Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi

Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi0%

Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi Yazar:
Grup: İLMİ FIKH
Sayfalar: 0

Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi

Yazar: islamkutuphanesi
Grup:

Sayfalar: 0
Gözlemler: 4247
İndir: 209

Açıklamalar:

Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi
  • Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi

  • ЦNSЦZ

  • USUL-U DЭN

  • Ehl-i beyt Эmamlarэ

  • FЬRU-U DЭN

  • 1-Namaz.

  • Namazэn hikmet ve цnemi

  • Oruз:

  • Hac:

  • Namaz:

  • Dipnotlar

  • KЭMLERЭN NAMAZ KILMASI GEREKЭR?

  • NAMAZIN KISIMLARI

  • Gьnlьk Farz Namazlar

  • NAMAZA HAZIRLIK

  • Vakit

  • Юimdi gьnlьk namazlarэn vakitlerini црrenelim:

  • Sabah Namazэnэn Vakti

  • Црle ve Эkindi Namazэnэn Vakti

  • Akюam ve Yatsэ Namazэnэn Vakti

  • KIBLE

  • ELBЭSE

  • Elbiseyle Эlgili Birkaз Hьkьm

  • Namazda Цrtьlmesi Gereken Yerler

  • Namazda Beden ve Elbisenin Temiz Olmasэ Gerekmeyen Durumlar

  • YER

  • Cami Hьkьmleri

  • Temizlik

  • ABDEST

  • Abdest alэnэrken юu hususlar gцzetilmelidir:

  • Cebire Abdesti

  • Cebire Abdestiyle Эlgili Birkaз Hьkьm

  • GUSЬL

  • Gusьl iki tьrlь yapэlabilir: 1- Tertibi. 2- Эrtimasi.

  • TEYEMMЬM

  • Teyemmьmь Gerektiren Durumlar

  • Nelere Teyemmьm Edilir?

  • Teyemmьmьn Юartlarэ

  • Teyemmьmь Bozan Юeyler

  • Nasэl Teyemmьm Alэnэr?

  • Teyemmьmle Эlgili Birkaз Hьkьm

  • EZAN

  • Ezan юцyle okunur:

  • Anlamэ:

  • ЭKВMET

  • Kэsaca

  • NAMAZA BAЮLANGIЗ

  • TEKBЭRET-UL ЭHRAM

  • Tekbiret-ul Эhram alэrken

  • KIRAAT

  • Kэraatle Эlgili Birkaз Hьkьm

  • Kэraat halinde

  • RЬKЬ

  • Rьkыyla Эlgili Birkaз Hьkьm

  • Rьku zikri okunurken

  • ЦNSЦZ

  • Secdeyle Эlgili Birkaз Hьkьm

  • Ьzerine Secde Edilen Юeyin Юartlarэ

  • Secdeyle Эlgili Birkaз Nokta

  • Secde zikri okunurken

  • Эkinci Rekвt

  • KUNUT

  • Kunutta юu dua okunabilir:

  • Anlamэ:

  • Kunutla Эlgili Birkaз Hьkьm

  • Kunut okunurken

  • TEЮEHHЬT

  • Anlamэ:

  • SELвM

  • Anlamэ:

  • Ьзьncь Rekвt

  • Tesbihat-э Erbaa

  • Anlamэ:

  • Dцrdьncь Rekвt

  • Hatэrlatma

  • kэsacasэ

  • Namazэn Farzlarэ:

  • Rьkьn Olmayan Farzlar

  • NAMAZI BOZAN ЮEYLER

  • Namazэn Bazэ Mьstehaplarэ

  • Namazdan Sonra Okunan Zikirler

  • Namazlardan Sonra Okunan Bazэ Dualar:

  • namazda юьphe etmek

  • Namazэ Bozan Юьpheler

  • Эtina Edilmemesi Gereken Юьpheler

  • Sahih Olan Юьpheler

  • Dцrt rekat kэlэndэрэ kabul edilerek namaz bitirilir. Selamdan sonra iki sehiv secdesi yapэlэr.

  • Эhtiyat Namazэ

  • Эhtiyat Namazэyla Эlgili Birkaз Hьkьm

  • Sehiv Secdesi

  • Sehiv Secdesini Gerektiren Durumlar

  • Cemaat Namazэ

  • Cemaat Namazэyla Эlgili Birkaз Hьkьm

  • CUMA NAMAZI

  • Cuma Namazэyla ilgili Birkaз Hьkьm

  • TAM VE SEFERЭ NAMAZ

  • Seferi Namazla Эlgili Birkaз Hьkьm

  • Namazэn Tam Kэlэndэрэ Yerler

  • Ayвt Namazэ

  • Ayвt Namazэ Nasэl Kэlэnэr?

  • Ayвt Namazэnэn Kunutu

  • Cenaze Namazэ

  • Cenaze Namazэ Nasэl Kэlэnэr?

  • Mьstehap Namazlar

  • Gьnlьk Nafileler

  • Gece(Teheccьd) Namazэ

  • Рufeyle Namazэ

Kitabın 'İçin de ara
  • Başlat
  • Önceki
  • 0 /
  • Sonraki
  • Son
  •  
  • Gözlemler: 4247 / İndir: 209
Boyut Boyut Boyut
Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi

Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi

Yazar:
Türkçe
Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi

ÖNSÖZ
İslâm dininin temel ilkelerinden biri de namazdır.
Namaz, imanın ölçütü ve takvalıları tanımanın vesilesidir.
Namaz, dinin dalgalanan bayrağı; namaz kılanlar ise, onun maneviyatı sayesinde güvencede olanlardır.
Namaz, Allah'ı anmak için yapılan ibadettir. Nitekim yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ben, yalnızca ben Allah’'ım. Ben’den başka ilâh yoktur; şu hâlde bana ibadet et ve ben’i anmak için dosdoğru namaz kıl. "[1]
Namaz, ibadetlerin en büyüğü ve tekliflerin en üstünüdür.
Bir rivayette şöyle geçer: Birisi İmam Cafer Sadık'ın (a.s) huzurunda başka birini övüyordu. Onun övgülerinden sonra İmam -(a.s), "Namazı nasıldır?" diye sordu. Yani, bu önemli vazifeyle ilgili ne kadar çaba harcıyor? Övülen kişinin bütün iyilikleri namaza verdiği öneme bağlıdır.
Bu ilâhi farizayı yerine getirmek ve zinde tutmak için her ne kadar çaba harcansa yine de azdır. İslâm ulemasının ve hak mektebe gönül verenlerin tüm çabası ve hatta batıla karşı savaşan mücahitlerin savaşı bu büyük ibadeti ayakta tutmak içindi.
Aşura günü Kerbela da İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın yarenlerinden birinin öğle namazının vaktinin girdiğini hatırlatması üzerine İmam aleyhisselam’ın, "Allah seni namazı ayakta tutanlardan yazsın; biz zaten namaz için savaşıyoruz." buyurması ve savaşın kızıştığı o esnada hemen cemaatla öğle namazı ikame etmesi ve yine Sıffin savaşında Hz. Ali aleyhisselâm’ın savaşı bırakıp namaza koyulması ve Hazretin, bu işini eleştirenlere "Biz bu kavimle namaz için savaşıyoruz." demesi, İslâm dininde namazın konumunu ve ehemmiyetini ortaya koymaktadır.
Yine dinin direği olarak tanıtılan namazın önemi hadislerde şöyle belirtilmiştir:
Resulullah (Allah'ın rahmeti onun ve Ehlibeyti'nin üzerine olsun) buyurmuştur ki:
"Kıyamette- kulun ilk hesap vereceği şey namazdır. Eğer namazı kabul olursa, diğer amelleri de kabul olur; eğer namazı kabul olmazsa, diğer amelleri de kabul olmaz."
"Namazı hafife alan benden değildir."[2]
Ehlibeyt İmamlarından (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Bizim şefaatimiz namazı hafife alana ulaşmayacaktır."[3]
Bunlar ve burada değinmediğimiz daha nice ayet ve hadisler, her Müslüman’'ın namazın nasıl kılındığını ve namaz hükümlerini çok iyi bir şekilde öğrenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. İşte elinizdeki bu kitap, Ehlibeyt (onlara selâm olsun) mektebine göre namazı öğretmektedir.
[1]- Tâhâ suresi, 14. ayet.
[2]- Bihar-ul Envar, c.79, s.136.
[3]- Bihar-ul Envar, c.47, s.2.
USUL-U DİN
İslâm'da tüm eğiti ve öğretiler iki ana başlık altında anlatılmaktadır. Birincisi; "Usul-ü Din"yani dinde temel inançlar. Başka bir ifadeyle insanın inanması gereken hususlar. İkincisi; "Füruu Din"yani insanın ameliyle ilgili hususlardır. Usul-ü Din (dinde inanılması gereken temel inançlar) beştir:
1- Tevhid: Bir tek olan Allah'a inanmak.
2- Adl: Yaratıklarına ihtiyacı olmayan Allah'ın adil olduğuna inanmak.
3- Nübüvvet: Yüce Allah tarafından insanlara doğru yolu göstermeleri için ilki Hazreti Adem ve sonuncusu ise Hazreti Muhammed olmak üzere yüz yirmi dört bin peygamber gönderildiğine inanmak.
4- İmamet: Peygamberlerin sonuncusu olan Hazreti Muhammed’in, Allah'ın emri üzere kendisinden sonra Ehlibeyt’i'nden on iki kişiyi vasi ve imam olarak belirlediğine inanmak.
5- Mead: Öldükten sonra yeniden dirilip dünyada yapılan işlerin hepsinin karşılığının görüleceğine, kıyamet gününe, cennet ve cehenneme inanmak.
Ehl-i beyt İmamları
Peygamberlerin sonuncusu olan Hazreti Muhammed’den (ona ve Ehlibeyti'ne selâm olsun) sonra onun hak vasileri olan on iki Ehlibeyt imamlarının isimleri şunlardan ibarettir:
1-İmam Ali ibn-i Ebu Talib.
2- İmam Hasan Müçteba.
3-İmam Hüseyin Seyyid-uş Şüheda.
4- İmam Ali Zeynülabidin.
5- İmam Muhammed Bâkır.
6- İmam Cafer Sadık.
7- İmam Musa Kazım.
8- İmam Ali Rıza.
9- İmam Muhammed Taki.
10- İmam Ali Naki.
11- İmam Hasan Askeri.
12- İmam Mehdi Kâim.
FÜRU-U DİN
İnsanın ameliyle ilgili hususlar, şu beş bölüme ayrılmaktadır.
1- Farz (vacip): İslâmî açıdan yapılması gerekli olan iş.
2- Haram: İslâmî açıdan yapılması yasak olan iş.
3- Müstehap: Yapıldığında sevabı olan, yapılmadığında ise azabı olmayan iş.
4- Mekruh: Yapılması yasak olmayan, ancak yapılmaması şer'î açıdan daha iyi olan iş.
5- Mubah: Şer'î açıdan iyi veya kötü olmayan iş; dört kısım işlerin dışında olan bir iş.
Füru-u dinin yani ameli hükümlerin sayısı oldukça fazladır. Ancak en belirgin olanları şunlardır:
1-Namaz.
2- Oruç: Bir ay Ramazan ayında oruç tutmak.
3- Zekât: Bazı gelirlerin belli bir miktarını belirtilen yerlerde harcanması için vermek.
4- Humus: Başta kazanç olmak üzere belli şeylerin beşte birini Allah rızası için belli yerlerde harcanması için vermek.
5- Hac: Maddi durumu müsait olan kişilerin hayâtlarında bir defaya mahsus olmak üzere Allah'ın beytini ziyaret etmeleri.
6- Cihad: Allah'ın düşmanlarıyla savaşmak.
7- Marufu -iyiliği- emretmek.
8- Münkerden nehyetmek -(kötülükten sakındırmak)-.
9- Tevelli: Allah'ın dostlarını sevmek.
10- Teberri: Allah’ın düşmanlarına düşman olmak.
Namazın hikmet ve önemi
Yaradan'a tapınma ve kulluk, insanın doğa ve donanımında mevcut olan güdülerden olup her zaman farklı alanlarda ve de farklı olaylar karşısında kendisini gösterir, tezahür eder. Özel anlamıyla ibadet etmeleri istenen varlıkların yaratılış felsefesi de budur aynı zamanda. Bu gerçek, Kur'an'da şöyle açıklanmıştır:"Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet kulluk etsinler diye yarattım."[1]
Ancak insanın fıtratında olan bu güdü; çevre, gelenek, eğitim, öğretim, kültür ve sosyal yaşam şartlarından etkilenebilir. Dolayısıyla bu fıtri eğilimin gerektiği şekilde yönlendirilebilmesi için yüce Allah,peygamberler ve onların aracılığı ile de kitaplar göndermiştir.
Yüce Allah, konuyla ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
"Andolsun biz, her millet içinde, 'Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının' diye elçi gönderdik."[2]
Bu ayetten de anlaşıldığı üzere ilahî elçiler, insanların, doğru yolu göstermek, onların ibadete layık olmayan varlıklara kulluk etmelerine doğru yolu göstererek engel olmak ve de bu kulluğu Yaradan'a yönlendirmekle yükümlüdürler. Ayrıca ibadetlerin şekil ve içeriğin ihtivasını belirlemek de peygamberlere dönük bir vazife olmuştur her zaman. Bu da ibadetlerin saptırılmaması ve insanların tasarrufundan korunması için bir ek tedbir olarak uygulanmıştır.
Tapınma güdüsü ve fıtri donanımın yanlış yöne sapmaması ve aynı zamanda da sahip olduğu içeriğini kaybetmemesi için, insanlara örnek olarak gösterilen ilahî önderlere uymak ve yaşam tarzlarını örnek almak bir zorunluluktur. Aynı zamanda bu, Kur'an'ın da emridir. Kur'an-ı Kerim peygamberleri örnek alınması gereken önderler olarak tanıtmıştır insanlık alemine. Bu güdünün insan fıtratına yerleştirilmesinin sebebi ise, insanın bir kul olarak mabud huzurunda vazifesini yerine getirmesidir.
İnsanın kul olması ve Allah'ın da vasfı mümkün olmayan yüceliği, O'nun huzurunda boyun eğmeyi gerektirir.
Bir taraftan Allah'ın her şeyden müstağni olması, ve hiçbir şeye ihtiyaç duymaması, ve diğer taraftan ve her şeyin hayatını varlıklarını sürdürmede bile Allah'a muhtaç olanması ve bütün varlıkların O'na yönelmesi, ibadet ve kulluğu kaçınılmaz kılar.
İnsanın yaşam, düşünce ve kullanım alanında ihtiyaç duyduğu ve duyacağı her nimeti insana bahşedenin Yüce Allah olması da, insanın ibadet etmesini gerektiren sebeplerden bir diğeridir. Kısacası, nimet vasfı taşıyan her şey şükretmeyi gerektirir.
Bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Öyleyse, kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Kâbe'nin Rabbine kulluk etsinler."[3]
İşte bu şükretmenin İslam dininde, nasıl bir şekil ve içerikle gerçekleştirilmesi gerektiği, Peygamberimizden ve Ehlibeyti'nden rivayet edilen hadislerde belirtilmiştir. Zaten elinizdeki kitabın konusu da bu teşekkürün nasıl yerine getirilmesinin bir boyutunu içermektedir; namaz boyutunu.
İslam dini, insan yaşamının sosyal, kültürel, siyasal, ekonomi, ailevi vb. alanlarına olduğu gibi ibadi alanına da ışık tutmuştur.
Her ne kadar ibadetlerde asıl göz önünde bulundurulması gereken, Rabb'ın rıza ve hoşnutluğu ise de, ibadetlerin insanı olgunlaştırdığını da unutmamak gerekir. Bu olgunlaşma ilk etapta dünyada kendini gösterecek ve insana takva gücü verecektir. Takva sahibi insan, O'na ve insanlara karşı bütün sorumluluklarını tam bir içtenlikle yerine getirecektir. İbadetlerin bu özelliğe sahip olduğuna, Kur'an-ı Kerim'in, ibadetleri farz kılan ve yapılmasını emreden ayetlerinin hemen sonunda kısa bir cümle ile vurgu yapılmıştır. Şu ayet örnek gösterilebilir:
"Ey inananlar! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi takvalı olmanız için size de oruç farz kılındı... Bilirseniz oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır."[4]
Kur'an'ı açıklamakla görevli olan vazifesi taşıyan İslam Peygamber efendimizin(s.a.a) ve Ehlibeytinin (hepsine selam olsun)hadislerinde, namazla ilgili ayetlerin yorumunda çok ince bazı gerçeklere vurgu yapılmıştır. Örnek olması ve düşünce ufkumuza ışık tutması amacıyla namazın hedef, önem, netice ve özelliği hususunda, sözü Kur'an'a ve hadislere bırakıyoruz:
1- Namaz, Allah'ı anma vesilesidir. Nitekim yüce Allah bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
"Hiç kuşkulanma ki ben Allah'ım. İlah yoktur beden başka. O hâlde bana kulluk-ibadet et ve namazını, beni hatırlayıp anmak için yerine getir."[5]
Yine bir başka ayette şöyle buyurmuştur: "Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya koşun."[6]
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:"Namazda olduğun sürece kuşkusuz her şeyin sahibi olan sultanın (Melik) ve istediği her şeyi yaptırabilenin (Cebbar) kapısını çalmaktasın. Her kim Melik'in kapısını çok çalarsa,kapı onun yüzüne açılır."[7]
Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur: "İnsan namazda olduğu sürece onun bedeni, elbisesi ve etrafındaki her şey Allah'ı tesbih eder."[8]
Anma, kalbe mahsus bir fiildir. Namaz kılan insan diliyle bir takım sözcükleri peş peşe sıralıyor ve kalbi, dilinin söyledikleriyle birliktelik içinde değil ise, bu durumda anma fiili gerçekleşmiş olmaz. Hâliyle de namaz, asıl hedefinden sapmış olur.Resulullah(s.a.a) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: "Her kim iki rekat namaz kılar ve kıldığı iki rekat boyunca düşüncesini hiçbir dünya işiyle meşgul etmezse, Allah onun günahlarını bağışlar."[9]
Kısacası namaz Allah'ı anmak içindir ve Allah'ı anmak da kalplere huzur verir. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
"Böyleleri, inanan ve gönülleri Allah'ın zikriy-le yatışan kişilerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah'ın zikriyle yatışır-tatmin bulur."[10]
Zikir, gönüllerin manevi gücünün kötülük ve günahlara karşı seferber oluş makamıdır. Tam anlamıyla gerçekleşmesiyle de galip gelecek ve geçici lezzetleri terk etmenin hazzını ruh ve gönüllere tattırarak, fıtri olarak aranan huzur ve mutluluğu bahşedecektir.
2-İbadetlerden amaç yasalaştıran yüce Allah, bunun felsefesinin takva edinmektir. Yüce Allah bu hususla ilgili olarak şöyle olduğunu buyurur:
"Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk (ibadet) edin ki, takva edinesiniz."[11]
Kur'an-ı Kerim'de (Namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin farz kılınışından değinen ayetlerde bunların hemen sonra da takva edinme ve kurtuluşa erme amacıyla felsefesine yasalaştırıldığına bizzat vurgu yapılmıştır.)
Bu yüzden Kur'an-ı Kerim'de namaz, inanan ve Allah'tan korkan kimselerin özelliklerinden biri olarak sayılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "İşte o Kitap; kendisinde hiç şüphe yoktur; takva sahipleri için yol göstericidir. Onlar ki gaybe inanır ve namazlarını dosdoğru kılarlar..."[12]
Bir diğer ayette de şöyle buyurmuştur: "Sabır ve namazla yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, huşû duyanların dışındakilere çok ağır gelir."[13]
Peygamberimize huşû (saygıyla tazim) hakkında soruldu: "Namazda tevazu etmek ve kulun bütün kalbiyle Rabb'ine yönelmesidir." buyurdu.[14]
3- Namaz kötülüklerden ve fenalıklardan alıkoyar. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurul-muştur:
"Kitap'tan sana vahiy edileni oku. Namazı da kıl. Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah'ın zikri daha büyüktür. Allah neler yaptığınızı biliyor."[15]
Resulullah'a (s.a.a) denildi ki: "Filan şahıs gündüz namaz kılar, gece ise hırsızlık yapar!" Resulullah (s.a.a) buyurdu: "Şüphesiz namazı buna engel olacaktır."[16]
Ensar'dan bir gencin Resulullah (s.a.a) ile birlikte namaz kıldığı, ancak günah işlediği rivayet edilmiştir. Bu durum Resulullah'a anlatılır. Peygamber buyurur: "Şüphesiz namazı buna engel olacak ve çok geçmeden tövbe edecektir."[17]
4- Namaz, işlenmiş kötülükleri yok eden bir iyiliktir: Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur: "Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namaz kıl. Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu, Allah'ı ananlara bir öğüttür."[18]
Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: "Namaza durup kıbleye yöneldiğinde, Fatiha ve ardından herhangi bir sureyi okuyup rüku yaptığında, namazın rüku ve secdelerini yapıp teşehhüt ve selamını okuduğunda, namaz kılıncaya kadar işlemiş olduğun günahlar bağışlanmış olur."[19]
Selman-i Farisi'den şöyle rivayet edilmiştir:
Resulullah (s.a.a) ile birlikte bir ağacın gölgesinde idik. Allah'ın elçisi ağaçtan bir dal tutup salladı ve dalın yaprakları döküldü. Peygamber buyurdu: "Yaptığımın sebebini sormayacak mısınız?" Dedik: Sebebini bize bildir ey Allah'ın elçisi. Buyurdu: "Şüphesiz Müslüman kul namaza durduğunda bu ağacın yapraklarının döküldüğü gibi, bütün hataları dökülür."[20]
Hz. Ali, Peygamber efendimizin kendisine şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Ya Ali, beni hak üzere müjdeci ve uyarıcı olarak seçene (Allah'a) andolsun ki, sizden biri abdest almaya durduğunda, bütün azalarından günahlar dökülür. Allah'a (kıbleye) yüzü ve kalbiyle yöneldiğinde, namazını bitirdikten sonra bütün günahları bağışlanmış olur."[21]
5- Namaz insanı eğitir ve yaşamı yönlendirir. Şöyle ki, her ibadet Allah'ın rızasına uygun olarak yerine getirildiği takdirde, hem ibadet eden şahsın kulluk bilincini güçlendirir ve huzura varma hazzını yaşattırır, hem de ibadetleri her türlü maddi ve manevi çıkar pisliğinden arındırır. Ancak bu rızayı cennet kazanmakla özdeşleştirmek ve ahiret yurduna endeksli tutmak büyük bir hata olur. Böylesi bir sınırlamaya gidildiği takdirde, ibadetlerin eğiticilik ve dünya yaşamını yönlendiricilik boyutu maalesef ki gizlilik perdesi ardında kalacaktır. İbadetlerin içeriğinin telkinsel bir yapıda oluşu, ruhu arındırmaya elverişli en güzel atmosferdir. Birkaç somut örnekle konuya açıklık getirmek mümkündür:
Oruç:
Açlık ve susuzluk karşısında sabır silahıyla insanı donatır; toplumların fakir kesiminin yaşam sıkıntısını paylaştırır; bu insanlık ayıbının bir an önce giderilmesini ve gittikçe derinleşen bu uçurum üstüne paylaşım köprüsü kurulmasını öğretir. Gün gelir de inananlar Allah rızası çizgisinde yürüdüğü için bir takım güçlerin ambargo uygulamak suretiyle intikamına maruz kalabilir. İşte o zaman insanî-ilahî değerleri korumanın bir zorunluluk olduğunu oruç ibadeti öğretir.
Hac:
Her yıllık telkin mahiyetli tekerrürü ile insan özgürlüğü ve değerini en dayanılmaz şartlar altında korumayı insanlığa armağan eder; insanlık hazinesi yüce insanların anısını tazeler; kardeşlik duygusunun ırk, coğrafya, dil, kültür, mezhep ve sınıfsal farklılıklarla etkilenemeyeceği gerçeğini ortaya koyar ve toplumlara, hatırasını yaşattığımız İbrahim, İsmail ve Hacer'le-ri kazandırır.
Namaz:
a- Genel anlamıyla iyilikler karşısında teşekkür etme alışkanlığını kazandırır.
b- Allah'ın (günlük farz namazlarda her biri otuz defa tekrarlanan) Rahman ve Rahim sıfatlarından etkilenerek Allah'tan rahmet dilendiği gibi, insanlara da şefkat ve merhamet üzere muamele yapmayı gerektirir.
c- Dünya ötesinde bir alemin varlığını, işlenen amellerin tümünün hesabı olduğunu hatırlatır.
d- İnsanın, kulluk etmesi gerekiyorsa (ki fıtri... bir gerekliliktir) bunu, her açıdan mükemmel olana sunmayı öğretir.
e- Allah katında değer kazanmış insanların yaşam çizgisinde yürümeği gaye edindirir.
f- İnsanlık bünyesinde kanser uru konumunda olduklarından ötürü Yaradan'ın gazabına uğramış ve hayat yolunu kaybetmişlerden uzak durmayı ilke edindirir.
g- Rüku ve secdeleriyle, yücelik karşısında tazimi ve alçak gönüllülüğü... öğütler.
6- Namaz, malî yükümlülükler yerine getirilince mükemmelleşir ve beklenilen vasıfları taşır. Yüce Allah, kullarını namaz kılmaya emrettiği ayetlerin hemen hepsinde bu hususu da vurgulamıştır. Örneğin bir ayette şöyle buyurmuştur:
"İnanan kullarıma söyle: Namazı kılsınlar, ne alışverişin, ne de dostluğun olmadığı bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızktan gizli ve açık infak etsinler."[22]
Bir başka ayette de şöyle buyurmuştur: "Onlar ki gaybe inanıp namazlarını dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızktan Allah yolunda harcarlar."[23]
7- Kıyamette ilk olarak hakkında sorulan şey, namazdır. Resulullah (Allah'ın rahmeti onun ve Ehlibeyti'nin üzerine olsun) şöyle buyurmuştur:
"Kıyamette kulun ilk hesap vereceği şey namazdır. Eğer namazı kabul olursa, diğer amelleri de kabul olur; eğer namazı kabul olmazsa, diğer amelleri de kabul olmaz."
8- Namazı önemsemeyen kimseye şefaat edilmeyecektir. Resulullah (Allah'ın rahmeti onun ve Ehlibeyti'nin üzerine olsun) şöyle buyurmuştur: "Namazı hafife alan benden değildir."[24]
Yine nakledildiğine göre, İmam Cafer Sadık (a.s) ölüm döşeğindeyken bütün yakınlarının toplanmasını istemiştir. Yakınları başına toplanınca şöyle buyurmuştur: "Biz Ehlibeyt'in şefaati namazı hafife alanlara ulaşmayacaktır."
9- Namaz kılmamak insanı cehenneme sürükler. O hâlde namaz kılmadan cennete girmeyi arzulayanlar boşa kürek sallıyorlar. Konuyla ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"Onlar cennetler içinde suçluların durumunu sorarlar. Sizi şu yakıcı ateşe ne sürükledi? Derler ki , biz namaz kılanlardan olmadık..."[25]
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaz dinin direğidir; kasıtlı olarak namazını terk eden, şüphesiz dinini yıkmıştır."[26]
10- Namazın hakikatini idrak edenler onu terk etmezler. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
"Öyle erlerdir ki onlar, ne bir ticaret, ne bir alış-veriş onları Allah'ın zikrinden, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoymaz."[27]
11- Geçim derdi namaza ve namaz kılmak da, geçim sağlamaya engel olmamalıdır. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
"Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeğe koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınıp (bitince) hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfünden nasibinizi arayın. Allah'ı çok anın ki, kurtuluşa erebilesiniz."[28]
12- Namaz kılanlar cennette ağırlanacaklardır. Meâric suresinde "namaz kılanlar" şöyle vasfedilmiş-tir:
"Gerçekten insan, bencil ve hırslı yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır, kendisine hayır dokundu mu yardım etmez. Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.
Onlar ki, namazlarını sürekli kılarlar. Onların mallarında belli bir hisse vardır yoksul ve yoksun olan(lar) için. Onlar, ceza ve mükâfat gününü tasdik ederler.
Rablerinin azabından korkarlar... Ve onlar, ırzlarını korurlar; ancak kendi eşleri ya da cariyeleri başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar...
(Bir de) onlar, kendilerine verilen emaneti ve verdikleri ahdi gözetirler. Şahitliklerinde dosdoğru davranırlar. Namazlarını korurlar.
İşte onlar, cennetlerde ağırlanırlar."[29]
İmam Bâkır (a.s) bir hadisinde namaz kılanın üç özelliği olduğunu buyurur:
"Ayaklarını bastığı yerden göklere kadar melekler tarafından korumaya alınır. Namazı bitene kadar gökten, başına hayırlar yağar. (Allah tarafından) görevlendirilen melek, 'Namaz kılan, kiminle münacat ettiğini bilse namaz kılmaktan ayrılmaz' diye seslenir."[30]
13- Aile reisinin çok önemli yükümlülüklerinden biri, ailesini namaz kılmaya emretmek ve bunu uygun bir yöntemle gerçekleştirmektir. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır: "Ailene namazı emret ve (bu hususta) dayanıklı ol. Biz senden rızk istemiyoruz. Biz sana rızk veriyoruz. Sonuç takvanındır."[31]
Resulullah (s.a.a) konuyla ilgili olarak şöyle buyurur: "Çocuklarınız yedi yaşına girdiklerinde, onlara namazı öğretin. On yaşını doldurduklarındaysa... onların yataklarını ayırın."[32]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurur: "Çocuklarınıza namazı öğretin. Teklif çağına erdiklerindeyse, onları namaz kılmakla sorumlu tutun."[33]
Namazın ne kadar önem taşıdığını Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyti'nin hayatlarında da gözlemleyebiliriz. Hz. Ali (a.s) hakkında şöyle rivayet edilir: Namaz vakti girdiğinde Ali'nin (a.s) rengi değişir ve titremeğe başlardı. "Neyiniz var?" dendiğinde, şöyle buyururdu: "Yüce Allah'ın göklere, yere ve dağlara sunup da onların yüklenmekten kaçındıkları ve zayıflığıyla birlikte insanın yüklendiği emaneti eda etme zamanı geldi. Bu yüklendiğimi layıkıyla yerine getirip getiremeyeceğimi bilemiyorum."[34]
Aşura günü Kerbela'da İmam Hüseyin'in (a.s) yarenlerinden birinin öğle namazının vaktinin girdiğini hatırlatması üzerine İmam (a.s), "Allah seni namazı ayakta tutanlardan yazsın; biz zaten namaz için savaşıyoruz." buyurdu ve savaşın kızıştığı o esnada hemen cemaatla öğle namazı kıldı ve yine Sıffin savaşında Hz. Ali (a.s) savaşı bırakıp namaza koyuldu ve bu işini eleştirenlere, "Biz bu kavimle namaz için savaşıyoruz." buyurdu.
Dipnotlar
[1]- Zariyat suresi, 56. ayet
[2]- Nahl suresi, 36. ayet.
[3]- Kureyş suresi, 3-4. ayet.
[4]- Bakara suresi, 183-184. ayet.
[5]- Tâhâ suresi, 14. ayet.
[6]- Cum'a suresi, 9. ayet.
[7]- Bihar-ul Envar,c.77, s.78.
[8]- Bihar-ul Envar, c.82,s.207.
[9]- Bihar-ul Envar, c.84, s.249.
[10]- Ra'd suresi, 28. ayet.
[11]- Bakara suresi, 21. ayet.
[12]- Bakara suresi, 3. ayet.
[13]- Bakara suresi, 45. ayet.
[14]- Bihar-ul Envar, c.84, s.264.
[15]- Ankebut suresi, 45. ayet.
[16]- Bihar-ul Envar,c.82,s.198.
[17]- Bihar-ul Envar, c.82, s.198.
[18]- Hûd suresi, 114. ayet.
[19]- Bihar-ul Envar, c.82, s.205.
[20]- Bihar-ul Envar, c.82, s.205.
[21]- Bihar-ul Envar, c.82, s.220.
[22]- İbrahim suresi, 31. ayet.
[23]- Bakara suresi, 3. ayet.
[24]- Bihar-ul Envar, c.79, s.136.
[25]- Müddessir, 40-44. ayetler.
[26]- Bihar-ul Envar,c.82,s.202.
[27]- Nur suresi, 37. ayet.
[28]- Cum'a suresi, 9-10. ayetler.
[29]- Meâric suresi, 19-35. ayet.
[30]- Men La Yahzuruh-ul Fakih, c.1, 30. Bab, 15. hadis.
[31]- Enbiya suresi, 132. ayet.
[32]- Mizan-ul Hikme, c.10, s,722.
[33]- Mizan-ul Hikme,c.10, s.722.
[34]- Bihar-ul Envar,c.41, s.17.
KİMLERİN NAMAZ KILMASI GEREKİR?
Namaz ilâhî bir yükümlülüktür. İnsan bulûğ çağına erdiği zaman bu yükümlülüğü yerine getirmeye layık olur. Çocuklar bulûğ çağına erdikleri gün İslâm açısından yeni dünyaya gelmiş gibi olurlar ve toplumsal sahnelere girme çağına ulaşırlar.
İnsan bulûğ çağına erdiği zaman, üzerine farz olan amelleri doğru bir şekilde yerine getirmesi için bir müçtehide uyması, yani amellerini onun görüşlerine uygun olarak yapması gerekir.
Bulûğ Çağı
Erkekler, on beş yaşını, kızlar ise dokuz yaşını bitirdikten sonra bulûğ yaşına girerler ve o günden itibaren dini vazifelerini yerine getirmeleri gerekir. Çocuklar bulûğ çağına girmeden önce de namaz kılacak olsalar sevap alırlar. Çocukların hazırlık için günlük namazlarını bulûğ çağından birkaç yıl önce kılmaya başlamaları, daha uygundur.
Bulûğ yaşı kamerî yıla göre hesaplanmalıdır ve kamerî yıl üç yüz elli dört gün altı saat olduğu için güneş yılından on gün on sekiz saat daha azdır. Dolayısıyla dokuz güneş yılından doksan altı gün on sekiz saat düşerek dokuz kamerî yılını elde edebiliriz ve yine on beş güneş yılından yüz altmış altı gün altı saat düşerek de on beş kamerî yılını bulabiliriz. Çocukların bulûğ yaşını daha kolay hesaplayabilmek için anne ve babaların çocuklarının doğum tarihini kameri tarihe göre kaydetmeleri ve çocukları ergenlik çağına erdiğinde, onlara kılavuzluk etmeleri daha uygundur.
NAMAZIN KISIMLARI
Namaz, farz ve müstehap olmak üzere iki kısma ayrılır.
Farz namaz, kılınması gerekli olan ve kılınmaması durumunda kıyamette insanın azaba uğramasına sebep olan namazdır.
Müstehap namaz ise, kılınması iyi olduğu ve karşılığında sevap alınan, ancak kılınmaması durumunda kıyamette insanın azaba uğramasına neden olmayan namazdır.
Müstehap namazlar oldukça fazladır ve burada onların hepsini teker teker aktarmamız imkansızdır. Dolayısıyla burada onları sıralamaktan sakınıyoruz; kitabın sonunda onlardan sadece bazılarına değineceğiz.
Farz namaz da iki kısımdır: Bazısı, her zaman ve her gün kılınır. Diğer bazısı ise, sadece bazı zaman ve durumlarda kılınır.
Günlük Farz Namazlar
Her Müslümanın her gece gündüz içerisinde on yedi rekât namaz kılması gerekir:
1- Sabah namazı; iki rekattır.
2- Öğle namazı; dört rekattır.
3- İkindi namazı; dört rekattır.
4- Akşam namazı; üç rekattır.
5- Yatsı namazı; dört rekattır.
Rekatın ne demek olduğunu ileride açıklayacağız.
NAMAZA HAZIRLIK
Namaza başlamadan önce bir takım hususlara ve bu hususlarla ilgili hükümlere dikkat edilmelidir. Bu hususlara dikkat etmeden kılınan namaz doğru olmaz ve insanın üzerinden yükümlülüğü kaldırmaz. Bu hususlar şu beş maddeden ibarettir:
1- Vakit.
2- Temizlik. (Yani, abdest, cebire abdesti, gusül ve teyemmüm)
3- Yer.
4- Elbise.
5- Kıble.
Vakit
İslâm, insanlar için sunduğu programlarda onların yaşamlarını ve bütün ihtiyaçlarını göz önünde bulundurur.
Farz namazların vakitlerine dikkat edecek olursak, insanın ihtiyaçlarını gidermesi için Rabbi'yle irtibat kurarak, ruhunu temizlemesi, O'ndan güç alması vaktinin büyük bir bölümünü çalışmaya ayırırken, gece-gündüz boyunca namaz için sadece belli bir miktarın, o da uygun zamanların seçildiğini görürüz.
Ayrıca namazın düzenli vakitlerde kılınması, insanı kişisel ve toplumsal işlerinde düzenli ve programlı olmaya alıştırır. İnsan farz namazları canı istediği zamanda kılamaz; vakti girmeden önce kılınan namaz batıldır. İnsan namazı kendi vaktinde kılmazsa, günah işlemiş olur ve vazifesini yerine getirmemiş sayılır.
Ayât namazı gibi günlük namazların dışındaki farz namazların vakitlerine ise, yeri geldiğinde işaret edeceğiz.
Şimdi günlük namazların vakitlerini öğrenelim:
Günlük Namazların Vakitleri
Sabah Namazının Vakti
Sabah namazının vakti, sabah ezanından güneş doğuncaya kadardır. Bu süre içerisinde sabah namazının kılınması gerekir. İnsan sabah namazını bu süre içerisinde kılamazsa, daha sonra "kaza" niyetiyle kılmalıdır.
Öğle ve İkindi Namazının Vakti
Öğle ve ikindi namazının vakti, öğleden güneş batıncaya kadardır. Bu süre içerisinde önce öğle namazı ve sonra da ikindi namazı kılınmalıdır.
Akşam ve Yatsı Namazının Vakti
Güneşin batmasından biraz sonra (yaklaşık 20-25 dakika sonra) başlayan akşam ezanından gece yarısına kadar akşam ve yatsı namazının vaktidir ve akşam namazının yatsı namazından önce kılınması gerekir.
Namazın ilk vaktinde kılınması daha iyidir ve namaz, ne kadar ilk vaktine yakın bir zamanda kılınısa, sevabı da bir o kadar fazla olur.
KIBLE
Mekke şehrinde ve Mescid-ul Haram'da yer alan Kâbe kıbledir ve Müslümanlar namaz kılarken ona doğru yönelmeleri gerekir. Mekke'nin dışında ve Mekke'den uzak olanların "kıble yönüne doğru durmuş" denilecek şekilde durmaları yeterlidir.
İslâm dini, Kâbe'yi tek olan Allah'a ibadet merkezi olarak tanıtmış ve Müslümanlara, namaz kılanlar ve ibadet edenler arasında vahdet, birlik ve düzen olması için dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar yüzlerini kıbleye çevirmelerini emretmiştir.
Kıbleye doğru namaz kılmak, Kâbe'yi tamir eden Hz. İbrahim'le (a.s) Hz. İsmail'in (a.s) hatıralarını anmak ve ibadet için Allah'a yönelişin güzel bir örneğidir. Kıbleye yönelmek sadece namaza has değildir; hayvanın etinin helal olması için de kıbleye doğru kesilmesi şarttır. İnsan yemek yerken, uyurken de bu işleri kıbleye doğru yapması iyidir. İnsan ölünce, toprağa verildiğinde de yüzü kıbleye çevrilmelidir.
Müslümanlar hicretin ikinci yılına kadar Mescid-ul Aksa'ya doğru namaz kılıyorlardı. Yahudiler, "Müslümanların kıblesi yoktur ve bizim kıblemize doğru namaz kılıyorlar" diye onlara dil yarası vurmaya başlayınca, Müslümanların istiklalinin korunması için yüce Allah bundan böyle Kâbe'ye doğru namaz kılmalarını emretti.
ELBİSE
Namaz kılınırken giyilen elbisede şu hususlara dikkat edilmelidir:
1- Namaz kılanın giydiği elbise pâk olmalıdır.
2- Gasbedilmiş olmamalıdır.
3- Leş hayvanın parçalarından olmamalıdır.
4- Yenilen ama şer'î ölçülere göre kesilmeyen hayvanın parçalarından olmamalıdır.
5- Şer'î ölçülere göre kesilmiş olsa bile eti yenmeyen hayvanın parçalarından olmamalıdır. Bu hususta deri gibi canı olan parçalarla, saç gibi canı olmayan parçalar arasında hiçbir fark yoktur.
6- Erkeklerin elbisesi altın dokumalı olmamalıdır.
7- Erkeklerin elbisesi halis ipekten olmamalıdır.
Elbiseyle İlgili Birkaç Hüküm
1- Namazda erkeklerin, Yüce Allah'ın huzurunda durduğunu dikkate alarak bedenlerinin tamamını örtmeleri iyidir.
2- Namahrem olmadığı yerde, kadınlar namazda dar elbise giyebilir ve ziynetlerini açıkta bırakabilirler.
3- Namazda kadının giymesi gereken elbiseyle şer'î tesettürün arasında fark vardır. Şerî tesettürde ayaklar bile örtülmelidir, dar elbise giymek ve ziyneti göstermek ise câiz değildir.

4- İster namazda olsun, ister namaz dışında, erkeklerin altın ve halis ipek dokumalı elbiseleri giymeleri haramdır.
Namazda Örtülmesi Gereken Yerler
Erkekler namazda ön ve arkalarını (kısa bir pantolon miktarınca); kadınlar da yüz, eller ve ayaklar dışında bütün bedenlerini örtmeleri gerekir.
Namazda Beden ve Elbisenin Temiz Olması Gerekmeyen Durumlar
1- Yaradan akarak elbise ve bedene değen kanı temizlemek imkansız veya zor olursa onunla namaz kılınabilir.
2- Beden veya elbiseye değen kan, işaretparmağının bir boğumundan büyük olmaz; köpek, domuz, kâfir, ölü hayvan ve eti yenmeyen hayvanın ve yine âdet ve lohusalık kanı olmazsa, onunla namaz kılınabilir.
3- Necis olmuş çorap, şapka ve kayış gibi avret mahallini örtmeye yetmeyecek şeylerle namaz kılmanın sakıncası yoktur.
YER
Namaz kılınan yerle ilgili olarak şu hususlara dikkat edilmelidir:
1- Gasp edilmemiş olmalıdır.
2- Sabit olmalı ve hareket etmemelidir.
3- Namaz kılınan yerde elbise ve bedene bulaşacak bir necaset olmamalıdır.
4- Kadının secde ettiği yerin erkeğin secde yerinden biraz geride olması ihtiyata uygundur; ancak kadınla erkek arasında perde veya başka bir şey olursa, bu ihtiyat artık söz konusu değildir.
Cami Hükümleri
1- Camiye komşu olan birisinin namazını cami dışında kılması iyi değildir.
2- Camiye herkesten önce gitmek ve herkesten sonra çıkmak iyidir.
3- Camiyi temizlemenin çok sevabı var; camiyi necis etmek haram ve caminin necis olan yerini pâk etmek ise farzdır.

4- İnsan camiye gittiğinde caminin saygınlığı niyetiyle iki rekât tahiyyet namazı kılması iyidir.

5- Camiye giderken güzel kokular sürmek ve en güzel ve temiz elbiseleri giymek iyidir.
6- İçinde kimsenin namaz kılmadığı bir camide namaz kılmanın sevabı daha fazladır.
7- Namaz kılmak için olmasa bile camiye girerken abdestli olmak iyidir.
8- Cami yapmak ve camiyi tamir etmek iyi işlerdendir.
Temizlik
Allah'a ibadet etmek ve namaz kılmak için kendimizi temizlemeliyiz. Temizlik bazen abdestle gerçekleşir. İmam Sadık (aleyhis-selâm) buyuruyor ki:
"Yüce Allah'a ibadet etmek istediğinizde kendinizi pisliklerden temizlemeli, tembellik ve hâlsizlikten kurtulmalı ve abdestle kendinizi Allah'la konuşmak için temizleyip hazırlamalısınız."[1]
Bazen de gusül (boy abdesti) ile gerçekleşir. Abdest alınamayan veya gusül edilemeyen durumlarda temizlik, yerine göre "cebire abdesti, cebira guslü veya teyemmüm"le gerçekleşir. Burada bu amelleri öğreneceğiz.
[1]- Vesalil-uş Şia, c.1, s.275.
ABDEST
Namaz kılmak isteyen kimsenin abdest alması gerekir. Nitekim Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Ey inananlar! Namaza durmak istediğiniz zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başınızın bir kısmını ve topuklara kadar ayaklarınızın bir kısmını meshedin..."[1]
Abdest alınırken şu hususlar gözetilmelidir:
1- Abdest alınan su pâk olmalıdır.
2- Abdest alınan su başka bir şeyle karışık olmamalıdır.
3- Abdest alınan su gasp edilmemiş olmalıdır.
4- Abdest alınan ibrik vs. gasp edilmemiş olmalıdır.
5- Abdest alınan ibrik vs. altın ve gümüşten olmamalıdır.
6- Abdest organları pâk olmalıdır.
7- Abdest almak ve namaz kılmak için yeterli vakit olmalıdır.
8- Abdest amelleri arasında sıra gözetilmelidir.
9- Abdest amelleri peşpeşe ve aralıksız yapılmalıdır.
10- İnsanın bizzat kendisi abdest almalıdır; yani imkan dahilinde insana başkası abdest aldırmamalıdır.
11- Su kullanmanın herhangi bir sakıncası olmamalıdır.
12- Abdest organlarında suyun ulaşmasına engel olacak herhangi bir şey bulunmamalıdır.
[1]- Mâide suresi, 6. ayet.
Cebire Abdesti
Abdest organlarının bazısında yara olur ve suyla ıslanmasının zararı olursa veya başka bir nedenden dolayı bazı organlara suyun zararı olursa, bu durumda insan organın o kısmının üzerine temiz bir bez bırakır ve ıslak elini o bezin üzerine çeker. Bu şekilde alınan abdeste, cebire abdesti denir.
Cebire Abdestiyle İlgili Birkaç Hüküm
1- Eğer el veya yüzde yara olur ve suyun yaraya zararı varsa, onun üzerine temiz bir bez parçası veya başka bir şey bırakılır ve o yer yıkanırken bırakılan şeyin üzerine ıslak el çekilir.
2- Eğer yaranın üzeri bağlı olur ve açılmazsa, abdest alınırken ıslak el onun üzerine çekilir. Eğer yaranın üzerindeki parça vs. necis olursa, onun üzerine temiz bir parça bırakılarak ıslak el onun üzerine çekilir.
3- Eğer baş veya ayağın meshedilecek bölümünde yara olursa; yara meshedilecek bölümün sadece bir kısmında olursa, yara olmayan kısım meshedilir; örneğin, eğer ayağın sadece iki parmağında yara olursa, yara olmayan parmaklara meshedilir. Fakat eğer yara meshedilecek organın hepsini kapsamışsa; örneğin, ayağın tamamı sarılmışsa, o sargının üzeri meshedilmelidir. Elbette bu ikinci durumda cebire abdesti dışında teyemmüm de yapmak iyidir. Hatta bazı müçtehitlere göre teyemmüm yapmak farzdır.
4- Eğer yara dışında bir nedenle su abdest uzuvlarından birine zararlı olursa, cebire abdesti yapmak gerekir.
5- Cebire abdestinde de yüz ve eller yukarıdan aşağıya doğru yıkanmalıdır. Dolayısıyla eğer el veya yüzün üst tarafı sarılı olursa, önce sargının üzerine ıslak el sürülmeli, sonra aşağı taraf yıkanmalıdır.
6- Cebire abdesti alma imkânı olan bir kimse, cebire abdesti almalıdır ve sadece teyemmüm yeterli değildir.
GUSÜL Bazen namaz için şart olan temizlik gusüldür. Cünüp olan kişi veya başka bir sebeple gusül etmesi gereken kişi bedeninin tamamını yıkamalıdır. Gusül de abdest gibi Allah'ın emrini yerine getirmek kastıyla yapılmalıdır.
Gusül iki türlü yapılabilir: 1- Tertibi. 2- İrtimasi.
Tertibi Gusül
Tertibi gusülde ilk önce başla boyun yıkanır, sonra bedenin sağ yarısı ve sonra da sol yarısı yıkanır.
Gusülde bedenin bir kısmını yıkarken, bir veya birkaç avuç su dökerek abdestte olduğu gibi eli onun üzerine çekmek yeterlidir.
İrtimasi Gusül
İrtimasi gusülde bir anda bedenin tamamı gusül niyetiyle suya daldırılır. İrtimasi gusül etmek için su bedenin tamamını kapsayacak kadar fazla olmalıdır. Dolayısıyla eğer insan gusül etmek ve Allah'ın emrine itaat etmek kastıyla nehire, havuza veya denize girer de su bedeninin tamamını kapsarsa guslü doğrudur; aşağıdaki şekilde olduğu gibi.
TEYEMMÜM
Bazı durumlarda namaz için gerekli olan temizlik teyemmümle gerçekleşir. Nitekim yüce Allah bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
"Eğer hasta ve yolculukta iseniz ya da sizden birisi çukur yerden (tuvaletten) gelirse yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunursanız, bu hâlde, su bulamadığınız takdirde, doğası üzere olan yeryüzüne yönelin. Ondan yüzleriniz ve ellerinizin bir kısmına meshedin (teyemmüm edin)..."[1]
Teyemmümü Gerektiren Durumlar
Aşağıda açıklanan durumlarda insan abdest ve gusül yerine teyemmüm etmelidir:
1- Abdest veya gusül için yeterli suyun olmaması.
2- Tehlike veya başka bir engel yüzünden suya ulaşılmaması.
3- Hastalık vb. nedenle suyun zararlı olmasından korkulması.
4- Suyun abdest için kullanıldığında susuzluk çekileceğinden korkulması.
5- Su elde etmenin insanın durumunu etkileyecek miktarda para verilmesini gerektirmesi.
6- Su elde etmenin zillet ve hakarete maruz kalmayı gerektirmesi.
7- Su bulmanın veya abdest almanın, vaktin darlığı yüzünden namazın kazaya kalmasını gerektirmesi.
8- Suyun, sadece necaseti beden ve elbiseden gidermeye yetip abdeste yetmemesi.
9- Suyun kullanıldığı takdirde başka birisinin ölmesinden veya hasta olmasından korkulması.
Nelere Teyemmüm Edilir?
1- Toprak ve kum. 2- Taş, kaya ve kesek.
3- Çakıl ve yer denilebilecek pâk olan her şey.
Teyemmümün Şartları
1- Sadece yukarıda sayılan şeylerin üzerine teyemmüm edilmelidir.
2- Üzerine teyemmüm edilen şey pâk olmalıdır.
3- Üzerine teyemmüm edilen şey gasp edilmemiş olmalıdır.
4- Üzerinde durularak teyemmüm edilen yer gasp edilmemiş olmalıdır.
5- Teyemmüm organları pâk olmalıdır.
6- Teyemmüm organlarında yüzük vs. gibi engeller bulunmamalıdır.
7- Teyemmüm amelleri sırasına göre yapılmalıdır.
8- Teyemmüm amelleri peş peşe ve aralıksız yapılmalıdır.
9- Kişinin bizzat kendisi teyemmüm etmeli ve insana başkası teyemmüm ettirmemelidir.
Teyemmümü Bozan Şeyler
1- Abdesti bozan her şey.
2- Teyemmümü gerektiren durumun giderilmesi.
[1]- Mâide suresi, 6. ayet.
Nasıl Teyemmüm Alınır?
1- İlk önce "Alemlerin Rabb'ine itaat ve yaklaşmak için teyemmüm ediyorum" diye niyet ettikten sonra her iki elin iç kısmı birlikte, üzerine teyemmüm edilmesi doğru olan bir şeyin üzerine bir kere vurulur.
2- Sonra eller bitiştirilerek ellerin içiyle yukardan aşağıya doğru alnın iki tarafı ve kaşlar meshedilir.
3- Daha sonra sol elin içiyle sağ elin üstü bilekten parmak uçlarına kadar meshedilir.
4- Sonra aynı şekilde sağ elin içiyle sol elin üst kısmı bilekten parmak uçlarına kadar meshedilir.
Teyemmümle İlgili Birkaç Hüküm
1- Teyemmümde elleri yere vurmak şarttır ve sadece elleri yere bırakmak yeterli değildir.
2- Vakti girmeden önce farz bir namaz için teyemmüm almak doğru değildir.
3- Vakti girdikten sonra namaz için teyemmüm edilir, sonraki namazın vakti girinceye kadar teyemmümü bozacak herhangi bir şey gerçekleşmez, teyemmümü gerektiren durum da giderilmezse ve (namazın son vaktine kadar) giderilmeyeceği bilinirse, bu teyemmümle sonraki namaz da kılınabilir ve yeniden teyemmüm almaya gerek yoktur.
4- Gusül alması gereken kimse, biri gusül yerine ve diğeri de abdest yerine olmak üzere namaz için iki teyemmüm etmelidir.
EZAN
Ezan, Müslümanların tevhidî sloganıdır.
Ezan, Allah'ın birliğine ve Hz. Muhammed'in elçiliğine şehadet etmektir.
Ezan, namaz vaktinin girdiğini ilân etmektir.
Şafak sökerken, öğle ve ikindi vakti, akşamın ilk vaktinde hava kararırken bütün İslâm beldelerinde ezan, ruhu okşayan ahengiyle herkese "Namaz vakti girdi" diye ilân etmektedir.
Günlük namazlardan önce ezan okunması önemle vurgulanan bir müstehaptır.
Ezan şöyle okunur:
Dört defa: "Ellahu ekber"
İki defa: "Eşhedu en lâ ilâhe illellâh"
İki defa: "Eşhedu enne Muhemmeden resûlullâh"
İki defa: "Eşhedu enne ‘Eliyyen veliyyullâh"
İki defa: "Heyye ‘eles-selâh"
İki defa: "Heyye ‘elel-felâh"
İki defa: "Heyye ‘elâ heyr-il ‘emel"
İki defa: "Ellahu ekber"
İki defa: "La ilâhe illellâh."
Anlamı:
- Allah nitelendirilemeyecek derecede büyüktür.
- Şehadet ederim ki, Allah'tan başka tapılmaya layık bir ilâh yoktur.
- Şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (Allah ona ve Ehlibeyti'ne rahmet etsin) Allah tarafından gönderilmiş peygamber ve elçidir.
- Şehadet ederim ki, Hz. Ali (ona selâm olsun) Allah'ın velisidir.
- Namaza koş.
- Kurtuluşa koş.
- En hayırlı amel olan namaza koş.
- Allah nitelendirilemeyecek derecede büyüktür.
- Allah'tan başka ibadete layık bir ilâh yoktur.
İKÂMET
Ezandan sonra, namaza başlamadan önce ikâmetin okunması da önemle vurgulanan bir müstehaptır.
İkâmet şöyle okunur:
İki defa: "Ellahu ekber"
İki defa: "Eşhedu en la ilâhe illellâh"
İki defa: "Eşhedu enne Muhemmeden resûlullah"
İki defa: "Eşhedu enne ‘Eliyyen veliyyullâh"
İki defa: "Heyye ‘eles-selâh"
İki defa: "Heyye ‘elel-felâh"
İki defa: "Heyye ‘elâ heyr-il ‘emel"
İki defa: "Ked kâmet-is selâh"
İki defa: "Ellahu ekber"
Bir defa: "La ilâhe illellâh."
Anlamı:
- Allah nitelendirilemeyecek derecede büyüktür.
- Şehadet ederim ki, Allah'tan başka tapılmaya layık bir ilâh yoktur.
- Şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (Allah ona ve Ehlibeyti'ne rahmet etsin) Allah tarafından gönderilmiş peygamber ve elçidir.
- Şehadet ederim ki, Hz. Ali (ona selâm olsun) Allah'ın velisidir.
- Namaza koş.
- Kurtuluşa koş.
- En hayırlı amel olan namaza koş.
- Namaz başlamak üzeredir.
- Allah nitelendirilemeyecek derecede büyüktür.
- Allah'tan başka ibadete layık bir ilâh yoktur
Kısaca
İnsanın namazdan önce gözeteceği hususları özetle şöyle sıralıyor ve diyoruz ki:
1- Abdest veya gusül ya da teyemmüm etmelidir.
2- Beden ve elbisesini necislerden temizlemelidir.
3- Bedenini pâk ve mubah elbiseyle örtmelidir.
4- Namazın vaktini gözetmeli, namazı vaktinden önce kılmamalıdır ve vaktinden sonraya da bırakmamalıdır.
5- Namaz kıldığı yer gasp edilmemiş olmalıdır.
6- Kıbleye doğru durmalıdır.
7- Ezan ve ikamet okuması iyidir.
NAMAZA BAŞLANGIÇ
Birinci rekât
Namazın birinci rekâtı şunlardan ibarettir:
1- Tekbiret-ul İhram (iftitah tekbiri, yani namaza başlarken "Ellah-u Ekber" demek).
2- Kıraat (Fatiha ve herhangi bir sureyi tam olarak okumak).
3- Rükû ve zikri.
4- İki secde ve zikri.
TEKBİRET-UL İHRAM
Namaza, "Ellah-u Ekber" söylenerek başlanır. Namaza başlarken "Ellah-u Ekber" söylemek, Allah'tan başka her şeyden koparak Allah'a yönelmek anlamındadır.
"Allah-u Ekber", Allah'ın yüce olduğunu ilân etmek ve Allah dışındaki diğer bütün yalancı güçlerden uzak durmak demektir. Bu tekbirle namaza girilir ve bazı işleri yapmak insana haram olur.
Tekbiret-ul İhram alırken
Namaza başlarken hangi namazı kıldığımızın, örneğin öğle namazı mı, ikindi namazı mı kıldığımızın farkında olmamız gerekir ve onu sadece yüce Allah’'ın emrini yerine getirmek amacıyla kılmalıyız. İşte namazın asıl parçalarından sayılan bu amele "niyet" denir. Niyet ettikten sonra daha sonra açıklanacak olan namazı bozan şeylerden sakınmak gerekir.
Tekbir getirirken elleri kulak hizasına kadar kaldırmak müstehaptır.
KIRAAT
"Ellah-u Ekber" söylenerek namaza başlandıktan sonra ilk önce Fatiha suresi okunur:
Fatiha Sûresi
Bismillahirrehmanirrehîm
- Elhemdu lillâhi rebb-il ‘âlemîn
- Er-rehman-ir rehîm
- Mâliki yevm-id dîn
- İyyâke ne‘'budu ve iyyâke neste‘în
- İhdines-sirât-el mustekîm
- Siratellezîne en'‘emte ‘eleyhim
- Ğeyr-il meğzûbi ‘eleyhim velezzâllîn.
Anlamı:
- Dünyada mümin ve kâfire, ahirette ise yalnızca mümine merhamet eden Allah'ın adıyla başlıyorum.
- Övgü, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
- Allah, dünyada mümin ve kâfire, ahirette ise yalnızca mümine merhamet eder.
- Allah cezâ ve mükâfat günü olan kıyametin sahibi ve sultanıdır.
- Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
- Bizi doğru yola hidayet et.
- Nimet verdiğin kimselerin yoluna; (onlar) ki ne kendilerine gazap edilmiştir ve ne de sapmışlardır.
İhlas Sûresi
Fatiha suresi okunduktan sonra Kur'an-ı Kerim'in herhangi bir suresi tam olarak okunmalıdır. Örneğin, İhlas suresi okunabilir:
Bismillahirrehmanirrehîm
- Kul huvellahu ehed
- Ellah-us Semed
- Lem yelid ve lem yûled
- Ve lem yekun lehu kufuven ehed.
Anlamı:
- Dünyada mümin ve kâfire, ahirette ise yalnızca mümine merhamet eden Allah'ın adıyla başlıyorum.
- Ey Muhammed! De ki: O Allah tektir.
- Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, her şey O'na muhtaçtır.
- O doğurmamıştır ve doğmamıştır.
- Yaratıklarından hiçbir kimse O'nun dengi değildir.
Kıraatle İlgili Birkaç Hüküm
1- Erkekler sabah, akşam ve yatsı namazlarında, birinci ve ikinci rekâtta Fatiha ve sureyi sesli, öğle ve ikindi namazında ise sessiz okumalıdırlar. Ama kadınlar sesli kılınması gereken yerleri sessiz okuyabilirler.
Kıraat halinde
2- Namazın birinci ve ikinci rekâtında Fatiha suresi ve peşinden herhangi bir sure tam olarak okunmalıdır. Üçüncü ve dördüncü rekâtta ise Fatiha suresi okunabileceği gibi tesbihat-ı erbaa da okunabilir.
3- Namazda kasıtlı olarak sesli okunması gereken yerleri sessiz ve sessiz okunması gereken yerleri sesli okumak câiz değildir. Ancak yanlışlıkla okunursa, sakıncası yoktur.
4- Tesbihat-ı erbaa ve tesbihat-ı erbaa'nın yerine okunan ve yine ihtiyat namazında okunan Fatiha suresi sessiz okunmalıdır.
5- Sessiz okunması gereken namazlarda birinci ve ikinci rekâtta "besmele"yi sesli okumak müstehaptır
RÜKÜ
Kıraattan sonra insanın, elleri diz kapaklarına değecek kadar eğilmesi ve en az bir defa:
"Subhane rebbiyel ‘ezîmi ve bi-hemdih"[1]
Veya en az üç defa "Subhanellah"[2] demesi gerekir.
Rükûyla İlgili Birkaç Hüküm
1- Rükû zikri okunurken beden hareketsiz olmalı.
2- Namazın her rekâtında sadece bir rükû yapılır.
3- Kadınların rükûda ellerini dizlerden yukarı koyması ve dizleri geri çekmemesi müstehaptır
Rüku zikri okunurken
[1]- Yüce Rabb'im her türlü eksiklikten münezzehtir ve O'na hamd ederim.
[2]- Allah münezzehtir.

Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi

ÖNSÖZ
İslâm dininin temel ilkelerinden biri de namazdır.
Namaz, imanın ölçütü ve takvalıları tanımanın vesilesidir.
Namaz, dinin dalgalanan bayrağı; namaz kılanlar ise, onun maneviyatı sayesinde güvencede olanlardır.
Namaz, Allah'ı anmak için yapılan ibadettir. Nitekim yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ben, yalnızca ben Allah’'ım. Ben’den başka ilâh yoktur; şu hâlde bana ibadet et ve ben’i anmak için dosdoğru namaz kıl. "[1]
Namaz, ibadetlerin en büyüğü ve tekliflerin en üstünüdür.
Bir rivayette şöyle geçer: Birisi İmam Cafer Sadık'ın (a.s) huzurunda başka birini övüyordu. Onun övgülerinden sonra İmam -(a.s), "Namazı nasıldır?" diye sordu. Yani, bu önemli vazifeyle ilgili ne kadar çaba harcıyor? Övülen kişinin bütün iyilikleri namaza verdiği öneme bağlıdır.
Bu ilâhi farizayı yerine getirmek ve zinde tutmak için her ne kadar çaba harcansa yine de azdır. İslâm ulemasının ve hak mektebe gönül verenlerin tüm çabası ve hatta batıla karşı savaşan mücahitlerin savaşı bu büyük ibadeti ayakta tutmak içindi.
Aşura günü Kerbela da İmam Hüseyin aleyhisselâm’ın yarenlerinden birinin öğle namazının vaktinin girdiğini hatırlatması üzerine İmam aleyhisselam’ın, "Allah seni namazı ayakta tutanlardan yazsın; biz zaten namaz için savaşıyoruz." buyurması ve savaşın kızıştığı o esnada hemen cemaatla öğle namazı ikame etmesi ve yine Sıffin savaşında Hz. Ali aleyhisselâm’ın savaşı bırakıp namaza koyulması ve Hazretin, bu işini eleştirenlere "Biz bu kavimle namaz için savaşıyoruz." demesi, İslâm dininde namazın konumunu ve ehemmiyetini ortaya koymaktadır.
Yine dinin direği olarak tanıtılan namazın önemi hadislerde şöyle belirtilmiştir:
Resulullah (Allah'ın rahmeti onun ve Ehlibeyti'nin üzerine olsun) buyurmuştur ki:
"Kıyamette- kulun ilk hesap vereceği şey namazdır. Eğer namazı kabul olursa, diğer amelleri de kabul olur; eğer namazı kabul olmazsa, diğer amelleri de kabul olmaz."
"Namazı hafife alan benden değildir."[2]
Ehlibeyt İmamlarından (a.s) şöyle nakledilmiştir: "Bizim şefaatimiz namazı hafife alana ulaşmayacaktır."[3]
Bunlar ve burada değinmediğimiz daha nice ayet ve hadisler, her Müslüman’'ın namazın nasıl kılındığını ve namaz hükümlerini çok iyi bir şekilde öğrenmesi gerektiğini vurgulamaktadır. İşte elinizdeki bu kitap, Ehlibeyt (onlara selâm olsun) mektebine göre namazı öğretmektedir.
[1]- Tâhâ suresi, 14. ayet.
[2]- Bihar-ul Envar, c.79, s.136.
[3]- Bihar-ul Envar, c.47, s.2.
USUL-U DİN
İslâm'da tüm eğiti ve öğretiler iki ana başlık altında anlatılmaktadır. Birincisi; "Usul-ü Din"yani dinde temel inançlar. Başka bir ifadeyle insanın inanması gereken hususlar. İkincisi; "Füruu Din"yani insanın ameliyle ilgili hususlardır. Usul-ü Din (dinde inanılması gereken temel inançlar) beştir:
1- Tevhid: Bir tek olan Allah'a inanmak.
2- Adl: Yaratıklarına ihtiyacı olmayan Allah'ın adil olduğuna inanmak.
3- Nübüvvet: Yüce Allah tarafından insanlara doğru yolu göstermeleri için ilki Hazreti Adem ve sonuncusu ise Hazreti Muhammed olmak üzere yüz yirmi dört bin peygamber gönderildiğine inanmak.
4- İmamet: Peygamberlerin sonuncusu olan Hazreti Muhammed’in, Allah'ın emri üzere kendisinden sonra Ehlibeyt’i'nden on iki kişiyi vasi ve imam olarak belirlediğine inanmak.
5- Mead: Öldükten sonra yeniden dirilip dünyada yapılan işlerin hepsinin karşılığının görüleceğine, kıyamet gününe, cennet ve cehenneme inanmak.
Ehl-i beyt İmamları
Peygamberlerin sonuncusu olan Hazreti Muhammed’den (ona ve Ehlibeyti'ne selâm olsun) sonra onun hak vasileri olan on iki Ehlibeyt imamlarının isimleri şunlardan ibarettir:
1-İmam Ali ibn-i Ebu Talib.
2- İmam Hasan Müçteba.
3-İmam Hüseyin Seyyid-uş Şüheda.
4- İmam Ali Zeynülabidin.
5- İmam Muhammed Bâkır.
6- İmam Cafer Sadık.
7- İmam Musa Kazım.
8- İmam Ali Rıza.
9- İmam Muhammed Taki.
10- İmam Ali Naki.
11- İmam Hasan Askeri.
12- İmam Mehdi Kâim.
FÜRU-U DİN
İnsanın ameliyle ilgili hususlar, şu beş bölüme ayrılmaktadır.
1- Farz (vacip): İslâmî açıdan yapılması gerekli olan iş.
2- Haram: İslâmî açıdan yapılması yasak olan iş.
3- Müstehap: Yapıldığında sevabı olan, yapılmadığında ise azabı olmayan iş.
4- Mekruh: Yapılması yasak olmayan, ancak yapılmaması şer'î açıdan daha iyi olan iş.
5- Mubah: Şer'î açıdan iyi veya kötü olmayan iş; dört kısım işlerin dışında olan bir iş.
Füru-u dinin yani ameli hükümlerin sayısı oldukça fazladır. Ancak en belirgin olanları şunlardır:
1-Namaz.
2- Oruç: Bir ay Ramazan ayında oruç tutmak.
3- Zekât: Bazı gelirlerin belli bir miktarını belirtilen yerlerde harcanması için vermek.
4- Humus: Başta kazanç olmak üzere belli şeylerin beşte birini Allah rızası için belli yerlerde harcanması için vermek.
5- Hac: Maddi durumu müsait olan kişilerin hayâtlarında bir defaya mahsus olmak üzere Allah'ın beytini ziyaret etmeleri.
6- Cihad: Allah'ın düşmanlarıyla savaşmak.
7- Marufu -iyiliği- emretmek.
8- Münkerden nehyetmek -(kötülükten sakındırmak)-.
9- Tevelli: Allah'ın dostlarını sevmek.
10- Teberri: Allah’ın düşmanlarına düşman olmak.
Namazın hikmet ve önemi
Yaradan'a tapınma ve kulluk, insanın doğa ve donanımında mevcut olan güdülerden olup her zaman farklı alanlarda ve de farklı olaylar karşısında kendisini gösterir, tezahür eder. Özel anlamıyla ibadet etmeleri istenen varlıkların yaratılış felsefesi de budur aynı zamanda. Bu gerçek, Kur'an'da şöyle açıklanmıştır:"Ben cinleri ve insanları, ancak bana ibadet kulluk etsinler diye yarattım."[1]
Ancak insanın fıtratında olan bu güdü; çevre, gelenek, eğitim, öğretim, kültür ve sosyal yaşam şartlarından etkilenebilir. Dolayısıyla bu fıtri eğilimin gerektiği şekilde yönlendirilebilmesi için yüce Allah,peygamberler ve onların aracılığı ile de kitaplar göndermiştir.
Yüce Allah, konuyla ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmaktadır:
"Andolsun biz, her millet içinde, 'Allah'a kulluk edin, tağuttan kaçının' diye elçi gönderdik."[2]
Bu ayetten de anlaşıldığı üzere ilahî elçiler, insanların, doğru yolu göstermek, onların ibadete layık olmayan varlıklara kulluk etmelerine doğru yolu göstererek engel olmak ve de bu kulluğu Yaradan'a yönlendirmekle yükümlüdürler. Ayrıca ibadetlerin şekil ve içeriğin ihtivasını belirlemek de peygamberlere dönük bir vazife olmuştur her zaman. Bu da ibadetlerin saptırılmaması ve insanların tasarrufundan korunması için bir ek tedbir olarak uygulanmıştır.
Tapınma güdüsü ve fıtri donanımın yanlış yöne sapmaması ve aynı zamanda da sahip olduğu içeriğini kaybetmemesi için, insanlara örnek olarak gösterilen ilahî önderlere uymak ve yaşam tarzlarını örnek almak bir zorunluluktur. Aynı zamanda bu, Kur'an'ın da emridir. Kur'an-ı Kerim peygamberleri örnek alınması gereken önderler olarak tanıtmıştır insanlık alemine. Bu güdünün insan fıtratına yerleştirilmesinin sebebi ise, insanın bir kul olarak mabud huzurunda vazifesini yerine getirmesidir.
İnsanın kul olması ve Allah'ın da vasfı mümkün olmayan yüceliği, O'nun huzurunda boyun eğmeyi gerektirir.
Bir taraftan Allah'ın her şeyden müstağni olması, ve hiçbir şeye ihtiyaç duymaması, ve diğer taraftan ve her şeyin hayatını varlıklarını sürdürmede bile Allah'a muhtaç olanması ve bütün varlıkların O'na yönelmesi, ibadet ve kulluğu kaçınılmaz kılar.
İnsanın yaşam, düşünce ve kullanım alanında ihtiyaç duyduğu ve duyacağı her nimeti insana bahşedenin Yüce Allah olması da, insanın ibadet etmesini gerektiren sebeplerden bir diğeridir. Kısacası, nimet vasfı taşıyan her şey şükretmeyi gerektirir.
Bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Öyleyse, kendilerini açken doyuran ve korku içindeyken güven veren bu Kâbe'nin Rabbine kulluk etsinler."[3]
İşte bu şükretmenin İslam dininde, nasıl bir şekil ve içerikle gerçekleştirilmesi gerektiği, Peygamberimizden ve Ehlibeyti'nden rivayet edilen hadislerde belirtilmiştir. Zaten elinizdeki kitabın konusu da bu teşekkürün nasıl yerine getirilmesinin bir boyutunu içermektedir; namaz boyutunu.
İslam dini, insan yaşamının sosyal, kültürel, siyasal, ekonomi, ailevi vb. alanlarına olduğu gibi ibadi alanına da ışık tutmuştur.
Her ne kadar ibadetlerde asıl göz önünde bulundurulması gereken, Rabb'ın rıza ve hoşnutluğu ise de, ibadetlerin insanı olgunlaştırdığını da unutmamak gerekir. Bu olgunlaşma ilk etapta dünyada kendini gösterecek ve insana takva gücü verecektir. Takva sahibi insan, O'na ve insanlara karşı bütün sorumluluklarını tam bir içtenlikle yerine getirecektir. İbadetlerin bu özelliğe sahip olduğuna, Kur'an-ı Kerim'in, ibadetleri farz kılan ve yapılmasını emreden ayetlerinin hemen sonunda kısa bir cümle ile vurgu yapılmıştır. Şu ayet örnek gösterilebilir:
"Ey inananlar! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi takvalı olmanız için size de oruç farz kılındı... Bilirseniz oruç tutmanız, sizin için daha hayırlıdır."[4]
Kur'an'ı açıklamakla görevli olan vazifesi taşıyan İslam Peygamber efendimizin(s.a.a) ve Ehlibeytinin (hepsine selam olsun)hadislerinde, namazla ilgili ayetlerin yorumunda çok ince bazı gerçeklere vurgu yapılmıştır. Örnek olması ve düşünce ufkumuza ışık tutması amacıyla namazın hedef, önem, netice ve özelliği hususunda, sözü Kur'an'a ve hadislere bırakıyoruz:
1- Namaz, Allah'ı anma vesilesidir. Nitekim yüce Allah bu hususla ilgili olarak şöyle buyurmuştur:
"Hiç kuşkulanma ki ben Allah'ım. İlah yoktur beden başka. O hâlde bana kulluk-ibadet et ve namazını, beni hatırlayıp anmak için yerine getir."[5]
Yine bir başka ayette şöyle buyurmuştur: "Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında, Allah'ı anmaya koşun."[6]
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur:"Namazda olduğun sürece kuşkusuz her şeyin sahibi olan sultanın (Melik) ve istediği her şeyi yaptırabilenin (Cebbar) kapısını çalmaktasın. Her kim Melik'in kapısını çok çalarsa,kapı onun yüzüne açılır."[7]
Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur: "İnsan namazda olduğu sürece onun bedeni, elbisesi ve etrafındaki her şey Allah'ı tesbih eder."[8]
Anma, kalbe mahsus bir fiildir. Namaz kılan insan diliyle bir takım sözcükleri peş peşe sıralıyor ve kalbi, dilinin söyledikleriyle birliktelik içinde değil ise, bu durumda anma fiili gerçekleşmiş olmaz. Hâliyle de namaz, asıl hedefinden sapmış olur.Resulullah(s.a.a) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: "Her kim iki rekat namaz kılar ve kıldığı iki rekat boyunca düşüncesini hiçbir dünya işiyle meşgul etmezse, Allah onun günahlarını bağışlar."[9]
Kısacası namaz Allah'ı anmak içindir ve Allah'ı anmak da kalplere huzur verir. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
"Böyleleri, inanan ve gönülleri Allah'ın zikriy-le yatışan kişilerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah'ın zikriyle yatışır-tatmin bulur."[10]
Zikir, gönüllerin manevi gücünün kötülük ve günahlara karşı seferber oluş makamıdır. Tam anlamıyla gerçekleşmesiyle de galip gelecek ve geçici lezzetleri terk etmenin hazzını ruh ve gönüllere tattırarak, fıtri olarak aranan huzur ve mutluluğu bahşedecektir.
2-İbadetlerden amaç yasalaştıran yüce Allah, bunun felsefesinin takva edinmektir. Yüce Allah bu hususla ilgili olarak şöyle olduğunu buyurur:
"Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize kulluk (ibadet) edin ki, takva edinesiniz."[11]
Kur'an-ı Kerim'de (Namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin farz kılınışından değinen ayetlerde bunların hemen sonra da takva edinme ve kurtuluşa erme amacıyla felsefesine yasalaştırıldığına bizzat vurgu yapılmıştır.)
Bu yüzden Kur'an-ı Kerim'de namaz, inanan ve Allah'tan korkan kimselerin özelliklerinden biri olarak sayılmıştır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "İşte o Kitap; kendisinde hiç şüphe yoktur; takva sahipleri için yol göstericidir. Onlar ki gaybe inanır ve namazlarını dosdoğru kılarlar..."[12]
Bir diğer ayette de şöyle buyurmuştur: "Sabır ve namazla yardım dileyin. Hiç kuşkusuz bu, huşû duyanların dışındakilere çok ağır gelir."[13]
Peygamberimize huşû (saygıyla tazim) hakkında soruldu: "Namazda tevazu etmek ve kulun bütün kalbiyle Rabb'ine yönelmesidir." buyurdu.[14]
3- Namaz kötülüklerden ve fenalıklardan alıkoyar. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurul-muştur:
"Kitap'tan sana vahiy edileni oku. Namazı da kıl. Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah'ın zikri daha büyüktür. Allah neler yaptığınızı biliyor."[15]
Resulullah'a (s.a.a) denildi ki: "Filan şahıs gündüz namaz kılar, gece ise hırsızlık yapar!" Resulullah (s.a.a) buyurdu: "Şüphesiz namazı buna engel olacaktır."[16]
Ensar'dan bir gencin Resulullah (s.a.a) ile birlikte namaz kıldığı, ancak günah işlediği rivayet edilmiştir. Bu durum Resulullah'a anlatılır. Peygamber buyurur: "Şüphesiz namazı buna engel olacak ve çok geçmeden tövbe edecektir."[17]
4- Namaz, işlenmiş kötülükleri yok eden bir iyiliktir: Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur: "Gündüzün iki tarafında ve geceye yakın saatlerde namaz kıl. Güzellikler kötülükleri silip süpürür. İşte bu, Allah'ı ananlara bir öğüttür."[18]
Peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: "Namaza durup kıbleye yöneldiğinde, Fatiha ve ardından herhangi bir sureyi okuyup rüku yaptığında, namazın rüku ve secdelerini yapıp teşehhüt ve selamını okuduğunda, namaz kılıncaya kadar işlemiş olduğun günahlar bağışlanmış olur."[19]
Selman-i Farisi'den şöyle rivayet edilmiştir:
Resulullah (s.a.a) ile birlikte bir ağacın gölgesinde idik. Allah'ın elçisi ağaçtan bir dal tutup salladı ve dalın yaprakları döküldü. Peygamber buyurdu: "Yaptığımın sebebini sormayacak mısınız?" Dedik: Sebebini bize bildir ey Allah'ın elçisi. Buyurdu: "Şüphesiz Müslüman kul namaza durduğunda bu ağacın yapraklarının döküldüğü gibi, bütün hataları dökülür."[20]
Hz. Ali, Peygamber efendimizin kendisine şöyle buyurduğunu rivayet eder:
"Ya Ali, beni hak üzere müjdeci ve uyarıcı olarak seçene (Allah'a) andolsun ki, sizden biri abdest almaya durduğunda, bütün azalarından günahlar dökülür. Allah'a (kıbleye) yüzü ve kalbiyle yöneldiğinde, namazını bitirdikten sonra bütün günahları bağışlanmış olur."[21]
5- Namaz insanı eğitir ve yaşamı yönlendirir. Şöyle ki, her ibadet Allah'ın rızasına uygun olarak yerine getirildiği takdirde, hem ibadet eden şahsın kulluk bilincini güçlendirir ve huzura varma hazzını yaşattırır, hem de ibadetleri her türlü maddi ve manevi çıkar pisliğinden arındırır. Ancak bu rızayı cennet kazanmakla özdeşleştirmek ve ahiret yurduna endeksli tutmak büyük bir hata olur. Böylesi bir sınırlamaya gidildiği takdirde, ibadetlerin eğiticilik ve dünya yaşamını yönlendiricilik boyutu maalesef ki gizlilik perdesi ardında kalacaktır. İbadetlerin içeriğinin telkinsel bir yapıda oluşu, ruhu arındırmaya elverişli en güzel atmosferdir. Birkaç somut örnekle konuya açıklık getirmek mümkündür:
Oruç:
Açlık ve susuzluk karşısında sabır silahıyla insanı donatır; toplumların fakir kesiminin yaşam sıkıntısını paylaştırır; bu insanlık ayıbının bir an önce giderilmesini ve gittikçe derinleşen bu uçurum üstüne paylaşım köprüsü kurulmasını öğretir. Gün gelir de inananlar Allah rızası çizgisinde yürüdüğü için bir takım güçlerin ambargo uygulamak suretiyle intikamına maruz kalabilir. İşte o zaman insanî-ilahî değerleri korumanın bir zorunluluk olduğunu oruç ibadeti öğretir.
Hac:
Her yıllık telkin mahiyetli tekerrürü ile insan özgürlüğü ve değerini en dayanılmaz şartlar altında korumayı insanlığa armağan eder; insanlık hazinesi yüce insanların anısını tazeler; kardeşlik duygusunun ırk, coğrafya, dil, kültür, mezhep ve sınıfsal farklılıklarla etkilenemeyeceği gerçeğini ortaya koyar ve toplumlara, hatırasını yaşattığımız İbrahim, İsmail ve Hacer'le-ri kazandırır.
Namaz:
a- Genel anlamıyla iyilikler karşısında teşekkür etme alışkanlığını kazandırır.
b- Allah'ın (günlük farz namazlarda her biri otuz defa tekrarlanan) Rahman ve Rahim sıfatlarından etkilenerek Allah'tan rahmet dilendiği gibi, insanlara da şefkat ve merhamet üzere muamele yapmayı gerektirir.
c- Dünya ötesinde bir alemin varlığını, işlenen amellerin tümünün hesabı olduğunu hatırlatır.
d- İnsanın, kulluk etmesi gerekiyorsa (ki fıtri... bir gerekliliktir) bunu, her açıdan mükemmel olana sunmayı öğretir.
e- Allah katında değer kazanmış insanların yaşam çizgisinde yürümeği gaye edindirir.
f- İnsanlık bünyesinde kanser uru konumunda olduklarından ötürü Yaradan'ın gazabına uğramış ve hayat yolunu kaybetmişlerden uzak durmayı ilke edindirir.
g- Rüku ve secdeleriyle, yücelik karşısında tazimi ve alçak gönüllülüğü... öğütler.
6- Namaz, malî yükümlülükler yerine getirilince mükemmelleşir ve beklenilen vasıfları taşır. Yüce Allah, kullarını namaz kılmaya emrettiği ayetlerin hemen hepsinde bu hususu da vurgulamıştır. Örneğin bir ayette şöyle buyurmuştur:
"İnanan kullarıma söyle: Namazı kılsınlar, ne alışverişin, ne de dostluğun olmadığı bir gün gelmeden önce, kendilerine verdiğimiz rızktan gizli ve açık infak etsinler."[22]
Bir başka ayette de şöyle buyurmuştur: "Onlar ki gaybe inanıp namazlarını dosdoğru kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızktan Allah yolunda harcarlar."[23]
7- Kıyamette ilk olarak hakkında sorulan şey, namazdır. Resulullah (Allah'ın rahmeti onun ve Ehlibeyti'nin üzerine olsun) şöyle buyurmuştur:
"Kıyamette kulun ilk hesap vereceği şey namazdır. Eğer namazı kabul olursa, diğer amelleri de kabul olur; eğer namazı kabul olmazsa, diğer amelleri de kabul olmaz."
8- Namazı önemsemeyen kimseye şefaat edilmeyecektir. Resulullah (Allah'ın rahmeti onun ve Ehlibeyti'nin üzerine olsun) şöyle buyurmuştur: "Namazı hafife alan benden değildir."[24]
Yine nakledildiğine göre, İmam Cafer Sadık (a.s) ölüm döşeğindeyken bütün yakınlarının toplanmasını istemiştir. Yakınları başına toplanınca şöyle buyurmuştur: "Biz Ehlibeyt'in şefaati namazı hafife alanlara ulaşmayacaktır."
9- Namaz kılmamak insanı cehenneme sürükler. O hâlde namaz kılmadan cennete girmeyi arzulayanlar boşa kürek sallıyorlar. Konuyla ilgili olarak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur:
"Onlar cennetler içinde suçluların durumunu sorarlar. Sizi şu yakıcı ateşe ne sürükledi? Derler ki , biz namaz kılanlardan olmadık..."[25]
Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Namaz dinin direğidir; kasıtlı olarak namazını terk eden, şüphesiz dinini yıkmıştır."[26]
10- Namazın hakikatini idrak edenler onu terk etmezler. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
"Öyle erlerdir ki onlar, ne bir ticaret, ne bir alış-veriş onları Allah'ın zikrinden, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoymaz."[27]
11- Geçim derdi namaza ve namaz kılmak da, geçim sağlamaya engel olmamalıdır. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyurulmuştur:
"Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeğe koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınıp (bitince) hemen yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfünden nasibinizi arayın. Allah'ı çok anın ki, kurtuluşa erebilesiniz."[28]
12- Namaz kılanlar cennette ağırlanacaklardır. Meâric suresinde "namaz kılanlar" şöyle vasfedilmiş-tir:
"Gerçekten insan, bencil ve hırslı yaratılmıştır. Kendisine kötülük dokundu mu sızlanır, kendisine hayır dokundu mu yardım etmez. Ancak namaz kılanlar bunun dışındadır.
Onlar ki, namazlarını sürekli kılarlar. Onların mallarında belli bir hisse vardır yoksul ve yoksun olan(lar) için. Onlar, ceza ve mükâfat gününü tasdik ederler.
Rablerinin azabından korkarlar... Ve onlar, ırzlarını korurlar; ancak kendi eşleri ya da cariyeleri başka; çünkü onlar (bunlardan dolayı) kınanmazlar...
(Bir de) onlar, kendilerine verilen emaneti ve verdikleri ahdi gözetirler. Şahitliklerinde dosdoğru davranırlar. Namazlarını korurlar.
İşte onlar, cennetlerde ağırlanırlar."[29]
İmam Bâkır (a.s) bir hadisinde namaz kılanın üç özelliği olduğunu buyurur:
"Ayaklarını bastığı yerden göklere kadar melekler tarafından korumaya alınır. Namazı bitene kadar gökten, başına hayırlar yağar. (Allah tarafından) görevlendirilen melek, 'Namaz kılan, kiminle münacat ettiğini bilse namaz kılmaktan ayrılmaz' diye seslenir."[30]
13- Aile reisinin çok önemli yükümlülüklerinden biri, ailesini namaz kılmaya emretmek ve bunu uygun bir yöntemle gerçekleştirmektir. Kur'an-ı Kerim'de konuyla ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır: "Ailene namazı emret ve (bu hususta) dayanıklı ol. Biz senden rızk istemiyoruz. Biz sana rızk veriyoruz. Sonuç takvanındır."[31]
Resulullah (s.a.a) konuyla ilgili olarak şöyle buyurur: "Çocuklarınız yedi yaşına girdiklerinde, onlara namazı öğretin. On yaşını doldurduklarındaysa... onların yataklarını ayırın."[32]
İmam Ali (a.s) şöyle buyurur: "Çocuklarınıza namazı öğretin. Teklif çağına erdiklerindeyse, onları namaz kılmakla sorumlu tutun."[33]
Namazın ne kadar önem taşıdığını Resulullah (s.a.a) ve Ehlibeyti'nin hayatlarında da gözlemleyebiliriz. Hz. Ali (a.s) hakkında şöyle rivayet edilir: Namaz vakti girdiğinde Ali'nin (a.s) rengi değişir ve titremeğe başlardı. "Neyiniz var?" dendiğinde, şöyle buyururdu: "Yüce Allah'ın göklere, yere ve dağlara sunup da onların yüklenmekten kaçındıkları ve zayıflığıyla birlikte insanın yüklendiği emaneti eda etme zamanı geldi. Bu yüklendiğimi layıkıyla yerine getirip getiremeyeceğimi bilemiyorum."[34]
Aşura günü Kerbela'da İmam Hüseyin'in (a.s) yarenlerinden birinin öğle namazının vaktinin girdiğini hatırlatması üzerine İmam (a.s), "Allah seni namazı ayakta tutanlardan yazsın; biz zaten namaz için savaşıyoruz." buyurdu ve savaşın kızıştığı o esnada hemen cemaatla öğle namazı kıldı ve yine Sıffin savaşında Hz. Ali (a.s) savaşı bırakıp namaza koyuldu ve bu işini eleştirenlere, "Biz bu kavimle namaz için savaşıyoruz." buyurdu.
Dipnotlar
[1]- Zariyat suresi, 56. ayet
[2]- Nahl suresi, 36. ayet.
[3]- Kureyş suresi, 3-4. ayet.
[4]- Bakara suresi, 183-184. ayet.
[5]- Tâhâ suresi, 14. ayet.
[6]- Cum'a suresi, 9. ayet.
[7]- Bihar-ul Envar,c.77, s.78.
[8]- Bihar-ul Envar, c.82,s.207.
[9]- Bihar-ul Envar, c.84, s.249.
[10]- Ra'd suresi, 28. ayet.
[11]- Bakara suresi, 21. ayet.
[12]- Bakara suresi, 3. ayet.
[13]- Bakara suresi, 45. ayet.
[14]- Bihar-ul Envar, c.84, s.264.
[15]- Ankebut suresi, 45. ayet.
[16]- Bihar-ul Envar,c.82,s.198.
[17]- Bihar-ul Envar, c.82, s.198.
[18]- Hûd suresi, 114. ayet.
[19]- Bihar-ul Envar, c.82, s.205.
[20]- Bihar-ul Envar, c.82, s.205.
[21]- Bihar-ul Envar, c.82, s.220.
[22]- İbrahim suresi, 31. ayet.
[23]- Bakara suresi, 3. ayet.
[24]- Bihar-ul Envar, c.79, s.136.
[25]- Müddessir, 40-44. ayetler.
[26]- Bihar-ul Envar,c.82,s.202.
[27]- Nur suresi, 37. ayet.
[28]- Cum'a suresi, 9-10. ayetler.
[29]- Meâric suresi, 19-35. ayet.
[30]- Men La Yahzuruh-ul Fakih, c.1, 30. Bab, 15. hadis.
[31]- Enbiya suresi, 132. ayet.
[32]- Mizan-ul Hikme, c.10, s,722.
[33]- Mizan-ul Hikme,c.10, s.722.
[34]- Bihar-ul Envar,c.41, s.17.
KİMLERİN NAMAZ KILMASI GEREKİR?
Namaz ilâhî bir yükümlülüktür. İnsan bulûğ çağına erdiği zaman bu yükümlülüğü yerine getirmeye layık olur. Çocuklar bulûğ çağına erdikleri gün İslâm açısından yeni dünyaya gelmiş gibi olurlar ve toplumsal sahnelere girme çağına ulaşırlar.
İnsan bulûğ çağına erdiği zaman, üzerine farz olan amelleri doğru bir şekilde yerine getirmesi için bir müçtehide uyması, yani amellerini onun görüşlerine uygun olarak yapması gerekir.
Bulûğ Çağı
Erkekler, on beş yaşını, kızlar ise dokuz yaşını bitirdikten sonra bulûğ yaşına girerler ve o günden itibaren dini vazifelerini yerine getirmeleri gerekir. Çocuklar bulûğ çağına girmeden önce de namaz kılacak olsalar sevap alırlar. Çocukların hazırlık için günlük namazlarını bulûğ çağından birkaç yıl önce kılmaya başlamaları, daha uygundur.
Bulûğ yaşı kamerî yıla göre hesaplanmalıdır ve kamerî yıl üç yüz elli dört gün altı saat olduğu için güneş yılından on gün on sekiz saat daha azdır. Dolayısıyla dokuz güneş yılından doksan altı gün on sekiz saat düşerek dokuz kamerî yılını elde edebiliriz ve yine on beş güneş yılından yüz altmış altı gün altı saat düşerek de on beş kamerî yılını bulabiliriz. Çocukların bulûğ yaşını daha kolay hesaplayabilmek için anne ve babaların çocuklarının doğum tarihini kameri tarihe göre kaydetmeleri ve çocukları ergenlik çağına erdiğinde, onlara kılavuzluk etmeleri daha uygundur.
NAMAZIN KISIMLARI
Namaz, farz ve müstehap olmak üzere iki kısma ayrılır.
Farz namaz, kılınması gerekli olan ve kılınmaması durumunda kıyamette insanın azaba uğramasına sebep olan namazdır.
Müstehap namaz ise, kılınması iyi olduğu ve karşılığında sevap alınan, ancak kılınmaması durumunda kıyamette insanın azaba uğramasına neden olmayan namazdır.
Müstehap namazlar oldukça fazladır ve burada onların hepsini teker teker aktarmamız imkansızdır. Dolayısıyla burada onları sıralamaktan sakınıyoruz; kitabın sonunda onlardan sadece bazılarına değineceğiz.
Farz namaz da iki kısımdır: Bazısı, her zaman ve her gün kılınır. Diğer bazısı ise, sadece bazı zaman ve durumlarda kılınır.
Günlük Farz Namazlar
Her Müslümanın her gece gündüz içerisinde on yedi rekât namaz kılması gerekir:
1- Sabah namazı; iki rekattır.
2- Öğle namazı; dört rekattır.
3- İkindi namazı; dört rekattır.
4- Akşam namazı; üç rekattır.
5- Yatsı namazı; dört rekattır.
Rekatın ne demek olduğunu ileride açıklayacağız.
NAMAZA HAZIRLIK
Namaza başlamadan önce bir takım hususlara ve bu hususlarla ilgili hükümlere dikkat edilmelidir. Bu hususlara dikkat etmeden kılınan namaz doğru olmaz ve insanın üzerinden yükümlülüğü kaldırmaz. Bu hususlar şu beş maddeden ibarettir:
1- Vakit.
2- Temizlik. (Yani, abdest, cebire abdesti, gusül ve teyemmüm)
3- Yer.
4- Elbise.
5- Kıble.
Vakit
İslâm, insanlar için sunduğu programlarda onların yaşamlarını ve bütün ihtiyaçlarını göz önünde bulundurur.
Farz namazların vakitlerine dikkat edecek olursak, insanın ihtiyaçlarını gidermesi için Rabbi'yle irtibat kurarak, ruhunu temizlemesi, O'ndan güç alması vaktinin büyük bir bölümünü çalışmaya ayırırken, gece-gündüz boyunca namaz için sadece belli bir miktarın, o da uygun zamanların seçildiğini görürüz.
Ayrıca namazın düzenli vakitlerde kılınması, insanı kişisel ve toplumsal işlerinde düzenli ve programlı olmaya alıştırır. İnsan farz namazları canı istediği zamanda kılamaz; vakti girmeden önce kılınan namaz batıldır. İnsan namazı kendi vaktinde kılmazsa, günah işlemiş olur ve vazifesini yerine getirmemiş sayılır.
Ayât namazı gibi günlük namazların dışındaki farz namazların vakitlerine ise, yeri geldiğinde işaret edeceğiz.
Şimdi günlük namazların vakitlerini öğrenelim:
Günlük Namazların Vakitleri
Sabah Namazının Vakti
Sabah namazının vakti, sabah ezanından güneş doğuncaya kadardır. Bu süre içerisinde sabah namazının kılınması gerekir. İnsan sabah namazını bu süre içerisinde kılamazsa, daha sonra "kaza" niyetiyle kılmalıdır.
Öğle ve İkindi Namazının Vakti
Öğle ve ikindi namazının vakti, öğleden güneş batıncaya kadardır. Bu süre içerisinde önce öğle namazı ve sonra da ikindi namazı kılınmalıdır.
Akşam ve Yatsı Namazının Vakti
Güneşin batmasından biraz sonra (yaklaşık 20-25 dakika sonra) başlayan akşam ezanından gece yarısına kadar akşam ve yatsı namazının vaktidir ve akşam namazının yatsı namazından önce kılınması gerekir.
Namazın ilk vaktinde kılınması daha iyidir ve namaz, ne kadar ilk vaktine yakın bir zamanda kılınısa, sevabı da bir o kadar fazla olur.
KIBLE
Mekke şehrinde ve Mescid-ul Haram'da yer alan Kâbe kıbledir ve Müslümanlar namaz kılarken ona doğru yönelmeleri gerekir. Mekke'nin dışında ve Mekke'den uzak olanların "kıble yönüne doğru durmuş" denilecek şekilde durmaları yeterlidir.
İslâm dini, Kâbe'yi tek olan Allah'a ibadet merkezi olarak tanıtmış ve Müslümanlara, namaz kılanlar ve ibadet edenler arasında vahdet, birlik ve düzen olması için dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar yüzlerini kıbleye çevirmelerini emretmiştir.
Kıbleye doğru namaz kılmak, Kâbe'yi tamir eden Hz. İbrahim'le (a.s) Hz. İsmail'in (a.s) hatıralarını anmak ve ibadet için Allah'a yönelişin güzel bir örneğidir. Kıbleye yönelmek sadece namaza has değildir; hayvanın etinin helal olması için de kıbleye doğru kesilmesi şarttır. İnsan yemek yerken, uyurken de bu işleri kıbleye doğru yapması iyidir. İnsan ölünce, toprağa verildiğinde de yüzü kıbleye çevrilmelidir.
Müslümanlar hicretin ikinci yılına kadar Mescid-ul Aksa'ya doğru namaz kılıyorlardı. Yahudiler, "Müslümanların kıblesi yoktur ve bizim kıblemize doğru namaz kılıyorlar" diye onlara dil yarası vurmaya başlayınca, Müslümanların istiklalinin korunması için yüce Allah bundan böyle Kâbe'ye doğru namaz kılmalarını emretti.
ELBİSE
Namaz kılınırken giyilen elbisede şu hususlara dikkat edilmelidir:
1- Namaz kılanın giydiği elbise pâk olmalıdır.
2- Gasbedilmiş olmamalıdır.
3- Leş hayvanın parçalarından olmamalıdır.
4- Yenilen ama şer'î ölçülere göre kesilmeyen hayvanın parçalarından olmamalıdır.
5- Şer'î ölçülere göre kesilmiş olsa bile eti yenmeyen hayvanın parçalarından olmamalıdır. Bu hususta deri gibi canı olan parçalarla, saç gibi canı olmayan parçalar arasında hiçbir fark yoktur.
6- Erkeklerin elbisesi altın dokumalı olmamalıdır.
7- Erkeklerin elbisesi halis ipekten olmamalıdır.
Elbiseyle İlgili Birkaç Hüküm
1- Namazda erkeklerin, Yüce Allah'ın huzurunda durduğunu dikkate alarak bedenlerinin tamamını örtmeleri iyidir.
2- Namahrem olmadığı yerde, kadınlar namazda dar elbise giyebilir ve ziynetlerini açıkta bırakabilirler.
3- Namazda kadının giymesi gereken elbiseyle şer'î tesettürün arasında fark vardır. Şerî tesettürde ayaklar bile örtülmelidir, dar elbise giymek ve ziyneti göstermek ise câiz değildir.

4- İster namazda olsun, ister namaz dışında, erkeklerin altın ve halis ipek dokumalı elbiseleri giymeleri haramdır.
Namazda Örtülmesi Gereken Yerler
Erkekler namazda ön ve arkalarını (kısa bir pantolon miktarınca); kadınlar da yüz, eller ve ayaklar dışında bütün bedenlerini örtmeleri gerekir.
Namazda Beden ve Elbisenin Temiz Olması Gerekmeyen Durumlar
1- Yaradan akarak elbise ve bedene değen kanı temizlemek imkansız veya zor olursa onunla namaz kılınabilir.
2- Beden veya elbiseye değen kan, işaretparmağının bir boğumundan büyük olmaz; köpek, domuz, kâfir, ölü hayvan ve eti yenmeyen hayvanın ve yine âdet ve lohusalık kanı olmazsa, onunla namaz kılınabilir.
3- Necis olmuş çorap, şapka ve kayış gibi avret mahallini örtmeye yetmeyecek şeylerle namaz kılmanın sakıncası yoktur.
YER
Namaz kılınan yerle ilgili olarak şu hususlara dikkat edilmelidir:
1- Gasp edilmemiş olmalıdır.
2- Sabit olmalı ve hareket etmemelidir.
3- Namaz kılınan yerde elbise ve bedene bulaşacak bir necaset olmamalıdır.
4- Kadının secde ettiği yerin erkeğin secde yerinden biraz geride olması ihtiyata uygundur; ancak kadınla erkek arasında perde veya başka bir şey olursa, bu ihtiyat artık söz konusu değildir.
Cami Hükümleri
1- Camiye komşu olan birisinin namazını cami dışında kılması iyi değildir.
2- Camiye herkesten önce gitmek ve herkesten sonra çıkmak iyidir.
3- Camiyi temizlemenin çok sevabı var; camiyi necis etmek haram ve caminin necis olan yerini pâk etmek ise farzdır.

4- İnsan camiye gittiğinde caminin saygınlığı niyetiyle iki rekât tahiyyet namazı kılması iyidir.

5- Camiye giderken güzel kokular sürmek ve en güzel ve temiz elbiseleri giymek iyidir.
6- İçinde kimsenin namaz kılmadığı bir camide namaz kılmanın sevabı daha fazladır.
7- Namaz kılmak için olmasa bile camiye girerken abdestli olmak iyidir.
8- Cami yapmak ve camiyi tamir etmek iyi işlerdendir.
Temizlik
Allah'a ibadet etmek ve namaz kılmak için kendimizi temizlemeliyiz. Temizlik bazen abdestle gerçekleşir. İmam Sadık (aleyhis-selâm) buyuruyor ki:
"Yüce Allah'a ibadet etmek istediğinizde kendinizi pisliklerden temizlemeli, tembellik ve hâlsizlikten kurtulmalı ve abdestle kendinizi Allah'la konuşmak için temizleyip hazırlamalısınız."[1]
Bazen de gusül (boy abdesti) ile gerçekleşir. Abdest alınamayan veya gusül edilemeyen durumlarda temizlik, yerine göre "cebire abdesti, cebira guslü veya teyemmüm"le gerçekleşir. Burada bu amelleri öğreneceğiz.
[1]- Vesalil-uş Şia, c.1, s.275.
ABDEST
Namaz kılmak isteyen kimsenin abdest alması gerekir. Nitekim Yüce Allah, Kur'an-ı Kerim'de bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Ey inananlar! Namaza durmak istediğiniz zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başınızın bir kısmını ve topuklara kadar ayaklarınızın bir kısmını meshedin..."[1]
Abdest alınırken şu hususlar gözetilmelidir:
1- Abdest alınan su pâk olmalıdır.
2- Abdest alınan su başka bir şeyle karışık olmamalıdır.
3- Abdest alınan su gasp edilmemiş olmalıdır.
4- Abdest alınan ibrik vs. gasp edilmemiş olmalıdır.
5- Abdest alınan ibrik vs. altın ve gümüşten olmamalıdır.
6- Abdest organları pâk olmalıdır.
7- Abdest almak ve namaz kılmak için yeterli vakit olmalıdır.
8- Abdest amelleri arasında sıra gözetilmelidir.
9- Abdest amelleri peşpeşe ve aralıksız yapılmalıdır.
10- İnsanın bizzat kendisi abdest almalıdır; yani imkan dahilinde insana başkası abdest aldırmamalıdır.
11- Su kullanmanın herhangi bir sakıncası olmamalıdır.
12- Abdest organlarında suyun ulaşmasına engel olacak herhangi bir şey bulunmamalıdır.
[1]- Mâide suresi, 6. ayet.
Cebire Abdesti
Abdest organlarının bazısında yara olur ve suyla ıslanmasının zararı olursa veya başka bir nedenden dolayı bazı organlara suyun zararı olursa, bu durumda insan organın o kısmının üzerine temiz bir bez bırakır ve ıslak elini o bezin üzerine çeker. Bu şekilde alınan abdeste, cebire abdesti denir.
Cebire Abdestiyle İlgili Birkaç Hüküm
1- Eğer el veya yüzde yara olur ve suyun yaraya zararı varsa, onun üzerine temiz bir bez parçası veya başka bir şey bırakılır ve o yer yıkanırken bırakılan şeyin üzerine ıslak el çekilir.
2- Eğer yaranın üzeri bağlı olur ve açılmazsa, abdest alınırken ıslak el onun üzerine çekilir. Eğer yaranın üzerindeki parça vs. necis olursa, onun üzerine temiz bir parça bırakılarak ıslak el onun üzerine çekilir.
3- Eğer baş veya ayağın meshedilecek bölümünde yara olursa; yara meshedilecek bölümün sadece bir kısmında olursa, yara olmayan kısım meshedilir; örneğin, eğer ayağın sadece iki parmağında yara olursa, yara olmayan parmaklara meshedilir. Fakat eğer yara meshedilecek organın hepsini kapsamışsa; örneğin, ayağın tamamı sarılmışsa, o sargının üzeri meshedilmelidir. Elbette bu ikinci durumda cebire abdesti dışında teyemmüm de yapmak iyidir. Hatta bazı müçtehitlere göre teyemmüm yapmak farzdır.
4- Eğer yara dışında bir nedenle su abdest uzuvlarından birine zararlı olursa, cebire abdesti yapmak gerekir.
5- Cebire abdestinde de yüz ve eller yukarıdan aşağıya doğru yıkanmalıdır. Dolayısıyla eğer el veya yüzün üst tarafı sarılı olursa, önce sargının üzerine ıslak el sürülmeli, sonra aşağı taraf yıkanmalıdır.
6- Cebire abdesti alma imkânı olan bir kimse, cebire abdesti almalıdır ve sadece teyemmüm yeterli değildir.
GUSÜL Bazen namaz için şart olan temizlik gusüldür. Cünüp olan kişi veya başka bir sebeple gusül etmesi gereken kişi bedeninin tamamını yıkamalıdır. Gusül de abdest gibi Allah'ın emrini yerine getirmek kastıyla yapılmalıdır.
Gusül iki türlü yapılabilir: 1- Tertibi. 2- İrtimasi.
Tertibi Gusül
Tertibi gusülde ilk önce başla boyun yıkanır, sonra bedenin sağ yarısı ve sonra da sol yarısı yıkanır.
Gusülde bedenin bir kısmını yıkarken, bir veya birkaç avuç su dökerek abdestte olduğu gibi eli onun üzerine çekmek yeterlidir.
İrtimasi Gusül
İrtimasi gusülde bir anda bedenin tamamı gusül niyetiyle suya daldırılır. İrtimasi gusül etmek için su bedenin tamamını kapsayacak kadar fazla olmalıdır. Dolayısıyla eğer insan gusül etmek ve Allah'ın emrine itaat etmek kastıyla nehire, havuza veya denize girer de su bedeninin tamamını kapsarsa guslü doğrudur; aşağıdaki şekilde olduğu gibi.
TEYEMMÜM
Bazı durumlarda namaz için gerekli olan temizlik teyemmümle gerçekleşir. Nitekim yüce Allah bu hususta Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
"Eğer hasta ve yolculukta iseniz ya da sizden birisi çukur yerden (tuvaletten) gelirse yahut kadınlarla cinsel ilişkide bulunursanız, bu hâlde, su bulamadığınız takdirde, doğası üzere olan yeryüzüne yönelin. Ondan yüzleriniz ve ellerinizin bir kısmına meshedin (teyemmüm edin)..."[1]
Teyemmümü Gerektiren Durumlar
Aşağıda açıklanan durumlarda insan abdest ve gusül yerine teyemmüm etmelidir:
1- Abdest veya gusül için yeterli suyun olmaması.
2- Tehlike veya başka bir engel yüzünden suya ulaşılmaması.
3- Hastalık vb. nedenle suyun zararlı olmasından korkulması.
4- Suyun abdest için kullanıldığında susuzluk çekileceğinden korkulması.
5- Su elde etmenin insanın durumunu etkileyecek miktarda para verilmesini gerektirmesi.
6- Su elde etmenin zillet ve hakarete maruz kalmayı gerektirmesi.
7- Su bulmanın veya abdest almanın, vaktin darlığı yüzünden namazın kazaya kalmasını gerektirmesi.
8- Suyun, sadece necaseti beden ve elbiseden gidermeye yetip abdeste yetmemesi.
9- Suyun kullanıldığı takdirde başka birisinin ölmesinden veya hasta olmasından korkulması.
Nelere Teyemmüm Edilir?
1- Toprak ve kum. 2- Taş, kaya ve kesek.
3- Çakıl ve yer denilebilecek pâk olan her şey.
Teyemmümün Şartları
1- Sadece yukarıda sayılan şeylerin üzerine teyemmüm edilmelidir.
2- Üzerine teyemmüm edilen şey pâk olmalıdır.
3- Üzerine teyemmüm edilen şey gasp edilmemiş olmalıdır.
4- Üzerinde durularak teyemmüm edilen yer gasp edilmemiş olmalıdır.
5- Teyemmüm organları pâk olmalıdır.
6- Teyemmüm organlarında yüzük vs. gibi engeller bulunmamalıdır.
7- Teyemmüm amelleri sırasına göre yapılmalıdır.
8- Teyemmüm amelleri peş peşe ve aralıksız yapılmalıdır.
9- Kişinin bizzat kendisi teyemmüm etmeli ve insana başkası teyemmüm ettirmemelidir.
Teyemmümü Bozan Şeyler
1- Abdesti bozan her şey.
2- Teyemmümü gerektiren durumun giderilmesi.
[1]- Mâide suresi, 6. ayet.
Nasıl Teyemmüm Alınır?
1- İlk önce "Alemlerin Rabb'ine itaat ve yaklaşmak için teyemmüm ediyorum" diye niyet ettikten sonra her iki elin iç kısmı birlikte, üzerine teyemmüm edilmesi doğru olan bir şeyin üzerine bir kere vurulur.
2- Sonra eller bitiştirilerek ellerin içiyle yukardan aşağıya doğru alnın iki tarafı ve kaşlar meshedilir.
3- Daha sonra sol elin içiyle sağ elin üstü bilekten parmak uçlarına kadar meshedilir.
4- Sonra aynı şekilde sağ elin içiyle sol elin üst kısmı bilekten parmak uçlarına kadar meshedilir.
Teyemmümle İlgili Birkaç Hüküm
1- Teyemmümde elleri yere vurmak şarttır ve sadece elleri yere bırakmak yeterli değildir.
2- Vakti girmeden önce farz bir namaz için teyemmüm almak doğru değildir.
3- Vakti girdikten sonra namaz için teyemmüm edilir, sonraki namazın vakti girinceye kadar teyemmümü bozacak herhangi bir şey gerçekleşmez, teyemmümü gerektiren durum da giderilmezse ve (namazın son vaktine kadar) giderilmeyeceği bilinirse, bu teyemmümle sonraki namaz da kılınabilir ve yeniden teyemmüm almaya gerek yoktur.
4- Gusül alması gereken kimse, biri gusül yerine ve diğeri de abdest yerine olmak üzere namaz için iki teyemmüm etmelidir.
EZAN
Ezan, Müslümanların tevhidî sloganıdır.
Ezan, Allah'ın birliğine ve Hz. Muhammed'in elçiliğine şehadet etmektir.
Ezan, namaz vaktinin girdiğini ilân etmektir.
Şafak sökerken, öğle ve ikindi vakti, akşamın ilk vaktinde hava kararırken bütün İslâm beldelerinde ezan, ruhu okşayan ahengiyle herkese "Namaz vakti girdi" diye ilân etmektedir.
Günlük namazlardan önce ezan okunması önemle vurgulanan bir müstehaptır.
Ezan şöyle okunur:
Dört defa: "Ellahu ekber"
İki defa: "Eşhedu en lâ ilâhe illellâh"
İki defa: "Eşhedu enne Muhemmeden resûlullâh"
İki defa: "Eşhedu enne ‘Eliyyen veliyyullâh"
İki defa: "Heyye ‘eles-selâh"
İki defa: "Heyye ‘elel-felâh"
İki defa: "Heyye ‘elâ heyr-il ‘emel"
İki defa: "Ellahu ekber"
İki defa: "La ilâhe illellâh."
Anlamı:
- Allah nitelendirilemeyecek derecede büyüktür.
- Şehadet ederim ki, Allah'tan başka tapılmaya layık bir ilâh yoktur.
- Şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (Allah ona ve Ehlibeyti'ne rahmet etsin) Allah tarafından gönderilmiş peygamber ve elçidir.
- Şehadet ederim ki, Hz. Ali (ona selâm olsun) Allah'ın velisidir.
- Namaza koş.
- Kurtuluşa koş.
- En hayırlı amel olan namaza koş.
- Allah nitelendirilemeyecek derecede büyüktür.
- Allah'tan başka ibadete layık bir ilâh yoktur.
İKÂMET
Ezandan sonra, namaza başlamadan önce ikâmetin okunması da önemle vurgulanan bir müstehaptır.
İkâmet şöyle okunur:
İki defa: "Ellahu ekber"
İki defa: "Eşhedu en la ilâhe illellâh"
İki defa: "Eşhedu enne Muhemmeden resûlullah"
İki defa: "Eşhedu enne ‘Eliyyen veliyyullâh"
İki defa: "Heyye ‘eles-selâh"
İki defa: "Heyye ‘elel-felâh"
İki defa: "Heyye ‘elâ heyr-il ‘emel"
İki defa: "Ked kâmet-is selâh"
İki defa: "Ellahu ekber"
Bir defa: "La ilâhe illellâh."
Anlamı:
- Allah nitelendirilemeyecek derecede büyüktür.
- Şehadet ederim ki, Allah'tan başka tapılmaya layık bir ilâh yoktur.
- Şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (Allah ona ve Ehlibeyti'ne rahmet etsin) Allah tarafından gönderilmiş peygamber ve elçidir.
- Şehadet ederim ki, Hz. Ali (ona selâm olsun) Allah'ın velisidir.
- Namaza koş.
- Kurtuluşa koş.
- En hayırlı amel olan namaza koş.
- Namaz başlamak üzeredir.
- Allah nitelendirilemeyecek derecede büyüktür.
- Allah'tan başka ibadete layık bir ilâh yoktur
Kısaca
İnsanın namazdan önce gözeteceği hususları özetle şöyle sıralıyor ve diyoruz ki:
1- Abdest veya gusül ya da teyemmüm etmelidir.
2- Beden ve elbisesini necislerden temizlemelidir.
3- Bedenini pâk ve mubah elbiseyle örtmelidir.
4- Namazın vaktini gözetmeli, namazı vaktinden önce kılmamalıdır ve vaktinden sonraya da bırakmamalıdır.
5- Namaz kıldığı yer gasp edilmemiş olmalıdır.
6- Kıbleye doğru durmalıdır.
7- Ezan ve ikamet okuması iyidir.
NAMAZA BAŞLANGIÇ
Birinci rekât
Namazın birinci rekâtı şunlardan ibarettir:
1- Tekbiret-ul İhram (iftitah tekbiri, yani namaza başlarken "Ellah-u Ekber" demek).
2- Kıraat (Fatiha ve herhangi bir sureyi tam olarak okumak).
3- Rükû ve zikri.
4- İki secde ve zikri.
TEKBİRET-UL İHRAM
Namaza, "Ellah-u Ekber" söylenerek başlanır. Namaza başlarken "Ellah-u Ekber" söylemek, Allah'tan başka her şeyden koparak Allah'a yönelmek anlamındadır.
"Allah-u Ekber", Allah'ın yüce olduğunu ilân etmek ve Allah dışındaki diğer bütün yalancı güçlerden uzak durmak demektir. Bu tekbirle namaza girilir ve bazı işleri yapmak insana haram olur.
Tekbiret-ul İhram alırken
Namaza başlarken hangi namazı kıldığımızın, örneğin öğle namazı mı, ikindi namazı mı kıldığımızın farkında olmamız gerekir ve onu sadece yüce Allah’'ın emrini yerine getirmek amacıyla kılmalıyız. İşte namazın asıl parçalarından sayılan bu amele "niyet" denir. Niyet ettikten sonra daha sonra açıklanacak olan namazı bozan şeylerden sakınmak gerekir.
Tekbir getirirken elleri kulak hizasına kadar kaldırmak müstehaptır.
KIRAAT
"Ellah-u Ekber" söylenerek namaza başlandıktan sonra ilk önce Fatiha suresi okunur:
Fatiha Sûresi
Bismillahirrehmanirrehîm
- Elhemdu lillâhi rebb-il ‘âlemîn
- Er-rehman-ir rehîm
- Mâliki yevm-id dîn
- İyyâke ne‘'budu ve iyyâke neste‘în
- İhdines-sirât-el mustekîm
- Siratellezîne en'‘emte ‘eleyhim
- Ğeyr-il meğzûbi ‘eleyhim velezzâllîn.
Anlamı:
- Dünyada mümin ve kâfire, ahirette ise yalnızca mümine merhamet eden Allah'ın adıyla başlıyorum.
- Övgü, alemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
- Allah, dünyada mümin ve kâfire, ahirette ise yalnızca mümine merhamet eder.
- Allah cezâ ve mükâfat günü olan kıyametin sahibi ve sultanıdır.
- Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
- Bizi doğru yola hidayet et.
- Nimet verdiğin kimselerin yoluna; (onlar) ki ne kendilerine gazap edilmiştir ve ne de sapmışlardır.
İhlas Sûresi
Fatiha suresi okunduktan sonra Kur'an-ı Kerim'in herhangi bir suresi tam olarak okunmalıdır. Örneğin, İhlas suresi okunabilir:
Bismillahirrehmanirrehîm
- Kul huvellahu ehed
- Ellah-us Semed
- Lem yelid ve lem yûled
- Ve lem yekun lehu kufuven ehed.
Anlamı:
- Dünyada mümin ve kâfire, ahirette ise yalnızca mümine merhamet eden Allah'ın adıyla başlıyorum.
- Ey Muhammed! De ki: O Allah tektir.
- Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur, her şey O'na muhtaçtır.
- O doğurmamıştır ve doğmamıştır.
- Yaratıklarından hiçbir kimse O'nun dengi değildir.
Kıraatle İlgili Birkaç Hüküm
1- Erkekler sabah, akşam ve yatsı namazlarında, birinci ve ikinci rekâtta Fatiha ve sureyi sesli, öğle ve ikindi namazında ise sessiz okumalıdırlar. Ama kadınlar sesli kılınması gereken yerleri sessiz okuyabilirler.
Kıraat halinde
2- Namazın birinci ve ikinci rekâtında Fatiha suresi ve peşinden herhangi bir sure tam olarak okunmalıdır. Üçüncü ve dördüncü rekâtta ise Fatiha suresi okunabileceği gibi tesbihat-ı erbaa da okunabilir.
3- Namazda kasıtlı olarak sesli okunması gereken yerleri sessiz ve sessiz okunması gereken yerleri sesli okumak câiz değildir. Ancak yanlışlıkla okunursa, sakıncası yoktur.
4- Tesbihat-ı erbaa ve tesbihat-ı erbaa'nın yerine okunan ve yine ihtiyat namazında okunan Fatiha suresi sessiz okunmalıdır.
5- Sessiz okunması gereken namazlarda birinci ve ikinci rekâtta "besmele"yi sesli okumak müstehaptır
RÜKÜ
Kıraattan sonra insanın, elleri diz kapaklarına değecek kadar eğilmesi ve en az bir defa:
"Subhane rebbiyel ‘ezîmi ve bi-hemdih"[1]
Veya en az üç defa "Subhanellah"[2] demesi gerekir.
Rükûyla İlgili Birkaç Hüküm
1- Rükû zikri okunurken beden hareketsiz olmalı.
2- Namazın her rekâtında sadece bir rükû yapılır.
3- Kadınların rükûda ellerini dizlerden yukarı koyması ve dizleri geri çekmemesi müstehaptır
Rüku zikri okunurken
[1]- Yüce Rabb'im her türlü eksiklikten münezzehtir ve O'na hamd ederim.
[2]- Allah münezzehtir.

1
Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi Ehli beyt mektebine gore namaz rehberi

SECDE
Daha sonra rükûdan tamamen doğrularak secdeye gidilir ve bedenin yedi organı (alın, iki elin içi, iki diz kapakları, iki ayağın baş parmakları) yere bırakılarak en az bir defa:
"Subhane rebbiyel e‘'lâ ve bi-hemdih"[1]
Veya en az üç defa "Subhanellah"[2] denir. İkinci secdenin bitişiyle namazın birinci rekâtı da bitmiş olur.
Secdeyle İlgili Birkaç Hüküm
1- Namazın her rekatında iki secde yapılır.
2- Birinci secdeden sonra tam olarak oturulur ve sonra ikinci secdeye gidilir.
3- Secde edilen yerle ayakların bırakıldığı yer bir hizada olmalıdır. Ancak biri diğerinden dört bitişik parmağı geçmeyecek miktarda yüksek veya alçak olursa, sakıncası yoktur.
4- Secde hâlinde vücut istikrar bulmalıdır.
Üzerine Secde Edilen Şeyin Şartları
1- Üzerine secde edilen şey; toprak, taş, çakıl gibi yer denebilecek veya yerden üreyip de yenilmeyecek ve giyilmeyecek bitkilerden olmalıdır.
2- Üzerine secde edilen şey pâk olmalıdır.
3- Üzerine secde edilen şey sabit olmalıdır.
Secdeyle İlgili Birkaç Nokta
1- Genellikle Caferiler arasında yaygın olan namaz mühürü, gerçekte namaz kılan kişinin namaz kılarken alnını bırakmak için yanında taşıdığı temiz topraktır.
2- Namazda secdeye giderken başı, insanlardan en üstününün İslâm dini uğrunda cihat ve şehadetini anımsatan İmam Hüseyin'in (ona selâm olsun) mezarının türbetine bırakmak daha iyidir.
3- Allah'tan başkası için secde yapmak haramdır. Çünkü secde insanın ibadet ve kulluk hâlidir; ibadet ve kulluk ise sadece Allah'a yapılır.
Secde zikri okunurken
[1]- Her şeyden yüce olan Rabbim münezzehtir ve O'na hamd ederim.
[2]- Allah münezzehtir.
İkinci Rekât
Birinci rekât bittikten sonra namazın şekli bozulmadan veya namaz amellerine ara verilmeden ayağa kalkılır ve tekrar birinci rekâtta olduğu gibi Fatiha sûresi ve Kur'an surelerinden herhangi biri tam olarak okunur.

KUNUT
Günlük namazların ikinci rekatında Fatiha ve Kur'an surelerinden herhangi biri tam olarak okunduktan sonra rükûya gidilmeden önce ellerin yüz hizasına kaldırılması, avuçların göğe doğru açılarak yanyana tutulup dua edilmesi müstehaptır; bu amelin adına "kunut" denir. Kunutta baş parmak dışındaki parmakların birbirine bitiştirilmesi ve avuçların içine bakılması müstehaptır.

Kunutta şu dua okunabilir:
- Rebbenâ âtina fid-dunya heseneten
- ve fil-ahireti heseneten - ve kinâ ‘ezâb-en nâr.[1]
Anlamı:
"Rabbimiz dünyada da iyilik ve güzellik ver bize, ahirette de iyilik ve güzellik ver ve bizi ateşin azabından koru."
Cuma namazında iki kunut okunması müstehaptır. Bu kunutların birisi namazın birinci rekâtında rükûdan önce, diğeri ise namazın ikinci rekâtında rükûdan sonra okunur.
Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki: "Namazının kunutu uzun olan kişinin kıyamette hesaba çekilişi kolay olur."[2]
Kunuttan sonra birinci rekâtta olduğu gibi rükû ve secde yapılır.
Kunutla İlgili Birkaç Hüküm
1- Cemaat namazı dışında kunutu yüksek sesle okumak müstehaptır.
2- Kunut unutularak okunmaz ve rûkuda farkına varılırsa, rûkudan sonra okunabilir.
3- Kunutta okunan duanın Arapça olması gerekmez; herhangi bir dille okunabilir.
Kunut okunurken
[1]- Bakara suresi, 201.ayet.
[2]- Bihar-ul Envar, c.82, s.199.
TEŞEHHÜT
Namazın ikinci ve son rek’atında iki secdeden sonra kıbleye doğru oturularak teşehhüt okunur:
- Eşhedu en lâ ilâhe illellâhu vehdehu lâ şerîke leh
- Ve eşhedu enne Muhemmeden ‘ebduhu ve resûluh
- Ellahumme selli ‘ela Muhemmedin ve âl-i Muhemmed
Anlamı:
- Şehadet ederim ki, Allah'tan başka kulluğa layık bir ilâh yoktur. O, tektir ve ortağı yoktur.
- Şehadet ederim ki, Hz. Muhammed (Allah ona ve Ehlibeyti'ne rahmet etsin) O'nun kulu ve elçisidir.
- Allah'ım! Hz. Muhammed ve Ehlibeyti'ne rahmet et.
Teşehhütten sonra namazın ikinci rekâtı da biter. Eğer sabah namazı gibi iki rekât olan bir namaz kılınıyorsa, teşehhütten sonra selâm verilerek namaz bitirilir.
Teşehhüt okunurken
SELâM
Namazın son rekatında teşehhütten sonra selâm verilir. Selâm şöyle okunur:
- Es-selâmu ‘eleyke eyyuhen-nebiyyu ve rehme-tullâhi ve berekâtuh
- Es-selâmu ‘eleynâ ve ‘elâ ‘ibâdillâh-is sâlihîn
- Es-selâmu ‘eleykum ve rehmetullâhi ve berekâtuh.
Anlamı:
- Selâm olsun sana ey Allah'ın peygamberi; Allah'ın rahmet ve bereketi senin üzerine olsun.
- Selâm olsun bize ve Allah'ın iyi kullarına.
- Allah'ın selâmı, rahmeti ve bereketleri siz müminlerin üzerine olsun.
Üçüncü Rekât
Eğer akşam namazı gibi üç rekât olan bir namaz kılınıyorsa, ikinci rekâtta teşehhüt okunduktan sonra selâm verilmeksizin üçüncü rekât için ayağa kalkılır. Namazın üçüncü rekâtı da ikinci rekât gibidir. Ancak üçüncü rekâtta bir sure ve kunut okunmaz; sadece bir defa Fatiha suresi veya üç defa tesbihat-ı erbaa zikri okunur. Sonra rükûya gidilir. Daha sonra secde yapılır. İki secdeden sonra oturulur teşehhüt ve selâm okunur ve böylece namaz bitmiş olur.
Tesbihat-ı Erbaa
Namazın üçüncü rekatında rükûya gidilmeden önce bir defa Fatiha suresi veya üç defa tesbihat-ı erbaa okunmalıdır. Tesbihat-ı erbaa şöyledir:
- Subhanellahi
- Velhemdu lillahi
- Vela ilâhe illellahu
- Vellahu ekber
Anlamı:
- Yüce Allah pâk ve münezzehtir.
- Bütün övgüler O'na mahsustur.
- Allah'tan başka kulluğa layık ilâh yoktur.
- O vasfedenlerin vasfından yücedir.
Dördüncü Rekât
Eğer yatsı namazı gibi dört rekât olan bir namaz (öğle ve ikindi namazı) kılınıyorsa, üçüncü rekâtın iki secdesinden sonra teşehhüt ve selâm okunmadan dördüncü rekât için ayağa kalkılır. Üçüncü rekatta olduğu gibi Fatiha suresi veya üç defa tesbihat-ı erbaa okunduktan sonra rükû ve iki secde yapılır ve iki secdeden sonra oturularak teşehhüt ve selâm okunur ve böylece namaz bitmiş olur.
Hatırlatma
1- Namaz "Ellah-u Ekber"le başlar "selâm"la biter.
2- "Kunut" müstehap bir ameldir ve günlük namazların ikinci rekâtında Fatiha ve bir sure okunduktan sonra yapılır.
3- "Teşehhüt" namazın ikinci rekâtında ve son rekatında iki secdeden sonra okunur.
4- "Selâm" namazın bitişi olduğundan sadece namazın son rekâtında okunur.
kısacası
İki rekâtlık namazda sırasıyla şunlar yapılır:
1- Niyet ve Tekbiret-ul ihram.
2- Kıraat (Fatiha suresi ve herhangi bir sureyi tam olarak okumak).
3- Rükû ve zikri.
4- Kıyam (rükûdan doğrulmak).
5- İki secde ve zikirleri.
6- Kıraat.
7- Kunut okumak.
8- Rükû ve zikri.
9- İki secde ve zikirleri.
10- Teşehhüt.
11- Selam.
Namazın Farzları:
Rükün olan farzlar: İster kasıtlı olsun, ister kasıtlı olmasın, her iki durumda azaltıldığı veya çoğaltıldığında namazı bozan farzlara denir.
Rükün olmayan farzlar: Sadece kasıtlı olarak azaltıldığı veya çoğaltıldığı takdirde namazı bozan farzlara denir.
Rükün Olan Farzlar
1-Niyet.
2- Tekbiret-ul İhram.
3- Kıraat için ve yine rükû için eğildikten sonra kıyam etmek.
4- Rükû.
5- İki secde.
Rükün Olmayan Farzlar
1- Birinci ve ikinci rekâtta Fatiha ve bir Kur'an suresini okumak.
2- Üçüncü ve dörcüncü rekâtta, rükûda ve secdede zikir söylemek.
3- Bir secde.
4- Teşehhüt.
5- Selâm.
6- Hareket etmemek
7- Amellerde sırayı gözetmek.
8- Amelleri peşpeşe ve aralıksız yapmak.
NAMAZI BOZAN ŞEYLER
1- Abdesti bozan her şey.
2- Guslü (boy abdestini) bozan her şey.
3- Kasıtlı olarak veya yanlışlıkla yemek ve içmek.
4- Kasıtlı olarak sesli gülmek.
5- Namaz esnasında kasıtlı olarak veya yanlışlıkla bir işle meşgul olmak.
6- Kasıtlı olarak veya yanlışlıkla arkaya veya kıbleden tamamen sağa veya sola dönmek.
7- Namaz esnasında kasıtlı olarak konuşmak.
8- Kasıtlı olarak namazda eli bağlamak (birini diğerinin üzerine bırakmak).
9- Kasıtlı olarak dünya işi için ağlamak.
10- Namaz esnasında namazın şartlarından birinin olmaması.
11- Sabah, öğle ve iki rekat kılınan seferi namazların rekâtlarında veya dört rekatlı namazların birinciyle ikinci rekâtında şüphe etmek.
12- Rekatların sayısında şer'î açıdan çözüm gösterilmeyen bir şekilde şüphe etmek.
13- Kasıtlı olmasa bile namazın rükünlerinden birini azaltmak veya çoğaltmak.
14- Kasıtlı olarak namazda rükûn olmayan şeylerden birini azaltmak veya çoğaltmak.
Namazın Bazı Müstehapları
1- Kıraat bittikten sonra, rükûya gitmeden önce "Ellah-u Ekber" söylemek.
2- Rükûdan kalktıktan sonra "Ellah-u Ekber" ve "Semi‘ellahu li-men hemideh"[1] demek.
3- Secdeden önce ve secdeden sonra "Ellah-u Ekber" demek.
4- İki secde arasında "Esteğfirullahe rebbî ve etûbu ileyh"[2] demek.
5- Her rekât bittikten sonra sonraki rekât için ayağa kalkarken "bi-hevlillahi ve kuvvetihi ekûmu ve ek'‘ud"[3] demek.
Namazdan Sonra Okunan Zikirler
İnsanın namazdan sonra bir süre Allah'ı zikretmesi, dua ve Kur'an okuması müstehaptır. Duayı Arapça okumak şart değildir. Bütün namazlardan sonra okunacak zikirlerin en iyisi Peygamber efendimizin (s.a.a), kızı Hz. Fatıma'ya (s.a) öğrettiği ve "Hz. Fatıma'nın tesbihatı" diye bilinen şu zikirlerdir:
Ellah-u Ekber (34 defa).
Elhamdulillah (33 defa).
Subhanellah (33 defa).
Ve yine namazdan sonra şükür secdesi yapmak, yani Allah'ın nimetlerine şükretmek niyetiyle secdeye giderek yüz defa veya üç defa ya da bir defa "şükren lillah" (Allah'a şükürler olsun) demek de müstehaptır.
Namazlardan Sonra Okunan Bazı Dualar:
Rezîtu billahi rebben ve bil-İslâmi dînen ve bi-Muhemmedin sellellahu ‘eleyhi ve âlihi nebiyyen ve bi-‘Eliyyin imamen ve bil-Heseni vel-Hüseyni ve ‘Eliyyin ve Muhemmedin ve Ce‘'ferin ve Musa ve ‘Eliyyin ve Muhemmedin ve ‘Eliyyin vel-Heseni vel-Helef-is sâlihi ‘eleyhimus-selâm eimmeten ve sâdeten ve kadeten. Bihim etevellâ ve min e‘'dâihim eteberreu.
Ellahumme innî es'elukel ‘efve vel-‘âfiyete vel-mu‘âfâte fid-dunya vel-ahire.[4]
Yine:
Ellahumme inne meğfireteke ercâ min ‘emelî ve inne rehmeteke evse‘u min zenbî.
Ellahumme in kâne zenbî ‘indeke ‘ezîmen fe-‘efvuke e‘'zemu min zenbî.
Ellahumme in lem ekun ehlen en ebluğe rehmeteke fe-rehmetuke ehlun en tebluğenî ve tese‘enî. Liennehâ vesi‘et kulle şey'in, bi-rehmetike yâ erhemerrâhimîn[5]
Ve yine:
İlahî hâzihi selâtî selleytuha. Lâ li-hâcetin minke ileyhâ. Velâ reğbetin minke fihâ. İllâ te‘'zîmen ve tâ‘eten ve icâbeten leke ilâ mâ emerteni bih.
İlahî in kâne fihâ helelun ev neksun min rukû
‘ihâ ev sucudihâ felâ tuahiznî ve tefezzel ‘eleyye bil-kebuli vel-ğufran, bi-rehmetike yâ erhemerrâhimîn.[6]
[1]- Allah kendisine hamd edeni işitir.
[2]- Rabbim olan Allah'tan bağışlanma diler ve O'na tövbe ederim.
[3]- Allah'ın yardımı ve verdiği kuvvetle ayağa kalkıyor ve oturuyorum.
[4]- Razı oldum Rab olarak Allah'a, din olarak İslam'a, peygamber olarak Muhammed'e -Allah'ın selamı onun ve Ehlibeyti'nin üzerine olsun- imam olarak Ali'ye, -diğer- imamlar, efendiler ve önderler olarak Hasan'a, Hüseyin'e, Ali'ye Muhammed'e, Cafer'e, Musa'ya, Ali'ye, Muhammed'e, Ali'ye, Hasan'a ve salih halefe -Allah'ın selamı onların üzerine olsun-. Onları seviyorum, onların düşmanlarından uzaklığımı ilan ediyorum.
Allah'ım! Ben senden af, bağışlanma, dünya ve ahirette afiyet ve sürçmelerden güvencede olmayı diliyorum.
[5]- Allah'ım! Senin bağışına kendi amelimden daha fazla ümidim var. Senin rahmetin benim günahımdan daha geniştir. Allah'ım! Eğer senin katında günahım büyükse, senin affın benim günahımdan daha büyüktür. Allah'ım! Eğer ben senin rahmetinin ulaşmasına layık değilsem, senin rahmetin bana ulaşmaya ve beni kapsamaya layıktır; çünkü rahmetin her şeyi kuşatmıştır. [Duamı kabul et] rahmetinin hakkı için ey merhametlilerin en merhametlisi.
[6]- Allah’ım! İşte bu benim namazımdır; bunu senin buna ihtiyacın ve rağbetin var diye kılmadım. Sadece sana tazim, itaat ve bana emrettiğin şeyde sana icabet etmiş olmak için kıldım. Allah’ım! Eğer kıldığım bu namazın rüku ve secdelerinde noksanlık veya halel varsa, ondan dolayı beni hesaba çekme, kabul ve mağfiretinle bana lütuf ve ihsanda bulun. Rahmetinin hakkı için, ey merhametlilerin en merhametlisi!
namazda şüphe etmek
Namazla ilgili olarak 23 kısım şüphe söz konusudur. Bu şüphelerin sekizi namazı bozar, altısına itina edilmemelidir, dokuz kısmı ise sahihtir ve namazı bozmaz.
Namazı Bozan Şüpheler
1- Sabah namazı ve seferi olarak kılınan iki rekâtlı namazların rekâtlarının sayısında şüpheye düşmek.
2- Üç rekâtlı namazların rekâtlarının sayısında şüpheye düşmek.
3- Dört rekâtlı namazlarda bir rekât mı, yoksa daha fazla mı kılındığı hakkında şüphe.
4- İkiyle beş veya daha fazlası arasında şüphe.
5- Üçle altı veya daha fazlası arasında şüphe.
6- Dörtle altı veya daha fazlası arasında şüphe.
7- Dört rekâtlı namazda ikinci secde bitirilmeden önce, iki rekât mı, yoksa daha çok mu kılındığında şüphe.
8- Kaç rekât kılındığını bilmemek.
İtina Edilmemesi Gereken Şüpheler
1- Yeri geçen bir şeyde şüphe; örneğin rükûda Fatiha'nın okunup okunmadığında şüphe etmek.
2- Selâmdan sonra şüphe.
3- Namazın vakti geçtikten sonra şüphe etmek.
4- Çok şüphe eden kimsenin şüphesi.
5- Müstehap namazlarda şüphe.
6- Cemaat namazında, imama uyanın rekâtların sayısında şüphe etmediği takdirde imamın şüphesi ve imamın şüphe etmediği takdirde imama uyanın şüphesi.
Sahih Olan Şüpheler
1- İkinci secdeden sonra iki rekat mı üç rekat mı kıldığında şüpheye düşmek.
Üç rekat kılındığı kabul edilir ve bir rekat daha kılınarak namaz bitirilir ve namazdan sonra bir rekat ayakta veya iki rekat oturularak ihtiyat namazı kılınır.
2- İkinci secdeden sonra iki rekatla dört rekat arasında şüpheye düşmek.
Dört rekat kılındığı kabul edilerek namaz bitirilir ve namazdan sonra iki rekat ayakta ihtiyat namazı kılınır.
3- İkinci secdeden sonra iki, üç ve dört rekat arasında şüpheye düşmek.
Dört rekat kılındığı kabul edilerek namaz bitirilir ve namazın selamından sonra iki rekat ayakta ve iki rekat da oturularak ihtiyat namazı kılınır.
4- İkinci secdeden sonra dört ve beş arasında şüpheye düşmek.
Dört rekat kılındığı kabul edilerek namaz bitirilir. Selamdan sonra iki sehiv secdesi yapılır.
5- Üç ve dört arasında şüpheye düşmek.
Dört rekat kabul edilerek namaz bitirilir ve namazdan sonra bir rekat ayakta veya iki rekat oturularak ihtiyat namazı kılınır.
6- Ayaktayken dörtle beş arasında şüpheye düşmek: Hemen oturularak teşehhüt ve selam okunur. Selamdan sonra bir rekat ayakta veya iki rekat oturularak ihtiyat namazı kılınır.
7- Ayaktayken üçle beş arasında şüpheye düşmek. Hemen oturularak teşehhüt ve selam okunur ve selamdan sonra bir rekat ayakta ihtiyat namazı kılınır.
8- Ayaktayken üç, dört ve beş arasında şüpheye düşmek: Oturularak teşehhüt ve selam okunur ve selamdan sonra iki rekat ayakta ve iki rekat da oturularak ihtiyat namazı kılınır.
9- Ayaktayken beşle altı arasında şüpheye düşmek: Oturularak teşehhüt ve selam okunur ve namazdan sonra iki sehiv secdesi yapılır.
İhtiyat Namazı
İnsanın üzerine, namazı bozmayan şüpheler konusunda açıklandığı gibi bazen bir rekât, bazen de iki rekât ihtiyat namazı farz olur. İhtiyat namazı şöyle kılınır. Namazın selamından sonra hemen ihtiyat namazına niyet edilir; tekbir alınır; sadece Fatiha suresi okunur; rükuya gidilir ve iki secde yapılır. Eğer bir rekât ihtiyat namazı kılınıyorsa, iki secdeden sonra teşehhüt okunup selâm verilir. Eğer iki rekât kılınıyorsa, iki secdeden sonra, önceki rekât gibi bir rekât daha kılınır ve teşehhütten sonra selâm verilir.
İhtiyat namazında sure ve kunut yoktur.
İhtiyat Namazıyla İlgili Birkaç Hüküm
1- Diğer namazlarda gerekli olan bütün şartlar ihtiyat namaz için de geçerlidir.
2- Namazın niyeti dille söylenilmemelidir.
3- "Besmele" ve Fatiha suresi sessiz okunmalıdır.
Sehiv Secdesi
Daha sonra açıklanacak şeyler için sehiv secdesi yapılır. Şöyle ki: Namazın selâmı verildikten sonra oturulduğu hâlde hemen sehiv secdesine niyet edilir ve üzerine secde edilebilen bir şeye alın konularak şöyle denilir:
"Bismillahi ve billah. Ellahumme selli ‘ela Muhemmedin ve âl-i Muhemmed. "[1]
Sonra secdeden kalkılır ve oturulur. İkinci kez secdeye gidilir ve aynı zikir okunur. Tekrar secdeden kalkılıp oturulur. Teşehhüt ve selâm okunur.
Sehiv secdesinde tekbiret-ul ihram gerekmez.
Sehiv Secdesini Gerektiren Durumlar
1- Yanlışlıkla konuşmak.
2- Secdenin birini unutmak.
3- Teşehhüdü unutmak.
4- Selâm verilmemesi gereken yerde, örneğin birinci rekâtta yanılarak selâm vermek.
5- Dört rekâtlı namazda ikinci secdeden sonra dört rekât mı, beş rekât mı kılındığında şüpheye düşmek.
[1]- Allah’ın adıyla ve yardımıyla. Allah’ım! Muhammed ve Ehlibeyti'ne rahmet gönder.
Cemaat Namazı
İslâm dininin görkemli ve önemli programlarından birisi "cemaat namazı"dır.
Cemaat namazı, Müslümanların vahdetinin tecellisi ve onların akşam-sabah bir araya toplanmasını sağlayan bir ibadettir. Hadislerde cemaat namazına katılmak için birçok sevaplar sayılmış, cemaata katılanların sayısı on kişiyi geçtiğinde namazın sevabının sayılmayacak kadar fazla olduğu vurgulanmıştır.
Örneğin, bir hadiste şöyle yer almıştır: "Cemaat imamına bir kişi uyarsa, kılınan her rekâtın sevabı yüz elli namaza denktir. Eğer iki kişi uyarsa, her rekâtın altı yüz namaz kadar sevabı vardır. Uyanların sayısı on kişiye ulaşıncaya kadar namazın sevabı da artar. Sayıları onu geçince, gökler kağıt, denizler mürekkep, ağaçlar kalem, cinler, insanlar ve melekler de yazıcı olsalar, bir rekâtın sevabını yazmaya güç yetiremezler."
İlmihâl kitaplarında cemaat namazının ehemmiyetini ortaya koyan birçok hükümlerle karşılaşmaktayız. Onlardan bazıları şöyledir:
1- Cemaat namazına katılmak, herkes için ve özellikle camiye komşu olanlar için müstehaptır.
2- İnsana bir mazereti olmaksızın namazını cemaatle kılmaması yakışmaz.
3- Önemsemeyerek cemaat namazına katılmamak caiz değildir.
4- İnsanın, namazını cemaatla kılmak için beklemesi müstehaptır.
5- Cemaat namazı, ilk vaktinde kılınmasa bile, ilk vaktinde münferit ve tek kılınan namazdan daha üstündür.
6- Kısa kılınan cemaat namazı, uzatılarak kılınan münferit namazdan daha üstündür.
7- Namazını tek başına kılmış olan kimsenin, cemaat namazı kılındığı takdirde namazını tekrar cemaatle kılması müstehaptır.
Bütün bu hükümler, cemaat namazının ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, Müslümanların her günkü bu toplantısından ayrılmamaya ve onun sevabından mahrum olmamaya çalışalım.
Cemaat Namazıyla İlgili Birkaç Hüküm
1- Cemaat namazında, namazı doğru olarak bilen takvalı bir kişi cemaatın imamı olmak üzere cemaatin önüne geçip herkesten önce namaza başlar; diğerleri de namazda ona uyarlar.
2- Cemaat namazı kılınması için gerekli olan en az sayı, biri imam ve diğeri ise muktedi olmak üzere iki kişidir.
3- Birinci ve ikinci rekâtta imam Fatiha ve Kur'an surelerinden herhangi birini tam okuduğunda imama uyanlar Fatiha ve o sureyi okumamalıdırlar; bu esnada imama uyanlar sadece imamı dinlerler; fakat namazın diğer amellerini zikirleriyle birlikte kendileri yerine getirirler.
4- Namazda imama uyan kişi imamdan önce namaza başlamamalı, rükû ve secde gibi namazın amellerini imamdan önce yerine getirmemelidir.
5- İmama uyan kişi imamdan önde durmamalı, biraz geride durmalıdır.
6- İmamla imama uyanlar ve saflar arasındaki mesafe haddinden fazla olmamalıdır.
7- Cemaat namazı için ezan ve ikamet okunmuş ise, muktedinin ezan ve ikamet okuması müstehap değildir.
CUMA NAMAZI
Cemaatle kılınması gereken ve tek başına kılınamayacak namazlardan birisi Cuma namazıdır.
Cuma namazı, Müslümanların haftalık en güzel toplantıları olmasının yanında haftalık en büyük ibadettir de.
Cuma namazında, Cuma imamı, cemaati takva ve günahtan sakınmaya davet eder ve onları İslâm dünyasının siyasi ve iktisadi meseleleri hakkında aydınlatır.
Cuma Namazıyla ilgili Birkaç Hüküm
1- Cuma namazı, sabah namazı gibi iki rekâttır; fakat iki müstehap kunutu var. Bu kunutlardan ilki birinci rekâtın rükûsundan önce ve diğeri ise ikinci rekâtın rükûsundan sonra okunur.
2- Cuma namazının oluşması için gerekli olan en az fert sayısı, biri imam olmak üzere beştir.
3- Şartları gözetilerek kılınan Cuma namazı öğle namazının yerine geçer.
4- Cuma namazından önce, Cuma imamının iki hutbe okuması farzdır.
5- Cuma imamı Cuma hutbelerini okurken, namaza katılanların hutbeleri dinlemesi farz ve birbirleriyle konuşmaları ise mekruhtur. Eğer konuşmaları sayesinde hutbeyi dinleyemezlerse, susmaları gerekir.
Dolayısıyla Cuma hutbesi okunurken, müstehap namaz kılmak, kitap ve gazete okumak ve hutbeyi dinlemeye engel olan diğer işlerle uğraşmak doğru değildir.
6- Namaz kılan kişi Cuma namazının birinci hutbesine veya hiç birine ulaşamazsa, yine de Cuma namazına katılması müstehaptır ve kıldığı Cuma namazı öğle namazı yerine geçer.
7- İki Cuma namazı arasında en az yaklaşık altı km. mesafe olmalıdır.
TAM VE SEFERİ NAMAZ
İnsan dört rekât kılınması gereken namazları 46 km.den fazla olan yolculukta iki rekât (seferi) olarak kılmalıdır.
Seferi Namazla İlgili Birkaç Hüküm
1- Namazın seferi kılınmasını gerektirecek bir yolculuğa çıkan kimse bulunduğu yerden, ancak oranın evlerini, duvarını görmeyecek ve ezan sesini duymayacak kadar uzaklaşınca namazını seferi kılabilir; ondan önce namazını kılmak isterse, tam olarak (dört rekât) kılmalıdır.
2- Bir yolcu, namazını tam kılması gereken bir yerden, örneğin vatanından en az 23 km. gidip 23 km. gelirse, namazları seferi olur.
3- Vatanına dönen yolcu, vatanının evlerinin duvarını görüp ezanını duyacağı bir mesafeye ulaştığında, namazlarını tam kılması gerekir.
4- Biri 46 km.den az ve diğeri 46 km. veya 46 km.den fazla iki yolu olan bir yere gitmek isteyen, 46 km.den az olan yoldan giderse, namazını tam kılmalıdır ve eğer 46 km. veya daha fazla olan yoldan giderse, namazlarını seferi kılar.
Namazın Tam Kılındığı Yerler
1- Vatanda. Vatan, insanın sürekli yaşamak için seçtiği yerdir; bu konuda oranın kendisinin doğum yeri olup olmamasının, babasının ve annesinin vatanı olup olmasının hiçbir etkisi yoktur.
2- On gün kalacağı veya on gün kalmaya karar verdiği yerde.
3- Otuz gün şüpheyle kaldığı yerde; yani orada kalıp kalmayacağı belli olmadan otuz gün o hâlde kalan ve oradan bir yere de ayrılmayan birisi, otuz günden sonra namazını tam kılmalıdır.
Ayât Namazı
Güneş veya ay tutulduğunda yahut deprem olduğunda ya da gök gürültüsü, şimşek çakması, kara ve kızıl rüzgarların esmesi gibi halkın genelinin korkmasına sebep olan durumlarda, Müslümanların Allah'a sığınarak "ayât namazı" denilen iki rekât namaz kılmaları gerekir. Bu namazın kılınması, bu gibi olayların Allah'ın büyük gücünün ve madde aleminin düzen ve dakik hesabının nişanesi olduğu anlamına gelir.
Bu namazı kılmak, insanın boş hurafelere, hayallere kapılmasını önler, insanı yüce Allah'a yöneltir ve böylece korku ve endişelerini gidererek kalbine huzur verir.
Ayât Namazı Nasıl Kılınır?
Ayât namazı iki rekâttır ve her rekâtta beş rükû ve iki secde vardır. Ayât namazı birkaç şekilde kılınabilir. Ancak biz ikisini açıklamakla yetiniyoruz:
1- Niyetten sonra tekbir getirilir. Bir Fatiha ve herhangi bir sure tam olarak okunur. Sonra rükûya gidilir ve rükûdan kalkılır. Yine bir Fatiha ve herhangi bir sure tam olarak okunup tekrar rükûya gidilir. Sonra yine kalkılır, Fatiha ve herhangi bir sure tam okunarak rükûya gidilir. Bu iş her rükûdan önce bir Fatiha ve herhangi bir sure okumak suretiyle beş defa tekrarlanır. Beşinci rükûdan doğrulduktan sonra secdeye gidilir. İki secde yapıldıktan sonra ayağa kalkılır. İkinci rekât da birinci rekât gibi kılınır. İki secdeden sonra teşehhüt ve selâm okunur.
2- Niyetten sonra tekbir getirilir. Bir Fatiha okunur ve bir sure beşe bölünür; birinci bölümü birinci rükûdan önce okunur, rükûya gidilir, rükûdan kalktıktan sonra Fatiha suresi okunmadan surenin ikinci bölümü okunarak rükûya gidilir. Beşinci rükûya kadar bu şekilde devam edilir. Beşinci rükûdan önce ayetleri okunan sure tamamlanır, sonra rükûya gidilir. Daha sonra secdeye gidilir ve iki secde yapıldıktan sonra ikinci rekât için ayağa kalkılır ve ikinci rekât da aynı şekilde kılınır. İki secdeden sonra teşehhüt ve selâm okunur.
Şimdi örnek olarak İhlas suresini beşe bölerek ayât namazını kısa yoluyla açıklıyoruz:
* Niyetten sonra "Ellah-u Ekber" söylenerek namaza başlanır.
* Tekbir getirildikten sonra Fatiha suresi okunur. Fatiha suresinden sonra "Bismillahirrehmanirrehim" denir.
* Sonra rükûya gidilir (bütün rükûlarda, rükû zikri söylenir).
* Rükûdan doğrularak Fatiha suresi okunmaksızın "Kul huvellahu ehed" denir.
* Sonra rükûya gidilir.
* Rükûdan doğrularak "Ellah-us Semed" denir.
* Yine rükûya gidilir.
* Üçüncü rükûdan sonra "lem yelid ve lem yuled" söylenir.
* Sonra yine rükûya gidilir.
* Dördüncü rükûdan sonra "ve lem yekun lehu kufuven ehed" denir.
* Beşinci rükû yapıldıktan sonra rükûdan doğrularak secdeye gidilir.
* İki secdeden sonra ayağa kalkılarak birinci rekâtta olduğu gibi ikinci rekât da kılınır. Sonra teşehhüt ve selâm okunarak namaz bitirilir.
Ayât Namazının Kunutu
Ayât namazında da kunut okumak müstehaptır. Ayât namazında kunut ikinci rekâtta, beşinci rükûdan önce ve sure okunup bittikten sonra okunur.
Cenaze Namazı
Bir Müslüman öldüğünde gusül verilip kefenlendikten sonra ona namaz kılınmalıdır. Cenaze namazı bir kişi tarafından kılınabileceği gibi cemaatle de kılınabilir.
Cenaze Namazı Nasıl Kılınır?
Cenaze, namaz için kıbleye doğru durulduğunda baş tarafı namaz kılan kişinin sağ tarafına gelecek şekilde namaz kılan kişinin karşısına bırakılmalıdır.
Cenaze namazında rükû, secde, teşehhüd ve selâm yoktur; sadece beş tekbir alınır, birkaç zikir ve dua okunur. Cenaze namazı kılmak amacıyla "Ellah-u Ekber" söylenerek namaza başlanır.
Daha sonra şöyle denir:
"Eşhedu enla ilâhe illellah ve enne Muhemmeden Resûlullah"[1]
Sonra ikinci tekbir getirilerek şöyle denir:
"Ellahumme selli ‘ela Muhemmedin ve al-i Muhemmed."[2]
Sonra üçüncü tekbir getirilerek peşinden şöyle denir:
"Ellahummeğfir lil-mû'minîne vel-mû'minât."[3]
Sonra dördüncü tekbir getirilerek, ölen kişi erkek ise hemen peşinden şöyle denir:
"Ellahummeğfir lihâzel meyyit."[4]
Eğer ölen kişi kadın ise şöyle denir:
"Ellahummeğfir lihâzihil meyyit."[5]
Sonra beşinci tekbir söylenir. Beşinci tekbirle namaz da biter.
Her ne kadar cenaze namazını bu şekilde kılmak yeterliyse de, geniş dua ve zikirleriyle birlikte kılınması daha iyidir. İsteyen ilmihâl kitaplarına başvurabilir.

[1]- Allah'tan başka bir ilâh olmadığına ve Hz. Muhammed'in (s.a.a) O'nun elçisi olduğuna şehadet ederim.
[2]- Allah'ım! Muhammed ve Ehl-i Beyti'ne rahmet et.
[3]- Allah'ım! Mümin erkek ve mümin kadınları bağışla.
[4]- Allah'ım! Şu ölü erkeği bağışla.
[5]- Allah'ım! Şu ölü kadını bağışla.
Müstehap Namazlar
Daha önce de değindiğimiz gibi, müstehap namazlar oldukça fazladır ve onların hepsini burada kaydetmemiz imkansızdır. Fakat Allah'ın aşıklarının hiçbir zaman sadece farz namazlarla yetinmeyecekleri ve bunun yanında sünnet namazları da kılmak isteyecekleri için bu namazlardan bazılarına değiniyoruz. Burada, müstehap namazlara "nafile namazlar" da denildiğini hatırlatmakta yarar var.
Günlük Nafileler
Sabah namazının nafilesi: İki rekâttır, sabah namazından önce kılınır.
Öğle namazının nafilesi: Sekiz rekâttır; dört tane ikişer rekât hâlinde öğle namazından önce kılınır.
İkindi namazının nafilesi: Sekiz rekâttır; dört tane ikişer rekât hâlinde ikindi namazından önce kılınır.
Akşam namazının nafilesi: Dört rekâttır ve ikişer rekât hâlinde akşam namazından sonra kılınır.
Yatsı namazının nafilesi (Vüteyre Namazı): İki rekâttır ve yatsı namazından sonra oturularak kılınır.
Gece(Teheccüd) Namazı
Gece namazı on bir rekâttır ve gece yarısından itibaren sabah namazına kadar kılınmalıdır. Oldukça fazla sevabı olan bu namaz şöyle kılınır:
Sekiz rekâtı; dört tane iki rekât hâlinde gecenin nafilesi niyetiyle kılınır.
İki rekâtı Şef' namazı niyetiyle kılınır.
Bir rekâtı Vitr namazı niyetiyle kılınır. Ayakta kılınan bu namazın rükûdan önce bir de kunutu vardır. Kunutta herhangi bir dua okunduktan sonra 40 tane müminin adı şu şekilde dile getirilerek, Allah'tan bağışlanması dilenir: "Ellahummeğfir li ..." (üç nokta yerine o müminin ismi söylenir). Ardından yetmiş defa istiğfar edilir; yani "Esteğfirullahe rebbî ve etûbu ileyh" söylenir; sonra da 300 defa "el-afv" denilir.
Ğufeyle Namazı
Müstehap namazlardan biri de akşamla yatsı namazı arasında kılınan ğufeyle namazıdır. Ğufeyle namazında, birinci rekâtta Fatiha'dan sonra sure yerine şu ayet okunur:
"Ve zennûni iz zehebe muğâziben fezenne en len nekdire ‘eleyhi fenâdâ fiz-zulumâti en la ilâhe illâ ente subhaneke innî kuntu minez-zâlimîn. Festecebna lehu ve necceynahu minel ğemmi ve kezalike nuncil mu'minîn."[1]
İkinci rekâtta Fatiha'dan sonra sure yerine şu ayet okunur:
"Ve ‘indehu mefatih-ul ğeybi la ye‘'lemuha illa huve ve ye‘'lemu ma fil-berri vel-behri ve ma teskutu min vereketin illa ye‘'lemuha vela hebbetin fî zulumat-il erzi vela retbin vela yâbisin illa fî-kitabin mubîn."[2]
Ve kunutunda da şu dua okunur:
"Ellahumme innî es'eluke bi-mefatih-il ğeybilletî la ye‘'lemuha illa ente, en tuselliye ‘ela Muhemmedin ve âl-i Muhemmedin ve en tef'‘ele bî keza ve keza."[3]
"keza ve keza" kelimelerinin yerine hacetler istenir ve sonra şu dua okunur:
"Ellahumme ente veliyyu ni‘'metî vel-kâdiru ‘ela telibetî, te‘'lemu hâcetî fe-es'eluke bi-hekki Muhemmedin ve âl-i Muhemmedin ‘eleyhi ve ‘eleyhimus-selâm, lemma kezeyteha lî."[4]
[1]- Zünnun'u (balık karnına girmiş olan Yûnus b. Matta'yı) da an; zira (o kavmine) kızarak gitmişti, bizim kendisine güç yetiremeyeceğimizi, (kavminin arasından çıkmakla kendisini kurtaracağını) sanmıştı. Nihayet karanlıklar içinde (kalıp), "Senden başka ilâh yoktur. Sen her türlü eksiklikten münezzehsin. Ben zalimlerden oldum." diye yalvardı. Biz de onun duasını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık. İşte biz inananları böyle kurtarırız. (Enbiyâ, 87)
[2]- Gayb'ın (görünmez bilginin) anahtarları O'nun yanındadır, onları O'ndan başkası bilmez. (O) karada ve denizde olan her şeyi bilir. Düşen bir yaprak, -ki mutlaka onu bilir- yerin karanlıkları içinde gömülen tane, yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki, apaçık bir Kitap'ta olmasın. (En'âm, 59)
[3]- Allah'ım! Ben gayb'ın anahtarları -ki onları senden başkası bilmez- hakkına senden Hz. Muhammed'e ve Ehl-i Beyti'ne rahmet etmeni ve benim şu şu… hacetlerimi yerine getirmeni dilerim.
[4]- Allah'ım! Sen veli nimetimsin, isteklerimi vermeye kâdirsin ve hacetimi bilirsin. O hâlde, Hazreti Muhammed ve Ehl-i Beyti (hepsine Allah'ın selâmı olsun) hürmetine senden hacetlerimi yerine getirmeni dilerim.

2