HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)0%

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ) Yazar:
Grup: HZ.MEHDİ(A.F)
Sayfalar: 0

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

Yazar: YAZAR: Şeyh Muhammed bİn İbrahİm-i Numanî
Grup:

Sayfalar: 0
Gözlemler: 3792
İndir: 223

Açıklamalar:

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
  • HZ.MEHDЭ(A.F) HAKKINDA HADЭSLER (GAYBET-Э NUMANЭ)

  • YAZAR: Юeyh Muhammed bЭn ЭbrahЭm-i Numanо

  • ЭCЭNDEKЭLER

  • Sьleym bЭn Kays’эn kЭtabindan

Kitabın 'İçin de ara
  • Başlat
  • Önceki
  • 0 /
  • Sonraki
  • Son
  •  
  • Gözlemler: 3792 / İndir: 223
Boyut Boyut Boyut
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

Yazar:
Türkçe
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ) HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)



HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
YAZAR: Şeyh Muhammed bİn İbrahİm-i Numanî
İCİNDEKİLER
Âl-İ Muhammed’İn sırrının ehlİ olmayanlardan korunmasi ve onlara bildirilmemesİ hakkındakİ rİvayetler
“Allah'ın İpİne sımsıkı sarılın” ayetİnİn yorumu İle İlgİlİ rİvayetler
İmamet ve vasİyetİn Allah'ın tayİnİ İle olduğu ve onun bİr İmamdan dİğerİne edâ olunan bİr emanet olduğuna daİr rİvayetler:
İmamlarin “onİkİ İmam” olduğuna ve onlarin Allah tarafından seçİldiğiğİne daİr rİvayetler

Süleym bİn Kays’ın kİtabindan
İmamlarin onİkİ tane olduğuna daİr sünnİ kaynaklarindan, kur’andan ve tevrat’tan deiller(72)
“İmam olduğunu İddiİa eden ve İmam olmadığı halde kendİnİ İmam zannedenler ve hz. Mehdİ’nİn kiyamindan önce kalkan bayraklarin sahİbİnİn taĞut olduĞu hakkindakİ rİvayetler.”
Sünni alimlerin naklettikleri hadisler Abdullah bin Mes’ud’dan naklolunanlar:
Allah’ın yeryüzünü asla hüccetsİz(90) birakmayacağına dâİr rİvayeler
Eğer yeryüzünde İkİ kİşİ kalsa, birisinin mutlaka İmam olduğuna daİr rİvayetler
Onİkinci İmamımız, beklenen İmam hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın gaybetİ hakkindakİ rİvayetler ve bu konuda mevlamiz emİrülmümİnİn ve dİğer İmamlarimızın uyarılari
(Şİİlerİn hz. Mehdİ’nİn zuhurunu bekleyİp sabretmelerİ ve Allah’ın emrİnde acele etmemelerİ hakkindakİ rİvayetler)
Şİİlerİn gaybet zamaninda İmtİhan olunup dağılacakları ve İmamlar aleyhİmusselam’in emİrlerİne gerçek manada çok az İnsanin uyacaıina dâİr rİvayetler

hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın vasıfları, ve Kur’ânda onun hakkinda nazİl olan ayetler

hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın hükümlerİ

Hazretİn özellİklerİ ve yapacağı işler.

hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın fazİletİ.

Kur’an-i Kerİm'de hz. Mehdİ aleyhİsselam hakkındakİ ayetler.

hz. Mehdİ aleyhİsselam’ı tanıtıcı vesİleler

hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın gömleğİnİn özelliklerİ hakkında.

hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın ordusu ve atlarinin özellİklerİ hakkinda.

Kaİm aleyhİsselam’ın kiyamından önce vuku bulacak olan alametler

“Hakkın sahİbİnİn-aleyhİsselam-zuhurundan önce gerçekleşecek olan zor durumlar hakkındakİ rİvayetler.”
Sahİb-ul emr aleyhİsselam’in zuhur vaktİnİ belİrtenlerİn yalancı olduğu ve ismİnİn açikça söylenmesİnİn yasak olduğuna daİr rİvayetler
Kâİm aleyhİsselam’ın cahİl halktan göreceğİ şeyler ve kıyamindan önce haşimoğulları’nın davranışları hakkindakİ rİvayetler.
Süfyanİ’nİn zuhurunun kesİnlİkle gerçekleşeceği ve onun Kaim aleyhİsselam’dan önce ortaya çikacağına dair rivayetler
Resulullah’ın bayrağı ve onun cemel savaşından sonra, sadece Kâİm aleyhİsselam tarafindan açılacağına daİr rİvayetler.”
Kâİm aleyhİsselam’in ashabi olan gazap ordusu, sayıları; özellİkleri ve İmtİhan olacakları şeyler hakkındaki rİvayetler

Kaİm aleyhİsselam’ın zuhurundan önce ve sonra Şİa’nin durumu hakkinda
“Kaİm aleyhİsselam’ın yenİ bİr davet başlatacağı ve İslamin başlangıçta garİp olduğu gİbİ garİp olarak gerİ döneceğİne daİr.”
İmam Kaİm aleyhİsselam’ın yaşı ve İmamet verİldİğİndekİ durumu hakkındakİ rİvayetler
İmam Cafer-İ Sadık aleyhİsselam’in oğlu İsmaİl hakkındakİ hadİsler ve kardeşİ İmam Musa-i Kazim aleyhİsselam’ın İmametİ hakkindakİ hadİsler.
İmam’ını tanıyanlar İçİn zuhurun erken veya geç olmasının farketmediğİne daİr.
Kaİm aleyhİsselam’ın kıyamdan sonrakİ hükümetİnİn süresİne daİr.

Bismillahirrahmanirrahim
Şeyh Ebu'l Farac Ali bin Yakub bin ebu Kurret-el kanâî (r.a) şöyle der: katip ebul hüseyn muhammed bin ali el becelî’nin nakline göre ebu abdullah muhammed bin İbrahim numânî, halep şehrinde şöyle buyurdu:
hamd alemlerin rabbine olsun o, istediğini doğru yola hidayet edendir. kullarını yokluktan varlık alemine çıkardığı için, şükredilmeyi haketmiştir. o insanları en iyi surette yaratmış, sayılarını saymanın mümkün olmadığı zahirî ve bâtinî birçok nimetler yaratarak şöyle buyurmuştur: “allahın nimetlerini saymak isterseniz sayamazsınız.”(1)
ayrıca yüce allah rabbliğine, ilim ve tevhidine ikrarı kullarına göstermiş ve onları irşâd ederken pâk akıllar, yüce hikmetler, mükemmel yaratıcılık, salim fıtrat, güzel sıbğat (renk), derin ayetler ve açık bürhanları kullanmış; hemen ardından seçilmiş, müjdeleyici-korkutucu, halka yol gösterip onları hidayet eden, hatırlatıp uyaran, tebliğ edip edâ eden, ilimle konuşan, rüh-ul kudüs ile onaylanan galip hüccetler’i, batıl ehline karşı amansız ayetler olan hayırlı ve pâk peygamberleri göndermiştir.
bu kâmil akıl sahibi insanlara mücizeler vermiş, onlara kerametler bağışlayarak normal halkın içinde üstünlükler vermiş, gayıptan haber vererek onlara kendi kudretinden hediyeler bağışlıyarak şöyle buyurmuştur: “o, gaybı bilendir. gaybı kimseye açıklamaz, yalnız razı olduğu resul dışında.”(2) tüm bunlar, peygamberlerin kudretini çoğaltmak ve şanını yüceltmek içindir. böylece artık halkın resullerden sonra allah’a karşı hüccetleri kalmamış, ama allah’ın halka hücceti eksiksiz olmuş ve tamamlanmıştır.
halkın içinde allah’ın rabbliğine ilk önce ikrar eden muhammed’i bizlere gönderdiği ve bizleri minnetdar ettiği için allah’a hamdolsun. o, allah’ın seçkinlerinin en sonuncusudur. allah’ın sevdiklerinin içinde en mahbub olanı, peygamberinin içinde en kerametlisi, derecesi en yüce olanı ve en özel yakınlığa sahip olanıdır. allah peygamberlerde olan faziletlerin hepsini ona vererek, onlara verdiklerinin çok daha fazlasını ona ihsan etmiş ve onu diğer peygamberlerden üstün kılan menzilette ona yer vermiştir. böylece gökte peygamberler cemaat halinde namaz kılarlarken onu imam olarak karar kılmış ve onu makamını hepsinin üstüne çıkarmıştır. ona şefaat makamını vermiş, onu en yüce makama çıkarıp onunla ceberüt makamında konuşmuştur. öyleki mukarreb, kerrüb ve arşın etrafında dönen meleklerin makamını aşmıştır.
sonra ona diğer kitaplardaki ilimleri de içine alan ve o kitaplara hakim olan kur’anı nazıl ederek şöyle buyurmuştur. “o, herşeyi açıklayandır.”(3) onda açıklanmamış hiçbirşey bırakmamıştır. böylece allah, hz. muhammed (sallallahu aleyhi ve âlih) sayesinde bizleri sapıklıktan ve körlükten kurtarmıştır. cehâletten, alçaklıktan çıkarıp; onunla ve getirdiği kitapla bizleri ganî etmiştir. sonra dinini kâmil kılmış, bizleri rey ve kıyas yerine pâk ve hidayet edici imamlara yöneltmiş, peygamberimiz ve imamlarımız sayesinde kemal yoluna ulaşmamızı sağlamıştır.
allah, hz. muhammed’e ve onu kardeşi emirülmüminin ali bin ebu talib aleyhumesselam’a salât göndersin. o, fazilette peygamberden hemen sonra gelir. o zor ve şiddetli zamanlarda allah resülüne yardımcı ve destek olurdu. o, küfür ve cehalet ehline karşı allah’ın kılıcı, onun ihsan ve adâlet eli idi ve her durumda resulullah’ın yolunu izlerdi. hak nerede ise ali de orada idi ve o resûl’ün ilminin hazinesi, sırrının emîni, onun emrine icabet eden idi.
ve allah onun pâk, hayırlı ve kâmil ehl-i beyt’inden olan imamlara da salât göndersin.
onları, rahmetin kaynağı, nimetin mekânı, karanlıklardaki ay ve yıldızlar, varlıkların nûru, ilim deryaları, allah’ın halka girmelerini davet ettiği ve yollarından ayrılmamaları konusunda uyardığı selam kapısıdırlar. bu konuda şöyle buyurmuştur: “ey iman edenler! toplu halde selam (sulh)’a girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. o size karşı açık bir düşmandır.” allah onlara en efdal ve en şerefli, en yüce, en olgun ve kamil salatını göndersin. ayrıca kendisine ve muhammed ile ehl-i beyt’ine yaraşan selamlarını göndersin.
teşeyyü mektebi peygamberi hz. muhammed’e ve onun ehl-i beyt’ine mensup bir mekteptir. yüce allah imameti hak din ve lisan-ı sıdk olarak karar kılmış, imameti kabul eden için bir ziynet ve onun ehli olanlar için ise kurtuluş ve cemâl olarak teyid etmiştir. ve her kim imamet bağına bağlanmak isterse onun şartlarına uymalıdır. -yani namazlarına dikkat edip, zekatını vermeli, hayra doğru koşmalı günahlardan ve kötülüklerden kaçınmalı, sâir mahzurlardan münezzeh olmalı, gizlide ve açıkta allah’tan korkmalı, nefsiyle ve kalbiyle allah’a yaklaşmak için çaba harcamalıdır.- ama bizler şii olduğunu iddia eden bazı fırkaların düşüncelerinin farklı farklı olduğunu, mezheplerinin ayrıldığını allah azze ve celle’nin farzlarını hafif aldıklarını, allah’ın bazı haram ettiği şeylerden kaçınmadıklarını, bazılarının çok yüksekten uçtuklarını bazılarının ise tefritten dolayı yere düştüklerini gördük. Şiilerden çok az bir grup zamanın imamı, veliyy-i emirleri ve allah’ın kendileri için seçtiği en hayırlı insan olan hz. mehdi aleyhisselam hakkında şüpheye düşmemişlerdir. halbuki allah hz. mehdi hakkında şöyle buyurmaktadır: “ve rabbin istediğini yaratır ve onlar için en hayırlı olanı seçer”(4)
bu çok zor gaybet olayının imtihanları ve zorlukları hakkında daha önceden hz. resulullah sallallahu aleyhi ve alih hatırlatmalarda bulunmuş ve hz. ali aleyhisselam’da bunu bildirmişti. hz. ali aleyhisselam’dan naklolunan hutbeler ve rivayetlerde de görüldüğü üzere o hazret gaybet olayının büyük bir imtihan olduğunu bildirmiş, halkı bu konuda uyaran hadisler buyurmuştur. daha sonra ilim ve rivayet ehli olan alimler, hz. ali’nin evlatları olan imamlar (aleyhimusselam)ın herbirinden rivayetler nakletmişlerdir. öyle ki hiçbir imamımız bu konunda söylenmedik söz bırakmamış, bunun yüce allah’ın halkı denediği bir imtihan olduğunu buyurmuşlardır. bu imtihanın sebebi de kötü fiiller ve çirkin ameller, eksik itaatler, allah’ın hikmetlerine karşı çıkıp acele etmeler, peşine düşülen şehvetler ve allah’ı gazaplandıran zayi olmuş haklardır.
bakınız emirülmüminin aleyhisselam alimler ve ilim talep edenler hakkında kumeyl bin ziyâd’a ne buyuruyor: “…veya hakk ehlini eleştirir, hiç basireti yoktur. eğer kalbine en ufak bir tereddüt gelirse, hemen şüpheler onu etkiler.” İşte tüm bunlar alimlerin çoğunu şüpheye, hayrete, körlüğe ve dalâlete düşürmüş, onlardan çok az bir bölümü allah’ın dininde sabit kalmış, allah’ın ipine sımsıkı sarılarak doğru yoldan çıkmamışlardır. İşte bu az grup, şiddetli fırtınaların titretemediği ve fitnelerinin zarar veremediği serapların parlamasının kandıramadığı ve şahıslar vesilesiyle dine girmediği için onlar yüzünden dinden çıkmayan hakta sabit olan fırkadırlar.
bu konunda imamımız ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam da şöyle buyurur: “eğer bir insan bu dine bazı şahısların hatırına girerse aynı adamlar yüzünden de dinden çıkar. ama herkim kitap ve sünnet üzerine bu dine girerse, dağlar yerinden oynasa da dinden çıkmaz.”
eğer bir insan şüphelenip hayrete düşer, fitnelere kapılır saçma ve batıl mezheplere geçerse mutlaka cahilliği, hadisleri bilmemezliği ve basiretsizliği yüzündendir. böyle insanlar eşkiyadırlar, ilim peşinde koşmayı önemsemezler ve ilmi asıl kaynağından almazlar. hatta eğer çok hadis ezbere bilseler dahi, o hadislerin üzerinde tefekkür etmedikleri için, hiç ezberlememiş gibidirler. bakın İmamımız cafer-i sadık aleyhisselam ne buyuruyor: “Şiilerimizin bizim katımızdaki derecelerini anlamak için bizden ne kadar hadis naklettiklerine ve ne kadar anladıklarına bakın.” rivayetin dirâyete (derin anlamaya) mutlaka gereksinimi vardır: “manasını iyice anladığın bir rivayet, anlamayıp da naklettiğin bin rivayetten hayırlıdır.” çeşitli sebeplerden dolayı birçok insan bu batıl mazheplere yöneldiler. bazıları bilgisizlik ve cahillik yüzündendir. bunlar en basit tereddütlerle şüpheye düşmüş ve ehl-i beyt mektebinden ayırlmışlardır. bazıları ise dünya ve dünya malı yüzünden o mezheplere geçmişlerdir. bazı zorba ve zenginler onları dünya malına meylettirince onların lehine ve dinin aleyhinde çalışmaya başlamışlardır. yüce allah’ın aziz kitabında da şu şekil buyurduğu gibi bazı şeytanların sözleriyle gururlanmışlardır: “İnsanlardan ve cinlerden olan şeytanların bazıları diğerlerine saçma sözleri gururlansınlar diye telkin ederler.”(5) İşte bu sözlerle gururlananlar serap sahibi gibidirler. parladığı zaman susuz olan insanlar su ümindi ile ona koşarlar ama yaklaştıkları zaman yüce allah’ın da buyurduğu gibi hiçbir şey bulamazlar.(6)
bazıları ise hakka ihlasla inanmayıp sırf ikiyüzlülük, kariyer talep etmeleri ve şehvetleri yüzünden bu mektebi kabullenir göründükleri için allah onların cemâlini ellerinden almış, durumlarını değiştirmiş ve ateşini hazırlamıştır.
bazıları ise ehl-i beyt mektebine zayıf imanları ile yaklaşmış din hakkında da konuştukları herşeyin ve inançlarının doğru olduğunu zennetmişlerdir. İşe allah velilerinin üçyüz yıl boyunca bizleri uyardıkları gaybet olayı vuku bulunca hayrete düşüp olayı inkar etmişlerdir. aynı şekilde yüce allah şöyle buyurmaktadır:
«tıpkı ateş yakan birine benzer. etrafını aydınlatınca allah onların nurunu yokeder ve onları karanlıkların içinde yalnız bırakır da hiç göremezler.»(7) ve yine şöyle buyurur: «onları aydınlatınca onunla giderler ve onları karanlığa boğunca ayağa kalkarlar.»(8)
İşte biz, her zaman doğru konuşan imamlarımızdan (aleyhimusselam) gelen rivayetlere uyarak allah azze ve celle’nin başkalarına hediye etmediği ilim kaynağı olan ehl-i beyt’ten yararlanarak diğer kardeşlerimizin hatasına düşmeyip şekk ve şüpheye değil de yakıne ulaştık.
ben burada emirülmüminin aleyhisselam’dan başlayıp diğer pâk ve doğru sözlü imamlarımızdan bizlere ulaşan nurâni hadisleri rivayet ederek gaybet konusunu inkâr edenlere karşı bu önemli konuyu açıklığa kavuşturmaya, ayrıca bu inançta olan mektep mensuplarının hüccetini (delillerini) güçlendirmeye, böylece allah azze ve celle’nin rızasını kazanmaya çalıştım.
yıllardır imamlarımız (aleyhisselam)dan naklolunan bu rivayetleri okuyarak tek tek düşünen kardeşlerimiz -ki allah eğer onların kalb gözlerini açmış ve onlara basiret vermiş ise- onlar şu konuyu çok iyi anlayacaklardır: eğer bu gaybet olayı gerçekleşmeseydi imamiyye mezhebi batıl olurdu. ama yüce allah, imamlarımız (aleyhimusselam)ın uyarı ve korkutmalarını tasdik etti ve asırlar boyunca onlardan rivayet olunan hadisleri doğruladı. ve şiileri de ellerinde olan hadisleri tasdik etmeye ve o hadislere sarılıp teslim olmaya ilzâm etti böylece ellerindeki hadislerin doğruluğunu gören şiilerin de yakîni arttı. allah’ın velileri olan ehl-i beyt (aleyhimusselam), şiilerini fitne ve şüphelere karşı uyardı ve gaybetin süresinin uzun olacağını belirterek allah’ın halkı imtihan ettiğini açıkladılar: “deliller sayesinde helâk olması gerekenler helâk oldu, yaşaması gerekenler de ihyâ oldular.”
meysemi’nin bir arkadaşından naklettiğine göre imamımız cafer-i sadık (aleyhisselam) şöyle buyurdu: “hadid suresindeki şu ayet, gaybet zamanında yaşayanlar hakkında nazil olmuştur: kendilerine daha önce kitap verilip de süre uzun olduğu için kalpleri taşlaşanlar gibi olmayın. onlardan çoğu fasıktırlar. sonra allah şöyle buyurdu: “doğrusu allah yeryüzü öldükten sonra onu tekrar diriltir. biz delilleri size açıkladık, belki düşünürsünüz diye.”(9) daha sonra İmam (aleyhisselam) buyurdu ki: “süre, gaybet süresidir.”
yüce allah şöyle buyurmaktadır: ey ümmet-i muhammed! ve ey şia topluluğu! kendilerine daha önce kitap verilip de sürelerinin uzadığı kimseler gibi olmayın. bu ayetin tevili başka zamanlarda yaşayanlar değil sadece gaybet zamanında yaşayanlar hakkındadır. yüce allah, şiileri allah’ın hücceti konusunda şüphelenmemeleri veya gözlerini açıp kapayıncaya kadar da olsa yeryüzünün hüccetsiz kalmayacağı konusunda şek etmeyi menetmiştir. bakınız aynı şekilde emirülmüminin aleyhisselam kumeyl bin ziyad’a şöyle buyurmuştur:
“evet, vallahi yeryüzü asla hüccetsiz kalmaz. o hüccet yâ zahir ve mâlumdur veya gizli ve çekinendir. böylece allah’ın hüccetleri ve delilleri bâtıl olmaz. ve onları şüphe ve tereddüt etmemeleri konusunda uyarmıştır. aksi halde süre uzar da kalpleri taşlaşır.”
sonra İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “bundan sonraki ayette yüce allah’ın ne buyurduğunu duymuyor musun: “biliniz ki allah yeryüzü öldükten sonra onu tekrar diriltir. biz delilleri size açıkladık, belki düşünürsünüz diye.” yani zulüm imamları, yeryüzünü öldürdükten sonra allah, kaim’in zuhurundaki adâlet ile onu ihyâ edecektir.” bu ayetin her bir bölümünün tevili diğer bölümlerin tevilini onaylamaktadır. yalnız biz ileride de zikredeceğimiz hadislerle bazı müminlerin nasıl elendiğini ve imtihanı kaybettiklerini açıklayacağız.
malik bin damra, emirülmüminin aleyhisselam’ın şiilerine şöyle buruduğunu nakleder: “kuşlar içindeki arılar gibi olun. kuşların hepsi arıları küçümseler. eğer arının karnında ne olduğunu bilseler, ona böyle davranmazlardı.
halkın içine bedenlerinizle karışın, ama kalpleriniz ve amellerinizle onlardan uzaklaşın. her şahıs amelleriyle ölçülür. ve herkes kıyamet gününde sevdiğiyle birlikte haşr olur. sizler o çok sevdiğiniz ve arzuladığınız (hz. mehdi) görmeden önce ey şia topluluğu birbirinizin yüzüne tükürecek ve birbirinizi yalancılıkla suçlayacaksınız. ve hz. mehdi’yi kabullenenler tıpkı gözdeki sürme ve yemekteki tuz kadar az olacaktır. ve yemekteki en az şey tuzdur. size bu konuda bir misâl vereceğim: adamın biri bir miktar yemeği (pirinci) ayıklayarak tuzlayıp bir eve koyar ve kapısını uzun bir süre kapatır. sonra kapıyı açtığında pirincin kurtlandığını görür. sonra tekrar ayıklayarak tuzlar ve evin kapının tekrar kapatır. uzun bir süre kapıyı açtığında onun tekrar kurtlandığını ve bozulduğunu görür. uzun süre aynı olayı tekrarlar. sonunda hiçbir böceğin zarar veremediği bir avuç pirinç kalır. İşte sizler de böylesiniz. fitneler sizleri elekten ayıklar gibi ayıklayacak, sonunda fitnelerin asla zarar vermeyeceği bir grup kalacaktır.”
ve İmam cafer-i sadık aleyhisselam’dan rivayet olunmuştur. İmam şöyle buyurdu: “allah’a andolsun ki eleneceksiniz. vallahi sağa sola o kadar uçacaksınız ki sonunda allah’ın kendilerinden ahit aldığı kalbine imânı yazıp ruhuyla onayladığı az bir grup dışında kimse kalmayacak.”
başka bir rivayette imamlarımız aleyhimusselam şöyle buyururlar: “bu işi (gaybeti) kabullenen çok az bir grup kalacaktır.”
evet gaybeti kabullenen ve sayısı az olan bu grup gaybette sabrettmekle emrolunmuşlardır. İşte büreyd-i İdî, İmam muhammed bakır (aleyhisselam)ın ayeti hakkında şöyle buyurduğunu rivayet eder:
“ey iman edenler! sabredin, sabrı tavsiye edin ve irtibât kurun.”(10) “farzları edâ etmeye sabredin, düşmanlarınıza karşı birbirinize sabrı tavsiye edin ve beklenen imamınızla irtibat kurun.”
İşte emirülmüminin aleyhisselam sayısı az olan bu fırkaya şöyle buyurmaktadır: “hidâyet yolunda olanların sayısının azlığı sizi korkuya düşürmesin.”
yine esbağ bin nebâte, emirülmüminin aleyhisselam’ın küfe minberinde şöyle buyurduğunu nakleder: “ey halk! ben imanın burnuyum, ben hidayetin burnu ve iki gözüyüm. ey halk! hidayet yolunda yürüyenlerin azlığı sizi korkutmasın. doğrusu halk, üzerinde doyanların az, açların çok olduğu bir sofraya oturmuştur. allah ise yardım istenmesi gerekendir. halk rıza ve gazap üzerine toplanır. salih peygamebrin devesini bir kişi kestiği halde allah tüm halka azap gönderdi. çünkü onlar, onun yaptığına razı olmuşlardı. bunun hakkında allah azze ve celle ayette şöyle buyurmuştur: “sonra arkadaşlarını çağırdılar da o devenin ayaklarını kesip öldürdü. nasıldı benim azabım ve korkutmalarım?”(11)
ve şöyle buyurdu: “ayaklarını kesip öldürmüşlerdi deveyi, sonra rableri de onları suçlarından dolayı helâk edip orayı düzleyiverdi. ve o bu işin sonundan korkmazdı.”(12)
emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyuruyor: “yoldan giden suya ulaşır. ama yoldan çıkan bataklıkta batar gider.” hz. ali’nin bu sözünde imamlar (aleyhimusselam)ın nizâmına sarılmak gerektiğine dair delil vardır. onlardan sarf-ı nazar edip onların yolundan ayrılmanın bataklığa varacağını da bildirmektedir. bu tip insanlar imtihanı kaybederek iftiralar atanların sözlerine inanıp sağa sola sapmaktalar. halbuki bunların sözü tıpkı örümcek ağı veya serap gibidir. nasıl ki allah azze ve celle şöyl buyurmaktadır: “elif lâm mim. halk iman ettik dedikleri için imtihan olunmayacağını ve terkedileceklerini mi zannederler. biz onlardan öncekileri denedik. elbette allah doğru söyleyenleri ve yalancıları bilecektir.”(13)
resulullah’dan rivayet olunduğuna göre o hazret şöyle buyurdu: “fitneye bulaşmış olan herkesle tartışmayın. onun hücceti öleceği zamana dek ertelenmiştir. süresi bitince günahı ve suçu onu mahveder ve yakar.”
ben bu kitapta onikinci imamımız İmam mehdi sahib-uz zaman (allah onun zuhurunu acil etsin) ve diğer bazı konular hakkında elimden geldiğince hz. ali ve diğer imamlarımızdan rivayet olunan hadis-i şerifleri toplamaya çalıştım. İmamlarımızın sırlarının korunmasından başlayan yirmi altı bölümdeki hadisleri bu kitapta topladım. allah bizleri bir göz açıp kapayıncaya kadar ve hatta daha az dahi olsa ehl-i beyt’ten ayırmasın. Şüphesiz o bağışlayandır, kerimdir.
muhammed bin İbrahim-i numanî

1. bölüm
Âl-i Muhammed’in sırrının ehli olmayanlardan korunması ve onlara bildirilmemesi hakkindaki rivayetleri

1- âmir bin vâsile’den:
emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu:
“allahın ve resülünün yalanlanmasını ister misiniz? halka anladıkları dilden konuşun ve inkâr edecekleri şeyleri (söylemekten) çekinin.”

2- …enes bin malik’den resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) şöyle buyurduğunu duydum:
“halkın kabullenmeyeceği şeylerden bahsetmeyin. siz allah ve resülünün yalanlanmasını hiç ister misiniz?”

3- …abdül’âlâ bin a’yân’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu:
“ey abdül’âlâ! bizim velâyetimiz sadece tanıyıp kabullenmekle olmaz. bizim velayetimiz, onu ehli olmayanlardan koruyup saklamakla mümkündür. benim şiilerime selam gönder ve onlara şöyle söyle: halkın anladıkları şeyleri anlatıp onların kabul etmeyeceği şeyleri söylemeyen ve böylece bizi halka sevdiren bir kula allah rahmet eylesin. (sonra buyurdu ki: bize karşı savaşan düşmanlarımız, bizim istemediğimiz şeyleri halka anlatanlardan daha kötü değillerdir.)”

4- …abdü’âlâ bin a’yân’dan:
“İmam cafer-i sadık aleyhisselam buyurdu ki:
“bu velayeti ehli olmayanın yanında gizlemedikçe onu kabul etmiş sayılmazsınız. bizim söylediğimizi söyleyip, bizim söylemediğimizi de söylememeniz yeterlidir. eğer bizim söylediğimizi söyler, sustuğumuz şeye de teslim olursanız, tıpkı bizim iman ettiğimiz gibi iman etmiş olursunuz. yüce allah buyuruyor ki: “eğer sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, hidayete ererler.”(14) ali bin hüseyn aleyhisselam buyurdu ki: halka anladıkları dilden konuşun, onların takâtı olmayan şeyleri onlara yüklemeyin. aksi halde bize düşman kesilirler.”

5- …abdül’âlâ bin âyân’dan:
İmam cafer-i sadık -aleyhisselam- şöyle buyurdu:
“bizim velayetimiz sadece tasdikleyip kabul etmekle olmaz. bizim velayetimiz ehli olmayanlardan korumakla mümkündür. benden allahın selamını ve rahmetini şiilere söyle ve onlara de ki, imamınız şöyle diyor: halkın anladıkları şeyleri anlatıp onların kabul etmeyeceği şeyleri söylemeyen ve böylece bizi halka sevdiren bir kula allah rahmet eylesin. sonra bana şöyle buyurdu: bize karşı savaşan düşmanlarımız, bizim istemediğimiz şeyleri halka anlatanlardan daha kötü değillerdir.”

6- …muhammed bin hazzâz’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“bizim sırlarımızı halka ifşa eden, tıpkı bizim hakkımıza karşı çıkan gibidir.”

7- …hasan bin serrî’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“ben bir adama birşeyler söylüyorum. o da (ehli olmayanlara) aynen anlatarak benim lânetimi kazanıyor ve ben ondan beraat ediyorum.”

8- …İbn-i muskân’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu:
“bir kavim vardır ki beni kendilerinin imamı sanarlar. allah’a andolsun ki ben onların imamı değilim. allah onlara lânet etsin. ben her ne kadar onu örttüysem, onlar o örtüyü yırttılar. ben kezâ ve kezâ diyorum. onlar da diyorlar ki: “İmam başka birşey söylemek istiyordu.” ben sadece bana itaat edenlerin imamıyım.”

9- …kerrâm-ı has’emi’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“vallahi eğer ağızlarında kilit olsaydı, onlara yapması geretiği işleri söylerdim. vallahi eğer takiyye edebilen birini görseydim, ona çok şeyler anlatırdım. allah bana yardımcı olsun.”

10- …ebu basir’den:
İmam muhammed bâkır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:
“allah bir sırrı cebrail’e söyledi: cebrail ise o sırrı muhammed’e iletti. muhammed ise o sırrı ali’ye öğretti. ali ise o sırrı allah’ın istediklerine birer birer öğretti. siz ise o sırrı yolda konuşuyorsunuz.”

11- …mufazzal’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselma benim elimden tutarak şöyle buyurdu:
ey mufazzal! bu iş sadece sözle olmaz. hayır, vallahi onu allahın koruduğu gibi korumalısın. allahın onu şerif kıldığı gibi sen de onu şerif kılmalısın. onun hakkını da tıpkı allahın emrettiği gibi edâ etmelisin.”

12- hafs bin nasîb’i fer’ân’dan:
muallâ bin huneys’in katledildiği günden sonra İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanına gittiğim de bana şöyle buyurdu:
ey hafs! muallâ’ya birşeyler anlattım. o da gidip ifşâ edince kılıçla öldürüldü. halbuki ben ona demiştim ki: kim bizim sözlerimizi korursa, allah da onu korur. dinini de dünyasını da muhafaza eder. ve her kim sırrımızı ifşâ ederse, onun dinini ve dünyasını elinden alır. ey muallâ! her kim bizim zor sözlerimizi gizlerse allah onun iki gözünün arasına bir nur karar kılar ve halkın içinde onu aziz kılar. ve her kim sırrımızı ifşâ ederse ya silahla öldürülür ya da şaşkınlık içinde ölür.”

2. bölüm
“Allah'ın ipine sımsıkı sarılın” ayetinin yorumu ile ilgili rivayetler

1- cabir bin abdullah-ı ensâri’den: yemenlilerden bir grup resululllah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) yanına gelince peygamber şöyle buyurdu: “yemenliler sevinerek geliyorlar.” resulullah’ın yanına girince de o hazret şöyle buyurdu: “bunlar öyle bir kavimdir ki kalpleri yumuşaktır ve imanları sağlamdır. onlardan mansur adlı biri ortaya çıkacak, benim halifeme ve halifemin vasisine yetmiş bin kişiyle yardım edecektir. onların kılıçlarının bağı, deridendir.” dediler ki: ey resulullah! senin vasin kimdir? buyurdu ki: “o öyle birisidir ki yüce allah ona sarılmanızı emrederek şöyle buyurdu: allahın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılmayın!”(15) dediler ki: ey resulullah! bu ipin ne olduğunu bize açıklar mısın? Şöyle buyurdu: o, yüce allahın şu ayetindir: “fakat allahtan bir iple ve halktan bir iple!”(16) allahın ipi, allahın kitabıdır. halktan olan ip ise benim vasimdir.
dediler ki: ey resulullah! kimdir senin vasin? Şöyle buyurdu: allah onun hakkında şu ayeti nazil etmiştir: “bir nefis sonunda diyecek ki: allahın yanında olduğu halde ona aldırış etmedim”(17)
dediler ki: ey resulullah! allahın yanında olan bu şey nedir? Şöyle buyurdu:
allahu teala onun hakkında buyurmuştur ki: “o gün zalim elini ısırarak der ki: keşke resulullah’ın yolunu izleseydim.”(18)
o benim vasimdir ve benden sonra bana ulaşan yol o’dur. dediler ki:
ey resulullah! seni hak peygamber olarak gönderen allah’a andolsun ki bize vasini göster. onu görmeyi çok istiyoruz.
peygamber şöyle buyurdu: allah kıyafetleri tanıyan müminlere onu bir ayet olarak karar kılmıştır. eğer kalbi sağlam ve kulağı olan bir şahit gibi ona bakarsanız onu tanırsınız. tıpkı benim peygamber olduğumu anladığınız gibi onun da vasim olduğunu anlarsınız. safları karıştırarak çehrelere bakmaya başladılar. çünkü yüce allah, kur’an-ı kerimde buyuruyor ki:
“halktan bir bölümünün kalplerini onlara doğru yönelt.”(19) yani ona ve onun evlatlarına. (aleyhisselam)
cabir der ki: eş’arilerden ebu âmir-i eş’ari kalktı. hevlâni’lerden ise ebu gurret-il hevlâni, beni kays’dan osman bin kays ve zebyân ayağa kalktılar. düsilerden de arne-î düsî ve lâhik bin alakâ ayağa kalktılar. safları karşıtırıp çehrelere baktılar ve saçının önü dökülmüş hafif şişman(20) birinin elinden tuttular. dediler ki: ey resulullah! kalbimiz buna doğru yöneldi. peygamber de buyurdu ki: peygamberiniz onu tanıtmadan siz onu tanıdığınız için siz allah’ın seçkinlerisiniz. onun vasi olduğunu nasıl anladınız? ağlayarak dediler ki: ey resulullah! kavmin çehresine baktığımızda hiçbir şey hissetmedik. ama buna bakınca kalplerimiz titredi. sonra ona tam olarak güvendik ve mutmain olduk. sonra ciğerlerimiz yandı ve gözlerimiz yaşardı ve kalplerimiz serinledi. sanki o bizim babamız, biz de onun evlatları gibiydik.
resulullah ­(sallallahu aleyhi ve âlih) buyurdu ki: “onun te’vilini sadece allah bilir ve ilim de derim olanlar.” İşte siz onlardansınız. cabir şöyle der: bu yüce kavim emirülmüminin (aleyhisselam)a cemal ve sıffin’de yardım ettiler ve sıffin savaşında şehid oldular. ve resulullah onları cennetle müjdeledi ve onların ali bin ebi talible -aleyhisselam- savaşırkan şehit olacakları haberini verdi.

2- ali bin hüseyn (aleyhisselam) şöyle buyurdu:
“bir gün resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) ashabı ile birlikte mescitte oturmuştu. buyurdu ki: “biraz sonra cennetlik biri bu kapıdan içeriye girerek baz sorular soracak. sonra tıpkı muzâr kabilesinin adamları gibi uzun boylu bir adam içeriye girdi. İlerleyerek resulullah’a selam verdı oturdu. sonra dedi ki:
ey resulullah! allah nazil ettiği bir ayette buyuyor ki: “allahın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılmayın!” sımsıkı sarılarak asla ayrılmamamız emredilen bu ipi açıklar mısın? resulullah bir süre basını öne eğdikten sonra mübarek başını kaldırdı. sonra ali bin ebi talibi -aleyhisselam- gösterip şöyle buyurdu:
İşte bu allah’ın ipidir ki kim ona sarılırsa dünyasında kurtulur, ahiretinde de dalâlete uğramaz. o adam ayağa kalkarak hz. ali’ye sarıldı ve dedi ki:
allahın ve resülünün ipine sarıldım. sonra arkasını dönerek gitti. o sırada ashaptan biri ayağa kalkarak dedi ki:
ey resulullah! onun yanına giderek allah’tan beni affetmesi için dua etmesini isteyebilir miyim? resulullah buyurdu ki:
eğer onu bulabilirsen iste. der ki: o adam onu bularak kendisi için allah’a dua etmesini istedi. o ise dedi ki: cihadının çokluğuna ve ilimle dolu olduğuna delalet eder. (ç.)
resulullahın bana ne dediğini ve benim de ona ne dediğimi anladın mı? dedi ki: evet. dedi ki: eğer o ipe sarılırsan allah seni bağışlar, aksi halde asla seni bağışlamaz.”

* * * *
eğer allahın sarılıp ayrılmamamızı emrettiği bu ipin ne olduğunu resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) bizlere açıklamasaydı ve onun hz. ali aleyhisselam olduğunu bildirmeseydi, inatçı olanlar onu başkalarına yorumlayacaklardı. ama resulullah, veda haccınd iken hayf mescidindeki meşhur hutbesinde buyurdu ki:
“ben sizin rehberinizim. ve sizler bana havzun başında ulaşacaksınız. o havuzun genişliği san’â ile basra arasındaki mesafe kadardır. gökteki yıldızların sayısınca orada kadehler vardır. İşte ben sizin aranızda iki ağır emanet bırakıyorum: büyük emanet kur’andır. ve küçük emanet ise itretim ve ehl-i beyt’imdir. o ikisi allah ile sizin aranızda; allahın uzattığı iptir. ona sarıldığınız sürece sapıtmazsınız. onun bir ucu sizde bir diğer ucu ise allahtadır. herşeyden haberdâr ve lütuf sahibi olan allah o ikisinin asla birbirinden ayrılmadan bana ulaşacaklarını bildirdi. tıpkı bu iki parmağım gibi -işaret parmaklarını gösterdi- sonra işaret ve orta parmağını göstererek dedi ki: İşte böyle! bunu ondan üstün kıldı.
evet kur’an, ehl-i beyt iledir, ehl-i beyt ise kur’an ile. o ikisi allahın sağlam ipidirler. tıpkı resulullah’ın da buyurduğu gibi birbirlerinden ayrılmazlar. İşte bu, allahın gözünü ve kalbini açtığı bir adama açık bir delildir ki: eğer birisi kur’an ilmini, tevilini, tenzilini, muhkem ve müteşabihini, helâl ve haramını, özel ve genelini allahın ve resulünün emrettiği bu ehli beyt’ten değil de başkasından öğrenebileceğini zannederse hem kendisi dalâlete düşer, hem de başkalarını sapıttırıp helâk olmalarına neden olur.”
resulullah hazretleri ehl-i beyti, bu ümmete örnek olarak gösterip buyuruyor ki:
“benim ehl-i beyt’im, tıpkı nuh’un gemisi gibidir. ona binen kurtulur, ondan ayrılan helak olur.” ve buyurmuşlardır ki:
“benim ehl-i beyt’im, tıpkı ben-i İsrâil’deki hitte (mağfiret) kapısı gibidir. her kim oradan girerse günahları affolunur. ve yaratanından bolluk ve rahmeti hakkeder. nasıl ki yüce allah şöyle buyuruyor: kapıdan secde ederek girin ve hitta “mağfiret” deyin. biz sizin hatalarınızı affederiz ve ihsan edenlere biz de ihsan ederiz.”(21)
emirülmüminin aleyhisselam şii ve sünnilerin naklettiği meşhur hutbesinde şöyle buyuruyor:
ademin gökten yere inerken getirdiği ilimi ve bütün peygamberleri son peygambere kadar birbirinden üstün kılan şey, resulullahın ehl-i beyt’indedir.
nereye doğru gidiyor ve başıboş dolaşıyorsunuz? ey nuh’un gemisinde oturanın evlâdı, ehl-i beyt de aranızda o gemi gibidir. tıpkı orada gemi sayesinde kurtuldukları gibi, burada sizler bu ehl-i beyt sayesinde kurtulursunuz. İmamlardan ayrılanlara eyvahlar olsun. ve buyurdu ki:
bizler sizin içinizde ashab-ı kehf’in mağarası gibiyiz. ve tıpkı hitte; kurtuluş kapısı gibiyiz. öyleyse hepiniz oraya dahil olun. aynı hutbesinde şunları da buyurmuştur:
muhammed’in ashabından hatırlayanlar çok iyi bilirler ki o, şöyle buyurmuştur: ben ve ehli beyt’im pâk ve tahiriz. onlardan öne geçmeyin yoksa sapıtırsınız. ve onladan ayrılmayın aksi halde helâk olursunuz. onlara karşı çıkmayın yoksa cahil olursuınuz. onlara birşey öğretmeyin. çünkü onlar sizden daha çok bilirler. onlar halkın küçüğünden ve büyüğünden daha çok bilirler. her nerede olursa hakka ve hakk ehline uyun. ve her nerede olursa batılı ve batıl ehlini reddedin.”
ama halk böyle övülen, sıfatları mükemmel olan ve davet olunan birini terkettiler, ondan yüzçevirdiler, onlardan vazgeçtiler ve resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih)in emriyle alay ettiler. ve onun sözünü hiçe saydılar. allahın, resulullah’ın diliyle emrederek itaat etmelerini ve bilmedikleri şeyleri ondan öğrenmelerini istediği ehl-i beyt’i terkettiler. allah şöyle buyurmuştur:
“eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.”(22) ve buyurmuştu ki:
“allah’a, resulüne ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin.”(23)
ve resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) kurtuluşun şartının; onlara sarılmak, sözlerine uymak, onların emrine teslim olmak, ilimi onlardan öğrenmek ve onların nuru ile münevver olmak olduğunu buyurmuştur. ama halk bunların başkalarında olduğunu iddia ettiler. ve onlardan vazgeçerk başkalarına yöneldiler. onların yerine başkalarının geçmesine de razı oldular. halbuki allah onları ilimden uzaklaştırmıştır. ve her olayı kendi heva ve heveslerine göre yorumlamışlardır. ve kendi mantıkları, re’yleri ve kıyasları sayesinde, allahın tayin ettiği oniki imama ihtiyaçları olmadığını zannettiler. ve onlar kendi akıl ve hevâlarına ve reylerine sığındıkları için allah onları kendileriyle başbaşa bıraktı. böylece fasid olup dalâlet uğradılar. kendileri helâk oldukları gibi başkalarını da helâk ettiler. allah onlar hakkında buyuruyor ki:
“de ki: sizlere amelleri hüsrana uğrayanları söyleyeyim mi: onların dünyadaki amelleri dalâlette olduğu halde, kendilerinin iyi işler yaptıklarını zannederler!”(24)
allahın, bu ümmetin zalimlerinin kıyamet günü ehl-i beyt’e yaptıklarından dolayı nasıl da pişman olacaklarını anlatan şu ayetini sanki okumamışlardır:
“o gün o zalim elini ısırarak diyecek ki: keşke resulün yolundan gitseydim. ve diyecek ki: yazıklar olsun bana. keşke filâncayı dost edinmeseydim.”(25)
resul, muhammed (sallallahu aleyhi ve âlih) değil midir? ve “filanca” diye adı getirilen, dostluğu ve birlikteliği kınanan şahıs kimidir?
sonra diyor ki: “benim yanıma geldikten sonra beni bana gelen zikir den saptırdı.”(26) yani ben islama girip de ikrar ettikten sonra geldi. peki bu dostunun gelmesinden sonra alıkoyulduğu bu “zikir” nedir? o zikir, kafirlere ve zulüme karşı zafere sayelerinde ulaşılan kuran ve ehl-i beyt değil midir? allah, resulünü “zikir” diye adlandırarak buyuruyor ki:

allah sizere zikiri, resul olarak gönderdi.”(27) ve buyurdu ki:

“eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun.”(28) buradaki zikir, resulden başka ne olabilir? buradaki zikir, ilim kaynağı olan ehl-i beyt’ten başka kim olabilir? sonra yüce allah buyuruyor ki:
“Şeytan, insanı yalnız bırakandır.” demek ki onu dünyada hüsrana uğratıp, ahirette yalnız bırakan ve onu zikirden uzaklaştıran bu dostluk, şeytanın dostluğunun ta kendisidir. sonra yüce allah resulünün kıyamet günü şöyle söyleyeceğini bildiriyor:
“resul der ki: ey rabbim! doğrusu kavmim bu kur’anı hafife aldılar.” yani sen bu kur’ana ve ehl-i beyt’e sarılmayı ve ayrılmamayı emrettiğin halde onlar bunları terkettiler ve yalnız bıraktılar.
bu hitaplar, sitemler ve kınamalar resulullahın diliyle kur’anın nazil olduğu kavim ve ondan sonra ehl-i beyt’e zulmeden ümmetle ilgili değil midir? onlar allahın kitabına uymadıkları için resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) kıyamet günü onların aleyhinde şahitlik edecek, kendisinin kur’an ve ehl-i beyt’e sarılma sözünü terkettiklerini ve onları yalnız bırakıp nefsi hevâ ve heveslerine uyduklarını bildirecektir. onlar kur’an ve muhammede şekk ederek ehl-i beyt’in faziletlerini kıskandıkları için dinleri yerine dünyevi amelleri tercih ettiler.
İşte bakınız! kur’anın bu ayetine uyan şu hadisi hiçkimse inkâr etmez: resulullah buyurdu ki:
ashabından bir kavim kıyamet günü benim yanımdan uzaklaştırılacak. ben de diyeceğim ki: ey rabbim! ashabım, ashâbım. sonra denilecek ki: ey muhammed! onların senden sonra neler yaptıklarını bilmiyorsun? ben de diyeceğim ki: uzaklaşsınlar, defolsunlar.”(29)


allahın şu ayeti de bunu onaylarak tasdik ediyor:
“muhammed sadece bir resüldür ve ondan önce de resuller gelip geçmiştir. eğer o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (cahiliyete) mi döneceksiniz? eğer birisi geriye dönerse bu, allah’a ziyan getirmez. ve allah, şükredenlere ihsân eder.”(30) bu ayet açıkça işaret etmektedir ki, bir topluluk peygamberin ölümünden sonra gerisin geriye dönecektir. onlar allahın ve resülünün emrine karşı çıkanlardır. onlar fitneye bulaşmış insanlar olup, yüce allah onlar hakkında şöyle buyurmaktadır:
“onun emrine karşı çıkanlar bir fitneye bulaşmaktan ya da acı bir azâba uğramatan korksunlar.”(31)
allah onlara azâbını artırmış ve âl-i muhammed’e zulmedenleri uzaklaştırmış, onları sevmeyi ve başkasına değil de sadece ehl-i beyt’e tabi olmayı ise allah’a ulaşmanın yolu olarak göstermiştir:
“de ki; ben peygamberliğim karşısında sadece yakınlarım (olan ehl-i beyt’imi) sevmenizi istiyorum.”(32) ve buyuruyor ki:
“hakka hidayet edene mi uymak daha doğrudur yoksa hidayete ulaşmadıkça hidayet etmeyene mi? ne oluyor size nasıl hükmediyorsunuz.”(33)
İslam ümmeti içinde azıcık insafı olan ve yalanı sevmeyen bir grup insan şöyle der:
bütün zor ve çetin sorunlarda her zaman resulullahın (sallallahu aleyhi ve âlih) ve vasisi hz. ali (aleyhisselam) ashabı yönlendirir ve hidayet ederdi. ama ashap asla hz. ali’yi irşâd etmemiş ve ona yol göstermemiştir. onlar her zaman hz. ali’ye muhtaç idiler ama hz. ali hiçbirine muhtaç değildir. onlara her zaman ilim öğretirdi ama onlar hz. ali’ye hiçbir şey öğretemediler.
ve allah resulü’nün kızı fatıma (sallallahu aleyha)’ya öyle eziyetler ettikler ki vasiyetinde geceleyin gizlice defnolunmasını istedi ve babasının ümmetinde onun istedikleri dışında kimse ona cenaze namazı kılmadı.
eğer islamda hiçbir musibet olmasaydı ve islam düşmanlarının bizim aleyhimizde hiçbir delili olmasaydı dahi hz. fatımâ’nın başına gelen musibetler ve onun gazaplanması ve cenazesine onlardan kimsenin katılmamasını istemesi dahi en büyük musibet ve hayâdır. yalnız allahın kalbini mühürlediği insanlar bunun pek önemli bir hadise olmadığını kaydederler. hatta onu inciteni temize çıkarıp onu fatımâ’dan, kocasından ve evlatlarından üstün bilir. ve onun şanını ehl-i beyt’ten daha da yüceltir. ve onun fatımâya yaptıklarını onun hak meziyetlerinden biri olarak sayar. ve o, bu işiyle hz. muhammed’den sonraki en üstün(!) insan konumuna gelmiştir. ve yüce allah buyuruyor ki:
“gözler kör olmaz ama göğüslerdeki kalpler kör olur.”(34)
âl-i muhammed’in düşmanlarının, zalimlerin ve onları sevenlerdeki bu körlük kıyamet gününe kadar devam edecektır. allah o gün hakkında buyuruyor ki:
“sen bundan gaflette idin, senden perdeleri kaldırdık ve senin gözün bugün demir gibidir (keskindir).”(35) ve: “o gün zalimlerin mazeretlerinin yararı olmayacak, lânet onlaradır ve kötü yer de onlaradır.”(36)

bundan daha şaşırtıcı olan şudur ki:
bu kör ve sağırlar iddia ediyorlar ki kur’anda farzlar ve sünnetler hakkında herşey yokur. ve onlar bu konularda birşey bulamayınca kıyasa ve re’ye başvuruyorlar. ve hz. resulullah’a yalan ve iftiralar atıyorlar ve onun -haşa- kıyas’a müsade ettiğini iddia ediyorlar. onlar bu konunda maaz’dan rivayet olunan uydurma bir hadisi(37) delil getiriyorlar. halbuki yüce allah kur’anı kerimde buyuruyor ki:
“ve herşeyi açıklayasın diye sana kitabı indirdik.”(38) ve buyuruyor ki: “kur’anda hiçbir şeyi (açıklanmamış) bırakmadık.”(39) ve buyuruyor ki: “ve herşeyi mübin imamda karar kıldık.”(40) ve: herşeyi kitap olarak getirdik.”(41) ve buyuruyor ki: “de ki: ben sadece bana vahyolana itaat ederim.”(42) ve buyuruyor ki: “ve onların arasında allah’ın indirdikleriyle hükmet.”(43)
öyleyse her kim -allah; herşeyi açıklayasın diye buyurduğu halde- dünya ve âhiretle ilgili farz veya sünnet olan bir şeyin ve şeriat ehlinin muhtaç olduğu konuların kur’anda bulunmadığını söylerse allah’ın sözünü kendisine geri döndürmüş, allah’a iftira atmış ve onun kitabını anlayamayıp yalanlamış olur.”
keşke onlar kendilerini kandırmasalar da tabi oldukları imamlarının, bunları kur’anda bulamadıklarını çünkü onların kendilerine ilim verilen kur’an ehli olmadıklarını bilseydiler. onlar kur’an konusunda allah ve resulünden hiçbir nasip alamamışlardır. aksine yüce allah kur’anın bütün ilmini resulullahın ehl-i beyt’ine (aleyhisselam) vermiş, halkın onlara yönelmesini istemiş ve onların kur’anın ilminin hazinesi, varisleri ve tercümanları olduğunu defalarca vurgulaşmıştır.
eğer onlar allahın şu iki ayetine uysaydılar:
“eğer bilmediklerini allah’ın resulüne ve onlardan dan emir sahiplerine sorsaydılar, ilmi onlardan olanlar mutlaka bilirlerdi”(44), “eğer bilmiyorsanız zikir ehline sorun.” allah da onları hidayet nurûna ulaştırır, onlara bilmediklerini öğretir ve onalrın kıyas ve re’ye kaçmalarını da engellerdi. böylece kulların amel ettikleri dinde ihtilâf olmazdı. ama bunlar resulullaha iftira atıp kıyasa onun izin verdiğini iddia ediyorlar. kur’an-ı kerim ise onları uyarıp şöylece menetmektedir:
“eğer allahtan başkasından olsaydı, onda birçok ihtilaflar bulurlardı.”(45) ve buyuruyor ki: “deliller geldikten sonra ihtilaf edip dağılanlar gibi olmayın.”(46) ve buyuruyor ki: ımsıkı sarılın ve ayrılmayın.”(47)
allahın ihtilaf ve ayrılığı kınadığı ayetler hayli fazladır. dinde ihtilâf ve ayrılık dalâlettir. onlar ise bunu câiz bilip buna resulullahın izin verdiği iftirasını atıyorlar allah ise buyuruyor ki:
“ayrılıp ihtilâf edenler gibi olmayın.”
bundan daha açık bir söz olur mu? bu açıklamadan sonra halkın allah karşısında mazertleri olabilir mi? kendi başımıza kalıp kıyas yapıp kendi reyimize dayanmaktan allah’a sığınırız. allah’ın bizleri hidayet ettiği bu yol da; ehli beyt yolunda sabit kılmasını niyaz ederiz.
ve dinine irşad edip ehl-i beyt sevgisini nasip ettiği, onların emrettiğine uyup menettiklerinden çekinmemize yardımcı olduğu için yüce allah’a şükrediyor, bu konuda ehli beytten vazgeçmeyeceğimizi ve onlarda asla süphe etmediğimizi, onlardan öne geçmeyerek onlardan geride kalmayacağımızı tekrar vurguluyoruz. Şüphesiz onlardan öne geçen dinden çıkar, onlardan ayrılan boğulur, onlara karşı çıkan helâk olur, onlara uyan onlara katılır ve resulullah da böyle emretmiştir.

Kaynaklar
-------------------------------------------
(1)- mübarek “İbrahim” süresi 34. ayet-i şerife.
(2)- mübarek “cinn” süresi 26 ve 27. ayet-i şerife.
(3)- mübarek “nahl” suresi 89. ayet-i şerife.
(4)- mübarek “kısas” suresi 68. ayet-i şerife.
(5)- mübarek “en’am” suresi 112. ayet-i şerife.
(6)- mübarek “nûr” suresi 39. ayet-i şerife işaret etmektedir.
(7)- mübarek “bakara” suresi 17. ve 20. ayet-i şerife.
(8)- mübarek “bakara” suresi 17. ve 20. ayet-i şerife.
(9)- mübarek “hadid” suresi 16 ve 17. ayet-i şerifeler.
(10)- mübarek “al-i İmrân” suresi 200. ayet-i şerife.
(11)- mübarek “kamer” suresi 309 ve 31. ayet-i şerifeler.
(12)- mübarek “Şems” suresi 14 ve 15. ayet-i şerifeler.
(13)- mübarek “ankebut” suresi 1 ve 2 ayetler.
(14)- mübarek “bakara” süresi 137. ayet-i şerife.
(15)- mübarek “al-i İmran” suresi 103. ayet-i şerife.
(16)- mübarek “al-i İmran” suresi 112. ayet-i şerife.
(17)- mübarek “zümer” suresi 56. ayet-i şerife.
(18)- mübarek “furkân” suresi 27. ayet-i şerife.
(19)- mübarek “İbrahim” suresi 47. ayet-i şerife.
(20)- hz. ali aleyhisselam meşhur ve maruf vasıflarındandır.
(21)- mübarek “bakara” suresi 58. ayet-i şerife.
(22)- mübarek “enbiya” suresi 7. ayet-i şerife.
(23)- mübarek “nisa” suresi 60. ayet-i şerife.
(24)- mübarek “kehf” suresi 103. ayet-i şerife.
(25)- mübarek “furkân” suresi 27. ve 28. ayet-i şerifeler.
(26)- mübarek “furkân” suresi 29. ayet-i şerife.
(27)- mübarek “talâk” suresi 10. ve 11. ayet-i şerifeler.
(28)- mübarek “enbiyâ” suresi 7. ayet-i şerife.
(29)- müsned-i ahmed bin hanbel c.1 s.453 ve 454, sahih-i buhari (rikâk bölümü).
(30)- mübarek “âl-i İmrân” suresi 144. ayet-i şerife.
(31)- mübarek “nür” suresi 63. ayet-i şerife.
(32)- mübarek “Şurâ” suresi 33. ayet-i şerife.
(33)- mübarek “yunûs” suresi 35. ayet-i şerife.
(34)- mübarek “hacc” suresi 46. ayet-i şerife.
(35)- mübarek “kâf” suresi 22. ayet-i şerife.
(36)- mübarek “mümin” suresi 52. ayet-i şerife.
(37)- bu konudaki hadis tirmizi ve ebu dâvud ‘da yazılıdır.
(38)- mübarek “nahl” suresi 89. ayet-i şerife.
(39)- mübarek “en’âm” suresi 38. ayet-i şerife.
(40)- mübarek “yasin” suresi 12. ayet-i şerife.
(41)- mübarek “nebe” suresi 29. ayet-i şerife.
(42)- mübarek “en’âm” suresi 50. ayet-i şerife.
(43)- mübarek “mâide” suresi 49. ayet-i şerife.
(44)- mübarek “nisâ” suresi 83. ayet-i şerife.
(45)- mübarek “nisâ” suresi 82. ayet-i şerife.
(46)- mübarek “âl-i İmran” suresi 105. ayet-i şerife.
(47)- mübarek “âl-i İmran” suresi 103. ayet-i şerife.
1
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ) HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
3. bölüm
İmamet ve vasiyetin Allah'ın tayini ile olduğu ve onun bir İmamdan diğerine edâ olunan bir emanet olduğuna dair rivayetler:
1- amr bin eş’as’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın evinde yirmi kişi oturmuştuk. o bize dönerek şöyle buyurdu:
“belki de siz imametin bizden birinin elinde olduğunda onu istediği birine bıraktığını zannediyorsunuz. allah’a andolsun ki yüce allah imamların adını resulullah’a tek tek buyurmuştur ve sonunda imamet en son sahibine ulaşacaktır.”
2- ebu basir’den:
“allah sizlere emrediyor ki emanetleri ehline verin ve halkın arasında hükmettiğinizde adaletle hükmedin. allah ne iyi şeylerle size öğüt verir.”(48) ayeti hakkında İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“o emanet, vasiliktir. bizden olan imam bir sonrakine onu edâ eder.”
3- muaz bin kesir’den:
İmam cafer sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
vasiyet, mühürlü bir mektup olarak gökten resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) nazil oldu. ve resulullah’a vasilik dışında hişbir şey mühürlü mektup olarak nazil olmadı. cebrail aleyhisselam dedi ki:
ey muhammed! bu, senin ümmetin hakkında ehl-i beyt’ine vasiyetindir. resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurdu ki:
hangi ehl-i beyt’im ey cebrail? deki ki:
allahın ehl-i beytten seçtiği (ali) ve onun evlatları ki tıpkı İbrahim’in varis olduğu nübüvvet ilmine varis olacaklardır. o vasiyetin mühürleri vardı. ali aleyhisselam birinci mühürü açtı ve kendisine emrolunanı yaptı. İkinci mühürü hasan aleyhisselam açtı ve kendisine emrolunanı yaptı. sonra üçüncü mühürü hüseyn aleyhisselam açtı ve onda şöyle yazdığını gördü: savaş, öldür, sonunda öldürüleceksin. kaviminle şehadet için çık. onlar eğer seninle olurlarsa şehit sayılırlar. o da yazılanları uyguladı. sonra onu ali bin hüseyn’e verdi. sonra ali bin hüseyn dördüncü mühürü açtı. ve onda şöyle yazıldığı gördü: İlim hicaba büründüğü için sus ve sessiz ol. sonra mühürü muhammed bin ali’ye verdi. o, beşinci mühürü açtığında onda şöyle yazdığını gördü: yüce allah’ın kitabını tefsir et. babanı tasdik et ve ilmini oğluna miras bırak, ümmete iyi davran. korkulu ve güvenilir anlarda hakkı söyle. allahtan başka kimseden korkma. o da bunu yaparak mührünü kendinden sonrakine teslim etti. muaz bin kesir der ki:
ona şöyle arzettim: ve sen o musun? cevaben buyurdular: sen ne yapacaksın ki bunu ey muaz? git benim bu sözümü başkalarına naklet. evet o benim. sonra bana on iki adın hepsini sayıp sustu. dedim ki: sonra kim?
Şöyle buyurdu: artık yeter.”
4-yunus bin yakûb’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
oniki mühürle mühürlenmiş bir sayfayı resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) ali aleyhisselam’a vererek şöyle buyurdu:
birinci mühürü açarak yazılanlara amel et ve onu hasan’a (aleyhisselam) ver. o da ikincisini açacak içinde yazılana amel etsin ve sonra hüseyn’e (aleyhisselam) teslim etsin. o da üçüncüsünü açarak yazılanara amel etsin. sonra hüseyn’in evlatlarına teker teker verilsin.
5-zürâre’den:
İmam muhammed bâkır aleyhisselam’a yüce allah’ın şu ayetini sordum: “doğrusu allah sizlere emanetleri ehline edâ etmeği ve halkın arasında hükmederken adâletle hükmetmenizi emrediyor.” buyurdu ki:
allah bizden olan imâma, imâmeti kendinden sonraki imama edâ etmesini emrediyor. ve (o) hakkını ona vermekten kaçınmaz. allahın şu sözünü işitmiyor musun?
“halkın arasında hükmederken adâletle hükmetmenizi emrediyor. allah ne iyi şeylerle size öğüt veriyor.” onlar hâkimlerdir. onun hakim ve halifelere hitap ettiğini görmüyor musun?
6-yakup bin Şuayb der ki:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu işittim: hayır, allah’a andolsun ki allah bu (imameti) kıyamete kadar başıboş bırakmaz.”
7-ebu abdurrahmân’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: doğrusu ismi yüce olan allah her imama ahtini ve yapması gerekeni gökten indirmiştir. onun bir mühürü vardır. onu açar ve içinde yazılanlara amel eder.! ! ! ! !
ey ehl-i beyt dostları! Şüphesiz bu hadisler ibadet eden bir kavim için ve müminler için bir tebliğ ve açıklamadır. yüce allah birine hayır düşünürse onu oniki imam tasdikleyenlerden ve onlara teslim olanlardan karar kılar. allah ona kerâmetler verir ve ona hayır ihsan eder. çünkü allah halifeliği başkalarına değil sadece ehl-i beyt’e vermiştir. onlara itaatı da allah’a itaat bilerek şöyle buyurmaktadır:
“allah’a itaat edin ve resülüne ve içinizden olan emir sahiplerine itaat edin.” ve buyuruyor ki: “her kim reslüle itaat ederse, allah’a itaat etmiş olur.”(49) böylece resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih), allahın itaatı farz kıldığı evlatlarından olan imamları halka tanıtmış ve şöyle buyurmuştur:
“doğrusu ben içinizde iki ağır emânet bırakıyorum: allahın kitabı ve itretim, ehl-i beyt’im allahla sizin aranızda uzatılmış bir iptir. ona sarıldığınız sürece sapıtmazsınız.”
ve allah, halkın onlara itaat etmesini isteyerek onlara karşı isyan etmemeleri hakkında uyarmış ve şöyle buyurmuştur:
“onun emrine karşı çıkanlar, kendilerine bir fitnenin bulaşmasından veya acı bir azâbın ulaşmasından korksunlar.”(50)
resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) muhalefet edilerek onun ehl-i beyt hakkındaki emirlerine uyulmayıp onların hakkı gaspedilince ve mirasları engellenerek kıskançlık, zulüm ve düşmanlıkları yüzünden işbirliği yapılınca; allah onlara ve onların yaptıklarına razı olanlara fitneyi ve acı azâbı gönderdi. onlara dinde fitneyi hızlandırdı ve onlar allahın yolunu görmemezlikten gelerek dini hükümlerde ve dünyalarında tefrika ve ayrılığa düştüler, reyleri birbirinden ayrıldı. böylece onlara kıyamet günü için acı bir azap hazırladı.
allahın yüce kitabında onların azâbı hakkında neler buyurduğunu görüyoruz: “allah’a ettikleri vaadı tutmadıklarından ve yalan söylediklerinden dolayı kendisine kavuşacakları güne kadar yüreklerine münafıklığı ilkâ etti.”(51) ve allah bu yaptıklarının cezası olarak onlara nifakı verdi ve onları münafık diye adlandırdı. ve sonra kitabında buyurdu ki: “Şüphesiz münafıklar ateşin en alt katındadırlar.”(52)
eğer onlar verdikleri söze uymadıkları için cehennemin dibine gidiyor ve münafık sıfatını alıyorlarsa, peki acaba allah’a ve resülüne, kur’an ve ehl-i beyt hakkında verdikleri sözü tutmadıkları için ne gibi bir cezâ çekecekler? halbuki allah; onlara itaatı emretmiş, onlara sarılmayı ve onlarla birlikte olmayı emredip şöyle buyurmuştur:
“ey iman edenler! allahtan korkun ve doğrularla birlikte olun!”(53) ve ehl-i beyt aleyhisselam; düşmana karşı cihâd, kendilerini allah yolunda fedâ etme, peygambere yardım etme ve allahın dinini aziz kılma yolunda yüce allah’a verdikleri sözü tuttular. yüce allah buyuruyor ki:
“müminlerde öyleleri vardır ki allah’a verdikleri ahite sadakat gösterdiler. onlardan bazıları adağını ödedi, bazıları da beklemekte. ve onlar ahitlerini asla bozmazlar.”(54)
böylece allah’a verdiği sözü tutan, ahtine uyan, nefsini allah yoluna adayan ve onun yolunda cihâd eden, dinini yücelten ve onun resülüne yardım eden ile reslullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) muhalefet ve isyan eden, onun evlâtlarına zulmedenler birbirinden ayrılmıştır. verdiği sözü tutmadığı için bir adam münafık olup da cehennemin dibine gidiyorsa, bundan daha büyük suçu olanın durumu ne olacak acaba? bundan allah’a sığınırız.
ey ehl-i beyt dostları! İşte yüce allah’ın seçtiği imamlarımızdan birini dahi kabul etmeyerek onun imametine karşı çıkan ve onun yerine başkasını koyan ve hakkın başkasına ait olduğunu iddia edenin durumu budur. çünkü imamet ve vasilik allahın ahtidir ve allahın emri ile olur, halkın seçimiyle değil. İşte her kim allahın seçtiğini seçmezse ve allahın emrine karşı gelirse, allahın vasfettiği zalim ve münafıkların cehennemdeki yerine gider. allah’a karşı çıkmaktan, onun gazabına uğramaktan ve azabından allah’a sığınırız. ve allahın bizlere hediye ettiği yolda bizi sabit kılmasını dileriz. bizlerin hidayet ettiği kalplerimizi sapıttırmasın.

4. bölüm
İmamların “oniki İmam” olduğuna ve onların Allah tarafından seçildiğine dair rivayetler
1-Hasan basri’dan:
cebrâil resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) nazil olarak şöyle dedi:
“ey muhammed! doğrusu yüce allah kızın fatımâ’yı kardeşin ali ile evlendirmeni emrediyor.” resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) ali’yi (aleyhisselam) çağırtarak şöyle buyurdu: ey ali! alemdeki kadınların efendisi ve senden sonra en çok sevdiğim insan olan kızım fatımâ’yı seninle evlendiriyorum. sizin ikinizden cennet gençlerinin iki efendisi ile benden sonra yeryüzünde kendilerine karşı çıkılıp kanlara bulanacak ve parlayan necibler olan evlâtlar dünyaya gelecektir. allah, zulümü onlar sayesinde yeryüzünden silecektir. hakk onlarla ihyâ olack ve bâtıl onlarla yokolacak onların sayısı bir yılın ayları kadardır. ve İsa bin meryem onların sonuncusunun arkasında namaz kılacaktır.”
2-ebu hâşim davud bin kasım-ı caferi’den:
İmam muhammed bâkır aleyhisselam babalarından şöyle nakleder:
birgün emirlmüminin ali aleyhisselam hasan bin ali ve selman-ı farsi (r.a) ile geldi. hz. ali, selman’ın elinden tutmuş olarak mescid-ül haram’a girip oturdu. vakarlı ve elbisesi düzgün biri gelip selam vererek emirülmüminin’in karşısına oturdu. ve şöyel dedi: ey emirülmüminin! sana üç soru sormak istiyorum. emirülmüminin şöyle buyurdu: İstediğin soruları sor. adam dedi ki: bana habar ver, insan uyuduğu zaman rûhu nereye gidiyor? ve insan nasıl oluyorda hatırlıyor ya da unutuyor, nasıl oluyor da insanın oğlu amcasına veya dayısına benziyor? emirülmüminin aleyhisselam hasan (aleyhisselam)’a dönerek buyurdu: ona cevap ver ey ebu muhammed! hz. hasan (aleyhisselam) o adama buyurdu ki: “İnsanın uyuduğu zaman ruhunun nereye gittiği sorusunun cevabı şudur; ruh rüzgara aittir, rüzgar da havaya aittir. İnsan uyanıncaya kadar ruh havada kalır. eğer allah bu ruhun bedene dönmesine izin verirse ruh rüzgarı, rüzgar da havayı cezbeder. sonra sahibinin bedenine yerleşir. ve allah o rühun bedene dönmesine izin vermezse havâ rüzgarı, rüzgar da ruhu cezbeder. böylece kıyamete kadar bedene dönmez.
o soryduğun hatırlama ve unutmaya gelince: süphesiz insanın kalbı bir kaptadır ve o kabı örten bir kapak vardır. eğer o muhammed’e ve âl-i muhammed’e kamil bir selam gönderirse o kapak, tabağın ve kabın üzerinden kalkar. İnsan kalbine ışık gelir ve unuttuğunu hatırlar. ve eğer o, muhammed’e ve âl-i muhammed’e salat göndermez veya onlara selam eksik göderir veya ehl-i beyt’e selam göndermezse o kapak hep o kabın üzerinde kalır ve kalp kararır ve o kimse şaşırır, hatırladığını unutur.
İnsanın çocuğunun amca veya dayısına benzemesine gelince: eğer adam sakin kalp ve damarlarla, huzur içinde karısına yaklaşırsa o nütfe (meni) rahime gider ve çocuk ya babasına ya da annesine benzer. ama eğer sakin kalp ve damarlarla karısına yaklaşmazsa ve bedeni ıztırap içinde olursa nütfe (meni) de ıztırap içinde olur. eğer amcaların damarlarından birine vaki olursa, çocuk amcalarına benzer. eğer dayıların damarlarından birine vaki olursa, çocuk dayılarına benzer.”
adam şöyle dedi: Şehadet ederim ki allahtan başka ilah yoktur. ve her zaman buna şehadet ederim. ve şehadet ederim ki muhammed (sallallahu aleyhi ve âlih) allahın resulüdür. her zaman bunu söyler ve şehadet ederim. ve şehadet ederim, sen resulullah’ın vasîsisin. ve onun hücceti ile kıyam edersin. ve her zaman bunu söyler ve şehadet ederim.” sonra eliyle emir-ül-müminin’e (aleyhisselam) işaret ederek şöyle dedi: Şehadet ederim; sen onun vasîsinin ve hüccetisin. ve bunu her zaman söylüyorum. sonra eliyle hüseyn aleyhisselam’a işaret edip dedi ki: Şehadet ederim; hüseyn bin ali onun vasisi ve ondan sonraki imamdır. ve her zaman diyorum: Şehadet ederim ki ali bin hüseyn, hüseyn’in emri ile imamdır. Şehadet ederim ki muhammed bin ali, ali (zeynelabidin’in) emriyle imamdır. ve şehadet ederim ki cafer, muhammed’in emriyle imamdır. ve şehadet ederim ki ali, musa’nın vasisidir. ve şehadet ederim ki muhammed, ali’nin emriyle imamdır. ve şehadet ederim ki ali (naki) muhammed’in emriyle imamdır. ve şehadet ederim ki hasan, ali’nin emriyle imamdır. ve şehadet ederim ki allahın iznine kadar hüseyn’in evlatlarından ismi ve künyesi söylenmeyen biri yeryüzünü adâlet ve eşitlikle dolduracaktır. tıpkı zulüm ve sitemle dolduğu gibi. selam olsun sana ey emirülmüminin. allahın rahmet ve bereketi de senin üzerine olsun.” sonra kalkarak gitti.
emirülmüminin, hasan’a (aleyhisselam) şöyle buyurdu: ey ebu muhammed! git, bak acaba nereye gidecek? dedi ki: onu izlemek için çıktığımda bir anda nereye gittiğini görmedim. emirülmüminin aleyhisselam’a dönüp durumu ona bildirmek istediğimde şöyle buyurdu: ey ebu muhammed’ onu tanıyor musun? dedi ki: hayır, allah, resülü ve emir-ül-müminin daha iyi bilirler. buyurdu ki: o, hızır (aleyhisselam) idi.”
3- hasan bin abbas bin harîş’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam babalarından nakleder ki emirülmüminin ali aleyhisselam ibn-i abbas’a şöyle buyurdu:
her yılda bir kadir gecesi vardır. ve o gecede, o yılın durumu ile kazâ (ve kaderi) nazil olur. ve bu iş, resulullah’dan (sallallahu aleyhi ve âlih) sonraki veliler (imamlarındır). İbn-i abbas dedi ki: kimdir onlar ey emirülmüminin? Şöyle buyurdular: benim onbir evladım olan imamlar ve muhaddeslerdir.”(55)
4- esbağ bin nebâte’den:
bir gün emirülmüminin ali’ni aleyhisselam yanına gittiğimde onun düşünerek yere birşeyler çizdiğini gördüm.
dedim ki: ey emirülmüminin! yeri sevdiğin için mi çiziyorsun? Şöyle buyurdular hayır! vallahi, ne yeri ne de dünyayı bir an dahi olsa sevmedim. ama benim düşüncem, benden olacak evladım hakkındadır. o, zulümle dolacak olan dünyayı adâlet ve eşitlikle dolduracak olan mehdi’dir. onda hayret ve gaybet (kayboluş) olacaktır. onun hakkında bazı kavimler sapıtack, bazıları ise hidayete ulaşacaktır.
dedim ki: ey emirülmüminin! bu hayret ve gaybet ne zamana dek sürecektir?
buyurdu ki: asırlardan bir bölüm kadar.
dedim ki: bu mutlaka olacak mıdır?
Şöyle buyurdular: evet, bu mutlaka olacaktır.
dedim ki: ben o zamanı görecek miyim?
Şöyle buyurdular: ey esbağ! sen o zamanı nered görebilirsin ki? onlar bu ehl-i beytin iyileri ile olan ümmetin seçkinleridir.
dedim ki: peki ondan sonra ne olacak?
Şöyle buyurdular: allah istediğini yapacaktır. Şüphesiz allah’ın iradeleri, hedefleri ve amaçları vardır.”
5- ebu basir’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
birgün babam (İmam muhammed bakır), cabir bin abdullah-ı ensâri’ye buyurdu ki: benim sana soracak birkaç sorum var. ne zaman boş vaktin olursa sana o soruları sarabilirim?
câbir dedi ki: ne zaman sen istersen! birgün babam onu yalnız bularak buyurdu ki: resulullah’ın kızı fatımâ’nın aleyhisselam elinde gördüğün levh ve onda ne yazdığını hakkında annem fatımâ’nın sona ne buyurduğunu söyler misin?
câbir dedi ki: ortağı olmayan allah’a andolsun ki birgün resulullah hayatta iken annen fatımâ’nın yanına giderek hüseyn’in dünyaya gelişinden dolayı onu tebrik ettim. onun elinde yeşil bir levha gördüm. o, tıpkı zümrüte benziyordu. sonra onun içinde beyaz bir yazı vardı. tıpkı güneşin nuru gibi parlıyordu. ona dedim ki: anam babam sana fedâ olsun ey fatıma! bu levha nedir? Şöyle buyurdu: bu levhayı yüce allah, resülüne hediye etmiştir. bunda babamın, kocamın, evlatlarımın isimleri ve onların vasilerinin isimleri yazılıdır. babam bunu beni müjdelemek için vermiştir. annen fatımâ (selamullahi aleyhâ) onu bana uzattı. ben de alıp okuyarak onu bir yere yazdım. babam muhammed bakır aleyhisselam ona buyurdu ki: ey cabir! onu bana gösterebilir misin? dedi ki: evet! babam onunla birlikte evine gitti. babam bir sayfayı çıkararak buyurdu ki: ey cabir! kitabına bak da ben sana okuyayım. babam’ın kendi sayfasından okudukları cabir’in kitabına harfi harfine uyuyordu. cabir dedi ki: allah’a andolsun ki ben de o levhada bunu böyle okumuştum:
“bismillahirrahmanirrahim. bu, aziz ve hakim olan allah’tan peygamberi, nuru, hicabı, sefiri ve delili olan muhammed’e gönderilen kitaptır.
alemlerin rabbinin yanından rüh-u emin (cebrâil) getirmiştir. ey muhammed! İsimlerimi yücelt. ve nimetlerime şükret. nimetlerime karşı gelme. doğrusu ben allah’ım. benden başka ilah yoktur. zalimleri bozguna uğratır, mazlumları zafere ulaştırırım. ve din gününün sahibiyim. doğrusu ben allah’ım. benden başka ilah yoktur. her kim benden başkasının lüftuna bel bağlar veya benim adaletimden başka birşeyden korkarsa ona öyle azap veririm ki alemde hiçkimseyi öyle azap etmemişimdir. öyleyse yalnız bana ibadet et ve bana tevekkül et. ben, gönderdiğim hiçbir peygamberi ömrü bitmeden önce vasîsiz bırakmadım. ben, seni bütün peygamberlerden üstün kıldım. senin vasîni de bütün vasilerden üstün kıldım. ve sana arslan gibi iki evlat verdim. hasan ile hüseyn’i verdim. babasının süresi bittikten sonra hasan, ilmimin kaynağı olacak, hüseyn’de vahyimin kaynağı olacaktır. onu şahadetle kerametlendirip, sonunu saadetle onayladım. o, benim yolumda şehit olanların en üstünüdür. ve benim yanımda şehitlerin en yücesidir. ve benim kamil sözümü onunla karar kıldım. benim beliğ hüccetimi de ona verdim. sevabı ve cezayı onun evlatları ile karar kıldım. onların ilki ali’dir. İbadet edenlerin efendisi, geçmişteki evliyalarımın ziynetidir. onun oğlu ceddi mahmud’un adıyla anılır. muhammed-i bâkır. o, ilmi yaran ve açıklayandır. ve hikmetimin madenîdir. cafer konusunda şüphelenenler helak olacaktır. onu reddeden beni reddetmiş gibidir. sözün doğrusu bendedir. ben cafer’i aziz kılacağım. onun taraftarlarını, yardımcılarını ve velilerini mutlu kılacağım. ondan sonra gözleri kör edecek olan bir fitne kopacak. çünkü benim farz kıldığım (imamet) bağı kopmayacaktır. ve benim hüccetim gizli kalmayacak ve benim evliyalarıma dolu bardaklarla ikramlarda bulunulacak. bu imamlar arzın en şereflileridirler.
onlardan birini inkâr eden, benim bütün nimetlerimi inkâr etmiş olur.benim kitabımdan bir ayeti değiştiren,
bana iftirâ atmış olur. habibim ve seçkin kulum musa kâzım’ın süresi bitince karşı çıkıp iftira atanlara eyvahlar olsun. onu yalanlayan sanki bütün velilerimi yalanlamış gibidir. ben ona kudret ve güç vereceğim. ondan sonraki halifem ali bin musâ er rızâ’dır. onu zorba ve müstekbir birisi öldürecektir. o, salih kulum olan zülkarneyn’in kurduğu şehirde defnolacaktır. en hayırlı kulum, en hayırsız kulun yanına gömülecektir. hak söz bendedir. ondan sonraki halifem olan oğlu muhammed ile onun gözlerini nurlandıracağım; onun ilminin varisi, benim de ilmimin mâdenidir. sırrımın hazinesi, halkıma olan delilimdir. cenneti ona yer olarak karar kıldım. onu kendilerine cehennemin vacip olduğu ehl-i beyt’ten yetmiş bin kişiye şefaatçi olarak karar kıldım. ve onun oğlu ali’ye saadeti hatmettim. o benim velim, yardımcım, kullarımdaki şahidim ve vahyimdeki eminimdir. benim yoluma halkı davet edeni ve ilmimin hazinesi olan hasan’ı onun vücudun dan yaratacağım. sonra imameti onun oğlu ile tamamlayacağım.
o alemlere rahmettir. musa’nın kemali ve İsan’nın değeri, eyyüb’un sabrı ondadır. onun zamanında evliyalarım zelil olacak, onların başlarını tıpkı kafirlerin başları gibi birbirlerine hediye edecekler. öldürülecekler, yakılacaklar, korku içinde yaşayacaklar. yeryüzü onların kanıyla sulanacak. kadınları onların yasında feryâd edecekler. onlardır benim gerçek velilerim. onlar hatrına bütün karanlık fitneleri yoketmek benim hakkımdır. onlar hatrına depremleri durdururum. dert ve musibetleri de onlar hatrına bitiririm. “rabblerinden gelen rahmet ve salât onlaradır. ve hidayet olan onlardır.”
ebu basir der ki: “eğer yaşadığın asırda sadece bu hadisi duysan sana yeter. bunu ehli olanlar dışında herkesten koru.”
6-zürâre’den:
İmam muhammed bâkır aleyhisselam babalarından nakleder ki resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) şöyle buyurdu:
“Şüphesiz benim ehl-i beyt’imde oniki muhaddes(56) vardır. İmam ali bin hüseyn’ın süt kardeşi olan abdullah bin zeyd bunu duyunca inkar edercesine dedi ki: fesüphanallah, muhaddes mi? İmam muhammed bâkır aleyhisselam ona dönerek buyurdu ki: evet, vallahi senin annenin oğlu ali bin hüseyn aleyhisselam da öyle idi.
7- ebu basir’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam babalarından resululah (sallallahu aleyhi ve âlih) şöyle buyurduğunu nakleder: yüce allah herşeyin içinden birşey seçti. yeryüzünde mekke’yi seçip üstün kıldı. mekkede mescid-ül harâmi seçti. mescidde ise kâbe’nin bulunduğu yeri seçti. hayvanlardan dişi olanı seçti, dört ayaklılardan ise koçu seçti. günlerden cuma’yı seçti. aylardan ise ramazan ayını seçti. gecelerden ise kadir gecesini seçti, insanlardan da benî haşim’i seçti. benî haşimden ise benimle ali’yi seçti. ben ve ali’den hasan ile hüseyn’i seçti. ve bunları, hüseyin’ın evlatlarından olan imamlarla onikiye tamamladı. onların sonuncusu batın ve zahir olanlarıdır. en üstün olanları ve kıyam edecek olanlar da odur. kur’anı tahriften koruyan, batıl söz söyleyenlerin ve cahillerin yorumundan koruyan onlardır.
Süleym bin Kays’ın kitabından
8- süleym bin kays şöyle der:
sıffinde muaviye, hz. ali’ye yazdığı bir mektubu ebu hüreyre ve ebu derdâ ile gönderdi. hz. ali aleyhisselam mektubu aldıktan sonra buyurdu ki: muaviye’nin bana gönderdiği mektubu getirdiniz. tıpkı onun sözünü bana ilettiğiniz gibi benim de sözümü dinleyin ve ona iletin.
dediler ki: buyur, hz. ali uzunca konuştuktan sonra allahın emriyle resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) kendisini gadir-i hum’da halife seçtiğini hatırlatarak şöyle buyurdu: Şu ayet indiğinde: “sizin veliniz yalnız allah, resulü, iman edip namaz kılarak rükü da zekat verenlerdir.”(57) halk dedi ki: “ey resulullah! bu velayet bazı müminleri mi yoksa hepsini mi kapsamaktadır?” allah, yüce peygamberine kendisinin emrettiği velisini açıklamasını istedi. tıpkı onlara, namaz, oruç, zekat ve haclarını açıkladığı gibi. ali aleyhisselam devam ederek; resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) beni halife tayin ederek şöyle buyurdu: allah beni öyle bir risâlette gönderdi ki göğsüm bu yüzden daraldı. ve halkın beni yalanlayacağını sandım. bana ya bunu tebliğ etmemi ya da beni azaplandıracağını buyurdu. kalk ey ali! diye emrettikten sonra yüksek sesle emrederek cemaat namazı kılınmasını emretti. öğle namazını kıldıktan sonra buyurdu ki: ey halk! allah benim mevlâmdır. ve ben, müminlerin mevlâsıyım. ve ben kendi nefislerine onlardan daha evlâyım. ben kimin mevlâsı isem ali de onun mevlâsıdır. allahım onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol.”
selmân-ı fârsî ayağa kalkarak dedi ki: “ey resulullah! hangi velâyettir bu? buyurdular ki: ben her kimin kendi nefsine ondan daha evlâ ve üstün isem, ali de onun kendi nefsine ondan daha evlâdır. yüce allah da şu ayeti nazil etti: “bugün sizlere dininizi kamil kıldım ve nimetimi sizlere tamamladım ve sizin için islamdan din olarak razı oldum.”(58)
selman ona şöyle dedi: ey resulullah! bu ayetler sadece ali hakkında mı nazil oldu?
resulullah şöyle buyurdu: “onun ve kıyamete dek onun vasılerinin hakkında nazil olmuştur.
selman sordu: ya resulullah! onların kim olduklarını açıklar mısın?
ali; kardeşim, vasim ve varisimdir ve ümmetimdeki halifemdir, benden sonra her müminin velisidir. ve onun evlatlarından onbir imam. birincileri oğlum hasan’dır, sonra oğlum hüseyn, sonra hüseyn’in evlatlarından dokuz imam. onlar kur’an iledirler ve kur’an onlar iledir. havuzda bana ulaşıncaya kadar onlar kur’andan, kur’an da onlardan yarılmaz.
bedir’e katılan oniki kişi ayağa kalkarak şöyle dediler: biz şahidiz ki emirülmüminin aleyhisselam eksiksiz ve fazlasız resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurduklarını aynen buyurmaktadır.
hz. ali ile birlikte sıffin savaşına katılan diğer bedir’liler de dediler ki: senin dediklerinin hepsini ezberledik. ama hepsi aklımızda kalmadı. bu oniki kişi bizim en efdalimiz ve seçkinlerimizdirler. ali aleyhisselam buyurdu ki: doğru söylüyorusunuz. halkın hepsi ezberleyemez. bazıları bazılarından üstündür.
o bedir’li oniki kişiden dördü olan ebu haysem, ebu eyyüb el ensâri, ammar ve hüzeyme bin sâbit ayağa kalkarak dediler ki: biz şehadet ederiz ki resulullah o gün buyurduklarını aynen ezberledik. o ayaktaydı ve hz. ali’de onun yanında ayaktaydı. peygamber şöyle buyurdu: “ey halk! allah sizler için bir imam tayin etmemi emretti. o içinizdeki vasim, ehl-i beyt’ime ve ümmetime benden sonraki halifem olacaktır. o, allahın müminlere itaat etmelerini farz kıldığı ve velayetini emrettiği şahıstır. ben de dedim ki: ey rabbim! nifak ehlinin yalanlamasından ve iftirasından korkarım. allah da bana ya tebliğ etmemi ya da azap göndereceğini vaadetti. ey halk! yüce allah kitabında sizlere namazı emretti. ben de sizlere açıkladım ve uyguladım. zekat ve orucu emretti. onları da sizlere açıkladım. ve kitabında sizlere velayet emretti. ve ben şahidim ki ey halk! bu velayet sadece buna ve bunun ve benim evlatlarımdan olan vasilerime mahsustur. onların birincisi oğlum hasandır, sonra hüseyndir. sonra hüseyn’in evlatlarından dokuz kişi; bana havzun başında ulaşıncaya dek kur’andan ayrılmazlar.
ey halk! benden sonra sığınacağınız kişiyi size bildirdim. benden sonra imamınız ve veliniz ve hidayet ediciniz kardeşim ali bin ebi talib’dir. ve o içinizde benim gibidir. dininizde ona uyun ve bütün işlerinizde ona itaat edin. yüce allahın bana öğrettiği bütün herşey onun yanındadır. ve yüce allah bunları sadece ona öğretmemi, size de bunların onun yanında olduğunu söylememi istedi. ona sorun, ondan ve onun vasilerinden öğrenin. onlara birşey öğretmeye ve onlardan öne geçmeğe kalkışmayın. onlardan ayrılmayın. onlar hak iledir hak da onlarladır. onlar hakkı, hakk da onları zâil etmez.”
sonra ali -allahın selam onun üzerine olsun- ayağa kalkarak ebu derdâ, ebu hüreyre ve etrafındakilere şöyle buyurdu: ey halk! bilmiyor musunuz ki yüce allah kur’anda şu ayeti nazil buyurdu: “doğrusu allah siz ehl-i beyt’ten her pisliği gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.”(59) resulullah; beni, fatımâ’yı, hasan ve hüseyni bir abânın altında toplayarak buyurdu ki: “allahım bunlar benim sevdiklerim, itretim, (ağır emanetim) ve yakınlarım, ehl-i beyt’im’dirler.”
ümm-ü selema dedi ki: ben de mi? o hazret (sallallahu aleyhi ve âlih) ona dedi ki: “sen hayır üzerinesin. ama bu ayet yalnızca benim, kardeşim ali’nin, kızım fatımâ’nın evlatlarım hasan ile hüseyn ve hüseynin dokuz evladı hakkında nazil olmuştur. bizden başka kimse bunda yoktur.”
halkın çoğu ayağa kalkarak dediler ki: biz şahidiz ki ümm-ü seleme bize de böyle demişti. biz de resulullah’a­ (sallallahu aleyhi ve âlih) sorduk, o da tıpkı ümm-ü seleme’nin dediği gibi buyurdu.
ali aleyhisselam şöyle buyurdu: yüce allah’ın hacc süresinde(60) şöyle buyurduğunu bilmiyor musunuz: “ey iman edenler! rükü ve secde edin ve rabbinize ibadet edin ve hayır işleyin ki belki felâha erersiniz. ve allah yolunda hak cihad edin. o sizi seçmiştir. ve o size dinde zorluk göstermemiştir. babanız İbrahim’in şeriatıdır. allah önceki kitaplarda ve bu kitapta sizi müslümanlar diye adlandırmıştır. peygamber sizlere, sizler de halka şahit olasınız diye.” bu ayet nazil olduğunda selman (r.a) ayağa kalkarak dedi ki:
ey resulullah! senin onlara, onların da halka şahit olduğu ve allahın seçtiği ve allahın, babaları İbrahim’in şeriatında olduğu gibi dinde kendilerine zorluk gösterilmeyen bu insanlar kimleredir?
resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurdu ki: allah bu ayette onüç insanı belirtmektedir: ben, kardeşim ali ve onun evlatlarından onbiri.” dediler ki: evet, biz bunu resulullah’tan işittik.
ali aleyhisselam şöyle buyurdu: allah aşkına söyleyin! bilmiyor musunuz resulullah en son hutbesinde ne buyurdu? ey halk! sizlere iki emanet bırakıyorum. eğer onlara sarılırsanız asla sapıtmazsınız; yüce allah’ın kitabı ve ehl-i beyt’im. lütuf sahibi ve herşeyden haberdar olan allah, bu ikisinin havuzun başında bana ulaşıncaya kadar birbirlerinden ayrılmayacaklarını haber verdi ve ahdetti.
dediler ki: evet, allah için biz bunların hepsini resulullah’tan duyduk. cemaaten oniki kişi ayağa kalkarak şöyle dediler: biz şahidiz ki resulullah öldüğü gün bunarı buyururken ömer bin hattab gazaplı bir haldeymiş gibi dedi ki: “ey resulullah! bunlar bütün ehl-i beyt’ini (ev halkını) kapsıyor mu? buyurdu ki: hayır, sadece onlardan vasi olanları kapsıyor; ali; kardeşim, vezirim, vârisim, ümmetimdeki halifem, benden sonra her müminin velisidir. o, vasilerin birincisi ve en hayırlısıdır. onun vasisi bu oğlumdur -eliyle hz. hasan’ı gösterdi- sonra onun vasisi bu oğlumdur -hz. hüseyin’i gösterdi- onun vasisi de benim oğlumdur ve kardeşimin adaşıdır. onun vasisi benim adaşımdır. sonra yedi evlat sırasıyla gelir. sonunda havuzun başında bana ulaşırlar. allah’ın yeryüzündeki şahitleri ve halka delilleridirler. her kim onlara itaat ederse allah’a itaat etmiş, onlara karşı çıkan allah’a karşı çıkmış olur.” bedir’e katılan yetmiş kişi ve bir o kadar da muhacir kalkarak dediler ki: unuttuğumzu bize hatırlattın. doğrusu biz bunların hepsini resulullah’tan işitmiştik.
sonra ebu hüreyre ve ebu derdâ, muaviye’nin yanına giderek ali aleyhisselam’ın bütün buyurduklarını ve onları şahit tuttuğunu halkın da bunu onayladığını bildirdiler.
9- süleym bin kays-ı hilâlî şöyle der:
emirülmüminin aleyhisselam ile birlikte sıffin’den dönerken bir hrıstiyan köyünün yakınlarında durduk. o sırada heybetli ve güzel yüzlü bir ihtiyar adam elinde bir kitapla gelerek emirülmüminin’e selam verdi. sonra dedi ki:
ben İsâ’nın havarilerinden birinin soyundanım. ve o, havarilerin içinde İsâ’nın en çok sevdiği ve güvendiği havâri idi. İsa, onu vasi yaptı, kitaplarını ona verdi ve hikmetini ona öğretti. bu evde olanlar hep bu dine uymuş, onun şeriatını uygulamış, asla kafir ve mürted olmamış, dinini tahrif etmemişlerdir. bu yanımdaki kitapta yazılanları İsa bin meryem söylemiş, bizim babamız da eliyle yazmıştır. bunda halkın ondan sonra yapacakları herşey yazılıdır. bunda padişahların adı tek tek yazılıdır. yüce allah arapların içinden İsmail bin İbrahim’in evlatlarından birini tehâme denilen bir yerin mekke köyüne gönderecektir. onun adı ahmed’dir. onun oniki ismi vardır. onun gönderilmesi, dünyaya gelişi, hicreti, savaşları, ona yardım edecek ve ona düşmanlık edecek olanları, hayatını, ümmetinin ondan sonra neler yapacağını ve sonunda İsa bin meryem’in gökten inmesini bu kitapta yazar. ve bu kitapta allah’ın dostu İbrahim’in oğlu İsmail’in evlatlarından onüç kişinin ismi yazılıdır ki onlar allah’ın halkının en hayırlı olanlarıdırlar ve allah, halkın içinde en çok onları sever. onları seveni allah’da sever. onlara düşman olana allah’da düşman olur. onlara itaat eden hidayet olur, onlara karşı çıkan sapıtır, onlara itaat etmek allah’a itaat etmek, onlara karşı çıkmak ise allah’a karşı çıkmaktır. onların isimleri, soyları ve sıfatları yazılıdır. onların tek tek ne kadar yaşayacakları da. onlardan hangilerinin dinlerini saklayacağını ve kavminden gizleyeceğini de yazar. onlardan hangisinin zuhur ederek halkın onu kabulleneceği ve İsa’nın gökten inerek imamların sonucusunun arkasında namaz kılacağı ve İsa’nın şöyle söyleyeceğini de yazar: “siz öyle imamlarısınız ki hiç kimsenin sizden öne geçmesi doğru olmaz.” sonra onların sonuncusu öne geçerek halka namaz kıldıracak ve İsa da onun arkasındaki safta duracaktır.
onların birincisi, en hayırlısı ve en efdali -ki onun evi onların hepsinin ve onlara itaat edenlerin ecri gibidir- resulullah’tır. onun ismi, muhammed ve abdullah ve yâsin ve fettâh, hâtim, hâşir, âkib, mâhi, gâid, nebiyyullah, safiyyullah, habibullah, nerede allahın adı zikrolunursa onun da adı geçer, allah’ın yarattıkları içinde allah katında en kerametli olanlardandır. ve allah’ın en çok sevdiğidir. allah’ın yarattığı yüce melekler ve ademden bu yana bütün pegamberler içinde allah katında en hayırlı olandır. allah insanlar için de ondan daha fazla kimseyi sevmez. onu kıyamet günü arşa oturtacak, şefaat ettiği bütün insanlara o da şefaat edecektir. kalem, levhi mahfuza allah’ın resulü muhammedin adıyla yazı yazabildi. ve kıyamet günü bayrağı taşıyan kardeşi, vasisi, veziri ve ümmetteki halifesinin adıyla. ve ondan sonra allah’ın en çok sevdiği olan onun anne ve baba tarafından amcası oğlu alidir. ali, ondan sonraki bütün müminlerin velisidir. sonra muhammed’in ve onun evlatlarından onbiri gelir. onların ilk ikisi harun’un iki oğlu Şeber ve Şübeyr’in adıyla adlanır. o ikisinin küçük olanından dokuzu gelir. onların sonuncusunun arkasında İsa bin meryem namaz kılacaktır. rivayeti uzunca nakleder...”
10- süleym bin kays-ı hilâli der ki:
ali aleyhisselam’a dedim ki: ben kur’an tefsiri ve rsulullah’ın rivayetleri hakkında selman, ebu zerr ve miktad’dan birçok şeyler işittim. sonra onlardan duyduğum bu şeyleri senin de onayladığını gördüm. sonra halkın elinde kur’an tefsiri ve resulullah’ın rivayetleri hakkında çok şey gördüm. onlar sizlerin tefsir ve rivayetlerinizin batıl olduğunu zannediyorlardı. onların bilerek resulullah’a iftira attıklarını ve kur’anı kendi reyleri ile tefsir ettiklerini görüyor musun? ali aleyhisselam bana donerek buyurdu ki:
soruyu sordun, şimdi cevabını dinle; halkın elinde hak ve batıl vardır, doğru ve yalan vardır, nasih ve mensuh vardır, husûs ve umûm vardır, muhkem ve müteşabih vardır, hıfz ve vahim vardır. resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) kendi zamanında bile yalan sözler nispet verdiler. öyle ki ayağa kalkarak şöyle buyurdu: “ey halk! bana nispet verilen yalanlar çoğaldı. her kim bilerek bana yalan nispet verirse, cehenneme gidecektir.” sonra vefatından sonra da ona yalan nispetler verildi. sana hadis nakleden dört çeşit kisidir ki beşincisi yoktur:(61)
(1) münafık bir adamdır ki mümin olduğunu açıklar, diliyle müslüman olduğunu söyler de günah işlemekten kaçınmaz; resulullah’a (sallallahu aleyhi ve âlih) yalan isnâd etmekten ve iftira atmaktan çekinmez. eğer halk onun yalancı ve münafık olduğunu bilse, onun sözlerini kabullenmez ve onu onaylamazlar. ama halk der ki: bu, resulullah’ın sahabesidir, onu görmüş ve ondan hadisler duymuştur. (böylece nasıl biri olduğunu anlamayarak onu kabullenirler) allah, münafıkların durumunu ve özelliklerini bildirmiştir. yüce allah buyuruyor ki: “onları gördüğünde cisimleri seni şaşırtır ve konuştuklarında onları dinlersin.”
sonra onlar resulullah’tan sonra iftira, yalan ve bühtanlarla dalalete ve ateşe çağıran rehberlere yaklaştılar böylece amelleri tersine döndü ve onlar da bu münafıkları halkın başına geçirdiler. böylece onlar sayesinde dünyalarına ulaştılar. Şüphesiz yüce allah’ın koruduğu insanlar dışında halkın geneli; hükümdarlar ve dünya iledir. bu o dört kişiden biridir.
(2) birisi ise resulullah’dan bir hadis duyar, ama onu aynen ezberleyemez. bu yüzden kasıtsız olarak bazı şeyleri azaltır veya eksiltir. o bu elindeki hadisle amel eder ve bunu resulullah’tan duyduğunu rivayet eder. eğer müslümanlar bunun sözlerinin yanlışlarla dolu olduğunu bilselerdi, onu kabul etmezlerdi. ve eğer kendisi de bunun yanlışlık dolu olduğunu bilseydi, o hadisi terkederdi.
(3) üçüncü şahıs ise; resulullah’ın bir şeyi emrettiğini duyar, ama daha sonra onun aynı şeyi menettiğini duymamıştır. veya resulullah’ın bir şeyden menettiğini duyar, ama sonradan onun aynı şeyin yapılmasını emrettiğini duymamıştır. yani mensuhu bilir, ama nâsıhı(62) bilmez. eğer o önceki hükmün kaldırıldığını bilse, onu terkederdi ve eğer halk, ondan duydukları şeyin hükmünün geçersiz olduğunu bilselerdi, onu kabul etmezlerdi.
(4) dördüncü şahıs ise ne allah’a ne de resülüne yalan isnâd etmez. çünkü o yalandan nefret eder, yüce allah’tan korkar ve resulullah (aleyhisselam)’ı tazim eder ve yüceltir, o asla unutmaz ve şüpheye düşmez. aksine hadisi tam olarak ezberler. duyduğu hadisi eksiksiz ve fazlasız olarak aynen nakleder. nasıh ve mensuhu iyi bilir, nasıhı ezberler, mensuhu ise terkeder. doğrusu resulullah’ın emrilerinde de tıpkı kur’an gibi nasıh ve mensuh vardır. özel (bir şeye ve bir vakte ait) ve genel (herkes ve her vakte ait) vardır, muhkem ve müteşabih vardır. resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) bir söz buyurduğu zaman tıpkı kur’an gibi onun da genel ve özel olmak üzere iki yönü olabilir; (yüce allah kitabında buyuruyor ki: resulullah size birşeyi emrederse kabullenin ve eğer menederse siz de ondan kaçının.”)(63) yüce allah’ın ve resulullah’ın buyurduklarını duyanların çoğu, allah’ın ve resulullah’ın o sözle ne demek istediklerini anlamazlar. resulullah’ın ashabının hepsi ona birşey sormaz veya öğrenemezdi. onların içinde soruyu sorup cevabı anlamayanlar da vardı. öyle ki onlar bir bedevinin veya yabancının ona soru sormasından kendilerinin de sadece dinlemelerinden hoşlanıyorlardı. ben her gündüz ve her gece resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) yanına gidiyor, saatlerce onunla konuşuyordum. resulullah’ın ashabı bunu benden başka hiçkimsenin yapmadığını biliyorlardı. (çoğu kez bu, benim evimde oluyordu ve genelde resulullah benim evime geliyordu. bazen de ben onun evine gittiğimde yalnız kalıyorduk ve zecelerini dışarı çıkarıyordu, onun yanında benden başka kimse kalmıyordu. ama o benim evime geldiğinde ne fatımâ ne de evlâtlarımdan birini bizden ayırmazdı.) ben soru sorduğumda o cevaplıyordu ve ben sustuğumda, sorularım bittiğinde, bana ilim öğretmeğe başlıyordu.
allah’a beni koruması ve ezberletmesi için dua etti. bana dua ettiği günden beri hiçbir şeyi unutmadım. ve ben resulullah’a dedim ki: ey allah’ın peygamberi! sen benim hakkımda allah’a dua ettiğinden beri bana öğrettiğin şeylerin hiçbirini unutmadım. peki bunları bana yazdırmanın hikmeti nedir, acaba benim unutmamdan mı korkuyorsun? buyurdu ki:
ey kardeşim! senin unutmandan veya bilmemenden korkmuyorum. yüce allah sen ve senden sonra gelecek vasilerinin hakkında benim ettiğim duâyı kabul buyurdu. ve ben bunları onlar için yazdırıyorum. dedim ki:
ey resulullah! kimdir vasilerim? buyurdu ki:
allah’ın kendisine ve bana yaklaştırdığı kimselerdir. ve onlar hakkında allah-u teala buyurdu ki: “allah’a itaat edin, resulullah ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin ve eğer birşey de tartışırsanız bunu allah’a, resulüne ve emir sahiplerine sorun.” dedim ki:
ey allah’ın peygamberi! kimdir onlar? Şöyle buyurdu:
bana havuzun başında ulaşacak olan vasilerdir. hepsi hidayete ulaştırandır ve hepsi hidayet üzerinedirler. İnsanların onlardan ayrılması onlara zarar vermez. onlar kur’an iledir, kur’an da onlarladır. onlar ondan ayrılmazlar, o da onlardan ayrılmaz. onların sayesinde ümmetime yardımlar olur ve yağmur (bereket) yağar. onların yüce duaları sayesinde ümmetime belâlar ulaşmaz. dedim ki:
ey resulullah! onların adını bana söyler misin? Şöyle buyurdu:
bu oğlum -elini hasan’ın başına koydu- sonra bu oğlum -elini hüseyn’in başının üzerine koydu- sonra bunun oğlu ki adı senin adındır ey ali. sonra onun oğlu muhammed bin ali. sonra hüseyn’e dönerek şöyle buyurdu: muhammed bin ali sen hayatta iken dünyaya gelecektir. benim selamımı ona ilet. sonra onlar oniki imamda tamamlacaklardır. dedim ki:
ey allah’ın nebisi. onların adını bana sayar mısın? onları tek tek bana saydı.
allah’a andolsun ki ey benî hilâl’li kardeşim! bu ümmetin mehdisi onlardandır. o yeryüzünü cefâ ve zulümle dolduğu gibi, adâlet ve eşitlikle dolduracaktır”.
11- süleym bin kays şöyle der:
hz. ali aleyhisselam, muhacir ve ensarın kendi faziletleri ile ilgili olarak birbirleriyle yarışmaları hakkında talhâ’ya buyurdu ki:
“ey talhâ! sen şahit olmadın mı resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) bize bir kağıt parçası getirmemizi buyurarak, kendisinden sonra ümmetin sapıtmaması için birşeyler yazacağını söyledi? senin arkadaşın da söyleyeceğini söyledi: “resullah sayıklıyor(!)” resulullah da gazaplanarak yazmaktan vazgeçtir. talha dedi ki: evet, ben şahidim. hz. ali aleyhisselam buyurdular:
sizler dışarı çıktıktan sonra resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) yazmak isteyip halka göstereceği şeyi bana söyledi. ve cebrail ona şu haberi verdi: “allah ümmetin ihtilâfa düşerek tefrika edeceğini bilmektedir.” sonra resulullah o yazmak istediği konuyu bana yazdırdı. buna da üç kişiyi şahit karar kıldı: selmân-ı farsi, ebu zerr, miktâd. ve kıyamete kadar müminlerin itaat etmekle emrolundukları hidayet imamlarını da saydı. İlk önce benim adımı getirdi. sonra oğlum hasan’ı, sonra da bu oğlum hüseyn’i. daha sonra bu oğlum hüseyn’in dokuz evladının adını saydı. böyle değil mi ey ebu zerr ve ey miktâd! dediler ki: biz resulullah’ın böyle buyurduğuna şahidiz. talhâ dedi ki:
vallahi ben resulullah’tan duydum ki ebu zerr hakkında şöyle buyurdu: “ebu zerr’den daha doğru konuşan birini ne yeryüzü tanımış, ne de gökyüzü gölgelendirmiştir.” ve ben şahidim ki bunlar sadece hakka şahit olurlar. ve benim yanımda sen daha doğru konuşan birisin.”
12- süleym bin kays şöyle der:
ali bin ebi talib aleyhisselam şöyle buyurdu:
bir adamın -ki hz. ali adını bana söyledi- yanından geçerken bana dedi ki: “muhammed tıpkı bir çöplükte yetişen hurma ağacı gibidir.” ben de resulullah’ın yanına giderek olayı ona anlattım. resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) gazaplanarak minbere çıktı. bu gazabı gören ensar (savaş çıktığını sanarak) silahlandılar.
resulullah buyurdu ki: allah’ın onları üstün kıldığı ve sadece onlardan pisliği temizleyip tertemiz kıldığı hakkındaki sözlerimi duydukları halde bazıları neden beni yakınlarımdan dolayı kınıyorlar? benim ehli beyt’imdeki seçkinim ve vasim ve allah’ın üstün kılarak islamda en önde gelen, islama siper olan ve bana olan nisbeti harun’un musa’ya olan nisbeti gibi olan adamın yanından geçiyor, sonra benim etrafı çöplük olan bir hurma ağacına benzediğimi söylüyor? biliniz ki allah insanları iki grup olarak yarattığında beni en hayırlı gruptan yarattı. ve bu fırkayı üç dala ayırdı. ve beni en hayırlı dalda ve en hayırlı kabilede yarattı. sonra onları ev ev ayırdı ve beni en hayırlı evde karar kıldı. sonra ehli beyt’im, itretim ve ceddim (abdülmuttalib)in evlatları için de ben ve kardeşim ali bin ebi talib hülâsa olduk. yüce allah yeryüzündekilere bakarak içlerinden beni seçti. sonra bir daha bakarak ali’yi seçti. o, kardeşim, vezirim, vârisim, vasim, ümmetimdeki halifem ve benden sonraki her mümin velisidir.
onu seven allah’ı sever, ona buğzeden allah’a buğzetmiş olur. onu müminler dışında kimse sevmez; ona kafirler dışında kimse buğzetmez. o yeryüzünün sütunu ve çelik bağıdır. o takva kelimesidir ve allah’ın sağlam ipidir. “onlar allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. ama allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.” allah düşmanları, kardeşimin nurunu söndürmek istesler de allah mutlaka nurunu tamamlayacatır.

Kaynaklar
-------------------------------------------------
(48)- mübarek “nisâ” suresi 58. ayet-i şerife.
(49)- mübarek “nisâ” suresi 80. ayet-i şerife.
(50)- mübarek “nûr” suresi 63. ayet-i şerife.
(51)- mübarek “tevbe” suresi 77. ayet-i şerife.
(52)- mübarek “nisâ” suresi 145. ayet-i şerife.
(53)- mübarek “tevbe” suresi 119. ayet-i şerife.
(54)- mübarek “ahzâb” suresi 23. ayet-i şerife.
(55)- oniki imamların melekleri görmeyip, onlarla konuştuklarına delalet eden rivayetlerden biridir. ve muhaddes, melekleri görmeden onlarla konuşan demektir. (ç).
(56)- daha önce muhaddesin manasını açıklamıştık.
(57)- müberek “mâide” suresi 56. ayet-i şerife.
(58)- müberek “mâide” suresi 3. ayet-i şerife.
(59)- müberek “ahzâb” suresi 33. ayet-i şerife.
(60)- 77 ve 78 ayeti şerifelere işaret etmektedir.
(61)- nehc’ul belage 210. hutbe’ye bakınız. (ç)
(62)- mensuh: Şeriatta artık geçerliliği olmayan hüküm. nâsıh ise o hükmü geçersiz kılan yeni hükümdür. biz ehl-i beyt mesuplarına göre hüküm yalnızca allah ve resulü tarafından geçersiz kılınabilir. (ç)
(63)- müberek “haşr” suresi 7. ayet-i şerife.
2
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ) HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
ey halk! burada olanlar, başkalarına da sözlerimi ulaştırsınlar. allah’ım! bunlara şahid ol. sonra allah üçüncü kez yeryüzüne barakak benden sonra ehl-i beyt’imi seçti. onlar, ümmetimin seckinleridirler. kardeşimden sonra sırasıyla onbir imam gelir. biri gittikten sonra diğer biri gelir. onlar benim ümmetim içinde tıpkı gökteki yıldızlar gibidirler. bir yıldız kayboldukça bir diğeri doğar. doğrusu onlar hidayet üzerine olan hidayet edici imamlardır. onlara hile yapanların hileleri, onlara zarar vermez. onları yalnız bırakanların yalnız bırakması da. aksine allah bundan dolayı onlara hile yapan ve onları yalnız bırakanlara zarar verir. onlar allah’ın yeryüzündeki hüccetleridirler. ve halka şahit olanlardırlar. onlara itaat eden allah’a itaat etmiş, onlara karşı çıkan allah’a karşı çıkmış olur. onlar kur’an iledir, kur’an da onlarla birliktedir. bana havuzun başında ulaşıncaya dek kur’an onlardan, onlar da kur’andan ayrılmazlar. İmamların birincisi en seçkinleri olan kardeşim. ali’dir, sonra oğlum hasan, sonra da oğlum hüseyn’dir. sonra hüseynin evlatlarından dokuz tanesi. - ve sözlerine devam etti-.”
13-…mufazzal bin ömer’den:
İmam cafer-i sâdık aleyhisselam’a şöyle arzettim: yüce allah’ın şu ayetinin manası nedir? “onlar saati (kıyameti) yalanladılar. biz de saati (kıyameti) inkar eden için ateşi hazırladık.”(64)
bana şöyle buyurdu: doğrusu allah bir yılı oniki ay olarak yarattı. ceceyi oniki saat olarak karar kıldı. gündüzü de oniki saat olarak karak kıldı. oniki muhaddes bizdendir. emir-ül müminin aleyhisselam da bu saatlerdendir”.
14- …ebu basir’den:
ebu cafer muhammed bin ali el bâkır aleyhisselam dan duydum ki şöyle buyurdu: “oniki muhaddes bizdendir.”
15- …ebus sâib’den:
İmam cafer-i sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“gece oniki saattir, gündüz de oniki saattir, aylar da oniki tanedir. İmamlar da oniki imamdır. nakipler (seçkinler) oniki tanedir. ve şüphesiz ali aleyhisselam oniki saatten bir saattir. ve işte bu yüce allah’ın şu ayetinin yorumudur: “onlar saati yalanladılar, biz de saati inkâr eden için ateşi hazırladık.”
16- …zeyd-i Şahhâm’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: hasan mı daha üstündür, hüseyn mi? Şöyle buyurdu:
“bizim birincimizin fazileti sonuncumuzun faziletine katılır, sonuncumuzun fazileti de birincimizin faziletine katılır. her birinin fazileti vardır.” ona arzettim ki: “sana feda olayım, konuyu biraz açar mısın? vallahi ben sadece hakka ulaşmak için sana soruyorum.” bizler bir ağaçtanız, allah bizleri aynı çamurdan yarattı. faziletlerimiz allah’tandır, ilmimiz allah katındandır, biz allah’ın halka eminleriyiz ve onun dinine dâvet edenleriz. ve onunla kulları arasındaki perdedârlarız. daha fazla söyleyeyim mi ey zeyd?
dedim ki: evet. Şöyle buyurdular: yaratılışımız aynıdır, ilmimiz aynıdır, faziletimiz aynıdır, yüce allah’ın yanında hepimiz aynıyız. sayınızı bana söyler misiniz? diye sorduğunda şöyle buyurdular:
biz oniki imamız -işte böyle- yüce rabbimizin arşının etrafında yaratılışımızın başlangıcında karar kılındık. birincimiz muhammed’dir, ortancamız muhammed’dir, sonuncumuz da muhammed’dir.”
17- …ebu hamzâ-i somâli’den:
bir gün İmam muhmmed bakır aleyhisselam’ın yanında orturmuştum. yanındakiler dağılıp gittikten sonra bana şöyle buyurdu:
“ey ebu hamza! allahın yanında değişmeyeck olan kesin hükümlerden biri mehdimizin kıyamıdır. bu konuda şüpheye düşen isyankâr ve kâfir olarak allah’ın karşısına çıkacaktır. sonra şöyle buyurdu: adı benim adım, künyesi benim künyem olan o mehdi’ye anam babam fedâ olsun. o benden sonraki yedinci imamdır. yeryüzü zulüm ve cefa ile dolduktan sonra, adalet ve eşitlikle dolduracak olan mehdi’ye anam babam fedâ olsun. sonra devam ederek buyurdular: ey ebu hamza! onun zamanında yaşayıp da ona teslim olmayan muhammed (sallallahu aleyhi ve alih) ali’ye (aleyhisselam) teslim olmamıştır. allah öyle bir kimseye cenneti haram etmiştir ve onun yeri ateştir ve o, zalimler için ne kötü bir yerdir.”
! ! ! ! !
allah’a hamdolsun ki bundan daha açık, zahir ve belli olan yüce allah’ın şu ayetidir: “doğrusu allah katında aylar, oniki aydır allah’ın kitabında. gökleri ve yeri yarattığı gün. bunlardan dört tanesi haram aylardır. İşte o, sağlam dindir. bu aylar konusunda nefsinize zulmetmeyin.”(65)
-aylar muharrem, sefer, rebüulevvel vs... ve bunlardan dördü yani recap, zilkâde, zilhacce, muharrem ayları haramdır- bu ayları tanımak, sağlam din değildir çünkü yahudiler, hrıstiyanlar, ateşperestler, şii-sünni bütün halklar ve kavimler bu ayları bilirler ve onların adlarını sayarlar. Şüphesiz burada aylar imamlardır aleyhimusselam. allah’ın dini ile kıyam ederler. ve haram olanları emirülmüminin ali aleyhisselam’dır. onun adı allah’ın isimlerinden olan ali’dir. resulullah’ın ismi olan mahmud’da allah’ın isminden alınmadır. diğer üçü ise oğullarından adı ali olanlardır: ali bin hüseyn, ali bin musâ, ali bin muhammed. böylece allah’ın ali isminden alınan bu ad hürmet kazandı. allah’ın selamı, hürmetli ve kerametli muhammed’e ve onun pâk ehl-i beytine olsun.
18- …davud bin kesir-i rıkkî’den:
birgün medine’de İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanına gittim. bana şöyle buyurdu:
senin yanımıza gelmeni engelleyen şey nedir?
küfe’deki bir hâcetim yüzünden gelemiyorum.
sen küfeden çıkarken orada kim vardı?
canım sana fedâ olsun. geride senin amcan zeyd’i bırktım. gördüm ki bir atın üstüne binmiş elinde kılıç (veya kur’an) şöyle bağırıyordu: “beni kaybetmeden önce bana sorun. benim kalbim bir çok ilimle doludur. nasıh ile mensuhu, mesânîyi ve yüce kur’anı ben bilirim. sizinle allah arasındaki bayrak benim.”
bana buyurdu ki: “ey davud! kendini ona buna kaptırmışsın.” sonra şöyle seslendi.
ey semâe bin mehrân! bir tabak taze hurma getir. o da bir tabak hurma getirdi. İmam da tabaktan bir hurma alıp yedi. sonra, çekirdeğini çıkarıp toprağa ekti. hemen ardından yer yarıldı ve o, fide halinde yerden çıktı. sonra büyüdü ve hurma verdi. sonra imam, elini hurma fidanına vurdu, İmam onun içinden beyaz bir yaprak çıkardı ve onu bana vererek okumamı emretti. ben de okuduğumda iki satır gördüm. birinci satırda şöyle yazıyordu. “lailaheillallah, muhammedün resulullah” ikinci satırda ise, “doğrusu allah katında aylar oniki aydır. gökleri ve yeri yaratığı gün. bunlardan dört tanesi haramdır ve bu sağlam dindir emirülmüminin ali bin ebi tâlib, hasan bin ali, hüseyn bin ali, ali bin hüseyn, muhammed bin ali, cafer bin muhammed, musa bin cafer, ali bin musa, muhammed bin ali, ali bin muhammed, hasan bin ali, ve halef-i hüccet.” sonra buyurdu ki:
ey davud! biliyor musun bu buna ne zaman yazıldı?
dedim ki: allah, resülü ve siz daha iyi bilirsiniz.
buyurdu ki: adem yaratılmadan iki bin yıl önce yazıldı.”
19- …zıyâd el gandî’dan:
İmam ebu İbrahim musa el- kazım aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:
yüce allah nurdan bir ev yarattı ve ona dört temel karar kıldı. (ve onlara dört isim yazdı.) “tebâreke, sübhân, hamd, allah.” sonra o dörtten bir dört daha yarattı, o dörtten de dördünü yarattı. sonra yüce allah şöyle buyurdu: “allah yanında aylar oniki aydır.”
20- …davud bin kesir er rıkkî’den:
İmam cafer sadık aleyhisselam’a şöyle dedim: sana feda olayım. allah’ın şu sözü ne demektir: “o ilk ve önce gelenler varya, işte allah’a yakın olanlar onlardır.”(66)
buyurdular ki: allah halkı yaratmadan ikibin yıl önce zerr (kâlu belâ) alemindeki ilk misakta bunu söyledi.
dedim ki: bunu bana açıklar mısın?
Şöyle buyurdu: doğrusu allah azze ve celle halkı yaratma istediğinde önce onları çamurdan yarattı. ve onlar için bir ateş içine girmelerini emretti. o ateşe ilk önce giren resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) ve emirülmüminin, hasan, hüseyn, sonra birer birer dokuz imam geldi ve onları şiileri izledi. allah’a andolsun ki ilk önce gelenler onlardır.”
21- …İbrahim el kerhî’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanında oturmuştum. o sırada içeriye ebul hasan musa-i kazım geldi. o daha çocuktu. ayağa kalkarak onu öptüm ve tekrar yerime oturdum. İmam cafer-i sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu:
ey İbrahim! bil ki benden sonraki imamın budur. bazıları bu konuda helak olacak, bazıları da saadete ulaşacaktır. onu öldürene allah lânet etsin ve ruhuna azabı yağdırsın. bilki allah azze ve celle onun sülbünden zamanında yeryüzünün en hayırlısını çıkaracaktır. onun adı ceddinin adıdır. onun ilminin ve hükümlerinin, vârisidir. o imametin kaynağıdır ve hikmetin başıdır. beni abbâs’ın cabbârı ona hasetten sonra onu öldürecektir. ama allah, müşrikler istemese de onun emrini tamamlayacaktır. allah onun sülbünden oniki imamın tamamlayıcısını getirecektir. İşte o mehdidir. onlara allah kerametler bağışlamıştır. ve mukaddes mekanda yer vermiştir. onikici imamın zuhurunu bekleyen, tıpkı resulullah’ı kılıcıyla savunan gibidir.
o sıra beni ümeyye’nin adamlarından biri içeri girdiği için imam aleyhisselam sözünü kesti. ben sonraları onbir kere İmam cafer-i sadık’ın yanına giderek konuya devam etmesini arzu ettiysem de bunu başaramadım. ertesi yıl onun yanına gittiğimde oturuyordu. Şöyle buyurdu:
ey İbrahim! o, şiddetli sıkıntılardan ve belâlardan korku ve açlıktan sonra şiilerinin kalbindeki üzüntüyü giderecektir. onun zamanında yaşayanlara ne mutlu! ve bu sözler senin için yeterlidir ey İbrahim!
İbrahim-i kerhi der ki: kalbimi bu kadar çok sevindiren ve gözüme ter getiren böyle bir sözü o ana kadar işitmemiştim.”
22- …abdülvahhâb-ı sakafî’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam buyurdu ki:
babam muhammed bâkır aleyhisselam hamrân adlı ashabına bakarak ağladı. sonra şöyle buyurdu: “ey hamrân! Şaşırıyorum bu halka! nasıl gafil oldular veya unuttular, ya da kendilerini unutmuş gösterdiler? resulullah’ın hastalığında buyurduğu sözü unuttular. halk, peygamberi ziyaret edip ona selam veriyorlardı. sonunda onun evi doldu. sonra ali geldi ve peygambere selam verdi ama ona ulaşamadı. orada olanlar da ona yol vermediler. bu durumu gören resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) yastığından kalkarak buyurdu ki: yanıma gel ey ali!
halk bu durumu görünce birbirlerini iterek hz. ali’ye yer verdiler. resulullah da onu kendi yanına oturtarak buyurdu ki:
ey halk! ben hayatım boyunca ehl-i beyt’ime nasıl davrandığınızı gördüm. ben den sonra nasıl davranacaksınız. allah’a andolsun ki ehl-i beyt’ime yaklaştıkça allah katında dereceniz artacaktır. sizler onlardan bir adım uzaklaşır ve onları hiçe sayarsanız, allah’tan uzaklaşacaksınız.
sonra devam ederek buyurdular ki: ey halk! sizlere söyleyeceklerimi iştin. bilin ki allah’ın rızası, rıdvanı ve cenneti ali’yi seven, onun velâyetini, imamlığını ve ondan sonraki vasileri kabul edenler içindir. benim onlar hakkındaki duamı rabbimin kabul etmesi haktır. onlar oniki vasidirler. her kim buna uyarsa, bendendir. ben İbrahim’denim, İbrahim de bendendir. benim dinim onun dinidir, onun dini benim dinimdir. onun nispeti, benim nispetimdir ve benim nispetim onun nispetidir. benim faziletim, onun faziletidir. ve ben ondan üstünüm. -ama ben gururlanmam- benim bu sözümü allah’ın kelâmı onaylıyor: “..............” “bu zürriyenin bazıları, bazılarındandır ve allah işitendir, bilendir.”(67)
23- …abd-i hayr’dan:
emirülmüminin ali bin ebi tâlib aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) bana şöyle buyurdu: ey ali! râşid, hidayet üzerine ve masum olan imamlar senin evlatlarından onbir imamlardır. sen birinci imamsın ve onların sonuncusunun ismi, benim ismimdir, yeryüzü zulüm ve cefa ile dolunca çıkacak ve onu adalet ve eşitlikle dolduracaktır. goğu kez birisi onun yanına gelecek ve onun yanında çokca mal olacak ve o adam diyecek ki: ey mehdi! bana bu maldan ver. diyecek ki: istediğin kadar al.”
24- …abdullah bin ömer bin hattâb’den:
resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) şöyle buyurdu:
miraç gecesi allah azze ve celle bana şöyle vahyetti: “yeryüzünde ümmetinin içinde kimi bırktın? -ve o bunu daha iyi biliyordu- dedim ki:
ey rabbim, kardeşimi! buyurdu ki: ey muhammed ali bin ebi talib’i mi?
evet, ey rabbim!
ey muhammed! ben yeryüzüne lütfedip baktım ve oradan seni seçtim. ben her zaman zikrolunduğumda sen de benimle zikredilirsin. ben mahmud’um ve sen muhammed’sin. sonra yeryüzüne birkez daha lütfederek bakıp onların içinden ali bin ebi talib’i seçtim. ve onu senin vasin olarak karar kıldım. sen peygamberlerin efendisisin, ali de vasilerin efendisidir. sonra onun ismini, isimlerimden birinden seçtim; ben â’lâyım, o da ali’dir. ey muhammed! ben; ali, fatıma, hasan, hüseyn ve imamları aynı nûrdan yarattım. sonra onların velâyetini meleklere sundum. onu kabul eden mukarreb (üstün) oldu. ona karşı çıkan ise kâfir oldu. ey muhammed! eğer kullarımdan biri nefesi kesilene kadar bana ibâdet eder, sonra onları velâyetine karşı çıkmış olarak gelirse, onu ateşime atarım. sonra devam ederek şöyle buyurdu:
ey muhammed! onları görmek ister misin? İsterim ya rabbim! dedim.
Şöyle buyurdu: öyleyse biraz ilerle. biraz ilerleyince ali bin ebi talib’i gördüm. sonra hasan, hüseyn, ali bin hüseyn, muhammed bin ali, cafer bin muhammed, musa bin cafer, ali bin musa, muhammed bin ali, ali bin muhammed, hasan bin ali ve hüccet-i kâim’i gördüm. mehdi onların içinde parlayan yıldız gibiydi.
dedim ki: ey rabbim! kimdir bunlar?
Şöyle buyurdu: onlar imamlardır. bu da kâim (kıyam edici) dir. helâlimi helâl edecek, haramımı ise haram edecektir. düşmanlarımdan da intikâm alacaktır. ey muhammed, onu sev, çünkü ben onu seviyorum, onu seveni de seviyorum.”
25- …ebu basir’den:
İmam muhammed bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “hüseyn bin ali’den sonra dokuz imam gelecek, onların dokuzuncusu kıyam edecek olandır.”
26- …kerrâm’den:
âl-i muhmmed’in mehdisi kıyam etmediği sürece gündüzleri yemek yemeyeceğime dâir kendi kendime söz verdim. birgün İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanına giderek şöyle arzettim:
senin şiilerinden biri âl-i muhammed’in kıyam edicisi kıyam etmedikçe gündüzleri yemek yemeyeceğine dair allah’a söz verdi.
Şöyle buyurdu: ey kerrâm! kurban ve ramazan bayramı ile teşrik günleri (68) ve yolcu olmadığın sürece oruç tutabilirsin. doğrusu hüseyn aleyhisselam öldürülünce gökler, yer ve bu ikisinde olanlarla melekler feryâd edip dediler ki: “ey rabbimiz! bu halkı helâk etmemize izin veriyor musun? bunlar senin haramını helâl bildiler ve senin seçkinini öldürdüler.”
allah da onlara vahyederek buyurdu ki: ey meleklerim, ey göklerim ve ey yerim! sakin olun.
sonra bir hicâbı açtı, hicabın (perdenin) ardında muhammed, onun ardında ise oniki vasisi vardı. İçlerinden filâncayı (mehdi’yi) öne sürerek buyurdu ki:
“ey meleklerim, ey göklerim ve ey yerim! onun intikamını uzun bir süre sonra olsa dahi bununla alacağım -ve bunu üç kez tekrarladı-”.
27- süleym bin kays-ı hilâli şöyle der:
cafer-i tayyâr’ın oğlu abdullah’ın şöyle söylediğini duydum: “ben, hasan, hüseyn, abdullah bin abbas, ömer bin ümm-ü seleme ve üsame bin zeyd, muaviye’nin yanında idik. benimle muaviye arasında bazı sözler geçti. ben muaviye’de dedim ki:
resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: “ben müminlere kendi nefislerinden daha evlâyım. sonra kardeşim ali bin ebi tâlib, müminlere kendi nefislerinden daha evlâdır. ali şehadete ulaştıktan sonra, ali’nin oğlu hasan müminlere kendi nefislerinden daha evlâdır. o şehit olunca ali’nin oğlu hüseyn müminlere evlâdır. o şehit olunca oğlu ali bin hüseyn müminlere kendilerinden daha evlâdır. ve ey ali sen onu göreceksin ondan sonra oğlu muhammed bin ali müminlere kendi nefislerinden daha evlâdır. ve ey hüseyn sen onu göreceksin.(69)
abdullah bin cafer şöyle der: hasan, hüseyn abdullah bin abbas, ömer bin ümm-ü seleme ve üsame bin zeyd’den bu konuda şahitlik istedim. onlar da şahitlik ettiler.
süleym şöyle devam eder: ben bu hadisi selmân-ı fârsi, miktâd ve ebu zerr’den işittim ve onlar bunu resulullah’tan duyduklarını söylediler.”
28- …ali bin ebu hamza’den:
ebu basir’in yanındaydım ve bizimle birlikte İmam muhammed bâkır aleyhisselam’ın kölesi vardı. o dedi ki:
İmam muhammed bâkır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “oniki muhaddes bizdendir. benden sonraki yedinci oğlum kâim’dir.” o zaman ebu basir o köleye şöyle dedi:
ben de şehadet ederim ki İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın kırk yıl boyunca bu sözü söylediğini duydum.”
29- …âmir bin vâsil’den:
ebu bekir öldüğünde ona canze namazı kıldıktan sonra, ömer’in etrafına oturduk. ona daha önce biat etmiştik. o sırada medine yahudilerinden bir genç geldi. onun babası yahudi alimlerindendi ve onlar kendilerini harun’un evlatlarından sayıyorlardı. ömer’e selam verdikten sonra dedi ki:
ey müminlerin emiri! İçinizde hanginiz kitabınızı ve peygamberlerinizin sünnetini daha iyi biliyorsunuz?
ömer eliyle ali bin ebi talib aleyhisselam’ı gösterip dedi ki: kitabı ve sünneti en iyi bilen budur.
o genç dedi ki: gerçekten sen böyle misin?
hz. ali buyurdu: evet hacetin ve isteğin nedir?
genç yahudi dedi ki: sana üç, üç ve bir şey soracağım.
ali aleyhisselam şöyle buyurdu: yedi şey demek istemiyor musun?
dedi ki: hayır, üç şey soracağım. eğer bilirsen, üç şey daha soracağım, eğer onları da bilirsen bir soru daha soracağım. eğer o ilk üç soruyu bilmezsen, diğer soruları sormayacağım.
ali aleyhisselam ona şöyle buyurdu: ey yahudi, eğer sorunun cevabını hak ve doğru olarak verirsem, yanlış veya doğru olduğunu anlayacak mısın?
dedi ki: evet!
ali aleyhisselam şöyle buyurdu: allah’a andolsun ki eğer sorularına doğru cevap verirsem müslüman olmalı ve yahudiliği bırakmalısın.
dedi ki: tamam, eğer doğru cevap verirsen müslüman olup yahudiliği bırakacağım.
ali aleyhisselam buyurdu ki : İstediklerini sor.
yahudi: yeryüzüne inen ilk taş, yeryüzünden çıkan ilk ağaç ve yerden kaynayan ilk su nelerdir?
ali aleyhisselam buyurdu: ey yahudi! yahudiler yeryüzündeki ilk taşın beyt-ül mukaddes’teki taş olduğunu söylerler. ama onlar yalan söylüyorlar. çünkü yeryüzüne nazil olan ilk taş hacer-ul esved’dir. adem onu cennetten nazil etmiş ve onu rükne (mescid-ul haram) koymuştur; müminler, allah’a olan biat ve ahitlerini yenilemek için ona ellerini sürerler.
yeryüzünde biten ilk ağaç sözüne gelince, yahudiler onun “zeytin” ağacı olduğunu söylerler. ama onlar yalan söylüyorlar. çünkü ilk ağac, (dişi) hurma ağacıdır ki adem onu cennetten (erkek) hurma ağacı ile birlikte getirdi.(70)
İlk su hakkında ise yahudiler, onun beyt-ül mukaddes’teki taşın altındaki su olduğunu söylerler ama onlar yalan söylüyorlar. çünkü ilk su ölünün yıkandığında canlandığı âb-ı hayat’tır. ve musa o suyun yanında tuzlanmış balığı unuttu ve su o balığa dokununca balık dirildi. ve hızırla karşılaşana kadar, musa ile birlikte bir genç onu takip ettiler.
genç yahudi dedi ki: sen doğru ve hak söz söylüyorsun. elimdeki kitabın konularını musa söylemiş, harun da yazmıştır ve ben bunu babalarımdan miras olarak aldım. bunda yedi sıfat yazar. eğer geri kalanları da bilirsen dinimi bırakıp senin dinine uyacağım.
ali aleyhisselam sor diye buyurunca genç yahudi şöyle dedi: bu ümmetin peygamberinden sonra -milletin onları yalnız bırakmasının onlara zarar vermeyeceği- hidayet imamları kaç tanedir? muhammed’in cenneteki yeri neresidir? cennette kaç kişi muhammed ile birlikte olacaktır?
ali aleyhisselam şöyle buyurdu : ey yahudi! bu ümmetin hidayet üzerine olan hidayet imamı oniki tanedir. başkalarının yalnız bırakmaları onlara zarar vermez. muhammed’in yeri adn cennetinin en üstün yeri dir. ve allaha en yakın en, şarefli yerdedir. muhammed (sallallahu aleyhi ve âlih) ile oniki hidayet imamı birlikte olacakardır.
yahudi dedi ki: Şehadet ederim ki sen doğru ve hak söz sâylüyorsun. eğer son bir soruyu da öteki altı soru gibi bilisen allah’a andolsun ki senin elinle müslüman olup yahudiliği bırakacağım. ali aleyhisselam sor diye buyurunca şöyle dedi: bana muhammed’in halifesinden haber ver? ondan sonra kaç yıl yaşayacak, ölecek mi öldürülecek mi?
buyurdu ki: ondan sonra otuz yıl yaşayacak. sakalı başından akan kanla kıpkızıl olacak.
genç dedi ki: Şehadet ederim allah’tan başka ilah yoktur. ve muhammed, allah’ın resulüdür. ve sen resulullah’ın ümmete halifesisin. senden öne geçen iftiracıdır. sonra çıkıp gitti.
30- …ebu eyyub el müeddib’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) vefat ettikten sonra dâvud’un evlâtlarından bir yahudi medine’ye geldi ve sokakların boş olduğunu gördü. bazı medinelilere dedi ki: ne oldu size?
dediler ki: resulullah vefat etti.
yahudi: o, tam bizim kitabımızda yazılan günde vefat etmiştir. sonra sordu:
peki halk nerede? dediler ki: halk mescittedir.
mescitte ebu bekir, ömer, osman, abdurrahman bin avf, ebu übeyde bin cerrah ve halk oturuyordu ve mescit doluydu.
yahudi dedi ki: bana yol verin ve bana peygamberinizin halifesini gösterin. halk da ona ebu bekir’i gösterdi. yahudi, ebu bekir’e dedi ki:
ben davud’un evlatlarındanım ve yahudi dinindenim. sana dört harf sormak için geldim. eğer onlara cevap verirsen müslüman olacağım. ona biraz beklemesini söylediler sonra emirülmüminin ali bin ebi talib aleyhisselam mescidin bir kapısından içeri girdi. dediler ki: Şu gençle ilgilen. gence yaklaşınca genç şöyle dedi: sen ali bin ebi talib misin?
hz. ali aleyhisselam ise buyurdular: sen davut’un evlatlarından falanca oğlu değil misin? evet deyince. hz. ali aleyhisselam gencin elinden tutarak ebu bekir’in yanına getirdi. yahudi dedi ki:
ben onlara dört harf soracaktım ki beni sana havale ettiler. hz. ali aleyhisselam sor diye buyurunca şöyle dedi:
peygamberiniz miraca çıktığında allah peygamberinize ilk önce ne söyledi? peygamberinizi sıkıntıya sokan ve ona selam vermeyen melek hangi melekti? cehennemin kapıcısı olan malik peygamberinize cehennemi açtığında cehennemden peygamberle konuşan dört kişi kimler idi? peygamberinizin minberi cennetin neresindendir?
ali aleyhisselam şöyle buyurdu: allah peygamberine ilk önce şöyle buyurdu: “resul, rabbinden kendisine nazil olanlara iman etti.”(71)
yahudi: ben bunu kastetmedim. ali aleyhisselam buyurdu:
resulullah’ın şu sözüdür: “müminlerin hepsi allah’a iman etti.”
yahudi dedi ki: ben bunu kastetmedim.
ali aleyhisselam: bu işin üzerini ört.
yahudi dedi ki: bana haber vermelisin, sen o değil misin?
buyurdular: madem ki ısrar ediyorsun söyleyeceğim. resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) mirçtan dönerken o cebrailin yerine varmadan hicaplar kendiliğinden açılıyordu. o sırada bir melek feryâd etti: “ey ahmed! allah sana selam söyleyerek şöyle buyurdu: o seyyid ve veliye bizim selamımızı söyle.” resulullah dedi ki: “o seyyid ve veli kimdir?” melek dedi ki: “ali bin ebi talib.”
yahudi dedi ki: doğru söylüyorsun. vallahi ben bunu babamın kitabında gördüm.
ali aleyhisselam şöyle buyurdu:
peygamberimizi rahatsız eden melek ise ölüm meleği idi. dünyadaki zorba padişahlardan birinin yanından gelmişti. ve o padişah ağır sözler söylemiştir; peygamber de gazaplandı ve rahatsız oldu. ama o, peygamberi tanımadı. cebrail şöyle dedi: “ey ölüm meleği! bu resulullah’tır ve allah’ın habibi ahmed’dir.” melek de dönerek peygambere yalvardı ve ondan özür diledi. ve dedi ki: “ey resulullah! ben bir zorba padişahın yanından gelmiştim ve çok ağır sözler söylemişti, ben de gazaplanmıştım ve seni tanıyamadım.” peygamber de onun mazeretini kabul buyurdu.
malik’in cehennemdeki dört kişiyi peygambere göstermesine gelince; malik cehennemin bekçisi idi ve yaratıldığı günden beri hiç gülmemişti. peygamber onun yanından geçerken cebrail ona dedi ki: “ey malik! bu rahmet peygamberi muhammed’dir.” malik bunu duyunca tebessüm etti ve onun dışında kimseye gülmedi. resulullah cebraile buyurdu ki: “malik’e söyle cehennemin bir katını açsın.” malik açıtığında o katta dört kişi vardı. kâbil, nemrut, firavun ve hâmân. dediler ki: “ey muhammed! rabbinden iste bizi tekrar dünyaya döndürsün de salih ameller işleyelim.” cebrail gazaplandı ve kanadıyla işaret edince cehennemin o katı tekrar kapandı.
resulullah’ın minberine gelince, resulullah’ın evi adn cennetidir. o öyle bir cennettir ki allah onu kendi kudreti ile yaratmıştır ve onun içinde oniki vasisi onunla birliktedirler. onun üzerinde bir kubbe vardır ki ona “rizvan kubbesİ” denir. o kubbenin üzerinde de bir ev vardır ve ona “vesİle” denir. cennette ona benzeyen başka bir menzil yoktur ve o resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) minberidir.
yahudi dedi ki: allah andolsun ki doğru söylüyorsun. tüm bunlar babam davud’un kitabında yazılıdır. babalarım sırasıyla onu miras olarak aldılar ve sonunda bana ulaştı. sonra davud’un eliyle yazılmış kitabı çıkarak dedi ki:
uzat elini. ben şehadet ediyorum ki allah’tan başka ilah yoktur. ve muhammed allah’ın resülüdür. ve musa’nın müjdelediği o’dur. ve şehadet ederim ki sen bu ümmetin âlimisin ve resulullah’ın vasisisin. daha sonra İmam muhammed bâkır aleyhisselam buyurdular: emirülmüminin aleyhisselam ona dinin hükümlerini öğretti.”
! ! ! ! !
ey ehl-i beyt’a inananlar, -allah sizlere merhamet etsin- allah -azze ve celle-nin buyurduklarına, resulullah’ın, emirülmüminin’in ve diğer imamlarımızın; imamların sayısı hakkında buyurduklarının birbiriyle nasıl bağıntılı olduğunu ve bunun mütevatir olduğuna şöyle bir bakın. bu konuda düşünmek, kör ve paslı kalpleri cilalar, temizler ve şüpheyi ortadan kaldırır. allah bir adama hayırı isterse, onu hak yolda yürümeğe muvaffak eder. İblis’in ve diğer şeytani insanların vesveselerinden onu korur. İmamlarımızın hadislerini nakleden alimlerimizin hepsi süleym bin kays’ın kitabının en muteber en eski ve en büyük usûl kitaplarından olduğunu kabul ederler. çünkü onun kitabında nakloludan temeller; resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih), emirülmüminin aleyhisselam, selman, ebu zerr (r.a) onların yolundan gidip resulullah ve emirülmüminini görenler tarafından naklolunmuştur. ve bu biz şiilerin her zaman başvurduğumuz temel kaynaklardandır. biz bu kitapta yazılan ve resulullah ile oniki imamın durumunu bildiren hadisleri tekrar tekrar getirdik. ve onun “-hz. hüseyn aleyhisselam’dan sonra- İmamlar hüseyn’in evlatlarından dakuz tanesidir. dokuzuncuları kıyam edecektir. onların dışları içleri gibidir ve o, onların en efdalidir.” hadisi, bütün mazeretleri ortadan kaldırır her şüpheyi zail eder, bütün batıl olanların davalarını çürütür. ve her bidatçının saçmalıklarını siler. bu, imamların sayısının ne kadar dakik olduğunu gösterir. ve bunun karşısında söylenen hiçbir söz, onların iddialarını doğrulamaya yetmez. ve onların görüşünü onaylayan hiçbir rivayet şia kitaplarında bulunmaz.
fasili
İmamlarin onİkİ tane olduğuna daİr sünnİ kaynaklarindan, kur’andan ve tevrat’tan deliller(72)
bizler kendi rivayetlerimiz dışında sünni alimlerinde çeşitli yollarla imamların oniki tane olduğunu rivayet ettiklerini görüyoruz. biz bu faslı muhaliflere hüccet ve tekit olsun diye bu bölüme ekledik. çünkü biz kitabımızda sadece kendi rivayetlerimizi naklediyoruz. belki de bu fasıl, akıl sahiplerinin kalbine bir yol açmaya yardımcı olur. Şimdi sünnilerin naklettiği bazı rivayetleri getiriyoruz:
31- cabir bin semre der ki:
resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum:
benden sonra oniki halife olacak. hepsi de kureyş’tendir.
peygamber evine geldikten sonra kureyşliler yanına gelip dediler ki: peki ondan sonra ne olacak? buyurdular ki: sonra karışıklıklar çıkacak.
32- husayn bin abdurraham der ki:
cabir bin semre resulullah’ın şöyle buyurduğunu nakleder:
“benden sonra oniki halife gelecektir.” sonra birşey daha söyledi ama ben anlamadım. bazıları dedi ki: kureyşliler ona sorunca buyurdu ki: hepsi kureyştendir.
33- Şa’bi der ki:
cabir bin semre, resulullah’ın şöyle buyurduğunu nakletti:
bu dinin ehline, -kendilerine zulmedenlere karşı her zaman- oniki halife ile yardımcı olunacaktır. -o sırada halk oturup kalkıyordu- sonra peygamber birşeyler daha söyledi ama ben anlamadım. babama veya bir başkasına onun ne söylediğini sorduğumda dedi ki: “hepsi kureyştendir.”
sünni kaynaklarında nakledilen bu rivayetler hayli fazladır.(74) ve bunlardan resulullah’ın oniki halifeyi tayin ettiği açıkça anlaşılmaktadır. birinci hadisin son kısmında da buyuruyor ki: “sonra karışıklıklar çıkacaktır.” ve ardı ardınca gelen birçok rivayet hz. mehdi’nin gaybete çekilmesinden sonra elli yıl karışıklıklar çıkacağını bildirmektedir. peygamberimiz oniki kişiyi belirtirken sadece oniki imamı kastetmektedir. ve oniki imam, peygamberimizin halifeleridirler. çünkü emirülmüminin aleyhisselam’dan zamanımıza dek onikiden kat kat fazla sayıda halifeler gelmiştir. öyleyse peygamberimizin bu sözü, oniki imamlar hakkında açık nass’tır. ve oniki imam ve bu oniki halife kur’an iledirler ve kur’an da onlarladır ve ona havuzun başında ulaşıncaya dek birbirlerinden ayrılmazlar.
hakkı açıkladığı ve buna deliler getirdiği için allah’a hamdolsun. ve bizi kendi nuruna haidayet ettiği için allah’a şükrediyoruz. allah’ın izni ile bütün muhaliflere, şüphe edenlere, hayrete düşenlere ve inatçılara delillerimiz te’kit olsun diye tevrat’dan ve diğer kitaplardan oniki imam’a (aleyhisselam) delalet eden deliller getiriyoruz. böylece bu kitabı okuyanlar bilsinler ki hakk açıklandıkça meşalesinin nuru artar ve nuru etrafı daha da aydınlatır.
tevratta yazılanlardan birinci bab da sara’nın kıssasından sonra allah hz. İbrahim aleyhisselam’a kendisi ve oğlu hakkında hitap ederek buyuruyor ki:
“senin İsmail hakkındaki duanı kabul ettim. senin mübarek bildiğin o şeyi ben duydum. onu gerçekten de çoğaltacağım. oniki yüce insan dünyaya gelecek ve tıpkı büyük bir kabile gibi onları imam karar kılacağım.”
bunu bana abdülhalim bin hüseyn-i semüri okudu. ona da bunu errecan (Şiraz) şehrinde bir yahudi alim okumuş. o, yahudi alimlerinden olan hüseyn bin süleyman idi. o, imamların sayısını ve adını İbranice biliyormuş. ben bunları lafzı ile ispat ettim. samel tevratında yazdığına göre İsmail’in evlatlarından mamid adlı biri gönderilecektir. yani muhammed -sallallahu aleyhi ve alih- o seyyid’dir. ondan sonra onun ailesinden oniki imam ve efendi gelecek ve onlara iktida olunacak. İsimleri “takubit, kızû, zübeyrâ, mefsûrâ, mesmuâ, dumûh, mesbû, hezâr, yesmu, betür, nukis, kaydemvâ.”(75)
bu yahudiye bu isimlerin tevratın neresinde olduğunu sorduklarında demiş ki: süleyman peygamberin kıssasında. ve o devamında şöyle okumuştur: “veliyeşmeil şimetihâ...”
ve bunu şöyle açıklamıştır: İsmail’in evlatlarından mübarek biri dünyaya gelecek. benim selamım ve rahmetim ona olsun. onun ailesinden oniki kişi gelecektir. yücelecek ve azim olacaklardır. bu adamın zikri çoğalacak ve adı her tarafa yaylacaktır. bu sözler bir yahudi olan musa bin İmran bin zekeriyya’ya okundu. o da tashih etti.
İshak bin İbrahim bin bahteveyh-i fasevi adlı yahudi de aynısını söyledi. süleyman bin davud-ı nevsencani de aynısını okudu. allah azze ve celle’nin kitabı, şiilerin rivayetleri, sünni ricallerinin rivayetleri ve önceki kitapların oniki imam hakkındaki sözlerini gördük. bu kadarı hidayet olmak isteyenler veya inatçılar için yeterli ve açık delillerdir.
“sen sadece korkutucusun ve her kavimin hidayet edicisi vardır.”(76) her asırda ve zaman diliminde allah’a inanları hidayet eden bir imam mutlaka vardır. ama ona karşı çıkan, aklına, reyine ve kıyasına güvenenlere gelince, allah onları kendi başlarına bırakır. allah bizleri rızası olan şeyleri uygulayanlardan karar kılsın. ve onun hücetlerine sarılan, onlara uyan, onların sözüne teslim olanlardan, onlara dönenlerden, hükümleri onlardan öğrenenlerden, onlardan alan, onlarla haşrolan ve onların girdiği yere girenlerden etsin. Şüphesiz allah cömert ve kerimdir.
39- fuzeyl der ki:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam “sen sadece korkutucusun ve her kavimin hidayet edicisi vardır” ayeti hakkında şöyle buyurdu:
“her imam kendi zamanında yaşayanları hidayet eder”.
40- abdurrahim el kasir der ki:
İmam muhammed bakır aleyhisselam “sen sadece korkutucusun ve her kavim için bir hidayet edici vardır.” ayeti hakkında şöyle buyurdu:
“korkutucu resulullah’tır (sallallahu aleyhi ve âlih). ve ali, hidayet edendir. allah’a andolsun ki kıyamete kadar bu iş, biz ehl-i beyt’ten olan biriyle devam edecektir.”

5. bölüm
“İmam olduğunu İddiİa eden ve İmam olmadığı halde kendİnİ İmam zannedenler ve hz. Mehdİ’nİn kiyamindan önce kalkan bayraklarin sahİbİnİn taĞut olduĞu hakkindakİ rİvayetler.”
1- …yunus bin zebyan’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam “allah'a yalan isnad edenlerin yüzünü kıyamet gününde kararmış olarak göreceksin”(77) ayeti hakkında şöyle buyurdu:
“İmam olmadığı halde kendini imam zannedenlerdir.”(78)
2-İmran-ı eşari’den:
İmam cafer bin muhammed aleyhisselam şöyle buyurdu:
kıyamet günü allah üç kişinin yüzüne bakmayacaktır. onları pak kılmayacak ve onlara acı bir azap gönderecektir.
* İmam olmadığı halde kendini imam zanneden.
* hakk imamın, imam olmadığını zanneden.
* ve bu iki şahısın islamdan bir nasibi olduğunu zanneden.
3- İbn-i ebû yâfur’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:
kıyamet günü allah üç kişi ile konuşmayacaktır. onları pak kılmayacak ve onlara acı bir azap gönderecektir: hakkı olmadığı halde allah’tan imameti olduğunu iddia eden, allah tarafından tayin edilen imama karşı çıkan, ve bu ikisinin islamdan nasibi olduğunu zanneden.
4- …muhammed bin temmam’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle dedim: filanca sana selam gönderip dedi ki: “benim şefaatime kefil olsun” İmam şöyle buyurdu: o bizi kabul edenlerden mi? ben evet deyince; onun işi bundan daha üstündür. dedim ki: o, ali’nin velayetini kabul ediyor ama ondan sonraki vasileri bilmiyor”. Şöyle buyurdu: dalalettedir. ben, İmamların hepsini kabulleniyor ama sonuncusunu inkar ediyor? deyince şöyle buyurdu: o tıpkı İsa’yı kabullenip muhammed’i (sallallahu aleyhi ve âlih) inkar eden gibi. veya muhammed’i kabullenip İsa’yı inkar eden gibidir. allah’ın hüccetlerinden birini dahi inkar etmekten allah’a sığınırız.
bu hadis-i şerifi okuyanlar imamlardan birini dahi reddetmekten veya İsa’yı kabul edip de hz. muhammed’in nübüvvetini inkar edenler gibi olmaktan çekinmelidirler.
5- sevre bin küleyb, İmam muhammed bakır aleyhisselam’dan nakleder:
“ve kıyamet gününde allah’a yalan isnad edenlerin yüzünü karamış göreceksın. cehennem tekebbür edenler için hazırlanmış bir yer değil midir?” ayeti hakkında şöyle buyurdu:
İmam olmadığı halde kendisinin imam olduğunu zannedenler hakkındadır?
dedim ki: ali ve fatıma’nın evlatlarından olsa da mı?
buyurdular ki: ali ve fatıma’nın evlatlarından olsa da.”
6- zeyd-i Şehham’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) imamları tanıyor muydu? diye sorduğumda şöyle buyurdu: nuh aleyhisselam da tanıyordu. bunun delili de allah azze ve celle’nin şu sözüdür:
(ÔÑÚ áßã ãä ÇáÏíä ãÇ æÕøì Èå äæÍÇğ æÇáĞí ÃæÍíäÇ Åáíß æãÇ ÕøíäÇ Èå ÅÈÑåíã æãæÓì æÚíÓì)
“allah sizlere, nuh’a gönderdiği şeriat hükümlerini getirdi. biz onları sana vahyettik. İbrahim, musa ve İsa’ya da gönderdik.”(79) sonra buyurdular: “ey şia topluluğu! sizlere nuh’a gönderilen şeriatı açıkladık.”
7- ebu halid-i mekfuf bazı yarenlerinden nakleder ki İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“gizlilikte imam olduğunu iddia edenlerin, açıkta da bunun delillerini getirmeleri uygundur? dedim ki: açıkta getirmesi gereken delil nedir? buyurdu ki: allah’ın helalini helal, haramını ise haram kılmalıdır. onun zahiri, dış görünüşü kalbini de tasdik etmelidir.”
8- sevre bin küleyb’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam “ve kıyamet gününde allah’a yalan isnad edenlerin yüznünü karamış göreceksin. cehennem tekebbür edenler için hazırlanmış bir yer değil midir?” ayeti hakkında şöyle buyurdu: İmam olmadığı halde “ben imamım” diyenler.
dedim ki: ali ve fatıma’nın şialarından olsa da mı?
buyurdu ki: ali ve fatıma’nın şialarından olsa da.
dedim ki: ali bin ebi talib’in evlatlarından olsa da mı?
buyurdu ki: ali bin ebi talib’in evladı olsa dahi.”
9- …malik bin âyân el cüheni’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:
mehdi aleyhisselam’ın bayrağından önce kalkan bütün bayrakların sahibi tağuttur.(80)
10- …fuzeyl’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
bizim makamımızı -yani imameti- iddia eden kafirdir. (veya) buyurdu ki: müşriktir.
11- malik bin ayân el cüheni’dan:
İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:
kaim -aleyhisselam-ın bayrağından önce kalkan bütün bayrakların sahibi tağuttur.
12- fuzeyl bin yesâr’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:
halkın içinde kendisinden daha üstün biri olduğu halde halkı kendisine davet eden, dalalettedir ve bidat çıkarmıştır. (ve İmam olamdığı halde allah tarafındn imam olduğunu iddia eden kafirdir.)
İmamlarımız, allahın böyle insanların yüzüne bakmayacağını ve imam olmadığı halde bu makamı iddia edenlerin kafir olduğunu buyurduktan sonra, ne hakkında nass olunan ne de imamet ehli olmadığı halde imamlık iddia edenlerin hali nasıl olacak acaba? bunu bilmek isterim. küfürden, şirkten ve körlükten allah’a sığınırız. ama halkın başına gelenler hep pak ehl-i beyt’ten çok az rivayet duymalarından kaynaklanmaktadır. ve allah azze ve celle’den isteğimiz bize olan lütfunu artırması ve bizden ilim ve ihsanını azaltmamasıdır. bizler -tıpkı peygamberimizin bize öğrettiği gibi- diyoruz ki:
rabbimiz, ilmimizi artır. bizlere minnet ederek verdiğin şeyleri bizde sabit kıl. ve onları geçici olarak karar kılma. rahmetin ve bereketin hatırına.

6. bölüm
Sünni alimlerin naklettikleri hadisler Abdullah bin Mes’ud’dan naklolunanlar:
1-mesrük’tan: bizler ibn-i mesud’un yanında idik.
birisi şöyle sordu. peygamberiniz kendisinden sonraki halifelerin kaç tane olduğunu size söyeldi mi?
İbn-i mesud dedi ki: evet. bunu senden önce bana kimse sormadı. ve sen kaviminin en yaşlısısın. peygamberden duydum ki şöyle buyurdu: onlar benden sonra musa aleyhisselam’ın nakiplerinin sayısı kadardır.
2- mesruk der ki:
abdullah bin mes’ud’un yanında oturmustuk ve o bize kur’an okuyordu. birisi şöyle dedi: ey abdurrahman’ın babası. resulullah’a sordunuz mu kendisinden sonra ümmetinde kaç tane halife gelecek? dedi ki: ben lrak’a geldiğimden beri bu soruyu bana sadece sen sordun. evet, ressulullah’a sorduk. buyurdu ki: “beni İsrâil’in nakiplerinin sayısı olan oniki tane”(81)
3- kays bin abd der ki:
bir bedevi, abdullah bin mes’dun bulunduğu yere geldi: onun yarenleri de yanındaydı. dedi ki: abdullah bin mes’ud içinizde mi? onlar bedeviye onu işaret ettiler. abdullah ona dedi ki: onu buldun, isteğin nedir? dedi ki: ben sana birşey soracağım. eğer onu resulullah’tan duyduysan bize söyle!
peygamberiniz size kendisinden sonra kaç halife geleceğini söyledi mi? Şöyle dedi: ben irak’a geldiğimden beri kimse bana bunu sormadı. evet, şöyle buyurdu: benden (sonraki) halifeler oniki tanedir, tıpkı beni İsrail’in nakipleri kadar.”
4- mesrük’tan: der ki:
akşamdan sonra ibn-i mes’udun yanında oturmuştuk ve o bize kur’an öğretiyordu. birisi ona şöyle sordu: ey ebu abdurrahman! bu ümmetin kaç tane halifesi olacağını peygambere sordum mu? dedi ki: ben irak’a geldiğimden beri kimse bana bu soruyu sormadı. evet, buyurdu ki: “haliefleriniz, beni İsrail’in nakipleri sayısı olan oniki tanedirler.”
enes bin mâlik’ten naklolunanlar
6- abdüsselam bin haşim el bezzâz’dan,
onun meşaci oğullarının kölesi abdullah bin ebu ümeyye’den onunda yezide er rukâşi’den naklettiğine göre malik bin enes dedi ki: resulullah şöyle buyurdu: “kureyşten oniki rehber varoldukça, bu iş devam edecektir.
(bu onikisinden sonra yeryüzünde kıyamet kopacaktır.)
sad bin vakkas’ın kızkardeşinin oğlu câbir bin semre-i sevai’den naklolunan rivayetle
7- esved bin said-i hemdanî’nin cabir bin semre’den
naklettiğine göre resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) şöyle buyurdu: “bu ümmetin içinde kureyş’ten oniki halife olduğu sürece ümmetin dini sağlam olacak ve düşmanlarına galebe çalacaktır.” kureyşlilerin birçoğu onun evine gelerek dediler ki: peki ondan sonra ne olacak? buyurdu ki: “sonra karışıklıklar çıkacak.”
8- osman bin ebi Şeybe’den, o cerir den,
o da huseyn bin abdurrahman’dan nakleder ki cabir bin semre şöyle dedi: resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: “benden sonra oniki emir gelecektir.” Şöyle devamı eder. sonra birşeyler daha dedi ama ben anlamadım. orada olanlara ve bana en yakın olan babama sorduğumda dedi ki: peygamber şöyle buyurdu: “hepsi kureyş’tendir”.
9- amir bin sâ’d der ki: kölem nafi ile birlikte cabir bin semre’ye mektup yazarak resulullah’dan duyduğu bir sözü bize yazmasını istedim. o bize şöyle yazdı: esleminin(82) recmedilerek öldürüldüğü cuma gününün yatsı vakti resulullah şöyle buyurdu: “halkın içinde hepsi kureyş’ten olan oniki halife olduğu sürece bu din ayakta duracaktır...”
aynı hadis muhacir bin mismar’ dan da naklolunmustur.
10- abdülmelik bin ümeyr şöyle der:
cabir bin semre dedi ki: resulullah’ın şöyle buyurduğunu duydum: oniki halife ayakta oldukları sürece, bu din ayakta kalacaktır. sonra birşey daha buyurdu ama ben anlayamadım. babama sorduğumda dedi ki: resulullah şöyle buyurdu: “hepsi kureyştendir.”
11- ziyad bin alâka,
cabir bin semre es sevaî’den nakleder ki resulullah şöyle buyurdu: “benden sonra oniki emir gelecektir.” sonra sesini alcalttı. ben de babama sorduğumda şöyle dedi: resulullah şöyle buyurdu “hepsi kureyş’tendir.”

Kaynaklar
------------------------------------------------------
(64)- mübârek “furkân” suresi 11. ayet-i şerife.
(65)- mübârek “tevbe” suresi 36. ayet-i şerife.
(66)- mübârek “vâkiâ” suresi 11. ayet-i şerife.
(67)- mübârek “âl-i İmrân” suresi 34. ayet-i şerife.
(68)- zilhacce ayının 12, 13 ve 14. günleri minâ’da olanların oruç tutması haramdır ve bu günlere teşrik günleri denir. (ç.)
69)- bilindiği gibi hz. ali aleyhisselam şehid oldğunuda İmam ali zeynelâbidin aleyhisselam iki yaşındaydı. hz. hüseyn aleyhisselam kerbelâda şehid olduğunda İmam muhammed bâkır dört yaşındaydı ve o da kerbelâda idi. (ç.)
(70)- günümüz ilminde de sabit olduğu gibi bitkilerin üremesi için likâh (tomurcuklaşı) birleşmesi) olayı gereklidir ve bu kur’an-ı kerimde de geçer. (ç.)
(72)- bütün sünnilerin icma ile sahihliğini kabul ettikleri sahih-i buhari’nin “halk İmama nasıl biat eder” (ahkam) bölümünde ve sahih-i müslim’de “kıyamete dek halifeler oniki tanedir” hadisi mevcuttur. ve ehli sünnet bu oniki imamın kimler olduğunu şu ana dek çözemedi. (ç.)
(73)- örneğin bu hadis ehl-i sünnetin şu kaynaklarında mevcuttur: tarih-i bağdad c.6, s.263, mecme-uz zevaid c.5, s.190, el- evset (taberani), nihaye-i İbn-i esir. (ç.)
(74)- bkz. sahih-i müslim (emirlik bölümü) 4,5,6,7,8,9,10. hadisler sahih-i buhari (ahkam bölümü) sünen-i tirmizi (fitneler bölümü), müsned-i ahmed c.1, s.398 ve 406, c.5, s.86,90,93,98,99,101,106 ve 107.
(75)- bu İbrani isimlerin hepsinin manası “bihar-ul envar” adlı kitapta açıklanmıştır. (ç.)
(76)- mübarek “ra’d” süresi 7. ayet-i şerife.
(77)- mübarek “zümer” suresi 60. ayeti şerife.
(78)- bu ayet-i şerife allah’a yalan isnad eden herkes hakkında nazil olmuştur. ancak rivayette bunun en belirgin örneği kendini oniki imamlarımızın yerine koyan şahıs olarak gösterilmiştir. (ç.)
(79)- mübarek “Şura” süresi 13. ayet-i şerife.
(80)- caferi fıkhına uygun ve ehli beyt fakihlerinin kaldırdığı bayraklar ve kurdukları islami hükümetlerin ehl-i beyt’in hoşnutluğunu kazandığını ve mektebimizin iftiharı olduğunu da gözününde bulundurmalıyız. (ç.)
(81)- aynı hadis sünni kaynaklarından müsned-i ahmed c.1, s.398 de mevcuttur. (ç.)
(82)- mâiz bin mâlik-i esleminin zina yaptığı ve recm olunduğu rivayeti usd-ül gabe, sahih-i müslim ve diger sünni kaynaklarında mevcuttur. (ç.)
3
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ) HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
12- halef bin velid İsrail’den o da simak’dan nakleder ki: cabir bin semre dedi ki: resulullah’dan duydum ki şöyle buyurdu: “benden sonra oniki emir gelecektir.” sonra bir cümle daha buyurdu ama ben anlayamadım. oradakilere dedim ki: ne buyurdu o? dediler ki şöyle buyurdu: “hepsi kureyş’tendir”.
13- Şâ’bi, cabir bin semre: sevaî’den nakleder ki şöyle dedi: arefe gününde resulullah bize bir hutbe okuyarak buyurdu ki: onikisinin malikliği boyunca bu din; güçlü, aziz ve galip olup düşmanlarını yenecek ve dinde birinin ayrılması ona zarar vermeyecektir.” cabir der ki: halk birşeyler konuşuyordu da anlayamadım. babama dedim ki: babacığım rasulullah’ın “hepsi” ile birlikte ne buyurduğunu duydun mu? dedi ki şöyle buyurdu: “hepsi kureyştendir.” aynı hadisin benzeri ziyad bin hayseme’ den de naklolunur.
14- ali bin câ’d’ın hadisinden, o züheyr’den nakleder ki ziyâd bin alâkâ, semmâk ve husayn hepsi cabir bin semre-i sevâi’den naklederler ki resulullah şöyle buyurdu: benden sonra oniki emir gelecektir. -yalnız husayn nakleder ki oniki halife gelecektir- sonra birşey daha buyurdu ama ben anlayamadım. babamdan sorduğum da dedi ki şöyle buyurdu: hepsi kureyştendir.
15- Şâ’bi’nin cabir bin semre’den naklettiğine göre peygamber şöyle buyurdu: “oniki halife var oldukça bu din galiptir ve kimise ona zarar veremez.” sonra bir kelime daha dedi ama ben anlayamadım. babama sorduğumde dedi ki şöyle buyurdu: “hepsi kureyş’tendir”.
16- simâk bin harb der ki: cabir bin semre şöyle dedi: resulullah’ın şöyle buyuduğunu duydum: “bu İslam dini oniki halifeye kadar aziz olacaktır.” sonra birşey daha dedi ama ben anlayamadım. babama, ne dediğini sorduğumda dedi ki: Şöyle buyurdu: “hepsi kureyştendir”.
17- mücalid bin said, Şabi’den nakleder ki cabir bin semre şöyle dedi: resulullah bize hutbe okurken şöyle buyurduğunu duydum: “bu olay hep aziz ve güçlü olacak ve düşmanlarına galip gelecektir, ta ki oniki halife başta olana kadar, hepsi de...” daha sonra halkın gürültüsünden ne dediğini anlayamadım. babama dedim ki: ey babacağım! “hepside” kelimesinden sonra ne buyurdu? dedi ki şöyle buyurdu: hepside kureyştendir.”
18- abdülmelik bin ümeyr, cabir bin semre’den nakleder ki şöyle dedi: babamla birlikte resulullah’ın yanına girdiğimizde şöyle buyurduğunu duydum: “oniki emir veya oniki halife ayakta olduğu sürece bu ümmet bu dine sarılacaktır.” daha sonra sesini alçalttı, babam ona benden daha yakın idi. dışarı çıktığımızda o, sesini alçalttığında ne dedi? diye sorunca. dedi ki: şöyle buyurdu: “hepsi de kureyştendir.”
19- husayn bin abdurrahman, cabir bin semre’den nakleder ki şöyle dedi: resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih)’in şöyle buyurduğunu duydum: “benden sonra ümmetimde oniki emir gelecektir” sonra birşey daha dedi ama ben duymadım. kavmime ve benden daha yakın olan babama sorduğumda dedi ki şöyle buyurdu: “hepsi de kureyş’tendir”
20- amir bin sad, İbn-i semre’ye şöyle sordu: resulullah’dan duyduğun hadisi bize yaz, o da şöyle yazdı: resulullah’dan duydum ki şöyle buyurdu: “kureyşten oniki halife olduğu sürece bu din hep ayakta kalacaktır.”
ebu cuhayfe’den naklolunan hadis
21- yunus bin ebu yâ’ûr, aun bin ebu cuhayfe’den nakleder ki şöyle dedi: babam dedi ki: resulullah’ın yanında idik ve amacamda onun karşısında oturmuştu. resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) şöyle buyurdu: “kureyşten oniki halife olduğu sürece bu ümmetin işi salah üzerine olacaktır.”
semre bin cündeb’den naklolunan hadis
Şâbî- semre bin cündeb’den tıpkı bu bölümün başlangıcında enes bin malikten naklettiğimiz hadisi resulullah’dan nakleder.
abdullah bin amr bin âs’dan naklolunan hadisler
22- İbn-i sirîn, ebul hayr’dan o da abdullah bin amr’dan nakleder ki... “halka hüküm sürecek olan oniki kişinin allah azze ve celle’nin kitabında yazılmış olması kesindir.”
23- rabiâ bin seyf der ki: Şufeyy el asbahi’nin yanından iken bize şöyle dedi: abdullah bin amr’dan duydum ki resulullah şöyle buyurdu: “benden sonra oniki halife olacaktır.”
24- ebu tufeyl der ki: abdullah bin amr şöyle dedi: “ey ebu tufeyl! kâb bin levi’nin evlatlarından oniki kişiyi say. ondan sonra nifak ve karışıklıklar çıkacaktır.”
peygamberin oniki kişiyi saydığı ve bunların halife olduğunu buyurduğuna delalet eden sünni rivayetleri oldukça fazladır.

7. bölüm
İmamlardan bİrİnden Şüphelenen veya onlardan bİrİnİ tanimadan uyuyan veya allah azze ve celle’ye İmamsiz yaklaŞanlar hakkinda naklolunan rİvayetler
1- yahya bin abdullah’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “ey yahya bin abdullah! her kim imamını tanımadan bir gece uyursa, cahiliyet üzerine ölmüş olur.”
2-…muhammed bin müslim-i sakefi’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:
her kim nefsini zorlayarak allah’a ibadet eder ama yüce allah tarafından seçilen imamı tanımazsa, onun bu çabası kabul olmaz.(83) o dalalettedir ve hayret içindedir. allah onun amelleri yüzünden ona gazaplanır. o tıpkı koyun sürüsünden ayrılıp kaybolan bir koyuna benzer. o kaybolmuş ve günboyu başıboş dolaşmıştır. akşam olunca karanlıkta bir çoban ve sürüsünü görür. onlara katılır ve geceyi onlarla geçirir. sabah olunca çoban o sürüyü yaylaya görtürür. ama koyun o çobanın ve sürünün kendi çobanı, kendi sürüsü olmadığını görür. sonra başka bir çoban ve koyun sürüsü görürü. onlara doğru koşup o sürüye katılmak ister ve onlara kanar. ama çoban ona der ki: ey kaybolup şaşkınlığa düşen koyun. kendi sürünün ve çobabının yanına git. o ise hayretler içinde dolaşmaya devam eder. ne katılacağı sürüsü ne de onu ağılına götürecek çobanı vardır. İşte o böyle dolaşırken bir kurt onu görüp saldırır sonra onu parçalayarak yer.
İşte böyledir allah’a andolsun ki ey İbn-i müslim! eğer bu ümmetten birisi allah tarafından seçilen imamı olmadan yaşarsa, hayretler içindedir ve kaybolmuştur. eğer bu hal üzerine ölürse küfür ve nifak üzerine ölmüş olur.
bil ki ey muhammed allah’ın dini üzerine olanlar, hak imamlar ve onlara uyanlardır. zalim imamlar ise, allah’ın dininden ve hakk’tan azlolunmuşlardır. onlar dalalettedir ve dalalete sürüklerler. onların amelleri tıpkı fırtınalar karşısındaki küle benzer ki onlara hiçbir yararı olmaz. İşte budur apaçık dalalet.”
3- muhammed bin müslim der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam’a sizden olan imamı reddedenin halini gördün mü? diye sorduğumda şöyle buyurdu: allah tarafından seçilen İmama karşı çıkan, ondan, onun dininden uzaklaşan kafirdir ve islam dininden dönmüştür. çünkü İmam, allah’tandır ve imamın dini allah’ın dinidir. her kim allah’ın dininden uzaklaşırsa, o anda onun kanı helaldir, ancak geri döner veya söylediklerinden dolayı allah’a tevbe ederse o hüküm kalkar.”
4- hamran bin a’yân der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a oniki imam hakkında bir soru sorduğumda şöyle buyurdu: “yaşayan imamlardan birini inkar eden, ölen imamları da inkar etmiş olur.”
5- İbn-i muskân der ki: İmam cafer sadık’a imamları sorduğumda şöyle buyurdu: “yaşayan imamlardan birini inkar eden, ölen imamları da inkar etmiş olur.”
6- muaviye bin veheb der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’dan duydum ki şöyle buyurdu: resulullah (sallallahu aleyhi ve âlih) buyurdu ki: “İmamını tanımadan ölen kimse, cahiliyet ölümü üzerine ölür.”
7- İbn-i ebi nasr der ki: “ve her kim allah’ın hidayetinden başka birşeyle yoldan çıkar ve hevasına uyarsa...”(84) ayeti hakkından İmam rıza aleyhisselam şöyle buyur: “yani hidayet imamlarından bir imamın dışında kendi reyini kendisine din edinenler.”
8- muhammed bin sinan’ın bazı ashaptan naklettiğine göre İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “her kim imameti allah tarafından tayin olunan birine, imameti allah tarafından tayin olmayan birini ortak ederse, müşriktir.”
9- muhammed bin müslim der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a: adamın biri bana dedi ki: “İmamların sonuncusunu tanı, birincisini tanımasan da fark etmez” diye arzedince şöyle buyurdu: “allah ona lanet etsin. doğrusu o sözü söyleyen her kimse ben onu tanımadığım halde ona buğzediyorum. birinci imam tanınmadan sonuncusu tanınabilir mi?”
10- muhammed bin mansur der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a allah azze ve celle’nin şu ayetini sordum: “bir kötü iş yaptıklarında derler ki: biz babalarımızı böyle bulduk ve allah bize böyle emretti. de ki: allah asla kötülüğü emretmez. bilmediklerinizi mi allah’a isnad ediyorsunuz?”(85) İmam şöyle buyurdu: allah’ın zinaya, şarap içmeye veya bu gibi haramları emrettiğini zanneden birini gördüm mü? hayır, deyince şöyle buyurdu: peki allah’ın emrettiğini iddia ettikleri bu kötülük nedir? dedim ki: allah ve velisi daha iyi bilirler! Şöyle buyurdu: bu, zalim imamları sevenler hakkındadır. onlar allah emretmediği halde onların bazılarını imam olarak kabul etmelerini allah’ın emrettiğini iddia ederler. allah da bunu reddetmekte ve onların kendisine yalan isnad ettiklerini bildirerek bunu “kötülük” olarak adlandırmaktadır.
11- muhammed bin mansûr der ki: allah’ın şu ayetini “rabbim açık ve gizli kötülükleri haram kıldı.”(86) İmam musa-i kazım’a -allah’ın selamı onun üzerine olsun- sorduğumda şöyle buyurdu: doğrusu kur’anın zahiri ve batını vardır. allah’ın kur’anda haram kıldığı bütün şeyler zahiri ile haramdır. ve bunun bâtını (gizli) haramı ise salim imamlardır. ve allah’ın kur’anda helal kıldığı bütün şeyler zahiri ile helaldır. ve bunun bâtını (gizli) helali ise hakk imamlardır”.
12- cabir der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam’a allah azze ve celle’nin şu ayetini: “halkın bir bölümü allah’a şerikler koşarlar, onlar tıpkı allah sevgisi gibi severler.” sorunca şöyle buyurdu: allah’a andolsun ki bunlar filanca ve filancayı sevenlerdir. allah’ın halka imanı karar kıldıklarını değil de başkalarını imam olarak kabul ederler. ve bu yüzden allah şöyle buyuruyor: “zulmedenler bir görseler ki azaba düşecekleri vakit bütün kuvvet ancak ve ancak allah’ındır. ve allah çok şiddetli azap eder. o vakit kendilerine uyulanlar azabı görerek kendilerine uyanlardan kaçınır, uzaklaşırlar, aralarındaki vesile ve sebepler de tamamıyla kesilip gider. onlara uyanlar da muhakkak derler ki: keşke bir kere daha dünyaya dönseydik de onlar bizden nasıl kaçındıysa biz de onlardan çekinseydik. İşte allah onlara yaptıkları işleri üstlerine çöken bir hasretten ibaret olarak gösterirler. onlar ateşten dışarı çıkamazlar.”(87) sonra İmam muhammed bakır aleyhisselam buyurdu ki: vallahi ey cabir! onlar zalim imamlar ve onların taraftarlarıdırlar.”
13- habib-i secitani’nin İmam muhammed bakır aleyhisselam’dan naklettiğine göre: allah azze ve celle şöyle buyurdu: “allah tarafından tayin olunmayan zalim bir İmamın velayetine inanan bütün müslümanları iyi ameller işleselerde mutlaka azaplandıracağım. ve allah tarafından tayin olunan adil bir imamın velayetine inanan bütün müslümanları kötü ameller işleseler de mutlaka affedeceğim.”
14- abdullah bin ebu yâfûr der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: ben halkın içindeyim ama bir konuya çok şaşırıyorum; halktan bazıları sizin velayetinizi kabul etmiyor filan ve filanın velayetini kabulleniyorlar. ve bunlar hem emindirler, hem sadıktırlar, hem de vefalıdırlar. halktan bazıları ise sizin velayetinizi kabulleniyorlar ama emanete hıyanet ediyorlar, vefasızdırlar ve doğru konuşmazlar? der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam hemen doğruldu ve gazapla bana bakarak buyurdu ki: allah tarafından tayin olunmayan zalim imamın velayetine yaklaşanların dini yoktur. ama allah tarafındn tayin olunan adil imamın velayetine yaklaşanlar kınanmaz.
(Şaşırarak): onların dini yok, ama bunlar kınanamıyor öyle mi. diyince şöyle buyurdu: evet, onların dini yoktur, ama bunlar kınanmaz. sonra şöyle buyurdu: sen allah azze ve celle’nin şu sözünü duymadın mı: “allah iman edenlerin velisidir, onları karanlıklardan nura çıkarır.” yani günahların karanlığından tevbenin nuruna çıkarır. onlar allah tarafından nasbolunan adil imama inandıkları için affolunurlar. sonra buyurdu ki: “küfredenlerin velisi ise tağuttur. onları nurdan karanlıklara çıkarır.” hangi nurdur ki kafir ondan çıkıp karanlıklara gider? bunun manası şudur: onlar İslam’ın nuru üzerine idiler. allah tarafından tayin olunmayan imamı kabullendikleri zaman islam nurundan çıkıp küfrün karanlığına gittiler. allah da onların kafirlerle birlikte yanmalarını vacip kıldı.” buyurdu ki: onlar ateş ehlidir ve sonsuza dek orada kalacaklardır.”(88)
15- abdullah bin sinan der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: doğrusu allah, kendisi tarafından tayin olunmayan bir imamın velayetini kabullenen ümmete azap etmeğe çekinmez. velev ki amelleri iyi olsa dahi. ama allah kendisi tarafından tayin olunan imamın velayetini kabullenen ümmeti azap etmeğe hayâ eder. velev amelleri kötü olsa dahi.”
16- abdullah bin ebu yafur der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: adamın biri sizin velayetinizi kabulleniyor ve düşmanlarınızdan beraat ediyor, sizin helal kıldığnız helal, haram kıldığınızı ise haram biliyor. o imametin sizde olduğuna ve sizden dışarı çıkmayacağına da inanıyor; yalnız şöyle söylüyor: onlar rehberimiz ve imamızdırlar. aralarında ihtilaf eder, sonra toplanıp birini imam olarak seçerler, biz de kabulleniriz? İmam şöyle buyurdu: eğer o, bu inanç üzerine ölürse, cahiliyet ölümü üzerine ölmüş olur.
17- sema’e bin mehran der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: adamın biri ali aleyhisselam’ın velayetini kabulleniyor ve düşmanlarından beri olduğunu bildiriyor. ve söylemesi gereken herşeyi söylüyor. ama diyor ki: onların hepsi rehber ve imamdırlar. ve aralarında ihtilaf ederler. dolayısıyla ben da onların hangisinin imam olduğunu anlayamam. onlar aralarından birini seçince ben de kabullenirim ve imametin onlarda olduğunu anlarım. Şöyle buyurdu: eğer bu adam bu inanç üzerine ölürse, cahiliyet ölümü üzerine ölmüş olur. sonra buyurdu ki: kur’an’ın tevili (asıl yorumu) vardır ve tıpkı gece ve gündüz gibi cereyan eder. ve tıpkı güneş ve ay gibi cereyan eder. kur’an’da tevili gelen herşey vuku bulur. bazıları geldi ve vuku buldu. bazıları ise henüz gelmediler.”
18- mufazzal bin ömer der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: her kin allah’ın dininde iken sadık bir âlimden ilmini almazsa, allah mutlaka onu hayretlere düşürür. ve her kim allah’ın açtığı kapıdan başka bir kapıya gider ve ilim alırsa, ona karşı müşrik olur. ve o, kapı; allah’ın gizli sırrına emin ve güvenilir olan (oniki imam) dır.
19- hamran bin â’yan der ki: emirülmüminin aleyhisselam’ın velayetini kabullenen, onun düşmanlarından beri olduğunu ilan eden, söylemesi gereken her şeyi söyleyen “imamlar ihtilaf edince toplanıp aralarından birini imam seçerler ve ben de kabullenirim diyen bir adamı İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a arzettiğimde şöyle buyurdu: eğer bu adam ölürse cahiliyet ölümü üzerine ölmüş olur.”
aynı hadis maaz bin müslim’den de naklolumuştur.
! ! ! ! !
ehl-i beyt aleyhisselam’ın imamlarının velayetine inananlar ile akıl sahipleri hz. resulullah, hz. İmam muhammed bakır ve hz. İmam cafer-i sadık’tan bizlere ulaşan bu rivayetler üzerinde düşünmelidirler. İmamların birisi hakkında şüpheye düşen veya onları kabullenmeden sabahlayanlara küfür, nifak ve şirk isnad etmekte ve onların cahiliyet ölümü üzerinde öldüklerini bildirmektedirler. böyle ölmekten allah’a sığınırız. buyuruyorlar ki: “yaşayan imamlardan birini inkar eden, hayatta olmayanı da inkar etmiş sayılır.” ve bu hadisin üzerinde durup düşünün. demek ki herkes kendi imamını ve kimi imam olarak kabullendiğini düşünmeli, saçma ve batıl sözleri dinlememelidir. ve hakk yoldan çıkıp hevâ ve hevesine uymamalıdır.
Şüphesiz herkim heva ve hevesine uyarsa başaşağı yuvarlanır gider ve bir daha bunu asla telafi edemez. ve herkes dinini kimden aldığını kendisi ile yaratanı arasında aracı olanın kim olduğunu bilmelidir. çünkü insan yanlızdır, etrafında ona gurur aşılayan şeytanlar ve onu fitnelere sürükleyenler çoktur. allah azze ve celle bu konuda buyuruyor ki:
“İnsani ve cinni şeytanlar gurur getirmek için saçma sözleri birbirlerine ilkâ ederler.”(89)
allah bizleri ve kardeşlerimizi hakk yoldan ayrılmaktan, hidayet yolunda takılmaktan, ve helâk ve dalalet uçurumuna yuvarlanmaktan koruyarak, ihsanında yer versin. Şüphesiz o, müminlere karşı her zaman rahimdir.

8. bölüm
Allah’ın yeryüzünü asla hüccetsİz(90) birakmayacağına dâİr rİvayeler
1- hz. emirülmüminin aleyhisselam’ın kumeyl bin ziyad-ı nehaî-ye buyurduğu meşhur hadis bunlardan biridir. kumeyl der ki: emirülmüminin aleyhisselam benim elimden tutarak bir kabristana götürdü. sonra derin bir nefes çekerek şöyle buyurdu: “...evet, yeryüzü allah’ın delilleri ile kıyam eden bir hüccetten yoksun olmaz. o hüccet ya zahir ve malumdur ya da gizli ve meçhûldür. bu allah’ın delil ve beyyineleri batıl olmaması için zorunludur.”
hz. emirülmüminin “zahir ve malum” sözü ile onun şahıs ve yer olarak malum olduğunu bildirmekte, “gizli ve meçhul” sözü ile de kendisinin gizli, yerinin de meçhul olduğunu bildirmektedir. yine de en iyisini allah bilir.
2- …ebu İshak-ı sabîî den: emirülmüminin aleyhisselam’ın güvenilir ashabından bazılarının şöyle dediklerini duydum: emirülmüminin aleyhisselam küfe şehrinde okuduğu uzun bir hutbenin bir bölümünde şöyle buyurdu: allah’ım! senin yeryüzünde hüccetlerin olmalıdır. sırayla gelen bu hüccetler senin halkını senin dinine hidayet ederler ve senin ilmini onlara öğretirler ve tüm bunlar senin evliyalarına uyanlar tefrikaya düşmesinler diyedir. bu hüccetler, ya zahirdirler ve onlara itaat etmezler. veya gizlidirler ve ortaya çıkmazlar. eğer batıl hükümetin zamanında halktan saklanır ve gizlenirlerse de onların ilmi halktan gizli kalmaz, onların öğrettikleri adap, müminlerin kalbinde sabittir. ve onlar bu adabla amel ederler. bunlar yalancıların korktuğu ve müsriflerin çekindiği şeyle dost olurlar. vallahi bu ilim öyle bir meyvedir ki sizlere bedava verilmiştir.(91) eğer onu dinleyenler, akıllarıyla sözlerini dinleselerdi onu tanırlar, ona iman eder, ona uyarlar ve onun yolundan giderler böylece felaha ulaşırlardı. sonra buyuruyor ki: kimdir bunları böyle işiten? İşte bu yüzden ilimler hep gizli kalır. çünkü bu ilmi taşıyan ve onu tıpkı ehlinden duyduğu gibi başkalarına iletenler bulunmazlar.
sonra bu hutbenin devamında şöyle buyurdu:
allahım, doğrusu ben çok iyi biliyorum ki ilmin tümü yokolmaz ve kökleri kesilmez. sen yeryüzünün halkını hüccetsiz bırakmazsın. bu hüccet; ya zahirdir ve ona itaat olunur, ya da gizli ve saklıdır; ona itaat olunmaz. böylece senin hüccetin batıl olmaz evliyaların ise hidayet olduktan sonra dalalete düşmezler...”
aynı hutbeyi özet olarak şeyhimiz kuleyni (r.a) de usülü kafi’de nakletmiştir.
3- İshak bin ammar der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “doğrusu yeryüzü bir alimsiz (veya imamsız) kalmaz. böylece eğer müminler (dine) birşey eklerlerse onu reddeder, birşeyleri azaltırlarsa onları tamamlar.”
4- abdullah bin süleyman-ı amiri der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “yeryüzünde allahın her zaman bir hücceti vardır. helali ve haramı tanıtır, halkı allah yolunda davet eder.”
5- hüseyn bin ebu’l âlâ der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: yeryüzü hiç imamsız kalır mı? buyurdu ki: hayır.
6- ebu basir, İmam cafer-i sadık aleyhisselam’dan nakleder ki şöyle buyurdu: “allah yeryüzünü alimsiz bırakmaz. eğer böyle olmasaydı, hakk batıldan ayrılmaz ve tanınmazdı.”
7- ebu hamza-i somali der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “allah’a andolsun ki allah, adem aleyhisselam’ın vefatından bu yana yeryüzünü allah’a hidayet eden bir imamsız bırakmamıştır. ve yeryüzü allahın hücceti olan imamsız kalmayacaktır.”
8- ebu hamza der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: yeryüzü imamsız olabilir mi? buyurdu ki: “eğer yeryüzü imamsız olsa parçalanıp yokolurdu.”
9- muhammed bin fazl der ki: İmam rıza aleyhisselam’a: yeryüzü imamsız olabilir mi? diye arzedince şöyle buyurdu: İmam ebu abdullah aleyhisselam’dan bize rivayet ulaşmıştır ki eğer yeryüzü imamsız olursa, ehlinin üstüne çöker. sonra şöyle buyurdu: yeryüzü imamsız kalmaz, eğer kalsa parçalanıp yok olur.”
10- ebu herase der ki: İmam muhammed bakır - aleyhisselam - şöyle buyurdu: “eğer imam yeryüzünden bir saat çekilse, yeryüzü halkı boğar ve tıpkı deniz gibi dalgalanır.”
11- veşşâ der ki: İmam rıza aleyhisselam’a şöyle sordum: yeryüzü imamsız kalırmı? Şöyle buyurdu: hayır! dedim ki: bize rivayet ulaştı ki eğer imamsız kalırsa allah azze ve celle yeri insanların üstüne çökertir? sonra şöyle buyurdu: İmamsız kalmaz, aksi halde çöker.

9. bölüm
Eğer yeryüzünde İkİ kİşİ kalsa, birisinin mutlaka İmam olduğuna daİr rİvayetler
1- ebu ümare hamza bin tayyar der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “eğer yeryüzünde sadece iki kişi kalsa, o ikisinden biri mutlaka hüccet olur.”
2- ebu ümare hamza bin tayyar der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “eğer yeryüzünde iki kişi kalsa o ikisinden biri mutlaka diğerine hüccettir.”
3- kerram der ki: İmam ebu abdullah şöyle buyurdu: “eğer halk iki kişi olsa, birisi mutlaka imam’dır. ve buyurdu ki: “en son ölecek olan, imamdır. bu da en son kalacak insan allah azze ve celle’ye: beni hüccetsiz bıraktın, dememesi içindir.”
4- hamza bin tayyar der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: eğer yeryüzünde sadece iki kişi kalsa birisi hüccettir veya ikincisi hüccettir. (burada tereddüt eden İmam cafer-i sadık aleyhisselam değil de rivayet nakleden şahıstır.)
5- yunus bin sadık der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “eğer yeryüzünde iki kişiden başkası olmazsa, onlardan birisi mutlaka imamdır.”

10. bölüm
Onİkinci İmamımız, beklenen İmam hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın gaybetİ hakkindakİ rİvayetler ve bu konuda mevlamiz emİrülmümİnİn ve dİğer İmamlarimızın uyarılari
1- fırât bin ahnef der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam babalarından şöyle nakleder: emirülmüminin aleyhisselam’ın zamanında fırat nehri taştı. hz. ali iki oğlu hasan ve hüseyn’i de alarak bir sala bindi. sakif kabilesinin yanından geçerken dediler ki: hz. ali suyu geri döndürmek için geldi. hz. ali aleyhisselam ise şöyle buyurdu: “allah’a andolsun ki ben ve bu iki oğlum öldürüleceğiz. allah ahir zamanda benim evlatlarımdan birini gönderecek ve kanımızı talep edecektir. o bir süre onlardan uzaklaşacak, böylece dalalet ehli ayrılacaktır. öyle ki cahil şöyle diyecek: allah’a ulaşmak konusunda âl-i muhammed’e ihtiyaç yoktur.”
2- mufazzal bin ömer der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: hakkında düşünüp dirayet ettiğin bir hadis, rivayet ettiğin o hadisten daha hayırlıdır. doğrusu her hakkın bir hakikatı vardır. ve her doğrunun bir nuru vardır. sonra buyurdu ki: allah’a andolsun ki biz şiilerimizden birini (maslahat sebebiyle) üstü kapalı konuşmadıkça alim ve bilgili saymayız. ve o, bizim ne dediğimizi anlamalıdır.
emirülmüminin aleyhisselam: küfe şehrinin minberinde şöyle buyurdu: sizin arkanızda karanlık, kör ve şiddetli fitneler vardır. bu fitnelerden sadece “nevme”ler kurtulacaktır? dediler ki: ey emirmüminin! nevme nedir? buyurdu ki: halkı tanıyan ama halkın onu tanımadığı kimsedir. biliniz ki yeryüzü allah’ın hücceti olmadan ayakta duramaz. ama allah halkın nefislerine karşı zulmü, cefası ve israfı yüzünden, onu halktan gizleyecektir. eğer allah’ın hücceti bir an yeryüzünden çekilse, yer halkın üzerine çöker. ama hüccet halkı tanır, halk ise onu tanıyamaz. tıpkı yusuf gibi. yusuf halkı tanıdığı halde onlar yusuf’u inkar ederlerdi. sonra hz. ali şu ayeti okudu: “kullara yazıklar olsun, resül onlara geldikçe onunla alay ediyorlardı.”(92)
3- amr bin sa’d, emirülmüminin ali bin ebi talib aleyhisselam’dan nakleder:
bir gün huzeyfe bin yeman’a şöyle buyurdu: “ey huzeyfe! halka anlamadığı şeylerden bahsetme. aksi halde tuğyan ve inkar ederler. doğrusu ilimin bir bölümünü taşımak öyle zordur ki eğer o ilim dağlara yüklense dağlar onu taşımaz. doğrusu biz ehl-i beyt’in ilmi inkar olunacak ve batıl olduğu zannedilecek; bizim ilmimizi rivayet edenler öldürülecekler, bizim ilmimize uyanlara kötü davranılacaktır. peygamberin vasisi ve o vasinin evlatlarına verilen ilme haset ve isyan edilecektir.
ey huzeyfe! resulullah sallallahu aleyhi ve alih benim ağzıma mübarek tükrüğü ve göğsüme elini sürerek buyurdu ki: allah’ım! halifeme, vasime, borcumu ödeyene, vaadlerimi yerine getirene, emanetimi ödeyene, benim ve senin düşmanlarına karşı yardım edene, velime, yüzümden sıkıntıları giderene ademe verdiğin ilmi ver, nuh’a verdiğin cömertliği, İbrahim’e verdiğin pak ve seçkin evlatları, belalara karşısında eyyüb’a verdiğin sabrı, savaşta davud’a verdiğin gücü, süleyman’a verdiğin zekayı ver. allah’ım! dünya malından hiçbir şeyi ali’ye gizleme. öyle ki bütün dünya onun karşısında bir küçük sofra gibi olsun. allah’ım! ali’ye musa’nın cesaretini ver. onun soyunda İsa’ye benzer birini karar kıl. allahım ali’yi, itretini ve evlatlarını sana emanet ediyorum ki onlar paktır ve sen onlardan her türlü pisliği giderdin. Şeytan’ın onlara yaklaşmasını engelledin.
allah’ım! eğer kureyş ali’ye karşı isyan eder ve başkasını ondan öne geçirirlerse, onu musa olmadığı zamanda harun gibi karar kıl. sonra bana buyurdu ki: ey ali! senin nice faziletli evlatlarını öldürecekler de halk ayakta durup seyredecek ve umursamayacaktır. peygemberlerinin evlatları suçsuz yere öldürülürken bunu umursamayan ümmete yazıklar olsun! Şüphesiz katleden de, bunu emereden de, bunu görüp umursamayan da günahta ve lanette eşit ve ortaktırlar.
ey İbn-i yeman! doğrusu ali’ye biat ve onun velayetine karşı kureyş’in göğsü geniş olmaz, kalpleri razı olmaz, dilleri söylemez, kabullenseler de istemeyerek ve zorla kabullenirler.
ey İbn-i yeman! kureyş ali’ye biat ederek, sonra biatını bozacak, ona karşı savaşa kalkıp, ona ağır sözler isnat edeceklerdir. ali’den sonra hasan gelecek, ona da sırt çevirecekler. sonra hüseyn gelecek, onu da dedesinin ümmeti katledecek kendi peygamberinin kızının oğlunu öldüren topluluk lanetlidir. bu topluluk asla aziz olamaz. bunların önderi ve ona bu ortamı hazırlayana lanet edildi. ali’nin nefsini kendi elinde tutan allah’a andolsun ki oğlum hüseyn öldürüldükten sonra bu ümmet hep dalalet, zülüm ve cefa içinde olacak ve dinde her zaman ihtilaf edecektir. allah’ın kitabında nazil olanları hep değiştirecektir, bidatler ortaya çıkaracaklar, sünnetler iptal olunacak, hile edecekler, kıyaslar icat olunacak, muhkem (manası açık ayetler) terkolunacak, sonunda ümmet islamdan soyutlanacak, karanlığa, şaşkınlığa ve dalalete dalacak. ne oluyor sana ey beni ümeyye! hidayet olmayasın ey beni ümeyye! ne oluyor sana ey beni abbas, ölüm senin üzerine yağsın! beni ümeyyede sadece zalimler olacak. beni abbasta ise allaha günahlarıyla karşı çıkan isyankarlar olacaktır. evlatlarımı hep öldürecek, benim saygımın perdelerini hiçe sayacaklar. bu ümmet her zaman zorbaların elinde olacak, tıpkı köpekler gibi bu haram dünyanın üstünde birbirleriyle kapışacaklar. helâk denizlerinde ve kan vadilerinde boğulacaklar. sonunda benim evlatlarımdan biri halkın gözlerinden gayba çekilecek. halk onun kaybolduğunu, öldürüldüğünü veya öldüğünü söylecek. sonra fitne doğacak ve belalar inecek, kavmiyetçilik taassubu dirilecek, halk dininde yolunu kaybedecek, ve hep bir ağızdan “artık hüccet gitti ve imamet batıl oldu” diyecekler. o yıl ali’nin taraftarları da düşmanları da vasilerin vasisinden bir haber alabimek için hacca gidece ama onun hiçbir izini bulamayacaklar, ne bir haber alacaklar ne de halefini bulamayacaklar. o esnada ali’nin şiilerine küfredilecek, onların düşmanları onlara sövecekler. Şiilerin delillerini kabullenmeyen zorbalar ve fasıklar onlara galip gelecekler ve sonunda ümmet hayrete düşecektir.
ve dehşete kapılacak ve ümmetin çoğu şöyle söyleyecek: “Şüphesiz hüccet helak oldu ve imamet batıl oldu”.
ali’nin rabbine andolsun ki hüccet (hz. mehdi) ayakta olacak, dünyanın yollarında yürüyecek, evlere ve saraylara girecek, bu yerin doğusunda ve batısında gezecek, sözleri duyacak, cemaate selam verecek, görecek ama vaadedilen zamana ve gökten şu ses gelene kadar görünmeyecek: “bu, öyle bir gündür ki ali’nin evlatları ve şiileri sevince boğulacaklardır.”
! ! ! ! !
bu hadiste, imamiyye mezhebinin inancının doğrulunu ve haklılığını ispatlayan fevkalade şahitler ve deliller vardır. allah’a hamdolsun. örneğin emirülmüminin aleyhisselam buyuruyor ki: “sonunda benim evlatlarımdan biri halkın gözlerinden gayba çekilecek.” bu hadis, hz. mehdi’nin gayba çekileceğine işaret etmiyor mu? ve buna inanan ve sahibinin gaybete çekildiğine inananın sözlerinin doğruluğuna şahit değil mi? sonra hz. ali buyuruyor ki: sonunda ümmet hayrete düşecek ve dehşete kapılacak ve ümmetin çoğu şöyle söyleyecek:
“süphesiz hüccet helak oldu ve imamet batıl oldu...”
Şimdi de görüyoruz ki halkın çoğu, İmamiyye’nin “hz. mehdi gayba çekildi.” sözünü inkar etmekte ve yanılmaktadır. bu gerçeği bazıları inkar etse de, artık vuku bulmuştur.
hz. ali aleyhisselam buyuruyor ki: “o yıl halk bir haber alabilmek için hacca gidecekler.”
gerçekten o yıl (gaybet-i kübra’nın başlangıcında) halk sırf hz. mehdi’yi görmek için hacca gitti, ama onun hiçbir eserini göremediler.
ve yine buyuruyor ki: “o esnada ali’nin şiilerine küfredilecek, onların düşmanları onlara sövecekler. Şiilerin delillerini kabullenmeyen zorbalar ve fasıklar onlara galip gelecekler.”
yani zahirde şiilerin aleyhinde delil getirip diyecekler ki: “İmamınız nerede? onu bize gösterin.” ve şiilere küfredecekler. çünkü şiiler artık imamın gaybete çekildiğine inanmakta ve düşmanlarını bu gayıp imama havale etmektedirler. ve onlar; şiilerin aciz, cahil ve eksik olduklarını iddia ediyorlar. o zaman bu gaflet ehli şiileri zahirde yenik saydılar. ve hz. ali’nin bu hadisi şiilerin doğru söylediğinin, muhaliflerinin ise cahil ve inatçı olduğunun delilidir.
hz. ali aleyhisselam daha sonra rabbine and içerek şöyle buyuruyor: “ali’nin rabbine andolsun ki hüccet (hz. mehdi) ayakta olacak, dünyanın yollarında yürüyecak, evlere ve saraylara girecek bu yerin doğusunda ve batısında gezecek, sözleri duyacak, cemaate selam verecek, görecek ama görünmeyecek.” bu da hz. mehdi aleyhisselam hakkındaki şüpheleri silip atmaktadır.
bu hadisin doğrulunun bir delili ise bundan önce naklettiğimiz şu hadistir: Şüphesiz yeryüzünde allah’ın hücceti mutlaka vardır. ama halkın zulmü, cefası ve nefisleri için yaptıkları israfları sebebiyle allah onu halkın gözlerinden uzaklaştırır.” sonra hz. mehdi aleyhisselam hz. yusuf’a benzetmekte ve onun halkı gördüğünü ama halkın onu göremediğini ve hz. ali’nin de buyurduğu gibi gökten nida olunana dek onun görülmeyeceği kesindir.
! ! ! ! !
allah’ım! sayılmayacak nimetlerinden dolayı sana hamd ve şükürler olsun. ve telafi olunmayacak minnetlerine de.
bizleri ulaştırdığın hidayet yolunda sabit olmayı bizlere nesip et.
4- abdullah bin zamre, İbn-i mâti-i himyeri (kâ’b-ul ahbar)’den nakleder ki şöyle dedi: “kıyamet günü halk dört grup halinde haşrolunacaktır: bazıları bir bineğe binecek, bazıları yürüyerek gelecek, bir grup sürünerek gelecekler, diğer bir grup ise yüzüstü gelecek işitmezler, konuşamazlar ve göremezler, düşünemezler, konuşamazlar, özür getirsinler diye onlara izin verilmez. ateş onların yüzünü yakacaktır; onlar hep ateşte kalacaklardır. ona dediler ki: ey kâ’b! yüzüstü gelerek bu durumda haşrolunacak olanlar kimlerdir? dedi ki: “onlar dalalette, dinsizlikte ve bozgunculukta olanlardır. allahın karşısına ne kötü bir halde çıkarlar. halifelerine peygamberlerinin vasisine, en alimlerine, en önde gelenlerine, en faziletlerine, bayraktarlarına, havzun sahibine ve alemde tek ümit olunana karşı savaştılar. o öyle bir ilimdir ki; asla cahil olamaz. ve öyle bir yoldur ki; ondan çıkan helak olur ve cehenneme düşer. o; ali’dir. ka’b’ın rabbine andolsun ki o en alimleridir. en önce İslam’a giren ve en çok hilim sahibi olanlarıdır. başkasını ali’den öne geçirene bu kâ’b çok şaşırır.
kıyam edecek (kâim) olan mehdi, ali’nın soyundandır. o bu yeryüzünü, yeryüzünden başka bir hale getirecektir. rum ve çin’in hrıstiyanların’ın aleyhinde İsa bin meryem ile delil getirecektir. kâim mehdi, ali’nin neslindendir. hayırda, görünüşte ve ahlakta en çok hz. İsa’ya benzeyen odur. allah peygamberlere verdiği (azameti) ona da verecektir. ona faziletler ve ziynet verecektir. Şüphesiz mehdi, ali’nin evladıdır. onun gaybeti, tıpkı yusuf’un gaybeti gibidir ve onun dönüşü tıpkı İsa bin meryem’in dönüşü gibidir. gaybetinden sonra kızıl yıldızın doğuşu ile birlikte zuhur edecektir. zevrâ mahvolacaktır ve o, rey’dir.(93)
o esnada mezure yani bağdat çökecek. süfyani ortaya çıkacak. abbasoğulları, ermeni ve azerbaycan gençleriyle savaşacak. bu öyle bir savaştır ki onda binlerce insan öldürülecek. herkesin kılıcının kabzası süslüdür. o sırada siyah bayraklar göğe yükselecek. bu savaşla birlikte tehlikeli taun ve kızıl ölüm gelecektir.”
5- …amr bin sa’d dan: emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu: dünyanın gözü (güneş) yuvasından çıkmayana dek kıyamet olmaz gökyüzünde kızıllık çıkacak. bunlar arşı taşıyanların dünyadakilere döktükleri gözyaşlarıdır. sonunda halktan öyle bir grup ortaya çıkacak ki ahlak tanımazlar. halkı (zahirde) benim evladıma davet etseler de, benim evladımdan uzak olurlar. bu öyle kötü bir topluluktur ki ahlakları yoktur. zorbalara musallattırlar, cabbarlara fitneyi öğretirler, hakimlere kan döktürürler. küfe’nin (irak) ortasından çıkarlar. onların önünde çehresi ve kalbi siyah biri gelir. dinsizdir; ahlaksızdır, soysuzdur, mel’undur, taşkalplidir. zinakar kadının ellerinde büyümüş ve en şerefsiz soydandır. allah bu nesile asla hayır vermemiştir. o yılda kırmızı bayrağın ve sonra yeşil bayrağın sahibi olan oğlum’un gaybeti ilan olunacaktır. anbar ile hit(94) arasındaki gafiller için ne zor bir gündür. o gün haricilerle kürtler için çok zor ve musibetli bir gündür. o gün firavunların evleri ile zorbaların meskenleri ve zalimleri sevenlerin yuvaları yıkılacak. Şehirlerin anası, âd kavminin şehrinin kardeşidir. ali’nin rabbine andolsun ki ey amr bin sa’d, yıkılacak olan şehir bağdat’tır. allah’ın laneti ümeyye oğullarının isyankarlarına ve abbasoğullarının hainlerine olsun. onlar benim pak evlatlarımı katledecek, onlar hakkında benim saygınlığımı korumayacaklar. benim hürmetime yaptıkları şeylerde allah’tan korkmayacaklar. beni abbas, için korkunç bir gün vardır. o gün tıpkı hamile kadınlar gibi bağıracaklar. nehavendi ile deynever(95) arasında vuku bulacak savaştan dolayı abbasoğullarının taraftarlarına eyvahlar olsun. o, ali’nin fakir şiilerinin savaşıdır. onların lideri hamedan şehrinden bir adamdır ki adı, peygamberin adıdır.
mutedil ahlaklı, iyi yaratılışlı açık renkli, sesi güçlü, uzun kirpikli, boynu uzun, dağınık saçlı, dişleri aralıklıdır. onun atı, karanlıklarda ondörtlük ay gibi parlar. o, en hayırlı topluluğun önünde gider. onlar allah’ın dinine sarılmış; onunla allah’a yaklaşmaya çalışırlar. onlar arapların en kahramanlarıdırlar ve o günkü zor ve kırıcı savaşa ulaşırlar. ve düşmana karşı amansızca savaşırlar. o gün düşmanlar için çok zor ve musibetli bir gündür.
! ! ! ! !
bu iki hadiste gaybet ve gaybetin sahibi hakkında isteyenler için yeterli bilgi ve şifa vardır. ve inat edip karşı çıkanlar hakkında ise yeterli delil vardır. İkinci hadiste ise daha önceden tanınmamış bir topluluktan sözedilmektedir. tıpkı hz. ali’nin de buyurduğu gibi hz. mehdi’nin gaybete çekildiği hicri 260 yıllarında bir ordu aynı vasfolunan bayrakla o bölgeye gönderildi. kalp ve akıl sahibi olanlar tıpkı allah’ın’da buyurduğu gibi; “Şahit olan ve dinleyen, şahıslar için yeterli işaretler vardır. yüce allah’tan rahmeti sayesinde bizleri doğruya ulaştırmasını niyaz ederiz.
6- ümm-ü hani der ki: İmam ebu cafer muhammed bakır aleyhisselam şöyle arzettim: allah azze ve celle’nin şu ayetinin manası nedir: “..............” kendilerini erteleyenlere yemin etmiyorum.”
İmam şöyle buyurdu: ey ümm-ü hâni! İmam, ikiyüz atmiş yılında gaybete çekilir de halk onun hakkında hiçbir haber alamaz. sonra karanlık gecedeki nür gibi zahir olur. eğer sen o zamanda yaşarsan, sevinçten gözlerin parlar.”
aynı hadisi şeyhimiz kuleyni’de nakleder.
7- ümm-ü hani der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam’ı gördüğümde ona şöyle arzettim: allah azze ve celle’nin şu ayetinin manası nedir: “.....................” “kendilerini erteleyenlere yemin etmiyorum, gizlenen gezegenlere.” buyurdu ki: “İkiyüz altmış yıllarında imam kendisini halkın ilminden gizler. sonra karanlık gecedeki nurlu yıldız gibi ortaya çıkar. o zamanda yaşarsan gözlerin parlar.”
8- kahili der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: birbirinize karşı iyi davranın birbirinize yardım ve merhamet edin. tohumları yaran insanı yaratana andolsun ki size öyle bir zaman gelecek ki dirhem ve dinarınızı koyacak bir yer bulamayacaksınız. -yani hz. mehdi’nin zuhurundan sonra allah’ın ve hz. mehdinin fazlı ve lütfu sayesinde halk öyle gani olacak ki paralarını harcayacak yer bulamayacak. dedim ki: bu ne zaman olacak? buyurdu ki: İmamınızı kaybettiğiniz zaman. hep böyle kalacaksınız, sonra tıpkı güneş gibi sizin üzerinize doğacak. siz ondan önce çok ümitsiz olacaksınız. sakın onun hakkında şüphe ve tereddüt etmeyin. nefsinizden şüpheleri atın. ben sizleri uyardım, siz de buna uyun. allah’tan sizlerin tevfik ve irşadınızı niyaz ediyorum.
! ! ! ! !
zamanın imamı (aleyhisselam) gaybı ve zuhurunun doğruluğu hakkındaki şüpheleri meneden bu hadise iyi bakın. İmam daha sonra buyuruyor ki: “ben sizi uyardım, siz de buna uyun.” yani şüphe konusunda uyardım. Şüphe ve tereddütten ve bizleri helakete götürebilecek yolda yürümekten allah’a sığınırız. ve allah’ın hidayet yolunda sabit olmayı ve kerameti ile bizleri yönelttiği hz. muhammed ve hz. ali’nin yolundan ayırmamasını kudreti ve minnetinden niyaz ederiz. ! ! ! ! !
9- mufazzal bin ömer der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’ın huzurunda idim ve benimle birlikte başkaları da vardı. İmam aleyhisselam bize şöyle buyurdu:
“sakın meşhur etmeyin” -yani hz. mehdi’nin adını-(96) ben, imamın bunu başkalarına buyurduğunu zannediyordum. ama bana dedi ki: ey abdullah’ın babası! sakın onu meşhur etmeyin. allah’a andolsun ki zamanın birinde gaybete çekilecek ve gizlenecek. öyle ki (onun hakkında) şöyle söyleyecekler: “öldü mü? yoksa helak mı oldu? hangi vadiye gitti?” müminlerin gözleri ona gözyaşı dökecek, ve tıpkı bir geminin dalgalarla boğuştuğu gibi boğuşacaklar. allah’ın ahit aldığı, kalbine imanı yazdığı ve kendisinden bir ruh ile onayladığı müminler dışında kimse kurtulamayacak. ve birbirine benzeyen oniki bayrak kalkacak ki birbirinden ayırt edilmeyecek. mufazzal der ki: bunu duyunca ağladım. İmam cafer-i sadık buyurdu ki: seni ağlatan nedir?
arzettim ki: sona fedâ olayım, nasıl ağlamam ki, sen şöyle buyuruyorsun: birbirine benzeyen oniki bayrak kalkacak ki birbirinden ayrıt edilmeyecek? İmam, evindeki pencerelerden birinden içeriye giren güneş ışığını göstererek buyurdu ki: bu güneş ışınları, aydınlık mıdır? dedim ki: evet. buyurdu ki: allah’a andolsun ki bizim emrimiz,(97) bu güneşten daha aydınlık ve açıktır.”
10- aynı hadisi şeyhimiz muhammed bin yakub-u kuleyni (r.a) de nakleder.
! ! ! ! !
allah sizlerin hidayetinizi artırsın görüyor musunuz hz. mehdi’nin adının meşhur edilmemesi hakkındaki hadislerde imam ne buyuruyor: “onun adını meşhur etmeyin. allah’a andolsun ki zamanın birinde gaybete çekilecek ve gizlenecek. öyle ki (onun hakkında) şöyle söyleyecekler: öldü mü? yoksa helak mı oldu? hangi vadiye gitti? müminlerin gözleri ona gözyaşı dökecek ve tıpkı bir geminin dalgalarla boğuştuğu gibi boğuşacaklar.”
İmam aleyhisselam bu sözleriyle şiilerin insanı dalalete düşüren fitneleri ve insanı şaşkınlığa düşürebilecek batıl mezheplerin akâidi ile karşılaşacaklarını, birbirine benzeyen oniki bayrağın kalkacağını buyurmaktadır. yani her zaman ve asırda ebu talib evlatlarından olsun başkaları olsun imamet ve riaset talep edenler çıkacaktır. bu bayrakların birbirine benzemesinin sebebi ise, özellikle ehl-i beyt’in evlatlarının bu bayrakları kaldıracak olmalarıdır. bunlar imam olmadıkları halde imamet iddiasında bulunacak ve onların nesebi de insanı şaşırtacaktır. zayıf şiiler ve başkaları bunların hak olduğunu zannedecekler. halbuki hz. mehdi’nin bayrağa dışındakiler genelde batıldır. çünkü yüce allah gerçekte imam olmayanların ve asilerin her zaman talep ettikleri bu makamı, sadece gerçek hak sahibi ve doğruluk kaynağı olan hz. İmam mehdi aleyhisselam’a vermiştir. allah, bu makamına hiç kimseyi hz. mehdi’nin bu makamına ortak etmemiştir ve ondan başka hiç kimsenin bu makamı iddia etmeye hakkı yoktur. fitnelerin vuku bulmasına, mezheplerin farklılığına, kalplerin hastalanmasına, sözlerin ihtilafına, görüşlerin farklılığına, biat bozanların doğru yoldan çıkmalarına rağmen yüce allah, müminlerin kalbini imamet düzenine ve işin hakikatine sabit kılmıştır. böylece müminler seraplara, hayallere ve yalanlara kapılmamışlardır. müminlerin bir bölümü inancını hiç değiştirmeden sahiplerine (aleyhisselam) kavuşmuşlar, ölmeden önce hiçbir şüphe ve tereddüte kapılmamışlardır. herkesin makam ve derecesi kendi inancındaki sebata göre verilecektir. allah’tan ilmimizi artırmasını ve bizleri sabit kılmasını istiyoruz. Şüphesiz o, kendisinden bir şey istenilenlerin en kerametlisi ve cömertidir.
! ! ! ! !
11- ali bin cafer, kardeşi İmam musa kazım aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “yedinci imamın beşinci vasisi gaybete çekildiğinde mutlaka ve mutlaka dininize sahip olun. bu emrin sahibi mutlaka gaybete çekilecek, imamete inananların çoğu sözünden dönecektir. Şüphesiz bu, allah’ın bir imtihanıdır, allah bununla halkını deneyecektir. eğer sizin babalarınız ve dedeleriniz, bundan daha sahih bir din olduğunu bilseler, mutlaka o dine uyarlardı. ali bin cafer der ki: Şöyle arzettim: ey imam! yedinciden sonraki beşinci imam mı? buyurdu ki: ey oğlum! sizin aklınız bunu alamaz. ve sizin sıfatlarınız bunu taşıyamaz, ama eğer yaşarsanız bunu anlayacaksınız.”

Kaynaklar
------------------------------------
(83)- çünkü bu tip ibadet allah’ın istediği şekilde yapılmadığından allah’a yaklaştırmadığı gibi allah’tan uzaklaştırır. (ç.)
(84)- mübarek “kasas” süresi 5. ayet-i şerife.
(85)- mübarke “a’râf” süresi 27. ayet-i şerife.
(86)- mübarek “a’râf” süresi 31. ayet-i şerife.
(87)- mübarek “a’râf” süresi 165-167. ayet-i şerife.
(88)- mübarek “a’râf” süresi 250. ayet-i şerife.
(89)- mübarek “en’âm” süresi 112. ayet-i şerife.
(90)- hüccet; yeryüzünde halkı hidayet için allah tarafından tayin olunan peygamber, vasi ya da imamlara denir. (ç.)
(91)- yani hz. ali aleyhisselam buyuuyor ki: ben ilimi size veriyor ve öğretiyorum; karşılğında sizden hiçbir şey istemiyorum. (ç.)
(92)- mübarek “yasin” süresi 30. şerife.
(93)- bugünkü tahran’ın güneybatısı. (ç.)
(94)- anbar, irak’ın güneyinde bir şehirdir. hit ise İran’ın güneydoğusundaki zahedan şehrinin eski adıdır. (ç.)
(95)- İranın batısındaki hamedan ile kirmanşah arasındaki şehirlere verilen addır. (ç.)
(96)- İmamlarımız, zalim hükümdarların ve muhaliflerin şiddetli zulüm ve baskıları nedeniyle, hz. mehdi’nin ismini, durumunu ve vasıflarını her zaman gizli tutuyorlar, bunu sadece hususi ashaplarına buyuruyorlardı. (ç.)
(97)- hadislerde geçen emrimiz kelimesi iki manaya gelebilir: a- İmamet ve velayet. b- hz. mehdi’nin gaybeti
4
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ) HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
12- ebul carud der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “ey ebul carud! zaman o kadar geçecek ki şöyle söyleyecekler: “öldü mü? helak mı oldu? veya hangi vadiye gitti?” ve mehdi’yi arzu edenler de şöyle söylecek: “ne zaman zuhur edecek? artık kemikleri çürüdü? İşte o zaman zuhuru bekleyin ve onun zuhur ettiğini duyarsanız, buzun üzerinde sürünseniz dahi ona ulaşmaya çalışın.”
13- zaide bin kukame bazı şeyhlerinden nakleder ki İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu:
doğru kaim (mehdi) kıyam ettiğinde halk şöyle söyleyecek: “bu nereden çıktı? bunun kemikleri kuruyup çürümüştü!”
14- hammad bin abdulkerim-i cellab’dan:
hz. İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanında hz. mehdi’den bahsettiklerinde şöyle buyurdu:
o kıyam ettiğinde halk mutlaka şöyle söyleyecek: “bu nereden çıktı? falanca tarihten beri onun kemikleri kuruyup çürümüştü!”.
15- haşşab, İmam cafer-i sadık aleyhisselam’dan, o da babalarından nakleder ki hz. resulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: “benim ehl-i beyt’im tıpkı gökteki yıldızlar gibidir. her bir yıldız kayboldukça bir yenisi çıkar. bir yıldız doğduğunda ona bakar, parmağınızla onu gösterirsiniz. sonra ölüm meleği gelir de onu götürür. sonra uzun bir zaman sonra abdülmuttalip oğulları eşit olurlar, hangisinin daha üstün olduğu anlaşılamaz. İşte o zaman sizin yıldızınız (kurtuluşunuz) doğacak. siz de allah’a hamdedin ve onu kabul edin.”
16- maruf bin harrebüz der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: resulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle buyurdu: bu ümmetin içinde benim ehl-i beyt’im tıpkı gökteki yıldızlar gibidir. her yıldız kayboldukça bir yenisi doğar. öyle ki siz gözlerinizi o doğan yıldıza dikersiniz ve parmağınızla onu gösterirsiniz sonra ölüm meleği gelir de onu götürür. sonra uzun bir süre kimin kimden daha üstün olduğunu anlamadan beklersiniz. abdulmuttalib’in bütün evlatları fazilette eşit olurlar. siz bu durumda iken allah sizlere yıldızınızı çıkarır. ona hamdedin ve onu kabuledin.”
17- mâruf bin harrebüz der ki: İmam ebu cafer muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “bizler gökteki yıldızlara benzeriz. bir yıldız kayboldukça bir yenisi çıkar, sizler de elinizle onu gösterir, gözlerinizle ona bakarsanız. sonra allah sizlerin yıldızınızı gayba çeker. abdülmuttalib oğullarının hepsi fazilette eşit olurlar. hangisinin diğerlerinden üstün olduğu anlaşılmaz. yıldızınız doğduğunda rabbinize hamdedin.”
18- İsa bin abdullah, babasından, o da ceddinden nakleder ki emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu: “bu işin sahibi benim evlatlarımdandır. onun hakkında diyecekler ki: öldü mü, helak mı oldu? hayır, öyleyse hangi vadiye gitti.?”
19- mufazzal bin ömer der ki: “İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a kaim’in(98) alameti nedir? diye arzedince şöyle buyurdu: zaman epey geçtikten sonra denilecek ki: öldü mü, helak mı oldu? hangi vadiye gitti? dedim ki: sana feda olayım, sonra ne olacak? buyurdu ki: sadece kılıçla zuhur edecek.”
20- abdülkerim der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam yanında “kaim”i zikerttiklerinde şöyle buyurdu: “bu (kıyam) zaman epey geçtikten sonra olacak ve denilecek ki: öldü veya helak oldu, hangi vadiye gitti? dedim ki: zamanın geçmesi nedir? buyurdu ki: Şiilerin aralarında ihtilaf etmeleridir.”
! ! ! ! !
bu hadisler şiaya isnad edilen ve hz. mehdi’nin imametine inanan isnâ aşerilere muhalif olan fırkaların durumunu belirtmektedir. zira cumhur’un çoğu hz. mehdi hakkında diyor ki: o nerede? bu ne zaman olacak? ne zamana kadar gaybette olacak. halbuki bu olaydan seksen küsür yıl geçti?(99)
onlardan bazıları hz. mehdi’nin öldüğüne inanırlar. onlardan bazıları onun dünyaya geldiğini ve varlığını başlıbaşına inkar ederler. ve o hazreti tasdik edenlerle alay ederler. onlardan bazıları ise hz. mehdi’nin bu kadar uzun süre yaşayabileceğini uzak ihtimal olarak görürler. halbuki bunlar, allahın kudreti saltanatı ve tedbir gücü içinde kendi velisinin ömrünü -kendi zamanının ve önceki asırların örneklerinde olduğu gibi- uzatabileceğine böylece uzun zaman sonra zuhur edebileceğine inanmamaktadırlar.
biz kendi zamanımızda yüz yaşını aştığı halde aklı ve kudreti kamil olan birçok insanlar müşahade ettik. allahın kendi hüccetine bundan daha fazla ömür verebileceğini neden kabul etmiyorlar? uzun ömür vermek, allah’ın kudretinin azametini gösteren bir delildir; allah bunu bu zamanda sadece kendi hüccetine vermiştir. çünkü o allahın en büyük hüccetidir ve allah’ın dinini diğer dinlere galip getirecektir, onun vasıtasıyla bütün pislikleri ve fesadı temizleyecektir.
sanki bunlar kur’an-ı kerim’de musa’nın dünyaya gelişinin kıssasını okumamış gibiler ki kadınların ve çocukların başına birçok musibetler geldi ve onların birçoğu öldürüldüler. bütün bunlar sırf allah’ın kaza ve kaderi ile mutlak ilahi emri engellemek içindi. ama allah musa’nın düşmanlarına rağmen onu dünyaya getirtti ve sırf musa’nın dünyaya gelişini engellemek uğruna kadınlar ve çocukları öldüreni, musa’nın koruyucusu olarak karar kıldı. musa’nın büyüyerek büluğ çağına ermesi sonra -uzun yıllar süren- kaçış olayı kur’an-ı kerimde tafsilatı ile yazılmıştır. sonra hiç değişmeyen ve daha önce de defalarca meydana gelen ilahi sünnet vuku buluyor; ve musa’nın zuhuruna ve geri dönüşüne izin veriyor.
ey basiret sahipleri ibret alın, ve siz ey seçkin şiiler! allah’ın sizleri hidayet ettiği bu yolda sabit olun ve allah’ın yalnız sizlere verdiği ve tattırdığı bu nimetten dolayı ona şükredin. Şüphesiz allah hamd ve şükür ehlidir.
! ! ! ! !
fasili
1- muhammed bin müslim-i sakefi der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “halk imamını kaybettiğinde uzun süre ne yapacaklarını bilmeden bekleyecekler. sonra allah azze ve celle onların sahiplerini zuhur ettirir.”
2- ali, haris bin muğayre, babasından nakleder ki İmam ebu abdullah aleyhisselam’a şöyle arzettim: müslümanların imamlarını tanımayacakları bir zaman gelecek mi? Şöyle buyurdu: böyle söyleniyor. peki biz (o zamanda) ne yapabiliriz? diye arzedince şöyle buyurdu: birinci emire sarılınız, böylece ikinci emiri de anlarsınız.(100)
3- mensur der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “birgünün sabahında ve akşamında âl-i muhammed’den olan imamını göremezsen, önceden sevdiklerini sev ve önceden buğzettiklerine de buğzet. önceden velayetini kabul ettiğini yine veli edin, sonra sabah akşam zuhuru bekle.”
aynı hadisi şeyhimiz muhammed bin yakub-u kuleyni de nakleder.
4- abdullah bin sinan der ki: ben ve babam birgün İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın huzuruna çıktığımızda bize şöyle buyurdu: “hidayet imamınızı ve bayrağını görmediğiniz zamanda ne yapacaksınız. bu hayret zamanından hüzün dolu dua okuyan dışında hiçkimse kurtulamayacaktır. babam dedi ki: allah’a andolsun ki bu, bir beladır. sana feda olayım, bizler o zamanda ne yapabiliriz? buyurdu ki: böyle olursa -ki siz o zamanı asla göremeyeceksiniz- elinizdeki (ehli beyt ilmine) sarılın, böylece bu olay sizde açıklığa kavuşacaktır.”
5- haris bin muğayre-i nasri der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam’a şöyle arzettim: “biz şöyle bir rivayet biliyoruz ki, “bu (imametin) sahibi birgün gayba çekilecek”. böyle olursa ne yağmalıyız? buyurdu ki: “elinizdeki ilk hadislere sarılın, onlar size açıklayacaktır.”
6- abân bin tağlib der ki: İmam ebu abdullah aleyisselam şöyle buyurdu: halka öyle bir sebte gelecek ki tıpkı yılanın deliğe girip saklandığı gibi ilim gizlenecektir. halk bu durumda iken onlara bir yıldız doğacaktır. dedim ki: sebte nedir? buyurdu ki: zamanın bir bölümüdür. dedim ki: bu durumda bizler ne yapabiliriz? buyurdu ki: allah sizlere yıldızınızı zuhur ettirene dek, inandığınız şeyleri koruyun.”
7- abân bin tağlib der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: İki mescidin(101) arasında ilimin tıpkı yılanın deliğinde gizlendiği gibi gizleneceği zamanda ne yapacaksınız? Şiiler o zamanda ihtilaf edip birbirlerine yalancı diyecek, bir bölümü diğerlerini yüzüne tükürecektir. arzettim ki: o zamanda hiç hayır yoktur. buyurdu ki: hayırın hepsi o zamandadır.” -bu sözü üç kez tekrarladı-
(yani zuhur o zamana yakındır) aynı hadisi şeyhimiz kuleyni de nakleder.
8- abân bin tağlib der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “ey abân! âleme öyle bir sebte gelecek ki ilim tıpkı yılının deliğe saklandığı gibi gizlenecektir. arzettim ki: sebte nedir? buyurdu ki: zamanının bir dilimidir, halk bu durumda iken onların yıldızları doğacaktır. arzettim ki: sana feda olayım, biz ne yapmalıyız. ve o zamanda ne olacak? bana buyurdu ki: allah sizin sahibinizi getirene kadar (üzerinde olduğunuz inancı) koruyun.”
! ! ! ! !
bu mütevatir hadislerden de anlaşıldığı üzere İmam mehdi’nin gaybeti ve ilimin gizlenmesi sahihtir. İlimden maksat, allah’ın yeryüzündeki hüccetidir. bu rivayetler şiilerin, oniki imama karşı görevlerini de kapsamaktadır. yani şiiler aynı inançlarını korumalı, akidelerini değiştirmemelidirler. ve sabit kalıb, hak inançları üzerinde direnmelidirler. ve kendilerine vaadedilen zuhuru beklemelidirler. ve onlar gaybet zamanında imamlarını ve hüccetlerini görmediklerinden dolayı mâzurdurlar. İmamın zuhurundan önceki her asır ve zamanda imamın şahsiyetini, adını, soyunu tanımak onlara çok zor olacaktır ve o hazreti aramak, onun peşinden koşmak, yerini bulmak onlara yasaklanacaktır. böylece onu açıkca görmeleri doğal olarak imkansız olacaktır. ve rivayet bize diyor ki onun gerçek adını ağzınıza almayın, inandığınız akideyi koruyun ve sakın tereddüt etmeyin. ama her zaman doğru konuşan imamlarımızın hz.mehdi ve gayba çekilişi hakkındaki hadislerinden haberi olmayan cahiller, onun yerine delalet olunmak ve onu görmek isterler ve bizlere, o hazreti kendilerine göstermemizi teklif ederler. ve hz. medi’nin gaybete çekildiğini inkâr ederler. çünkü onlar ilimden uzaktırlar. ehl-i marifet ise emrolundukları şeye teslim olurlar. ve görevlerini ifâ etmeğe çalışır, sabretmeye emrolundukları şeye sabrederler. onların ilimleri ve bilgileri, onları; allahın rızasını kazanmaya, allah’ın velilerini onaylamaya, onların emrine uymaya ve onların menettiklerinden çekinmeye doğru sevkeder.
onlar allahın kur’anda kendilerini uyardığı şeylerden çekinirler. yani ondört masuma itaat etmek kur’anda allah’a itaat ile eşit bilindiğinden resulullah’ın ve oniki imamın sözlerine karşı çıkmaktan çekinirler. çünkü yüce allah buyuruyor ki:
“onun emrine karşı çıkanlar, kendilerine bir fitnenin veya acı bir azabın ulaşmasında korksunlar.”(102)
ve allah şöyle buyurur: “allaha, resülüne ve içinzdeki emir sahiplerine itaat edin.”(103)
ve buyuruyor ki: “ve allah’a itaat edin ve resülüne itaat edin. ve dikkat edin. eğer geriye dönerseniz bilin ki resulümüz sadece bildirir.”(104)
ayrıca bu fasılın dördüncü hadisinde -abdullah bin sinan’dan naklolunduğu üzere- buyuruyor ki: “hidayet imamınızı ve bayrağını göremediğiniz zaman ne yapacaksınız?”
bu hadis küçük gaybette vuku bulan olayları ve imamın dört sefirini beyan etmektedir. çünkü dört sefir, hz. mehdi ile şiiler arasında aracı idiler. onların ölmesi ile gaybet-i suğra (küçük gaybet) sona erdi. onlar bayrak idiler ve onların ölümü iel artık hz. mehdi zuhur edene kadar asla ğörünmeyecektir. ve allahın velileri olan oniki imamında buyurduğu gibi büyük bir boşluk ve hayret başladı. ve bundan sonraki fasıllarda gelen hadislerin belirttiği gibi ikinci gaybet (büyük kayboluş) başladı. allah’tan bizlerin basiret ve hidayetimizi artırmasını ve rahmeti ile rızasını kazanmayı bizlere nasip etmesini diliyoruz.
fasil
1- mufazzal bin ömer der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: bu toplumun allah’a en yakın olduğu ve onun rızasın en çok kazandığı zaman şudur ki, “allahın hüccetine tabi olurlar, o da onların gözünden uzaklaşır ve zuhur etmez, onlar da onun yerini bilmezler ama yine de bilirler ve yakin ederler ki allah’ın hücceti ve onun misaki batıl olmamıştır. İşte o zaman sabah akşam zuhuru bekleyin. doğrusu allahın kendi düşmanlarına en çok gazap vakit, allahın hüccetinin kaybolup zuhur etmediği zamandır. allah azze ve celle, evliyalarının şüphe etmediğini bilir. eğer allah, evliyaların bundan şüpheleneceğini bilseydi, bir an dahi onu gayba çekmezdi. ve halkın en şirretlileri olduğunda, zuhur vuku bulacaktır.
2- Şeyhimiz kuleyni’nin naklettiğine göre mufazzal bin ömer dedi ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kulların allaha en çok yaklaştığı ve allahın rızasını en çok kazandıkları zaman şudur ki, onlar allah azze ve celle’nin hüccetini kaybederler ve o zuhur etmez ve onlarda onun mekanını bilmezler. ama onlar bilirler ki allah azze ve celle’nin hüccetinin zikri ve onun ahdi bâtıl olmaz. İşte o durumda sabah akşam kurtuluşu bekleyin. doğrusu allahın düşmanlarına en çok gazap ettiği vakit, allahın hüccetinin kayolup zuhur etmediği vakittir. allah azze ve celle evliyalarının şüphe etmediğini bilir. eğer allah evliyalarının şüphe edeceklerini bilseydi, bir an dahi onu gayba çekmezdi. ve halkın en şirretlileri olduğunda, zuhur vuku bulacaktır.”
! ! ! ! !
bakınız İmam cafer sadık aleyhisselam gabet zamanındaki evliyaları nasıl övüyor: allahın rızasını en çok kazandıkları zaman şudur ki onlar allah azze ve celle’nin hüccetini kaybederler, o da onlardan gizlenir. ama yine de onlar allahın hüccetinin hak olduğu konusunda asla şüphelenmezler. ve buyuruyor ki: “onlar şüphelenseydi, allah hüccetini gaybe çekmezdi.” allah’a hamdolsun ki bizleri yakin ehlinden karar kıldı, bizleri şekk ve şüphe eden, hakk yoldan çıkıp insanı; körlüğe ve kötülüğe götüren karanlık yolda gidenlerden karar kılmadı. allah bizleri kendisine hakkıyla hamdedenlerden karar kılsın.
3- yezid-ul kunâsi der ki: İmam ebu cafer muhammed bâkır aleyhisselam buyurdu ki: “bu işin(105) sahibinde ............... yusuf’a bir benzerlik vardır. o, esmer cariyenin oğludur. allah onun zuhurunu bir gecede ıslâh edecektir.”
4- sedir-i seyrefi der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’dan duydum ki: Şöyle buyurdu: “bu işin sahibinde yusuf’a bir benzerlik vardır.” Şöyle arzettim: sen bize bir gaybeti veya hayreti bildiriyor gibisin. buyurdu ki: bu domuz kılıklı melun halk hangi sözü inkâr eder? yusuf’un kardeşleri akıllı ve zeki idiler. onlar peygamberin evlatları idiler. yusuf’un huzuruna çıkıp onunla konuştular ve ona hitap ederek onunla alışveriş yaptılar. onunla kardeş oldukları halde onu tanmadılar, ta ki sonunda kendisini onlara tanıtıp dedi ki: “ben yusuf’um” İşte o zaman yusuf’u tanıdılar. peki bu şaşkın ve başıboş ümmet, allahın hüccetini kendilerinden gizleyebileceğini niçin inkâr ederler? yusuf, mısır’ın mâliki idi ve onunla babası arasında onsekiz günlük yol vardı. yusuf’un yerini ona bildirmek isteseydi, buna kudreti yeterdi. allaha andolsun ki yakup’a müjdeyi verdiklerinde dokuz günde mısır’a gitti allah azze ve celle tıpkı yusuf’a yaptığını kendi hüccetine de aynısını yapıyorsa bu ümmet niçin bunu inkar eder?
hakkı gaspolunan ve inkar olunan mazlum imamınız ve bu (gaybetin) sahibi onların arasında dolaşır, pazarlarında gezer, onların bastığı yerlerden geçer. ama onlar onu tanımazlar ta ki sonunda allah kendisini onlara tanıtması için tıpkı yusuf’a izin verdiği gibi ona izin verir. o zaman ona kardeşleri demişti ki: “doğrusu sen yusuf musun?” dedi ki: “ben yusuf’um.”
ayni hadisi şeyhimiz kuleyni de nakleder.
5- ebu basir der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “bu gaybetin sahibinde dört peygamberin sünneti vardır. musa’dan bir sünnet, İsa’dan bir sünnet, yusuf’dan bir sünnet ve muhammed’den bir sünnet, allahın selamı hepsinin üzerine olsun.
dedim ki: musa’nın sünneti nedir? buyurdu ki: çekinip dikkatle gizlenmek. dedim ki: İsa’nın sünneti nedir? buyurdu ki: İsa’nın hakkında söylenenler, onun hakkında da söylenecek. dedim ki: yusuf’un sünneti nedir? buyurdu ki: zindan ve gaybet. dedim ki: muhammed’in -sallallahu aleyhi ve alih- sünneti nedir? buyurdu ki: kıyam ettiğinde resulullah’ın yolundan gidecektir. yalınız o resululalh’ın eserlerini açıklayacaktır. onsekiz ay kılıcı boynuna koyacak ve allah ondan razı olana dek yığınlarla topluluğu öldürecektir. dedim ki: allahın rızasını nereden bilecektir? buyurdu ki: “allah onun kalbine rahmetini nazil edecektir.”
! ! ! ! !
İbret alın ey basiret sahipleri! hidayet nuru ile körlükten kurtulmuş salim kalple ve imanın ışığı ile bakın iki imamımız bâkır ile sadık aleyhisselam’ın “gaybet, hz. mehdi ve peygamberlerin sünneti, onun gizlenip saklanacağı, esmer cariyenn oğlu olduğu ve allahın onun zuhurunu bir gecede ıslah edeceği” hakkında buyurdukları sözlerde iyice düşünün. bütün bu hadisler bidatçilerin icad ettiği sapık ve batıl tüm sözleri çürütmektedir. allah, imanın ve ilmin tadını bu bidatçilere asla tattırmamış ve onları bu ikisinden uzaklaştırmıştır. sayısı az olan bu caferi ehli beyt fırkası, kendilerini imamet nizamından ayırmadığı ve sapıttırmayıp sabit kıldığı için allah’a hamdetmelidirler. biliyoruz ki imamete inanan birçok fırka sağa-sola sapmışlar, şeytan da kılıktan kılığa girerek onlara hakim olmuş, onları her türlü kemal ve ilerlemeden alıkoymuş, imanı onlara kötü göstermiş, dalaleti ise süslemiştir.
böylece o, kendi reyi ve kıyası ile fetva verenlerin sözlerine kalbini açmış, hak sözden çekinir olmuştur. hatta o allahın itaat etmesini farz kıldığı masumlara isyan eder olmuştur. nasıl ki yüce allah, kur’n-ı kerimde melun İblis’in sözünü şöyle nakleder: “senin izzetine andolsun ki hulüs sahibi kulların dışında bütün insanları kandıracağım.”(106) ve yine kur’an’da şöyle geçer: “ve onları mutlaka sapıttıracağım ve onları yoldan çıkaracağım.”(107) ve diyor ki: “onları senin doğru yolun’dan (sırât-ı müstakim) mutlaka menedeceğim”(108) ve emirülmüminin ali aleyhisselam bir hutbesinde buyurmuyor mu: “ben allahın metin ipiyim, ve ben doğru yolum (sırât-ı mustakim’im) ve ben doğru söyleyen ve emin peygamberden sonra allah’ın bütün halkına hüccetiyim.”
sonra allah azze ve celle İblis’in zannını şöyle nakleder: “İblis zannını onlara tasdik ettirdi ve müminlerden bir fırka dışında hepsi ona uydular.”(109)
-allah sizlere merhamet etsin- artık gaflet uykusundan uyanın, hevâ ve hevese uymaktan vazgeçin. sadık imamlar aleyhisselam’ın buyurdukları sözler ancak dinleyen kulakları, mütefekkir kapleri, düşünen ve ibret aklı olanları bu gafletten uyandırabilir. allah sizleri doğru yola iletsin ve sizinle melun İblis’in arasında engel olsun.ve yüce allah sizleri şu istisnâ edilen fırkadan karar kılmasın: “doğrusu sen benim kullarıma hâkim olamazsın, yalnız sapıklardan sana uyanlar dışında.”(110)
ve allahın lanetine uğrayan şeytani fırka ise mezkür ayettedir: “hülûs sahibi kulların dışında bütün insanları kandıracağım”.
hamd, alemlerin rabbi olan allah’a mahsustur.
6- …zürâre den: İmam cafer-i sâdık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “doğrusu kâim aleyhisselam kıyam etmeden önce gabete çekilecektir” neden, diye arzedince şöyle buyurdu: “çekinecektir” -eliyle karnına işaret etti- sonra şöyle buyurdu: “ey zürâre! beklenilen (muntazar) o’dur. ve onun dünyaya gelişinde tereddüt olunacak. bazıları diyecek ki: babası vasi bırakmadan öldü. bazıları: daha doğmadı. bazıları: o gaybete çekildi. bazıları ise: babasının vefatından yıllar önce dünyaya geldi ve o muntazardır, diyecekler. yalnız allah şiilerin kalbini imtihan etmeği sever. İşte o zaman batıl olanlar tereddüt ve şüphe ederler. “ben eğer o zamanda yaşarsan ne yapayım? diye arzettiğimde” ise şöyle buyurdu: eğer o zamanda yaşarsan şu duayı oku: “allahım! bana kendini tanıt. doğrusu sen eğer kendini bana tanıtmazsan, peygamberini tanıyamam. allahım, bana peygamberini tanıt. doğrusu eğer sen bana peygamberini tanıtmazsan senin hüccetini (hz. mehdi) tanıyamam. allahım bana hüccetini tanıt. doğrusu eğer sen bana hüccetini tanıtmazsan, dinimden sapıtırım.” sonra şöyle buyurdu: ey zürare! medinede mutlaka bir çocuk öldürülecektir. dedim ki: sana fedâ olayım! o, süfyâni’nin ordusunun öldüreceği değil mi? Şöyle buyurdu: hayır, ama onu filancanın evlatlarının(111) ordusu öldürecek. onlar gelip medine’ye girecekler ve halk onun nereye gittiğini anlamayacak. çocuğu alıp öldürecek. ve bu olay; zulüm, düşmanlık ve isyandır. allah da onları başıboş bırakmaz. İşte o zaman zuhuru bekleyin.”
aynı hadisi şeyhimiz kuleyni iki kez ayrı ayrı ricalden nakleder.
7- abdullah bin atâ-i mekki der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam’a: doğrusu irak’taki şiilerinin (taraftarlarının) sayısı çoktur: allaha andolsun ki ehl-i beytinde şu an senin gibisi yoktur. neden kıyam etmiyorsun? diye arzettiğimde şöyle buyyurdu: “ey abdullah bin atâ! sen yine ahmak dahi olsa her adamın sözünü kabulleniyorsun. evet! vallahi (kıyam edecek olan) sahibiniz ben değilim. dedim ki: peki bizim sahibimiz kimdir? buyurdu ki: bakın, kimin dünyaya gelişi halktan gizli ise, o sizin sahibinizdir. doğurusu bizden parmakla gösterilen ve adı dillerde dolaşan herkes ya kılıçla ya da zehirle öldürülmüştür.”
aynı hadisi şeyhimiz kuleyni (r.a) de nakleder.
8- abdullah bin atâ-i mekki der ki: vâsıt şehrinden hacc için yola çıktım. İmam muhammed bâkır aleyhisselam’ın yanına gittim. bana halkın durumunu sorunca şöyle arzettim: halkı bıraktığımda boyunlarını sana doğru uzatmışlardı. eğer kıyam etsen, halk sana uyacaktır. buyurdu ki: sen yine ahmak dahi olsa her adamın sözünü kabulleniyorsu. hayır, vallahi ben sizin sahibiniz değilim. İçimizden parmakla gösterilen ve kaşaltından bakılanlar ya kılıçla ya da zehirle öldürüldüler. dedim ki: bu ne demektir? buyurdu ki: yatağında gazapla öldüler ta ki sonunda dünyaya gelişini anlayamayacakları imam gelene kadar. dedim ki: dünya’ya gelişi anlaşılmayacak olan kimdir? şöyle buyurdu: halkın dünyaya gelip gelmediğini anlamadığı şahısa bak, işte o sahibinizdir.”
9- eyyüb bin nuh der ki: İmam rıza aleyhisselam’a şöyle arzettim: bizler bu kıyamın sahibinin sen olduğunu ve allah’ın bu işi hiç zahmetsiz ve kansız olarak sana verdiğini ümid ediyoruz: çünkü sana biat olundu ve dirhemler senin adına basıldı. buyurdu: biz ehl-i byet’ten birine mektuplar yazlıdığı zaman ve o imam parmakla gösterildiği zaman, sorular ona sorulduğunda ve mallar ona gönderildiğinde; ya zehirle ya da kılıçla öldürülmüştür. ama allah bizden bir çocuğu gönderecek ki onun dünyaya gelmesi ve yeri bilinmeyecek ama onun nesebi bilinecek.”
10- abdullah bin atâ der ki: İmam ebu cafer-i bakır aleyhisselam’a şöyle arzettim: bize kaim aleyhisselam’dan haber ver. buyurdu ki: “vallahi o ben değilim ve sizlerin ümid ettiğiniz de değildir. onun dünyaya gelişi anlaşılmayacak. dedim ki: hangi yolu izleyecek. buyurdu ki: resulullah’ın yolunu izleyecek; önceki şeyleri iptal edip yeni şeylerle gelecek.”
11- yemân-i temmâr der ki: İmam ebu abdullah-ı sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “bu işin sahibi gaybete çekilecektir. o zamanda dine sarılmak isteyen, tıpkı elindeki dikenli dalı dikenlerine aldırış etmeden eliyle onu çekerek koparmak isteyen gibidir.” sonra başını aşağıya eğdi, daha sonra buyurdu: bu kıyamın sahibi gaybete çekilecektir. kul, allah’tan korkmalı ve dinine sarılmalıdır.”
aynı hadisi şeyhimiz kuleyni de nakleder.
! ! ! ! !
bu gaybetin sahibi, beklenen imam hz. mehdi’den başkası mıdır? halkın çoğunun doğduğundan ve yaşından şüphelendiği kimdir? halkın çoğunun nazarından gizli olan, birçok kimsenin onu tasdik etmediği ve varlığına inanmadıkları sadece o değil midir?
doğru söyleyen imamlarımız onun hakkında direnen ve -halkın onu kabullenmeyip inkar ettiği ve onu kabullenenlerle alay ettikleri halde- inancında sabit olanı ve hz. mehdi’ye inanları; ellerinde dikenli dalı tutarak zorluklara sabredenlere benzetmiyorlar mı?
bu gibi insanlar, şii olduğunu iddia edenlerin içinde azınlıktadırlar ve halkın genelinin hevâ ve hevesleri hakka tahammül güçlerini yoketti, onlar da görmedikleri imamı ve onun gaybetinin uzamasını kabullenmediler ve sapıttılar.
hz. emirülmüminin aleyhisselam buyurdu ki: “hidayet yolunda olanların sayısı az diye, hidayet yolunda yürümekten korkmayın” eğer birisi hz. ali’nin bu sözüne uyarsa, bu gaybeti kabullenir, ona inanır ve direnir.
sagır, dilsiz, kör ve ilimden uzak cahillerin sözlerine aldırış etmez. allah’tan bizleri hak yolda sabit kılmasını ve hakka sarılma gücünü bizlere ihsan etmesini niyaz ederiz.
fasil
1- İshak bin ammâr-ı seyrefi der ki: İmam ebu abdullah aleyisselam şöyle buyurdu: “kâim’in iki gaybeti vardır. birisi büyük gaybet, diğeri küçük gaybettir. birisinde özel şiiler onun yerini bilecekler. ötekinde ise onun dindeki özel velileri dışındakiler onun yerini bilmezler.”
2- İshak bin ammâr der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “kâim’in iki gaybeti vardır. birisi küçük, öteki büyüktür. birinde sadece özel şiiler onun yerini bilecek, diğerinde ise onun yerini sadece dindeki özel veliler bilecek.”
3- İbrahim bin ömer-i yemâni der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğu duydum: “bu kıyamın sahibi gaybete çekilecek” ve yine duydum ki şöyle buyurdu: “o kıyam ettiğinde boynunda kimsenin biati olmayacaktır.”(112)
4- hişam bin sâlim der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kâim aleyhisselam biat ettiğinde boyunda hiç kimsenin akdi, ahiti veya biatı olmayacaktır.”
5- mufazzal bin ömer der ki: İmam ebu abdullah-ı sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “bu kıyamın sahibinin iki gaybeti vardır. bir gaybeti o kadar uzayacak ki şöyle diyecekler: öldü. bazıları diyecek ki: öldürüldü. bazıları diyecek ki: gitti. onun emrini kabullenen ashabından çok azı geride (sağlam) kalacaktır. onun durumunu kabullenen veliler dışındaki hiçbir dost, onun yerini bilmeyecektir.”
eğer hz. mehdi’nin gaybeti hakkında sadece bu hadis dahi olsaydı, düşünen bir insan için yeterli idi.
6- hâzim bin habib der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanına giderek şöyle arzettim: allah durumu sizin için ıslah etsin. benim anam ve babam hacca gitmeden öldüler. allah da rızık verdi ve ihsan etti. onların yerine hacca gitmem hakkında ne buyuruyorsun? buyurdu ki: onların yerine hacca git. Şüphesiz bu, onları ferahlatır. sonra bana şöyle buyurdu: ey hâzim! bu işin sahibinin iki tane gaybeti vardır. ve o ikincisinde zuhur edecektir. eğer birisi sana gelip de: “ben onu kendi ellerimle kabre koydum ve üzerine toprak döktüm” derse inanma.”
aynı hadisi abdülvahid bin abdullah da nakleder.
7- ebu basir der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: İmam ebu cafer (muhammed bâkır) aleyhisselam şöyle buyurdu: al-i muhammed’in kâim’inin iki gaybeti vardır. birisi ötekinden daha uzundur? İmam cafer-i sadık buyurdu ki: evet, abbasoğulları birbirine kılıç çekip de halkalar daralınca (yani zayıf devletler kurulunca) süfyani de zuhur edecek, belâlar çoğalacak, halkı öyle ölüm ve katliamlar saracak ki allah’ın ve resulullah’ın haremine sığınacaklar. İşte sadece o zamanda zuhur edecektir.”
8- muhammed bin müslim der ki: İmam ebu cafer aleyhisselam şöyle buyurdu: “doğrusu kâim aleyhisselam’ın iki gaybeti vardır. o iki gaybetten birinde onun hakkında şöyle söylenecek: helak oldu ve onun hangi vadiye gittiği anlaşılmadı.”
9- mufazzal bin ömer der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “doğrusu bu emrin sahibinin iki gaybeti vardır. birisinde onun haberi şiilere ulaşacak, diğerinde ise denilecek ki: helak oldu, hangi vadiye gitti? böyle olursa ne yapmalıyız? diye arzedince şöyle buyurdu: eğer birisi (mehdi olduğunu) iddasa ederse, ona sadece hz. mehdi’nin cevabını verebileceği zor sorular sorun.”
! ! ! ! !
hz. mehdi aleyhisselam’ın iki kez gaybete çekileceği hakkındaki hadisler bizim yanımızda tasdık olunmuştur elhamdülillah. yüce allah, imamlarımızın bu sözlerini açıklığa kavuşturmuş ve onları onaylamıştır. birinci gaybet; hz. mehdi aleyhisselam ile halkın arasında dört sefir’in aracı olduğu gaybettir. bu dört kişi birinci gaybette mevcud idiler ve imam mehdi aleyhisselam tarafından tayin olundular. bütün zor ve karışık soruların cevabı, hikmetleri hz. medi tarafından onların eliyle halka ulaşıyordu. birinci gaybet (gaybet-i suğra) artık bitmiş ve günleri sona ermiştir.”(113)
İkinci gaybette ise artık sefirler ve aracılar yoktur. çünkü allahın yüce hikmeti gereği mehdilik iddia edenler ve hz. mehdi aleyhisselam’ı kabullenmeyenler imtihana tâbi tutulacak, birbirlerinden ayrılacak ve elekte elenir gibi tasfiye oluracaklardır. nasıl ki allah azze ve celle şöyle buyurmaktadır:
“allah müminleri şu bulundukları halde bırakmayacak, sonunda habisi iyi insandan mutalaka ayıracak ve allah size gaybı da biliderecek değil.”(114)
İşte o zaman şimdi gelip çatmıştır. allah bizleri hakkı kabul edenlerden karar kılmış, bizleri fitne eleğinde haktan ayırmıştır. İşte bu “onun iki gaybeti vardır” sözümüzde ve biz şu anda ikinci gaybette (büyük kayboluş) bulunmaktayız. allahtan niyaz ediyoruz ki velilerinin kurtuluşu olan hz. mehdi’nin zuhurunu yakın etsin ve bizleri hayıra yakın olanlardan, onun seçkinine uyan ve onun velisine yardım edenlerden karar kılsın. Şüphesiz allah ihsanın velisidir, bağışlayandır ve minnet sahibidir.
10- mufazzal bin ömer der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “bu emrin sahibi bir gaybetinde şöyle diyecek: “korktuğumdan sizden kaçtım da allah bana hikmet verdi ve beni mürsellerden karar kıldı.”(115)
11- mufazzal bin ömer der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kâim kıyam ettiğinde şu ayeti okuyacak: “sizden korktuğum için kaçtım.”
12- mufazzal bin ömer der ki: İmam cafer sadık’tan duydum ki: İmam ebu cafer aleyhisselam şöyle buyurdu: kâim kıyam ettiğinde şöyle diyecek: “korktuğumdan sizden kaçtım da allah bana hikmet verdi ve beni mürsellerden karar kıldı.”(116)
! ! ! ! !
bu hadisler imamlarımızın şu buyuruğunu açıklar: “onda musa’nın bir sünneti vardır” korkup çekinecektir.
13- übeyd bin zürâre, İmam ebu abdullah aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “halk imamını kaybedecek, (hacc) mevsimlerinde o halkı görecek, ama onlar onu göremeyecekler.”
14- zürare der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “kâim’in iki gaybeti vardır. birisinde onun haberi ulaşacak, ikincisinde ise onun nerede olduğunu bilinmeyecek, hacc mevsimlerinde halkı görecek, ama halk onu göremeyecek.”
15- übeyd bin zürâre der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “kâim’in iki gaybeti vardır. birisinde hacc mevsimlerinde halkı görecek ama halk onu onda göremeyecktir.”
16- ali bin cafer, kardeşi İmam musa kazım aleyhisselam’dan nakleder ki ona şöyle arzettim: Şu ayetin te’vili nedir: “onlara de ki: gördünüz mü suyunuz kuruyup da çekildiğinde kim size pak suyu getirecek?”(117) şöyle buyurdu: “İmamınız sizden gayba çekilince, kim size yeni imamınızı getirecek?”
17- zürare der ki: İmam ebu cafer aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “kaim aleyhisselam gaybete çekilecek ve yakınları onu inkâr edecekler.”(118) neden (gaybete çekilecek)? diye arzedince şöyle buyurdu: korkacak -ve eliyle karnını gösterdi-.
18- abdülmelik bin a’yân der ki: İmam ebu cafer aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “doğrusu kâim aleyhisselam kıyam etmeden önce gaybete çekilecektir.” arzettim ki: neden? buyurdu ki: “korkacatır -ve eliyle karnını gösterdi- yani öldürülmekten korkacatır.”
20- zürare der ki: İmam ebu cafer-i bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: çocuk kıyam etmeden önce gaybete çekilecektir. ve işte mirası istenecek olan o’dur.” arzettim ki: neden gaybete çekilecek? buyurdu ki: korkacaktır- ve eliyle karnına işaret etti- yani öldürülmekten (korkacak)”.
21- aynı hadisi Şeyhimiz kuleyni de nakleder.
22- abdülâla bin husayn-i salebi, babasından nakleder ki şöyle dedi: “hacc’da veya umrede ebu cafer muhammed bin ali aleyhisselam’ı gördüm ve şöyle arzettim: artık yaşlandım ve kemiklerim yıprandı. artık bundan sonra seni görebilecek miyim bilmiyorum. bana bir ahit ver ve kurtulşun (zuhur) ne zaman olacağı haberini bana bildir. buyurdu ki: “doğrusu o reddolunmuş, yalnız kalmış ve ehlinden ayrılmış, babası öldürüldüğü halde initkamı alınmış olan ve amcasının künyesi ile künyelenen var ya, işte bayrakların sahibi o’dur. onun adı, peygamberin adıdır.” arzettim ki: tekrar buyurur musun? o da bir sahife veya deri parçası getirtti ve onları benim için yazdı.
23- husayn-ı sâlebi aynı hadisi tekrarlar yalnız sonunda der ki: sonra ebu cafer aleyhisselam sözünü bitirdikten sonra bana bakarak buyurdu ki: ezberledin mi (yoksa) istersen yazayım mı? arzettim ki: sen nasıl istersen (öyle olsun?) sonra bir sayfaya veya deri parçasına yazarak bana verdi. sonra husayn onu çıkararak bize okudu ve dedi ki: bu, ebu cafer aleyhisselam’ın yazısıdır.
24- ebul cârud der ki: İmam cafer, muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: bu emrin sahibi, reddolunan ve yalnız başına babasının intikamı alınmamış olandır. o, amcasının künyesini taşır, ehlinden uzaktır. onun adı, peygamberin adıdır.”
25- ahsen bin muhammed-i hazrami der ki: İmam cafer-i sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “sizin zuhur etmesini istediğiniz, mekke’den zuhur edecektir. ve o istediği şeyi(119) görmedikçe mekke’de zuhur etmeyecektir. eğer o isterse, (ashabı) ağacın dallarını dahi yemeğe hazırdırlar.”
! ! ! ! !
bakın imamlarımız aleyhisselam kendi dostlarına yürümeleri gereken yolu nasıl da açıkca buyuruyorlar. o da onikinci imamımız hz. medi’ye teslim olmak, ona itiraz etmemek şüphe ve tereddüt etmemektir.
bütün bu beyan ve açıklamalardan sonra gaybet konusunda tereddüt etmek câiz midir?
gaybet sahibinin haklılığını şiilere açıklamak için bundan daha açık bir yol var mıdır?
26- ebu haysem-i misemi der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “muhammed, ali ve hasan isimleri arka arkaya geldikten sonra dördüncü şahıs, kıyam edecektir.”(120)
27- muhammed bin ebu yaküb-i belhi der ki: İmam ali bin musa-er rizâ aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: siz bundan daha büyük bir belaya tutulacaksınız. öyle ki ana karnındaki çocuğa ve süt çocuğuna şöyle söylenecek: gayıb oldu ve öldü. ve denilecek ki: İmam yoktur. halbuki resulullah da çok kez gayba çekilmiştir. İşte ben de öyle tabii olarak öleceğim.(121)
28- hasan bin mahbub-i zerrâd der ki: İmam rıza aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “ey hasan! korkunç ve şiddetli bir fitne meydana gelecek, bütün dostluklar ve samimiyet yokolacaktır. ve bu benim oğlumun üçüncüsünü (yani İmam hasan-i askeri’yi) şiilerim kaybedince olacktır. göktekiler ve yerdekiler onu kaybettiklerinden dolayı hüzüne boğulacaklar. birçok mümin erkek ve kadın onun ölümünden dolayı üzülecek, hüzne boğulacak, hayrete düşecektir.”
başını aşağı eğdi, biraz sonra şöyle buyurdu: babam ve anam ona feda olsun. o, peygamberin adaşıdır, baha benzer ve musa bin İmran’a benzer. üzerinde nurdan elbiseler vardır.(122) kuds aleminin nurunun ışıklarıyla ışıklanır. ben onu şu an görür gibiyim.
halk tam ümidini kestiğinde bir nida gelecek. o nidâyı yakında olanlar işittikleri gibi uzaktakiler de duyacaklar. o ses, müminler için bir rahmet, kâfirler için ise azap olacaktır.” ona şöyle arzettim: babam ve anam sana fedâ olsun, bu nidâ nedir? buyurdu ki: “recep ayında üç ses gelecektir. birincisi: “allah’ın laneti zalimlere olsun” ikincisi: “beklediğiniz geldi ey müminler topluluğu” üçüncüsü: “biliniz ki zalimleri helak etmek için allah falancayı (yani hz. mehdi’yi) gönderdi.” İşte o zaman müminlerin faracı (kurtuluşu - zuhur) gelecektir böylece allah onların göğsüne şifa verecek, kalplerindeki gazapı kaldıracaktır.”
29- davud bin kesir-i rıkki der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam’a şöyle arzettim: sana fedâ olayım! bu emir (yani kıyam) çok uzadı öyle ki, kalplerimiz daraldı ve derin hüzünden dolayı ölüyoruz. buyurdu ki: “bu zuhur, daha ümitsiz ve hüzünün daha çok olduğu bir zamanda vuku bulacaktır. bir münâdi gökten kâim’in ve babasının adıyla seslenecektir.” Şöyle arzettim: onun ismi nedir? buyurdu ki: “onun adı peygamberin adıdır, babasının adı ise vasinin adıdır.”
30- İsmail bin cabir der ki: ebu cafer muhammed bin ali aleyhisselam şöyle buyurdu: “bu emrin sahibi bu yerlerden birinde gaybete çekilecektir. ve eliyle “zi tuvâ”(123) mahallesini gösterdi. öyle ki zuhurundan önce ona hizmet eden şahıs gelecek ve hz. mehdi’nin bazı ashabı ile görüşecek ve onlara diyecek ki: “siz kaç kişiniz? kırk kişi kadarız. dediklerinde şöyle buyuracak: eğer sahibinizi görürseniz ne yaparsınız?
diyecekler ki: vallahi eğer bize dağı yerinden oynatmamızı emretse dahi yaparız. sonra ertesi yıl onların yanına gelerek diyecek ki: İçinizde ileri gelenlerden on kişiyi seçin. onlar da on kişiyi seçecekler ve yola çıkarak sahiplerinin huzuruna çıkacaklar ve ertesi gece için onlara söz verecek.” sonra İmam muhammed bakır aleyhisselam şöye buyurdu: “allah’a andolsun ki ben onu görür gibiyim. sırtını hacer-ül esved’e dayayarak allah’tan hakkını isteyecek. sonra diyecek ki: ey halk! her kim benimle allah hakkında bahsederse bilsin ki halkın içinde allaha en yakın olan benim. ey halk! her kim benimle adem hakkında bahsederse bilsin ki. adem’e en yakın olan benim. ey halk! her kim benimle nuh hakkında bahsederse bilsin ki nuh’a en yakın olan benim. ey halk! her kim benimle İbrahim hakkında bahsederse bilsin ki İbrahime en yakın olan benim. ey halk! her kim benimle musa hakkında bahsederse bilsin ki musa’ya en yakın olan benim. ey halk! her kim benimle İsa hakkında bahsederse bilsin ki İsa’ya en yakın olan benim. ey halk! her kim benimle muhammed -sallallahu aleyhi ve alih- hakkında bahsederse bilsin ki halkın içinde muhammed’e en yakın olan benim. ey halk! her kim benimle allahın kitabı hakkında bahsederse bilsin ki halkın içinde allah’ın kitabına en yakın olan benim. sonra makam-ı İbrahim’e geçerek iki rekat namaz kılacak ve allah’tan hakkını isteyecek.”
sonra İmam muhammed bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “allaha andolsun ki allahın şu ayetinde ki “darda kalan” kelimesi onun hakkındadır: “yoksa darda kalana, dua ettiği zaman icabet eden ve kötülüğü gideren ve sizi yeryüzüne halife kılan mı hayırlı?”(124)
31- ebul cârud der ki: ebu cafer aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “siz devamlı böyle olacaksınız ve sonunda allah dünyaya gelip gelmediği anlaşılmayan birini size gönderecektir.”
32- ebul cârud der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: sizler biz ehli beyt’ten olan birine her zaman boynunuzu uzatacak ve diyeceksiniz ki: İşte beklediğimiz budur. allah ona aranızdan alacak ve sonunda bu iş için öyle birini gönderecek ki dünyaya gelip gelmediğini, yaratılıp yaratılmadığını anlayamayacaksınız.”
33- ebu cârud der ki: İmam ebu cafer aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “her zaman boynunuzu birine doğru uzatacak ve diyeceksiniz ki: İşte bu odur. allah da onu aranızdan alacak ve sonunda yaratılıp yaratılmadığını anlamadığınız birini gönderecektir.”
34- muhammed bin sinan, bir adamdan nakledir ki İmam ebu cafer aleyhisselam şöyle buyurdu: siz her zaman böyle olacaksınız ve sonunda allah bu iş için dünyaya gelip gelmediği anlaşılmayan birini gönderecektir.”
! ! ! ! !
ey şia topluluğu! -ey imtihanı kazanarak imamların sözlerinin üzerinde durup düşünen ve ihsan olunan topluluk-. bu hadislerde açık bir beyan ve parlak bir nür yok mudur? geçmişteki imamlarımızın içinde dünyaya geldiğine tereddüt olunan varlığı ve yokluğu hakkında ihtilaf olunan bir imammımız var mıdır? ümmetin herhangi bir fırkanın bir imamızın gaybete çekildiğini ve onun yaşadığı günlerde ihtilaf ettiğini ve hayrete düştüğünü gördünüz mü? İmamımız cafer sadık aleyhisselam açıkça buyuruyor ki: “muhammed, ali ve hasan isimleri arka arkaya geldikten sonra dördüncü şahıs kıyam edecektir.” bu imam, onikinci imamımız hz. mehdi’den başkası değildir. dinin kemali ondadır ve onun elindedir. halkın imtihanı ve elenip ayıklanması onun gaybeti iledir.halkın en pak ve ihlaslı olanları onun velayeti iledir. onun emirlerine uymak, onun imametini kabullenmekle allaha yaklaşılır. o haktır ve vardır. o gaybete çekilse de yeryüzü onsuz olmaz. ve buna inanmak; resulullah, emirülmüminin ve ondan sonraki imamlarımızı tasdik etmektir. onlar, hz. mehdi’nin gaybete çekildikten sonra kıyam edeceğini ve halkın ümidini kesmesinden sonra kılıçla ortaya çıkacağını müjdelemişlerdir. buna göre herkes imamlarımızın buyurduklarını tek tek düşünmelidirler. çünkü bu hadisler, konuyu daha fazla açıklığa kavuştururlar. allah bizleri ve bütün kardeşlerimizi sonsuza dek ikrar ve icabet ehlinde karar kılsın. bizleri, karşı çıkan ve inkar edenelerden etmesin. bizlerin hakka sarılmamızı sağlıyarak basiret ve yakinimizi artırsın. Şüphesiz o, başarıya ulaştıran ve onaylayandır.
! ! ! ! !
35- yahya bin sâlim der ki: İmam ebu cafer aleyhisselam şöyle buyurdu: “bu emrin sahibi, içimizde yaş bakımından en küçük olan ve şahsiyet olarak en sessiz olanımızdır.

Kaynaklar
------------------------------------------
(98)- kaim, onikinci imamımız hz. mehdi’nin en meşhur sıfatlarındandır. ve bu sıfat “kıyam edici” manasına gelir ve fakihlerimizin fetvasına göre bu vasıf duyulduğunda ayağa kalkmak vaciptir. (ç.)
(99)- müellif bu kitabı yazdığında gaybetten seksen yıl geçmişti. bugün ise binyüzelli yılı dahi aştığından mezkur fırkalar iyice gaflete dalmış, imamımızın varlığını inkar etmektedirler. (ç.)
(100)- birinci emir, imamlarımızın hz. mehdi hakkında buyurdukları maariftir. yani eğer imamlarımızın hadislerini iyi öğrenirsek, hz. mehdi zuhur ettiğinde, o hazreti tanımak kolaylaşacaktır. (ç.)
(101)- İki mescid, ya mescid-ün nebi ile mescid-ül haramdır veya küfe ile sehle mescidleridir. ama birinci ihtimal daha kuvvetlidir.
(102)- mübarek “nür” suresi 63. ayert-i şerife.
(103)- mübarek “nİsâ” suresi 57. ayert-i şerife.
(104)- mübarek “m­âide” suresi 92. ayert-i şerife.
(105)- “bu işin sahibi” yani, velayetin sahibi demektir. bütün imamlarımız velayet sahibdir. bununla birlikte mezkur hadislerimizde geçen velayetin sahibi sadece onikinci imamımız hz. mehdi aleyhisselam’dır. (ç.)
(106)- mübarek “sâd” suresi 82 ve 83 ayeti şerifeler.
(107)- mübarek “nisâ” suresi 119 ayeti şerife.
(108) - mübarek “âraf” suresi 16. ayeti şerife.
(109)- mübarek “sebe” suresi 20. ayeti şerife.
(110)- mübarek “hicr” suresi 42. ayeti şerife.
(111)- filanca oğulları (beni filân) kelimesi genelde irak’a hükmeden hakimlere delalet eder. bu hadiste ise, imamımızın kasdının abbasoğulları olması ihtimali daha yüksektir. (ç.)
(112)- hz. mehdi aleyhisselam zuhur ettiğinde hiçbir hükümdar veya halifeye karşı daha önceden biat etmemiş, ona söz vermemiş veya vaad de bulunmamıştır. bu yüzden hiçbir hükümdar da onu herhangi bir iş yapmaya zorlayamayacaktır. (ç.)
(113)- buradan da anlaşılıyor ki bu kitap en son sefir olan ali bin muhammed-i semuri’nin vefatından (329 hicrinin Şaban ayı) sonra yazılmıştır. (ç.)
(114)- mübarek “âl-i İmrân” suresi 179. ayeti şerife.
(115)- mübarek “Şuarâ” süresi 21. ayeti şerife.
(116)- mübarek “Şuarâ” süresi 21. ayeti şerife.
(117)- mübarek “mülk” suresi 30. ayeti şerife.
(118)- yakınlarının onu inkar etmeleri, onun öldürülmesinden korktukları içindir. (ç.)
(119)- hz. mehdi aleyhisselam birçok rivayete göre 313 kişilik ashabı olmadıkça zuhur etmeyecektir. buna göre hz. mehdi’nin istediği şey de 313 kişilik ashabıdir. (ç.)
(120)- yani İmamımız muhammed taki, ali naki ve hasan-i askeri aleyhisselan’dan sonra gelecek olan imam (yani hz. mehdi) kıyam edecektir. (ç.)
(121)- İmam musâ-i kazım aleyhisselam’ın harun tarafından zindanda şehit edilmesinden sonra, onun bazı ashabı İmam rıza aleyhisselamın imamlığını kabullenmeyerek, İmam musa kazım aleyhisselam’ın gaybete çekildiğini iddia ettiler. bu inançta olanlara “vakifiler” (İmam musa kazım’ın imamlığında duranlar) denilir. bunlara imamlarımız lanet okumuşlardır; bu fırka artık tarih sayfalarında kalmış ve yeryüzünden silinip gitmişlerdir. İmamımız ali musa er rıza aleyhisselam bu rivayette kendi imamlığını kabullenmemelerini göz önüne alarak şiilerin bazılarının hz. mehdi’nin imametini kabullenmemekle daha büyük fitnelere ve belalarla karşılaşacaklarını buyurmaktadır. (ç.)
(122)- allâme meclisi (r.a) der ki: üzerinde nurdan elbiseler vardır, yani kâmil müminlerden nürani olanlar onun etrafını sarar ve ona yardımcı olurlar.
(123)- mekke yakınlarında bir vadidir. oranın bugünkü “ebtah” mahellesi olduğu da söylenir. (ç.)
(124)- mübarek “neml” suresi 62. ayet-i şerife.
5
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ) HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
arzettim ki: bu ne zaman olacaktır? buyurdu ki: haberciler o gece biat edildiği haberini yayınca her kudret sahibi bir bayrak kaldıracaktır. (İşte o zaman) kurtuluşu bekleyin.”
! ! ! ! !
geçmişteki sadık imamlar aleyisselam ile diğer yalancı ve batıl imamların arasında küçük yaşta yetim olan tek imam sadece budur. yüce allah tıpkı İsâ bin meryem ve yahyâ bin zekeriyya’ya kitap, nübüvvet, ilim ve hikmet verdiği gibi, bu imama kükük yaşta imamet ve ilim vermiştir.
bunun delili ise imamımız cafer-i sadık aleyhisselam’ın şu buyurğudur: o dört peygambere bezer. onlardan biri de İsa bin meryem’dir. zira ona küçük yaşta hikmet, nübüvvet, kitap ve ilim verdiği gibi ona da küçük yaşta imameti vermişti. ve ayırca “bu emrin sahibi, içimizde yaş bakımından en küçük olan ve şahsiyet olarak en sessiz olanımızdır” diye buyurması da bu imamın, hz. mehdi aleyhisselam olduğunun apacık delilidir. zira ne diğer sadık imamlarımız ne de imamet iddiasında bulunan zalimlerin içinde, o hazretin yaşında kendisine imamet verilen hiçkimse yoktur.
çünkü imamlarımızdan veya diğer zalimerden hangisine imamet veya hilafet ulaştı ise, hepsinin yaşı hz. mehdi aleyisselam’dan büyük idi. kendi kelimeleri ile hakka haklılık veren ve kafirlerin sözünü kesen allah’a hamdolsun.
36- ümeyye bin ali-i kaysî der ki: İmam muhammed taki aleyhisselam’a: “senden sonraki imam kimdir? diye arzedince şöyle buyurdu: oğlum ali (naki aleyhisselam) sonra ali’nin iki oğlu.” sonra başını aşağı eğdi ve daha sonra buyurdu ki: “sonra hayret olacak.” arzettim ki: böyle olunca nereye yüz çevirmek gerek? sustu. sonra -üç kez- buyurdu ki: nereye (yüz çevirmeli) değil. ben sorumu tekrarlayınca buyurdu ki: “medine’ye”. hangi medine’ye diyince şöyle buyurdu: “bizim medine’mize. meğer medine’den başka medine var mı?”
aynı hadisi ahmed bin hilâl ve ali bin ahmed de naklederler.
37- abdüllazim bin abudllah-el haseni der ki: İmam muhammed takî aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: oğlum ali öldükten sonra bir meşale zuhur edecek sonra gizli bir meşale (doğacak) kalbine şüphe girenlere eyvahlar olsun. ve dinine doğru koşan gariplere ne mutlu. sonra öyle olaylar vuku bulacak ki, olan olaylardan saçlar ağaracak ve yüce dağlar yerinden oynayacak. (yani öyle müthiş olaylar vuku bulacak ki insanların imanı tıpkı dağ gibi gevşeyecek ve çözülecek).
! ! ! ! !
halkın çoğunun kabullenmeyip çok az bir müminin kabul ettiği bu olaydan daha hayret verici birşey var mı? zira halk tereddüt ve şüpheye düşmüş, yakinler azalmıştır. adımlarını sağlam atan adamların sayısı azalmıştır. çünkü halk sabırlı ve ihlas sahiplerine önceden yüklenen yükün ne kadar ağır olduğunu anlayamamışlardır. âl-i muhammed aleyhisselam’ın ilminde derin olanlar ve bu gibi hadis-i şerifleri rivayet edenler, ehli beyt imamların maksadının ne olduğunu bilirler. allahın sebat ve yakin ikram ettiği bu dirayetli insanlar işaret olunan bu manaları anlarlar. ve hamd alemlerin rabbinedir.
38- ebu hamza der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’ın huzuruna çıkarak: bu emrin sahibi sen misin? diye arzedince: “hayır” dedi: oğlun mu? dediğimde. buyurdu ki: “hayır” arzettim ki: oğlunun oğlu mu?: “hayır” diye buyurdu. peki o kimdir? diye arzedince şöyle buyurdu: “yeryüzü zulümle dolduğu gibi, onu adâletle dolduracak olandır. İmamlardaki fetret(125) zamanında gelecektir tıpkı peygemberin de fetret zamanında geldiği gibi.
39- … eyyûb bin nuh’dan: İmam ebul hasan ali nâki aleyhisselam şöyle buyurdular: “bayrağınız içinizden ayrıldığı zaman, ayaklarınızın altından zuhuru bekleyin.”
40- mufazzal bin ömer der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a allah azze ve celle’nin şu ayeti: “sûra üflendiği zaman”(126) sorulduğunda şöyle buyurdu: “bizim içimizde gizli bir imam vardır. allah azze ve celle onun zuhur etmesini irade ettiğinde onun kalbine bir nokta’iz koyacak, o da allah azze ve celle’nin izniyle zuhur ve kıyam edecektir.
41- ebu basir der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “bu emrin sahibi mutlaka gaybete çekilecek ve gaybetinde de mutlaka (halktan) uzaklaşacaktır. ve tîbe (medine) ne güzel bir menzildir ve otuz kişi asla korkmayacaktır.”(127)
42- muhammed bin müslim der ki: İmam cafer sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “sahibinizin gaybete çekildiği (haberi) size ulaştığında sakın inkâr etmeyin.”
43- ali bin ebu hamza der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: kâim kıyam ettiğinde halk mutlaka onu inkâr edecektir. çünkü o, reşit bir genç olarak dönecektir. ve allahın zerr âleminde(128) ahit aldığı insanlar dışında hiç kimse bu inançta sabit kalamayacaktır.”
bir başka rivayette ise şöyle buyurmaktadır: “en büyük imtihanlardan biri ise şudur ki: halk onu yaşlı ve ihtiyar biri olarak zannederken, o genç bir halde zuhur edecektir.”
44- İmam zeynelabidin aleyhisselam’ın torunu ali bin ömer der ki: İmam ebu abdullah, cafer-ı sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “benim evelatlarımdan olan kâim, (İbrahim) halil’in ömrü olan yüzyirmi yıl yaşayacaktır ve bu kadar ömürün anlaşılması mümkündür. sonra zamanın birinde gaybete çekilecektir. sonra zuhur ettiğinde otuz iki yaşındaki reşit bir gençtir. öyle ki halkın bir bölümü ondan vazgeçecektir. yer yüzünü zulüm ve cefa ile dolduğu gibi, adalet ve eşitlikle dolduracaktır.”
! ! ! ! !
İmamımız cafer-ı sadık aleyhisselam bu buyruğu ile körlüğü ve tereddütü şiddetle kınamakta, gaflet uykusunda olanları uyarmakta, hayrete düşenlere ise yol göstermektedir. hz. mehdi aleyhisselam’ın yaşı ve durumu ile genç yaştaki zuhuru hakkında zikrolunan ve açıklanan mânâlâr akıl sahiplerine yetmiyor mu? basiret sahiplerinin duraksamasına gerek yoktur. allah’ın emri ulaşmadan ve onun tayin ettiği vakit gelmeden acele etmek yersizdir. o müddet sona erdiğinde hz. mehdi zuhur edecektir. İmamlarımız hz. mehdi hakkında eger bir vakit buyurmuşlarsa o da sırf şiileri teskin ve teselli etmek içindi. çünkü imamlarımız açıkca buyuruyorlar ki: biz (zuhur konusunda) vakit tayin etmeyiz. ve eğer birisi (zuhur konusunda) bizim vakit bildirdiğimizi rivayet ederse onu doğrulamayın. ve onu hemen yalanlayın. ve ona uymayın. müminlere layık olan şudur ki: allah’ın dini konusunda imamlarımızdan gelen buyruklara teslim olmalıdırlar. çünkü imamlarımız ne buyurduklarını çok iyi bilirler. bu durumda oniki imamın buburduklarına teslim olanlar ve bu konuda yakın edenler, gerçekte hakka ve saadete ulaşanlardırlar. böylece onlar inançlarını sağlama almışlardır. ama oniki imamın yolundan ayrılan ve şüpheye düşen ve muhalefet edenler, allah’a kendilerinden bazı nispetler verirler ve kendileri kendilerine (imam ve halife) seçerler, allah’ın seçtiğini engellerler ve istediklerine asla ulaşmazlar. böylece hayrete ve şekke düşerler, bir mezhepten başka bir mezhebe bir sorundan başka bir soruna başlarını bulaştırırlar. hiçbir sonuca ulaşamadan sonunda hüsrana uğrarlar.
İşte onikinci imamımızın allah azze ve celle’nin katındaki menzileti bu kadar yücedir. –yüce allah, dini ve velilerinin intikamını onu vesile ederek alır ve ‘kendi dininin müşrikler istemesede diğer dinlere galip geleceği’ sözünü veren resulünün vaadini onun sayesinde yerine getirir. böylece yeryüzünün halis ve tek dini olarak aziz islam dini kalır.- cahil halkın onun bu yüce makamını iddia etmemesi haktır ve hz. mehdi aleyhisselam’dan başka biri için o makamı iddia edenler sapıklığa uğrarlar ve hiç kimse başkası uğruna kendisini cehennem ateşine atmasın. biz bundan allah’a sığınır ve rahmeti sayesinde bizi azabından korumasını dileriz.
! ! ! ! !
45- İbrahim bin ömer-i yemâni der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “kâim kıyam ettiğinde, boynunda hiç kimsenin biatı olmadan zuhur edecektir.”
46- hişam bin sâlim der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim kıyam ettiğinde onun boynunda hiç kimsenin misakı, ahti ve biatı olmayacaktır.
fasil
gaybet olayının önemi ve onun haklılığının şahidi ve halkın imtihana tabi tutulup fitnelere kapılacağı ve sadece dinine sahip olanların bundan kurtulacağının bir göstergeside emirülmüminin aleyhisselam’dan naklolunan hadis-i şeriflerdir:
1- İkrime bin sa’sââ’nın babasından naklettiğine göre hz. ali aleyhisselam şöyle buyuruyordu: “bu şiiler her zaman bir koyun sürüsü gibi olacak ve zalimler onların herhangi birisine el koymaktan çekinmeyecektir. (yani tıpkı bir kasabın koyuna davrandığı gibi davranacaktır.) ne sığınabilecekleri yüce bir yer, ne de işlerinde onları teşvik edecek bir destek bulamayacaklardır.”
2- üleym’in selman-ı fârsî’den -rahmetullahi aley- naklettiğine göre o, şöyle buyurdu: “müminler her zaman ölü koyunlar gibi olacaklar ve zalimler onların herhangi birisine el koymaktan çekinmeyecektir. ne sığınabilecekleri bir yer, ne de işlerinde onları teşvik edebilecekleri bir destek bulamayacaklardır.”
3- abdullah bin ukbe der ki: hz. ali aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “sizleri tıpkı bir sığınak arayan ama bulamayan başıboş develer şeklinde görür gibiyim ey şia topluluğu!”
4- hakem, İmam muhammed bâkır aleyhisselam’dan nakleder ki şöyle buyurdu: “yukarı çıkıp de hiç kimseyi bulamadığınızda ve geriye döndüğünüzde de hiç kimseyi bulamadığınız da ne yapacaksınız?”
5- ebu cârûd der ki: İmam ebu cafer, muhammed bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “(hz. mehdinin zahurunu) o kadar bekleyeceksiniz ki tıpkı korkan koyunlar gibi olacaksınız ve kasap için elini istediğine koymak fark etmeyecektir. sığınabileceğiniz yüksek bir yer ve işlerinizde dayanabilecek bir destek bulamayacaksınız.”
! ! ! ! !
allah sizlere merhamet etsin. tüm bu hadisler hakkın sahibinin gaybetine delâlet etmiyor mu? İşte şiilerin sığınağı odur ve dayanılan destek ise onunla şiiler arasındaki sefirlerdir. İşte işlerinde dayandıkları ve gaybet zamanında imamla kendileri arasındaki aracı, o dört sefirdir. İşte onlar da vefat edip çekiline şiiler tıpkı koyun sürüsü gibi kaldılar. halkla hz. mehdi arasındaki aracılar, halkı hidayet eder onlara hz. mehdi’nin mesajını ulaştırırlardı. sonunda allah, tedbirini câri etti ve kaderini imzaladı. Şu anda hz. mehdi ile aramızda sefirler olmadığından imtihana tâbi tutulmakta ve helâk olanlar da bununla helâk olmaktadırlar. kurtulanlar ise hakta sabit olanlardır. onlar; şüphe ile tereddütü reddederek imamlarımız aleyhisselam’ın bu buyruklarına inanmaktadırlar. bu gam ve hüznün olması gerekir ve allah’ın izni ile bu hüzün tekrar giderilecektir, halkın isteği değil allah’ın isteği ve izni geçerlidir.
allah kendi ipine sımsıkı sarılan siz mümin şii toplumunu ve bizi gaybet imtihanını kazanan ve kurtulanlardan etsin. helak olmak; rabbinin seçtiğine razı olmayıp kendi heva ve hevesine uymak, allahın tedbirinde acale edip, emrolunduğu gibi sabretmemektir. allah bizleri ve sizi hidayetten sonra dalâlete düşenlerden etmesin. Şüphesiz o veli ve kadirdir.
bunlar, gaybet konusunda hazırda olan rivayetlerdir. bunlar halkın elinde olup ezberledikleri birçok hadisin sadece az bir bölümüdür. Şüphesiz başarıya ulaştıran yalnız allahtır.

11. bölüm
(Şİİlerİn hz. Mehdİ’nİn zuhurunu bekleyİp sabretmelerİ ve Allah’ın emrİnde acele etmemelerİ hakkindakİ rİvayetler)
1- ebu basîr der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “babam bana şöyle buyurdu: azerbaycandan mutlaka bir ateş çıkacaktır. ve hiçbir şey onun karşısında duramayacak. böyle bir şey olunca evinizde oturun. biz ne yaparsa siz de onu yapın. (yani biz evde otururken siz de oturun). ve bizim kıyam edenimiz hareket ettiğinde süratle ve hiç durmadan ona doğru koşun. allaha andolsun ki kâbe ile makâm-ı İbrahim arasında halkın ona biat ettiğini görür gibiyim. (bu biat) yeni bir kitap üzerinedir ve araplara çok zor gelecektir. ve buyurdu ki: yaklaşan şerrden dolayı arapların isyânkârlarına eyvahlar olsun.”
2-ebu cârud der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam’a: bana tavsiyede bulun, diye arzettiğimde şöyle buyurdu: allah’tan korkmanı, evinde oturup bu halkın içine fazla girmemeni ve bizim ailemizden çıkıp (bayrak kaldıranlara)(129) katılmamanı tavsiye ediyorum. Şüphesiz onlar hiçbir şey üzerine değillerdir ve hiçbir yere varamazlar. bil ki umeyye oğulları bir süre hükümet sürecek ve halk onu, onların elinden alamayacaktır. ve hakk ehlinin de bir devleti olacak ve o devlet kurulduğunda allah, biz ehli beyt’ten istediği birine onu verecek. herkim o devlete ulaşırsa, yüce makamda bizimde birlikte olacaktır. ve eğer o devlete ulaşmadan önce ölürse, allah onun hayrını isteyecektir.
bilki eğer bir kavim bir zulümü yoketmek veya dini yücelmek için kıyam ederse, çeşitli belâler ve musibetlerle karşılaşır. öyle ki bedirde peygamberle birlikte bulunan topluluk kıyam edecek onların öldürdükleri toprağa gömülmeyecek ve yere düşenleri kaldırılmayacak, yaraları tedavi edilmeyecek. bunlar kimlerdir? diye arzettiğinde, melekler diye buyurdu.(130)
3- ebu cârud der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “biz ehl-i beyt’ten birisi bir zulümü defetmeye ve hakka davet etmeğe kalkıştığında mutlaka belâlarla karşılaşır. tâ ki sonunda bedirde hazır bulunan topluluk kıyam edecektir onların öldürdükleri defnedilmez ve yaraları tedavi edilmez. dedim ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam kimleri anlatıyordu. dedi ki: melekleri.”
4- haris-i hemdânî der ki: hz. ali aleyhisselam minberde şöyle buyurdu: haksız yere hilâfeti isteyen helak olup da asrın sahibi yüzünü çevirdiğinde, insanların kalpleri altüst olacaktır. bazı kalpler hayırlı ve bereketli, bazıları ise hayırsız ve bereketsizdir. acele edenler helak olacak, dağılanlar dağılacak, geride sadece müminler kalacak. sayıları ne de azdır. üçyüzden biraz fazla. resulullaha birlikte bedir’de savaşan topluluk (melekler) onlarla birliktedir. ne öldürülürler ne de ölürler.”
! ! ! ! !
emirülmüminin aleyhisselam “asrın sahibi yüzünü çevirdiğinde” sözü ile zamanımızın gaybete çekilen sahibi, hz. mehdi aleyhisselam’ı kastetmektedir. allah’ın gerçekten tedbiri uğruna halkın gözlerinden uzaklaşmıştır. ve yine buyuruyor ki: “İnsanların kalpleri altüst olacaktır. bazı kalpler hayırlı ve bereketli. bazıları ise hayırsız ve bereketsizdir.” bu kalpler. hayret ve gaybet zamanında değişen şiilerin kalpleridir. her kim hakkı kabulünde direnirse, hayırlı ve bereketlidir. ve her kim dalâleti ve saçma sözleri kabullenirse hayırsız ve bereketsizdir. sonra buyuruyor ki: “acele edenler helâk olacak”.
hz. ali aleyhisselam bunları eleştirmektedir. bunlar allah’ın emrinde acele edenler ve ona teslim olmayanlardır. gaybet onlara göre çok uzamıştır ve onlar zuhuru görmeden ölürler.
ama allah sabır ederek teslim olanlardan istediğini seçer ve korur. İşte onlar müminlerdir. sayıları üçyüzden biraz fazla olan bu ihlaslı insanlar azdır. İmanları güçlü ve yakinleri sahih olduğundan dolayı allah onlara bu görevi verdi. böylece allah’ın velisine yardım edecek ve düşmanlarına karşı cihâd edeceklerdir.
hadislerde de görüldüğü gibi bunları, hz. mehdi’nin yeryüzünde savaşlarda ve adâlet devleti kurulduğunda valileri ve temsilcileridirler. sonra emirülmüminin aleyhisselam buyurdu ki: “resulullahla birlikte bedirde savaşan topluluk (melekler) onlarla birliktedir. ne öldürülürler ne de ölürler.” yani allah azze ve celle hz. mehdiyi ve üçyüzden fazla olan ashabını bedir’deki meleklerle onaylayacaktır. ve o melekler de o hazretin savaşılarında olacaklardır. allah bizleri velisinin rikabında savaşan lâyık insanlardan karar kılsın, bize lâyık olduğumuz şekilde davransın.
! ! ! ! !
5- ebul mürhef der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: mehâzir (hızlı atlar) helak olurlar. arzettim ki: mehâzir nedir? buyurdu ki: acele edenlerdir.
ve zuhur yakındır diyenler kurtulacaklardır. kalenin hisarları tıpkı bir çivi gibi yerine oturmuştur. eğer birisi size ziyan vermek isterse allah onu mutlaka başka birşeyle meşgul eder. yalnız sizin onlara taarruz etmemeniz şartıyla.”
6- ebu bekr-i hadramî der ki: horasanda siyah bayraklar zuhur ettiğinde ben ve eban, İmam cafer-i sadık aleyhisselam huzuruna çıktık. (bu konuda) ne buyuruyorsun? diye arzedince şöyle buyurdu: evlerinizde oturun. ve biz ehli beyt’ten birinin etrafına toplandığımız gördüğünüzde silahınızla bizim için kıyam edin.”
7- ali bin esbât’ın bazı ricâlden naklettiğine göre İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “dilinize sahip çıkın ve evlerinizde oturun. böylece belâler size ulaşmaz ve halka ulaşır. zeydiler belaların karşısında size siper olacaklardır.”
8- abdurrahmân bin kesîr der ki: birgün İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanında idim ve onun yanında mihzem-i esedi oturmuştu. o, allah beni sana feda etsin! bu kıyam ne zaman vuku bulacak. bu iş çok uzak, diye arzedince şöyle buyurdu: İsteyenler yalancıdır. acele edenler helâk olur. teslim olanlar ise kurtulur ve bize ulaşırlar.”
9- abdurrahman bin kesîr der ki: “allahın emri geldi. öyleyse artık acele etmeyin.”(131) ayet-i şerifesi hakkında İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “o emir bize aittir. allah bu emri üç tane ordusuyla onaylayana dek acele etmemeyin buyurdu: melekler, müminler ve korku. hz. mehdi’nin zuhuru, resulullah’ın zuhuru gibidir. ve bu allah’ın şu ayetindedir: “tıpkı rabbin seni evinden hak ile zuhur ettirdiği gibi”.(132)
10- semâa bin mehran, salih bin meysem ve yahyâ bin sâbık’dan nakleder ki İmam muhammad bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “acele edenler helâk olur, (zuhur) yakındır diyenler kurtulur, kalenin hisarları çivi gibi yerde sabittir. hüzünden sonra müthiş bir fetih gelecektir.”
11- ebu hâlid-i kâbulî der ki: İmam ali zeynelâbidin aleyhisselam şöyle buyurdu: “serbest bırakılıp halkla üç kelime konuşmak isterdim. sonra da allah benim hakkımda istediğini yapsaydı. ama sabretmeğe dair allah’la ahdim var.” sonra şu ayeti okudu: “uzun zamandan sonra onun haberini mutlaka öğreneceksiniz.”(133) sonra tekrar allahın şu ayetini okudu: “sizden önce kendilerine kitap verilenlerle allah’a şirk koşanlardan kötü sözler işiteceksiniz, birçok eziyetlere zahmetlere uğrayacaksınız. sabreder ve sakınırsanız şüphesiz bu, hadiselere karşı metanetten sayılır.”(134)
12- ebu tufeyl şöyle der: İmam muhammed bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: İbn-i abbas birisini imam zeynelâbidin aleyhisselam’in yanına gündererek. “ey iman edenler! sabredin, sabrı tavsiye edin ve irtibat kurun.”(135) ayetini sordurdu. İmam zeynelâbidin aleyhisselam gazaplanarak soruyu sorana şöyle buyurdu: “sana emredenin kendisiyle karşılaşmak isterim”. sonra buyurdu ki: bu ayet babamın ve bizim hakkımızda nazil olmuştur. bizlere emrolunan sebat ve karşı durmanın vakti daha gelmemiştir. yakın bir zamanda sebat edip sabrı tavsiye edeneler ve irtibat kuranlar bizim neslimizden geleceklerdir.
ama ibn-i abbas’ın sülbünde cehennem ateşi için yaratılmış bir emanet vardır. yakında bazı kavimleri dalga dalga dinden çıkaracaklar ve âl-i muhammed’in evlatlarından olan nesillerin kanıyla yeryüzünü boyayacaklar ve onlar zamanı gelmeden kıyam edenlerin kanıdır. ve onlar hedeflerine ulaşamayacaklardır. ama iman edenler sebat edip sabrederler ve birbirlerine sabrı tavsiye ederler ta ki allah’ın hükmü gelinceye dek. ve allah hükmedenlerin en hayırlısıdır.”
13- büreyd bin muaviyet-ul İclî der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam: “sabredin ve sabrı tavsiye edin ve irtibat kurun” ayeti hakkında şöyle buyurdu: farzları yerine getirirken sabredin ve düşmanlarınıza karşı sabrı tavsiye edin ve (beklenen) imamınızla irtibat kurun”.
14- câbir der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “biz ehl-i beyt’in kâimi’nin zuhuru tıpkı resulullah’ın (sallallahu aleyhi ve âlih) zuhuru gibidir. ve kâim’in kıyamından önce biz ehl-i beyt’ten ortaya çıkıp kıyam eden, tıpkı yumurtadan vakitsiz çıkıp çocukların oyuncağı olan cüceye benzer.”
15- alâ bin siyâbe der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu: “İçinizden her kim hz. mehdi’nin zuhurunu beklerken ölürse, tıpkı onun çadırındaki şahıs gibidir.”
16- ebu basir der ki: İmam cafer-i sâdık aleyhisselam birgün şöyle buyurdu: “allah azze ve celle’nin o olmadan hiçbir ameli kabul etmediği şeyi size bildireyim mi? dedim ki: evet. buyurdu ki: allah’tan başka ilah olmadığına ve muhammed’in onun kulu (ve resulü) olduğuna şehadete getirmek allah’ın emrettiklerine ve biz ehl-i beyt’in velâyetine ikrar etmek, biz imamların düşmanlarından berâât etmek ve uzaklaşmak, bize teslim olmak, takvalı olup çaba harcamak, itminan sahibi olmak. ve kâim aleyhisselam’ın zuhurunu beklemek. sonra buyurdu ki: bizim bir devletimiz vardır ki allah istediği zaman onu getirecektir. sonra buyurdu ki: kâim aleyhisselam’ın ashabından olmak isteyenler; onu beklemeli, takva ile amel etmeli ve iyi ahlak sahibi olmalıdır. İşte asıl bekleyen (muntâzır) kimseler onlardır. eğer kâim zuhur etmeden önce ölürlerse, tıpkı onun huzurunda olanın sevabını alırlar. öyleyse çok çaba harcayın ve onu bekleyin, ne mutlu size ey kendilerine rahmet olunan kutlu topluluk.”
17- cabir bin yezîd der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “yerler ve gökler sustukça siz de susun -yani kimseye başkaldırmayın- sizin yapmanız gereken gizli birşey değildir. bu halktan değil de allah azze ve celle’den gelen bir ayet değil midir? bu güneşten daha aydınlık bir olay değil midir? ki hep takvalı olan hem de fâcir olan bunu bilir. siz sabah nedir bilir misiniz? doğrusu (zuhur) sabah gibidir ve onda hiç gizlilik yoktur.”
! ! ! ! !
İmamlarımızın bu uyarılarına ve emirlerine dikkat edin ve onların zuhuru nasıl sabırla beklediklerini iyice müşahede edin. onlar acele edenlerin ve sabırsızların helâk olduğunu ve onu arzulayanların yalancı olduklarını ve teslim olanların ise kurtulacaklarını buyurmaktadırlar. sabredip sebat edenleri övüyorlar ve sebat edenleri tıpkı sağlam temellere oturmuş kalelere benzetiyorlar. öyleyse onların edebi ile edeplenin ve onların emrine uyun, onların sözlerine teslim olun, onların siretinden öne geçmeyin, heva ve hevese kapılanlardan, hidayetten ve nurdan çıkıp dünya hırsına kapılanlardan olamayın. allah bizleri ve sizi fitnelerden korunanlardan karar kılsın ve bizleri ve sizi hüsn-i basiret sahibi kılsın ve bizleri ve sizi onun rızasına ulaştıran yolda yürümeye muvaffak kılsın. kendi minneti ve ihsâni ile bizi hayırlı ve hâlis kılsın.

12. bölüm
Şİİlerİn gaybet zamaninda İmtİhan olunup dağılacakları ve İmamlar aleyhİmusselam’in emİrlerİne gerçek manada çok az İnsanin uyacaıina dâİr rİvayetler
1- ali bin riâb der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: osman’ın öldürülmesinden sonra emirülmüninin ali aleyhisselam’a biat edilince minbere çıkarak bir hutbe okudu ve şöyle buyurdu: “allah’ın resulullahı -sallallahu aleyhi ve alih- peygamberliğe gönderdiği gündeki musibetinize benzeyen musibet tekrar size dönmüştür. ve onu hak üzerine gönderen allaha andolsun ki, mutlaka imtihana tâbi tutulacak ve tasfiye olunacaksınız öyle ki en alcağınız en üstün olacak, en üstününüz de en aşağıya düşecek. önceden geride kalanlarınız ileriye geçecek, ileriye gidenleriniz ve öne geçenleriniz ise geride kalacak. allah’a andolsun ki hiçbir alâmeti saklamadım ve asla yalan söylemedim. daha önceden bu makam bana verilmiş ve bu günün haberi (peygamber tarafından) bana bildirmiştir.”
2- muammer bin hallâd der ki: İmam musa kâzım aleyhisselam şöyle buyurdu: “elif lâm mim. halk iman ettik dedikten sonra kendi başlarına bırakılıp imtihana (fıtneye) tabi tutulmayacaklarını mı zannederler.”(136)
sonra bana buyurdu ki: fitne (imtihan) nedir bilir misin? arzettim ki: sana fedâ olayım. bize göre fitne din konusundadır. buyurdu ki: eleneceksiniz, tıpkı altının elendiği gibi. ve tıpkı altın gibi ayıklanıp sâf olacaksınız.”
3- süleyman bin salih’in bazı ricâlden naklettiğine göre imam ebu cafer muhammed bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “doğrusu sizin (ehl-i beyt konusundaki) sözlerinizden birçok kalpler çekinir. (onlara bir nebze söyleyin) eğer kabul ederse biraz daha ekleyin, eğer inkâr ederse onu(n peşini) bırakın. doğrusu öyle fitneler (imtihanlar) olacak ki bütün yakınlarımız ve uzaklarımız(137) onda dökülecekler. hatta bir kılı ikiye yaran dahi imtihanı kaybedecek, sonunda biz ve şiilerimizden başka hiçkimse kalmayacak.”
4- abdullah bin hammâd hicri 220 de ricalden birinden nakledir ki İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanına gelen bazı ashabı şöyle arzetti: sana fedâ olayım! ben seni seviyorum ve seni sevenleri seviyorum. ey efendim, şiileriniz ne kadar da çoktur. ona buyurdu ki: ne kadardır onlar? çoktur, diye arzedince şöyle buyurdu: sayabilir misin? arzetti ki: onlar saymakla bitmez.
İmam aleyhisselam ise şöyle buyurdu: eğer üçyüz on(üç) kişi diye vasfolunanlar tamamlansaydı istediğiniz (kıyam) gercekleşirdir. ama şiilerimizin sesleri kulaklarını aşmaz. ve gazabı bedenini aşmaz (yani gazabıyla başkalarına zarar vermez) açıkca bizi methetmez. bize düşman olanla açıkça mücadele etmez. bizim aybımızı arayanla oturmaz. bize küfredenlerle oturmaz. bize buğzedenleri sevmez, bizi sevenlere buğzetmez.
arzettim ki: peki biz şii olduğunu iddia eden bu halk yığınlarıyla ne yapabiliriz? buyurdu ki: “onlar temizlenecekler, imtihan olunacaklar, değişecekler. onları fani edecek yıllar gelecek ve onları öldüren kılıçlar (gelecek) ve onları helak edecek olan ihtilaflar (gelecek).
doğrusu bizim şiilerimiz köpek gibi havlamaz. kargalar gibi tamahlanmaz, açlıktan ölse dahi elini halka açmaz.” arzettim ki: peki senin sıfatlarını saydığın bu şiileri, ben nerede bulabilirim? buyurdu ki: “onları yeryüzünün kenarlarında ara. onların yaşantıları sadedir, evleri sırtlarındadır, eğer hazır olsalar tanınmazlar, eğer kaybolsalar aranmazlar, hasta olsalar kimse onların ziyaretine gelmez, eğer evlenmek isteseler kimse onlara gelmez. eğer ölseler cenazelerine kimse katılmaz. onlar mallarını aralarında eşit olarak paylaşırlar ve birbirlerini kabirlerinde ziyaret ederler, ayrı şehirlerde olsalar dahi istekleri rep aynıdır.”(138)
5- mihzem-i esedi der ki: İmam ebu abdullah şöyle buyurdu: (aynı hadisi nakleder yalnız orada şu cümlelerde mevcuttur.) eğer bir mümini görürlerse ona ikramda bulunurlar, eğer bir münafık görseler onu kovarlar, ölüm yaklaştığında şikayette bulunmazlar, birbirlerini kabirde ziyaret ederler...”
6- ebu basir der ki: İmam ebu abdullah aleyhisselam şöyle buyurdu: “araplardan kâim aleyissselam’la birlikte olan çok az adam olacaktır.” ona arzettiler ki: onlardan kaim’e yardım iddiasında bulunan birçokları vardır. buyurdu ki: “halk mutlaka tasfiye olunacaktır. temizlenecek ve elekten geçirileceklerdir. elekten birçok halk elenecektir.”
7- abdullah bin ebu yâfûr der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “yaklaşan fitneden dolayı arapların isyankârlarına eyvahlar olsun.” arzettim ki: sana fedâ olayım, araplardan kâim aleyhisselam ile birlikte kaç kişi olacaktır? “çok az” diye buyurunca şöyle arzettim: allaha andolsun ki onlardan hz. mehdiye yardım edeceğini iddia eden çok adam vardır.
buyurdu ki: “halk mutlaka tasfiye olunacaktır. temizlenecek ve elekten geçirileceklerdir. elekte birçok halk elenecektir.”
aynı hadisi şeyhimiz kuleyni (r.a) de nakleder.
8- abu basîr der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “vallahi tasfiye olacaksınız, vallahı temizleneceksiniz, vallahi eleneceksiniz. tıpkı buğdayın diğer zararlı bitkilerden elenip ayıklandığı gibi eleneceksiniz”.
9- amîre bint-i nufeyl der ki: İmam hüseyn aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “sizler birbirinizden berî (uzak) olduğunuzu söylemedikçe, birbirinizin yüzüne tükürmedikçe birbirinizi tekfir etmedikçe ve birbirinize lânet okumadıkça beklediğiniz (hz. mehdi’nin zuhuru) vuku bulmayacaktır. arzettim ki: öyleyse o zamanda hiçbir hayr yoktur. buyurdu ki: “hayrın hepsi o zamandadır. kâim’imiz kıyam edecek ve bunların hepsini ortadan kaldıracaktır.”
10- abdullah bin habele’nin bazı ricalden naklettiğine göre imam cafer-i sâdık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“birbirinizin yüzüne tükürünce bu zuhur vuku bulacaktır. öyle ki birbirinize lânet edeceksizin, hatta birbirinizi yalancı diye adlandıracaksınız.”
11- malik bin zamra der ki: emirülmüminin ali aleyhisselam bana şöyle buyurdu: ey malik bin zamra! Şiiler birbirleriyle şöyle ihitlâf ederse ne yaparsın? -ellerini birbirine yaklaştırıp parmaklarını birbirine geçirdi- arzettim ki: o zamanda hiç hayır yoktur.
buyurdu ki: hayırın hepsi o zamandadır ey malik! o zamanda kâim’imiz kıyam edecek, allahı ve resulünü inkâr eden yetmiş kişi çıkacak. o da onları öldürecek. sonra allah herkesi onun etrafında toplayacak.”
12- abdullah bin ömer-i yemâni, bir ricalden nakleder ki İmam muhammed bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “gözdeki sürmenin temizlendiği gibi temizlenecksiniz ey âl-i muhammed’in şiileri. ve gözün sahibi sürmeyi gözüne ne zaman sürecegini bilir ama ne zaman sürmeyi sileceğini bilmez. İşte aynı şekilde sabahleyin bizim şeriatımıza ve emrimize uyan akşamleyin ondan çıkacaktır. akşam bizim şeriatımıza ve emrimize uyan ise sabahleyin ondan çıkacaktır.
13- mihzem bin ebu burde-i esedi ve diğerleri naklederler ki İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “allaha andolsun ki tıpkı camın kırılıp dağıldığı gibi dağılacaksınız. cam dağıldığında tekrar birleştirilip (eski haline) dönebilir. ama siz vallahi tıpkı testi gib kırılıp dağılacaksınız. ve allaha andolsun ki öyle tasfiye olacaksınız ki içinizde çok az adam kalacaktır.” sonra (halka itina etmemek manasında) elini ters çevirdi.
! ! ! ! !
ey şia topluluğu! emirülmüminin’den ve diğer imamlarımızdan nakledilen bu hadislere iyi bakın. onların uyarılarına kulak verin, gerekli hassasiyeti gösterin ve faydalı şekilde düşünün. bundan daha acı uyarı nasıl olabilir ki: “sabahleyin bizim şeriatımıza ve emrimize uyan akşamleyin ondan çıkacaktır. akşam bizim şeriatımıza ve emrimize uyan ise sabahleyin ondan çıkacaktır.”
bunlar imamet düzenini terk etmeye ve inandığını bırakıp yoldan çıkmaya açıkça delâlet etmiyor mu? ve yine imamımız buyuruyor ki: “allaha andolsun ki tıpkı camın kırılıp dağıldığı gibi dağılacaksınız. cam kırıldığında tekrar birleştirilip (eski haline) dönebilir. ama siz vallahi tıpkı testi gibi kırılıp dağılacaksınız...” yani imamiyye mezhebinde olan birisi fitneler yüzünden ondan çıkarda sonra allahın lütfu sayesinde saadete ulaşır; yürümekte olduğu yolun karanlık olduğunu ve imamiyye yolunun pâklığını anlar; ölmeden önce tevbe edip tekrar hakka dönerse allah da onun tevbesini kabul buyurur ve onu eski hidayetteki haline geri döndürür. bu tıpkı kırılmış cam gibidir. birleştirilir ve eski haline geri döner. eğer birisi imamiyye nizamını terkeder, şekkini sürdürür, ölmeden önce tevbe etmez ve hakka dönmezse, o tıpkı kırılmış testiye benzer ki bir daha eski haline dönmez. çünkü öldükten sonra ve o saatte tevbe edemez.
allah’tan bizlerin bulunduğumuz hakk yolda sebâtımızı devam ettirmesini ve bize olan ihsanlarını artırmasını niyaz ederiz. Şüphesiz biz allah’tanız ve allah içiniz.
14- İbrahim bin hilâl der ki: İmam ebul hasan musâ-i kâzım aleyhisselam’a şöyle arzettim: sana fedâ olayım! babam kıyam etmenizi bekleyerek dünyadan göçtü. gördüğün gibi yıllar geçti ve ben de artık öleceğim. ama sen hâlâ bir haber vermedim. “ey ebu İshak! acele mi ediyorsun?” diye buyurunca şöyle arzettim: evet vallahi acele ediyorum. nasıl acele etmeyeyim ki? gördüğün gibi artık yaşlandım ve yakında öleceğim! buyurdu ki: allaha andolsun ki ey ebu İshâk! sizler tasfiye olup ayıklanmadıkça bu iş olmaz. öyle ki içinizden çok azı kalacaktır.” sonra ellerini ters çevirdi.
15- safvan bin yahya der ki: İmam rıza aleyhisselam şöyle buyurdu: “allaha andolsun ki sizler tasfiye olup ayıklanmadıkça boynunuzu uzatıp beklediğiniz (kıyam) vuku bulmayacaktır. öyle ki içinizde çok azınız geride (sağlam) kalacaktır.”
16- muhammed bin mansur-i saykel, babasından nakleder ki birgün İmam muhammed bâkır aleyhisselamın huzurunu çıktım. biz yanımızdakilerle konuşuyorduk, imam da bir cemaate doğru dönmüş konuşuyordu. sonra ansızın bize doğru dönerek buyurdu ki: “siz ne diyorsunuz.(139) hayır, hayır sizler tasfiye olunmadıkça boynunuzu uzatıp beklediğiniz bu iş olmaz. hayır, hayır sizler temizlenmmedikçe boynunuzu uzatıp beklediğiniz bu iş olmaz. sizler elenmedikçe boynunuzu uzatıp beklediğiniz bu iş olmaz. sizin boynunuzu uzatıp beklediğinizi bu iş, ancak ümitsizlikten sonra olacaktır. Şakîler şaki olmadıkça ve saadete erecekler de saadete ermedikçe boynunuzu uzatıp beklediğinizi bu (zuhur) vuku bulmayacaktır.”
aynı hadisi şeyhimiz kuleyni de nakleder. yalnız orada şöyle geçer: “sizin gözlerinizi dikip beklediğiniz bu zuhur...”
17- esbağ bin nebate der ki: emirülmüminin ali aleyhisselam şöyle buyurdu: “tıpkı kuşların içindeki arı gibi olun. bütün kuşlar o arının bir şeye yaramadığını ve zayıf olduğunu zannederler. eğer kuşlar o arıda bulunan bereketlerin varlığını bilselerdi ona böyle iyi davranmazlardı.
halkın içine diliniz ve bedeninizle girin, ama kalpleriniz ve amellerinizle onlardan ayrılın. nefsimin elinde olduğu allah’a andolsun ki birbirinizin yüzüne tükürmedikçe ve birbirinize “yalancı” demedikçe istediğiniz (zuhur) vuku bulumayacaktır.
öyle ki sizden –veya siz şiilerden- sadece gözdeki sürme kadar veya yemekteki tuz kadar kalacaktır. ve ben size bir örnek vereceğim: adamın birinin bir miktar buğdayı vardır. onu temizler ve bir eve koyar, uzun bir süre sonra geri döndüğünde onun kurtlandığını görür, onu tekrar ayıklar ve temizler sonra tekrar evin içine koyar. uzun bir süre sonra döndüğünde onun tekrar kurtlandığını görür. tekrar onu ayıklar ve temizler ve hep aynı işi tekrarlar. sonunda kurtların hiç zarar veremediği çok az sağlam buğday kalır. İşte siz de böylesiniz. sonunda içinizde fitnelerin asla zarar veremediği çok az bir grup kalacaktır.”
aynı hadisi ahmet bin muhammed bin said de nakleder.
18- ebu basîr der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “bizim şiilerimiz tıpkı içinde buğday bulunan eve benzer. İçine böcekler düşmüş ve o buğdayları yemektedir. sonra ayıklanıp temizlenir, ama tekrar böcekler onları yerler. öyle ki sonunda böceklerin hiç zarar veremediği az buğday kalacaktır. İşte bizim şiilerimizde böyledir. temizlenecek ve ayıklanacak, öyle ki içlerinde fitnelerin asla zarar vermediği bir topluluk kalacaktır.”
19- fazl bin ebu kuran-i tiflisi’nin, İmam cafer-i sadık aleyhisselam’dan naklettiğine göre babası İmam bâkır aleyhisselam şöyle buyurdu: “müminler belalarla imtihan olurlar. allah da onları o anda ayırıp seçer. Şüphesiz allah müminlere sürekli belalar ve acılar gönderir. ama bunun karşısında onları ahirette körlükten ve şakilikten korur. sonra buyurdu ki: İmam zeynelabidin aleyhisselam (kerbelâ’da) şehitlerin cenazesini toprakların üstünde dizdikten sonra şöyle buyurdu: bizim katillerimiz, peygamberlerin katilleridirler.”
20- ali bin ebu hamza der ki: İmam ebu abdullah cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kâim aleyhisselam kıyam ettiğinde halkın çoğu onu inkar edecektir. çünkü o reşit bir genç olarak zuhur edecetir. onu, sadece zerr aleminde allahın ahit aldığı müminler kabullenecektir.”
bu hadiste, ibret alanlar için bir ibret ve uyarıyı kabullenenler için bir ihtar vardır: “o, reşit bir genç olarak zuhur edecektir. onu sadece zerr aleminde allahın ahit aldığı müminler kabullenecektir.”
bu hadis açıkça delâlet ediyor ki halk bu kadar uzun ömürü kabullenmeyecek ve zuhur vakti halkın nazarında uzayacak ve onun tehirini inkar edip ondan ümitlerini keserek sağa sola dağılacaktır. ve imamlarımızın da buyurduğu gibi çeşitli mezhepler onları dağıtacak ve fitneler onları tefrikaya sürecektir. ve fitnecilerin sözleri onları seraplarla kandıracaklardır. İşte yıllar sonra normalde iyice yaşlanıp beli bükülmesi gereken birisi reşit bir genç olarak zuhur edince kalbinde hastalık olanlar onun hz. mehdi olduğunu inkar edecek, ama allahın hüsn-i niyet bağışladığı müminler ise inançlarında sabit kalacaklardır. İşte allahın muvaffak edip ilim verdiği ve sadık imamlarımızın bu kutsal hadislerini duyan ve bunlarla amel edenler; iblisin ve onun taraftarlarının saçma ve aldatıcı sözlerine uymazlar. allahın tedbiri sayesinde ne şekke düşerler ne de tereddüt ve şüphe edip hayrete düşerler.
bize ihsan edip nimetler veren ve ehli beyt ilmi sayesinde bizi başkalarına muhtac etmeyen allaha hamdolsun. yüce allah bizlere minnetler ve mahsus hediyeler vermiştir, sonsuz nimetlerinden dolayı ona hamdolsun ve hakkını eda etmeyi bize nasip etsin.

13. bölüm
hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın vasıfları, ve Kur’ânda onun hakkinda nazİl olan ayetler
1- süleyman bin bilâl der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam babasından o da dedsinden nakleder ki hz. hüseyn aleyhisselam şöyle buyurdu: birgün adamın biri emirülmüminin ali aleyhisselam’ın yanına gelerek: “ey emirülmüminin! bize şu mehdi’nizden bahseder misin? diye arzedince şöyle buyurdu: “gitmesi gerekenler gidip de müminler azaldığında ve fitneciler gittiğinde işte orada (yani uzak bir yerde zuhur edecektir).
dedi ki: ey emirülmüminin! bu mehdi kimdendir? buyurdu ki: benî haşim’dendir, arapların yüce dağının zirvesinden. o öyle bir denizdir ki ona giren kaybolur. kendisine sığınanlar için amandır, halk kinle dolduğunda onları pâk kılan mâdendir, ölüm nazil olduğunuda korkmaz, ölüm ona vardığında sarsılmaz, savaş meydanında saldırdığında asla geri çekilmez. tecrübelidir, galiptir, muzafferdir, arslandır, sağlamdır, kavminin direğidir, cesurdur, allah’ın kılıçlarından bir kılıçtır, reistir, herkesi etrafında toplar, yücelik ve şerefin kaynağı olan evde büyümüştür, onun yüceliği en asil yücelikten kaynaklanır. hiçbirşey seni ona biat etmekten alıkoymasın, seni engelleyenler her zaman fitneye sığınanlardır. eğer konuşurlarsa şerr konuşurlar, eğer susarlarsa fasit ve fasıktırlar.”
sonra mehdi aleyhisselam’ın sıfatlarını sayarak buyurdu ki: “İçinizdeki en geniş sığınaktır, içinizde ilmi en çok olandır, ve sılâ-i rahimi en fazla olandır. allahım! onun zuhurunu, hüzünlerin giderilmesine vesile kıl ve ümmetin dağınıklığını onunla topla! eğer allah seni muvaffak kılarsa onun biatına koş ve ondan asla vazgeçme. eğer muvaffak olurda ona ulaşır ve hidayet olursan ondan asla vazgeçme. âh – ve eliyele göğsünü göstererek – onu ne de çok görmek isterdim.”
2- ebu vâil der ki: emirülmüminin aleyhisselam hüseyn aleyhisselam’a bakarak şöyle buyurdu: “benim bu oğlum seyyid (efendidir) ve resulullah da onu seyyid diye adlandırmıştır. ve allah onun neslinden bir adam getirecek ki adı peygamberin adıdır. hem yüzü hem de ahlakı peygambere benzer. halkın gaflette olduğu ve hakkın ölüp zulümün ortaya çıktığı zamanda zuhur edecek. vallahi eğer vaktinden önce zuhur ederse, onu öldürürler. gökte olan ve yaşayanlar onun zuhuruyla ferahlayacaklardır. o öyle bir adamdır ki alnı geniştir, burnu hafif uzundur, karnı geniştir. vücudu münasiptir. sağ bacağında siyah bir iz vardır. dişlerinin arası açıktır. yeryüzü zulüm ve cefa ile dolduğu gibi, onu adâletle dolduracaktır.”
3- humrân bin a’yân der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam’a şöyle arzettim: sana feda olayım! ben medine’ye geldiğimden beri kesemde bin dinar var. ben allaha ahdettim ki ya benim soruma cevap ver ya da bu dinarları tek tek senin kapında halka dağıtacağım. buyurdu ki: ey humrân! sor, cevabını al. dinarlarını sakın infak etme.”
resulullah ile olan yakınlığın aşkına şöyle; kıyam edecek olan emir sahibi (mehdi) sen misin? diye arzedince: hayır! dedi.
arzettim ki: peki o kimdir, anam ve babam sana fedâ olsun. Şöyle buyurdu: o kumral renklidir, gözleri çekiktir, hilâl kaşlıdır, iki omuz arası geniştir. alnında iz vardır, yüzünde ise ben. allah musa peygambere rahmet etsin.”
4- humran bin a’yân der ki: İmam muhammed bâkır aleyhisselam’a: kâim sen misin? diye sorduğumda şöyle buyurdu: “ben resulullahın evladıyım ve kanın intikamını isteyen benim. ve allah, istediğini yapacaktır.” ben sorumu tekrarlayınca buyurdu ki: “fikrinin nereye gittiğini biliyorum. senin sahibin mehdi geniş karınlıdır, alnında iz vardır, yüzü güzellerin evladıdır. (yani yüzü güzeldir) allah filancaya rahmet etsin.”
5- ebu basir der ki: İmam muhammed bakır veya cafer-i sadık aleyhisselam (tereddüt raviden kaynaklanıyor). Şöyle buyurdu: “ey ebu muhammed! kaim’in iki alâmeti (veya alâmetleri) vardır. başında bir ben ve bir iz vardır ve iki kürek kemiğinin arasında bir ben vardır. sol kürek kemiğinin sol alt tarafında bir yaparak vardır, tıpkı
ÂÓ yaprağı gibi.
6- abdülaziz bin müslim der ki: mevlâmız İmam rıza aleyhisselam ile birlikte merv’de idik. biz bir cuma günü mescidde arkadaşlarımızla toplanmıştık. İmamet konusunda tartıştılar ve bu konudaki ihtilafların çokluğundan bahsettiler, ben de İmam rıza aleyhisselam’ın huzuruna giderek halkın tartışmasını ona arzettim. o da tebessüm ederek buyurdu ki: “ey abdülaziz! halk farkında olmadan kendi görüşlerine kandılar. doğrusu allah azze ve celle, resulünün vefatından önce dinini onun için kâmil kıldı ve ona içinde herşeyin açıklandığı kur’anı nazil etti. onda helali ve haramı hadleri ve hükümleri ve halkın ihtiyaç duyduğu herşeyi kemali ile açıkladı. ve allah azze ve celle buyurdu ki: “
ãÇ İÑøØäÇ İí ÇáßÊÇÈ ãä ÔíÁ ” “biz kur’an’da zikredilmedik birşey bırakmadık.”(140) ve onun ömrünün sonlarındaki vedâ haccında ona şöyle nazil etti: “bugün sizin için dininizi kâmil kıldım ve sizlere nimetimi tamamladım, ve din olarak islama sizler için razı oldum.”(141) İmamet, dininin tamamlanmasıdır. resulullah vefat etmeden önce ümmetine dinin maarifini açıkladı ve onlara yollarını aydınlattı ve onları hak din üzerine bıraktı ve ali aleyhisselam’ı onlara bir bayrak ve imam olarak karar kıldı. ümmetin ihtiyaç duyduğu herşeyi açıkladı. öyleyse her kim allah’ın, dini kamil kılmadığını söylerse; allah’ın kitabını reddetmiştir ve o, kafirdir.

Kaynaklar
---------------------------------
(125)- allah’ın peygamberlerinin dünyadan gittiği ve peygamberlerin vasilerinin de zahir olmadığı zaman dilimine “fetret” denir. örneğin; hz. İsa’dan resulullaha kadar olan zaman dilimi “fetret”tir. buna göre onbirinci imamımızın şehadetinden sonraki gayet zamanı da “fetret” tir. (ç.)
(126)- mübarek “müddessir” suresi 8. ayeti şerife.
(127)- yani hz. mehdi aleyhisselam medine şehrinde kendi ashabından otuz kişiyle birlikte olacak ve o otuz kişi hz. mehdi sayesinde hiçbirşeyden korkmayacaklardır. (ç.)
(128)- zerr alemi: İnsanların bu dünyaya gelmeden önce ruhlarının yaratılarak yüce allah’ın tevhidine, hz. muhammed’in peygamberliğine ve hz. ali’nin ve imamlarımızın velâyetine ikrâr ettikleri aleme verilen addır. zerr alemi (kâlu belâ) genelde müslüman alimler tarafından kabul olunmakla birlikte, keyfiyetinde ihtilâf vardır. (ç.)
(129)- zeydi imamları ve hz. hasan aleyhisselam’ın evlatları gibi masum imamın huzurunda onun izni olmadan bir kıyama katılmak faydasızdır. (ç.)
(130)- allâme meclisi (ra) buyuruyor ki: yani bu hadise göre meleklerin öldürdüğü kimseler defnolunmazlar ve yaraları da tedavi edilmez.
(131)- mübarek “nahl” süresi 1. ayet-i şerife.
(132)- mübarek “enfâl” süresi 5. ayet-i şerife.
(133)- mübarek “sâd” süresi 88. ayet-i şerife.
(134)- mübarek “âli İmrân” süresi 186. ayet-i şerife.
(135)- mübarek “âl-i imrân” suresi 200. ayet-i şerife.
(136)- mübarek “ankebut” süresi 1-2. ayet-i şerife.
(137)- yani ehli beytin sırlarını taşıyan alimler dahi bu fitnelerden korunamayacaklardır.
(138)- İmamlarımızın zamanında bu gibi vasıflar şiilerde gerçekten mevcutidi. yalnız zamanın ilerlemesiyle şii toplumunda bu gibi konularda önemli gelişmeler görülmüştür. (ç.)
(139)- İmam bâkır aleyhisselamın sözünden de anlaşıdığı üzere onlar o sırada hz. mehdi ve onun kıyamı hakkında konuşuyorlardı.
(140)- mübarek “enâm” suresi 37. ayet-i şerife.
(141)- mübarek “mâide” suresi 5. ayet-i şerife.
6
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ) HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
onlar ümmetin içinde imametin yerini ve kadrini biliyorlar mı ki kendilerinin imam seçmelerini caiz görüyorlar? Şüphesiz imametin kadri yücedir ve şanı azimdir, en yüce mekandadır ve çevresi menolunmuştur, ona dalmak çok uzak ve imkansızdır ki halkın akıllarıyla ona ulaşmaları ve onun hakkında görüş belirtmeleri veya kendilerinden imam seçmeleri imkansızdır.
Şüphesiz imamet öyle bir menzilettir ki allah onu nübüvvet ve boşluktan sonra üçüncü mertebe olarak İbrahim halil aleyhisselam’a mahsus kılmış ve vermiştir. ve imamet öyle bir fazilettir ki İbrahim onunla şereflendirilmiş ve ona kur’an’da şöyle değinerek buyurmuştur: “doğrusu ben seni halka imam olarak karar kıldım.”(142) halil’de sevinerek dedi ki: “benim neslimden de (karar kıl)” ama yüce allah buyurdu ki: “benim ahdim zalimleri kapsamaz.”
bu ayet (kıyamete kadar) bütün zalimlerin imametini batıl kılmıştır. böylece imamet seçkinlerdedir. sonra allah azze ve celle ona bir keramet daha vererek imameti onun pak ve seçkin neslinde karar kıldı ve buyurdu ki: “biz ona İshâk’ı ve yakubu ihsan ettik, hepsini de temiz ve iyi kişiler olarak karar kıldık. ve onları öyle imamlar ettik ki emrimizle halkı doğru yola sevkederler; onlara hayırlı işleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik; onlar, bize ibadet eden kişilerdi.”(143)
sürekli olarak onun neslinden olanlar ardı ardınca imameti miras olarak aldılar ta ki sonunda resulullah sallallahu aleyhi ve alih miras olarak aldı. allah azze ve celle buyurdu ki: “doğrusu halkın içinde İbrahim’e en yakın olanlar ona uyanlarla bu peygamberdir ve iman edenlerdir. allah, müminlerin velisidir.”(144)
İmamet sadece peygambere hâs idi. sonra allah’ın emriyle tıpkı allah’ın farz kıldığı adet gereği ali aleyhisselam imameti aldı ve böylece imameti kendilerine ilim ve iman verilen ali’nin pak neslinde karar kıldı. allah bu konuda buyurdu ki: “kendilerine ilim ve iman verilenler dediler ki: diriliş gününe kadar size allah’ın (iliminin bulunduğu) kitabında mühlet verildi.”(145) böylece imamet, kıyamete kadar ali aleyhisselam’ın evlatlarındadır. çünkü muhammed (sallallahu aleyhi ve âlih)’den sonra peygamber yoktur. peki bu cahiller nereden imam seçecekler?
Şüphesiz imamet, peygamberlerin manziletidir. vasilerin mirasıdır. Şüphesiz imamet, allah’ın hilafetidir ve resulullah’ın hilafetidir ve emirülmümin’in makamıdır. hasan ve hüseyn aleyhimusselam’ın mirasıdır.
Şüphesiz imamet, dinin rehberliğidir; müslümanların işlerinin düzenidir. dünyanın maslahatıdır ve müminlerin izzetidir. Şüphesiz imamet islamın devamlı gelişen temelidir ve en uzun dalıdır. namazın, zekâtın, orucun, haccın, cihadın, ganimet ve sadakaların, hadlerin ve hükümlerin imzalanmasının, sınırların ve çevrenin korunmasının kemâli ve olgunluğu imam iledir.
İmam, allah’ın helâlini helâl kılar ve haramını haram kılar, allah’ın hadlerini uygular ve allah’ın dinini savunur, hikmet, iyi nasihat ve doyurucu deliller ile rabbinin yoluna davet eder. İmam; bütün alemi parlak nuru ile aydınlatan güneştir. öyle ki hiçbir el ve göz ona ulaşamaz.
İmam, nûr veren aydır ve ışıklı meşaledir, geniş nûrdur; dehşetli karanlıklarda, kurak çöllerde ve korkunç dalgalarda insanlara yol gösteren yıldızdır. İmam, susuzluğu gideren tatlı sudur ve hidayete rehberlik eden (nur)dur ve helak olmaktan kurtarandır. İmam zirvedeki ateştir, yaklaşanları ısıtandır, uçurumlarda kurtarandır, ondan ayrılan helak olur.
İmam, yağmur yağdıran buluttur, sağanak yağmurdur, ışık veren güneştir, gölge vere gökyüzüdür, geniş arz’dır, çoşkun kaynaktır ve berekettir, reyhân dolu bağdır.
İmam, samimi dosttur, rahmetli babadır, rahmetle dolu kardeştir, küçük evladına sevgi besleyen anadır, büyük musibetlerde kulların sığınağıdır.
İmam halkın içinde allahın eminidir, kullara olan hüccetidir, memleketlerdeki halifesidir ve allah’a davet edendir, allah’ın harîm’ini savunandır.
İmam, günahlardan paktır, ayıplardan uzaktır, ilim ona özeldir, hilimle vasıflıdır, dinin düzenidir, müslümanların izzetidir, münafıklara gazaptır, kafirlerın helakıdır.
İmam, asrının yeğanesidir, kimse ona yaklaşamaz, hiçbir âlim onunla yarışamaz, hiçkimse onunla değiştirilemez, ne eşi vardır ne de benzeri. fazilet ona mahsustur. hiçbirisi onun isteği ve çalışması ile değildir. aksine bunu ona faziletler veren ve ihsan sahibi olan allah bağışlamıştır.
kim imamın marifetine ulaşabilir veya onu kendisi seçebilir? asla, asla! akıllar sapıttı, fikirler kayboldu, beyinler şaşırdı, gözler kaydı, yüce insanlar zelil oldu, hekimler hayrete düştü, halim olanlar yolunu kaybetti, hatiplerin dili tutuldu, akıllılar cahil oldu, şairler dilsiz oldu, edipler aciz oldu, beliğler de tökezlediler ve hiçbirisi imamın faziletlerinden ve özelliklerinden birini dahi anlatamadılar. hepsi de acizliklerini ve şaşkınlıkların itiraf ettiler.
bu durumda imamın bütün vasıfları nasıl anlatılır, veya sıfatlarının hakikatına nasıl inilir veya onun emirleri ve şanı nasıl anlaşılır, veya onun yerine geçecek ve onun gibi gani olan biri nasıl bulunur? hayır, asla. İmam ellerin veya onun anlatmak isteyenlerin bir türlü ulaşamadıkları yıldız gibidir. (buna göre) bu, seçimle nasıl olur, akıllar onun neresine varır, onun gibisi nerede bulunur?
bunun muhammed’in ehl-i beytinden -aleyhimusselam- başkalarında bulunabileceyini mi zannederler? vallahi kendilerine yalan söylüyorlar, batıl sözleri onları boş arzularına cezbetmiştir.
böylece onlar kaygan ve sarp yerlere gittiler, yakında ayakları kayar ve uçuruma yuvarlanırlar. bunlar aciz, şaşkın ve eksik akıllarıyla ve dalalete düşüren reyleri ile kendilerine bir imam yapmak istediler ve bununla da gerçek imamdan uzaklaşmaktan başka birşeye varamadılar. doğrusu zor bir işe atıldılar, iftiralar attılar ve dehşetle dalalete düştüler. gözleriyle gerçek imamı gördükleri halde şaşkınlığa düştüler. Şeytan da onların amellerini onlara süsledi ve onlar gerçeği gördükleri halde şeytan onların yollarını bağladı.
allahın, resülünün ve ehl-i beyt’in seçtiğini bırakarak kendi seçtiklerine gittiler. halbuki kur’an onlara şöyle nida ediyordu:
“rabbin istediğini yaratır ve seçer, onların seçme hakkı yoktur. allah, onların şirk koştuklarından münezzehtir.”(146) ve o azze ve celle buyuruyor ki:
“allah ve resülü bir konuda hüküm verdiklerinde hiç bir mümkin erkek ve kadının bu hükümde seçme hakkı yoktur.”(147)
ve buyuruyor ki: “ne oldu size, nasıl hükmediyorsunuz. yoksa size mahsus bir kitap var da oradan mı okuyorsunuz. orada neyi beğenir, isterseniz sizindir diye mi yazılı? yoksa hükmü kıyamete dek sürecek yeminler mi ettik size, şüphesiz ne buyurursanız herhalde sizin hükmettiğiniz o şey olacak diye? onlara sor, bunlara kefil olacak kimmiş diye? yoksa ortakları mı var, doğru söylüyorlarsa ortaklarını getirsinler!”(148) ve buyurdu ki: “kur’anı düşünmüyorlar mı? yoksa kalplerinde kilitler mi var?”(149) veya “allah onların kalplerini mi mühürledi de anlamıyorlar.”(150) veya: “dediler ki işittik, amma onlar işitmediler. doğrusu allah katında en alçak canlı, düşünmeyen körler ve sağırlardır. eğer allah onlarda bir hayır olduğunu bilseydi, onlara mutlaka işittirirdi, eğer onlara işittirseydi de onlar geri dönüp kaçar ve vazgeçerlerdi.”(151) veya: “dediler ki, işittik ve isyan ettik.”(152) aksine bu, allahın bir fazlı ve lütfüdür ki istediğine verir. ve allah yüce ihsan sahibidir.
onlar nasıl imamı kendileri seçebilirler? halbuki imam asla cahil olmayan alimdir. ve ümmeti koruyup şaşmayan hafızdır. ve kutsallığın, paklığın, amellerin, zühdün, ilmin ve ibadetin kaynağıdır. resulullah’ın daveti ve betül (hz. fatıma)’nın pak nesli onlardır. onun nesebi hakkında hiçbir şüphe yoktur. hiçbir hasep ve nesep sahibi ona ulaşamaz.
kureyş’in beytindendir. haşim oğullarının zirvesindendir. resulullah’ın itretindendir. ve allah azze ve cellenin rızasının tecellisidir. Şereflilerin en şereflisidir, abdülmenaf boyundandır, ilmi çoğalandır, hilmi kâmildir, imamete hazırdır, siyaseti bilendir, ona itaat etmek farzdır, allah azze ve celle’nin emri ile kaimdir. allahın kullarına nasihat eder, allahın dinini korur.
doğrusu allah, peygamberleri ve imamları (aleyhimusselam) muvaffak kılar; kimseye vermediği sonsuz ilminden ve hikmetinden onlara ihsan eder. böylece onların ilmi kendi zamanında olanların ilminden daha üstün olur. yüce allah buyuruyor ki:
“hakka hidayet eden mi uyulmaya daha layıktır yoksa kendisi hidayet olmadıkça hidayet edemeyen mi? ne oluyor size, nasıl hükmediyorsunuz?”(153)
ve buyuruyor ki: “her kime hikmet verilirse, ona birçok hikmet verilmiştir.”(154) ve talut hakkında buyuruyor ki: “doğrusu allah onu içinizden seçti ve onun ilmini ve cismini (gücünü) çoğalttı. ve allah mülkünü dilediğine verir. ve allah çoğaltandır ve bilendir.”(155) ve peygamberine sallallahu aleyhi ve alih buyuruyor ki: “sana kitabı ve hikmeti nazil etti, ve daha önce bilmediklerini sana öğretti. ve allahın sana olan fazlı çok yücedir.”(156)
ve peygamberinin ehli beyti, nesli ve evlatları olan (aleyhimmusselam) imamlar hakkında şöyle buyurdu: “allahın onlara ihsan ettiği fazlı ve lütfu mu kıskanırlar? halbuki biz daha önce al-i İbrahim’e de kitab ve hikmet vermiştik. ve onlara azim bir mülk vermiştir. onlardan bazıları ona iman etti, bazıları ise onu engelledi, onun için cehennem alevi yeterlidir.”(157)
ve doğrusu allah kulunu diğer kullarının işleri konusunda seçerse, bunun için onun göğsünü genişletir. ve onun kalbine hikmetin çesmelerini akıtır ve ona ilimi ilham eder. ondan sonra hiçbir sorunun karşısında aciz kalmaz. doğruya ulaşmak konusunda hayrete düşmez. o, masumdur ve onaylamştır. muvaffaktır, korunmuştur. o, hatalardan, titremelerden ve yenilip devrilmekten korunmuştur.
allah bu özellikleri o kullarına hüccet olsun ve yarattıklarına şahit olsun diye ona vermiştir; bu allah’ın fazlıdır, onu istediğine verir ve allah yüce fazlın sahibidir.
onlar böyle bir şeye kadirler mi de kendi kendilerine imam seçiyorlar? ve onların seçtiklerinde bu hususiyet var mı ki onu öne geçiriyorlar? allahın beytine andolsun ki hayır. onlar sanki bilmiyorlarmış gibi allahın kitabına sırt çevirdiler. halbuki allah’ın kitabında hidayet ve şifa vardır. onu terkettiler, heva ve heveslerine uydular. yüce allah da onları kınadı, onları günahkar adlandırdı ve helak olacaklarını buyurdu. “allah tarafından yönlendirilmeyen heva ve hevesine uyandan daha sapık kim vardır? doğrusu allah zalim kavmi hidayet etmez.”(158)
ve buyurdu ki: “helak olsunlar, amellerini boşa çıkardılar.”(159) ve buyurdu ki: “allah yanında ve iman edenlerin yanında bu ağır bir suçtur. aynı şekilde allah her zorba ve gururlu kalbi mühürler.”(160)
7- İshak bin galip den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam imamlar aleyhimusselam’ın hal ve vasıflarını anlatan bir hutbesinde şöyle buyuruyordu:
“Şüphesiz allah, peygamberinin ehl-i beyt’inden olan hidayet imamları vasıtası ile dinini açıkladı. apaçık yolu üzerinde bulunan perdeleri onların vasıtası ile ortadan kaldırdı ve ilminin batınındaki çeşmeleri onlar için açtı. böylece muhammed sallallahu aleyhi ve alih ümmetinden her kim hak imamın vacibini tanıdıysa, imanının tadını tatmıştır. ve İslamın tadının faziletini bilmiştir. çünkü yüce allah imamı halkına bayrak, kendisine itaat edenlere hüccet olarak karar kılmıştır. allah ona vakar tacını takmış, ona cabbarın nurunu giydirmiş, onunla gök alemi arasında bir bağ kurmuştur. allah’ın lütfu (ilhamları) ondan kesilmez, allah’ın yanında olanlara sadece vesilelerle ulaşır. allah, kulların ibadetini sadece imamı tanımakla kabul eder. İmam kendisine ulaşan karanlık sorunları ve gizli sünnetleri ve karışık fitneleri bilir. yüce allah halk için hüseyn aleyhisselam’ın evlatlarından birbiri ardınca böyle imam seçer. halkı için onlardan razı olmuş ve onları kendisi için razı kılmıştır. onlardan her bir imam gittikçe allah azze ve celle halkı için bir imam, açık bir bayrak, hidayet eden ve nûr veren, hakim bir imam ve alim bir hüccet seçer. onlar allah tarafından (seçilen) imamlardırlar, hak ile hidayet ederler ve hak ile adaleti sağlarlar. allah’ın hüccetleridirler, allah’a davet ederler, halkı yönetendirler, kullar onların hidayeti sayesinde dindar olurlar. Şehirler onların nûru ile aydınlanırlar, eski eserler onların bereketi ile ihya olurlar. allah onları halka hayat ve karanlıklara meşale, (sözlere anahtar), islama direk olarak karar kılmıştır. İşte allah’ın onlar hakkındakı kesin kaderi böyle yazılmıştır.
İmam, pakdır ve razı olunandır, hidayet edendir ve seçkindir, kıyam etmesi ümitle beklenendir, allah onu bunun için seçmiş. ve onu ruh aleminde ve cesed aleminde yaratırken en iyi şekilde yaratmıştır. o yaratılmadan önce allah’ın arşının sağ tarafında gölge şeklinde idi. ve allah’ın gayıp ilminde ona hikmet verilmişti. allah onu kendi ilmi ile, ismeti (paklığı) için seçti.
İmam, adem’in hatırasıdır ve nuh’un neslinin seçkinidir ve al-i İbrahim’in safı’sidir, İsmail’in sülalesindendir ve muhammed sallallahu aleyhi ve alih’in itretinin en seçkinleridirler. o sürekli olarak allah’ın koruması ile korunur, allah imamı, melekleri ile korur. gecenin karanlıkları ve fasıkların fitneleri ondan bertaraftır. kötü iftiralar ondan uzaktır, hastalıklardan beridir, afetlerden korunmuştur, hatalara karşı masumdur, bütün kötülüklerden mahfuzdur. hayatının ilk yıllarında cömertlik ve iyilikle maruftur, ömrünün sonlarında ise şeref, ilim ve fazilete mensuptur.
babasının emirleri ona ulaşır, babası hayatta olduğu sürece konuşmaz ve susar. babasının ömrü sona erip de ilahi takdirler ona ulaşınca, allahın iradesi ve allah’ın istediği olunca, babasının müddeti sona erer ve allahın emri olan imamet ona geçer. allah dinini ona teslim eder ve onu kullarına hüccet olarak karar kılar. onu şehirlere hakim kılıp kendi rûhu ile onu onaylar. kendi ilminden ona verir ve sırrını ona emanet eder, yüce emrine doğru onu çağırır, (hakkı batıldan) ayıran ilminin beyanını ona bildirir, onu halkına bayrak olarak naspeder ve alemdekilere onu hüccet olarak karar kılar, dinine bağlı olanlara ışık, kullarına veli olarak karar kılıp halka imam olarak ondan razı olur. ondan ilmini korumasını, hikmetini gizlemesini ve dinini muhafaza etmesini ister.
allah imamın vasıtasıyla yollarını, farzlarını ve hudutlarını ihya eder. cehalet ehli şaşkınlığa düşüp de tartışma ve inat ehli halkı sapmalara düşürünce; geniş nûru, yaygın şifası ile açık hak ve aşikar bir beyanla adaleti uygular ve o sadık babalarının gittiği yolu aynen izler. İşte böyle bir alimin hakkını sadece eşkiyalar bilmez, sapıklar dışında kimse inkar etmez, allah’a cüret edenden başkası da onu bırakmaz.”
hz. mehdİ aleyhİsselam’in esİr ve seçkİn carİyenİn oĞlu olduĞuna daİr.
8- …yezid-ul kunasi’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum.
“doğrusu bu emrin sahibinde yusuf’a bir benzerlik vardır. esmer cariyenin oğludur. allah azze ve celle onun halini bir gecede islah edecektir.” yusufa benzerlikten “gaybet” meselesini kastetmektedir.
9- …abdürrahim-el kasır’dan:
İmam muhammed bakır aleyhisselam’a şöyle arzettim: emirülmüminin aleyhisselam’ın “en hayırlı cariyenin oğluna babam feda olsun.” sözündeki cariye fatıma’mıdır?
buyurdu ki: fatıma aleyhasselam hür olanların en hayırlısıdır. emirülmuminin’in maksadı, karını geniş olan ve rengi kırmızı ve beyaz olandır. allah fılancaya rahmet etsin.”
10- …ebu’s sabbah’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanına gittiğimde bana şöyle buyurdu: geride ne bıraktın?
arzettim ki: amcan zeyd’den kalan bir sevinç. o kıyam etti ve kendisinin esir kadının oğlu, ümmetin kaimi olduğunu ve kendisinin en hayırlı cariyenin oğlu olduğunu zannediyor.
buyurdu ki: hatta ediyor, dediği gibi değildir. eğer kıyam ederse öldürülecektir.”
11- …haris-ul a’ver-i hamdani’den:
emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu: “en hayırlı cariyenin oğluna babam feda olsun -yani kendi oğlu olan kaim aleyhisselam’a- o onları zelil edecek ve acı bir kaseyi onlara tattıracak. onları bozguna uğratacak olan kılıçtan başka birşey vermeyecek. o sırada kureyş’in tacirleri dünyanın hepsinin kendilerinin olup da fidye verilmesini ve böylece affolunmayı temenni edecekler. allah razı olan kadar onlardan el çekmeyeceğiz.”
12- …yezid bin ebi hazim’den:
ku’fe’den çıkıp da medin’e şehrine gittiğimde İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanına gettim ve ona selam verdim. bana, gelirken senin yanında birisi var mıydı? diye sordu. evet! dedim.
buyurdu ki: yolda gelirken konuşuyor muydunuz?
evet, muğayri’lerden(161) biriyle birlikte geldim, diye arzedince şöyle buyurdu: ne diyordu o?
arzettim ki: muhammed bin abdullah bin hasan’ın kaim olduğunu zannediyordu. delili ise onun adının peygamberin adı, babasının adının da peygamberin babasının adı olduğu idi. ben de onun cevabında dedim ki: eğer ölçün isimler ise, hüseynin evlatlarından olan muhammed bin abdullah bin ali’de öyledir!
sonra o adam dedi ki: senin dediğin cariyenin oğludur.
-yani muhammed bin abdullah bin ali- ama bu hürr kadının oğludur. -yani muhammed bin abdullah bin hasan bin hasan-.
İmam cafer-i sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: peki sen ne karşılık verdin? arşısında söyleyecek bir söz bulamadım.
buyurdu ki: kaim’in bir esir cariyenin oğlu olduğunu bilmiyor musunuz?
hz. mehdİ’nİn İzleyeceĞİ yol
13- …abdullah bin ata-i mekki’den:
fakihlerden bir şeyh-yani İmam cafer-i sadık aleyhisselam-a hz. mehdi aleyhisselam hangi yolu izleyecek? diye sorduğumda şöyle buyurdu:
“resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in yaptığını yapacak. tıpkı resulullah’ın cahiliyet dönemini yıktığı gibi kendinden önceki şeyleri yıkacak. İslam dinini yeni baştan ortaya koyacak.”
14- …zürare’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam’a şöyle arzettim: salihlerden birinin adını bana söylermisin?
kaim aleyhisselamı kastediyorum.
-onun ismi benim ismimdir.
-resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in üslubunu mu uygulayacak?
-hayır, hayır ey zürare! onun üslubunu uygulamayacak.
sana feda olayım, niçin diye arzedince şöyle buyurdu:
-doğrusu resulullah ümmetine minnet ile davrandı ve onlara müsamaha gösterdi. kaim katlederek yolunu sürdürecek. kendi yanında olan kitapta böyle emrolundu. o katledecek ve hiçkimseden tevbe etmesini istemeyecek. ona düşmanlık edene eyvahlar olsun.”
15- …ebu hatice’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam İmam ali aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “ben savaşırken kaçanları öldürebilir ve yaralananların ölümünü tamamlayabilirdim; ama benim ashabımdan yaralananları öldürmesinler diye ben bu işten vazgeçtim. yalnız kaim kaçanları ve yaralıları öldürecektir.”
16- …hasan bin harun’dan:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam’ın yanında oturmuştum. o sırada mualla bin huneys ona şöyle sordu:
kaim aleyhisselam kıyam ettiğinde ali aleyhisselam’ın aksine bir üslup mu uygulayacak?
-evet, çünkü ali aleyhisselam minnet edip müsamaha gösterdi. çünkü o kendisinden sonra başkalarının şiilere musallat olacağını biliyordu. ama kaim aleyhisselam kıyam ettiğinde kılıç ve esaret getirecek. çünkü o, kendisinden sonra hic kimsenin şiilere musallat olmayacağını bilecektir.”
17- …abdullah bin ata’dan:
İmam muhammed bakır aleyhisselam’a kaim aleyhisselam kıyam ettiğinde halkın içinde hangi üslubu uygulayacak? diye sorunca şöyle buyurdu:
resulullah’ın yaptığı gibi kendisinden öncekileri yıkacak ve islamı yeni baştan ortaya koyacak.”
18- muhammed bin müslim’den: İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:
“eğer halk kaim aleyhisselam zuhur ettiğinde halktan ne kadarını öldüreceğini bilselerdi, çoğu onu görmek istemezlerdi. biliniz ki o, önce kureyş’ten başlayacak. onlara sadece kılıç ile zahir olacak. ve onlara sadece kılıcı gösterecek. öyle ki halkın çoğu şöyle söyleyecek: bu al-i muhammed’den değildir, eğer al-i muhammed’den olsaydı merhamet eder ve acırdı.”
19- …ebu basır’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:
“kaim yeni bir emir, yeni bir kitap, yeni bir hüküm ile kıyam edecek ve bu, araplara çok zor geçecek. onun şanı, kılıçtan başka birşey değildir. kimseden tevbe etmesini istemeyecek, allah yolunda yaptıklarından dolayı, kınayanların kınamasına aldırmayacak.”
20- …ebu basır’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“niçin kaim aleyhisselam’ın zuhur etmesi için bu kadar acele ediyorsunuz? allah’a andolsun ki onun elbisesi hep sert ve kalındır, yemekleri hep lezzetsizdir, o kılıçtan başkası değildir ve ölüm kılıcın gölgesi altındadır.”
21- …ebu basır’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim zuhur ettiğinde onunla araplar ve kureyş arasında kılıçtan başka birşey olmayacak. ve onlara kılıçtan başka birşey göstermeyecek. öyleyse niçin kaim’in zuhur etmesi için acele ediyorsunuz? allah’a andolsun ki onun elbisesi hep sert ve kalındır, yemekleri hep lezzetsiz arpa ekmeğidir ve o, kılıçtan başka birşey değildir ve ölüm kılıçın gölgesi altındadır.”
22- …ebu hamzai somali’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam’ı şöyle buyururken duydum:
“ali muhammed’in kaimı-aleyhimusselam-zuhur ettiğinde allah ona müsevvim, mürdif, münzel ve kerrüb meleklerle yardım edecektir. cebrail, onun önünde olacak, mikail sağında ve İsrafil ise solundan gelecektir. ve korku bir aylık yoldan onun önünden, arkasından, sağından ve solundan ilerleyecek. (allaha) yakın melekler de onun hizasında olacaklar. onu ilk izleyecek olan muhammed ikincisi ise ali’dir(162) -allahın selamı onlara olsun- onun elinde bir yalın kılıç vardır. allah ona rum’u, deylem’i, sind’i, hindistan’ı, kabilşah’ı ve hazar’ı fethettirecektir.
ey ebu hamza! kaim aleyhisselam sadece halkın şiddetli korku, zelzele, fitne ve belalar zamanında zuhur edecek ve bundan önce taun hastalığı ortaya çıkacak, arapların arasında keskin bir kılıç zuhur edecek ve halkın arasında şiddetli ihtilaflar, dinlerinde ayrılık ve tefrikalar çıkacak ve durumları çok değişecek. öyle ki halkın dertlerinin büyüklüğünü ve birbirlerini yediklerini gören birçokları sabah-akşam ölmeği dileyecekler. onun zuhuru ümitsizlik ve yeis esnasındadır.
onun zamanında yaşayarak ona yardım edecek olanlara ne mutlu. ona ve onun emrine karşı çıkıp da ona düşman olanlara ise gerçekten eyvahlar olsun. sonra buyurdu ki:
yeni bir emir, yeni bir sünnet ve yeni bir hüküm ile zuhur edecek bu da araplara çok zor ve şiddetli geçecek. onun şanı sadece katletmektir, hiç kimseden tevbe etmesini istemeyecek ve allah yolunda yaptıklarından dolayı onu kınayanların kınamasına aldırış etmeyecek.”
23- …abdullah bin Şeriki amiri’den: bişr bin galibi esedi der ki: İmam hüseyn aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “ey bişr! kaimi mehdi geldiği zaman kureyş’ten geride kalan beşyüz kişinin ellerini bağlıyarak boyunlarını vuracak. sonra beşyüz kişinin ellerini bağlayarak boyunlarını vuracak. sonra tekrar beşyüz kişinin ellerini bağlayarak boyunlarını vuracak.
bişr der ki: allah sizin halinizi islah etsin. bu sayıya ulaşacaklar mı?
diye arzettim. İmam hüseyn aleyhisselam buyurdu ki:
bir kavimi sevenler, onlardandır.
abdullah der ki: bişr’in kardeşi beşir bin galip şöyle dedi: Şehadet ederim ki İmam hüseyn aleyhisselam kureyş’ten altı kişinin adını kardeşime saydı.”(163)
24- haris bin mugayre ve zerihi muharebe’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“bizimle araplar arasında zibh (kesmek)ten başka birşey kalmadı -eliyle boğazını gösterdi-.”
25- sediri seyrefi’den:
ceziret-ül arap’tan bir adam (kabeye) nezir (adak) ettiği bir cariyeyi mekke’ye getirmişti. o adam dedi ki: kabenin perdesinin sorumlularına olayı anlattığımda herbiri: “cariyeyi bana getir, böylece allah senin nezirini kabul eder” dediler.
bu yüzden beni bir korku kapladı. mekkede oturan ve bizden olan birine bu olayı anlattığımda: “benim önerimi kabul eder misin?” dedi: ben önerisini kabul edeceğimi belirtince şöyle: hacer-ül esved’in karşısında oturan ve halkın da etrafında oturduğu o adama bak. o, ebu cafer, muhammed bin ali bin hüseyn aleyhimusselam’dır. onun yanına git ve durumu ona anlat. ne söylerse kabul et ve onu uygula.” o adam der ki: onun yanına gidip şöyle arzettim:
allah sana merhamet etsin. ben arap yarımadasından biriyim. bir yeminden dolayı allah’ın evine bir cariyeyi nezir ettim. ve onu buraya getirdim. kabenin perdesinin sorumlularının hapisine durumu anlattığımda bana şöyle dediler: “o cariyeyi bana ver, böylece allah da senin nezirini kabul eder.” bu yüzden beni bir korku kapladı. İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:
ey allah’ın kulu! kabe ne yer, ne de içer. cariyeni sat ve git bak bakalım bu evin haccına gelen hemşehrilerinden nafakası az olanlara bu parayı ver, böylece şehirlerine geri dönebilsinler.
ben de aynısını yaptım. sonra beni gören perde sorumlularının her birisi cariyeyi ne yaptığımı sordu. ben de İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın buyurduklarını anlattım. onlar ise dediler ki: o yalancıdır, cahildir, ne yaptığını bilmez.
ben de onların dediklerini imam aleyhisselam’a anlattığımda şöyle buyurdu:
onların sözlerini bana ulaştırdığın gibi, benim sözlerimi de onlara ulaştırır mısın?
evet, dediğim de şöyle buyurdu: onlara de ki: muhammed bakır size şunu söyledi: elleriniz ve ayaklarınız kesilip de kabe’ye asıldığında ne yapacaksınız? sonra size şöyle söylenecek: “biz kabenin hırsızlarıyız diye bağırın.” tam kalkıp gideceğim esnada İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:
bu işi yapacak olan ben değilim, bunu benden olan bir adam yapacak.”
hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın hükümlerİ
26- cabir bin abdullahı ensari der ki:
adamın biri İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın huzuruna giderek şöyle arzetti: allah seni korusun. benim malımın zekatı olan bu beşyüz dirhemi alır mısın? İmam muhammed bakır aleyhisselam ise buyurdu ki: bu parayı al ve müslüman komşularına ve mümin kardeşlerinden olan miskinlere ver. sonra buyurdu ki: ehli beyt’in kaimi kıyam ettiği zaman eşit olarak taksim edecek ve halkın içinde adaleti sağlayacak. herkim ona itaat ederse allah’a itaat etmiş, her kim de ona karşı çıkarsa allah’a karşı çıkmış olur. o gizli bir emre doğru hidayet edeceği için, onun adı mehdi’dir. tevrat’ı ve allah azze ve celle’nin sair kitaplarını antakya’daki bir mağaradan çıkaracak, tevrat ehli olanlar arasında tevrat ile, İncil ehli olanlar arasında İncil ile, zebur ehli olanlar arasında zebur’la, kur’an ehli olanlar arasında ise kur’an ile hükmedecek.
yerin içindeki ve dışındaki dünya malları ona doğru toplanacak ve halka diyecek ki: uğrunda akrabalık bağlarını kestiğiniz, haram kanlar döktüğünüz ve uğrunda allah azze ve celle’nin haram kıldığı şeyleri işlediğiniz bu dünya mallarına doğru gelin. ve onlara önceden hiç kimsenin vermediği malları verecek. ve yeryüzü zulüm, haksızlık, şerr ile dolduğu gibi onu adalet, eşitlik ve nûr ile dolduracaktır.”
27- …abdullah bin sinan’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “musa’nın asası cennet ağaçlarından birinin dalı idi ve o medyen şehrine doğru gitmek isterken cebrail aleyhisselam onu musa’ya verdi. o asa, adem’in tabutu ile birlikte taberiyye gölündedir. ne çürürler, ne de değişirler. sonunda kaim aleyhisselam kıyam ettiğinde o ikisini ortaya çıkaracaktır.”
Hazretİn özellİklerİ ve yapacağı işler.
28- ebul carud ziyad bin münzir’den:
İmam ebu cafer muhammed bin ali aleyhimusselam şöyle buyurdu:
“kaim aleyhisselam zuhur ettiğinde resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in bayrağı, süleyman’ın yüzüğü, musa’nın asası ve taşı ile zuhur edecektir. sonra münadisine emredecek ve o, şöyle nida edecek: biliniz ki içinizden hiçkimse yanına yemek, su ve herhangi bir yiyecek almasın. bunu duyan ashabı diyecek ki: bu adam bizi ve hayvanlarımızı açıktan ve susuzluktan öldürecek. böylece yola çıkacak ve onlarda onunla gidecekler. konaklayacakları ilk yerde o taşa vuracak; ondan yemek, su ve çeşitli yiyecekler çıkacak. onlar da hayvanları ile birlikte yiyip içecekler ve sonunda kufe’nin ardındaki necef’e inecekler.”
29- ebu’l carud’dan:
İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:
“kaim aleyhisselam mekke’de zuhur ettiğinde bir münadi şöyle nida edecek: biliniz ki hiçkimse yanında yemek ve su taşımasın. ve yanında musa bin İmran’ın taşını taşıyacak -ki o taş bir deve yükü kadırdır- konakladıkları her yerde taştan bazı kaynaklar çıkacak. böylece aç olanlar doyacak ve susayanlar susuzluklarını giderecek. hayvanlarını da sulayacaklar ve kufe’nin arkasındaki necef’e gidecekler.”
30- humran bin a’yan’dan:
İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: sanki bu dininizi kanlara bulanmış çırpınır bir halde görür gibiyim. ve onu sizlere biz ehl-i beyt’ten olan biri dışında kimse geri döndüremeyecek. o size yılda iki kez hediye getirecek, ayda iki kez size rızık verecek, ilim ve hikmet size onun zamanında verilecek. öyle ki kadın kendi evinde yüce allahın kitabı ve resulullah’ın sünnetine göre hüküm verecektir.”
31- …mufazzal’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam’dan duydum ki şöyle buyurdu.
bu emrin sahibinin bir evi vardır ki o eve “hamd evi” derler. o evde öyle bir mesale vardır ki doğduğu günden kılıcla kıyam edeceği güne kadar asla sönmez.”
32- sa’dân bin müslim’in bazı ashaptan naklettiğine göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
kaim aleyhisselam yanı başında durup emir ve nehyler eden adamı döndürün diyecek, onu döndürüp ayaklarının önüne getirecekler. sonra onun boynunun vurulmasını emredecek. böylece doğuda ve batıda olan herkes ondan korkacak.”
33- …hişam bin salim’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
kaim’in yanıbaşında emir ve nehiyler eden birinin boynunun vurulmasını emredecek. böylece doğuda ve batıda olan herşey ondan korkacak.”
hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın fazİletİ.
34- …salim-ul eşell’dan:
İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:
“hz. musa bin İmran, tevratın birinci bölümünde ali muhammed’in kaim’ine (aleyhimusselam) verilen kudret ve faziletleri görünce dedi ki: “rabbim, beni ali muhammed’in kaim’i olarak karar kıl”.
ona şöyle söylendi: doğrusu o, ahmed’in neslindendir.
sonra tevrat’ın ikinci bölümüne bakınca aynı şeyi gördü. aynı sözü tekrarladı ve ona aynı cevap verildi. sonra üçüncü bölümde de aynı şeyleri görünce aynı sözleri tekrarladı ve aynı cevabı aldı.”
Kur’an-i Kerİm'de hz. Mehdİ aleyhİsselam hakkındakİ ayetler.
35- …ebu basır’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam, allah azze ve celle’nin bu ayeti hakkında “allah sizden iman edip iyi işlerde bulunanlara onlardan önce gelip geçenleri nasıl yeryüzüne sahip ve hakim kıldıysa onları da mutlaka yeryüzüne sahip ve hakim kılmayı ve onlara, razı oldukları dini nasip edip o dini bütün dinlerden üstün etmeyi, korkularını emniyetle tebdil etmeyi vaadetmiştir, bana kulluk etsinler ve hiçbir şeyi bana eşit tutmasınlar, işte bundan sonra karşı çıkanlar, fasıkların ta kendisidir.”(164) Şöyle buyurdu: “bu ayet kaim ve ashabı hakkında nazil olmuştur.”
36- …İshak bin abdülaziz’den:
İmam caferi sadık aleyisselam “onların uğrayacakları azabı sayılı bir ümmete dek ertelersek(165) ayeti hakkında şöyle buyurdu:
azap, kaim aleyhisselam’ın kıyamıdır. sayılı bir ümmet ise bedir’de savaşanların sayısı kadar olan ashabıdır.”
37- …ebu basir’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam “hayırlı işlere doğru koşun, nerede olursanız olun allah hepinizi birden toplar, birleştirir(166) ayeti hakkında şöyle buyurdu: “kaim ve ashabı hakkında nazil olmuştur. allah onları vaatsiz olarak biraraya toplayacaktır.”
38- …ebu basir’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam “zulme uğradıklarından dolayı savaşanlara izin verildi. ve şüphesiz allah onlara yardım etmeğe gadirdir(167) ayeti hakkında şöyle buyurdu ki:
“bu ayet kaim aleyhisselam ve ashabı hakkında nazil olmuştur.”
39- …ebu basır’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam “suçlular çehrelerinden tanınacak(168) ayeti hakkında şöyle buyurdu: allah onları tanır, lakin bu ayet kaim hakkında nazil olmuştur. onları çehrelerinden tanıyacak ve ashabı ile birlikte onları darmadağın edecek.”
hz. Mehdİ aleyhİsselam’ı tanıtıcı vesİleler
40- haris bin muğayre-i nasrı der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam’a İmam ne ile tanınır? diye arzedince şöyle buyurdu:
heybet ve vakar ile.
başka ne ile tanınır? ayrıca helal ve haram ile, halkın ona olan ihtiyacı ile ve onun hiçkimseye muhtaç olmamasından tanınır, onun yanında resulullah’ın silahı bulunur.
arzettim ki:- vasi veya vasinin oğlundan başka biri olamaz mı? Şöyle buyurdu:- vası veya vası’nin oğlundan başkası olamaz.”
41- …ebu’l carud der ki:
İmam muhammed bakır aleyhisselam’a: ehli beytten olan herhangi bir kaim imamdan sonra gelecek olan imam ne ile tanınır? diye arzedince şöyle buyurdu:
“hidayet ve heybeti ile ve ali muhammed’in onun faziletlerini ikrarı ile. ayrıca doğu ile batı arasındakı şeyler hakkındaki tüm sorulara cevap verir.”
hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın gömleğİnİn özelliklerİ hakkında.
42- yakup bin Şuayb’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: kaim aleyhisselam’ın kıyam ederken giyeceği gömleği sana göstereyim mi? evet! diye arzettiğimde, bir sandığı getirmelerini emretti sonra sandığı getirdiler. İmam sandığı açtı. İçinden bir gömlek çıkardı ve onu yere yaydı. ansızın onun sol astarında kan olduğunu gördüm.
buyurdu ki: bu resulullah sallallahu aleyhi ve alih’in gömleğidir. dişleri kırıldığı gün, bu gömleği giymişti. ve kaim, bu gömlekle zuhur edecektir.
ben de o kanı öptüm ve yüzüme sürdüm. sonra İmam caferi sadık aleyhisselam gömleği katlayarak kaldırdı.”
hz. Mehdİ aleyhİsselam’ın ordusu ve atlarinin özellİklerİ hakkinda.
43- …abdurrahman bin kesir’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam allah azze ve celle’nin “allahın emri geldi, öyleyse acele etmeyin” (169) ayeti hakkında şöyle buyurdu:
bu, bizim kaim’imiz ile ilgilidir. allah azze ve celle emretti ki: acele etme, ta ki (allah) seni üç ordu ile onaylasın: melekler, müminler ve korku. onun kıyamı tıpkı resulullah’ın kıyamı gibidir. İşte allah azze ve celle buyuruyor ki: “tıpkı rabbinin seni evinden hak ile çıkardığı gibi. ve şüphesiz müminlerden bir grub (bundan) hoşlanmayacaklardır.”(170)
44- …ali bin ebu hamza’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“kaim -allah’ın salatı ona olsun- zuhur ettiğinde bedir’deki meleklerle nazil olacaktır. onlar beşbin adettirler. onların üçtebiri gri atlara, üçte biri siyah beyaz atlara, üçte biri ise (huvv) atlara binecekler. arzettim ki: huvv nedir?

buyurdu ki: kızıl atlardır.”
45- …İbn-i ebu hamza’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim kıyam ettiği zaman gökten harp kılıçları inecek. her kılıca şahısın ve babasının isimleri yazılmış olacak.
! ! ! ! !
ey allahın akıl ve basiret verdiği ve iyiyi kötüden ayırma gücü verdiği insanlar! allahın hz. mehdi aleyhisselam’a hediye ettiği şu özellikler hakkında bir düşünün, allah ona faziletler vermiş, onu melekleri ile onaylamıştır. o allah’a itaat yolunda nefsini adamış, sert ve kalın elbiseler giyer, lezzetsiz yemekler yemektedir. ona allah yolunda cihad verilmiş; zulmü, haksızlığı ve tuğyanı yokederek. ona adalet, insaf ve ihsan sıfatları hediye edilmiştir. ve yine hadislerde zikrolunan üçyüzonüç kişilik ashabının özelliklerine bir bakın. onlar hz. mehdi’nin yeryüzündeki hakimleri ve velileridirler. allahın onayladığı meleklerle birlikte yeryüzünün doğusunu ve batısını işte bu ashabı vesilesi ile fethedecektir.
bu yüce makam ve mevkiye bir bakın. bu öyle bir menzilet ve özelliktir ki hz. mehdi’den önceki imamlar aleyhimusselam’a verilmemiştir. hz. mehdi’yi dinin kamil olması için karar kılmıştır. böylece islam, bütün dinler karşısında muzaffer olacak, müşrikler de yokolacak ayrıca allahın resulullaha vaadettiği-müşrikler istemesede islamın heryerde galip gelmesi-vaadi hz. mehdi’nin eliyle yerine gelecektir.
bakınız İmamımız caferi sadık aleyhisselam şu rivayette kendisi ve hz. mehdi hakkında ne buyuruyor:
46- …hallad bin saffar’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam’a kaim aleyhisselam dünyaya geldi mi? diye sorduklarında şöyle buyurdu:
hayır, ama eğer onun zamanında yaşasaydım ömrüm boyunca ona hizmet ederdim.”
daha sonra batıl fırkaların iddialarının ve bid’atçı taifelerin iftihar ettikleri şu konularda tefekkür edin: durumu, sıfatları ve allah azze ve celle’ye menzileti yakın olan bu mehdi bizim sahibimiz ikinci fatimî halifesi muhammed bin abdullahdır, diyorlar. halbuki iddia ettikleri bu adamın dörtyüzbin atlısı ve evinde dörtbin rum ve sakalibe’li hizmetçisi var. peki peygamberimiz ve imamlar aleyhisselam’ın böyle vasıfları olan bir adamın mehdi olduğunu söylediklerini hiç duydun mu, gördün mü veya sana böyle bir rivayet ulaştı mı?
bu adam kırk yıllık hükümeti boyunca sadece ebu yezidi emevi ile savaştı. bazen onu yendi, bazen de yenildi. hadislerde hz. mehdinin gücü ile doğudan batıya kadar her yer de hüküm süreceği buyuruluyor. halbuki dünyanın su andaki durumuna bir bakınız!
siz selim aklınız ve heva ile hevesten uzaklaşmış olan şuurunuzla çok iyi biliyorsunuz ki allah’ın hakkı ile kıyam edecek olan ve allah’ın dinine yardım edecek, allahın yeryüzündeki halifesi ve muhammedi sünnetin müceddidi olan birisi hiç böyle kör, sağır ve hayretler içinde olan birisi olabilir mi?
rahman’ın halifesi, bütün dinlere karşı muzaffer, insanlara ve cinlere karşı kendisine yardım olunan, ilim ve beyan ile mahsus olan, kur’anın ve furkan’ın ilimlerini hifzeden, tenzili ve teveli, muhkem ile müteşabihi, husus ile umumu, zahir ile batını ve kur’anın sair manalarını, tefsirlerini, ilminin dakikliğini, sırlarının derinliğini ve allahın kur’andaki yüce isimlerini bilen birine böyle sıfatlar hiç yakışır mı? halbuki İmam caferi sadık aleyhisselam onun hakkında şöyle buyurmuştur: “doğrusu ben, eğer onun zamanında yaşasaydım, ömrüm boyunca ona hizmet ederdim.”
velayetin güzelliğinden ve hidayet nurundan dolayı alemlerin rabbine sonsuz hamd ve şükürler olsun. keramet ve lütfü ile onun bizlere daha fazla minnet göstermesini niyaz ederiz.

(14 bölüm)
Kaİm aleyhİsselam’ın kiyamından önce vuku bulacak olan alametler
1- hicri ikiyüz yirmi beş yılının ramazan ayında abdullah bin hammad-ı ensari’nin, abân bin tağlib’den naklettiğine göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“hz. resulullah sallallahu aleyhi ve alih birgün bakî mezarlığında iken hz. ali aleyhisselam gelip onu sordu. peygamberin bakî mezarlığına gittiğini söylediler. hz. ali de oraya giderek peygamberin yanına yaklaşıp selam verdi. resulullah yanına oturmasını istedi. o da onun sağ tarafına oturdu. sonra cafer bin ebi talib geldi ve resulullah’ı sordu. ona da peygamberin bakı mezarlığına gittiğini söylediler. o da oraya giderek peygamberin yanına yaklaştı ve selam verdi. peygamber de onu sol tarafında oturttu. sonra abbas geldi ve peygamberi sordu. ona da bakî mezarlığında olduğunu söylediler, o da baki mezarlığına gitti. peygambere selam verdi ve peygamber onu önüne oturttu. sonra resulullah sallallahu aleyhi ve alih, ali aleyhisselam’a dönerek şöyle buyurdu:
sana bir müjde vereyim mi? sana bir haber vereyim mi ey ali?
evet buyurun ey allah resülü! allah resûlü şöyle buyurdu:
az önce cebrail aleyhisselam yanımda idi. bana haber verdi ki ahir zamanda zuhur ederek zulüm ve haksızlıkla olan dünyayı adalet ve eşitlikle dolduracak olan kaim senin soyundan ve hüseyn’in evlatlarındandır. hz. ali aleyhisselam dedi ki:
ey resulullah! allahtan bize ulaşan hayırlı işlerin hepsi senin elinle bize ulaşır.
sonra resulullah sallallahu aleyhi ve alih, cafer bin ebi talib’e dönerek şöyle buyurdu:
ey cafer, sana bir müjde vereyim mi? sana bir haber vereyim mi?
evet, ey allah resülü! diye arzedince şöyle buyurdu: az önce cebrail benim yanımda idi. kaim aleyhisselam’a bayrağı verecek olanın senin soyundan olduğunu bildirdi. biliyor musun o kimdir?
hayır, diyince şöyle buyurdu: onun yüzü dinar gibi parlar ve dişleri tıpkı testere gibidir ve kılıcı, yakıcı bir ateş gibidir. orduya zelil bir şekilde girecek, ama ondan aziz olarak çıkacak. cebrail ile mikail onu kendi aralarına alacaklar.
sonra abbas’a dönerek dedi ki: ey peygamberin amcası. cebrail’in bana haber verdiğini sana da bilderiyim mi?
evet! diye arzedince allah resulü buyurdu: cebrail bana şöyle dedi: abbas’ın evlatlarından dolayı senin evlatlarına belalar yağacak. abbas dedi ki: ey allah resülü, kadınlardan çekineyim mi?
buyurdu ki: olacak olanları artık yazılıp, bitirmiştir.”

Kaynaklar
--------------------------------------------
(142)- mübarek “bakara” suresi 124. ayet-i şerife.
(143)- mübarek “enbiyâ” suresi 73 ve 74. ayet-i şerifeler.
(144)- mübarek “âl-i İmrân” suresi 68. ayet-i şerife.
(145)- mübarek “rum” suresi 56. ayet-i şerife.
(146) mübarek “kasas” süresi 68. ayet-i şerife.
(147) mübarek “ahzab” süresi 36. ayet-i şerife.
(148) mübarek “kalem” suresi 36-42. ayet-i nerifeler
(149) mübarek “muhammed (s) süresi 24. ayet-i şerife.
(150) mübarek “tevbe” suresi 87. ayet-i şerifeden.
(151) mübarek “enfal” suresi 21-23. ayet-i şerifeler.
(152) mübarek “bakara” suresi 93. ayet-i şerife
(153) mübarek “yunus” süresi 36. ayet-i şerife.
(154) mübarek “bakara” suresi 269. ayet-i şerife.
(155) mübarek “bakara” suresi 247. ayet-i şerife.
(156) mübarek “nisa” suresi 113. ayet-i şerife.
(157) mübarek “nisa” suresi 54-55. ayet-i şerifeler.
(158) mübarek “kasas” süresi 50 ayet-i şerife.
(159) mübarek “muhammed” (s) suresi 8 ayet-i şerife.
(160) mübarek “gafir” (mümin) suresi 35 ayet-i şerife.
(161)-
(162)- önceki cümlelerden de anlaşıldığı üzere hz. resulullah ve hz. ali’nin kutsal ruhları onu teyid ederek onu destekleyecek ve ona yardım edeceklerdir. (ç.).
(163) yani o boynu vurulanlar, bu altı kişiyi sevdiklerinden dolayı bu cezaya müstehak olacaklardır.
(164) mübarek “nur” suresi 55 ayeti şerife.
(165) mübarek “hud” suresi 8 ayeti şerife.
(166) mübarek “bakara” suresi 149 ayeti şerife.
(167) mübarek “hacc” suresi 39 ayeti şerife.
(168) mübarek “rahman” suresi 41 ayeti şerife.
(169) mübarek “nahl” suresi 1 ayeti şerife.
(170) mübarek “enfal” suresi 5 ayeti şerife.
7
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ) HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
2- …abdullah bin abbas’dan:
resulullah sallallahu aleyhi ve alih, babam abbas’a şöyle buyurdu:
“ey abbas! senin evlatlarından dolayı benim neslime belalar yağacak. ve benim neslimden dolayı senin evlatlarına eyvahlar olsun!
dedi ki: ey allah resülü! kadınlardan çekinmeyeyim mi? -veya dedi ki nesli kesik olayım mı?-
allah resulü buyurdu ki: doğrusu allah azze ve celle’nin ilmi geçmiştir ve işler onun elindedir. sonunda emir, benim evlatlarımda olacaktır.”
3- …İsbağ bin nebate’den:
hz. ali aleyhisselam şöyle buyurdu:
“yüzelli’den sonra başınıza kafir emirler, hain liderler ve fasık arifler geçecektir. tacirler çoğalacak ve kârlar azalacak ve faiz yayılacak. zinazadeler çoğalacak ve zina artacak. maarif inkar olunacak ve hilaller büyüyecek. ve kadınlar kadınlarla, erkekler de erkeklerle yetinecekler.”
hz. ali bin ebi talib aleyhisselam bu hadisi buyururken adamın biri ayağa kalkarak şöyle arzetti:
ey emirülmüminin! bizler o zamanda ne yapmalıyız? buyurdu ki:
firar, firar. doğrusu allah’ın adaleti; kur’an okuyanlar nehy oldukları emirlere yaklaşmadıkça ve iyi insanlar facirleri nehyettikçe her zaman bu ümmetin üzerinde olacaktır. eğer bunları yapmayıp kötü insanlardan nefret ederek “lailaheillallah” dedikleri zaman allah arşında şöyle diyecek: yalancılar, söylediğinize inanmıyorsunuz.”
4- ebu sadık, emirülmüninin ali aleyhisselam’dan şöyle buyurduğunu nakleder:
abbasoğullarının mülkü hiçbir zorluğa uğramadan kolayca kurulacaktır. eğer türkler, deylem’liler, sind’liler, hint’ler, berberler ve taylesan türkleri birleşseler dahi, onların hükümetlerini yok edemezler. onlar her zaman sevinç içinde olacaklar taki sonunda onları sevenler ve devletleri için çalışanlar onlardan ayrılacaklar. sonra allah savaşçı bir adamı onlara musallat edecek ve tam onların hükümetinin kurulduğu yerden ayaklanacak. geçtiği bütün şehirleri fethedecek, karşısına dikilen bayrakları devirecek ve bütün nimetleri yok edecek. ona düşmanlık edenlere eyvahlar olsun! o her zaman zaferlere ulaşacak ve sonunda zaferini benim itretimden olan birisine teslim edecek. o hakkı söyleyecek ve hakkı uygulayacak.”
5- …muhammed bin müslim’den: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
kaim’in kıyamından önce belirtiler vardır: “yüce allah tarafından mümin kullarına belalar gelecektir. bu belirtiler nelerdir? diye arzettim.
buyurdu ki: o, allah azze ve celle’nin şu buyruğudur. “sizleri korku, açlık, mal, can ve mahsullerin eksilmesi ile mutlaka imtihan edeceğiz. ve sabredenleri müjdele.”(171)
buyuruyor ki: siz müminleri mutlaka imtihan edeceğiz. korku ile yani saltanatlarının sonlarına doğru filanca (abbas) oğullarının hükumeti ile korkutacağız. ve açlıkla, yani mahsullerin pahalılığı ile. malların azalması yani, ticaretlerin kesat olması ve faziletinin azalması. canlar (ın azalması) yani, hızlı ve ani ölümler. mahsuller(in azalması) yani, çiftçiliğin azalması ve meyvelerin bereketinin azalması. sabredenleri müjdele yani, işte o zaman kaim aleyhisselam’ın zuhuru ile (onları müjdele)
sonra bana buyurdu ki: ey muhammed! bu onun te’vilidir. (asıl mana ve yorumu budur). allah azze ve celle buyuruyor ki: “onun tevilini sadece allah ve ilimde derin olanlar bilirler.”(172)
6- …ebu basır’den: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
kaim’in kıyamından önce bir yıl halk aç kalacak ve onları öldürülme korkusu saracak; malları, canları ve mahsulleri azalacak. bu olay allah’ın kitabında açıkça yazar. sonra bu ayeti tilavet etti: “sizleri korku, açlık, mal, can ve mahsullerin eksilmesi ile mutlaka imtihan edeceğiz. ve sabredenleri müjdele.”
7- …cabiri cüfi’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam’a şu ayeti sordum: “sizleri korku, açlık…”
buyurdu ki: ey cabir! bunun genel ve özel manası vardır. özel manası kufe’deki açlıktır. allah bunu sadece ali muhammed’in düşmanlarına mahsus kılıp, onları helak edecek. genel mana ise Şam hakkındadır. onları önceden başlarına gelmemiş korku ve açlık saracak. açlık kaim’in kıyamından önce, korku ise kaim’in kıyamından sonradır.”
8- …ebu davud-u ducâci’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:
“hizipler aralarında ihtilaf ettiler(173) ayetini emirülmüminin aleyhisselam’a sorduklarında şöyle buyurdu:
“üç şeyden hz. mehdi’nin zuhurunu bekleyin.” dediler ki: “ey emirülmüninin! o üç şey nedir?” buyurdu ki: “Şam ehlinin aralarında ihtilaf etmesi, horasandan çıkacak olan siyah bayraklar ve ramazan ayındaki dehşet.” dediler ki: “ramazan ayındaki dehşet nedir?” buyurdu ki: allah azze ve celle’nin kur’andaki şu sözünü duymadınız mı: “İstersek gökten bir alamet indiririz de hepsinin boynu onun karşısında huzü ederek eğilir.”(174) o öyle bir alemttir ki yeni evliler perdeden çıkarlar, uyuyanı uyandırır ve uyanık olanı ise dehşete düşürür.”
9- …ömer bin hanzala’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“kaim’in beş alameti vardır: süfyani’nin zuhuru, yemani’nin zuhuru, gökten bir nida, nefsi zekiyye’nin öldürülmesi ve beyda’da yerin çökmesi.”
10- …davud bin serhân’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“gökten nida gelecek olan yıldan önce recep ayında bir alamet vardır.
arzettim ki: o alamet nedir?
buyurdu ki: aydan bir çehre ortaya çıkacak ve açık bir el görünecek.”
11- …abdullah bin sinan’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“nida, kesin olarak vuku bulacak, süfyani kesindir, yemani kesindir, nefsi zekiyye’nin öldürülmesi kesindir ve gökyüzünden bir elin doğması kesindir. ve buyurdu ki:
ramazan ayındaki feryad uyuyanları uyandıracak, uykuda olmayanları ise dehşete düşürecek. öyle ki genç kızları zifaftan dışarı çıkaracak.”
12- …ahmed bin muhammed bin ebu nasr’dan:
İmam rıza aleyhisselam şöyle buyurdu:
“bu kıyamdan önce süfyani, yemani, mervani ve Şuayb bin salib gelecektir. peki o, (muhammed bin İbrahim bin İsmail) nasıl mehdi olduğunu iddia edebiliyor?”
13- …ebu basır’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:
“doğudan çıkan kızıl-sarı ve büyük bir ateşi gördüğünüz zaman, ali muhammed aleyhimusselam’ın faracını (hz. mehdi’nin zuhurunu) bekleyin inşallah. Şüphesiz allah aziz ve hakim’dir.
sonra buyurdu ki: nida sadece ramazan ayında vuku bulacaktır. çünkü ramazan allah’ın ayıdır. o aydaki nida, cebrail aleyhisselam’ın bu halka olan nidasıdır.
sonra şöyle devam etti: o, gökten kaim aleyhisselam’ın ismini nida edecek, doğuda ve batıda olanlar onu duyacaklar. uyuyan herkes uyanacak, ayakta olan herkes oturacak. oturan her kes de sesin dehşetinden dolayı iki ayağı üstünde doğrulacak.
bu sesi muteber bilip ona icabet edenlere allah merhametini ihsan etsin. bu birinci ses ruh-ul emin, cebrail’in sesidir.
sonra buyurdu ki: bu ses ramazan ayının yirmiüçünün gecesi cuma günü vuku bulacaktır. bunda asla tereddüt etmeyin. onu duyun ve ona itaat edin. o günün sonunda ise melun İblis’in sesi olacaktır. nida edecek ki “filanca mazlum olarak öldürüldü”. böylece halkı şüpheye ve fitneye itecek. o gün bir çokları tereddüt ve hayrete düşecek, ateşte yanmayı hakedecektir. ramazan ayında ilk sesi işittiğinizde onda tereddüt etmeyin. o cebrail’in sesidir. belirtisi de şudur ki o kaim aleyhisselam’ın ve babasının adını nida edecektir. öyle ki genç kız zifaftan dışarı çıkacak ve babası ile kardeşini hz. mehdi’ye yardım etmeleri için teşvik edecektir.
ve şöyle buyurdu: kaim aleyhisselam’ın zuhurundan önce bu iki ses mutlaka gerçekleşecek; gökten gelen ses cebrail’in sesidir. (bu emrin sahibinin ve babasının adını söyleyecek.) İkinci ses ise yerden gelecek ve o, lanetli İblis’in sesidir. filancanın adını getirecek ve o mazlumca öldürüldü diyecek. bununla fitne çıkarmak isteyecek. birinci sese uyun ve sakın ikinci sese aldanmayın.
sonra şöyle buyurdu: kaim zuhur etmeden hemen önce halkta şiddetli korku olacak, halkın başına felaketler, fitneler ve belalar gelecek. ve ondan önce taûn hastalığı yayılacak. arapların içinde keskin bir kılıç çıkacak, halk şiddetli ihtilaflara düşecek, dinlerinde tefrikaya düşecekler ve halleri çok değişecek. öyleki durumun korkunçluğunu ve halkın birbirini yediğini görenler sabah-akşam ölümü arzulayacaklar.
halk tam zuhurdan ümidini kestiği anda o zuhur edecektir! onun zamanında yaşayıp ona yardım edenlere ne mutlu! ona düşmanlık besleyip, ona ve onun emrine karşı çıkanlara ve onun düşmanlarından olanlara eyvahlar olsun!
ve buyurdu ki: zuhur ettiğinde yeni bir emir, yeni bir kitap, yeni bir sünnet ve yeni bir hükümle zuhur edecektir.
bu, araplara çok zor gelecektir. onun şanı sadece katletmektir. hiçbir münafıga yaşaması için mühlet tanımayacaktır. allah yolunda yaptıklarından dolayı onu kınayanların kınamasına aldırmayacaktır.
sonra şöyle buyurdu: filanca (abbas) oğulları aralarında ihtilaf ettikleri zaman, zuhuru bekleyin. sizin kurtuluşunuz sadece filancanın oğullarının aralarında ihtilaf etmeleri iledir. onlar ihtilaf edince, ramazan ayındaki nidayı ve kaim’in zuhurunu bekleyin. Şüphesiz allah istediğini yapar. kaim’in zuhuru ve sizin görmek istediğiniz, sadece filanca oğullarının ihtilafından sonra olacaktır. İşte böyle olunca halk onların hükümetine tamahlanacak, herkes ayrılığa düşecek ve süfyani zuhur edecek.
ve buyurdu ki: filanca oğulları mutlaka hükümet edeceklerdir. onlar hükümet edip ihtilaf edince hükümetleri dağılacak ve durumları bozulacak. sonunda horasani ve süfyani onların aleyhinde ayaklanacaklar. biri doğudan diğer batıdan süratli iki at gibi kufe şehrine doğru koşacaklar. biri oradan biri de buradan. öyleki filanca oğulları onların eliyle helak olacaklar. ve onlardan hiçkimseyi sağ bırakmayacaklar.
sonra şöyle buyurdu: süfyani, yemani ve horasani aynı yılda zuhur edecekler. aynı ayda ve aynı günde. tıpkı bir zincirin halkları gibi. birbirlerinin ardınca zuhur edecekler. böylece zorluk, her yönden meydana gelecektir. onlara düşmanlık edenler mahvolacaktır. bayrakların içindeki tek hidayet bayrağı, yemani’nin bayrağıdır. çünkü sizi sahibiniz olan hz. mehdi’ye davet edecektir. yemani zuhur ettiğinde halkın ve bütüm müslümanların silah satması haram kılınacaktır. yemani zuhur ettiğinde ona doğru kalk. Şüphesiz onun bayrağı, hidayet bayrağıdır. herhangi bir müslümanın onun karşısında kibirlenip isyan etmesi helal değildir. her kim bunu yaparsa, o ateş ehlindendir. zira o, hakka ve doğru yola davet etmektedir.
sonra bana buyurdu ki: filanca oğullarının hükümetinin yıkılması tıpkı bir toprak testinin kırılması ve tıpkı adamın birinin elinde cam kase olduğu halda dalgın bir şekilde yürümesi sonucu, elinden kasenin düşüp kırılması gibidir.
buyurdu ki: kase düşerenin işte böyle dalgınlığı ve korkması gibi hükümetleri gaflette olduklarında yıkılacak.
ve emirülmüminin aleyhisselam kufe minberinde şöyle buyurdu ki:
“Şüphesiz zikri yüce allah’ın mutlak ve kesin olarak onayladığı kaza ve kaderine göre ümeyyeoğullarını açıkca ve kılıcla devirecek, filanca (abbas) oğullarını ise ani olarak devirecektir.”
daha sonra İmam muhammed bakır aleyhisselam sözlerine şöyle devam etti: bir değirmen taşı mutlaka dönmelidir. o taş tam olarak milinin etrafında birkez döndüğünde allah taş kalpli ve soyu belli olmayan birini onların üzerine gönderecek ve zaferler onunla olacak. onun askerlerinin saçları ve bıyıkları çok uzun olacak, elbiseleri siyahtır ve onlar, kara bayrakların adamıdırlar. onlara düşmanlık edenler mahvolacaktır. ve onları hiçbir fark gözetmeksizin topluca öldüreceklerdir. allah’a andolsun ki ben onları, onların yaptıklarını ve facirlerin onlardan görecekleri eziyetleri görür gibiyim. allah cefakar arapların başına onları acımadan musallat kılacaktır. fırat kıyılarındaki şehirlerinde, karada ve denizde onları öldüreceklerdir. bu, onların yaptıklarının cezasıdır. ve rabbin, kullarına asla zulmetmez.”
14- …Şurahbil’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselama kaim aleyhisselamı: sorduğumda, şöyle buyurdu:
“gökten gelen sesi doğudaki ve batıdakiler duymadıkça, zuhur etmeyecektir. öyle ki zifaftaki genç kızlar dahi o sesi duyacaklardır.”
15- …ziyadı gandi, hadis ashabının birinin şöyle dediğini nakleder:
İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: süfyani, kesin midir?
buyurdu ki: evet, ve nefsi zekiyye’nin öldürülmesi kesindir ve kaim kesindir ve beyda’nın çökmesi kesindir ve gökten çıkacak olan el kesindir ve (gökten gelecek olan) nida kesindir. o nidada ne söylenecek? diye sorduğumda şöyle buyurdu:
“bir münadi kaim’in ve babasının adı ile nida edecektir.”
16- …İbni ebi yafûr’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“filancanın (beni abbastan bininin ismi) helakını elinde sakla ve say: süfyani’nin zuhuru, nefsin ölümü, yere girecek olan bir ordu ve ses.
arzettim ki: o ses nedir? o bir münadi midir?
buyurdu ki: evet, işte bu emir sahibi mehdi o ses ile tanınır. sonra buyurdu ki:
farac ve zuhur’un tümü beni abbas’tan olan filancanın helakı iledir.”
17- …ababe bin reb’i-i esedi der ki:
yanımdaki dört kişi ile birlikte emirülmüminin aleyhisselam’ın huzuruna gittim ve ben, yaşta onların en küçüğü idim. emirülmuminin şöyle buyurduğunu duydum:
“kardeşim resulullah sallallahu aleyhi ve alih bana şöyle buyurdu: “Şüphesiz ben bin peygamberin hatemiyim. sen ise bin vasinin hatemisin. ama sana yüklenen görevler, daha önce hiç kimseye yüklenmedi.”
arzettim ki: ey emirülmüminin! bu kavim sana insaflı davranmadı.
buyurdu ki: “ey kardeşimin oğlu! durum senin zennettiğin gibi değildir. allah’a andolsun ki ben öyle bin kelime biliyorum ki benden ve muhammed sallallahu aleyhi ve alih’den başka kimse onu bilmez. halbuki bu kavim, allah azze ve celle’nin kitabında bir ayetten bunu okuyorlar. o ayet: “artık onların vakitleri sona erdiğinde onlarla konuşsun diye yerden bir canlı çıkarırız, ki halk bizim delillerimize inanmazlar der.”(175) ve halk onun hakkında gerçekten düşünmezler.
sizlere filanca oğullarının hükümetinin sonunu haber vereyim mi?
arzettik ki: evet, ey emirülmüninin!
buyurdu ki: haram bir günde ve haram bir yerde kureyşten bir kavimden olan haram bir nefsin öldürülmesi; tohumları yaran ve insanı yaratana andolsun ki o olaydan sonra sadece onbeş gece hüküm sürecekler.
arzettik ki: ondan önce veya sonra birşey olacak mı?
buyurdu ki: ramazan ayındaki ses uykuda olmayanı dehşete salacak, uyuyanı uyandıracak ve genç kızları ziffaflarından dışarı çıkaracak.”
18- …ebu bekr-i hazrami’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:
“abbasoğulları mutlaka hükümet edeceklerdir. onlar hükümet edip, sonra ihtilaf edip ayrılığa düşünce horasani ve süfyani onların aleyhinde kıyam edecekler. biri doğudan, diğeri batıdan tıpkı süratli iki at gibi kufeye koşacaklar. biri oradan biri buradan. hatta öyle ki onların helakı o ikisinin eliyle gerçekleşecek. o ikisi onlardan hiçkimseyi asla sağ bırakmayacak.”
19- abdullah bin sinan der ki:
İmam caferi sadık aleyhisselam’ın huzurunda iken hamdan’dan gelen bir adamın ona şöyle dediğini duydum:
doğrusu şii olmayanlar bizimle alay edip bize diyorlar ki: “sizler gökten bir münadinin bu emrin sahipinin adını nida edeceğini zannediyorsunuz!” duvara sırtını vermiş olan İmam gazaplanarak doğruldu ve şöyle buyurdu:
bu sözü benden rivayet etmeyip babamdan nakletmenizin size bir vebali ve sakıncası yoktur. Şehadet ederim ki ben babamdan duydum ki şöyle buyurdu: allaha andolsun ki bu allah azze ve celle’nin kitabında açıkça şöyle geçer: “eğer istersek gökten bir ayet indiririz de hepsinin boynu onun için eğilir.”(176) o gün yeryüzünde olan herkesin boynu onun karşısında eğilir ve zelil olur. yeryüzünde olanlar gökten gelen şu sesi duyduklarında ona iman edecekler. “biliniz ki hakk ali bin ebi talib ve onun taraftarlarındadır.”
sonra buyurdu ki: ertesi gün İblis havaya yükselecek öyle ki halkın gözünden uzaklaşınca şöyle nida edecek: “biliniz ki hakk osman bin affan ve onun taraftarlarındadır. doğrusu o, mazlumca öldürüldü. onun kanının intikamını alın.” İşte allah, sabit söze iman edenleri hakkın üzerinde sabit kılacaktır. ve hakk, birinci nidadır. kalplerinde hastalık olanlar ise şüphelenecektir. allaha andolsunki hastalık, bize düşmanlıktır. onlar o sesi duyduklarında bizden uzaklaşacaklar ve bize sövecekler ve diyecekler ki: birinci münadi, bu ehli beyt’in ahirlerinden bir sihirdir.
sonra İmam caferi sadık aleyhisselam, allah azze ve celle’nin şu sözünü tilavet etti: “bir ayet gördüklerinde onu kabullenmeyip derler ki: bu, süregelen bir sihirdir.”(177)
aynı hadis muhammed bin mufazzal bin İbrahim vasıtası ile de naklolunmuştur.
20- …abdüssamed bin beşir’den:
ümmarei hamdani, İmam ebu abdullah cafer bin muhammed aleyhimessalam’a şöyle sordu:
“allah sizlerin eliyle halkı ıslah etsin! halk bizi ayıplıyor ve diyorlar ki: “sizler gökten bir ses geleceğini zannediyorsunuz.”
ona buyurdu ki: bu söyleyeceğini benden değil de babamdan rivayet et. babam şöyle buyuruyordu:
o allah’ın kitabındadır: “eğer istersek gökten bir ayet indiririz de hepsinin boynu onun içinde eğilir.” yeryüzündeki bütün halk, birinci sese iman edecek. ertesi gün melun İblis göğe yükselecek ve havada gözden kaybolunca şöyle bağıracak. “biliniz ki osman mazlumca öldürüldü, onun kanını talep edin.”
allah azze ve celle’nin razı olmadığı kimseler imandan dönecekler ve diyecekler ki: bu şianın sihiridir.
öyle ki bize sövüp şöyle diyecekler: “bu, onların sihirlerinden biridir.” İşte allah azze ve celle’nin sözü de budur: “bir ayet gördüklerinde onu kabullenmeyip derler ki: bu süregelen bir sihirdir.”
21- muhammed bin samit der ki:
İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: “bu zuhurun vuku bulmasından önce bir alamet var mı?
buyurdu ki: evet.
nedir onlar? diye sorduğumda şöyle buyurdu: “abbasi’nin helakı, süfyani’nin zuhuru, nefsi zekiyye’nin öldürülmesi, beyda’nın yere çökmesi ve gökten gelecek olan ses.
arzettim ki: bu işin çok uzamasından korkuyorum.
buyurdu ki: hayır, bunlar tıpkı zincirin halkaları gibidir. hepsi birbirinin ardınca gelir.”
22- …ebu basır’den:
İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:
“kaim aleyhisselam tek yıllardan birinde zuhur edecektir: dokuz, bir , üç, beş. ümeyyeoğulları ihtilaf edip de saltanatı kaybettikten sonra abbasoğulları hüküm sürecek ve onlar sürekli hakimiyyetin baharında ve hayatın mutluluğunda olacaklar ta ki sonunda onlar da ihtilaf edecekler. onlar ihtilaf edince saltanatları yokolacak ve doğudakilerle batıdakiler ihtilaf edecekler.
evet, kıble ehli de (ihtilaf edecekler). halk korktuklarından dolayı şiddetli zorluklarla karşılaşacaklar. ta ki sonunda gökten bir münadi şöyle nida edecek: acele, acele. allaha andolsun ki ben onu kabe ile makam arasında görür gibiyim. halk ona yeni bir emir, yeni bir kitap ve yeni bir ilahi düzen üzerine biat edecek. o ölene kadar gönderdiği bayrakların hiçbirisi mağlup olup da geriye dönmeyecek.”
23- …fuzeyl bin muhammed’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
gökten kaim’in adını anacak olan nida, allah’ın kitabında açıktır.
arzettim ki: nerededir o?
buyurdu ki: “ta. sin. mim. bunlar allah’ın açık ayetleridir.” ve şu ayet: “eğer istersek onlara gökten bir alamet indiririz de hepsinin boynu onun karşısında eğilir.”
sonra buyurdu: onlar sabahleyin o nidayı duyduklarında, sanki başlarının üstünde kuş uçuyormuş gibi eğilirler.
24- …ebu basır’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
abbasiler, mervan’ın minberinin tahtalarının üzerine oturduklarında, abbasoğullarının hükümeti kökleşecektir.
ve buyurdu ki: babam (İmam muhammed bakır aleyhisselam) bana şöyle buyurdu: “azerbaycan’dan mutlaka bir ateş çıkacak ve hiçbir şey onun karşısında duramayacak. böyle olduğu zaman evinizden dışarı çıkmayın. biz sükünet ediyorsak, siz de sükunet edin. ve bizim kıyam edicimiz harekete geçtiğinde bir adım dahi olsa ona doğru koşun. allah’a andolsun ki yeni bir kitap üzerine kabe ile makam arasında halkın ona biat ettiğini görür gibiyim. bu, araplara çok zor gelecektir.”
buyurdu ki: yaklaşan şerrden dolayı araplara eyvahlar olsun.”
25- …übeyd bin zürare’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“kaim’in ismiyle nida olunacak ve onu getirecekler, o makamı İbrahim’in arkasında duracak ve ona şöyle diyecekler: “senin adın ile nida olundu, daha ne bekliyorsun?” sonra onun elinden tutup ona biat edilecek.
der ki: zurare bana şöyle dedi: kaim aleyhisselam’a istemeye istemeye biat olunduğunu duymuştuk ama bunun sebebini bilmiyorduk. allah’a hamdolsun bunun sebebini öğrendik. demek ki onun bir suçu yokmuş.”
26- …humran bin a’yan’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“kaim aleyhisselam’ın kıyamından önce vuku bulacak olan kesin olaylar süfyani’nin zuhuru, bidâ çölünün çökmesi, nefsi zekiyye’nin öldürülmesi ve gökten bir münadi’dir.”
27- …naciye-i kattan, İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder:
“münadı şöyle nida edecek: Şüphesiz (al-i muhammed’in) mehdi’si falanca oğlu falancadır. onun ve babasının adını getirecek. Şeytan da şöyle nida edecek: “Şüphesiz falanca ve taraftarları haklıdırlar-beni ümeyye’den birinin adını getirecek.”
28- zürare bin a’yan der ki:
İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:
“bir münadi şöyle nida edecek: “Şüphesiz emir, falancadır.” bir münadi de şöyle nida edecek: “Şüphesiz kurtulanlar ali ve şiileridir.” peki buna rağmen kim mehdi’ye karşı savaşacak? diye arzettiğim şöyle buyurdu:
Şeytan da şöyle nida edecek: filanca ve taraftarları kurtulacaktır. -beni ümeyye’den birinin adını getirecek-
arzettim ki: peki doğru ile yalan nida nasıl birbirinden ayırtedilecek?
Şöyle buyurdu: bizim hadislerimizi rivayet edenler tanıyacak. onlar önceki sözün doğru olduğunu bilecekler, kendilerinin doğru ve hak olduğunu bilirler.
29- zürare bin a’yan der ki:
İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: allah sana maslahat versin. ben kaim aleyhisselam hakkında şaşırıyorum. çölde birçok ordular yerin dibine girmesi ve gökten bir nida gelmesine rağmen nasıl ona karşı savaşacaklar?
buyurdu ki: Şeytan onların peşini bırakmayacak öyle ki tıpkı resulullah’a akabe günü biat edilirken nida ettiği gibi nida edecek.(178)
30- hişam bin sâlim der ki: İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim:
İshak’ın kardeşi cerir bize şöyle diyor: siz diyorsunuz ki: gökten iki nida gelecek. peki bunların hangisi sadık (hak) hangisi batıldır?
İmam caferi sadık aleyhisselam buyurdu ki: onlara şöyle cevap verin: “bunu bize haber veren sadık’tır. ve sen bunu inkar ediyorsun.”(179)
31- …hişam bin salim’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurduğunu duydum:
“o ikisi, iki nidadır. bir nida gecenin evvelindedir, diğeri ise ikinci gecenin sonundadır.
arzettim ki: bu nasıl olacak?
Şöyle buyurdu: birisi gökten gelecek, diğeri ise İblis’ten.
arzettim ki: hak ses, batıldan nasıl ayırtedilecek?
Şöyle buyurdu: bu olay vuku bulmadan önce onu duyanlar, hakk sesi tanıyacaklar.”(180)
32- …abdurrahman bin mesleme’den:
İmam cafer-i sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: “halk bizi kınayıp eleştirerek bize diyorlar ki, o iki ses geldiğinde hakk batıldan nasıl ayırtedilecek? buyurdu ki: onlara cevap olarak ne diyorsunuz?
arzettim ki: onlara cevap olarak birşey söylemiyoruz.
Şöyle buyurdu: onlara deyin ki; bu ses gelmeden önce ona inananlar, ses geldiğinde onu tesdik edeceklerdir. allah azze ve celle buyuruyor ki: “hakka hidayet edene uymak mı daha doğrudur yoksa kendisi hidayet olana kadar hidayet edemeyene mi? ne diyor sizler nasıl hüküm veriyorsunuz?”
33- abdullah bin sinan der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Şüphesiz gökten bir münadi bu emrin sahibi adına nida ederek şöyle diyecek: biliniz ki emir filanca oğlu falanca’nın elindedir. öyleyse neden artık boşuna savaşıyorsunuz?”
34- abdullah bin sinan der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “vuku bulması için boynunuzu uzatıp durduğunuz kıyam ancak gökten şu nida geldikten sonra vuku bulacaktır: “emir sahibi filancadır, öyleyse niçin boşuna savaşıyorsunuz?”
35- …abdullah bin sinan’dan:
İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum:
ölümler ve katlimlar halkı öylesine saracak ki sonunda (kabe’nin) haremine sığınacaklar. katliamların şiddeti yüzünden sadık bir münadi şöyle nida edecek: “savaşıp katletmek neden? sahibiniz filancadır.”
36- muhammed bin müslim der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “kaim ile süfyani aynı yılda (zuhur edecek)dir.”
37- ebu basir der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “halk arafat’ta durduğunda hızlı bir deveye binmiş birisi gelerek halifenin öldüğünü bildirecek. İşte onun ölümü ardından, ali muhammed aleyhimusselam’ın ve bütün halkın kurtuluşu gerçekleşecektir.
ve buyurdu ki: gökyüzünün doğu tarafında büyük bir ateşin geceleri doğduğunu gördüğünüzde işte o zaman halkın kurtuluşudur. ve onun hemen ardından kaim aleyhisselam’ın öncüleri gelir.”
38- ebu tüfeyl der ki: İbn-ül kevvâ, emirülmüminin aleyhisselam’a gazap hakkında bir soru sorduğunda, o şöyle buyurdu: gazaptan uzaklaşın. İki ölümün arasındaki iki ölümden ve hızlı deveye binen adamdan uzaklaşın. o hızlı deveye binen kimdir? bilir misin o devenin ortası ile ayağının bağı birbirine karışmıştır. o adam halka bir haber verecek onlar da onu öldürecekler. İşte (asıl) gazap o zaman başlayacaktır!
39- eslemi mekki şöyle der: ebu tufeyl, huzeyfe bin yeman’ın şöyle dediğini nakleder: “ne gökyüzünde mazereti olan, ne de yeryüzünde yardımcısı olmayan bir halife öldürülecek. sonra yeryüzünde yürürken hiçbir şeyi olmayan bir halife, görevden alınacak. sonra o kendi yerine İbni sediyye (veya altı yaşındaki) oğlunu tayin edecek. ebu tufeyl daha sonra şöyle dedi: ey kızkardeşimin oğlu! keşke ben ve sen onun zamanında yaşasaydık. eslem dedi ki: Şöyle dedim: ey dayım! sen bunu neden arzu ediyorsun? dedi ki: çünkü huzeyfe bana mülkün nübüvvet ehline döneceğini rivayet etti.”
40- ebu basır der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselama allah azze ve cellenin su ayetinin tefsiri soruldu: “pek yakında onlara alemdeki ve canlarındaki delilleri göstereceğimiz zaman, sonunda onun hakk olduğunu anlayacaklardır.”(181) Şöyle buyurdu: onlara nefislerindeki mesh (hayvanlaşma) gösterilecek ve alemin onlara artık daraldığı gösterilecek. böylece onlar allah’ın kudretini hem kendi nefislerinde hem de alemlerde göreceklerdir. “sonunda onun hakk olduğunu anlayacaklardır.” İşte o zaman kaim’in zuhurdur. o allah azze ve celle’den gelen hakktır ve bu halk onu mutlaka görecektir.”
41- ebu basır der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: allah azze ve celle’nin şu ayetindeki: “dünyada ve ahirette zillet getiren azap…”(182) dünyada zillet getiren azap nedir? Şöyle buyurdu: “bundan daha zilletli bir azap nasıl olabilir ki ey ebu basir! adam evinde ve odasında kardeşlerinin ve ehlinin yanında iken ansızın ehli elbiselerini parçalayıp bağıracak. halk, burada ne oldu? diye sorunca, filanca mesholdu(183) diyecekler.
dedim ki: peki bu kaim’in kıyamından önce mi olacak yoksa sonra mı? buyurdu ki: hayır, kıyamdan önce olacak.
42- yakup bin serrac der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: Şiilerinizin kurtuluşu ne zamandır? Şöyle buyurdu: “abbasoğulları kendi aralarında ihtilaf edip de hükümetleri sarsılınca onlara tamahlanmayan tamahlanacak ve araplar gevşeyince her ses sahibi sesini yükseltecek.
süfyani zuhur edecek, yemani gelecek ve hasani harekete geçecek. ve bu emrin sahibi medine’den mekke’ye doğru resulullah’ın mirası ile hareket edecek. arzettim ki: resulullah’ın mirası nedir? Şöyle buyurdu: peygamberin kılıcı, zırhı, sarığı, abası, bayrağı, asası, atı, araç gereci ve eyeri.
43- yakub-u serrac der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: Şiilerinizin kurtuluşu ne zamandır? İmam şöyle buyurdu: -hadisi aynen zikreder ve onda ayrıca şu cümleler de geçer- sonunda mekke’nin en yüksek noktasına inecek. kılıcı kınından çıkaracak, zırhı giyecek, bayrağı ve abayı açacak, sarığı takacak ve asayı eline alacak ve allah’tan zuhur etmek için izin isteyecek. onun bazı ashabının da bundan haberi olacak. hasani gelecek ve ona haberi ulaştıracak. hasani ondan önce davranıp hareket edince de mekke’liler onun aleyhinde hareket edip onu öldürecekler. ve onun başmı Şamî (süfyani) ye gönderecekler. İşte o esnada bu emrin sahibi kıyam ve zuhur edecek. halk ona biat edip ona uyacak. hemen sonra Şamî, medine’ye bir ordu gönderecek. amma onlar medine’ye ulaşmadan allah onları helak edecek. ogün medine’de olan ali aleyhisselam evlatları medine’den mekke’ye kaçıp bu emrin sahibine iltihak edecekler. ve bu emrin sahibi irak’a doğru yönelecek. sonra medine’ye bir ordu gönderecek ve ailesinin medine’ye geri dönmesini emredecek.”
44- ahmed bin muhammed bin ebu nasr der ki: İmam rıza aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “bu zuhurdan önce “bûyuh” olacaktır”
ama ben “bûyuh”un ne demek olduğunu anlamadım. hacca pittiğimde bir bedevinin “bu ne “bûyuh” bir gündür” dediğini duyunca ona sordum. “Şiddetli sıcak ve hararet” dedi.
45- bedr bin halil-i esedi şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın yanında oturmuştum. kaim aleyhisselam’ın zuhurundan önce vuku bulacak olan iki alamet söyledi. bu alametler allah adem’i yere indirdiğinden beri asla vuku bulmamıştır. o ikisi şudur ki, ramazan ayının yarısında güneş tutulacak ve son gününde ise ay tutulacak adamın birisi İmam’a şöyle arzetti: ey resulullah’ın oğlu! tam tersine ramazan ayının sonunda güneş, yarısında ise ay tutulmalıdır. İmam muhammed bakır aleyhisselam ona buyurdu ki: ben ne söylediğimi daha iyi bilirim. bu iki alamet adem’den beri vuku bulmamıştır.
46- kumeyt’in kardeşi verd şöyle der: İmam ebu cafer muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “zuhur gerçekleşmeden önce ramazan ayının bitmesine beş gün kala ay tutulacak ve onbeşinde ise güneş tutulacak. İşte o zaman müneccimlerin hesabı karışacak ve boşa çıkacak.”
47- ebu basır der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “mehdi’nin zuhurunun alemeti ramazan ayının onüçü veya ondördünde güneş tutumasıdır.”
48- salih bin sehl şöyle der: “soru soran biri vuku bulacak azabı sordu”(184) ayeti hakkında İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: bu ayetin te’vili gelecektedir. azap seviyye’de (ateşte) olacak. beni esed topraklarına kadar ulaşıp sakif kabilesine sıçrayacak. ali muhammed’e zulmeden her yeri yakacak. ve bu, kaim’in zuhurundan öncedir.”
49- cabir, İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “sureyi nasıl okuyorsunuz?” dedim ki: hangi sureyi? buyurdu ki: “soru soran birisi vuku bulacak azabı sordu!” arzettim ki: “seele sâilun bi azab-il vâkı” buyurdu ki: bu ayet “sale seylun” şeklindedir. (yani bir sel geldi) kufe yakınlarındaki seviyye’de ateş gelecek ve beni esed kabilesine ulaşacak ve sakıf kabilesine sıçrayacak ve ali muhammed’e zulmeden her yeri yakacak.”
50- ebu halidi kabuli şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “ben doğuda kıyam etmiş bir kavimi görür gibiyim. onlar hakkı isteyecekler ama onlara verilmeyecek. sonra tekrar hakkı isteyecekler ama yine verilmeyecek. bunu görünce kılıçlarını boyunlarına alacaklar, işte böylece istedikleri onlara verilecek. ama onlar kabul etmeyerek kıyam edecekler. ve onu sadece sizin sahibinize (mehdi’ye) verecekler. onların öldürülenleri şehittir. biliniz ki eğer ben o zamanda yaşasaydım, canımı bu emrin sahibine yardım için korur ve saklardım.”
51- maruf bin harrabûz şöyle der: bizler İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın yanına her gittiğimde bize müjde verir gibi “horasan, horasan, secistan, secistan”(185) diye buyurdu.”
52- ebu’l carud der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “çocuğa yapılan biat gerçekleşince, her silah sahibi silahı ile kıyam edecek.”
53- hişam bin salim der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “mehdi’nin zuhuruna kadar halkın her sınıfı halka hüküm sürecek. öyle ki artık hiç kimse “eğer biz hükümet etseydik adaleti uygulardık” diyemeyecek. daha sonra kaim aleyhisselam hakk ve adalet ile kıyam edecek.”
54- zürare der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: nida hakk mıdır? buyurdu ki: “evet, allah’a andolsun ki her kavim onu kendi dili ile duyacaktır”. ve şöyle buyurdu: “halkın onda dokuzu helak olmadıkça mehdi zuhur etmeyecektir.”
55- İbrahim bin übeydullah bin alâ babasının şöyle dediğini nakleder. İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: emirülmüminin aleyhisselam kendisinden sonra kaim’in kıyamına kadar gerçekleşecek olan olaylardan bahsetti. bunun üzerine hüseyn aleyhisselam dedi ki: ey emirülmüminin! allah yeryüzünü ne zaman zalimlerden temizleyecek? emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu: “dökülmesi haram kanlar dökülmedikçe allah yeri zalimlerden temizlemeyecektir. -sonra uzun bir hadiste emevilerle abbasilerin durumunu anlattıktan sonra şöyle buyurdu. kaim horasan’da kıyam ettiğinde kufe ve moltan’a galip gelecek ve beni kâvân adasını(186) ele geçirecek. ve bizden olan bir kaim gilan’da kıyam edecek ve abir’lilerle deyleman’lılar(187) ona itaat edecekler. ve köşe bucakta benim oğluma yardım edecek olan dağınık türk bayrakları zuhur edecek. onlar kısa aralıklarla zuhur ederken basra şehri harabe olacak ve emirlerin emiri mısır’da kıyam edecek.
sonra hz. ali uzun bir hikayeden sonra şöyle buyurdu: İşte binlerce insan teçhizatını kuşanıp da herkes gruplara ayrılınca ve bir koç öldürüldüğünde orada bir başkası kıyam edecek ve fitneler çıkaracak, kafirler helak olacak. sonra arzulanan kaim ve meçhul imam kıyam edecek. onundur şeref ve fazilet. o senin oğlundur ey hüseyn. onun gibi evlat yoktur. İki rüknün arasında zuhur edecek ve iki eski elbisenin arasında insanlara ve cinlere galip gelecek. ve hiçbir yeri ekilmemiş bırakmayacak. onun zamanına ulaşanlara ve ona katılıp onun günlerini görenlere ne mutlu.”
56- yunus bin zebyan der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam, şöyle buyurdu: “cuma gecesi olduğunda rabb teala dünyanın göğüne bir melek indirir. güneş doğduğunda bu melek beyti mamur (kabe) üzerindeki arşa oturarak muhammed, ali, hasan ve hüseyn aleyhimusselam için nur’dan minberler nasbeder. onlar minberlere çıkarlar; melekler, peygamberler ve müminler onlar için toplanırlar. göğün kapıları açılınca resulullah sallallahu aleyhi ve alih şöyle arzeder. ey rabb! kitabında sözünü verdiğin miad’ın (vaad ettiğin anın) vakti geldi. ve o, şu ayettir: “allah, içinizden iman edip salih amel işleyenlere tıpkı onlardan öncekileri halife karar kıldığı gibi yeryüzünde halife karar kılacağına dair vaad etti. ve onlar için razı olduğu dini onlar için galip getirecek ve onları korkularndan sonra güvenli bir hale getirecektir.(188)”
sonra meleklerle peygamberler de aynı sözü söyleyerler. sonra muhammed, ali, hasan ve hüseyn secdeye kapanırlar. daha sonra da şöyle söylerler: “ey rabb! gazaplan, çünkü senin hürmetine saygısızlık oldu ve seçkinlerin öldürüldü ve salih kulların zelil oldu.” İşte allah da istediğini yapar. ve bu, malüm bir gündür.”
57- halidi kalânâsi der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “küfe mescidinin İbni mesud’un evine yapışan son duvarı yıkıldığında filanca oğullarının hükümeti yıkılacaktır. biliniz ki onu yıkan bir daha on onarmayacaktır.”
58- abdülkerim bin amr ile has’emı adamın birinden naklederler ki İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim’in kıyamından önce oniki kişi kıyam ederek hepsi birden onu gördüklerini söyleyecekler. o da onları tekzib edecek.”
59- ebu seyyar’a göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim’in kıyamından önce kays savaşı başlayacaktır.”
60- übeyd bin zürare şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın yanında süfyani’den bahsettiklerinde şöyle buyurdu: “o gözlerinden uyku akan adam san’a (yemen) de zuhur etmedikçe, o nasıl ortaya çıkabilir ki?”
61- ali bin muhammed bin a’lemi ezdî, babasından o da dedesinden emirülmüminin aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “kaim’in kıyamından hemen önce kızıl ölüm, beyaz ölüm, mevsim çekirgesi ve mevsime ait olmayan kana benzer kızıl çekirgeler çıkacaktır. kızıl ölüm katlimdır, beyaz ölüm ise taun’dur.”
62- İsbağ bin nebate şöyle der: emirülmüminin aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “doğrusu kaim’den önceki yıllar çok hilecidir. o yıllarda doğru söyleyenler yalanlanacak, ve yalancılar tasdik edilecek. orada “mahil”ler önem kazanacak. “bir hadise göre” riveybezeler konuşacaktır. arzettim ki: riveybeze ve mahil nedir? buyurdu ki: kur’an okumuyor musunuz? kuran buyuruyor: “onun mihali (hilesi) çoktur ve şiddetlidir.”(189) buyurdu ki: yani hileci.”
63- huzeyfe bin mansur, İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu nakleder: “allah’ın kırkısiyâ şehrinde bir sofrası vardır. gökten birisi çıkarak şöyle nida edecek: ey gökteki kuşlar ve ey yerdeki yırtıcı hayvanlar! zalimlerin etine doymak için buraya gelin.”
64- ebu basir der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam bize şöyle buyurdu: “kaim’in ismiyle nida edilecek ve ey filan oğlu filan, kıyam et! denilecek.”
65- gabir der ki: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “ey cabir! kaim’in kıyamından önce Şam’da halkı öyle bir fitne saracak ki ondan kurtulmak isteseler de kurtulamayacaklar. sonra kufe ile hîre şehirleri arasında sayıları eşit olan katlimlar olacak. sonra gökten bir münadi nida edecek.”
66- muhammed bin müslim, İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduqunu nakleder: “Şam tarafından ansızın gelecek olan sesi bekleyin. orda sizin için yüce bir kurtuluş vardır.”
67- cabir bin yezidi cufi şöyle der: İmam ebu cafer muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “ey cabir! yerinde otur ve sana anlatacağım şu alametlere ulaşıncaya ve onları görünceye kadar elini ve ayağını oynatma:
birinci alamet, abbasoğulları’nın kendi aralarındaki ihtilaflarıdır. sen bunu göremeyeceksin ama benden sonra gelecek olanlara bunu benden rivayet et. ve gökten bir münadi nida edecek ve sizlere Şam taraflarından fetih müjdeleyen ses gelecek, Şam köylerinden biri olan cabiye(190) köyü yerin altına girecek. sonra Şam mescidinin sağ duvarı yıkılacak ve türkler tarafından dinden çıkan bazı insanlar isyan edecekler. hemen ardından rum’larda karışıklıklar çıkacak. türk kardeşler geri dönecekler ve adaya(191) inecekler. dinden çıkmış olan bir grup rum ise geri dönecek ve remle’ye inecekler.
ey cabir! o yıl dünyanın batısının her yerinde ihtilaflar çıkacak. viran olacak ilk toprak, Şam topraklarıdır. sonunda tüm ihtilaflar üç bayrağın altında toplanacak: esheb’in bayrağı, ebka’ın bayrağı, süfyani’nin bayrağı. süfyani ile ebka’ birbirleriyle savaşacaklar ve süfyani, ebka’ ile ona uyanları öldürecek. sonra da esheb’i öldürecek. daha sonra onun tek arzusu irak’a doğru hareket etmektir. sonra ordusu kırkısia(192)’dan geçecek ve orada savaşarak yüzbin zorbayı öldürecek. sonra süfyani kufe şehrine sayıları yetmişbin olan bir orduyu gönderecek. onlar küfe’lileri öldürüp asacaklar veya esir olacaklar. onlar o durumda iken horasan taraflarından bayraklar gelecek, onlar süratle hareket edecekler. onlardan birkaçı, kaim aleyhisselam’ın ashabıdırlar.
sonra küfe ehlinin işçilerinden biri isyan edecek ama süfyani ordusunun komutanı onu öldürecek. süfyani medine’ye bir ordu gönderecek ve mehdi oradan mekke’ye geçecek. ve mehdi’nin mekke’ye doğru gittiği haberi süfyani ordusunun komutanına ulaşacak. o da onun izini bulmaları için bir ordu gönderecek. sonunda o tıpkı musa bin İmran’ın sünneti gibi çekinerek ve dikkatle mekke’ye girecek.
sonra buyurdu ki: süfyani ordusunun komutanı beyda’ya inecek ve tam o sıradaki gökten şöyle nida gelecek: “ey beyda! bu kavimi mahvet.” çöl de onları toprağın içine çekecek ve onlardan sadece üç kişi kurtulacak, allah onların yüzlerini arkalarına çevirecek, o üçü kelb kabilesindendir. ve şu ayet onların hakkında nazil olmuştur: “ey kendilerine kitap verilenler! yüzlerinizi mahvedip geriye döndürmeden, elinizdeki kitapları doğrulamak için nazil ettiğimiz kitaba inanın.”(193)
buyurdu ki: kaim (aleyhisselam) o gün mekke’dedir. sırtını beyt’ullah-ı haram’a dayamış olarak şöyle nida edecek: ey halk! biz allah’tan yardım istiyoruz. halktan kim bize icabet edecek? biz, sizin peygamberiniz muhammed’in ehli beyt’iyiz. ve biz allah’a ve muhammed’e halkın en evla olanıyız. kim benimle adem hakkında tartışırsa, ben halkın adem’e en evla olanıyım. kim benimle nuh hakkında tartışırsa, ben halkın nuh’a en evla olanıyım. kim benimle İbrahim hakkında tartışırsa, ben halkın İbrahim’e en evla olanıyım. kim benimle muhammed sallallahu aleyhi ve alih hakkında tartışırsa, ben halkın muhammed’e en evla olanıyım ve kim benimle peygamberler hakkında tartışırsa, ben peygamberlere halkın evla olanıyım. allah kitabının muhkem ayetinde şöyle buyurmuyor mu: “doğrusu allah; adem’i nuh’u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini seçti ve alemlere üstün kıldı. birbirlerinden türemiş soylardır onlar ve allah duyandır, bilendir.”(194) ben adem’den geride kalan, nuh’dan zahire olan, İbrahim’den seçilen ve muhammed’in seçkiniyim allahın salatı hepsinin üzerine olsun.
her kim benimle allah’ın kitabı hakkında tartışırsa bilin ki ben allah’ın kitabına halkın en evlasıyım. her kim benimle resulullah’ın sünneti hakkında tartışırsa bilin ki ben resulullah’ın sünnetine halkın en evlasıyım.
benim bu sözlerimi bugün burda hazır olanlar ve duyanlar allah aşkına burada olmayanlara bildirsin. allah’ın hakkı, resülünün hakkı ve benim hakkım için sizden istiyorum. Şüphesiz benim resulullah’a olan yakınlığımdan dolayı sizlerin üzerine hakkım vardır. bizlere yardım edin ve bizlere zulüm edenlere karşı bizi savunun. biz korkutulduk ve mazlum olduk, diyarımızdan ve evlatlarımızdan uzaklaştırıldık. bizlere zulüm edildi ve hakkımız elimizden alındı. batıl ehli de bizlere iftira attılar. allah için, allah için bize dikkat edin sözlerimize önem verin. bizleri yalnız bırakmayın, bizlere yardım edin ki allah teala da sizlere yardım etsin.

Kaynaklar
---------------------------------
(171) mübarek “bakara” suresi, 155 ayeti şerife.
(172) mübarek “ali İmran” 7 ayeti şerife.
(173) mübarek “meryem” suresi 37 ayeti şerife.
(174) mübarek “Şuara” suresi 4 ayeti şerife.
(175) mübarek “neml” suresi 82 ayeti şerife.
(176) mübarek “Şuara” suresi 3 ayeti şerife.
(177) mübarek “kamer” suresi 2 ayeti şerife.
(178) Şeytanın ikinci akabe biatı gününde resulullah’ın ashabını şüpheye düşürmek için nida ettiği tarihte meşhurdur. bkz. sire-i İbn-i hişam.
(179) yani bu olayın vuku bulacağına inananlar, bu olay olduğunda hakkı batıldan ayırtedecekler. ama bu olaya inanmayanlar, o vuku bulduğunda tereddüte düşerler.
(180) yani hakk ses gelmeden onu duyup da onu tasdik edenler.
(181) mübarek “fussilet” suresi 53. ayeti şerife.
(182) mübarek “fussilet” suresi 16. ayeti şerife.
(183)- mesholmak, kısaca insanın hayatı boyunca hayvani sıfatları ve davranışlarından dolayı hayvan olmasıdır. kur’anı kerim’de de bazı yahudilerin allah’a itaatsizlikten dolayı maymun olduğu olayı meşhurdur.(ç.)
(184) mübarek “maaric” suresi 1 ayeti şerife.
(185)- büyük ihtimal emevilerin yıkılışı ve ebu moslim’in kıyamı ile ilgalidir.
(186)- moltan, pakistan’ın güney şehirlerinden biridir. beni kavan adası ise bugünkü İran körfezindeki “laft” adasıdır.
(187)- abir ve deyleman, İran’ın kuzeyinde hazar denizinin güneydoğusundaki iki şehir olup, bugün gorgan adıyla anılmaktadır.
(188) mübarek “nur” suresi 55 ayeti şerife.
(189)- mübarek “ra’d” suresi 13. ayeti şerife.
(190)- bugünkü suriye-İsrail sınırındaki golan tepelerinin yakınındaki bir köyün adıdır.
(191)- bu ada, büyük ihtimalle arap yarımadası veya kıbrıs adasıdır. (m)
(192)- bugünkü fırat üzerindeki habur ilçesidir.
(193)- mübarek “nisa” suresi 47. ayeti şerife.
(194)- mübarek “ali İmran” suresi 34. ayeti şerife.
8
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ) HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
buyurdu ki: allah onun üçyüzonüç kişi olan ashabını onun etrafında toplayacak. allah onları önceden haber vermeden toplayacaktır. tıpkı dağınık sonbahar bulutlarının biraraya toplanmaları gibi. İşte ey cabir bu, allah’ın kitabında buyurduğu şu ayettir: “nerede olursanız olun allah hepinizi birlikte toplar. Şüphesiz allah herşeye kadirdir.” onlar mehdi’ye kabe ile makam arasında biat edecekler. yanında bulunan resulullah’tan ulaşan ahiti evlatlar babalarından miras almışlardır. ve ey cabir! kaim, hüseyn’in evlatlarından olan birisidir. allah onun durumunu bir gecede ıslah edecektir. halka (kabullenmesi) zor gelen şudur ki ey cabir o resulullah’ın oğludur ve birbiri ardınca gelen alimlerin varisi olmasıdır. tüm bunlar(ı kabullenmek) zor olsa dahi, gökten gelen ses(i kabullenmek) onlara zor gelmeyecektir. o zamanda onun adı, babasının ve annesinin adı nida olunacaktır.”
ebu basir şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim, aşura günü kıyam edecek.”
! ! ! ! !
bu rivayetlerde imamlarımız tarafından anlatılan belirtilerin çokluğu, bağlantıları, mütevatir olmaları ve birbirleriyle asla çelişmemelerinden de anlaşıldığı üzere hz. mehdi’nin zuhuru bu belirtilerin gerçekleşmesinden sonra vuku bulacaktır. her zaman doğru söyleyen imamlarımız bu belirtilerin mutlaka vuku bulacağını bildirmişlerdir. hatta onlara “kaim aleyhisselam’ın zuhurunun süfyani’den önce vuku bulmasını ümid ederiz” denildiğinde şöyle buyurdular: “evet, vallahi süfyani olayı mutlaka vuku bulacak kesin bir olaydır.”
ayrıca imamlarımız en büyük delil ve bürhan olan her belirtinin ardından hakkın zuhurunun vuku bulacağını bildirdikleri gibi vakit tayin edenleri yalanlayıp şöyle buyurmuşlardır: “her kim bizim zuhur hakkında vakit tayin ettiğimizi rivayet ederse onu yalanlayın. her kim olursa olsun. Şüphesiz biz vakit tayin etmeyiz. bu delille göre her kim bu belirtilerden önce mehdi aleyhisselam’ın makam ve derecesini iddia eder veya bazıları onun hakkında iddiada bulunursa, bu iddiaları kesinlikle batıldır. özellikle de eğer o şahısın durumları ve vasıfları buna şahit olursa. bizleri din aracılığı ile dünyayı ve dünyavi şehvetleri isteyenlerden karar kılmamasını ve böylece zayıf insanları kandırmamayı allah’tan niyaz ederiz. bizlere lütfederek üzerinde bulunduğumuz hidayet nurunu hakkın cemalini ve bahâsını minneti ve kerameti ile bizlerden almasın.

15. bölüm
“Hakkın sahİbİnİn-aleyhİsselam-zuhurundan önce gerçekleşecek olan zor durumlar hakkındakİ rİvayetler.”
1- beşir bin ebu erakei nebbal şöyle der: medine’ye gittiğimde İmam muhammed bakır aleyhisselam’a uğradım. merkebinin evinin kapısında eyerli olarak hazır durduğunu gördüm. ben onun evinin karşısında oturdum ve onu bekledim. o evinden dışarı çıkınca ona selam verdim. o merkebe binmekten vazgeçip bana doğru yöneldi ve şöyle buyurdu: sen nereden geldin? Şöyle arzettim: irak’tan. buyurdu ki: hangi şehirden? küfe’den, dedim. Şöyle buyurdu: yolda kimlerle birlikte geldin? arzettim ki: mühdise’lerle. Şöyle sordu: mühdise kimlerdir? dedim ki: mürcie’ler.(195) Şöyle buyurdu: yazıklar olsun ki mürcie’lere. yarın kaim’imiz kıyam ettiğinde bunlar kime sığınacaklar? Şöyle arzettim: onlar diyorlar ki: eğer böyle olursa siz ve biz adalet divanında eşit olacağız. buyurdu ki: her kim tevbe ederse allah o’nun tevbesini kabul eder ve her kim içinde nifak gizliyorsa, allah ondan baskaşını rahmetinden uzaklaştırmaz ve her kim birşey izhar ederse allah onun kanını döker. sonra şöyle buyurdu: -canım elinde olana andolsun ki- onları tıpkı kasap koyunu keser gibi kesecektir-ve eliyle boğazını gösterdi- Şöyle arzettim: onlar diyorlar ki; eğer öyle olursa işler düzelecek ve bir avuç kan dahi dökülmeyecek. Şöyle buyurdu: asla! canım elinde olana andolsun ki biz ve siz pıhtılaşmış kan ve ter sileceğiz.(196) ve eliyle alnını gösterdi.
2- beşir bin nebbal şöyle der: medine’ye gittiğimde…
aynı olayı anlatır yalnız sonunda şöyle der:- medine’ye gittiğimde İmam muhammed bakır aleyhisselam’a şöyle arzettim: onlar şöyle diyorlar: mehdi kıyam ettiğinde işler kendiliğinden düzelecek ve bir avuç dahi kan dökülmeyecek. Şöyle buyurdu: asla! canım elinde olana andolsun ki eğer işler kendiliğinden düzelseydi ön dışleri kırılan ve mübarek yüzü yaralanan resulullah içinde kendiliğinden düzelirdi. asla! canım elinde olana andolsun ki biz ve siz ter ve pıhtılaşmış kan sileceğiz. sonra da eliyle alnını sildi.”
3- mufazzal bin ömer şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın yanında kaim aleyhisselam’ı anlatıklarında şöyle dedim: onun işlerinin kolaylıkla gerçekleşeceğini ümid ederim. ama o şöyle buyurdu: “bu kıyam öyle zorluklarla gerçekleşecek ki ter ve pıhtılaşmış kan sileceksiniz.”
4- yunus bin kibat şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “doğrusu hakk ehli hep zorluklar ve sıkıntılarla yaşamıştır. ama bu yakın bir zamana kadar sürecek ve uzun bir afiyet (ve rahatlık başlayacak.)”.
5- muammer bin hallad der ki: İmam rıza aleyhisselam’ın yanında kaim aleyhisselam’dan bahsettiklerinde şöyle buyurdu: “siz bugün o günlerden daha rahatsınız!” dediler ki: nasıl? Şöyle buyurdu: “kaim’imiz aleyhisselam zuhur ettiğinde sadece ter ve pıhtılaşmış kan ile atın üzerinde uyku olacak. kaim’in elbisesi hep serttir ve yemeği hep lezzetsizdir.”
6- ahmet bin muhammed bin İsa’nın bazı ricalden naklettiğine göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “nuh aleyhisselam rabb’inden kavmine azap göndermesini istediğinde allah ona: bir hurma çekirdeğini ekip de o çekirdek ağaç olduğunda ve meyve verdiğinde ve nuh’da o meyveden yediğinde kavmine azap edeceğini buyurdu. nuh da hurma çekirdeğini ekerek olayı ashabına bildirdi. ağaç yetişip meyve verdikten sonra nuh hurmaları topladı ve hurmadan yiyerek ashabına da verdi. ashabı şöyle dediler. ey allah’ın peygamberi! hani bize verdiğin söz? nuh da rabb’ine dua ederek kendisine verdiği vaadi istedi. allah da ikinci kez hurma çekindeğini ekmesini ve onun ağaç olup yetiştiğinde kavime azap göndereceğini buyurdu.
nuh aleyhisselam da bunu ashabına bildirdi. bunu duyan ashap üç fırkaya ayrıldılar: bir fırka mürted olup dinden çıktı. bir grubu münafık oldular. üçüncü grup ise nuh aleyhisselam’a sadık kaldılar. nuh da ikinci kez hurma çekirdeğini ekti. ağaç büyüyüp meyve verince nuh hurmadan yedi ve ashabına da verdi. dediler ki: ey allah’ın peygamberi! hani bize verdiğin söz? nuh da rabbine dua edince üçüncü kez hurma çekirdeğini ekmesini, onun yetişmesi ve meyve vermesi ile birlikte kavmini helak edeceğini bildirdi. nuh durumu ashabına bildirdiğinde tekrar üç fırkaya ayrıldılar. bir fırka mürted oldu, bir fırka münafık oldu, bir fırka ise ona sadık kaldılar. öyle ki nuh olayı on kez tekrarladı. ve onunla birlikte kalan ashabına aynı olayı tekrarladığında onlar her defada üç fırkaya ayrıldılar. onuncu defada onun özel mümin sahabileri gelerek şöyle dediler. “ey allah’ın peygamberi! bize verdiğin sözü tutsanda tutmasan da sen doğru söylüyorsun ve sen mürsel bir peygambersin. bize defalarca aynı şeyi tekrarlasan da senden şüphelenmeyiz” İmam şöyle buyurdu: İşte onların bu sözünden sonra allah nuh’un vaadinden dolayı kavime azap etti. ve o mümin ashabını gemiye bindirdi. allah teala onları ve nuh’u kurtardı. bu, onların ayıklanıp temizlenmelerinden ve şüphelerinin gitmesinden sonra gerçekleşti.”
7- mufazzal bin ömer şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam ile birlikte tavaf ederken bana bakarak şöyle buyurdu: “ey mufazzal! seni üzgün ve çehreni sararmış görüyorum? ne oldu?” Şöyle arzettim: canım sana feda olsun. abbasoğullarını düşünüyorum. güç, kudret ve saltanat onların elinde. eğer bunlar sizde olsaydı, biz de sizinle birlikte orada olurduk. Şöyle buyurdu: ey mufazzal! eğer böyle olmasaydı geceler hep siyasetle gündüzler ise halkla uğraşmakla geçerdi ve tıpkı emirülmüminin aleyhisselam gibi tatsız yemekler yer ve sert elbiseler giyerdik. aksi takdirde azaba uğrardık. böylece bu işler bizden alındı, biz de rahatça yiyip içiyoruz. böyle bir sitemi allah’ın nasıl da nimete çevirdiğini görmüyor musun?”
amr bin Şimr şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın evinde idim ve halk onun evini doldurmuştu. sonra ona sorular sormağa başladılar. ona sordukları her soruya cevap veriyordu. oturduğum yerde ağlamaya başladım. İmam da şöyle buyurdu: “neden ağluyorsan ey amr?” Şöyle arzettim: “neden ağlamayayım ki. senin gibi birisi bu ümmette olmadığı halde kapılar sana kapalı ve örtüler etrafını kapladı? Şöyle buyurdu: “ağlama ey amr! İyi yemekler yiyoruz ve rahat elbiseler giyiyoruz. .eğer senin istediğin olsaydı tıpkı emirülmüminin ali bin ebi talib aleyhisselam gibi tatsız yemekler yer ve sert elbiseler giyerdik aksi halde ateşten zincirlerle birlikte olurduk.”

16. bölüm
Sahİb-ul emr aleyhİsselam’in zuhur vaktİnİ belİrtenlerİn yalancı olduğu ve ismİnİn açikça söylenmesİnİn yasak olduğuna daİr rİvayetler
1- ebu basir şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: bu beklemenin biteceği ve bedenlerimizin rahatlayacağı bir vakit yok mu? Şöyle buyurdu: “vakit vardı ama siz ifşa ettiniz allah da onu erteledi.”
2- ebu halidi kabuli şöyle der: İmam zeynelabidin aleyhisselam’ın şehadetinden sonra İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın huzuruna çıkarak şöyle arzettim: sana feda olayım! benim babana olan yakınlığımı ve başkalarından uzaklaştığımı biliyorsun. Şöyle buyurdu: “doğru söylüyorsun ey ebu halid! peki ne istiyorsun? Şöyle arzettim. sana feda. baban bana sahib-ul emr’in vasıflarından bahsetti. eğer onu yolda görsem ayaklarına kapanacağım. Şöyle buyurdu: peki ne istiyorsun ey ebu halid! Şöyle arzettim: bana onun adını söyle de onu adı ile tanıyayım. buyurdu ki: allah’a andolsun ki beni rahatsız edecek birşeyi benden istedin ey ebu halid! bana öyle birşey sordun ki (bunu daha önce kimseye söylemedim). eğer bunu önceden birine söylemiş olsaydım sana da söylerdim. bana öyle birşey sordun ki eğer diğer haşimiler onu tanısaydı, onu lime lime doğramak isterlerdi.”
3- muhammed bin müslim şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “ey muhammed! “birisi bizden taraf sana zuhur vaktini bildirirse onu yalanlamaktan çekinme! Şüphesiz biz hiçkimseye (hz. mehdi’nin zuhur) vaktini söylemedik.”
4- abdullah bin sinan der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “yüce allah vakit tayin edenlerin vaktini boşa çıkarmayı ahdetmiştir.”
5- ebu bekri hazrami şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “biz mehdi’nin zuhur vaktini bildirmeyiz.”
6- ebu basir der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: sana feda olayım! kaim aleyhisselam ne zaman zuhur edecek? Şöyle buyurdu: “ey ebu basır! biz ehli beyt vakit belirtmeyiz. resulullah buyurdu ki: “vakit tayin edenler yalancıdır.” ey ebu basir! zuhurdan önce beş alamet vardır. birincisi ramazan ayındaki nidadır, sonra süfyani’nin çıkışı, horasani’nin çıkışı, nefsi zekiyye’nin öldürülmesi ve beyda çölünün çökmesi.”
7- muhammed bin nişr şöyle der: muhammed bin hanefiyye (ra)nin şöyle dediğini duydum: bizim bayraklarımızdan önce cafer bin ebi zalib oğulları ile merdas (abbas) oğullarının bayrakları gelecek. caferoğullarının bayrakları muhtevasız ve hedefsizdir. İbni bişr şöyle der: ben bunu duyunca sinirlenerek şöyle dedim: sana feda olayım. sizin bayraklarınızdan önce bayraklar mı gelecek? dedi ki: evet vallahi onların öyle bir hükümeti olacak ki onlar saltanatlarında hiçbir hayırı tanımayacaklardır. onların saltanatı şiddetlidir ve asla onda kolaylık yoktur. (İslama) uzakları kendilerine yaklaştıracak, yakın olanları ise uzaklaştıracaklar. onlar allah’ın hikmeti ve cezasından amanda olduklarını hissettikleri zaman onların içine öyle bir çığlık düşecek ki hiçbir çoban onları biraraya toplayamayacak. çağırdıkları kimseler onları duymayacaklar ve hiçbir topluluk onların çevresinde toplanmayacak. allah onlarla ilgili benzetmeyi kendi kitabında şöyle buyurmaktadır: “yeryüzü ziynetlerini alıp da süslenince onlar kendilerinin kudret sahibi olduğunu zannederler. İşte o zaman gece veya gündüz vakti emrimiz onlara gelir.”(197)
sonra muhammed bin hanefiyye allah’a and içerek bu ayetin onlara hakkında nazil olduğunu söyledi. Şöyle arzettim: sana feda olayım! onlar hakkında yüce bir olaydan bahsettin. peki onlar ne zaman helak olacaklar? Şöyle dedi: yazıklar olsun sana ey muhammed! allah’ın ilmi her zaman vakit tayin edenlerin vakti ile çelişmiştir. musa aleyhisselam kavmine otuz gün söz verdiği halde allah azze ve celle’nin ilminde olan on günlük fazlalığı musa’ya bildirmedi. kavmi ise kafir oldu ve ondan sonra buzağıya tapmaya başladı. yunus (aleyhisselam) kavmine azap vaadetti ama allah’ın ilminde onları affetmek yazılıydı. ve kavminin ve onun durumunun ne olduğunu biliyorsun. ama eğer tekrar fakirliğin başladığını, adamın birinin geceyi aç geçirdim dediğini, adam sana bir gün iyi başka bir gün kötü davranırsa-dedim ki ben bu fakirliği çok iyi biliyorum, başka bir alamet var mı? Şöyle dedi: o adam sana kötü davranır, ama sen ona borç verdiğinde sana karşı güleryüzlü olursa, işte gökten ses gelme zamanı artık yaklaştı demektir.”
8- İshak bin ammari seyrefi şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “kıyam için vakit tayin olunmuştu ve bu vakit yüzkırk yılında idi. ama siz onu açıklayıp ifşa ettiğiniz için allah -azze ve celle-onu erteledi.”
9- İshak bin ammar der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “ey ebu İshak! bu iş, (kıyam) iki kez ertelendi.”
10- ebu hamzai somali şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “ey sabit! allah teala bu iş için hicri yetmişinci yılı tayin etmişti. hüseyn aleyhisselam öldürülünce allah’ın gazabı çoğaldı ve onu yüzkırk yılına erteledi. ama siz bunu yayıp açıkladınız ve sır perdesini yırttınız. ondan sonra da allah bu iş için bizim yanımızda vakit tayin etmedi. allah istediğini siler ve istediğini yazar ve asıl kitap o’nun yanındadır.” ebu hamza şöyle der: bu olayı İmam ebu abdullah caferi sadık aleyhisselam’a anlattığımda bunu onayladı.
11- abdurrahman bin kesir şöyle der: ben İmam caferi sadık aleyhisselam’ın yanında iken mehzem adlı birisi içeriye girerek şöyle arzetti: sana feda olayım! beklediğimiz zuhurun ne zaman gerçekleşeceğini bana bildirir misin? Şöyle buyurdu: “ey mehzem! vakit bildirenler yalancıdır, acele edenler helak olur, teslim olanlar ise kurtulur.”
12- ebu basir şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’a kaim aleyhisselam’ı sorduğumda şöyle buyurdu: “vakit bildirenler yalancıdır. doğrusu biz ehli beyt vakit bildirmeyiz.” sonra şöyle buyurdu: “allah vakit bildirenlerin sözünü boşa çıkarmayı ahdetmiştir.”
13- mufazzal bin yesar şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam’a şöyle arzzetim: bu emrin vakti var mıdır? Şöyle buyurdu: “vakit bildirenler yalancıdır, vakit bildirenler yalancıdır. musa aleyhisselam rabbinin davetine icabet ederken kavmine otuz gün vaad etti. allah o otuz güne on gün ekleyince kavmi “musa bize hıyanet etti” dediler ve yapacaklarını yaptılar. eğer biz size birşey söylediğimizde, söylediğimiz gerçekleşirse “allah doğru söyledi” deyin. ve eğer size söylediğimiz şey gerçekleşmediğinde “allah doğru söyledi” derseniz iki sevap kazanırsınız.”
14- ali bin yaktîn şöyle der: İmam musa-i kazım aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “ey ali! Şia ikiyüz yıldır ümit ve beklenti ile eğitilmiştir.” yaktîn, oğlu ali bin yaktin’e şöyle dedi: neden bize söylenen gerçekleşti de size söylenen gerçekleşmedi? -yani abbasoğulları’nın hilafeti-ali ona şöyle dedi. bize ve size söylenen sözler aynı ağızdan çıkmıştır. ancak size söylenen olayın zamanı geldiği için açıkça size söylendi ve söylendiği gibi de gerçekleşti. ama bize söylenen sözün vakti henüz gelmediği için biz ümit ve beklenti ile yaşadık. ama eğer bizlere mehdi aleyhisselam’ın zuhurunun ikiyüz veya üçyüz yıl sonra gerçekleşeceği söylenseydi halkın çoğu imandan dönerdi. ama bu işin yakın zamanda vuku bulacağını belirterek halkı birbirine yaklaştırdı ve zuhuru yakın kıldı.”
15- İbrahim bin mehzem’in babasından naklettiğine göre abbasoğulları’nın hilafetinden bahsolununca İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “halk, hakkın devletini beklerken sadece acele ettiğinden dolayı helak oluverdi. allah, kulların acelesi yüzünden acele etmez. bu olayın gerçekleşeceği bir zaman vardır. o vakit geldiğinde ne bir saat geri alınacak ne de bir saat ertelenmeyecektir.”

17. bölüm
Kâİm aleyhİsselam’ın cahİl halktan göreceğİ şeyler ve kıyamindan önce haşimoğulları’nın davranışları hakkindakİ rİvayetler.
1- fazl bin yesar şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “doğrusu kaim’imiz kıyam ettiğinde, resulullah’ın cahiliyet dönemindeki halktan gördüğü muamelelerden daha şiddetlisi ile karşılaşacaktır. Şöyle arzettim: bu nasıl olacak? Şöyle buyurdu: resulullah halka geldiğinde halk taşlara, kaya parçalarına ve tahta parçalarına tapıyordu. ama kaim’imiz kıyam ettiğinde halk allah’ın kitabını kendilerine göre yorumlayarak onu delil olarak gösterecekler. sonra şöyle buyurdu: allah’a andolsun ki tıpkı sıcak ve soğuğun evlerine girdiği gibi, onun adaleti de onların evine girecektir.”
2- ebu hamza-i somali şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “Şüphesiz bu emrin sahibi zuhur ettiğinde resulullah’ın halktan gördüğü eziyetlerin aynısı ve daha fazlası ile karşılaşacaktır.”
3- muhammed bin hamza’nın bazı ricalden naklettiğine göre İmam ebu abdullah caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim, savaşlarda resulullah’ın çektiği eziyetlerden daha fazlasıyla karşlaşacaktır. doğrusu resulullah halka geldiğinde halk yontulmuş taş ve tahta parçalarna tapıyordu. ama kâim geldiğinde halk kur’an-ı ona karşı yorumlayacak ve ona karşı kur’an üzerinde savaşacaklar.”
4- aban bin tağlib şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “hakk’ın bayrağı zuhur ettiğinde doğudakiler ve batıdakiler ona lanet okuyacak. biliyormusun neden? dedim ki: hayır. Şöyle buyurdu. “çünkü onun zuhurundan önce halk onun ehlinden çok eziyetler görecektir.”
5- mansur bin hazin şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “hakk bayrağı kaldırılınca doğu ve batıdakiler ona lanet okuyacak.” niçin, diye sorunca şöyle buyurdu: “haşimoğullarının eziyetlerinden dolayı.”
6- yakub-u serrac şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “onüç şehir ve halk kaim’e karşı savaşacak, o da onlara karşı savaşacak: mekke’liler, medine’liler, Şam’lılar, ümeyyeoğulları, basra’lılar, dest meysan’lılar(198), kürtler, araplar, zabbe, ganı, bahiler, ezr’liler ve rey’liler.”

18. bölüm
Süfyanİ’nİn zuhurunun kesİnlİkle gerçekleşeceği ve onun Kaim aleyhİsselam’dan önce ortaya çikacağına dair rivayetler
1- İsa bin a’yan şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “süfyani kesindir, recep ayında çıkacak, onun ilk çıkışı ile ölümünün arası onbeş aydır. ve altı ay savaşacaktır. beş bölgede dokuz ay hükümet sürecek ama onun hükümeti beş ayı birgün dahi geçmeyecektir.”
2- mualla bin huneys şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “bu olayda kesin olan ve kesin olmayan şeyler vardır. kesin olan, süfyani’nin recep ayında çıkacak olmasıdır.”
3- muhammed bin müslim şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “allah’tan korkun ve allah’a itaat yolunda takvalı olup çalışarak inancınızı korumaya çalışın. sizlere karşı kıskançlık ve gıpta sizlerin inancınızdan dolayıdır. bunun şartı ise ahirete yönelip dünyadan uzaklaşmanızladır. eğer bu hadde ulaşırsanız, allah’ın nimetlerinin, kerametinin ve cennet müjdesinin size yöneldiğini anlarsınız ve zamanla korkularınız güvene dönüşecek ve sadece sizin inancınızın hakk olduğunu göreceksiniz. sizin dininize karşı çıkanlar batıldır, onlar helak olacaklar. sizleri istediğiniz şey hakkında müjdeliyorum. sizlerin düşmanlarınızın allah’a karşı isyan ederek birbirlerini nasıl öldürdüklerini görmüyor musunuz. onlar dünyaları uğruna birbirlerini öldürürken sizler evlerinizde güven içinde oturuyorsunuz. süfyani’nin sizlerin lehine düşmanlarınızı öldürmesi size yeter. o sizlerin lehine bir alamettir. o fasık zuhur ettikten sonra bir iki ay rahat içinde olacaksınız ve o sizin düşmanlarınızı öldürecek.”
bazı ashabı ona şöyle dediler: eğer böyle olursa ailelerimizi ne yapalım? Şöyle buyurdu: sizin erkekleriniz onun gözünden kaçıp gizlenecekler. çünkü o şiilerimiz aleyhindedir. İnşaallah kadınlara da bir zarar gelmez. dediler ki: peki erkekler nereye kaçıp gizlenebilirler? Şöyle buyurdu: “onlardan biri kaçmak isterse mekke’ye medine’ye veya başka şehirlere kaçacaktır. sonra şöyle buyurdu: medine’de ne yapabilirsiniz ki? o fasık’ın ordusu oraya da gelecek. ama siz mekke’ye gidin. çünkü sizin toplanacağınız yer mekke’dir. süfyani fitnesi kadının hamilelik süresi olan dokuz ay kadardır. İnşaallah dokuz ayı aşmayacaktır.”
4- abdurrahman bin a’yan, şöyle der: ben İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın yanında iken kaim aleyhisselam hakkında şöyle arzettim: kaim aleyhisselam’ın çabuk zuhur etmesini ve süfyani’nin olmamasını arzuluyorum. Şöyle buyurdu: “hayır, vallahi gerçekleşmesi gereken kaçınılmaz bir durumdur.”
5- hamran bin a’yan şöyle der: “sonra bir süre tayin etti ve kesin süre allah’ın yanındadır”(199) ayeti hakkında İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “süre ikiye ayrılır. birisi kesindir, diğeri ise mevküftur. kesin olan süre ve zaman nedir, diye arzedince şöyle buyurdu: “allah’ın iradesinin kesin olarak gerçekleşeceği zamandır.” hamran şöyle dedi: İnşaallah süfyani olayı kesin değildir. Şöyle buyurdu: hayır! vallahi süfyani olayı kesindir.”
6- fuzeyl bin yesar şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “bazı olaylar kesindir, bazıları ise kesin değildir: süfyani olayı ise kaçınılmaz ve kesindir.”
7- halladi sai (saffar) şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “süfyani kaçınılmazdır, ve o sadece recep ayında zuhur edecektir.” birisi şöyle arzetti: ey ebu abdullah! o çıkıp hareket edince bizim halimiz nice olur? Şöyle buyurdu: böyle olursa bize doğru gelin.”(200)
8- cabiri cufi şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam’a süfyani’yi sorduğumda şöyle buyurdu: “süfyani’nin çıkışından önce karşınıza Şeysabanı çıkacak, tıpkı yerden su çıkar gibi küfe’den çıkacak, o sizlerin kervanınızı öldürecek. ondan sora süfyanin’in çıkışını ve kaim aleyhisselam’ın zuhurunu bekleyin.”
9- ali bin ebu hamza şöyle der: mekke ile medine arasında İmam musai kazım aleyhisselam’ın yol arkadaşı idim birgün bana şöyle buyurdu: “ey ali! eğer bütün gök ve yer ehli abbasoğulları’na karşı ayağa kalksa yeryüzü onların kanına doyar, sonra da süfyani zuhur ederdi.” Şöyle arzettim: ey efendim, onun çıkışı kesin midir? buyurdu ki: evet, sonra biraz düşündükten sonra başını kaldırarak şöyle buyurdu: “abbasoğullarının hükümeti hile ve desisedir. onların hükümeti yıkılınca, artık kökleri kurudu diyecekler. ama tekrar başa geçtiklerinde halk diyecek ki: henüz yıkılmalarından uzun zaman geçmedi.”
10- ebu haşim davud bin kasımı caferi şöyle der: İmam muhammed taki aleyhisselam’ın yanında iken süfyani’nin durumu ve rivayetlerde onun kesinlikle geleceğinde, bahsolundu. ben, İmam muhammed taki aleyhisselam’a şöyle sordum. allah, süfyani konusunda beda eder mi?(201) evet, diye buyurdu. kaim hakkında da beda eder diye korkuyoruz, diye arzettiğimde şöyle buyurdu: kaim olayı vaaddir ve allah vaadinden dönmez.”
11- hasan bin cehm şöyle der: İmam rıza aleyhisselam’a şöyle arzettim. allah durumu sizin için ıslah etsin. halk, süfyani’nin gelişinde abbasoğulları’nın saltanatının yıkılmış olacağını iddia ediyor. Şöyle buyurdu: “yalan söylüyorlar. süfyani ortya çıktığında abbasoğulları hükümeti ayakta olacak.”(202)
12- abdullah bin ebu ya’fur şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “abbasoğulları ile mervani kırkısia’da çarpışaçak ve körpe gençler dahi orada dehşetten ihtiyarlayacak ve allah da onlardan yardımı kesecek. gökteki kuşlarla yerdeki yırtıcılara şöyle ilham olunacak: “zorbaların etine doyun”. sonra da süfyani ortaya çıkacak.”
13- hişam bin salim şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “süfyani beş memlekete hakim olunca dokuz ay sayın. -hişam bin salim beş memleketi şöyle tahmin eder: dimişk, filistin, ürdün, humus, halep.
14- harisi hamdani şöyle der: emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu: “mehdi’nin gözleri yere bakar, saçları karışıktır, yanağında ben vardır, onun çıkışı doğu tarafındadır. böyle olunca süfyani zuhur edecektir. onun hükümeti bir kadının hamileliği olan dokuz ay sürecektir. hakka itaat eden taifeler dışında bütün Şam halkı ona itaat edecektir. allah onları onunla birlikte ortaya çıkmaktan koruyacaktır. saldırgan bir ordu ile medine’ye gelecek ve medine çöllerine ulaştığında allah onu toprağa gömecektir, işte bu, allah azze ve celle’nin kur’an’daki şu buyruğudur: “ve dehşetli bir korkuya kapıldıkları ve hiçbirinin kurtulamayıp en yakın bir yerde azaba uğratıldıkları gün bir görsen onları.”(203)
15- hişam bin salim şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “yemani ve süfyani, süratle koşan hızlı iki at gibidir.”
16- muğayre bin said şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “emirülmüminin (aleyhisselam) şöyle buyurdu: İki mızrak karşılaşıp çarpışınca allah’ın alametlerinden biri ortaya çıkıncaya dek birbirinden ayrılmayacaktır. dediler ki: o alamet nedir ey emirülmüminin? Şöyle buyurdu: Şam’daki bir depremde yüzbin kişi ölecek allah bu depremi müminlere rahmet, kafirlere ise azap olarak gönderecektir. böyle olunca siyah-beyaz ve kulağı (veya kuyruğu) kesik atlara binen süvarilere ve sarı bayraklara bakın. onlar batıdan gelerek Şam’a ulaşacaklar. o sırada en büyük dehşet ve kızıl ölüm gerçekleşecek. sonra Şam yakınlarındaki heresta(204) köyü toprağın altına girecek. tam o sırada ciğerler yiyen kadının oğlu kurak çöllerden ortaya çıkacak ve Şam minberine hakim olacak. böyle olunca mehdi’nin zuhurunu bekleyin.”
17- yunus bin ebu ya’fur şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “süfyani ortaya çıktığında bize karşı ve size karşı savaşsın diye bir ordu gönderecek. böyle olunca her türlü zorluk ve zillete katlanıp bize katılın.”
18- muhammed bin müslim şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “süfyani kızıl suratlı, kızıl beyaz ve mordur. allah’a asla ibadet etmemiş, ne mekke’yi ne de medine’yi hiç görmemiştir. o şöyle diyecek: ey rabbim halkın kanını cehenneme gitmek pahasına da olsa dökeceğim. halkın kanını cehenneme gitmek pahasına da olsa dökeceğim.

19. bölüm
Resulullah’ın bayrağı ve onun cemel savaşından sonra, sadece Kâİm aleyhİsselam tarafindan açılacağına daİr rİvayetler.”
1- ebu basir’in nakline göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “emirülmüminin aleyhisselam ile basra’lılar muharebe için karşı karşıya gelince emirülmüminin, resulullah’ın bayrağını açtı. böylece basra’lıların dizleri titredi ve daha güneş sararmadan dediler ki: İman ettik ey ebu talib’in oğlu! bunun üzerine hz. ali, şöyle buyurdu: “esirleri öldürmeyin, yaralılara dokunmayın ve kaçanların peşine düşmeyin. herkim silahını bırakırsa korumamız altındadır ve herkim kapısını kapatırsa zarardan korunur.” sıffin gününde halk resulullah’ın bayrağının açılmasını istedilerse de hz. ali kabullenmedi. halk da hz. hasan, hz. hüseyn ve ammarı yasir’i ona gönderdiler. hz. ali, hz. hasan’a şöyle buyurdu: bu halkın ulaşamayacağı bir süre belirlenmiştir. ve bu bayrağı benden sonra sadece kaim açacaktır. allahın salatı ona olsun.”
2- ebu basir şöyle der: İmam ebu abdullah caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “halka tamamlanmadıkça kaim zuhur etmeyecektir.” Şöyle arzettim: halkanın (tamamlanması) ne kadardır? Şöyle buyurdu: “onbin. cebrail sağından, mikail ise solundan gelecek. sonra bayrağı açacak ve onunla dolaşacaktır. doğuda ve batıda olan herkes o bayrağa lanet edecektir. İşte o, cebrail’in bedir gününde indirdiği resulullah’ın bayrağıdır.”
sonra şöyle buyurdu: “ey ebu muhammed! vallahi o bayrak ne pamuktan, ne ketenden, ne yün ne de ipekten değildir.” Şöyle arzettim. peki o bayrak nedendir? Şöyle buyurdu: cennet yapraklarındandır. resulullah onu bedir gününde açtı ve daha sonra onu katlayarak hz. ali’ye verdi. bayrak cemel gününe kadar hz. ali’nin yanındaydı. hz. ali o gün onu açtı ve allah da hz. ali’ye fetih nasip etti. sonra onu katladı ve şu an burada bizim yanımızdadır. kaim kıyam edene kadar kimse o bayrağı açamayacak ve o kıyam edip de bayrağı açtığında doğuda ve batıda olan herkes o bayrağa lanet edecek. onun gelişi ile birlikte korku bir aylık mesafede onun önünden, arkasından, sağından ve solundan hareket edecek.” sonra şöyle buyurdu: “ey ebu muhammed! o, allah’ın bu halka gazabından dolayı ve dedelerinin kanını bu halk döktüğü için gazaplı ve üzgün bir halde zuhur edecektir üzerinde resulullah’ın uhud gününde giydiği gömlek olacaktır. ayrıca resulullah’ın sahab (bulut) adlı sarığını, uzun zırhını ve zülfikar adlı kıdıcını kuşanacak. sekiz ay yalınkılıç dolaşacak ve şecaatle kafirleri öldürecek. İlk önce Şeybeoğulları (kabe’nin perdedarları)’ndan başlayacak. onların ellerini keserek kabe’ye asacak ve onun münadisi şöyle nida edecek: bunlar allah’ın hırsızlarıdırlar. sonra kureyş’e dönecek ve onlara karşı sadece kılıçla davranacak. kaim’in zuhurundan önce biri küfe’de diğeri de basra’da olmak üzere ali’den beraate dair iki yazı (bildiri) okunacak.”
3- ebu hamza-i somali şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “ey sabit! ben, ehli beyt’imin kaim’ini görür gibiyim. -eliyle küfe’yi gösterecek- sizin bu necef’inize doğru döndüğünde necef’in en yüksek noktasında resulullah’ın bayrağını açacak ve onu açınca bedir’deki melekler ona doğru hareket edecek. Şöyle arzettim: resulullah’ın bayrağı nasıldır? Şöyle buyurdu: bayrağın direği allah’ın arşından ve rahmetindendir, geri kalan kısmı onun yardımındandır. kastettiği şeyi allah mutlaka helak edecektir. Şöyle arzettim: kaim zuhur edene kadar sizde midir yoksa başkası mı ona verecek. buyurdu ki: hayır, başkası ona getirecek? Şöyle arzettim: kim getirecek. Şöyle buyurdu: cebrail aleyhisselam
4- abân bin tağlib şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “ben kaim’i kufe’nin necef’inde görür gibiyim. cennet ipeklerinden bir elbise giymiş ve üzerinde resulullah’ın zırhı var. o resulullah’ın zırhını giyer giymez bedeni o kadar genişleyecek ki tam resulullah’ın bedeni gibi olacak. daha sonra siyah-beyaz renkli iki gözünün arası ışık gibi parlayan bir ata binecek ve resulullah’ın bayrağı onun yanında olacak. Şöyle arzettim: bayrak onun yanında mıdır yoksa başkası mı ona getirecek? buyurdu ki: hayır, bayrağı ona cebrail getirecek, onun direği allah’ın arşının direklerinden, geri kalanı ise allah’ın yardımındandır, kastettiği herşeyi allah helak edecektir. dokuz bin üçyüz onüç melek ona yardım için inecek. Şöyle arzettim: sana feda olayım. bütün hepsi onunla birlikte mi olacak? buyurdu ki: evet, onlar nuh ile birlikte gemide, ateşe atıldığı zaman İbrahim’le birlikte, deniz yarıldığında musa ile birlikte ve allah göğe yükselttiği zaman İsa ile birlikte olan meleklerdir. bunların dört bini belirlenmiş ve resulullah’la birlikte olanlardır ve üçyüz onüç melek bedir’de onunla birlikte idi. onların dörtbini göğe çıkarak hüseyn aleyhisselam’ın yanında cihad etmek için izin istediler ama yeryüzüne döndüklerinde hüseyn aleyhisselam öldürülmüştü. onlar onun kabrinin başında hüzünlü bir halde durarak kaim aleyhisselam’ın zuhurunu bekliyorlar.”
5- abân bin tağlib şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “ben kaim’i görür gibiyim. necef’in arkasında resulullah’ın beyaz zırhını giyecek ve zırhı giydikten sonra bedeni tıpkı resulullah’ın bedeni gibi genişleyecek. cennet ipeklerinden bir elbise zırhı örtecek, iki gözünün arası parlayan siyah-beyaz bir ata binecek. her memlekette olanlar, onun kendileri ile birlikte memleketlerinde olduğunu görecek. o, resulullah’ın bayrağını açacak, bayrağın direği arşın direklerinden, geri kalanı ise allah’ın yardımındandır. bayrakla kastettiği herşeyi allah helak edecektir. Şöyle arzettim. bayrak onun yanında mı olacak, yoksa başka birisi mi getirecek? Şöyle buyurdu: hayır, onu cebrail getirecek. o bayrağı açtığında müminlerin kalbi çelik parçasından daha şiddetli olacak. onların her birine kırk erkeğin gücü verilecek, kabirdeki bütün müminlerin kalbine bir ferahlık gelecek. çünkü onlar kabirde birbirlerini ziyaret edecek; kaim’in kıyam ettiğini müjdeleyecekler. ve onüç bin üçyüz onüç melek ona nazil olacak.” Şöyle arzettim: onlar önceki peygamberlerden biri ile birlikte miydiler? Şöyle buyurdu: evet, onlar gemide nuh ile, ateşe atılırken İbrahim ile, deniz yarıldığında musa ile, allah göğe çıkardığı zaman İsa ile birlikteydiler ve onların saf saf dizilmiş olan dörtbin tanesi peygamber sallallahu aleyhi ve alih ile birlikteydiler. onların üçyüz onüç tanesi bedir savaşında onun yanındaydı. onların dörtbin tanesi hüseyn aleyhisselam ile birlikte savaşmak için izin istediler. ama izin alamadılar. onlar tekrar emir almak için geri döndüklerinde hüseyn aleyhisselam öldürülmüştü. onlar hüzün içinde onun kabrinin yanında kıyamete kadar ağlarlar. onların rehberi, mansur denen bir melektir. hüseyni ziyaret eden ziyaretçileri karşılarlar, oradan ayrılan herkesi de uğurlarlar. bütün hastaları ziyaret eder, bütün ölülere cenaze namazı kılarlar ve öldükten sonra ona mağfiret dilerler. onların hepsi kaim aleyhisselam’ın kıyamını beklerler.
! ! ! ! !
allah azze ve celle’nin yanında böyle makamı, menzileti ve derecesi olan hz. mehdi’ye, yüce allah salat göndersin. bu makamın ehli olmadığı halde mehdi olduğunu iddia edenleri de allah, kendi dergahından uzaklaştırsın. bizlere hz. mehdi’nin velayeti sayesinde ikram etsin, kendi minneti ve rahmeti ile bizi hz. mehdi’nin şiilerinden ve yardımcılarından karar kılsın.

20. bölüm
Kâİm aleyhİsselam’in ashabi olan gazap ordusu, sayıları; özellİkleri ve İmtİhan olacakları şeyler hakkındaki rİvayetler
1- müseyyib bin necebe’nin ricalinden biri şöyle der. adamın biri, ibni sevda adlı biriyle birlikte hz. ali’nin yanına gelerek şöyle arzetti: ey emirülmüminin! bu adam allah ve resülüne yalan isnad ediyor ve seni de şahit gösteriyor. emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu: çok ağır söz söylemiş, peki ne diyor? adam şöyle arzetti: gazap ordusundan bahsetti. ali aleyhisselam şöyle buyurdu: bu adamı bırak gitsin, o kavim ahir zamanda gelecek.
onlar sonbahar bulutları gibidirler. her kabileden bir, iki, üç ve sonunda sayıları dokuz kişiye ulaşacak. allah’a andolsun ki ben onların emrini, adını ve gidecekleri yeri tanıyorum. sonra ayağa kalkarak şöyle buyurdu: bakır (yaran), bakır, bakır! sonra şöyle buyurdu: o benim zürriyetimden biridir. hadisleri yaracaktır.”
2- ahnef bin kays şöyle der: bir hacetimden dolayı hz. ali’nin yanına gitmiştim. o sırada ibni kevva ve Şibs bin rebi’ gelerek içeri girmek için izin istediler. hz. ali bana şöyle buyurdu: eğer istersen, izin ver. çünkü haceti için ilk gelen sensin. Şöyle arzettim. ey emirülmüminin! müsade et gelsinler. o ikisi içeri girdiğinde hz. ali şöyle buyurdu: ne için harûrâ’da bana karşı isyan ettiniz? dediler: bizler gazap ordusundan olmak istedik. buyurdu ki: yazıklar olsun size. benim velayetim de ve hükümetimde gazap olur mu? veya gazap yüzünden çeşitli belalar ulaşır mı? gazap ordusu birer, ikişer, üçer, dörder, beşer, altışar, yedişer, sekizer, dokuzar ve onar onar tıpkı sonbahar bulutları gibi biraraya toplanırlar.”
3- mufazzal bin ömer şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “İmama izin verildiğinde allah onu İbranice ismi ile çağıracak ve ashabı onun için hazırlanacak. tıpkı sonbahar bulutları gibi dağınık üçyüz onüç kişidirler.
onlar bayraktardırlar ve akşam yattıkları yerde kaybolacak ve sabahleyin mekke’de toplanacaklar. adı, babası, künyesi ve nesebi ile tanınan bazıları da gündüz vakti bulutların arasında dolaşırken görülecekler.” Şöyle arzzetim: sana feda olayım. hangisinin imanı daha çoktur. Şöyle buyurdu: “gündüzleyin bulutlar arasında dolaşanlar. ve onlar kaybolandırlar. ve şu ayet onlar hakkında nazil olmuştur: “nerede olursanız olun, allah sizi biraraya toplar.”(205)
4- ebu halidi kabuli’nin İmam zeynelabidin -veya muhammed bakır-aleyhisselam’dan naklettiğine göre şöyle buyurdu:
kaybolanlar, gece yatağında kaybolup mekke’de sabahlayanlardır. İşte allah azze ve celle’nin bu konudaki sözü: “nerede olursanız olun, allah hepinizi biraraya toplar.” İşte onlar, kaim aleyhisselam’ın ashabıdırlar.”
5- abân bin tağlib şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam ile birlikte mekke’de bir mescitte idik. o, benim elimden tutarak şöyle buyurdu: “ey aban! allah üçyüzonüç kişiyi bu mescitte biraraya toplayacak. mekke’liler onların kendi babalarından ve dedelerinden yaratılmadığını bilecekler. onların kılıcı vardır, her kılıca adamın ismi, babasının adı, künyesi ve lakabı yazılacaktır. sonra bir münadiye emredecek ve o şöyle nida edecek: bu mehdi; süleyman ile davud gibi hüküm verecek. verdiği hükümde delil ve şahit istemeyecek.”
6- muhammed bin müslim şöyle der: “haceti olan biri onu çağırdığında kim ona icabet eder.” ayeti hakkında İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: bu ayet kaim aleyhisselam hakkında nazil olmuştur. beyaz bir kuş şeklinde kabe’nin oluğundan gelip halkın içinde ilk önce mehdi’ye biat edecek olan cebrail aleyhisselamdır. ve halktan üçyüzonüç kişi ona biat edecek. ve mesafenin uzaklığı sorunu olanlar o saatte oraya ulaşacaklar. ve bu sorunu olmayanlar yattıkları yerde kaybolacaklar. İşte emirülmüminin’in “yattıkları yerde kaybolanlar” dediği budur. İşte allah azze ve celle’nin sözü de şudur: “hayırlı işlere doğru koşun, her nerede olursanız olun allah sizi biraraya toplar.” sonra şöyle buyurdu: “hayırlı işler, biz ehli beyt’in velayetidir.”
7- abân bin tağlib şöyle der. İmam ebu abdullah caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “allah üçyüzonüç kişiyi mekke mescidine gönderecek ve mekke halkı, onların kendi baba ve dedelerinden olmadıklarını bilecekler. herbirinin kılıcı vardır ve her kılıçta bin kelime vardır. her kelime ise bin kelimenin anahtarıdır. allah’ın her bir vadiden göndereceği rüzgârlar şöyle seslenecek: “bu mehdi, davud’un hükmüyle hüküm verecek ve kimseden delil istemeycek.”
8- ebu cârud’un nakline göre İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim’in üçyüzonüç kişilik ashabı, acem (arab olmıyanların) evlatlarıdır. bazıları gündüzleri bulutlar üzerinde taşınacak, ismi, babasının ismi, künyesi ve lakabı tanınacak. bazıları ise yatağında yatarken birdenbire mekke’ye getirtilecek.”
9- ebu basir şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim aleyhisselam bedir savaşına katılanların sayısınca üçyüzonüç ashabı ile birlikte zi tuva tepesinden aşağı inecek ve sırtını hacer-ül esvede dayayacak. sonra muzaffer bayrağı açacak.”
10- hükeym bin sa’d şöyle der: İmam emirülmüminin ali aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “kaim aleyhisselam’ın ashabı gençtir ve içlerinde yaşlı yoktur; ancak gözdeki sürme veya azıktaki tuz kadar dırlar. ve azıktaki en az şey, tuzdur.”
11- ali bin ebu hamza şöyle der: İmam ebu abdullah caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “Şia gençleri evlerinin damında uyurken ansızın ve haber verilmeksizin bir gecede sahiplerine ulaştırılacak ve mekke’de sabahlayacaklar.”
12- süleyman bin haruni İcli şöyle der: İmam caferi sadık aleyhissalam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “bu emrin sahibinin ashabı mahfuzdurlar, eğer halkın hepsi ölse dahi allah onun ashabını getirir. allah azze ve celle onlar hakkında şöyle buyurmuştur: “onlar ona karşı kafir olsalarda, ona öyle bir kavim vermişiz ki ona karşı kafir olmazlar.”(206) allah onlar hakkında ayrıca şöyle buyurmuştur: “allah öyle bir kavim getirecek ki allah onları sever, onlarda allah’ı severler. müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı azizdirler.”(207)

Kaynaklar
------------------------------------------
(195)- peygamberimizden sonra kendi başlarına bir reis seçip, onun masum olmadığını itiraf etmelerine rağmen bütün sözlerini kabullenen fırka. bunlar imamı allah’ın değil de, halkın seçmesi ile gerçekleştiğine inanırlar. bazen kaderiyye ve haruriyye fırkalarına da mürcie denir.
(196)- yani bizler öyle zor olayla karşılaşacağız ki terleyeceğiz ve bedenimizde kanlı yaralar çıkacak. (ç.)
(197)- mübarek “yunus” suresi, 24. ayeti şerife.
(198) basra ile ahvaz arasındaki bir ilçenin adıdır.
(199)- mübarek “en’am” suresi 2 ayeti şerife.
(200)- yani hz. mehdi’nin zuhur edeceği şehir olan mekke’ye gelin. çünkü kurtuluş, sadece biz ehl-i beyt sayesindedir.
(201)- yani halkın zihninde yerleşmiş bulunan ve ortayı çıkması beklenen süfyani olayını, allah teala değiştirir ve ortaya çıkarmayabilir mi?
(202) abbasoğulları hükümetinin tekrar kurulma ihtimali diğer hadisi şeriflerden de anlaşılmaktadır. (ç.)
(203)- mübarek “sebe” suresi 51. ayeti şerife.
(204)- bu köy aynı adla bugün Şam ile humus arasında Şam’a beş buçuk km. kadar uzaklıktadır. (ç.)
(205)- mübarek “bakara suresi 148. ayeti şerife.
(206)- mübarek “en’am” suresi 89. ayeti şerife.
(207)- mübarek “maide” suresi, 54. ayeti şerife.
9
HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ) HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)

HZ.MEHDİ(A.F) HAKKINDA HADİSLER (GAYBET-İ NUMANİ)
13- ebu basır şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “talut’un ashabı bir nehirle imtihan olunmuş ve allah onlar hakkında “sizleri bir nehir ile deneyeceğiz.”(208) buyurmuştu. kaim aleyhisselam’ın ashabı da tıpkı onun gibi imtihan olunacaklar.”

21. bölüm
Kaİm aleyhİsselam’ın zuhurundan önce ve sonra Şİa’nin durumu hakkinda
1- İbrahim bin abdülhamid’in nakline göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim aleyhisselam zuhur ettiğinde kendisini onun ashabından sayanlar ondan ayrılacak, güneş ve ay gibi şeylere tapanlar ise onun ehlinden olacaklar.”
2- hariz’in İmam caferi sadık aleyhisselam’dan, onun ise babasından naklettiğine göre İmam zeynelabidin aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim aleyhisselam zuhur ettiğinde allah müminlerin zaafını giderecek ve onlara yeniden güç kazandıracak.”
3- habbet-il ûranı’den naklolunduğuna göre emirülmüminin aleyhisselam şöyle buyurdu: “ben şiilerimi kufe mescidinde görür gibiyim; çadır kurmuşlar ve kur’anı tıpkı nazil olduğu gibi halka öğretiyorlar. ama kaim’imiz kıyam ettiğinde onu (kufe mescidi) yıkacak ve kiblesini düzeltecek.”
4- ali bin ukbe bin halid şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “ben ali’nin şiilerini görür gibiyim ellerindeki kur’an’larla halka yeni baştan kur’an öğretiyorlar.”
5- esbağ bin nebate şöyle der: emirülmüminin aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “küfe mescidinde çadır kurmuş olan acemlerin, kur’anı tıpkı nazil olduğu gibi halka öğrettiklerini görüyor gibiyim.” dediler ki: ey emirülmüminin! kur’an nazil olduğu gibi değil midir? Şöyle buyurdu: “kureyş’ten yetmiş kişinin adı ve babalarının adı silindi. yalnız ebu leheb’in adı peygamberimizin adına leke sürmek için korundu. çünkü o, peygamberin amcasıdır.”(209)
6- cafer bin yahya’nın babasından naklettiğine göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim aleyhisselam’ın ashabı küfe mescidinde çadırlar kurup yeni bir misal (kur’an) çıkardıklarında ne yapacaksınız? bu öyle yeni bir olaydır ki araplara çok şiddetli ve zor gelecektir.”
7- ebu sabbahî kenani şöyle der: ben İmam caferi sadık aleyhisselam’ın yanında iken yaşlı bir adam onun huzuruna çıkarak şöyle arzetti: oğlum bana karşı çıktı, kardeşlerim de bana eziyet ve cefa ettiler. İmam şöyle buyurdu: “hakka ait bir devlet ve batıla ait bir devlet olacağını bilmiyor musun? bunların her biri diğerinin devletinde zelil olur. herkim batıl devlette iken refaha ulaşırsa, hakk devlette onun intikamı alınacaktır.”
8- İmam caferi sadık aleyhisselam’ın oğlu muhammed’in nakline göre İmam aleyhisselam şöyle buyurdu: “kaim aleyhisselam kıyam ettiğinde her memlekete bir sefir gönderecek ve her bir sefire şöyle buyuracak. “senin ahdin elindedir. anlamadığın bir durumla karşılaşır ve hüküm vermekte zorlanırsan eline bak ve elinde yazan uygula.” Şöyle buyurdu: daha sonra bir orduyu kostantiniye (İstanbul’a) gönderecek. ordu haliç’e vardığında ayaklarına birşeyler yazarak suyun üzerinde yürüyecekler. onların suyun üzerinde yürüdüklerini görer rum’lar şöyle diyecekler: eğer mehdi’nin ashabı suyun üzerinde yürüyebiliyorlarsa kendisi nasıldır acaba? sonra da şehirin kapılarını mehdi aleyhisselam’ın ashabına açacaklar. onlar da şehire girecek istedikleri gibi hüküm verecekler.”
9- abân bin tağlib şöyle der: İmam caferi sadık aleyhissalam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “kıyamet kopmadan önce bir münadi gökten şöyle nida edecek: “ey hakk ehli! hepiniz biraraya toplanın.” onlar da bir sırada toplanacaklar. sonra bir kez daha şöyle nida edecek: “ey batıl ehli! hepiniz biraraya toplanın”. onlar da bir sırada toplanacaklar. Şöyle arzettim: peki onlar birbirlerinin saflarına girebilecekler mi? Şöyle buyurdu: “hayır, vallahi! İşte bu allah azze ve celle’nin şu buyruğudur. “müminlerin sizlerin inandığınıza doğru gitmelerini allah engelleyecek ta ki sonunda kötülerle iyiler birbirinden ayrılacaklar.”(210)
10- ebu basir şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “sizler kaim aleyhisselam’ın zuhuruna bir ok ile de olsa hazırlanın. allah böyle bir niyete sahip gördüğü kimsenin olduğunu ömrünü uzatacak, böylece o kimse onun ashabı ve yardımcılarından olacak.

22. bölüm
Kaİm aleyhİsselam’ın yenİ bİr davet başlatacağı ve İslamin başlangıçta garİp olduğu gİbİ garİp olarak gerİ döneceğİne daİr.
1- ebu basir’in kamil’den naklettiğine göre İmam muhammed bakır aleyhisselam şöyle buyurdu:
“Şüphesiz kaim’imiz kıyam ettiğinde tıpkı resulullah sallallahu aleyhi ve alih gibi halkı yeni bir şeye davet edecek. İslam garip başladı ve garip olarak geri dönecek. ve ne mutlu gariplere.”
2- ebu basir’den:
İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“İslam garip olarak zuhur etti ve tıpkı başladığı gibi dönerken de garip olarak dönecek. öyleyse ne mutlu gariplere.”
Şöyle arzettim: allah durumunuzu ıslah etsin. bunu bana açıklarmısın?
Şöyle buyurdu: “bizden olan davetçi tıpkı resulullah sallallahu aleyhi ve alih gibi yeni bir davete çağıracak.”
aynı hadis hüseyn bin muhtar sendi ile de naklolunmuştur.
3- maliki ceheni şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: bizler bu emrin sahibini halkın hiçbirinde bulunmayan sıfatlarla vasıflandırıyoruz. Şöyle buyurdu: “sizlerin buna gücünüz yetmez. öyle ki kendi (devletinin) vasıflarını o sizlere delil olarak getirecek ve sizleri o (devlete) davet edecek.”
4- sa’d bin ebu amr’ın nakline göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“doğrusu İslam garip olarak zuhur etti ve başladığı gibi garip olarak geri dönecek. öyleyse ne mutlu gariplere.”
5- ebu basir şöyle der. İmam caferi sadık aleyhisselam’dan emirülmüminin aleyhisselam’ın “İslam garip olarak zuhur etti ve garip olarak geri dönecek. öyleyse ne mutlu gariplere” sözünü açıklamasını istediğinde şöyle buyurdu:
“ey ebu muhammed! kaim aleyhisselam kıyam ettiği zaman tıpkı resulullah sallallahu aleyhi ve alih gibi yeni bir davete başlayacak.
ebu basir şöyle der: ayağa kalkıp İmam sadık aleyhisselam’ın başından öpüp şöyle arzettim:
Şehadet ederim ki sen dünyada ve ahirette benim imamımsın. senin dostlarını sever, senin düşmanına düşman olurum.
İmam da “allah sana merhamet etsin diye buyurdu”.

23. bölüm
İmam Kaİm aleyhİsselam’ın yaşı ve İmamet verİldİğİndekİ durumu hakkındakİ rİvayetler
1- ebu’l carud şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “bu emir (kıyam) yaşı en küçük ve zikri en gizli olanımızındır. (aynı hadis ali bin hüseyn adlı bir raviden de rivayet olunmuştur.)
2- ebu basir şöyle der: İmam muhammed bakır veya İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim. bu imamet, daha bulûğa ermemiş birine verilebilir mi? Şöyle buyurdu: “böyle olacak.” dedim ki: o zaman ne yapar. Şöyle buyurdu: “ona imameti veren, ona ilim ve kitaplar verecek ve onu kendi başına bırakmayacak.”
3- ebu’l carud şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam bana şöyle buyurdu: “bu kıyam ve imamet zikri en gizli olanımız ve yaşı en küçük olanımızda vuku bulacaktır.”
4- İshak bin sabbah’ın nakline göre İmam ali bin musa-er rıza aleyhisselam şöyle buyurdu:
“bu (imamet) zikri (adı) en gizli olana verilecektir.”
! ! ! ! !
ey şia topluluğu. allah sizlere merhamet etsin. sadık imamlarımızın kaim aleyhisselam’ın yası hakkında buyurdukları hadislere dikkat ediniz. İmamet o hazrete verildiğinde yaşı diğer imamlarımıza göre daha az olacaktır. ve önceki imamlarımıza imamet verildiğinde yaşları bu kadar az değildir. sonra şöyle buyuruyorlar: “zikri en gizli olandır.” İmamlarımız onun şahsının geybeti ve gizlenmesinden dolayı adının da gizleneceğine değinmektedirler. İmamlarımızın gaybet gerçekleşmeden önce bu olayları bildirmeleri ve gerçekte de böyle olması sebebiyle allah’ın kalbini açıp da nurlandırdığı ve hidayet edip basiret lüftettiği müminler, kalplerindeki şüphe ve tereddütleri temizlemelidirler. kullarından istediğine rahmetini bağışlayan allah’a hamdolsun. bu kullar allah’ın ve allah velilerinin emrine teslim olmuşlardır, onun ve imamlar aleyhimusselam’ın buyurduklarının haklılığında yakin etmişler, asla tereddüt veya şüpheye kapılmamışlardır.
allah teala hüccetleri olan imamlarımızın-aleyhimusselam-makamını yücelterek başkalarının makamını alçaltmış ve imamların dışındakilerin imamların sözlerine teslim olmalarını böylece sevap kazanıp hidayete ermelerini sağlamış, ayrıca onları reddedenleri de körlüğe ve acı bir azaba itmiştir. bizlere minnet ettiği için yalnız allah’tan sevap dileriz ve bizlere hüsn-ü basiret vererek hidayet ettiği için ona şükrederiz. Şüphesiz biz allah’danız ve ona döneceğiz.”

24. bölüm
İmam Cafer-İ Sadık aleyhİsselam’in oğlu İsmaİl hakkındakİ hadİsler ve kardeşİ İmam Musa-i Kazim aleyhİsselam’ın İmametİ hakkindakİ hadİsler.
1- İshak bin ammar-ı seyrefi şöyle der:
kardeşim İsmail bin ammar dinini ve inançlarını İmam caferi sadık aleyhisselam’a sunarak şöyle dedi. Şehadet ediyorum ki allah’tan başka ilah yoktur ve muhammed onun resülüdür. sonra imamların adını tek tek sayıp İmam caferi sadık’tan sonra “ve senden sonra İsmail’in imametine inanıyorum” dedi.
İmam buyurdu ki: “İsmail imam değildir.”
2- feyz bin muhtar şöyle der:
İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: sana feda olayım. zamanın sultanından bir zemin parçası aldım ve onu adamın birine kiraya verdim. ve şöyle bir şart koştum: “allah buraya bereket verirse ürünün yarısı, üçte biri biraz daha azı veya çoğu benim payım olacak.” acaba bu şartım sahih midir?
İmam şöyle buyurdu: “bunun sakıncası yoktur.” oğlu İsmail şöyle arzetti: ey babacağım! unuttun.
İmam şöyle buyurdu: ey oğlum! topraklarımızı kiraya verdiğimiz adamlara da böyle şart koşmadık mı? bu yüzden ben defalarca sana benim yanımda ol dediğim halde sen aksini yapıyorsun.” İsmail de kalkıp dışarı çıktı.
ben şöyle arzettim:
sana feda olayım. neden İsmail sizinle pek oturup kalkmıyor. babandan sonra imametle ilgili şeyler sana verildiği gibi, sen de imameti ona bırakmayacak mısın?
Şöyle buyurdu: ey feyz! İsmail'’n bana olan nisbeti benim babama olan nisbetim gibi değildir.
Şöyle arzettim: sana feda olayım. senden sonra halkın İsmail’e yöneleceğine dair hiç şüphem yoktu. allah sana uzun ömürler versin ama senden sonra kime yönelelim?
İmam bana cevap vermekten kaçındı. ben de onun dizinden öperek şöyle arzettim:
benim yaşlılığıma acı. çünkü cehennem ateşinden korkuyorum. eğer senden önce ölseydim benim için birşey farketmezdi. yalnız senden sonra yaşamaktan korkuyorum.
Şöyle buyurdu: yerinde otur. sonra kalkarak evindeki bir perdeden içeri girdi. sonra şöyle buyurdu: ey feyz! İçeri gir. İçeri girdiğimde namaz kıldığı mekanda namazını bitirmiş ve kibleden dönmüş olarak gördüm. ben de onun önünde oturdum. o sırada içeri ebu’l hasan musai kazım aleyhisselam girdi. o zamanlar o küçük yaştaydı ve elinde bir kamçı vardı. İmam, onu dizine oturttu ve şöyle dedi: anam babam sana feda olsun. bu elindeki kamçı nedir? Şöyle dedi: kardeşim ali’nin yanından geçiyordum. elindeki kamçıyla koyunlara vuruyordu. ben de elinden aldım.” İmam caferi sadık aleyhisselam bana şöyle buyurdu: ey feyz! resulullah’a İbrahim ve musa’nın sahifeleri verildi. o da ali’yi onlara emin olarak karar kılar. sonra ali’de hasan’ı emin kıldı. sonra hasan, kardeşi hüseyn aleyhisselam’ı ona emin kıldı. sonra hüseyn, ali bin hüseyni ona emin kıldı. ali bin hüseyn de muhammed bin ali’yi ona emin kıldı. babam da beni emin kıldı. bu sahifeler benim yanımda idi ve ben de yaşının az olmasına rağmen bu oğlumu ona emin kıldım. Şu an sahifeler onun yanındadır.”
ben imamın ne demek isediğini anladım. Şöyle arzettim: sana feda olayım. bana daha fazla lütufta blun Şöyle buyurdu: ey feyz! babam duasını kabul olması için beni sağ tarafına oturtur ve dua ederdi. ben de amin derdim, böylece duası kabul olurdu. ben de bu oğluma aynı şekilde davranıyorum. dün tam bu yerde sen aklıma geldin ve seni hayırla andım.
feyz şöyle der: sevinçten ağlayarak ona şöyle arzettim: ey efendim! bana daha fazla lütfet. Şöyle buyurdu: babam yolculuğa çıkarken bazen beni de yanında götürürdü. babam devesinin üstünde uyurken devemi ona yaklaştırır ve kolumu ona doğru uzatırdım. bir veya iki mil böylece giderdik o da uykusunu alırdı. benim oğlum da bana aynı şekilde davranmaktadır. arzettim ki: canım sana feda olsun, biraz daha lütufta bulun. Şöyle buyurdu. ey feyz! yakub’un yusuf’ta bulduğu (üstün vasıfları) ben bu oğlumda buluyorum. arzettim ki: ey efendim! biraz daha lütufta bulun. Şöyle buyurdu: bu, dün senin sorduğun imamındır. kalk ve onun imametine biat et. ben de ayağa kalkarak onun elini ve başını öptüm. ve allah’a onun hakkında dua ettim. İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: senin sorduğun o ilk defada bana cevap vermem için izin verilmemişti. Şöyle arzettim: sana feda olayım, artık onun imametini senin dilinden tebliğ etmeme izin verir misin? Şöyle buyurdu: “evet, ailene evlatlarına ve arkadaşlarına bunu anlat.” benim ailem ve evlatlarım ve dostlarımdan ise yunus bin zabyan yanımda idi. ben durumu onlara bildirdiğimde allah’a hamdettiler. o sırada yunus şöyle dedi: hayır vallahi bunu imamın kendisinden duymadıkça kabullenmem. ve süratle evden çıktı, ben de onu takip ettim. eve yaklaştığımızda İmam caferi sadık aleyhisselam bizden önce şöyle buyurdu: yunus! olay feyz’in anlattığı gibidir. sus ve kabul et.” yunus, işittim ve itaat ettim dedi. sonra içeri girdiğimde İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: ey feyz! onu kendinle götür. ben de, emredersin dedim.”
3- velid bin sabih şöyle der: eskiden beri benimle abdüleclil adlı birinin arasında tartışmalar geçerdi. bir gün şöyle dedi: “İmam caferi sadık aleyhisselam, oğlu İsmail’e vasiyet etti.” ben de İmam caferi sadık aleyhisselam’n yanına giderek şöyle arzettim: abdülcelil, ölümünden üçyıl önce İsmail’e vasiyet ettiğinizi söylüyor. İmam şöyle buyurdu: “ey velid! hayır vallahi. eğer ben vasiyet etseydim musai kazım’a vasiyet ederdim.”
4- cemaat bin sâiğ şöyle der: mufazzal bin ömer’in İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle sorduğunu duydum: allah halkın bir kula itaat etmesini emrettikten sonra, göğün haberlerini o kuldan gizler mi? İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “allah bir kula itaat olunmasını farz kılıp da sabah akşam gökte vuku bulan haberleri o kuldan gizlemekten münezzeh ve kerimdir.
sonra bir anda içeriye ebu’l hasan musai kazım aleyhisselam girdi. İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: ali’nin kitabı yanında olan şahsı görmek seni sevindirir mi? mufazzal şöyle arzetti: evet, vallahi hiç bir şey beni bundan daha fazla sevindiremez. İmam şöyle buyurdu: İşte ali’nin kitabı bunun yanındadır. allah azze ve celle’nin hakkında şöyle buyurdu gizli kitap:
“ona sadece pak olanlar dokunur.”(211)
5- muhammed bin İshak, babasından şöyle nakleder: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın huzuruna çıkarak kendisinden sonraki imamın kim olduğunu sordum. İmam şöyle buyurdu. benden sonraki imam, kuzuların sahibidir. o sırada İmam musai kazım aleyhisselam çocuk yaşta evin kenarında oturmuş, mekke kuzularından birine şöyle söylüyordu: seni yaratan allah’a secde et.”
6- muaviye bin veheb şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın huzuruna çıktım. o sırada üç yaşlarında olan İmam musai kazım aleyhisselam mekke kuzularından birinin boynuna ip takmış, seni yaratan allah secde et, diyordu. bunu üç kez tekrarladı. o sırad küçük bir çoçuk ona şöyle dedi: ey serverim! ona söyle ölsün. İmam şöyle buyurdu: yazıklar olsun sana. öldürüp dirilten ben miyim? öldüren ve dirilten yalnız allah’tır.”
7- İmam caferi sadık aleyhisselam’ın, kendi oğlu İsmail öldüğünde onun kabrinin başında durup şöyle buyurduğu meşhurdur: “benim sana olan hüznüm, senden ayrıldığıma dair gerçekleşen hüznümden daha fazladır. allahım! benim vacib hakkım olan şeylerde İsmail’in kusurlarını bağışladım. sen de senin vacip hakkın olup da İsmail’in kusur ettiği şeyleri bağışla.”
8- zürare bin a’yan’ın şöyle dediği rivayet olunmuştur:
İmam caferi sadık aleyhisselam’a huzuruna çıktığımda evlatlarının serveri musai kazım aleyhisselam onun sağında oturmuştu. tam karşısında üzeri örtülü bir kabir vardı. İmam sadık aleyhisselam bana, ey zürare! davud bin kesiri rikki hamran ve ebu basır’i getir, diye buyurdu. o sırada içeriye mufazaal bin ömer girdi. dışarı çıkarak istediği şahısları huzuruna getirdim. o sırada halk peşpeşe içeri giriyordu ve bizler tam otuz kişiye ulaştık. halk toplanınca imam şöyle buyurdu:
ey davud! bana İsmail’in yüzünü göster. o da İsmail’in yüzünü açtı. İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: ey davud! bu diri midir, ölü mü? davud, ey mevlam bu ölüdür! diye arzetti. evdekilere tek tek onun yüzünü gösterdi ve hepsi de onun ölü olduğunu tasdik ettiler. sonra imam “allah’ım şahid ol” dedi. sonra imam onun cenaze guslü, hunut ve kefen işlerini yapmalarını emretti. bu iş bittikten sonra mufazal’a şöyle buyurdu: ey mufazzal! bunun yüzünü aç. İmam şöyle buyurdu: “bu yaşıyor mu yoksa ölmüş mü? dedi ki: ölüdür. Şöyle buyurdu: allahım, bunlara şahit ol. sonra İsmail’i kabire taşıdılar ve kabire koyduktan sonra imam şöyle buyurdu: ey mufazzal! yüzünü aç. sonra cemaate dönerek şöyle buyurdu: İsmail yaşıyor mu, ölü mü? dediler ki: ölüdür. sonra şöyle dedi. allah’ım şahid ol. siz de şahid olun ki batıl olanlar şüphe edecekler. allahın nürunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar dedi -ve musai kazım aleyhisselam’a dönerek- devam etti: allah nürunu tamamlayacaktır. müşrikler istemese bile” sonra kabire toprağı döktük. İmam tekrar bize dönerek şöyle buyurdu: bu hunûtlanıp kefenlenmiş ve kabire defnolunmuş olan ölü kimdir? İsmail’dir, dedik. allahım şahit ol, diye buyurdu. sonra İmam musa aleyhisselam’ın elinden tutup şöyle buyurdu: hakk o’dur ve allah yeryüzüne istediğini verir yeryüzünde bulunduğu süre hakk ondandır.”(212)
! ! ! ! !
bu hadisi bunun dışında birçok kardeşlerimiz de naklederler. yalnız hasan bin münzir’in zürare’den naklettiğine göre İmam caferi sadık aleyhisselam sonunda şöyle buyurdu:
“vallahi sonunda sahibiniz mutlaka zuhur edecek ve boynunda hiçkimsenin biatı olmayacak. ve şöyle buyurdu: yakin ehli şüphelenene dek sahibiniz zuhur etmeyecek. “de ki: o büyük bir haberdir ama siz onu reddediyorsunuz.”
safvan bim mehrani cemmal şöyle der: mansur bin hazim ile ebu eyyübi hazzaz, İmam caferi sadık aleyhisselam’a şu soruyu sordukların da ben de oradaydım: allah bizleri sana feda kılsın. nefesler her an kesilebilir? senden sonraki imamımız kimdir? Şöyle buyurdu: eğer öyle olursa bu’dur. eliyle salih kul musa aleyhisselam’ı gösterdi. o sırada o beş yaşlarındaydı ve iki beyaz elbise giymişti. ve tekrar buyurdu ki. İşte budur. o gün abdullah bin cafer de evde hazırdı.”

25. bölüm
İmam’ını tanıyanlar İçİn zuhurun erken veya geç olmasının farketmediğİne daİr.
1- zürare’den naklolunduğuna göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“İmamını tanı. eğer sen imamını tanırsan bu işin (zuhur) erken veya geç olması sana zarar vermez.”
2- fuzeyl bin yesar şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’a allah azze ve celle’nin şu ayetinin tefsirini sordum: “o gün her kavimi kendi imamı ile çağıracağız.”(213) o da şöyle buyurdu: “ey fuzeyl! İmamını tanı. eğer sen imamını tanırsan kıyam ve zuhurun erken veya geç gerçekleşmesi sana zarar vermez. her kim imamını tanır ama bu emrin sahibinin kıyamından önce ölürse onun askerlerinin içinde oturmuş gibidir. hayır, hatta onun bayrağı altında oturmuş gibidir. bazı ricalimiz ise şöyle buyurduğunu nakletmiştir: resulullah sallallahu aleyhi ve alihi ve sellem ile birlikte şehid olmuş gibidir.”
3- ebu basir der ki: İmam caferi sadık aleyhisselam’a şöyle arzettim: sana feda olayım. kıyam (farac) ne zamandır? Şöyle buyurdu: ey ebu basır! sen de mi dünyayı isteyenlerdensin? her kim imameti tanırsa, onun intizarı sevince ulaştırılır.”
4- İsmail bin muhammedi huzai şöyle der: ebu basir, İmam caferi sadık aleyhisselam’a soru sorarken ben onları dinliyordum. ebu basir şöyle dedi: sence ben kaim aleyhisselam’ı görebilecek miyim? İmam şöyle buyurdu: ey ebu basir! İmamını tanımıyor musun? ebu basir, evet vallahi imamım sensin dedi-ve imamın elinden tuttu. İmam şöyle buyurdu: ey ebu basir! allah’a andolsun ki kaim aleyhisselam’ın evinin önünde belinde kılıçın olup olmaması senin için farketmez.”
5- fuzeyl bin yesar şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “herkim zamanının imamını tanımadan ölürse cahiliyet ölümü üzerine ölmüş olur. ve her kim imamını tanırsa kaim aleyhisselam’ın zuhurunun erken veya geç olması, onun için farketmez. ve her kim imamını tanıyarak ölürse kaim aleyhisselam’ın çadırında olanlar gibidir.”
6- ömer bin aban şöyle der: İmam caferi sadık aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “İmameti (alameti) tanı. doğrusu eğer sen imameti tanırsan zuhurun erken veya geç olması sana zarar veremez. allah teala şöyle buyuruyor: “o gün her kavimi kendi imamı ile çağıracağız.” öyleyse herkim imamını tanırsa, muntazar (beklenen) imamın çadırında olanlar gibidir.”
7- hamran bin a’yan’dan naklolunduğuna göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu: “İmamını tanı. eğer sen imamını tanırsan zuhurun erken veya geç olması sana zarar vermez. allah azze ve celle şöyle buyuruyor: “o gün her kavimi kendi imamı ile çağıracağız.” öyleyse herkim imamını tanırsa, kaim aleyhisselam’ın çadırında olanlar gibidir.”

26. bölüm
Kaİm aleyhİsselam’ın kıyamdan sonrakİ hükümetİnİn süresİne daİr.
1- İbni ukde’nin abdullah bin ebu ya’fur’dan rivayet ettiğine göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“kaim aleyhisselam ondokuz yıl ve birkaç ay hükümet sürecektir.”
2- ahmed bin havzei bahili’nin ebu ya’fur’dan naklettiğine göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“kaim aleyhisselam ondokuz yıl ve birkaç ay hükümet sürecektir.”
3- cabir bin yezidi cüfi şöyle der: İmam muhammed bakır aleyhisselam’ın şöyle buyurduğunu duydum: “biz ehl-i beyt’ten olan adam üçyüz (onüç) yıl ve dokuz yıl hükümet sürecektir.”(214) ben şöyle arzettim: bu ne zaman olacaktır? Şöyle buyurdu: kaim aleyhisselam’ın vefatından sonra. Şöyle arzettim: kaim aleyhisselam yaşadığı sürece ne kadar hükümet sürecek? Şöyle buyurdu: “kıyam ettiği günden kıyamete kadar olan ondokuz yıl ve birkaç ay.”
4- ali bin ahmed bendenici’nin abdullah bin ebu yafur’dan naklettiğine göre İmam caferi sadık aleyhisselam şöyle buyurdu:
“doğrusu kaim aleyhisselam ondokuz yıl ve birkaç ay hükümet sürecektir.”
! ! ! ! !
sonunda istediğimiz maksada ve hedefe ulaştık. kalbi olan ve kulağı ile şahit olanlar için bu kitapta yeterli deliller vardır. bizlere verdiği nimetlerden ve ihsan ettiği şeylerden dolayı allah’a hamd ve şükürler ederiz. allah her zaman hamda ve şüküre layıktır. yine allah’dan muhammed’e ve onu pak, seçkin ve necib ehli beyt’ine salat göndermesini niyaz ederiz. rabbimiz dünya’da ve ahiret’te bizleri sabit söz üzerinde durmaya muvaffak etsin. bizlerin hidayet, basiret, ilim ve bilgimizi artırmasını, kalbimizi hidayetten sonra hasta kılmamasını ve kendi indinden bize rahmet hediye etmesini niyaz ederiz. Şüphesiz o keramet sahibidir ve bolca bağışta bulunan ve bolca hediye edendir.
hamd alemlerin rabbi allah’a mahsustur. ve allah, muhammed’e ve onun pâk ehli beyt’ine salat göndersin. onlara pâk, mübarek, çok ve sürekli selamlarını göndersin.

Kaynakların Hepsi burda
-----------------------------------
(1)- mübarek “İbrahim” süresi 34. ayet-i şerife.
(2)- mübarek “cinn” süresi 26 ve 27. ayet-i şerife.
(3)- mübarek “nahl” suresi 89. ayet-i şerife.
(4)- mübarek “kısas” suresi 68. ayet-i şerife.
(5)- mübarek “en’am” suresi 112. ayet-i şerife.
(6)- mübarek “nûr” suresi 39. ayet-i şerife işaret etmektedir.
(7)- mübarek “bakara” suresi 17. ve 20. ayet-i şerife.
(8)- mübarek “bakara” suresi 17. ve 20. ayet-i şerife.
(9)- mübarek “hadid” suresi 16 ve 17. ayet-i şerifeler.
(10)- mübarek “al-i İmrân” suresi 200. ayet-i şerife.
(11)- mübarek “kamer” suresi 309 ve 31. ayet-i şerifeler.
(12)- mübarek “Şems” suresi 14 ve 15. ayet-i şerifeler.
(13)- mübarek “ankebut” suresi 1 ve 2 ayetler.
(14)- mübarek “bakara” süresi 137. ayet-i şerife.
(15)- mübarek “al-i İmran” suresi 103. ayet-i şerife.
(16)- mübarek “al-i İmran” suresi 112. ayet-i şerife.
(17)- mübarek “zümer” suresi 56. ayet-i şerife.
(18)- mübarek “furkân” suresi 27. ayet-i şerife.
(19)- mübarek “İbrahim” suresi 47. ayet-i şerife.
(20)- hz. ali aleyhisselam meşhur ve maruf vasıflarındandır.
cihadının çokluğuna ve ilimle dolu olduğuna delalet eder. (ç.)
(21)- mübarek “bakara” suresi 58. ayet-i şerife.
(22)- mübarek “enbiya” suresi 7. ayet-i şerife.
(23)- mübarek “nisa” suresi 60. ayet-i şerife.
(24)- mübarek “kehf” suresi 103. ayet-i şerife.
(25)- mübarek “furkân” suresi 27. ve 28. ayet-i şerifeler.
(26)- mübarek “furkân” suresi 29. ayet-i şerife.
(27)- mübarek “talâk” suresi 10. ve 11. ayet-i şerifeler.
(28)- mübarek “enbiyâ” suresi 7. ayet-i şerife.
(29)- müsned-i ahmed bin hanbel c.1 s.453 ve 454, sahih-i buhari (rikâk bölümü).
(30)- mübarek “âl-i İmrân” suresi 144. ayet-i şerife.
(31)- mübarek “nür” suresi 63. ayet-i şerife.
(32)- mübarek “Şurâ” suresi 33. ayet-i şerife.
(33)- mübarek “yunûs” suresi 35. ayet-i şerife.
(34)- mübarek “hacc” suresi 46. ayet-i şerife.
(35)- mübarek “kâf” suresi 22. ayet-i şerife.
(36)- mübarek “mümin” suresi 52. ayet-i şerife.
(37)- bu konudaki hadis tirmizi ve ebu dâvud ‘da yazılıdır.
(38)- mübarek “nahl” suresi 89. ayet-i şerife.
(39)- mübarek “en’âm” suresi 38. ayet-i şerife.
(40)- mübarek “yasin” suresi 12. ayet-i şerife.
(41)- mübarek “nebe” suresi 29. ayet-i şerife.
(42)- mübarek “en’âm” suresi 50. ayet-i şerife.
(43)- mübarek “mâide” suresi 49. ayet-i şerife.
(44)- mübarek “nisâ” suresi 83. ayet-i şerife.
(45)- mübarek “nisâ” suresi 82. ayet-i şerife.
(46)- mübarek “âl-i İmran” suresi 105. ayet-i şerife.
(47)- mübarek “âl-i İmran” suresi 103. ayet-i şerife.
(48)- mübarek “nisâ” suresi 58. ayet-i şerife.
(49)- mübarek “nisâ” suresi 80. ayet-i şerife.
(50)- mübarek “nûr” suresi 63. ayet-i şerife.
(51)- mübarek “tevbe” suresi 77. ayet-i şerife.
(52)- mübarek “nisâ” suresi 145. ayet-i şerife.
(53)- mübarek “tevbe” suresi 119. ayet-i şerife.
(54)- mübarek “ahzâb” suresi 23. ayet-i şerife.
(55)- oniki imamların melekleri görmeyip, onlarla konuştuklarına delalet eden rivayetlerden biridir. ve muhaddes, melekleri görmeden onlarla konuşan demektir. (ç).
(56)- daha önce muhaddesin manasını açıklamıştık.
(57)- müberek “mâide” suresi 56. ayet-i şerife.
(58)- müberek “mâide” suresi 3. ayet-i şerife.
(59)- müberek “ahzâb” suresi 33. ayet-i şerife.
(60)- 77 ve 78 ayeti şerifelere işaret etmektedir.
(61)- nehc’ul belage 210. hutbe’ye bakınız. (ç)
(62)- mensuh: Şeriatta artık geçerliliği olmayan hüküm. nâsıh ise o hükmü geçersiz kılan yeni hükümdür. biz ehl-i beyt mesuplarına göre hüküm yalnızca allah ve resulü tarafından geçersiz kılınabilir. (ç)
(63)- müberek “haşr” suresi 7. ayet-i şerife.
(64)- mübârek “furkân” suresi 11. ayet-i şerife.
(65)- mübârek “tevbe” suresi 36. ayet-i şerife.
(66)- mübârek “vâkiâ” suresi 11. ayet-i şerife.
(67)- mübârek “âl-i İmrân” suresi 34. ayet-i şerife.
(68)- zilhacce ayının 12, 13 ve 14. günleri minâ’da olanların oruç tutması haramdır ve bu günlere teşrik günleri denir. (ç.)
(69)- bilindiği gibi hz. ali aleyhisselam şehid oldğunuda İmam ali zeynelâbidin aleyhisselam iki yaşındaydı. hz. hüseyn aleyhisselam kerbelâda şehid olduğunda İmam muhammed bâkır dört yaşındaydı ve o da kerbelâda idi. (ç.)
(70)- günümüz ilminde de sabit olduğu gibi bitkilerin üremesi için likâh (tomurcuklaşı) birleşmesi) olayı gereklidir ve bu kur’an-ı kerimde de geçer. (ç.)
(71)-
(72)- bütün sünnilerin icma ile sahihliğini kabul ettikleri sahih-i buhari’nin “halk İmama nasıl biat eder” (ahkam) bölümünde ve sahih-i müslim’de “kıyamete dek halifeler oniki tanedir” hadisi mevcuttur. ve ehli sünnet bu oniki imamın kimler olduğunu şu ana dek çözemedi. (ç.)
(73)- örneğin bu hadis ehl-i sünnetin şu kaynaklarında mevcuttur: tarih-i bağdad c.6, s.263, mecme-uz zevaid c.5, s.190, el- evset (taberani), nihaye-i İbn-i esir. (ç.)
(74)- bkz. sahih-i müslim (emirlik bölümü) 4,5,6,7,8,9,10. hadisler sahih-i buhari (ahkam bölümü) sünen-i tirmizi (fitneler bölümü), müsned-i ahmed c.1, s.398 ve 406, c.5, s.86,90,93,98,99,101,106 ve 107.
(75)- bu İbrani isimlerin hepsinin manası “bihar-ul envar” adlı kitapta açıklanmıştır. (ç.)
(76)- mübarek “ra’d” süresi 7. ayet-i şerife.
(77)- mübarek “zümer” suresi 60. ayeti şerife.
(78)- bu ayet-i şerife allah’a yalan isnad eden herkes hakkında nazil olmuştur. ancak rivayette bunun en belirgin örneği kendini oniki imamlarımızın yerine koyan şahıs olarak gösterilmiştir. (ç.)
(79)- mübarek “Şura” süresi 13. ayet-i şerife.
(80)- caferi fıkhına uygun ve ehli beyt fakihlerinin kaldırdığı bayraklar ve kurdukları islami hükümetlerin ehl-i beyt’in hoşnutluğunu kazandığını ve mektebimizin iftiharı olduğunu da gözününde bulundurmalıyız. (ç.)
(81)- aynı hadis sünni kaynaklarından müsned-i ahmed c.1, s.398 de mevcuttur. (ç.)
(82)- mâiz bin mâlik-i esleminin zina yaptığı ve recm olunduğu rivayeti usd-ül gabe, sahih-i müslim ve diger sünni kaynaklarında mevcuttur. (ç.)
(83)- çünkü bu tip ibadet allah’ın istediği şekilde yapılmadığından allah’a yaklaştırmadığı gibi allah’tan uzaklaştırır. (ç.)
(84)- mübarek “kasas” süresi 5. ayet-i şerife.
(85)- mübarke “a’râf” süresi 27. ayet-i şerife.
(86)- mübarek “a’râf” süresi 31. ayet-i şerife.
(87)- mübarek “a’râf” süresi 165-167. ayet-i şerife.
(88)- mübarek “a’râf” süresi 250. ayet-i şerife.
(89)- mübarek “en’âm” süresi 112. ayet-i şerife.
(90)- hüccet; yeryüzünde halkı hidayet için allah tarafından tayin olunan peygamber, vasi ya da imamlara denir. (ç.)
(91)- yani hz. ali aleyhisselam buyuuyor ki: ben ilimi size veriyor ve öğretiyorum; karşılğında sizden hiçbir şey istemiyorum. (ç.)
(92)- mübarek “yasin” süresi 30. şerife.
(93)- bugünkü tahran’ın güneybatısı. (ç.)
(94)- anbar, irak’ın güneyinde bir şehirdir. hit ise İran’ın güneydoğusundaki zahedan şehrinin eski adıdır. (ç.)
(95)- İranın batısındaki hamedan ile kirmanşah arasındaki şehirlere verilen addır. (ç.)
(96)- İmamlarımız, zalim hükümdarların ve muhaliflerin şiddetli zulüm ve baskıları nedeniyle, hz. mehdi’nin ismini, durumunu ve vasıflarını her zaman gizli tutuyorlar, bunu sadece hususi ashaplarına buyuruyorlardı. (ç.)
(97)- hadislerde geçen emrimiz kelimesi iki manaya gelebilir: a- İmamet ve velayet. b- hz. mehdi’nin gaybet
(98)- kaim, onikinci imamımız hz. mehdi’nin en meşhur sıfatlarındandır. ve bu sıfat “kıyam edici” manasına gelir ve fakihlerimizin fetvasına göre bu vasıf duyulduğunda ayağa kalkmak vaciptir. (ç.)
(99)- müellif bu kitabı yazdığında gaybetten seksen yıl geçmişti. bugün ise binyüzelli yılı dahi aştığından mezkur fırkalar iyice gaflete dalmış, imamımızın varlığını inkar etmektedirler. (ç.)
(100)- birinci emir, imamlarımızın hz. mehdi hakkında buyurdukları maariftir. yani eğer imamlarımızın hadislerini iyi öğrenirsek, hz. mehdi zuhur ettiğinde, o hazreti tanımak kolaylaşacaktır. (ç.)
(101)- İki mescid, ya mescid-ün nebi ile mescid-ül haramdır veya küfe ile sehle mescidleridir. ama birinci ihtimal daha kuvvetlidir.
(102)- mübarek “nür” suresi 63. ayert-i şerife.
(103)- mübarek “nİsâ” suresi 57. ayert-i şerife.
(104)- mübarek “m­âide” suresi 92. ayert-i şerife.
(105)- “bu işin sahibi” yani, velayetin sahibi demektir. bütün imamlarımız velayet sahibdir. bununla birlikte mezkur hadislerimizde geçen velayetin sahibi sadece onikinci imamımız hz. mehdi aleyhisselam’dır. (ç.)
(106)- mübarek “sâd” suresi 82 ve 83 ayeti şerifeler.
(107)- mübarek “nisâ” suresi 119 ayeti şerife.
(108) - mübarek “âraf” suresi 16. ayeti şerife.
(109)- mübarek “sebe” suresi 20. ayeti şerife.
(110)- mübarek “hicr” suresi 42. ayeti şerife.
(111)- filanca oğulları (beni filân) kelimesi genelde irak’a hükmeden hakimlere delalet eder. bu hadiste ise, imamımızın kasdının abbasoğulları olması ihtimali daha yüksektir. (ç.)
(112)- hz. mehdi aleyhisselam zuhur ettiğinde hiçbir hükümdar veya halifeye karşı daha önceden biat etmemiş, ona söz vermemiş veya vaad de bulunmamıştır. bu yüzden hiçbir hükümdar da onu herhangi bir iş yapmaya zorlayamayacaktır. (ç.)
(113)- buradan da anlaşılıyor ki bu kitap en son sefir olan ali bin muhammed-i semuri’nin vefatından (329 hicrinin Şaban ayı) sonra yazılmıştır. (ç.)
(114)- mübarek “âl-i İmrân” suresi 179. ayeti şerife.
(115)- mübarek “Şuarâ” süresi 21. ayeti şerife.
(116)- mübarek “Şuarâ” süresi 21. ayeti şerife.
(117)- mübarek “mülk” suresi 30. ayeti şerife.
(118)- yakınlarının onu inkar etmeleri, onun öldürülmesinden korktukları içindir. (ç.)
(119)- hz. mehdi aleyhisselam birçok rivayete göre 313 kişilik ashabı olmadıkça zuhur etmeyecektir. buna göre hz. mehdi’nin istediği şey de 313 kişilik ashabıdir. (ç.)
(120)- yani İmamımız muhammed taki, ali naki ve hasan-i askeri aleyhisselan’dan sonra gelecek olan imam (yani hz. mehdi) kıyam edecektir. (ç.)
(121)- İmam musâ-i kazım aleyhisselam’ın harun tarafından zindanda şehit edilmesinden sonra, onun bazı ashabı İmam rıza aleyhisselamın imamlığını kabullenmeyerek, İmam musa kazım aleyhisselam’ın gaybete çekildiğini iddia ettiler. bu inançta olanlara “vakifiler” (İmam musa kazım’ın imamlığında duranlar) denilir. bunlara imamlarımız lanet okumuşlardır; bu fırka artık tarih sayfalarında kalmış ve yeryüzünden silinip gitmişlerdir. İmamımız ali musa er rıza aleyhisselam bu rivayette kendi imamlığını kabullenmemelerini göz önüne alarak şiilerin bazılarının hz. mehdi’nin imametini kabullenmemekle daha büyük fitnelere ve belalarla karşılaşacaklarını buyurmaktadır. (ç.)
(122)- allâme meclisi (r.a) der ki: üzerinde nurdan elbiseler vardır, yani kâmil müminlerden nürani olanlar onun etrafını sarar ve ona yardımcı olurlar.
(123)- mekke yakınlarında bir vadidir. oranın bugünkü “ebtah” mahellesi olduğu da söylenir. (ç.)
(124)- mübarek “neml” suresi 62. ayet-i şerife.
(125)- allah’ın peygamberlerinin dünyadan gittiği ve peygamberlerin vasilerinin de zahir olmadığı zaman dilimine “fetret” denir. örneğin; hz. İsa’dan resulullaha kadar olan zaman dilimi “fetret”tir. buna göre onbirinci imamımızın şehadetinden sonraki gayet zamanı da “fetret” tir. (ç.)
(126)- mübarek “müddessir” suresi 8. ayeti şerife.
(127)- yani hz. mehdi aleyhisselam medine şehrinde kendi ashabından otuz kişiyle birlikte olacak ve o otuz kişi hz. mehdi sayesinde hiçbirşeyden korkmayacaklardır. (ç.)
(128)- zerr alemi: İnsanların bu dünyaya gelmeden önce ruhlarının yaratılarak yüce allah’ın tevhidine, hz. muhammed’in peygamberliğine ve hz. ali’nin ve imamlarımızın velâyetine ikrâr ettikleri aleme verilen addır. zerr alemi (kâlu belâ) genelde müslüman alimler tarafından kabul olunmakla birlikte, keyfiyetinde ihtilâf vardır. (ç.)
(129)- zeydi imamları ve hz. hasan aleyhisselam’ın evlatları gibi masum imamın huzurunda onun izni olmadan bir kıyama katılmak faydasızdır. (ç.)
(130)- allâme meclisi (ra) buyuruyor ki: yani bu hadise göre meleklerin öldürdüğü kimseler defnolunmazlar ve yaraları da tedavi edilmez.
(131)- mübarek “nahl” süresi 1. ayet-i şerife.
(132)- mübarek “enfâl” süresi 5. ayet-i şerife.
(133)- mübarek “sâd” süresi 88. ayet-i şerife.
(134)- mübarek “âli İmrân” süresi 186. ayet-i şerife.
(135)- mübarek “âl-i imrân” suresi 200. ayet-i şerife.
(136)- mübarek “ankebut” süresi 1-2. ayet-i şerife.
(137)- yani ehli beytin sırlarını taşıyan alimler dahi bu fitnelerden korunamayacaklardır.
(138)- İmamlarımızın zamanında bu gibi vasıflar şiilerde gerçekten mevcutidi. yalnız zamanın ilerlemesiyle şii toplumunda bu gibi konularda önemli gelişmeler görülmüştür. (ç.)
(139)- İmam bâkır aleyhisselamın sözünden de anlaşıdığı üzere onlar o sırada hz. mehdi ve onun kıyamı hakkında konuşuyorlardı.
(140)- mübarek “enâm” suresi 37. ayet-i şerife.
(141)- mübarek “mâide” suresi 5. ayet-i şerife.
(142)- mübarek “bakara” suresi 124. ayet-i şerife.
(143)- mübarek “enbiyâ” suresi 73 ve 74. ayet-i şerifeler.
(144)- mübarek “âl-i İmrân” suresi 68. ayet-i şerife.
(145)- mübarek “rum” suresi 56. ayet-i şerife.
(146) mübarek “kasas” süresi 68. ayet-i şerife.
(147) mübarek “ahzab” süresi 36. ayet-i şerife.
(148) mübarek “kalem” suresi 36-42. ayet-i nerifeler
(149) mübarek “muhammed (s) süresi 24. ayet-i şerife.
(150) mübarek “tevbe” suresi 87. ayet-i şerifeden.
(151) mübarek “enfal” suresi 21-23. ayet-i şerifeler.
(152) mübarek “bakara” suresi 93. ayet-i şerife
(153) mübarek “yunus” süresi 36. ayet-i şerife.
(154) mübarek “bakara” suresi 269. ayet-i şerife.
(155) mübarek “bakara” suresi 247. ayet-i şerife.
(156) mübarek “nisa” suresi 113. ayet-i şerife.
(157) mübarek “nisa” suresi 54-55. ayet-i şerifeler.
(158) mübarek “kasas” süresi 50 ayet-i şerife.
(159) mübarek “muhammed” (s) suresi 8 ayet-i şerife.
(160) mübarek “gafir” (mümin) suresi 35 ayet-i şerife.
(161)-
(162)- önceki cümlelerden de anlaşıldığı üzere hz. resulullah ve hz. ali’nin kutsal ruhları onu teyid ederek onu destekleyecek ve ona yardım edeceklerdir. (ç.).
(163) yani o boynu vurulanlar, bu altı kişiyi sevdiklerinden dolayı bu cezaya müstehak olacaklardır.
(164) mübarek “nur” suresi 55 ayeti şerife.
(165) mübarek “hud” suresi 8 ayeti şerife.
(166) mübarek “bakara” suresi 149 ayeti şerife.
(167) mübarek “hacc” suresi 39 ayeti şerife.
(168) mübarek “rahman” suresi 41 ayeti şerife.
(169) mübarek “nahl” suresi 1 ayeti şerife.
(170) mübarek “enfal” suresi 5 ayeti şerife.
(171) mübarek “bakara” suresi, 155 ayeti şerife.
(172) mübarek “ali İmran” 7 ayeti şerife.
(173) mübarek “meryem” suresi 37 ayeti şerife.
(174) mübarek “Şuara” suresi 4 ayeti şerife.
(175) mübarek “neml” suresi 82 ayeti şerife.
(176) mübarek “Şuara” suresi 3 ayeti şerife.
(177) mübarek “kamer” suresi 2 ayeti şerife.
(178) Şeytanın ikinci akabe biatı gününde resulullah’ın ashabını şüpheye düşürmek için nida ettiği tarihte meşhurdur. bkz. sire-i İbn-i hişam.
(179) yani bu olayın vuku bulacağına inananlar, bu olay olduğunda hakkı batıldan ayırtedecekler. ama bu olaya inanmayanlar, o vuku bulduğunda tereddüte düşerler.
(180) yani hakk ses gelmeden onu duyup da onu tasdik edenler.
(181) mübarek “fussilet” suresi 53. ayeti şerife.
(182) mübarek “fussilet” suresi 16. ayeti şerife.
(183)- mesholmak, kısaca insanın hayatı boyunca hayvani sıfatları ve davranışlarından dolayı hayvan olmasıdır. kur’anı kerim’de de bazı yahudilerin allah’a itaatsizlikten dolayı maymun olduğu olayı meşhurdur.(ç.)
(184) mübarek “maaric” suresi 1 ayeti şerife.
(185)- büyük ihtimal emevilerin yıkılışı ve ebu moslim’in kıyamı ile ilgalidir.
(186)- moltan, pakistan’ın güney şehirlerinden biridir. beni kavan adası ise bugünkü İran körfezindeki “laft” adasıdır.
(187)- abir ve deyleman, İran’ın kuzeyinde hazar denizinin güneydoğusundaki iki şehir olup, bugün gorgan adıyla anılmaktadır.
(188) mübarek “nur” suresi 55 ayeti şerife.
(189)- mübarek “ra’d” suresi 13. ayeti şerife.
(190)- bugünkü suriye-İsrail sınırındaki golan tepelerinin yakınındaki bir köyün adıdır.
(191)- bu ada, büyük ihtimalle arap yarımadası veya kıbrıs adasıdır. (m)
(192)- bugünkü fırat üzerindeki habur ilçesidir.
(193)- mübarek “nisa” suresi 47. ayeti şerife.
(194)- mübarek “ali İmran” suresi 34. ayeti şerife.
(195)- peygamberimizden sonra kendi başlarına bir reis seçip, onun masum olmadığını itiraf etmelerine rağmen bütün sözlerini kabullenen fırka. bunlar imamı allah’ın değil de, halkın seçmesi ile gerçekleştiğine inanırlar. bazen kaderiyye ve haruriyye fırkalarına da mürcie denir.
(196)- yani bizler öyle zor olayla karşılaşacağız ki terleyeceğiz ve bedenimizde kanlı yaralar çıkacak. (ç.)
(197)- mübarek “yunus” suresi, 24. ayeti şerife.
(198) basra ile ahvaz arasındaki bir ilçenin adıdır.
(199)- mübarek “en’am” suresi 2 ayeti şerife.
(200)- yani hz. mehdi’nin zuhur edeceği şehir olan mekke’ye gelin. çünkü kurtuluş, sadece biz ehl-i beyt sayesindedir.
(201)- yani halkın zihninde yerleşmiş bulunan ve ortayı çıkması beklenen süfyani olayını, allah teala değiştirir ve ortaya çıkarmayabilir mi?
(202) abbasoğulları hükümetinin tekrar kurulma ihtimali diğer hadisi şeriflerden de anlaşılmaktadır. (ç.)
(203)- mübarek “sebe” suresi 51. ayeti şerife.
(204)- bu köy aynı adla bugün Şam ile humus arasında Şam’a beş buçuk km. kadar uzaklıktadır. (ç.)
(205)- mübarek “bakara suresi 148. ayeti şerife.
(206)- mübarek “en’am” suresi 89. ayeti şerife.
(207)- mübarek “maide” suresi, 54. ayeti şerife.
(208)- mübarek “bakara” suresi 249. ayeti şerifeden.
(209)- bu rivayet, Şia inancına aykırıdır; Şia inancına göre kur’an tahrif olunmamıştır. rivayetin senedindeki haris bin hasine mechuldür, sabah bin kaysı mazeni ise zeydidir ve zayıftır. bu yüzden bu rivayete isnad edilmez.
(210)- mübarek “ali İmran” suresi 179. ayeti şerife.
(211)- mübarek “vakia” suresi 79. ayeti şerife..
(212)- bu İbret verici hadisten de anlaşıldığı gibi zamanında imamlarımız hücceti tamamladığı halde bazı cahillerin ve inatçıların nasıl da kafir olduklarını ve imamlarımızın bu konuda allah’ı şahit tuttuklarını görüyoruz. (ç.)
(213)- mübarek “İsra” süresi 71. ayeti şerife.
(214)- hz. mehdi aleyhisselam’ın üçyüz yıl hükümet sürmesi ve şehadetinden sonra tekrar dünyaya gelip hükümet sürmesine ricat denir ve ehli beyt imamları defalarca bu konuya değinmişlerdir. İlgili kitaplara bakınız. (ç.)
10