Etmenin Hükmü
1188. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefsim elinde olan Allah'a andol-sun ki benim veya gayrim için bir hak talep etmek veya bizden bir zulmü gidermek için Bedir'de Muhammed ile birlikte olan grup (melekler) kıyam edinceye kadar, kıyam eden her topluluk mutlaka bir belaya maruz kalır. (O melekler ki) öldürülenleri için diyet verilmez, yaraları tedaviye ihtiyaç duymaz ve toprağa düşmüş bedenleri tabuta konmaz."
1189. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bil ki şüphesiz bir zulmü gider-mek veya dini aziz kılmak için Bedir'de Peygamber (s.a.a) ile birlikte bu-lunan topluluk kıyam edinceye kadar kıyam eden her topluluk mutlaka ölüm ve belaya maruz kalır. Onlar ki ölüleri gömülmez, yere düşenleri kaldırılmaz, yaralıları tedavi görmez."Ben (ravi), "Onlar kimlerdir?"diye sorunca, "Melekler"diye buyurdu."
1190. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaim'in kıyamından önce biz Ehl-i Beyt'ten kıyam eden kimsenin misali, (yuvasından) dışarı uçan, bir deliğe düşen ve çocukların oyuncağı haline gelen kuş yavrusu misalidir."
1191. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaim'imiz kıyam edinceye kadar bir zulmü gidermek veya bir hakkı canlandırmak için Biz Ehl-i Beyt'ten kıyam etmiş veya edecek herkes, mutlaka belaya maruz kalır. Onun kıyamı bizim rahatsızlıklarımızı arttırır."
1192. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah nezdinde en değerli olanınız en takvalı olanınız ve takiyye ile en çok amel edeninizdir."Kendisine, "Ey İbn-i Resulillah! Ne zamana kadar?"diye sorulunca şöyle buyurdu: "O be-lirli güne kadar ve o gün Kaim'imizin kıyam ettiği gündür. Kaim'imiz kı-yam edinceye kadar takiyyeyi terk eden kimse bizden değildir." Vesail'uş Şia, 11/35, 13. Bölüm
238.Bölüm Kaim'in Kıyamından Önce Kıyam Etmenin Hükmü
1193. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Muhammed'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'inden biri kıyam edinceye kadar ben ve taraftarlarım hayır üzere ola-cağız. Şüphesiz Muhammed'in (s.a.a) Ehl-i Beyt'inden birisinin kıyam etmesini ve böylece ailesinin nafakasını bizzat üstlenmeyi severdim."
1194. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sakın, "Zeyd kıyam etti"demeyin. Şüphesiz Zeyd alim ve doğru biriydi. O sizleri kendine davet etmedi, siz-leri Muhammed'in Ehl-i Beyt'inden hoşnut olmaya davet etti. Eğer galip gelseydi şüphesiz sizleri davet ettiği şeye vefalı kalırdı. O toplu bir kudreti yok etmek için kıyam etti." Bak, es-Sevr, 475. Konu el-İmamet (1); 157 ve 158. Bölümler
239. Bölüm Kurtuluşu Beklemek
1195. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kurtuluş beklentisi içinde olun, Al-lah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Zira aziz ve celil olan Allah nez-dinde en sevimli amel, kurtuluş beklentisi içinde olmaktır." 1196. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kurtuluş beklentisi için-de olmak en büyük kurtuluştandır." 1197. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kurtuluş beklentisi içinde olmak da kurtuluştandır."
1198. Resulullah (s.a.a)şöyle buyurmuştur: "Sabırla kurtuluş beklentisi içinde olmak ibadettir." 1199. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Takva, iffet, doğruluk...Ve sabırla kurtuluş beklentisi içinde olmak imamların dinindendir." bak. 449. Konu, el-Kunut; el-Bela, 413. Bölüm
240. Bölüm Kurtuluş Beklentisi İçinde Olmak En Üstün İbadettir
1200. Resulullah (s.a.a)şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin en faziletli ameli, aziz ve celil olan Allah için kurtuluş beklentisi içinde olmaktır."
1201. Resulullah (s.a.a)şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin en faziletli ameli, aziz ve celil olan Allah'tan kurtuluş beklentisi içinde olmaktır."
1202. Resulullah (s.a.a)şöyle buyurmuştur: "En faziletli ibadet, kurtuluş bek-lentisi içinde olmaktır." 1203. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin en faziletli ibadeti, Al-lah'tan kurtuluş beklentisi içinde olmaktır." Bak, 449, el-Kunut
241. Bölüm Mehdi'nin (a.s) Zuhurunu Bekleyenin Makamı
1204. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "On ikinci imamı bekleyen kimse, eline kılıcını almış, Resulullah'ı (s.a.a) savunan kimse gibidir."
1205. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu işin beklentisi içinde olduğu halde ölen kimse, Kaim ile çadırında bulunan kimse gibidir. Hayır, hatta Resulullah'ın (s.a.a) yanı başında (düşmana karşı) kılıç sallayan kimse gi-bidir."
242. Bölüm İnsanların Umutlarını Kaybettikleri bir Dönemde Kaim'in (a.s) Zuhuru
1206. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki bu iş sizlere ancak ümitsizlikten sonra gelecektir. Hayır, Allah'a andolsun ki (iyileriniz kötü-lerinizden) ayırt edilene kadar (gelmeyecektir. )"
1207. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hayır Allah'a andolsun ki tümüy-le ümitsizliğe düşmedikçe yolunu gözetlediğiniz kimse gelmeyecektir." 1208. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz kurtuluş ümitsizlikten sonra gelir."
243. Bölüm (Hz.Mehdi'nin Zuhuru İçin) Vakit Tayin Edenler Yalancıdır
1209. İmam Bakır (a.s), kendisine, "Bu iş için belli bir zaman var mıdır?"diye so-ran Fuzeyl'e şöyle buyurmuştur: "Vakit tayin edenler yalan söylemektedir, va-kit tayin edenler yalan söylemektedir, vakit tayin edenler yalan söylemek-tedir." 1210. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Vakit tayin edenler yalan söyle-mektedir. Biz geçmişte vakit tayin etmedik, gelecekte de vakit tayin etme-yeceğiz."
1211. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlardan sana herhangi bir va-kit tayin edenleri çekinmeksizin yalanla. Biz hiç kimse için vakit tayin et-meyiz." el-Bihar, 52/101, 21. Bölüm
244. Bölüm Gaybetin Sebebi
1212. İmam Sadık (a.s), gaybetin sebebi sorulunca şöyle buyurmuştur: "Sizlere söylemeye iznimizin olmadığı bir sebepten dolayıdır. Ben (ravi), "O halde gaybetin hikmet ve faydası nedir?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Gaybeti-nin hikmeti, ondan önceki ilahi hüccetlerin gaybet hikmetidir. Hikmeti zuhurundan sonra belli olur. Gaybet Allah'ın işlerinden bir iş, sırlarından bir sır, gizliliklerinden bir gizliliktir.
Aziz ve celil olan Allah'ın tüm işle-rinde hikmet sahibi olduğunu bilirsek, her ne kadar hikmeti gizli olsa da, tüm işlerinin hikmet üzere olduğunu da onaylarız."
1213. İmam Mehdi (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gaybetin ortaya çıkış sebebine gelince...Şüphesiz aziz ve celil olan Allah Teala şöyle buyurmaktadır: "Ey iman edenler! Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sor-mayın."Babalarımdan hepsinin de boynunda zamanındaki tağuta (mec-buri) bir biat vardı. Ama ben kıyam ettiğim zaman boynumda tağutlardan hiç birine biat olmayacaktır."
1214. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Taraftarlarımın, evlatlarımdan üçüncüsünü kaybettiklerinde rahatlık peşinde koşturduklarını, ama bula-madıklarını görür gibiyim."Ben (ravi), "Neden ey İbn-i Resulillah?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Zira imamları kendilerinden gizli olacaktır."Ben, "Neden"diye sorunca şöyle buyurdu: "Kılıcı ile kıyam ettiği zaman boy-nunda hiç kimse için biat olmasın diye"
1215. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "O çocuğun (Hz. Mehdi'nin) giz-lenmesi gerekir."Birisi, "Neden ya Resulullah?"diye sorunca şöyle buyur-du: "Öldürülmesinden korkulur." 1216. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaim (a.s) Allah'ın emanetleri (yani kafirlerin sulbündeki müminler) çıkıncaya kadar ebedi olarak zuhur etmez. Onlar çıkınca Kaim onlara galip olan Allah düşmanlarına üstün gelir ve onları öldürür." 1217. İbrahim Kerhi şöyle diyor: "Ebi Abdillah'a şöyle sordum:
(veya ona bi-risi şöyle sordu: ) "Ali (a.s), Allah'ın dininde güçlü değil miydi?"O, "Evet"diye buyurunca, "O halde topluluğa galip geldiği halde neden on-ları ortadan kaldırmadı? Onu bu işten alıkoyan ne idi?"Ebi Abdillah (a.s) şöyle buyurdu: "Aziz ve celil olan Allah'ın kitabındaki şu ayet vardır: "Eğer iman edenlerle küfredenler birbirinden ayrılmış olsalardı,
küfredenleri can yakıcı bir azaba uğratırdık."Şüphesiz aziz ve celil olan Allah'ın kafir ve münafıklar topluluğunun sulplerine mümin kulları için bıraktığı emanetler vardır.
Ali (a.s), babalarını sadece bu emanetler (sulplerinden) çıksın diye öldürmedi. Emanetler dışarı çıkınca, onlara ga-lip geldi ve onları öldürdü. Biz Ehl-i Beyt'in Kaim'i de aziz ve celil olan Allah'ın emanetleri zahir oluncaya kadar zuhur etmez. Zuhur edince on-lara (Allah'ın düşmanlarına) galip gelir ve onları öldürür."
1218. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizin aranızda Bedir ehli sayısın-ca (gerçek mümin) olsaydı, Kaim'imiz kıyam ederdi." 1219. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu iş, "Biz hükümet kursaydık adaletle hükmederdik"denmemesi için insanlardan her grup diğerleri üze-rine bir hakimiyet kurduktan sonra ortaya çıkar. (Ama hepsinin yalanı or-taya çıktıktan) Sonra Kaim hak ve adalet üzere kıyam eder."
245. Bölüm İnsanların Gaybet Döneminde İmam'dan Faydalanması
1220. Resulullah (s.a.a), "Taraftarları gaybet zamanında Kaim'den (a.s) istifade eder mi?"diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Evet, beni nübüvvet ile gönderene yemin olsun ki taraftarları kendisinden istifade ederler. Bulutlar içine giz-lenen güneşten istifade ettikleri gibi gaybetinde de velayet nuruyla aydın-lanırlar."
1221. Süleyman b. Mehran A'meş, İmam Sadık'dan (a.s) şöyle nakletmiştir: "Yer-yüzü kıyamete kadar Allah'ın hüccetinden boş kalmaz. Öyle olsaydı Al-lah'a ibadet edilmezdi."Süleyman şöyle diyor: "İmam Sadık'a (a.s), "İn-sanlar gaip ve gizli imamdan nasıl istifade edebilir?"diye sorunca şöyle buyurdu:
"Bulutlar gizlendiği halde güneşten istifade ettikleri gibi." 1222. İmam Mehdi (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların benden gaybetim dö-neminde istifade etmeleri, bulutların arkasında gözlerden uzak kalan gü-neşten istifade etmeleri gibidir. Şüphesiz ki yıldızlar gök ehli için bir gü-ven vesilesi olduğu gibi ben de yer ehli için bir güvenim."
246.Bölüm Zuhur'un Alametleri
1223. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hatip helak olunca, zamanın imamı gözlerden gizlenince, bazı kalpler sevinç, bazı kalpler ise hüzünle dolun-ca, temenni edenler helak olur, dağılanlar dağılır, müminler baki kalır. Onların sayısı çok azdır, üç yüz veya daha fazla. Bedir'de Peygamberle birlikte (düşmanlara karşı) cihad ettiği halde öldürülmeyen ve ölmeyen bir grup (melekler) bu müminlerle birlikte cihad eder."
1224. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun, Allah'a andolsun ki Allah'a (korkudan) sadece parmak ve kaş hareketlerinizle işaret etme-dikçe, yeryüzünde sadece ayaklarınızı bastığınız yerden başka bir yere sa-hip olmadığınız bir duruma gelmedikçe ve silahlarınızın yeri sırtlarınız olmadıkça beklediğiniz kimseyi asla göremezsiniz. O gün bana sadece Al-lah, melekleriyle ve kalbine iman yazdığı kimselerle yardım eder."
1225. İmam Mehdi (a.s), "Bu iş (zuhur) ne zaman olacak ey efendim?"diye soran Ali bin. Mehziyar'a şöyle buyurmuştur: "Sizinle Mekke yolu arasına engel gir-diği zaman." 1226. İmam Mehdi (a.s), Semuri'ye yazdığı mektupta şöyle buyurmuştur: "Dinle, Allah senin hakkında kardeşlerine en güzel mükafatı versin. Sen altı güne kadar öleceksin,
işlerini düzene koy ve ölümünden sonra yerine geçmesi için hiç kimseye vasiyette bulunma, zira artık tam gaybet zamanı başla-mıştır. Allah izin vermedikçe zuhur olmayacaktır. O ise uzun günler geç-tikten, kalpler katılaştıktan ve yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduktan sonradır."
1227. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ne zaman o çirkin yüzlü Be-devi'yi kalabalık bir ordu içinde görecek olursan kendin ve mümin taraf-tarların hakkında kurtuluş beklentisi içinde ol. Her ne zaman güneş tutu-lursa gözlerini gökyüzüne çevir ve aziz ve celil olan Allah'ın suçlulara ne yaptığına bir bak."
1228. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah müminler için Kaim'in kıyamı hususunda bir takım nişaneler kılmıştır."Muhammed bin Müslim şöyle diyor: "Ben, "Allah beni sana feda etsin, o nişaneler nedir?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Bu aziz ve celil olan Allah'ın,
"Siz-leri imtihan edeceğiz"ayetinde belirtilmiştir. Yani müminler Kaim kı-yam etmeden önce korku, açlık; mal, nefis ve ürün eksikliği husu-sunda imtihan edilecektir. O halde sabredenleri müjdele." 1229. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların üçte biri öldürülmedikçe, üçte biri ölmedikçe ve üçte biri baki kalmadıkça Mehdi (a.s) kıyam et-mez."
1230. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların üçte ikisi ortadan kalkmadıkça bu iş gerçekleşmez."Biz (Muhammed bin Müslim ve Ebu Basir), "İnsanların üçte ikisi gidince geriye kim kalır?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Geriye kalan üçte birinden biri olmak istemez misiniz?"
247.Bölüm Zuhur Zamanı
1231. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Münadi gökten, "Şüphesiz hak Al-i Muhammed'dedir, diye nida edince Mehdi insanların diline düşer, sevgi-sini yudumlarlar. Dillerinde onun zikrinden başka birinin zikri olmaz." 1232. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İşimiz gerçekleşip Mehdimiz (a.s) gelince taraftarlarımız aslandan daha cesur ve mızrağın ucundan daha keskin olur. Düşmanımızı ayakları ile çiğner yüzüne tokat vurur. İşte o zaman Allah'ın rahmeti ve genişliği insanlara nazil olur."
1233. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir münadi gökten, "Şüphesiz hak Al-i Muhammed'dedir."diye nida edince Mehdi insanların diline düşer, sevgisini yudumlarlar. Dillerinde onun zikrinden başka birinin zikri ol-maz."
248. Bölüm Zuhur Zamanı
1234. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Kaim'imiz kıyam edince aziz ve celil olan Allah taraftarlarımızın kulaklarını ve gözlerini öyle bir güçlü kılar ki kendileri ile Kaim arasında hiç bir aracı kalmaz (bulunduk-ları yerden direkt irtibata geçerler. ) O bulunduğu yerden konuşur; onlar ise duyarlar ve onu bizzat görürler."
249. Bölüm Hz.Mehdi ile Birlikte Kıyam Edenler
1235. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Araplardan az bir grup da Kaim (a.s) ile birlikte kıyam eder."Kendisine, "Ama Araplardan büyük bir bö-lümü kendilerini onun taraftarları kabul etmektedirler."diye sorunca şöyle buyurdu: "İnsanlar ayıklanmalı, birbirinden ayrılmalı ve elenmelidir. Elek-ten bir çoğu elenecektir."
1236. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaim (a.s) kıyam edince ailesin-den olduğu sanılanlar bu işten ayrılır; güneş ve aya tapanlara benzetilenler ona katılır."
250. Bölüm Hz. Mehdi'nin (a.s) Kıyam Ettikten Sonra Zalimlere Yapacakları
1237. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer insanlar Kaim'in kıyam edince ne yapacağını bilseler birçoğu onu görmek bile istemez. Öyle ki bir çoğu şöyle diyecektir: "Bu Al-i Muhammed'den değildir. Eğer Al-i Muhammed'den olsaydı merhamet ederdi." 1238. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Onlara sadece kılıçla karşılık verir. Kargaşa dolu sekiz ay boyunca kılıcını omuzlarından indirmez. Öyle ki insanlar şöyle der: "Allah'a andolsun ki bu Fatıma'nın evlatlarından de-ğildir. Fatıma'nın evlatlarından olsaydı bize merhamet ederdi." Bak, el-Gaybetu li'n-Nu'mani, 230/13-25
251. Bölüm Kaim'in (a.s) Yeni Getirdikleri
1239. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaim yeni bir işle kıyam eder. Yeni bir iş, yeni bir kitap ve yeni bir yargı ile kıyam eder. Araplara sıkı davranır; işi gücü sadece kılıçtır. Hiç kimseye tövbe ettirmez ve Allah yo-lunda hiç bir kınayıcının kınamasından çekinmez."
252. Bölüm Mehdi'nin (a.s) Kıyamından Sonraki Dünya
1240. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaim'imiz kıyam edince Allah taraftarlarımızdan afetleri giderir, kalplerini demir parçaları gibi, (sert) kılar. Onlardan birinin gücü kırk kişinin gücüne ulaşır. Yeryüzünün hakimleri ve efendiler olurlar."
1241. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaim'imiz kıyam edince gökyüzü, damlalarını damlatır, yeryüzü bitkilerini yeşertir, kulların kalbinden düş-manlık gider; otlayan hayvanlar ile yırtıcı hayvanlar bir arada barışık yaşar, başında süsü (zembili) bulunan bir kadın Irak'tan Şam'a kadar yol yürü-düğü halde sadece bitkilere basar. Hiç bir yırtıcı hayvan onu paniğe dü-şürmez ve korkutmaz."
1242. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetim arasında Mehdi kıyam edecek, beş, yedi veya dokuz yıl yaşayacaktır. Bir adam yanına gelecek ve şöyle diyecektir: "Ey Mehdi! Bana ihsan et, bana ihsan et"Mehdi de onun elbisesini götürebildiği kadar (mal ile) doldurur."
1243. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ahir zamanda malı saymadan bö-lüştüren bir halife olacaktır." 1244. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzü zulüm ve haksızlıkla dolduktan sonra onu adalet ve insafla dolduracaktır. Gökyüzü damlala-rından hiç bir şeyi engellemeyecek ve yeryüzü ise bitkilerinden hiç bir şeyi esirgemeyecektir."
1245. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Son ümmetimde Mehdi zuhur edecektir. Allah onu yağmur ile suvaracaktır. Yeryüzü bitkilerini çıkara-caktır. Malı tümüyle verecek, dört ayaklı hayvanlar çoğalacak ve ümmet yücelecektir."
1246. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "(Mehdi), hidayetin nefsani isteklere tabi kılındığı bir zamanda nefsani istekleri hidayete döndürecek ve Kur'an'ı, kendi görüşlerine uydurdukları bir zamanda, görüşlerini Kur'an'a uyduracaktır. Yeryüzü ciğerinin parçalarını (hazinelerini) onun için çıkaracak, kilitlerini ona teslim edecektir. Böylece sizlere adalet üzere davranacak; ölmüş olan kitap ve sünneti ihya edecektir."
1247. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala'nın: "Göklerde ve yerde olanlar ister istemez teslim olmuştur"ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Kaim (a.s) kıyam edince yeryüzünde her yerde "La ilahe illallah ve enne Muhammeden Resulullah"(Allah'tan başka ilah yoktur ve şüphesiz Muhammed O'nun Resulüdür. ) sesi yükselir.
1248. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaim kıyam edince her azılı düş-mana iman sunulur. İmana gerçekten girecek olursa (ne mutlu! ); aksi tak-tirde boynu vurulur veya bugünkü zımmiler gibi cizye öder. Beline (gayr-i müslimlerin bağladığı) bir kuşak bağlar, onları şehirlerden köylere sürer-ler."
253. Bölüm Kaim'den (a.s) Sonrası
1249. İmam Ali (a.s), "Kaim'den sonra meydana gelecek olayları bana haber ver."diye soran Abdullah bin. Haris'e şöyle buyurmuştur: "Ey İbn-i Haris! Bu konuda konuşmak ona bırakılmıştır. Resulullah bana bu konuda Hasan ve Hüseyin'den başka hiç kimseye bir şey anlatmamamı emretmiştir."
Kur'an "Ama Allah size imanı sevdirdi ve onu gönüllerinizde süsledi." 1250. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman hakkın köküdür. Hak hidaye-tin yoludur. İmanın kılıcı süslü ve sürekli hazır bir kılıçtır. Dünya ise im-tihan meydanıdır."
1251. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Salih işlere imanla, imana ise salih amellerle varılır (İman ve salih amel birbirinin ayrılmaz parçalarıdır. ) Ve imanla ilim ve marifet ihya edilir." 1252. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman iki emanetin en üstünüdür." bak. el-Cehl, 598 ve 599. Bölümler
255. Bölüm İman ve İslam
Kur'an "Bedeviler, "İman ettik"dediler; de ki: "İman etmediniz, ama Müslüman olduk deyin; iman henüz gönüllerinize yerleşmedi." 1253. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) bana, "Ey Ali yaz,"diye buyurdu. Ben, "Ne yazayım?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. İman kalplerde yer edendir ve doğruluğu ise salih ameller ile sabit olur. İslam ise dilde cari olandır ve İs-lam sebebiyle nikah helal olur."
1254. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman kalpte olandır, İslam ise ni-kah ve mirasın üzerine kurulduğu ve kanların kendisiyle korunduğu şey-dir. İman sürekli İslam ile ortaktır. Ama İslam sürekli imanla ortak değil-dir. (birlikte bulunmaz; yani insan Müslüman olduğu halde iman sahibi olmayabilir. )"
1255. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman ikrar ve ameldir. İslam ise amelsiz ikrardır." 1256. İmam Sadık (a.s), iman hakkında soru soran Ebu Basir'e şöyle buyurmuştur: "Allah'a iman kendisine isyan edilmemesidir."Ben, "O halde İslam nedir?"diye sorunca İmam (a.s) şöyle buyurdu: "(yaptığımız) Dini ibadetleri bizim gibi yerine getiren ve bizim gibi kesim yapandır."
1257. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz iman kalplerde yer edendir. İslam ise üzerine nikah, miras ve kanların dokunulmazlığının ku-rulduğu şeydir."
1258. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın dininin adı İslam'dır. Siz-ler vücuda gelmeden önce, nerede iseniz ve vücuda geldikten sonra sü-rekli olarak İslam Allah'ın dini olmuş ve olacaktır. Her kim Allah'ın dinini ikrar ederse o Müslüman'dır. Her kim de aziz ve celil olan Allah'ın emrettiği şeylerle amel ederse mümindir." el-Bihar, 68/225, 24. Bölüm; Kenz'ul Ummal, 1. 23
256. Bölüm İmanın Kökü
1259. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman bir ağaçtır; kökü yakin, dalı takva, nuru haya ve meyvesi cömertliktir." 1260. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmanın kökü Allah'ın emrine güzel teslimiyettir." bak. ed-Din, 1294. Bölüm
257. Bölüm İmanın Hakikati
1261. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman iddia ve arzu ile olan bir şey değildir. İman kalplerde halis olan ve amellerin doğruladığı şeydir." 1262. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman; kalple tanımak, dille ifade etmek ve erkanlarıyla (organlarıyla) amel etmektir."
1263. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman; kalple kurulan bir bağ, dille söylenen bir lafız ve organlarla yapılan bir ameldir." 1264. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman söylenen bir söz, yapılan bir amel ve akılların irfanıdır (tanımasıdır. )" 1265. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman dille söylenen bir söz ve or-ganlarla yapılan bir ameldir." 1266. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman; kalp ve dilledir. Hicret ise can ve malladır." bak. 262. Bölüm 369. Konu, el-Amel (1)
258. Bölüm İmanın Hakikati
1267. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman, amelin ihlasıdır." 1268. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman; günahlardan temiz kalmak ve tamahlardan münezzeh olmaktır." 1269. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman; sabır ve cömertliktir."
1270. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman iki parçadır; yarısı sabırda, yarısı ise şükürdedir." 1271. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman belalarda sabretmek, nimet-lerde şükretmektir." 1272. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmanın başı doğruluktur."
259.Bölüm İmanın Hakikati
1273. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz imanın hakikatinden (nişanelerinden) biri de her ne kadar sana zarar verse de hakkı, her ne ka-dar sana fayda verse de batıla tercih etmendir." 1274. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Üç şey imandandır: Darlık zama-nında infak, alime selam vermek ve kendisi hakkında insaflı olmak."
1275. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adamın biri Resulullah'a (s.a.a) gelerek, "Ya Resulullah! Ben sana İslam üzere biat etmek için gel-dim"dedi. Resulullah (s.a.a), "Seninle babanı öldürmek üzere mi sözleşe-yim?"diye buyurdu. O şahıs, "Evet"deyince Resulullah (s.a.a) şöyle bu-yurdu: "Allah'a andolsun ki biz sizlere babalarınızı öldürmeyi emretmeyiz ama, bu vesile ile gerçek bir imana sahip olduğunu anladım ve sen Al-lah'tan başka hiç kimseyi dost edinmeyeceksin."
1276. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) bir gün Harise'yi gördü...Ona, "Ey Harise! Nasıl sabahladın?"diye sordu. Harise, "Ey Resulullah! Hakiki bir mümin olarak sabahladım."dedi. Resulullah (s.a.a), "şüphesiz her imanın bir hakikati vardır. Senin imanının hakikati nedir?"diye sordu. Harise şöyle dedi: "Dünyadan usandım, geceleri ibadetle sabahladım ve gündüzü susuzlukla (oruçla) geçirdim."
1277. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) yolculuklarından birinde bir kervana rastladı. Onlar, "Selam olsun sana ey Resulul-lah!"dediler. Resulullah, "Siz kimsiniz?"diye sordu. Onlar, "Biz müminle-riz."dediler. Resulullah (s.a.a), "İmanınızın hakikati nedir?"diye sordu.
Onlar, "Allah'ın kaza ve kaderine hoşnut olmak, emrine teslimiyet ve iş-leri Allah'a havale etmek."deyince de, Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Hikmet sahibi alimler, neredeyse hikmetten dolayı peygamber olacaklar! Eğer doğru söylüyorsanız, içinde oturmayacağınız ev yapmayın, yemeye-ceğiniz şeyi toplamayın ve kendisine döneceğiniz kimseden (Allah'tan) sakının."
260. Bölüm İmanın Hakikati
1278. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz her şeyin bir hakikati vardır. Kul kendisine ulaşan şeyin hata edemeyeceğini ve kendisine hata eden (ulaşmayan) şeyin ise ulaşamayacağını bilmedikçe imanın hakikatine erişemez." 1279. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Ebuzer! İnsanları dinlerinde ahmak ve dünyalarında akıllı görmedikçe imanın hakikatine ulaşamaz-sın."
1280. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul, Allah için gazaplanıp Allah için hoşnut olmadıkça imanın hakikatine erişemez. Böyle yaptığı taktirde imanın hakikatine erer." 1281. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden hiç kimse kendisine insan-lardan en uzak olan kimseyi Allah için sevmedikçe ve kendisine insanlar-dan en yakın olana da Allah için buğz etmedikçe imanın hakikatine eri-şemez."
1282. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden hiç birisi kendisine şu üç özellik olmadıkça imanın hakikatine erişemez: Ölümü hayattan çok sev-medikçe, fakirliği zenginlikten çok sevmedikçe ve hastalığı sıhhatten çok sevmedikçe." Biz, "Kim böyle olabilir ki?"diye sorunca, "Hepiniz"diye buyurdu.
Daha sonra şöyle devam etti."Sizden birine, sevgimiz üzere ölmek mi daha sevimlidir yoksa buğzumuz üzere yaşamak mı?"Ben, "Allah'a an-dolsun ki sevginiz üzere ölmek bizlere daha sevimlidir."diye söyleyince şöyle buyurdu: "Fakirlik, zenginlik, hastalık ve sıhhat de aynı şekil-de..."Ben, "Allah'a andolsun ki evet!"dedim."
261. Bölüm İmanın Hakikati
1283. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kula münezzeh olan Allah'ın elinde olanlar kendi elinde olanlardan daha güvenilir gelmedikçe imanı gerçek olmaz." 1284. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki hiç şüphesiz Allah'ın kul-larından bir kul, hoşuna gitsin veya gitmesin Allah'ın kendisi hakkında yaptığından hoşnut olmadıkça iman etmiş olmaz."
1285. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Korku ve ümit içinde olmadıkça iman etmiş olmazsın. Korktuğun ve ümit ettiğin şey için amel etmedikçe de korku ve ümit içinde olamazsın." 1286. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul, iyiliklerden kendisi için sev-diğini insanlar için sevmedikçe iman etmiş olmaz."
1287. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "(Mümin kimse) kardeşi için bir damarı hareket ettiğinde diğer damarları da harekete geçen beden gibi olmadıkça iman etmiş sayılmaz."
1288. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz insan kalbi diliyle, dili de kalbiyle eşit olmadıkça iman etmiş olmaz. (Mümin kimsenin) sözü ameli-ne aykırı olmamalı ve komşuları onun kötülüğünden güvende olmalıdır."
262. Bölüm İman ve Amel
1289. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman ve amel bir ipe bağlanmış iki kardeş gibidir. Allah birini öbürü olmaksızın kabul etmez." 1290. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Amelsiz iman ve imansız amel kabul olmaz." 1291. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman söz ve ameldir. Artar ve ek-silir."
1292. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim, "İman amelsiz söz-dür"derse mel'undur, mel'undur." 1293. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer iman sözden ibaret olsaydı, oruç, namaz, helal ve haram (ile ilgili bir şey) nazil olmazdı." 1294. Masum (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman tümüyle amelden ibarettir. Söz ise Allah'ın kitabında farz olduğunu açıkladığı, amelin bir parçasıdır." 1295. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar hakkı nitelendirdiği ve onunla amel ettiği halde kalben hak olduğuna inanmadığı takdirde hiç bir şekilde faydasını görmezler." bak. 257. Bölüm; 369. Konu, el-Amel (1) el-Bihar, 69/18, 30. Bölüm
263. Bölüm Mürcie Fırkası
1296. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mürcie fırkası yetmiş Peygam-ber'in diliyle lanetlenmiştir. Onlar, "İman, amelsiz sözden ibaret-tir."diyenlerdir."
1297. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden iki gruba Allah yetmiş Peygamber'in diliyle lanet etmiştir: "Kaderiye ve Mürcie. (Mürcie), "İman amelsiz ikrardan ibarettir"diyenlerdir." bak. Kenz'ul Ummal, 1/118-140 es-Salat, 2297. Bölüm
264. Bölüm İman ve Günahlar
1298. İmam Kazım (a.s) "Büyük günahlar insanı imandan çıkarır mı?"sorusu üze-rine şöyle buyurmuştur: "Evet, büyük günahlar dışındaki günahlar da (insanı imandan çıkarır.) Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zina eden kimse mümin olduğu halde zina etmez ve hırsız mümin olduğu halde hırsızlık etmez."
1299. İmam Bakır (a.s) Resulullah'ın (s.a.a), "İnsan zina edince imanın ruhu ken-disinden ayrılır."sözü hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "Bu aziz ve celil olan Allah'ın da sözüdür: "Onları kendinden bir ruh ile destekler."İşte bu onlardan ayrılan ruhtur."
1300. Zürare şöyle diyor: "Ebi Abdillah'a (a.s) "Resulullah'ın (s.a.a), "Zina eden kimse mümin olduğu halde zina etmez"sözünü gördün mü?"diye sordum, şöyle buyurdu: "İman ruhu onlardan ayrılıncaya kadar... (iman ruhu ayrılınca zina eder. )"Ben, "İman ruhu ondan mı ayrılır?"diye sor-dum.
Sonra "Bana iman ruhunu anlatınız."dedim. İmam Sadık (a.s), "O bir şeydir"diye buyurdu. Sonra, "Anlamak için dikkatini topla."(diye uyardıktan sonra şöyle buyurdu): "Görmüyor musun bazen insan bir şeyi istediği halde içinden bir şey onu isteklerinden alı-koyar, onu sakındı-rır?"Ben, "Evet öyle!?"deyince, "İşte o iman ruhudur."diye buyurdu."
1301. İmam Sadık (a.s), bir grubun iman hakkındaki sorusuna şöyle cevap vermiş-tir: "Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zina eden kimse iman sahibi olduğu halde zina etmez, hırsız kimse iman sahibi olduğu halde hırsızlık etmez ve şarap içen kimse iman sahibi olduğu halde şarap içmez."Onlar,
(muhataplar) birbirine bakıştılar. Ömer bin. Zer, "Bu insanlara ne isim verelim?"diye sorunca İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Allah'ın kendilerine verdiği ismi veriniz ve amellerinin adıyla adlandırınız. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "Hırsız erkek ve hırsız kadın..."Hakeza, "Zina eden kadın ve zina eden erkek."
1302. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zina eden kimse mümin olduğu halde zina etmez, hırsız mümin olduğu halde hırsızlık etmez. Şarap içen kimse mümin olduğu halde şarap içmez. Tövbe kapısı ise henüz açıktır."
1303. Alkame b. Kays şöyle diyor: "Ali'yi Kufe minberinde şöyle buyururken gördüm: "Resulullah'tan (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: "Zina eden kimse mümin olduğu halde zina etmez..."Ben,
"Ey Emir'el-Müminin! Zina eden kafir mi olur?"diye sorunca Ali (a.s) şöyle buyurdu: "Şüphesiz Resulullah (s.a.a) bize ruhsat hadislerini belirsiz bırakmayı emretmiştir. Zina eden kimse zinanın kendisi için helal ve uygun olduğu inancıyla zina etmemektedir. Eğer zinanın kendisi için helal olduğuna inanırsa kafir olur."
265. Bölüm İman ve Günahlar
1304. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "La ilahe illallah"diyen ve bu hal üzere ölen her kul, zina edip hırsızlık yapsa da, zina edip hırsızlık yapsa da, zina edip hırsızlık yapsa da ve Ebuzer'in burnunu toprağa sürtse de cennete girecektir."
1305. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "La ilahe illallah"diyen kimseye hiç bir günah, hiç bir hata zarar vermez. Nitekim Allah'a şirk koştuğu takdir-de de hiç bir iyiliği kendisine fayda vermez." 1306. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şirk ile birlikte hiç bir şey fayda etmediği gibi iman ile birlikte de hiç bir şey de zarar vermez."
1307. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hiç bir ihsan, kafiri küfründen çı-karmadığı gibi hiç bir günah da mümini imanından çıkarmaz." bak. el-Cennet, 548 ve 549. Bölümler
11
Mizan'ul Hikmet 1.Cilt Mizan'ul Hikmet 1.Cilt
266. Bölüm İman ve Günahlar
1308. Resulullah (s.a.a) Cabir el-Ensariye'ye şöyle buyurmuştur: "Git ve insanlar arasında şöyle seslen: "Şüphesiz Allah'tan başka ilah olmadığına yakin ve ihlas üzere şehadette bulunan kimseye cennet vardır."
1309. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah, ümmetimden yanına bir şe-yi katıştırmaksızın (ihlas üzere) "la ilahe illallah"ile gelen herkese cenneti farz kıldığı hususunda söz vermiştir."Onlar, "Ya Resulullah (s.a.a)! La ilahe illallah'a katışan şey nedir?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Dünya hu-susunda tamaha kapılmak, dünya malı toplamak, başkalarını mahrum bı-rakmak. Bunlar peygamberlerin sözünü söyler, ama zorbaların yaptığını yaparlar."
1310. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'tan başka ilah ol-madığına şehadette bulunur ve kalbi dilini onaylarsa cennete istediği ka-pıdan girer."
1311. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim ihlas üzere "La ilahe illal-lah"derse cennete girer. (Oradakiler) "Bunu ihlaslı kılmak nasıl mümkün-dür."deyince şöyle buyurdu: "Onu Allah'ın haramlarından alı koyması-dır." 1312. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Dünya alışverişini dinlerine tercih etmedikleri müddetçe "La ilahe illallah"sözü, kulları Allah'ın gazabından korur."
1313. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Dünyaları düzeldiği takdirde din-lerinin gitmesinden korkmadıkça "La ilahe illallah"sözü sürekli olarak in-sanlara Allah'ın gazab etmesini önler."
1314. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hor görüp hafife almadığı müd-detçe "La ilahe illallah"kelimesini söyleyen insana, (bu söz) sürekli fayda verir. Hakkını hafife almak ise günahkarlık aşikar olduğu halde onu çirkin saymaması ve günahları ortadan kaldırmaya çalışmamasıdır." bak. el-Marifet (3), 2622. Bölüm
267. Bölüm İmanın Kemali
1315. Hz. Mesih (a.s) şöyle buyuruyor: "Tadını almak ve yemekten lezzet al-mak için buğdayı ayrıştırınız, temizleyiniz ve güzel öğütünüz. Aynı şekilde tadını almak ve faydalı bir neticeye ulaşmak için imanınızı halis kılınız."
1316. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Üç şey hiç kimsede kamil şekliyle görülmez: "İman, akıl ve çaba" bak. ed-Din, 1301. Bölüm 467. Konu, el-Kemal
268. Bölüm İmanı Kemane Erdiren Şeyler
1317. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kimde şu üç özellik bulunur-sa imanın nitelikleri kemale erişmiş olur: Hoşnut olunca hoşnutluğu ken-disini günaha ve batıl şeylere sürüklememesi, öfkelenince öfkesinin ken-disini haktan çıkarmaması ve güç elde edince kendisinin olmayan bir şeyi zorla almaması."
1318. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şu üç şey kimde bulunursa imanı kemale ermiştir: "Allah yolunda hiç bir kınayıcının kınamasından kork-mamak, işlerinde riya ve gösterişe kaçmamak, biri dünya, diğeri ise ahiret olan iki şey kendisine sunulunca ahireti dünyaya tercih etmek."
1319. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şu dört şey kimde bulu-nursa Müslümanlığı kemale ermiş olur, günahları dökülür ve kendisinden hoşnut olduğu bir halde Allah ile görüşür: "İnsanlara verdiği söz husu-sunda Allah için amel etmek, insanlara doğru konuşmak; Allah ve insanlar nezdinde çirkin olan şeyleri yapmaktan utanmak ve ailesine karşı güzel ahlaklı olmak."
1320. Resulullah (s.a.a) "imanımın kemale ermesini istiyorum"diyen birine şöyle buyurmuştur: "Ahlakını güzelleştir imanın kemale erer."
1321. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden imanı kamil olan kimse Ah-lakı en güzel olanınızdır." 1322. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şu üç şey kimde bulunursa imanı kemale ermiştir: "Akıl, sabır ve ilim."
1323. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Müslümanın dininin kemale erişip erişmediğini öğrenmenin yolu; boş sözleri söylemeyi terk etmesi, cedelleşmeyi azaltması; hilim, sabır ve güzel ahlak sahibi olmasıdır." bak. Fedakarlık, 3. Bölüm
269. Bölüm İmanı Kemale Erdiren Şeyler
1324. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kulda şu üç özellik bulunmadık-ça imanının hakikati kemale ermez: "Dinde derin anlayışlı olmak, geçiminde programlı olmak ve zorluklar karşısında sabırlı olmak!" 1325. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kulda şu üç özellik olmadıkça imanı kemale ermez: "Darlıkta infakta bulunmak, insaflı olmak ve selam vermek."
1326. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul ahlakını güzelleştirmedikçe öfkesini intikamla yatıştırmaktan kaçınmadıkça ve kendisi için sevdiğini insanlar için de sevmedikçe imanı kemale ermez. Şüphesiz insanlar cen-nete amelleriyle değil Müslümanların hayrını istemekle girmişlerdir."
1327. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul kendisi için sevdiğini kardeşi için de sevmedikçe; şaka ve ciddi durumlarında Allah'tan korkmadıkça imanı kemale ermez." 1328. İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul dinini şehvetine terci etme-dikçe imanının hakikati kemale ermez ve şehvetini dinine tercih etmediği müddetçe de helak olmaz."
1329. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kendisinde şu üç özellik bulun-madıkça mümin iman sahibi olmaz ve imanı kemale ermez: "İlim elde etmek, musibetlere sabır etmek ve yaşamında uyumluluk içinde olmak."
270. Bölüm İmanı Kemale Erdiren Şeyler
1330. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul, münezzeh olan Allah'ın sevdi-ği kimseleri sevmedikçe ve münezzeh olan Allah'ın buğzettiği kimselere buğzetmedikçe imanı kemale ermez." 1331. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin imanı; rahatlığı, imtihan ve belayı nimet saymadığı müddetçe kemale ermiştir."
1332. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kulda şu beş özellik bulunmadık-ça Allah'a olan imanı kemale ermez: "Allah'a tevekkül etmek, işlerini Al-lah'a havale etmek, Allah'ın emirlerine teslim olmak, Allah'ın kaza ve ka-derinden hoşnut olmak ve Allah'ın verdiği belalara sabretmek. Şüphesiz her kim Allah için sever, Allah için buğzeder, Allah için bağışlar ve Allah için esirgerse şüphesiz imanı kemale ermiştir."
1333. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kulda şu dört özellik bulunmadı-ğı müddetçe imanı kemale ermez: "Ahlakını güzelleştirmek, kendisini ha-fif görmek, çok konuşmaktan sakınmak ve malının fazlasını (çıkarıp) ba-ğışlamak." 1334. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin; fiil, amel, niyet, batın ve zahir (ile ilgili) yüzüç niteliğe sahip bulunmadıkça imanı kemale er-mez..."
271. Bölüm İman ve Huzur
Kur'an "İman edenlerin, imanlarını kat kat artırmaları için, kalplerine huzur indiren O'dur. Göklerdeki ve yerdeki ordular Allah'ındır. Al-lah bilendir, hikmet sahibi olandır." 1335. İmam Bakır (a.s), "Kalplerine güven indiren O'dur"ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Bu huzur imandır." bak. Ez-Zikr, 1340. Bölüm
272. Bölüm İmanın Artışı
Kur'an "Kendilerine Allah'ın ayetleri okunduğunda imanları artar." "Bir sure inince, aralarında "Bu, hanginizin imanını artır-dı?"diyen ikiyüzlüler vardır. İman edenlerin ise imanını artırmıştır; onlar birbirlerine bunu müjdelemek isterler."
1336. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz iman kalpte bir nokta gibi başlar. İman arttıkça o nokta da artar." 1337. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz iman, kalpte beyaz bir nokta gibi başlar. İman arttıkça beyazlığı artar. İman kemale erince de kalp tümüyle bembeyaz olur." bak. el-Bihar, 69/175, 33. Bölüm el-Yakin, 4260. Bölüm
273. Bölüm İmanın Dereceleri
Kur'an "Onlar Allah katında derece derecedirler. Allah, işlediklerini görmektedir." bak. el-En'am, 83, 132; Yusuf, 76; İsra, 21; Ahkaf, 19; Hadid, 10; Mücadele, 11; Haşr, 9, 10 1338. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz imanın en üst mertebesi, bir derecedir. Ona ulaşan şüphesiz kurtuluşa ermiş ve zafere erişmiş olur. Bu derecesi insanın batınının; açığa çıktığı takdirde endişe etmeyeceği ve örtülü kaldığı takdirde ise (ilahi) cezadan korkmayacağı bir derecedir."
1339. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman on basamağı olan bir mer-diven gibidir. Basamaklarından birbiri ardınca çıkılır. O halde ikinci ba-samakta olan kimse, birinci basamakta olan kimseye, "Senin bir şeyin yok dememelidir. Onuncu basamağa ulaşıncaya kadar bu böyledir. (o da al-tındaki kimseye böyle dememelidir. )
Kendinden aşağıdaki basamakta olanı atma, zira senden yukarıdaki basamakta olanda seni atar. Kendinden bir basamak aşağıda bulunan kimseyi görünce ona yumuşak davranarak onu kendine doğru çıkarmaya çalış. Ona kendisini kıracak derecede dayanamayacağı bir yükü yükleme. (İnsan) Eğer bir mümini kırarsa, kır-gınlığını tedavi etmesi gerekir."
1340. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin yedi derecesi vardır. Aziz ve celil olan Allah bunlardan her birinin derecesini artırır." 1341. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah imanı yedi kısma ayırmıştır: iyilik, doğruluk, yakin, rıza vefa, ilim ve hilim."
bak. el-Bihar, 69/154, 32. Bölüm el-Marifet (1), 2585. Bölüm el-Mehabbet (2), 670. Bölüm
274. Bölüm En Üstün İman
1342. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün iman nerede olursan ol, Allah'ın seninle olduğunu bilmendir." 1343. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün iman; Allah için sevmen, Allah için buğzetmen, dilini aziz ve celil olan Allah'ı zikir hususunda kullanman, kendin için sevdiğini insanlar için de sevmen, kendin için sevmediğini onlar için de sevmemen, hayır söylemen veya susmandır."
1344. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün iman sabırlı ve cömert olmaktır." 1345. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün iman güzel ahlaktır." 1346. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün iman (Allah'a duyulan) güzel yakindir." bak. el-İslam, 1870. Bölüm
275. Bölüm İmanın Dalları
1347. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İmanın yetmiş küsur dalı vardır: En üstünü la ilahe illallah sözüdür. En aşağısı ise yoldan insanlara eziyet veren şeyleri gidermektir. Haya da imandan bir daldır." bak. Kenz'ul Ummal, 1/35
276. Bölüm İmanın Erkanı
1348. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman dört erkan üzere kuruludur: Allah'a tevekkül etmek, işlerini Allah'a havale etmek, Allah'ın emrine tes-lim olmak ve Allah'ın kaza ve kaderinden hoşnut olmak."
1349. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman dört sütun üzere kuruludur. Sabır, yakin, cihat ve adalet." 1350. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman on şeydedir. Marifet, itaat, ilim, amel, sakınma, çabalama, sabır, yakin, rıza ve teslim olmak. Bu on taneden biri eksilince imanın düzeni bozulur." 1351. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel iffet ve yeterli olan şeylere razı olmak da imanın sütunlarındandır." bak. el-İslam; 1871, 1873 ve 1874. Bölümler es-Sıdk, 2190. Bölüm
277. Bölüm İmanın En Sağlam Halkası
1352. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İmanın en sağlam halkası Allah için dost olmak, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir."
1353. Resulullah (s.a.a), imanın en sağlam halkası sorulunca şöyle buyurmuştur: "Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir."
1354. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz imanın en sağlam halka-sı Allah için sevmek Allah için buğzetmek, Allah için vermek ve Allah için esirgemektir."
1355. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) ashabına şöyle buyurmuştur: "İmanın en sağlam halkası hangisidir?"Onlar, "Allah ve Resulü daha iyi bilir"dediler. Bazısı namaz, bazısı zekat,
olduğunu söyle-diler. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Söylediğiniz her şeyin bir üstün-lüğü vardır, ama kastettiğim değildir. İmanın en sağlam halkası Allah için sevmek, Allah için buğzetmek, Allah'ın dostlarıyla dost olmak ve Allah'ın düşmanlarından uzak durmaktır."
1356. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En sağlam halka takva kelimesi-dir." bak. 91. Konu, el-Mehabbet (3) el-İmamet (3), 190. Bölüm
278. Bölüm Kalıcı ve Geçici İman
Kur'an "O, sizi bir tek nefisten yaratandır. (Sizin için) Sabit ve sürekli olan ile emanet ve ödünç olarak verilen vardır. Anlayan kavim için ayetleri uzun uzadıya açıkladık." 1357. İmam Sadık (a.s), kalıcı ve geçici iman hakkında şöyle buyurmuştur: "Sü-rekli olan sabit olan imandır, emanet olan ise eğreti duran imandır."
1358. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmanın bir kısmı kalplerde sabittir. Diğer bir kısmı ise kalpler ve göğüsler arasında belli bir zamana kadar eğ-reti durmaktadır. Eğer birinden beri uzak olduğunuzu ilan etmişseniz, ölüm gelip çatıncaya kadar onu kendi haline bırakın. (İman veya küfrü hakkında hüküm vermeyin. Son anda da olsa gerçek ve kalıcı bir iman el-de edebilir.) O zaman kendisinden beri olma haddi gerçekleşmiş olur."
279. Bölüm İmanı Sabit Kılan Şey
1359. İmam Sadık (a.s), "Kulda imanı sabit kılan şey nedir?"diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Kulda imanı sabit kılan şey sakınmadır. Kulu imandan çıka-ran şey ise ihtirastır."
1360. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kimin ameli, sözü ile uyum içinde olursa kurtuluşuna tanıklık edilmiştir ve her kimin de ameli sözü ile uyum içinde olmazsa imanı eğretidir. (Ödünç olarak verilmiştir. )"
1361. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şüphesiz ki adildir. İnsanları kendine imana davet etmiştir; küfre değil. O halde her kim Allah'a iman eder ve imanı Allah nezdinde sabit olursa, Allah da onu imandan küfre geri çevirmez."
1362. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Kumeyl! Seni eğriliğe sürükle-meyen; seni götürdüğümüz ve sana gösterdiğimiz yoldan saptırmayan apaçık yolu kat ettiğin müddetçe kalbinde imanın yerleşmesine hak ka-zanmış birisin."
1363. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin imanı sadece amelle sa-bit kalır ve amel, imanın bir parçasıdır." 1364. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz Allah peygamberleri nübüvvet karakteri üzere yaratmıştır; bu yüzden asla geri dönmezler. Va-sileri de vasiyetleri esasınca yaratmıştır; ebedi olarak geri dönmezler. Müminleri ise iman esası üzere yaratmıştır; onlar da asla geri dönemezler. Bazı müminlerin imanı ise eğretidir. (ödünçtür. ) Bunlar da eğer dua eder ve duada ısrar ederlerse iman üzere ölürler." bak. el-Bihar, 69/212, 34. Bölüm
280. Bölüm İmanın Tadına Varmak
1365. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şu üç şey her kimde bulunursa imanın tadına varır: En çok sevdiği şey Allah ve Resulü olan kimse, ateşte yanmayı dininden dönmekten daha çok seven kimse ile Allah için seven ve Allah için buğzeden kimse."
1366. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şu üç şey kimde olursa imanın tatlılığını tadar: Allah ve Resulünü, gayrisinden daha çok sevmek, insanı sadece Allah için sevmek ve Allah kendisini içinden kurtardıktan sonra ateşe düşmeyi sevmediği gibi küfre düşmeyi de sevmemek."
1367. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şu üç şeyle kim amel ederse ima-nın tadını alır. Tek ve kendisinden başka ilah olmayan Allah'a ibadet eden, malının zekatını gönül hoşluğu içinde ödeyen ve nefsini tezkiye eden kim-se." 1368. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ı Rab, İslam'ı din ve Mu-hammed'i elçi olarak kabullenen ve razı olan kimse imanın tadını alır."
281. Bölüm İmanın Tadını Almamak
1369. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şaka veya ciddi olarak yalanı terk etmeyen kul imanın tadını alamaz." 1370. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur:
"Kul; kendisine ulaşanın hata olma-dığını ve kendisine ulaşmayanın da ulaşmayacak olduğunu bilmedikçe şüphesiz imanın tadını alamaz. Şüphesiz yarar ve zarar veren sadece aziz ve celil olan Allah'tır." 1371. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminde şu üç özellik bulunma-dıkça imanın hakikatini tadamaz: Dinde derin anlayış, musibetlere karşı sabır ve yaşantısını güzel programlamak."
1372. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şu dört şeye iman etmeyen kimse imanın tadını alamaz: Allah'tan başka ilah olmadığına, Allah'ın elçisi ol-duğuma ve beni hak üzere gönderdiğine; öleceğine, ölümden sonra yeni-den bir gün dirileceğine ve kadere tümüyle iman etmek."
1373. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul Allah için sevip Allah için buğz etmedikçe imanın berraklığını elde edemez. Allah için sever ve Allah için nefret ederse Allah'ın velayetine hak kazanır."
282. Bölüm İmanın Tatlılığını Tatmamak
1374. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kimin en çok çabası şehvetle-re erişmek olursa, kalbinden imanın tatlılığı çıkacaktır."
1375. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyadan yüz çevirmediğiniz müddetçe kalplerinizin iman tatlılığını tatması haramdır."
1376. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsan kimin dünyayı yediğini önemsemezse asla kalbinde imanın tatlılığını bulamaz."
1377. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kaderin hayır ve şerrine iman et-medikçe insan imanın tatlılığını bulamaz." bak. el-İbadet, 2504. Bölüm el-Mehabbet (2), 672. Bölüm; el-İlm, 2898. Bölüm
283. Bölüm İmanın En Düşük Mertebesi
1378. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın sahip olduğu taktirde mü-min sayıldığı şeyin en düşüğü; Allah Tebarek ve Teala'nın kendini ona ta-nıtması, Allah'ın emirlerine itaat etmesi, ona Peygamberini (s.a.a) tanıt-ması, peygamberlerin emrine itaat etmesi, yeryüzündeki hüccetini kendi-sine tanıtması,
onun emirlerine de teslim olmasıdır."Selim şöyle diyor: Ben, "Ey Müminlerin Emiri! Eğer bunlardan başka bir şey bilmezse ye-terli midir?"diye sordum, şöyle buyurdu: "Evet, kendisine her ne zaman emredilirse itaat eder ve nehy edilirse sakınırsa yeterlidir." bak. el-Marifet (3), 2613. Bölüm
284. Bölüm İmandan Çıkaran Şey
1379. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki kul, birbirine benze-yen ve bilinen beş şeyle imandan çıkar: Küfür, şirk, delalet, fısk ve büyük günahlar işlemek."
285. Bölüm İnsanı İmandan Çıkaran En Küçük Şey
1380. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanı imandan çıkaran en küçük şey birini din kardeşi edinmesi ve ardından bir gün kınaması için yanlış-lıklarını saymasıdır."
1381. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En düşük küfür, insanın karde-şinden bir söz işitince onu rezil etmek için hemen ezberlemesidir. Bunlar ahlakı olmayanlardır." 1382. İmam Sadık (a.s), "İnsanı kafir kılan en düşük şey nedir?"diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "İnsanın bir bidat çıkarması, onu savunması ve muhale-fet eden herkesten uzak durmasıdır."
1383. İmam Sadık (a.s), "İnsanı kafir kılan en düşük şey nedir?"diye sorulunca yerden çakıl taşları alarak şöyle buyurmuştur: "Bu taşların tane olduğunu söy-lemesi ve kendisine muhalefet edenlerden uzak durmasıdır." 1384. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanı imandan çıkaran en düşük şey, (dinde) boş konuşanlarla oturması, sözünü dinlemesi ve dediklerini onaylamasıdır." bak. el-Bihar 2/301-302 eş-Şirk, 1989. Bölüm el-Küfr, 3495. Bölüm 30. Konu, el-Bid'at
286. Bölüm İman ile Uyuşmayan Şey
Kur'an "Ey iman edenler! Sizden olmayanı sırdaş edinmeyin." "Ey iman edenler! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında: "Onlar yanımızda olsalardı ölmezler ve öldürülmezler-di"diyen kafirler gibi olmayın."
"Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmaya kalkmanız si-ze helal değildir." "Ey iman edenler! Mallarınızı karşılıklı rıza ile yapılan ticaret dışında batıl ile (haram ve haksızlıkla) aranızda yemeyin,"
"Ey iman edenler! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinmeyin." "Ey iman edenler! Yahûdileri ve Hıristiyanları yönetici (ve dost) olarak benimsemeyin," "Ey iman edenler! Kendilerine sizden önce kitap verilenlerden, dininizi alaya ve eğlenceye alanları ve küfredenleri dost olarak be-nimsemeyin."
"Ey iman edenler! Allah'ın size helal ettiği temiz şeyleri haram kılmayın," "Ey iman edenler! Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın." "Ey iman edenler! Savaş için ilerlerken, küfredenlerle toplu hal-de karşılaştığınızda onlara arkanızı dönmeyin." "Ey iman edenler! Allah'a ve Peygambere karşı hainlik etmeyin,
size emanet verilen şeylere bile bile hıyanet etmeyin." "Ey iman edenler! Babalarınızı, kardeşlerinizi küfrü imana ter-cih ediyorlarsa dost edinmeyin." "Ey iman edenler! Benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin." "Ey iman edenler! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar nama-za yaklaşmayın." "Ey iman edenler! Şeytana ayak uydurmayın."
"Ey iman edenler! Mûsa'yı incitenler gibi olmayın. Nitekim Allah onu, söylediklerinden beri tutmuştu." "Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın,"
"Ey iman edenler! Gizli konuştuğunuz zaman, günah işlemeyi fısıldaşmayın;" "Ey iman edenler! Sizi, mallarınız ve çocuklarınız Allah'ı an-maktan alıkoymasın;" "Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şey-tan işi pisliklerdir, bunlardan kaçının" 1385. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hırs ve iman ebedi olarak kulun kalbinde toplanmaz."
1386. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim katılık, kabalık ile nasip-lenirse imandan mahrum kalır." 1387. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İki haslet müminde bir araya gel-mez: Cimrilik ve rızık hususunda kötü zan." 1388. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İki huy müminde bir araya gel-mez: Hırs ve kötü ahlak."
1389. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin kimse yalan ve hıyanet dı-şında her hasleti huy edinir." 1390. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin talihsiz ve rızıksız kal-maz." 1391. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şu altı şey müminde olmaz: Dar-lık, talihsizlik (veya hayırsızlık) çekememezlik, inatçılık, yalan ve zorba-lık"
bak. el-İslam, 1878. Bölüm el-Kizb, 3458. Bölüm el-Emanet, 302. Bölüm
287. Bölüm İmanın Getirdikleri
Kur'an "Ey iman edenler! Allah'tan, sakınılması gerektiği gibi sakının, sizler ancak Müslüman olarak can verin." "Ey iman edenler! Sabredin, (düşmanlarınıza karşı) sebat göste-rin, hudutlarınızı koruyun." "Ey iman edenler! Allah için şahit olarak adaleti gözetin." "Ey iman edenler! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahit-ler olun." "Ey iman edenler! Akitleri yerine getirin."
"Ey iman edenler! Allah'a ve peygamberine itaat edin, Kur'an'ı dinleyip dururken yüz çevirmeyin." "Ey iman edenler! Allah ve Peygamber, sizi, hayat verecek şeye çağırdığı zaman icabet edin." "Ey iman edenler! Allah'tan sakınırsanız, O size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir."
"Ey iman edenler! Bir toplulukla karşılaşırsanız dayanın; başa-rıya erişebilmeniz için Allah'ı çok anın." "Ey iman edenler! Yakınınızda bulunan küfredenlerle savaşın; sizi kendilerine karşı sert bulsunlar." "Ey iman edenler! Allah'ı çok anın."
"Ey iman edenler! Allah'tan sakının, dürüst söz söyleyin." "Ey iman edenler! Allah'tan sakının; herkes yarına ne hazırladı-ğına baksın." "Ey iman edenler! Allah'ın dininin yardımcıları olun." "Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu cehennem ateşinden koruyun." "Ey iman edenler! Yürekten tövbe ederek Allah'a dönün."
"Ey iman edenler! Siz kendinize bakın; doğru yolda iseniz sapı-tan kimse size zarar veremez."
288. Bölüm Müminin Bu İsimle Adlandırılma Sebebi
1392. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizlere müminin neden mümin olarak adlandırıldığını söyleyeyim mi? Çünkü insanların canı ve malı on-dan güvendedir." 1393. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin mümin olarak adlandı-rılması şüphesiz Allah'tan güven dilemesi ve Allah'ın da kendisine güven-ce vermesindendir."
1394. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz müminin mümin olarak adlandırılması Allah'ın azabından güvende olması, kıyamet günü Allah'ın güvenliğine ermesi ve Allah'ın kendisinin güvenlik isteğini kabul etme-sindendir."
289. Bölüm Müminin Azameti
1395. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin hürmet açısından Ka-be'den daha yücedir." 1396. Rivayet edildiği üzere Resulullah (s.a.a) Kabe'ye bakarak şöyle buyurmuştur: "Merhaba sana ey ev! Allah nezdinde ne kadar da değerli ve saygınsın! Allah'a andolsun ki müminin hürmeti senden daha çoktur. Zira Allah senden sadece bir şeyi haram kılmış müminden ise üç şeyi: Malını, kanını ve kendisi hakkında kötü zan edilmesini."
1397. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz aziz ve celil olan Allah mümine üç özellik vermiştir: Dünya ve dininde izzet, ahirette kurtuluş ve dünyadakilerin kalbinde heybet ve azamet." 1398. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz mümin insan ehlini ve çocuğunu tanıdığı gibi göklerde tanınır. Zira mümin Allah nezdinde mu-karrep meleklerden daha değerlidir."
1399. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Övgüsü yüce Allah şüphesiz şöyle buyurmuştur: "İzzetim ve celalime andolsun ki yarattığım varlıklar ara-sında bana mümin kulumdan daha sevimli bir varlık yoktur."
1400. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yaratıklar aziz ve celil olan Al-lah'ın sıfatlarının hakikatine eremez. Aziz ve celil olan Allah'ın sıfatlarının hakikatine eremediği gibi Resulullah'ın (s.a.a) sıfatlarının da hakikatine eremez. Resulullah'ın (s.a.a) sıfatlarının hakikatine eremediği gibi İmam'ın (a.s) sıfatlarının hakikatine de eremez. İmam'ın (a.s) sıfatlarının künhüne eremediği gibi müminin sıfatlarının künhüne de eremez."
1401. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şöyle bu-yurmuştur: "Yeryüzünde yarattığım kullardan doğu ve batı arasında sade-ce adil bir imamla birlikte olan bir tek müminden başka hiç kimse olma-saydı bile, onların ibadetiyle yeryüzünde yarattığım bütün varlıkların iba-detinden müstağni olurdum ve yedi kat gökler ve yedi kat yerler yine di-kilmiş olurdu." 1402. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin Allah nezdinde mukarrep meleklerden daha değerlidir."
290. Bölüm Müminler Bir Tek Beden Gibidirler
1403. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin sevgi, duygu ve mer-hamet açısından örneği beden örneğidir. Bir organı rahatsız olunca diğer organları da uykusuz kalır ve ateşlenir."
1404. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hayır, Allah'a andolsun ki mü-min, kardeşi için bir damarı (dert veya hastalıktan) hareket ettiğinde diğer damarları da harekete geçen bir beden gibi olmadıkça mümin sayılmaz." 1405. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin kanları eşittir. Başka-ları karşısında bir el gibidirler. Müminlerin en düşüğü bile (düşmanı) zimmetine alacak olursa diğerleri saygı gösterir."
1406. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her ne kadar evleri ve bedenleri birbirinden ayrı olsa da müminler birbirinin hayrını ister ve birbirlerini severler. Facirler ise her ne kadar evleri ve bedenleri bir olsa da birbirini aldatır ve yardımsız bırakır."
291. Bölüm Mümin Kimdir?
Kur'an "İman edenler ancak, o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalpleri titrer ayetleri okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır ve Rablerine tevekkül ederler; namaz kılarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince infak ederler. İşte gerçekten iman etmiş olanlar bunlardır. Onlara Rablerinin katında mertebeler, mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır."
bak. Tevbe, 71; Yusuf, 106; Müminun, 1-11; Kasas, 52-55; Secde, 15-19; Şu-ra, 36-39; Fetih, 29; Beyyine, 5, 7-8 1407. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin sevinci yüzünde, hüznü ise kalbindedir. Göğsü her şeyden daha geniş ve nefsi her şeyden daha düşüktür.
Mümin yücelmekten hoşlanmaz, meşhur olmayı kötü bilir. Gamı uzun, himmeti yücedir. Sessizliği çok, vakti doludur. Şükreder, sab-reder, düşüncelere dalar, dostluğuna bağlı kalır. Ahlakı sade, huyu yumu-şak, iradesi ise kayadan daha serttir. Buna rağmen hor bir köleden daha düşüktür."
1408. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin sarsıcı zorluklar anında va-karlı ve tatsızlıklarda ise sabittir. Belalarda sabırlı, rahatlıkta şükredicidir. Allah'ın verdiği rızıklara kanaat eder, düşmanlara zulmetmez, dostlarına kin gütmez (veya onlar için başkalarına zulmetmez veya günah işlemez) İnsanlar ondan güvendedir, nefsi ise sıkıntıdadır."
1409. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz mümin hoşnut oldu-ğunda hoşnutluğu kendisini günah ve batıl işlere düşürmeyen ve öfkelen-diğinde ise kendisini hak sözden uzaklaştırmayan kimsedir. Mümin güç elde ettiğinde gücü kendisini tecavüze ve hakkı olmayan bir şeye sürük-lemeyen kimsedir."
1410. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin güzel bir yardımcıdır. Masrafsız ve zahmetsizdir. Hayatı programlıdır ve bir delikten asla iki de-fa sokulmaz." 1411. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin her durumda hayır üzere-dir. Ruhu göğsünden alındığı zaman bile Allah'a hamd eder."
1412. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin nankörlük görür. (insanla-ra yaptığı bütün iyiliklere rağmen kendisine teşekkür etmezler. )"
1413. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin müminin kardeşidir. Her durumda birbirinin hayrını dilemeyi terk etmez." 1414. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin dünyada başına gelen şey-ler sebebiyle kınanmaz. Şüphesiz kafir kınanır." 1415. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin yumuşak ve ramdır. Öyle ki ahmak olduğunu sanırsın."
1416. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin sade kalpli ve yücedir. Nef-sinin eminidir ve sürekli endişeli ve hüzünlüdür." 1417. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin nefsinin eminidir; nefsani istekleri ve hisleriyle savaşır." 1418. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin öğüt verilince (günahtan) çekinir. Sakındırılınca sakınır, öğüt verilince öğüt alır, hatırlatılınca hatır-lar ve zulmedilince bağışlar."
1419. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin adeti, zühtü; tek derdi, di-ni; izzeti, kanaatidir. Tüm gayreti, ahireti içindir. Güzellikleri çok ve dere-celeri yücedir. Kurtuluşun eşiğindedir." 1420. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin salim kalmak için susar, faydalanmak için konuşur." 1421. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin dininde güçlü ve yumu-şaklığında uzak görüşlüdür. İmanı yakin ile birliktedir. (Dini) anlayışta hırslı ve doğru yolu kat etmede sevinçlidir. İşine gücüne rağmen namazını terk etmez."
1422. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin hilim sahibidir, cahillik etmez. Kendisine cahillik edilince sabreder. O asla zulmetmez ve kendi-sine zulmedilince bağışlar. Kendisi cimrilik etmez, kendisine cimrilik edi-lince tahammül eder." 1423. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin kazancı helal, ahlakı güzel ve batını salim olan, malının fazlasını infak eden ve fazla konuşmaktan sakınan kimsedir."
1424. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin, dininde izzetli olandır." 1425. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin ilim ve hilmi bir-birine karışan, ilim öğrenmek için oturan, salim kalmak için susan, anla-mak için konuşan (soru soran), emanetini (sırrını) dostlarına söylemeyen kimsedir." 1426. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin gayret sahibidir. Allah ise daha çok gayretlidir."
1427. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin hoş gönüllü ve yücedir. Fa-cir ise hileci ve aşağılıktır." 1428. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin sürekli Allah'ı zikreder, çok düşünür, nimetlere şükreder ve belalarda sabırlıdır."
1429. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin kalbi aşağılık şeylerden te-miz olandır." 1430. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin uyanık olur ve iki güzellik-ten birini bekler." 1431. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin zenginlikte iffetlidir ve dün-yadan münezzehtir."
1432. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin rahatlıkta şükredici, belalar-da sabırlı ve nimetlerde korkan kimsedir." 1433. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin kendisinden bir şey istenin-ce fazla yardım eder. Ama kendisi birinden bir şey istemeyi düşüklük sa-yar."
1434. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin faydadır. Eğer onunla yü-rüyecek olursan sana fayda verir; eğer onunla meşveret edecek olursan sana menfaati dokunur. Müminin her şeyi faydadır." 1435. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin insanların kanları ve mal-ları hususunda güvende oldukları kimsedir." Bu anlamda birçok hadis vardır.
1436. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin nefsinin kendisinden sı-kıntıda insanların ise kendisinden güvende olduğu kimsedir." 1437. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin, ailesinin iştahıyla yer; münafık ise ailesi kendisinin iştahıyla yer." 1438. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin önce selam verir, münafık ise, "bana selam verilmelidir."der." 1439. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin dünyada garip gibidir. İz-zetine ünsiyet edilmez ve horluğundan sızlanmaz."
1440. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kur'an, müminin bir çok nefsani isteklerini kayıt altına almıştır." 1441. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin bir midesiyle yer, kafir ise yedi midesiyle yer." 1442. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin müminin aynasıdır."
1443. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin mümin kardeşinin aynası-dır. Gıyabında hayrını diler,huzurunda rahatsızlıklarını giderir ve mecliste ona yer açar." 1444. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin mümin için bir bina gibi-dir. Bazısı bazısını sağlam kılar." 1445. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin dinini dünyası ile koruyan facir kimse ise dünyasını dini ile koruyandır." 1446. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin ünsiyet edinir ve kendisi ile ünsiyet kurulur. Ünsiyet etmeyen ve edilmeyen kimse de hayır yoktur. İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olanıdır."
1447. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin tenasül organına mağlup düşmez ve karnı kendisini rezil edemez." 1448. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin düşmanına zulmetmez ve dostu için günah işlemez. Eğer kendisine zulmedilirse aziz ve celil olan Allah intikamını alıncaya kadar sabreder." 1449. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin ünsiyet edinir ve insanlar da kendisiyle ülfet edinir." 1450. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin zeki, akıllı ve uyanıktır."
1451. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin masrafsız ve zahmetsiz-dir." 1452. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin insanların kendileri ve malları hakkında kendisinden güvende oldukları kimsedir." 1453. Allah-u Teala Musa'ya (a.s) şöyle öğüt vermiştir: "Mümin ahiretin kendi-sine süslendiği kimsedir. Bu yüzden yorulmadan ve gevşemeden gözlerini ahirete dikmiştir. Ahirete olan aşkı kendisi ile hayatın lezzetleri arasına girmiş ve onu hedefine doğru süren binici gibi sabahlara kadar uyanık tutmuştur. Gece gündüz hüzün taşır." Bak, el-İslam, 1868. Bölüm et-Takva, 4163. Bölüm
292. Bölüm Mümin Kimdir?
1454. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıl müminin dostudur; ilim veziri sabır ordularının emiri ve amel velisidir." 1455. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin gücü yettiği şeylerde çaba harcar ve gücü yetmediği şeylerde ise eseflenir."
1456. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim iyi işine sevinir ve kötü işlerinden rahatsız olursa mümindir." 1457. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah mümine üç haslet vermiştir: Dünya ve dininde izzet, ahirette kurtuluş ve insanların kalbinde azamet ve heybet."
1458. Resulullah (s.a.a), müminin sıfatları hakkında şöyle buyurmuştur: "Mümi-nin davranışları yumuşak, görüşmesi tatlıdır. Her şeyin yücesini arar, ah-lakın en değerlisini talep eder. Düşmanlık duyduğu kimseye zulmetmez, sevdiği kimse için günah işlemez. Masrafı az, yardımı çoktur. O'nu görü-yormuşçasına güzel işler yapar. Gözleri (tevazudan) yumuludur.
Açık bir eli vardır. İsteyeni boş geri çevirmez. Sözünü tartar, dilini tutar, arkada-şından da olsa batıl bir şeyi kabul etmez. Düşmanından da olsa hakkı reddetmez. Sadece bilmek için öğrenir ve sadece amel etmek için bilmek ister. Dünya ehli ile yürüyecek olursa onların en uyanığı ahiret ehli ile yü-rüyecek olursa onların en çok sakınanıdır."
1459. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin kendisinde şu üç sıfat ol-madıkça mümin olmaz: Rabbinden bir sünnet, Resulünden (s.a.a) bir sünnet ve Veli'sinden (a.s) bir sünnet.
Rabbinden olan sünnet sırrı sakla-masıdır. Resulünden olan sünnet insanlarla iyi geçinmesidir. Velisinden (a.s) olan sünnet ise darlık ve sıkıntılarda sabretmektir."
1460. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gerçekten mümin Allah'ı (bela-lar ve günahlar hususunda) koruyucu ve sözünü aynası edinmiştir. Bir de-fasında (o aynada) müminlerin sıfatına bakar, bir defasında zorbaların sı-fatına bakar, onda nükteler görür, kendisini tanır, zekası hakkında yakine erer ve temizliğinden emin olur."
1461. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Allah'ın kulları! Bilin ki şüphesiz mümin gece gündüz nefsine karşı kötümser olur, sürekli nefsini kınar ve ondan sürekli daha fazla iyi şeyler ister."
293. Bölüm Müminin Sertliği
1462. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin dağdan daha serttir. Dağ-dan azalır, ama müminin dininden bir şey azalmaz." 1463. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin demir parçasından daha serttir; demir ateşe konduğunda değişir, ama mümin defalarca öldürülse de kalbinde bir değişiklik olmaz."
1464. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin dağdan daha serttir; zira dağ balta darbeleri altında yarılır, ama müminin dini hiç bir şeyle yarıl-maz." 294. Bölüm Her Şey Mümine Boyun Eğer
Kur'an 1465. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz her şey mümine boyun eğer ve her şey ona saygı gösterir."Daha sonra şöyle buyurdu: "Eğer insan Allah için ihlaslı davranırsa Allah her şeyi hatta böcekleri, sürüngenleri, yeryüzündeki yırtıcıları, göklerdeki kuşları ve denizlerdeki balıkları da ondan korkutur."
1466. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin herkesin kendisinden korktuğu kimsedir. Zira o Allah'ın dininde güçlü ve azizdir. Hiç bir şey-den korkmaz. Bu her müminin nişanesidir."
1467. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her şey; hatta böcekler, sürün-genler, yeryüzündeki yırtıcılar ve gökyüzündeki kuşlar bile müminin kar-şısında boyun eğer." bak. el-Havf, 1141. Bölüm
12
Mizan'ul Hikmet 1.Cilt Mizan'ul Hikmet 1.Cilt
295. Bölüm Müminler Azdır
"Süleyman için, o ne dilerse, mabetler, heykeller, büyük havuz-lara benzer çanaklar ve taşınması güç kazanlar yaparlardı. Ey Da-vud ailesi! Şükredin! Kullarımdan şükredenler pek azdır."
"Davud: "Andolsun ki, senin koyununu kendi koyunlarına kat-mak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakların çoğu birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. İman edip salih amel işleyenler bunun dışındadır ki sayıları da ne kadar azdır!"Demişti. Davud, kendisini denediğimizi sanmıştı da, Rabbinden mağfiret dileyerek eğilip secdeye kapanmış , tövbe etmiş Allah'a yönelmiş-ti."
"Buyruğumuz gelip tandırdan sular kaynamağa başlayınca, "her cinsten birer çifti ve aleyhine hüküm verilmiş olanın dışında kalan çoluk çocuğunu ve iman edenleri gemiye bindir"dedik. Pek az kimse onunla berâber iman etmişti." "Andolsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla, ölümünden sonra yeri dirilten kimdir?"diye sorarsan, şüphesiz, "Al-lah'tır"derler. De ki: "Övülmek Allah içindir", fakat çoğu bunu akıl etmezler."
Bu konuda altmıştan fazla ayet mevcuttur. Mu'cem kitaplarına müracaat ediniz. 1468. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin kadın mümin erkekten daha az bulunur. Mümin erkek ise simyadan daha az bulunur. Sizlerden hanginiz simyayı bulabildiniz?"
1469. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Velayetimizden dem vuran her-kes mümin değildir; onlar sadece müminler için arkadaş kılınmışlardır." 1470. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Doğru yol hakkında yolcular azdır diye yalnızlık hissine kapılmayın ve korkmayın. Zira insan-lar tokluğu kısa, açlığı ise uzun olan bir sofraya toplanmışlardır."
1471. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah yeryüzünü insanların ihtiyacı-nı bilen, kurtuluş yolunda ilim öğrenen birinden boş bırakmaz. Elbette sayıları azdır. Allah bunu geçmiş peygamberlerin ümmetlerinde açıklığa kavuşturmuş ve onları gelecek kimseler için örnek kılmıştır. Örneğin Nuh kavmi hakkında şöyle buyurmuştur: "Onunla çok azı dışında iman eden olmadı." bak. el-Bihar, 67/157, 8. Bölüm En-Nübüvvet (2), 3784. Bölüm
296. Bölüm Müminin Alametleri
1472. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin alametleri beş-tir: Yalnız kaldığında sakınmak, azlıkta bile sadaka vermek, musibetler karşısında sabretmek, öfkelendiğinde bile hilim sahibi olmak ve korktu-ğunda bile doğru olmak."
1473. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmanın nişanesi; doğru söylemenin zararına, yalan söylemenin ise faydana olduğu yerde, doğru söylemeyi ya-lan söylemeye tercih etmen, bildiğinden fazla konuşmaman ve başkaları hakkında konuşma hususunda Allah'tan korkmandır."
1474. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şu üç şey müminin nişanelerin-dendir: Allah'ı tanımak, Allah'ın dostlarını tanımak ve Allah'ın düşmanla-rını tanımak."
1475. İmam Sadık (a.s), "Müminin mümin olduğunu nereden bilelim? diye sorulun-ca şöyle buyurmuştur: "Allah'a teslimiyet ve kendisine erişen hüzün ve se-vinçlerden hoşnut olmak." Bu konuda daha önce de birtakım hadisler naklettik, ilerideki bölümlerde de nakledeceğiz. bak. el-Bihar, 67/261, 14. Bölüm
ed-Din, 1319. Bölüm 284. Konu, eş-Şia
297. Bölüm Müminlerin Sıfatları
1476. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin hayrı umulur. Kötülük-lerinden güvende olunur." 1477. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminler kendilerine kötümser davranır, sürçmelerinden korkar, dünyadan nefret eder, ahirete iştiyak duyar ve Allah'a itaate koşarlar."
1478. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müminler (her şeyi) kolaya alan ve yumuşak davrananlardır." bak. el-İslam, 1869. Bölüm
298. Bölüm Müminlerin En Üstünü
1479. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin en üstünü can, aile ve malından (Allah yolunda) geçenlerdir." 1480. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin iman açısından en üs-tünü; alışı verişi, öfkesi ve hoşnutluğu Allah için olandır."
1481. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin en üstünü ahlakı en güzel olandır." 1482. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin iman açısından en üs-tünü kendisinden bir şey istenince veren ve kendisine bir şey verilmeyince müstağni olandır. (rahatsız olmayandır)"
1483. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin en üstünü alışverişte, borcunu ödemede ve alacağını almada cömert davrananıdır."
1484. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin en üstünü kalbi temiz dili doğru olanlardır." bak. el-Fezilet, 3217. Bölüm el-Marifet (1), 2585. Bölüm et-Takva, 4163. Bölüm; el-İslam, 1870. Bölüm
299. Bölüm Resulullah'ı Görmediği Halde İman Eden Kimsenin Üstünlüğü
1485. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Beni gören kimsenin iman etmesi ilginç değildir. Yazılı kağıtları görüp hepsine baştan sona iman eden kim-selerin imanı çok ilginçtir."
1486. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ne zaman kardeşlerimi görece-ğim?"Kendisine, "Biz kardeşlerin değil miyiz?"diye sorulunca şöyle bu-yurdu: "Sizler benim ashabımsınız. Kardeşlerim ise beni görmeden bana iman edenlerdir. Ben onlara iştiyak duyuyorum."
1487. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman açısından size en ilginç ge-len varlıklar kimlerdir?"Kendisine, "Meleklerdir"denilince, "Onlar Rable-ri nezdindedir. Neden iman etmesinler ki?!"diye buyurdu. Ardından, "O halde Peygamberlerdir"denilince, "Kendilerine vahiy nazil olduğu halde neden iman etmesindeler ki?"diye buyurdu. Sonra,
"Bizleriz"denilince, "Ben aranızda olduğum halde neden iman etmeyesiniz ki? Şüphesiz iman açısından insanlardan bana en ilginç geleni, benden sonra yazılar arasında bir kitap (Kur'an) görüp ona iman eden kimselerdir."diye buyurdu.
bak. el-Meclis, 520. Bölüm; en-Nübüvvet (1), 3776. Bölüm
300. Bölüm Emanet
Kur'an "Onlar emanetlerini ve sözlerini yerine getirirler." 1488. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmanın en üstünü emanete riayet etmek; en çirkin ahlak ise hıyanettir." 1489. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Üç şeyde aziz ve celil olan Allah hiç kimseye ruhsat (izin) vermemiştir: Emaneti iyi ve kötü herkese eda etmek, iyi ve kötü herkese verdiği sözünü tutmak, iyi veya kötü olsun an-ne ve babaya iyilik etmek."
1490. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaz, oruç, hac, bağış ve gece yarısı (ibadetlerdeki) feryatlara fazla itina göstermeyin. Siz doğru sözlü olmaya ve emaneti eda etmeye bakınız."
1491. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emanete riayet etmek zenginlik-tir." 1492. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ali'yi (a.s), Resulullah (s.a.a) nez-dinde yüce makamlara ulaştıran şeyin ne olduğuna bak ve ona uy. Şüphe-siz Ali (a.s) Resulullah (s.a.a) nezdindeki yüce makama doğru sözlülük ve emanete riayet etmek sebebiyle ulaşmıştır." bak. es-Sıdk, 2192. Bölüm
301. Bölüm Her Durumda Emanete Riayet Etmek Farzdır
1493. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer Ali'ye kılıçla vuran ve onu öldüren kimse bile bana güvense, benden hayır dilese ve benimle meşveret etse mutlaka emanetini kendisine eda ederim."
1494. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan korkunuz, size güvenen kimsenin emanetine riayet ediniz. Müminlerin Emiri'nin (a.s) katili bile bir emanet hususunda bana güvenecek olursa onu kendisine eda ede-rim."
1495. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Peygamberlerin (a.s) evlatlarının ka-tiline de olsa emanete riayet ediniz." 1496. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hüseyin b. Ali'nin katili de olsa emanete riayet ediniz."
1497. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ne kadar sana hıyanet etse de, sana güvenene hıyanet etme. Senin sırrını ifşa etse de sen sırrını ifşa et-me."
1498. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yemin ediyorum ki Resulullah'ın (s.a.a), vefatından çok az bir süre önce üç defa bana şöyle buyurduğunu işittim: Ey Ebe'l-Hasan! İyi ve kötü herkese az veya çok hatta bir iğne ve iplik de olsa emanetini eda et."
1499. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz aziz ve celil olan Allah her peygamberi doğru sözlülük ve iyi-kötü herkese emanetini eda etmek üzere göndermiştir."
1500. Resulullah (s.a.a), "Kitap ehlinden bazısı vardır ki kendine güve-necek olursan."ayetini okuyunca şöyle buyurmuştur: "Allah'ın düşmanları yalan söylüyor. Cahiliye döneminde olan emanete riayet dışındaki her şey ayaklarım altındadır. Şüphesiz emaneti iyi ve kötü herkese eda etmek ge-rekir."
1501. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan sakının ve emaneti siyah veya beyaz, Haruri (Harici) veya Şam'lı (Muaviye'nin taraftarı) bile olsa eda ediniz." bak. vesail'uş Şia, 13/221, 2. Bölüm
302. Bölüm Emanete Riayet Etmeyenin İmanı Yoktur
1502. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur." 1503. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim dünyada bir emanete hı-yanet eder ve onu ehline geri vermeden ölürse benim dinimden başkası üzere ölmüştür ve Allah'ı kendisine gazab etmiş bir halde görecektir."
1504. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kim kendisine ısmarlanan emane-ti küçümseyerek zayi eden kimse bizden değildir." 1505. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emanete riayeti olmayanın imanı da yok-tur."
303. Bölüm Emanete Riayetin Etkileri
1506. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emanet doğrulukla sonuçlanır." 1507. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emanete riayet güçlenirse doğruluk da artar." 1508. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emanete riayet ve ahde vefa, amel-lerin doğruluğundandır."
1509. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emanete riayet etmek zenginlik, hı-yanet ise fakirlik getirir." 1510. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Emanete riayet, zenginlik getirir, hıyanet ise fakirlik." 1511. Lokman (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey oğulcağızım! Emanete riayet et ki dünya ve ahiretin salim olsun. Emin ol ki zengin olasın."
304. Bölüm İtimad Edilmemesi Gereken Kimseler
1512. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Emin olmayan bir kimseye güve-nen kimse için Allah garanti vermez. Zira kendisini ona güvenmekten sa-kındırmıştır." 1513. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İncinmiş insanlara asla güvenme-yin."
1514. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emanet verdiğin kimseye kötüm-ser olamazsın. İmtihan ettiğin haine emanet verme." 1515. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sana emin kimse hıyanet etme-miştir. Sen emaneti haine vermişsin." 1516. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'ın kullarından bir kulda konuştuğunda yalan söylediğini ve
kendisine güvenildiğinde hıyanet ettiğini gördükten sonra ona Allah'ın emanetini verme hususunda güve-nirse aziz ve celil olan Allah'ın onu verdiği emanet hususunda belaya dü-çar kılması, kendisine bu sebeple bir karşılık ve mükafat vermemesi, üze-rine bir haktır."
1517. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir emanet hususunda şarap içen birine, bile bile güvenirse Allah üzerinde bir garantisi yoktur ve kendisine hiç bir karşılık ve mükafat da verilmez."
1518. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güvenilir olmayan birine güve-nenin, Allah üzerinde bir hücceti yoktur." 1519. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hain birine emaneti vermem ile zayi edecek birine vermem arasında benim için hiç bir fark yoktur." bak. vesail'uş Şia, 13/230, 6. Bölüm ve 13/233, 9. Bölüm
305. Bölüm İlahi Emanet
Kur'an "Doğrusu biz, emaneti göklere, yere, dağlara sunmuşuzdur da onlar bunu yüklenmekten çekinmişler ve ondan korkup titremiş-lerdir. Pek zalim ve çok cahil olan insan ise onu yüklenmiştir."
1520. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sonra da emanete riayet etmektir. Emanete riayet etmeyen zarar etmiştir. Emanet yükseltilmiş göklere, geniş yerlere ve dikilmiş yüce dağlara sunuldu.
Bu üçünden daha uzun, daha geniş, daha yüce ve daha büyük bir şey yoktur. Eğer bir şey yücelik, ge-nişlik, güçlülük ve dayanıklık açısından emaneti kabul etmeseydi, hiç şüp-hesiz bu üçü kabul etmezdi. Ama cezadan korktular ve kendilerinden da-ha zayıflarının bilmediği şeyi bildiler ve o (kendilerinden zayıf olan) in-sandır."Şüphesiz insan pek zalim ve çok cahildir."
1521. İmam Ali (a.s), "Zındıklardan bazısının, "Allah'ın, "Şüphesiz biz emaneti sunduk..."diye buyurduğunu görüyoruz. Bu emanet nedir ve bu insan kimdir? Aziz ve hikmet sahibi olan Allah'ın bu gerçeği insanlardan gizlemesi doğru olmaz"demesi üzerine şöyle buyurmuştur: "Belirttiğiniz emanet sadece Pey-gamberler ve vasileri arasında olması gereken emanetlerdir." 1522. Bir hadiste yer aldığına göre Ali (a.s) namaz vakti yaklaşınca ne ya-pacağını şaşırıyor,
titriyor ve renkten renge giriyordu. Kendisine, "Sana ne oluyor, ey Müminlerin Emiri?"denilince de şöyle cevap veriyordu: "Namaz vakti gelmiştir. Allah'ın göklere ve yerlere sunduğu halde kabul etmedikleri emanet! Onlar o emaneti kabulden kaçındılar ve korktular."
1523. İmam Sadık'a (a.s) "Adamın biri, "Bana bir elbise al"diye birini gönderiyor. O adam pazara gidiyor ve pazarda kendisinde de var olan bir gömlek görüyor ve bu yüzden ona kendi elindeki gömleği veriyor. (Bunun hükmü nedir?)"diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Bu işi yapmamalı ve kendini kirletmemelidir. Aziz ve celil olan Allah şöyle buyuruyor: "Emaneti...sunduk."Hatta eğer göm-leği pazarda gördüğü gömlekten daha iyi olursa, yine de ona kendi malını vermemelidir."
bak. el-Ahd, 373. Konu; el-Gadr, 385. Konu, el-Hacc, 707. Bölüm
306. Bölüm Eman Dilemek-Sığınmak
Kur'an: "Ancak, sizinle kendileri arasında anlaşma olan bir millete sığı-nanlar yahut sizinle savaştan veya kendi milletleriyle savaşmayı bı-karak size başvuranlar müstesnadır. Allah dileseydi onları üzerini-ze çullandırırdı da sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, si-zinle savaşmaz, size barış teklif ederlerse Allah onlara dokunmanı-za izin vermez." bak. Maide, 1; Enfal, 56-58, 61, 72; Tevbe, 1, 2, 4-8, 10-13
1524. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Birisi senden canı hakkında eman dilerse onu öldürme." 1525. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim sözleşmeli birini öldü-rürse kırk yıllık uzaklıktan bile duyulan cennetin kokusunu asla duymaz."
1526. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim canı hususunda birine eman verir, sonra da onu öldürürse her ne kadar öldürülen kafir de olsa ben o katilden beriyim."
1527. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim canı hususunda birine eman verir, sonra da onu öldürürse, şüphesiz kıyamet günü hıyanet bay-rağını yüklenir."
307. Bölüm Ahde Vefa Göstermek
1528. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güvenilir insanlar hakkında ahdini-ze vefa gösterin." 1529. İmam Ali (a.s), Malik-i Eşter'e yazdığı mektupta şöyle buyurmuştur: "Düşmanla aranda bir sözleşme imzalarsan veya ona eman elbisesini giy-dirirsen, sözüne vefa göster ve emanetle sözleşmene riayet et.
Kendini verdiğin emana kalkan yap. Zira insanlar sahip oldukları çeşit çeşit istekler ve dağınık görüşlerine rağmen ilahi farzlardan hiç biri hakkında ahde vefayı ululadığı gibi söz birliği etmemişlerdir."
308. Bölüm Sözleşmelere Saygı
1530. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimin en düşüğü bile Müs-lümanlar adına eman verebilir." 1531. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müslümanlar kardeştir. Kanları eşit-tir. En düşükleri de eman verebilir. Onlar başkaları karşısında tek bir el gibidir."
1532. İmam Sadık (a.s), Resulullah'ın (s.a.a) "Onların en düşükleri de eman vere-bilir"sözü sorulunca şöyle buyurmuştur: "Eğer Müslümanlardan bir grup asker, müşriklerden bir grup askeri kuşatma altına alırsa ve bu durumda kuşat-ma altına alınanlardan biri gelir de, "Bana eman verin de gelip komutanı-nız ile görüşeyim"derse, Müslüman ordusunun en düşüğü kendisine eman verdiği takdirde, en yüksek olanları da bu söze vefa göstermelidir."
1533. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cahil insan hikmet sahibi kimsenin ünsiyet ettiği kimseden dehşete kapılır." 1534. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Haktan başka bir şeyle ünsiyet etme ve batıldan başka bir şeyden de korkuya kapılma."
1535. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ünsiyet azameti yok eder." 1536. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: " Sıkı dost olmak azameti gide-rir." 1537. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ünsiyet üç şeydedir: Uyumlu ka-dın, iyi bir evlat ve samimi bir dost."
310. Bölüm Allah ile Ünsiyet Etmek
1538. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allahım! Şüphesiz sen dostlarına en iyi ünsiyet edensin. Gurbet ve yalnızlık onları dehşete düşürürse senin zikrin ile ünsiyet bulurlar. Bir musibete uğrarlarsa sana sığınırlar." 1539. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah ile ünsiyet etmenin ürünü in-sanlardan kaçmaktır."
1540. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yaratıklardan kaçmayan kimse Al-lah ile nasıl ünsiyet kurabilir?" 1541. İmam Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah ile ünsiyet kuran insanlar-dan kaçınır." 1542. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlardan ayrı kalan münezzeh olan Allah ile ünsiyet kurar."
1543. İmam Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah ile ünsiyet kurmanın ala-meti, insanlardan kaçmaktır." 1544. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Günahın zilletinden itaatin izzeti-ne erişen kimse ile aziz ve celil olan Allah, ünsiyet ettiği biri olmaksızın ünsiyet eder ve mal ve serveti olmaksızın yardım eder."
1545. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah her mümine imanını kendi-siyle huzur bulacağı bir ünsiyet kılar. Artık bir dağın zirvesinde de olsa yalnızlık hissine kapılmaz." 1546. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ah! Ah! Nur ile dolan kalplere! Şüphesiz dünya onlar nezdinde en kötü yılan ve laf anlamaz düşmandır. Onlar Allah ile ünsiyet edinirler ve refah içinde şımaranların ünsiyet edindikleri şeylerden kaçarlar." bak. 526. Konu, en-Nur
27. Konu el-İnsan İnsan
el-Bihar, 60/264, Ebvab'ul İnsan ve'r-Ruh ve'l-Beden; 5/309, 15. Bölüm, İllet'ul Helk'il İbad ve teklifihim
"Andolsun ki, biz insanoğullarını şerefli kıldık, onların karada ve denizde gezmesini sağladık, temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yaratıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık."
1547. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah nezdinde Ademoğlundan daha değerli bir şey yoktur.""Ya Resulullah melekler de mi?"diye soru-lunca, "Melekler ay ve güneş gibi mecburdurlar"diye buyurdu."
1548. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsan dışında hiç bir şey benzeri bin şeyden daha hayırlı değildir." 1549. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Peygamber miraca götürüldüğü gece namaz vakti geldi. Cebrail ezan okudu ve kamet getirdi. Daha sonra şöyle buyurdu: "Ey Muhammed! (namaz için) Öne geç."Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Sen öne
geç."Cebrail, "Allah bizlere Adem'e (a.s) secde etmemizi emrettiği günden beri Ademoğullarından asla öne geçmedik." 1550. İmam Bakır (a.s), Adem'in vefatını anlattıktan sonra şöyle buyurmuştur:
"Sonunda (cenaze) namazının kılınmasına sıra geldi. Hibetullah şöyle de-di: "Ey Cebrail! Öne çık ve Adem'in namazını kıldır. Cebrail (a.s) ona (Adem'in çocuğuna) şöyle buyurdu: "Ey Hibetullah! Allah bize cennette babana secde etmeyi emretti. Dolayısıyla çocuklarından hiç birine imamlık etmemiz yakışmaz." bak. el-Bihar, 60/268, 39. Bölüm
312. Bölüm Müminin Şerafeti
1551. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümin dışında benzerinden bin kat daha hayırlı olan bir şey bilmiyoruz." 1552. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah, kendi ka-tında müminden daha değerli bir varlık yaratmamıştır. Zira melekler bile müminlerin hizmetçileridir."
313. Bölüm İnsanı Meleklerden Üstün Kılan Şey
1553. İmam Sadık'a (a.s), "Melekler mi daha üstündür, yoksa Adem oğulları mı?"diye soran Abdullah b. Sinan'a şöyle buyurmuştur: "Müminlerin Emiri Ali b. Ebi Talib şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz aziz ve celil olan Allah melek-lere şehvetsiz bir akıl vermiştir. Hayvanlara ise akılsız bir şehvet vermiştir.
Adem oğullarına ise her ikisini vermiştir. Aklı şehvetine üstün gelen kimse meleklerden daha hayırlıdır. Şehveti aklına üstün gelen ise hayvan-lardan daha kötüdür."
1554. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah insanı düşünen bir nefis sahi-bi olarak yaratmıştır. Eğer insan bu düşünen nefsini ilim ve amelle tezkiye ederse ilk cevher nedenlerine (Mukaddes akıl sahiplerine) benzer mizacı düzelir ve zıtlardan uzaklaşırsa (ahlaki hasletleri mutedil olur; ifrat ve tefritten salim kalırsa) o zaman da o sağlam yedi gökle ortak olur."
314. Bölüm İnsanın Yaratılış Nedeni
Kur'an: "Hani Rabbin meleklere "Ben yeryüzünde bir halife var edece-ğim"demişti de melekler, "Orada fesat yapacak, kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz Seni överek yüceltiyor ve seni devamlı takdis ediyoruz"dediler. Allah "Ben şüphesiz sizin bilme-diklerinizi bilirim"dedi."
"Cinleri ve insanları ancak Bana kulluk etmeleri için yaratmı-şımdır." "Eğer Rabbin dileseydi insanları tek bir ümmet kılardı. Fakat, Rabbinin merhamet ettikleri bir yana, hâlâ ayrılıktadırlar, esasen onları bunun için yaratmıştır."
1555. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan sakınmakla emrolundu-nuz, ihsan ve itaat için yaratıldınız." 1556. İmam Sadık (a.s), "Allah yaratıkları neden yarattı. Oysa onlara muhtaç de-ğildir. Onları yaratma zorunda kalmamıştır. Bizimle oynamak da O'na yakış-maz."diyen bir zındıka şöyle buyurmuştur: "Hikmetini göstermek, ilmini kul-lanmak ve tedbirini geçerli kılmak için yaratmıştır."
1557. İmam Ali (a.s) insanları cihada teşvik ederken şöyle buyurmuştur: "Allah sizleri diniyle yüce kılmış, ibadeti için yaratmıştır. O halde kendinizi hak-kını eda etmeye adayınız."
1558. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala şöyle buyuruyor: "Ey Ademoğlu! Seni bir kar etmek için yaratmadım. Şüphesiz seni benden faydalanasın diye yarattım. O halde her şey yerine beni seç. Zira ben her şey yerine senin yardımcınım."
1559. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey İnsanlar! Şüphesiz aziz ve zikri yüce olan Allah kullarını kendilerini tanısınlar diye yaratmıştır. Onu tanıdıklarında ibadet ederler, ona ibadet edince O'ndan başkasına ibadet-ten kesilirler."Birisi kendisine, "Ey İbn-i Resulillah! Annem babam sana feda olsun,
Allah'ı tanımak nedir?"diye sorunca da şöyle buyurdu: "Her zaman ehlinin kendilerine itaatleri farz kılınan imamları tanımalarıdır." 1560. İmam Sadık (a.s), "Allah'ın insanları ve cinleri sadece bana iba-det etsinler diye yarattım."ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Onları iba-det için yaratmıştır."
1561. Ali b. İbrahim, İmam Sadık'tan (a.s) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Al-lah onları emir, nehiy ve teklif için yaratmıştır. Zorla ibadet etsinle diye yaratmamıştır. Allah onları özgür bir şekilde emir ve nehiylerle imtihan etmek için yaratmıştır."
1562. İmam Sadık (a.s) Allah-u Teala'nın "Fakat, Rabbinin merhamet et-tikleri bir yana, hâlâ ayrılıktadırlar, esasen onları bunun için ya-ratmıştır"ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah'ın rahmetini hak edecek ve kendilerini bağışlatacak şeyler yapsınlar diye yaratmıştır."
1563. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah yarattığı şeyleri; kudretini ar-tırmak, zamanının olaylarından korkmamak ve savaşta rakibinin, mal üs-tünlüğü elde etmeye çalışan ortağının ve soyuyla övünenin kendisinden yardım almak için yaratmamıştır. Aksine onlar terbiye olmuş yaratıklar ve düşük kullardır."
1564. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah Tebarek ve Teala, yaratıkları boş yere yaratmamış ve başı boş bırakmamıştır. Aksine kudre-tini açığa vurmak, kendisiyle hoşnutluğunu hak edecekleri itaatiyle mükel-lef kılmak için yaratmıştır. Onlardan bir menfaat elde etmek, onlarla bir zararı def etmek için yaratmamıştır. Aksine onları faydalandırmak ve ebedi nimete ulaştırmak için yaratmıştır."
1565. İmam Sadık (a.s) Allah-u Teala'nın "Fakat, Rabbinin merhamet et-tikleri bir yana, hâlâ ayrılıktadırlar, esasen onları bunun için ya-ratmıştır."ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Onları, rahmetine hak kaza-nacak ve böylece bağışlayacak şeyler yapsınlar diye yaratmıştır."
1566. İmam Sadık (a.s),"Biz (başkalarının) şaşırıp kalması için mi yaratıl-dık."diyen birine şöyle buyurmuştur: "Sen Allah için nesin ki?"O şahıs, "yok olmak için mi yaratıldık?"deyince şöyle buyurdu: "Ey kardeş oğlu, sus! Biz beka için yaratıldık."
315. Bölüm İnsanın Yaratılış Niteliği
Kur'an: "Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra kan pıhtısından yaratan; sonra erginlik çağına ulaşmanız, sonra da yaşlanmanız için sizi bebek olarak dünyaya çıkaran O'dur. Kiminiz daha önce öldürülür, kiminiz de, belirtilmiş bir süreye ulaşırsınız. Belki artık düşünür-sünüz."
Kur'an: "İnsan zayıf yaratılmıştır." 1567. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Miskin Ademoğlu! Eceli gizli, hastalıkları örtülü, ameli mahfuzdur. Bir sivrisinek incitir, (boğazına tıka-nan) bir damla öldürür, bir ter kokutur! "
317. Bölüm İnsanın Ölçüsü
1568. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ademoğlu ölçüye en çok benze-yendir. Ya cahillikle hafif gelir, ya da ilmiyle ağır! "
318. Bölüm İnsanın Ölçüsü
1569. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın değeri iki küçük organıyla-dır: Kalbi ve diliyle. Savaşırsa kalbiyle savaşır ve konuşursa (diliyle) açık konuşur."
1570. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın iki fazileti vardır: Akıl ve söz. Akılla faydalanır ve sözle fayda verir." 1571. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın aslı kalbidir. Aklı dinidir. Mürüvveti ise kendisini koyduğu yerdir." 1572. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan sözüyle ölçülür ve ameliyle değerlendirilir."
1573. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan zekasıyladır, şekliyle değil. İn-san himmetiyledir, mal ve biriktirdikleriyle değil." bak. el-Kemal, 3567. Bölüm
319. Bölüm Kamil İnsanın Sıfatı
1574. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aklını ihya etmiş ve nefsini öldür-müştür. Kalını (bedeni) zayıflamış, kabalığı incelmiştir. Kendisine çok nurlu bir ışık doğmuş, yolunu aydınlatmış ve doğru yola sevketmiştir."
1575. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nimetleri değerli olan Allah'ın za-manının bir diliminde ve fetret döneminde bir takım kulları vardır ki Al-lah kendileriyle fikirlerinde hasbihal eder ve akıllarında konuşur. Onlar iş-te böylece o karanlıkların kandilleri ve o şüphelerin delilleri idiler." bak. el-Eh, 54. Bölüm 467. Konu, el-Kemal
bak. Ez-Ziynet, 210. Konu, el-Kalb, 3383. Bölüm; el-Ekl, 106. Bölüm
320. Bölüm Altın ve Gümüş Tabaklar
1576. İbn-i Bezi' şöyle diyor: "Ebu'l Hasan Rıza'ya (a.s) altın ve gümüş kapla-rı sordum. Onlardan hoşlanmadığını izhar etti."
1577. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Altın ve gümüş kaplarda yeme-yin." 1578. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Altın ve gümüş kaplar (Allah ve ahirete) yakin sahibi olmayan kimselerin eşyasıdır." bak. vesail'uş Şia, 2/1086, 67. Bölüm
Kur'an: "Onlar cimrilik ederler, insanlara cimrilik tavsiyesinde bulunur-lar, Allah'ın bol nimetinden kendilerine verdiğini gizlerler. Kâfirle-re aşağılık bir azab hazırlamışızdır."
"İşte sizler, Allah yolunda infak etmeye çağırılan kimselersiniz. Kiminiz cimrilik yapıyor ama, cimrilik yapan bilsin ki, ancak ken-dine karşı cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O'ndan yüz çevirirseniz sizi ortadan kaldırır, sizin gibi olma-yacak bir milleti yerinize getirir."
bak. Nisa, 53; İsra, 100; Hadid, 24; Kalem, 12 1579. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimrilik tüm ayıpların kötülüğünün toplamıdır. Cimrilik insanı her kötülüğe çeken bir dizgindir." 1580. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben, kardeşlerimden bi-rini görünce kendisi için Allah'tan cenneti istediğim halde, dinar ve dir-hem hususunda kendisine cimrilik etmek ve kıyamet günü bana, "Cennet senin olsaydı şüphesiz cennet hususunda daha cimri, daha cimri, daha cimri olurdun."denilmesi hususunda Rabbimden haya ederim"
1581. İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimrilik en çok kınanmış ahlak-tır." 1582. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimrilik utançtır."
1583. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimrilik fakirliğin elbisesidir." 1584. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimrilik (insanın) yüzsuyunu dö-ker." 1585. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Elinde olan şeyler hususunda cimri-lik etmek, mabuda (Allah'a) kötü zan beslemektir."
1586. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Malı hususunda cimrilik eden zillete düşer. Dini hususunda cimrilik eden (taviz vermeyen) kimse ise yüce-lir." 1587. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimrilik sövgünün çoğalmasına se-bep olur."
1588. Şöyle rivayet edilmiştir: "Cimrilikten sakının. Şüphesiz cimrilik afettir ve özgür ve mümin insanlarda bulunmaz. Cimrilik imanla uyuşmaz." 1589. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer aziz ve celil olan Allah mü-kafat veriyorsa, o halde bu cimrilik de neden?" 1590. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimrilikten uzak olan şerefe ula-şır."
322. Bölüm Cimri
1591. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimri kimse varislerinin hazinedarı-dır." 1592. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimrilik sahibini zelil kılar, kendi-sinden uzak durana ise izzet bağışlar." 1593. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimri az bir malını bile kendisinden esirger ve tümüyle varislerine bağışlar." 1594. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimri kimse hürmetini korumaktan çok, ortadan kaldırır."
1595. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cimri kimse Allah'tan ve insan-lardan uzak, ateşe ise yakındır." 1596. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimriye bakmak kalbi katılaştırır." 1597. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimrinin dostu olmaz."
1598. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimriye şaşarım! Kendisinden kaçan fakirliği kendine doğru hızlandırır. Kendisini isteyen zenginliği ise kaybeder. Dünyada fakirler gibi yaşar, ahirette ise zenginler gibi hesaba çekilir."
1599. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünya kendisine yöneldiği halde cimrilik eden veya dünya kendisinden yüz çevirdiği halde cimrilik eden kimseye şaşarım. Oysa dünya kendisine yöneldiğinde infakta bulunması kendisine zarar vermez. Dünya kendisinden yüz çevirmişken cimrilik et-mesinin de kendisine faydası dokunmaz."
1600. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar için zenginlik istemesi gerekenler cimrilerdir. Zira şüphesiz insanlar zengin olunca malından el çekerler." 1601. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimrilikte insanın Rabbine kötü zan beslemesi (kendisine kötülük olarak) yeter. Şüphesiz her kim (ilahi) mükafata yakin ederse güzel bağışta bulunur."
1602. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimri kimse sıla-i rahime göz dikmemelidir. (cimrilik ve sıla-i rahim uyuşmaz. )" 1603. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bana en uzak olanınız kötü dilli ve çirkin davranışlı cimri kimsedir." 1604. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimriye muhtaç olman dondurucu kıştan daha soğuktur."
1605. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü ateş üç kişiyle ko-nuşur: Zengine şöyle der: Ey Allah'ın kendilerine çok, geniş ve dolu dün-yayı verdiği kimse! Fakir senden az bir borç istedi, sen vermedin ve cimri-lik ettin."Böylece ateş onu yutar..."
323. Bölüm Cimrinin Özellikleri
1606. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz cimri kimse helal olma-yan yoldan bir mal kazanan ve onu yersiz yerde harcayan kimsedir." 1607. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz gerçek cimri malının farz zekatını vermeyen; akrabalarına bağışta bulunmayan ve bunlar dışın-da savurgan davranan kimsedir."
1608. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimri, Allah'ın kendisine farz kıldığı şeylerde cimrilik edendir." 1609. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar dört kısımdır: Cömert, kerim, cimri ve aşağılık. Cömert kimse yiyen ve bağışlayandır. Kerim kimse yemeyen ve bağışlayandır.
Cimri kimse yiyen ve bağışlamayandır. Aşağılık kimse ise yemeyen ve bağışlamayandır." 1610. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Gerçek cimri yanında adım zikre-dilince bana selam göndermeyen kimsedir." 1611. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimri selam hususunda cimrilik eden kimsedir."
324. Bölüm Cimri Kimsenin Huzuru Az Olur
1612. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en az rahat edeni cim-ridir." 1613. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimri kimse için rahat yoktur." 1614. İmam Rıza (a.s), babalarından (a.s) şöyle nakletmiştir: "Müminlerin Emiri (a.s) hep şöyle derdi: "İnsanlar kudretli yarattın
Bazıları cömert, bazıları cimridir. Ama cömert rahatlık içindedir. Ama cimri uzun bir uğursuzluk içindedir." bak. 199. Konu, er-Rahet
325. Bölüm İnsanların En Cimrisi
1615. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en cimrisi Allah'ın kendisine farz kıldığı şeylerde cimrilik edendir." 1616. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en cimrisi, malını kendi-sinden esirgeyen ve varisine bırakan kimsedir." 1617. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Münezzeh olan Allah'ın malından farz kıldığını vermede cimrilik etmek en çirkin cimriliktir."
1618. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Müminlerin Emiri (a.s) beş deve yükü hurmayı birine gönderdi. Birisi Müminlerin Emirine (a.s) şöyle dedi: "Falan kimse senden (bu kadar) istemedi. Beş deve yükü yerine bir deve yükü ona yeterliydi."Müminlerin Emiri (a.s) şöyle buyurdu: "Allah müminler arasında senin gibisini çoğaltmasın. Bağışlayan benim, cimrilik eden ise sen! "
1619. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz insanların elinde olan şey-ler hususunda cömert olmak (göz dikmemek) bağışlayarak cömert olmak-tan daha üstündür." 1620. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz insanların en cimrisi, se-lam hususunda cimri olandır."
326. Bölüm Cimriliğin Nişanesi
1621. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sürekli bahane bulmak cimriliğin nişanesidir." 1622. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cimri özür ve bahane bulmaya çalı-şan kimsedir."
30. Konu el-Bid'at Bid'at
el-Bihar, 2/261, 32. Bölüm, el-Bid'at ve's-Sünnet el-Bihar, 2/283, 34. Bölüm, el-Bide' ve'r-Rey el-Bihar, 72/213, 109. Bölüm, Men İstevla Aleyhim eş-Şeytan min Ashab'il Bide' El_Bihar 72/216, 110. Bölüm, İkab-u Men Ehdese Dinen ev Ezell'en-Nas Kenz'ul Ummal, 1/218, 221, 387, fil Bide'
1623. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir bid'at çıktığında mutlaka bir sünnet terkedilmiştir. Bidattan sakının. Apaçık yoldan ayrılmayın. İşlerin en iyisi en üstün olanıdır. İşlerin en kötüsü ise yeni çıkan şeylerdir." 1624. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İşlerin en kötüsü yeni çıkan şey-lerdir. Bilin ki tüm bidatlar delalettir. Bilin ki tüm delaletler ise ateştedir."
1625. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İtaat ediniz, bidat çıkarmayınız. Sizlere yetenler söylenmiştir." 1626. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiç bir şey bidatlar gibi dini yok etmez."
1627. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bidat olan bir sünnet çıkarmaktan sakın! Şüphesiz kul kötü bir sünnet çıkarırsa hem o sünnetin günahını ve hem de o kötü sünnetle amel edenlerin günahını yüklenir."
1628. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah'a (s.a.a) dinde bidat çı-karan veya bidat çıkarana sığınak veren kimse hakkında sorulunca şöyle buyurdu: "O, İslam'da bir bidat çıkaran, hadsiz hesapsız parçalayan, Müs-lümanların dikkatini çekecek şekilde yağmacılık eden, bidat çıkaran kim-seyi savunan, ona yardım ulaştıran veya yardımcı olan kimsedir."
328. Bölüm Bid'at Ehli
1629. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bidat ehli insanların ve varlıkların en kötüsüdür." 1630. Resulullah (s.a.a), Allah-u Teala'nın "dinlerinde ayrılığa düşüp fırka fırka olan"ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Onlar bidat ehli ve heva ve hevesler ashabıdır.
Onların tövbesi yoktur. Ben onlardan beriyim onlar da benden beridir." 1631. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bidat ehli cehennem ehlinin kö-pekleridir."
13
Mizan'ul Hikmet 1.Cilt Mizan'ul Hikmet 1.Cilt
329. Bölüm Bid'atın Anlamı 1632. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ama bidat ehli, Allah'ın emrine, ki-tabına ve Resulüne karşı olanlardır. Onlar her ne kadar çok da olsa görüş-leri ve nefsani istekleri esasınca amel edenlerdir." 1633. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanları içlerinde kendisinden daha alimi olduğu halde kendisine davet eden bidatçi ve sapıktır." bak. 71. Konu, el-Cemaat 330. Bölüm Bidat Ehlinden Yüz Çevirmek 1634. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bidat ehlini görünce surat asın." 1635. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bidatçıya tebessüm eden, dinini yok etmede ona yardımcı olmuştur." 1636. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bidat ehlini korkutanın kalbini Allah güven ve iman ile doldurur." 1637. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bidat ehlinden yüz çeviren ve buğz eden kimsenin kalbini Allah yakin ve hoşnutluk ile doldurur." 1638. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bidat ehlinden yüz çeviren ve buğz eden kimsenin kalbini Allah yakin ve hoşnutluk ile doldurur." 1639. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bidat ehlinin yanına varır ve ona saygı gösterirse İslam'ı yok etmeye çalışmıştır." 1640. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Benden sonra şek ve bidat ehlini görürseniz onlardan beri olduğunuzu açıklayın; kendilerine çok kötü söz-ler söyleyin ve saldırın ki İslam'ı yok etme hevesine kapılmasınlar. İnsan-ları onlardan sakındırın. Bidatlerinden bir şey öğrenmeyin. Böylece Allah sizlere sevaplar yazar ve ahirette derecelerinizi yüceltir." 231. Bölüm Bidatçı Kimse ve İbadet 1641. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bidat ile amel ederse şey-tan onu ibadetle yalnız bırakır. Ona huşu ve ağlama verir." 1642. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kulun günahları sona erince, göz-lerine hakim olur ve gözlerinden istediği kadar gözyaşı akıtır." 1643. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki Resulullah'ın (s.a.a) şöyle buyurduğunu duydum: "Şüphesiz şeytan bir topluluğu zina, şarap içme, faiz, aşağılık ve benzeri günahlara zorlarsa; şiddetli ibadet, huşu, rüku, huzu ve secdeyi onlara sevdirir. Sonra da onları ateşe davet eden imamların hakimiyetine uymaya zorlar." 1644. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müminin ağlaması kalbinden; münafığın ağlaması ise başındandır." bak. el-Huşu, 1025. Bölüm el-Gurur, 3043. Bölüm es-Sıdk, 2192. Bölüm 322. Bölüm Bid'at Ehlinin Amellerinin Batıl Oluşu 1645. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah-u Teala bidatçi in-sanın orucunu, namazını, sadakasını, haccını, umresini, cihadını, nakitini ve fidyesini kabul etmez." 1646. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sünnet üzere yapılan az amel, bi-dat üzere yapılan çok amelden hayırlıdır." 1647. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Söz sadece amelle kabul olur. Söz ve amel ise sadece niyet ile kabul olur. Söz, amel ve niyet ise sadece sün-nete uyduğu taktirde makbul olur." bak. el-İbadet, 2500. Bölüm 333. Bölüm Bidat Ehlinin Tövbesi 1648. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah bidat ehlinin tövbesini asla kabul etmez." bak. el-Bihar 72/216, 110. Bölüm el-İcare, 15. Bölüm 334. Bölüm Bidatler Çıkınca Alimlere Farz Olan Şeyler 1649. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimde bidat çıkınca alim de ilmini ortaya çıkarmalıdır. Böyle yapmazsa Allah'ın laneti üzerine olsun." 1650. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bidat çıkınca ve bu ümmetin son fertleri ilk fertlerine lanet edince ilmi olan herkes ilmini yaymalıdır. O gün her kim ilmini gizlerse, Allah'ın Muhammed'e nazil buyurduğunu gizle-miş olur." 1651. Yunus b. Abdirrahman şöyle diyor: "İmam Sadık (a.s) ve İmam Ba-kır'dan (a.s) şöyle buyurdukları rivayet edilmiştir: "Bidatler ortaya çıkınca alim ilmini aşikar kılmalıdır. Aksi taktirde iman nuru kendisinden (geri) alınır." bak. vesail'uş Şia, 11/510, 40. Bölüm et-Takiyye, 4180. Bölüm el-Emanet, 157. Bölüm 31. Konu el-Beda Beda İnancı el-Bihar, 4/92, 3. Bölüm, el-Beda-i ve'n-Nesh bak. Ma'rifet, 2643. Bölüm 335. Bölüm Beda 1652. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah beda ile ululandığı gibi hiçbir şeyle ululanmamıştır." 1653. İmam Bakır (a.s) veya İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah'a beda gibi hiç bir şeyle ibadet edilmemiştir." 336. Bölüm Beda"nın Anlamı 1654. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah'ın iki tür ilmi var-dır: Kendisinden başka hiç kimsenin bilmediği gizli ve saklı ilmi. İşte beda da bundandır. Bir de Allah'ın meleklere, elçilerine ve nebilerine öğrettiği ilmi. Bu ilmi biz de biliyoruz." 337. Bölüm İmkansız Olan Beda 1655. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim aziz ve celil olan Allah için bir şeyin bugün anlaşıldığına ve dün bilmediğine inanırsa ondan uzak durun." Beda lügatte bir şeyin gizlilikten sonra açığa çıkması, bilgisizlikten sonra ilmin oluşması anlamına gelmektedir. Çok az bir grup dışında tüm Müslümanlar Allah için böyle bir bedanın imkansız olduğuna inanmaktadır. Dolayısıyla İmamiye'ye böyle bir iftirada bulunanlar büyük bir yalan atmakta, itham etmektedirler. İmamiye bundan beri ve münezzehtir. Halk arasında ise beda hadis imamlarının sözlerinden de anlaşıldığı gibi birkaç anlam ifade etmektedir: ve hepsi de Allah hakkında söylenebilecek şeylerdir. Bunlar: 1-Bir şeyi açığa çıkarmak, bir şeyi meydana getirmek, yeni bir taktir sebebiyle bir şeyin vücuda gelmesine hükmetmek ve bir takım şartlar esasınca yeni bir iradenin, bir şeyin oluşumunu onaylaması gibi anlamlara gelmektedir. Günlük olayların meydana gelişi de bu türdendir. İbn-i Esir'in kel, pisi ve kör insanlar hakkındaki sözleri de bu anlama yakındır. İbn-i Esir şöyle diyor: "Aziz ve celil olan Allah'a bu kimseleri bu vesilelerle imtihan etme hususunda beda hasıl oldu. Yani buna hükmetti. Burada "beda"bu anlamdadır. Zira kaza önceden gerçekleşmiştir. Ama önceden belli olmayan bir iş veya olayın doğruluğunun ortaya çıkışı anlamında bir beda inancı Allah hakkında imkansızdır. İbn-i Esir'in: Kazadan maksadı bir şeyin meydana gelişidir."Kaza önceden gerçekleşmiştir"sözünden maksat ise hakkındaki ilmin önceden var oluşudur. İbn-i Esir'in sonraki istidlali de bu gerçeği ifade etmektedir. 2-Karşılıklı iki şeyden birinin tercih edilmesi, her iki şey hususunda kesin olma-yan iradenin gerçekleşmesinden sonra birinin vücuda gelişine hükmetmek. Bu tercih; birinin şart ve maslahatının diğerinin şart ve maslahatından üstün oluşundan kay-naklanmaktadır. Duanın kabulü, dua eden insanın ihtiyaçlarının karşılanması, sı-la-i rahim vesilesiyle ömrün uzatılması, bir topluluğun yok edilmesinin kararlaştırıl-masından sonra bu karardan vazgeçilmesi türünden şeyler de bu anlamı ifade etmek-tedir. Belli bir zamanda, belirli şartlar içinde ve özel maslahatlar karşısında varlığı ke-sin olan bir şeyin ortadan kaldırılması ve hakeza o zaman geçtikten, şartlar ve mas-lahatlar değiştikten sonra da bir takım şartlar ve maslahatların gerçekleşmiş olması deliliyle yerine başka bir şey geçirilsin veya geçirilmesin ortadan kaldırılması anla-mındadır. Diriltmek, öldürmek, yaratılış ile ilgili hususlarda genişlik ve darlık, tek-lif ile ilgili hususlarda yerine bir şey geçirilsin veya geçirilmesin hükümlerin nesh edil-mesi ve bizzat nesh olayı da bu türden bir anlam taşımaktadır. Nitekim Seduk'un da "et-Tevhid ve'l-İtikad"adlı kitabında açıkça ifade ettiği gibi bu konuların tümü beda anlamı kapsamındadır." 32. Konu el-Ebdal Abdal bak. el-Mukarrebun, 435. Konu 338. Bölüm Abdal (Gezgin Derviş) 1656. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şu üç şey kimde bulunursa abdal-dan sayılır: Kaza ve kaderden hoşnutluk, Allah'ın haramları karşısında sa-bır ve aziz ve celil olan Allah yolunda gazaplanmak." 1657. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ümmetimin abdalları cennete amelleriyle girmez. Onlar Allah'ın rahmeti, canların cömertliği, kalplerin selameti ve tüm Müslümanlara karşı duyulan rahmet ile cennete girerler." 33. Konu et-Tebzir Savurganlık el-Bihar, 71/344, 86. Bölüm, et-Tebzir ve't-Tektir bak. el-İsraf, 230. Konu 339. Bölüm Savurganlık Kur'an: "Yakınına, düşküne, yolcuya hakkını ver; elindekileri saçıp sa-vurma. Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar; şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür." 1658. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bağışlayıcı ol, savurgan olma. Tutumlu ol ama cimri ve sıkı olma." 1659. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Savurganlık, fakirliğin başlangıcı-dır." 1660. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Savurganlık, iflas edenin arkadaşı-dır." 1661. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Savurganlıkla övünen iflasla kü-çümsenir." 340. Bölüm Savurganlığın Anlamı 1662. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala'nın, "Savurganlık etme"ayeti hakkın-da şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaat yolu dışında bir şey infak eden savur-ganlık etmiştir. Hayır yolunda infakta bulunan kimse ise tutumluluk et-miştir." 1663. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala'nın, "Savurganlık etme"ayeti hakkın-da şöyle buyurmuştur: "İnsan malını boşa harcamakta ve fakir düşmekte-dir."Ebu Basir, "Helal malda da savurganlık mümkün müdür?"diye so-runca, "Evet! "diye buyurdu. 34. Konu el-Birr İyilik bak. el-Bereket, 36. Konu; el-İhsan, 115. Konu; el-Ma'ruf (1), 348. Konu; en-Ni'met, 518. Konu 341. Bölüm İyilik Kur'an: "İyilikte ve kötülükten sakınmakta yardımlaşın, günah işlemek ve aşırı gitmekte yardımlaşmayın. Allah'tan sakının, Allah'ın ceza-sı şiddetlidir." "Ey iman edenler! Gizli konuştuğunuz zaman, günah işlemeyi, düşmanlık etmeyi ve Peygambere karşı gelmeyi fısıldaşmayın; iyi-lik yapmayı ve Allah'a karşı gelmekten sakınmayı konuşun; kıya-met günü huzurunuzda toplanacağınız Allah'tan sakının." 1664. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ömrü sadece iyilik uzatır." 1665. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sevap açısından hayırların en ça-buk ulaşanı iyiliktir. Ceza açısından en çabuk erişeni ise zulümdür." 1666. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyilik ve gizli sadaka vermek fakir-liği yok eder, ömrü uzatır ve insandan yetmiş kötü ölümü def eder." 1667. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerine ve ailesine güzel iyi-likte bulunan kimsenin ömrü uzar." 1668. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyilik eskimez ve günah unutul-maz." 1669. İmam Sadık (a.s), raviye şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerine iyilik etmek ve ihtiyaçlarını gidermeye çalışmak salih amellerdendir. Bu işler şeytanın burnunu yere sürer, insanı ateşten uzaklaştırır ve cennete girmesine neden olur. Bunu değerli dostlarına da ulaştır. Onlar zorlukta ve kolaylıkta kardeşlerine iyilik edenlerdir." 1670. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü yumak şeklinde bir şey gelir ve mümini arkasından iterek cennete sokar. Sonra "Bu iyilik-tir"denir." 1671. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyilik, ıslahatçı kimselerin işidir." 1672. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Babalarınıza iyilik yapın ki evlatları-nız da size iyilik etsin." bak. Mustedrek'ul Vesail, 12/421, 32. Bölüm 342. Bölüm İyiliğin Kapıları ve Hazineleri 1673. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Üç şey iyiliğin kapısındandır. Kalp cömertliği, güzel söz ve eziyetlere sabretmek." 1674. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dört şey iyiliğin hazinelerinden-dir. İhtiyacını gizlemek, gizli sadaka vermek, acısını gizlemek ve musibe-tini gizli tutmak." bak. el-Cennet, 554 ve 555. Bölümler; el-Hayr, 1175. Bölüm 343. Bölüm İyi İnsanın Nişanesi Kur'an: "Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyilik değildir; lakin iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba, peygamberlere iman edendir." "Sana hilal halindeki ayları sorarlar. De ki: "Onlar, insanların ve hac vakitlerinin ölçüsüdür."İyilik (cahiliye döneminde inanıldığı gibi ihramlıyken) evlere arkalarından girmeniz değildir; iyilik tak-valı olandır. Evlere kapılarından girin; Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz." 1675. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İyi insanın nişanesi on tanedir: Al-lah için sever, Allah için nefret eder, Allah için ayrılır, Allah için öfkelenir, Allah için hoşnut olur, Allah için amel eder, Allah'ı taleb eder, Allah kar-şısında huşu, korku, endişe, temizlik, ihlas, haya ve dikkat içinde bulunur, Allah için ihsan eder." 344. Bölüm İyiliğin Mertebeleri 1676. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her iyiliğin üstünde bir iyilik var-dır. Ama insan Allah yolunda öldürülünce artık onun üzerinde bir iyilik olmaz." bak. eş-Şer, 1971. Bölüm 345. Bölüm Birbirine İyilik Etmek Hususunda Emir 1677. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birbirinizle ilişki içinde olun, bir-birinize iyilik edin, birbirinize karşı merhametli olun ve aziz ve celil olan Allah'ın size emrettiği gibi birbirinizle iyi kardeşler olun." 1678. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birbirinizle ilişki içinde olun, bir-birinize iyilik edin, birbirinize merhametli davranın ve birbirinize karşı sevgi gösterin." 1679. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'tan korkun. Birbirinize karşı iyi kardeşler olun. Allah yolunda birbirinizi sevin. Birbirinizle ilişki içinde bulunun ve birbirinize merhametli olun." 346. Bölüm Kamil İyilik 1680. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kamil iyilik açıkta yaptığın ameli gizlilikte de yapmandır." 35. Konu el-Berzeh Berzah-Kabir alemi el-Bihar, 6/202, 8. Bölüm, Ahval'ul Berzeh ve'l-Kebr el-Bihar, 6/282, 9. Bölüm, Cennet'ud Dünya ve'n-Nariha bak. el-Kebr, 427. Konu; el-Keffare, 462. Konu; ez-Zenb, 1387. Bölüm 347. Bölüm Berzah Kur'an: "Tekrar diriltilecekleri güne kadar arkalarında geriye dönmek-ten onları alıkoyan bir berzah vardır." bak. Al-i İmran, 169-171; Müminun, 99-100; Gafir, 11 1681. Ali b. İbrahim şöyle diyor: "Berzah iki şeyin arası demektir. İnsana dünya ve ahiret arasında ulaşan sevab veya cezadır. Berzah İmam Sadık'ın (a.s) şu buyruğudur: "Ben sizler için sadece berzahtan korkuyorum." 1682. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) "arkalarında berzah vardır..."ayeti hak-kında şöyle buyurmuştur: "Berzah, kabirdir. Onların kabirde dar ve zor bir hayatları vardır. Allah'a andolsun ki kabir cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur." 1683. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Berzah kabirdir; dünya ve ahiret arasındaki sevab veya cezadır." 1684. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki ben sizler için berzahtan korkuyorum."Ben (ravi), "Berzah nedir?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Ölümden kıyamete kadar süren zamandır." 1685. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Berzah'ın içlerinde bir yola koyul-dular, orada yer kendilerine musallat oldu ve etlerini yedi." 348.Bölüm "Müminlerin Ruhu Yeşil Kuşların Kursağıdır"Rivayetinin Reddi 1686. İmam Sadık (a.s), "Müminlerin ruhu arşın etrafında yeşil kuşların kursağı-dır."rivayeti hususunda şöyle buyurmuştur: "Hayır, müminin Allah nezdinde ruhu kuşun kursağında olmasından daha yücedir. Ruhları bedenlerine benzer bedenlerdedir." 1687. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah (mümi-nin) ruhunu alınca onu dünyadaki bedenine benzer bir bedene koyar; böylece yer, içer ve yanına biri gelince onu dünyadaki yüzüyle tanır." 349. Bölüm Berzahta Müminlerin Ruhları Kur'an: "Allah yolunda öldürülenleri ölü saymayın, bilakis Rableri ka-tında diridirler, rızıklanırlar." 1688. Ebu Basir şöyle diyor: "İmam Sadık (a.s) müminlerin ruhundan bah-setti ve şöyle buyurdu: "Onlar birbirini görürler"Ben, "Görüyorlar mı?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Evet, birbirlerine soru sorar ve gördü-ğünde, "Bu falandır."dediğin gibi birbirlerini tanırlar." 1689. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin ruhları cennette bir takım odalardadır. Oranın yiyeceklerinden yer, içeceklerinden içer, birbir-lerinizi ziyaret eder ve şöyle derler: "Rabbimiz kıyameti kopar da bizlere va'd ettiğin şeyler gerçekleşsin." 1690. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey İbn-i Nubate! Şu arkada (Ne-cef'te) tüm mümin erkek ve kadınların ruhları nurdan minberler üzerinde nurdan kalıplar içindedir." 1691. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey İbn-i Nubate! Eğer sizlere (per-deler) açılmış olsaydı şüphesiz bu arkada müminlerin ruhlarının halka oluşturup birbirlerini ziyaret ettiğini ve birbiriyle konuştuğunu (apaçık bir şekilde) görürdünüz. Her müminin ruhu şu arkada, her kafirin ruhu ise Berehut vadisindedir." 1692. İmam Sadık (a.s) raviye şöyle buyurmuştur: "Allah doğu ve batıdaki tüm müminlerin ruhunu Vadi'is-Selam'da haşreder."Ben, "Vadi'is-Selam ne-rededir?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Kufe'nin sırtlarında adeta onları gruplar halinde oturmuş konuşuyorlarken görür gibiyim." 350. Bölüm Kafirlerin Berzah Aleminde Ruhu Kur'an: "Allah o adamı, kurmak istedikleri tuzaktan korudu. Kötü azâb Firavun'un adamlarını sardı. Onlar, sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün, "Firavun'un adamlarını azabın en ağırına so-kun"denir." 1693. İmam Sadık (a.s) kafirlerin ruhları hakkında şöyle buyurmuştur: "Ateşten odalar içindedir. Oranın yiyeceklerinden yer, içeceklerinden içer, orada birbirlerini ziyaret eder ve şöyle derler: "Rabbimiz bize va'd ettiklerin gerçekleşmesin diye kıyameti koparma." 1694. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz kafirlerin ruhları cehen-nem ateşindedir. Ateşe sunulunca şöyle derler: "Rabbimiz bizlere va'd et-tiklerin gerçekleşmesin diye kıyameti koparma ve sonuncumuzu ilkimize katma! " 1695. Resulullah (s.a.a) Bedir'de öldürülenlerin yanı başında durunca şöyle buyurdu: "Ey Ebu Cehil! Ey Utbe! Ey Şeybe! Ey Umeyye! Rabbinizin sizlere va''d ettiğini hak buldunuz mu? Şüphesiz ben Rabbimin bana va'd ettiğini hak buldum."Ömer, "Ya Resulullah! Cansız bedenlerle mi konuşuyorsu-nuz?"diye sorunca şöyle buyurdu: "Nefsim elinde olan Allah'a andolsun ki siz benim dediklerimi daha iyi duyuyor değilsiniz. Şu farkla ki onlar ce-vap veremiyorlar." 36. Konu el-Bereket Bereket-Bolluk 351. Bölüm Bereketli Kur'an: "Nerede olursam olayım beni mübarek kıldı. Yaşadığım müd-detçe namaz kılmamı ve zekât vermemi emretti." "Rabbim! Beni mübarek bir yere indir. Sen indirenlerin en iyisi-sin"de." bak. En'am, 92, 155; Enbiya, 50; Sad, 29; Al-i İmran, 96; Nur, 35, 61; Kasas, 30 1696. İmam Sadık (a.s) "Nerede olursam beni bereketli kılmıştır"ayeti hakkında, "Yani çok faydalı."diye buyurmuştur." 352. Bölüm Bereket Sebepleri Kur'an "Eğer memleketlerin halkı iman etmiş ve bize karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını verirdik. Ama yalanladılar; bu yüzden onları, yaptıklarına karşılık yakalayı-verdik." 1697. İmam Hüseyin (a.s), ric'at hakkındaki uzun bir hadisinde şöyle buyurmuş-tur: "(O zaman) Gökten yere bereket nazil olur. Öyle ki ağaçlar Allah'ın kendilerinde (olmasını) istediği meyvelerin ağırlığından kırılır. Kışın, yaz meyveleri yenir. Allah-u Teala'nın "Eğer memleketlerin halkı..."ayeti de buna işaret etmektedir." 1698. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yiyeceklerinizi tartınız. Şüphesiz bereket tartılmış yiyeceklerdedir." 1699. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Üç şeyde bereket vardır: Vadeli satmak, birbirine borç vermek ve -satmak için değil, kendi evi için- buğdayı arpa ile karıştırmak." 1700. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah Teala Pey-gamberlerinden birine şöyle vahy etti. İtaat edilirsem hoşnut olurum, hoşnut olursam bereket veririm ve benim bereketimin sonu yoktur." 1701. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bereket on parçadır. Onda doku-zu ticarette, geri kalanı ise derilerdedir." 1702. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet ile bereketler kat kat artar." bak. et-Ticaret, 432 ve 433. Bölümler Er-Rızk, 1494. Bölüm Er-Rıfk, 1533. Bölüm Ez-Ziyafet, 2390. Bölüm 353. Bölüm Bereketi Yok Eden Şeyler "Eğer memleketlerin halkı iman etmiş ve bize karşı gelmekten sakınmış olsalardı, onlara göğün ve yerin bolluklarını verirdik. Ama yalanladılar; bu yüzden onları, yaptıklarına karşılık yakalayı-verdik." 1703. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şu dört şeyden biri bir eve girecek olursa o evi harab eder ve bereketten bayındır olmaz: Hıyanet, hırsızlık, şarap içmek ve zina." 1704. İmam Cevad (a.s) veya İmam Hadi (a.s), Davud Sermi'ye şöyle buyurmuştur: "Ey Davut! Şüphesiz haram gelişmez, gelişse de sahibine bereketi olmaz. Ondan bir şey infak etse sevabını görmez, geride bıraktıkları (kendisini) ateşe götüren bir azık olur." 1705. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cinayetler ortaya çıkarsa bereketler yok olur." bak. Er-Rızk, 1495. Bölüm 37. Konu el-Burhan Delil-Bürhan el-Bihar, 9/2-254, İhticacatullah-u Teala ala erbab'il Milel el-Bihar, 9/255, Ebvab-u İhticacat'ir-Resul el-Bihar, 10/1-392, İhticacat'ur Resul ve'l-Eimme (a.s) bak. el-Hüccet, 97. Konu 354. Bölüm Allah'ın Burhanı Kur'an: "Ey insanlar! Rabbinizden size açık bir delil geldi, size apaçık bir nur indirdik." "Bu ikisi Firavun ve erkanına karşı Rabbinin iki delilidir. Doğ-rusu onlar yoldan çıkmış bir millettir"denildi" bak. el-Hüccet; 710, 711, 713. Bölümler 355. Bölüm Delil İstemek Kur'an "Yoksa, önce yaratan, sonra da yaratmayı tekrar edecek olan; size gökten ve yerden rızık veren mi? Allah'ın yanında başka bir ilah mı? De ki: "Eğer doğru sözlülerden iseniz, açık delilinizi geti-rin." "Allah'la berâber, varlığına hiç bir delili olmadığı halde başka ilaha tapanın hesabını Rabbi görecektir. Küfredenler elbette kurtu-lamazlar" "Yahûdi veya Hıristiyan olmayan kimse elbette cennete girme-yecek"dediler; bu onların kuruntularıdır. De ki: "Sözünüz doğru ise delillerinizi getirin" "Her ümmetten bir şâhid çıkarır ve "kesin delilinizi ortaya ko-yun"deriz. O zaman, gerçeğin Allah'a ait olduğunu, uydurdukları-nın kendilerini bırakıp kaçtığını anlarlar" bak. el-Hüccet, 715. Bölüm 38. Konu el-Bişr Güler yüzlülük 356.Bölüm Güler Yüzlülük 1706. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük kini yok eder." 1707. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşini güler yüzlülükle karşı-la." 1708. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük, dostluğun kemen-didir." 1709. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük, dostluk (için kuru-lan dost) tuzağıdır." 1710. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük, özgür insanın hu-yudur." 1711. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük, hür insanın huyu-dur." 1712. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük, ilk ihsandır." 1713. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük, zahmetsiz ve mas-rafsız bir ihsandır." 1714. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük, iki ihsandan biri-dir." 1715. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük, iki misafirperverlik-ten biridir." 1716. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük, güzel bir manzara ve nurlu bir huydur." 1717. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Onları güler yüzlülükle karşıla, kin-leri öldür." 1718. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülükle ihsan değer kaza-nır" 1719. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük, sevgi bağıdır." 1720. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlülük, ısrar ile uyuş-maz." 1721. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin güleçliği yüzünde, kudreti dininde ve hüznü kalbindedir." 1722. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güler yüzlü olman nefsinin yüceli-ğinin göstergesidir." 1723. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel karşılama kardeşlik bağını güçlendirir." 1724. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz sizler insanları malları-nızla nasiplendiremezsiniz. O halde onlara güler yüzlülük ve güzel yüzlü-lükle davranın." 1725. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: Şüphesiz Allah kardeşine asık suratlı olandan nefret eder." 1726. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin sıfatı hakkında şöyle bu-yurmuştur: (Mümin) yumuşak yüzlü ve güler yüzlüdür; asık suratlı ve ka-ba değil." 1727. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinizi görünce tokalaşın. Onlara yumuşak ve güler yüzlü davranın. Ayrılınca günahlarınız dökül-müş olur." 1728. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların dostlarının kalbini elde ettikleri ve düşmanlarının kalbinden kinlerini giderdikleri en güzel şey on-larla karşılaşınca güzel yüzlü davranmak, arkalarından hallerini araştırmak ve önlerinde güler yüzlü olmaktır." bak. 309. Konu, ez-Zihk 357. Bölüm Uyarı ve Müjde Eşitliği 1729. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Seni uyaran, seni müjdeleyen kimse gibidir." İçindekiler ------------------------------------- Çeviren'in Notu 3 Bir Hatırlatma 5 Yazarın Önsözü 5 1. Bölüm 5 Fedakarlığın Fazileti 5 2. Bölüm 5 Fedakarlığın Ahlaki Yüceliklerdeki Rolü 5 3. Bölüm 5 Fedakarların Fazileti 5 4. Bölüm 5 Fedakarlık Makamı 5 5. Bölüm 5 Islah Edicilerin Sevabı 5 6. Bölüm 5 Ahiret Sevabı 5 7. Bölüm 5 Azim Sevap 5 8. Bölüm 5 Büyük Sevab 5 9. Bölüm 5 Yüce Sevab 5 10. Bölüm 5 Tükenmeyen Sevab 5 11. Bölüm 5 İki Kat Sevab 5 12. Bölüm 5 Kiralamak 5 13. Bölüm 5 Kendini Kiraya Vermenin Çirkinliği 5 14. Bölüm 5 Kiralamada Komisyonculuk 5 15. Bölüm 5 İşçiye Zulüm Etmek 5 16. Bölüm 5 Ücreti Bildirmek 5 17. Bölüm 5 Ücret Vermenin Adabı 5 18. Bölüm 5 İmam Ümmetin İşçisidir 5 19. Bölüm 5 Ecel 5 20. Bölüm 5 Ecel Sağlam Bir Kaledir 5 21. Bölüm 5 Her Şeyin Bir Eceli Vardır 5 22. Bölüm 5 Her Ümmetin Bir Eceli Vardır 5 23. Bölüm 5 Belirli ve Belirsiz Ecel 5 24. Bölüm 5 Belirsiz Eceli Uzaklaştıran Şey 5 25. Bölüm 5 Ahiret 5 26. Bölüm 5 Ahiret İşlerinin Büyüklüğü 5 27. Bölüm 5 Ahiret Kalıcı Yurttur 5 28. Bölüm 5 Ahiret Hayat Yurdudur. 5 29. Bölüm 5 Ahiretin Üstünlüğü 5 30. Bölüm 5 Ahireti Hatırlama 5 31. Bölüm 5 Ahiret İçin Çalışmak 5 32. Bölüm 5 Ahirete Önem Vermek 5 33. Bölüm 5 Ahiret Ehlinin Sıfatı 5 34. Bölüm 5 Mümin Müminin Kardeşidir. 5 35. Bölüm 5 Gerçek Kardeşler 5 36. Bölüm 5 Kardeş Sevgisi 5 37. Bölüm 5 Sevgiyi Kalıcı Kılan Şeyler 5 38. Bölüm 5 Allah İçin Kardeşlik 5 39. Bölüm 5 Dünya İçin Kardeşlik 5 40. Bölüm 5 Dini Kardeşlik ve Dostluk 5 41. Bölüm 5 Kardeşliği Yok Eden Şeyler 5 42. Bölüm 5 Kardeşine Sevgisini İlan Etmek 5 43. Bölüm 5 (Din) Kardeşini Sevmek Onun da Seni Sevdiğinin 5 Bir Göstergesidir. 5 44. Bölüm 5 Kardeşlerle İlişkisini Koparmak 5 45. Bölüm 5 Kardeşlerle İlişki Kurmak 5 46. Bölüm 5 Kardeş Çeşitleri 5 47. Bölüm 5 Güvenilir Kardeş 5 48. Bölüm 5 Bazı Kardeşliklerin Yasaklanışı 5 49. Bölüm 5 Eski Kardeşlikleri Sürdürmeye Çalışmak 5 50. Bölüm 5 Gerçek Kardeşlik 5 51. Bölüm 5 Kardeş Seçimi 5 52. Bölüm 5 Kardeşin Sürçmelerine Tahammül Etmek 5 53. Bölüm 5 Kardeşlerin En Hayırlısı 5 54. Bölüm 5 Kamil Kardeş 5 55. Bölüm 5 Kardeşlerin En Kötüsü 5 56. Bölüm 5 Kardeşleri Denemek 5 57. Bölüm 5 Kardeşlere Yol Göstermek 5 58. Bölüm 5 Kardeşlere İkram ve Saygı 5 59. Bölüm 5 Kardeşlerin İhtiyacını Gidermek 5 60. Bölüm 5 Kardeşlik Adabı 5 61. Bölüm 5 Edeb 5 62. Bölüm 5 Edep Soy Şerafetidir 5 63. Bölüm 5 Edeb Elbisesi 5 64. Bölüm 5 Kötü Edep 5 65. Bölüm 5 Edep ve Akıl 5 66. Bölüm 5 Nefsi Terbiye Etmek 5 67. Bölüm 5 Edebin Getirdikleri 5 68. Bölüm 5 Edebin Tefsiri 5 69. Bölüm 5 En Üstün Edep 5 70. Bölüm 5 Çocuğu Terbiye Etmeye Teşvik 5 71. Bölüm 5 Nasıl Terbiye Edileceği Hususunda 5 72. Bölüm 5 Terbiyede Riayet Edilmesi Gereken Hususlar 5 73. Bölüm 5 Peygamber'in Allah Vesilesiyle Terbiye Oluşu 5 74. Bölüm 5 Allah'ın Edebi İle Edeplenmek 5 75. Bölüm 5 Allah'ın Terbiyesi 5 76. Bölüm 5 Ezan 5 77. Bölüm 5 Müezzin 5 78. Bölüm 5 Ezanın Tefsiri 5 79. Bölüm 5 Bebeğinin Kulağına Ezan Okumaya Teşvik 5 80. Bölüm 5 Eziyet Etmek 5 81. Bölüm 5 Mümine Eziyet Etmek 5 82. Bölüm 5 Eziyetten Çekinmek 5 83. Bölüm 5 Allah Yolunda Eziyetlere Sabretmek 5 84. Bölüm 5 Hicri Takvimin Başlangıcı 5 85. Bölüm 5 Yeryüzünün Hükümleri 5 86. Bölüm 5 Her Kim Bir Toprağı İhya Ederse Onundur 5 87. Bölüm 5 Dirileri Öldürmek 5 88. Bölümü 5 Esarete Teslim Olmak Caiz Değildir 5 89. Bölüm 5 Esire İhsanda Bulunmak 5 90. Bölüm 5 Örnek 5 91. Bölüm 5 Her Şey Mutlaktır. 5 92. Bölüm 5 Her Şey Temizdir. 5 93. Bölüm 5 Yakin, Şek İle Bozulmaz 5 94. Bölüm 5 Allah'ın Galabe Çaldığı Hususlar 5 95. Bölüm 5 Allah'ın Gizlediği Şey 5 96. Bölüm 5 Farklı Temel Hükümler 5 97. Bölüm 5 Afetler 5 98. Bölüm 5 Az Yemek 5 99. Bölüm 5 Çok Yemek 5 100: Bölüm 5 Ölçülü Yemek ve Ölçülü Yemenin Sıhhatteki Rolü 5 101. Bölüm 5 Çok Yemenin Zararları 5 102. Bölüm 5 Aşırı Yemek Takvayı Yok Eder 5 103. Bölüm 5 Açlık 5 104. Bölüm 5 Açlığın Etkileri 5 105. Bölüm 5 Yemekte Ölçü 5 106. Bölüm 5 Sofra Adabı 5 107. Bölüm 5 Ülfet 5 108. Bölüm 5 Başkalarıyla Ünsiyet ve Ülfet Edinmeyen Kimsede 5 Hayır Yoktur 5 109. Bölüm 5 Allah 5 110. Bölüm 5 Yöneticiliğin Gereği 5 111. Bölüm 5 Kötülerin Hakimiyeti (Yöneticiliği) 5 112. Bölüm 5 Hükümetin Değeri 5 113. Bölüm 5 Emel Rahmettir 5 114. Bölüm 5 Arzular Bitmez 5 115. Bölüm 5 Boş Arzulardan Sakındırmak 5 116. Bölüm 5 Arzu ve Ecel 5 117. Bölüm 5 Uzun Emellerin Neticeleri 5 118. Bölüm 5 Kısa Arzular 5 119. Bölüm 5 Allah'tan Gayrisine Ümit Bağlamaktan Sakındırmak 5 120 Bölüm 5 İslam Ümmetinin Konumu 5 121. Bölüm 5 Ümmetin İyileri 5 122. Bölüm 5 Orta Ümmet 5 123. Bölüm 5 Ümmeti En Hayırlı Kılan Şeyler 5 124. Bölüm 5 Ahirette İslam Ümmetinin Makamı 5 125. Bölüm 5 İslam Ümmetinin Kıyam Edenleri 5 126. Bölüm 5 Milletlerin İslam Aleyhine Saldırıya Geçişi 5 127. Bölüm 5 Peygamberin Ümmeti Hakkındaki Endişesi (1) 5 128. Bölüm 5 Peygamberin Ümmeti Hakkındaki Endişesi (2) 5 129. Bölüm 5 Peygamberin Ümmeti Hakkındaki Endişesi (3) 5 130. Bölüm 5 İmamet 5 131. Bölüm 5 İmamet Dinin Tamamlayıcısıdır 5 132. Bölüm 5 İmamet İslam'ın Esasıdır 5 133. Bölüm 5 İmamet Tüm Hayırların Temelidir 5 134. Bölüm 5 İmamet Ümmetin Düzenidir 5 135. Bölüm 5 İmamet Rabbin Yoludur 5 136. Bölüm 5 İmametin "Nur"olarak Tefsir Edilmesi 5 137. Bölüm 5 İmamet Nübüvvetten Öndedir 5 138. Bölüm 5 Hüccetin (İlahi Önderin) Gereği 5 139. Bölüm 5 Hüccet, Tanınmış İmamdır 5 140. Bölüm 5 Bazen Hüccet Korku ve Gaybet Durumda Yaşar 5 141. Bölüm 5 İmam Olmazsa Yeryüzü Dibe Geçer 5 142. Bölüm 5 Her Ümmet İmamı İle Çağrılır 5 143. Bölüm 5 İmam'ı Tanımak 5 144. Bölüm 5 İmamı Tanımanın veya Tanımamanın Etkileri 5 145. Bölüm 5 Zamanının İmamını Tanımadan Ölen Kimse 5 146. Bölüm 5 İmamı Tanımayan ve Onu İnkar Etmeyen Kimse 5 147. Bölüm 5 İmametin Şartları ve İmam'ın Özellikleri 5 148. Bölüm 5 İmametin Engelleri 5 149. Bölüm 5 Adalet İmamlarına Farz Olan Şeyler 5 150. Bölüm 5 İmam ve Ümmetin Karşılıklı Hakları 5 151. Bölüm 5 İmamlarınız Temsilcilerinizdir 5 152. Bölüm 5 Hak Olmayan İmama Uyan Kimse 5 153. Bölüm 5 Cehennem İmamları 5 154. Bölüm 5 İmamet İddiasında Bulunan Kimse 5 155. Bölüm 5 Zalim İmamların İmametini Meşru Göstermek için Uydurulan Hadis-ler 5 156. Bölüm 5 Münezzeh Olan Allah'a İtaat Etmeyen 5 Kimseye İtaat Edilmez 5 157. Bölüm 5 Zalim İmamlara Kıyam Etmenin Farz Oluşu 5 158. Bölüm 5 Kıyam Etmemenin Caiz Olduğu Hususlar 5 159. Bölüm 5 Mutezile'ye Göre Zalim İmamlara 5 Kıyam Etmenin Hükmü 5 160. Bölüm 5 İmam Seçimi 5 161. Bölüm 5 Sekaleyn Hadisi 5 162. Bölüm 5 Ehl-i Beyt'ten Ayrılmamanın Gereği 5 163. Bölüm 5 Ehl-i Beyt'in (a.s) Bazı Özellikleri 5 164. Bölüm 5 Ehl-i Beyt'e (a.s) Yapılan Baskıların Sebebi 5 165. Bölüm 5 Ehl-i Beyt'e (a.s) Göre Hükümet Felsefesi 5 166. Bölüm 5 Tefrika ve Ayrılıktan Korkmak 5 167. Bölüm 5 12 İmam 5 168. Bölüm 5 İmam'ın İlmi 5 (1) Peygamber'in (s.a.a) Diliyle Ali (a.s) 5 169. Bölüm 5 Hz. Ali'yi (a.s) Sevmek 5 170. Bölüm 5 Hz. Ali'ye (a.s) Buğzetmek 5 171. Bölüm 5 Ali İyilerin İmamıdır. 5 172. Bölüm 5 Ali Sizin İmamınızdır 5 173. Bölüm 5 Ali Benim Halifemdir 5 174. Bölüm 5 Ali Benim Vasimdir 5 175. Bölüm 5 Ben Kimin Mevlası İsem Ali de Onun Mevlasıdır 5 176. Bölüm 5 Ali Her Müminin Velisidir 5 177. Bölüm 5 Ali Hak İledir 5 178. Bölüm 5 Ali Kur'an İledir 5 179. Bölüm 5 Ali (a.s) Allah'ın Hüccetidir. 5 180. Bölüm 5 Ali, Peygamber'in İlminin Kapısıdır 5 181. Bölüm 5 Ali Benden Sonra İnsanların En Bilginidir. 5 182. Bölüm 5 Ben ve Ali Bir Ağaçtanız 5 183. Bölüm 5 Sen Kardeşimsin 5 184. Bölüm 5 Ali Bendendir ve Ben de Ali'denim 5 185. Bölüm 5 Benim Adıma Sadece Kendim ve Ali Tebliğ Edebilir. 5 186. Bölüm 5 Sen Bana Oranla Harun Gibisin 5 187. Bölüm 5 Ali'nin Velayeti 5 188. Bölüm 5 Peygamber'in (s.a.a) Diliyle Ali (2) 5 189. Bölüm 5 Ali'nin Diliyle Ali (3) 5 190. Bölüm 5 Ben 5 191. Bölüm 5 İmam Ali'nin (a.s) Müslüman Oluşu 5 192. Bölüm 5 İmam Ali'nin (a.s) İlmi 5 193. Bölüm 5 İmam Ali'nin (a.s) Mazlumiyeti 5 194. Bölüm 5 (4) Ali'nin Diliyle Ali 5 195. Bölüm 5 Fatıma Peygamberin Bir Parçasıdır 5 196. Bölüm 5 Fatıma Alemlerin Kadınlarının Efendisidir 5 197. Bölüm 5 Fatıma Gazablanınca Allah da Gazablanır. 5 198. Bölüm 5 İsimlerinin Seçiliş Niteliği 5 199. Bölüm 5 Cennet Ehli Gençlerinin Efendisi 5 200. Konu 5 Hasan ve Hüseyin'i (a.s) Sevmek 5 201. Bölüm 5 Peygamber'in Hasan ve Hüseyin'e Hediyesi 5 202. Bölüm 5 Hasan ve Hüseyin'in İmameti 5 203. Bölüm 5 İmametinin Delili 5 204. Bölüm 5 Hasan Bendendir ve Ben de Ondan 5 205. Bölüm 5 İmam Hasan'ın (a.s) Sevgisi 5 206. Bölüm 5 İmam Hasan'ın (a.s) İbadeti 5 207. Bölüm 5 İmam Hüseyin'in (a.s) İmamet Delili 5 208. Bölüm 5 Hüseyin Benden ve Ben Ondanım 5 209. Bölüm 5 İmam Ali b. Hüseyin'in İmamet Delili 5 210. Bölüm 5 İmam Zeyn'ul Abidin'in Makamı 5 211. Bölüm 5 İmam Muhammed b. Ali Bakır'ın (a.s) İmamet Delili 5 212. Bölüm 5 İlmi Yaran Kimse 5 213. Bölüm 5 Cafer b. Muhammed Sadık'ın (a.s) İmamet Delili 5 214. Bölüm 5 İmam Sadık'ın (a.s) Sireti ve Yüce Ahlakı 5 215. Bölüm 5 İmam Kazım'ın (a.s) İmamet Delili 5 216. Bölüm 5 İmam Zindanda 5 217. Bölüm 5 İmam Rıza'nın (a.s) İmamet Delili 5 218. Bölüm 5 İmam Rıza'nın (a.s)Veliahtlığı Kabule Zorlanışı 5 219. Bölüm 5 İmam Rıza'nın (a.s) Serahs Zindanındaki Hali 5 220. Bölüm 5 İmam Rıza'nın (a.s) Çeşitli Dilleri Bilmesi 5 221. Bölüm 5 İmam Rıza'nın (a.s) Kalp Güveni 5 222. Bölüm 5 İmam Muhammed b. Ali Cevad'ın (a.s) İmamet Delili 5 223. Bölüm 5 İmam Hadi'nin (a.s) İmamet Delili 5 224. Bölüm 5 İmam Hadi'nin (a.s) Zindandaki Hali 5 225. Bölüm 5 İmam Hasan b. Ali Askeri'nin (a.s) İmamet Delili 5 226. Bölüm 5 İmam Askeri'nin (a.s) Zindandaki Hali 5 227. Bölüm 5 Hz. Mehdi'nin (a.s) İsimleri 5 228. Bölüm 5 Hz. Mehdi'nin (a.s) İmamet Delili 5 229. Bölüm 5 Mehdi'nin (a.s) Müjdesi 5 230. Bölüm 5 Mehdi (a.s), Allah'ın Yeryüzündeki Bakiyye'sidir 5 231. Bölüm 5 Kıyamet Mehdi (a.s) Zuhur Edinceye Kadar Kopmaz 5 232. Bölüm 5 Peygamber'in Ehl-i Beyt'inden Biri Yeryüzünü Adeletle Dolduracaktır. 5 233. Bölüm 5 Mehdi'nin (a.s) Adının Resulullah'ın (s.a.a) Adıyla Aynı Oluşu 5 234. Bölüm 5 İmam-ı Kaim'in (Hz. Mehdi'nin) İki Gaybeti 5 235. Bölüm 5 İmam'ın Gaybetinde Dine Sarılmanın Zorluğu 5 236. Bölüm 5 Kaim'in (a.s) Gaybetinde Dua 5 237. Bölüm 5 Kaim'in Kıyamından Önce Kıyam Etmenin Hükmü (1) 5 238. Bölüm 5 Kaim'in Kıyamından Önce 5 Kıyam Etmenin Hükmü (2) 5 239. Bölüm 5 Kurtuluşu Beklemek 5 240. Bölüm 5 Kurtuluş Beklentisi İçinde Olmak En Üstün İbadettir 5 241. Bölüm 5 Mehdi'nin (a.s) Zuhurunu Bekleyenin Makamı 5 242. Bölüm 5 İnsanların Umutlarını Kaybettikleri bir Dönemde Kaim'in (a.s) Zuhu-ru 5 243. Bölüm 5 (Hz. Mehdi'nin Zuhuru İçin) 5 Vakit Tayin Edenler Yalancıdır 5 244. Bölüm 5 Gaybetin Sebebi 5 245. Bölüm 5 İnsanların Gaybet Döneminde 5 İmam'dan Faydalanması 5 246. Bölüm 5 Zuhur'un Alametleri 5 247. Bölüm 5 Zuhur Zamanı (1) 5 248. Bölüm 5 Zuhur Zamanı (2) 5 249. Bölüm 5 Hz. Mehdi ile Birlikte Kıyam Edenler 5 250. Bölüm 5 Hz. Mehdi'nin (a.s) Kıyam Ettikten Sonra Zalimlere Yapacakları 5 251. Bölüm 5 Kaim'in (a.s) Yeni Getirdikleri 5 252. Bölüm 5 Mehdi'nin (a.s) Kıyamından Sonraki Dünya 5 253. Bölüm 5 Kaim'den (a.s) Sonrası 5 254. Bölüm 5 İman 5 255. Bölüm 5 İman ve İslam 5 256. Bölüm 5 İmanın Kökü 5 257. Bölüm 5 İmanın Hakikati (1) 5 258. Bölüm 5 İmanın Hakikati (2) 5 259. Bölüm 5 İmanın Hakikati (3) 5 260. Bölüm 5 İmanın Hakikati (4) 5 261. Bölüm 5 İmanın Hakikati (5) 5 262. Bölüm 5 İman ve Amel 5 263. Bölüm 5 Mürcie Fırkası 5 264. Bölüm 5 İman ve Günahlar (1) 5 265. Bölüm 5 İman ve Günahlar (2) 5 266. Bölüm 5 İman ve Günahlar (3) 5 267. Bölüm 5 İmanın Kemali 5 268. Bölüm 5 İmanı Kemane Erdiren Şeyler (1) 5 269. Bölüm 5 İmanı Kemale Erdiren Şeyler (2) 5 270. Bölüm 5 İmanı Kemale Erdiren Şeyler (3) 5 271. Bölüm 5 İman ve Huzur 5 272. Bölüm 5 İmanın Artışı 5 273. Bölüm 5 İmanın Dereceleri 5 274. Bölüm 5 En Üstün İman 5 275. Bölüm 5 İmanın Dalları 5 276. Bölüm 5 İmanın Erkanı 5 277. Bölüm 5 İmanın En Sağlam Halkası 5 278. Bölüm 5 Kalıcı ve Geçici İman 5 279. Bölüm 5 İmanı Sabit Kılan Şey 5 280. Bölüm 5 İmanın Tadına Varmak 5 281. Bölüm 5 İmanın Tadını Almamak 5 282. Bölüm 5 İmanın Tatlılığını Tatmamak 5 283. Bölüm 5 İmanın En Düşük Mertebesi 5 284. Bölüm 5 İmandan Çıkaran Şey 5 285. Bölüm 5 İnsanı İmandan Çıkaran En Küçük Şey 5 286. Bölüm 5 İman ile Uyuşmayan Şey 5 287. Bölüm 5 İmanın Getirdikleri 5 288. Bölüm 5 Müminin Bu İsimle Adlandırılma Sebebi 5 289. Bölüm 5 Müminin Azameti 5 290. Bölüm 5 Müminler Bir Tek Beden Gibidirler 5 291. Bölüm 5 Mümin Kimdir? (1) 5 292. Bölüm 5 Mümin Kimdir? (2) 5 293. Bölüm 5 Müminin Sertliği 5 294. Bölüm 5 Her Şey Mümine Boyun Eğer 5 295. Bölüm 5 Müminler Azdır 5 296. Bölüm 5 Müminin Alametleri 5 297. Bölüm 5 Müminlerin Sıfatları 5 298. Bölüm 5 Müminlerin En Üstünü 5 299. Bölüm 5 Resulullah'ı Görmediği Halde 5 İman Eden Kimsenin Üstünlüğü 5 300. Bölüm 5 Emanet 5 301. Bölüm 5 Her Durumda Emanete Riayet Etmek Farzdır 5 302. Bölüm 5 Emanete Riayet Etmeyenin İmanı Yoktur. 5 303. Bölüm 5 Emanete Riayetin Etkileri 5 304. Bölüm 5 İtimad Edilmemesi Gereken Kimseler 5 305. Bölüm 5 İlahi Emanet 5 306. Bölüm 5 Eman Dilemek-Sığınmak 5 307. Bölüm 5 Ahde Vefa Göstermek 5 308. Bölüm 5 Sözleşmelere Saygı 5 309. Bölüm 5 Ünsiyet 5 310. Bölüm 5 Allah ile Ünsiyet Etmek 5 311. Bölüm 5 İnsanoğlunun Büyüklüğü 5 312. Bölüm 5 Müminin Şerafeti 5 313. Bölüm 5 İnsanı Meleklerden Üstün Kılan Şey 5 314. Bölüm 5 İnsanın Yaratılış Nedeni 5 315. Bölüm 5 İnsanın Yaratılış Niteliği 5 316. Bölüm 5 İnsanın Zayıflığı 5 317. Bölüm 5 İnsanın Ölçüsü (1) 5 318. Bölüm 5 İnsanın Ölçüsü (2) 5 319. Bölüm 5 Kamil İnsanın Sıfatı 5 320. Bölüm 5 Altın ve Gümüş Tabaklar 5 321. Bölüm 5 Cimrilik 5 322. Bölüm 5 Cimri 5 323. Bölüm 5 Cimrinin Özellikleri 5 324. Bölüm 5 Cimri Kimsenin Huzuru Az Olur 5 325. Bölüm 5 İnsanların En Cimrisi 5 326. Bölüm 5 Cimriliğin Nişanesi 5 327. Bölüm 5 Bid'at 5 328. Bölüm 5 Bid'at Ehli 5 329. Bölüm 5 Bid'atın Anlamı 5 330. Bölüm 5 Bidat Ehlinden Yüz Çevirmek 5 231. Bölüm 5 Bidatçı Kimse ve İbadet 5 322. Bölüm 5 Bid'at Ehlinin Amellerinin Batıl Oluşu 5 333. Bölüm 5 Bidat Ehlinin Tövbesi 5 334. Bölüm 5 Bidatler Çıkınca Alimlere Farz Olan Şeyler 5 335. Bölüm 5 Beda 5 336. Bölüm 5 "Beda"nın Anlamı 5 337. Bölüm 5 İmkansız Olan Beda 5 338. Bölüm 5 Abdal (Gezgin Derviş) 5 339. Bölüm 5 Savurganlık 5 340. Bölüm 5 Savurganlığın Anlamı 5 341. Bölüm 5 İyilik 5 342. Bölüm 5 İyiliğin Kapıları ve Hazineleri 5 343. Bölüm 5 İyi İnsanın Nişanesi 5 344. Bölüm 5 İyiliğin Mertebeleri 5 345. Bölüm 5 Birbirine İyilik Etmek Hususunda Emir 5 346. Bölüm 5 Kamil İyilik 5 347. Bölüm 5 Berzah 5 348. Bölüm 5 "Müminlerin Ruhu Yeşil Kuşların 5 Kursağıdır"Rivayetinin Reddi 5 349. Bölüm 5 Berzahta Müminlerin Ruhları 5 350. Bölüm 5 Kafirlerin Berzah Aleminde Ruhu 5 351. Bölüm 5 Bereketli 5 352. Bölüm 5 Bereket Sebepleri 5 353. Bölüm 5 Bereketi Yok Eden Şeyler 5 354. Bölüm 5 Allah'ın Burhanı 5 355. Bölüm 5 Delil İstemek 5 356. Bölüm 5 Güler Yüzlülük 5 357. Bölüm 5 Uyarı ve Müjde Eşitliği 5 İçindekiler 5