Kur'an: "Mallarının bir kısmını, kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al, onlara dua et; senin duan onlar için bir güvendir. Allah işitir ve bilir." 10340. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyametin yeri, müminin göl-gesi dışında hep ateştir. Zira müminin sadakası kendisine gölge eder."
10341. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sadaka ateş karşısında bir kal-kandır." 10342. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sadaka, kabrin sıcaklığını sada-ka veren kimseden uzaklaştırır ve kıyamet günü mümin sadakasının göl-gesine sığınır." 10343. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "(Kıyamet günü) Herkes insan-lar arasında hüküm verilinceye kadar kendi sadakasının gölgesindedir."
10344. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sadaka rabbin gazap ateşini söndürür." 10345. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz kul elini sadaka ver-mek için uzatınca aziz ve celil olan Allah yüzüne tebessüm eder ve her kime Allah tebessüm ederse mağfirete uğramıştır."
10346. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mallarından bir kısmını kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al" diye bilinen zekat ayeti Ramazan ayında nazil olunca Peygamber münadisine halk arasında şöyle nida etmesini emretti: "Allah zekatı da tıpkı namaz gibi sizlere farz kılmıştır. "
2221. Bölüm Allah Sadakaları Almaktadır
Kur'an: "Allah'ın, kullarının tövbesini kabul ettiğini, sadakaları aldığını ve Allah'ın tövbeleri çok kabul eden ve merhamet eden olduğunu bilmiyorlar mı?" 10347. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah Tebarek ve Te-ala şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz her şey için kendisine bir alıcı kıldım, ama sadakayı bizzat kendi elimle alırım."
10348. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şu iki şeyde hiç kimsenin bana ortak olmasını sevmem: Abdestim; zira namazımın bir parçasıdır ve sa-dakam ki bizzat kendi elimle fakire ulaşmalıdır. Zira sadaka Rahman'ın eline düşmektedir." bak. Vesail'uş Şia, 6/283, 18. Bölüm
2222. Bölüm Sadakanın Sevabı
Kur'an: "Allah faizi tüketir, sadakaları bereketlendirir. Allah hiçbir nan-kör günahkarı sevmez." 10349. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala şöyle buyurmuş-tur: "Kullarımdan bazısı hurmanın yarısını sadaka verir ve ben sizden bi-risinin at yavrusunu büyüttüğü gibi onun o yarım hurmasını büyütürüm ve onu Uhud Dağı gibi (büyük) kılarım."
10350. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hatta eğer yarım hurmayla da olsa kendinizi ateşten koruyunuz. Zira sizden biri at yavrusunu ve deve yavrusunu büyüttüğü gibi aziz ve celil olan Allah da sahibine yarım hur-mayı büyütür ve kıyamet günü kendisine (bu hurma yarısı) büyük bir dağdan daha büyük bir şekilde kendisine verilir. "
10351. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizden birisinin at yavrusunu veya deve yavrusunu büyüttüğü gibi Allah da bir hurma tanesini ya da bir lokma ekmeği (sadaka) Uhud Dağı kadar büyürtür."
2223. Bölüm Sadaka ve Belayı Defetme
10352. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sadaka belayı defeder ve o en tesirli ilaçtır. Sadaka kesinleşmiş kaderi defeder. Dert ve hastalığı dua ve sadakadan başka hiçbir şey ortadan kaldıramaz."
10353. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz kendinden başka ilah olmayan Allah dert, karın ağrısı, yanma, boğulma, viran olma ve deliliği sadakayla def eder. -Resulullah (s.a.a) böylece (sadakayla def edilen) yetmiş bela saydı. -" 10354. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sadaka yetmiş tür belayı def eder ki bunların en basiti cüzzam ve abraş hastalığıdır." 10355. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sadaka belanın yetmiş kapısını kapatır." bak. Vesail'uş Şia, 6/286, 9. Bölüm, el-Kafi, 4/2-7
2224. Bölüm Sadaka ve Kötü Ölümü Defedişi
10356. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sadaka kötü ölümü önler." 10357. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sadaka kötü ölümü defeder." 10358. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah sadakayla yetmiş tür kötü ölümü insandan uzaklaştırır." 10359. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sadaka dünyevi yetmiş belayı ve kötü ölümü defeder. Sadaka veren kimse kötü bir ölümle asla ölmez."
10360. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sadaka veriniz ve hastalarınızı sadakayla tedavi ediniz. Zira sadaka tatsız olayları ve hastalıkları önler. Ömrünüzü ve iyiliklerinizi artırır." 10361. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İhsan ve sadaka fakirliği gide-rir, ömrü artırır ve sahibinden yetmiş tür kötü ölümü def eder."
10362. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim gündüz veya gece sa-daka verirse. . . aziz ve celil olan Allah onu enkaz altında kalmaktan, yırtı-cı hayvanlara yem olmaktan ve kötü ölümden korur." bak. el-Bihar, 96/116, İhbar-u İsa; Kenz'ul Ummal, 16116
2225. Bölüm Hastaların Sadakayla Tedavisi
10363. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hastalarınızı sadakayla tedavi edin." 10364. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hastalarınızı sadakayla tedavi edin. Sizden her biriniz günlük yiyeceğini sadaka verirse ne olur!? Bazen kulun ruhunun alınma senedi ölüm meleğine verilir, ama kul sadaka verir ve neticede ölüm meleğine söyle denir: "Senedi geri çevir."
10365. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sadaka etkili bir ilaçtır." 10366. İmam Kazım (a.s), kendisine tümü hasta olan kalabalık ailesinden şika-yette bulunan birisine şöyle buyurmuştur: "Onları sadakayla tedavi et. Zira hiç-bir şey sadakadan daha hızlı bir şekilde Allah katında kabul edilmez ve hasta için sadakadan daha faydalı bir ilaç yoktur." bak. Vesail'uş Şia, 6/260, 3. Bölüm
2226.Bölüm Sadaka Rızkın Anahtarıdır
10367. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Rızkı sadakayla indirin." 10368. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fakir olduğunuz zaman sadaka ile Allah'la ticaret edin." 10369. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bazen ben fakir düşerim ve sa-daka vererek Allah'la ticarette bulunurum."
10370. İmam Sadık (a.s), oğlu Muhammed'e şöyle buyurmuştur: "Oğulcağızım! O harçlıktan ne kadar arttı?" Muhammed, "Kırk dinar" deyince şöyle bu-yurdu: "Git ve onu sadaka ver." Muhammed, "Sadece bu kırk dinar baki kalmıştır." Deyince şöyle buyurmuştur: "Onları sadaka ver. Zira aziz ve celil olan Allah karşılığını verir. Her şeyin bir anahtarı olduğunu, rızkın anahtarının da sadaka olduğunu bilmiyor musun? O halde o kırk dinarı sadaka ver."
Muhammed şöyle diyor: "Ben bu işi yaptım. Henüz on gün geçmeden Ebu Abdullah'a (a.s) bir yerden dört bin dinar para geldi." 10371. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çok sadaka verin ki rızkınız da çoğalsın." 10372. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sadaka, sadaka veren kimsenin rızkını ve varlığını arttırır; o halde Allah size rahmet etsin, sadaka ve-rin."
10373. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sadaka vermek borçları eda eder ve geriye bereket bırakır." bak. Er-Rızk, 1494. Bölüm
2227. Bölüm Her İyi İş Sadakadır
10374. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz her müslümanın her gün sadaka vermesi gerekir." Kendisine, "Kim bu işi yapabilir?" diye so-rulunca Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Yol üstündeki eziyet edici şey-leri kaldırmak sadakadır. Birine yol göstermek sadakadır, hastayı ziyaret etmek sadakadır, iyiliği emretmek sadakadır, kötülükten sakındırmak sa-dakadır ve selamın cevabını vermek sadakadır."
10375. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her iyi iş sadakadır." 10376. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zengin veya fakir herkese yapı-lan ihsan sadakadır." 10377. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her iyi iş sadakadır ve insanın kendisiyle yüzsuyunu koruduğu her şey kendisi için sadaka yazılır."
10378. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinize irşad eden ilimle ve kendisine kılavuzluk eden görüşle sadaka veriniz." 10379. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın sevdiği sadaka şunlar-dır: İlişkileri bozulduğunda insanların arasını düzeltmek ve birbirinden ayrıldığında onları birbirine yaklaştırmak."
10380. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Güzel bir söz sadakadır ve na-maz için attığın her adım sadakadır." 10381. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Duymayan birine işittirmek sa-dakadır."
10382. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Usanmaksızın duymayan birine bir söz işittirmek tatlı bir sadakadır." 10383. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ali b. Hüseyin (a.s) sabah ol-duğunda rızık taleb etmek için dışarı çıkıyordu." Kendisine, "Ey İbn-i Resulillah! Nereye gidiyorsun?" diye sorulunca şöyle buyurdu:
"Ailem için sadaka getirmeye gidiyorum." Kendisine, "Siz de sadaka alıyor mu-sunuz?" diye sorulunca şöyle buyurdu: "Herkim helal rızık taleb ederse o gün aziz ve celil olan Allah'ın kendisine verdiği bir sadakadır."
10384. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinin yüzüne tebessüm etmen sadakadır, iyiliği emretmen sadakadır, kötülükten sakındırman sa-dakadır, yol bilmeyen birine yol göstermen sadakadır, yol üstündeki ke-mik, diken ve taşı kaldırmak sadakadır, kovandan, kardeşinin kovasına su dökmen sadakadır." bak. Kenz'ul Ummal, 6/410, fi envai's Sedeke ve s. 429, imadetu'l eza ani'dderik
2228. Bölüm Kötülüğü Terketmek Sadakadır
10385. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her Müslüman sadaka vermesi gerekir." Ebu Musa şöyle arzetti: "Bir şey bulamıyorsa ne buyuruyorsu-nuz?" Peygamber şöyle buyurdu: "Eliyle çalışsın, emeğinden hem kendisi istifade etsin hem sadaka versin." O şöyle arzetti: "Eğer çalışamazsa ne buyuruyorsunuz?" Peygamber şöyle buyurdu:
"Hüzün sahibi bir muhtaca yardım etsin." O şöyle arzetti: "Eğer bunu da yapamıyorsa ne buyuruyor-sunuz?" Peygamber şöyle buyurdu: "İyiliği emretsin." O şöyle buyurdu: "Eğer bunu da yapamıyorsa ne yapsın." Peygamber şöyle buyurdu: "Kö-tülükten sakınsın ki bu da sadaka sayılır."
10386. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara kötülük etmekten sa-kın; zira bu da kendin için verdiğin sadakadır." 10387. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Dilini koru; zira bu da kendin için verdiğin sadakadır." 10388. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kötülükten sakınmak sadaka-dır."
2229. Bölüm En Üstün Sadaka (1)
10389. Resulullah (s.a.a), kendisine, "En üstün sadaka nedir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Salim olduğun ve ihtirasa kapıldığın, (yani) yaşamayı ümit ettiğin ve (sadaka vermekten) fakir olacağından korktuğun bir du-rumda sadaka vermen ve canın boğazına gelinceye kadar bunu ihmal edip (ölümün eşiğinde) "Bu kadar mal falanın ve şu kadar mal da filanın" de-memendir. Çünkü o anda mal zaten falan ve filanın olacaktır.
(İster iste-mez varislerinin eline geçecektir.) " 10390. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün sadaka salim ve ihti-raslı olduğun, (yani) hayata ümit bağladığın ve fakirliğe düşmekten kork-tuğun bir anda sadaka vermen ve canın ağzına gelinceye dek erteleyip, (ölüm yatağına düştüğünde), "Bu kadar mal falanın şu kadar mal da fila-nındır" dememendir. Çünkü o anda zaten mal falanın ve filanın olacak-tır."
10391. İmam Bakır (a.s) veya İmam Sadık (a.s), "En üstün sadaka nedir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Fakir birine az bir yiyecek vermektir. Aziz ve celil olan Allah'ın şu sözünü işitmedin mi: "Her ne kadar kendileri muhtaç olsa da başkalarını kendilerine tercih ederler" Acaba sadaka hususunda bundan daha üstününü gördün mü?"
10392. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zengin insan için sadaka ver-mek kolaydır. Ama aziz ve celil olan Allah az malı olan (ve onunla feda-karlıkta bulunan) kimseyi övmüş ve şöyle buyurmuştur: "Başkalarını kendilerine tercih ederler." 10393. Resulullah (s.a.a), kendisine, "En üstün sadaka nedir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Fakirlik anında (sahip olduğu) az olan malını gizlice muhtaca vermektir."
10394. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en üstünü gücü yet-tiğince bağışta bulunandır." 10395. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün sadaka fakire gizlice vermektir ve fakir insanın fedakarlığıdır." bak. el-İsar, 3. Bölüm el-İnfak 3946. Bölüm Es-Seha, 1783. Bölüm
2230. Bölüm En Üstün Sadaka (2)
10396. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün sadaka kendisiyle kan dökülmesine engel olduğun, tatsız olayları defettiğin ve Müslüman karde-şine bir fayda verdiğin dil sadakasıdır."
10397. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün sadaka dil sadakası-dır." Kendisine şöyle arzedildi: "Ey Allah'ın Resulü! Dil sadakası nedir?" Peygamber şöyle buyurdu: "Aracılık etmendir, onunla (aracılık ederek) bir esiri azad etmen, haksız bir kan dökülmesine engel olman, kardeşine bir iyilikte bulunman ve tatsız bir olayı defetmendir."
10398. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hakkı söylemekten daha üstün bir sadaka yoktur." 10399. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün sadaka Müslüman bir şahsın ilim öğrenmesi, sonra onu Müslüman kardeşine öğretmesidir."
10400. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün sadaka dili korumak-tır." 10401. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Canım elinde olan Allah'a an-dolsun ki insanlar güzel sözden daha sevimli bir infakta bulunmamışlar-dır."
2231. Bölüm En Üstün Sadaka (3)
10402. Resulullah (s.a.a), kendisine "En üstün sadaka nedir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Kinli akrabaya verilen sadakadır." 10403. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün sadaka açlıktan gözleri kararan esire verilen sadakadır." 10404. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zayıf insana yardımcı olman en iyi sadakadandır."
10405. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "En iyi sadaka yanan bir yüreği serinletmektir." 10406. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En iyi sadaka aziz ve celil olan Allah yolunda kurulan çadırın gölgesidir." 10407. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün sadaka Rama-zan'dadır."
2232. Bölüm Sadaka Akrabaların Öncelik Hakkı
10408. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü'nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: "Önce ailenden başla: Annen, baban, kız kardeşin, erkek kardeşin; ardından sonraki mertebede yer alan kimselerden." 10409. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Akraba muhtaç oldukça başka birine sadaka vermemek gerekir." 10410. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Akrabaya sadaka vermenin se-vabı iki kattır."
10411. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün sadaka kız kardeşine veya kızına verdiğin sadakadır. Bu sadaka kendi eline geri döner ve onu senden başka kimse almaz." 10412. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Akrabanın akrabaya sadaka vermesi hem sadakadır ve hem de sıla-i rahim." bak. Vesail'uş Şia, 6/286, 20. Bölüm, Kenz'ul Ummal, 6/394, el-Hukuk, 1101. Bölüm
2233.Bölüm Gizli Sadakanın Fazilet ve Etkileri
Kur'an: "Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzel! Eğer onları yoksullara gizlice verirseniz sizin için daha iyidir. Allah onları kötülükleriniz-den bir kısmına karşı tutar. Allah işlediklerinizden haberdardır." 10413. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Gizli sadaka rabbin gazap ate-şini söndürür."
10414. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Seni övsünler diye insanların gözü önünde sadaka verme. Zira eğer böyle yaparsan şüphesiz sevabını almış olursun. Ama eğer sağ elinle sadaka verirsen sol elin bundan haber-dar olmazsa kendisi için gizli sadaka verdiğin kimse onun sevabını sana açıktan verir."
10415. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çok gizli sadaka ver. Zira gizli sadaka vermek aziz ve celil olan Allah'ın gazap ateşini söndürür." 10416. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gizli sadaka en üstün iyiliklerden biridir."
10417. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin olmadığı gün yedi kişi arşın gölgesinde yer alır: Sağ eliyle verdiği sadakayı sol elinden gizleyen kimse" 10418. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tevessül edenlerin sarıldığı en iyi vesile Allah'a imandır. . . ve gizli sadaka vermektir. Zira gizli sadaka gü-nahı yok eder ve rabbin gazap ateşini söndürür."
10419. İmam Zeyn'ül Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sadakanın hakkı aziz ve celil olan rabbin nezdinde onun stokun olduğunu bilmen ve şahit tut-maya bile ihtiyaç duyulmayan bir emanetin olduğunun bilincinde olman-dır. Bunun yanında gizlice emanet ettiğin şeye güvenin aşikar emanet et-tiğin şeye güvenmekten daha çok olması gerektiğini,
dünyada sadakanın belaları ve hastalıkları senden defettiğini, ahirette ise cehennem ateşini senden uzaklaştırdığını bilmendir." 10420. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a yemin olsun ki gizli sa-daka açıkça verilen sadakadan daha üstündür ve Allah'a yemin olsun ki gizli ibadet aşikar olan ibadetten daha üstündür." bak. Vesail'uş Şia, 6/275, 13. Bölüm
2234. Bölüm Ehl-i Beyt (a.s) ve Gizli Sadaka
10421. İmam Bakır (a.s), İmam Zeyn'ül Abidin (a.s) hakkında şöyle buyurmuş-tur: "Şüphesiz o gecenin karanlığında dışarı çıkıyor, sırtına bir çuval alı-yor, tek tek evlerin kapısına varıyor, kapıları çalıyor ve kapıyı açan herkese bir şeyler veriyordu. Bir fakire bir şey verdiğinde ise kendisini tanımaması için yüzünü örtüyordu."
10422. Muhammed b. İshak şöyle diyor: "Medine halkından bir grup maaşla-rının nereden geldiğini bilmeksizin (kendilerine kimin yardım ettiğini bil-meksizin) yaşıyorlardı. Ali b. Hüseyin (a.s) vefat edince kendilerine gece-leyin verilen şeyler kesilmiş oldu."
10423. Hişam b. Salim şöyle diyor: "Hava kararınca ve gece bir miktar geç-tikten sonra İmam Sadık (a.s) ekmek, et ve para dolu bir torba alıyor, omuzlarına yüklüyor, Medine fakirlerine götürüyor, onlar arasında bölüş-türüyordu ama onlar kendisini tanımıyorlardı. İmam Sadık (a.s) vefat edince artık o yardımlar kesilmiş oldu ve neticede o şahsın İmam Sadık (a.s) olduğunu anladılar."
2235. Bölüm Aşikar Sadakanın Fazileti ve Etkileri
Kur'an: "Sadakaları açıkça verirseniz o ne güzel! Eğer onları yoksullara gizlice verirseniz sizin için daha iyidir. Allah onları kötülükleriniz-den bir kısmına karşı tutar. Allah işlediklerinizden haberdardır." "Allah'ın kitabına uyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdi-ğimiz rızıktan gizli ve açık infak edenler, tükenmeyecek bir kazanç umabilirler."
10424. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Açıkta verilen sadaka yetmiş tür belayı defeder." 10425. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a yakınlaşmayı isteyenlerin bu yakınlaşmadaki en temel vesileleri; Allah'a ve Resulüne imandır… ha-taları örten gizli sadaka vermek, kötü ölümü savan açık sadaka vermek-tir…"
10426. İmam Bakır (a.s), Allah-u Teala'nın, "Eğer sadakayı açıkça verir-seniz o ne güzel…" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Maksat farz olan zekattır." Ravi şöyle diyor: "Ben: "Eğer onu gizler ve fakirlere verir-seniz" ayetinden maksat nedir?" diye arzedince de şöyle buyurdu: "Bun-dan maksat da müstehap olan zekattır." Onlar farzları açık bir şekilde vermeyi ve nafileleri gizlemeyi seviyorlardı."
2236. Bölüm Gece ve Gündüz Verilen Sadakanın Fazileti ve Etkileri
Kur'an: "Gece gündüz, açık gizli, mallarını infak edenlerin mükâfatları-nı Rableri verecektir. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyecek-lerdir." 10427. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gece verilen sadaka rabbin ga-zab ateşini söndürür, büyük günahları temizler ve hesabı kolaylaştırır. Gündüz verilen sadaka ise malı çoğaltır ve ömrü artırır."
10428. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gündüz verilen sadaka suyun tuzu erittiği gibi günahları eritir ve gece verilen sadaka ise azameti yüce rabbin gazab ateşini söndürür."
10429. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Gününe başlayınca sadaka ver ki o günün uğursuzluğunu senden uzaklaştırsın ve akşam olunca da sada-ka ver ki o gecenin uğursuzluğunu senden gidersin."
10430. İbn-i Abbas, "Gece ve gündüz infak edenler" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Bu ayet Ali b. Ebi Talib hakkında nazil olmuştur. Müminlerin Emiri'nin dört dirhemi vardı. Bir dirhemini gece infak etti, bir dirhemi gündüz, birini gizli ve birini de açık infak etti." bak. Vesail'uş Şia, 6/278, 14. Bölüm
2237. Bölüm Bollukta ve Darlıkta Sadakaya Teşvik
Kur'an: "Rabbinizin mağfiretine ve takva sahipleri için hazırlanmış, eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun. Onlar bollukta ve darlık-ta infak ederler. . ." -İbn-i Cerir ve İbn-i Ebi Hatem, İbn-i Abbas'tan "Bollukta ve darlıkta infak edenler" ayeti hakkında, "Maksat darlık ve kolaylık zamanıdır" dediğini nakletmişlerdir."
-Mecme'ul Beyan'da şöyle yer almıştır: "Ayette geçen (İsra suresi 29) "Serra ve Zer-ra" kelimelerinin anlamı hakkında iki görüş vardır. Bunlardan biri İbn-i Abbas'ın görüşüdür ve maksadın zenginlik ve fakirlik zamanı olduğunu söylemektedir. İkinci görüş ise hüzün ve sevinç zamanı olduğunu ifade etmektedir. Yani bu haletlerden hiç-birisi hayırlı işlerde malını infak etmesine engel olmamaktadır."
2238. Bölüm Sadakanın Sınırı
Kur'an: "Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de açıp tu-tumsuz olma, yoksa pişman olur, açıkta kalırsın." "Ne infak edeceklerini sana sorarlar. De ki: "Affı." (Orta yolu tutturarak artanı veya malın en iyisini)" 10431. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sadaka vermekte haddi aşan sadaka vermemiş kimse gibidir."
10432. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala'nın, "Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de açıp tutumsuz olma, yoksa pişman olur, açıkta kalırsın" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Ayette geçen ihsar yoksulluk anlamındadır." 10433. Resulullah (s.a.a), Ali'ye (a.s) yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Sa-daka, gücün olduğu kadarıyla bağışlaman ve israf etmediğin halde, "İsraf ettim" demendir."
10434. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnfak ediniz, bağışta bulununuz ve hesaplamayınız ki şüphesiz hakkınızda hesaplanır ve cimrilik etmeyiniz ki hakkınızda cimrilik edilir."
10435. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer birisi varını yoğunu Al-lah'ın yollarından birinde infak ederse beğenilir ve başarılı bir iş yapma-mıştır. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmamış mıdır: "Ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın ve iyilik edin ki şüphesiz Allah iyilik edenleri sever." İyilik edenlerden maksat orta yollu olanlardır."
10436. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşin için sana olan zararı kendisine olan faydasından daha çok olan bir işe girişme." 10437. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendinden, kardeşlerine senin için zararı, onun için olan faydasından daha çok olacak bir şekilde bağış-lama."
10438. İbn-i Abbas şöyle diyor: "Allah yolunda infak emri nazil olunca bir grup ashap Allah Resulü'nün (s.a.a) yanına gelerek şöyle arzettiler: "Bu mallarımızdan infak etmemiz gereken şeyin ne olduğunu bilmiyoruz. Ondan hangi şeyi infak edelim?" Bunun üzerine Allah şu ayeti nazil bu-yurdu: "Senden infakın ne olduğunu söylüyorlar.
De ki fazlasını" Peygamber (s.a.a) bu ayet nazil olmadan önce artık sadaka verecek bir şey bulamayıncaya kadar infakta bulunuyor ve yediği her yemekten bir mikta-rını sadaka veriyordu." bak. 440. Konu, el-İktisad; el-İsraf, 180. Bölüm
2239. Bölüm Sadakaları Elden Ele Vermenin Sevabı
10439. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim sadakayı muhtaç birine ulaştırırsa o sadakanın sahibinin sevabını elde eder ve sadaka sahibinin sevabından da bir şey eksilmez." 10440. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim fakir birisi için sadaka toplarsa sadaka veren kimsenin sevabını elde eder. Eğer kırk bin kişi bu sadakayı elden ele dolaştırır ve sonra fakire verirse onların tümüne kamil bir sevap verilir."
10441. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer sadakanın sevabı seksen el dolaşacak olursa yine de tümü sevap görür ve sadaka sahibinin seva-bından da hiçbir şey eksilmez." 10442. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Eğer sadaka yetmiş bin kişi ara-sında elden ele dolaşsa, yine de en sonuncusunun sevabı baştakinin sevabı gibidir." bak. el-Bihar, 96/175, 20. Bölüm
2240. Bölüm Sadakanın Harcama Yerleri
Kur'an: "(İnfaklarınızı) Allah yolunda mahsur kalanlara, yeryüzünde kazanç için dolaşamayanlara, hayalarından dolayı, kendilerini ta-nımayanların zengin saydıkları yoksullara verin. Onları yüzlerin-den tanırsın, insanlardan yüzsüzlük ederek bir şey istemezler." 10443. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Miskin insan ondan bundan bir iki öğün yemek veya bir iki lokma ekmek alan kimse değildir. Mal birik-tirmek için insanlara avuç açan kimseye o mal, alevlenen kızdırılmış bir taş gibidir. O halde herkim isterse o az malla yetinsin (ve insanlara el aç-masın) ve her kim de isterse (dilencilik yoluyla) malını çoğaltsın."
10444. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Miskin insan ne gezinen dilen-cidir ve ne de bir iki hurma veya bir iki lokma ekmek alan kimse. Miskin nefis izzet ve yüceliği bulunan yoksun kimsedir. Öyle ki asla insanlara el açmaz ve hiç kimse onun fakir olduğunu anlamaz ki ona sadaka ver-sin."
10445. İmam Sadık (a.s), kendisine, "Evin kapısını çalan kimseye sadaka ver-mek gerekir mi yoksa ondan esirgemek mi gerekir ve onu (sadakayı) akrabalara mı vermek icab eder?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Onlara (kapıya gelen di-lencilere) vermeyin. Sadakaları fakir akrabalarınıza gönderin ki bu işin se-vabı daha çoktur."
10446. İmam Kazım (a.s), kendisine yolda dilenen kimseye yardım hususunda mektup yazan birine şöyle cevap vermiştir: "Herkim Nasibi birine (Ehl-i Beyt düşmanına) sadaka verir ve yardımda bulunursa o sadaka kendisi için se-vap değil, günah olur. Ama mezhebinden ve durumundan haberdar ol-madığın birine sadaka versen daha iyidir ve sevabı daha fazladır. Bundan da öte haline acıdığın, kendisine merhamet ettiğin ve inancını ve mezhe-bini bilmenin mümkün olmadığı kimseye sadaka vermenin Allah'ın izniyle hiçbir sakıncası yoktur."
10447. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala'nın "Dilenen ve mahrum için" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Mahrum, alışverişte hiçbir şeyden nasip-lenmeyen rızıksız kimse demektir." 10448. İmam Bakır (a.s) ve İmam Sadık (a.s) hakeza bu ayet hakkında şöyle bu-yurmuşlardır: "Mahrum kimseden maksat akli açıdan müşkülü olmayan ama (her ne kadar çalışsa da ve zahmet çekse de) rızık kapısı açılmayan kimsedir." bak. Ez-Zekat, 1575. Bölüm el- Fakr, 3235. Bölüm Es-Sual, 1712. Bölüm el-Ye's, 4236. Bölüm
2241. Bölüm Sadakaya Müstahak Olmayan Kimse
10449. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sadaka ne zengin için helaldir ve ne de salim ve güçlü olan kimse için. Sadece şiddetli bir fakirliğe veya korkunç bir borca müptela olan kimseye helaldir. Herkim varlığını artır-mak için insanlara avucunu açarsa kıyamet günü o mal yüzünde bir sıyrık ve yuttuğu kızdırılmış bir taşa dönüşür. O halde herkim isterse fakirlikle yetinsin. Herkim de isterse (dilenerek) malını çoğaltsın."
10450. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sadaka (zekat) sanat sahibi ve-ya sağlam ve güçlü bir bünyesi olan kimse içim helal değildir. O halde sa-daka almaktan sakının."
Ben diyorum ki: "Seduk (r. a) Men la Yehzuruh'ul Fakih kitabında şöyle nak-letmiştir: "Rivayet edildiği üzere İmam Sadık'a (a.s) şöyle arzedildi: Halk Allah Resulü'nden (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Sadaka zengin olan ve sağlam ve güçlü bir bünyeye sahip bulunan kimseye helal değildir." İmam Sadık (a.s) şöyle buyurdu: "Allah Resulü "İhtiyaçsız kimseye haramdır" diye buyurmuştur ama, "Sağlam ve güçlü bir bünyeye sahip olan kimseye" diye buyurmamıştır."
2242. Bölüm Sadakanın Afetleri
Kur'an: "Güzel bir söz ve bağışlama, peşinden incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, hilim sahibidir. . Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını infak eden kimse gibi, sadakalarınızı başa kakma ve incitmek su-retiyle boşa çıkarmayın. Onun durumu, üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir; üzerine sağanak yağmur yağdığında onu çıplak bir kaya haline getirivermiştir. Kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah küfreden kimseleri hidayet etmez."
"Yaptığın iyiliği çok görerek başa kakma." 10451. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Minnet etmemek ihsanın süsü-dür." 10452. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Minnet etmek iyiliği ortadan kaldırır." 10453. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bağışlamak tabiatın yüceliğin-dendir. Minnet etmek ise iyiliği yok eder." 10454. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şu üç kimseyle aziz ve celil olan Allah konuşmaz: "Verdiği her şeyde minnet eden, elbisesini yerde süren (tekebbürden kinayedir) ve yalan yere yemin ederek malını satan kimse ile."
10455. İmam Ali (a.s) Malik Eşter'e yazdığı mektupta şöyle buyurmuştur: "Hal-ka karşı yaptığın iyiliği başlarına kakarak, onları minnet altında bırakmak-tan ve yaptığını olduğundan çok gösterip övünmeye kalkışmaktan sakın. Söz verince sözünden dönme. Yaptığıyla kişiyi minnet altında bırakmak, ihsanı yokeder. Yaptığını çok görüp onunla övünmek, hakkın nurunu gö-türür."
10456. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer birine iyilik edersen fazla minnet ederek ve yüzüne vurarak bu iyiliğini yok etme. Aksine daha iyi bir iyilikle devam ettir. Zira bu iş senin ahlakın için daha güzeldir. Ahiret sevabını da daha farz kılar." 10457. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir beklenti içinde olmaksı-zın sadaka veriniz. Zira beklenti içinde olmak sadakayı yok eder." bak. Vesail'uş Şia, 6/316, 37. Bölüm el-Amel (1), 2947. Bölüm el-İnfak, 3948. Bölüm
2243. Bölüm Bağışta Bulunmanın Adabı
10458. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "(İhsan ve bağışta) savsaklamak ruhun işkencesidir." 10459. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Savsaklamak ve minnet etmek ih-sanı tatsız kılar." 10460. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bugün yarın diye savsaklamak iki esirgemeden biridir."
10461. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bağışta bulunmanın afeti bugün yarın diye savsaklamaktır." 10462. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Vadettiği şeyi yerine getirmeyi erteleyen kimse (gerçekte) onu yerine getirmemiştir." 10463. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Halktan iyiliğe en layık olan kim-se kendisine vadettiğin ihsanı ertelediğinde sabreden, vadedileni yapama-yınca mazur gören ve kendisine bağışta bulunulduğunda ise teşekkür eden kimsedir." 10464. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En kötü bağış ertelenerek yapılan ve ardından minnet edilen bağıştır."
2244.Bölüm Kafirin Sadakası
10465. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin sadakası ateş karşısında büyük bir kalkan ve örtüdür. Kafirin sadakası ise malını yok olmaktan korur, karşılığı kendisine bu dünyada verilir ve bedenindeki hastalıkları uzaklaştırır. Ama ahirette hiçbir nasibi yoktur." bak. el-İhsan, 872. Bölüm
2245. Bölüm Günahkara Onu Günahtan Korumak İçin Sadaka Vermek
10466. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Birisi, "Bu gece kesin olarak sadaka vereceğim" diyerek dışarı çıktı. Elindeki sadakayı bir hırsıza verdi. Ertesi gün insanlar onun hırsıza sadaka verdiğini dile getirdiler. O şöyle dedi: "Allah'ım! Sadakam hırsızın eline geçtiği için sana şükrediyorum. Bu gece yine sadaka vereceğim."
Bunun üzerine dışarı çıktı ve sadakasını zi-nakar bir kadına verdi. Sabah olunca insanlar yine kötü birine sadaka ver-diğini dile getirdiler. O yine şöyle dedi: "Allah'ım! Sadakamın kötü bir kadının eline geçmesinden dolayı sana şükrederim. Bugün de yine sadaka vereceğim."
Ardından dışarı çıktı ve sadakasını bir zengine verdi. Yine sabah olunca insanlar onun zengine verdiği sadakayı dile getirdiler. O şa-hıs yine şöyle dedi: "Allah'ım! Sadakam bir hırsıza, kötü bir kadına ve zengine ulaştığı için sana şükrederim." Bunun üzerine kendisine şöyle il-ham edildi: "Sadakanın hırsızın eline geçmesi onu hırsızlıktan vazgeçir-mek içindi. Kötü kadının eline verilen sadaka ise onu zinadan korumak içindi. Zengine verilen sadaka ise ibret alması ve Allah'ın kendisine bağış-ladığı şeyleri infak etmesi içindi."
293. Konu
es-Sırat Sırat
Bihar, 8/64, 22. bölüm; es-Sırat Bihar, 8/70; Beyan lil müfid fi me'na sırat Şerh-i Nehc'ül-Belağa-i İbn-i Ebi'l-Hadid, 6/264; Beyan-i li İbn-i Ebi'l-Hadid fi me'nah'us Sırat
bak. 218. konu, es-Sebil Şuar, 2031. bölüm; emsal, 3599. bölüm 2246. Bölüm Sırat
Kur'an: "Doğrusu Rabbin (her an) gözetlemededir." 10467. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biliniz ki geçişiniz sırattan, sürç-me yerlerinden, sürçme korkularından ve birbiri ardınca sürekli dehşetle-rindendir." 10468. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz sırat cehennem üzeri-ne kurulmuştur ve (ayakları) kaydırıcıdır." bak. 2252. Bölüm
2247. Bölüm Doğru Yol
Kur'an: "Bizleri doğru yola hidayet et." 10469. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar sağa sola saptılar. Ama biz ve Şiilerimiz doğru yola hidayet olduk." 10470. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sağ ve sol sapıklık yoludur. Doğ-ru yol, orta yoldur. Kur'an ve peygamberlik eserleri (sünneti) de ona gö-türür. Sünnete ulaşmak ve hayırlı akibet bu yoldan gitmekle mümkün-dür."
10471. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Olgunluk yolunu terkederek az-gınlık yoluyla sağı solu tuttular." 10472. İmam Ali (a.s)İmamlar'ın (a.s) sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "Çöl-lerde insanlara yol gösteren kılavuzlar makamında olmuşlardır. Kim orta hedefi tutturmuşsa onu o yolda gitmeye teşvik etmiş ve kurtuluşla müjde-lemişlerdir. Kim de sağa sola yönelmişse, onun gidişatını kınamışlar ve helak olmaktan sakındırmışlardır."
2248. Bölüm Kur'an ve Doğru Yol
Kur'an: "Bizleri doğru yola hidayet et. Kendilerine nimet ve ikramda bu-lunduğun kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil!" "Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar Allah'ın nimetine eriştirdiği peygamberlerle, dosdoğru olanlar, şehitler ve iyilerle berâberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar!"
2249. Bölüm Doğru Yolun Anlamı
Kur'an: "Şüphesiz Allah benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin; bu doğru yoldur." "Allah'ın ayetleri size okunur, aranızda da peygamberi bulunur-ken nasıl küfredersiniz? Kim Allah'a sarılırsa şüphesiz doğru yola hidayete olur." "Rabbinin, dosdoğru yolu işte budur. İbret alan kimselere ayet-leri uzun uzadıya açıkladık." bak. En'am, 153, 161, Hud, 56; Hicr, 41; Meryem, 36; Ya-Sin, 61; Zuhruf, 61, 64; bak. el-Emsal, 3599. Bölüm
10473. İmam Askeri (a.s), Allah-u Teala'nın, "Bizleri doğru yola hidayet et" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "İnsan şöyle der: "Ömrümüzün geçen günlerinde sana itaat edelim diye bağışta bulunduğun başarıyı bizlere de-vam ettir ki ömrümüzün kalan günlerinde de sana itaat edelim. Doğru yol iki tanedir:
Dünyada olan ve ahirette olan. Dünyada olan doğru yol ifrat ve tefritten uzak olan orta yoldur. Batıl yola en küçük bir sapması yoktur. Ahirette olan doğru yol ise müminlerin cennete doğru koyulduğu yoldur ve o yol dosdoğru bir yoldur."
10474. İmam Sadık (a.s), sıratın anlamı hakkında şöyle buyurmuştur: "Sırat aziz ve celil olan Allah'ı tanıma yoludur ve bu yol iki çeşittir: Bir sırat dünyadadır ve bir sırat ahirettedir. Dünya sıratı itaatı farz olan imamdır. Herkim dünyada onu tanır ve yol göstericiliğine uyarsa cehennem üzerine kurulu bir köprü olan sırattan geçer." 10475. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Doğru yol Müminlerin Emiri Ali'dir (a.s)."
10476. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Doğru yol bizleriz ve ilminin sır yerleri bizleriz." 10477. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın sırat-i müstakimi, O'nun kopmaz ve sağlam kulpu benim." 10478. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala'nın, "bizleri doğru yola hidayet et" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Bizleri doğru yoluna hidayet et, bizle-ri muhabbetine götüren ve cennete ulaştıran yolu kat etmeye hidayet et ki nefsimizin heva ve heveslerine uymayalım ve helak olmayalım."
10479. Resulullah (s.a.a), hakeza bu ayet hakkında şöyle buyurmuştur: "Bizleri sırat-i müstakime, yani İslam dinine irşad et. Zira İslam'dan başka hiçbir din doğru değildir. Çünkü onda tevhid ve tek olan Allah'a tapma diye bir şey yoktur. "Kendisine nimet verdiklerinin yoluna" yani Allah'ın ken-dilerine İslam ve nübüvvet bağışında bulunduğu Peygamberler ve mü-minlerin yoluna. "Gazaba uğrayanların değil" bizleri gazap ettiğin Ya-hudilerin dinine değil "Sapmışların değil" yani Hıristiyanların değil."
2250.Bölüm Sıratın Özellikleri
10480. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sırat kıldan ince ve kılıcın ağ-zından daha keskindir." 10481. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sırat kıldan daha ince ve kılıç-tan daha keskindir." 10482. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cehennem üzerinde kıldan da-ha ince ve kılıçtan daha keskin köprü vardır."
2251. Bölüm Sıratta Ayağın Sabit Olmasına Sebep Olan Şeyler
10483. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sırat üzerinde ayağı en sabit olanınız Ehl-i Beyt'imi en çok seveninizdir." 10484. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! Kıyamet günü olunca ben, sen ve Cebrail Sırat üzerinde otururuz. Sırattan sadece senin velayet dosyanı taşıyan kimseler geçebilir."
10485. Resulullah (s.a.a), Ali'ye (a.s) şöyle buyurmuştur: "Senin sevginin kal-binde yer ettiği her müminin ayağı sırat üzerinde titreyince, sabitleşir ve Allah sana olan muhabbeti sebebiyle onu cennete götürür." bak. 92. Konu, el-Mehebet (4)
2252. Bölüm Sırat Köprüleri
Kur'an: "Doğrusu Rabbin (hep) gözetlemededir." 10486. İmam Sadık (a.s), aziz ve celil olan Allah'ın, "Doğrusu Rabbin (hep) gözetlemededir" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Ayette geçen Mirsad kelimesi sırat üzerinde bir köprünün adıdır. Oradan boynunda kul hakkı olan hiç kimse geçemez." 10487. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sırat cehennemin üzerine kurulur. . . Onun üzerinde üç köprü vardır: Onların birinin üzerinde emanettarlık ve akrabalık vardır. İkincisinin üzerinde namaz, üçüncüsünün üzerinde ise alemlerin rabbi olan ve kendisinden başka ilah bulunmayan rabbin adaleti vardır."
2253. Bölüm Sırattan Geçen İnsanların Kısımları
10488. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar Sırattan geçerken kaç guruba ayrılır: …Bazıları şimşek gibi geçer, bazıları at gibi koşar, bazıları yüz üstü sürünür, bazıları asılı halde geçer ve ateş bedeninin bir miktarını sarmış, bir miktarını ise bırakmıştır." 10489. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar Sırat üzerindedir. Ki-misi asılır, kiminin de sürçer, kimisi ayakları sabit kalır."
10490. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sırattan geçerken bazı insanlar şimşek gibi geçer. Bazıları göz açıp kapatıncaya kadar geçerler, bazıları at-lar ve develer gibi koşarak geçer. Bazıları ayakları bağlı kimseler gibi ge-çer. O halde bir grubu kesin kurtuluşa erer, bir grubu kanlı ve yaralı bir şekilde yavaşça geçer ve bir kısmı da oraya (cehenneme) düşer."
10491. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir grup insan sırattan şimşek gibi geçer, bir grubu rüzgar gibi. Bir gruba ayaklarının önünü apaçık gör-sünler diye nur verilir. Bir grub elleri ve ayakları üzerinde yürüyerek geçer ve yaptıkları günah sebebiyle ateş bedenlerinin bir kısmını kaplar."
10492. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Abdesti tam al ki sırattan bulutlar gibi geçesin." 10493. Musa (a.s) bir duasında şöyle arzetti: "Allah'ım! Senin hikmetini açık-ta ve gizlide tilavet eden kimsenin sevabı nedir?" Allah şöyle buyurdu: "Ey Musa! Sırat'tan şimşek gibi geçip gider."
294. Konu
es-Siğer Çocukluk
bak. 255. konu, eş-Şibab; 559. konu, el-Veled ve'l-Valid; el-Hıfz, 876. bölüm 2254. Bölüm Çocukluk
10494. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim küçüklükte sıkıntı çek-mezse büyüklük çağında yüceliğe erişemez." 10495. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim küçüklükte sorarsa, bü-yüklük çağında da cevap verir." 10496. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim küçüklükte öğrenmezse büyüklük çağında ilerleyemez."
10497. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çocuğun çocukluk dönemin-deki yaramazlığı büyüklük çağında aklının artmasına sebep olur." 10498. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çocuğun küçük yaşta yara-mazlığı beğenilmiştir. Zira bu kimse büyüklük çağında yumuşak huylu olur." 10499. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cahil, yaşlı da olsa çocuktur, bil-gin ise genç bile olsa büyüktür." bak. el-Valid ve'l Veled, 4212. Bölüm el-Edeb, 70, 71. Bölüm
10500. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Birbirinizle karşılaşınca selam vererek ve tokalaşarak karşılaşın ve birbirinizden ayrılınca da mağfiret di-leyerek ayrılın."
10501. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müslümanlar Allah Resulü (s.a.a) ile birlikte savaşa çıktıkları zaman ağaçlık bir yerden geçerek ardın-dan açık bir alana çıktıklarında birbirlerine bakıyor ve tokalaşıyorlardı." 10502. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü (s.a.a) biriyle to-kalaşınca asla o elini elinden çekmedikçe asla elini onun elinden geri çekmezdi."
1
Mizan'ul Hikmet-7.Cilt Mizan'ul Hikmet-7.Cilt
2256.Bölüm Kin ve Düşmanlığın Kaldırılmasında Tokalaşmanın Rolü
10503. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Tokalaşın zira tokalaşmak kin ve düşmanlığı ortadan kaldırır." 10504. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Tokalaşın, zira tokalaşmak kini ortadan kaldırır"
2257. Bölüm Tokalaşmanın Günahları Yok Etmedeki Rolü
10505. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin müminle tokalaşınca günahları temizlenmiş bir halde birbirinden ayrılırlar." 10506. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinizle görüşünce tokalaşın, sevgi izharında bulunun ve güler yüzlü davranın (ki) birbirinizden ayrılınca bütün günahlarınız yok olur gider."
10507. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan arkadaşıyla tokalaşırsa elini tutan kimsenin sevabı elini bırakan kimsenin sevabından daha fazla-dır. Biliniz ki onların günahları hiçbir günah kalmayıncaya kadar dökülür gider."
2258. Bölüm Kadınla Tokalaşmaktan Sakınmak
10508. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kadının namahrem erkekle el-bisesinin altından başka bir şekilde (çıplak bir elle) tokalaşması caiz değil-dir. Ve aynı şekilde sadece elbisesinin altından biat edebilir." 10509. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ben kadınlarla toka-laşmam."
10510. İmam Sadık (a.s), yabancı kadınlarla toklaşmak hakkında sorulunca şöy-le buyurmuştur: "Hayır caiz değildir, sadece elbisesinin altından." 10511. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Evlenilmesi helal olan kadınla (namahrem bir kadınla) tokalaşmak elbisesinin altından olmaksızın caiz değildir. Bu taktirde de elini sıkmaması gerekir." bak. 53. Konu, el-Bey'at Vesail'uş Şia, 14/151, 115. Bölüm
2259. Bölüm Düşmanla Tokalaşmaya Teşvik
10512. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmanınla her ne kadar hoş-lanmasa da tokalaş. Zira bu aziz ve celil olan Allah'ın kullarına emrettiği bir şeydir. O (Allah) şöyle buyurmuştur: "Sen, fenalığı en güzel şekilde sav; o zaman, seninle arasında düşmanlık bulunan kişinin yakın bir dost gibi olduğunu görürsün. Bu, ancak sabredenlere vergidir; bu ancak o büyük hazzı tadanlara vergidir." Düşman için onun hak-kında Allah'ın emri üzere amel etmenden daha şiddetli bir şey yoktur.
296. Konu
es-Sulh Barış (1) Savaşta Barış
Bihar, 44/1; 18. bölüm; İllet'ulleti min ecliha salih'ul İmam Hasan (a.s) Muaviye Bihar, 44/33, 19. bölüm; Keyfiyet'ul Mesalihe
bak. Harb, 752. bölüm 2260. Bölüm Barış
Kur'an: "Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de yanaş ve Allah'a güven. O, şüphesiz işitir ve bilir." 10513. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben barışı İslam'ın gevşemesine sebep olmadığı taktirde savaştan daha etkili gördüm."
10514. İmam Ali (a.s), Mısır'a vali tayin ettiğinde Malik Eşter'e yazdığı mektu-bunda şöyle buyurmuştur: "Düşmanın sizi Allah'ın hoşnutluğuna ulaştıracak barış teklif ederse kabul et. Çünkü barışta, ordun için huzur ve genişlik;
sıkıntıların için rahatlık ve kurtuluş; şehirlerin için emniyet vardır. Fakat, barış yaptıktan sonra düşmanına karşı her yönüyle uyanık ol, ondan kork ve tetikte bulun; çünkü düşman çoğu kez gafil avlamak için yaklaşır. Öy-leyse tedbirini al, bu hususta hüsn-ü zan beslemeyi de bir kenara bırak." bak. 2264. Bölüm
2261. Bölüm İmam Hasan'ın (a.s) Barışı
10515. İmam Ali (a.s), İbn-i Mülcem tarafından yaralandıktan sonra oğlu Ha-san'a yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Bil ki Muaviye bana muhalefet ettiği gibi sana da muhalefet edecektir. O halde onunla barışacak olursan Beni Zemere ve Beni Eşce' ile anlaşan ceddine uymuş olursun. Eğer düşmanınla savaşmak istersen (bil ki) babanın takipçilerinin sahip olduğu vefadarlık ve salahiyete senin takipçilerin sahip olmayacaktır."
10516. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Hasan b. Ali'nin (a.s) canına kastedilince ve insanlar kendisi hakkında de ihtilafa düşünce o işi Muaviye'ye bıraktı. Bunun üzerine taraftarları ona şöyle selam verdiler: "Selam olsun sana ey Müminleri hor kılan!" O şöyle buyurdu:
"Ben mü-minleri hor kılan değilim. Belki müminlere izzet verenim. Ama sizlerin düşman karşısında gücünüzün olmadığını görünce işi ona bıraktım ki ben ve sizler sahiplerine kalsın diye gemiyi delen Alim (Hızır) gibi aralarında kalalım. Ben ve sizlerin (hikayesi) işte böyledir ta ki onlar arasında baki kalalım."
bak. 270. konu, eş-Şefaet (1) 2262. Bölüm İnsanları Barıştırmanın Önemi
Kur'an: "Kim iyi bir işte aracılık ederse, ona onun sevabından bir pay vardır; kim de kötü bir şeyde aracılık yaparsa, ona o kötülükten bir hisse vardır. Allah, her şeyin karşılığını verir." "Sana, ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: "Ganimetler Al-lah'ın ve Peygamberindir. İnanıyorsanız Allah'tan sakının, aranız-daki münasebetleri düzeltin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin."
"Şüphesiz müminler birbiri ile kardeştir öyle ise kardeşlerinizin arasını düzeltin; Allah'tan sakının ki size acısın." "Ancak sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayı ve insanların ara-sını düzeltmeyi gözeten kimseler müstesna, onların gizli toplantı-larının çoğunda hayır yoktur. Bunları, Allah'ın rızasını kazanmak için yapana büyük ecir vereceğiz."
10517. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizlere namazdan, oruçtan ve sadakadan (zekattan) daha faziletli bir şeyi haber vermeyeyim mi? O şey insanların arasını ıslah etmektir. Zira insanlar arasındaki ilişkilerin bozul-ması helak edici ve dini yok edicidir."
10518. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birbirleriyle ihtilafa düşüp düşmanlık ettiğinde insanların arasını islah etmek ve birbirinden uzaklaş-tığında onları birbirine yakınlaştırmak Allah'ın sevdiği bir sadakadır." 10519. İmam Sadık (a.s), Mufazzal'a şöyle buyurmuştur: "Şialarımızdan iki kişinin çekiştiğini görürsen benim malımdan fidye ver. (yani hakkında çe-kiştikleri miktarı onlara vererek aralarını ıslah et)"
10520. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Eba Eyyüb! Sana Allah ve Resulü'nün sevdiği sadakayı haber vermeyeyim mi? (O sadaka şudur ki: ) İnsanlar birbirine karşı kötü olduğunda ve birbirinden uzaklaştığında on-ların arasını ıslah etmendir." 10521. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman ve takva sahiplerinin arasını ıslah etmek yolunda sabit kal." 10522. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan yığınlarını ıslah etmek için çalışmak saadetin kemalindendir." 10523. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim zıtların barışını elde ederse hedefine ulaşmış olur." bak. Vesail'uş Şia, 13/161, 1. Bölüm
2263.Bölüm Barıştırmak İçin Yalan Söylemenin Caiz Oluşu
Kur'an: "İyi olmanız, insanların arasını düzeltmeniz, günahtan sakın-manız ve hususunda, Allah'a yaptığınız yeminleri engel kılmayın, Allah işitir ve bilir." 10524. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala'nın, "Allah'a yaptığınız yeminleri engel kılmayın" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Senden iki kişinin arasını ıslah etmen istenince, "Bu işi yapmamaya Allah'a yemin ettim" deme." 10525. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Barıştıran kimse yalancı değil-dir."
10526. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Söz üç kısımdır: Doğru, yalan ve insanları barıştırmak için söylenen…Birinin, kulağına gittiği taktirde rahatsız olacağı bir söz işitiyorsun. O diğerini gördüğünde duyduğunun aksine ona şöyle diyorsun: "Falan kimseden senin iyiliğin hakkında şöyle dediğini işittim." bak. Vesail'uş Şia, 13/163, 2. Bölüm el-Kizb, 3466. Bölüm
2264. Bölüm Caiz Olmayan Barış
10527. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Haramı helal veya helalı haram kılan şey dışında Müslümanlar arasında barışın kurulması gerekir." bak. 2260. Bölüm
Kur'an: "Namazlara ve orta namaza devam edin; gönülden boyun eğe-rek Allah için namaza durun." "Namazı kıldıktan başka, Allah'ı ayakta iken, otururken, yan yatarken de anın. Emniyete kavuştuğunuzda namazı gereğince kı-lın. Namaz şüphesiz, iman edenlere belirli vakitlerde farz kılınmış-tır." "Rabbim! Beni ve çocuklarımı namaz kılanlardan eyle. Rabbi-miz! Duamı kabul buyur."
"Ailesine namaz kılmalarını, zekât vermelerini emrederdi. Rab-binin katında hoşnutluğa ermişti." 10528. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaz dinin şeriatlerindendir (hükümlerinden), aziz ve celil olan rabbin hoşnutluğuna sebep olur ve peygamberlerin metodudur. " 10529. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En büyük tasan namaz olsun. Zira namaz dini ikrar ettikten sonra İslam'ın başında gelir."
10530. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her şeyin bir yüzü vardır. Di-ninizin yüzü ise namazdır." 10531. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz şeytanın saldırıları karşı-sında bir kaledir." 10532. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz ilahi rahmeti indirir." 10533. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz terazidir. Herkim (hakkı-nı) kamil verirse (hak ve sevabını) kamil elde eder." 10534. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah nez-dinde işlerin en sevimlisi namazdır ve namaz peygamberlerin son tavsiye-sidir." bak. Vesail'uş Şia, 3/25, 10. Bölüm
2266. Bölüm Namaz Resulullah'ın (s.a.a) Gözünün Nurudur
10535. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Övgüsü yüce olan Allah gözü-mün nurunu namazda karar kılmış ve namazı bana sevgili kılmıştır ve aç insana yemeği ve susuz insana suyu sevdirdiği gibi. (Şu farkla ki) aç kimse yemek yediğinde doyar ve susuz kimse su içtiğinde suya kanar. Ama ben namaza asla doymuyorum."
10536. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü (s.a.a) akşam yeme-ğini ve diğer yemekleri namazdan öne geçirmezdi. Namaz vakti geldiğin-de adeta ne aile ve ne de şefkatli bir dost tanıyordu."
2267. Bölüm Namaz Takva Sahiplerinin (Allah'a) Yakınlaşma Se-bebidir
10537. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaz her takva sahibinin Al-lah'a yakınlaşma sebebidir." 10538. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz müminin Allah'a yakın-laşma sebebidir."
10539. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nafile namazlar her müminin Allah'a yakınlaşma sebebidir." 10540. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz Allah'a iki yakınlaşma se-bebinden en üstünüdür." bak. 435. Konu, el-Mukarrebun; Vesail'uş Şia, 3/30, 12. Bölüm
2268. Bölüm Namaz Taktir Edilen En Hayırlı Tekliftir
10541. Resulullah (s.a.a), namaz hakkında soran Ebu Zer'e şöyle buyurmuştur: "Namaz (Allah tarafından) taktir edilen en iyi tekliftir. İsteyen onu az kı-lar ve isteyen onu çoğaltır." 10542. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaat, ona yeryüzünde hizmet etmektir. Ona yapılan hiçbir hizmet namaza denk değildir."
10543. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizlere namazı ve namazı gözet-meyi tavsiye ediyorum. Zira namaz en hayırlı iştir ve dininizin direğidir." 2269. Bölüm Allah'ı Tanıdıktan Sonra Namaz En Üstün Ameldir
10544. İmam Sadık (a.s), kendisine, "Allah'ı tanıdıktan sonra en hayırlı iş ne-dir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Allah'ı tanıdıktan sonra hiçbir şey namaza denk değildir."
10545. İmam Sadık (a.s), kendisine, "Allah nezdinde işlerin en sevimlisi ve en üstünü hangisidir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Allah'ı tanıdıktan sonra namazdan daha üstün bir şey tanımıyorum. Görmüyor musun ki salih kul İsa b. Meryem şöyle buyurmuştur: "(Allah) Bana namazı tavsiye etti. . ." bak. el-Amel (1), 2945. Bölüm
2270. Bölüm Namaz Dinin Direğidir
10546. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namazın örneği, çadırın direği örneğidir. Eğer direk sağlam olursa iplerin, kazıkların ve çadırın bir fay-dası olur. Ama eğer direk kırılırsa, ne ip kalır, ne kazık ve ne de çadır fay-da verir." 10547. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz dinin direğidir.
Nama-zın örneği çadırın örneği gibidir ki eğer direk sağlam olursa kazıklar ve ipler sağlam kalır. Ama eğer direk eğrilir ve kırılırsa ne sağlam bir kazık kalır ve ne de ip." 10548. Lokman (a.s), oğluna öğüt makamında şöyle buyurmuştur: "Oğulcağı-zım! Namazı ikame et ki Allah'ın dininde namaz çadırın direği gibidir. Eğer direk düz ve sağlam olursa ipler, kazıklar ve çadırın perdesi fayda verir ve eğer direk doğru ve sağlam olmazsa ne kazığın faydası vardır, ne ipin ve ne de çadır perdesinin. "
10549. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah için, Allah için! Namaza dikkat ediniz. Zira namaz dininizin sütunudur." 10550. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaz dinin sütunudur." bak. Ed-Din, 1299. Bölüm
2271. Bölüm Namaz Çirkin ve Kötü Şeylerden Alıkoyar
Kur'an "Kitaptan sana vahyolunanı oku; namaz kıl; muhakkak ki na-maz çirkin ve kötü şeylerden alıkoyar; Şüphesiz Allah'ı anmak en büyük şeydir! Allah yaptıklarınızı bilir" 10551. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkimi namazı kötü ve çirkin işten alıkoymazsa sadece Allah'tan uzaklığını artırır." 10552. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki namaz yeryüzünde Al-lah'ın alıkoyucusudur. O halde herkim namazdan ne faydası olduğunu bilmek istiyorsa bir baksın; eğer namaz onu çirkin ve kötü işlerden alı-koymuşsa, alıkoyduğu ölçüde namazdan faydalanmış demektir."
10553. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaza itaat etmeyen kimse namaz kılmamış sayılır. Namaza itaat etmek ise namazın kendisini çirkin ve kötü işlerden alıkoymasıdır."
10554. Resulullah (s.a.a), namaz kıldığı halde kötü işlere bulaşan kimse hakkın-da şöyle buyurmuştur: "Namazı bir gün onu çirkin işlerinden alıkoyacaktır." Çok geçmeden o şahıs tövbe etti." 10555. Resulullah (s.a.a), gündüz namaz kılıp gece hırsızlık yapan kimse hak-kında şöyle buyurmuştur: "Çok geçmeden namazı onu bu işten alıkoyacak-tır."
2272. Bölüm Namaz Kendinden Önceki Günahları Örter
10556. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her ne zaman namaza durur, teveccüh eder, Ümm'ül-Kitabı (fatiha suresini) kendin için mümkün olan diğer bir sureyle okur, sonra rükuya gider, rükuyu kamil bir şekilde eda eder, secdeye gider, teşehhüde oturur ve selam verirsen, önceki namazdan bu namaza kadar işlediğin tüm günahlar bağışlanmış olur."
10557. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim namazı hakkını bilerek yerine getirirse bağışlanmıştır." 10558. Resulullah (s.a.a) ashabıyla bir ağacın gölgesinde oturmuşlardı. Peygamber bir dalı tuttu, salladı ve bir yaprak düştü. Ardından yaptığı işin sebebini ashabına şöyle buyurdu: "Müslüman bir kul namaza durunca, bu ağacın yapraklarının dökülmesi gibi onun da günahları dökülür."
10559. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Resulünden şöyle buyurduğunu işittim: "Allah'ın kitabında en ümit verici ayet şudur: "Günün iki ucunda ve gecenin bir bölümünde namaz kıl" ayeti hakkında şöyle buyurdu: "Ey Ali! Beni hak üzere müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderene andolsun ki sizden biri abdest için kalkınca günahları organlarından yere dökülür.
Yüzü ve gönlüyle Allah'a yönelirse, henüz namazı sona ermeden üzerinde hiçbir günah kalmaz ve annesinden doğduğu gün gibi olur. İki namaz arasındaki günahları da temizlenir." Peygamber böylece sırasıyla beş vakit namazı saydı, daha sonra şöyle buyurdu: "Ey Ali! Ümmetim için beş vakit namaz, sizden birinin evinin kapısından geçen nehir gibidir. Eğer sizden birinin bedeni kirlenir ve günde beş defa o nehirde yıkanırsa, bedeninde bir kirlilik bulunur mu?" Allah'a yemin olsun ki beş vakit namazın da ümmetim için işte böyle bir hükmü vardır."
10560. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Siz (günah ateşinden) yanarsı-nız. Ama sabah namazı kılınca onu yıkarsınız. Yeniden yanarsınız ve ya-narsınız. Ama öğle namazı kılınca onu yıkarsınız sonra yeniden yanarsınız ve yanarsınız. Ama ikindi namazını kılınca onu yıkarsınız. Sonra yeniden yanarsınız ve yanarsınız. Ama akşam namazını kılınca onu yıkarsınız. Sonra yeniden yanarsınız ve yanarsınız. Ama yatsı namazını kılınca onu yıkarsınız. Sonra uyursunuz ve sizlere hiçbir günah yazılmaz ve sizlere kendinizi yıkadığınız müddetçe hiçbir günah yazılmaz."
10561. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her namaz vakti geldiğinde bir münadinin şöyle seslendiğini duydum: "Ey insanoğlu! Kalkınız ve canla-rınız için yaktığınız ateşi söndürünüz." Böylece insanlar kalkarlar, temiz-lenirler ve bu işleriyle gözlerinin günahları dökülür, namazlarını kılarlar ve iki namaz arasındaki işledikleri tüm günahlar bağışlanır. Sonra yeniden canlarında günah ateşini yakarlar. Öğlen vakti gelince o münadi yeniden şöyle seslenir:
"Ey insanlar! Kalkınız ve canlarınız için yaktığınız ateşi söndürünüz." Sonra kalkar, abdest alır ve namaz kılarlar. İki namaz ara-sında işledikleri tüm günahlar bağışlanır. İkindi vakti ulaşınca da bu ter-tiple amel edilir. Akşam namazı ve yatsı namazı olunca da bu tertiple amel edilir. Sonuçta bağışlanmış bir halde uykuya dalarlar."
10562. İmam Ali (a.s) namaza tavsiyede bulunarak şöyle buyurmuştur: "Namaz günahları, yaprakların döküldüğü gibi döker ve iplerin çözüldüğü gibi çö-zer. Allah Resulü (s.a.a), namazı insanın kapısının önünde akan ve orada gece gündüz beş defa yıkanılan (şifalı) kaynarcalara benzetmiştir. Böyle olan bir kimsede kirden hiç eser kalır mı!"
10563. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Beş vakit namaz, büyük günah-lardan sakındığın taktirde iki namaz arasında işlediğin günahları örter. Al-lah-u Teala işte bu namaz hakkında şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz iyi-likler kötülükleri giderir." 10564. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer sizden birinin kapısının önünden bir nehir akar ve günde beş defa kendisini orada yıkarsa, acaba bedeninde bir kirlilik kalır mı? Namazın örneği de temizleyen nehir örne-ğidir. İnsan her namaz kıldığında, kendisini üzerinde kalıcı olduğu iman-dan çıkaran günah dışında her günahı temizlenir." 10565. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul namaza durup fikri ve kal-bi Allah-u Teala'ya teveccüh edince namaz bittiğinde annesinden doğdu-ğu gün gibi olur."
10566. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim iki rekat namaz kılar ve bu iki rekat namazda ne söylediğini bilirse işi sona erdiğinde kendisi ile aziz ve celil olan Allah arasında işlediği bütün günahları bağışlanır." bak. Ez-Zenb, 1387. Bölüm
2273. Bölüm Kıyamet Günü Sorulan İlk Şey Namazdır
10567. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Beş vakit namazlara özen gös-terin, zira kıyamet günü olunca Allah Tebarek ve Teala kuluna seslenir ve ondan ilk istediği şey namazdır. Eğer onu kamil bir şekilde yerine getir-mişse (ne iyi) aksi taktirde ateşe atılır." 10568. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü kulun ilk görü-len ameli namazdır. Eğer namaz kabul edilirse diğer amellere bakılır. Aksi taktirde amellerinden hiçbirine bakılmaz."
10569. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Dinin direği namazdır ve na-maz insan oğlunun bakılan ilk amelidir. Eğer bu doğru olursa diğer amel-lerine de bakılır. Eğer doğru olmazsa diğer amellerine bakılmaz." 10570. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kulun hesaba çekildiği ilk şey namazdır. Eğer namazı kabul edilirse, diğer amelleri de kabul edilir." bak. Kenz'ul Ummal, 7/282, 283; el-Hesab, 833. Bölüm
2274.Bölüm Namazın Hikmeti
10571. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Allah'ın kulları! Zikri yüce olan Allah'a tevessül edenlerin tevessül ettiği en iyi şey Allah'a, Peygam-berlerine ve Allah nezdinden getirdikleri şeye imandır. . . ve namaz kıl-maktır. Zira namaz dindir." 10572. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz ihlasın sabit olmasına ve kibirden münezzeh olmaya sebep olur." 10573. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah imanı, şirki temizlemek ve namazı, kibirden uzak tutmak için farz kılmıştır."
10574. Fatımat'uz-Zehra (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah namazı kibirden münezzeh kılmak için farz kılmıştır." 10575. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cebrail benim yanıma geldi ve şöyle dedi: "Ey Ahmet! İslam on paydır, herkim bu paylardan birine sahip olmazsa mutsuz olur. Bu payların ilki sözden ibaret olan Allah'ın bir-liğine şehadette bulunmaktır. İkincisi ise temizlikten ibaret olan namaz-dır."
10576. İmam Sadık (a.s), "Namaz insanları ihtiyaçlarından alıkoyduğu ve bir çok bedensel zahmetlere düşmesine neden olduğu halde neden farz kılınmıştır?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Bunun bir takım sebepleri vardır. Eğer sadece dinin gelişi ve kitabın (Kur'an'ın) halk arasındaki varlığıyla iktifa edilseydi ve Peygamberin insanlar arasındaki hatırasını canlı tutacak bir etken ol-masaydı, önceki dinlerin takipçilerinin akıbetine düçar olunurdu. Onların da kendileri için bir dini ve kitabı vardı. Bir grubu kendi dinlerine davet ettiler ve bu yolda onlarla savaştılar.
Ama onların gidişiyle dinleri de eski-di ve yok oldu. Allah Tebarek ve Teala öyle istedi ki Müslümanlar Mu-hammed'in (s.a.a) adını ve dinini unutmasınlar. Bu yüzden namazı kendi-lerine farz kıldı ki günde beş defa onu hatırlasınlar ve adını dile getirsin-ler. Kendilerinden namaz ve Allah'ın zikri istendi ki Allah'ın zikrinden gafil kalmasınlar, unutmasınlar ve neticede Allah'ın zikri eskiyip yok ol-masın."
10577. İmam Rıza (a.s), namazın sebebini beyan makamında şöyle yazmıştır: "Namaz, aziz ve celil olan Allah'ın rububiyetini ikrar etmek, ortağı oldu-ğunu reddetmek ve azameti yüce cabbar olan Allah'ın karşısında horluk, küçüklük ve huzu içinde durmak (Allah'ın azametini) itiraf etmek, geçmiş günahlarının bağışını dilemek, aziz ve celil olan Allah'ı ululamak için günde beş defa alnını yere dayamaktır. Namaz kulun sürekli Allah'ı hatır-lamasına,
onu unutmamasına, nankörlüğe ve isyana düşmemesine huşu ve tevazu içinde olmasına, din ve dünyada rağbetli ve artış taleb etmesine neden olmaktadır. Bütün bunlardan başka insanın günahlardan sakınma-sına, gece gündüz sürekli olarak aziz ve celil olan Allah'ı hatırlamasına sebep olur ta ki kul efendisini, yöneticisini ve yaratıcısını unutmasın, is-yan, tuğyan ve aşırılığa yönelmesin. İnsanın Allah'ı zikretmesi, önünde durması, kendisini günahlardan sakındırır ve her türlü fesada engel olur."
2275. Bölüm Namaz Kılan Kimsenin Fazileti
10578. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer namaz kılan kimse Allah'ın celalinin onu nasıl kapladığını bilseydi, asla secdeden kafasını kaldırmayı sevmezdi." 10579. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz kılan kimse kıbleye yö-nelince kendisinden başka ilah olmayan Rahman da ona yönelir."
10580. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz kılan kimseye üç fayda ulaşır: Namaza durduğunda göklerin doruğundan başının tepesine kadar kendisine iyilik dökülür, ayağının altından göklerin doruğuna kadar me-lekler onu çepeçevre sarar. Ve bir melek şöyle nida eder: "Ey namaz kılan kimse! Eğer kiminle münacaat ettiğini bilecek olursan asla münacaatını kesmezsin."
10581. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz kılan kimsenin üç nasibi vardır: Melekler, ayağının altından göklere doğru onu çepeçevre sarar, ba-şından aşağı iyilik kaplar ve bir melek sağ ve solunda karar kılar. Allah Tebarek ve Teala'dan yüz çevirince ona şöyle buyurur: "Benden daha başka birine mi yöneldin ey insan oğlu?!" Eğer namaz kılan kimse kiminle münacaat ettiğini bilecek olsaydı asla onu kesip atmazdı.
10582. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her mümin namaza durunca kendisinden arşa kadar üzerine iyilik dökülür ve kendisine tayin edilen melek şöyle seslenir: "Ey Ademoğlu! Eğer namazdan ne nasipler edindi-ğini ve kiminle münacaatta bulunduğunu bilecek olursan asla yorulmaz ve yüz çevirmezdin."
10583. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaz halinde olduğun müd-detçe muktedir olan bir sultanın kapısını dövmüş olursun. Herkim bir padişahın evinin kapısını çok çalarsa sonunda o kapı yüzüne açılır." 10584. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan namaza durunca Allah'ın rahmetinin onu çepeçevre sardığını gören İblis kıskançlık içinde ona ba-kar." 10585. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan namazda olduğu zaman, bedeni, elbisesi ve etrafında olan her şey tesbih eder."
2276. Bölüm Namazın Şartları
10586. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namazın dört bin kapısı (hük-mü ve meselesi) vardır." 10587. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namazın dört bin sınırı (ve şartı) vardır."
10588. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namazın, senin riayet etmedi-ğin dört bin haddi ve şartı vardır." 10589. İmam Sadık (a.s), Hammad b. İsa'ya şöyle buyurmuştur: "Ey Hammad! Güzel namaz kılabiliyor musun?. . . o halde kalk ve namaz kıl." (Hammad şöyle diyor: ) "İmam'ın karşısında kıbleye durdum, namaza başladım, rüku ve secdesini yerine getirdim." İmam şöyle buyurdu: "Ey Hammad! Güzel namaz kılmıyorsun. İnsanın altmış, yetmiş yıl ömür sürdüğü halde kamil şartlarıyla bir namaz kılmaması ne de çirkindir."
2277. Bölüm Namazın Adabı
10590. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden iki kişi namaza durur. Her ikisinin de rüku ve secdesi aynıdır. Ama namazları yerden gö-ğe birbirinden farklıdır." 10591. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaza kalktığın zaman şöyle de: "Allah'ım! Ben Muhammed'i (s.a.a) hacetime vasıta kıldım. Onunla sana yöneldim. O halde onun hürmetine beni dünya ve ahirette kendi nezdinde değerli kıl ve beni dergahına yakınlaşmış kimselerden kıl. Onun yüzü suyu hürmetine namazımı kabul buyur ve onun hürmetine günahımı bağışla. Onun yüzü suyu hürmetime duama icabet et ki sen bağışlayıcı ve merhamet edicisin."
Ben şöyle diyorum: "Namazın zahiri ve batını bir çok adapları vardır ki namazın tamam oluşunda ve kemalinde etkisi vardır. Biz burada onlardan en önemlilerini zikredeceğiz.
2278. Bölüm Namazda Huşu
Kur'an: "Müminler saadete ermişlerdir. Onlar namazlarında huşu için-dedirler." 10592. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Kumeyl! Namaz kılman, oruç tutman ve sadaka vermen önemli değildir. Önemli olan namazın temiz kalple Allah nezdinde beğenilmiş bir amel olarak ve gerçek huşu içinde kılınmasıdır." 10593. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz kılmaya başlayınca hu-şu içinde ol ve kalbinle namaza teveccüh et. Zira Allah-u Teala şöyle bu-yurmuştur: "Onlar namazlarında huşu içindedirler"
10594. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Huşu namazın süsüdür." 10595. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namazda huşu içinde olmayan kimsenin namazı namaz değildir." bak. el-Bid'e, 331. Bölüm; 140. Konu, el-Huşu'
2279. Bölüm Huşunun Anlamı
10596. Resulullah (s.a.a), kendisine, "Huşu nedir?" diye sorulunca şöyle buyur-muştur: "Namazda huşu içinde olmak kulun tüm kalbiyle rabbine yönel-mesidir." 10597. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala'nın, "Onlar namazlarında huşu içindedirler" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Huşu namazda gözleri aşa-ğı indirmektir."
Ben şöyle diyorum: "Tebersi (r. a) Allah-u Teala'nın, "Onlar namazlarında huşlu içindedirler" ayeti hakkında şöyle demiştir: "Yani onlar namazda, hu-zu, tevazu ve alçak gönüllülük içindedirler. Gözlerini secde ettikleri yerden kaldır-mazlar, sağa sola bakmazlar. Rivayet edildiği üzere Allah Resulü (s.a.a) namazda sakalıyla oynayan birini gördü ve şöyle buyurdu: "Bu adamın kalbi huşu içinde ol-saydı, şüphesiz endamı ve organları da huşu içinde olurdu.
" Bu hadisin de gösterdiği gibi hem kalp huşu içinde olmalı ve hem de organlar. Kalbin huşu içinde olması na-maz kılan kimsenin tüm fikrini ve zihnini namaza yöneltmesi, kalbini namaz dı-şında her şeyden uzak kılmasıdır. Öyle ki namazda ibadet ve mabud dışında hiçbir şey olmamalıdır. Bedenin huşu içinde olması ise gözünü aşağı indirmesi,
namaza te-veccüh etmesi, o tarafa bu tarafa bakmaktan boş şeylerle (sakal ve benzeri şeyleriyle) oynamaktan sakınmasıdır." Hakeza şöyle demişlerdir: "Huşu Kur'an-ı Kerim'de yer aldığı üzere gözün huşu içinde oluşudur. Nitekim, "Gözleri huşu içinde-dir" ayetinde de bu yer almıştır ve kalp huşusu ki, aziz ve celil olan Allah'ın,
"Acaba müminlerin kalplerini Allah'ın zikriyle huşu içinde kılma-sının vakti gelmemiş midir?" ayetinde de bu yer almıştır. Sesin huşu içinde olmasıdır ki, "Sesler rahman olan Allah için huşu içindedir." Dolayısıyla "fısıltı dışında bir şey duyulmaz" ayetinde de yer almaktadır. Nitekim namazda huşu bu her üç anlamı da ifade etmektedir."
2280. Bölüm Peygamber'in (s.a.a) Namazda Huşu İçinde Oluşu
10598. Cafer b. Ali Kumi şöyle diyor: "Peygamber (s.a.a) namaza durduğun-da Allah-u Teala'nın korkusundan yüzünün rengi soluyordu." 10599. Ayşe şöyle diyor: "Resulullah (s.a.a) bizimle sohbet ediyor ve biz de onunla konuşuyorduk. Ama namaz vakti gelince adeta bizi tanımıyordu ve biz de onu tanıyamıyorduk." 10600. Cafer b. Ali Kummi şöyle diyor: "Allah Resulü (s.a.a) namaza durun-ca bir kenara atılmış elbise halini alıyordu."
2281. Bölüm İmam Ali'nin (a.s) Namazda Huşu İçinde Oluşu
10601. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ali namaza kalkınca şöyle bu-yuruyordu: "Yüzümü gökleri ve yeri yaratana yönelttim" ve rengi de-ğişiyordu. Öyle ki bu yüzünde açıkça görülüyordu."
10602. Tefsiri Kuşeyri'de şöyle yer almıştır: "Ali'nin namaz vakti olunca rengi değişiyor ve kendi kendine titriyordu. Kendisine, "Size ne oldu?" diye ar-zedilince şöyle buyuruyordu: "Allah-u Teala'nın, göklere, yere ve dağlara sunduğu, ama onların kabul etmediği, sadece insanların üstlendiği emane-tin vakti geldi. Ben bu zaafım ve güçsüzlüğümle bu emaneti güzel bir şe-kilde üstlenip üstlenemeyeceğimi bilemiyorum."
10603. Müminlerin Emiri Ali (a.s) abdest almaya başlayınca Allah korkusundan yüzünün rengi soluyordu." 10604. Nakledildiği üzere İmam Ali (a.s) namaza durunca sağlam bir bi-na veya dik bir sütun gibi yerinden kıpırdamıyordu. Bazen rüku veya sec-de halinde (hiçbir hareket etmediği için sırtına bir kuş konuyordu. Ali b. Ebi Talib ve Ali b. Hüseyin'den (a.s) başka hiç kimse Allah Resulü'nün (s.a.a) namazını taklit edemiyordu (aynı şekilde kılamıyordu.)"
2282.Bölüm Resulullah'ın (s.a.a) Kızı Fatıma'nın Huşusu
10605. Fatıma (s.a) Allah korkusundan namazda nefes nefese kalıyor-du." 10606. Resulullah (s.a.a) Ehl-i Beyti'ne yapılacak zulmü beyan ederken şöyle bu-yurmuştur: "Kızım Fatıma alemlerdeki ilkinden sonuna kadar olan bütün kadınların efendisidir…
Mihrabında azameti yüce Rabbinin karşısında durunca nuru, gökteki melekler için yıldızların nurunun yeryüzü ehli için parladığı gibi parlar ve aziz ve celil olan Allah meleklerine şöyle buyurur: "Ey Meleklerim! Kulum Fatıma'ya bakınız. Kullarımın efendisi karşımda durmuş tüm bedeni benim korkumdan titriyor. O kalbiyle bana ibadete yönelmiştir. Sizleri şahit tutuyorum ki ben de onun Şiilerini ateşten gü-vende kıldım."
2283. Bölüm İmam Hasan'ın (a.s) Huşusu
10607. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hasan bin Ali (s. a) namaza durunca aziz ve celil olan Allah karşısında tüm bedeni titriyordu. Cennet ve cehennemden bahsedilince yılan sokmuş gibi ıstırap içinde kıvranıyor-du." 10608. İmam Hasan (a.s) namazını bitirince rengi soluyordu, kendisine bunun nedeni sorulunca şöyle buyuruyordu: "Arşın sahibinin huzuruna çıkmak isteyen kimsenin rengi değişmelidir."
10609. İmam Hasan (a.s) abdest allınca rengi değişiyor ve bedeni titremeye başlı-yordu. Bunun nedenini sorduklarında şöyle buyuruyordu: "Arşın sahibinin karşı-sında yer alan kimsenin rengi solmalı ve bedeni titremelidir."
2284. Bölüm İmam Seccad'ın (a.s) Huşusu
10610. İbn-i Tavus şöyle diyor "İmam Seccad (a.s) namaz için abdest alma-ya başlayınca yüzünün rengi soluyor ve bütün vücudunu korku kaplıyor-du." 10611. İmam Seccad (a.s) namaz için abdest alıp namaz kılmaya başlayınca yüzü sararıyor ve yününün rengi soluyordu. Kendisine bir defa bunun nedeni sorulunca şöyle buyurmuştur: "Ben büyük bir padişahın karşısında durmak istiyorum." 10612. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ali b. Hüsyin (a.s) namaza du-runca rengi soluyor ve secdeye gidince terleyinceye kadar başını secdeden kaldırmıyordu."
10613. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz vakti olunca Ali b. Hü-seyin'in (a.s) tüyleri diken diken oluyor, rengi soluyor, kurumuş hurma ağacının dalları gibi titriyordu." 10614. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmam Seccad (a.s) namaza du-runca, rüzgar esintisinin hareket ettirdiği şey dışında hiçbir şeyi hareket etmeyen ağaç gövdesi gibi duruyordu."
10615. Kitab'ul Envar'da şöyle yer almıştır: "İmam Seccad (a.s) namaza baş-layınca küçük oğlu Muhammed (a.s) Medine'deki evinde bulunan derin kuyunun kenarına gitti ve kuyuya düştü. Annesi onun kuyuya düştüğünü anladı ve feryat etti. Kuyuya doğru koştu, kuyunun kenarında dövündü ve yardım isteyerek şöyle dedi: "Ey İbn-i Resulillah! Oğlun Muhammed boğuldu." Kuyunun dibindeki çocuğunun sesini, feryadını ve tahammül-süzlüğünü duyduğu halde namazdan el çekmedi.
İmam'ın eşi iş uzayınca çocuğundan duyduğu rahatsızlık yüzünden şöyle dedi: "Ey Allah Resu-lü'nün hanedanı! Ne kadar da katı kalplisiniz?" İmam (a.s) namazına de-vam etti, kamil bir şekilde tümüyle kıldıktan sonra eşine doğru gitti, ku-yunun kenarına oturdu. Kuyunun dibine -uzun bir ip dışında ulaşmak mümkün olmadığı halde- elini uzattı, Muhammed'i ellerinin üzerinde dı-şarı çıkardı. Muhammed tatlı dillilik yapıyor ve gülüyordu.
Ne elbisesi ve ne de bedeninin bir yeri ıslanmıştı." İmam (a.s) daha sonra eşine şöyle buyurdu: "Al, Allah'a yakini gevşek olan kadın!" İmam'ın eşi çocuğunun salim olduğunu görünce güldü ve İmam Seccad'ın kendisine "Ey Allah'a yakini gevşek kadın" sözünden dolayı ağladı. İmam bunun üzerine şöyle buyurdu: "Bugün senin için bir kınanma yoktur. Güçlü bir padişahın hu-zurunda durunca ondan yüz çevirecek olursam o da benden yüz çevirir. Ondan başka merhamet eden kimse var mıdır?"
2285. Bölüm İmam Bakır ve İmam Sadık'ın (a.s) Huşuları
10616. Cabir Cu'fi şöyle diyor: "Bir gün Ebu Cafer (a.s) namaza durdu ve o anda üzerine bir şey düştü ama İmam o şeyi başında uzaklaştırmadı ve sonunda oğlu Cafer (İmam Sadık) onu başından aldı. Bu İmam'ın Allah'ı ululamasından ve namaza teveccühünden kaynaklanıyordu ve bu Allah'ın şu sözüydü: "İhlas ve doğruluk içinde dine yönel."
10617. Rivayet edildiği üzere Efendimiz Cafer bin Muhammed (a.s) namazda Kur'an okuyunca kendinden geçti. Kendine gelince, "Ne oldu da bu hale düştün?" diye soruduklarında İmam (a.s) mealen şöyle buyurdu: "Kur'an ayetlerini sürekli tekrar ediyordum ki adeta onu nazil buyuranın dilinden işitir bir hale gel-dim."
10618. Ebu Eyyub şöyle diyor: "İmam Bakır ve İmam Sadık (a.s) namaza durunca yüzlerinin rengi değişiyor bazen kızarıyor ve bazen de sararıyor-du. Adeta gördükleri biriyle münacaatta bulunur gibiydiler."
2286. Bölüm Huşuya Engel Olan Şeyler
10619. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan namazda sakalıyla veya kendisini namazdan gafil kılan şeylerle oynamaktan sakınmalıdır." 10620. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan namazda huşu içinde olmalıdır. Aziz ve celil olan Allah karşısına kalbi huşu içinde olan kimsenin organları da huşu içinde olur ve böylece hiçbir şeyle oynamaz."
10621. Resulullah (s.a.a) namazda sakalıyla oynayan kimse hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "Eğer kalbi huşu içinde olsaydı bedeni de huşu içinde olurdu."
2287. Bölüm Namazın Kabul Edilme Şartları
10622. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Eğer keman ipi olacak kadar namaz kılsanız ve keman gibi olacak kadar oruçta tutsanız günahlardan sakınma ile olmadıkça Allah onu sizden kabul etmez. "
10623. Allah Davud'a (a.s) şöyle vahyetmiştir: "Namaz kılan kimsenin yaptığı ve içinde korku ve haşyetten ağladığı nice uzun rekatlar benim gözümde çekirdeğin kabuğu kadar bile değer taşımamaktadır. Zira kulun kalbine baktım ve gördüm ki namazı bittiğinde eğer karşısında bir kadın zahir olur ve kendisini ona takdim ederse kabul eder (zina eder), eğer bir mü-min onunla muamelede bulunursa ona hıyanet eder."
10624. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah bana şöyle vahyetmiştir: Ey elçilerimin kardeşi! Ey uyaranların kardeşi! İnsanları uyar ki kullarımın biri hakkında boyunlarında bir hak bulundukça evlerimden hiç birine girmesinler. Zira huzurumda namaza durdukları müddetçe onlara lanet ederim." 10625. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hangi şeyle (elbiseyle) namaz kıl-dığına bak; eğer onu doğru ve helal yoldan elde etmediysen namazın makbul değildir."
10626. İmam Seccad (a.s) namazı makbul kılan şeyin ne olduğu sorulunca şöyle buyurmuştur: "Velayetimiz ve düşmanlarımızdan beraatta bulunmak."
10627. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Tebarek ve Teeala şöyle bu-yurmuştur: "Ben, azametim karşısında tevazu içinde olan, benim için nef-sini şehvetlerden alıkoyan, gününü benim zikrimle geçiren, yaratıklarıma karşı büyüklenmeyen, açı doyuran, çıplağı giydiren, musibet gören kimse-ye merhamet eden ve garibi barındıran kimsenin namazını kabul ederim. Böyle bir kimse parlayan bir güneş gibidir. Karanlıkta onun için bir nur ve bilgisizlikte ise bir bilgi karar kılarım." bak. el-Amel (1), 2946. Bölüm
2288. Bölüm Namazın Kabul Olmasının Engelleri a) Anne Babaya Eziyet
10628. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim anne babasına, kendi-sine zulüm etmiş olsa bile düşmanca bakacak olursa Allah namazını kabul etmez." b)Gıybet Etmek 10629. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim Müslüman bir erkek ve kadının gıybetini ederse gıybeti edilen şahıs onu bağışlamadıkça Allah kırk gün ve gece ne onun namazını kabul eder ve ne de orucunu." c)Namazı Hafife Almak ve Özen Göstermemek
10630. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a yemin olsun ki bazen insan elli yıl ömür yaşar hatta Allah bir tek namazını dahi kabul etmez. Bundan daha ağır ne olabilir! Allah'a yemin olsun ki sizler komşularınız-dan ve dostlarınızdan öyle kimseler tanıyorsunuz ki eğer sizden biri için namaz kılacak olursa onu kabul etmezsiniz.
Çünkü onu hafife almıştır. Aziz ve celil olan Allah ise iyiden başkasını kabul etmez. O halde hafife alınan bir şeyi nasıl kabul edebilir?" Vesail'uş Şia, 3/15; 6. Bölüm d) Şarap İçmek 10631. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şarap içen kimsenin kırk sabah, namazı hesaba alınmaz." 10632. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sarhoş edici şey kullanan kim-senin tövbe etmedikçe kırk gün boyunca namazı kabul olmaz."
10633. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şarap içen ve bu sebeple sar-hoş olan kimsenin kırk gün namazı kabul olmaz. Eğer bu müddet zarfın-da namazı terkederse namazı terkettiği için de azabı ikiye katlanır."
2289. Bölüm Namazı Kabul Olmayan Kimse
10634. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sekiz kişinin namazı kabul edilmez: Efendisine dönmedikçe kaçan kölenin, kocası kendisinden razı olmadıkça (cinsel konuda) itaat etmeyen kadının, zekat vermeyen kimse-nin, abdest almayan kimsenin, başörtüsüz namaz kılan buluğa ermiş kızın.
Kendisinden razı olunmadıkça kendileriyle namaz kılan bir topluluğun imamının, sarhoş kimsenin, küçük ve büyük abdestini zorla tutan kimsenin (sıkıştığı halde namaz kılan kimsenin.)" bak. 2295. Bölüm; el-Amel (1), 2947. Bölüm
2
Mizan'ul Hikmet-7.Cilt Mizan'ul Hikmet-7.Cilt
2290.Bölüm Namazın Kabul Edilişinde Kalb Huzurunun Rolü
10635. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kalbi bedeniyle hazır olmayan kulun namazını Allah kabul etmez." 10636. İmam Seccad (a.s), namaz kılarken abası omuzlarından düştü ama onu düzeltmedi. Bunun nedenini soran birine şöyle buyurdu: "Eyvahlar olsun sana! Kimin huzurunda olduğumu bilmiyor musun? Kulun namazından tevec-cühle kıldığı miktarı kabul edilir."
10637. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden hiç biriniz bitkinlik ve uyuklar bir halde namaza durmasın ve kendisini de düşünmesin. Zira aziz ve celil olan Allah'ın huzurundadır. Kulun namazdan sadece kalbi tevec-cüh ile kıldığı miktarı nasibidir."
10638. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim namaz kılar, namazına bakar, kendi kendine konuşmaz, hata ve gaflet etmezse kul namazına baktığı müddetçe Allah da ona bakar. Bazen namazın yarısı veya üçte biri veya dörtte biri veya beşte biri Allah'ın dergahına yükselir. Müstahap olan namazlar (nafileler) farz namazlardan kabul edilmeyen miktarını tamam-lasın ve telafi etsin diye emredilmiştir."
10639. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bazen kul namaz kılar ama namazının altıda biri veya onda biri de kendisi için yazılmaz. Bunun sade-ce namazından, marifet ve teveccühle kıldığı miktarı hesaba katılır." bak. Vesail'uş Şia, 3/20, 8. Bölüm
2291. Bölüm Allah'ın Kendisine Teveccüh Edene Teveccüh Etmesi
10640. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaza durunca kalbinle Al-lah'a yönel ki o da sana yönelsin." 10641. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden mümin birinin farz na-maza durunca kalbiyle Allah'a teveccüh etmesini ve kalbini dünya işlerin-den biriyle meşgul etmemesini severim. Zira mümin namazda kalbiyle Al-lah'a teveccüh edince Allah da ona teveccüh eder, aziz ve celil olan Allah onu sevdikten sonra,
müminlerin kalplerinin muhabbetini de ona yönel-tir." 10642. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul namaza durunca aziz ve celil olan Allah ona teveccüh eder ve sürekli ona yönelir ve üç defa oraya buraya bakmadıkça sürekli ona dikkat eder. Kul üç defa herhangi bir yere bakınca Allah ondan yüz çevirir." 10643. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul namaz için Tekbiret'ul İh-ram getirince Allah ona teveccüh eder ve Kur'an'dan ağzından çıkan her şeyi tutsun diye bir melek tayin eder. Kul yüz çevirince Allah da ondan yüz çevirir ve onu o meleğe havale eder." bak. Vesail'uş Şia, 3/51, 17. Bölüm
2292. Bölüm Namazda Tedebbür Etmenin Fazileti
10644. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ey Ebazer! Tefekkür ve tedeb-bürle birlikte olan iki rekat normal namaz, gece sabaha kadar gafil kalple kılınan namazdan daha iyidir."
10645. Masum (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tefekkür ve tedebbürle kılınan iki rekat namaz, gece sabaha kadar gafil kalple kılınan namazdan daha iyi-dir." 10646. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hafif ama tefekkürle olan iki rekat namaz, sabaha kadar namaz kılmaktan daha iyidir." bak. 424. Konu, el-Fikr
2293. Bölüm Dünyadan Kopmuş Bir Kalple Namaz Kılan Kimsenin Sevabı
10647. İbn-i Abbas şöyle diyor: "Allah Resulü!ne (s.a.a) iki büyük dişi deve hediye edildi. Peygamber onlardan birini dünyevi işler hususunda hiçbir düşünce ve endişe içinde olmaksızın iki rekat namaz kılan kimseye vere-ceğini buyurdu. Ali'den (a.s) başka hiç kimse onu kabul etmedi. Resulul-lah (s.a.a) her iki deveyi ona verdi."
10648. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim iki rekat namaz kılar ve o iki rekatta dünya işlerinden hiçbir şey düşünmezse Allah günahlarını bağışlar."
10649. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim iki rekat namaz kılar ve onda ne dediğini bilirse namazı bittiğinde kendisiyle Allah arasında hiçbir günah kalmaz."
10650. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tembellikten uzak durun. Zira rabbiniz merhametlidir. Az bir şeyi de taktir eder. Şüphesiz insan Allah için iki rekat namaz kılar ve Allah da o iki rekat vesilesiyle onu cennete götürür." 10651. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah herkimin bir namazını kabul ederse ona azap etmez ve herkimden bir hayırlı iş kabul ederse ona azap etmez."
2294. Bölüm Vedalaşır Gibi Namaz Kılmaya Emir
10652. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Adeta ömrünün son namazını kılıyormuşsun gibi namaz kıl. Zira böyle bir namaz Allah'a yakınlaşma ve ulaşma sebebidir."
10653. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Farz bir namaz kıldığında vak-tinde ve onunla vedalaşan, ona geri dönmemekten korkan kimse gibi namaz kıl ve gözlerini secde yerine dik. Eğer sağında veya solunda birinin olduğunu bilirsen güzel namaz kılarsın. Bil ki sen, seni gören ve senin görmediğin bir kimsenin (Allah'ın) karşısındasın."
2295.Bölüm Namazı Yüzüne Vurulan
10654. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bazı namazların yarısı, üçte biri, dörtte biri, beşte biri ila onda biri kabul edilir. Bazı namazlar eski elbise gibi büzüştürülür ve sahibinin yüzüne atılır. Namazından sadece kalbinle teveccüh ettiğin bölümü nasibindir."
10655. İmam Bakır (a.s) veya İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namazın-dan sadece kalbi teveccüh ile iç içe olan bölümü nasibindir. O halde birisi namazının tümünde gaflet ederse veya eda etmekten gaflete düşerse (vak-tinde kılmazsa) o namazı büzüştürülür ve sahibinin yüzüne atılır."
10656. Allah Davud'a (a.s) şöyle vahyetmiştir: "Bazen kul namaz kılar, ben onu yüzüne vururum ve sesinin bana ulaşmasına engel olurum. Ey Da-vud! Onun kim olduğunu biliyor musun? O fısk (günahkar) gözle mü-minlerin namusuna bakan kimsedir. O kendi kendisine, gücü olduğu tak-tirde zulümle herkesin boynunu vuracağını" söyleyen kimsedir."
10657. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaz dört pay üzere bina edilmiştir: Ondan bir pay kamil abdest almaktır, bir pay rüku, bir pay secde ve bir pay da huşudur. . . Herkim namazın bu dört payını kamil kılmazsa namaz karanlıklar içinde yukarı yükselir, göklerin kapısı yüzüne kapanır ve (namaz kendisine) şöyle der: "Beni zayi ettin, Allah da seni za-yi etsin." Böylece namaz, kılan kimsenin yüzüne savrulur."
10658. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz kılan kimseye, başka-sıyla işi olmayan bir melek tayin edilir. Dolayısıyla kul namazını bitirince de o melek namazı alır ve yukarı çıkarır. Eğer kabul edilen namazlardansa kabul edilir. Eğer kabul edilecek namazlardan değilse o meleğe şöyle de-nir: "Onu kuluma geri çevir." Böylece melek o namazı aşağı indirir ve sa-hibinin yüzüne vurur ve şöyle der: "Of olsun sana! Senin işlerin sürekli benim zahmete ve sıkıntıya düşmeme sebep olur."
2296. Bölüm Namazı Olmayan Kimse
10659. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zekat vermeyen kimsenin na-mazı yoktur." Bak. Ez-Zekat, 1576. Bölüm 10660. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namazın rüku ve secdesini kamil bir şekilde yerine getirmeyen kimsenin namazı yoktur."
10661. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hakın, hakıb ve hazık kimse-nin namazı yoktur. Hakın, idrarı (küçük abdesti) gelen kimsedir. Hakıb dışkısı (büyük abdesti) gelen kimsedir ve hazık ise ayağı (ayakkabıdan do-layı) sıkışan kimsedir. " 10662. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namazda kasten sağında ve so-lunda kimin olduğunu bilen kimsenin namazı yoktur."
2297. Bölüm Mümin Olmadığı Halde Namaz Kılan Kimse
10663. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara öyle bir zaman gelir ki camilere toplanır, namaz kılarlar ama onlar arasında hiçbir mümin bu-lunmaz." 10664. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müezzin ezan söyler ve bir topluluk namaz kılar. Ama hiçbirisi mümin değildir." 10665. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nice ibadet eden kimsenin dini yoktur." bak. el-İman, 263. Bölüm
2298. Bölüm Namazın Tevili
10666. İmam Ali (a.s), namaz kılan birine şöyle buyurmuştur: "Ey adam! Na-mazın tevilini biliyor musun?" O, "Efendim! Namazın ibadet dışında bir tevili var mıdır?" diye sorunca İmam şöyle buyurdu: "Muhammed'i Pey-gamber olarak gönderene andolsun ki evet vardır... Tekbiret'ul İhram'a kadar ilk tekbirinin anlamı şudur ki "Allah-u Ekber"
deyince kalbinden ve ruhundan Allah'ın kıyam veya kuud (kalkmak veya oturmak) ile vasıf-landırılmaktan daha büyük olduğunu geçirmendir. İkinci tekbirde kalbin-den Allah'ın hareket veya sükun (hareketsiz) olarak nitelendirilmekten daha büyük olduğunu geçirmendir. Üçüncü tekbirde ise O'nu cisim ile ni-telendirilmekten, bir şeye benzemekten ve bir şeyle mukayese edilmekten daha büyük olduğunu bilmendir. Dördüncü tekbirde O'nu herhangi bir
şeye maruz kalmaktan ve hastalıkların kendisini incitmesinden daha büyük bilmendir. Beşinci tekbirde ise O'nun herhangi bir cevher veya araz (söz veya ilinek) ile nitelendirilmekten, herhangi bir şeye hulul etmesinden veya hiçbir şeyin kendisine hulul etmesinden daha yüce olduğunu bilmendir. Altıncı tekbirde ise O'nda, zeval, bir yerden bir yere nakil ve hadis (sonradan oluşmuş) varlıklarda var olan değişikliklerin caiz olmadı-ğını kalbinden geçirmendir. Yedinci tekbirde ise beş duyu için mahalli olmasından daha yüce bilmendir. Rükuda boynunu uzatmanın tevili ise kendi kendine şöyle demendir:
"Eğer boynumu vurursan yine sana iman ederim." Rükudan başını kaldırmanın ve "semiallahu. . ." (Allah duyar) cümlesinin tevili ise şudur: "Beni yokluk sahnesinden varlık sahnesine çı-karandır. İlk secdenin tevili ise secde halinde ve kalbinden "beni toprak-tan yarattın" gerçeğini geçirmendir. İlk secdeden başını kaldırmanın tevili ise şudur: "Beni topraktan yarattın." İkinci secdenin anlamı ise şudur: "Beni toprağa geri çevireceksin." İkinci secdeden başını kaldırmakta ise kalbinden, "yeniden beni topraktan çıkarırsın" diye geçirmendir."
Sol ta-rafa oturmanın, sağ ayağı sol ayağın üzerine koymanın tevili ise kalbinden, "Allah'ım! Ben hakkı ayakta tuttum ve batılı öldürdüm" diye geçirmendir. Teşehhüd'ün tevili ise şundan ibarettir: İmanını yenilemek, İslam'ını tekrarlamak ve ölümden sonra yaratılışı ikrar etmek. Selam vermenin tevili ise münezzeh olan rabbi yüceltmek, onu zalimlerin kendi hakkında söylediklerinden, ilhada saplananların nitelendirmesinden daha üstün bilmektir.
Es-Selamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh cümlesinin tevili ise rahmet ve münezzeh olan Allah'ın sevgisini taleb etmektir. Bu ise sizin kıyamet günü azaptan emanda oluşunuz anlamındadır." Müminlerin Emiri (a.s) daha sonra şöyle buyurmuştur: "Herkim namazın tevili-ni bu şekilde bilmezse namazı nakıstır." 10667. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu yedi tekbirden ilk tekbirin te-vili ise şudur ki Allah beş parmakla (dokunma duyusu) ile hissedilmesi-dir."
10668. İmam Ali (a.s), kamet getirirken söylenen "Kad kamet'is-Salat" cümlesi-nin anlamı hususunda şöyle buyurmuştur: "Yani görüşme, münacaat, hacetlerin kabul edilişi, hacetlere ulaşma, aziz ve celil olan Allah'a bağlanma, keramet, bağış, hoşnutluk ve mağfiret vakti ulaştı."
2299. Bölüm Kapsamlı Namaz Adabı
10669. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namazın hakkı şudur ki onun aziz ve celil olan Allah'ın huzuruna giriş olduğunu, namazda aziz ve celil olan Allah'ın huzurunda durduğunu bilmendir. O halde bunu bil-dikten sonra zelil ve hakir bir kul gibi rağbetli, çekinen, ümitli, korkulu, sefil ve yakarış ehli olmalı ve karşısında durduğun kimseye (Allah'a) saygı olarak huzur ve vakarla durmalı, kalbinle namaza yönelmeli, namazı şart-larına ve haklarına riayet ederek eda etmelisin."
10670. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kıbleye doğru durduğunda dünya ve içindeki olan her şeyi, insanları ve hallerini tümüyle unutmalı, kalbini seni Allah'tan alıkoyan her şeyden uzak tutmalı, kalp gözüyle Al-lah'ın azametini görmeli, herkesin yaptıklarının karşılığını gördüğü,
herke-sin gerçek mevlası olan Allah'a döndürüldüğü ve senin korku ve ümit ayağı ile huzurunda durduğun günü hatırlamalısın. Tekbir söyleyince en üst gökler ve yeryüzü arasında olan her şeyi O'nun kibriyası karşısında değersiz gör. Zira kul tekbir getirdiğinde Allah-u Teala kalbine bakar da tekbirin hakikatini görmezse şöyle der: "Yalancı, beni mi kandırıyorsun? İzzet ve celalime andolsun ki seni zikrimin tatlılığından mahrum kılarım, bana yaklaşmana ve benimle münacaatta bulunmana engel olurum."
Bil ki Allah senin hizmetine muhtaç değildir. İbadet ve duandan müstağnidir. Seni ihsan ve rahmetinden dolayı davet etmiştir ki sana rahmet etsin ve cezasından uzaklaştırsın." 10671. Masum (a.s) şöyle buyurmuştur: "Al-i Muhammed'in (s.a.a) alimle-rinden birine şöyle arzedildi: "Fedan olayım! Namazın gerçek manası ne-dir?" O şöyle buyurdu: "Niyetle namaza girince, ululayarak ve yücelterek tekbir getirince, tane tane kıraat edince, huşu içinde rüku edince, tevazu içinde başını rükudan kaldırınca, horluk ve huzu içinde secdeye kapanın-ca, ihlas ve ümitle teşehhüt okuyunca, rağbet ve rahmetle selam verince,
korku ve ümitle namazı tamamlayınca Allah'ın rahmetinin kula inmesi ve kulun Allah'a ulaşmayı taleb etmesidir. Böyle yaptığı taktirde namazının hakikatini yerine getirmiştir." "Namazın adabı nedir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Kalp huzuru, (namazda her türlü hareketten) organ-larını uzak tutmak, Allah Tebarek ve Teala karşısında horluk içinde dur-mak, cenneti sağa, cehennemi görmeyi sola, sıratı önüne ve Allah'ı ise karşıya koymaktır."
10672. İdris'in Suhuf'unda şöyle yer almıştır: "Namaza durunca zihin ve fik-rinizi namaza yöneltin, Allah'ı temiz ve O'ndan başka her şeyden uzak bir kalple çağırın, huzu, huşu, itaat ve tevazuyla maslahat ve menfaatlerinizi O'ndan isteyin. Rüku ve secde edince dünyevi fikirleri, kötü ve uygunsuz hayalleri, kötü ve çirkin amelleri, hile ve düzen düşünceleri, haram yemeyi, saldırganlığı, düşmanlığı ve kinleri kendinizden uzaklaştırın. Bütün bunların hepsini kendi aranızdan uzağa atın." 10673. Allah Musa b. İmran'a şöyle vahyetmiştir: "Ey Musa! Tövbeni öne sal ve günahını ertele. Namaza durunca benim karşımda sakin ve yavaşça ha-reket et."
2300. Bölüm Namazda Gevşek Davranmaktan Sakınmak
Kur'an: "Ey iman edenler! Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar nama-za yaklaşmayın." Doğrusu münafıklar Allah'ı aldatmağa çalışırlar, oysa O, onlara aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar namaza tembel tembel kalkarlar ve Allah'ı pek az anarlar."
10674. Halebi şöyle diyor: "İmam'a (a.s), "Ey iman edenler. . . yaklaş-mayın" ayeti hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "Buradaki sarhoş-luktan maksat uykudur. Uyku sersemliği sizlerin rüku, secde ve tekbirle-rinizde ne söylediğinizi bilmeye izin vermez. Halktan bir çoğunun dü-şündüğünün tam tersine ayetteki sarhoşluktan maksat, şarap sarhoşluğu değildir. Mümin şarap içmez ve sarhoş olmaz."
10675. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bitkin, ağır ve uyku halinde namaza durma. Zira bunlar nifakın hasletlerindendir ve Allah müminleri sarhoşluk halinde, yani uyku sarhoşluğunda namaza durmaktan nehyet-miştir." 10676. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz halinde uyku sana galebe çalınca namazı kes ve uyu. Zira böyle bir hal içinde kendine duamı yoksa bedduamı edeceğini bilemezsin."
10677. Mirac hadisinde şöyle yer almıştır: "Ey Ahmet! Üç kula şaşırırım: Namaza durduğu bir halde kime el uzattığını, kimin karşısında durduğu-nu bilen, ama uykusu gelen kula." bak. 460. Konu, el-Kesl
2301.Bölüm Namazın Vakitlerini Gözetmek
Kur'an: "Vay o namaz kılanların haline ki onlar kıldıkları namazdan ga-fildirler." "Namazlarına riayet ederler. İşte onlar, temelli kalacakları Fir-devs cennetine varis olanlardır." 10678. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah nezdinde hiçbir şey namazdan daha sevimli değildir. O halde dünya işlerinden hiç-bir şey sizi namaz vakitlerinden alıkoymasın.
Zira aziz ve celil olan Allah bir grup insanı kınamış ve şöyle buyurmuştur: "Onlar namazlarından gafildirler." Yani namaz vakitlerinden gafildirler ve ona önem vermezler. 10679. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim şu iki haslete sahip olmazsa ondan uzak dur, uzak dur, uzak dur!" Kendisine, "O iki haslet nedir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Namaz vakitlerine özen gös-termek, (mümin kardeşlere) mali yardımlarda bulunmak"
10680. İmam Ali (a.s), Muhammed b. Ebi Bekr'e yazdığı mektubunda şöyle bu-yurmuştur: "Namaz vakitlerine dikkat et ve namazlarını vaktinde kıl. İşin yoktur diye onu vaktinden önce kılma ve fazla işin vardır diye onu vak-tinden sonraya erteleme."
10681. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namazları kılmada çok dikkatli davranmak kula dindarlık olarak yeter." 10682. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul, şüphesiz namazın vakitle-rine ve güneşin durumlarına önem verecek olursa, ölüm anında huzur içinde olacağını, hüzün ve kederlerinin giderileceğini ve ateşten kurtulu-şunu kendisi için garantilerim."
10683. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Beş vakit namazları vaktinde kıl-maya dikkat edin. Zira bu namazların aziz ve celil olan Allah nezdinde (yüce bir) makamı vardır." 10684. Fazl b. Yesar İmam Bakır'a (a.s), "Namazlarına dikkat edenler" ayetini sorunca, İmam şöyle buyurdu: "Maksat farz namazlardır." Kendisine şöyle arzettim: "Onlar namazlarında süreklidirler" ayetinin anlamı nedir?" İmam şöyle buyurdu: "Maksat nafile namazdır." bak. eş-Şia, 2149. Bölüm, h. 9936 Ez-Zikr, 1337. Bölüm Nur'us Sakaleyn, 5/416, 20, 22 Vesail'uş Şia, 3/18, 7. Bölüm
2302. Bölüm Namazı İlk Vaktinde Kılmaya Teşvik
10685. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namazı ilk vaktinde kılmanın son vaktinde kılmaktan üstünlüğü, ahiretin dünyaya üstünlüğü gibidir." 10686. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namazı vaktinde kılmanın, so-nunda kılmadan üstünlüğü mümin için mallarından ve çocuklarından da-ha hayırlıdır." 10687. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bil ki ilk vakit her zaman daha iyidir. O halde yapabildiğin kadar bu hayırlı işe koş. Aziz ve celil olan Al-lah nezdinde en sevimli iş az bile olsa kulun sürekli yaptığı iştir."
10688. Fezzaz şöyle diyor: "İmam Rıza (a.s) bazı Alevileri (seyyidleri) karşılamak için dışarı çıktı. Bu esnada namaz vakti geldi. İmam yolunu orada bulunan bir köşke doğru değiştirdi. Bir taşın altına gelerek şöyle buyurdu: "Ezan oku!" Ben, "Dostlarımızın da bize katılmasını bekleyelim" diye arzettim: "İmam şöyle buyurdu: "Allah seni bağışlasın! Namazı sebepsiz yere geriye erteleme. Her zaman namazı ilk vaktinde kılmaya çalış." Böylece ben ezan okudum ve namaz kıldık."
10689. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "İlk vaktinde kılınan farz na-mazlar, şartlarıyla yerine getirilmişse, daha yeni ağaçtan ayrılan tap taze ve güzel kokan asmadan daha güzel kokuludur. O halde namazı ilk vaktinde kılmaya çalışın." 10690. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her namazın iki vakti vardır:
İlk ve son. İlk vakit en iyi vakittir. Hiç kimse özrü olmaksızın namazını son vakte havale etmesin. Son vakit sadece hasta, sakat ve özrü olan kim-seler için taktir edilmiştir. İlk vakit Allah'ın hoşnutluğuna sebep olur, son vakit ise Allah'ın bağışlamasına neden olur."
2303. Bölüm Namazı Terkeden Kimse ve Küfür
Kur'an: "Onlar cennettedirler. Suçlulara: "Sizi bu yakıcı ateşe sürükle-yen nedir?" Diye sorarlar. Onlar derler ki: "Namaz kılanlardan de-ğildik." "O, peygamberi doğrulamamış, namaz kılmamış, ama yalanla-yıp yüz çevirmiş, sonra da salına salına kendinden yana olanlara gitmişti. Sana yazıklar olsun, yazıklar! Daha ne olsun, sana yazık-lar olsun, yazıklar!"
10691. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaza riayet edin, onu gözetin, çok kılın ve onunla Allah'a yakınlaşmaya çalışın. Çünkü namaz "Mümin-ler üzerinde vakitleri belirli bir farzdır." Kendilerine "Sizi bu yakıcı ateşe sürükleyen nedir?" diye sorulduğunda Cehennem ehlinin "Biz namaz kılanlardan değildik" diye cevab verdiklerini işitmediniz mi?" 10692. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Müslüman ve kafir arasında farz namazı kasten terketmesi veya hafife alarak kılmaması dışında bir mesafe yoktur."
10693. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim namazı terkederse İs-lam'dan bir nasibi yoktur." 10694. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İman ve küfür arasındaki sınır namazı terketmektir."
10695. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaz dinin sütunudur. O halde her kim bilerek namazı terkederse dinini harap etmiştir. Her kim namazı vaktinde kılmazsa "Veyl'e girer. Veyl cehennemde bir vadinin adıdır. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "Veyl olsun namaz kılanlara ki onlar namazlarından gafildirler."
10696. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir özrü olmaksızın namazını vakti geçinceye kadar kılmazsa ameli boşa çıkmıştır. Kul ve kü-für arasındaki sınır namazı terketmektir." 10697. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim namazın sevabına iti-nasızlık ederek ve namazı terketmenin cezasından korkmayarak namazı terkederse ben de onun ya Yahudi ya Hıristiyan yada Mecusi olarak öl-mesinden endişe etmem." 10698. İmam Sadık (a.s) kendisine, "Neden zina eden kimse değil de namazı ter-keden kimse kafir olarak adlandırılmıştır?"
diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Zi-ra zina ve benzeri iş yapanlar şehvetin galebe çalması sebebiyle bu işe başvururlar ama namazı terkeden kimse sadece onu hafife almak veya iti-nasızlık göstermek sebebiyle terketmektedir." 10699. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namazı terkeden kimse Al-lah'tan kendisini dünyaya geri göndermesini ister. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "Onlardan birine ölüm çatınca şöyle der: "Rab-bim beni geri gönder..." bak. Vesail'uş Şia, 3/28, 11. bölüm
2304. Bölüm Namazı Zayi Etmekten Sakındırmak
Kur'an: "Onların ardından, namazı bırakan, şehvetlerine uyan bir nesil geldi. İşte bunlar azgınlıklarının karşılığını göreceklerdir." 10700. İmam Kazım (a.s) Allah-u Teala'nın, "Onlar namazlarından gafildirler" ayeti hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "Maksat namazı zayi etmektir." 10701. İmam Ali (a.s) Muhammed Bin Ebi Bekr'e yazdığı mektubunda şöyle bu-yurmuştur: "Bil ki her şey senin namazına bağlıdır ve bil ki her kim namazı zayi ederse diğer işleri daha çok zayi eder."
10702. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ademoğlu beş vakit namazlara özen gösterdikçe şeytan ondan dehşete kapılır ama onları zayi edince ona karşı küstahlaşır ve onu şiddetli belalara düşürür."
10703. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul namazını vaktinde kılar ve ona özen gösterirse o namaz bembeyaz ve tertemiz bir şekilde Allah'ın dergahına yükselir ve şöyle der: "Beni korudun Allah da seni korusun." Ama eğer namazı vaktinde kılmaz ve onu korumazsa simsiyah ve karanlık olarak (kendisine) döner ve şöyle der: "Beni zayi ettin Allah da seni zayi etsin." bak. Vesail'uş Şia, 3/18, 7. Bölüm
2305. Bölüm Namazı Hafife Almayın
10704. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namazı hafife almayın zira Peygamber (s.a.a) vefat etmek üzereyken şöyle buyurmuştur: "Namazı hafife alan kimse benden değildir." 10705. İmam Sadık (a.s) Allah Resulü'nün (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet et-miştir: "Namazı hafife alan kimse benden değildir. Allah'a yemin olsun ki (Kevser) havuzunun yanında yanıma gelemez."
10706. Ebu Basir şöyle diyor: "Ben İmam Sadık'ın vefatı sebebiyle başsağ-lığı dilemek için Hamide'nin huzuruna vardım Hamide ağladı ve şöyle dedi: "Ey Eba Muhammed! Keşke İmam vefat edince sen orada olsaydın. İmam gözlerinin birini yumduktan sonra bana şöyle dedi: "Akrabalarımı ve yakınlarımı yanıma çağır." Hepsi İmamın etrafına toplanınca şöyle bu-yurdu: Namazı hafife alan kimseler şefaatimize nail olamazlar." 10707. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namazını önemsemeyen kadın ve erkeği Allah on beş haslete müptela kılar." bak. Vesail'uş Şia, 3/15, 6. Bölüm
2306. Bölüm Namazda Sağa Sola Bakmaktan Sakındırmak
10708. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul (namazda) etrafına iltifat etmedikçe Allah ona teveccüh eder." 10709. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Namaz halinde kıbleden yüz çe-virmek şeytanın bir müdahalesidir. O halde namaz halinde kıbleden yüz çevirmekten sakının. Zira kul namaza durunca Allah Tebarek ve Teala ona yönelir ve kul o tarafa bu tarafa teveccüh edince Allah Tebarek ve Teala ona şöyle buyurur: "Ey Ademoğlu! Kimden yüz çeviriyorsun? -Üç defa tekrarlar- kul dördüncü defa kıbleden yüz çevirince Allah da ondan yüz çevirir."
10710. İmam Sadık (a.s) Allah-u Teala'nın, "Yüzünü hanif olarak dine çevir" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Yani namaza dur ve yüzünü sağa sola çevirme." 10711. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul namaz ile meşgul olunca şeytan onun yanına gelir ve kendisine şöyle der: "Falan şeyi hatırla, falan şeyi an." Sonunda insan kaç rekat kıldığını şaşırır." 10712. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Acaba namazda yüzünü çeviren kimse Allah'ın yüzünü eşek şekline dönüştürmesinden korkmaz mı? "
2307. Bölüm Namaz Hırsızı
10713. Resulullah (s.a.a) ashabına şöyle buyurmuştur: "Sizlere insanların en hırsızını göstermeyeyim mi?" Ashab, "Göster ey Allah'ın Resulü! Deyince şöyle buyurdu: "İnsanların en hırsızı namazından çalan bir kimsedir. Böyle bir kimsenin namazı eski bir elbise gibi büzüştürülür ve yüzüne vu-rulur." 10714. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hırsız, insanlardan bir şey çalan kimse değildir. Aksine hırsız, namazından çalan kimsedir "
10715. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hırsızların en hırsızı namazın-dan hırsızlık eden kimsedir. Yani farzlarını kamil bir şekilde eda etmeyen kimsedir. " 10716. İmam Ali (a.s) namazın secdelerini hızlı bir şekilde yerine getiren kimseye şöyle buyurmuştur: "Ne zamandan beri bu tür namaz kılıyorsun?" O şahıs şöyle arzetti: "Falan zamandan beri." İmam şöyle buyurdu: "Senin gibi birisi Allah nezdinde yeri gagalayan karga gibidir. Eğer (bu şekilde) ölür-sen Ebu Kasım Muhammed'in dininden başka bir din üzere ölürsün." Sonra şöyle buyurdu: "İnsanların en hırsızı namazından çalan kimsedir." bak. Ez-Zikr, 1337. Bölüm
2308.Bölüm Namazı Kısa Tutmak
10717. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul namaza durup namazını hafife alarak kılarsa Allah Tebarek ve Teala meleklerine şöyle buyurur: "Bu kulumu görüyor musunuz? Adeta ihtiyaçlarının benden başkası tara-fından karşılandığını zannediyor. Acaba o ihtiyaçlarının benim elimle kar-şılandığını bilmiyor mu?"
10718. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Farz namazı kısa, nafile namazı ise uzun kılmak ibadettendir." 10719. "Allah Resulü'nün (s.a.a) namazı herkesten daha kamil ve kısay-dı." Bak Vesail'uş Şia, 3/24, 9. Bölüm
299. Konu
es-Salat (2) Namaz (2) Cemaat Namazı
Vesail'uş Şia, 5/370, Ebvab'us Selat ve'l-Cemaat
>2309. Bölüm Cemaat Namazı
10720. Hz. Lokman (a.s) oğluna öğüt ederek şöyle buyurmuştur: "Mızraklar üzerinde bile olsa namazı cemaatle kıl." 10721. Resulullah (s.a.a) camide namaz kılma hususunda ağır davranan Müslü-man bir grup hakkında şöyle buyurmuştur: "Bir grup mescidde namaz kılmaya çağırılıyorlar (ve erteliyorlar). Nerede ise bir miktar odun toplanmasını ve odunların kapılarına konulmasını, ateş yakılmasını ve böylece evlerinin ateşe verilmesini emredeceğim." 10722. İmam Ali (a.s) hakeza bu hususta şöyle buyurmuştur: "Ya cemaat na-mazlarımızda hazır bulunsunlar ya bizden uzaklaşsınlar, bize komşu ol-masınlar ve biz de onlara komşu olmayalım."
10723. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cemaatle kılınan namaz tek başına kılınan namazdan yirmi dört kat daha faziletlidir. O halde cemaatle kılınan bir namaz yirmi beş namaz sayılmaktadır." 10724. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim beş vakit namazı ce-maatle kılarsa kendisine iyi zanda bulununuz." 10725. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cemaat namazı; ihlas, tevhid, İslam ve Allah'a ibadet aşikar olsun ve meşhur hale gelsin diye taktir edilmiştir. Zira bu tür şeylerin açığa çıkması alemin doğu ve batısındaki insanlar üzerinde,
bir olan Allah'ın hüccetidir. Hakeza münafık, (namaz ve dini) hafife alanlar ikrar edip kabul ettiği şeyi yerine getirsin diye, Müs-lüman olduğunu açığa vursun, ona dikkat etsin diye ve hakeza insanların birbirinin Müslüman olduğuna şahadetleri mümkün olsun diye bütün cemaat namazı takdir edilmişti. Bütün bunların yanı sıra cemaat namazı iyilik ve takva yolunda birbirine yardımda bulunmaya, aziz ve celil olan Allah'a karşı bir çok günahlardan sakınmaya sebep olur."
10726. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cemaat ve namaz için toplan-mak kimin namaz kıldığı, kimin namaz kılmadığı, kimin namazı vaktinde kıldığı, kimin de namazı zayi ettiği bilinsin diye taktir edilmiştir. Eğer ce-maat namazı olmasaydı hiç kimse bir diğerinin salah ve temizliğine tanık-lıkta bulunamazdı. Zira cemaatle namaz kılmayan kimse Müslümanlar açısından namazsızdır. Zira Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hiç bir sebebi ve özrü olmadan mescidde Müslümanlarla namaz kılmayan kimsenin namazı yoktur."
10727. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cemaatle kılınan ilk namaz şu şekildeydi: Allah Resulü (s.a.a) Müminlerin Emiri Ali bin Ebi Talib (a.s) ile namaz kılıyordu. Ebu Talib ve Cafer yanlarından geçtiler. Ebu Talib Cafer'e şöyle dedi: "Oğlum! Amcanın oğlunun yanında namaz kıl." Resu-lullah (s.a.a) Cafer'in yanında durduğunu hissedince namazda imamlıkta bulunmak için ileri gitti ve Ebu Talib sevinerek geri döndü. İşte o gün kı-lınan bu namaz cemaatle kılınan ilk namaz olmuştur."
10728. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Cuhenni Peygambe-rin (s.a.a) huzuruna vararak şöyle arzetti: "Ey Allah'ın Resulü! Ben çölde, eşim, çocuklarım ve kölelerimle yaşıyorum. Namaz vakti ezan söylüyo-rum, namaza duruyorum ve onlarla namaz kılıyorum acaba benim nama-zım cemaatle midir?" Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Evet" o şöyle arzetti: "Ey Allah'ın Resulü! Bazen kölelerim su bulmaya gidiyor, ben, eşim ve çocuklarım yalnız kalıyoruz. Namaz vakti ezan okuyorum, nama-za duruyorum ve onlarla birlikte namaz kılıyorum. Acaba namazım ce-maat namazı sayılır mı?"
Peygamber, "Evet" diye buyurdu. Cuhenni şöyle arzetti: "Bazen çocuklarım hayvanların peşine gidince ben ve eşim yalnız kalıyoruz. Ben de namaz vakti ezan okuyorum, namaza duruyorum ve onunla namaz kılıyorum. Acaba bu cemaat namazı sayılır mı?" Peygamber (s.a.a), "Evet" diye buyurdu. O şöyle arzetti: "Ey Allah'ın Resulü! Bazen eşim de bir iş icabı gidiyor ve ben yalnız kalıyorum, ezan okuyorum, namaza duruyorum ve namaz kılıyorum. Acaba benim tek başıma kıldığım namaz cemaat namazı sayılır mı?" Peygamber şöyle buyurdu: "Evet, mümin tek başına da cemaat sayılır." bak. Vesail'uş Şia, 5/375, 2. Bölüm
2310. Bölüm Cemaat İmamının Riayet Etmesi Gereken Şey ve İmamete En Layık Olan Kimse
10729. İmam Ali (a.s) "Muhammed bin Ebi Bekr'i Mısır'a vali tayin edince ona şöyle tavsiyede bulundu: "Namazının nasıl olduğuna bir bak. Zira sen halkı-nın imamısın. Namazı kamil bir şekilde yerine getirmen, hafife almaman ve nakıs kılmaman gerekir. Zira her kim halk için imamlık eder ve na-mazlarında eksiklik olursa günahları onun (imamın) boynunadır. Onların namazından hiçbir şey eksilmez. O halde namazı kamil bir şekilde eda et ve namaza dikkat göster ki sen de onlar kadar sevaba erişesin ve bu onla-rın sevabından bir şeyi azaltmaz."
10730. İmam Ali (a.s) Malik Eşter'e yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: "Namazı, uzatıp insanları bıktırmadan, hızlandırıp zayi etmeden, içlerinde hastalar ve ihtiyaç sahipleri olduğunu bilerek kıldır. Beni Yemen'e gönde-receği zaman Resulullah'a "Onlara nasıl namaz kıldırayım" diye sordum. O da şöyle buyurdu: "En zayıflarının namazı gibi namaz kıldır, müminle-re karşı merhametli ol." 10731. İmam Ali (a.s) şehirlerin valilerine yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: "Onlarla (halkla) en zayıfları gibi namaz kıl ve namazda fitne çıkarmaya çalışma."
10732. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yalnız olunca üç tekbir, imam olunca da bir tekbir yeterlidir. Zira cemaat arasında muhtaç, zayıf ve yaşlı kimseler de vardır." 10733. İmam Ali (a.s) kendisine, "Cemaat namazına kim layıktır?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanların imamlığını daha çok Kur'an okuyan (kıraati iyi olan) kimse üstlenmelidir.
Eğer kıraatlerde eşit olurlarsa hicrette daha önde olan kimse imam olmalıdır. Eğer hicrette de eşit olurlarsa yaşı fazla olan kimse bunu üstlenmelidir. Eğer yaşları aynı olursa sünneti daha iyi bilen ve dinde daha fakih olan kimse imamlığı üstlenmelidir. Sizlerden hiç kimse birinin evinde ev sahibinden ve hiçbir hakimden hakim olduğu bölgede öne geçmesin."
300. Konu
es-Salat Namaz (3) Gece Namazı
Bihar, 87/116, 6. bölüm; Selat'ul Leyl
bak. 249. konu, es-Sihr; es-Sivak, 1941. bölüm; el-İstiğfar, 3084. bölüm 2311. Bölüm Gece Namazının Fazileti
Kur'an: "Geceleyin uyanıp, yalnız sana mahsus olarak fazladan namaz kıl. Belki de Rabbin seni övülmüş makama yükseltir." "(Takva sahipleri) Sabreden, doğru olan, gönülden kulluk eden, hayra infak eden ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyenlerdir."
"Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin ken-dilerine verdiğini almış olarak bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Çünkü onlar, bundan önce iyi davrananlardı. Onlar, geceleri az uyuyanlardı." "Rablerini överek yüceltenler, vücutlarını yataklardan uzak tu-tup korkarak ve umarak Rablerine yalvaranlar ve verdiğimiz rızık-lardan infak edenler inanır. Yaptıklarına karşılık onlar için sakla-nan müjdeyi kimse bilmez." "Gecenin bir kısmında ve yıldızlar kaybolurken de O'nu tespih et."
"Gecenin bir kısmında O'na secde et; O'nu geceleri uzun uzun tespih et." "Şüphesiz, gece kalkışı daha tesirli ve o zaman okumak daha elverişlidir." 10734. Resulullah (s.a.a) Ali'ye (a.s)tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Gece na-mazını terketme." Peygamber (s.a.a) bu cümleyi dört defa tekrarladı."
10735. Resulullah (s.a.a) Ali'ye (a.s) şöyle buyurmuştur: Mümin üç şeyle sevi-nir: Kardeşleriyle görüşmekten, oruç olduğunda iftar etmekten ve gece sonunda kıldığı teheccüt namazından" 10736. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cebrail sürekli olarak bana gece namaz kılmak için kalkmayı tavsiye etti. Öyle ki ümmetimin en iyi fertlerinin geceleri asla uyumayacaklarını zannettim."
10737. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cebrail sürekli olarak bana gece ibadet için kalkmayı tavsiye etti: Ümmetimin iyilerinin gecenin çok az bir kısmı dışında asla uyumayacağını zannettim." 10738. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah İbrahim'i insanlara yemek yedirdiği ve insanların uyuduğu bir zamanda namaz kıldığı için kendine halil (dost) kıldı. "
10739. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin şerafeti gece nama-zındadır. Müminin izzeti ise insanların yüzsuyunu dökmekten sakınma-dadır." 10740. İmam Ali (a.s) her zaman şöyle buyururdu: "Biz insanlara yedirmekle ve zorluklarda insanlara yardımcı olmakla ve insanların uyuduğu bir za-manda namaz kılmakla emrolunan Ehl-i Beyti'z."
10741. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah gece namazıyla sabahla-yan kimseyi sever." 10742. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Mal ve evlat dünya hayatının süsüdür." Kulun gecenin sonunda kıldığı sekiz rekat namaz ise ahiretin süsüdür." 10743. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gece ibadet için kalkmayı ter-ketme. Şüphesiz kaybeden kimse, gece ibadet için kalkmayı terkeden kimsedir."
10744. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben Kur'an okuyan, gece yarı-ları uykudan kalkan ama sabah olup namaza kalkıncaya kadar (gece na-mazı için) kalkmayan kimseden nefret ederim." 10745. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Erkek gece yarısı eşini uykudan uyandırır ve her ikisi abdest alıp namaz kılarlarsa Allah'ı çok zikreden kimselerden sayılırlar."
10746. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın rahmeti gece yarısı kal-kan, namaz kılan, eşini namaz için uyandıran uyanmadığında yüzüne su serpen erkeğin üzerine olsun. Allah'ın rahmeti gece yarısı uykudan uya-nan, namaz kılan, eşini namaz için uyandıran ve uyanmadığında yüzüne su serpen kadının üzerine olsun."
10747. İmam Bakır (a.s) ve İmam Sadık (a.s) Allah-u Teala'nın "Şüphesiz gece yarısı kalkmak. . . ve okumak daha elverişlidir" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Maksat gecenin son anlarında kalkmaktır."
10748. İmam Sadık (a.s) hakeza, "ve okumak daha elverişlidir" ayetinin tefsirinde şöyle buyurmuştur: "Ayetten maksat insanın sadece Allah için -başkası için değil- yatağından kalkması, aziz ve celil olan Allah'ın huzu-runda namaz kılmasıdır." 10749. İmam Rıza (a.s) "Allah-u Teala'nın "Onu geceleri uzun uzun tesbih et" ayetindeki teshibten maksat sorulduğunda şöyle buyurmuştur: "Tesbihten maksat gece namazıdır."
10750. İmam Kazım (a.s) vitr namazının son rekatından başını kaldırınca şöyle buyurmuştur: "Burada iyilikleri senin kendisine verdiğin bir nimet olarak gören ve onlara şükretmekten aciz olan günahı büyük ve avucunda hima-ye ve rahmetinden başka hiçbir şey olmayan kimse durmuştur. Zira sen mürsel peygamberine indirdiğin kitapta şöyle buyurmuşsun:
"Gecenin az bir bölümünde uyuyor seher vakitleri mağfiret diliyorlardı." Uykum uzun çekti, sabahlamam devam etmedi. Şimdi seher vaktidir ve ben günahlarım için, zararı, ölümü, hayatı, haşrı ve neşri kendi elinde olmayan kimse gibi senden bağışlanma diliyorum." İmam bu cümleleri buyurduktan sonra secdeye kapanıyordu." bak. el-Hayr, 1175. bölüm el-İstiğfar, 3084. Bölüm
2312. Bölüm Allah'ın Gece Yarısı Namaz Kılan Kimseyle Övünmesi
10751. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul gece karanlığında efendi-siyle halvet eder, onunla münacatta bulunursa Allah kalbini nurani kılar... Sonra meleklerine şöyle der: "Ey Meleklerim! Kuluma bakın ki gece ka-ranlığında batıl ehlinin boş şeylerle oyalandığı ve gafillerin uyuduğu bir sı-rada benimle halvet etmiştir. Şahit olun ki ben de onu bağışladım."
10752. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kadın veya erkek her kul gece namazıyla nasiplenir, ihlas üzere aziz ve celil olan Allah için kalkar, tam bir abdest alır, doğru bir niyet, temiz bir kalp, huşu içinde bir beden ve ağlayan bir gözle aziz ve celil olan Allah için namaz kılarsa saygısını Allah Tebarek ve Teala'dan başka hiç kimsenin bilmediği meleklerden dokuz safı arkasında karar kılar. Her safının bir ucu doğuya ve
diğer bir ucu ise batıya uzanır." Daha sonra şöyle buyurmuştur: "Namazı bitince de o me-lekler sayısınca kendisi için derece ve makam yazılır." 10753. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Rabbin meleklere karşı üç kişi-nin varlığıyla övünür: Yalnız başına geceleyin namaz kılan, secdeye kapa-nan ve secde halinde uyuyan kimseyle. Allah onun hakkında şöyle buyu-rur: "Kuluma bakınız ki ruhu benim nezdimde bedeni ise benim için sec-de halindedir."
10754. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah kıyamet günü üç kimsenin yüzüne güler: Yatağında eşinin yanında uyuduğu onu sevdiği halde, kalkıp abdest alıp, camiye giden, namaz kılan ve rabbiyle münacaatta bulunan kimseye."
10755. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Üç kimseyi Allah sever, yüzle-rine güler ve varlıklarına sevinir: "Allah düşmanlarından bir grupla karşı-laştığında aziz ve celil olan Allah yolunda öldürülünceye veya Allah'ın kendisini galip kılıp ya da şerlerinden koruyuncaya kadar savaşan kimseyi. Allah şöyle buyurur:
"Kuluma bakın ki nasıl da benim için nefsini feda etti." Güzel bir eşi olan, sıcak ve yumuşak yatağında uyuyan ama gece ya-rısı uykudan kalkıp, şehveti terkeden, beni hatırlayan, benimle münacaatta bulunan kimseyi. Oysa o yatağında uyuyabilirdi. Ve bir de yolculukta yol-daşları gece geç vakitlere kadar lakırdı eden, yorulunca da uyuyan ama kendisi kolaylıkta ve zorlukta seher vakti ibadet için kalkan kimseyi."
3
Mizan'ul Hikmet-7.Cilt Mizan'ul Hikmet-7.Cilt
2313.Bölüm Gece Namazının Sevabı
10756. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gece namazı dışında kulun yaptığı her iyiliğin Kur'an'da sevabı zikredilmiştir. Gece namazı Allah nezdinde çok önemli olduğu için sevabını belli etmemiştir ve şöyle bu-yurmuştur: "Yanlarını yataklarından uzaklaştırırlar (kalkarlar)... Yaptıklarına karşılık onlar için saklanan müjdeyi kimse bilmez."
2314. Bölüm Gece Namaz İçin Kalkmanın Sonuçları
10757. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Gece namaz için kalkın. Şüphe-siz ki bu sizden önceki salihlerin adetidir. Şüphesiz gece ibadet için kalk-mak Allah'a yakınlaşma ve günahtan sakınma vesilesidir." 10758. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gece namazını kılın. Şüphesiz gece namazı peygamberinizin sünnetidir. Sizden önceki salihlerin adetidir. Ve bedenlerinizden dert ve hastalığı uzaklaştırıcıdır."
10759. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gece ibadet için kalkmak sıhhat ve aziz ve celil olan Rabbin hoşnutluk sebebidir. Allah'ın rahmetine ma-ruz kalmanın ve peygamberlerin ahlakına sarılmanın vesilesidir." 10760. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gece ibadet için kalkmak beden için sağlıktır."
10761. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü'nün (s.a.a) "Gece namazı nurdur" sözünü işittiğim günden beri gece namazını terketme-dim." İbn-i Kevvah, "Leylet'ul Harir gecesinde de mi?" diye sorunca İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Hatta Leylet'ul Harir'de bile."
10762. İmam Sadık (a.s) Allah-u Teala'nın "İyilikler kötülükleri ortadan kaldırır" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Müminin gece namazı gündüz-de işlediği günahlarını ortadan kaldırır." 10763. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gece namazı yüzü ak ve nurani kılar. Gece namazı insanı güzel kokulu kılar ve gece namazı rızık kazandırır."
10764. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) "Neden gece namazı kılanlar diğer insanlardan daha güzel yüzlüdürler?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Çünkü onlar Allah ile halvet ediyorlar. Allah da onlara nurundan bir elbise giydirir." 10765. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim çok gece namazı kılar-sa gündüz güzel yüzlü olur."
2315. Bölüm Gece Namazından Mahrum Olmanın Sebepleri (1)
10766. İmam Ali (a.s) kendisine, "Ben gece namazından mahrum oldum" diyen birisine şöyle buyurmuştur: "Sen günahlarının kendisini esir ettiği kimsesin." 10767. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan bir günah işler o sebeple gece namazından mahrum olur. Kötü işin insandaki etkisi bıçağın etteki etkisinden daha hızlıdır." 10768. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan bir yalan söyler ve bu sebeple gece namazından mahrum kalır."
2316. Bölüm Gece Namazından Mahrum Olmanın Sebepleri (2)
10769. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Bazen mümin kullarımdan biri ibadetim hususunda çaba gösterir, yatağından kalkar, tatlı yastığını terkeder, geceleri bana ibadete koyulur, benim kulluğum yolunda kendisini sıkıntılara düşürür. Ama kendisine olan lütuf ve muhabbetimden ve onun canını korumak için bir iki gece uyuklamayı kendisine musallat kılarım ve o uyur sabah kalkar.
Nefsine kızdığı ve onu kınadığı bir halde namazını kılar, eğer onu ibade-time devam etsin diye bırakacak olursam kendini beğenmişliğe düşer, kendini beğenmişliği işleriyle gururlanmasına sebep olur ve böylece helak olmasına sebep olacak şeyler kendisine gelip çatar. Zira amelleri sebebiyle gurura kapılır ve bütün ibadet edenlerden üstün olduğunu ve ibadetinde kusur sınırını geride bıraktığını sanacak kadar kendisinden razı olur. Bana yakın olduğunu sandığı bu esnada benden uzaklaşır."
2317. Bölüm Gece Namazına Niyetlendiği Halde Uyuyan Kimsenin Sevabı
10770. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Gecenin bir bölümünde namaz için kalkmaya niyetlendiği halde uyuyan her kulun uykusu Allah'ın onun adına verdiği bir sadakadır ve ettiği niyetin sevabı kendisine yazılır." Bak. En-Niyyet, 3981. Bölüm
2318. Bölüm Gece Namazı Kılmaya Hazırlanan Kimsenin Sevabı
10771. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizden birisi işlerinde problemi olduğu halde kalkar kendisini taharet için hazırlar, sonra abdest almaya başlar elini yıkayınca işlerinin bir düğümü çözülür yüzünü yıkayınca başka bir düğümü çözülür. . . böylece Allah hicabın ötesindekilere (gayb ale-mindeki sakinlere) şöyle buyurur: "Benim bu kuluma bakın ki kendisini hazırlamış benden bir şeyler istiyor. Kulum benden ne isterse ona veri-rim."
2319. Bölüm Kulun Sorguya Çekildiği Namaz
10772. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul farz olan namazını kılınca Allah, başka bir namaz hakkında onu sorguya çekmez. Zekatını verince de başka bir sadaka hususunda onu sorguya çekmez. Ramazan ayı orucunu tutunca da başka bir oruç hakkında onu sorguya çekmez." 10773. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Farz olan beş vakit namazlarla aziz ve celil olan Allah'la mülakat edecek olursan diğer namazlar hakkın-da seni sorguya çekmez."
10774. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Kumeyl! Hiç bir farza terket-me ruhsatı yoktur ve hiçbir nafilede de baskı yoktur. Ey Kumeyl! Allah senden farz kıldığı şeyler dışında bir şey istemez." bak. 523. Konu, en-Nafile
bak. 1027. bölüm, el-Hutbe 2320. Bölüm Cuma Namazı
Kur'an: "Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu za-man Allah'ı anmaya koşun; alım satımı bırakın; bilseniz, bu sizin için daha hayırlıdır." bak. Munafikun, 9
10775. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cuma namazını kılan kimseye kabul edilmiş bir hac sevabı yazılır ve eğer ikindi namazını kılarsa kendi-sine umre (sevabı yazılır. ) Akşama kadar yerinde kalırsa Allah'tan istediği her şeyi Allah ona verir."
10776. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cuma namazı farzdır. İmamın varlığıyla Cuma namazı için toplanmak farzdır. O halde erkek hiç bir öz-rü olmaksızın üç Cuma namazını terkederse üç farzı terketmiş olur. Üç farzı hiçbir özrü olmaksızın sadece münafık terkeder." 10777. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim üstüste özrü olmaksızın üç Cuma namazını terkederse münafık olarak yazılır."
10778. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir özrü olmaksızın üç Cuma namazını birbiri ardınca terkederse Allah kalbini mühürler." 10779. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim üç Cuma namazını önemsiz saydığı için terkederse Allah kalbini mühürler."
10780. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim kasten ve hiç bir se-bep olmaksızın üç Cuma namazını terkederse Allah kalbine nifak müh-rünü vurur." 10781. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir grup Cuma namazlarına ka-tılmıyor. Bu işten el çeksinler, aksi taktirde kalplerine mühür vurulur ve böylece gafillerden olurlar. "
10782. Resulullah (s.a.a) hacdan mahrumiyetini şikayette bulunan bir kişiye şöyle buyurmuştur: "Ey Galib! O halde cuma namazını kıl; şüphesiz Cuma na-mazı fakirlerin haccıdır." 10783. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cuma namazı fakirlerin haccı-dır." 10784. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Halktan bir grubu çok az Cuma namazı kılar ve Allah'ı gaflet ve nifak üzere zikreder."
10785. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim iman üzere ve Allah için Cuma namazı kılarsa amellerine baştan başlamıştır. (Allah ona karşı-lık geçmiş günahlarını bağışlar amel defterini yeniden açar. )"
2321.Bölüm Hutbelerini Dinlemenin Adabı
10786. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmam Cuma günü hutbe oku-yunca hutbeyi bitirinceye kadar hiç kimse konuşmamalıdır. Hutbeyi sona erdirince namaz için kamet getirinceye kadar sohbet edebilirler." 10787. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmam Cuma namazının hutbesini okuyunca namazda caiz olduğu miktar dışında ne konuşmak caizdir ve ne de kıbleden yüz çevirmek."
10788. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü (s.a.a) İmam Cu-ma namazının hutbesini okuyunca sohbet etmeyi yasaklamıştır. Zira her kim hutbe esnasında konuşursa boş bir şey yapmış olur ve her kim de boş bir şeyle uğraşırsa Cuma namazı yoktur."
10789. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmam Cuma hutbesini oku-yunca insanlara susmak farzdır." 10790. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cuma günü imam hutbe okuyun-ca sohbet etmek mekruhtur. Fıtır, kurban ve yağmur talebi için kılınan namazda da durum aynıdır."
10791. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü (s.a.a) şöyle bu-yurmuştur: "Her vaiz kıbledir." Yani imam Cuma günü insanlar için hut-be okuyunca insanlar ona yönelmelidir."
302. Konu
es-Salat Namaz (5) Peygamber ve Ehl-i Beyt'ine Selavat Göndermek
Bihar, 94/47, 29. bölüm; es-Selat a'len-Nebi ve Alihi Kenz'ul Ummal, 1/488-509, 2/266, es-Selat alen Nebi ve alihi Vesail'uş Şia, 4/1210-1222, 34-43. bölüm; Salat ale'n-Nebi ve alihi
bak. Ed-Dua, 1199. bölüm 2322. Bölüm Peygambere (s.a.a) Selavat Göndermek
Kur'an: Şüphesiz Allah ve melekleri Peygambere selavat getirir Ey iman edenler! Siz de ona salat ve selam getirin." 10792. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Nerede olursanız olun bana se-lavat gönderin, zira bana selavatınız ulaşır." 10793. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bana selavat göndermek sırat üzerinde bir nurdur."
10794. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Peygambere selavat gönderilince-ye kadar her dua mahcuptur (engellidir)." 10795. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir yazısında bana se-lavat gönderirse adım o kitapta yazılı olduğu müddetçe melekler sürekli onun için mağfiret dilerler." 10796. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en cimrisi adım ya-nında zikredilince bana selavat göndermeyen kimsedir." 10797. İmam Bakır (a.s) veya İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü teraziye konan en ağır amel Peygamber'e ve Ehl-i Beyti'ne selavat göndermektir. " bak. el-Hulk, 1101. Bölüm; en-Nifak, 3939. Bölüm
2323. Bölüm Peygambere Selavat Göndermenin Keyfiyeti
10798. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şöyle deyiniz: Allahım! Dünya-da İbrahim'e ve Al-i İbrahim'e selavat gönderdiğin gibi Muhammed'e ve Al-i Muhammed'e de selavat gönder. Şüphesiz sen övülmüş ve yüce-sin." 10799. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şöyle deyiniz: Allahım! Mu-hammed'e ve Al-i Muhammed'e selavat gönder ve Muhammed'e ve Al-i Muhammed'e bereket ver, şüphesiz sen övülmüş ve yücesin."
10800. Resulullah (s.a.a) kendisine nasıl selavat gönderileceğini soran birine şöyle buyurmuştur: "Şöyle deyiniz: Allahım! İbrahim'e ve Al-i İbrahim'e selavat gönderdiğin gibi Muhammed'e ve Al-i Muhammed'e selavat gönder şüp-hesiz sen övülmüş ve yücesin. İbrahim'e ve Al-i İbrahim'e bereket verdi-ğin gibi Muhammed ve Al-i Muhammed'e de bereket ver. Şüphesiz sen övülmüş ve yücesin." Bak. Vesail'uş Şia, 4/1213, 35. Bölüm 2324. Bölüm Salavatın Anlamı
10801. İmam Kazım (a.s) Allah-u Teala'nın, "Allah ve melekleri Pey-gambere selavat gönderir Ey İman edenler! Ona selavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin" ayetinde geçen Allah'ın meleklerin ve mü-minlerin selatının anlamı sorulunca şöyle buyurmuştur: "Allah'ın selavat gön-dermesi kendisi tarafından bir rahmettir.
Meleklerin selavat göndermesi kendilerinden Allah Resulüne nisbeten bir övgüdür. Müminlerin selavat göndermesi ise kendilerinden peygamber için bir duadır." 10802. İmam Sadık (a.s) bu ayet hakkında şöyle buyurmuştur: "Peygamberi övünüz ve ona selavat gönderiniz."
10803. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Susmak zekanın nişanesi ve aklın meyvesidir." 10804. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz sizden öncekiler ses-sizliği öğreniyorlardı. Sizler ise konuşmayı öğreniyorsunuz. Onlardan biri ibadet etmek istediğinde on yıl önceden susmayı öğreniyordu. Eğer bunu güzel yapar ve ona tahammül ederse abid oluyor aksi taktirde şöyle di-yordu: "Ben bu işe layık değilim."
10805. Resulullah (s.a.a) Ebu Zer'e verdiği öğüdünde şöyle buyurmuştur: "Şu dört şey sadece mümine nasip olur: İbadetin ilk adımı olan susmak…" 10806. Resulullah (s.a.a) huzuruna varan birine şöyle buyurmuştur: "Allah'ın kendisi vesilesiyle seni cennete koyacağı bir işi sana göstermeyeyim mi? O göster ey Allah'ın Resulü deyince Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Al-lah'ın sana verdiği şeyde bağışta bulun." O şöyle arzetti: "Ben kendisine bağışta bulunduğum kimsenden daha muhtaç olursam ne yapayım?"
pey-gamber (s.a.a), "Mazluma yardımcı ol" diye buyurdu: O, "Eğer kendim yardım edeceğim kimseden daha aciz isem ne yapayım?" diye arzetti. Peygamber şöyle buyurdu: "Cahil insana yardım et, yani ona yol göster." O, "Eğer kendim ondan daha cahilsem ne yapayım?" diye arzetti ve Pey-gamber şöyle buyurdu: "Dilini hayır dışında açma. Bu hasletlerden birinin sende bulunmasına ve seni cennete götürmesine sevinmez misin?"
10807. İmam Ali (a.s) takva sahiplerinin nişanesi hakkında şöyle buyurmuştur: "Eğer susarlarsa sustukları için üzülmezler, eğer gülerlerse seslerini yük-seltmezler." 10808. İmam Ali (a.s) müminin niteliği hakkında şöyle buyurmuştur: "Onların suskunluğu çoktur, vakitleri doludur."
2326. Bölüm Suskunluğun Meyveleri
10809. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çok uzun süre suskun olmaya çalış ki bu şeytanı defeder ve dinin hususunda sana yardımcı olur. " 10810. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskunluk hikmetin kapıların-dan birisidir. Suskunluk muhabbet doğurur. Şüphesiz suskunluk tüm ha-yıra kılavuzudur." 10811. İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskun insan çok heybetli olur." 10812. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çok susmakla heybetli olunur."
10813. İmam Ali (a.s) vefatından önce yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Suskun olmaya çalış ki salim kalasın." 10814. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskunlukta hikmet, sessizlikte ise selamet ve esenlik vardır." 10815. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer konuşmada belagat varsa suskunlukta da sürçmelerden güvenlik vardır." 10816. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiç bir koruyucu suskunluktan daha iyi bir koruyucu değildir."
10817. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskun olmaya çalış ki en küçük faydası salim kalmaktır." 10818. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskun olmaya çalış ta ki esenlik-te kalasın." 10819. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskunluk, dolu bir hazinedir. Sabırlı insanın süsüdür ve cahilin örtüsüdür." 10820. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sürekli suskun olmaya çalış ki iş-lerin yükselsin."
10821. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskunluk ilmin süsü, sabırlı ol-manın nişanesidir." 10822. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskunluk sana vakarı giydirir ve senden özür dileme zahmetini kaldırır." 10823. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskunluk düşüncenin bahçesi-dir." 10824. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskun olmaya çalış ki düşüncen aydınlansın."
10825. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskunluğunu artır ki düşüncen artsın. Kalbin nurlansın ve insanlar senin elinden güvenlikte olsun."
10826. İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskunluk bir çok yerde her ne kadar konuşmacı olsan da iyi bir arkadaştır." 10827. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mümini suskun görürseniz ona yaklaşınız zira o hikmet ilka eder (aşılar)." 10828. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıl sahibinin kılavuzu dü-şünmektir. Düşünmenin kılavuzu ise suskunluktur."
2327.Bölüm Övülmüş Suskunluk
10829. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz suskunluğun adına ce-vap vermeye gücü yeten kimse müstahaktır. Aksi taktirde acizlik ona daha layıktır." 10830. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Acizlik üzere olmayan suskun-luk ne de güzeldir. Çok konuşan insanın sürçmeleri olur." 10831. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Suskun ol ama acizlik sebebiyle değil."
10832. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hak üzere konuşmak acizlik ve suskunluktan daha iyidir." 10833. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Konuşmak iki kötü haslet arasın-da yer almıştır: Gevezelik ve az konuşmak. Gevezelik boş konuşmayla sonuçlanır. Az konuşmak ise acizlik ve(istediğini beyandan) zayıflıkla ne-ticelenir." 10834. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bilmeden konuşmakta hayır ol-madığı gibi hikmeti söyleme hususundaki suskunlukta da hayır yoktur. " 10835. İmam Ali (a.s) Peygamber'i nitelendirirken şöyle buyurmuştur: "Peygam-ber'in (s.a.a) sözü beyan ve suskunluğu dil idi."
10836. İmam Ali (a.s) Ehl-i Beyt'i nitelendirirken şöyle buyurmuştur: "Onların hükümleri ilimlerini suskunlukları konuşmalarını ve zahirleri batınlarını anlatır. Onlar, dine muhalif olmazlar, dinde ayrılığa düşmezler. Din onla-rın arasında doğru söyleyen, sustuğu halde konuşan bir şahittir."
10837. İmam Ali (a.s) hakeza şöyle buyurmuştur: "Onlar, (Ehl-i Beyt) ilmin hayatı ve dirilişi, cehaletin ölümüdürler. Hilimleri, size ilimlerinden, zahirleri batınlarından ve sükutları konuşmalarındaki hikmetlerinden haber verir." 10838. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kur'an (iyi işlere) emredici (kötü işlerden) sakındırıcıdır ve susan bir konuşmacıdır."
304. Konu
es-Senaat Sanat
el-Kafi, 5/113, Bab'us Senaat el-Kafi, 5/241. bölüm Ziman'us Senae
bak. 105. konu, el-Hirfe; el-Kesb, 3485. bölüm; en-Nebve (2), 3780, 3802. bölün 2328. Bölüm Her Sanatçının İhtiyacı
10839. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her sanatçı müşteri toplamak için şu üç haslete sahip olmalıdır: İşinde usta olmalıdır, işinde emanete ri-ayet etmelidir ve kendisine bir iş sipariş veren kimsenin rızayetini elde etmelidir."
2329. Bölüm Gece Sabaha Kadar Çalışmayı Kınama
10840. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sanatçı kimse sabaha kadar ça-lışırsa elde ettiği gelir haramdır." 10841. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim gece boyunca çalışır ve gözün uykudan nasiplenme hakkını kendisine vermezse o geliri ha-ramdır."
10842. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Musibetler insanlar arasında eşit şekilde bölüştürülmüştür."
2331. Bölüm Musibetlerin Ecri
10843. İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: "Musibetler ecrin anahtarları-dır." 10844. İmam Bakır (a.s) yanında evladının mateminden şikayette bulunan birine şöyle buyurmuştur: "Allah'ın kendisine ecir vermek için müminin mal ve ev-latlarından en iyisini aldığını bilmiyor musun?" 2332. Bölüm Musibetlerin En Şiddetlisi
10845. İmam Ali (a.s) kendisine, "Musibetlerin en şiddetlisi nedir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Dini musibettir." 10846. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akılsızlık gibi bir musibet, ya-kin azlığı gibi bir akılsızlık, Allah'tan korkmamak gibi bir yakın azlığı ve hüzün azlığı gibi bir korku azlığı ve günahını az görmenden ve içinde bu-lunduğun halden hoşnut olmandan daha büyük bir musibet yoktur."
10847. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En büyük musibet ve mutsuzluk dünyaya bağlanmaktır." 10848. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En büyük musibet cahilliktir." 10849. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Musibetlerin en şiddetlisi cehale-tin üstün gelişidir."
10850. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyilerin en büyük musibeti kötü-lerle geçinmek zorunda kalışlarıdır." 10851. İmam Sadık (a.s) musibet esnasında şöyle buyururlardı: "Musibetimi dinimde karar kılmayan Allah'a hamdolsun. Ve yine Allah'a hamdolsun dileseydi musibetimi varolandan daha büyük ve şiddetli kılardı. Ve yine olmasını istediğinde olan iş sebebiyle Allah'a hamdolsun." bak. el-Bela, 414. Bölüm; el-Akl, 2791. Bölüm; ed-Din, 1305. Bölüm 2333. Bölüm Büyük Musibet
10852. İmam Sadık (a.s) oğlunun ölümünden dolayı tahammülsüzlük gösteren bi-rine şöyle buyurmuştur: "Ey Adam! Sen küçük musibete bile tahammülsüz-lük gösteriyorsun. Büyük musibetten ise gaflet ediyorsun. Eğer oğlunun gittiği yere hazır olsaydın asla onun için tahammülsüzlük göstermezdin. O gün için hazır olmamanın musibeti oğlunun musibetinden daha bü-yüktür."
10853. İmam Sadık (a.s) başsağlığı dilemenin anlamı hakkında şöyle buyurmuş-tur: "Eğer bu ölünün ölümü seni Rabbine yakınlaştırmış veya günahından uzaklaştırmışsa bu musibet değildir. Senin için bir rahmet ve nimettir, ama eğer onun ölümü sana öğüt vermemiş, seni günahından uzaklaştır-mamış ve rabbine yakın kılmamışsa senin taş kalpliliğinin musibeti, eğer Rabbini tanırsan ölünün ölüm musibetinden daha büyüktür."
2334. Bölüm Musibet Esnasında İstirca Etmek
Kur'an: "Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlar-dan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz, sabredenlere müjdele. Onlara bir musibet geldiğinde: "Biz Allah'ınız ve elbette O'na dö-neceğiz" derler."
10854. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyada kendisine bir musibet ulaşan aniden haberini alan mümin istircada bulunursa Allah kendisine ateşi farz kıldığı büyük günahlar dışında tüm geçmiş günahlarını bağış-lar."
10855. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kime musibet anında istir-cada bulunma ilham edilirse ona cennet farz olur." 10856. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir aileye musibet iner ve ta-hammülsüzlük ederler bu esnada yanlarından biri geçer ve istircada bulu-nur. Böylece oradan geçenin ecri o musibet görenlerin ecrinden daha çok olur."
10857. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim şu dört şeye sahip olursa Allah'ın büyük nurunda olur: Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim Allah'ın peygamberi olduğuma şahadette bulunmak, bir musibete uğrayınca "inna lillah ve inna ileyhi raciun." (Şüphesiz biz Allah'tan gel-dik ve O'na döneceğiz. ) demek, bir hayır yaptığında ise,
"Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun" demek ve bir günah işlediğinde ise, "Al-lah'tan mağfiret dilerim ve ona tövbe ederim" demek. " bak. Vesail'uş Şia, 2/895, 73. Bölüm; 897, 74. Bölüm 2335. Bölüm İstircada Bulunmanın Anlamı
Kur'an: "Onlara bir musibet geldiğinde: "Biz Allah'ınız ve elbette O'na döneceğiz" derler." 10858. İmam Ali (a.s) istircada bulunan birini işitince şöyle buyurmuştur: "He-pimiz Allah'tanız" deyişimiz Allah'ın saltanatını ikrar edişimizdir. Ve "Hepimiz ona döneceğiz" deyişimiz ise kendimizin yok olacağını ikrar edişimizdir."
10859. İmam Ali (a.s) kardeşinin yasında kendisine baş sağlığı dileyince istircada bulunan Eş'as bin Kays'a şöyle buyurmuştur: "Bunun tevilinin ne olduğunu biliyor musun?" Eş'as, "Hayır sen ilmin doruğu ve zirvesisin" deyince İmam şöyle buruydu: "Biz Allah'tanız deyişin Allah'ın saltanatını ikrar edişindir, "Hepimiz O'na döneceğiz" deyişin ise yok olacağını ikrar et-mendir."
2336. Bölüm Evlat Musibeti
10860. Resulullah (s.a.a) çocuğunun ölümünü şikayette bulunan bir kadına şöyle buyurmuştur: "Kaç çocuğun ölmüştür?" O, "Üç tane" deyince şöyle bu-yurmuştur: "Sen ateş karşısında etrafına sağlam bir sur çekmişsin." 10861. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim üç çocuğunun yasına oturursa ve onların ölümünü Allah'ın hesabına yazarsa cennet ona farz olur." bak. el-Bihar, 82/114, 17. Bölüm
2337.Bölüm Musibet Gören Kimsenin Takınması Gereken Adab
10862. Aişe şöyle demiştir: "İbrahim vefat edince Peygamber gözyaşları sa-kalına dökülünceye kadar ağladı. kendisine, "Ey Allah'ın Resulü! Siz ağ-lamaktan sakındırıyorsunuz ama siz ağlıyorsunuz?" diye sorulunca Pey-gamber şöyle buyurdu: "Bu ağlama değildir. Merhamettir. Her kim mer-hamet etmezse ona da merhamet edilmez. "
10863. Cabir bin Abdullah şöyle diyor: "Allah Resulü (s.a.a) Abdurrahman bin Avf'ın elinden tuttu ve can vermek üzere olan İbrahim'in yanına geldi, onu kucağına aldı ve ona şöyle buyurdu: "Aziz çocuğum! Allah'ın isteği karşısında elimden hiçbir şey gelmez." Gözlerinden yaş boşaldı. Ab-durrahman şöyle arzetti.
"Ey Allah'ın Resulü! Ağlıyor musunuz? Siz bizi ağlamaktan sakındırmadınız mı?" Peygamber şöyle buyurdu: "Ben bağırıp çağırmaktan ve iki ahmakça ve çirkin sesten sakındırdım: Keyif halinde çıkan sesten, yani oyun eğlence ve şeytani nağmeden ve musibet anında yükselen sesten, yüzünü tırmalamaktan, yakayı yırtmaktan ve şeytani fer-yattan, ama bu ağlamam rahmettir.
Rahmet etmeyen kimseye rahmet edilmez. Eğer ölüm hak, boş çıkması imkansız bir vade, gidilmesi gereken ve geride kalanlarımızın geçmişlere katılacağı Allah yolu, ilahi bir yol olmasaydı şüphesiz senin için daha çok üzülürdük ve biz senin için gam-lıyız. Gözler ağlıyor, kalpler göz yaşı döküyor ama ben aziz ve celil olan Allah'ı hoşnutsuz kılacak hiçbir şeyi dile getirmiyorum." bak. 234. Bölüm; Vesail'uş Şia, 2/920, 87. Bölüm
2338. Bölüm Musibetlerde Ehl-i Beyt'in (a.s) Yöntemi
10864. İmam Sadık'ın (a.s) Çocuklarından biri gözünün önünde yürüyordu ki aniden boğazına bir şey takıldı ve öldü. İmam (a.s) ağladı ve şöyle buyurdu: "Alla-hım! Eğer alsan veren sensin. Eğer hasta kılarsan afiyet veren de sensin." Daha sonra cesedi kadınların yanına götürdü. Kadınlar çocuğu görünce ağlamaya başladılar.
İmam onlara and içirerek feryat etmemelerini istedi. Onu defnetmek için dışarı çıkardı ve şöyle buyurdu: "Çocuklarımız öldü-ren Allah münezzehtir. Ama ona olan aşkımızdan başka hiçbir şeyimiz artmaz." Bedenini toprağa verdiğinde ise şöyle buyurdu: "Ey evladım Al-lah yerini geniş kılsın ve seni peygamberle bir araya getirsin."
10865. Muhammed bin Abdullah Kufi şöyle diyor: "İmam Sadık'ın (a.s) oğlu İsmail öldüğünde İmam çok şiddetli bir şekilde rahatsız olmuştu. Gözle-rini kapatınca İmam yıkanmış veya yeni bir elbise talep etti. Onu giydi, sonra dışarı çıktı, ilahi emir ve yasakları beyan etmeye koyuldu.
Ashabın-dan birisi şöyle arzetti: "Fedan olayım! Sizin sıkıntılı olduğunuzu görünce bir müddet sizden mahrum kalacağımızı zannettik." İmam şöyle buyurdu: "Biz musibet inmedikçe sabırsızlık gösteren musibet geldiğinde ise sabreden Ehl-i Beyt'iz." bak. Vesail'uş Şia, 2/918, 85. Bölüm
2339. Bölüm Müminin Ölümüne Ağlamak
10866. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin vefat edince melekler, içinde Allah'a ibadet ettiği yerler ve amellerinin yükseldiği gök kapıları kendisi için ağlar."
10867. Ebu Hureyre şöyle diyor: "Allah Resulü'nün (s.a.a) ailesinden biri vefat etti. Kadınlar toplanıp ona ağladılar. Ömer ayağa kalkarak onları ağ-lamaktan sakındırdı ve onları dağıtmaya başladı. Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Ey Ömer! Onları bırak; zira gözler göz yaşı döküyor kalpler yaslıdır ve yasları daha yenidir." bak. 2337. Bölüm; Vesail'uş Şia, 2/924, 88. Bölüm
2340. Bölüm Ölü İçin Ağıt Yakmak
10868. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ağıt yakmak cahiliye işidir." 10869. İmam Ali (a.s)Ahvaz'daki kadısı Rufaa İbn-i Şeddad'a yazdığı mektu-bunda şöyle buyurmuştur: "Sakın kudretin altında olan şehirde ölüye ağıt ya-kılmasın."
10870. İmam Kazım (a.s) ölü için ağıt yakma hakkında sorulunca şöyle buyur-muştur: "Mekruhtur." 10871. İmam Ali (a.s) Sıffın'deki ölülere ağlayan kadınların feryadını duyunca Harb bin Şurehbil Eş'şebami'ye şöyle buyurmuştur: "Kadınlarınız duyduğum bu feryatlarıyla sizlere galip mi gelmiştir? Neden onları bu feryatlardan sa-kındırmıyorsunuz?"
10872. Resulullah (s.a.a) çocuklarından biri ölünce ağladı. Kendisine, "Siz bizleri ağlamaktan sakındırıp kendiniz mi ağlıyorsunuz?" diye sorulunca şöyle buyurmuş-tur: "Ben sizleri ağlamaktan sakındırmadım, sizleri ağıt yakmaktan ve fer-yat etmekten sakındırdım." bak. Vesail'uş Şia, 2/892, 71. Bölüm; el-Bihar, 82/102
2341. Bölüm Lanetlenmiş Sesler
10873. İmam Ali (a.s) Allah Resulü'nden (s.a.a) şöyle buyurduğunu nakletmiştir: "Allah lanetlenmiş iki sesten nefret eder: Musibet anındaki feryat ve nimet anında çıkan ses. Yani ağıt yakmak ve şarkı söylemek."
10874. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kime Allah bir nimet ba-ğışlarsa ve o kimse bu nimet esnasında ney çalarsa nimete küfranda bu-lunmuştur. Her kimde musibete uğrar ve o halde ağıt yakarsa o musibeti feci kılmıştır." bak. 65. Konu, el-Cuz'; es-Sebr, 2180. Bölüm; Vesail'uş Şia, 2/915, 83. Bö-lüm, 916, 84. Bölüm
2342. Bölüm Övülmüş Ağıt
10875. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hüseyin Bin Ali'nin musibeti ortaya çıkınca bir yıl boyunca gece gündüz ve üç yıl boyunca da gündüz-leri onun için ağıt yakıldı. Müsevver bin Muhrime, Ebu Hureyre ve Resu-lullah'ın ashabının büyükleri gizlice yüzleri örtülü bir şekilde gelip yakılan ağıtları dinliyor ve ağlıyorlardı."
10876. İmam Sadık (a.s) ağıt yakan kimsenin ecri hakkında sorulunca şöyle bu-yurmuştur: "Sakıncası yoktur Allah Resulü (s.a.a) için de ağıt yakıldı." 10877. İmam Bakır (a.s) matem ve yaslarda on yıla kadar ağlamayı tavsiye et-ti."
10878. Allah Resulü (s.a.a) Uhud savaşından Medine'ye dönünce ehlin-den öldürülen her evin kapısından geçtiğinde bir ağıt sesi duyuyordu. Amcası Hamza'nın evinden ses duymayınca şöyle buyurdu: "Hamza'nın ağlayanları yoktur." Medine halkı ondan sonra bir ölü için ağlamadan ön-ce Hamza için ağıt yakmaya ve ağlamaya yemin içtiler." 10879. Fatıma (a.s) babası için ağıt yaktı ve Resulullah (s.a.a) de Hamza için ağıt yakılmasını emretti. bak. Vesail'uş Şia, 2/891, 70. Bölüm
2343. Bölüm Musibeti Gizlemek
10880. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Musibetleri, hastalıkları ve sa-dakayı gizlemek iyiliğin hazinelerindendir." 10881. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyilik etmek, ameli gizlemek, zor-luklar karşısında sabretmek ve musibetleri gizlemek cennetin hazinelerin-dendir." 2344. Bölüm Musibeti Kolaylaştıran Şey
10882. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ölümü, mezarlarınızdan çıkaca-ğınız günü ve aziz ve celil olan Allah'ın karşısında duracağınızı çok anın ki musibetler sizlere kolaylaşsın."
10883. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim dünyada züht içinde yaşarsa musibetler ona kolay gelir." 10884. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim dünyaya sırt çevirirse dünya musibetleri ona kolaylaşır ve musibetlerden rahatsız olmaz."
10885. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zavallı ademoğlu! Her gün üç musibetle karşı karşıyadır ve onlardan hiçbirinden ibret almaz. Eğer ibret alsaydı, musibetler ve dünya işleri ona kolaylaşırdı. Birinci musibet öm-ründen bir günün azalmasıdır. Oysa malından ve varlığından bir şey aza-lırsa buna üzülür.
Oysa dirhem telafi edilir. Ama geçen ömür hiçbir şekil-de geri dönmez. İkinci musibet ise rızkını kamil bir şekilde elde etmesidir. Eğer helal olursa ondan dolayı hesaba çekilir, eğer haram olursa ceza gö-rür. Üçüncü musibet ise daha büyüktür." Kendisine, "o nedir?" diye ar-zedilince şöyle buyurmuştur: "Akşamına çattığı her gün ahirete bir mer-hale yakınlaşır, ama cennete mi yoksa cehenneme mi yaklaştığını bile-mez."
10886. İmam Sadık (a.s), musibet esnasında şöyle buyurmuştur: "Musibetimi dinimde karar kılmayan Allah'a hamdolsun, Allah'a hamdolsun ki iste-seydi musibetimi bundan daha büyük kılardı. Allah'a istediği için olan iş sebebiyle hamdolsun." 10887. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sana bir musibet çatınca Allah Resulü'nün (s.a.a) vefat musibetini hatırla.
Zira insanlar Resulullah'ın (ölümü) gibi bir musibet görmemişlerdir ve asla böyle bir musibet de görmeyeceklerdir." 10888. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkime büyük bir musibet ge-lip çatarsa, benim vefatımdan dolayı kendisine çatan musibeti hatırlasın. Bu taktirde musibeti kendisine kolay gelir." 10889. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkime bir musibet çatarsa, benim musibetimi hatırlasın. Zira o en büyük musibettir." bak. Vesail'uş Şia, 2/911, 79. Bölüm; el-Kafi, 3/220, bab'ut teazzi
2345.Bölüm Musibetleri Büyüten Şey
10890. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim küçük musibetleri büyük sayarsa, Allah da onu büyük musibetle müptela kılar." 10891. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İstenilen şeyin değeri ne kadar fazla olursa, kaybetme musibeti de o kadar büyük olur."
2346. Bölüm Musibeti Unutmak
10892. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala üç şeyle kuluna lütfetmiştir: Bedenin ölümden sonra kokması ki eğer böyle olmasaydı hiçbir aziz, kendi azizini defnetmezdi. Musibetten sonraki unutkanlık ki eğer böyle olmasaydı soy kesilirdi ve canlıların yediği bu tanenin (buğday) kurtlanması ki eğer böyle olmasaydı, padişahlar altın ve gümüş biriktirdik-leri gibi onu da biriktirirlerdi."
Başka bir rivayette şöyle yer almıştır: "Ve musibetten sonraki unutkanlık ki eğer böyle olmasaydı hayat hiç kimseye tatlı gelmezdi." 10893. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birisi öldüğünde Allah ailesinin en dertli ferdine bir melek gönderir. O melek kalbine el sürer, gam ve hüznünü giderir. Eğer böyle olmasaydı dünya asla bayındır olmazdı."
2347. Bölüm Başkalarının Musibetine Sevinmek
10894. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinin musibetinde sevinç izharında bulunma ki Allah ona merhamet eder ve o musibeti sana doğru yöneltir." 10895. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinin musibetine sevinme ki Allah ona merhamet eder ve seni (o musibete) müptela kılar." 10896. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim kardeşine çatan musi-betten dolayı sevinirse o musibete müptela olmadıkça dünyadan git-mez." Bak. 381. Konu, et-Tayir 306. Konu
es-Savt Ses
Kenz'ul Ummal, 3/569, Ref'es-Sevt fi Kelam
bak. 3306. bölüm, el-Kur'an; el-Musibet, 2241. bölüm 2348. Bölüm Sesini Yükseltmekten Sakınmak
Kur'an: "Yürüyüşünde tabii ol; sesini kıs. Seslerin en çirkini şüphesiz merkeplerin sesidir." "Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamberin sesini bastıracak şekilde yükseltmeyin. Farkına varmadan, işlediklerinizin boşa git-memesi için, Peygambere birbirinize bağırdığınız gibi yüksek ses-le bağırmayın. Seslerini Peygamberin yanında kısan kimseler, Al-lah'ın gönüllerini takva ile sınadığı kimselerdir. Onlara mağfiret ve büyük ecir vardır."
10897. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah düşük sesi sever, yüksek sesten nefret eder." 10898. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sesini kısmak, bakışlarını önüne dikmek ve ılımlı yol yürümek imanın ve güzel dindarlığın nişanesidir."
10899. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah yüksek sesle konuşan kimseleri sevmez ve yavaş sesi sever." 10900. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Üç şey mürüvvettendir: "Bakışını önüne dikmek, sesi kısmak ve ılımlı yol yürümek."
10901. Hasan Basri şöyle diyor: "Peygamber (s.a.a) üç yerde yüksek ko-nuşmayı hoş görmemiştir: Cenazenin yanında, iki ordu karşılaştığında ve Kur'an okunduğunda." 10902. Resulullah (s.a.a), Ebuzer'e yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Ey Ebuzer! Cenazeler nezdinde, savaş esnasında ve Kur'an okunduğunda sesini kıs." 10903. İmam Ali (a.s), savaş esnasında ashabına şöyle buyurmuştur: "Sesleri öl-dürün ki (kısın ki) bu iş gevşekliği daha çok ortadan kaldırır."
10904. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ahir zamanda öyle bir topluluk gelecektir ki yazda ve kışta yün giyercekler ve bu işle başkalarından üstün olduklarına inanacaklar. Bunlara gökteki ve yerdeki melekler lanet eder." 10905. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ahir zamanda öyle bir topluluk gelir ki camilere gelirler ve halka kurarlar. Zikirleri ise dünya ve dünya sevgisidir. Onlarla oturup kalkmayın. Zira Allah'ın onlara ihtiyacı yoktur."
10906. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ahir zamanda öyle bir topluluk gelir ki camilerde halka halka otururlar, imamları da dünyadır. O halde onlarla oturup kalkmayın."
10907. Mes'ade b. Sadaka şöyle diyor: "Sufyan-i Sevri İmam Sadık'ın (a.s) yanına vardı. İmam'ın yumurtanın zarı gibi beyaz bir elbise giydiğini gör-dü ve şöyle arzetti:
"Bu tür bir elbise size uygun değildir." İmam şöyle buyurdu: "Dinle ve sana söylediklerimi iyi belle ki bu sözüm sünnet ve hak üzere öldüğün ve bidat üzere can vermediğin taktirde dünya ve ahire-tin için daha iyidir. Sana haber veriyorum ki Resulullah darlık ve kıtlık zamanında yaşıyordu.
Ama dünya yönelince insanlardan ona en layık olanı iyilerdir, kötüler değil! Müminlerdir münafıklar değil! Müslümanlardır, kafirler değil! Ey Sevri! Senin kınadığın şeye gelince, Allah'a yemin olsun ki aklettiğim zamandan beri Allah'ın malımda bir hakkı olduğu ve eda etmemi emrettiği hiçbir hususta eda etmediğim hiç bir gün ve gece ge-çirmedim."
bak. 194. konu, er-Remezan; ez-Zekat, 1588, 1589. bölüm et-Teyyib, 2434. bö-lüm; el-Hadis, 11335, 11336; el-Valid ve'l-Veled, 4211. bölüm 2350. Bölüm Orucun Farz Oluşu
Kur'an: "Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, takva sahibi olasınız diye, size de farz kılındı." 10908. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah bizden önceki ümmet-lerden hiçbirine Ramazan ayı orucunu farz kılmamıştır." (Ravi şöyle di-yor: )"Ben şöyle arzettim:
"Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Ey İman edenler. . . sizden öncekilere de farz kılındığı gibi." İmam şöyle buyurdu: "Allah Ramazan ayı orucunu sadece Peygamberlere farz kılmıştı, ümmetlere değil! Ama onun vesilesiyle bu ümmete üstünlük verdi ve Ramazan ayı orucunu Resulullah'a (s.a.a) ve ümmetine farz kıldı."
10909. İmam Zeyn'ul-Abidin (a.s), Ramazan ayına veda duasında şöyle buyur-muştur: "Bu ay vesilesiyle bizleri diğer ümmetlere tercih ettin ve faziletine diğer dinlerin takipçilerini değil bizleri seçtin. Böylece senin emrinle Ra-mazan günlerinde oruç tuttuk ve senin yardımınla gecelerini ibadetle ge-çirdik." bak. Vesail'uş Şia, 7/268, 6. Bölüm
2351. Bölüm Orucun Fazileti
10910. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Tebarek ve Teala şöyle buyurmuştur: "Oruç benim içindir ve sevabını ben vereceğim." 10911. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah Tebarek ve Teala şöyle buyurmuştur: "Ademoğlunun oruç dışında yaptığı her iş onun içindir, ama oruç benim içindir ve sevabını ben vereceğim."
4
Mizan'ul Hikmet-7.Cilt Mizan'ul Hikmet-7.Cilt
2352.Bölüm Orucun Farz Kılınışının Hikmeti
10912. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oruç tutmanın sebebi şudur ki oruç sebebiyle zengin ve fakir eşit olurlar. Zira zengin açlığın sıkıntısını bilmez ki fakire merhamet etsin. Zira zengin insan bir şey istediğinde onu temin edebilme gücüne sahiptir. Bu yüzden aziz ve celil olan Allah istedi ki yaratıkları arasında eşitlik icadolsun ve açlık zorluğunu ve sıkıntısını zengin de tatsın ki zayıflara acısın ve aç kimseye merhamet etsin."
10913. İmam Rıza (a.s), orucun farz kılınışı hakkında şöyle buyurmuştur: "Ta ki insanlar açlığın ve susuzluğun sıkıntısını tatsın ve ahiretteki muhtaçlıklarını anlasınlar. Oruç tutan kimse kendisine çatan açlık ve susuzluk sebebiyle huşu içinde, zelil, mütevazi, ecirli, Allah'ın rıza ve sevabını taleb eden, arif
ve sabırlı olsun ve böylece sevaba hak kazansın. Ayrıca oruç şehvetlerden sakınmaya sebep olur. Hakeza oruç dünyada onlara öğüt versin, onları tekliflerini yapmada ram ve tecrübeli kılsın ve ecre ulaşmada onlara kılavuzluk etsin, yoksulların ve fakirlerin dünyadan çektiği açlık ve sıkıntının zorluk miktarını anlasın ve neticede Allah'ın varlıklarına farz kıldığı hakları kendilerine ödesin."
10914. Fatımat'üz-Zehra (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah orucu ihlası güçlen-dirmek için farz kılmıştır." 10915. İmam Askeri (a.s), orucun farz kılınış sebebi hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "Ta ki zengin kimse açlığı tatsın ve neticede muhtaç insana yardım etsin." 10916. İmam Hüseyin (a.s), hakeza bu konuda şöyle buyurmuştur: "Ta ki zen-gin kimse açlığın sıkıntısını tatsın ve neticede fakir insanlara yardımcı ol-sun ve bağışta bulunsun."
10917. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oruç ve hac kalplerin teskinidir (huzurudur)" 10918. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Oruç tutunuz. Zira oruç da-marları keser (şehveti azaltır) ve nimet sarhoşluğunu giderir." 10919. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Oruç bağırsağı inceltir, eti dö-ker ve cehennemin yakıcı sıcaklığını uzaklaştırır."
10920. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah orucu kullarının ihlasını denemek için farz kılmıştır." 10921. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah mümin kullarını namazlar, zekatlar, farz günlerde (Ramazanda) oruç tutmadaki ciddiyetleri vesilesiy-le organlarının teskini, gözlerinin huşusu, canlarının tevazusu ve kalpleri-nin huzusu için korumaktadır." bak. Vesail'uş Şia, 7/2, 1. Bölüm
2353. Bölüm Oruç Kalkandır
10922. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Oruç tut, zira oruç ateş karşı-sında bir kalkandır. Ölüm anında karnının aç olmasına güç yetirebilirsen öyle yap." 10923. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Oruç ateş karşısında bir kal-kandır." 10924. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Oruç parçalamamak şartıyla bir kalkandır."
2354. Bölüm Oruç Bedenin Zekatıdır
10925. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her şeyin bir zekatı vardır. Be-denlerin zekatı da oruçtur." 10926. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her şeyin bir zekatı vardır. Bedenin zekatı ise müstahap oruçtur." 10927. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Oruç tutunuz ki salim kalası-nız." 10928. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oruç iki sıhhatten biridir." bak. 288. Konu, es-Sıhhe; ez-Zekat, 1588. Bölüm
2355. Bölüm Oruçlu Kimsenin Fazileti
10929. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oruçlu kimsenin uykusu ibadet ve suskunluğu tesbihtir. Duası makbul ve ameli kat kattır. İftar anında oruçlu kimsenin duası Allah'ın dergahından reddedilmez." 10930. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oruçlu kimsenin uykusu ibadet ve sükutu tesbihtir, ameli makbul ve duası müstecaptır."
10931. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Oruç tutan kimse yatağında uyusa dahi Müslümanın gıybetini yapmadıkça Allah'a ibadet halindedir." 10932. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Oruçlu kimsenin uykusu iba-det, nefes alması ise tesbihtir."
10933. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cennetin Reyyan adında bir kapısı vardır ki oradan sadece oruçlu kimseler geçer." Başka bir rivayette ise şöyle yer almıştır: "Onlardan sonuncusu içeri girince kapı kapanır." 10934. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yemek yemekle meşgul olan kimselerin yanından oruçlu kimse yanından geçince "Endamı tesbih eder, melekler ona selam gönderir, meleklerin selamı mağfiret dilemektir."
10935. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkimi, orucu arzu ettiği ye-meği yemekten kendisini sakındırırsa onu cennet yemeklerinden doyur-ması ve cennet şarabından susuzluğunu gidermesi Allah'a bir haktır." 10936. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oruçlu kimse iki sevinç içinde-dir: Orucu açma anındaki sevinç ve rabbiyle görüştüğü andaki sevinç."
10937. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim oruçlu bir kimseye iftar verirse onun sevabı gibi bir sevap elde eder." 10938. Resulullah (s.a.a), iftar edince Allah'a şöyle arzederdi: "Allah'ım! Senin için oruç tuttum ve rızkınla iftar ettim. O halde onu bizden kabul et. Su-suzluk gitti, damarlar sevindi ve ecir baki kaldı."
2356.Bölüm Faydasız Oruç
10939. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Nice oruç tutan kimsenin oruç-tan nasibi açlık ve susuzluktur. Nice gece ibadete kalkan kimsenin kalk-maktan nasibi sadece uykusuzluktur."
10940. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oruç, insanın yemekten ve iç-mekten sakındığı gibi haramlardan sakınmasıdır." 10941. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nice oruç tutan kimsenin, oruç-tan elde ettiği ancak açlık ve susuzluktur. Nice gece namazı kılan kimse-nin gece namazından elde ettiği ancak uykusuzluk ve yorgunluktur. Akıl-lıların uykusu ve iftarları ne güzeldir!"
2357. Bölüm Müstehap Oruç Tutmaya Teşvik
10942. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim bir gün isteyerek (müs-tehap) oruç tutarsa, eğer kendisine yeryüzü dolu altın da verilse ecrini kamil olarak elde etmiş olmaz. Kamil ecrini sadece hesap günü (kıyamet-te) elde eder." 10943. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim Allah'tan sevap almak için isteyerek bir gün oruç tutarsa bağışlanması farz olur."
10944. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Tebarek ve Teala farz namazı müstahap namazla kamil kıldı ve farz orucu da müstahap oruçla kemale erdirdi." 10945. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tembellikten uzak durunuz. Zira rabbiniz merhametlidir ve az işinizi dahi taktir eder. İnsan… Allah-u Teala'nın rızayetini elde etmek için isteyerek oruç tutar ve Allah bu se-beple onu cennete koyar."
10946. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan ilahi sevaba erişmek için bir gün isteyerek oruç tutar ve Allah bu sebeple onu cennete koyar." 10947. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah kuldan Ramazan ayı oru-cu dışında hiçbir orucun hesabını sormaz."
2358. Bölüm Kalbin Orucu
10948. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kalbin günahları düşünmekten oruç tutması midesinin yemekten oruçlu olmasından daha üstündür." 10949. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kalbin oruçlu olması, dilin oruç-lu olmasından ve dilin oruçlu olması karnın oruçlu olmasından daha iyi-dir."
10950. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefsin dünya lezzetlerinden oruç tutması en faydalı oruçtur." 10951. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bedenin orucu irade ve ihtiyar ile yemeklerden imsak etmek, azaptan korkmak, sevap ve ecre rağbet etmek-tir. Nefsin oruç tutması beş duyu organının diğer günahlardan korunması ve kalbin tüm kötülük sebeplerinden boş olmasıdır." bak. Es-Sabr, 2173. Bölüm
2359. Bölüm Orucun Adabı
10952. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oruç insanın yemekten ve iç-mekten sakındığı gibi haramlardan sakınmasıdır." 10953. Fatımat'üz-Zehra (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer oruçlu kimse kulağı-nı, gözünü ve organlarını korumazsa orucu ne işe yarar."
10954. Resulullah (s.a.a), Cabir b. Abdullah'a şöyle buyurmuştur: "Ey Cabir! Bu Ramazan ayının gündüzünde oruç tutar, gecesinin bir bölümünü iba-detle geçirir, karnını ve namusunu temiz tutar, dilini korursa şüphesiz ki bu aydan çıkınca günahlarından da çıkmış olur." Cabir şöyle arzetti: "Ey Allah'ın Resulü! Bu hadis ne kadar da güzeldir!" Allah Resulü şöyle bu-yurdu: "Ey Cabir! Bu şartlara riayet etmek ne kadar da zordur!"
10955. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oruç tuttuğunda kulağına ve gözüne de (haramlardan) oruç tuttur. Tüm organlarını ve endamını çir-kinlikten, çok konuşmaktan ve hizmetçine eziyet etmekten alıkoy. Sende oruç tutan kimsenin vakarı olmalı ve gücün yettiğince Allah'ın zikri dı-şında suskun kalmalısın. Oruçlu olduğun gün ile oruçlu olmadığın gün eşit olmamalıdır. Cinsel ilişki kurmaktan, öpmekten ve kahkaha atmaktan uzak dur.
Zira Allah bu işlerden nefret eder." 10956. Resulullah (s.a.a), oruçlu haliyle cariyesine söven kadına şöyle buyurmuştur: "Nasıl oruçlusun ki cariyene sövüyorsun. Oruç sadece yemekten ve içmekten sakınmak değildir. Allah orucu bu ikisinin yanı sıra, orucu etkisiz kılan çirkin iş ve sözlere engel olsun diye taktir etmiştir.
Ne yazık ki oruç tutanlar çok azdır ve açlık çekenler ise çoktur." 10957. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Her kim endamını ve organlarını haramlarımdan oruçlu tutmazsa benim için yemekten ve içmekten sakınmasına ne ihtiyacım var."
10958. Muhammed b. Müslim şöyle diyor: "İmam Sadık (a.s) şöyle buyur-muştur: "Oruç tuttuğunda kulağın, gözün, saçın ve derin de oruç tutma-lıdır." İmam başka organları da saydı ve şöyle buyurdu: "Oruçlu olduğun gün ile oruçlu olmadığın gün eşit olmasın." 10959. İmam Seccad (a.s), Ramazan ayı geldiğinde yaptığı duasında şöyle buyur-muştur: "Uzuvlarımızı günahlardan koruyup seni hoşnut eden işleri işlete-rek bizi bu ayda oruç tutmaya muvaffak et. Öyle olsun ki,
kulaklarımızla boş şeyler dinlemeyelim; gözlerimizi eğlenceye dikmeyelim, ellerimizi sa-kıncalı bir şeye uzatmayalım; ayaklarımızı harama açtırmayalım; karnımıza helallerinden başkası girmesin; dilimiz senin açıkladığından başkasını ko-nuşmasın; bizi sevabına yaklaştıracak amelden başkası için zahmete düş-meyelim; azabından koruyacak amelden başkasını yerine getirmeyelim." bak. Vesail'uş Şia, 7/116, 11. Bölüm
2360. Bölüm Sıcak Havada Oruç Tutmanın Fazileti
10960. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün cihad sıcak havada oruç tutmaktır." 10961. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sıcak havada oruç tutmak ci-hattır."
10962. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim sıcak bir günde aziz ve celil olan Allah için oruç tutarsa, aziz ve celil olan Allah yüzünü okşa-sın ve müjdelesin diye kendisine bin melek tayin eder. İftar edince de aziz ve celil olan Allah şöyle buyurur: "Senin kokun ve ruhun ne de güzeldir. Ey meleklerim! Şahit olunuz ki ben onu bağışladım." 10963. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah için açlık ve susuzluk çe-ken kimseye ne mutlu." bak. Vesail'uş Şia, 7/299, 3. Bölüm
2361.Bölüm Kışın Oruç Tutmanın Fazileti
10964. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Rüzgarın getirdiği ganimet kış orucudur." 10965. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kış orucu rüzgarın getirdiği bir ganimettir." 10966. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kış müminin baharıdır. Gece-leri uzundur, mümin ibadet için gece yarısı ondan yardım alır. Gündüzleri de kısadır, oruç tutmak için ondan yardım alır." bak. Vesail'uş Şia, 7/302, 6. Bölüm
2362. Bölüm Her Ayda Üç Gün Oruç Tutmaya Teşvik
10967. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ay üç gün oruç tutmak, ayın ortasındaki Çarşamba günü, ilk Perşembe günü ve son Perşembe günü Şaban ayının orucu, göğsün vesveselerini ve kalbin ızdıraplarını ortadan kaldırır." 10968. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim her ay üç gün oruç tu-tarsa, tüm ömründe oruç tutmuş gibidir. Zira aziz ve celil olan Allah şöy-le buyurmuştur: "Herkim iyilik ederse, kendisine on katı vardır."
10969. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her ay üç gün oruç tutmak ve Ramazan ayından Ramazan ayına kadar oruç tutmak bir ömrün oruç ve iftarı sayılmaktadır." 10970. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim göğsünden birçok ves-veselerin gitmesini isterse sabır ayında (Ramazan ayında) ve her ay üç gün oruç tutsun." 10971. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sabır ayının (Ramazan) orucu ve her ay üç gün oruç tutmak göğsün vesveselerini ortadan kaldırır."
10972. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü (s.a.a) bi'setinin başlangıcında öyle bir oruç tutuyordu ki hakkında, "Artık orucu terket-meyecek" diyorlardı. Ama bir müddet sonra orucu öyle bir terkediyordu ki artık oruç tutmayacak" diyorlardı. Bir müddet sonra günaşırı oruç tut-maya başladı ve bu sünnet Davud'un (a.s) orucudur.
Bir müddet sonra bunu da bıraktı ve her ayın ilk üç gününde oruç tuttu. Sonra bu metottan da el çekti ve on günde bir oruç tutmaya başladı. İlk Perşembe ve son Perşembe günü ve ayın ortasındaki Çarşamba günü ve dünyadan göçün-ceye kadar bu sünnet üzere amel etti." bak. Vesail'uş Şia, 7/303, 7. Bölüm; el-Kafi, 4/89, Sevm-i Resulillah Bölümü
2363. Bölüm Orucun Mirası
10973. Mirac hadisinde şöyle yer almıştır: "Peygamber (s.a.a) şöyle arzetti: "Ey Rabbim! Orucun mirası nedir?" Allah şöyle buyurdu: "Oruç hikmeti, hikmet marifeti ve marifet ise yakini miras bırakır. Kul yakine ulaşınca da artık gece veya gündüzünü nasıl geçireceğini, zorluk yoksa kolaylık için-demi olacağını önemsemez." bak. el-Hikmet, 923. Bölüm
bak. 410. konu, el-Ferah; 489. konu, el-Mizah; el-Mevt, 2728. bölüm 2364. Bölüm Gülmek ve Tebessüm
Kur'an: "Süleyman, onun sözüne hafifçe güldü ve: "Rabbim! Bana ve ana babama verdiğin nimete şükürde, hoşnut olacağın işi yapmak-ta beni muvaffak kıl. Rahmetinle, beni iyi kullarının arasına koy" dedi."
10974. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Peygamberin gülmesi tebessüm-dü. Bir gün sohbet eden ve kahkaha ile gülen ensarın yanından geçti ve şöyle buyurdu: Ey sizler! Arzusu kendisini kandıran ve hayır işinde ameli kendisine ihmalkarlık ettiren sizden her biriniz mezarlığa başvursun, ölü-lerin dirilişinden ibret alsın ve ölümü hatırlasın ki ölümü hatırlamak lez-zetleri yerle bir eder."
10975. İmam Hasan (a.s) dayısı Hind'den naklen şöyle buyurmuştur: "Peygam-ber(s.a.a) sevinince gözlerini aşağıya salıyordu, gülmesi genellikle tebes-sümdü. Öyle ki dişleri dolu taneleri gibi gözüküyordu." 10976. İmam Ali (a.s) müminlerin niteliği hakkında şöyle buyurmuştur: "Mümin gülünce gülme sesi kulağından öteye geçmez." 10977. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kahkaha atmak şeytandandır."
10978. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kahkaha atınca ardından he-men şöyle de: Allahım'! Bana gazap etme." 10979. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En güzel gülme tebessümdür." 10980. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin gülmesi tebessüm-dür."
10981. Ebu Derda şöyle diyor: "Resulullah (s.a.a) bir söz konuştuğunda, konuşmasında tebessüm ederdi." 10982. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kardeşinin yüzüne te-bessüm ederse o tebessüm kendisi için iyilik olur." 10983. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın kardeşinin yüzüne te-bessüm etmesi iyiliktir. Bedeninden bir diken alması da iyiliktir."
2365. Bölüm Çok Gülmeyi Kınamak
Kur'an: "Yaptıklarının cezası olarak, bundan böyle az gülsünler, çok ağ-lasınlar." 10984. Hz. Davud (a.s) Süleyman'a (a.s) şöyle buyurmuştur: "Oğulcağızım! Çok gülmekten sakın. Çünkü çok gülmek kulu kıyamet günü hakir (fakir ve muhtaç) kılar."
10985. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çok gülmekten sakın ki çok gülmek kalbi öldürür." 10986. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çok gülmek imanı mahve-der." 10987. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim çok gülerse heybeti or-tadan kalkar."
10988. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim çok gülerse kalbi ölür." 10989. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çok gülmek arkadaşı ürkütür ve reisi ayıplı kılar." 10990. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın çok gülmesi vakarını or-tadan kaldırır."
10991. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nice kimseler boş yere çok gü-lerler ve kıyamet günü çok ağlarlar. Nice kimseler de günahlarına çok ağ-larlar ve korkarlar ama kıyamet günü cennette çok sevinirler ve gülerler." 10992. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Eğer benim bildiğim şeyleri siz de bilseydiniz kesinlikle çok ağlar ve az gülerdiniz." bak. Vesail'uş Şia, 8/480, 83. Bölüm
2366. Bölüm Gülmesine Şaşılması Gereken Kimse
10993. Resulullah (s.a.a) Musa'nın suhufundan naklen şöyle buyurmuştur: "Ölüme yakin ettiği halde neden sevindiğine ve cehennem ateşine yakin eden kimsenin neden güldüğüne şaşarım. " 10994. Mirac hadisinde şöyle yer almıştır: "Benim kendisinden hoşnut olup olmadığımı bilmediği halde gülen kuluma şaşarım."
2367. Bölüm Yersiz Gülme
10995. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah üç şey-den nefret eder: Gece sabahlamadığı halde gündüz uyumaktan, şaşırmak-sızın gülmekten ve tok olduğu halde yemek yemekten."
10996. İmam Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şaşkınlıktan olmayan gülme cehaletin göstergesidir." 10997. İmam Kazım (a.s) Hişam'a yaptığı öğüdünde şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şaşırmaksızın bir işe çok gülen ve hedefsiz yol yürüyen kimseden nefret eder."
10998. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın şaşırmaksızın gülmesi cehaleti için yeterlidir." 10999. Resulullah (s.a.a) Ebu Zer'e yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Bil ki sizler arasında iki haslet vardır: Şaşırmaksızın gülmek ve sabahlamaksızın tembellik etmek." bak. Vesail'uş Şia, 8/479, 82. Bölüm
2368.Bölüm Komik Söz
Kur'an: "Onlara mucizelerimizi getirdiği zaman, bunlara gülüvermiş-lerdi." 11000. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Komik sözlerden başkasından nakletmek şeklinde de olsa sakın." 11001. Resulullah (s.a.a) Ebu Zer'e yaptığı öğüdünde şöyle buyurmuştur: "İnsan bazen bir toplulukta onları güldürmek için konuşur ve bu sebeple mesa-besi gökle yer kadar olan bir cehenneme yuvarlanır."
11002. Resulullah (s.a.a) hakeza şöyle buyurmuştur: "İnsanları güldürmek için yalan söz söyleyen kimseye eyvahlar olsun, eyvahlar olsun, eyvahlar olsun, eyvahlar olsun."
11003. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Medine'de sözleriyle insanları güldüren, boşta gezen bir kimse vardı. Bir gün şöyle dedi: "Canım ağzıma geldi de şu adamı yani Ali bin Hüseyin'i (a.s) güldüremedim." İmam Sa-dık (a.s) şöyle buyurdu: "Ali bin Hüseyin (a.s) kölelerinden ikisiyle bir gün oradan geçiyordu ki bu şahıs geldi ve İmam'ın (a.s) omuzundan abasını çekti ve kaçtı.
Ali bin Hüseyin (a.s) ona teveccüh etmedi ve köleleri onun ardından koştular ve İmam'ın abasını ondan aldılar ve getirip İmam'ın (a.s) omuzuna attılar. İmam şöyle buyurdu: "Bu adam kimdir?" Onlar şöyle arzettiler: "Medine halkını güldüren ve boşta gezen biridir." İmam şöyle buyurdu: "Ona şöyle deyiniz: Allah'ın öyle bir günü vardır ki boşta gezenler o gün zarar ederler."
11004. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tatlılıklar, komik hikayeler, boş konuşmalar ve gevezelikler karşısında vakarınızı koruyunuz."
2369. Bölüm (Çeşitli)
11005. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "İsa (a.s) hem ağlıyor ve hem de gülüyordu. Yahya (a.s) ağlıyor ve gülmüyordu. İsa'nın (a.s) yaptığı daha iyiydi." 11006. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir defa gülerse ilmi-nin bir miktarı aklından uçar."
11007. Cebrail (a.s) kendisine Mikail'in neden gülmediğini soran Peygambere (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cehennem ateşi yaratıldığı günden beri Mikail (a.s) asla gülmemiştir." 11008. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyada züht içinde yaşayanların zahiri gülse de kalpleri ağlar, zahiri sevinçli olsa da hüzünleri şiddetli ve çok olur."
310. Konu ez-Zarb Vurmak bak. 340. konu, el-Azap; el-Hudud, 751, 743. bölüm; el-Hayvan, 982. bölüm; ez-Zulüm, 2449. bölüm 2370. Bölüm Vurmak
11009. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer hizmetçin Allah'a isyan ederse onu döv ve eğer sana isyan ederse onu bağışla." 11010. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah karşı-sında insanların en isyankarı katili olmayanı öldüren ve kendisini vurma-yanı döven kimsedir." 11011. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın laneti katili olmayanı öldüren, ya da kendisini dövmeyen kimseyi dövenin üzerine olsun."
11012. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer birisi birisine haksız yere kırbaç vurursa Allah da ona ateşten bir kırbaç vurur. " 11013. Resulullah (s.a.a)şöyle buyurmuştur: "Her kim bir şahsın yanağına ve-ya yüzüne tokat vurursa Allah kıyamet günü kemiklerini un ufak eder ve tövbe etmedikçe cehenneme girinceye kadar elleri bağlı haşrolur."
11014. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah indinde yaratıkların en nefret edileni bir Müslüman'ın sırtını haksız yere yaralayan, kendisine vurmayan birine haksız yere vuran veya kendisini öldürmeyen kimseyi öldüren kimsedir."
11015. İmam Ali (a.s) vergi memurlarına yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: "Sakın birine bir dirhem için kırbaç vurmayın." 11016. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıllı kimse terbiye ile yola gelir. Ama (cahil) hayvanlar sadece kırbaç darbesiyle yola gelir. " bak. Vesail'uş Şia, 19/11, 4. Bölüm; es-Salah, 1852. Bölüm
2371. Bölüm İslam'da Zarar Görme veya Zarar Verme Yoktur (1)
11017. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ne zarar görme vardır ve ne de zarar verme." 11018. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ne zarar görme vardır ve ne de zarar verme. Başkasına zarar veren kimseye Allah da zarar verir. Başkasını meşakkate düşüren kimseyi Allah da meşakkate düşürür."
11019. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ne zarar vardır ve ne de zarar verme. İnsan sopasını komşusunun duvarı üzerinde koyabilir. Düz ve yumuşak yolun sınırı yedi zira'dır (parmak uçlarından dirseğe kadar bir zi-ra' sayılmaktadır. )" 11020. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müslümanlara sığınan kimse zarar vermedikçe ve kötü niyeti olmadıkça Müslümanlar mesabesinde-dir."
11021. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İslam'da zarar görme veya baş-kalarına zarar verme yasaktır. Zira İslam Müslümanın hayrını artırır ve ona bir kötülüğünü artırmaz."
11022. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Semure bin Cündeb'in En-sar'dan birinin bahçesinde bir hurma ağacı vardı. Ensar'dan olan o şahsın evi de bağın kenarındaydı. Semure izin almadan bağa giriyordu. Ensar'dan olan o şahıs Semure ile konuştu ve bağa girdiği zaman izin almasını istedi ama o kabul etmedi. Ensar'dan olan şahıs Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna vardı ve olayı kendisine anlatarak onu şikayet etti. Resulullah (s.a.a) Semure'yi çağırttı.
Ensardan olan şahsın sözünü ve şikayetini kendisine bildirdi ve şöyle buyurdu: "Bağa girmek istediğin zaman izin al." Ama Semure bunu kabul etmedi. Resulullah (s.a.a) ondan ağacını satmasını istedi ve o sürekli olarak ağacının kıymetini artırdı. Semure sonunda ağacı satmaktan da vazgeçti. Resulullah (s.a.a) ona şöyle buyurdu: "Bu hurma ağacına karşılık sana cennette bir hurma ağacı vereyim." Semure yine kabul etmedi. Bu esnada Resulullah Ensardan olan şahsa şöyle buyurdu: "Git ve onun hurma ağacını kökünden sök ve önüne at. Zira İslam'da zarar görme ve zarar verme yoktur."
Başka bir nakil de ise şöyle yer almıştır: Resulullah (s.a.a) Semure'ye şöyle bu-yurdu: "Bu ağaçtan vazgeç. Ben sana falan yerde sana hurma ağacı vere-ceğim." Semure ise, "Hayır" dedi. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Sana iki hurma ağacı vereceğim." Semure, "İstemiyorum" dedi. Peygamber (s.a.a) sürekli olarak ağaçların sayısını artırdı ve ağaçlar onu buldu ama Semure sürekli "Hayır", "Hayır" diyordu. Peygamber (s.a.a)
şöyle buyur-du: "Sana falan yerde on hurma ağacı vereceğim." Semure yine kabul et-medi. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: "Sen bu ağaçtan vazgeç ben sana cennette hurma ağacı vereceğim. Semure, "İstemiyorum" dedi. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdu: "Sen zararlı bir insansın. Oysa mümine zarar ve ziyan vermek yoktur." Ardından Resulullah (s.a.a) o hurma ağacının kök-ten kesilmesini ve önüne atılmasını emretti ve Resulullah (s.a.a) Semure'ye şöyle buyurdu: "Şimdi git ve onu istediğin yere dik." 11023. İmam Sadık (a.s) kendisine, "Adamın biri dağa gitmiş, bir kuyu kazmış, o su vasıtasıyla başkası tarafından önceden kazılan kuyunun suyu azalmıştır, onla-rın teklifi nedir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Her gece sırayla bir kuyu-nun su miktarını belirler ve böylece hangi suyun diğerine zarar verdiğini bilmiş olurlar. Eğer ikinci kuyunun birincisine zarar verdiği belli olursa onu) doldururlar."
11024. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü (s.a.a) arsa ve ev ortakları için şuf'a (öncelik hakkı) hükmünü vermiş ve şöyle buyurmuştur: "Zarar görme ve zarar verme yoktur." Ve şöyle buyurmuştur: "Sınırlar ve hudut çizgileri belli ise artık şuf'a (öncelik hakkı) ortadan kalkar." bak. Vesail'uş Şia, 17/315
312. Konu
el-İztirar Mecburiyet
Bihar, 62/779, 52. bölüm; et-Tedavi bi'l-Haram
2372. Bölüm Mecburiyet-Çaresizlik
Kur'an: "Şüphesiz size ölü hayvan etini, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası için kesilen hayvanı haram kılmıştır; fakat, darda kalana, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere günah sayılmaz. Çünkü Allah bağışlayandır, merhamet edendir." Bak. Maide, 3, En'am, 119, 145, Nahl, 115 11025. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kulun mecburi
olduğu şeyi Al-lah kendisine helal kılmış ve mübah saymıştır." 11026. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanoğlunun mecburi olduğu her şeyi Allah kendisi için helal kılmıştır." 11027. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim ölü eti, kan ve domuz eti yemeye mecbur olur ve ölünceye kadar onlardan bir şey yemezse ka-firdir."
11028. İmam Bakır (a.s) ölü eti, kan ve domuz etinin haram kılınışının sebebini beyan ederek şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala'nın bunları kullarına haram kılması ve bunlar dışındaki her şeyi helal sayması kendilerine helal kıldığı şeylere rağbetinin ve haram kıldığı şeylere ise bir rağbetsizliğinin olması sebebiyle değildir. Aksine Allah-u Teala insanları yarattı ve hangi şeylerin bedenine ve sağlığına faydalı olduğunu bilmektedir.
Ve böylece o şeyi kendilerine helal ve mübah kılmıştır. Ve aynı şekilde kendilerine nelerin zararlı olduğunu bildiği için onları o şeyden sakındırmış ve kendilerine haram kılmıştır. Ama bu haram şeyleri de insan mecbur olduğunda, hayatı ve sağlığı bu şeylerin istifadesinin ipoteğinde olduğunda ona helal kılmış ve fazla değil, ihtiyacı miktarınca onlardan istifade etmesini emret-miştir."
11029. Kadının biri Ömer'in yanına geldi ve şöyle dedi: "Ey müminlerin Emiri! Ben zina ettim. Aziz ve celil olan Allah'ın haddini bana uygula." Ömer onun taşlanmasını emretti. O anda orada hazır bulunan Müminle-rin Emiri Ali (a.s) Ömer'e şöyle dedi: "Ona nasıl zina ettiğini sor." Ömer kadına sordu ve kadın da şöyle dedi:
"Bir çöldeydim ve çok susamıştım, uzakta kurulu bir çadır gördüm, oraya gittim ve o çadırda Bedevi bir Arab'ı gördüm, ondan su istedim ama o benimle yatmak şartıyla su vere-ceğini söyledi. Ben kaçtım ama o kadar susamıştım ki gözlerim karardı, dilim damağım kurudu. Çok susayınca yeniden adamın yanına geldim ve o bana su verdi ve benimle zina etti.
" Ali (a.s) şöyle buyurdu. "Bu kadın aziz ve celil olan Allah'ın şu sözüne şamildir: "…darda kalanın, başka-sının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere günah sayılmaz." Bu kadın ne başkasının payına el uzatmış ve ne de za-ruret miktarını aşmıştır. O halde onu serbest bırak." Bu esnada Ömer şöyle buyurdu: "Eğer Ali olmasaydı Ömer helak olmuştu."
bak. el-Cennet, 562. bölüm; el-Muhabbet (1), 652. bölüm
2373.Bölüm Mustaz'afların Fazileti
11030. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizlere cennet ehlinin padişah-larını haber vermeyeyim mi? Şüphesiz her zayıf mustaz'aftır." 11031. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizlere Allah'ın en kötü kulları-nı haber vermeyeyim mi? Kaba ve kibirli kimselerdir. Hakeza sizlere Al-lah'ın en iyi kullarını haber vermeyeyim mi? Zayıf ve mustaz'af olanlar-dır."
11032. İmam Ali (a.s) Peygamberlerin sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "On-lar, mustazaf bir topluluktu. Allah onları açlıkla denedi, meşakkatlere, korkulara uğratarak imtihan etti. Onları zorluklarla halis kıldı. Mal ve ev-lat sahibi olmayı, Allah'ın gazab veya rızasına ölçü saymayın. Zira bu kud-ret ve zenginliğin imtihan için verildiğini bilmemektendir.
Allah, "Kendi-lerine mal ve oğullar vermekle onlara iyilik etmekte acele ettiğimizi mi sanıyorlar; hayır onlar şuurunda değiller" buyurmuştur. Allah, büyüklenen kullarını, onların gözlerinde zayıf olan dostlarıyla sınamakta-dır."
11033. İmam Ali (a.s) peygamberlerin sıfatı hakkında hakeza şöyle buyurmuştur: "Fakat Allah, elçilerini iradelerinde güç sahibi kıldı, görenlere karşı halle-rini zayıf gösterdi. Gözleri, gönülleri dolduran bir kanaat, kulaklara ve gözlere eza olan bir yokluk verdi."
11034. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eskiden ilahi bir kardeşim var-dı…Görünüşte zayıf ve güçsüzdü. Ama ciddiyet zamanında kızgın bir as-lan ve zehirli bir çöl yılanı kesilirdi."
2374. Bölüm Mustaz'afların Toplumdaki Rolü
11035. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Beni zayıfların arasında arayı-nız. Zira sizler zayıf insanlar vesilesiyle rızık yiyor ve yardım görüyorsu-nuz." 11036. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Annen yasına otursun ey Üm-mü Sa'd'ın oğlu! Sizler zayıflarınız dışında mı rızık yiyor ve yardım görü-yorsunuz?"
11037. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz sizler zayıflarınız vesilesiyle yardım görüyorsunuz." 11038. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gerçekte Allah bu ümmete zayıf-larının duası, namazı ve ihlası sebebiyle yardım etmektedir." 11039. Ümeyye bin Halid Peygamber (s.a.a) hakkında şöyle demiştir: "Peygam-ber (s.a.a) yalın ayak ve fakir Müslümanların yardımıyla fethediyor ve galip geliyordu." bak. el-Ucb, 2516. Bölüm
2375. Bölüm Mustaz'afların Devleti
Kur'an: "Biz, memlekette güçsüz sayılanlara iyilikte bulunmak, onları önderler kılmak ve onları varis yapmak istiyorduk." 11040. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünya, inattan sonra yavrusuna şefkatle dönen ısırıcı deve gibi şefkatle bize dönecektir." (Daha sonra şu ayeti okudu:) "Biz yeryüzünde zayıf bırakılanlara ihsanda bulun-mak, onları imamlar ve varisçiler kılmak istiyoruz."
11041. İmam Ali (a.s) Allah-u Teala'nın "Zayıf bırakılanlara (mustazaf-lara) ihsanda bulunmak istiyoruz." ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "O mustazaflar Al-i Muhammed'dir. Allah onların çabasından sonra Meh-di'lerini gönderdi, onları aziz kılar ve düşmanlarını zelil eder." 11042. Resulullah (s.a.a) Ali Hasan ve Hüseyin'e (a.s) ağlayarak baktı ve şöyle buyurdu: "Sizler benden sonra mustazaf olacaksınız." bak. el-Bihar, 24/167, 49. Bölüm
2376. Bölüm Manevi Zayıf Bırakılmışlık (Mustazaflık)
Kur'an: "Çaresiz kalan, yol bulamayan zayıf bırakılmış erkek, kadın ve çocuklar müstesnadırlar. İşte Allah'ın bunları affetmesi umulur. Allah Affedendir, bağışlayandır." 11043. İmam Bakır (a.s) Allah, u Teala'nın, "Ancak mustazaflar" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Mustazaf ne kafir olma gücüne sahiptir ki ka-fir olsun ve ne de mümin olma yolunu bulmaya kadirdir ki mümin olsun. Akılları ve fikirleri çocuklar miktarınca olan kadınlar, erkekler ve çocuk-lardan teklif kaldırılmıştır. "
11044. İmam Bakır (a.s) hakeza bu ayetin tefsirinde şöyle buyurmuştur: "Ne bir çareye baş vurabilirler ki bu sebeple küfre girsinler ve ne de doğru yolu bulabilirler ki iman etsinler.
O halde onların küfür veya imandan bir na-sipleri yoktur." 11045. İmam Sadık (a.s) kendisine Allah-u Teala'nın zikrettiği mustazafın haddi ve sınırı nedir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Mustazaftan maksat Kur'an'dan bir sureyi bilmeyen kimsedir. Halbuki aziz ve celil olan Allah onu öyle bir şekilde yarattı ki Kur'an'da bir sureyi bilemen ve okumaman imkansızdır."
11046. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mustazaflar çeşit çeşittir. Nasibi olmayan her kıble sahibi mustazaftır."
2377. Bölüm Mustaz'af Sayılmayan Kimse
11047. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "(İnsanların) düştüğü ihtilafı bi-len kimse mustazaf sayılmaz." 11048. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların düştüğü ihtilafı tanıyan kimse mustazaf değildir." 11049. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendisine hüccet ulaşan, onu ku-lağıyla duyan ve kalbiyle ezberleyen kimselere "mustazaf" adı verilmez."
11050. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zayıf kendisine hüccet ulaş-mayan ve insanların düştüğü ihtilafı tanımayan kimsedir. O halde eğer ih-tilafları tanırsa mustazaf değildir."
11051. İmam Bakır (a.s) kendisine mustaz'af hakkında sorulunca şöyle buyur-muştur: "Perde gerisinde yaşayan, aklı az kadın ve kendisine, "Namaz kıl" dediğinde namaz kılan, senin kendisine söylediğin sözden başka hiçbir şey anlamayan ve satış için o şehirden bu şehre götürülen köle, ölmek üzere olan yaşlı adam ve küçük çocuktur. Bunlar mustazaftır. Ama söz, tartışma ve cedel ehli olan ensesi kalın, güzel bir şekilde alışverişte bulunabilen ve hiçbir şeyde kandıramayacağın kimse mustazaf olabilir mi?" Hayır as-la."
314. Konu
ed-Delalet Delalet-Sapıklık
Bihar, 5/162, 7. bölüm; el-Hidayet ve'l-İzlal
bak. 39. konu, el-Basiret; 532. konu, el-Hidayet; 552. konu, et-Tevfik; 292. konu, es-Sırat; el-İmamet, 146. bölüm; eş-Şirk, 1988. bölüm; eş-Şeytan, 2011, 2012. bölüm el-Marifet (1), 2588. bölüm 2378. Bölüm Dalalet-Sapıklık
Kur'an: "Onlar, hidayet yerine dalaleti aldılar da alışverişleri kar getir-medi; hidayeti de bulamamışlardır." "Allah insanlardan bir takımını doğru yola eriştirdi, fakat bir ta-kımı da sapıklığı hak etti, çünkü bunlar Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmiş ve kendilerini doğru yolda sanmışlardı."
"De ki: "Sapıklıkta olanı Rahman ne kadar ertelese bile, sonun-da tehdit edildikleri azabı ya da kıyamet gününü gördükleri zaman onlar kimin yerinin daha kötü ve taraftarlarının daha güçsüz oldu-ğunu bilecektir." "Şeytanın kardeşleri onları azgınlığa sürüklerler ve bundan hiç geri durmazlar." bak. Bakara, 175, 256; Nisa, 44; A'raf, 61, 146
11052. İmam Ali (a.s) oğlu Hasan'a yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: "Bil-mediğin şey hakkında konuşmayı, üzerine düşmediği halde söz söylemeyi terket. Sapıklık olacağından korktuğun bir yola girme. Çünkü, sapma ih-timali olan yollardan kaçınmak, o korkunç yerlere girmekten daha iyi-dir."
11053. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sapıklığına dalan ve doğru yolu bulmayan kimseye eyvahlar olsun." 11054. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sapıklık ile birlikte günahlardan sakınma faydasızdır. " 11055. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sapıklık şımarıklıktır."
2379. Bölüm Sapıklar
Kur'an: "Kendilerine nimet ve ikramda bulunduğun kimselerin yoluna; gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna değil!" "Şöyle derler: "Rabbimiz! Bizi bedbahtlığımız yenmişti; sapık bir kavim olmuştuk." "Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser!"
"İnandıktan sonra küfredip, küfürlerini artıranlar var ya, onların tövbeleri kabul edilmeyecektir. İşte sapıklar onlardır." 11056. İmam Ali (a.s) Peygamber (s.a.a)hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! O'nun kurduğu binayı, yapılan binaların en üstünü kıl. Bizi zelil kılınmamış, pişman olmamış, münharif olmamış, ayrılmamış, sapmamış, saptırmamış ve fitneye düşmemişler zümresiyle haşret."
11057. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fitne denizlerine daldılar, sünnetlerin yerine bidatlere sarıldılar. Müminler inzivaya çekildiler, sapıklar ve yalanlayanlar konuştu." bak. el-ihtilaf, 1042. Bölüm
2380. Bölüm Sapıklığın Sebepleri
Kur'an: "Yoksa, daha önce Musa'nın sorguya çekildiği gibi, siz de pey-gamberinizi sorguya mı çekmek istiyorsunuz? İmanı küfre değişti-ren, şüphesiz doğru yoldan sapmış olur." "Allah, kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz, bundan başkasını dilediğine bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse derin bir sapıklığa sapmış olur."
"Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkar ederse, şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır."
"Allah ve Peygamberi bir şeye hükmettiği zaman, iman eden erkek ve kadının artık işlerinde başka yolu seçme hakkı yoktur. Al-lah'a ve Peygambere baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur."
"Heva ve hevesini ilah edinen, bilgisi olduğu halde Allah'ın şa-şırttığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü perdelediği kim-seyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Anlamaz mısınız?" bak. Nisa, 167; En'am, 140; A'raf, 101, 149; Gafir (Mümin), 35; Yunus, 74
11058. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her sapıklığın bir sebebi vardır. Her ahdi bozan kimsenin bir şüphesi vardır." 11059. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dikkat edin! Dinin hükümleri birdir, yolu düz ve doğrudur. Kim ona tabi olursa hedefe ulaşır, kazanır; kim ondan geri durur uzaklaşırsa, sapar ve pişman olur."
11060. İmam Ali (a.s) Muaviye'ye yazdığı mektupta şöyle buyurmuştur: "Göste-rişli, sapıklığınla bezediğin, süslediğin, malum öğütlerinin tekrarlandığı mektubun bana geldi. Doğru yola sevkedecek basireti, gerçeğe götürecek kılavuzu olmayan birinin mektubu. Heva ve hevesi onu çağırmış, o da uymuş; sapıklık onu gütmüş, o da kendisine tabi olmuş; anlaşılmaz heze-yanlar savurur, çarpar ve sapıtır."
11061. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nebinizin Ehl-i Beyt'ine bakın, yollarına uyun…Onlardan öne geçmeyin ki dalalete düşersiniz ve onlar-dan geri kalmayın ki helak olursunuz." 11062. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim hidayetle doğru yola ko-yulmazsa, delalet/sapıklık onu helak ve yokluğa sürüp götürür."
11063. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bilgisizce çok niza eden hakkı as-la göremez; haktan sapan güzeli kötü, kötüyü ise güzel zanneder ve dala-let sarhoşluğuyla sarhoş olur." 11064. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'ın hidayetinden başka hidayet dilerse sapar." 11065. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim doğru yolu bulmak için Allah'ın hidayetinden yardım alırsa Allah ona doğru yolu gösterir. Her kim de münezzeh olan Allah'tan başkasının hidayetiyle doğru yolu ararsa sapıklığa düşer."
11066. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim sapık olan birinden hi-dayet dilerse sapar." 11067. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir sapıktan hidayet di-lerse doğru yola erişemez." 11068. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim ehli olmayandan hidayet dilerse sapar." 11069. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim heva ve hevese davet edenlere aldanırsa sapıklığa düşer." bak. el-Heva, 4035. Bölüm; el-Mehabbet (1), 653. Bölüm
5
Mizan'ul Hikmet-7.Cilt Mizan'ul Hikmet-7.Cilt
2381.Bölüm Saptırıcılar
Kur'an: "Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, fakat onlar bizi yoldan saptırdılar." "Rabbimiz! Onlara iki kat azâb ver, onları büyük bir lânete uğrat" derler." "Ey Kitab ehli! Haksız olarak dininizde taşkınlık etmeyin. Daha önce sapıtan, çoğunu saptıran ve doğru yoldan ayrılan bir milletin heveslerine uymayın" de." "Bizi ancak o günahkarlar saptırdı."
"Küfredenler: "Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan, bizi saptı-ranları göster, onları ayaklarımızın altına alalım da en altta kalan-lardan olsunlar" derler." "O gün Rabbin onları ve Allah'ı bırakıp da taptıkları şeyleri top-lar ve: "Bu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendi kendilerine mi yoldan saptılar? der." "Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onlara boş kuruntular kurduracağım, kesinlikle onlara emredeceğim de develerin kulaklarını yaracaklar."
"Ey Davud! Seni şüphesiz yeryüzünde hükümran kıldık, o halde insanlar arasında adaletle hükmet, hevese uyma yoksa seni Allah'ın yolundan saptırır. Doğrusu, Allah'ın yolundan sapanlara, onlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin azab vardır." "Yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat edersen seni Allah yo-lundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece tahminde bulunurlar." 11070. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah katında insanların en şerlisi, sapmış ve halkın da ona uyarak sapıttığı zalim imamdır. O yaşanan sünneti öldürür, terkedilen bidati diriltir"
11071. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın yaratıklarından en fazla buğzettiği iki kişidir. Birincisi Allah'ın (günahları sebebiyle) kendi başına bıraktığı kimsedir. Bu kimse doğru yoldan sapmış; bidat sözlere ve halkı saptırıcı çağrılara yönelmiştir. O halde bu kimse, kendisi vasıtasıyla fitneye düşenler için bir fitnedir.
Kendinden önce doğru yoldan gidenlerin yo-lundan sapmıştır ve hayattayken veya ölümünden sonra kendine uyanlar için saptırıcıdır. (Dolayısıyla) Hem kendi günahının ipoteğindedir, hem de başkalarının günahını yüklenmiştir."
11072. İmam Ali (a.s) münafıkların sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "Müna-fıklardan çekinmenizi tavsiye ederim. Onlar saptırıcı sapıklar ve hata işle-yip insanı hataya sevkedenlerdir" 11073. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir başkası da var, ilim sahibi ol-madığı halde kendini alim diye tanıtır. Cahillerden ve sapıklardan birkaç sapıklığı ve cehaleti almış, insanlara aldatış ağlarını germiş, sahte sözler söylemektedir."
11074. İmam Ali (a.s) Nehrevan savaşında öldürülen Hariciler'e rastladığında şöyle buyurdu: "Yazıklar olsun size! Şüphesiz sizi aldatan, sizi zarara uğrat-tı." "Onları kim aldattı ey Müminlerin Emiri?" diye sorulduğunda da şöyle buyur-du: "Saptırıcı şeytan ve kötülüğü emreden nefisleri" 11075. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kılavuzun sapıklığı, kendisinden kılavuzluk dileyenin helak oluşuna sebep olur."
2382. Bölüm Apaçık Delalet
Kur'an: "Allah kimin gönlünü İslam'a açmışsa, o, Rabbi katından bir nur üzere olmaz mı? Kalpleri Allah'ı anmak hususunda katılaşmış olanlara yazıklar olsun; işte bunlar apaçık sapıklıktadırlar." "Allah ve Peygamberi bir şeye hükmettiği zaman, iman eden erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçme hakkı yoktur. Al-lah'a ve Peygambere baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur."
11076. İmam Ali (a.s) Muaviye'ye yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: "Fa-kat sen, batıl iddialara girişerek senden öncekilerin yolunu tuttun… Göğ-süne dolana kulağının duyduğuna tabi olman etinden ve kanından daha gerekliyken inatla ve haktan kaçarak bu davaya apaçık giriştin. Haktan sonra dalaletten başka bir şey mi var! Apaçık beyandan sonra şüpheye düşmekten başka bir şey mi var!"
2383. Bölüm Delaletin Çeşitleri
11077. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Delalet bir kaç kısımdır: Bir kısmı övülmüştür, bir kısmı kınanmıştır, bir kısmı ise ne kınanmış ve ne de övülmüştür. O delaletin bir kısmı da unutkanlıktır. Övülmüş delalet Allah-u Teala'ya mensup olan delalettir. Örneğin şöyle buyurmuştur: "Al-lah dilediğini saptırır." Yani Allah kullarının amelleri sebebiyle onları cennet yolundan sapıtır. Kınanmış delalet ise Allah-u Teala'nın şu ayetin-de zikredilmiştir:
"Samiri onları saptırdı" "ve Firavun kavmini sap-tırdı ve hidayete eriştirmedi." Bunun benzerleri çoktur. Putlara men-sup olan dalalete Allah'ın İbrahim suresindeki sözü örnektir: "Beni, ço-cuklarımı putlara tapmaktan uzak tut. Ey Rabbim! onlar halktan bir çoğunu saptırdı." Hakikat şudur ki putlar hiç kimseyi saptırmamak-tadır belki insanların kendisi aziz ve celil olan Allah yerine onlara tapmak-ta ve kafir olmaktadırlar.
Unutkanlık olan delaletin örneği ise Allah-u Teala'nın şu sözünde yer al-mıştır: "Ta ki biri sapınca (unutunca) onlardan biri kendisine hatırlatsın." Allah-u Teala kitabının çeşitli yerlerinde sapıklıktan bahsetmiştir. O dalaletten bir kısmı da lafzın zahiri itibariyle peygamberine isnat ettiği sapıklıktır. Örneğin şöyle buyurmuştur: "Ve seni delalette bulduk ve sonra hidayet ettik." Yani seni nübüvvetini tanımadıkları bir topluluk arasında bulduk ve onları senin vesilenle hidayet etti."
2384.Bölüm En Düşük Dalalet
11078. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kulun dalalete düştüğü en küçük şey Allah Tebarek ve Teala'nın hüccetini, kulları üzerindeki şahidini, yani aziz ve celil olan Allah'ın itaatini emrettiği ve velayetini farz kıldığı kimse-yi tanımamasıdır."
2385. Bölüm Sapıklığın Erkanını Yok Eden Şeyler
11079. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "O halde ondan (Kur'andan) zor-luklarınıza karşı yardım dileyin. Çünkü o; küfür, nifak, azgınlık ve sapıklık gibi en büyük dertlere devadır." 11080. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sonra bu İslam, Allah'ın kendisi için seçtiği bir dindir…Sağlam esasıyla azgınlık ve sapıklık direklerini yıkmıştır."
11081. İmam Ali (a.s) Peygamber'in (s.a.a) sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "Hakkı hak ile aşikar kılan, batıl ordularını bertaraf eden, sapıkların saldı-rısını bozguna uğratandır." 11082. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Batıl yol üzerinde toplandığınız-da, sizin için hak yolun başında durdum. Her yana şaşkınca bakıyordunuz, kılavuzunuz yoktu, kuyu kazıyordunuz su bulamıyordunuz" bak. 532. Konu, el-Hidayet
bak. el-Cennet, 552. bölüm; el-Habs, 684, 685. bölüm el-Hadd, 740. bölüm; er-Rızk, 1478. bölüm; el-Fetva, 3167. bölüm 2386. Bölüm Kefalet
11083. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Önder zararı ödeyendir." 11084. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tabib veya veteriner hastasını veya bir hayvanı tedavi edince sahibinden izin almalıdır. Aksi taktirde (mal veya can zarar gördüğünde) kefildir."
11085. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birisi bir iş yapmak için kirala-nır ve o da o işi kötü yapar, bozarsa kefildir. Müminlerin Emiri kiralanan bir kimseyi kefil biliyordu." 11086. İmam Sadık (a.s) babalarından naklen şöyle buyurmuştur: "Sanatçılar bir şeyi yanlışlıkla veya bilerek bozarlarsa, zayi ederlerse karşılığında aldık-ları ücretle çalıştıkları taktirde kefildirler."
11087. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir deve sahibi yağ dolu büyük bir kavanozu taşımakla kiralanmıştı ve o kavanozu kırınca kendisini Mü-minlerin Emiri'nin (a.s) huzuruna getirdiler. İmam ondan parasını aldı." 11088. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "El, aldığı her şeyi geri çevirmek üzere kefildir."
11089. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "El, her neyi alırsa onu geri çe-virmekle mükelleftir." 11090. İmam Kazım (a.s), kefilin kefaletinin cezası hakkında sorulunca şöyle bu-yurmuştur: "Ceza kefil olan kimsenin uhdesinde değil, malı yiyen kimsenin uhdesindedir." bak. Vesail'uş Şia, 13/271, 29. Bölüm; 276, 30. Bölüm
2387. Bölüm Kefil Olma ve Garanti Vermeyi Kınama
11091. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kefil olmak zarardır, cezadır ve pişmanlıktır." 11092. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tevrat'ta şöyle yazılmıştır: "Kefil olmak pişmanlıktır ve ceza ödemektir." 11093. İmam Bakır (a.s) veya İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Boynuna hak ve hukuk farz kılma. Zorluklar ve tatsızlıklar karşısında sabret."
11094. İmam Sadık (a.s), Ebu'l Abbas Bekbak'a şöyle buyurmuştur: "Neden Hacca gitmedin?" O şöyle arzetti: "Birinin kefaletini üstlendim." İmam şöyle buyurdu: "Neden kefil oldun? Önceki kavimleri de bu kefaletin yok ettiğini bilmiyor musun?" 11095. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Vefa göstermeye gücünün yet-mediği şeye kefil olma (garanti verme.)" bak. el-Hukuk, 911; Vesail'uş Şia, 13/154, 7. Bölüm
2388. Bölüm Emanetin Garantisi Yoktur
11096. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer emanet ortadan kaybolursa, emaneti alan kimse emin ve güvenilir olduğu taktirde hiçbir ceza ödemesi gerekmez." 11097. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer emanetçinin yanındaki emanet yok olursa, emanet veren kimse böyle bir şart koşmadığı taktirde emanetçi kimse kefili değildir." bak. Vesail'uş Şia, 13/235, 1. Bölüm; Kenz'ul Ummal, 10/360
316. Konu
ez-Ziyafet Ziyafet-Misafirlik
Bihar, 75/458, 93. bölüm; Fezl'ul İkra'uz-Zif Kenz'ul Ummal, 9/242, Kitab'uz-Ziyafet Bihar, 75/450, 91. bölüm; Adab'uz-Zif Bihar, 75/444, 88. bölüm; Min meşa ila Team lem yedu ileyh Bihar, 75/446, 89. bölüm; el-Hess-u Ala İcabet'ud-Da'vet'il Mümin Vesail'uş Şia, 16/431-434, 23-21. bölümler ve s. 438, 26. bölüm
bak. 318. konu, el-İt'am; ed-Dünya, 1264. bölüm 2389. Bölüm Misafirlik-Misafirlik
Kur'an: "İbrahim'in ikram edilmiş konuklarının haberi sana geldi mi? Onlar, İbrahim'in yanına girip: "Selam sana" demişlerdi. İbrahim de: "Selam size" demişti. Hemen ailesine giderek semiz bir buzağı getirmiş, onların önüne sürüp: "Yemez misiniz?" demişti."
11098. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikramda bulunmalıdır." 11099. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahlaki yücelikler on tanedir. Eğer gücün yetiyorsa hepsine sahip ol: . . . Misafirperverlik."
11100. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Misafir rızkını getirir, ev halkı-nın günahlarını yok eder." 11101. İmam Ali (a.s) Ala b. Ziyad'ın geniş evini görünce şöyle buyurmuştur: "Dünyada bu evin genişliğini ne yapacaksın? Halbuki ahirette ona daha fazla muhtaçsın. Evet istiyorsan, onunla ahirete ulaşabilirsin.
Yani bu ge-niş evde misafir ağırlayarak, akrabalarına iyilik ederek ve boynunda olan hakları sahibine ulaştırarak böylelikle ahireti elde edebilirsin." 11102. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah kime bir servet verirse, bu-nunla akrabalarına yardımda bulunmalı ve güzel ziyafet vermelidir."
2390. Bölüm Yemek Yedirilen Evin Bereketi
11103. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yemek yediren kimsenin rızkı, bıçağın deve hörgücüne girişinden daha hızlı bir şekilde ulaşır." 11104. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yemek verilen eve hayır ve be-reket, bıçağın deve hörgücüne girişinden daha hızlı bir şekilde ulaşır."
2391. Bölüm İçine Misafirin Girmediği Evi Kınama
11105. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İçine misafirin girmediği eve melekler girmez." 11106. İmam Ali (a.s), neden üzüldüğünü sorduklarında şöyle buyurmuştur: "Çünkü tam yedi gündür bizlere bir misafir gelmedi."
2392. Bölüm En Kötü Yemek
11107. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En kötü yemek, velime (düğün) yemeğidir; tok insanlar oraya davet edilir, aç insanlar ise alıkonulur." 11108. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zenginlerin davet edilip fakirlerin davet edilmediği kimsenin davetini kabul etmek mekruhtur."
11109. İmam Ali (a.s), Basra'daki valisi İbn-i Huneyf'e yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: "Ey İbn-i Huneyf! Basra eşrafından birinin seni ziyafete çağırdığını, oraya koşarak gittiğini, çeşit çeşit yemeklerin, kocaman koca-man kaselerin sana sunulduğunu öğrendim. Oysa yoksulların (çağrılma-yıp) kovulduğu, zenginlerin davet edildiği bir davete icabet edeceğini sanmıyordum."
2393.Bölüm Ziyafete Layık Kimse
11110. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah için sevdiğin kimseyi ye-meğe davet et." 11111. Resulullah (s.a.a), Ebuzer'e yaptığı öğüdünde şöyle buyurmuştur: "Allah için sevdiğin kimseye yemeğinden yedir ve seni aziz ve celil olan Allah için seven kimsenin yemeğinden ye."
11112. Resulullah (s.a.a), hakeza Ebuzer'e şöyle buyurmuştur: "Müminden başkasıyla oturup kalkma ve takva sahiplerinden başkasının yemeğini ye-me." bak. 91. Konu, el-Mehabbet, (3)
2394. Bölüm Müminin Davetini Kabul Etmeye Teşvik
11113. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ümmetimden hazır ve gayip olanlara tavsiye ediyorum ki müslümanın davetini beş mil öteden de olsa kabul etsinler. Zira bu dinin bir parçasıdır."
11114. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin mümin üzerindeki farz olan haklarından biri de davetini kabul etmesidir." 11115. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Misafirliğe çağırılan kimsenin kabul etmemesi veya kabul edip yemeğini yememesi cefadandır." 11116. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Eğer bir mümin beni koyun paçası yemeğe de dahi davet etse kabul ederim. Bu iş dinin parçasıdır."
2395. Bölüm Fasık Kimsenin Davetini Kabul Etmekten Sakınmak
11117. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah benim, müşriklerin ve münafıkların yemeğinden istifade etmemi hoş görmez." 11118. Resulullah (s.a.a), Ebuzer'e yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Fasık kimselerin yemeğinden yeme."
2396. Bölüm Misafire İkram Edilen Yemeği Az Görmekten Sakın-mak
11119. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşlerinin önüne koyduğu yemeği az görmesi kendisine (ev sahibine) günah olarak yeter. Kardeşle-rinin önüne koyduğu şeyi az görmesi de misafire günah olarak yeter."
11120. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinin, kendisinin önüne koyduğu şeyi az gören kimse helak olsun ve kardeşinin önüne koyduğu şeyi az gören kimse de helak olsun." bak. Vesail'uş Şia, 16/431, 21. Bölüm
2397. Bölüm Misafirler İçin Zahmete Düşmek
11121. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Misafirler için kendinizi zahmete atmayınız." 11122. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hiç kimse gücünden fazla ken-disini misafiri için zahmete atmasın." 11123. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanın kardeşine ikramı… kendisini onun için zahmete atmamasıdır." 11124. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birisi Müminlerin Emiri'ni (a.s) misafirliğe davet etti.
O: "Bana üç söz vermen şartıyla kabul ediyorum" diye buyurdu. O şöyle arzetti: "Ne sözü ey Müminlerin Emiri?" İmam şöyle buyurdu: "Dışardan benim için hiçbir şey temin etmemen, evde var olan şeyi benden esirgememen, eşine ve çocuklarına zulmetmemen şar-tıyla." O şöyle arzetti: "Ben de kabul ediyorum, ey Müminlerin Emiri!" Böylece Ali b. Ebi Talib onun davetini kabul etti."
11125. Haris A'ver Müminlerin Emiri'nin (a.s) yanına gelerek şöyle arzetti: "Ey Müminlerin Emiri! Allah beni sana feda etsin! Beni şereflendirmeni ve yanımda yemek yemeni istiyorum." Müminlerin Emiri Ali (a.s) şöyle bu-yurdu: "Kendini zahmete atmaman şartıyla kabul ediyorum." Ardından evine girdi.
Haris birkaç parça ekmek getirdi ve müminlerin Emiri (a.s) ekmeği yemeğe başladı. Haris şöyle arzetti: "Benim birkaç dirhemim var" ve sonra onları cebinden çıkararak şöyle arzetti: "Eğer izin verirsen senin için yiyecek alayım." İmam şöyle buyurdu: "Bunlar senin evinde olan şey-lerdir."
11126. Hakeza Haris A'ver şöyle diyor: "Müminlerin Emiri (a.s) yanıma geldi. Ben şöyle arzettim: "Ey Müminlerin Emiri! Benim evime buyuru-nuz." İmam şöyle buyurdu: "Evinde olan şeyi benden esirgememen ve benim için dışarıdan bir şey temin etmemen şartıyla kabul ediyorum."
11127. Ebu Vail şöyle diyor: "Ben ve dostlarımdan biri Selman-i Farisi'nin evine gittik. Onun yanında oturduk. Selman şöyle buyurdu: "Eğer Allah Resulü zahmete düşmekten sakındırmasaydı kendimi sizler için zahmete atardım." Sonra bir miktar tuz ve üzerine hiçbir baharat katılmamış sade ekmeği yanımıza getirdi.
Dostum şöyle dedi: "Keşke bu tuzun yanında bir miktar kekik otu da olsaydı." Selman ibriğini gönderdi, onu emanet bırakarak bir miktar kekik otu aldı. Yemeği yedikten sonra dostum şöyle dedi: "Allah'ın bize verdiği rızıkla kanaat ettiğimiz için Allah'a şükürler olsun." Selman şöyle buyurdu: "Eğer Allah'ın sana verdiği rızıkla kanaat etseydin, şimdi ibriğim emanette olmazdı."
11128. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ansızın kardeşin yanına gelince evinde olan yemeği kendisine getir ve onu davet ettiğin zaman onu ağırlamakta zahmet çek." bak. 465. Konu, et-Tekelluf
2398. Bölüm Misafirliğin Adabı
11129. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşin evine girdiği zaman ona yemek ikram et. Eğer yemezse ona su ikram et, eğer su da içmezse ona abdest almayı teklif et."
11130. İbn-i Ebi Ya'fur şöyle diyor: "İmam Sadık'ın (a.s) evinde bir misafir gördüm. Bir gün bir iş için kalktı. İmam ona izin vermedi ve şahsen onun işini yaparak şöyle buyurdu: "Allah Resulü (s.a.a) misafirleri çalıştırmak-tan sakındırmıştır." 11131. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim Allah ve Resulünün kendisini sevmesini isterse misafirleriyle yemek yesin." 11132. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim yemeğini misafirleriyle yerse onunla rabbi arasında hiçbir hicap (engel) olmaz."
2399. Bölüm Misafirlerin Adabı
11133. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden birisi kardeşinin evine girince ev sahibinin dediği yere otursun. Zira ev sahibi odanın durumunu misafirlerinden daha iyi bilir."
11134. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizden biri misafirliğe davet edilince çocuğunu da ardı sıra getirmesin. Eğer böyle yaparsa haram bir iş yapmıştır ve ev sahibinin evine isyankar olarak getirmiştir."
2400. Bölüm Ziyafet ve Velimenin Sınırı
11135. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Misafirlere iki gece ziyafet çeki-lir. Üçüncü gece ev halkından sayılır ve her ne verilirse yer." 11136. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Misafirlik bir gün, iki gün ve üç gündür. Ondan sonra kendisine ne verilirse sadaka sayılır."
11137. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Velime birinci gündür, ikinci gün ikramdır. Üçüncü gün velime vermek ise gösteriş ve şöhret düşkün-lüğüdür." 11138. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İlk gün velime vermek haktır, ikinci gün ihsandır, iki gün geçtikten sonra ise gösteriş ve şöhret düşkün-lüğüdür."
2401. Bölüm Velime Verilmesi Gereken Yerler
11139. Resulullah (s.a.a), Ali'ye yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Ey Ali! Velime sadece şu beş hususta olur: Evlilik için, çocuğun doğumu için, sünnet için, ev almak veya yapmak için ve Mekke'den dönmek için."
2402. Bölüm Ruhların Azığı
11140. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bedenlerin azığı yemektir. Canla-rın azığı ise yedirmektir." 11141. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yüce insanların lezzeti yedirmek-tedir. Aşağılık insanların lezzeti ise yemektedir."
11142. Resulullah (s.a.a) bir tabibe şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Tabib, aziz ve celil olan Allah'tır, ama sen merhametli bir arkadaşsın." 11143. Resulullah (s.a.a) bir tabibe şöyle buyurmuştur: "Allah tabibdir. Sen merhametli bir arkadaşsın, dertlerin tabibi onu yaratandır."
11144. Resulullah (s.a.a) bir tabibe şöyle buyurmuştur: "Tabib Allah'tır. Nice defa bir şeyi iyi öğrendiğin halde (hastalığı tedavi yerine) başkasını yakar-sın."
11145. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Önceleri tabibe mualic (tedavi eden) deniliyordu. Sonra Musa bin İmran şöyle arzetti: "Ey Rabbim! Dert kimdendir?" Allah, "Bendendir" diye buyurdu.
O şöyle arzetti: "Derman kimsendir?" Allah: "Bendendir" diye buyurdu. O halde insanların (mua-lic) ilaçla tedavi eden kimseyle işi ne?" Allah şöyle buyurdu: "Onunla gö-nüllerini hoş ediyorlar." Bu yüzden mualic tabib olarak adlandırılmıştır."
2404. Bölüm İnsanı Tabibe Müracaattan Müstağni Kılan Şey
11146. İmam Ali (a.s) oğlu Hasan'a (a.s) yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Oğulcağızım! Sana riayet ettiğin taktirde tabibe ihtiyacın olmayacağı dört şey öğreteyim mi?"
O şöyle arzetti: "Öğret ey Müminlerin Emiri! Acık-madıkça yemek yeme, henüz iştahın varken yemekten el çek, yemeği iyi çiğne, uyumadan önce tuvalet ihtiyacını gider. Eğer bu nüktelere riayet edecek olursan tabibe müracaat etmekten müstağni olursun."
2505. Bölüm Cahil Tabibin Kefil Oluşu
11147. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Tıb ilmini bilmeden tabiplik eden kimse (her türlü zarara) kefildir." 11148. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Tıb ilmi ile tanınmayan kimse birini tedavi ederde, telef olmasına veya zarar görmesine sebep olursa ke-fildir."
2406. Bölüm Tabibden Daha Hekim Kimse
11149. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tecrübeli insan tabibden daha hekimdir." 11150. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tecrübeli kimse görüş sağlamlı-ğına daha çok sahiptir." bak. 64. Konu, et-Tecrube
2407. Bölüm Nefis Tabibi
11151. İmam Ali (a.s) Peygamber'in sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "O (Peygamber), dertlerine deva bulmak için tıp bilgisiyle hastalarını dolaşan bir hekimdir. İlaçlarını hazırlamış, malzemelerini ısıtmıştır.
İhtiyaç duyul-duğunda onlarla kör gönülleri, sağır kulakları, söylemez dilleri iyileştirir. Gaflet ve şaşkınlık içinde olanları ilaçlarıyla iyileştirmek için arar bulur."
11152. İmam Sadık (a.s) İbn-i Cündeb'e yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Nefsini kendisiyle cihat etmen gereken bir düşman ve geri çevirmen ge-reken bir ödünç bil. Zira sen nefsinin tabibi karar kılınmışsın. Esenliğin nişanesi sana tanıtılmış, dert sana açıklanmış ve ilaca hidayet edilmişsin. O halde kendini tedavi etmeye koyul."
11153. İmam Sadık (a.s) birine şöyle buyurmuştur: "Sen kendi nefsinin tabibi karar kılınmışsın; sana dert gösterilmiş, esenliğin nişanesi sana tanıtılmış ve ilaca kılavuzluk edilmişsin, o halde kendini nasıl tedavi ettiğine bak." bak. 519. Konu, en-Nefs
2408. Bölüm Tıp İlmi (Çeşitli)
11154. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim tabiblik ederse Allah'tan korkmalı, hayır sever olmalı ve elinden gelen çabayı göstermelidir. " 11155. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aslandan kaçtığın gibi cüzzam-lıdan kaç" 11156. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aslandan sakındığın gibi cüz-zamlıdan sakın."
11157. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hava soğumaya başladığında kendinizi soğuktan koruyunuz, sonunda ise onu karşılayınız. Zira soğuk-lar ağaçlara yaptığını bedenlere de yapar. (Başlangıçta) ağaçların yaprakla-rını yakar sonunda ise yaprakları yeşertir."
bak. 316. konu, ez-Ziyafet; el-Car, 643; es-Seha, 1780. bölüm 2409. Bölüm Aç İnsanı Yedirmenin Fazileti
Kur'an: "Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire ye-dirirler. Biz sizi ancak Allah rızası için doyuruyoruz, bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz derler." "Yahut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır."
11158. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cennete girmenin ve bağış-lanmanın sebeplerinden biri aç olan bir kimseyi doyurmaktır." Daha son-ra aziz ve celil olan Allah'ın şu ayetini tilavet buyurdu: "Veya açlık gü-nünde yakını olan bir..." 11159. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yediğin şey gider ve yedirdiğin şey ise çok ve bereketli olur."
11160. Muammer bin Hallad şöyle diyor: "Ebu'l Hasan er Rıza'ya (a.s) şöyle sordum: "Allah-u Teala'nın, "Onlar sevgilerine rağmen miskini doyu-rurlar" ayetindeki sevgiden maksat Allah sevgisi midir? Yoksa yemek sevgisi midir?" İmam şöyle buyurdu: "Yemek sevgisi."
11161. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah yemek yedirmeyi ve kur-ban kesmeyi sever." 11162. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah yemek yedirmeyi ve Mi-na'da (kurbanlık) kan dökmeyi sever."
11163. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cehennemde en az azap gören kimse Abdullah bin Cezan'dır." Kendisine, "Neden Ey Allah'ın Resulü!" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Çünkü o yemek yedirirdi."
11164. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin Emiri (a.s) yemek yedirmek hususunda insanlardan Allah Resulüne en çok benzeyen kimse idi. Kendi ekmek, sirke ve zeytinyağı yerdi insanlara ise ekmek ve et yedi-rirdi." 11165. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birine yedirdiğin zaman onu do-yur."
11166. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir Müslümana do-yuncaya kadar yemek yedirirse ahiretteki mükafatını alemlerin rabbi Al-lah'tan başka hiç kimse hatta mukarrep melek ve mürsel peygamber dahi bilmez. . . daha sonra Allah-u Teala'nın şu ayetini tilavet buyurdu: veya açlık gününde yakını olan bir... " bak. el-Mehebbet (2), 663. Bölüm; Vesail'uş Şia, 16/453, 32. Bölüm
2420. Bölüm Yoksulları Yedirmeyen Kimsenin Cezası
Kur'an: "Çünkü o, yüce Allah'a inanmazdı. Yoksulun yiyeceği ile ilgi-lenmezdi. Bu sebeple burada bugün onun bir acıyanı yoktur. Kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur." "Düşkün kimseyi doyurmuyorduk." "Yoksulu yedirmek konusunda birbirinize özenmiyorsunuz."
"Öksüzü itip kakan, yoksulu doyurmağa yanaşmayan kimse işte odur." 11167. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Muhammed'in canı elinde ola-na andolsun ki Müslüman kardeşi, veya -komşusu- aç olduğu halde ken-disi tok olarak yatan kimse bana iman etmemiştir."
11168. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim yanındaki mümin aç olduğu halde tok karınla gecelerse Allah-u Teala şöyle buyurur: "Meleklerim! Sizi bu kula şahit tutuyorum ki ben ona emrettim o bana is-yan etti. Benden başkasına itaat etti. O halde onu kendi işine bıraktım. İzzet ve celalime andolsun ki onu bağışlamayacağım."
11169. İmam Ali (a.s) Basra valisi Osman b. Huneyf'e yazdığı mektupta şöyle buyurmuştur: "Oysa yoksulların (çağrılmayıp) kovulduğu, zenginlerin davet edildiği bir davete icabet edeceğini sanmıyordum." bak. Vesail'uş Şia, 16/465, 44. Bölüm
319. Konu
et-Tuğyan Tuğyan-İsyan
Bihar, 75/272, 70. bölüm; Bağy ve't-Tuğyan
bak. 42. konu, el-Bağy; 43. konu, el-Bağiy 2411. Bölüm Tuğyan-İsyan
Kur'an: "Firavun'a git, doğrusu o azmıştır." "Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır." "Cehennem, yalnız azgınları bekleyen yerdir. Dönecekleri yer orasıdır." "İşte, azıp da dünya hayatını tercih edenin varacağı yer şüphe-siz cehennemdir." 11170. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İsyankar insan ne de çabuk yere kapanır."
11171. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zalim iki cezadan birini bekleyen isyankardır." 11172. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kendisini başkalarıyla oyalarsa karanlıklarda şaşkın şaşkın dolaşır, belalar içerisinde kaybolur gi-der. Şeytanları, onu azgınlıkları içerisinde azdırmaya devam ederler."
2412. Bölüm Tağut
Kur'an: "Andolsun ki, her ümmete: "Allah'a kulluk edin, tağuttan (azdı-rıcılardan) kaçının" diyen peygamber göndermişizdir." "Tağuta (azdırıcılardan) kulluk etmekten kaçınıp, Allah'a yö-nelenlere, onlara, müjde vardır. Kullarımı müjdele." bak. Nisa, 36; Bakara, 257
11173. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Arkadaşlardan sakın ki bizden başka arkadaş tağuttur. -veya şöyle buyurdu:- Allah için ortaktır." 11174. İmam Sadık (a.s) kendisine, "Allah-u Teela'nın, "Tağuta kulluk et-mekten sakınanlar" ayeti hakkında soran Ebu Basir'e şöyle buyurmuştur: "Sizler onlarsınız (kaçınanlarsınız). Her kim bir zorbaya itaat ederse ona kulluk etmiştir." 11175. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İsa bin Meryem insanları öl-müş bir yerden geçti. . .
şöyle buyurdu: "Ey bu beldenin ehli!" Onlardan biri şöyle cevap verdi: "Lebbeyk ey Allah'ın ruhu ve kelimesi!" İsa bin Meryem şöyle buyurdu: "Eyvahlar olsun size! Amelleriniz neydi ki? O şöyle arzetti: "Tağuta kulluk ve dünyaya dostluk. . ." İsa bin Meryem şöyle buyurdu: "Nasıl tağuta kulluk ediyordunuz?" O:
"Günahkar insanlara itaat ediyorduk" diye arzetti. 11176. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah bizleri ve sizleri zalimlerin hilesinden, haset edenlerin tecavüzünden ve zorbaların gaza-bından korusun. Ey müminler! Sakın tağutlar ve onların dünyayı seven takipçileri sizleri aldatmasın." bak. En-Nubuvve (1), 3770. Bölüm; el-İmamet (3), 1141. hadis
11177. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah talaktan daha nefret edi-lecek bir şeyi helal kılmamıştır." 11178. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah boşanmadan nefret eder ve köle azat etmeyi sever." 11179. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah sürekli tat (eşlerini değiş-tirme peşinde koşan) kadın ve erkekleri sevmez."
11180. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah bir çok kadını boşayan ve her defa bir kadını tecrübe eden erkeklerden nefret eder." 11181. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah'ın helal kıldığı şeylerden, boşanmadan daha nefret ettiği bir şey yoktur. Allah çok kadın boşayan ve her defasında bir kadını tecrübe eden kimseden nefret eder." 11182. İmam Sadık (a.s) Allah Resulü'nün şöyle buyurduğunu nakletmiştir:
"Aziz ve celil olan Allah nezdinde İslam'da boşanmayla viran olan evden daha nefret edilen hiçbir şey yoktur. . . İmam Sadık (a.s) daha sonra şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah ayrılıktan ve tefrikadan nefret etti-ği için boşamaya bu kadar vurguda bulunmuş ve defalarca kendisinden söz etmiştir."
11183. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah, içinde evliliğin olduğu evi sever ve boşanmanın olduğu evden nefret eder. Aziz ve celil olan Allah nezdinde boşanmadan daha çok nefret edilecek başka bir şey yoktur." 11184. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü (s.a.a) birinin ya-nından geçti ve ona,
"Eşinden ne haber?" diye sordu. O şöyle arzetti: "Ey Allah'ın Resulü! Onu boşadım." Peygamber (s.a.a), "Hiçbir kötülüğü olmaksızın mı?" diye sorunca O şöyle arzetti: "Hiç bir kötülüğü olmaksı-zın." İmam Bakır (a.s) şöyle buyurdu: "O kimse ikinci defa evlendi Pey-gamber (s.a.a) yine onun yanından geçti ve "Evlendin mi?" diye sordu.
O, "Evet" diye arzetti. Bir müddet sonra Allah Resulü yeniden ona, "Eşinden ne haber?" diye sordu. O, "Boşadım" dedi. Peygamber, (s.a.a) "Hiç bir kötülüğü olmaksızın mı?" O, "Hiçbir kötülüğü olmaksızın" diye arzetti. O şahıs yeniden evlendi ve peygamber (s.a.a) yine yanından ge-çerken ona, "Evlendin mi" diye sordu. O şahıs "Evet" dedi.
Bir müddet sonra peygamber (s.a.a) ona, "Eşinden ne haber" diye sordu. O, "Onu boşadım" diye arzetti. Peygamber (s.a.a) "Hiçbir kötülüğü olmaksızın mı?" diye sordu. O, "Hiçbir kötülüğü olmaksızın" diye arzetti. Allah Re-sulü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Aziz ve celil olan Allah sürekli tat değiştiren kadın ve erkekleri sevmez ve rahmetini onlardan uzak kılar. "
2414. Bölüm Üç Defa Boşamanın Hikmeti
Kur'an: "Bundan sonra (üçüncü defa) kadını boşarsa, kadın başka biri-siyle evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz. (Eğer ikinci koca da) onu boşarsa, Allah'ın yasalarını koruyacaklarını sanırlarsa (eski karı kocanın) birbirlerine dönmelerine bir engel yoktur. Bunlar, bilen kimseler için Allah'ın açıkladığı hudutlardır."
11185. İmam Rıza (a.s) kendisine, "Neden (üç defa) boşanmış kadın başka biri-siyle evlenmeksizin kendi eşine helal olmaz?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Allah Tebarek ve Teala iki defa boşama izni vermiştir ve şöyle buyurmuştur: "Boşama iki defadır. O zaman ya iyilikle tutmak veya güzellikle salıvermektir." Yani üçüncü boşamada.
Erkek üçüncü defa boşayarak aziz ve celil olan Allah'ın sevmediği bir iş yapmıştır. Bu yüzden Allah o kadını kendisine haram kıldı ve böylece boşamayı hafife almasınlar ve kadınlara zarar vermesinler diye başka bir erkekle evlenmedikçe kendisine helal olmaz."
11186. İmam Rıza (a.s) "Muhammed bin Sinan'a üç kere boşamanın sebebi hususunda şöyle yazmıştır: Üç defa boşamanın sebebi şudur ki birinci boşamadan üçüncüsüne kadar evlilik hayatını yeni baştan almaya bir meyil ve rağbet ortaya çıksın veya bir gazap ve hışım varsa dinsin ve kadınlar korkup uyansın ve kocalarına itaatsizlikten el çeksin.
Zira kadın uygun olmayan kocasına isyandan ibaret olan uygunsuz amele bulaştığı için boşanmaya hak kazanmıştır. Kadının dokuz defa boşamadan sonra ebedi olarak haram kılışının sebebi ise erkeğin boşamayı oyuncak edinmemesi, kadına zorbalık etmemesi, işlerinde açık gözle ibret alması ve dokuz defa boşamadan sonra artık ebedi olarak onunla yaşamaktan mahrum kalaca-ğını bilmesi içindir."
11187. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın laneti. . . helal ediciye ve işi helal ediciye vardırana olsun. Birinci kocasıyla evlenebilsin diye üç defa boşanmış kadınla evlenip boşayan ve (eşini yeniden evlenmek için başka bir erkekle evlenmek zorunda bırakan kocaya olsun. )"
bak. 104. konu, el-Hırs; el-İman, 279 ve 289. bölüm ed-Dünya, 1223. bölüm 2415. Bölüm Tamahı Kınama
Kur'an: "Bir de verdiğim nimetten artırmamı umar." 11188. İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamah çirkin bir haslettir." 11189. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Tamah hikmeti alimlerin kal-binden çıkarır."
11190. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamah çıkışı olmayan bir giriş ve kefaletine vefa göstermeyen bir kefildir. Nice su içen kimse suya kanma-dan önce su boğazına tıkanır. İstenilen şey ne kadar değerli olursa onu kaybetmenin musibeti de o kadar büyük olur. Arzular basiretin gözlerini köreltir.
Ve herkesin nasibi ardından gitmese dahi kendisine ulaşır." 11191. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamah az bir miktarı dahi bir çok takvayı bozar." 11192. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bidatlar gibi hiç bir şey dini viran etmez ve tamah gibi hiçbir şey insanı bozmaz." 11193. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Tamahı kendisini utanca ve aşağılığa sürükleyen kul ne kötü bir kuldur." 11194. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanı utanç ve aşağılığa sürük-leyen tamahtan başka bir tamaha sebep olan tamahtan ve faydası olmayan tamahtan Allah'a sığınırız."
11195. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Üç şeyden Allah'a sığınınız: Gereksiz tamahtan, utanç ve aşağılığa sürükleyen hırstan ve başka bir ih-tirasla sonuçlanan tamahtan." 11196. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Utanç ve aşağılığa sürükleyen tamahtan ve faydasız tamahtan Allah'a sığınırız."
11197. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer gözünün aydın olmasını ve dünya ile ahiret hayrına ulaşmayı istiyorsan başkalarının sahip olduğu şeye olan tamahını söküp at." 11198. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Alimlerin ayaklarının üzerinde sabit kalamadığı kaygan kaya parçası tamahtır." 11199. Resulullah (s.a.a), Ensar'a şöyle buyurmuştur: "Sizler kanaat zamanın-da çoksunuz, tamah zamanında ise az." 11200. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim nefsine tamah içirirse onun hakkında hıyanette bulunmuştur." 11201. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötülüğün güzelliği tamahtır." 11202. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Doymak bilmeyen kök tamah-tır."
11203. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamahın meyvesi mutsuzluk-tur." 11204. İmam Ali (a.s), takva sahiplerinin niteliği hakkında şöyle buyurmuştur: "Onlardan birinin alametleri; senin onu dini işlerde güçlü… zorlukta sa-bırlı, helal peşinde, hidayette neşat, tamahtan kurtulmuş görmendir." 11205. İmam Ali (a.s), Münafıkların sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "İn-sanların ellerinde olan şeyde gözleri olmamayı tamahları için vesile kılıp pazarlarını canlı tutarlar ve eşyalarını böylece pahalı satmak isterler."
2416. Bölüm Tamahtan Sakındırmak
11206. İmam Kazım (a.s), Hişam'a verdiği öğütte şöyle buyurmuştur: "Tamahtan sakın ve insanların elinde olan şeye göz dikme. Yaratıklar hakkında tamahı öldür. Şüphesiz tamah her zilletin anahtarıdır. Aklı çalar, mürüvvetleri öldürür, yüz suyunu kirletir ve ilmi ortadan kaldırır."
11207. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Tamah elbisesini giymekten sa-kın. Zira tamah kalplere şiddetli bir hırs karıştırır, kalplere dünya sevgisi-nin mührünü vurur. Şüphesiz tamah her kötülüğün anahtarı her günahın başıdır, her iyi işin heba olmasına sebeptir."
11208. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Tamahtan sakın şüphesiz ta-mah, peşin bir fakirliktir." 11209. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamah merkeplerinin seni koş-turmasından ve helak kaynağına ulaştırmasından sakın."
2417. Bölüm Tamah ve Kölelik
11210. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamahkarlık ebedi köleliktir" 11211. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamah köleliktir. (insanların elinde olan şeylerden) ümitsizlik ise özgürlüktür."
11212. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamahın kendisini sürüklediği kul kötü bir kuldur." 11213. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim ömrünün günlerini özgür yaşamak istiyorsa kalbinde tamaha yer vermesin." 11214. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamahların kulu, köleliğin esiridir ve asla özgürlüğün yüzünü göremez."
2418. Bölüm Tamah ve Zillet
11215. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamahın meyvesi dünya ve ahiret zilletidir." 11216. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamahkar insan zilletin esiridir." 11217. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamah zilletin arkadaşıdır."
11218. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim tamah elbisesini giyinirse kendisini hor kılmıştır." 11219. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim kendisini tamahların aşa-ğılığından uzak tutmazsa, kendisini zelil kılmıştır, ahirette de daha zelil ve hor olacaktır."
11220. İmam Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminde kendisini horluğa sürükleyen bir isteğin olması ne de çirkindir." 11221. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en zelili tamahkar, ihtiraslı ve şek içinde olan insandır." 11222. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamahkardan daha zelili mevcut değildir." 11223. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir haslet tamahtan daha hor kılıcı değildir." 11224. İmam Ali (a.s), İsa'nın (a.s) niteliği hakkında şöyle buyurmuştur: "Ne onu fitneye düşürecek bir hanımı, ne hüzünlendirecek bir çocuğu, ne kendisini meşgul edeceği bir malı ve ne de kendisini hor kılacak bir ta-mahı vardı." bak. Ez-Zillet, 1357. Bölüm
6
Mizan'ul Hikmet-7.Cilt Mizan'ul Hikmet-7.Cilt
2419.Bölüm Tamah ve Aklın Aldanması
11225. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aklın en çok helak olduğu yerler, tamahların parlaklığı altındadır." 11226. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cahillerin aklı, tamahların ve ar-zuların aldatıcılığı anında aldanır ve insanların akılları imtihan edilir." 11227. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akılların zayi oluşu fazlalıkları aramadadır."
2420. Bölüm Tamah ve Sakınma
11228. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Günahlardan sakınmakla tamaha karşı savaşa girişin." 11229. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Günahlardan sakınmanın başı, tamahı terketmektir." 11230. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamahın azlığı bile bir çok sa-kınmayı zayi eder."
11231. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim tamaha sarılırsa günah-lardan sakınmayı kaybeder." 11232. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamahın kölesi olan kimse gü-nahlardan sakınmaya nasıl malik olabilir." 11233. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sakınma ve tamah bir araya gel-mez."
2421. Bölüm Tamahın Dalları
11234. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tamahın dört dalı vardır: Sevinç, nazlanma, inatçılık ve çoğu istemek. Sevinç aziz ve celil olan Allah nez-dinde mekruhtur, nazlanma tekebbürdür, inatçılık insanı günahın tuzakla-rına sürükleyen beladır, fazlalık istemek ise bir oyun, meşguliyet ve aşağı-lık şeyleri daha iyi şeylerin yerine geçirmektir."
2422. Bölüm Övülmüş Tamah
Kur'an: "Rablerini överek yüceltenler, vücutlarını yataklardan uzak tu-tup korkarak ve tamah ederek Rablerine yalvaranlar ve verdiğimiz rızıklardan infak edenler inanır." "Rabbimizin bizi iyi milletle birlikte bulundurmasını tamah ederken (umarken) niçin Allah'a ve bize gelen gerçeğe inanmaya-lım?" dediklerini görürsün." 11235. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s), bir duasında şöyle buyurmuştur: "Günahla-rıma bakınca dehşete kapılıyorum. Senin bağışına bakınca da tamaha ka-pılıyorum."
11236. İmam Seccad (a.s), hakeza şöyle buyurmuştur: "Ey Allah'ım! Eskiden beri sana olan ümidim sebebiyle ve sende var olan büyük tamahım nede-niyle ve kendine farz kıldığın yumuşaklık, merhamet ve rahmet sebebiyle senden diliyorum." 11237. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s), bir duasında şöyle buyurmuştur: "Ey efen-dim! Meyil ve rağbetim sanadır, korkum sendendir, senden ümitliyim, ümidim beni sana sevk etmiştir."
11238. İmam Zeyn'ul-Abidin (a.s) bir duasında şöyle buyurmuştur: "Efendim! İhsanına ve iyiliğine olan zannımı yalanlama. Zira ki sen benim güvendi-ğim ve itimat ettiğimsin." bak. el-İbadet, 2495. Bölüm
bak. 516. konu, en-Nezafet; el-Usul, 92. bölüm; el-Vuzu, 4105. bölüm 2423. Bölüm Taharet (Abdest-Gusül-Teyemmüm)
11239. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Taharet imanın bir cüzüdür (veya yarısıdır.)" 11240. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kulun hesaba çekileceği ilk şey taharettir." 11241. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir namaz taharetsiz kabul edilmez."
2424. Bölüm Temiz Kılıcılar
Kur'an: "Allah kendi katından bir güven işareti olarak sizi hafif bir uy-kuya daldırmıştı. Sizi arıtmak, sizden şeytan vesvesesini gidermek, kalplerinizi pekiştirmek ve sebatınızı artırmak için gökten size su indirmişti." "Rüzgarları rahmetinin önünde müjdeci gönderen O'dur. Gök-ten tertemiz su indirmişizdir." 1-Su
11242. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her su necis olduğunu bilme-dikçe temizdir." 11243. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Su temizler, ama (eğer necis olursa) hiçbir su onu temizleyemez." 11244. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah suyu temiz ve temizleyici yaratmıştır ve hiçbir şey suyu, rengi, tadı veya kokusu değişmedikçe necis edemez."
2-Güneş 11245. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güneşin üzerine vurduğu her şey temizdir." 11246. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güneş alan her şey temizdir." 11247. İmam Bakır (a.s), damın üzerindeki veya namaz kılınan yerdeki idrarın hükmü sorulunca şöyle buyurmuştur: "Güneşin kuruttuğu yerin üzerinde na-maz kıl. Zira temizdir." Bak. Vesail'uş Şia, 2/1042, 29. Bölüm 3-Toprak: 11248. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah toprağı da su gibi temizleyici karar kılmıştır." 11249. İmam Sadık (a.s) ayağını necis olan bir yere basan sonra da bu ayakla te-miz yerden yürüyen kimse hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "On beş zira' (bir zira' parmak uçlarından dirseğe kadardır) veya benzeri kadar yol yü-rümüşse sakıncası yoktur. "
bak. Vesail'uş Şia, 2/1046, 32. Bölüm 4-Ateş: 11250. İmam Kazım (a.s) alçı, necaset (kurumuş dışkı) ve ölünün kemiği ile pişirilir sonra onunla bir caminin alçısı yapılırsa üzerine secde edilebilir mi diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Su ve ateş o alçıyı temiz kılar." bak. Vesail'uş Şia, 2/1099, 81. Bölüm
2425. Bölüm Manevi Temizlik
Kur'an: "Ey Ehl-i Beyt! Allah ancak sizden her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister." "Hani Melekler şöyle demişti: "Ey Meryem! Allah seni seçip temizledi. Alemlerin kadınlarından seni tercih etti." "Mallarının bir kısmını, kendilerini temizleyip arıtacak sadaka olarak al, onlara dua et; senin duan onlar için bir huzurdur. Allah işitir ve bilir."
11251. İmam Ali (a.s) Peygamberlerin vasfı hakkında şöyle buyurmuştur: "Yüce sülblerden, temiz kılınmış rahimlere aktarmıştır.." 11252. İmam Ali (a.s) Peygamber'in (s.a.a) vasfı hakkında şöyle buyurmuştur: "Ahlak bakımından temizlerin en temiz kılınmışıydı. Cömertlik bakımın-dan kendisinden hayır umulanların en cömerti idi." 11253. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Öyleyse tertemiz olan Peygambe-rine (s.a.a) uy; çünkü, onda uyacak kimse için güzel örnekler, yaslanacak kişiye yaslanacak yerler vardır."
11254. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah imanı şirkten temizlenmek için farz kılmıştır." 11255. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ilahi takva kalpleriniz-deki hastalığın ilacıdır. . . ve nefislerinizin aşağılıklarının temizleyicisidir." 11256. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizler ki temizlenmekten kaça-mazsınız. O halde kendinizi ayıpların ve günahların aşağılığından temizle-yiniz." 11257. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kalplerinizi hasetten temizleyi-niz; zira çekememezlik kalpleri karartır ve hasta kılar." 11258. İmam Ali (a.s) Osman b. Huneyf'e şöyle buyurmuştur: "yeryüzünü şu aksi ve ters adamdan temizlemek için mü-cadele ederim" bak. el-Kalb, 3393. Bölüm; en-Nefs, 3919, 3921, 3923. Bölümler
323. Konu
et-Taet İtaat
Vesail'uş Şia, 11/184, 18. bölüm; Vucub-u Taetillah Bihar, 70/91, 47. bölüm; Taetullah ve Resulihi ve Hucecihi Bihar, 73/391, 142. bölüm; Men Eta'el-Mehluk fi Me'siyet'il Halik
bak. 446. konu, et-Taklit; 331. konu, el-İbadet En-Nibve, 3770. bölüm; el-Muhabbet (4), 679. bölüm; er-Rıza (1), 1515. bölüm; el-Esbab, 1726. bölüm; el-İzzet, 2710. bölüm; el-İlm, 2834. bölüm s 2426. Bölüm Allah'a İtaat ve Etkileri
Kur'an: "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden emir sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz ve Allah'a ve ahiret gününe iman etmişseniz onun halini Allah'a ve Peygambere bırakın. Bu, hayırlı ve netice itibarıyla en güzeldir."
bak. Bakara, 285; Al-i İmran, 32, 132; Nisa, 13, 46, 69; Maide, 7, 92; En-fal, 1, 20.; Tevbe, 71; Nur, 47, 56; Lokman 15; Ahzab 36, 66. 71 Zuhruf 61, 63 Muhammed 21; Hucurat 1, 14 Mücadele 13; Saf 5; Tegabun 12, 16 Talak 1 11259. İmam Ali (a.s) münezzeh olan Allah'a hitaben şöyle buyurmuştur: "Yaratılmışları yalnızlık vahşetinden ötürü yaratmadın. Bir yarar uğruna kullanmadın… Sana karşı gelen saltanatını eksiltmez. Sana boyun eğen, senin hükümranlığını artırmaz."
11260. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mahlukatı yarattı; yarattığı za-man onların itaatlerinden mustağni ve günahlarından da güvende idi. Çünkü isyan edenin isyanı ona zarar vermediği gibi, itaat edenin itaati de ona fayda vermez." 11261. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aksine senin için yarattığı mağfi-reti, senden alıkoyduğu kötülüğü veya belayı fark ettiğinde, O'nun sana olan lütfünü göreceksin! Bir de Allah'a itaat etmiş olsaydın ne olacağını düşün!" 11262. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaat zeki insanların gani-metidir."
11263. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaat sağlam bir sığınak-tır." 11264. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaat en sağlam servettir." 11265. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaat gözün nurudur." 11266. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaat Allah'ın gazap ateşini söndürür."
11267. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaat fakirin izzetidir. Sa-daka ise zenginin hazinesidir." 11268. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaat her doğruluğun anahtarı ve her türlü fesadın ıslah sebebidir." 11269. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İtaat et ki ganimet elde edesin." 11270. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlardan Allah'ın rahmetine en layık olan kimse onların en çok itaat edenidir."
11271. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İtaatle talih yönelir." 11272. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İtaatle kurtuluş hasıl olur." 11273. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İtaate koş ki mutlu olasın."
11274. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaati iç giysin karar kıl, dış giysi değil." 11275. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz münezzeh olan Allah, acizlerin kusur ettiği yerde itaati, zeki insanların ganimeti kılmıştır" 11276. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güçlü olunca Allah'a itaat husu-sunda güçlü ol ve zayıf olunca da Allah'a isyan hususunda zayıf ol."
11277. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefsin, Allah'a itaat hususunda sana yardım ettikçe onu saygın tut." 11278. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a itaatte direniniz ve hayırlı işlere koşunuz." 11279. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en çok hayır dileyeni en çok kendi hayrını dileyen ve rabbine en çok itaat edendir"
11280. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefsini Allah'a itaat üzere tutar-san onu saygın bilmiş ve eğer isyanı üzere tutarsan onu hor kılmış olur-sun." 11281. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tüm hallerde Münezzeh olan Allah'a itaat et ve göz açıp kapatıncaya kadar kalbini O'nun ümidi ve kor-kusundan boş tutma."
11282. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hakkında cehalet özrünü getire-meyeceğiniz kimseye itaat ediniz." 11283. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah nezdinde olan şeylere, it-aat dışında bir şeyle ulaşılamaz." 11284. İmam Zeyn'ul Abidin (a.s) bir duasında şöyle buyurmuştur: "Allahım! Muhammed'e ve Al-i Muhammed'e selat gönder ve bizleri tevfikinle itaat yoluna, iyilerin makam ve menzillerine erişmeyi kolay kıldığın kimseler-den karar kıl. Onlar sana hizmetle hayat buldular, mukarrep oldular (ya-kınlaştılar) değerlendiler ve süslendiler."
11285. İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim yaratıcıya itaat ederse yaratığın hoşnutsuzluğu ve gazabından dolayı korkuya kapılmaz." 11286. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Muhammed'in (s.a.a) dostu, Pey-gamber'le akrabalık bağı uzak olsa bile Allah'a itaat eden kimsedir; Mu-hammed'in düşmanı ise peygambere akrabalık bağı yakın olsa bile Allah'a isyan eden kimsedir." 11287. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gerçekten de siz, içinizden ölen kimselerin gördüğünü görseydiniz feryat eder, inleyip sızlardınız; korkar dinler, itaat ederdiniz."
11288. İmam Ali (a.s), Haris-i Hemdani'ye yazdığı bir mektupta şöyle buyurmuştur: "Bütün işlerinde Allah'a itaat et. Çünkü Allah'a itaat etmek, onun dışındaki her şeyden faziletlidir."
2427. Bölüm Allah'ın Emrettiği Her Şey Güzeldir.
11289. Resulullah (s.a.a) Veda Haccında şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Al-lah'a yemin olsun ki sizleri cennete yakın ve cehenneme uzak kılacak her şeyi sizlere emrettim." 11290. İmam Ali (a.s) oğluna yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: "Çünkü O (Yani münezzeh olan Allah), sana ancak iyi şeyleri emreder ve sadece çir-kin şeylerden alı-koyar."
bak. eş-Şeria, 1982. Bölüm; el-Haram, 801. Bölüm; ez-Zenb, 1361. Bölüm
2428.Bölüm Allah'a İsyan ve Şeytana İtaat
11291. İmam Ali (a.s) delalet ehlinin sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "Rableri onları çağırdı ama onlar rablerine nankörlük edip gerisin geriye döndüler. Ama şeytan çağırdığında ise icabet edip isteklerini kabul ettiler."
11292. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Münezzeh olan Allah sizleri beka yurduna ebedi karar kılınacak yere, nimetlere, peygamberler ve mutlularla komşuluğa çağırdı. Sizler ise isyan edip yüz çevirdiniz. Dünya sizleri mutsuzluk yurduna, fena mahalline, çeşitli bela ve sıkıntılara çağırdı. Siz ise itaat edip öne geçtiniz ve koştunuz." bak. 267. Konu, eş-Şeytan
2429. Bölüm Resule ve Emir Sahiplerine İtaat
Kur'an: "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden emir sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde çekişirseniz ve Allah'a ve ahiret gününe iman etmişseniz onun halini Allah'a ve Peygambere bırakın. Bu, hayırlı ve netice itibarıyla en güzeldir." bak. Al-i İmran 32, 132 Nisa 13, 14, 59, 68 Maide 92; Enfal 1, 20 Tevbe 71; Nur 52, 54, 56 Ahzab 36, 66, 71 Zuhruf 33; Fetih 17; Hucurat 14; mücadele 21; Haşr 4, 7 Tegabun 12
11293. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah Pey-gamberini sevgisi ve muhabbeti altında yetiştirdi ve şöyle buyurdu: Şüp-hesiz ki sen yüce bir ahlak üzeresin." Sonra din ve ümmetin işini ona havale etti ve şöyle buyurdu: Peygamber'in sizlere getirdiği her şeyi alınız ve sizleri sakındırdığı her şeyden sakınınız.""
11294. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Peygamberi'ni (s.a.a) ter-biye etti ve Allah'ın istediği yere erişince de ona şöyle buyurdu: "İyiliği emret ve cahillerden yüz çevir." Allah Resulü de böyle yapınca Allah onu övdü ve şöyle buyurdu: "Şüphesiz ki sen yüce bir ahlak üzere-sin." Onu böylece övünce dinini ona havale etti ve şöyle buyurdu: "Peygamberin size getirdiği her şeyi alınız ve sizi sakındırdığı her şeyden de sakınınız."
11295. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer bana itaat ederseniz Allah'ın izniyle meşakkatli ve acılarla dolu bile olsa, sizi cennet yoluna götürürüm." 11296. İmam Ali (a.s) Malik Eşter'i Mısır'a vali tayin ettiğinde yazdığı mektupta ona şöyle buyurmuştur: "Büyük işleri, zor durumları, seni şüpheye düşüren işleri Allah ve Resulüne döndür.
Allah, irşat etmeyi sevdiği top-luma şöyle buyurmuştur: "Ey İman edenler! Allah'a, Resulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin; eğer bir işte çekişir, ihtilafa düşerseniz, onu Allah'a ve Resulüne döndürün." Allah'a döndürmek, kitabının muhkem hükmünü almak; Resule döndürmek ise, (Müs-lümanları) toplayan, dağıtmayan sünnetine sarılmaktır."
11297. İmam Ali (a.s) Malik Eşter'i vali kıldığında Mısır halkına yazdığı mek-tubunda şöyle buyurmuştur: "Size Allah'ın kullarından; korku günlerinde uyumayan bir kulu gönderiyorum… Onu dinleyin, hakka uygun olan em-rine itaat edin. O, Allah'ın kılıçlarından bir kılıçtır." bak. eş-Şura, 2142. Bölüm
2430. Bölüm En Üstün İtaat
11298. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İtaatlerin en üstünü lezzetleri terketmektir." 11299. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İtaatlerin en üstünü lezzetlerden kenara çekilmektir."
11300. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Günahlardan sakınmanın en üs-tünü şehvetlerden uzak durmaktır." bak. Er-Rıza (2), 1524. Bölüm; el-Amel, 2945. Bölüm; 537. Konu, el-Heva
2431. Bölüm İtaate Layık Olan Kimseler
11301. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıllıya itaat et; ganimetlen. Cahile isyan et; salim kal." 11302. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sana isyan etse bile kardeşine it-aat et ve o sana cefa bile etse sen onunla ilişki kur." 11303. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İlme itaat et ve cehalete isyan et ki kurtuluşa eresin." 11304. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sana nefsini ıslah etmeyi emre-den kimse itaat etmene en layık kimsedir." 11305. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İtaat etmene en layık kimse sana sakınmayı emreden kimsedir. Seni heva ve hevesten sakındırandır."
11306. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İtaat etmene en layık kimse ken-disinden kaçamayacağın ve emrini reddedemeyeceğin kimsedir." 11307. İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim dostluğunu ve düşün-cesini emrine verirse sende itaatini emrine ver." 11308. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Selim bir kalbe sahip olan kimse-ye ne mutlu ki hidayet edene uyar, kötülüğe sevk etmek isteyenden kaçınır, gözlerini açan kimsenin verdiği basiretle kurtuluş yolunu bulur, hidayeti emredene itaat eder."
2432. Bölüm İtaate Layık Olmayan Kimseler
Kur'an: "Rabbimiz! Biz yöneticilerimize ve büyüklerimize itaat etmiştik, fakat onlar bizi yoldan saptırdılar." "Rabbimiz! Onlara iki kat azâb ver, onları büyük bir lânete uğrat" derler."
11309. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dikkat edin, dikkat edin! Maka-mıyla övünen, nesebiyle başkalarına karşı büyüklenen, kazasına karşı ko-yarak ve nimetlerini görmezlikten gelerek Rablerine çirkin şeyler isnad eden ve Allah'ın kendilerine verdiği nimetleri inkar eden büyüklerinize ve idarecilerinize itaat etmekten sakının… Saf suyunuza bulanık sularını ka-tıp içtiğiniz, sıhhatinize hastalıklarını karıştırdığınız, hak inancınıza batıllarını girdirdiğiniz nesebi şüpheli kimselere uymayın. Onlar fıskın temelidirler."
11310. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim yaratığa itaate ve yaratı-cıya isyana boyun bükerse dini yoktur." 11311. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'ı hoşnutsuz kılacak bir iş yapmakla bir yöneticiyi hoşnut kılarsa aziz ve celil olan Allah'ın dininden dışarı çıkmıştır." 11312. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gevşek davranan, hakları zayi eder; söz taşıyana uyan da dostunu kaybeder." bak. el-İmamet, 156. Bölüm
2433. Bölüm İtaat (Çeşitli)
11313. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Birisi sana muhtaç olursa sana itaati de sana olan ihtiyacı miktarıncadır." 11314. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Üstündekine itaat et ki altındaki de sana itaat etsin." 11315. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İtaatler azalınca günahlar çoğa-lır." 11316. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kimin kalbi Allah karşısında mütevazi olursa bedeni Allah'a itaatten usanmaz."
11317. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel koku tılsımdır." 11318. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel koku sürmek Enbiyanın ahlakındandır." 11319. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Enbiyanın ahlakından biri de güzel koku sürmektir." 11320. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel koku sürmek Resullerin sünnetindendir."
11321. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Resulü (s.a.a) güzel koku için yemekten daha çok harcama yapıyordu." 11322. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Güzel koku kalbi güçlendirir."
11323. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Güzel koku kalbi güçlendirir ve cinsel gücü artırır." 11324. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsana her gün güzel kokudan istifade etmesi yakışır. Eğer her gün yapamazsa gün aşırı güzel koku sür-melidir bu da mümkün değilse her Cuma günü (güzel koku sürmeyi) ter-ketmemelidir." 11325. İmam Sadık (a.s) oruç tuttuğunda güzel koku sürüyor ve şöyle buyuruyor-du: "Güzel koku oruçlu kimsenin hediyesidir." 11326. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer oruçlu kimse günün baş-langıcında güzel koku sürerse aklını kaybetmez." 11327. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim günün başlangıcında güzel koku sürünürse akşama kadar aklı kendisi ile olur."
11328. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Osman b. Maz'un Allah Resu-lüne şöyle arzetti: "Güzel kokudan istifade etmeyi ve benzeri birkaç şeyi (ki adını zikretti) terketmek istiyorum. Allah Resulü şöyle buyurdu: "Gü-zel koku sürmeyi terketme. Zira melekler müminin güzel kokusunu kok-lar. O halde en azından Cuma günü güzel kokudan istifade et." 11329. Enes bin Malik şöyle diyor: "Allah Resulü'ne güzel koku verilince onu reddetmiyordu."
11330. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Peygamber güzel koku ve tatlıyı reddetmezdi." 11331. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin Emiri'ne (a.s) gü-zel kokulu bir yağ (krem) verildi. İmam yağ süründüğü halde yeniden yağ sürdü ve şöyle buyurdu: "Biz güzel kokuyu reddetmeyiz."
11332. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah-u Teala için kendisine güzel koku sürerse Kıyamet günü kokusu keskin miskten daha güzel olur ve her kim Allah'tan başkası için güzel bir koku sürünürse kı-yamet günü leşten daha kötü kokar."
2435.Bölüm Kadınların Güzel Kokusu
11333. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kadınların güzel kokusu rengi aşikar kokusu ise gizlidir. Erkeklerin güzel kokusu ise kokusu aşikar ve rengi gizlidir." 11334. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Güzel koku sürünen ve kokusu burunlarına gitsin diye bir grubun (erkek cemaatin) yanından geçen kadın zinakardır. "
11335. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Siz kadınlardan biri namaza hazır olunca güzel koku sürmesin." bak. Ez-Zina, 1601. Bölüm
Kur'an: "Doğrusu sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık; vazgeçmez-seniz andolsun ki sizi taşlayacağız ve bizden size can yakıcı bir azab dokunacaktır" demişlerdi." Bak. Neml, 47, A'raf, 131 11336. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Uğursuz saymak şirktir."
11337. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kimi, uğursuz saymak işin-den alıkoyarsa şirk koşmuştur." 11338. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir yolculuk için evini terk eder ve uğursuz saydığı için geri dönerse Muhammed'e nazil olan şe-ye küfretmiştir."
11339. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Uğursuz sayan veya kendisine uğursuz olduğu söylenen (başkalarının uğursuz saydığına inanan) kimse, kahinlik eden veya kendisine kehanette bulunulan kimse, (kehanete baş-vuran) sihirbazlık eden veya kendisine sihir yapılan (sihire başvuran) kim-se bizden değildir."
11340. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kuşların uçmasından yorum çıkarmak, uğursuz saymak ve falcılık puttandır." 11341. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En doğru fal güzel faldır."
11342. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En iyi fal güzel faldır." 11343. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kötüye yorumlayınca işini yap, yoruma itina etme, zanda bulununca hüküm verme ve sende hasadet hissi oluşunca aşırı gitme."
11344. Şüphesiz peygamber (s.a.a) güzele yorumlamayı seviyor, kötüye yorumlamayı hoş görmüyordu ve şöyle buyuruyordu: "Her kim tatsız bir olay görür de kendisine uğursuz gelirse şöyle desin: "Allahım! İyiliği senden başkası vermez. Kötülüğü senden başkası defetmez. Ve tüm güç ve kudret sendendir."
11345. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötüye yorumlamanın tesiri sana bağlıdır. Eğer onu kolaya alırsan kolaylaşır, sıkı davranırsan zorlaşır. Eğer onu bir şey saymazsan o da bir şey olmaz." 11346. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kötüye yorumlamanın kefareti tevekküldür." 11347. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ne (batıl yoldan) sirayet doğru-dur ne kötüye yorumlamak ve ne de uğursuzluk."
2437. Bölüm Uğursuzluk
11348. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Eğer uğursuzluk diye bir şey olsaydı dilde olurdu." 11349. Resulullah (s.a.a) kendisine, "Hangi şey uğursuzluktur?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Kötü huyluluk." 11350. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Yumuşaklık uğurlulukla birlik-tedir. Kabalık ise uğursuzlukla."
Kur'an: "O, sizi çamurdan yaratan, sonra size bir ecel tayin edendir. Be-lirli bir ecel O'nun katındadır; sonra bir de şüphe edersiniz." 11351. İmam Ali (a.s) huzurunda insanların farklılıklarından bahsedilince şöyle buyurmuştur: "Onların arasındaki farklılıklar, yapılarındaki unsurların fark-lılığından kaynaklanmaktadır. Onlardan bazıları toprağın tuzlu, bazıları tatlı, bazıları sert ve bazıları da yumuşak parçalarından meydana gelmiş-lerdir.
Onlar, topraklarının birbirlerine yaklaştırdığı kadar birbirlerine yaklaşır ve topraklarının farklılığı kadar birbirlerinden farklı olurlar. Bu yüzden biri dış görünümü güzel, fakat aklı nakıs; biri boyu uzun, fakat himmeti az; biri amelleri iyi, fakat dış görünüşü çirkin; biri boyu kısa, fakat düşünceleri derin; biri fıtratı iyi, fakat ameli kötü; biri güzel ahlaklı, ama aklı karışık; bir diğeri ise aydın kalpli konuşkan biri olur."
11352. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zafer, kesin irade ve uzak gö-rüşlülüğün ipoteğindedir." 11353. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zafer, uzak görüşlülükle kazanı-lır; uzak görüşlülük, düşünüp taşınmakla mümkündür."
11354. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kahramanlığın kökü güçlülüktür, meyvesi ise zafer." 11355. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim halim olursa zafere erişir." 11356. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sabır iki zaferden biridir." 11357. İmam Ali (a.s) oğlu Hasan'a (a.s) yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Düşmanına iyilik ve lütufla üstün gel; bu, iki zaferin (intikam veya affın) en tatlısıdır."
11358. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmana ihsan ve bağışta üstün gelmeye çalışmak iki zaferden biridir." 11359. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim iyiliği ararsa ona ulaşır. Her kim de kötülüğün merkebine binerse ona (kötülüğe) ulaşır." 11360. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim öfkesine galib gelirse şeytana karşı üstün gelir ve her kime de öfkesi malik olursa şeytan ona karşı galib gelir."
11361. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmanına karşı koymak için ona üstün gelmeyi ve fırsat elde etmeyi bekle ki bu taktirde zafere erişir-sin." 11362. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zafere erişmekten dolayı azma. Şüphesiz zamanın sana galip gelmesinden güvende değilsin."
2440. Bölüm Zafer Sayılmayan Şey
11363. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Günahın kendisine galebe çaldığı kimse zafere erişmemiştir ve her kim de kötülüğe sarılarak üstün gelirse yenilgiye uğramıştır." 11364. İmam Sadık (a.s) huzurunda tartışan iki kişiye şöyle buyurmuştur: "Bili-niz ki her kim zulüm yoluyla galip gelirse hayra ulaşmaz."
2441.Bölüm Büyük ve Aşağılık İnsanın Zafer Sıfatı
11365. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yüce insanın zaferi affetme ve ihsandır. Aşağılık insanın zaferi ise zorbalık ve azgınlıktır." 11366. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yüce insanın zaferi kurtarıcıdır. Aşağılık insanın zaferi ise yok edicidir." bak. 458. Konu, el-Kerem
11367. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Tırnakları kısaltmak büyük has-talığı önler ve rızkı çoğaltır." 11368. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Tırnakları şu sebeple kısaltmak gerekir ki şeytanın yuvaları ve unutkanlığın kökenidir."
11369. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şeytanın kendisiyle insanoğlu-na musallat olduğu en gizli ve gözükmeyen yol tırnakların altında yuva-lanmasıdır." 11370. Enes şöyle diyor: "Resulullah (s.a.a) bizlere (nezafet) için şöyle vakit tayin etti: "İnsan kırk günde bir avret mahallindeki kılları ve uzadığında koltuk altındaki kıllarını kesmeli, bıyığını uzatmamalı ve her Cuma günü tırnaklarını kesmelidir."
2443. Bölüm Kadınları Tırnak Uzatmaya Teşvik Etmek
11371. Resulullah (s.a.a) erkeklere şöyle buyurmuştur: "Tırnaklarınızı uzatma-yınız. Kadınlara ise şöyle buyurmuştur: "Tırnaklarınızı uzatınız zira bu si-zin için daha güzeldir." bak. Vesail'uş Şia, 1/434, 81. Bölüm
2444. Bölüm Tırnakları Haramdan Kısaltmak
11372. Aziz ve celil olan Allah'ın İsa'ya (a.s) verdiği öğütlerden biri de şuydu: "Ey İsa! (a.s) İsrail oğullarının zalimlerine şöyle de: "Tırnaklarınızı (elleri-nizi) haram gelirden kısaltın, kulaklarınızı sövgü işitmek hususunda sağır kılın ve kalplerinizle bana yönelin. Zira ben yüzlerinizi (şekillerinizi) iste-mem."
Kur'an: "Allah zulüm eden kimseleri doğru yola eriştirmez." "Allah iman edip salih amel işleyenlerin ecirlerini ise eksiksiz verecektir. . Allah zalimleri sevmez." "Zalimler bunun için saadete ulaşamazlar." "İşte bu Allah'ın yaratışıdır. Ondan başkasının ne yarattığını Bana gösterin. Hayır; gösteremezler, zalimler apaçık sapıklık için-dedir."
"Allah şeytanın karıştırdığını, kalplerinde hastalık bulunan ve kalpleri kaskatı olan kimseleri sınamayı vesile kılar. Zalimler şüp-hesiz derin bir ayrılık içindedirler." "Yere, "Suyunu çek!", Göğe, "Ey gök sen de tut!" Denildi. Su çekildi, iş de bitti; gemi Cudi'ye oturdu. "Haksızlık yapan Kavim Allah'ın rahmetinden uzak olsun" denildi."
11373. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulüm rezaletlerin en aşağılığı-dır." 11374. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulüm dünyada yokoluş ve ahi-rette ise helak olma sebebidir." 11375. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulüm ayağı kaydırır, nimeti el-den alır ve ümmetleri helak eder." 11376. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulmün helak edici sonuçları vardır."
11377. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın huzuruna mazlum olarak varın; zalim olarak varmayın." 11378. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'ın kullarına zul-mederse Allah, kullarının yerine bizzat onun hasmı ve iddiacısı olur."
11379. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kullara zulmetmek ahiret için ne de kötü bir azıktır." 11380. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyada haksızlık etmekten, ahi-rette zulmün vehametinden ve kibrin kötü akibetinden Allah'a sığının, Allah'a sığının."
11381. İmam Ali (a.s) zulümden usandığını beyan ettiği hutbesinde şöyle buyur-muştur: "Allah'a andolsun, deve dikenlerinin üzerinde gecelemem ve elim kolum bağlı olarak zincirlerle sürüklenmem; kıyamet günü kullarından bazılarına zulmetmiş ve dünya malından bir kırıntı bile olsa gasp etmiş olarak Allah'a ve Resulüne kavuşmamdan daha sevimlidir bana. Çabucak imtihan yerine dönecek ve uzun zaman toprak altında kalacak nefis için, bir kula nasıl zulmederim?!"
11382. İmam Ali (a.s) hakeza şöyle buyurmuştur: "Vallahi, karıncanın ağzın-daki arpanın kabuğunu alarak Allah'a isyan etmem için bana yedi iklim ve göklerin altındakiler verilse gene de onu yapmam." 11383. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Resulullah karıncanın ağzıyla ve ayağıyla taşıdığı bir şeyi yemekten sakındırmıştır." 11384. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cennet ile kul arasında yedi ge-çit vardır ki en kolayları ölümdür." Enes şöyle diyor: "Ben şöyle arzettim: "Ey Allah'ın Resulü! O halde en zor olanı nedir?" Şöyle buyurdu: "Maz-lumların zalimlerin yakasını tuttuğu an, aziz ve celil olan Allah'ın huzu-runda durmaktır."
11385. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulüm doğru yoldan sapmak-tır." 11386. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulüm mahvedicidir." 11387. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizlerin en çok hüsranda olanınız en çok zulmedeninizdir."
2446. Bölüm Zulümden Sakınmak (2)
11388. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulümden kaçın. Her kim zul-mederse günleri tatsız olur." 11389. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulümden sakın. Zira zulüm kendisine zulmettiğin kimseden zail olur ama senin üzerinde vebali baki kalır." 11390. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulümden sakın! Zira zülüm en büyük günahtır." 11391. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulümden sakın. Zalim cennetin kokusunu koklayamaz." 11392. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zulmetmekten sakının ki kalp-lerinizi viran eder."
11393. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü kul iyiliklerine sevinerek mahşere gelir. Birisi gelir ve şöyle der: "Ey Rabbim! Bu adam bana zulmetmiştir." Böylece onun iyiliklerinden alınır ve adalet isteyen kimsenin iyiliklerine katılır. Böylece haklarında zulmettiği kimseler gelirler ve sonunda o şahıs için hiçbir iyilik baki kalmaz. Ondan sonra birisi gelir ve hakkını isterse o şahsın (mazlumun) günahlarından alınır ve bunun (zalimin) günahlarına eklenir. Böylece insanların hakları ondan alınır ve sonunda ateşe girer." bak. Kenz'ul Ummal, 7642-7644
2447. Bölüm Zulüm ve Helak Kur'an: "Andolsun ki, sizden önce nice nesilleri, peygamberleri onlara belgeler getirmişken, zulmederek inanmadıkları zaman yok etmiş-tik. İşte biz suçlu milleti böyle cezalandırırız." "İşte, zulümlerine karşılık çökmüş bulunan evleri! Bunda, bilen bir Kavim için şüphesiz, ders vardır." 11394. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulüm iki helak oluştan biridir."
11395. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın nimetlerini değiştirme ve gazabını hızlandırma hususunda hiçbir şey zulüm kadar etkili değildir. Zira Allah darda kalanın (mazlumun) duasını işitir. Sürekli zalimler için pusuda durur." 11396. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim zulmederse ömrü parça-lanır (azalır.)"
11397. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim haksızlık ederse ömrü parçalanır (azalır)." 11398. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulüm merkebine binen helak olur." 11399. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulüm bineğine binen kimsenin merkebi onu yüzüstü yere serer." 11400. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulüm sebebiyle nimetler orta-dan kalkar."
11401. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanoğlunun ölümüne bile uyur ama kendisine edilen zulme uyumaz." 11402. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz zulüm ve yalancılık in-sanın din ve dünyasını helak eder, kusur ve eksiklikleri kusur arayanlar için aşikar kılar."
11403. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim zulmederse zulmü ken-disini helak eder." 11404. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim zulmederse Allah onun helak oluşunu hızlandırır." 11405. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zorbalık ve zulümden sakın. Zira zorbalık insanların göçüne sebep olur ve zulüm ise kılıçlara vardırır." bak. el-Fesad, 3201. Bölüm; ed-Devlet, 1282. Bölüm
2448. Bölüm Zulüm ve Kıyamet Zulmetleri
11406. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zulmetmekten sakınınız ki zu-lüm kıyamet gününün zulmetleridir." 11407. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zulümden sakının. Zira Allah nezdinde zulüm kıyamet günündeki zulmetledir." 11408. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyada zulüm ahiretteki zul-met gibidir." 11409. Resulullah (s.a.a) kıyamet günü nur içinde haşrolmayı isteyen birine şöyle buyurmuştur: "Hiç kimseye zulmetme ki kıyamet günü aydınlıkta haşrola-sın."
2449. Bölüm Mekke'de Zulümden Sakındırmak Kur'an: Doğrusu küfredenleri, Allah'ın yolundan, yerli ve yolcu bütün insanlar için eşit kılınan Mescidi Haram'dan alıkoyanları ve orada zulüm ile yanlış yola sapmak isteyeni, can yakıcı bir azaba uğratı-rız." 11410. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mekke'de her türlü zulüm hatta hizmetçiye sövmek bile doğru yoldan sapmaktır. Mekke'de yemek yiyen kimse diğer yerlerdeki oruç tutan kimse gibidir."
11411. İmam Sadık (a.s) aziz ve celil olan Allah'ın, "Zulmederek sapmak isteyeni" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Her türlü zulüm doğru yoldan sapmaktır. Hiçbir günah işlemediği halde hizmetçiyi dövmek de bu sap-madandır."
2450. Bölüm İman ve Zulüm Kur'an: "İman edip imanlarına zulüm karıştırmayanlar onlaradır güven. Onlar doğru yoldadırlar." 11412. İmam Sadık (a.s) Allah-u Teala'nın "İman edip imanlarına zul-mü karıştırmayanlar" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Yani şekki karış-tırmayanlar."
11413. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Eba Basir!: "İmanlarını zu-lümle karıştıranlardan olmandan Allah'a sığınırım." Daha sonra şöyle bu-yurdu: "Bunlar Hariciler ve dostlarıdır." bak. el-Bihar, 69/150, 31. Bölüm; el-Adl, 2545. Bölüm; eş-Şek, 2083. Bölüm
2451. Bölüm Zulmün Çeşitleri
11414. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah nezdindeki amel defterle-ri üç çeşittir: "Bir çeşit amel defterine karşı Allah sıkı tutmaz, bir kısmın-da ise Allah hiç bir şeyi terketmez. Bir kısmını ise Allah asla bağışlamaz. Allah'ın bağışlamadığı amel defteri şirktir. Allah-u Teala şöyle buyurmuş-tur:
"Her kim Allah'a şirk koşarsa şüphesiz Allah ona cenneti ha-ram kılar." Allah'ın asla önem vermediği amel defteri ise insanın kendi-siyle Allah arasındaki hususlarda kendine zulmetmesidir. Örneğin oruç tutmaması veya namaz kılmamasıdır. Allah inşallah onları bağışlar ve af-feder. Allah'ın asla terketmediği (bağışlamadığı) amel defteri ise kulların birbirine zulmetmesidir ki mutlaka kısası gerektirir. "
11415. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zulüm üç çeşittir: Allah'ın asla bağışlamadığı zulüm, Allah'ın bağışladığı zulüm ve Allah'ın terketmediği (mutlaka hesaba çekeceği) zulüm."
11416. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bilin ki zulüm üç kısımdır: Bağışlanmayan zulüm, (cezası) terkedilmeyen zulüm ve bir de bağışlanan ve sorulmayan zulüm. Bağışlanmayan zulüm, Allah'a şirk koşmaktır… Bağışlanan zulüm, bazı küçük günahlarla kulun kendisine yaptıklarıdır. Terkedilmeyip cezalandırılan zulüm ise, kulların birbirine zulmüdür." bak. Ez-Zenb, 1368. Bölüm
7
Mizan'ul Hikmet-7.Cilt Mizan'ul Hikmet-7.Cilt
2452.Bölüm Hesabı Sorulacak Zulüm
11417. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "İzzet ve celalime andolsun ki bir yumruk vurmak, bir el sürmek veya boynuzlu hayvanın boynuzsuz hayvanı boynuzlaması şeklinde de olsa hiçbir zulmü affetmeyeceğim." Allah kulların hakkını birbirinden alır ve böylece hiç birinin diğeri üzerinde bir hakkı kalmaz ve ardından onları hesap için gönderir."
11418. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bağışlanmayan zulüm kulların birbirine zulmetmesidir. Ahiretin kısası çok zordur. Bıçakla yaralamak veya kırbaçla gibi değildir. Bunlar o kısas karşısında çok küçük kalır."
11419. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zulüm üç çeşittir: Allah'ın ba-ğışlamadığı zulüm. . . Bağışlanmayan ve hesabı sorulacak zulüm kulların birbirine zulmetmesidir. Allah birinin hakkını diğeriyle takas eder." 11420. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah'ın ter-ketmeyeceği zulüm insanların birbiri üzerindeki borçlarıdır."
11421. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın yiyeceklerini zakkum, içeceklerini zehir ve acı kılarak; lokmaya karşılık lokmayla, yuduma karşı-lık yudumla zalimlerden intikam alması pek yakındır." 11422. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "İzzet ve celalime andolsun ki dünya ve ahirette zalimden intikam alırım. Her kim bir mazlumu görür ve yardım edebildiği halde ona yardım etmezse şüphesiz ondan da intikam alırım." bak. Es-Sırat, 2252. Bölüm
2453. Bölüm Zulmün En Çirkini
11423. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zayıf insana zulmetmek en çirkin zulümdür." 11424. İmam Ali (a.s) kendisine, "Hangi günahın cezası günahkara daha çabuk ulaşır?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Allah'tan başka yardımcısı olmaya-na (zulmedene) nimetlerin hakkını eda etmede kusur edene ve fakire zu-lüm üzere el uzatan kimseye."
11425. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulümlerin en çirkinlerinden bi-risi de yüce insanlara zulmetmektir." 11426. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Teslim olan kimseye zulüm et-mek en büyük günahtır." 11427. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Teslim olan kimseye zulüm et-mek ne kötü bir zulümdür." bak. el-Ecir, 15. Bölüm
2454. Bölüm Zulümlerin En Şiddetlisi
11428. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın gazabı, Allah'tan başka yardımcısı bulunmayan kimseye zulmedene çok şiddetlidir." 11429. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Benden başka yardımcısı bulunamayan kimseye zulmedene gazabım şiddetlidir."
11430. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir zulüm, Allah'tan başka hiçbir yardımcı bulamayan kimseye yapılan zulüm kadar şiddetli değil-dir." 11431. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ali bin Hüseyin (a.s) vefat ederken beni bağrına bastı ve şöyle buyurdu: "Oğulcağızım! Ben sana ba-bamın ölmek üzereyken bana tavsiye ettiği şeyi sana tavsiye ediyorum." Böylece babasının da kendisine aynı şeyleri tavsiye ettiğini söyleyerek şöyle buyurdu: "Oğulcağızım! Karşında Allah'tan başka yardımcı bulamayan kimseye zulmetmekten sakın."
11432. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir kula zulmedilince intikam almaz, kendisine yardımcı olacak birini bulamaz, gözlerini göğe diker ve Allah'ı çağırırsa Allah şöyle buyurur: "Lebbeyk! Ben dünya ve ahirette sa-na yardımcı olacağım."
2455. Bölüm İnsanların En Zalimi Kur'an: "Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılmışken onlardan yüz çevi-ren ve önceden yaptıklarını unutan kimseden daha zalim var mı-dır? Kur'an'ı anlarlar diye kalplerine örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen onları doğru yola çağırsan da asla doğru yola gelmez-ler." "Allah'a karşı yalan uydurandan veya hak kendisine gelmişken onu yalanlayandan daha zalim kimdir? Cehennemde küfredenler için durak yok mudur?"
"Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim var mıdır? Şüphesiz suçlulardan öç alaca-ğız." "Allah'a karşı yalan uydurandan, kendisine gelmiş gerçeği yalan sayandan daha zalim kimdir? Küfredenler için cehennemde durak olmaz olur mu?" 11433. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en zalimi zulmünü adalet sayan kimsedir."
2456. Bölüm İnsanın Zulmetmek İsteyince Yapması Gereken Şey
11434. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulüm anında Allah'ın senin hakkındaki adaletini hatırla ve kudret anında Allah'ın üzerindeki kudretini hatırla." 11435. Hz. Lokman (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kudret seni insanlara zul-metmeye zorlayınca Allah'ın senin üzerindeki kudretini hatırla." 11436. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kudret seni insanlara zulmetme-ye çağırdığında, münezzeh olan Allah'ın seni cezalandırmaya gücünün yettiğini, insanlara yaptığın zulmün gideceğini ve cezasının senin için ka-lacağını hatırla."
2457. Bölüm Zalime Mühlet Vermek Kur'an: "Küfredenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara ancak, gü-nahları çoğalsın diye mühlet veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azab vardır." 11437. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah, zalime mühlet verse bile sonunda mutlaka cezalandıracaktır. Onu geçeceği yerde gözetlemektedir ve tükürüğünü yutmasına fırsat vermeden onun boğazını sıkar."
11438. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mazlumlara yapılan zulme Allah mühlet verir ama görmezlikten gelmez." 11439. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın nimetinin zevali ve Al-lah'ın gazap ve intikamını hızlandırma hususunda hiçbir şey zulüm kadar etkili değildir. Zira Allah mazlumun duasını işitir ve zalimlere pusu kur-muştur."
11440. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah zalime o kadar mühlet verir k O: "Beni kendi halime bırakmıştır" der. Sonra da Allah onu şid-detli bir şekilde cezalandırır. Allah zalimleri yokederken kendisini övmüş ve şöyle buyurmuştur: "Zulmeden topluluğun temeli kurudu ve alemlerin rabbi olan Allah'a hamd olsun."
11441. Resulullah (s.a.a) Allah-u Teala'nın, "Ehli zalim olan belde halkı-nı cezalandırırken Rabbinin işte cezası böyleydi. Şüphesiz Allah'ın cezası elim ve şiddetlidir" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Allah zalime öyle bir mühlet verir ki onu yakaladığı an asla bırakmaz." 11442. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala iki kelime arasın-da Firavun'a kırk yıl mühlet verdi. Sonra onu dünya ve ahiret azabına du-çar kıldı. Allah-u Teala'nın Musa ve Harun'a, "Şüphesiz ikinizin duasına icabet edildi" buyurmasından icabetini Musa'ya tanıtıncaya kadar tam kırk yıl geçti.
Hz. Musa Cebrail (a.s)'in şöyle söylediğini buyurmuştur: "Ben Firavun hakkında Rabbimle çok konuştum ve şöyle arzettim: "Ey Rab-bim! "Ben sizin en yüce rabbinizim" diyen Firavun'u kendi haline mi bı-rakıyorsun?" Allah şöyle buyurdu: "Onu senin gibi kullar söyler."
Bir rivayette de Allah Resulü'nden şöyle nakledilmiştir: "Cebrail şöyle buyurmuştur: "Ben şöyle arzettim: "Ey Rabbim!, "Ben sizin en yüce Rabbinizim" diye söylerken Firavun'u kendi haline mi bırakıyorsun?" Al-lah-u Teala şöyle buyurdu: "Bu sözü kaybetmekten korkan, senin gibi kimseler söyler." bak. 497. Konu, el-İmla
2458. Bölüm Zalim ve Allah'ın Zikri
11443. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah bana şöyle vahyetmiştir: "Ey peygamberlerin kardeşi! Ey uyarıcıların kardeşi! Kavmini evlerimden bir eve ayak basınca temiz ve salim kalplerle, doğru dillerle, tertemiz ellerle, günaha bulaşmamış avretlerle girmeleri hususun-da uyar.
Hakeza kullarımdan boynunda kul hakkı bulunan hiçbir kul evle-rimden birine ayak basmasın. Benim huzurumda namaz ve yakarış için durduğu müddetçe o hakkı sahibine verinceye kadar kendisine lanet ede-rim." 11444. İbn-i Abbas şöyle diyor: "Aziz ve celil olan Allah Davud'a (a.s) şöyle vahyetmiştir: "Zalime de ki beni anmasın. Zira her kim beni anarsa benim de onu anmam hak olur. Zalimleri anmam ise onlara lanet etmemdir."
2459. Bölüm Zalimin Pişmanlığı Kur'an: "O gün, zalim kimse ellerini ısırıp: "Keşke Peygamberle beraber bir yol tutsaydım der." bak. İbrahim 22; hac 71; Furkan 37; Şuara 227; Rum 57; Gafir (Mümin) 18; Şura 8, 22, 44, ve 45 Zuhruf 65 11445. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulmü başlatan kimse kıyamet günü avucunu pişmanlıktan ısırır." 11446. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yarın kıyamet günü zalime iki elini ısırması ceza olarak yeter."
11447. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zalim için adalet günü mazlum için zulüm gününden daha zordur." 11448. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mazlumun zalim aleyhindeki gü-nü zalimin mazlum aleyhindeki gününden daha şiddetlidir." 11449. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zulmetmek pişmanlık doğu-rur." bak. 113. Konu, el-hasret
2460. Bölüm Zalimin Nişaneleri
11450. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zalimin üç nişanesi vardır: Eli-nin altındakilere zorla boyun eğdirir, elinin üstündekileri isyanıyla bıktırır ve zalimlere destek olur." 11451. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zalim insanın üç sıfatı vardır: Üstündekilere isyanla, altındakilere üstün gelmekle zulmeder ve zalimlere destek olur."
2461. Bölüm Zalimden Zalim Vesilesiyle İntikam Almak
Kur'an: "Zalimlerin bir kısmını, kazandıklarından ötürü diğer bir kıs-mına böylece musallat ederiz." 11452. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah bir zalimden sadece baş-ka bir zalim vesilesiyle intikam almıştır. Nitekim aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Böylece zalimlerin bazısını bazısına musallat ederiz."
2462. Bölüm İlahi İntikamdan Hoşnut Olmak
11453. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah peygamberlerinden birine şöyle vahyetti: ". . Sana zulmedilince, senin intikamını almamdan hoşnut ol ve (bu işi bana bırak). Zira benim intikam alışım senin kendin için intikam alışından daha hayırlıdır." 11454. Aişe şöyle diyor: "Allah Resulü'nün (s.a.a) ilahi haramlardan biri çiğnenmedikçe kendisine yapılan zulüm sebebiyle intikam aldığını gör-medim. Ama ilahi hürmetlerden birisi çiğnenince bu konuda herkesten daha şiddetli olurdu."
2463.Bölüm Zalimden İntikam Almak
Kur'an: "Bir haksızlığa uğradıklarında, üstün gelmek için aralarında yardımlaşırlar." 11455. İmam Seccad (a.s) Mekarim'ul Ahlak duasında şöyle buyurmuştur: "Ba-na zulmedene karşı kendimi müdafaa edecek bir el; bana husumet edene karşı kendimi savunacak bir dil, bana inat edene karşı bir zafer, bana hile yapana karşı bir hile, beni ezene karşı bir güç ver bana"
11456. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer bu topluluk biat için top-lanmasaydı, yardımcıların varlığıyla hüccet ikame edilmeseydi ve Allah za-limlerin çatlayasıya doyarken, mazlumların açlıktan kırılmasına (mani ol-maları) hususunda alimlerden söz almasaydı, hilafet devesinin yularını sır-tına atar, terkederdim."
11457. İmam Ali (a.s) Hasan ve Hüseyin'e (a.s) yaptığı vasiyetin şöyle buyurmuş-tur: "Zalime düşman mazluma yardımcı olunuz." 11458. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey insanlar! Kendi aleyhinize olsa bile, bana yardım edin. Allah'a andolsun mazlumun hakkını zalimden alacağım, zalimin burnuna halka takıp gem vuracağım, deve gibi istemese bile hakkın kaynağına zorla sürüp götüreceğim."
11459. Hz. Mesih (a.s) şöyle buyurmuştur: "Size hak olarak söylüyorum ki eğer bir oda ateş alırsa o ateş sürekli bir odadan diğer bir odaya sirayet eder ve sonunda bir çok oda yanar. Ama birinci odayı tutar kökünden söküp atarlarsa bu taktirde ateş için hiçbir yer kalmaz.
İlk zalim de işte böyledir; eğer önü alınacak olursa ondan sonra kendisini örnek alacak başka bir zalim ortaya çıkmaz. Nitekim eğer ateş de ilk evde tahta ve çu-buk bulamazsa hiçbir şeyi yakamaz."
2464. Bölüm Zalim İnsan Kendisine Zarar Mazluma İse Fayda Verir
11460. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim sana zulmederse sana fayda vermiş ve kendisine ise zarar vermiş olur." 11461. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sana zulmedenin zulmünü gö-zünde büyütme; çünkü o kendisinin zararına, senin faydana çalışmaktadır. Seni sevindirenin mükafatı kötü davranman değildir." 11462. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mazlumun zalimin dininden aldığı, zalimin mazlumun dünyasından aldığından daha çoktur."
2465. Bölüm Zalime Yardımdan Sakındırmak (1)
11463. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zalimler ve yardımcıları ateşte-dir." 11464. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü olunca bir mü-nadi şöyle seslenir: "Zalimler ve yardımcıları nerededirler?" Hokkalarına pamuk koyanları, torbalarının ağzını kapatanları ve kalemlerini mürekke-be daldıranları da zalimlerle haşrediniz." 11465. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zalim, zalimin yardımcısı ve onun zulmüne razı olan kimse. Her üçü de zulümde ortaktırlar." 11466. İmam Sadık (a.s) Nevf' Bekali'ye şöyle buyurmuştur: "Ey Nevf! Eğer kıyamet günü benimle olmayı istersen zalime yardımcı olma."
11467. İmam Rıza (a.s) zalim sultanlar için çalışmak hususunda şöyle buyurmuş-tur: "Zalimlerin işine girmek, onlara yardım etmek ve istekleri yolunda çaba göstermek küfre denktir. Bilerek onlara bakmak büyük bir günahtır ve insan bu sebeple ateşe girmeye hak kazanır."
11468. İmam Sadık (a.s) darlık ve şiddetli sıkıntı sebebiyle zalime yardımcı olmak hususunda sorulunca şöyle buyurmuştur: "Ben doğudan batıya bütün alemi bana verecek olsa zalim için bir düğüm atmayı, bir kırbanın ağzını kapamayı hatta kalemini mürekkebe daldırmayı hoş görmem. Şüphesiz zalimlerin yardımcıları, Allah'ın kulları arasında hesap görmeyi bitirmesine kadar kıyamet günü ateşten bir çadır içinde olurlar."
11469. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer Ümeyye oğulları kendileri için yazacak vergileri toplayacak, savaşacak ve cemaatlerinde hazır olacak birilerini bulmasaydı asla hakkımızı bizlerden alamazlardı." bak. Vesail'uş Şia, 12/127, 42. Bölüm
2466. Bölüm Zalime Yardımdan Sakındırmak (2)
Kur'an: "Haksızlık yapanlara yönelmeyin, yoksa ateş size de dokunur. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur; sonra, yardım da göremez-siniz." "Musa: "Rabbim! Bana verdiğin nimete andolsun ki, suçlulara asla yardımcı olmayacağım" dedi." bak. En'am 68; Kehf 51; Şuara 151; Saffat 22; Zümer 17; Casiye 19; Nuh 21; Dehr 24 11470. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir zalime zulmünde yardımcı olursa kıyamet günü alnında "Allah'ın rahmetinden ümitsizdir" yazılmış olarak gelir."
11471. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir mazlum karşısında zalime yardımcı olursa zalime yardımdan el çekinceye kadar aziz ve celil olan Allah sürekli olarak ona gazap eder." 11472. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim zalime yardımcı olursa zalimdir. Ve her kim de zalime yardım etmez onu tek başına bırakırsa adildir."
11473. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir zulüm hakkında yardımcı olursa kuyuya düşmüş ve (kurtuluşu) için çekilen deve gibidir." 11474. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim birinin zalim olduğu-nu bildiği halde ona yardım etmek için onunla yoldaş olursa İslam'dan çıkmıştır."
11475. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim zalimle yol yürürse suçludur. Allah şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz biz suçlulardan intikam alırız." 11476. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim zalim bir sultanın hu-zurunda bir kırbaç asarsa Allah kıyamet günü o kırbacı yetmiş zira uzun-luğundaki bir ejderhaya dönüştürür ve onu cehennem ateşinde kendisine musallat eder ve bu ne de kötü bir akıbettir." 11477. İmam Sadık (a.s) Allah-u Teala'nın, "Zulmeden kimselere mey-letmeyin" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Her kim bir sultanın yanına gider ve elini cebine götürüp kendisine bir şey verinceye kadar hayatta kalmasını isterse zalime meyletmiştir."
11478. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim adını falanın çocukla-rının defterine yazarsa aziz ve celil olan Allah kıyamet günü onu domuz şeklinde haşreder." 11479. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim bir zalime yardımcı olursa Allah o zalimi kendisine musallat eder."
2467. Bölüm Mazluma Yardımcı Olmaya Teşvik (1) Kur'an: "Kim iyi bir işte aracılık ederse, ona onun sevabından bir pay vardır; kim de kötü bir şeyde aracılık yaparsa, ona o kötülükten bir hisse vardır. Allah, her şeyin karşılığını verir." 11480. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En güzel adalet mazluma yardım etmektir." 11481. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim mazlumun hakkını za-limden alırsa cennette bana dost ve arkadaş olur."
11482. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mazlumu gördüğün zaman zalim karşısında ona yardımcı ol." 11483. İmam Ali (a.s) Hasan (a.s) ve Hüseyin'e (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hakkı söyleyiniz, sevap için amel ediniz, zalime düşman ve mazluma yardımcı olunuz."
11484. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir müminin mazlum bir mü-mine yardımcı olması onun bir ay oruç tutmasından ve Mescid'ul Ha-ram'da itikafa girmesinden daha üstündür. Bir mümin kardeşine yardımcı olmaya gücü yeter de yardımcı olursa Allah dünya ve ahirette ona yar-dımcı olur. Bir mümin kardeşine yardım etmeye gücü yeter de onu yalnız ve yardımsız bırakırsa Allah dünya ve ahirette onu yalnız ve yardımsız bı-rakır."
11485. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala Davud'a (a.s) şöyle hitap etmiştir: "Ey Davud! Bir kulum bir mazluma yardım eder veya kendisine yapılan zulüm hususunda kendisiyle birlikte yürürse (kendisine dert ortağı olursa) ayakların kaydığı gün onun ayağını sabit kılarım."
11486. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Huzurumda zulme uğrayıp da yardım etmediğin mazlumdan, bana yapılıp da teşekkür etme-diğim iyilikten, özür dileyip de özrünü kabul etmediğim kötü iş sahibin-den dolayı mazeretimi kabul etmeni istiyorum."
2468. Bölüm Mazluma Yardımcı Olmaya Teşvik (2)
11487. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala'nın zalimlerin ka-pısında, yüzlerini burhan nuruyla aydınlattığı, onlara ülkede nüfuz ve kudret verdiği kimseleri varadır. Allah bunlar vesilesiyle dostlarını korur ve Müslümanların işini ıslah eder. . . bunlar gerçek müminlerdir."
11488. İmam Kazım (a.s) Ali bin Yaktin'e şöyle buyurmuştur: "Allah-u Tea-la'nın, zalimlerin dostları yanında bir takım dostları vardır ki onlar vesile-siyle kendi dostlarını korur. Ey Ali! Sen de onlardan birisin."
11489. İmam Sadık (a.s) Ahvaz valisi Neccaşiye yazdığı mektupta şöyle buyur-muştur: "Ahvaz valiliğine müptela olduğunu yazmışsın. Bu habere hem sevindim ve hem de rahatsız oldum. Senin valiliğine sevinmemin sebebi şudur ki kendi kendime şöyle dedim: Belki Allah senin vesilenle gam ve korku içinde yaşayan Al-i Muhammed'in dostlarından birine yardımcı olur. Senin valiliğinden rahatsız olmamın sebebi ise senin hakkında en küçük korku ve endişem, dostlarımızdan biri hakkında hata ve sürçmeye duçar olman ve neticede cennetin kokusunu alamamandır."
11490. İmam Kazım (a.s) Ali bin Yaktin'e şöyle buyurmuştur: "Sen benim için bir şeye garanti ver ben de senin için üç şeye garanti vereyim… Benim sana garanti vereceğim üç şey şudur ki asla kılıcın acısına müptela olmayacak ve öldürülmeyeceksin, fakirliğe duçar olmayacaksın ve zindana atılmayacaksın." Ali bin Yaktin şöyle arzetti: "Benim sana garanti vermem gereken şey nedir?" İmam şöyle buyurdu: "Bana söz ver ki her zaman (dostlarımızdan) bir dost yanına gelince ona ikramda bulunacaksın." Ravi şöyle diyor: "Ali bin Yaktin de bu iş yapacağına dair söz verdi. Ebu'l Hasan da o üç şeyi kendisine garantiledi."
2469. Bölüm Mazlumun Bedduasından Sakındırmak
11491. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mazlumun bedduasından sakı-nın. Zira o Allah-u Teala'dan hakkını ister ve Allah da hiçbir haklıyı hak-kından mahrum kılmaz." 11492. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mazlumun bedduasından sakının. Zira o Allah'tan hakkını talep eder ve münezzeh olan Allah da kendisinden bir hak istendiği halde ona icabet etmemekten daha yücedir."
11493. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mazlumun bedduasından sakı-nın, zira böyle bir beddua bulutlara yüklenmiştir. Allah-u Teala şöyle bu-yurmuştur: "İzzet ve celalime andolsun ki bir müddet sonra olsa da mut-laka sana yardım edeceğim." 11494. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Mazlumun bedduasından sakı-nın; zira bu beddua bir kıvılcım gibi göğe yükselir. " 11495. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kafir bile olsa mazlumun bed-duasından sakının; zira mazlumun duasına hiçbir şey engel olamaz."
11496. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En etkili ok mazlumun beddua-sıdır." 11497. İmam Ali (a.s) kendisine, "Gök ve yer arasındaki mesafe ne kadardır?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Gökle yer arasındaki mesafe mazlumun bakışı ve bedduası kadardır." 11498. İmam Ali (a.s) hakeza bu sorunun cevabı olarak şöyle buyurmuştur: "İcabete ulaşan bir dua kadar." bak. 2447. Bölüm, 11395. Hadis; el-İmamet (2), 193. Hadis; ed-Dua, 1202. Bölüm
2470. Bölüm İnsanın Kendisine Zulmetmesi
Kur'an: "Her ikisi, "Rabbimiz! Kendimize yazık ettik; bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen biz kaybedenlerden oluruz" dediler." "Sana anlattıklarımızı, daha önce, Yahûdi olanlara da haram kılmış tık; biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine zulmediyor-lardı." bak. Talak 1; Neml 44; Kasas 16; Bakar 54; Hud 101
11499. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendine zulmeden insan başkaları hakkında nasıl adaletli olabilir?" 11500. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendine zulmeden insan başkalarına daha çok zulmeder." 11501. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendisine zulmeden insanın baş-kaları hakkında nasıl adalete riayet edeceğine şaşıyorum."
11502. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kalıcı yurt yerine fani yurda rıza-yet gösteren kimse kendisine zulmetmiştir." 11503. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a isyan eder ve şeytana itaat ederse kendisine zulmetmiştir. " 11504. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a itaati terkederse kendisine zulmetmiştir."
11505. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adamın biri Ebu Zer'e şöyle yazdı: "Ey Eba Zer! Bana ilminden bir şey öğret." Ebu Zer ona şöyle yazdı: "İlim çoktur. Sevdiğin kimseye kötülük yapmamaya gücün yetiyorsa bunu yap." O şahıs şöyle dedi: İnsan sevdiğine kötülük eder mi? Ebu Zer şöyle dedi: "Sen kendini herkesten çok seviyorsun, eğer Allah'a isyan edersen kendine zulmetmiş olursun." bak. 2451. Bölüm; el-Cennet, 547. Bölüm
2471.Bölüm Zulüm (Çeşitli)
11506. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sen zulmetmesen dahi üç kişi sana zulmeder: Aşağılık insan, eşin ve hizmetçin." 11507. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim düşmanlık ve çekişmede aşırı giderse günaha girer. Ve her kim de bundan geri kalırsa kendisine zulmedilir." 11508. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sana zulmedilmesini sevmediğin gibi sen de zulmetme."
11509. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim zalimlerin zulmü için bir özür ve bahane uydurursa Allah ona kendisine zulmedecek birini mu-sallat eder. Bu taktirde dua edince duası kabul olmaz. Kendisine yapılan zulüm hakkında da Allah ona ecir ve sevap vermez."
11510. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zalimin hükümetine rağbetsizlik, adilin hükümetine rağbet ölçüsüncedir." 11511. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İsyankar zalim, iki cezadan birini (dünyevi ve uhrevi) bekler. Adil yönetici ise iki sevaptan (dünyevi ve uh-revi) birini bekler."
11512. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulmün çirkinliği adaletin güzel-liği kadardır." 11513. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sana zulmedilse de sen zul-metme." 11514. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim birine zulmeder ve (helallık almak için) zulmettiği kimseyi kaybederse onun için mağfiret di-lesin. Zira bu zulmünün kefaretidir."
11515. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiç bir adalet, hakkı iade etmek-ten daha üstün değildir." 11516. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulmün şiddetini kendisine zulmedilen kimse bilir." 11517. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zimmet ehline zulmedilince, düşman devlet iş başına geçer."
11518. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın zannı aklının mizanıdır. Amelleri ise soyunun en doğru şahididir." 11519. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın zannı aklı öl-çüsüncedir." 11520. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gönül sahibi akıllının zannı doğ-ruya en yakın şeydir." 11521. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıllı insanın zannı cahilin yaki-ninden daha doğrudur."
11522. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminin zannı kehanettir (öngörüdür)." 11523. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Doğru zan akıllı insanların özel-liklerindendir." 11524. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müminlerin zannından sakınınız, zira Allah-u Teala hakkı onların dilinde karar kılmıştır." bak. el-Akl, 2816. Bölüm; 412. Konu, el-Feraset
2473. Bölüm Müminin İşlerini Hayra Yorumlamak Gerekir
11525. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyiye yorumlama kapısını yüzüne kapatacak bir iş görmedikçe kardeşinin işlerini en güzel şekilde yorumla. Kardeşinin ağzından çıkan lafı güzel bir yorum imkanı buldukça kötüye yorumlama." 11526. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşinin ağzından bir söz çıkar da sen onu iyi bir şekilde yorumlayabilirsen kötüye yorumlama."
11527. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kardeşinin, dinde sağlam ve doğru yolda yürüyen birisi olduğunu bilirse, insanların onun hakkındaki sözlerine kulak vermemelidir. Biliniz ki bazen okçu insan ok atar ve oklar hata eder (hedefe vurmaz)." 11528. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kardeşin için (yaptıkları ve söyledikleri sebebiyle) özür bulmaya çalış. Eğer özür bulamazsan bir özür uydur (kötü zanda bulunma.)"
2474. Bölüm Güzel Zanda Bulunmanın Fazileti
11529. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel zanda bulunmak en güzel hasletten ve en üstün nasiptendir." 11530. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel zan en üstün huylardan ve en büyük bağışlardandır." 11531. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel zanda bulunmak kalbin rahatlığı ve dinin esenliğidir."
11532. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel zanda bulunmak hüznü hafifletir ve insanı günaha düşmekten kurtarır." 11533. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim insanlara güzel zanda bulunursa onların sevgisini kazanır." 11534. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Güzel zandan nasiplen ki onunla kalbin huzura ersin ve işin ilerlesin." 11535. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün sakınma güzel zanda bulunmaktır."
2475. Bölüm Güzel Zannın Sebepleri
11536. İmam Ali (a.s) Mısır'a vali olarak tayin ettiğinde Malik Eşter'e yazdığı mektupta şöyle buyurmuştur: "Bil ki vali için, halka ihsanda bulunmaktan, onların işlerini kolaylaştırmaktan ve yerine getirmek zorunda olmadıkları işleri yerine getirmeye zorlamamaktan daha çok halkın güzel zannını (gü-venini) kazandıracak başka bir şey olamaz.
Halka senin hakkında güzel zanna sahip olmalarını sağlayacak şekilde davran; gerçekten güzel zan, senden bir çok zorlukları uzaklaştırır. Hakkında daha çok güzel zanda bulunman gereken kimse, hakkında daha çok iyilik ettiğin ve kötü zanda bulunman gereken kimse ise hakkında kötülük ettiğin kimsedir." bak. 2476, 2477, 2479. Bölüm es-Sadik, 2212. Bölüm
2476. Bölüm Kötü Zanda Bulunmaktan Sakındırmak (1) Kur'an: "Ey iman edenler! Zannın çoğundan sakının, zira zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin suçunu araştırmayın; kimse kimseyi çekiştirmesin; hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşla-nır? Ondan tiksinirsiniz; Allah'tan sakının, şüphesiz Allah tövbeleri daima kabul edendir, acıyandır."
11537. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kötü zandan sakınınız, şüphe-siz zan sözlerin en yalan olanıdır. Soruşturmayınız ve araştırmayınız." 11538. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zandan sakının, şüphesiz ki zan en büyük yalandır." 11539. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şu kimse gibi olma… Nefsi, zan-nettiği şeyde ona galebe çalar; ama yakin ettiği şeyde nefsine galip ol-maz."
11540. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefsinin sana galip gelmesinden zannettiğin şeylerde ve senin yakin ettiğin hususlarda kendisine galip gelmemenden nefsinden sakın. Zira bu iş kötülüklerin en büyüğüdür." 11541. Hz. Mesih (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey kötü kullar! Sadece zan üzere insanları kınadığınız halde yakin üzere kendinizi kınamıyorsunuz."
11542. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aranızda kötü zanda bulunmayı terkedin. Şüphesiz aziz ve celil olan Allah kötü zanda bulunmayı sakın-dırmıştır." 11543. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Her kim kardeşine kötü zanda bulunursa şüphesiz Rabbine kötü zanda bulunmuştur. Allah-u Teala şöy-le buyurmaktadır: "Zannın bir çoğundan sakının."
11544. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir zanda bulunduğunuz za-man onu araştırmayın, haset ettiğiniz zaman peşice gitmeyin ve kötüye yorumladığınız zaman itina etmeyip amel edin."
2477. Bölüm Kötü Zanda Bulunmaktan Sakındırmak (2)
11545. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz korkaklık, cimrilik ve hırs, kötü zannın bir araya topladığı tek bir haslettir." 11546. İmam Ali (a.s) Mısıra vali tayin ettiği zaman Malik Eşter'e yazdığı mek-tubunda şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz cimrilik, zulüm ve hırs Allah'a kötü zanda bulunmanın bir araya topladığı çeşitli hasletlerdir. Ve kötü insanla-rın tabiatına yerleştirilmiştir." 11547. İmam Ali (a.s) hakeza aynı mektupta şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz korkaklık, hırs ve cimrilik Allah'a kötü zanda bulunmanın bir araya top-ladığı çeşitli hasletlerdir."
11548. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü zanda bulunan kimsenin dini yoktur." 11549. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü zanla birlikte iman olmaz." 11550. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Su-i zanda bulunmak işleri bozar ve çeşitli kötülüklere yönelmeye sebep olur." 11551. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hıyanet etmeyen kimseye kötü zanda bulunmak aşağılıktandır."
11552. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyilik sahibine kötü zanda bu-lunmak en kötü günah ve en çirkin zulümdür." 11553. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü zanda bulunmaktan sakın, şüphesiz kötü zan ibadeti bozar." 11554. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en kötüsü kötü zannı sebebiyle hiç kimseye güvenmeyen ve kötü amalleri sebebiyle hiç kimsenin kendisine güvenmediği kimsedir." 11555. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü zanda bulunmaya en layık olan kimse şüphesiz nezdinde kötü imtihan veren kimsedir." 11556. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zanna dayanan yargı, adalet de-ğildir."
2478. Bölüm Hiç Kimseye Hayırlı Zanda Bulunmayan Kimse
11557. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü insan hiç kimseye hayırlı zanda bulunmaz. Zira herkesi kendisi gibi bilir." 11558. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü insanlar hiç kimseye hayırlı zanda bulunmazlar, zira herkesi kendi hasletleriyle görürler."
2479. Bölüm İnsanların Kötü Zanda Bulunmasına Sebep Olacak Şeylerden Sakınmanın Gereği
11559. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kötü yere girerse itham edilir ve her kim nefsini ithama maruz bırakırsa kendisine kötü zanda bulunanı kınanamamalıdır." 11560. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kötü yerlere girerse it-ham edilir ve her kim de nefsini ithama maruz bırakırsa kendisine kötü zanda bulunanı kınamamalıdır." 11561. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötülerle oturup kalkmak iyilere kötü zanda bulunmaya sebep olur." bak. 2475. Bölüm
2480. Bölüm Kötü Zanda Bulunmanın Etkileri
11562. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim kötü zanda bulunursa vehmi de (düşüncesi de) kötü olur." 11563. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zannı kötü olan kimse kendisine hıyanet etmeyen kimseyi hain sayar." 11564. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zannı kötü olan kimsenin batını da kötü olur." 11565. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendisine kötü zan galebe çalan kimse, kendisiyle dostu arasında barış için bir yer bırakmaz."
11566. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlardan hali en kötü olan kimse kötü zannı sebebiyle hiç kimseye güvenmeyen ve kötü ameli sebe-biyle de hiç kimsenin kendisine güvenmediği kimsedir." 11567. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zannı güzel olmayan kimse her-kesten ürker." 11568. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphe ve tereddüt zanna sebep olur."
11569. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötümse insan sürekli hastadır." 11570. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her insanın bir isteği ve ihtiyacı vardır, o halde kötümserlikten uzaklaşın." 11571. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zannı çok olanın gıybeti çok edilir."
2481. Bölüm Kötü Zanda Bulunmanın Caiz Olduğu Hususlar
11572. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyilik ve doğruluk, zaman ve eh-line galip olduğunda (yani zaman ve insanlar iyi olduğunda), bir kimse, kendisinden bir günah görülmeyen birisi hakkında su-i zanda bulunursa, zulmetmiş olur; fesat ve kötülük, zaman ve ehlini kuşattığında, bir kimse biri hakkında hüsn-ü zanda bulunursa, şüphesiz kendini tehlikeye atmış-tır."
11573. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kötü zan sayesinde insanlardan korunun." 11574. İmam Ali (a.s) oğlu Hasan'a (a.s) yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: "Kötü zanda bulunmak seni şefakatli dosttan mahrum etmesin."
11575. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zulüm hakka galebe çaldığın-da, iyiliği belli olmadıkça hiç kimseye iyi zanda bulunmak doğru değil-dir." 11576. İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir gün adalet zulme galip gelirse kötülüğü sana belli olmadıkça herhangi birine kötü zanda bulunman haramdır. Ve bir gün de zulüm adalete galip gelirse iyiliği kendisine belli olmadıkça hiç kimse, birine iyi zanda bulunmamalıdır."
11577. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zaman zulüm zamanı ve ehli de vefasızlık ehli olursa herhangi birine güvenmek acizliktir." 11578. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kardeşine tam bir şekilde gü-venme, zira itminandan dolayı yere düşmek bağışlanacak bir iş değildir."
11579. İmam Ali (a.s) Mısır'a vali tayin ettiğinde Malik Eşter'e yazdığı mektupta şöyle buyurmuştur: "Fakat barış yaptıktan sonra düşmanına karşı her yönüyle uyanık ol, ondan kork ve tetikte bulun; çünkü düşman, çoğu kez yaklaşarak gafil olmanı bekler. Öyleyse tedbirini al, bu hususta hüsn-ü zan beslemeyi de bir kenara bırak."
2482. Bölüm Allah'a Güzel Zanda Bulunmak Kur'an: "İşte Rabbinizi böyle sanmanız sizi mahvetti de hüsrana uğra-yanlardan oldunuz." "İman edenlere yardım etmez diye Allah'a kötü zanda bulunan ikiyüzlü erkek ve kadınlara, puta tapan erek ve kadınlara Allah azab etsin; kötü zanları kendi başlarına gelsin! Allah onlara gazab etmiş onları lanetlemiş ve cehennemi kendilerine hazırlamıştır. Ne kötü dönüş yeridir!"
11580. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a güzel zanda bulununuz, şüphesiz aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Ben mümin kulu-mun hakkımdaki zannı nezdindeyim. Eğer bana hayırlı zanda bulunursa ona iyi davranırım. Eğer kötü olursa kötü davranırım."
11581. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kendisinden başka ilah olma-yana yemin olsun ki mümin kul Allah'a güzel zanda bulunursa Allah da ona güzel davranır. Zira Allah kerimdir, bütün iyilikler onun elindedir. Ve mümin kulu kendisine iyi zanda bulunduğu halde kulun zannının ve ümidinin aksine hareket etmekten haya eder. O halde Allah hakkında iyi zanda bulununuz ve ona yöneliniz." 11582. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sakın sizden birisi aziz ve celil olan Allah'a güzel zanda bulunmaksızın ölmesin, zira aziz ve celil olan Allah'a güzel zanda bulunmak cennetin pahasıdır." 11583. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim Allah'a güzel zanda bu-lunursa cennete ulaşır. Her kim dünyaya güzel zanda bulunursa zorluk ve sıkıntılara düşer."
11584. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'a güzel zanda bulunmak Allah-u Teala'ya ibadettendir." 11585. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Büyük günahların en büyüğü Allah'a kötü zanda bulunmaktır."
11586. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul, aziz ve celil olan Allah'a iyi zanda bulunursa Allah da ona zannı esasınca davranır. Nitekim aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Rabbiniz hakkındaki zannınız sebebiyle sizleri helak etti ve böylece hüsrana uğrayanlardan oldu-nuz." 11587. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sırat köprüsünün üzerinde ümmetimden birinin fırtınalı bir günde hurma ağacının kurumuş bir dalı gibi titrediğini gördüm. Bu esnada Allah'a olan güzel zannı geldi ve titre-mesini ortadan kaldırdı." 11588. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kulun münezzeh olan Allah'a güzel zannı Allah'a olan ümidi ölçüsüncedir. Allah'a güzel tevekkülde bu-lunuşu ise Allah'a olan itminan ve güveni ölçüsüncedir."
2483. Bölüm Allah'a Güzel Zanda Bulunmanın Anlamı
11589. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a güzel zanda bulunmak Allah'tan başka hiç kimseye umut bağlamaman ve sadece günahlarından korkmandır." 11590. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "(Allah'a) Güzel zanda bulunmak, ameli halis kılman ve Allah'ın sürçmelerini bağışlayacağını ümit etmen-dir."
11591. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer gücünüz yeter de, Allah'tan korkunuzun daha şiddetli ve O'na olan ümidinizin daha iyi olmasını ister-seniz; korkuyla ümidi bir araya getirin. Çünkü, kulun rabbine iyi zanda bulunması, Rabbinden korkusu kadardır. İnsanların Allah hakkında en iyi zanda bulunanları, Allah'tan korkusu en şiddetli olanlardır." 11592. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Güzel zan (Allah'a) güzel kul-luktan kaynaklanır."
11593. İmam Ali (a.s) Ümeyyeoğulları'nın zulmüne işaret ederek şöyle buyurmuş-tur: "O çağda en büyük derde uğrayanınız, Allah'a güzel zanda bulunanız olur. Allah size afiyet ve selametlik verirse ona yönelin, derde, belaya uğ-rarsanız sabredin. Çünkü "Akıbet muttakilerindir."
8
Mizan'ul Hikmet-7.Cilt Mizan'ul Hikmet-7.Cilt
2484. Bölüm Zan (Çeşitli)
11594. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim sana güzel zanda bulu-nursa zannını doğrula." 11595. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kime güzel zanda bulunulursa insanların gözü ona dikilir."
11596. İmam Ali (a.s) Kur'an'da yer alan zanların tefsiri hakkında şöyle buyur-muştur: "Zan iki çeşittir. Bir zan şektir ve bir zanda yakindir. Ahiret ile il-gili her zan yakindir. Dünya ile ilgili her azan ise şek üzeredir."
Kur'an: "Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize ibadet ediniz; umulur ki takva sahibi olursunuz." 11597. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Tebarek ve Teala şöyle buyurmuştur: "Ey sıdık (dosdoğru) kullarım! Dünyada bana ibadet et-mekle nimetlenin. Zira ki ahirette ibadet vesilesiyle nimete erişirsiniz."
11598. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en üstünü ibadete aşık olup sarmaş dolaş olan, kalbi ile onu seven, bedeni ile ona yapışan ve kendisini ona vakfedendir. Böyle bir kimse artık dünyanın kolay mı zor mu geçeceğinden hiç korkmaz." 11599. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Meşguliyet olarak ibadet ye-ter." 11600. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Öğüdüyle sizlere fayda veren, ri-saletiyle sizlere nasihat eden ve nimetleriyle size ihsanda bulunan Al-lah'tan korkun. Ruhlarınızı O'na ibadet için hazırlayın ve itaat hakkını ye-rine getirin." 11601. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbadet kurtuluştur."
11602. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Büyüklerin üstünlüğü ibadetin güzelliğindendir." 11603. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah bir kulu severse, ona güzel ibadeti ilham eder." 11604. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbadetin devamlılığı insanın saa-dete erdiğinin delilidir."
11605. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ibadet halvetinde kar ha-zineleri vardır." 11606. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir yakınlaştırılmış kimse Al-lah'a ibadet gibi bir şeyle yakınlaştırılmamıştır." bak. En-Nubuvvet (1), 377. Bölüm; el-Edeb, 68. Bölüm, 385. Hadis; Vesail'uş Şia, 1/61, 19. Bölüm
2586. Bölüm İbadetin Hikmeti
11607. İmam Rıza (a.s) ibadetin sebebinin beyanı hususunda şöyle buyurmuştur: "Ta ki insanlar Allah'ın zikrini unutmasınlar ve adabını terketmesinler. Emir ve nehiylerinden gaflet etmesinler, zira onların doğruluğu ve kıvamı bundadır. Eğer ibadette bulunmaksızın kendi hallerinde bırakılmış olsa-lardı bir müddet sonra kalpleri katılaşırdı. " bak. eş-Şeriat, 1982. Bölüm; el-İnsan, 314. Bölüm; el-Kalb, 3402, 3410. Bö-lümler
2487. Bölüm Kendini İbadete Vakfetmek
11608. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Rabbiniz şöyle buyuruyor: "Ey ademoğlu! Kendini ibadete vakfet ki kalbini zenginlikle ve ellerini rızıkla doldurayım. Ey ademoğlu! Benden uzaklaşma. Aksi taktirde kalbini fakir-likle ve ellerini meşguliyetle doldururum. "
11609. İmam Sadık (a.s) Tevrat'ta şöyle yazıldığını buyurmuştur: "Ey ademoğ-lu! Kendini bana ibadete ada ki kalbini (benden) korkuyla doldurayım. Eğer kendini bana ibadete vakfetmezsen ben de kalbini dünya meşguliye-tiyle doldururum, ihtiyacını karşılamam ve seni talep ettiğin şeyle baş başa bırakırım."
11610. İmam Sadık (a.s) Tevrat'ta şöyle yazılmıştır: "Ey ademoğlu kendini ibadette bana vakfet ki kalbini zenginlikle doldurayım. Ve seni talep etti-ğin şeyle baş başa bırakmayayım. Böylece ihtiyacını karşılar ve kalbini benden korkuyla doldururum. Eğer kendini bana ibadete vakfetmezsen kalbini dünya meşgalesiyle doldururum sonra ihtiyacını karşılamam ve seni talep ettiğin şeye havale ederim."
11611. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizleri ibadetten engelleyen bela nazil olmadan önce kendinizi Allah'a itaat ve ibadete vakfedin."
2488. Bölüm İbadetin Tefsiri
11612. İmam Sadık (a.s) ibadet hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "İtaatte kendileriyle Allah'a itaat edilen yüzlerden (maksat masum imamdır) güzel niyet içinde olmaktır."
11613. Mirac hadisinde şöyle yer almıştır: "Ey Ahmed! Kulumun bana ne zaman ibadet ettiğini biliyor musun?" O şöyle arzetti: "Hayır ey Rab-bim!." Allah şöyle buyurdu: "Onda yedi haslet bir araya gelince: Kendisini haramlardan koruyan sakınma, kendisini ilgilendirmeyen şeylerden alı-koyan bir suskunluk, her gün ağlamasını artıran bir korku,
halvet halinde benden haya etmesini sağlayan bir haya, zaruret miktarınca yemek, ben dünyadan nefret ettiğim için dünyadan nefret etmek ve ben iyileri sevdi-ğim için iyileri sevmek hasıl olduğunda." 11614. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ibadetin evveli O'nu ta-nıma ve O'nu tanımanın esası ise O'nu birlemektir."
2489. Bölüm Kulluğun Hakikati
11615. İmam Sadık (a.s) kulluğun hakikati hakkında sorulunca şöyle buyurmuş-tur: "Kulluğun hakikati üç şeydir: Kulun Allah'ın kendisine bağışladığı şeyde kendisi için bir malikiyeti olduğunu görmemesidir. Zira kullar hiç bir şeye malik değildir. Ve malın Allah'a ait olduğunu kabul etmektedirler.
Ve onu Allah-u Teala'nın emrettiği yerde harcarlar. Kul kendisi için tedbir ve çare bulmaya çalışmaz ve tüm gayreti Allah-u Teala'nın yapmasını emrettiği veya kendisini alıkoyduğu şeyler hakkındadır. Bu takva sahiplerinin ilk derecesidir." bak. el-İlm, 2875. Bölümdeki bütün söze bak.
11616. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kulluk beş şeydedir: Karnı yiye-cekten boş bırakmak, Kur'an okumak, geceyi ibadetle geçirmek, sabah vakti yakarmak ve Allah korkusundan ağlamakta."
2490. Bölüm Tekamülde İbadetin Rolü
Kur'an: "Hani Rabbin meleklere "Ben yeryüzünde bir halife var edece-ğim" demişti de melekler: "Orada fesat yapacak, kanlar akıtacak birini mi var edeceksin? Oysa biz Seni överek yüceltiyor ve seni devamlı takdis ediyoruz" dediler. Allah: "Ben şüphesiz sizin bil-mediklerinizi bilirim" dedi."
"Ben insanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarat-tım." 11617. Misbah'uş Şeria'da İmam Sdık'ın (a.s) şöyle buyurduğu yer almıştır: "Ubudiyet, batını rububiyet olan bir cevherdir. O halde ubudiyette yok olan şey rububiyette bulunur ve rububiyette gizlenen şey ubudiyetle elde edilir."
11618. Allah-u Teala'nın kitaplarının birinde şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Ey ademoğlu! Ben asla ölmeyen diriyim. O halde emirlerime itaat et ki seni de asla ölmeyecek bir diri kılayım. Ey ademoğlu! Ben her neye ol dersem o da oluverir. O halde emirlerime itaat et ki seni de böyle kılayım ve her neye ol dersen o da olu versin." 11619. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim kulluğun şartlarını yerine getirirse özgürlüğe layıktır."
2491. Bölüm İbadette Derinleşmenin Rolü
11620. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a kulluğun başlangıcı, onu tanımaktır." 11621. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ruhlarınızda taptığınız Allah'ın marifetine yer verin ki tanıdığınız kimseye ibadet için organlarınızı hare-ket ettirmeniz, sizlere fayda versin."
11622. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Marifetle iç içe olmayan ibadette hayır yoktur." 11623. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İçinde ilim olmayan ibadette ha-yır yoktur." 11624. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Derinleşme olmadığı taktirde asla ibadet olmaz." bak. el-Fıkh, 3246. Bölüm; el-Fikr, 3253. Bölüm; , el-Vera', 4060. Bölüm
2492. Bölüm İbadette Yakinin Rolü
11625. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir ibadetin yakin olmaksı-zın değeri yoktur." 11626. İmam Ali (a.s) "Hururalı bir adamın teheccüd namazı kıldığını ve Kur'ân okuduğunu işitince şöyle buyurdu: "Yakîn üzere olan uyku, şüphe ha-linde kılınan namazdan daha hayırlıdır." bak. 564. Konu, el-Yakin
2493. Bölüm İbadetin Adabı
Kur'an: ". . . Ne yaparsanız yapın; yaptıklarınıza daldığınız anda, mut-laka biz sizi görürüz." 11627. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'a onu görüyormuşsun gi-bi ibadet et. Şüphesiz sen O'nu görmesen de O seni görmektedir."
11628. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'a ibadet et ve ona hiçbir eş koşma ve O'nu görüyormuşsun gibi kendisi için amel et." 11629. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İhsan Allah'ı görüyormuş gibi kendisine ibadet etmendir. Zira şüphesiz sen O'nu görmesen de O seni görmektedir."
11630. İmam Sadık (a.s), Yusuf ve Züleyha kıssası hakkında şöyle buyurmuştur: "Züleyha Yusuf'u, Yusuf da Züleyha'yı kastedince, Züleyha şöyle dedi: "Biraz bekle." Yusuf: "Neden?" diye sordu. Züleyha şöyle dedi: "Bizi görmesin diye putun yüzünü örteyim." Bu esnada Yusuf Allah'ı hatırladı ve Allah'ın kendisini gördüğünü bildi
ve bu yüzden Züleyha'dan kaçtı." 11631. İmam Bakır (a.s), bir başka rivayette ise şöyle buyurmuştur: "Yusuf Zü-leyha'ya, "Ne yaptın?" diye sordu. Züleyha şöyle dedi: "Putun yüzüne bir bez attım, zira bizi görmesinden utanıyorum." Yusuf şöyle dedi: "Sen işitmeyen ve görmeyen putundan utanıyorsun, ben Rabbimden utanma-yayım mı?"
11632. İmam Sadık (a.s), Allah-u Teala'nın, "Yaptığınız her amele şüp-hesiz ki biz şahidiz" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Resulullah (s.a.a) bu ayeti okuyunca şiddetle ağlıyordu." bak. el-Ma'rifet (3), 2658, 2659. Bölümler
2494. Bölüm İbadetin Çeşitleri
11633. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gök ve yerlerin melekutu hak-kında düşünmek ihlas sahiplerinin ibadetindendir." 11634. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın nimeti hakkında düşün-mek ne güzel bir ibadettir." 11635. Mirac hadisinde şöyle yer almıştır: "Ey Ahmet! İbadet on kısımdır ki dokuz kısmı helal rızık taleb etmektedir. O halde eğer yiyeceğin ve içece-ğin temiz olursa benim korumam ve sığınmam altındasın."
11636. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İbadet on kısımdır ki dokuz bölümü helal rızık taleb etmektedir." 11637. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İbadet yetmiş cüzdür. En üstün parçası ise helal rızık taleb etmektir." 11638. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yumuşak konuşmak ve insanlara selam vermek şüphesiz ibadettendir."
11639. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çocuğun kendilerine olan sevgi üzere anne babasına bakması ibadettir." 11640. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ibadetin üstünde bir ibadet vardır ve biz Ehl-i Beyt'in sevgisi en üstün ibadettir."
11641. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Alime bakmak ibadettir. Adil imama bakmak ibadettir. Rahmet ve yumuşaklıkla anne babaya bakmak ibadettir. Aziz ve celil olan Allah için sevdiğin kardeşe bakmak ibadet-tir." 11642. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'a güzel bir zanda bulun-mak, Allah-u Teala'ya ibadettendir." 11643. Cebrail (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Muhammed! Eğer biz yeryü-zünde ibadet etmiş olsaydık üç şeyi yapardık: Müslümanlara su vermek, ailesi olana yardımcı olmak ve günahları örtmek."
11644. Hz. Mesih (a.s) bir şahsa şöyle buyurmuştur: "Sen ne iş yapıyorsun?" O şöyle arzetti: Ben ibadet ile uğraşıyorum." İsa şöyle buyurdu: "O halde senin masraflarını kim karşılıyor? O şöyle arzetti: "Kardeşim". İsa (a.s), "Kardeşin senden daha çok ibadet edendir" diye buyurdu. " bak. el-İlm, 2845. Bölüm; el-Yakin, 4245, 4246. Bölümler
2495. Bölüm İbadet Edenlerin Çeşitleri
11645. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlardan bir grup, Allah'a rağbet (mükafat) için kulluk eder; bu tüccarların ibadetidir. Bir grup da Allah'tan korkarak kulluk eder, bu da kölelerin kulluğudur. Bir grup da Allah'a şükür etmek için kulluk eder, bu da hürlerin ibadetidir."
11646. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbadet edenler üç kısımdır. Bir grup aziz ve celil olan Allah'a korkudan ibadet ederler ki bu kölelerin ibadetidir. Bir grup ise Allah Tebarek ve Teala'ya sevap talep ederek iba-det ederler ki bu ibadette işçilerin ibadetidir. Ve bir grup da aziz ve celil olan Allah'a aşk ve muhabbet üzere ibadet derler ki bu ibadet de özgürle-rin ibadetidir ve bu ibadet en üstün ibadettir."
11647. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar aziz ve celil olan Al-lah'a ibadette üç gruptur: Bir grubu sevaba rağbet ederek ibadet ederler. Bu ihtiraslı kimselerin ibadetidir ve de tamahtır. Diğer bir grubu ise ce-hennem ateşinin korkusundan ibadet eder ki bu da kölelerin ibadetidir. Bu da korkudur. Ama ben aziz ve celil olan Allah'a aşk ve muhabbet üze-re ibadet ediyorum ki bu yüce insanların ibadetidir ve o da güven ve emandır.
Nitekim aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Onlar o günün korkusundan güvendedirler." Hakeza aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "De ki eğer Allah'ı seviyorsanız. . ." O halde her kim Allah'ı seviyorsa aziz ve celil olan Allah da onu sever. Ve aziz ve celil olan Allah her kimi severse onu kıyamet gününün dehşetinden güvende kılar."
11648. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben sadece sevap hedefiyle Al-lah'a ibadet etmeyi hoş görmüyorum. Zira bu taktirde tamahkar köle gibi olurum. Eğer bir şeye göz dikerse çalışır aksi taktirde çalışmaz. Hakeza Allah'a cezasının korkusuyla ibadet etmeyi hoş görmüyorum.
Zira bu tak-tirde de kötü işli köleye benzerim ki eğer korkmazsa çalışmaz." Kendisine şöyle arzedildi: "O halde niçin ibadet ediyorsun?" İmam Seccad şöyle buyurdu: "Zira O, bana bağışta bulunduğu lütufları ve nimetleri sebebiyle ibadete layıktır."
11649. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer Allah insanlara cennet ve cehennemi vaad etmeseydi yine de ona itaat etmemiz ve isyanından sa-kınmamız gerekirdi. Zira Allah müstahak olmadıkları halde insanlara ba-ğış ve iyilikte bulunmuş ve nimetlerini bağışlamıştır." bak. el-Mehabbet (2), 665. Bölüm; eş-Şukr, 2061. Bölüm
2496. Bölüm Allah'tan Başkasına İbadet
11650. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kullar üç kısımdır: Altınla alınan köle, şehvet kölesi ve tamah kölesi." 11651. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbadet, secde ve rükuyla değil, büyüklere itaatledir. Herkim yaratıcıya isyan hususunda yaratığa itaat ederse şüphesiz ona ibadet etmiştir."
11652. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim bir konuşanı dinlerse, ona kulluk etmiştir. Eğer o konuşan aziz ve celil olan Allah adına konu-şuyorsa, dinleyici de Allah'a ibadet etmiş olur. Eğer o konuşmacı, şeytan adına konuşuyorsa, şeytana ibadet etmiş olur."
11653. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim dünyaya kulluk eder ve onu ahirete tercih ederse, akıbeti tatsız olur." 11654. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Dinar ve dirheme kulluk eden kimse Allah'ın rahmetinden uzaktır, Allah'ın rahmetinden uzaktır."
11655. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim Allah'a isyan hususun-da birine itaat ederse, şüphesiz ona kulluk etmiştir." 11656. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim hakkını eda etmeyenin hakkını eda ederse, ona ibadet etmiştir." 11657. İmam Sadık (a.s), kendisine, Allah-u Teala'nın, "Onlar bilginlerini ve rahiplerini Allah'tan başka rab edindiler" ayetini soran Ebu Basir'e şöyle buyurmuştur: "Allah'a yemin olsun ki Yahudi alimleri ve
ruhbanları onları kendilerine ibadete çağırmıyorlardı. Eğer onları kendilerine ibadete çağırmış olsalardı, şüphesiz davetini kabul etmezlerdi. Onlar kendileri için bir helali haram kılmış ve bir haramı helal kılmıştır ve böylece de bilmeyerek alim ve ruhbanlarına ibadet etmiş oldular."
11658. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın azaba ve belaya uğrattığı sizden önceki büyüklenen ümmetlerin başlarına gelenlerden ve uğradıkları cezadan ibret alın… Firavunlar, onları kul ediniyor, en kötü şekilde iş-kence ediyor, defalarca acılığı tattırıyorlardı." bak. Ed-Dunya, 1239, 1240. Bölüm eş-Şeytan, 2010. Bölüm; , 103. Konu, el-Huriyye, 446. konu, et-Taklit
2497. Bölüm En Üstün İbadet
11659. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün ibadet Allah'ı bilmek ve Allah için tevazu göstermektir." 11660. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün ibadet, Allah ve kud-reti hakkında sürekli düşünmektir." 11661. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:
"En üstün ibadet "la ilahe illal-lah ve la hevle vela kuvvete illa billah" (Allah'tan başka ilah yoktur ve Al-lah'tan başka güç ve kudret yoktur) cümlesini demektir. En hayırlı dua ise istiğfardır. Allah Resulü (s.a.a) daha sonra şu ayeti tilavet buyurdu: "Bil ki Allah'tan başka ilah yoktur ve günahlarından dolayı mağfiret di-le." 11662. İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün ibadet ihlastır."
11663. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün ibadet iffettir." 11664. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün ibadet adetlere galebe gelmektir." 11665. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün ibadet dünyadan gön-lünü çekip almaktır." 11666. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün ibadet düşünmektir."
11667. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "En üstün ibadet fıkıhtır (dini anlamaktır)" 11668. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah akıldan daha üstün bir şeyle ibadet edilmemiştir." 11669. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a yemin olsun ki Allah, müminin hakkını eda etmekten daha üstün bir şeyle ibadet edilmemiş-tir."
11670. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah karın ve namus iffetin-den daha üstün bir şeyle ibadet edilmemiştir." 11671. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a suskunluk ve evine gitmekten daha üstün bir şeyle ibadet edilmemiştir."
11672. Mirac hadisinde şöyle yer almıştır: "Ey Ahmet! Benim nezdimde hiç-bir şey suskunluk ve oruçtan daha sevimli değildir."
11673. İmam Bakır (a.s), kendisine "En üstün ibadet hangisidir?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah nezdinde, kendi nezdinde olan bir şeyi istemekten ve talep etmekten daha sevimli bir şey yoktur." 11674. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Münezzeh olan Allah'ın haramlarına karşı gözünü yummak (bakmamak), en üstün ibadettir."
11675. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sevap açısından en üstün iba-det en gizli olanıdır." 11676. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün ibadet amelin ihlası-dır." 11677. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en abit olanı kalben insanlara en çok hayırsever olanı ve tüm Müslümanlara karşı halis ve te-miz kalpli olandır."
11678. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Huzu içinde olmak gibi bir ibadet yoktur." bak. el-Fikr, 3253. Bölüm; el-Ma'rifet, 2622. Bölüm
2498.Bölüm İnsanların En Abit Olanı
11679. İmam Seccad (a.s) Allah'ın şöyle buyurduğunu buyurmuştur: "Ey Ade-moğlu! Sana farz kıldığım şeylerle amel et ki insanların en abidi olasın." 11680. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim Allah'ın kendisine farz kıldığı şeyi yerine getirirse, insanların en abit olanı sayılır." 11681. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en abit olanı farzları yerine getirendir."
11682. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın farzlarıyla amel ediniz ki insanların en takvalısı olasınız." 11683. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Farzları yerine getirmek gibi hiç-bir ibadet yoktur." 11684. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbadet oruç ve namazın çoklu-ğuyla değil, Allah'ın işi hususunda çok düşünmekledir." 11685. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bil ki Allah katında Allah'ın kul-larının en eftali; hidayete ermiş hidayete çağıran adil imamdır." bak. el-İmamet (2), 206. Bölüm
2499. Bölüm Kötü Kullar
11686. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İki yüzlü olan kul ne de kötü bir kuldur: Bir yüzle bakar, bir yüzle sırt döner. Eğer Müslüman kardeşi-ne bir nimet verilirse ona haset eder, eğer müptela olursa onu yalnız bıra-kır." 11687. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Başlangıcı nutfe, sonu leş ve bu arada kendisine nasıl davranılacağını bilmeyen kul, ne dekötü bir kul-dur."
11688. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İbadet için yaratıldığı halde dünya kendisini ahiretten gafil kılmış, dünyevi geçici arzulara ulaşmış ve neticede mutsuz olmuş kul, ne de kötü bir kuldur." 11689. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Tekebbür ve gurura kapılan ve büyük ve yüce mertebe sahibi Allah'ı unutan kul, ne de kötü bir kul-dur."
11690. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İsyan ve tuğyan eden, cabbar ve en üstün Allah'ı unutan kul ne de kötü bir kuldur."
11691. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Saptırıcı bir hevesi ve hor kılıcı nefsi olan kul ne de kötü bir kuldur." 11692. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kendisini utanç ve aşağılığa sü-rükleyen tamaha sahip olan kul ne de kötü bir kuldur."
2500. Bölüm Makbul Olmayan İbadet
11693. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Haram yemekle iç içe olan bir ibadet, kum üzere kurulu bir bina gibidir. (Bir rivayete göre de, su üzerine ku-rulu.)" 11694. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın her gece Beyt'ül Mu-kaddes'in üzerinden, "Herkim haram bir mal yerse Allah onun ne bir müstahabını ve ne de farzını kabul eder" diye feryat eden meleği vardır."
11695. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan, haramdan bir mal edi-nirse, ne bir haccı kabul edilir, ne bir umresi ve ne de sıla-i rahimde bu-lunması. Hatta nutfe üzerinde bile kötü etkisi vardır."
11696. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Eğer kul haram bir mal elde eder ve onu sadaka verirse kendisine bir ecir verilmez. Eğer onu infak ederse, Allah onun için kendisine bereket vermez ve kendisinden sonra sevk edicinin (yol azığının) kendisini ateşe davet etmesi dışında bir hak geride bırakmaz."
11697. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kulun alacaklılarına bir dirhem geri çevirmesi, bin yıl ibadet etmekten, bin köle azad etmekten, bin hac ve umre yerine getirmekten daha üstündür."
11698. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim haram bir mal kazanır-sa Allah ondan ne bir zekat, ne bir köle azad etmek, ne bir hac, ne bir umre kabul eder. Aziz ve celil olan Allah bu işlerin sevabı miktarınca ona günah yazar ve bu maldan ölümden sonra kendisi için baki kalan şey ce-hennem ateşine doğru azık olur. Her kim de haram bir mal elde edebildiği halde, aziz ve celil olan Allah'ın korkusundan onu terkederse, aziz ve celil olan Allah'ın rahmet ve sevgisine mazhar olur ve cennete götürülmesi emredilir."
11699. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dört yoldan mal elde eden kimseden dört şey kabul edilmez: Herkim ganimet çalmak, faiz, (emanete) hıyanet etmek veya hırsızlık sebebiyle bir mal elde ederse, ondan ne zekat kabul edilir, ne sadaka, ne hac ve ne de umre." bak. el-Bid'at, 332. Bölüm; el-Amel, 2947. Bölüm
2501. Bölüm İbadette İstekli Olmak
11700. İmam Ali (a.s), Haris Hemdani'ye yazdığı mektubunda şöyle buyurmuş-tur: "Nefsini kulluğa alıştır, ona yumuşak davran, ezip azarlama; sana ki-tapta farz kılınmış olanlar dışında onu hoş tut ve istekli zamanında (müs-tahap ameller için) faydalan. Çünkü farzların, vaktinde ve yerinde eda edilmesi gerekir."
11701. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İbadetin afeti gevşekliktir." 11702. İmam Seccad (a.s), bir duasında şöyle buyurmuştur: "Senden şahadetin en adil olanını ve ibadetin en şevkli olanını dilerim." 11703. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İbadetten gücünüz yettiğince alınız. Zira Allah siz yorulmadıkça asla yorulmaz." 11704. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbadeti nefislerinize zorla yük-lemeyin." bak. 82. Konu, el-Cihad (3); el-Amel, 2943. Bölüm; Vesail'uş Şia, 1/63, 20. Bölüm ve s. 82, 26. Bölüm; Kenz'ul Ummal, 3/28
2502. Bölüm Allah'a İbadet Hususunda Kusur Etmek
11705. İmam Ali (a.s), melekleri nitelendirirken şöyle buyurmuştur: "Onlar se-nin katındaki yerlerindedir, yerleri senin yanındadır. İstekleri sende topla-nır. İbadetlerinin hepsi sanadır. Emrinden gafletleri azdır. Eğer kendileri-ne gizli olan hakikatinin künhüne erseler, amellerini hiçe sayıp kendilerini kınarlar, kendilerinin sana gereği gibi ibadet ve itaat etmediklerini anlar-lar."
11706. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah şöyle buyurmuştur: "Benim sevabım için amel edenler, yaptıkları amele da-yanmamalıdırlar. Zira eğer bütün bir ömür boyu benim ibadetim husu-sunda çaba gösterseler ve kendilerini sıkıntıya atsalar, yine de hakkımı eda edemezler. Kerametimden diledikleri hususta ibadetimin künhüne (haki-katine) ulaşamazlar."
11707. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sürekli olarak çalış ve kendini aziz ve celil olan Allah'a ibadet ve itaat hususunda kusursuz sanma. Zira Allah ibadete layık olduğu şekilde ibadet edilmemektedir."
11708. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sürekli şöyle de: "Allah'ım! Beni emanetçilerden kılma ve beni kusur sınırından çıkarma." (Ravi şöyle diyor: ) "Ben şöyle arzettim: "Buradaki emanetçiden maksadın, dini emanet olarak alıp sonra dinden dışarı çıkan kimseler olduğunu biliyorum, ama,
"Beni kusur sınırından çıkarma" cümlesinin anlamı nedir?" İmam şöyle buyurdu: "Allah için yaptığın bir işte kendini kusurlu görmendir. Zira insanlar Allah için yaptıkları işlerde, aziz ve celil olan Allah'ın koru-dukları dışında tümü kusur içindedirler."
11709. İmam Bakır (a.s), Cabir'e şöyle buyurmuştur: "Ey Cabir! Allah seni noksanlık ve kusurdan dışarı çıkarmasın. (yani kulluk hususunda kendini hep kusurlu göresin, kibirlenmeyesin.)" 11710. İmam Ali (a.s), meleklerin yaratılışı hakkında şöyle buyurmuştur: "Onlar nezdindeki bütün makamlarına, yaptıkları itaate ve
yanında sahip oldukları yere ve senden çok az gafil olmalarına rağmen eğer azametin hususunda kendilerine örtülü kalan şeyleri müşahede edecek olurlarsa, şüphesiz amellerini değersiz görür, kendilerini kınar ve sana hakkıyla kulluk etmediklerini derk ederler. Sen münezzehsin ey yaratıcı ve mabut."
11711. İmam Ali (a.s), bir münacatında şöyle buyurmuştur: "Allah'ım! Sen sa-dece itaatinde çaba gösterenlere merhamet edecek olursan, o halde kusur edenler nereye kaçsın! Eğer sadece büyük bir çaba içinde olanlardan kabul edecek olursan o halde tefrit edenler kime sığınsın!" bak. 333. Konu, el-Ucb; el-Cihad (3), 596. Bölüm; Vesail'uş Şia, 1/71, 22. Bölüm
2503.Bölüm İbadette İhlasın Sevabı
11712. İmam Hüseyin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim Allah'a hakkıyla iba-det ederse, Allah ona arzu ettiğinden daha üstününü ve kendisine yetecek olandan daha fazlasını bağışta bulunur."
11713. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kul, "Sadece sana ibadet ediyoruz" deyince aziz ve celil olan Allah kendisine şöyle buyurur: "Kulum doğru söylüyor. O sadece bana kulluk etmektedir. Sizleri de şahit tutuyorum ki ibadeti hususunda muhalefet edenlerin, gıpta edeceği bir sevap vereceğim."
11714. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kul bütün yaratıklardan kes-medikçe ve sadece Allah'a yönelmedikçe ona layıkıyla ibadet edemez ve bu esnada (layıkıyla ibadet ettiğinde) Allah şöyle buyurur: "Bu benim ha-lis kulumdur." Böylece keremiyle onu kabul eder." bak. Ed-Dua, 1201. Bölüm; el-Cihad (3), 591. Bölüm
2504. Bölüm İbadetten Lezzet Almanın Engelleri
11715. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Heva ve hevesinden geri kalma-yan kimse nasıl ibadetin lezzetini tatsın?" 11716. Mesih (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizlere hakikati söylüyorum: Hasta insanın güzel ve tatlı yiyeceklere bakması ve şiddetli ağrısı sebebiyle on-dan lezzet almaması gibi dünya sahipleri de kendilerindeki mal sevgisi se-bebiyle ibadetten lezzet almaz ve onun güzel tadına varmazlar."
11717. Mesih (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizlere hakikati söylüyorum: Sizden ekininin otlarını ayıklamayan kimsenin otları çoğalır ve sonunda bütün ekinini kaplar ve ekini ortadan yok olur gider. Aynı şekilde kalbinden dünya sevgisini söküp atmayan kimsenin kalbini de dünya sevgisi kaplar ve sonunda ahiret sevgisinin tadını alamaz."
11718. Davud'un (a.s) haberlerinde şöyle yer almıştır: "Dostlarımın dünya ga-mıyla işleri ne? Dünya gamı münacatın tatlığını kalplerden çıkarır. Ey Davud! Ben dostlarımın ruhani olduğu halde dünya gamını yememelerini seviyorum." bak. el-Mehebbet (1), 659. Bölüm; el-İman, 282. Bölüm; ed-Dunya, 125. Bölüm
2505. Bölüm İbadeti Terketmek
11719. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Zenginlikten sonra fakirlik ne de çirkindir! Dervişlikten (zayıflıktan) sonra günah ne de çirkindir. Bun-lardan daha çirkini ise Allah'a ibadet eden ve sonra onu terkeden kimse-dir."
11720. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zenginlikten sonraki fakirlik ne de çirkindir! İbadetin ardından günah ne de çirkindir! Bundan daha çirkini ise Allah'a ibadet eden ve sonra ibadetten el çeken kimsedir."
2506. Bölüm Bütün İnsanlar Allah'ın Kuludur
11721. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sakın sizden biri, "Kulum, cariyem" demesin. Hepiniz Allah'ın kulusunuz ve kadınlarınız Allah'ın cariyesidir. O halde şöyle desin: "Kölem, halayığım, hizmetçim ve uşağım."
2507. Bölüm İbadet (Çeşitli)
11722. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Huzur, ibadetin süsüdür." 11723. İmam Hasan (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ibadeti taleb eden kimse kendisini ibadet için temiz kılmalıdır." 11724. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz en zor ibadet günah-lardan sakınmaktır." 11725. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nice ibadet eden kimsenin dini yoktur."
11726. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Halis ibadet, insanın Rabbinden başkasına ümit bağlamaması ve sadece günahından korkmasıdır."
332. Konu
el-İbret İbret Almak
bak. 39. konu, el-Besiret; 551. konu, el-Mevize; eş-Şeytan, 2005. bölüm
2508. Bölüm İbretlerden Öğüt Almak
Kur'an: ". . . Ey akıl sahipleri! İbret alın." 11727. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Allah'ın kulları! Fayda veren nimetlerden öğüt, apaçık delillerden ibret alın. Açıkça anlatılarak korku-tulduğunuz şeylerden etkilenerek günahlardan sakının." 11728. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Amelsiz ahiretten ümidi olan kimseden olma… İbret alınacak şeyler anlatır; fakat kendisi ibret almaz. Çok öğüt verir; fakat kendisi öğüt almaz."
11729. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İbret alınız. Şüphesiz sizden öncekiler arasında ibret alınacak dersler vardır." 11730. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşünen ve ibret alan kula Allah rahmet etsin. O halde insan sırt çeviren şeyin sırt çevirmesi ve ulaşan şe-yin ulaşmasını görmelidir."
11731. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki ibret verici şeyler açıklandı, zahir kılındı size. Sakıncalı şeylerden de menedildiniz. Gök elçi-lerinden (meleklerden) sonra da Allah'ın hükümlerini ancak bir insan ulaştırır size."
11732. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümin dünyaya ibret gözüyle bakar, karnının ihtiyacı miktarınca ondan azık alır." 11733. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En üstün akıl ibret almak, en üs-tün uzak görüşlülük ihtiyat etmek ve en büyük ahmaklık aldanmaktır." 11734. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Basiret ile ibret olmak hasıl olur." 11735. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aklın kazancı ibret almak ve ihti-yat etmektir. Cehaletin kazancı ise gaflet ve aldanıştır."
11736. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim cahil olursa ibret alması az olur." 11737. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim günlerin değişikliklerin-den (olaylarından) ibret almazsa kınama ona etki etmez." 11738. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Size Allah'tan korkmayı tavsiye ediyorum… hastalıkları onunla tedavi edin, ölümü onunla karşılayın! Takvayı kaybedenden ibret alın, takvaya riayet eden kimselere ibret olacak duruma asla düşmeyin." bak. el-Mev'ize, 4120 ve 4121. Bölümler
2509. Bölüm İbretlerin Uyarıcılığı
11739. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbret almak hayırsever bir uyarı-cıdır." 11740. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbret almak insanı doğru yola sü-rükler." 11741. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbret almanın faydası doğru yola ulaşmaktır."
11742. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim ibret alırsa, basiret sahibi olur. Basiret sahibi olan kimse anlar ve anlayan kimse bilir." 11743. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Boynum söylediğim sözün rehi-nidir ve ben doğruluğunu garantiliyorum. Herkim olaylara ibret gözüyle bakarsa takva kendisini şüphelere düşmekten alıkoyar."
2510. Bölüm İbret Alma Sebepleri
Kur'an: "Allah bunun üzerine onu dünya ve ahiret azabına uğrattı. Doğ-rusu bunda Allah'tan korkan kimseye ders vardır." "Andolsun ki, peygamberlerin kıssalarında, aklı olanlar için ib-retler vardır. Kur'an uydurulabilen bir söz değildir. Fakat kendin-den önceki (Kitapları) tasdik eden, her şeyi açıklayan, iman eden toplum için doğru yolu gösteren bir rehber ve rahmettir."
"Allah geceyi gündüze, gündüzü geceye çevirir. Doğrusu, göre-bilenler için bunda ibretler vardır." 11744. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zaman sana ibretleri gösterir." 11745. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz ki geçmiş devirlerde si-zin için ibretler vardır. Nerede Amalike ve Amalike'nin oğulları? Nerede Firavunlar ve Firavunların oğulları? Nerede nebilerini öldüren, nebevi sünnetleri söndüren ve zorbaların sünnetini ihya eden Ress şehirlerinin halkı?"
11746. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İşler karıştığında sonları evvelle-riyle mukayese edilir. (Zira işin evveli iyi veya kötü olursa, sonu da iyi ve-ya kötü olur.)" 11747. İmam Ali (a.s) "Çoklukla övünmek sizi o derece oyaladı ki, kabirleri dahi ziyaret ederek oradakileri de sayacak gibi oldunuz" ayetini okuduktan sonra şöyle buyurmuştur: "Atalarının mezarlarıyla mı övü-nüyorlar… Onlarla öğüneceklerine onlardan ibret almaları daha güzel olmaz mıydı? İzleri kaybolsa da, haberleri gelmese de, şüphesiz ibret alan gözler onları görmekte, akıl kulakları seslerini duymakta ve konuşma aracı olmaksızın (lisan-ı hal ile) konuşmaktalar."
11748. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz dünya, sıkıntı, yokluk, ibret ve değişiklik yurdudur. . . İbretlerden biri de (düne kadar) kendisine gıpta ettiğin, ama bugün acıdığın kimsedir. Bu iki hal arasında tek fark, zail olan bir nimet veya nazil olan bir fakirlik ve meşakkattir. Dünyanın değişikliklerinden bir örnek de insanın arzularına yaklaştığı bir anda ani-den ölümün kendisine gelip çatması ve onu alıp götürmesidir."
11749. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sonra dünya yokluk, zahmet, de-ğişiklik ve ibret yurdudur… Zira dünyanın değişikliklerine bir örnek de (düne kadar) acıdığın kimseye gıpta edersin, gıpta ettiğin kimseye de acır-sın. Çünkü dünyada nimetler çabucak kaybolur, sıkıntılar birden bire bas-tırır. Dünyanın ibretlerinden bir örnek de ibret yurdudur; zira insan eme-line ulaşmak üzereyken, birden ölümün onu alıp götürmesidir."
11750. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Müddet ne kadar uzun da olsa kısadır. Giden şey henüz var olan için ibret sebebidir ve ölü diri için öğüt vesilesidir." 11751. Rivayet edildiği üzere Müminlerin Emiri (a.s) Medain'den geçer-ken Kisra'nın eserlerini gördü, o harabeye yaklaştı. İmam'ın ashabından biri şu şiiri okudu:
"Rüzgarlar evlerinin kalıntılarına esti Onlar adeta vaad edilen yerde idiler." Müminlerin Emiri (a.s) ise şöyle buyurdu: "Neden şöyle demiyorsun: "Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı. Bu böyledir; onları başka bir millete miras bıraktık. Gök ve yer, onlar için gözyaşı dökmedi, on-lar mühlet verilenlerden değilleri."
11752. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gidenler kalanlar için ibret sebe-bidir. İlk, son için (dünyayı istemekten ve Allah'a isyandan) sakındırıcıdır. '" 11753. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Geçmişten ibret almayan kimse, var olan şeyden ibret almaz." 11754. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyanın geçmişi geleceğini ha-ber verme hususunda yeterlidir."
11755. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıllı insanların ibret alması için tanıdıkları şey yeter." 11756. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyanın değişikliklerinde ibret dersi vardır." 11757. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kaza ve kaderin değişikliklerinde akıl ve gönül sahipleri için ibret dersleri vardır." 11758. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Günlerin birbiri ardınca gelişinde insanlar için ibret vardır." 11759. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer zayi ettiğin geçmişinden ib-ret alırsan, şüphesiz ömründen geri kalanını korursun." 11760. İmam Ali (a.s), Muyaviye'ye yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: "Eğer geçmişten ibret alsaydın, kalan şeyleri korurdun." 11761. İmam Ali (a.s), Haris Hemdani'ye yazdığı mektubunda şöyle buyurmuş-tur: "Hak olarak geçmişe dair anlatılanları tasdik et. Dünyadan geçenleri, geriye kalanları ile kıyas et. Çünkü onun bir kısmı diğerine benzer; sonude ilkine katılmıştır. Hepsi de geçici, yok olucudur."
11762. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Değişikliklerden ibret alın, uyarı-lardan faydalanın." 11763. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden önceki toplulukların başı-na gelenlerden ibret alınız; eklemleri darmadağın, olmuş gözleri ve kulak-ları yok olmuş, şanları-şerefleri gitmiş, neşeleri ve nimetleri kesilmiştir." 11764. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "O halde Allah'ın İblis'e yaptığın-dan ibret alın. Öyle ki uzun amelini, yoğun çabalarını boşa çıkardı."
11765. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın azaba ve belaya uğrattığı sizden önceki büyüklenen ümmetlerin başlarına gelenlerden ve uğradıkları cezalardan ibret alın."
11766. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İsmail'in (a.s) evladından, İsha-koğullarından, İsrail -(Yakub)oğullarından ibret alın. Hallerinin benzerliği ne kadar çok, durumları birbirlerine ne kadar da yakındır." 11767. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden öncekilerin yaşadığı evler-de yaşamaktan ve en yakın kardeşlerinizden ayrılmaktan ibret alın."
11768. İmam Ali (a.s) şahadetinden önce vasiyette bulunarak şöyle buyurmuştur: "Dün ben sizlerle birlikteydim; bugün sizlere bir ibretim ve yarın da siz-lerden ayrılacağım." 11769. İmam Ali (a.s) İslam'ın niteliği hakkında şöyle buyurmuştur: "Doğru yolu arayana ayet, azmedene basiret, öğüt almak isteyene ibrettir."
9
Mizan'ul Hikmet-7.Cilt Mizan'ul Hikmet-7.Cilt
2511. Bölüm İbretlerin Çokluğu ve İbret Almanın Azlığı
11770. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbretler ne de çok, ibret almalar ne de azdır." 11771. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbretler ne de çok, ibret alanlar ise ne de azdır."
11772. İmam Zeyn'ul-Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Miskindir Ademoğlu! Kendisine her gün üç musibet çattığı halde onlardan birinden dahi ibret almaz. Eğer ibret alacak olsaydı, musibetler ve dünya işleri ona kolay ge-lirdi: İlk musibet, ömründen azaldığı gündür. Oysa telafi olması mümkün olduğu halde malından bir şey eksilecek olsaydı üzülürdü.
Ama kaybettiği ömrü asla telafi edilemez! İkinci musibet ise rızkını kamil olarak elde et-mesidir. Eğer bunu helal yoldan elde etmişse hesap verecek, eğer haram yoldan elde etmişse ceza görecektir. Üçüncü musibet ise bunlardan daha büyüktür." Kendisine, "O nedir?" diye arzedilince şöyle buyurdu: "Ge-çirdiği her gün ahirete bir menzil yakınlaşmış olur ama cennete mi ce-henneme mi olduğunu bilmiyor?!"
2512. Bölüm İbret Almanın Faydası
11773. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbret almak (günah ve hatadan) korunmaya sebep olur." 11774. Misbah'uş Şeria'da İmam Sadık'tan Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmuş-tur: "İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünyadan ibret alan kimse dünyada, dünyayı uykuda gören ama ona dokunmayan kimse gibi yaşar. O dünyaya aldananların çirkin hareketlerini gördüğü için hesabı ve cezası olan (dünyanın helal ve haram) mallarının sevgisini kalbinden ve ruhun-dan silip atar." 11775. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbret al ki sakınasın." 11776. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim düşünecek olursa ibret alır ve herkim ibret alırsa sakınır." 11777. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sürekli ibret almak sağduyulu olmakla sonuçlanır ve (günah ve hatadan) sakınmaya sebep olur." 11778. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın rahmeti, düşünen, sonra ibret alan, ibret alıp basiret sahibi olan kimsenin üzerine olsun." 11779. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ibret alışta basiret sahibi oluşu vardır." 11780. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim ibret alırsa aydın görüşlü olur."
11781. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim çok ibret alırsa daha az sürçer." 11782. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbret al ki kanaatkar olasın." 11783. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim değişikliklerden ibret alırsa, zamanın uyumluluğuna itimat etmez." 11784. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim akıllı olursa, dününden ibret alır ve her zaman hazırlıklı olur." 11785. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim işleri değerlendirirse ör-neklerine vakıf olur."
11786. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim dünyanın değişikliklerin-den ibret alırsa tamahı azalır." 11787. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İbret almayan kimsenin düşünce-si olmaz ve sakınmayan kimse gerçekte ibret almamıştır." 11788. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendisine hikmet aşikar olan kimse ibreti tanır ve herkim ibreti tanırsa adeta öncekilerle birlikte olmuş olur." 11789. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Önündeki bela ve olaylardan ib-ret alan kimseyi şüpheli şeylere düşmekten takva alıkoyar."
bak. el-İbadet, 2502. bölüm; er-Ruh, 1561. bölüm; er-Re'y, 1425. bölüm; el-Gurur, 3042. bölüm; el-Fıkh, 3242. bölüm 2513. Bölüm Kendini Beğenmek
Kur'an: "Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse, kötülüğü hiç işlemeyene benzer mi? şüphesiz Allah dilediğini sap-tırır, dilediğini de doğru yola eriştirir. Artık onlara üzülerek kendi-ni harap etme; Allah onların yaptıklarını şüphesiz bilir." 11790. İmam Ali (a.s) Malik Eşter'i Mısır'a vali olarak tayin ettiğinde şöyle bu-yurmuştur: "Kendini beğenmekten, seni nefsinle böbürlenmeye sevk eden şeylere güvenmekten, aşırı övgüyü sevmekten sakın. Çünkü bunlar, ihsan sahiplerinin ihsanlarını helak etmek için şeytanın aradığı uygun fırsatlar-dır."
11791. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmişlikten daha korkunç bir yalnızlık yoktur." 11792. İmam Ali (a.s) "En korkunç yalnızlık kendini beğenmişliktir." 11793. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmişlikten daha zararlı bir cehalet yoktur." 11794. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmek şerafetin afe-tidir."
11795. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmek (insandaki) eksikliği açığa vurur." 11796. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir şey, kendini beğenmişlik gibi güzelliklere zarar vermez." 11797. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmişliğin meyvesi, düşmanlık ve kindir."
11798. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İsa b. Meryem'in yöntemlerin-den biri de şehirleri dolaşmaktı. Bir gün ashabından kısa boylu olan ve sürekli kendisiyle birlikte olan birisiyle gezmek için (şehirden) dışarı çıktı. İsa denize ulaşınca doğru bir yakinle, "Bismillah" (Allah'ın adıyla) diyerek suyun üstünde hareket etti.
Kısa boylu şahıs İsa'nın (a.s) suyun üstünde hareket ettiğini görünce kendisi de doğru bir yakinle, "Bismillah" diyerek hareket etti ve İsa'ya (a.s) yetişti. Bu esnada kendini beğenmişliğe kapıldı. . . Bunun üzerine suya battı. İsa'dan yardım istedi ve o da elinden tutarak onu sudan çıkardı." bak. el-Ma'rifet (3), 2607. Bölüm
2514. Bölüm Kendini Beğenmişlik Aklın Afetidir
11799. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmek doğruluğun düşmanı ve akılların afetidir." 11800. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın kendini beğenmesi aklını haset edenlerden biridir." 11801. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim yaptıklarından gurura kapılırsa aklı zarar görür." 11802. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendinden razı olman, aklının fesadındandır."
11803. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aklın afeti kendini beğenmişlik-tir." 11804. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aklınızı itham edin. Zira hatalar akıllara itimat etmekten kaynaklanır." 11805. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenen kimsenin aklı yoktur."
11806. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmek aklı bozar." 11807. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın nefsini ayıplaması aklının sabit olduğunun delili ve faziletinin çokluğunun göstergesidir. İnsanın kendini beğenmesi noksanlığının delili ve aklî zayıflığının göstergesi-dir" bak. el-Akl, 2818-2820. Bölümler
2515. Bölüm Kendini Beğenmek Ahmaklıktır
11808. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmek ahmaklık-tır." 11809. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmek ahmaklığın başıdır." 11810. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmek, cehaletin ba-şıdır."
11811. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmek, ahmaklığın göstergesidir." 11812. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim kendini beğenirse he-lak olur. Herkim de kendi görüşünü beğenirse helak olur. Şüphesiz İsa b. Meryem (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ben hastaları tedavi ettim, Allah'ın iz-niyle onlara şifa verdim. Allah'ın izniyle anadan doğma kör ve abraş has-talığına yakalananları iyileştirdim.
Ölüleri tedavi ettim ve Allah'ın izniyle onları dirilttim. Ahmakı tedavi etmek istedim, ama onu ıslah edemedim." Kendisine şöyle arzedildi: "Ey Ruhullah! Ahmak kimdir?" O şöyle bu-yurdu: "Ahmak kendi görüşünü ve nefsini beğenen kimsedir. Tüm fazi-letleri kendisinde görür, varolan hak ve hukukları kendisi için gerekli bilir. Başkalarının kendisi üzerinde bir hakkı olduğuna inanmaz. Bu tedavisi için hiçbir yol ve çarenin olmadığı ahmaktır."
2516. Bölüm Kendini Beğenmişlik İnsanı Helak Eder
11813. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim kendini beğenmişliğe kapılırsa helak olur." 11814. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "O helak edici üç haslet şunlar-dır: İtaat edilen cimrilik, tabi olunan heva ve heves ve insanın kendini be-ğenmesi." 11815. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmişlik helak sebe-bidir, sabır ise (işlerin) düzene girme sebebidir."
11816. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kim gidip Ebu Cehil'in ne ol-duğuna bakar?" İbn-i Mes'ud gitti, Efra'nın iki oğlunun, onu kılıç darbe-siyle yere serdiklerini gördü. İbn-i Mes'ud sakalından tuttu ve şöyle dedi: "Sen Ebu Cehil misin?" Ebu Cehil şöyle dedi: "Sen öldürdüğünüz birinin üzerinde misin?" -veya şöyle dedi: "Kavminin öldürdüğü." . . . - "Keşke beni çiftçiden başkası öldürseydi" " bak. el-Helak, 4018. Bölüm
2517. Bölüm Kendini Beğenmişlik ve İlerlememek
11817. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmişlik ilerlemeye ve kemale ermeye engeldir." 11818. İmam Hadi (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmişlik, insanı ilim taleb etmekten alıkoyar ve başkalarının aşağılamasına ve cehalete da-vet eder." 11819. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim halinin güzelliğinden kendini beğenmişliğe kapılırsa, işleri hususunda çare bulmaktan aciz ka-lır."
2518. Bölüm Seni Rahatsız Eden Günah Seni Kendini Beğenmişliğe Sevkeden İyilikten Daha İyidir
11820. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsan bir günah işler, ondan pişman olur. Sonra güzel bir iş yapar, sevinir ve bu sebeple içinde bulun-duğu haletten (günahtan pişmanlık duymaktan) uzaklaşır. Oysa eğer piş-manlık haletinde kalsaydı, bu kendisi için kendini beğenmişlik haletinden daha hayırlıydı."
11821. İmam Sadık (a.s), kendisine, "İnsan bir günah işler, bu sebeple korkuya kapılır, sonra güzel bir iş işler ve kendisini beğenmişliğe kapılır" diye söylenince şöyle buyurmuştur: "İlk halet üzere kalmak, yani korku içinde yaşamak kendisi için kendini beğenmişlik haletinde olmaktan daha iyidir."
11822. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Biri adib, diğeri fasık iki insan camiye girer, ama mescitten dışarı çıkarlarken o fasık sıddık (gerçek mü-min) ve abid ise fasık olur. Sebebi şudur ki o abit camiye girince ibade-tiyle övünür ve tümüyle bunu düşünür. Ama fasık kötülüğünden pişman-lık düşüncesi içindedir ve bu yüzden de günahları için Allah'tan bağış-lanma taleb eder."
11823. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Günahını itiraf edip gülen kimse rabbine karşı böbürlenip ağlayan kimseden daha üstündür." 11824. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Rahatsız olduğun günah, Allah nezdinde seni kendini beğenmişliğe düşüren iyilikten daha hayırlıdır."
11825. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "İsrailoğullarından birisi kırk yıl Allah Tebarek ve Teala'ya ibadet etti, ama ibadeti makbul olmadı. Kendi kendisine şöyle dedi: "Başına gelen sendendir ve senden başkası suçlu değildir." Bunun üzerine Allah Tebarek ve Teala ona şöyle vahyetti: "Bu kendini kınaman kırk yıllık ibadetinden daha üstündür."
2519.Bölüm Kendini Beğenmekten Sakındırmak
11826. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İşlerin en kötüsü nefsinden razı olmaktır." 11827. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sakın kendinden razı olma ki bu taktirde senden rahatsız olanlar çoğalır." 11828. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendinden razı oluşun, aklının fesadındandır."
11829. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendinden razı olma sebebiyle ayıplar ve kötülükler ortaya çıkar." 11830. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kulun kendinden hoşnut olması, rabbinin hoşnutsuzluğuyla beraberdir." 11831. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendinden hoşnut olan kimse zarar etmiştir. Nefsine itimat eden kimse ise aldanmıştır." 11832. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim kendisini büyük görürse Allah nezdinde küçüktür." 11833. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim kendinden razı olursa, ayıpları açığa çıkar." 11834. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer iyiliklerinin insanlar nezdinde büyük olmasını istiyorsan, kendi gözünde büyük görmemelisin." 11835. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendinden razı olan ve nefsinin kendisini süslediği şeylere itimat eden kimse helak olmuştur."
2520. Bölüm Ben, Ben!!
11836. Cabir b. Abdullah şöyle diyor: "Allah Resulü'nün (s.a.a) kapısına vardım ve onu çağırdım. Allah Resulü (s.a.a), "Kim o?" diye seslendi. Ben, "Benim" dedim." Cabir daha sonra şöyle diyor: "Peygamber, (kına-yarak) benim! Benim!" diyerek dışarı çıktı." 11837. Cabir b. Abdullah şöyle diyor: "Peygamber'den (s.a.a) giriş için izin istedim. Bana sen kimsin?" diye buyurdu. Ben, "Benim" dedim. Allah Resulü (kınayarak) şöyle buyurdu: "Benim! Benim!"
2521. Bölüm Nefsin İyiliklerini Az Görmeye Teşvik
11838. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefsin her ne kadar çok Al-lah'a itaat ederse etsin, yine de onu az say ki bu vesileyle nefsini zelil kı-larsın ve kendini (Allah'ın) affına maruz kılarsın."
11839. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah'ın öyle kulları vardır ki onun için fazlayı fazla saymazlar ve kendilerinden az bir ibadete razı olmazlar. Akıllı ve iyi insanlar oldukları halde kendilerini kötü görür-ler." 11840. Resulullah (s.a.a), akıllı insanların sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "Başkalarının az bir iyiliğini çok, kendilerinin çok iyiliğini az sayarlar." 11841. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çok iyiliği, çok saymayınız." 11842. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İyiliği her ne kadar gözünüze çok gelse de çok saymayınız." bak. el-Amel, 2953. Bölüm
2522. Bölüm Nefsin İyiliğini Çok Görmekten Sakınmak
11843. İmam Ali (a.s), meleklerin sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "Kendile-rini beğenip de geçmiş amellerini abartmamışlardır. Allah'ın azameti kar-şısında huşu içinde olmaları iyiliklerini büyük saymalarına neden olma-mıştır." 11844. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Üç şey bel kırıcıdır: "Amelini çok gören, günahını unutan ve görüşüyle mağrur olan kimse."
11845. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İblis -Allah'ın laneti üzerine olsun- ordularına şöyle dedi: "Eğer üç iş hususunda ademoğluna üstün gelirsem artık ne yapacağından korkum olmaz. Zira (yaptıkları) asla kabul edilmez: Amelini çok görmesi, günahlarını unutması ve kendini beğen-mesi hususunda."
11846. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Musa (a.s) oturduğu bir sırada İblis renkli bir derviş külahıyla yanına geldi. Musa ona şöyle buyurdu: "Bu dervişlik külahı da nedir?" O şöyle dedi: "Bu vesileyle ademoğullarının kalbini çalarım." Musa şöyle buyurdu: "Şimdi bana ademoğlunun yaptığı taktirde senin kendisine musallat olduğun bir günahı haber ver." İblis şöyle dedi: "Kendini beğendiğinde, amelini çok gördüğünde ve günahını gözünde küçük görüşünde."
2523. Bölüm Hayırlı İşi Küçük Gördüğünden Dolayı Terketmekten Sakınmak
11847. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir hurmanın yarısı dahi olsa senin aziz ve celil olan Allah'a yakınlaşmana sebep olan hiçbir şeyi, küçük sayma." 11848. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz Allah dört şeyi dört şeyde gizlemiştir: Hoşnutluğunu itaatinde gizlemiştir. O halde ona itaat hususunda hiçbir şeyi küçük sayma.
Zira belki de Allah'ın rızası o itaatte gizlidir ve sen bundan habersizsin. Gazabını isyanında gizlemiştir. O hal-de ona isyan hususunda hiçbir şeyi küçük görme. Zira belki de gazabını o günahta karar kılmıştır ve sen bundan habersizsin. İcabetini kendisini ça-ğırmada karar kılmıştır. O halde onun dergahına yapılan hiçbir duayı kü-çük görme. Zira belki o duaya icabet edilir de sen bundan habersizsin. Dost ve velisini kulları arasında gizlemiştir.
O halde Allah'ın kullarından hiçbirisini küçük görme. Zira (kendisini küçük gördüğün) o kimse Al-lah'ın dostu olabilir ve sen bundan habersizsin." 11849. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yaptığın iyi işi asla küçük say-ma. Zira onu seni sevindirecek bir yerde göreceksin." 11850. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bil ki kıyamet günü zarar veren her şey küçük değildir ve kıyamet günü fayda veren hiçbir şey de küçük değildir. O halde Allah'ın sizlere haber verdiği hususta (kıyamet hakkın-da) onu gören kimse gibi olunuz." 11851. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İyi işler yapınız ve hiçbir iyi işi küçük görmeyiniz. Zira iyiliğin küçüğü de büyük, azı da çoktur." 11852. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ne kadar az da olsa sadaka verin. Zira Allah için olan her şey az bile olsa, doğru ve halis bir niyetle olduğu taktirde büyüktür." bak. Vesail'uş Şia, 1/87, 28. Bölüm; el-Ma'ruf, 2681. Bölüm
2524. Bölüm Kendini Beğenmişliğin Dereceleri
11853. İmam Kazım (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmişliğin dereceleri vardır. Onların biri, çirkin işlerinin insanın gözüne güzel gözükmesi ve iyi iş yaptığını zannetmesidir. Bir derecesi de kulun rabbine iman etmesi ve bu iş sebebiyle aziz ve celil olan Allah'a minnet etmeye kalkışmasıdır. Oysa bu işte Allah kendisine minnet etmiştir."
2525. Bölüm Kendini Beğenmişlik ve İbadetin Fesadı
11854. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala şöyle buyurmuş-tur: "Ben hangi şeyin kulumun işine yaradığını daha iyi bilirim. Bazı mü-min kullarım vardır ki ibadet hususunda çaba gösterir, yatağından kalkar, lezzetli yatağından başını kaldırır, ibadetimde gayret gösterir, kendisini sı-kıntıya ve zahmete düşürür. Ama ben lütuf üzere ve onu korumak için bir iki gece uykuyu ona galebe çaldırırım ve neticede uyuya kalır.
Sabah uyanınca kendisine öfkelenir ve kendisini kınar. Eğer bana istediği kadar ibadet etmesi hususunda onu kendi haline bırakacak olursam amellerin-den dolayı kendini beğenmişliğe kapılır ve neticede helak edici şeylere düçar olur. Zira amellerinden dolayı gurura kapıldığı ve kendisinden hoş-nut olduğu için ibadet edenlerin en üstünü olduğunu ve ibadetlerinde ku-sursuz olduğunu zanneder. Bu sebeple de bana yakın olduğunu sandığı halde benden uzaklaşır."
11855. İmam Bakır (a.s) veya İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah Te-barek ve Teala şöyle buyurmuştur: "Kullarımdan bazıları benden bir itaat hususunda başarı isterler ki bu vesileyle onları seveyim. Ama ben amelle-rinden dolayı gurura ve kendini beğenmişliğe kapılmasınlar diye onu ken-dilerine vermem." 11856. Mesih (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Havariler cemaati! Nice kandili rüzgar söndürmüş ve nice abidi kendini beğenmişlik helak etmiştir."
11857. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah Da-vud'a (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Davud! Gerçek müminleri (sıddıkları) uyar ki kendi amelleriyle gurura kapılmasınlar. Zira hesaba çekilen her kul helak olur." 11858. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Güzel işleri sebebiyle gurura kapılan her kul helak olur."
2526. Bölüm Kendini Beğenmişliğin Tedavisi
11859. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendini beğenmişlik yolunu kendini tanımakla kapat." 11860. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kudretin olduğu için kendini be-ğenmen artıp, yücelik ve bencillik duygusuna kapılınca Allah'ın mülkünün büyüklüğüne ve kendinden bir güce sahip olmadığın şeylerdeki kudretine bak. Şüphesiz bu isyanını yumuşatır, sertliğini engeller ve aklından uzak-laşan şeyleri sana geri teslim eder."
11861. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ademoğluna ne olmuş da kendi-ni beğeniyor. Başlangıcı kokmuş bir nutfe, sonu aşağılık bir leş, ortasında ise necaset taşır." 11862. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eğer sırattan geçmek hak ise o halde kendini beğenmişlik de niye?" bak. 346. Bölüm, el-Ma'rifet, (2)
2527. Bölüm Kendini Beğenmişlik (Çeşitli)
11863. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sebepsiz ulaştığın bir halet veya hiçbir üstünlük olmaksızın elde ettiğin bir mertebeyle övünme. Şüphesiz tesadüfün bina ettiği şeyi istihkak yok eder."
11864. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir gün Davud (a.s) geceyi Ze-bur okumakla geçirdi ve ibadetinden dolayı kendini beğendi. Bunun üze-rine bir kurbağa şöyle seslendi: "Ey Davud! Sen bir gece ibadetle sabah-ladığın için gurura kapıldın. Benim kırk yıldır, bu kayanın altında dilim Allah-u Teala'yı zikretmekten kurumadı."
11865. İmam Ali (a.s), Müminin sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "Onun görüşünde her iş kendi işinden daha halistir ve her nefis kendi nefsinden daha salihtir." 11866. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Başkalarına üstünlük tanıma-yan kimse, kendi görüşünü beğenen kimsedir." 11867. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Afiyete eriştiğinde kendini beğe-nen, musibete uğradığında ise ümitsiz olan kimselerden olma."
334. Konu
el-Aceb Şaşkınlık-İlginçlik
bak. el-Gaflet, 3093. bölüm; en-Necat, 3858. bölüm
2528.Bölüm Şaşılması Gereken Şey2519.Bölüm Kendini Beğenmekten Sakındırmak
11868. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zarar verici yiyecekten sakın-dığı halde daha zararlı günahından sakınmayan kimseye şaşarım."
11869. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendisinden kaçtığı yoksulluğa doğru koşan cimriye şaşarım! Talep ettiği zenginlik elinden çıkıp gider; dünyada fakirler gibi yaşar; ahirette zenginler gibi hesaba çekilir."
11870. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dün bir nutfe olan ve yarın da bir leş olacak olan kibirli insana şaşarım." 11871. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın yaratışını gördüğü halde Allah'ın varlığında şek eden kimseye şaşarım." 11872. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ölüleri gördüğü halde ölümü unutan kimseye şaşarım."
11873. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bu dünya hayatını gördüğü halde o dünya hayatını (ahireti) inkar eden kimseye şaşarım." 11874. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fani diyarı bayındır kılan ve beka yurdunu terkeden kimseye şaşarım." 11875. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her gün nefsinden ve ömründen azaldığını gördüğü halde ölüme hazırlanmayan kimseye şaşarım."
11876. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Lezzetlerin kötü sonuçlarını bil-diği halde onlardan sakınmayan kimseye şaşarım." 11877. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın kendisinden şiddetle in-tikam alacağını bildiği halde ısrarla (isyan eden) kimseye şaşarım."
11878. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendisi herkesten daha bozuk olduğu halde insanları islah etmeye çalışan ve kendisini ıslah etmeden ön-ce başkalarını ıslah etmeye koyulan kimseye şaşarım." 11879. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Derdinin ilacını bildiği halde onu aramayan, bulduğu taktirde ise kendisini onunla tedavi etmeyen kimseye şaşarım."
11880. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eceline malik olamadığı halde arzusunu uzatan kimseye şaşarım." 11881. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötü olduğunu bildiği halde kötü olduğu söylenince rahatsız olan kimseye şaşarım. " 11882. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kendisinde hayır olmadığı halde hayır sahibi olduğu söylenince bundan hoşnut olan kimseye şaşarım." bak. el-Gaflet, 3093. Bölüm
2529. Bölüm Tam Bir İlginçlik
Kur'an: "Şaşacaksan, onların: "Biz toprak olunca mı yeniden yaratılaca-ğız?" demelerine şaşmak gerekir. İşte onlar Rablerini küfredenler-dir. İşte onlar boyunlarına demir halkalar vurulanlardır. İşte onlar cehennemliklerdir, orada temelli kalacaklardır."
11883. Misbah'uş Şeria'da yer aldığına göre İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Akıbetinin nasıl olduğunu bilmediği halde amelinden dolayı gurura kapı-lan kimseye çok şaşarım." 11884. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yaratışı gördüğü halde Allah'ın varlığı hakkında şek eden kimseye çok şaşarım." 11885. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünya hayatını gördüğü halde, o dünya hayatını (ahireti) inkar eden kimseye çok şaşarım."
11886. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Fani yurt için çalıştığı halde ebedi yurdu terkeden kimseye çok şaşarım." 11887. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın yaratışını gördüğü hal-de Allah'ın kudreti hakkında şek eden kimseye çok şaşarım."
11888. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ebedi yurda inandığı halde al-danış yurdu için çalışan kimseye çok şaşarım." 11889. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nutfeden yaratılan, sonra leşe dönüşen ve bu arada nasıl davranılacağını bilmeyen üstünlük taslayıcı mütekebbire çok şaşarım." bak. el-İman, 299. Bölüm; er-Ric'at, 1441. Bölüm
2530. Bölüm En İlginç Şey
11890. Resulullah (s.a.a), kendisine, "Ben hayvanlarıyla eşit olan bir topluluktan senin huzuruna geldim" diyen birisine şöyle buyurmuştur: "Sana onlardan daha ilgincini haber vermeyeyim mi? Onların bilmediğini bildikleri halde, sonra onların cehaleti gibi cahillik eden topluluktur."
11891. Resulullah (s.a.a), diğer bir hadiste Ammar'a şöyle buyurmuştur: "Ey Ammar! Sana bunlardan daha ilginç bir topluluğu haber vermeyeyim mi? Onların bilmediğini bilen, ama buna rağmen onların istekleri gibi isteklere kapılan topluluktur." 11892. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İlginçliklerin en ilginci Muaviye b. Ebu Sufyan ve Amr b. As es-Sehni gibi kimselerin, insanları dine teşvik etmeleridir."
11893. İmam Sadık (a.s), Lokman'ın vasiyetinin muhtevası hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "Bu vasiyette ilginç konular vardır. En ilginç konu ise oğluna şöyle buyurmasıdır: "Aziz ve celil olan Allah'tan öyle bir kork ki, insanların ve cinlerin iyi amelleriyle de huzuruna varacak olsan (sanki) sa-na azap edecek ve ona öyle bir ümit bağla ki insanların ve cinlerin günah-larıyla da huzuruna varacak olsan (sanki) seni bağışlayacak."
11894. El-minhal b. Amr şöyle diyor: "Allah'a yemin olsun ki ben Di-meşk'teydim ve Hüseyin'in (a.s) taşınan başını gördüm. En önde birisi Kehf suresini okuyordu. "Yoksa sen Mağara ve Rakim ehlini şaşıla-cak ayetlerimizden mi zannettin?" ayetine gelince, Allah-u Teala kesik olan başı konuşturdu keskin ve yetkin bir dille şöyle buyurdu: "Ashab-ı Kehf'ten daha ilginç olanı benim taşınmam ve öldürülmemdir." 11895. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dünya ilginçtir, ondan daha il-ginç olanı ise dünyadaki gafletimizdir."
2531. Bölüm İnsanın İlginçlikleri
11896. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir yağ parçasıyla gören, bir et parçasıyla konuşan, bir kemikle işiten ve bir delikten teneffüs eden şu in-sana şaşırın doğrusu!" bak. el-Kalb, 3382. Bölüm
335. Konu
el-Acz Acizlik
Bihar, 173/159, 127. bölüm; el-Acz ve't-Teleb-u ma la Yudrik
bak. 460. konu, el-Kesel 2532. Bölüm Acizlik ve Aciz Kimse
11897. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Acizlik zayi etme sebebidir." 11898. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Acizlik horluktur." 11899. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Acizliğin neticesi isteğin kaybol-masıdır." 11900. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Acizlik afettir."
11901. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala zekiliği övmekte, acizliği ise kınamaktadır. O halde sana bir şey galebe çalınca şöyle de: "Allah bana yeter ve o ne güzel vekildir." 11902. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gerçek acizlik sana garantilenmiş şeyle meşgul olup, farz kılınan şeyden gaflet etmen ve sana verilen şeye kanaat etmemendir."
11903. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hayırla birlikte olan acizlik şerre sebep olan kudretten daha hayırlıdır." 11904. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Denemeden önce birine itimat etmek acizliktir." 11905. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz münezzeh olan Allah acizlerin kusur ettiği yerde itaatini, zeki insanların ganimeti karar kılmış-tır."
11906. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Gıybet etmek acizin çabası-dır." 11907. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki düşmanın saldırışına imkan veren kimseye düşman saldırır, etini kemiğinden sıyırır, kemiğini kırar, un-ufak eder, derisini yüzer gider. Böyle kişinin Aczi ve zayıflığı oldukça büyüktür."
11908. İmam Ali (a.s), oğlu Hasan'a (a.s) yaptığı vasiyetinde münezzeh olan Al-lah'ın sıfatı hakkında şöyle buyurmuştur: "İlki olmaksızın her şeyden evveldir; nihayeti olmaksızın her şeyden sonradır. Allah, rububiyetinin kalp ve göz kuşatmasından daha büyüktür. Bunu kavradığın zaman, senin gibi gücü az, değeri küçük, aczi çok, rabbine ihtiyacı büyük kişinin; O'nun itaatini istemekte, nasıl davranması gerekiyorsa öyle davran."
2533. Bölüm İnsanların En Acizi
11909. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Nefsini ihmal edip helak edenden daha aciz kimse yoktur." 11910. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en acizi nefsinden ek-sikliği giderebildiği halde bunu yapmayan kimsedir." 11911. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en acizi olayların mey-dana gelmesinden ve ecelin saldırısından en çok güvende olan kimse-dir."
11912. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en acizi nefsini islah etmekten aciz olandır." 11913. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en acizi, dua etmekten aciz olandır." 11914. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz acizlerin en acizi baş-ka birisiyle karşılaştığında onun davranışından hoşlandığı halde, adını, so-yunu ve yerini sormayan kimsedir."
11915. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en acizi kardeşleri ka-zanmaktan aciz olan kimsedir. Ondan daha acizi elde ettiği kardeşleri zayi eden kimsedir."
11916. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mucize Allah'ın nişanesidir. Onu sadece Peygamberlerine, elçilerine ve hüccetlerine verir ki onun ve-silesiyle doğru söyleyenin doğruluğu, yalan söyleyenin yalanından ayırt edilsin."
2535. Bölüm Peygamberlerin Mucizelerinin Farklı Oluşunun Hik-meti
11917. İmam Hadi (a.s), Musa'nın asa, yed-i beyza ve sihir (karşıtı) aleti ile, İsa'nın tıp aleti ile, Muhammed'in Allah'ın selamı ona ehline ve bütün Peygamberle-rin üzerine olsun söz ve hitap ile gönderilişinin sebebini soran İbn-i Sikkit'e şöyle buyurmuştur: "Allah Musa'yı gönderdiğinde, asrındaki insanlara sihirbazlık üstün gelmişti. Dolayısıyla o Allah tarafından insanlara güçlerinin yetme-yeceği bir şey getirdi
ve bu vesileyle onların sihirini batıl kıldı ve kendile-rine hücceti sabit kıldı. İsa'yı (a.s) salgın hastalıkların yaygın olduğu ve in-sanların tıp ilmine muhtaç olduğu bir zamanda gönderdi. Dolayısıyla o Allah nezdinden benzerini bilmedikleri şeyleri getirdi. O Allah'ın izniyle ölüleri diriltti, anadan doğma körleri
ve abraş hastalığına yakalananları te-davi etti. Bu vesileyle onlara hücceti sabit kıldı. Muhammed'i (s.a.a) de hi-tabet ve konuşmanın -zannedersem şiir de dedi- yaygın olduğu bir za-manda gönderi. O daAllah tarafından bir takım öğüt ve hikmetler getirdi ve bu vesileyle onların sözlerini çürüterek kendilerine hücceti sabit kıl-dı."
2536. Bölüm Kur'an Mucizesi
Kur'an: "De ki: "İnsanlar ve cinler, birbirine yardımcı olarak bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, An-dolsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar."
"Senin için: "Onu uydurdu" diyorlar, öyle mi? De ki: "Öyleyse iddianızda samimi iseniz, onun surelerine benzer uydurma on sure meydana getirin, Allah'tan başka çağırabileceklerinizi de çağırın. Söylediğinizi yapamazlarsa, bilin ki o, ancak Allah'ın ilmiyle indi-rilmiştir. O'ndan başka ilah yoktur, artık siz Müslüman olmuyor musunuz?"
"Kulumuza indirdiğimizden şüphe ediyorsanız, siz de onun benzeri bir sure getirin; eğer doğru sözlü iseniz Allah'tan başka, şahitlerinizi de (yardıma) çağırın. Yapamazsanız, ki asla yapama-yacaksınız, o halde, kafirler için hazırlanan ve yakıtı insanlarla taş olan ateşten sakının."
11918. İmam Askeri (a.s), Allah-u Teala'nın, "Elif Lam Mim, Bu ki-tap…" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Yani ey Muhammed! Bu sana in-dirdiğimiz kitap, elif, lam ve mim gibi mukattaa harflerinden oluşmuştur. Bu Kur'an sizin diliniz ve alfabeniz üzeredir. Eğer doğru sözlü iseniz, onun bir benzerini getiriniz ve bu konuda diğer şahitlerinizden de yardım alınız."
11919. Şüphesiz İbn-i Ebi'l-Evca ve Mekke dehrilerinden (ateistlerin-den) üç kişi her birisi Kur'an'ın dörtte biriyle savaşmayı üstlendi ve gele-cek yıl Mekke'de işlerinin sonucunu birbirine anlatmayı kararlaştırdı. Er-tesi yıl dört kişi İbrahim'in makamında bir araya geldiler. Onlardan biri şöyle dedi: "Ben, "Ve denildi ki: Ey yeryüzü suyunu yut ve ey gök yağışını kes, su diz çöktü ve iş sona erdi" ayetini görünce, savaşmak-tan vaz geçtim."
Diğeri ise şöyle dedi: "Ben de, "Ondan ümitlerini ke-since sırdaşlar (meşveret için) kenara çekildiler" ayetine rastlayınca savaştan ümidimi kestim." Onlar bu konuyu kendi aralarında yavaşça ko-nuşuyorlardı. İmam Sadık (a.s) yanlarından geçti ve onlara dönerek şu ayeti tilavet buyurdu: "De ki:
"Eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın benzerini getirmek için bir araya gelseler, her ne kadar birbirine yardıma da koşsalar bunun benzerini getiremezler." O dört kişi şaşı-rıp kaldılar." bak. Et-Takva, 4174. Bölüm; el-Bihar, 17/159, 1. Bölüm; 92/1, 1. Bölüm
Kur'an: "Kur'an'ı durup düşünmüyorlar mı? Eğer o Allah'tan başkasın-dan gelseydi, onda çok aykırılıklar bulurlardı." 11920. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Münezzeh olan Allah bizzat şöyle buyurmaktadır: "Kitapta biz hiç bir şeyi eksik bırakmadık." Hakeza onda her şeyin açıklamasının olduğunu, kitabın bazısının diğer bazısını tasdik ettiğini ve onda hiç bir ihtilafın olmadığını bildiriyor. Nitekim şöyle buyuruyor: "Eğer o Allah'tan başkasından gelseydi, onda çok aykırılıklar bulurlardı."
337. Konu
el-Acele Acele
Kenz'ul Ummal, 3/512, el-Acele Bihar, 75/138, 53. bölüm; en-Nehy an Te'cil-i Recul an Ta'amihi ev Haceti-hi
bak. 109. konu, el-Hezm; ed-Dua, 1200. bölüm, el-Ukubet, 2780. bölüm 2538. Bölüm Acele
Kur'an: "İnsan aceleci olarak yaratılmıştır. Size ayetlerimi göstereceğim, bunu benden acele istemeyin." "İnsan iyiliğin gelmesine dua ettiği gibi, kötülüğün gelmesine de dua eder. Esasen insanoğlu acelecidir." 11921. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Acele, sürçmeye sebep olur." 11922. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Aceleyle sürçmeler çoğalır."
11923. İmam Ali (a.s), vefat anında oğlu Hasan'a (a.s) yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: "Seni söz ve fiillerinde acele etmekten sakındırıyorum." 11924. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanları gerçekte acele helak etmiştir. Eğer insanlar sakin ve aceleden uzak olsalardı helak olmazlar-dı." 11925. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Acele eden insan maksadına ulaş-sa bile hata eder. Sakin bir şekilde hareket eden kimse ise, helak olsa bile hedefine ulaşır."
11926. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Metanetle hareket eden kimse hedefine ulaşır veya yakın olur. Acele eden kimse ise hata eder veya hataya yakın olur." 11927. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim metanet ile hareket ederse, maksadına ulaşır veya ona yakın olur. Herkim de acele ederse, hata eder veya hataya yakın olur." 11928. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İşlerde sakin olmak insanı hata-lardan korur ve düşünerek konuşmak, insanı hatalardan güvende kılar."
11929. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Metanet ile hareket etmek Al-lah'tan, acele ile hareket etmek ise şeytandandır." 11930. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sakin olmak esenlikle, acele etmek ise pişmanlık ile birliktedir." 11931. İmam Ali (a.s), oğlu Hasan'a (a.s) yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Kötülüğü ertele. Zira istediğin zaman onu öne salabilirsin." 11932. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kötülüğü ertelemek de bir tür iyilik ulaştırmak sayılır." 11933. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ey Allah'ın kulu! Günahı sebe-biyle hiç kimsenin ayıbı hususunda acele etme. Zira o bağışlanabilir. Kendin hakkında ise yaptığın en küçük günahtan bile güvende olma. Zira o günah sebebiyle azap görebilirsin."
11934. İmam Ali (a.s) Mısır'a vali olarak tayin ettiğinde Malik Eşter'e yazdığı mektubunda şöyle buyurmuştur: "Laf taşıyıcının sözünü onaylamada acele davranma. Zira laf taşıyan kimse hayır ehli olarak gözükse de aldatıcı-dır." 11935. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Cezayı ertelemek hilmin kema-lindendir."
2539. Bölüm Hayırlı İşlere Koşmak
11936. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Babam şöyle buyururdu: "Bir iyilik yapmak istediğinde acele et. Zira neyin ortaya çıkacağını bilemez-sin." 11937. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sizden biri iyilik yapmak veya bir bağışta bulunmak isterse, sağ ve solunda iki şeytan karar kılar. Dolayı-sıyla o iki şeytanın kendisini kararından vazgeçirmemesi için acele dav-ranmalıdır."
11938. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim hayırlı bir işe kasteder-se onu çabuk yapsın. Zira ertelenen bir şeyde şeytan mühlet ve fırsat elde eder."
11939. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Allah acele yapılan hayırlı işi sever." bak. el-Musabeka, 1737. Bölüm; el-Hayr, 1163. Bölüm
2540. Bölüm Güzel Fırsatlardan İstifade Etmekte Acele Davranmaya Teşvik
Kur'an: "Mûsa! Seni milletinden daha çabuk gelmeye sevk eden nedir?" dedik. "Mûsa: "Onlar ardımdadır, Rabbim! Hoşnut olman için sana acele geldim" dedi." 11940. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Ahiret işinden bir şey ortaya çı-kınca ona başla. Dünya işlerinden biri ortaya çıkınca onda durakla ki doğ-ruluğundan emin olasın."
11941. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hayırlı fırsatlar dışında her işte gecikme övülmüştür." 11942. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hayırlı fırsatlar dışında gecikmek acele etmekten daha iyidir. Kötülüğü uzaklaştırmak dışında her işte acele davranmak kınanmıştır."
11943. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ahiret işleri dışında her işte ge-cikmek güzeldir." 11944. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Şu üç şey dışında her işte ge-cikmek güzeldir: Allah yolunda cihada davet edildiğinde dışarı çıkan ilk kimse olmak, namaz için seslenildiğinde ona doğru çıkan ilk kimse olmak ve cenaze teşyi edildiğinde ona doğru koşmak dışında. Bu üç şey dışında her işte metanetle hareket etmek güzeldir."
11945. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Üç şeyin ertelenmemesi gere-kir: Vakti geldiğinde namazın, teşyii hazırlandığında cenazenin ve eş bul-duğunda dulun evlenmesinin."
11946. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İhtiyaçların karşılanması sadece şu üç şeyle doğrulur: "(Allah nezdinde) büyük sayılmak için onu küçük saymak, (ecir günü) ortaya çıkması için onu gizlemek ve (isteyene) tatlı olması için de onu karşılamada acele etmek."
11947. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İhsanı ertelemek yüce insanların adetlerinden değildir." 11948. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Muhtaca yardım etmeyi yarına erteleme. Çünkü yarın senin ve onun başına ne geleceğini bilemezsin." bak. Vesail'uş Şia, 1/84, 27. Bölüm
10
Mizan'ul Hikmet-7.Cilt Mizan'ul Hikmet-7.Cilt
2541.Bölüm Gereksiz Acele ve Gecikme
11949. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Zamanı gelmeden önce işlerde acele etmekten ve zamanları geldiği zaman ihmalkarlık göstermekten uzak dur." 11950. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmkandan önce koşuşturmak ve fırsattan sonra ağır davranmak ahmaklıktandır." 11951. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir iş hususunda güç ve imkan elde etmeden önce acele davranmak hüzne sebep olur."
11952. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim bir işe zamanı gelme-den başlarsa, yetişmesi zamansız olur." 11953. İmam Ali (a.s), Mısır'a vali tayin ettiğinde Muhammed b. Ebi Bekr'e şöy-le buyurmuştur: "Namazı tayin edilen vaktinde kıl; işin yokken onu öne alıp acele etmeye, meşgulken de vaktinden ertelemeye kalkışma."
11954. İmam Ali (a.s) gelecekteki olaylara işaret ettiği hutbesinde şöyle buyurmuş-tur: "Beklenen ve gelecek olan şeyi istemede acele etmeyin, yarının getire-ceği şeyin gelişini uzak sanmayın. Nice acele eden var, ona ulaştığında keşke ulaşmasaydım der!"
bak. 513. konu, el-İnsaf; el-Mürüvvet, 3624. bölüm; el-Valid ve'l-Veled, 4201. bölüm eş-Şehadet (1); 2094. bölüm; el-Me'rifet(3); 2649. ve 2651. bölümler 2542. Bölüm Adaletin Değeri
11955. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet alemin kendisiyle kıvam bulduğu bir temeldir." 11956. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet en sağlam temeldir."
11957. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz adalet münezzeh olan Allah'ın insanlar için karar kıldığı ve hakkı ayakta tutmak için tayin ettiği bir ölçüdür. O halde O'na ölçüsünde muhalefet etmeyin ve saltanatında O'na karşı durmayın." 11958. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Münezzeh olan Allah adaleti, in-sanlar için bir kıvam (hayatta kalış sebebi); her türlü zulüm ve günahtan temizlenme ve İslam'ın kabulünü kolaylaştırma aracı kılmıştır."
11959. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet halkın kıvamı ve valilerin güzelliğidir." 11960. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet susuz kimseye ulaşan sudan daha tatlıdır." 11961. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet baldan daha tatlıdır, yağdan daha yumuşaktır ve miskten daha güzel kokuludur." 11962. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet alışılmış, heva ve heves ise sapık ve zalimdir." 11963. Fatımat'üz-Zehra (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah adaleti kalpleri sü-kuna erdirmek için farz kılmıştır."
2543. Bölüm Adalet En Üstün Siyasettir
11964. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet, iki siyasetin en üstünü-dür." 11965. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet, sultanın faziletidir." 11966. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet devletlerin kalkanıdır."
11967. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Adalet koruyucu bir kalkan ve kalıcı bir cennettir." 11968. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet halkı islah eder. Halkın is-lah sebebi adalettir." 11969. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet, kendisiyle amel edeni in-sanların haklarını boynuna almaktan rahata erdirir." 11970. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Halkın işleri adaletle islah olur." 11971. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet sebebiyle bereketler kat kat artar." 11972. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sultanın adaleti zamanın genişli-ğinden ve verimliliğinden daha iyidir." 11973. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir anlık adalet, geceleri ibadet-le ve gündüzleri oruçla geçirilen atmış yıllık ibadetten daha hayırlıdır. Hü-kümette bir anlık adaletsizlik ise Allah nezdinde atmış yıllık günahtan da-ha kötüdür." 11974. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet yöneticiliğin düzenidir."
11975. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet üzere ol; ta ki hükümete erişesin." 11976. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet üzere hareket et ki hü-kümdarlık edesin." 11977. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet siyaseti üç çeşittir: Uzak görüşlülükle birlikte yumuşak davranmak, adalette büyük bir dikkat ve araştırmada bulunmak ve orta yollu ihsanda bulunmak (israftan kaçın-maktır.)"
11978. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet gibi hiçbir şey şehirleri bayındır kılmamıştır." 11979. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın sünnetine iktida etmek ve devletlerin kalıcılığı, adalettedir." bak. Es-Siyaset, 1930. Bölüm; el-Vilayet (1), 4216. Bölüm
2544. Bölüm Adalet İnsanın Faziletidir
11980. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet sultanın faziletidir." 11981. İmam Ali (a.s), kendisine "Adalet mi üstündür yoksa bağışlayıcı olmak mı?" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Adalet her şeyi yerli yerine koymaktır. Bağışlamak ise işleri yerlerinden çıkarır. Adalet kuşatıcı bir siyasettir. Ba-ğışlamanın ise özel etkileri vardır (sınırlı kimselere şamil olmaktadır.) O halde adalet daha şerefli, daha üstündür." bak. 421. Konu, el-Fazilet,
2545. Bölüm Adalet ve İman
Kur'an: "İman edip imanlarına haksızlık karıştırmayanlar için güven. Onlar doğru yoldadırlar." 11982. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet imanın süsüdür." 11983. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet imanın başı ve iyiliklerin toplamıdır." bak. Ez-Zulm, 2450. Bölüm
2546. Bölüm Adalet Hayattır
11984. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet hayattır." 11985. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet hükümlerin hayatıdır." 11986. İmam Kazım (a.s), Allah-u Teala'nın, "Yeryüzünü öldükten sonra diriltir" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Maksat yeryüzünü yağmurla di-riltmek değildir. Allah adaleti ihya eden bir takım kimseler gönderir. Ada-letin ihya olması ile de yeryüzü ihya olur. Şüphesiz yeryüzünde Allah'ın bir haddini (ceza hukukunu) uygulamak kırk yıllık yağmurdan daha fayda-lıdır."
11987. İmam Askeri (a.s), halası Hekime binti Muhammed b. Ali b. Musa er-Rıza'ya şöyle buyurmuştur: "Bu akşam bizimle kal. Zira çok yakında aziz ve celil olan Allah nezdinde saygın olan bir çocuğumuz dünyaya gelecektir. Aziz ve celil olan Allah onun vesilesiyle yeryüzünü öldükten sonra diril-tecektir."
11988. İmam Bakır (a.s), Allah-u Teala'nı "Biliniz ki Allah yeryüzünü öldükten sonra diriltir." ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Aziz ve celil olan Allah yeryüzünü öldükten sonra Kaim (a.s) vesilesiyle (kıyam ettik-ten sonra) diriltir. Yeryüzünün ölümünden maksat ise sakinlerinin küfrü-dür ve kafir (gerçekte) ölmüştür." 11989. İmam Sadık (a.s), hakeza bu ayet hakkında sorulunca şöyle buyurmuştur: "Maksat zulümden sonraki adalettir." bak. el-Mevt, 3741, 3742. Bölümler
2547. Bölüm Adaletin Anlamı
Kur'an: "Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı em-reder; hayasızlığı, fenalığı ve haddi aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir." 11990. İmam Ali (a.s), Allah-u Teala'nın, "Şüphesiz Allah adaleti ve ih-sanı emreder" ayeti hakkında şöyle buyurmuştur: "Adalet insaf, ihsan ise bağışta bulunmaktır." 11991. İmam Ali (a.s), hakeza şöyle buyurmuştur: "Adalet insaftır." bak. el-İnsaf, 3875. Bölüm
2548. Bölüm Adaletin Genişliği
11992. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet susuz insana ulaşan su-dan daha tatlıdır. Adalet her ne kadar az da olsa adilane hükmedildiği tak-tirde çok geniştir." 11993. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Bir hekim yedi cümle için yedi yüz fersah boyunca bir hekimin peşinden yürüdü. O yedi cümleden biri, "Yeryüzünden daha geniş şey nedir?" sorusuydu. O hekim şöyle cevap verdi: "Adalet yeryüzünden daha geniştir."
11994. İmam Ali (a.s), Osman'ın bağışta bulunduğu toprakları geri çevirme husu-sunda şöyle buyurmuştur: "Allah'a andolsun ki Osman'ın (akrabalarına) ver-diği şeylerle kadınlar evlendirilmiş ve cariyeler alınmış olsa bile onları sa-hiplerine geri çevireceğim. Zira adalette genişlik vardır. Adaletten sıkılan-lar, zulümden daha çok sıkılırlar" 11995. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet ne de geniştir! Eğer bir toplumda adalet uygulanırsa, insanlar müstağni olurlar."
2549. Bölüm Adaletin Kıvamı
11996. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Faziletler dört çeşittir: Evveli hikmettir ve kıvamı düşüncededir. İkincisi iffettir ve kıvamı (dayanağı) şehvettedir. Üçüncüsü kuvvettir ve kıvamı gazaptadır. Dördüncüsü ada-lettir ve kıvamı nefsani kuvvetlerin itidalindedir."
2550. Bölüm Adaletin Kolları
11997. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet dört kola ayrılır: İnce an-layış, derin bilgi, tomurcuklanan hikmet ve hilim (yumuşak huylu olmak) bahçesi. Herkim güzel anlarsa, tüm ilimleri tefsir eder. Herkim derin bi-lirse, hikmetin kaynaklarını bilir. Her kim hilim sahibi olursa, kendi işinde kusur etmez, insanlar arasında övülmüş olarak yaşar."
11998. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet dört kısma ayrılır: Derin anlayış, tomurcuklanan bilgi, hikmet kaynağı ve hilim bahçesi. Herkim anlarsa tüm ilimleri tefsir eder. Herkim bilirse hikmet kaynaklarını tanır. Herkim hikmet sahibi olursa kendi işinde kusur etmez ve insanlar arasın-da rahat bir hayat yaşar."
11999. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İman dört esas üzere kuruludur: Sabır, yakin, adalet ve cihat. Adalet de dört kısma ayrılır: Derinlemesine inceleyen bir anlayış, derin bir bilgi, tomurcuklanan hikmet (veya hüküm), sağlam ve kalıcı bir hilim. Herkim anlayışlı olursa, ilmin derinliklerinden haberdar olur. Herkim ilmin derinliklerinden haberdar olursa, hikmetin kaynaklarından içer. Herkim de hilim sahibi olursa kendi işinde kusur etmez ve insanlar arasında övülmüş olarak yaşar."
12000. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Adalet dört kısma ayrılır: De-rinlemesine araştıran bir anlayış, tomurcuklanan bir bilgi, hikmet (veya hüküm) kaynakları ve hilim bahçesi. Herkim derinliğine anlayış sahibi olursa özet olan bilgiyi tefsir eder. Herkim tomurcuklanan ilmi elde eder-se hikmetin (veya şeriat hükümlerinin) kaynaklarını tanır. Herkim de hilim bahçesine ayak basarsa kendi işinde kusur etmez ve insanlar arasında rahat bir hayat sürer."
2551. Bölüm Adil İnsanın Özellikleri
12001. İmam Sadık (a.s), adil insanın özellikleri hakkında şöyle buyurmuştur: "Gözünü haramlara kapayan, dilini günahlardan ve elini insanların malın-dan sakındıran kimsedir."
12002. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim insanlara davranışında zulmetmez, onlarla konuştuğu zaman yalan söylemez, onlara söz verdi-ğinde vaad ettiğinin aksini yapmazsa, insanlığı kamil, adaleti aşikar, kar-deşliği gerekli ve gıybeti haram olur."
12003. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şu üç şeye herkim sahip olursa ona karşı insanlara dört şey farz olur: İnsanlarla konuştuğunda yalan söy-lemez, onlar karışında haklarında zulmetmez, onlara söz verdiğinde aksini yapmazsa; adaletinin insanlar arasında aşikar olması, mürüvvetinin farz, gıybeti haram ve kardeşliği onlara farz olur." 12004. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim insanlara karşı kendisi-ne davranılmasını sevdiği şekilde davranırsa adildir."
12005. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kendin için beğenmediğini başkası için de beğenme. Kendin için sevdiğini kardeşin için de sev ki hükmünde adil sayılasın, gök ehli nezdinde sevilesin ve yeryüzü sakinleri-nin kalbinde sevimli olasın." 12006. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İçi ve dışı, fiili ve sözü aynı olan kimse, emaneti eda eden ve adaleti gerçekleşen kimsedir." bak. eş-Şehadet (1), 2100, 2101. Bölüm; Vesail'uş Şia, 18/288, 41. Bölüm
2552.Bölüm Adaletin Başlangıcı
12007. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'ın kullarından en sevdiği, nefsine karşı Allah'ın kendisine yardım ettiği kişidir. O kimse hüznü giyi-nip kuşanmış, korkuya bürünmüştür…O, Allah'ın dininin madenlerinden, arzının direklerindendir. Adaleti kendisine farz kılmıştır. Adaletinin ilk uygulaması, kendisini heva ve heveslerinden uzaklaştırmasıdır." bak. 537. Konu, el-Heva
2553. Bölüm Adaletin Nişaneleri
12008. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim gece gündüz beş vakit cemaatle namaz kılarsa ona iyi zanda bulununuz ve şahadetini doğru gö-rünüz." 12009. İmam Sadık (a.s), Alkame'ye şöyle buyurmuştur: "Her kim İslam fıtratı üzere olursa şahadette bulunması caiz olur." Alkame şöyle diyor: "Ben şöyle arzettim: "Günahkar insanın şahadeti kabul edilir mi?" İmam şöyle buyurdu: "Ey Alkame! Eğer günahkarın şahadeti de kabul olmasaydı, bu taktirde Peygamberlerin ve vasilerinin dışında hiç kimsenin şahadeti kabul edilmezdi. Zira sadece bunlar günahtan masumdurlar."
12010. İmam Sadık (a.s), kendisine, "Şehadetinin kabul edilmesi için hangi yolla insanın adaleti bilinir" diye sorulunca şöyle buyurmuştur: "Onu haya ve iffet sa-hibi olma, karın, tenasül organı, el ve dilini korumakla tanıyınız. Hakeza Allah'ın kendisine ateşi vaad ettiği şarap içmek, zina etmek, faiz yemek, anne babaya isyan etmek,
savaş meydanından kaçmak ve benzeri büyük günahlardan sakınmasıyla da tanınır. Bütün bunlara sahip olan ve tüm ayıplarını gizleyen, -böylece Müslümanlara bunun ötesinde ayıplarını araştırması ve gıybetini yapması haram olur ve onu dost edinmeleri adale-tini insanlar arasında izhar etmeleri farz olur- beş vakit namazları üstle-nen, yani bu namazlara dikkat gösteren ve Müslümanların cemaatine katı-larak vakitlerini gözeten ve özrü olmaksızın Müslümanların cemaatinden ve namaz kıldığı yerlerden geri kalmayan kimseadildir."
2554. Bölüm Gazap Anında ve Düşmana Adil Davranmaya Tavsiye
Kur'an: "Ey iman edenler! Allah için adaleti ayakta tutup gözeten şahit-ler olun. Bir topluluğa olan öfkeniz sizi adaletsizliğe sürüklemesin; adil olun; bu, Allah'a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah'tan sakının, doğrusu Allah işlediklerinizden haberdardır."
12011. İmam Ali (a.s), oğlu Hüseyin'e (a.s) yaptığı vasiyetinde şöyle buyurmuştur: "Sana zenginlik ve fakirlik anında Allah'tan sakınmayı. . . dost ve düşmana karşı adil davranmanı tavsiye ediyorum." 12012. İmam Ali (a.s), oğlu Hasan'a (a.s) yaptığı tavsiyesinde şöyle buyurmuştur: "Oğulcağızım! Sana namazını vaktinde kılmanı, hoşnutluk ve gazap anın-da adalete riayet etmeni tavsiye ederim."
2555. Bölüm İnsanların En Adili
12013. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en adili kendi nefsi için beğendiğini insanlar için de beğenen ve kendi nefsi için beğenmedi-ğini onlar için de beğenmeyen kimsedir." 12014. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en adili kudret sahibi olduğu halde insaflı davranan kimsedir." 12015. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanların en adili, kendisine zulmedene insaflı davranandır. İnsanların en zalimi isekendisine insaflı davranan kimseye zulmedendir."
12016. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yaratıkların en adili herkesten çok hak ile hükmedendir." 12017. Resulullah (s.a.a), kendisine, "İnsanların en adili olmak istiyorum" deni-lince şöyle buyurmuştur: "Kendi nefsin için sevdiğini insanlar için de sev ki insanların en adili olasın."
12018. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "En adil metot insanlara sana dav-ranılmasını sevdiğin şekilde davranmandır." 12019. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adaletin kemali insanın kendi kendisine adaletli davranmasıdır." 12020. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir adalet, hakkı sahibine iade etmekten daha üstün değildir." 12021. "Rivayet edildiği üzere Musa (a.s) Allah-u Teala'ya şöyle sordu: "Senin hangi kulun daha zengindir?" Allah şöyle buyurdu: "Kendisine verdiğim şeye kani olan kulum." Musa şöyle sordu: "Hangi kulun daha adildir?" Allah şöyle buyurdu: "İnsaf sahibi olan." bak. el-Gına, 3114. Bölüm
2556. Bölüm Adaletin Yardımcıları
12022. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Adalet için insanlar hakkında gü-zel niyet sahibi olmaktan, tamahı azaltmaktan ve çok sakınmaktan yardım al." 12023. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "O halde teba emredenin hakkını ve emreden de tebanın hakkını eda ederse aralarında hak üstün olur, dinin programları uygulanır, adaletin nişaneleri doğrulur, kanunları halk arasında yürürlükte olur. Zaman bununla ıslah olur, düşmanın ümitlerinin ye'se dönüşmesi ve devletin bekası bununla gerçekleşir."
2557. Bölüm Zalim Yöneticilerin Cezası
12024. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cehenneme ilk giren kimse, za-lim yönetici, malının hakkını vermeyen zengin ve böbürlenen fakirdir." 12025. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Benim şefaatim haksızlık eden zalim sultanı kapsamaz." 12026. Resulullah (s.a.a), Medine'deki son hutbesinde, kendisine zalim yöneticinin yerini soran Ali'ye (a.s) cevap olarak şöyle buyurmuştur: "Zalim yönetici kıyamet günü en şiddetli azabı olan dört kişiden dördüncüsüdür: İblis, Firavun, bir insnaı öldüren katil ve dördüncüleri zalim yönetici."
12027. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "On kişiye yönetici olan kimse, onların arasında adaletle hareket etmezse kıyamet günü elleri, ayakları ve başı bir baltanın deliğine sıkıştırılmış halde getirilir."
339. Konu
el-Adavet Düşmanlık
Vesail'uş Şia, 8/569, 136. bölüm, İstihbab-u İçtinap-i şehna Er-Rical ve edavetuhum ve mülahatuhum
bak. el-Cehl, 606. bölüm; eş-Şeytan, 2007. bölüm; es-Sedik, 2209. bölüm el-Musafehe, 2259. bölüm 2558. Bölüm Birbirine Düşmanlık Etmekten Sakınmak
Kur'an: "Şeytan oradan ikisinin de ayaklarını kaydırttı, onları bulundukları yerden çıkardı, onlara: "Birbirinize düşman olarak inin, yeryüzünde bir müddet için yerleşip geçineceksiniz" dedik." 12028. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cebrail (a.s) insanlara düşman-lık etmekten uzaklaşmak kadar hiçbir şey hakkında bana tavsiyede bu-lunmamıştır."
12029. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Cebrail yanıma geldiği her de-fasında bana öğüt verdi ve bana söylediği son söz şuydu: "İnsanlarla düşmanlık etmekten sakın. Zira bu iş gizli ayıpları ortaya çıkarır, izzet ve saygınlığı yok eder." 12030. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara düşmanlık etmek, cahil insanların hasletindendir." 12031. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara düşmanlık etmek ceha-letin başıdır."
12032. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emsallerine galip gelmeye çalış-mak ve insanlara düşmanlık etmek kötü bir seçimdir." 12033. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Denklere galebe çalmak, düş-manlarına düşmanlığını aşikar etmek ve zarar vermeye gücü yettiği kim-seyle düşmanlık etmek hayatın kötü seçimlerindendir" 12034. İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiç kimseyle Allah'la ilişkisini bilmedikçe düşmanlık etme. Eğer iyi bir insan olursa, Allah onu sana tes-lim etmez. Eğer kötü bir insan olursa onun hakkındaki bu kötü tanıyışın sana kifayet eder. O halde onunla düşmanlık etme."
12035. İmam Seccad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ne kadar sana zarar ver-meyeceğini tahmin etsen dahi hiç kimseyle düşmanlık etme ve sana hiçbir fayda vermeyeceğini düşünsen dahi hiç kimseye rağbetsizlik gösterme. Zira ne zaman dostuna muhtaç olacağını bilemezsin ve düşmanından ne zaman korkacağını da bilemezsin."
12036. İmam Ali (a.s), oğullarıyla yaptığı konuşmasında şöyle buyurmuştur: "Ey oğullarım! İnsanlarla düşmanlık etmekten sakının. Zira onlar iki halet dı-şında değildirler. Ya bilgindirler ki hile ile size zarar verirler ya da cahildirler ki sizlere zarar vermek hususunda acele davranırlar."
12037. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlara düşmanlık etmekten sakın. Zira bu iş utanç ve zarara sebep olur. Ayıp ve kötülüğü aşikar kı-lar." 12038. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ben putperestlikten sakındırıl-dıktan sonra hiçbir şey hakkında insanlarla çekişmekten sakındırıldığım gibi sakındırılmadım." 12039. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "İnsanlarla çekişmekten sakının ki bu iş ayıpları ortaya çıkarır ve iyilikleri gömer." 12040. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Herkim insanlarla çekişirse in-sanlığı düşer ve saygınlığı ortadan kalkar." 12041. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Çekişmekten uzak durunuz. Zira bu iş kalbi bozar ve nifak doğurur." bak. 159. Konu, el-Mudarat
2559. Bölüm Düşmanlık Tohumu
12042. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmanlık etmenin sebebi az sa-kınmaktır." 12043. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her şeyin bir tohumu vardır. Düşmanlığın tohumu ise şaka etmektir." 12044. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Eleştirmek düşmanlık sebebi-dir." 12045. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim düşmanlık ekerse, ek-tiğini biçer." 12046. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim düşmanlık tohumunu ekerse hüsran biçer."
2560. Bölüm Düşman Olarak Adlandırılması Gerekenler
Kur'an: "Ey iman edenler! Eşleriniz ve çocuklarınızdan size düşman olanlar vardır, onlardan sakının; ama, siz affeder, suçlarını örter ve bağışlarsanız bilin ki Allah da bağışlar ve acır." 12047. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Senin ayıbını örten, ama gıyabın-da ayıplayan kimse gerçek düşmanındır. O halde ondan sakın."
12048. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşman, sadece sana yaptığı zu-lüm sebebiyle düşman adlandırılmıştır. Yaltaklık ederek ayıplarını sana söylemeyen kimse, sana zulmeden düşmandır." 12049. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın karnı düşmanıdır." 12050. İmam Cevad (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim isteğine uyarak doğru yolu senden gizlerse, şüphesiz sana düşmanlık etmiştir."
12051. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Senden sakınmayan kimse düş-manındır." 12052. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Dostların üçtür, düşmanların da üç. Dostlarına gelince... Dostların senin dostun, dostunun dostu ve düş-manının düşmanıdır. Düşmanlarına gelince... Onlar da senin düşmanın, dostunun düşmanı ve düşmanının dostudur." bak. eş-Şeytan, 2007. Bölüm
2561.Bölüm Düşmanların En Düşmanı
12053. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Heva ve heves, iki büyük düş-mandan en büyüğüdür." 12054. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanın en büyük düşmanı gazap ve şehvetidir. Bu ikisini yenen kimsenin derecesi yücelir ve sonunda eme-line ulaşır."
12055. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Senin nefsin, sana en yakın olan düşmanındır." 12056. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmanlarınızdan sakındığınız gibi heva ve heveslerinizden sakının. Zira insan için heva ve heveslerine ve dillerinin biçtiklerine uymaktan daha düşman bir şey yoktur."
12057. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Düşmanlarının en düşmanı iki tarafın arasında olan nefsindir." 12058. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Canım elinde olana andolsun ki insan için gazap ve şehvetten daha büyük bir düşman yoktur. O halde o ikisini ezin, mağlup edin ve ateşlerini söndürün."
12059. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Senin düşmanın, öldürdüğün taktirde sana aydınlık olacak veya seni öldürdüğü taktirde cennete gidece-ğin kimse değildir. Aksine en kötü düşmanın, belinden çıkan çocuğundur. Sonra en kötü düşmanın elde ettiğin servetindir." bak. 519. Konu, en-Nefs, 537. Konu, el-Heva, el-Akl, 2819, 2825. Bölümler
2562. Bölüm Hile Açısından En Zayıf Düşman
Kur'an: "Yolculuk ettiğinizde, kâfirlerin size bir fenalık yapmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda size bir sorumluluk yoktur. Zi-ra kâfirler, size apaçık düşmandırlar." "Onlara baktığın zaman cüsseleri hoşuna gider; konuşurlarsa sözlerini dinlersin; tıpkı, sıralanmış kof kütük gibidir her çığlığı kendi aleyhlerine sayarlar; onlar düşmandır, onlardan çekin; Allah canlarını alsın, nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar."
12060. İmam Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmanlardan düşüncesi en zayıf olan kimse düşmanlığını aşikar kılandır." 12061. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmanlardan hilesi en zayıf olanı, düşmanlığını aşikar kılandır." 12062. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim düşmanlığını aşikar kılarsa, hilesi azalır." bak. eş-Şeytan, 2014. Bölüm
2563. Bölüm Düşmandan Güvende Olmaktan Sakındırmak
12063. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmandan gafil olan kimseyi hileler uyandırır." 12064. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim düşmanından gafil olursa düşman ondan gafil değildir." 12065. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah'a yemin olsun ki düşmanı-nı, etini kemiklerinden ayıracak, kemiklerini kıracak ve derisini yüzecek şekilde kendisine musallat eden kimse zayıf bir kimsedir."
12066. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Hiçbir düşmandan, her ne kadar teşekkür de etse güvende olma." 12067. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her ne kadar zayıf da olsa hiçbir düşmanını küçük görme." 12068. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmana güvenmek, aldanma sebebidir."
2564. Bölüm Düşmanın Barışmasını Sağlamak
12069. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmanları güzel söz ve iyi dav-ranışlarla doğru yola getirmek, içler acısı savaşlarla karşılamak ve üstün gelmekten daha kolaydır." 12070. İmam Askeri (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkimin hasleti günahtan sa-kınma ve sanatı bağışlama olursa, düşmanlarından, kendisi hakkında yapı-lan güzel övgülerle intikam alır."
12071. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Her kim düşmanlarını barıştan tarafa çekerse, (dostlarının) sayısını çoğaltmış olur." 12072. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim düşmanlarını barıştan ta-rafa çekerse muradına erişmiştir." bak. el-Afv, 2766, 2767. Bölüm
2565. Bölüm Düşmanlar Karşısında Uygun Silah
12073. Lokman (a.s), oğluna şöyle tavsiyede bulunmuştur: "Oğulcağızım! Düşmanına karşı gerçek silahlanman ve neticede onu yere sermen onunla yumuşak konuşmandır. Ondan hoşnut olduğunu göstermendir. İçinden geçenin kendisine aşikar olmaması ve neticede senin karşında hazırlık içinde bulunmaması için ondan uzaklaşmamandır." bak. 159. Konu, el-Mudarat
2566. Bölüm İnsanların Bilmediği Şeye Düşman Oluşu
12074. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İnsanlar bilmedikleri şeyin düş-manıdır." 12075. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: "Üç şey üç şeyin başına konul-muştur: Zamanın sıkıntı ve meşakkati kamil edep sahiplerine mahrumiyet, sanatında öncü olana ve halkın düşmanlığı ve marifet ehline yüklen-miştir." bak. el-Cehl, 606. Bölüm; el-Ayb, 3021. Bölüm
2567.Bölüm Düşmanlık (Çeşitli)
12076. İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: "Mümine, düşmanının Allah'a isyan ettiğini görmesi, Allah'tan yardım olarak yeter." 12077. İmam Zeyn'ul-Abidin (a.s) şöyle buyurmuştur: "Düşmanının senin hakkında Allah'a isyan ettiğini görmen, Allah'ın yardımı olarak sana ye-ter."
12078. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Yakınların düşmanlığı, akreplerin sokmasından daha acıdır." 12079. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkimin yararı senin zararında olursa hiçbir durumda sana düşmanlıktan el çekmez." 12080. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkimin ciddiyeti gevşerse düşmanı güçlenir." 12081. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim ciddiyet bineğine biner-se, düşmanını mağlup kılar." 12082. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim düşmanıyla arkadaş olur-sa, ayıbını ortaya çıkarmış ve ruhuna işkence etmiş olur."
340. Konu
el-Azab Azab
Bihar, 5/281, 12. bölüm, İllet-u Ezab'il İstisal
bak. 66. konu, el-Ceza; 84. konu, cehennem; 310. konu, ez-Zerb; 364. konu, el-Ukubet Cehennem 617-618. bölüm el-Kebr, 3268. bölüm; el-Lisan, 3571. bölüm 2568. Bölüm Allah'ın Azabı
Kur'an: "Allah onlara sürülmeyi yazmamış olsaydı, dünyada başka şe-kilde azâb verecekti. Ahirette onlara ateş azabı vardır." "Allah, "Ben onu size indireceğim; bundan sonra içinizden kim küfrederse, alemlerde kimseye azâb etmeyeceğim şekilde ona azâb edeceğim" dedi." "Rablerinin ve O'nun peygamberlerinin buyruğundan çıkan ni-ce memleketlerin halkını biz, çetin bir hesaba çekmiş, onları, gö-rülmedik bir azaba uğratmışızdır."
"Küfredenleri de dünya ve ahirette şiddetli azaba uğratacağım. Onların hiç yardımcıları olmayacaktır." 12083. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Şüphesiz aziz ve celil olan Allah altı gruba altı haslet sebebiyle azap eder: Araplara asabiyet sebebiyle, ekincilere tekebbür sebebiyle, yöneticilere zulüm sebebiyle, fakihlere ha-sadet sebebiyle, tüccarlara hıyanet sebebiyle ve köylülere cehalet sebebiy-le."
12084. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Allah-u Teala altı gruba altı haslete sahip oldukları için azap eder: Araplara asabiyet sebebiyle, çiftçilere tekebbür sebebiyle, yöneticilere zulüm sebebiyle, fakihlere hasadet sebebiyle, tüccarlara hıyanet sebebiyle ve köylülere cehalet sebebiyle."
Allame Tabatabai el-Mizan tefsirinde, "Kur'an'da azabın anlamı hakkında açık-lama" başlığı altında şöyle yazmıştır: "Kur'an-ı Kerim rabbini unutan kimsenin ha-yatını, her ne kadar bizim gözümüzde tümüyle ferah ve müreffeh olsa dahi dar ve sı-kıntılı saymaktadır. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "Herkim zik-rimden yüz çevirirse, şüphesiz hayat kendisine dar ve zor olur." Böylece mal ve çocuğunu azap olarak düşünür. Oysa biz onları kendisine tatlı bir nimet olarak
saymaktayız. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "Varlıkları ve ev-latları seni şaşırtmasın. Şüphesiz Allah onlar sebebiyle kendilerine dünyada azap etmek ve küfür üzere ölmelerini ister."
Ve "dedik ki: Ey Adem! Sen ve eşin cennette yerleş." Ayetinin tefsirinde de açıkladığımız gibi gerçekte sevinç, gam, hüzün ve korku insanın sıkıntı çekişi veya huzur içinde oluşu tümüyle mutluluk ve mutsuzluk hakkındaki görüşüne dayalıdır. İkinci olarak nimet, azap ve benzeri meseleler, isnad edilecekleri şeye oranla farklılık içindedirler. Örneğin ruhun bir tür mutluluk ve mutsuzluğu vardır.
Bedenin ise ayrı bir tür. Bu her ikisi de hayvan için ayrı bir anlam ifade etmekte, insan için ise apayrı bir anlam ifade etmektedir. Maddeye tapan dünya düşkünü insan ilahi huyla huylanmadığı ve edep ve terbiyesiyle yetişmediği için mutluluğu maddi mutluluk bilir ve ruhun saadetine, yani manevi mutluluğa asla önem vermez. Bu yüzden mal, evlat ve makam elde etme yolunda, sulta ve kudret elde etme hususunda ihtirasla çalışır. O her ne kadar daha önce istediği şeylere şimdi ulaşmış olsa bile hakikatte kendi haya-lince, halis lezzet ve nimetleri istemektedir.
Bu sebeple bir lezzete ulaşınca onu binler-ce dert ve hüzünle birlikte bulur. O halde istediği şeye ulaşmadıkça o şey kendisi için arzu ve hasret sebebidir. Ama ona ulaşınca bunun istediği şey olmadığını görmekte-dir. Zira onun bir takım ayıplar ve eksiklikler gam, dert ve gönül verdiği etkenlerin değersizliğiyle birlikte olduğunu görür.
Öte yandan kaybedilen şeyler karşısında yega-ne teselli nedeni olan bu maddi işlerin ötesinde herhangi bir şeye de gönül vermemiştir. Dolayısıyla yeniden hasret ve sıkıntıya düşer. Böylece sürekli olarak elde ettiği şey gam ve derdine sebep olmakta ve bu sebeple de bunu terketmektedir ve ondan daha iyisini aramaya koyulmaktadır. Böylece dertli gönlüne şifa vermek istemektedir. Elde edemediği şeyler ise, derdine ve hasretine sebep olur. Evet bir şey elde edince de ve bir şey edemeyince de bu hal üzeredir.
Kur'an-ı Kerim insanı ebedi bir ruh ve sürekli değişiklik içinde olan maddi bir be-denden meydana gelmiş bir varlık saymaktadır. İnsan rabbine dönünceye kadar da bu hal üzere devam eder. Rabbine döndüğünde ebediliğe erişir ve onda artık hiçbir zeval ve değişiklik olmaz. Dolayısıyla sadece ruhun mutluluk sebebi olan ilim ve benzeri etkenler insanın saadetinden sayılmakta, cisim ve ruhun, her ikisinin saadet sebebi olan mal ve evlat ise Allah'ın zikrinden alıkoymadıkça ve insanı dünyaya bağlamadıkça, insanın mutluluk sebepleridir ve güzel bir mutluluktur.
Hakeza cismani sıkıntılara, bedenin noksanlaşmasına ve ebedi ruhun saadetine sebep olan Allah yolunda öldürülme ve Allah için servet ve refahın ortadan kalkışı da insanın mutluluğundandır. Bunlar daha çok bir ömür esenlik ve sıhhat elde etmek için bir anlık ilacın acılığına tahammül etmesini andırmaktadır.
Ama cismin mutluluğuna ve ruhun mutsuzluğuna sebep olan şey insanın mutsuzluk sebebi, azap ve işkence nedenidir. Kur'an cismani mutluluğu itina edilmemesi gereken az bir faydalanma saymaktadır. Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "Küfredenlerin diyar diyar gezip (refah içinde) dolaşması sakın seni aldatmasın. (Bunlar) Az bir faydalanmadır, sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü duraktır!"
Kur'an cismin ve ruhun birlikte mutsuzluğuna sebep olan şeyleri de azap olarak saymaktadır. Nitekim dünyaya tapan kimseler de onu azap ve işkence saymaktadırlar. Ama bu ikisinin bakış açısı farklıdır. Kur'an'a göre bu etkenler, ruhun mutsuzluğuna sebep oldukları için azaptır. Onlara göre ise bu etkenler bedenin mutsuzluğuna sebep oldukları için azap ve işkencedir. Bu grup azapların örneği önceki ümmetlerin başına gelen azaplardır. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmuştur:
"Rabbinin, hiçbir memlekette benzeri ortaya konmayan sütunlara sahip İrem şehrinde oturan Ad kavmine ne ettiğini görmedin mi? Vadide kayaları kesip yontan Semud kavmine, memleketlerde aşırı giden, oralarda bozgunculuğu artıran, sarsılmaz bir saltanat sahibi Firavun'a Rabbinin ne ettiğini görmedin mi? Rabbin onları azâb kırbacından geçirmiştir. Doğrusu Rabbin hep gözetlemektedir." Şuur sahibi varlıkların mutluluk veya mutsuzluğu onların bilinç ve idrakine bağlıdır. Örneğin biz ulaştığımız ama hissedemediğimiz lezzet verici şeyleri saadet saymamaktayız. Aynı şekilde his ve derk edemediğimiz dert ve gamları da mutsuzluk saymamaktayız. Buradan da anlaşıldığı üzere Kur'ani öğretiler, mutluluk ve
mutsuzluk konusunda maddecilerin metodundan apayrı bir metot takip etmektedir. Dünyaya ve maddiyata ihtiras duyan insan, öyle bir terbiye metodunu takip etmelidir ki bu esas üzere insan, Kur'an'ın belirlediği gerçek saadeti, saadet saymalı ve gerçek mutsuzluğu mutsuzluk kabul etmelidir. Kur'an'ın terbiye ettiği insan ailesine Allah'tan başkasına gönül vermemesini, rabbini her şeyin maliki saymasını, her şeyin O'na bağlı olduğunu ve O'na döndüğünü öğretir.
Bu insan dünyada saadetini sadece şu iki şeyde; ruh ve cisminin mutluluğuna se-bep olan veya sadece ruhun mutluluğuna sebep olan şeylerde bilir. Bu iki husus dışın-da geri kalan her şeyi azap ve işkence sebebi görür. Ama nefsani isteklere ve maddi-yata bağlanan insan her ne kadar bazen insan dünyanın altın ve süsünden bir şeyler elde edince bunu kendisi için saadet, hayır ve lezzet görür, ama çok geçmeden yaptığı yanlışlığı anlar ve böylece hayalin mutluluğu tümüyle kendisi için mutsuzluğa dönü-şür. Nitekim Allah-u Teala şöyle buyurmuştur: "Onları bırak;
kendilerine söz verilen güne kavuşmalarına kadar dalıp oynasınlar." Hakeza şöyle buyurmuştur: "Ona: "Andolsun ki, sen, bundan gafildin; işte senden gaflet perdesini kaldırdık, bugün artık görüşün keskindir" denir." Hakeza şöyle buyurmuştur: "O halde sen de zikrimizden dönenlerden ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlerden yüz çevir. Bu onların ulaştıkları bilginin nihayetidir."
Bu insanlar hayattan gerçek bir mutluluk elde edemezler, sürekli olarak hüzün ve gam sebebiyle karanlık bir hayat yaşarlar. Buradan da anlaşıldığı üzere Ehlullah ve Kur'an'ın takipçilerinde var olan idrak ve düşünce diğer varlıklarda var olan idrak ve düşünceden çok farklıdır. Sözde hepsi bir türden, yani insan türündendir. Bu iki grup arasında da varlıklarında ilahi ter-biye ve öğretinin kemale ermediği orta halli müminler vardır.
Bu da Allah-u Teala'nın azabın manası hususundaki sözünden elde ettiği husustur. Bu hal üzere Allah-u Teala cismani mutsuzluğu da azap olarak adlandırmaktan sakınmamaktadır. Ama bu azap, rıh aşamasında değil, cisim aşamasında bir azaptır. Allah-u Teala Eyyüp'ten (a.s) naklen şöyle buyurmuştur: "Şeytan beni sıkıntı ve azaba düşürmüştür.
" Hakeza şöyle buyurmuştur: "Sizi kötü azaba sokan, kadınlarınızı sağ bırakıp oğullarınızı öldüren Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bu, Rabbinizin size musallat kıldığı büyük bir bela idi." Allah-u Teala Firavun ailesinin İsrail oğullarına yaptığını Allah tarafından bir imtihan saymakta, aynı zamanda azap olarak kabul etmekte ama bu azabın münezzeh olan Allah tarafından olduğunu reddetmektedir. Bak. El-Kibr, 3444. Bölüm, el-Hesab, 843. Bölüm, 3895, 3896. hadisler
11
Mizan'ul Hikmet-7.Cilt Mizan'ul Hikmet-7.Cilt
2569.Bölüm İnsanlara İşkence Etmek
Kur'an: "Sonunda güneşin battığı yere ulaşınca onu, kara balçıklı bir suda batıyor gördü. Orada bir millete rastladı. "Zülkarneyn! Onla-ra azâb da edebilirsin, iyi muamelede de bulunabilirsin" dedik." "Haksızlık yapana azâb edeceğiz, sonra Rabbine döndürülür, onu görülmemiş bir azaba uğratır" dedi. Ona gidin şöyle söyleyin: "Doğrusu biz senin Rabbinin elçileri-yiz. İsrail oğullarını bizimle beraber gönder, onlara azâb etme; Rabbinden sana bir mucize getirdik; selam, doğru yolda gidene ol-sun!" 12085. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü yayalara (emirle-rin eşiğine yüz sürenlere) şöyle denir: "Kırbaçlarınızı atın ve cehenneme girin" 12086. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü sultanın fedaisi-ne şöyle denir: "Kamçını bırak ve cehenneme gir." 12087. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ahir zamanda kendileriyle, ine-ğin kuyruğuna benzeyen kırbaçlar taşıyan bir grup olacaktır. Onlar gece gündüz Allah'ın hoşnutsuzluğu ve gazabı içinde yaşamaktadırlar." 12088. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Çocuklarınıza gamz ile işkence etmeyiniz ve Kust (Hint veya Arap udu) ile tedavi ediniz." 12089. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurmuştur: "Emirlerin reva gördüğü ilk şey işkence idi. Bunun sebebi de Enes b. Malik'in Resulullah'a (s.a.a) isnad ettiği Peygamber'in bir şahsın elini duvara çivilediği yalan (uydurma) riva-yet idi. Bu yüzden emirler işkence etmeyi helal gördüler." 12090. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "(İnsanlara) Allah'ın azabıyla azap ve işkence etmeyin." 12091. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Ateşin rabbi dışında hiç kimse ateşle azap ve işkence edemez." 12092. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kıyamet günü Allah-u Teala dünyada insanlara işkence edene azap eder." 12093. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Sizden hiç kimse zulüm üzere birinin kırbaçladığı yerde durmasın. Zira Allah'ın laneti orada hazır bu-lunduğu halde kırbaç vurmaya engel olmayan kimselere de inmektedir." 12094. İmam Sadık (a.s), kendisine Firavun'un, "Çivilerin sahibi" olarak adlan-dırılmasının sebebini soran Eban Ahmer'e şöyle buyurmuştur: "Firavun birisine işkence etmek isteyince, onu yüzüstü yere yatırıyor, el ve ayaklarını açarak yere çiviliyordu. Bazen de onu bir tahtanın üzerine yatırıyor, el ve ayakla-rını açarak tahtaya çiviliyordu ve ölünceye kadar onu kendi haline terke-diyordu."
12095. Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Canım elinde olana andolsun ki zulüm üzere birini kırbaçlayan kimse, kıyamet günü cehennem ateşinde o kırbacın benzerini yer." 12096. İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Herkim zulümle birine kırbaç vurursa, Allah da ona ateşten bir kırbaç vurur." 12097. Urve, Hişam b. Hekim b. Hizam'dan şöyle nakletmektedir: "(Hişam), Şam'da güneşte ayak üstünde tutulan ve başlarına yağ dökülen bir grubun yanından geçince, "Bunlara ne olmuş?" diye sormuş. "Vergi vermedikleri için işkence görüyorlar" denilince de şöyle demiştir: "Şüphesiz ki Allah Resulünden (s.a.a) şöyle buyurduğunu işittim: "Allah dünyada işkence edenlere (ahirette) azap ve işkence edecektir." 12098. Hamza Eslemi şöyle diyor: "Allah Resulü (s.a.a) beni bir Serriye'nin komutanı kıldı ve bana şöyle buyurdu: "Eğer falan şahsı görürseniz onu ateşte yakınız." Ben yola düştüğümde Allah Resulü bana seslendi. Kendi-sine döndüm ve Peygamber şöyle buyurdu: "Eğer falan şahsı görürseniz onu öldürünüz, yakmayınız! Zira ateşle, sadece ateşin rabbi azap eder." bak. el-Bihar, 79/3/94. Bölüm, Kenz'ul Ummal, 5/391-387, Sahih-u Müs-lim, 4/2017, 33. Bölüm
İçindekiler
2220. Bölüm 3 Sadakanın Fazileti 3 2221. Bölüm 3 Allah Sadakaları Bizzat Almaktadır 3 2222. Bölüm 4 Sadakanın Sevabı 4 2223. Bölüm 4 Sadaka ve Belayı Def Etme 4 2224. Bölüm 5 Sadaka ve Kötü Ölümü Def Edişi 5 2225. Bölüm 5 Hastaların Sadakayla Tedavisi 5 2226. Bölüm 6 Sadaka Rızkın Anahtarıdır 6 2227. Bölüm 7 Her İyi İş Sadakadır 7 2228. Bölüm 8 Kötülüğü Terketmek Sadakadır 8 2229. Bölüm 9 En Üstün Sadaka (1) 9 2230. Bölüm 10 En Üstün Sadaka (2) 10 2231. Bölüm 10 En Üstün Sadaka (3) 10 2232. Bölüm 11 Sadaka Akrabaların Öncelik Hakkı 11 2233. Bölüm 11 Gizli Sadakanın Fazilet ve Etkileri 11 2234. Bölüm 12 Ehl-i Beyt (a.s) ve Gizli Sadaka 12 2235. Bölüm 13 Aşikar Sadakanın Fazileti ve Etkileri 13 2236. Bölüm 13 Gece ve Gündüz Verilen Sadakanın Fazileti ve Etkileri 13 2237. Bölüm 14 Genişlik ve Darlık Anında Sadakaya Teşvik 14 "" 14 2238. Bölüm 15 Sadakanın Sınırı 15 2239. Bölüm 16 Sadakaları Elden Ele Vermenin Sevabı 16 2240. Bölüm 16 Sadakanın Harcama Yerleri 16 2241. Bölüm 18 Sadaka'ya (zekata) Müstahak Olmayan Kimse 18 2242. Bölüm 18 Sadakanın Afetleri 18 2243. Bölüm 19 Bağışta Bulunmanın Adabı 19 2244. Bölüm 20 Kafirin Sadakası 20 2245. Bölüm 20 Günahkara, Onu Günahtan Korumak İçin Sadaka Vermek 20 2246. Bölüm 23 Sırat 23 2247. Bölüm 23 Sırat-i Müstakim (Doğru Yol) 23 2248. Bölüm 23 Kur'an ve Sırat-i Müstakim 23 2249. Bölüm 24 Sırat-i Mustakim'in Anlamı 24 2250. Bölüm 25 Sıratın Özellikleri 25 2251. Bölüm 25 Sıratta Ayağın Sabit Olmasına Sebep Olan Şeyler 25 2252. Bölüm 26 Sırat Köprüleri 26 2253. Bölüm 26 Sırattan Geçen İnsanların Kısımları 26 2254. Bölüm 29 Çocukluk 29 2255. Bölüm 31 Tokalaşmak 31 2256. Bölüm 31 Kin ve Düşmanlığın Kaldırılmasında Tokalaşmanın Rolü 31 2257. Bölüm 31 Tokalaşmanın Günahları Yok Etmedeki Rolü 31 2258. Bölüm 31 Kadınla Tokalaşmaktan Sakınmak 31 2259. Bölüm 32 Düşmanla Tokalaşmaya Teşvik 32 2260. Bölüm 34 Barış (1) 34 2261. Bölüm 34 İmam Hasan'ın (a.s) Barışı 34 2262. Bölüm 37 Barış (2) 37 2263. Bölüm 38 Barış İçin Yalan Söylemenin Caiz Oluşu 38 2264. Bölüm 38 Caiz Olmayan Barış 38 2265. Bölüm 40 Namaz 40 2266. Bölüm 40 Namaz Resulullah'ın (s.a.a) Göz Nurudur 40 2267. Bölüm 41 Namaz Takva Sahiplerinin (Allah'a) Yakınlaşma Sebebidir 41 2268. Bölüm 41 Namaz Taktir Edilen En Hayırlı Tekliftir 41 2269. Bölüm 42 Allah'ı Tanıdıktan Sonra Namaz En Üstün Ameldir 42 2270. Bölüm 42 Namaz Dinin Direğidir 42 2271. Bölüm 43 Namaz Fuhuş ve Kötülükten Sakındırır 43 2272. Bölüm 43 Namaz Kendinden Önceki Günahları Örter 43 2273. Bölüm 45 Kıyamet Günü Sorulan İlk Şey Namazdır 45 2274. Bölüm 46 Namazın Hikmeti 46 2275. Bölüm 47 Namaz Kılan Kimsenin Fazileti 47 2276. Bölüm 48 Namazın Şartları 48 2277. Bölüm 49 Namazın Adabı 49 2278. Bölüm 49 Namazda Huşu 49 2279. Bölüm 50 Huşu İçinde Olmanın Anlamı 50 2280. Bölüm 51 Peygamber'in (s.a.a) Namazda Huşu İçinde Oluşu 51 2281. Bölüm 51 İmam Ali'nin (a.s) Namazda Huşu İçinde Oluşu 51 2282. Bölüm 52 Resulullah'ın (s.a.a) Kızı Fatıma'nın Huşu İçinde Oluşu 52 2283. Bölüm 52 İmam Hasan'ın (a.s) Huşu İçinde Oluşu 52 2284. Bölüm 53 İmam Seccad'ın (a.s) Huşu İçinde Oluşu 53 2285. Bölüm 54 İmam Bakır ve İmam Sadık'ın (a.s) Huşu İçinde Oluşu 54 2286. Bölüm 54 Huşuya Engel Olan Şeyler 54 2287. Bölüm 55 Namazın Kabul Edilme Şartları 55 2288. Bölüm 56 Namazın Makbul Oluşunun Engelleri 56 2289. Bölüm 56 Namazı Makbul Olmayan Kimse 56 2290. Bölüm 57 Namazın Kabul Edilişinde Kalb Huzurunun Rolü 57 2291. Bölüm 57 Allah'ın Kendisine Teveccüh Edene Teveccüh Etmesi 57 2292. Bölüm 58 Namazda Tedebbür Etmenin Fazileti 58 2293. Bölüm 58 Dünyadan Uzak Bir Kalple Namaz Kılan Kimsenin Sevabı 58 2294. Bölüm 59 Vedalaşır Gibi Namaz Kılmayı Emretmek 59 2295. Bölüm 59 Namazı Yüzüne Vurulan 59 2296. Bölüm 60 Namazı Olmayan Kimse 60 2297. Bölüm 61 Mümin Olmadığı Halde Namaz Kılan Kimse 61 2298. Bölüm 61 Namazın Te'vili 61 2299. Bölüm 63 Kapsamlı Namaz Adabı 63 2300. Bölüm 64 Namazda Gevşek Davranmaktan Sakınmak 64 2301. Bölüm 65 Namazın Vakitlerini Gözetmek 65 2302. Bölüm 66 Namazı İlk Vaktinde Kılmaya Teşvik 66 2303. Bölüm 67 Namazı Terkeden Kimse ve Küfür 67 2304. Bölüm 68 Namazı Zayi Etmekten Sakındırmak 68 2305. Bölüm 69 Namazı Hafife Almayın 69 2306. Bölüm 70 Namazda Sağa Sola Bakmaktan Sakındırmak 70 2307. Bölüm 70 Hırsızın Namazı 70 2308. Bölüm 71 Namazı Kısa Tutmak 71 2309. Bölüm 73 Cemaat Namazı 73 2310. Bölüm 75 Cemaat İmamının Riayet Etmesi Gereken Şey ve İmamete En Layık Olan Kimse 75 2311. Bölüm 78 Gece Namazının Fazileti 78 2312. Bölüm 80 Allah'ın Gece Yarısı Namaz Kılan Kimseyle Övünmesi 80 2313. Bölüm 81 Gece Namazının Sevabı 81 2314. Bölüm 82 Gece Namaz İçin Kalkmanın Sonuçları 82 2315. Bölüm 83 Gece Namazından Mahrum Olmanın Sebepleri (1) 83 2316. Bölüm 83 Gece Namazından Mahrum Olmanın Sebepleri (2) 83 2317. Bölüm 84 Gece Namazına Niyetlendiği Halde Uyuyan Kimsenin Sevabı 84 2318. Bölüm 84 Gece Namazı Kılmaya Hazırlanan Kimsenin Sevabı 84 2319. Bölüm 84 Kulun Sorguya Çekildiği Namaz 84 2320. Bölüm 86 Cuma Namazı 86 2321. Bölüm 87 Hutbelerini Dinlemenin Adabı 87 2322. Bölüm 89 Peygambere (s.a.a) Selam Göndermek 89 2323. Bölüm 89 Peygambere Selam Göndermenin Keyfiyeti 89 2324. Bölüm 90 Salatın (Selamın) Anlamı 90 2325. Bölüm 92 Susmak 92 2326. Bölüm 92 Suskunluğun Meyveleri 92 2327. Bölüm 94 Övülmüş Suskunluk 94 2328. Bölüm 97 Her Sanatçının İhtiyacı 97 2329. Bölüm 97 Gece Sabaha Kadar Çalışmayı Kınama 97 2330. Bölüm 99 Musibetlerin Bölüştürülmesi 99 2331. Bölüm 99 Musibetlerin Ecri 99 2332. Bölüm 99 Musibetlerin En Şiddetlisi 99 2333. Bölüm 100 Büyük Musibet 100 2334. Bölüm 100 Musibet Esnasında İstirca Etmek 100 2335. Bölüm 101 İstircada Bulunmanın Anlamı 101 2336. Bölüm 101 Evladın Ölüm Musibeti 101 2337. Bölüm 102 Musibet Gören Kimsenin Takınması Gereken Adab 102 2338. Bölüm 102 Musibetlerde Ehl-i Beyt'in (a.s) Metodu 102 2339. Bölüm 103 Müminin Ölümüne Ağlamak 103 2340. Bölüm 103 Ölü İçin bağırıp çağırmak 103 2341. Bölüm 104 Lanetlenmiş Sesler 104 2342. Bölüm 104 Övülmüş Ağıt 104 2343. Bölüm 105 Musibeti Gizlemek 105 2344. Bölüm 105 Musibeti Kolaylaştıran Şey 105 2345. Bölüm 106 Musibetleri Büyüten Şey 106 2346. Bölüm 106 Musibeti Unutmak 106 2347. Bölüm 107 Başkalarının Musibetine Sevinmek 107 2348. Bölüm 109 Sesini Yükseltmekten Sakınmak 109 2349. Bölüm 111 Sufi-Derviş 111 2350. Bölüm 113 Orucun Farz Oluşu 113 2351. Bölüm 113 Orucun Fazileti 113 2352. Bölüm 113 Orucun Farz Kılınışının Hikmeti 113 2353. Bölüm 115 Oruç Kalkandır 115 2354. Bölüm 115 Oruç Bedenin Zekatıdır 115 2355. Bölüm 115 Oruçlu Kimsenin Fazileti 115 2356. Bölüm 116 Faydasız Oruç 116 2357. Bölüm 117 Müstehap Oruç Tutmaya Teşvik 117 2358. Bölüm 117 Kalbin Orucu 117 2359. Bölüm 118 Orucun Adabı 118 2360. Bölüm 119 Sıcak Havada Oruç Tutmanın Fazileti 119 2361. Bölüm 120 Kışın Oruç Tutmanın Fazileti 120 2362. Bölüm 120 Her Ayda Üç Gün Oruç Tutmaya Teşvik 120 2363. Bölüm 121 Orucun Mirası 121 2364. Bölüm 124 Gülmek ve Tebessüm 124 2365. Bölüm 125 Çok Gülmeyi Kınamak 125 2366. Bölüm 125 Gülmesine Şaşılması Gereken Kimse 125 2367. Bölüm 126 Yersiz Gülme 126 2368. Bölüm 126 Komik Söz 126 2369. Bölüm 127 2370. Bölüm 129 Dövünmek Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 2371. Bölüm 131 İslam'da Zarar Görme veya Zarar Verme Yoktur (1) 131 2372. Bölüm 134 Mecburiyet-Çaresizlik 134 2373. Bölüm 137 Mustaz'afların Fazileti 137 2374. Bölüm 137 Mustaz'afların Toplumdaki Rolü 137 2375. Bölüm 138 Mustaz'afların Devleti 138 2376. Bölüm 138 Manevi Zayıf Bırakılmışlık (Mustazaflık) 138 2377. Bölüm 139 Mustaz'af Sayılmayan Kimse 139 2378. Bölüm 142 Dalalet-Sapıklık 142 2379. Bölüm 142 Sapıklar 142 2380. Bölüm 143 Sapıklığın Sebepleri 143 2381. Bölüm 145 Saptırıcılar 145
2382. Bölüm 146 Apaçık Delalet 146 2383. Bölüm 147 Delaletin Çeşitleri 147 2384. Bölüm 148 En Düşük Dalalet 148 2385. Bölüm 148 Sapıklığın Erkanını Yok Eden Şeyler 148 2386. Bölüm 150 Kefalet-Garanti 150 2387. Bölüm 150 Kefil Olma ve Garanti Vermeyi Kınama 150 2388. Bölüm 151 Emanetin Garantisi Yoktur 151 2389. Bölüm 153 Misafirlik 153 2390. Bölüm 153 Yemek Yedirilen Evin Bereketi 153 2391. Bölüm 153 İçine Misafirin Girmediği Evi Kınama 153 2392. Bölüm 154 En Kötü Yemek 154 2393. Bölüm 154 Ziyafete Layık Kimse 154 2394. Bölüm 154 Müminin Davetini Kabul Etmeye Teşvik 154 2395. Bölüm 155 Fasık Kimsenin Davetini Kabul Etmekten Sakınmak 155 2396. Bölüm 155 Misafire İkram Edilen Yemeği Az Görmekten Sakınmak 155 2397. Bölüm 155 Misafirler İçin Zahmete Düşmek 155 2398. Bölüm 157 Misafirliğin Adabı 157 2399. Bölüm 157 Misafirlerin Adabı 157 2400. Bölüm 157 Ziyafet ve Velimenin Sınırı 157 2401. Bölüm 158 Velime Verilmesi Gereken Yerler 158 2402. Bölüm 158 Ruhların Azığı 158 2403. Bölüm 161 Tıp Hata! Yer işareti tanımlanmamış. 2404. Bölüm 161 İnsanı Tabibe Müracaattan Müstağni Kılan Şey 161 2505. Bölüm 161 Cahil Tabibin Kefil Oluşu 161 2406. Bölüm 162 Tabibden Daha Hekim Kimse 162 2407. Bölüm 162 Nefis Tabibi 162 2408. Bölüm 162 Tıp İlmi (Çeşitli) 162 2409. Bölüm 165 Aç İnsanı Yedirmenin Fazileti 165 2420. Bölüm 166 Yoksulları Yedirmeyen Kimsenin Cezası 166 2411. Bölüm 168 Tuğyan-İsyan 168 2412. Bölüm 168 Tağut 168 2413. Bölüm 171 Boşanmayı Kınama 171 2414. Bölüm 172 Üç Defa Boşamanın Hikmeti 172 2415. Bölüm 175 Tamah ve Hırsı Kınama 175 2416. Bölüm 176 Tamahtan Sakındırmak 176 2417. Bölüm 177 Tamah ve Kölelik 177 2418. Bölüm 177 Tamah ve Zillet 177 2419. Bölüm 178 Tamah ve Aklın Aldanması 178 2420. Bölüm 178 Tamah ve Sakınma 178 2421. Bölüm 179 Tamahın Dalları 179 2422. Bölüm 179 Övülmüş Tamah 179 2423. Bölüm 181 Taharet (Abdest-Gusül-Teyemmüm) 181 2424. Bölüm 181 Temiz Kılıcılar 181 2425. Bölüm 182 Manevi Temizlik 182 s 184 2426. Bölüm 185 Allah'a İtaat ve Etkileri 185 2427. Bölüm 187 Allah'ın Emrettiği Her Şey Güzeldir. 187 2428. Bölüm 188 Allah'a İsyan ve Şeytana İtaat 188 2429. Bölüm 188 Resule ve Emir Sahibine İtaat 188 2430. Bölüm 189 En Üstün İtaat 189 2431. Bölüm 189 İtaate Layık Olan Kimseler 189 2432. Bölüm 190 İtaate Layık Olmayan Kimseler 190 2433. Bölüm 191 İtaat (Çeşitli) 191 2434. Bölüm 193 Güzel Koku 193 2435. Bölüm 194 Kadınların Güzel Kokusu 194 2436. Bölüm 196 Uğursuz Saymak 196 2437. Bölüm 197 Uğursuzluk 197 2438. Bölüm 199 Tinet-Tabiat 199 2439. Bölüm 202 Zafer 202 2440. Bölüm 202 Zafer Sayılmayan Şey 202 2441. Bölüm 203 Büyük ve Aşağılık İnsanların Zafer Özellikleri 203 2442. Bölüm 205 Tırnakları Kısaltmak 205 2443. Bölüm 205 Kadınları Tırnak Uzatmaya Teşvik Etmek 205 2444. Bölüm 205 Tırnakların Haramdan 205 s 206 2445. Bölüm 207 Zulümden Sakınmak (1) 207 2446. Bölüm 208 Zulümden Sakınmak (2) 208 2447. Bölüm 209 Zulüm ve Helak 209 2448. Bölüm 210 Zulüm ve Kıyamet Zulmetleri 210 2449. Bölüm 211 Mekke'de Zulümden Sakındırmak 211 2450. Bölüm 211 İman ve Zulüm 211 2451. Bölüm 211 Zulmün Çeşitleri 211 2452. Bölüm 212 Hesabı sorulacak zulüm 212 2453. Bölüm 213 Zulmün En Çirkini 213 2454. Bölüm 213 Zulümlerin En Şiddetlisi 213 2455. Bölüm 214 İnsanların En Zalimi 214 2456. Bölüm 215 İnsanın Zulmetmek İsteyince Yapması Gereken Şey 215 2457. Bölüm 215 Zalime Mühlet Vermek 215 2458. Bölüm 216 Zalim ve Allah'ın Zikri 216 2459. Bölüm 217 Zalimin Pişmanlığı 217 2460. Bölüm 217 Zalimin Nişaneleri 217 2461. Bölüm 217 Zalimden Zalim Vesilesiyle İntikam Almak 217 2462. Bölüm 218 İlahi İntikamdan Hoşnut Olmak 218 2463. Bölüm 218 Zalimden İntikam Almak 218 2464. Bölüm 219 Zalim insan kendisine Zarar Mazluma ise Fayda Verir 219 2465. Bölüm 219 Zalime Yardımdan Sakındırmak (1) 219 2466. Bölüm 220 Zalime Yardımdan Sakındırmak (2) 220 2467. Bölüm 221 Mazluma Yardımcı Olmaya Teşvik (1) 221 2468. Bölüm 222 Mazluma Yardımcı Olmaya Teşvik (2) 222 2469. Bölüm 223 Mazlumun Bedduasından Sakındırmak 223 2470. Bölüm 224 İnsanın Kendine Zulmetmesi 224 2471. Bölüm 225 Zulüm (Çeşitli) 225 2472. Bölüm 228 Zan ve Akıl 228 2473. Bölüm 228 Müminin İşlerini Hayra Yorumlamak Gerekir 228 2474. Bölüm 229 Güzel Zanda Bulunmanın Fazileti 229 2475. Bölüm 229 Güzel Zannın Sebepleri 229 2476. Bölüm 230 Kötü Zanda Bulunmaktan Sakındırmak (1) 230 2477. Bölüm 230 Kötü Zanda Bulunmaktan Sakındırmak (2) 230 2478. Bölüm 231 Hiç Birine Hayırlı Zanda Bulunmaya Kimse 231 2479. Bölüm 232 İnsanların Kötü Zanda Bulunmasına Sebep Olacak Şeylerden Sakınmanın Gereği 232 2480. Bölüm 232 Kötü Zanda Bulunmanın Etkileri 232 2481. Bölüm 233 Kötü zanda bulunmanın Caiz Olduğu Hususlar 233 2482. Bölüm 234 Allah'a Güzel Zanda Bulunmak 234 2483. Bölüm 235 Allah'a Güzel Zanda Bulunmanın Anlamı 235 2484. Bölüm 236 Zan (Çeşitli) 236 2485. Bölüm 240 İbadet 240 2586. Bölüm 240 İbadetin Hikmetleri 240 2487. Bölüm 241 Kendini İbadete Vakfetmek 241 2488. Bölüm 241 İbadetin Tefsiri 241 2489. Bölüm 242 Kulluğun Hakikati 242 2490. Bölüm 242 Tekamülde İnsanın Rolü 242 2491. Bölüm 243 İbadette Derinleşmenin Rolü 243 2492. Bölüm 243 İbadette Yakinin Rolü 243 2493. Bölüm 244 İbadetin Adabı 244 2494. Bölüm 245 İbadetin Çeşitleri 245 2495. Bölüm 246 İbadet Edenlerin Çeşitleri 246 2496. Bölüm 247 Allah'tan Başkasına İbadet 247 2497. Bölüm 248 En Üstün İbadet 248 2498. Bölüm 250 İnsanların En Abit Olanı 250 2499. Bölüm 250 Kötü Kullar 250 2500. Bölüm 251 Makbul Olmayan İbadet 251 2501. Bölüm 252 İbadette Sevinç İçinde Olmak 252 2502. Bölüm 252 Allah'a İbadet Hususunda Kusur Etmek 252 2503. Bölüm 254 İbadette İhlasın Sevabı 254 2504. Bölüm 254 İbadetten Lezzet Almanın Engelleri 254 2505. Bölüm 255 İbadeti Terketmek 255 2506. Bölüm 255 Bütün İnsanlar Allah'ın Kuludur 255 2507. Bölüm 255 İbadet (Çeşitli) 255 2508. Bölüm 258 İbretlerden Öğüt Almak 258 2509. Bölüm 259 İbretlerin Uyarıcılığı 259 2510. Bölüm 259 İbret Alma Sebepleri 259 2511. Bölüm 262 İbretlerin Çokluğu ve İbret Almanın Azlığı 262 2512. Bölüm 263 İbret Almanın Faydası 263 2513. Bölüm 266 Kendini Beğenmek 266 2514. Bölüm 267 Kendini Beğenmişlik Aklın Afetidir 267 2515. Bölüm 267 Kendini Beğenmek Ahmaklıktır 267 2516. Bölüm 268 Kendini Beğenmişlik İnsanı Helak Eder 268 2517. Bölüm 269 Kendini Beğenmişlik ve İlerlememek 269 2518. Bölüm 269 Seni Rahatsız Eden Günah Seni Kendini Beğenmişliğe Sevk Eden İyilikten Daha İyidir 269 2519. Bölüm 270 Kendini Beğenmekten Sakındırmak 270 2520. Bölüm 271 Ben, Ben!! 271 2521. Bölüm 271 Nefsin İyiliklerini Az Görmeye Teşvik 271 2522. Bölüm 272 Nefsin İyiliğini Çok Görmekten Sakınmak 272 2523. Bölüm 272 Hayırlı İşi Büyük Gördüğünden Dolayı Terketmekten Sakınmak 272 2524. Bölüm 273 Kendini Beğenmişliğin Dereceleri 273 2525. Bölüm 273 Kendini Beğenmişlik ve İbadetin Fesadı 273 2526. Bölüm 274 Kendini Beğenmişliğin Tedavisi 274 2527. Bölüm 275 Kendini Beğenmişlik (Çeşitli) 275 2528. Bölüm 277 Şaşılması Gereken Şey 277 2529. Bölüm 278 Tam Bir İlginçlik 278 2530. Bölüm 279 En İlginç Şey 279 2531. Bölüm 279 İnsanın İlginçlikleri 279 2532. Bölüm 282 Acizlik ve Aciz Kimse 282 2533. Bölüm 283 İnsanların En Acizi 283 2534. Bölüm 285 Mucize 285 2535. Bölüm 285 Peygamberlerin Mucizelerinin Farklı Oluşunun Hikmeti 285 2536. Bölüm 285 Kur'an Mucizesi 285 2537. Bölüm 287 Kur'an'ın Mucize Oluşunun Nişanesi İçinde İhtilafın Olmayışıdır 287 2538. Bölüm 289 Acele 289 2539. Bölüm 290 Hayırlı İşlere Koşmak 290 2540. Bölüm 290 Güzel Fırsatlardan İstifade Etmekte Acele Davranmaya Teşvik 290 2541. Bölüm 292 Gereksiz Acele ve Gecikme 292 2542. Bölüm 294 Adaletin Değeri 294 2543. Bölüm 294 Adalet En Üstün Siyasettir 294 2544. Bölüm 295 Adalet İnsanın Faziletidir 295 2545. Bölüm 296 Adalet ve İman 296 2546. Bölüm 296 Adalet Hayattır 296 2547. Bölüm 297 Adaletin Anlamı 297 2548. Bölüm 297 Adaletin Genişliği 297 2549. Bölüm 298 Adaletin Kıvamı 298 2550. Bölüm 298 Adaletin Kolları 298 2551. Bölüm 299 Adil İnsanın Özellikleri 299 2552. Bölüm 299 Adaletin Başlangıcı 299 2553. Bölüm 300 Adaletin Nişaneleri 300 2554. Bölüm 301 Gazap Anında Düşmana Adil Davranmaya Tavsiye 301 2555. Bölüm 301 İnsanların En Adili 301 2556. Bölüm 302 Adaletin Yardımcıları 302 2557. Bölüm 302 Zalim Yöneticilerin Cezası 302 2558. Bölüm 305 Birbirine Düşmanlık Etmekten Sakınmak 305 2559. Bölüm 306 Düşmanlık Tohumu 306 2560. Bölüm 307 Düşman Olarak Adlandırılması Gerekenler 307 2561. Bölüm 307 Düşmanların En Düşmanı 307 2562. Bölüm 308 Hile Açısından En Zayıf Düşman 308 2563. Bölüm 309 Düşmandan Güvende Olmaktan Sakındırmak 309 2564. Bölüm 309 Düşmanın Barışmasını Sağlamak 309 2565. Bölüm 309 Düşmanlar Karşısında Uygun Silah 309 2566. Bölüm 310 İnsanların Bilmediği Şeye Düşman Oluşu 310 2567. Bölüm 310 Düşmanlık (çeşitli) 310 2568. Bölüm 312 Allah'ın Azabı 312 2569. Bölüm 316 İnsanlara İşkence Etmek 316 İçindekiler 319