Peygamber (saa) şöyle buyuruyor:
'Allah'a andolsun Amcam'a öyle bir şefaatte bulunacağım ki ins ve cin topluluğu şaşıracaktır."
İFTİHAR DOLU BİR HAYAT
Muhammed Muhammedi İSTİHARDİ
Yayına Hazırlayan ALİ İRFAN
VELAYET Yayincilik
S U N U Ş
Yüce islam Peygamberleri Hz.Muhammed (S)’in yirmi üc yillik mücadelesiyle yükselen islam dininde, bir cok parlak simalar ve fedakar müminlere tanik olundu. Allah’in yeryüzündeki en sonkini olan islam’in zaferi icin sadr-i islamda dönemin inkarci güclerine karsi müslümanlar büyük sIKINtilara tahammül ettiler.
Islamiyetin dogdugu yer ve Arap yarimadasinda islam Peygamberine karsi müşriklerin olusturdugu karsi cephe, bu dine ve taraflarina karsi siddetli bir muhalefet ve saldiri baslatmislardi. Bu saldirilara karsi Peygamber (S)’in yaranlarinin bir kismi acikca mücadele verirken, o hazretin bir kisim dostlari da onu degisik bir yöntemle muhafaza etmekte, onun yolundaki engelleri bertaraf etmek icin gizlice ona yardim etmekteydiler. Peygamber (S)’e ikinci isikta belirtilen sekilde yardim edenlerden biriydi Ebu Talib…
O islm tarihcilerinin bir grubununadindan pek olumlu söz etmedigi fakat gercekte islamin temelinin atilmasinda büyük hisse sahibi olan bir sahsiyetti. Islam Peygamberinin (S) müslümanlara iki agir emanetinden biri olan Ehl-i Beyt’e karsi özellikle Emevi Hanedaninin siddetli düsmanligi sonucu tarihteki bircok hakikatler ters yüz edilmis, gercek fazilet ve izzet sahiplerine iftira ve haksizliklar edilirken, hic hak etmedikleri halde bir cok sahislara sahte faziletler ve ünvanlar yazilmis ve cizilmistir.
Emevi hanedaninin Peygamber Ehl-i Beyt’ine karsi yaptigi düsmanlik ve onlarin faziletine karsi uyguladigi sansürden nasibini alanlardan biri de Peygamber (S)’in amcasi, Ali(a)’nin mübarek babasi Ebu Talib’dir. Bu kitap, tarihin bu fadakar ve mazlum kahramaninin parlak sahsiyetini, Islamin yayilmasina ve Islam Peygamberinin korunmasina yönelik hizmetlerini Alevi ve Sünni muteber kaynaklari esas alarak aciga cikarmaktadir.
Umarim tarihte ona söylenen yakisiksiz sözler ve müşrik (!) suclamasini Ebu Talib’in asla haketmedigi ve aksine onun Allah (c.c), Peygamber (S) ve müminler nezdinde serefli bir mekana sahip oldugu kitaptaki konular dikkatle okununca anlasilacaktir.
Bizim acimizdan kesin ve ispatlanmis bir gercektir ki Ebu Talib mü’min ve müslümandi, bu inanc ve düsünce dogrultusunda Peygamber(S)’i himaye etmek icin agir bir vazife üstlenmis, kahramanca ve cömertce gece gündüz Peygamber (S)’in hizmetinde bulunmustu.
Ebu Talib’in parlak yasantisini islamin asli kaynaklarindan inceleyen bilincli ve insafli her insan icin sia ve sünni kaynaklarinin genelindeki konuya iliskin aciklamalar dogrultusunda Ebu Talib’in mü’min oldugu tartismasiz bir gercektir. Islam ve iman onun vücuduna ve kalbinin derinliklerine bastan basa nüfuz etmisti. Bu imanin eserleri her firsatta aciga cikiyor, gözleri kamadtiriyor ve kalpleri cezbediyordu.
Fakat ne yazik ki gizli, satilmis ve cinayetkar eller, makam ve para ugruna, bir kac günlük dünyevi hevesleri icin Hüseyn’i Simr ve Simr’i Hüseyn yapabiliyorlardi. Ebu Talib’in de bu makamperestler acisindan büyük bir sucu vardi! O da Ali (a)’in babasi olmasiydi.
Eger o Ali (a)’in babasi olmasaydi her türlü kara bulutlari ve sahtelik perdelerini yirtarak, Ebu Talib’in varlik nurunun her yeri aydinlatacak sekilde serefli makam ve imani binbir delille tarihin alnina kaydederlerdi. Söyle sorulabilir: Bu gizli ve kirli eller Ebu Talib’in günes gibi parlayan varliginin önünü, kara bulutlar gibi kaplamak üzere nereden ortaya ciktilar? Nesilden nesile milyonlarca insani bu büyük iman ve amel adamindan alinmasi gereken derlerden nicin mahrum ettiler.? !
Beni Ümeyye’nin rezil yasantilarinin tarihi, özellikle Muaviyenin kirli islerle dolu rezil tarihi bize bu sorunun cevabini vermektedir. Muaviye ve taraftarlari ellerinin ulastigi her yerde Emirülmü’minin Hz.Ali (a)’in faziletlerini inkar ediyor ve gizliyorlardi. Zira Hz.Ali (a)’in sayisiz faziletlerinin imamet makamina olan liyakatinin aciklayici oldugunu görüyorlardi.
Onlar büyük bir kincilik, namertlik ve sayisiz rezilliklerle Emirülmü’minin Hz.Ali (a)’a muhalefet ettiler.
Tarih ve hadisler acisindan kesindir ki Hz.Peygamber (S) Mute savasinda önce“Cafer-i Tayyar’i“ ordu komutani secti ve söyle buyurdu:“Eger o öldürülürse“Zeyd bin Haris“ ordu komutani olsun, eger o da öldürülürse“Abdullah bin Revahe“ komutan olsun. Fakat Hz.Ali (a)’in kinci muhalifleri sahtekarlikla ve yalan hadisle söyle dediler: Hz.Peygamber (S) buyurdu:“Ordu komutan Zeyd bin Harise olsun, eger o öldürülürse ordu komutani Cafer olsun, eger Cafer de öldürülürse, ordu komutani Abdullah bin Revahe olsun.“
Bu tahrif ve gizli ellerin isleri Cafer’in faziletini biraz eksiltmek icindi. Cünkü o Ali (a)’in kardesiydi. Böylelikle Ali (a)’in ailesinin büyüklügünün, saninin birazini eksiltmek istemislerdir. (*)
A’yan us Sua Yeni Baski c.4, s.124
MUAVIYE’NIN DÖNEMINDEKI TAHRIFLERDEN BIR ÖRNEK
Burada konunun aydinlanmasi icin bir örnek verecegiz. Muaviye para karsiligi yalan hadis uyduranlardan birisi olan Semure bin Cundeb’den nazil olan iki Kur’an ayetinin nüzul sebebini tahrif etmesi icin ona yüzbin dirhem para verdi.
O da Hz.Ali (a)’in sani konusunda nazil olan bir ayeti Ali (a) ‘in katili ibn-I Mülcem Hakkinda nazil olmustur dedi. Münafiklardan biri hakkinda nazil olan bir ayetinde Hz. Ali (a) hakkinda nazil oldugunu iddia etti.
Söyle ki; Bakara Su resi 207. ayette Allah (c.c) buyurmustur:
“… yine insanlar icerisinde kimi de vardir ki, Allah’in rizasina ermek icin kendini feda eder… ve Allah kullarina karsi merhametlidir.”
Bu ayet Ehl-i Sünni kitaplarinda Hz.Ali (a)’in hicret gecesinde Hz.Peygamber (S)’in yataginda uyumasi ile ilgili rivayetlere mutabiktir ve hicret gecesi orada nazil olmustur.(*)
Bakara Suresi 204. ayetinde Allah (c.c) söyle buyurmustur:
“Insanlar icinden kimi de vardir ki dünya hayati hakkindaki sözleri seni imrendirir; bir de kalbindekine Allah’i sahid tutar, halbuki o islamin düsmanlarinin en yamanidir.”
Bu ayet Peygamber (s)’in zamaninin yalanci ve sahtekar münafiklardan biri olan”Ahnes ibn-i Serik” hakkinda nazil olmustur.
* El Gadir c.2, s.44 ve 45
Semure bin Cundeb Muaviye’nin önerisiyle söyle dedi:” Ilk ayet ibn-i Mülcem hakkinda nazil oldu, ikinci ayet ise Ali (a) hakkinda nazil oldu.”… Ve bu konu hadis adi altinda hadis kitaplarina dahil edildi.(**)
Dinlerini dünyalarina satan Ebu Hureyre, Mugire bin Sube Amr ibn-i As ve Zuhri de Hz.Ali (a) aleyhine yalan ve sahte rivayetler nakleden kisilerdendir. Söylenmesi utanc verici olan cok sapida rivayetlerden bir kismi da Ebu Talib (a)’in imani konusundaki rivayetlerdi. Onlarin kirli elleri bu konuda da insanlari süphe ve tereddüte düsürmüstü.
BÖYLESI AHLAKSIZ SAHSIYETLERDEN BASKA NE BEKLENEBILIR?!
Muaviye, temsilcileri ve valiler icin genelge gönderdigi zaman”Eger bir kisinin Ali’ye veya Ehl-i Beyt’ine dost oldugu ispatlanirsa onun ma asini kesin” diyordu. Yahut” her kim onlarin dostu olmakla itham edilirse sürgün edin ve evlerini yikin” diye yaziyordu.(*)
O rezil asirda, Hz.Ali (a)’a lanet etmek sünnet haline getirilmis ve Cuma hutbelerinin sonunda satilmis hatiplerde söyle dua etmekteydiler:
“Allahim! Bu Ebu Turab (Hz.Ali (a) senin dininden döndü ve senin yolundan yüz cevirdi. Ona siddetle lanet et ve acikli bir azap ver”(**)
Acaba böylesine namertce Hz.Ali (a)’a savas acilan rezil bir asirda, o hazretin babasi Ebu Talib (a)’in aleyhinde yalan sözlerle dolu sahte hadisler söylenilmeyecegine emin olunabilinir mi?... !
Onbinlerce minber üzerinden halkin kulagina ulasan, Hz.Ali (a)’a lanet ve küfür seklinde gerceklesen ugursuz bi’dat Muaviye döneminden itibaren yetmis yil devam etmis ve sekizinci Emevi Halifesi Ömer bin Abdulaziz döneminde son bulmustur.
Aciktir ki Hz.Ali (a) aleyhine iftira pazarinin genisledigi böyle bir asirda ve muhitde, dikkat cedici olan nokta, kinci Muaviye’nin bu bogucu ortama sahip cevrenin ve kara pazarin basinda bulunmasidir…
* Serhi Nechul Belaga ibn-i Ebi’l Hadid Eski Basim c.15, s.3 ** El Gadir s.2, s.102
Sia kaynaklari ve cesitli Ehl-i Sünnet kaynaklarindan istifade edilerek hazirlanan bu kitap, bizleri Hz.Ali (a)’in serefli babasi Hz.Ebu Talib (a)’in iftihar dolu yasantisiyla tanistiracaktir.
Bu kitabi yazarken Allume Emini’nin degerli Kitabi “El Gadir” den (7 Cilt) ve Abdullah el Huneyzi’nin telif ettigi “Kureys mü’mini Ebu Talib” adli eserden oldukca faydalandim. Eger dogrulukla ve insafla hükmedilirse herpes icin aciktir ki Ebu Talib sadik müminlerden birisidir. (*)
Önsözün sonunda son asrin Ehl-i Sünnet alimlerinden biriyle ilgili meydana gelen ilgi cedici bir olaya deginmek istiyorum: Bir süre önce Merhum Allume Emini’nin ogluyla bir toplantida görüsmüstüm Söz Ebu Talib’den acilmisti.
O dedi ki: Necef’teydik ve henüz El Gadir kitabinin yedinci cildi baskidan cikmamisti. (Bu kitabin son bölümü Ebu Talib’in konusunu icermektedir.) Misir’in arastirmaci yazarlarindan ve alimlerinden “Ahmed Hayri’nin Ebu Talib hakkinda bir kitap yazmakla mesgul oldugunu duyduk.
Ona bir mektup yazarak El Gadir kitabinin yedinci cildi baskidan cikmadan o kitabi yayinlatmamasini istedik. El Gadir’in yedinci cialdini ona gönderecegimizi, onu ikuduktan sonra Ebu Talib hakkinda hüküm vermesini istedik. “El Gadir” kitabinin yedinci cildi basilica on uadi gecen Misirli alime gönderdik.
Bir müddet sonra bizim icin mektup yazarak “El Gadir” kitabi Ebu Talib adil kitapta yazdigim düsüncelerimi tamamen ortadan kaldirdi.”demis ve mektubun sonunda söyle yazmisti: “Islam bütün insanlarin saadet vesilesidir ve Ebu Talib’de bütün müslümanlarin o vesilesiyle saadete erismis olduklari islamda büyük bir hisseye sahiptir. Zira o islam’in temelinin atilmasinda ciddi olarak koruyuculuk yapmistir. “
* Hz.Ebu Talib hakkinda o kadar namertce hükümler verilmistir ki her sadik mümin bundan üzüntü duymaktadir. Bu nedenle dogruya ahdeden sia alimleri her asirda Hz.Ebu Talib’in imani ve minligini ispatlayan kitaplar yazarak onun pak sahsiyetini müdafaa etmislerdir. Simdiye kadar bu konuda 30 Cilt kitap yazilmistir.
Bu kitap asagida belirtilen bölümlerden olusmustur:
1- Peygamber (s)’i kahramanca koruyan Ebu Talib’in hayati
2- Ebu Talib’in imaninin delilleri
3- Soru ve elestirilere cevap
Ayrica Ebu Talib’in imanini ispat eden olaylar…
Bu kitabin Hz.Ebu Talib (a)’I tanimada saglam ve aydinlatici bir adim olamsi ve bizleri Emirul’müminin Ali (a)’in degerli babasinin iftihar dolu yasantisina asina kilmasi ümüdiyle…
Abdulmuttalib’in Oğlu, Imam Ali (a)’nin Muhterem Babası
EBU TALİB VE PEYGAMBER (S)’I KAHRAMANCA KORUMASI
Ebu Talib’in Dogum ve Vefat Yeri
Risaletten yetmisbes yil evvel (Peygamber (s)’in dogumundan otuzbey bil önce) Mekke sakinlerinden büyük bir ailede yeni bir cocuk dünyaya geldi. Onun adini “Abdumenaf” (Ümran) koydular ki sonralari bir görüse göre ilk evladinin adinin “Talib” olmasi dolayisiyla onu “Ebu Talib” diye cagirdilar. Bu isim daha sonra sürekli onun asil isminin ferine gecti.
O Abdulmuttalib’in evladi, Islam Peygamberi (s)’nin amcasi ve Emirul’müminin Ali (a)’in babasidir. Onun annesi Fatima binti Amr ibn-i Aziz ibn-i Umran ibn-i Mehzum’dur ve Peygamber (s)’in muhterem babasi Abdullah’in da annesidir. Bununla birlikte ona nispet edilen soy silsilesi peygamber (s)’e nispet edilen soy silsilesiyle ayni olarak aşağıdaki sekildedir:
“Ebu Talib bin Adbulmuttalib bin Hasim bin Abdumenaf bin Qussa bin Kulab bin Murret, Ibn-i Ka’ab, ibn-i Luey, ibn-i Galib, ibn-i Fihr, ibn-i Malik, ibn-i Nadr, ibn-i Kinane, ibn-i Huzeymet, ibn-i Mudreket, ibn-i Elyas, ibn-i Kuderr, ibn-i Nezar, ibn-i Me’d, ibn-i Adnan.”
Hz.Peygamber (s) buyurdu: “Benim nisbetim Adnan’a ulastiginda orada durunuz.” Cok sapida rivayetlere göre islam Peygamberinin ta Hz.Adem (a) ve Hz. Havva’ya kadar anne ve babalarinin tamami pak yaratilisli ve muvahhid (bir olan Allah’a kulluk eden) kimselerdi.
Ayni sekilde Ebu Talib’in babalari ve anneleri de ta Hz.Adem ve Hz.Havva(a)’a kadar pak yaratilisli ve muvahhid kimselerdi. O Risaletin onuncu yilinda yaklasik seksenbes yasinda Medine’de hayata gözlerini yumdu. Mübarek kabirleri Mekke’de bulunan Haccun kabristaninda yer almaktadir.
Ebu Talib “Seyh ebtah” (Mekke’nin büyügü), Seyyid-i Kureys ve Mekke halkinin reisi olarak anilmistir. O Babasi Abdulmuttalib’in bir benzeriydi. Babasinin bütün (maddi ve ma nevi) makamlari vefatindan sonra Ebu Talib’e ulasmisti.
Abdulmuttalib on yada oniki arasi erkek evada sahipti fakat Ebu Talib onlar arasinda özel bir ayricaliga sahiptir. Bu nedenle babasinin hususi varisi ve vedili o olmustu. Ebu Talib Mekke cevresinde ve halk arasinda yüksek ve seckin bir sahsiyete sahiptir.
Onun islam Peygamberi (s)’ni himaye etmesinin islamin yayilmasinda ve Peygamberi (s)’in düsmanlarin tehtid ve tehlikelerinden korunmasinda büyük bir rolü vardi. (*) Simdi dikkat edilemsi gereken bazi özelliklerini inceleyerek Ebu Talib’in parlak yasantisini tahlil edecegiz ve yavas yavas büyük bir imana sahip bu insanin hayatindaki saglamlik cesarei ve fedakarliklari görecek ve söyle arzedecegiz:
“Eshedu enneke kunte nuvren fi’l eslabis samiheti ve’l erhami’l mutehhereti” yani “Sehadet ederim ki sen degerli sülblerde, pak ve pakize rahimlerde bir nur idin.”
*Ayan’us Sia Kitabindan… Yeni Baski c.8, s.114 den 124 e
EBU TALİB’İN TOPLUMSAL VE MANEVİ ŞAHSIYETİ
Ebu Talib iri yari ve güzel görünümlü bir yapidaydi. Hükümdarlarin heybetine ve bilge insanlarini vakarina sahiptir. O dönemde beyfendiligin ölcüsü servet ve zenginlik olmasina ragmen o fakir bir insandi ve buna ragmen beyfendiligiyle ve yüksek sahsiyetiyle mutlu bir insandi.(*)
Onun ma nevi ve toplumsal sahsiyeti öylesine köklü idi ki halk onu “Betaha topraklarinin serveri”, “Seyh-i Kureys” ve“Reis-i Mekke” diye cagiriyorlardi.
Peygamberligin baslangic günlerinden Hz.Muhammed (s), Hz.Hatice (sa) ve Hz.Ali (a) namaz kilmakta mesguldüler. Yerle gök arasinda bu üc kisiden baska hic kimse islam dini üzere degildi. Bir kisi peygamberin amcasi Abbas’a söyle dedi: “Bunlarin yaptiklari nedir?” Abbas dedi ki: (Peygamberi isaret ederek) bu sahis benim yegenimdir ve bu kadin da (Latice (sa) onun esidir bu genc’ten (Ali’den) baska hic kimse o hazreti takip etmiyor.”
O kisi Abbas’a sordu: “Sizin görüsünüz nedir?” Abbas söyle dedi: “Bekleyelim ve görelim, bu seyh, Ebu Talib ne yapacak?”(**)
* Ayan us Sia Yeni Baski c.8, s.114 ** Serhi Nehc ul Belage ibn-I Ebi’l Hadid c.1, s.29
Bu aciklamanin yorumu odur ki Ebu Talib Kureys icinde büyük bir sahsiyete sahipti. Bir gün Abdullah ibn-i Ömer Muaviyenin yanina geldi. Muaviye ona söyle dedi: “Sen Ömer’in oglusun babanin isim ve sifati senin üzerindedir.
Kalk, minberin üzerine cik ve Ali’ye kötü söz söyle, halk senden razi olacaktir.” Abdullah söyle cevap verdi:”Ali’ye kötü söz söyleme konusunu kabul edemem; Zira Onun babasi Ebu Talib ve annesi Fatima binti Esed’dir.
O halde onun gibi bir sahsiyete kötü bir sey söyleyemem. Onun kudreti konusunda bir sey söylemem gerekir ki o cesur ve cok saglam bir insandi. Onun yasam tarihini de biliyorsun ki bastan basa ma nevi degerler ve yüce makamlarla doludur fakat Osman’in kani konusunda bu teklifinizi kabul ediyorum.”(*)
Ebu Talib gecmis evliyalarin ve nebilerin iddialarinin (Tevhid) ispatlanmasi konusundaki yemin kanununu onaylayan ve ölmüs olan velilerin hakkaniyetini teyid eden ilk kisiydi. Ayni zamanda Kabe’nin ziyaretcilerine yani hacilara su dagitma makamini üstlenmisti ki cahiliye asrinda bu büyük makamlardan biri sayiliyordu.
Kinane kabilesi ile Kays kabilesi arasindaki Ficar savasi yillarca sürmüstü. Peygamber (s)’in amcalari bu savasta Kays kabilesinin karsisinda yer almislardi. O dönemde ondört-onbes yaslarinda olan sevgili Peygamberimiz (s) bazen bu savasa katilmis ve hakla beraber olan amcalarini himaye etmisti.(**)
Siyer yazarlari söyle yaziyorlar:”Ne zaman Ebu Talib Ficar savasina katilsa, o gün Kays kabilesi yeniliyordu ve ne zaman katilmasa Kinane kabilesi yeniliyordu. Bu nedenle Kinane kabilesi Ebu Talib’den issarla savas meydaninda yer almasini istiyorlardi.”(***)
Bu cümle de, Ebu Talib’in cahiliye dönemindeki cesaretinin ve heybetinin göstergesidir. Ebu Bekir bir konuda sahabeden biri olan Ebu Ubeyde’ye söyle der: “Ali’nin yanina git ve tevazunun en yüksegini onun karsisinda göster. Onunla sakinca ve yumusak bir dille sohbet et: Bil ki o Ebu Talib’in evladidir.”(****)
Bu sözdeki Ali (a)’a ihtiram, onun babasinin hatirina konu edilmistir.
* Serh-i Nehc ul Belage c.3, s.100
** Siyre-i ibn-i Hisam c.1, s.195 ve 198
*** Serh-i Nehc ul Belage ibn-i Eli’l Hadid c.15, s.220
**** Serh-i Nehc ul Belage c.10, s.273
EBU TALİB’İN ŞEREFLİ BABASI ABDULMUTTALİB’İN ŞAHSIYETİNE BİR BAKIŞ
Mekke tarihi Hz.Ibrahim Halil (a) ve digger peygamberlerden sonar Abdulmuttalib’in zamanina kadar Abdulmuttalib gibi büyük bir sahsiyet görmemistir.(*) O bir olan Allah’a ibadet eden vakarli, kamil ve büyük bir sahsiyetti. Herkes onu Hicaz’in büyügü ve Seyyidi olarak taniyor, Mekke’nin serveri kabul ederek ondan güzel sözlerle bahsediyorlardi.
O cahiliye döneminde adeta bir nur gibi parildiyordu. Yoksullar,
mahrumlar hatta otlayan hayvanlar ve kuslar bile onun ihsan bagislayan sofrasindan istifade ediyorlardi. Bu nedenle ondan “Feyyaz” ve “Mut’imi tayr es sema” “Feyiz bagislayan ve gögün kanatlarina yiyecek veren) lakaplariyla söz ediyorlardi .
Bazen kuraklik sebebiyle hayvancilar ve ciftciler onun yanina geliyorlar isteklerini ve hacetlerini Allah’a arzetmesini
ve Allah’tan yagmur yagdirmasini talep etmesini istiyorlardi. Onun dualari yagislara vesile oluyordu. Halk siirler okuyarak ona“yagmur sakisi (dagiticisi)” ve “yaratilmislarin yagmuru”gibi lakaplarla tessekkür ediyorlardi . Ebu Talib sir sanatinda ve destan sairliginde kudret ve ustaliga sahipti .Bu dogrultuda babasinin medhi icin okudugu siirlerden biri mealen söyledir.
“Babam sefaatcisi ve siginagiydi halkin. O zamanlar onlar, Babamin varliginin bereketiyle Kabile fertleri suya doyacak sekilde yagmur nimetinden ve suyun varligindan seri bir sekilde faydalanmislardi. (**)
Bazi rivayetlerde söyle naklonulmustur. “Abdulmuttalib kiyamet gününde bir toplulukla bereber sahlarin heybeti ve peygamberlerin simasina sahip bir halde özel olarak hasr olacaktir.”
Hz.Ebu Talib (a) der ki: Babam Abdulmuttalib kitabi okuyor ve söyle diyordu: “Benim neslimden bir peygamber gelecek onun zamanina ulasmayi ve ona iman getirmeyi isterdim. Evlatlarimdan her kim onun zamanina kavusursa, mutlaka ona iman etsin.”
Abdulmuttalib, Ibrahim (a)’in dininde apacik ve saygin bir makam üzerinde, ahlaki faziletlerdem yüce bir mertebeye sahipti.
* Kureysliler o döndemde Abdulmuttalib’e ikinci Ibrahim diyorlardi. Yakubi Targhi c.2, s.10 (müt, dipnotu)
** Kureys Mü’mini Ebu Talib kitabindan (Abdullah Huneyzi) s.104-105
Ebrehe’nin komutasinda Kabe’yi yikmak icin Mekke’ye gelen fil ordusunun helak olma hadisesi Abdulmuttalib’in basiretinin, eminliginin ve yüce makamin bir göstergesidir. Meydana gelen bu hadisede fil’e binmis olan Ebrehe’nin askerleri Abdulmuttalib’e özel bir ihtiram gösterdiler.
Ebrehe’nin tahtini Abdulmuttalib’le görüstügü esnada yere indirdiler ve Abdulmuttalib evlatlarindan birine söyle seslendi:” Ebu Gubeys daginin üzerine git ve bak acaba! Göl’den bu tarafa kuslar geliyor mu? “Bu sözden anlasiliyor ki o Ebrehe’nin ordusunu helak etmek üzere “Ebabi! Kuslarin” gelecegini bilidiriyordu.
Ayni sekilde Abdulmuttalib’in Yemen padisahi Seyf ibn-i Zeyyezen’in huzuruna vardiginda, onun Abdulmuttalib’e gösterdigi ihtiram da onun halk arasindaki büyük mevkiinin bir baska delilidir.(*)
Zemzem kuyusunu kazma hadisesi ve Sam’in yakici topraklarinda devesinin ayaginin altindan su kaynamasi da onun yüce makamini acikca ortaya koyuyor.
Abdulmuttalib’in özelliklerinden birisi de budur ki:
Ne zaman öfkelense halk onun heybetinden cok korkardi.(**)
Ibn-i Abbas diyor ki: “Abdulmuttalib icin Kabe’nin gölgesinde bir hali seriyorlardi. Ona saygidan ötürü hic kimse o halinin üzerine oturmuyordu. Abdulmuttalib oradan ayrilincaya kadar ogullari onun etrafinda oturuyorlardi.
Resulullah(s)’in cocukluk dönemiydi. Geliyor ve o halinin üzerine oturuyordu.
Amcalari onun bu davranisindan rahatsiz oluyorlar ve onu alip toplanti yerinin kenar
kisimlarindan bir yere oturmasini istiyorlardi. Abdulmuttalib onlara diyordu ki:“Oglumu serbest birakiniz, Allah’a yemin ederim ki bu cocuk yüce bir madama sahiptir. Onun kisa zamanda seyyidiniz ve önderiniz olacagini sanki görüyor
gibiyim.”Daha sonra onu kucagina aliyor ve yanina oturtuyordu. Eliyle sirtini
sivazliyor, onu öpüyor ve söyle diyordu.”Hic bir zaman Muhammed’den daha pak ve
daha gizli kokulu bir kimseyi öpmedim ve Muhammed’in bedeninden daha latif ve güzel kokulu bir beden görmedim.
Abdulmuttalib Ebu Talib’eki anne tarafindan da Hz.Peygamber (s)’in babasi Adullah’in kardesidir-hitab ederek söyle dedi:”Ey Ebu Talib! Bu cocuk yüce bir makam üzerindedir. Onu himaye ederek ona SIMSIKI saril, cünkü o biricik ve essiz bir insandir.
Tipki bir anne gibi hizmet et ki ona bir zarar gelmesin.”Daha sonra Abdulmuttalib onu sirtina alarak yedi kez Kabe’yi tavaf ediyordu. Abdulmuttalib, Muhammed (s)’in Lat ve Uzza’yi (iki put) sevmedigini biliyor ve onu onlarin yanina götütmüyordu.
O hazret alti yasini tamamladiginda annesi Amine Ebva denilen yerde vefat etti. Ozaman dayilari ile görüstükten sonra Neccarogullari Medine’den Mekke tarafina dönüyorlardi. Hz.Muhammed (s) yalniz kalmisti ve artik o yetimdi. Ne annesi vardi ne de babasi... Abdulmuttalib gecmise oranla ona karsi daha cok sefkatli idi ve ona daima göz kulak oluyordu.Bu durum Abdulmuttalib’in peygamber (s)’in dogumunun sekizinci yildönümünde vefat ederek dünyadan ayrilmasina kadar devam etti.
ABDULMUTTALİB’İN PEYGAMBER(S)’İ HİMAYE ETMESİ
Islam peygamberi (s) gözlerini dünyaya actigi zaman babasi Abdullah vefat etmisti. Abdulmuttalib onun korumasi ve yetistirilmesinde büyük bir caba ve gayret gösteriyordu. Ayni zamanda kendi manevi basiretli ile Muhammed (s)’in azametini ve parlak gelecegini görüyordu. O yüce insani kendi canindan daha aziz biliyordu.
Onun himayesinde hic bir fedakarliktan kacinmiyordu ve onu hic bir zaman yanindan ayirmiyordu. Özellikle dua ve yakaris zamanlarinda peygamber’in (s) varliginin bereketini dualarinin kabulüne vesile biliyordu. Abdulmuttalib’in o hazretle büyük alakasi ve himayesine gösterdigi hassasiyet sözlerinde kendini gösteriyordu.
Bu konuda söyle yazmistir: Abdulmuttalib o dönemde kücük bir cocuk olan Hzreti Muhammed (s)’i Kabe’nin kenarina getirdi ve yüce yaraticiya yönelerek söyle dedi: “Allah’a hamd ve sükürler olsun ki bu pak ve degerli cocuklardan farkli ve üstün bir özellige sahiptir. Onu Allah’in himayesine emanet ediyorum.”(*)
* A’yan us Şia c.8
PEYGAMBER (S)’İN HİMAYESİ KONUSUNDA EBU TALİB’E VASİYET
Abdulmuttalib cani bedeninde oldugu müddetce peygamberin korunmasinda büyük caba gösterdi ve bir an bile onun sayginliginin muhafazasindan geri durmadi.
Fakat cok aciktir ki Hz.Muhammed (s)’in Abdulmuttalib’in vefatindan sonra da bir himaye edici destekleyiciye ihtiyaci vardi. Özellikle tagut aleyhtari, putperestlikle ve feodal düsünceyle mücadele konulu risaletinin baslayacagi zamanlarda bu yolda ne kadar ilerleme kaydederse, daha cok düsman ile karsilasacakti. Bu nedenle fedakar koruyuclara ihtiyaci vardi.
Abdulmuttalib yaklasik yüzyirmi yaslarinda –bir rivayete göre yüziki, bir baska rivayete göre seksenbes yaslarinda-bir ölümünün alametlerini kendinde müsahede ediyordu. Bütün düsüncesi sekiz yasindaki Muhammed (s)’in himayesi ve korunmasi idi. Öyle ki Muhammed (s) annesini de kaybetmisti.
Abdulmuttalib’in ölüm döseginde bütün düsünceleri bu konu etrafinda dolasiyordu. Anlamli bakislarla evlatlarina bakiyor, onlardan hangisinin bu büyük mesuliyet icin liyakati oldugunu düsünüyordu.
O evlatlarini büyütmüstü. Tecrübesi ve dirayeti ile onlardan handisinin bu mesuliyeti üzerine alacak liyakate sahip oldugunu cok ici biliyordu. Bu büyük vazife icin secebilecegi yegane kisi evladi Ebu Talib’den baskasi degildi.
Ona ciddi bir sekilde hitab ederek söyle dedi:”Sana Muhammed’i himaye etmeni ve korumani vasiyyet ediyorum, onu sana teslim ediyorum.” Ebu Talib degerli babasinin bu vasiyetini bütün varligiyla kabul ediyor ve babasina söyle diyordu:” Ey babacigim vasiyete gerek yok. Benim kendim bu cocugun yüceligi hakkinda sayisiz sasirtici olaylara tanik oldum.
Onun sani hakkinda yahudi ilim adamlari ve kitap sahiplerinin sözlerini isitmistim. Allah’a sükür ki rahibin onun hakkindaki sözü asikar oldu.”(*)
Abdulmuttalib bir kez daha Ebu Talib’e bakti ve söyle dedi:” Evladim bu biricik cocugun korunmasi ve himayesini iyi düsün. Bir cocuk ki baba kokusunu koklamamis ve anne sevgisinden istifade etmemistir. Ona kendi canin gibi ilgi göster. Ben evlatlarim arasinda yalnizca seni bu mesuliyet icin liyakali gördüm.
Eger onun risalet günlerine ulasirsan o zaman bu cocugu bütün halktan daha cok tanidigimi anlayacaksin. Eger onu destekleme gücüne ve liyakatine sahip olursan onu destekle. Dil, el ve malin ile onu himaye et. Allah’a yemin ederim ki o sizi asalete ve üstünlüge kavusturacak, atalarimin hic birinin ulasamadigi büyük bir makama ulastiracaktir. Acaba bu sözlerimi kabul ediyormusun?”
Ebu Talib söyle dedi:”Allah’i sahid tutuyorum ki bütün vücudumla vasiyetini kabul ettim.”
Abdulmuttalib, elini Ebu Talib’e dogru uzatti ve onun elinin üzerine koydu. Kalbinin derinliklerinden yükselen sözlerini bir kez daha tekrar etti, bu büyük mesuliyet konusundaki endiseleri rahatladi. Huzurlu ve mutlu bir ruh haliyle ölümü karsiladi ve söyle dedi:”Simdi ölüm benim icin lezzetlidir.”
Bunun ardindan bir müddet sonra Muhammed (s)’in alnini öptü ve söyle dedi: “Ben evlatlarimdan hic birini senden daha hos kokulu, daha güzel ve daha latif görmedim.”
* Bihar ul Envar c.35, s.85 ve 86 (Rahibin öyküsü daha sonra zikrekilecek)
DİGER BİR VASİYETE BAKIŞ
Abdulmuttalib’in vasiyetinin niteligi hakkinda tarihte ve diger rivayet kaynaklarinda yer alan bir diger rivayet de söyle: Ebu Talib’in esi Fatima binti Esed diyor ki: Ölümün alemetleri Abdulmuttalib’de ortaya cikinca evlatlarini topladi ve söyle dedi:”Aranizda Muhammed’in veliligini üstlenmeye hanginiz hazirsiniz? “Cevap olarak söyle dediler:
“Muhammed’in kendisinin bizden birini kendi velisi olarak secmesi daha iyidir.” Abdulmuttalib bu öneriyi kabul etti ve Muhammed’e dönerek söyle dedi:”Ceddin ölüm döseginde bulunmaktadir. Amcalarin ve halalarin arasinda hangisini kendine veli onlmasi icin seciyorsun?”
Hz.Muhammed bir müddet amcalarina anlamli bir bakisla bakti ve ardindan kalkarak Ebu Talib’in yanina vardi. Abdulmuttalib Ebu Talib’e söyle dedi:”Seni dindar ve emanete sadik bir sahsiyet olarak tanidim. Ben Muhammed’e karsi nasilsam sende öyle ol.”Fatima binti Esed diyor ki: Abdulmuttalib dünyadan göctükten sonra bende ona (Muhammed(s) hizmette bulundum. Öyle ki beni kendi annesi (gibi) biliyordu.(*)
Ebu Talib’in peygamber (s)’e Abdulmuttalibden sonra velilik yapmasi konusunda üc söz söylenmistir: 1-Abdulmuttalib ona vasiyet ettti. 2-Kur’a Ebu Talib’in adina isabet etti. 3-Allah Resulü (s) onu secti.(**)
Hic kusku yok ki eger bir evlat liyakat ve manevi kudrete sahip olursa veraset konusuna göre evin ve ailenin asalet ve sahsiyetinin eserleri onun üzerinde bulunacaktir. Ebu Talib de bütün kemal sifatlarina, güzelliklere ve manevi hasletlere sahip bir evlatdi ki bunlar ona babasindan irs olarak miras kalmisti. Babasindan sonra sanki yeni bir Abdulmuttalib sahneye gelmisti. O babasinin tipatip bir benzeriydi.
O da babasi gibi Ibrahim (a)’in Hanif dini üzerinde yasiyordu. Allah’in evi Kabe’nin ziyaretcilerine su dagitmak, ezilenlerin imdadina yetismek, fesad ve kötülüklerle mücadelelerde önderlik makamini elinde bulundurmak ve Muhammed (s)’i himaye etmekte en güzel sekilde mesuliyetini icra ediyor; halk da onu bu amelleriyle taniyordu.
Babasinin varisi olmakla birlikte sade bir sahsiyete sahipti ve kendini yetistirmis bir insandi. Onun kendini yetistirmesi babasi tarafindan gelen irsle beraber kemale ulasmisti.Ve Ebu Talib gibi bir sahsiyet, Abdulmuttalib’inlamli evliligi sonucu dünyaya helmisti.
Bu nedenle cahiliyenin olumsuz kosullari ve ortami ona sadece tesir etmemekle kalmamis, aksine cahiliye adetlerinin karsisinda durmustur. O dönemde su gibi icilen ve toplumda yaygin olan sarabi kendien haram etmis ve cahiliyenin her türlü kötülüklerinden, sirkin her türlü pisliklerinden geri durmustu.
Gecmiste yasamis ve ölmüs olan evliyalarin, resullerin özel niteliklerini ve tevhidi hakkaniyetlerini ispatlamak icin yapilan yemin kanununu kabul eden onlarin sadikligina sehadet eden ilk kisidir Hz.Ebu Talib. Islam dini de bu durumu daha sonralari kabul ve teyid etmisti.(***)
* Bihar ul Envar c.35, s.83
** Bihar ul Envar c.15, s.406
*** Siyre-i ibn-i Hisam c.1, s.79, Sahih Buhari c.2, s.196
EBU TALİB’İN TOPLUMSAL HİZMETLERİ
O kimsesizlerin siginagi, savunmasiz kimselerin hamisiydi. Sefkatli babasi gibi toplumsal sorunlara ve ihtiyaclara ilgi gösteriyor, zayif kimselerin himayesi icin güclü bir siper oluyordu.
Kurakligin ve kitligin her tarafi kapladigi bir seneydi. Bu kuraklik ve kitlik Kabe’nin ziyaretcilerine su dagitilmasina da siddetli bir darbe olmustu. Ebu Talib böyle talihsiz bir yilda bütün imkanlarini ve servetini yitirmisti. Kabe ziyaretcilerinin icecek su ihtiyaclarini temin icin kardesi Abbas’dan gelecek yil iade etmek üzere kendisine onbin dirhem borc para vermesini rica etti. Abbas kabul etti ve Ebu Talib’e istedigi miktardan borc para verdi.
Ebu Talib bu parayi icecek su temini icin kullandi. Sonraki yil Ebu Talib bu borcu ödemede zorlandi ve caresiz kaldi. Kabe ziyaretcilerinin su ihtiyaclari icin yine mali yardima muhtac durumda idi. Bir kez daha kardesi Abbas’in yanina gitti ve ondörtbin dirhem borc vermesini rica etti; buna karsilik ertesi yil bütün mal varligini ona (Abbas’a) teslim edecegini belirtti.
Abbas söyle dedi:”Bu borcu vermeye hazirim bir sartla ki Eger gelecek yil bu borcu ödemekten aciz kalirsaniz Kabe ziyaretcilerine su dagitma isini bana birakiniz.”Ebu Talib bu sarti kabul etti.(**)
Evet Ebu Talib toplumsal sorunlarin cözümü ve insani hizmetlerin yerine getirilmesi icin bu denli caba ve gayret sarfediyordu. O bu islah programlari ile sanki bulundugu muhitde-islam peygamberi(s) nin zuhuru icin bir ön hazirlik yapiyordu ve peygamberin gelecekteki hamisinin sahsinda dikkat ceken bu noktalar tarihte acik bir sekilde görülmektedir.
** Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Hadid c.3, s.461 El Kamil fit Tarih ibn ül Esir s.14
EBU TALİB’İN YAĞMUR DUASI VE SÖZLERİ
Abdulmuttalib’in kuraklik yillarinda ve en önemli konularda caresizlerin siginagi oldugunu hatirlatmistik. Ebu Talib de bu alanda tipki babasinin bir örnegi idi. Tarih yazarlari(*) “Culhume” adli bir sahsin dilinden söyle yazmislardir. “Mekke’ye geldim. Kurakligin ve yiyecek kitliginin halki saskina cevirdigini gördüm.
Birisi diyorduki, iki put Lat ve Uzza’ya siginalim, bir digeri Menat putunun etegine sarilalim diyordu. Güzel yüzlü yasli bir adam gördüm o söyle diyordu:”Nereye gidiyorsunuz? Nereye siginiyorsunuz? Sizin aranizda Ibrahim (a)’dan ve Ismail (a)’in neslinden olan kimseler var” Dediler ki: Kastettigin kimse mutlaka Ebu Talib’dir.”Yasli adam: Evet iyi anladiniz” dedi.
Halk Ebu Talib’i görmek amaciyla harekete gecti. Ben de onlarla birlikteydim, hep beraber Ebu Talib’in evinin kapisina vardik ve kapiyi caldik. Birden uzun gömlekli, güzel yüzlü bir sahis disari cikti. Halk onun etrafini sardi ve hep bir agizdan seslendiler:”Ey Ebu Talib! Imdadimiza yetis. Kitlik ve kuraklik her yere yayildi, herkes caresiz durumdadir. Bize su ulastir.”
Ebu Talib parlak bir ay misali parildayan kücük bir cocukla birlikte yola düstü. Bir süre sonra Kabe’ye ulastilar. Ebu Talib o cocugun sirtini Kabe’nin duvarina dayadi. Kücük cocuk aglamakli ve izdirapli bir halde parmaklariyla gögü isaret ederek Allah’tan yagmur taleb ediyordu. Gökyüzünde buluttan kesinlikle bir eser yoktu. Ansizin her taraftan bulut kümelerinin ciktigi görüldü ve bulutlar yagmura dönüstü. Bir süre gecmeden su her tarafi kapladi. Ebu Talib kendisine ait Lamiyye kasidesinde bu olaya isaret ederek söyle der:
Sehristani Milel ve Nihel adli eserinde ücüncü bölüm 225. sayfasinda der ki:”O zaman Hz.Muhammed bir cocuktu. Ebu Talib, Kabe’nin kenarinda onu basinin üzerine kaldirip üc kez göge dogru atti ve tuttu, daha sonra söyle dedi: “Allah’im! Bu cocugun hakikati ve hakki icin rahmet yagmurlarini bize gönder! “Bir saat gecmemisti ki yagmur her tarafi kapladi. O zaman Ebu Talib yukaridaki kasideyi söyledi.(*)
Evet Ebu Talib muhtelif yönlerden peygambere olan alakasi acisindan babasinin bir benzeriydi. O sahip oldugu imkanlari sonuna kadar peygamberin himayesi ve sayginligi icin seferber etti. Hatta söyle yazilmistir: Ebu Talib de babasi gibi Muhammed icin bir hali ve bir yastik seriyor kendisi üzerine oturuyordu. Peygamber (s) geldiginde de o halinin üzerine oturuyordu. Ebu Talib diyor ki: “Yegenim yücelik ve seref sahibidir.”(**)
Bütün bu olaylar sahittir ki Ebu Talib cocukluk döneminde bile peygambere iman getirmistir. Ebu Talib’in ömründe bir an dahi puta taptigina sahih kitaplarda asla rastlanmamistir.
** Siyre-i Halebiyye c.1, s.138, Ayan us Sia c.2, s.11
EBU TALİB’İN EŞİ FATIMA’NIN MAKAMINA BİR BAKIŞ
Fatima binti Esed bin Hasim, Ebu Talib’in edi, Emirulmüminin Ali (a)’in annesi, sadr-i islamin seckin ve son derece yüce kaman sahibi kadinlarindandir.
Fatima binti Esed pak yaratilisli kadinlardan biridir ki Kabe’nin icinde Emirülmüminin Ali (a) gibi bir evladi dünyaya getirerek Hz.Ali (a)’in annesi ilma iftiharini elde etmistir. O Ebu Talib’in amcasinin kizi ve onun esiydi.
Fatima bir müddet Peygamber (s)’e hizmet etti. O hazret icin sefkatli bir anneydi. Peygamber (s) ne zamanm yorulsa Fatima binti Esed’in evine gidiyor v orada istirahat ediyordu. Fatima gücünün son haddine kadar peygambere hizmet etti. Islam’i dogusundan sonra Mekke’de ilk müslüman olan kadin o oldu ve islama hizmet etmek icin caba harcadi.
Her biri islamin serdari olan Ali gibi ve Cafer-i Tayyar gibi evlatlar yetistirdi. O Hicret hadisesinde oglu Ali (a) ve Fatima-i Zehra (a) ile birlikte Medine’ye hicret etti. Kuba denilen yerde Peygamber (s)’in huzuruna yetistiler. Fatima binti Esed dünyadan ayrilinca Ali (a) onun vefatini Peygamber (s)’e bildirdi: “Allah ona rahmet etsin. O yalnizca senin annen degil, benim icin de sefkatli bir anneydi. Su emmamemi ve elbisemi götür ve onun bedenini bunun ikisiyle kefenle. Kadinlara da söyle gusül verirken dikkat etsinler ben gelinceye kadar onu hareket ettirmesinler.”
Peygamber (s) onun cenaze törenine katildi ve onun cenaze namazında kirk defa tekbir söyledi. Onu defnetmeden önce kabrin icine girdi ve bir müddet kabrin ortasinda uyudu. Ardindan Ali’nin yardimiyla Fatima’nin cesedini kabre koydu. Daha sonra onun kabrinin icinde durdu ve söyle buyurdu:”Ey Fatima! Ben Ademogullarinin serveri Muhammed’im ve bununla övünmüyorum.
Ilahi melekler geldigi, rabbini ve dinini sorduklari zaman cevaben söyle söyle:”Allah rabbim, Muhammed peygamberim, islam dinim, Kur’an kitabim ve oglum (Ali) (a)imam ve rehberimdir.” Sonra söyle buyurdu:”Allah’im Fatima’nin sözlerini sabit ve saglam kil!”
Daha sonra Peygamber (s) kabirden disari cikti ve elleriyle kabre toprak döktü ve kabir kapandi. Son olarak Peygamber (s) eliyle topragi karistirdi ve söyle buyurdu:” Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki Fatima ellerimin sesini isitmektedir.”
O anda Ammar ibn-i Yasir aşağıdaki bir kac soruyu Resulullah (s)’a sordu:
Ammar- Ey Allah’in Resulü! Fatima’ya davrandiginiz bu sekilde hic kimseye davranmamistiniz, bunun sebebi nedir?
Resulullah- Ona böyle davranmam dogrudur. Zira o cocuklari ac ve elbisesizken beni doyuruyor ve giydiriyordu. Zira o kendi cocuklarindan daha cok itina gösterdi.
Ammar- Nicin namazda onun icin kirk tekbir söylediniz?
Resulullah- Cünkü kirk saftan olusan melekler gurubu onun cenaze namazına katilmislardi. Her saf icin bir tekbir söyledim.”
Ammar- Nicin kendi elbisenizle onu kefenlediniz ?
Resulullah- Bir gün Fatima binti Esed’e demistim ki; Insanlar kiyamet günü elbisesiz hasrolacaklar. O an Fatima: Vay kiyametin elbisesizligine ve rüsvaligina” diyerek feryad etmis ve perisan olmustu. Onu kiyamet günü elbiseler icinde olmasi icin kendi elbisemle kefenledim ve Allah’tan onun kefeninin cürümemesini istedim.
Ammar- Nicin onun kabrinin icinde bir müddet uyudunuz?
Resulullah (s)- Cünkü o kabir azabindan korkuyordu. Onun kabrinde uyudugum zaman Allah onun kabrinde cennet kapilarindan bir kapi acti. Ve onun kabri cennet bahcelerinden bir bahceye dönüstü.(*)
* Besaor ud Deracat s.287, Bihar ul Envar c.35, s.70
Emali’s Seduk kitabinda söyle naklonulmustur: Peygamber (s) söyle buyurdu:”Fatima’nin kabrinden disari cikmadan önce basinin kenarinda iki parlak isik, ellerinin yaninda iki parlak isik ve ayaklarinin ucunda yine iki parlak isik gördüm.
Ayrica onun icin kiyamete kadar Allah’(tan rahmet taleb etmekle görevli iki melek gördüm ki onun icin rahmet taleb ediyorlardi.”(**)
Hz.Peygamber (s) Allah’in emri üzerine kirk gün, kirk gece icerisinde Ebu Talib’in ve Fatima binti Esed’in evinde kalmisti. Ali (a) diyor ki: “Bu süre icerisinde Peygamber (s) iftar vakitleri evin kapisini acmami buyurdu ve söyle derdi:
Evin kapisini acik tutun ki her kim gelmek isterse soframizda iftar yemegini yesin” Nitekim son aksam Cebrail Peygamber (s)’e cennet yemegi getirdi...”(***)
Meshur Ehl-i sünnet alimlerinden ibn-i Ebi’l Hadid söyle yaziyor:”Fatima islam’in dogdugu ilk günlerde müslüman oldu.”(****) Islam ilk kabul eden onbirinci kisi idi.
Peygamber (s) ona son derece ihtiram gösteriyordu ve ona “anne” diye hitap ediyordu. O vefat aninda vasiyetini kabul etti ve cenaze namazıni kildirdi, onun kabrinde uyudu ve kendi gömlegiyle onu kefenledi.
Peygamber (s) den “Siz Fatima’ya davrandiginiz gibi hic kimseye davranmamistiniz (bunun sebebi nedir?)” diye sordular. Resulullah (s) cevabinda buyurdular:”Ebu Talib’den sonra hic kimse bana Fatima gibi iyilik etmedi.
** Emali’s Seduk s.189 ve 190
*** Bihar ul Envar c.16, s.78 ve 79
**** Yani imanini asikar etti. Bizim itikadimiza göre Hz.Ali (a)’in annesi Fatima hic bir zaman müşrik degildi.
”Fatima binti Esed Peygamber (s)’e bey’at eden ilk müslüman kadini.(*)
* Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebi’l Hadid c.1, s.14
EBU TALİB’İN EVLATLARI
EBU TALİB VE HZ.ALİ’YLE İLGİLİ BAZI ŞAŞIRTICI HADİSELER
Ebu Talib’in Fatima binti Esed’den su siraya göre alti tane evladi oldu: Talib, Akil, Cafer, Ali, Ummu Hani ve Cumane. Ogullari arasinda onar yas fark vardi, yani Talib Akil’den on yas, Akil Cafer’den on yas ve Cafer Ali’den on yas büyüktü (**)
* Ayam us Sia c.4, s.119, Reyahin es Seri’e c.3, s.3
Burada Ebu Talib ve esinin hayatindan Hz.Ali (a) ile irtibatli alti tane ilginc olaya dikkatlerinizi cekmek istiyorum.
1-) Allah Resulü (s) buyurdu: Mubrem ibn-i Deiyb adli yasli bir abid ikiyüz yetmis yil Allah’a ibadet etmis ve bu süre icerisinde Allah’tan hic bir hacet taleb etmemisti.
(Zira rizayet makaminin en üst mertebesine sahipti) Allah, Ebu Talib’i Abid’in huzuruna gönderdi. Mubrem, Ebu Talib’i gördügü zaman ayaga kalkti ve onun alnindan öperek yaninda ona yer verdi ve söyle sordu:”Siz kimsiniz?”
Ebu Talib- Tehame (Mekke) topraklarindan bir adamim.
Abid- Hangi kabileden?
Ebu Talib- Beni Hasim Kabilesinden.
O anda Abid heycanla ayaga kalkti ve bir kez daha Ebu Talib’in alnini öptü ve söyle dedi: Ya seyyid! Allah bana ilham etti ki senin sülbülünden bir cocuk dünyaya gelecek ki o “Allah’in velisi’dir.”
Hz.Ali (a)’in viladet (dogum) gecesine rastlayan günde yeryüzü onun cemalinin nuruyla aydinlandi. Ebu Talib evinden disari cikarak söyle dedi:”Ey insanlar! Kabe’de Allah’in velisi dünya ya geldi.”O gecenin sabahi Ebu Talib Kabe’nin icine girdi ve dünyaya yeni gelen evladina isim koymak icin rabbine söyle münacaatda bulundu:
“Ey karanlik gecenin ve hareket eden parlak ay’in rabbi! Gizli olan sirindan asikar eyle ki: bu cocugun ismi ne olsun?”
O anda gaybdan bir münadi’nin sesi isitildi. Münadi söyle diyordu: Ey seckin peygamberin Ehl-i Beyti ! Size mahsus pak bir bir evlad sahibi oldunuz. O halde onun ismi, kaynagini Allah’in yüce ve azametli makamindan alacaktir. Onun adi Ali’dir ki Allah’in (Ala) yüce sifatindan alinmistir.”(*)
2-) Imam Sadik (a) buyurdu: Allah’in Resulü dünyaya gözlerini actigi zaman Fatima binti Esed onun dogumunu Ebu Talib’e müjdeledi. Ebu Talib Fatima’ya söyle dedi:”Bir sebt (30 yil) sabret. Ben sana Nübüvvet makami haric onun kemal sifatlarina sahip bir evladi müjde veriyorum.”
Imam Riza (a) söyle buyurdu:”Bir sebt’den kasit otuz yildir ki Peygamber (s)’in dogumu ile Ali (a)’in dogumu arasindaki zaman delimi otuz yildi.”(**)
3-) Yine rivayet olundu ki: Fatima binti Esed mutlu bir sekilde Ebu Talib’in yanina geldi ve Peygamber (s)’in dogumunu ona müjdeleyip söyle dedi:
Amine (Peygamber’in annesi) diyor ki:”Muhammed’in dogdugu anda Iran ve Sam saraylarinin ondan yükselen nurla aydinlandigini gördüm.” Ebu Talib Fatima’ya dedi ki: “Sen de öyle bir evlada sahip olacaksin ki o onun varisi ve velisidir. “(***)
4-) Bir gün Ebu Talib, oglu Ali (a)’i (ki o zaman cocuktu) putlari kirarken gördü. (O dönemde halkin az bir kismi haric ekseriyeti putperesttiler ve putlari kirmanin cezasi da ölümdü) Ebu Talib heycanla eve geldi ve Fatima’ya söyle dedi:”Bu gün Ali’yi putlari kirarken gördüm. Kureys’in büyüklerinin haberdar olmasindan ve ona bir zarar gelmesinden korktum!”
Fatima söyle dedi: “Ilginctir! Ben de daha ilginc olan bir hadiseyi haber vereyim, Ali dünyaya gelmezden evvel henüz rahmimdeyken Kabe’nin yanina gitmiştim. Allah’a ibadet kastiyla Kabe’yi tavaf etmistim. Tavaf esnasinda puthane ilk karsi karsiya gelince Ali’nin ayagi ile tepki gösterdigini hissettim.
* Bihar ul Envar c.42, s.18
** Usuli Kafi c.1, s.452
*** Usuli Kafi c.1, s.454
(Evladimin putlara olan nefretini vurguladigini hissediyordum) (*)
5-) Ebu Talib güres sporunu severdi. Bu yüzden ogullarini ve amcaogullarini biraraya toplar, ikiser ikiser güres tutmalarini isterdi. O zaman Ali (a) on yasindan biraz kücük bir cocuktu.
Ebu Talib, oglu Ali’nin her kim ile güres yapsa ona karsi galip geldigini görüyordu. Ali’nin galibiyetini gördükce duygulu ve heycanli bir sekilde söyle diyordu:”Ali Muzaffer ve Galiptir.” Bu nedenle Hz.Ali (a) “Galip” lakabi ile de cagiriliyordu.
Dikkat cekicidir ki Hz.Ali (a) büyüdügü zaman da önceki gibi güres sporunu sevmekteydi. Dönemin pehlivanlari, güres sampiyonlari ile güres tutar ve onlari yenerdi. Kazanan her zaman o’ydu, hic yenilmezdi.”(**)
6-) Ebu Talib, oglu Ali(a)’i Peygamber (s)’i takip edip ve islami kendi dini olarak kabul ettigini görünce ona söyle dedi: “Bu sectigin din nedir? “Ali (a) cevabinda söyle dedi:”Ey babacigim! Allah’a ve Resulüne iman getirdim. Allah’in peygamberinin getirdiklerini tasdik ettim, onunla birlikte Allah icin namaz kiliyorum ve onun takipcisi oluyorum.”
Ebu Talib, Ali (a)’a hic engel olmadigi gibi onu tesvik ederek söyle dedi:”Bil ki Muhammed (s) seni hayir ve saadetten baska bir sey davet etmiyor, o halde ona saril ve onunla beraber ol.”(***)
*Bihar ul Envar c.42, s.18
** Menakibi A-li Ebu Talib c.1, s.9
*** Siyre-i ibn-i Hisam c.1, s.264
KURAKLIK YILLARINDA HZ.MUHAMMED (S)’İN EBU TALİB’E YARDIMI
Risaletten bir kac yil önce kuraklik ve kitlik Hicaz’i bastan basa kaplamisti. Peygamber (s) amcasi Ebu Talib’i seviyor ve onun iyiliklerini asla unutmuyordu. Kuraklikla gecen bu yillarda onun tek düsüncesi sefkatli amcasi Ebu Talib’di.
Bu nedenle amcasi Abbas’a söyle bir öneride bulundu: Ebu Talib cok evlat sahibidir. Icimizden biri onun evlatlarindan birer tanesinin bakimini üzerimize alirsak cok iyi olur.
Abbas Peygamber (s)’in önerisini kabul etti ve birlikte Ebu Talib’in yanian gittiler; kararlarini ona acikladilar. Ebu Talib:”Akil ve Talib yanimda olsunlar. Siz Ali ve Cafer’in bakim ve terbiyesini üzrinize aliniz.” Dedi.
Peygamber(s) Ali (a)’in bakim ve terbiyesini üstlenirken Abbas’da Cafer’in bakim üstlendi. Ali (a) ve Cafer islami kabul ettileri döneme kadar Peygamber (s) ve Abbas’in gözetimi ve terbiyesi altindaydilar.(*)
Hz.Ali (a)’in hayatinin iftihar vesilelerinden birisi de Peygamber (s)’in batini ve zahiri yönleriyle terbiye ettigi bir talebesi olmasiydi.
Bazi rivayetlerde, Talib’in bakim ve terbiyesini de Hamza’nin üstlendiginden sözedilir.(**)
Ehl-i Sünnet’in taninmis alimlerinden ibn-i Ebi’l Hadid söyle yaziyor:”Peygamber (s) iki amcasi Abbas ve Hamza’yi Ebu Talib’in cocuklarinin bakimini üstlenmeleri icin Ebu Talib’in yanina götürdü. Ebu Talib Akil’i severdi, o söyle dedi: “Akil benim yanimda kalsin.”Abbas Talib’in bakimini üstlendi. Hamza Cafer’in bakimini üstlendi. Peygamber (s) ise Ali (a)’in bakimini üstlendi.
Hz.Peygamber (s) onlara söyle buyurdu:”Ben ALLah’in ve benim icin sectigi kimseyi yani Ali’yi seciyorum.”
Ali (a) alti yasinda Peygamber (s)’in kefaleti altina girdi. Peygamber (s) Ebu Talib’in kendisine yaptigi iyilikleri telafi edebilmek icin elinden geldigi kadar Ali (a)’a muhabbeti, iyilik ve sefkatle davranirdi.
Bu durum Hz.Ali (a) ile ilgili su hadisle uyum icindedir. Hz.Ali (a) buyurdu:” Ben bu ümmetten hic kimse Allah’a ibadet etmezken yedi yil evvel Allah’a ibadet ediyordum.(***)
* Siyre i ibn-i Hisam c.1, s.263, Bihar ul Envar c.35, s.118
** Bihar ul Envar c.35, s.119
*** Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebi’l Hadid c.1, s.15
1
HAZRETİ EBU TALİB HAZRETİ EBU TALİB
EBU TALİB’İN HZ. PEYGAMBER (S)’İ KORUMASI VE SAVUNMASI
Islam peygamberi (s) Allah tarafindan risalete ve Peygamberlige secilince müşriklerin cok sayida muhalefet, baski ve eziyetleri ile karsi karsiya geldi. Bu siddetli buhran dönemlerinde Risalet’in (Peygamberligin) baslangicindan vefatina kadar (Hicretin onuncu yili) Ebu Talib Peygamber (s)’in tek savunucusu ve hamisiydi.
Sahib oldugu manevi nüfuzu, kudreti ve cesareti ile Peygamber (s) icin adeta saglam ve koruyucu bir siper gibiydi. O cesitli yer ve zamanlarda Peygamber (s)’in ve o hazretin dininin muhafizligini, bekciligini üstlenmistir.
Onun hutbeleri, siirleri, güclü, etkili cevaplari ve aciklamalari Peygamber (s)’i himaye etme yöntemlerinden birisidir ki Tarih ve hadis kitaplarina bu konu hakkinda cok sayida örnekler kaydedilmistir. Biz burada Ebu Talib’in Peygamber (s)’i himayesini iceren yüzlerce numune arasindan on tanesinden söz edecegiz.
1-) İSLAM DAVETİNİN BAŞLANGICINDA
EBU TALİB’İN PEYGAMBER (S)’İ HİMAYE ETMESİ:
Risaletin ilk yillarinda su ayet Peygambere nazil oldu:
“Asiretinden sana yakin olanlari uyar!” (Suara:214) Peygamber (s) yakin akrabalarini Ebu Talib’in evine davet etti. Yaklasik kirk kisiden olusan bu topluluk arasinda Peygamber (s)’in amcalari, amcaogullari ve diger yakinlari da bulunuyordu.
Yemek yedikten sonra Peygamber (s) davetini beyan etmek istedi. Ne var ki Ebu Leheb ayaga kalkti, uygunsuz sözlerle meclisi birbirine katti. O gün böylece sona erdi. Peygamber (s) ertesi gün tekrar akrabalarini yemege davet etti.
Davetliler Ebu Talib’in evinde hazir oldular. Yemek yendikten sonra tam peygamber (s) söze baslayacakti ki Ebu Leheb’in itiraz feryadi yükseldi.
Ortam tipki önceki gün gibi kaismak üzereydi ki bu defa Ebu Talib Ebu Leheb’e bagirarak söyle dedi:”Ey alcak! Sus, konusma, senin ne isin var?” ardindan hazir olanlara söyle dedi:”Hic kimse yerinden kalkmasin.
Ebu Talib’in sözleri, hic kimsenin meclisten ayrilmamasini sagladi. O an Ebu Talib Peygamber (s)’e hitab ederek söyle dedi: Kalk ey seyyidim (serverim)! Söylemeyi istedigin sözleri söyle ve rabbinin risalet (elcilik) görevini yerine getir, zira sen dogru sözlü ve sadik olansin.”(*)
Hz. Peygamber (s) orada hazir bulunanlari acikca islama davet etti. Orada hazir bulunanlar arasinda yalnizca Hz.Ali (a) (ki yasi digerlerinden kücük) ayaga kalkti ve söyle dedi:”Ey Allah’in Resulü! Benn bu yolda senin yar ve yardımcınim.”
Peygamber (s) elini Ali (a)’in boynuna koydu ve söyle buyurdu:” Bu genc sizin aranizda benim kardesim, vasim ve halifemdir. Onun sözlerini dinleyiniz ve emrine itaat ediniz.” Hazir bulunanlar ayaga kalktilar. Gülerek ve alay ederek Ebu Talib’e söyle dediler:”Muhammed, oglunun emrine kulak vermeni ve ona uymani emrediyor.”(**)
Ibn-i Esir El-Kamil fit tarih adi kitabinda söyle naklediyor: Ebu Cehil o mecliste söyle dedi:” Yemin ederim bu bir sapikligin ve kötülügün baslangicidir. Baskalari Muhammed’i men etmeden önce siz onu engelleyin.”
Ebu Talib dedi ki: Allah’a yemin ederim ki yasadigim müddetce Muhammed’i savunacagim. Düsmanin ona bir zarar vermesine engel olacagim.”(***)
* El Gadir c.7, s.345 ve 355 Cesitli Ehl-i sünnet kaynaklarindan nakledilerek...
** Ihgak ul Hak c.4, s.62 ve sonrasi
*** El Gadir c.7, s.354
2-) CAFER’İN MÜSLÜMAN OLMASINDAN DOLAYI
EBU TALİB’İN MUTLULUĞU
Risaletin baslangicinin ücüncü yilinda Hz.Peygamber (s), Hz.Hatice (sa) ve Hz.Ali (a) disinda hic kimse müslüman degildi. Bu üc kisi daglardaki magara ve hizli siginaklarda müşriklerin bakislarindan uzak, cemaat namazı kiliyorlardi.
Bir gün Ebu Talib oglu Cafer Tayyar ile birlikte yoldan gecerken Hz.Peygamber (s) önde Hz.Ali (a) saginda ve Hz.Hatice (sa) ise arkasinda oldugu halde cemaat namazı kilmakla mesgulken onlari gördü. Ebu Talib Cafer’e dedi ki:
“Amcaoglunun diger tarafina da sen gec ve namaz dil:”
Cafer birden o tarafa dogru gitti, saflarina katildi ve Peygamber (s)’in cemaat namazına istirak etti.”
Ebu Talib Cafer’in müslüman olmasindan duydugu mutlulugu su siiriyle dile getirdi.
“Ali, Cafer ve benim güven veren
Zahmet verici hadiseler ve zorluklar aninda
Allah’a yemin olsun !
Peygamber (s)’i yalniz birakmayacagim
Makam ve asalet sahibi evlatlarimda
Onu yalniz birakmayacaklardir.
Ey Ali ve Cafer! Onu (Peygamberi) yalniz birakmayiniz.
Yardim ediniz amcanizin ogluna
O; amcaniz (Abdullah’in) oglu
O ki ayni anne ve babadan kardesim.”(*)
Ibn-i Ebil Hadis söyle nakleder: Bir gün Ebu Talib Peygamber (s)’i etrafinta görmedi, ne kadar aradiysa onu bulamadi. Cafer’le birlikte Mekke daglarinin arasinda onu aramaya basladilar.
Ansizin onu Mekke’nin vadilerinden birinde namaz kiliyor vaziyette buldular. Ayni anda Hz.Ali (a) da onun sag tarafinda namaza durmustu.
Ebu Talib onlari namazda görünce Cafer’e söyle dedi:” Sen de amcaoglunun diger tarafina git ve namaz kil.” Cafer peygamberin arkasina gitti ve namaz kildi. Böylece önde Peygamber (s) ve arkada iki kardes Ali ve Cafer namaza durdular ve üc kisi oldular.
O anda Ebu Talib ask ve manevi heycan dolu bir halde agliyarak yukaridaki siiri okudu.(**)
3-)HAMZA’NIN MÜSLÜMAN OLMASINDAN DOLAYI
EBU TALİB’İN MUTLULUĞU
Risaletin ikinci ile altinci yillari arasinda Peygamber (S)’in amcasi Hamza’nin müslüman olmasindan Ebu Talib son derece mutlu oldu. Bu konuyla ile ilgili aşağıdaki siiri okudu:
“Ey Hamza! Muhammed’in dininde sabirli ve kararli ol
Ve onun dinin zahir edicisi ol
Böylelikle sabir ve istikamet nuruyla
Muvafakiyet bulursun
Ve rabbinin katindan islam dinini getiren
O kimsenin yolunda dogrulukla ve hakikatle yürü
Ve inkar ile yasama,
Imanini aciga vurmandan mutlu oldum
Bundan böyle Allah’in rizasi icin
Muhammed’in yar ve yatdimcisi ol.
Ve de ki Muhammed bir sihirbaz degil...”(***)
* Ayan us Sia Yeni Baski c.4, s.119, Bihar ul Envar c.35, s.38
** Nehc ul Belaga c.13, s.224
*** Bihar ul Envar c.18, s.211, El Gadir c.7, s.371
4-) EBU TALİB’İN EBU LEHEB VE ABBAS’IN KARŞISINDA YER ALMASI
Bir gün Hz.Resulullah (s) Zil Mecar adli pazarda halkin arasinda durdu ve onlari bir olan Allah’a ibadet yapmaya davet etti. Peygamberin amcasi Abbas da kalabaligin arasindaydi.
Öne cikti ve söyle dedi:”Sehadet ediyorum ki sen yalancisin.”Daha sonra kardesi Ebu Leheb’in yanina giderek Peygamberin davet hadisini ona bildirdi. Ebu Leheb ve Abbas birlikte yola düstüler ve söyle haykiriyorlardi:” Bizim bu yegenimiz yalancidir, sakin aldanmayasiniz, dininizi terk etmeyiniz!”
Bu arada Peygamber (s) Ebu Talib’in yanina geldi ve amcalarini ona sikayet etti. Ebu Talib, Ebu Leheb ve Abbasi’in yanina gelerek söyle dedi: “Acaba ellerinizin ellerden üstün olmasini istemiyor musunuz? Allah’a yemin ederim ki Muhammed dogru sözlüdür! “ardindan Peygamber’e hitaben su siiri okudu:
Sen eminsin ve Allah’in eminisin
Bu söz yalan degil.
Sen dogru sözlü birisin
Sözlerin faydasiz ve temelsiz degil
Sen Allah’in elcisisin, risaletine ettik iman.
Aziz olan Allah tarafindan sana nazil olmakta Kur’an.(*)
* Bihar ul Envar c.18, s.203
5-) EBU TALİB’İN MÜŞRİKLERE SERT TEPKİSİ
Bir gün Peygamber (s) namaz kilmak icin Kabe’nin yanina gitti. Namaz kilmaya basladiginda Ebul Cehil orada hazir bulunan müşriklere söyle seslendi:” Kim gidip su adamin namazıni bozabilir?”
Müşriklerden Abdullah ibn-i Zeb’eri adli birisi bu is icin hazir oldugunu ilan etti, ayni anda yerinden kalkip bir mektar kan ve iskembe parcasini eline alarak Peygamber(s)’in yanina geldi ve elindekileri Peygamber(s)’in yüzüne sürdü.
Hz.Peygamber (s) namaz kilmayi birakti, o vaziyette Ebu Talib’in yanina giderek söyle buyurdu:
“Ey amca! Acaba görmüyor musun ? bana neler yaptilar?”
Ebu Talib söyle sordu:”Bu isi kim yapti?”
Peygamber (s) buyurdu:”Abdullah ibn-i Zeb’eri böyle yapti.” Ebu Talib ayaga kalkti ve kilicini aldi. Hz.Peygamber (s) ile birlikte Müşriklere dogru hareket etti.
Müşriklerin gözleri Ebu Talib’i görünce kasmak istediler fakat Ebu Talib feryad etti: Allah’a yemin ederim! Eger icinizden bir kisi ayaga kalkarsa onu kilicimla vururum!”
Onlar korkudan oturduklari yerden kalkmadilar. Ebu Talib Peygamber (s)’e dönerek “Ey ogul sana bunlardan hangisi böyle yapti?”
Peygamber (s) ibn-i Zeb’eri’yi isaret ederek buyurdu: “Bu yapti” Ebu Talib bir miktar kan ve iskembe parcasini eline alarak ibn-i Zeb’eri’nin ve diger müşriklerin yüzüne, sakalina, elbiselerine sürdü ve onlara siddetle sitem etti.(*)
*Kurtubi Tefsiri ve ayni ibare El Gadir c.7, s.359 da...
6-) EBU TALİB’İN ASİ MÜŞRİKLERİ CEZALANDIRMA KONUSUNDA SERT KARARI
Müşriklerin Peygamber (s) icin pusuya yattigi günlerden biriydi. Onlar sürekli Peygamber’e eziyet ediyorlardi. Bir gün Peygamber (s) ortadan kayboldu. Ebu Talib tehlike sezmisti. Peygamber (s)’i öldürebilecekleri ya da rehin alabileceklerini düsündü.
Ebu Talib, müşriklerin komplolarini etkisiz hale getirmek icin kendi akrabalari olan Beni Hasim’den bir grubu davet etti ve onlara söyle dedi:
“Hepiniz keskin kiliclarinizi yaniniza aliniz, elbisenizin altinda gizleyiniz ve Kabe’nin kenarina gidiniz. Her biriniz Kureys müşriklerinin reislerinden birinin yanina oturunuz. Ben size dogru geldigim ve Muhammed (s)’i onlardan sordugum zaman her biriniz ani bir hamleyle kiliclarinizi cekip kafirleri katlediniz.
Hasimogullari bu emre göre hareket ettiler. Peygamber (s) Safa dagi kenarindaki bir evde bulundugu sirada bu olaydan haberdar oldu. Evden disari cikti ve Mescid ul Haram’da Ebu Talib’e yetisti.
Ebu Talib onu gördügü zaman elinden tuttu ve birlikte Kureys müşriklerinin yanina gittiler. Ebu Talib onlara söyle seslendi:” Ey Kureys müşrikleri! Muhammed (s)’i kaybetmistim.
Sizden bazilarinizin bir komplo düzenleyerek onun basina bir is getirdigidinizi zannetmistim. Hasimogullarinin genclerine kiliclarini yanlarina almalarini emrettim. Böylece ben onlarin yanina gelip Muhammed (s)’i istedigim zaman onlar ansizin sicrayarak her biri kiliclarini cekeceklerdi.”
Daha sonra Ebu Talib Hasimogullarinin genclerine buyurdu:”Kiliclarinizi cikarin” Onlar kiliclarini elbiselerinin altindan cikardilar. Müşrikler bu kiliclari görünce saskina döndüler. Ebu Talib orada onlari uyarici nitelikte sözler söyledi.(*)
Yukaridaki olay bir baska sekilde söyle nakledilmistir; Vakidi tarihinde rivayet olundu:
Ebu Talib gece gündüz Peygamber (s) den ayrilmiyor ona korumalik yapiyordu. Düsmanlarin onu gafil avlamasindan ve bir entrika ile onu öldürmelerinden korkuyordu. Bir gün Ebu Talib, Peygamber (s)’i kaybetti.
Onu aramaya koyuldu, fakat bulamadi. Aradan iki gün gecmesine ragmen Peygamber (s)’den bir haber alamadi. Ebu Talib’in kalbi o hazretin ayriligindan dolayi siddetle carpiyordu. Ah ömür törpüsü uzun olsa diyor ve izdirapla su sözü söylüyordu: “Ey aziz evladim! Neredesin?(**)
Nihayet Ebu Talib ogullari ve yakinalarini cagirdi, onlara söyle dedi: “Muhammed (s) ortadan kayboldu. Kureys müşriklerinin bir komplo ile onu gafil avladiklarini zannediyorum” Ardindan yakinlarindan yirmi kisi secti, onlara söyle dedi: “Hepiniz birer hancer aliniz ve onu elbisenizin altina saklayiniz.
Her biriniz Kureys’in müşrik reislerinden birinin yaninda pusuda bekleyiniz. Eger ben size dogru Muhammed’le birlikte gelirsem birsey yapmayin. Eger yanliz gelirsem aniden hancerlerinizle saldirip olnari öldürün.”
Ebu Talib’in görevlendirdigi grup bu emre göre hareket etti, ve her biri Kureys müşriklerinden birinin yaninda oturdular. Nitekim Ebu Talib, hazreti Kabe yakinlarinda bir kayanin kenarinda namaz kiliyor vaziyette gördü. Oldukca mutlu oldu.
Ona muhabbetle sarildi, öptü. Onu bulmanin sevinciyle sevinc gözyasi döktü ve almis oldugu karari Peygamber (s)’e iletti. Ardindan peygamber (s) ile birlikte Mescid’ul Haram’a dogru gittiler.
Müşrikler Ebu Talib’i görünce; Bu gelen Ebu Talib, Muhammed’i de beraberinde getiriyor. Fakat özel bir halet ile buraya geliyor, sanki kendisinde bir haber verilmis!”
Gencler hancerlerini cikardilar. Müşrikler o manzarayi görünce? “Ey Ebu Talib! Gördügümüz bu manzara nedir?!”
Ebu Talib- Gördügünüz bu manzaranin sebebi budur ki Muhammed’i kaybetmistim. Iki gün gecti onu bulamadim. Sizin onu bir komplo ile gafil avlayacaginizi düsündüm.
Bunlarin her birine sizlerden birinin yanina oturup pusuda beklemelerini emrettim. Eger ben Muhammed (s) ile beraber gelirsem birsey yapmayacaklardi aksi durumda her biri, hancerlerini cekeceklerdi.”
Müşrikler- Gercekten Muhammed’i bulamasaydin böyle yapacakmiydin ?
Mut’em ibn-i Udeyy söyle dedi:
-Bu durumda yakinlarin ve akrabalarin ortadan kalkarlardi.
Ebu Talib- Bu isi yapardim (sonuc) ne olursa olsun o anda Ebu Talib Peygamber (s)’e hitaben su siiri okudu:
Evladim sen isine devam et sana elestiri yoktur
Ve böyle bir isle bizim gözümüz aydindir
Allah’a yemin ederim! Müşriklerin tamami
Ben ölmedikce; topragin altina (mezara) girmedikce
Sana asla el süremezler
Beni kendi dinine davet ettin
Bilirim ki sen benim hayir ve saadetimi istersin
Ben seni tasdik ediyorum (dogruluyorum)
Zira sen önceden de güvenilir bir insandin
Senin söz ettigin din kesinlikle yeryüzünün
En faziletli dinlerinden biridir.”(*)
* Bihar ul Envar c.35, s.123-124
7-) EBU TALİB’İN MÜŞRİKLERİN TEKLİFİNİ KESİN BİR DİLLE REDDETMESİ
Müşrikler, Ebu Talib’i Peygamber (s)’i himaye etmekten vazgecirmek icin cesitli yollardan girisimde bulundular. Fakat oklari her defasinda kayaya carpiyordu.
Bir gün müşriklerden bir grup Velid ibn-i Mugire’nin yakisikli ve kuvvetli bir genc olan oglu” Umare’yi Ebu Talib’in yanina getirdiler ve söyle dediler:
“Bizim aramizda “Umare’den daha yakisikli, daha güzel sözlü ve daha güclü kuvvetli bir genc yoktur. Bu genc akil, bilinc ve kudret acisindan senin icin iyi bir yardimci olacaktir.
Bu genci bizim tarafimizdan kabul et ve onun karsiliginda, bizi akilsiz ve cahil bilen, adet ve inanclarimizi hatali bulan, aramizda ihtilaf cikaran yegenin Muhammed’i bize bizak ki onu öldürelim. Sonucta bir adami öldürüp, karsiliginda bir baska adam sana vermis oluruz.”
Ebu Talib bu cirkin teklifin cevabinda onlara söyle dedi: “Allah’a yemin ederim ! Bu cirkin teklifinizle hatirimi kirdiniz. Ben sizin oglunuzu alip, onu yedireyim, koruyayim karsiliginda da Muhammed (s)’i size vereyim de onu öldüresiniz (!) Allah’a yemin ederim! Asla böyle bir seyi kabul etmem.”
Müşriklerin önde gelenlerinden biri olan Mut’em ibn-i Udeyy Ebu Talib’e söyle dedi:
“Kavmin senin insafin yüzünden seninle karsi karsiya geldiler.” Ebu Talib cevabinda söyle dedi:
“Allah’a yemin ederim ki! Onlar tam bir insafsizlikla benimle karsi karsiya geldiler. Sen onlari bana baski yapmalari ve beni darda birakmalari icin bir araya topladin. Fakat sunu bilki; ben asla Muhammed (s)’i onlara teslim etmem ve tekliflerini kabul etmem.”(*)
* Ibn-ul Esir El Kamil fit Tarih c.2, s.64, Siyre-i ibn-i Hisam c.1, s.285
8-) KUREYŞ’İN ŞİDDETLİ BASKISI VE EBU TALİB’İN PEYGAMBERE HİTABI
Müşrikler Hz.Muhammed (s)’in yoluna devam ettigini ve günden güne ilerleme kaydettigini gördüler. Bir gün onlarin önde gelenleri Ebu Talib’in yanina geldiler ve söyle dediler: “Sen aramizda yasli ve serefli bir sahsiyetsin.
Biz senden yegenine engel olmani istedik. Fakat sen ona engel olmadin. Artik sabrimiz tasti. Muhammed’in atalarimizin dinini hatali bulmasina, bizlere akilsiz ve cahil demesine, ilahlarimiza kötü söz söylemesine artik tahammül edemeyiz; Onu bize birak aksi takdirde seninle ve onunla iki gruptan biri helak oluncaya dek savasacagiz.” Daha sonra müşrikler evlerine döndüler.
Ebu Talib icin kavminden ayri olmak, onlara düsman olmak agir ve zor bir durumdu. Öte yandan Muhammed (s)’i de yalniz birakamazdi. Peygamber (s)’i cagirdi ve ona durumu arz etti:
“Kavminin önde gelenleri yanima geldiler ve böyle böyle dediler. Kendi canini ve benim canimi koru. Ve beni kudretim olmayan bir seyin arasina atma.”
Peygamber (s) Ebu Talib’in yeni bir tercih asamasinda oldugunu ve kendisini himaye etmekden vazgecmek istedigini gözlerinin önüne getirdi. Ebu Talib’e dönerek söyle buyurdu:
“Ey amca! Eger müşrikler günesi sag elime ve ayi’da sol elime verseler, islam zafere ulasincaya dek ya da bu yolda öldürülünceye kadar, Islam’in tebliginden asla el cekmeyecegim.”
O anda Peygamber (s) gözyaslarini tutamadi, agladi. Sonra yerinden kalkti ve hareket etti. Henüz Ebu Talib’den bir kac adim uzaklasmamisti ki Ebu Talib seslendi: “Ey yegenim! Geri dön.”
Peygamber (s) amcasinin yanina geri döndü, Ebu Talib o anda Peygambere (s)’e söyle dedi:
“Ey yegenim! Git söylemek istediklerini söyle (islami teblig et) seni hic bir seye asla teslim etmem ve ortada birakmam.”(*)
Ardindan müşriklere hitaben söyle dedi:
“Allah’a yemin ederim ! O asla yalan söylememistir. Bundan dolayi teslim olmayacaktir. Gidin ve islam’la hidayet ol-mus bir halde geri dönün.”(**)
(Dikkat ediniz) bu cümle bastan basa Ebu Talib’in imaninin aciklayicisidir.
*Siyre-i ibn-i Hisam c.1, s.284-285
** El Gadir c.7, s.354
9-)PEYGAMBER (S)’İN HİMAYESİ UĞRUNA EBU TALİB’İN ÖZVERİSİ
Ebu Talib ile Peygamber (s)’in arasindaki baglilik öylesine SIKI ve saglamdi ki peygamberi her gördügünde Ebu Talib’in gözyaslari elinde olmadan süzülüyordu. O söyle diyor:
“Muhammed’e her baktigim zaman kardesim Abdullah (Peygamber(s)’in babasi hatirima geliyor.” Zira Ebu Talib’in de, tipki babasi Abdulmuttalib gibi Allah’a büyük bir alakasi vardi.
Ebu Talib Peygamber (s) hakkinda oldukca düsünceli idi. Bir gece düsman tarafindan ona herhangi bir zarar gelmesinden endise ediyordu. Peygamber (s)’in yatip uyudugu yer tanindigi zaman geceleyin Peygamber (s)’i uyandiriyor ve oglu Ali (s)’yi onun yerine yatiriyordu.
Bir gece Ali (a) babasi Ebu Talib’e söyle dedi:
“Ben düsmanin saldirisi sonucu ölecegim.”
Ebu Talib su siirle Ali (a)’ye sabretmesini emretti:
Ey oglum! Sabret ki bu akla daha uygundur
Bil ki her canlinin dönüsü ölüme dogrudur.
Seni, serefli bir sahisa, asil evladima (Peygambere)
Feda olman icin sinadim.
Ve böyle bir imtihan cok cetindir,
Öyle bir kimsenin yolunda feda olmak...
Muhterem, asil, seckin, cömert ve serefli biridir o
Soylu, degerli, cömert ve saygin bir ailedendir o.
Eger ölüm pesinden gelirse önemli degildir;
Zira ölüm oklari her zaman hareket halindedir
Bazilarina isabet eder, bazilarina ise etmez
Her canli varlik ve kadar uzun ömre sahip olsa da
Sonucta ölüm oklarinin hedefi olacaktir.”
Ali (a) aşağıdaki siirle babasi Ebu Talib’e cevap verdi:
Acaba Peygamber(s)’e yardim konusunda
Bana sebat emri mi veriyorsun?
Allah’a yemin ederim ki söyledigim sözler
Sabirsizliktan degildi
Istedim ki benim yardimimi gör
Ve bil ki ben her zaman sizin emrinizdeyim
Benim gayretim cocukluktan genclige dek
Allah icin övülmüs bir yol gösterici olan
Muhammed Peygambere yardim etmektir.(*)
* Bihar ul Envar c.35, s.93, Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.14, s.64 (cok az farkli bir lafizla)
Siyaset krizi yogun oldugu günlerden birinde Mürikler Ebu Talib’in yanina geldiler ve israrla söyle dediler:” Sen bizim büyüklerimizden bir büyüksün, Muhammed’i bize teslim et ki onu öldürelim. Daha sonra sen bizim liderimiz ol ce bize hüküm et.
Ebu Talib onlarin teklifini siddetle reddettil Ve onlarin cirdin tekliflerini mahkum eden bir kaside okudu. Onun bir kismi söyle:
Acaba müşrikler bilmezler mi?
Evladimiz bizim nezdimizde yalanci degildir
Bizim batil ve faydasiz sözlere itibarimiz yoktur.
Öylesine ak yüzlü bir kimsedir;
Onun vesilesiyle yagmur taleb edilir
Yetimlerin, dullarin siginagidir o
Beni Hasim’in kimsesizleri onun cevresinde dönerler
Onun huzurunda nimet ve asayis icindedirler.
Kabe’ye andolsun!
Muhammed’i yalniz birakmamiz icin
Yalan söylüyorsunuz
Öyle ki biz henüz onun ugrunda
Mizraklari yükseltmis degiliz
Ve henüz savasmis da degiliz
(Bilin ki) Biz onun yolunda öldürülünceye kadar,
Ona yardim edecegiz
Bu yolda, kadinlarimizi ve
Evlatlarimizi feda edecegiz.”(*)
Uhud savasi sirasinda Ubeyde’t ibn-i Haris ayaginin yaralandiginda Ali (a) ve Hamza (a) onu savas meydanindan Peygamber (s)’in huzuruna getirdiler.O peygamber (s)’i gördügü zaman söyle arzetti:
“Acaba ben sehid degil miyim? “Peygamber (s)’u buyurdu:
“Evet sen sehidsin” O dedi ki: Eger Ebu Talib sag olsaydi benim durumumun söylemis oldugu bir siire layik oldugunu görürdü. O siir söyledi:
“Ve tensuruhu hetta nuserre’e havlehu
Ve tezlehu an Ebna-i na ve’l helailu”
“Biz ona onunn yaninda öldürülünceye dek
Yardim edecegiz
Bu yolda evlatlarimizi ve kadinlarimizi
Feda edecegiz.”(**)
Bu cümlelerden anlasilmalidir ki Ebu Talib’in siirlerinin müslümanlarin ruhiyesini ve morallerini takviye etmekte önemli bir rolü vardi. Ve Ebu Talib’in vefatindan yillar sonra bile bu destansi siirler en siddetli ve buhranli dönemlerde gönüllerin sabir ve huzur kaynagi oluyor, kalplere manevi güc veriyordu.
* Bihar ul Envar c.18, s.180, Siirin devami Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.14, s.79 da zikrolunmustur.
Öncekı bölümde gecen konulardaki aciklama ve deliller göstermektedir ki Ebu Talib, yalnizca islam’a ve Peygamberi (s)’ne iman etmekle yetinmeyen; islam yolunda oldukca derin ve saglam bir imana sahip ihlasli bir sahsiyettir.
Bu bölümde Ebu Talib’in imani hakkinda inceleme ve tahlilde bulunarak bu büyük sahsiyetin iman ve ameli ile daha yakindan tanisacagiz.
EBU TALİB’İN İMANI KONUSUNDA MÜSLÜMANLARIN GÖRÜŞLERİ
Ehl-i Sünnet’in taninmis alimlerinden ibn-i Ebil Hadid (655 Hicri de vefat etmistir) Ebu Talib’in imani hakkinda sunlari anlatmaktadir:
“Müslümanlar, Ebu Talib’in imani konusunda farkli görüslere sahiptirler. Imamiye Sia’sinin tamami ve Zeydiye Sia’sinin cogu Ebu Talib’in dünyadan müslüman olarak gittigine inanmaktadirlar.
Ehl-i Sünnet ve Mutezile’den bizim büyüklerimizin bazilari (Sseyh Ebu’l Kasim Belki, Ebu Cafer Eskafi vb.) disinda hadis alimlerinin geneli derler ki: O kavmin dini ve itikadi üzere dünyadan gitti... Bazilari da derler ki: O babasi Abdulmuttalib’in dini üzere dünyadan gitti.”(*)
Allame Meclisi (r) söyle yaziyor: Bütün siile Ebu Talib’in müslüman oldugu konusunda ittifak etmislerdir. Onlar Ebu Talib’in peygamberligin basladigi gün (risalet)den itibaren imanli olduguna ve hatta hic bir zaman puta tapmadigina inanmaktadirlar.
Risaletten (Peygamberlik’ten) önce onun Hz.Ibrahim (a)’in vasilerinden olduguna inanmaktadirlar.
Onun imani, siiler arasinda o kadar söhrete sahiptir ki bu hususta Sia’ya nisbet edilen konu ve bu dogrultuda ki rivayetler bu konudaki deliller ve rivayetler her insanin Ebu Talib’in imanini teyid edecegi derecede coktur.) Bizim ailemizden bir cogu bu hususta müstakil kitaplar yazmislardir.
Ve Ehl-i Sünnet’in taninmis alim ve tarihcilerinden biri olan Ibn-ul Esir Cami ul Usul adli kitabinda konu hakkinda söyle der:”Peygamber (s)’in Ehl-i Beyt’inin görüsüne göre; Peygamber (s)’in amcalari arasinda Hamza, Ebu Talib ve Abbas disinda hic biri müslüman olmadi.”
Alleme Tabersi der ki: “Peygamber (s)’in Ehl-i Beyt’inin Ebu Talib’in iman konusunda ittifak ve icmai oldugu kesinlesmistir. Onlarin icma ve ittifaklari bu konuda hüccettir.
Zira onlar (Ehl-i Beyt) iki “SKl” (agir emanet) den biridirler ki Hz.Peygamber (s)’in meshur sözünde (hadisinde) bu ikisine (Kur’an ve Ehl-i Beyt) simsiki sarilmak emredilmistir.”(**)
Ayrica Allame Tabersi, Ibn-i Cerir-i Taberi ve diger ulemadan cok sayida sözler ve rivayetler naklediyor ki onlarda Ebu Talib’in imanini beyan etmektedirler.(***)
* Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.14, s.65-66
** Meshur” Sekaleyn hadisi”ne isaret ediyor.
“Ben sizin aranizda iki agir emanet birakiyorum: Allah’in kitabi ve itretim, Ehl-i Beytim: Onlara sımsıkı sarildiginiz müddetce asla sapikliga düsmezsiniz.
*** Bihar ul Envar c.35, s.138-139
İBN-İ EBİL HADİD’IN TEREDDÜTÜ VE ARDINDAN EBU TALİB’İN İMANINI TEYİD ETMESİ
Ehl-i Sünnet’in büyük alimlerinden Ibn-i Ebil Hadid arastirmalari neticesinde su sonuca vardigini veyan eder:
“Bir yandan cok sayida haber ve rivayetler Ebu Talib’in kavminin itikadi üzere dünyadan gittiginden sözediyor. Öte yandan yine cok sayida hadis ve rivayetler onun imanini ispat eden nitelige sahip. Bu iki grup ihtilafli hadisler bu konuda beni tereddüte düsürdü ve burada durmaya (yorum yapmamaya) zorladi.”
Ardindan söyle yaziyor: “Bizim asrimizda (Hicri 7.asir) talebelerden birisi Ebu Talib’in imani hakkinda bir kitap yazdi ve onu bana gönderdi.
Benden bu kitabi mütalaa ettikten sonra kitaptaki konularin sihhatini degerlendiren siir ya da nesir seklinde bir yazi yazmami istedi. Ben bu konuda kesin hüküm verebilmek icin cok caba harcadim. Sonucta Ebu Talib’in degerli makami karsisinda saygiyla ve hürmetle egilmek durumunda kaldim. Zira:
Ben bilirim ki eger Ebu Talib olmasaydi
Dinin sütunlarindan hic biri ayakta kalmazdi
Ve yine bilirim ki
Onun, kiyamet günü dönecek
Her müslümanin üzerinde hakki vardir.
Onun hakkini tanimak ve kadrini bilmek
Hak taraflarina vaciptir”
Bütün bu esaslara göre o kitabin üzerine su siiri yazdim:
Eger Ebu Talib ve evladi Ali (a) olmasaydi
Islam dininin sütunlari ayakta kalmazdi
Onlarin her ikisi de kiyam ettiler
Ölünceye dek islam dinini himaye ettiler
Ebu Talib Mekke’de (Müslümanlarin) siginagi
Ve dinin muhafizi
Ali (a) Medine’de din güvercinin ucusunu sagladi
Allah Ebu Talib’e hayir versin;
O, hidayet yolunun acicisiydi
Ve Ali (a) ye hayir versin;
O, hidayet degerlerini kemale ulastirandi
Batil ve bos söz söyleyen cahil ve inatci kör görüs
Ebu Talib’in yüceligine zarar veremeyecektir,
Öyle ki bir kimse sabahin aydinligini karanlik sayarsa
Gündüze zarar veremeyecektir.(*)
Eger bu iki siirin icerigine dikkatle bakilacak olursa Ibn-i Ebil Hadid’in önünde bulunan iki yoldan Ebu Talib’in imani yoluna temayül ettigi görülecektir. Zira O Ebu Talib’den “hidayet yolunun acicisi” ve “islam dininin sütunlarinin dayanagi” seklinde söz etmistir.
Ibn-i Ebil Hadid bu konuda ilgi cekici bir diger ifadesinde söyle yazar:
“Siyer (haltercemesi) ilimlerini okuyan bir kimse eger Ebu Talib’in savunma ve himayesini görürse; o olmasaydi islamin ayakta kalamayacagi ve yok olacagini anlamakta asla güclük cekmez.(**)
* Serhi Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.14, s.83-84
** Ayni Kaynak c.1, s.142
İKİ EHL-I SÜNNET ALİMİNİN EBU TALİB’İN İMANI ÜZERİNE AÇIK İTİRAFLARI
1-“Hafiz” adiyla bilinen Ehl-i Sünnet’in büyük alim ve edebiyatcilarindan Ebu Osman Amr ibn-i Bahr (Hicri 3. asirda 255 te Basra’da vefat etmistir.) (*) Ebu Talib’in imani konusunda söyle der:
“Ebu Talib Peygambe (s)’in dostu ve yardimcisiydi
Ve o hazreti cok seviyordu
Peygamber (s)’in risaletinin kefili, mürebbisi ve sözcüsüydü Peygamber (s)’in yüce makamlari ve sani hakkinda sayisiz siirler ve kasideler söyledi
O kureys hanedaninin büyügüydü:”(**)
Medine’deki büyük müftüsü, Hicri Kemeri 1117 yilinda vefat etmisttir) diyor ki:
“Cok sayidaki mütevatir (saglam) hadisler göstermektedir ki Ebu Talib Peygamber (s)’i cok seviyordu. O islamin tebliginde Peygamber (s)’e yardim etmis ve onu dogrulamis tasdik etmistir.
Ayni zamanda Cafer ve Ali gibi iki evladina Peygambere takipci ve yardimci olmalarini emretmistir. Bütün bu haberler acikca göstermektedirki Ebu Talib’in kalbi bastanbasa islam’a ve Peygamber (s)’e imanla doluydu:”(***)
* ** Bihar ul Envar c.35, s.138-139, El Keni Vel el Kab c.2, s.136
**Yenabi ul Mevedde bab. 52
*** El Gadir c.7, s.357
EBU TALİB’İN İMANININ DELİLLERİ
Burada numune olarak Ebu Talib’in imani konusunda tartisma götürme iki delili kisaca hatirlatacagiz.
1- Peygamber (s)’in ve Ali (a)’in Atalarının Pak Olması
Hadis kitaplarinda yer alan cok sayida rivayet Hz.Peygamber (s)’in ve Hz.Ali (a)’in anne ve babalarinin ta Hz.Adem (a)’a kadar tamamen pak ve muvahhid (tek Allah’a iman eden) olduklarini beyan etmektedir. Kendi atalari konusunda Hz.Muhammed (s) söyle buyurmustur:
Allah (c.c) sürekli beni pak babalarin sülbünden, pak analarin sülbüne nakletti ve beni asla cahiliye döneminin pisliklerine bulastirmadi.(*)
Allah (c.c) Kur’an da söyle buyurmaktadir:
“Innema’l müşrikune necusin” Yani “Müşrikler pis ve necistirler.”(**) Buradan su sonuca ulasiyoruz:
Hz. Peygamber (s)in atalarinin pakligindan kasid onlarin akidevi (inancsal) pakligiyla alakalidir. Yani Allah Resulünün ceddinin tamami muvahhid (bir olan Allah’a iman eden) diler; Allah’a sirk kosmaktan ve iffetsizlikten münezzeh i dirler.
Hz.Ali (a) ve masum imamlar (a) icin Imam Sadik (a) dan nakledilen ziyaretnamelerin birinde gecen ibarede söyle okuyoruz:
“Esselamu aleyke ya seliylel etaaib” yani “Selam senin üzerine ey pak nesillerden olan”(***)
Bu icerikte rivayetler oldukca fazladir.(****)
Cok ilginctir; taninmis Ehl-i Sünnet alimi Ibn-i Ebil Hadid bu rivayetin muteber ve sihhatli oldugunu itiraf etmekle birlikte, rivayetin konuyla ilgili getirilecek bir delil ve hüccet olmadigini söylemistir. O diyor ki:
“Pak sulblerden ve rahimlerden maksad Peygamber (s)’in baba be annelerinin, iffetsizliginkirinden uzak olmalaridir.”(*****)
Söyle cevap verilebilir: Kuranin acik beyaninda (Tevbe:28) uygun olarak “Müşrikler necistirler.” Denilebilir ki “Pak sulbler ve rahimler” ifadesi sirk’in necaseti ve kirinden pak olmayi kapsamaktadir.
**** Bihar ul Envar c.35, s.27 ve sonra Menakibi Megazili Safi s.87-89
***** Serh-i Nehc ul Belaga c.14, s.67 ve 68
2- EHL-I BEYT İMAMLARININ İTİFAKLARI VE KONUYA İLİŞKİN SÖZLERİ
Ehl-i Beyt imamlarinin (a) tamami-istisnasiz-Ebu Talib’in iman etmis olduguna inanmislar ve bunu beyan etmislerdir.(*) Bu hususta Ehl-i Beyt imamlarindan (a) nakledilen hadislerden bir kismini örnek olarak zikrediyoruz:
1) Sialardan Aban ibn-i Muhammed Adli birisi imam Riza (a)’a yazdigi bir mektupta söyle yazar:
“Ben Ebu Talib’in imani konusunda tereddüt icindeyim:”
Imam Riza (a) cevabinda Nisa suresinin 114 ve 116. ayetilerini:” Kim de kendisine “ dosdogru yol apacik belli olduktan sonra Peygambere muhalefet ederse ve mü’minlerin yolundan baska bir yola uyarsa, onu döndügü seye birakiriz ve cehenneme sokariz. Ne kötü bir yataktir o... Hic süphesiz Allah kendisine sirk kosanlari bagislamaz.
Bunun disinda kalanlardan ise diledidgini bagislar. Kim Allah’a dirk kosarsa elbette o uzak bir sapiklikla sapmistir. “hatirlattiktan sonra söyle buyurdu:” Eger sen Ebu Talib’in imanini ikrar etmezsen (söylemezsen) dönüsün cehennem atesine dogru olacakatir.”(**)
2) Imam Zeynelabidin (a)’in huzurunda Ebu Talib’in imani soruldu; o hazret söyle buyurdu:
“Allah (c.c), Resulüne mü’min kadin kafir ile evliligini devam ettirmesinin yasak oldugunu buyurmustur. Fatima binti Esed (Ebu Talib’in esi) islam’a ilk adim atanlardan biriydi. Ebu Talib’in ömrünün sonuna dek onun esi olarak kaldi.” (Bu da Ebu Talib’in imani üzerine bir baska delildir.) (***)
3) Bir sahis Imam Muhammed Bakir (a) dan Resulullah (s) söyledi diye iddia edilen su sözü sorar; Resulullah (s) su sözü buyurmustur diyorlar: “Ebu Talib az bir kaynar suyun icinde ateste olacaktir” Imam Bakir (a) cevaben söyle buyurdu: “Eger Ebu Talib’in imani terazinin bir kefesine konsa ve bu yaratiklarin hepsinin imani terazinin diger kefesine konsa Ebu Talib’in imani onlarinkinden üstün gelir.”(****)
* El Gadir c.7, s.384-385
** Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.14, s.68 Bihar ul Envar c.35, s.110
*** Serhi Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.14, s.69
**** Ayni kitap
4) Imam Sadik (a), Dendah hadisi (Yukarida iddia edilen hadis) hakkinda söyle buyurdu:” Allah’in düsmanlari yalan söylüyorlar. Ebu Talib peygamberlerin, siddiklarin, sehidlerin ve salihlerin dostlarindan biridir. Ve onlar ne güzel dostlardir.”(*)
5) Bir gün Emirülmüminin Hz. Ali (a) Kufe meydanlarindan birinde oturuyordu. Bir gurup halk onun huzurunda toplanmislardi. Bir adam dedi ki:” Ey Emirülmüminin! Sen böyle yüce bir makama sahip oldugun halde baban ateste azap mi görecek?”
Hz.Ali (a) ona buyurdu:”Sus! Allah agzini kapasin, Muhammed (s)’i peygamberlige secen Allah’a andolsun ki eger babam yeryüzündeki bütün insanlar icin sefaat etse, Allah onun sefaatini kabul eder.
Acaba o, evladi cennetlikleri ve cehennemlikleri cennete ve cehenneme taksim edici oldugu halde azap mi görecektir?! Allah’a andolsun! Babamin nuru kiyamet günü-Peygamber (s) ve on iki imamin nurlari disinda bütün yaratiklarin nurlarindan daha cok parlayacaktir. Zira onun nuru bizimnurumuzdandir. Allah o nuru Adem (a)’i yaratmadan iki bin yil önce yaratmistir.”(**)
6) Abdulazim Alevi “Dehdah hadisi” hakkinda (ücüncü rivayette zikredildi) bir mektupla Imam Riza (a) cevabinda söyle yazdi:
“Rahman ve Rahim olan Allah’in adiyla; Eger sen Ebu Talib’in imanindan süphe edersen, dönüsün cehennem atesine olacaktir.”(***)
* Bihar ul Envar c.35, s.111
** Ihticac-i Taberesi , Bihar ul Envar c.35, s.69
*** Bihar ul Envar c.35, s.111
3-SAHABELERİN BÜYÜKLERİNiN EBU TALİB’İN İMANI HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
A) Bir sahis Abdullah ibn-i Abbas’dan söyle sordu:
“Ey Resulullah’in amcasinin oglu? Bana Ebu Talib’den haber ver , acaba o müslüman miydi?”
Ibn-i Abbas: “O nasil müslüman degil?!
Öyle ki siirlerinden su ifadeler yer alir:
“insanlar bilirler ki biz evladimiza (Muhammed(s)’e)
Yalan nisbet etmeyiz ve
Batil sözler konusana ilgi göstermeyiz.”
Ebu Talib’in durumu tipki Ashab-i Kehf misali gibiydi. O zamanlar (Ashab-i Kehf) imanlarini takiyye ile gizlemisler ve sirki izhar etmislerdi. Allah bu nedenle amellerinin sevabini, ecrini iki katiyla onlara vermisti.”(*)
B) Hicretin yedinci yilinda Mekke’nin fethi esnasinda meydana gelen bir olay:
“Ebu Bekir, son derece yaslanmis ve ama olan babasi Ebu Kuhafe’yi müslüman olmasi icin sürükleyerek Peygamber (s)’in yanina getirdi. Allah Resulü (s) Ebu Bekir’e buyurdu:
“Acaba onu kendi halinde birakirsan da biz onun yanina gitsek daha iyi olmazmiydi? Ebu Bekir dedi ki:
“Ey Allah’in Resulü! Ben Allah’in ona ecir vermesini istiyorum. Seni hak üzere gönderen Allah’a andolsun ki ben amcan Ebu Talib’in müslümanligindan babamin müslüman olmasindan cok mutlu olmustum...”(**)
*Bihar ul Envar c.35, 72
** Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.14, s.69
Bu rivayetten acikca anlasildigi üzere Ebu Talib’in müslümanligi Ebu Bekir nezdinde de kesindi.
C) Peygamber (s)’in azadli kölesi Rafi diyor ki:
Mekke’de Ebu Talib’in söyle dedigini isittim:”Yegenim Muhammed bana buyurdu:”Rabbim beni, akrabalari, bir olan Allah’a ibadeti ve Allah’tan baskasina kullugu reddetmeyi emretmekle görevlendirmsitir.”Muhammed benim nezdimde dogru sözlü ve emin bir kimsedir.(*)
D) Ebuzer Gaffari der ki: Kendinden baska mabud olmayan Allah’a andolsun ki, Ebu Talib (takiyye nedeniyle) Habesi diliyle imanini ikrar etmeden vefat etmedi. O Resulullah (s)’e arzetti: Acaba Habese dili biliyor musun? Peygamber (s) buyurdu: Ey amca ! Allah (c.c) bana bütün dilleri ögretmistir. O zaman Ebu Talib Habese diliyle söyle dedi:
“Ya Muhammed Eseden limesafega talahe”
Yani: “Ihlasla sehadet ediyorum ki Allah’tan baska ilah yoktur.” O anda Peygamber (s)’in gözlerinden sevinc gözyaslari süzüldü ve söyle buyurdu:
“Allah (c.c) gözümü Ebu Talib’le aydinlatti.”(**)
* Ayni Kitap
** Bihar ul Envar c.35, s.78
4) HZ.PEYGAMBER (S)’İN EBU TALİB’LE DOSTLUĞU VE ONUN İÇİN İSTİĞFAR ETMESİ
Hic kuskusuz Peygamber (s) Ebu Talib’i cok seviyordu. Onu her zaman yad ederdi. Onun vefat yilini Allah Resulü (s) “hüzün yili” ilan etti. Hatta Ebu Talib’in ikinci oglu Akil’e söyle buyurdu: “Ben seni iki acidan cok seviyorum. Birincisi; kendi hatirin icin, ikincisi ise Ebu Talib seni cok seviyordu onun icin.”(*)
Ve ayni sekilde nakledilir ki: Peygamber (s) Cafer-i Tayyar’in ogullarindan birisi olan Muhammed ibn-i Cafer’e büyük ilgi ve alaka gösteriyordu. Bu ilgi ve yakinliginin sebebini söyle acikliyordu: “Sen amcam Ebu Talib’e cok benziyorsun!” (**)
Allah Resulü (s) defalarca Ebu Talib icin Allah’tan rahmet, magfiret ve mükafat taleb etti. Yüce islam peygamberi (s) Ebu Talib’in cenazesinin kenarina geldigi an söyle buyurdu:
“Ey amca! Yetimken beni korudun, kücüklükten itibaren beni büyüttün ve terbiye ettin. Büyüdügümde de yardim ettin. Allah (c.c) benim tarafimdan en büyük mükafati sana bagislasin.”(***)
Bedir savasi esnasinda Ubeydet ibn-i Haris yaralanmis ve Ebu Talib’in siirini hatirlayip okumustu. O zaman Allah Resulü (s) Ebu Talib icin istigfar etmisti.(****)
Eger Ebu Talib kafir olsaydi Kur’an’in da nehy ettigi gibi asla onu sevmez ve ona istigfar etmezdi. Zira Tevbe suresi 23.ayetinde Allah (c.c) söyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Babalarinizi ve kardeslerinizi; küfrü imana tercih ediyor ve benimsiyorlarsa, dost edinmeyin, eger böyle yaparsaniz zalimlerden olursunuz.”
Kendilerine, onlarin gercekten cilgin atesin arkadaslari olduklari aciklandiktan sonra-yakinlari dahi olsa- müşrikler icin bagislanma dilemeleri Peygambere ve iman edenlere yarasmaz.”
Hz.Peygamber (s) Ebu Talib’i cok seviyordu, dost edinmisti ve onun icin istigfar ediyordu. Bu durum Ebu Talib’in Peygamber (s)’in nezdinde mümin oldugunun acik bir delilidir. Zira Allah Resulü (s) Kur’an’in emrinin ziddina hareket etmez.
* Bihar ul Envar c.35, s.75, Emali’Seduk s. 243, Serh-i ibn-i Ebil Hadid c.14, s.70, El Gadir c.7, s.375
** Mecalis ul Müminin c.1, s.195
*** El Gadir c.7, s.373
**** El Gadir c.7, s.375 Peygamber (s)’in Ebu Talib’e istigfar etmesi bkz., El Gadir c.7, s.372, 374
5-EBU TALİB’İN GÖZLEMLERİ
Ebu Talib’in imaninin delilerinden birisi de Nübüvvet makamina ait olan ilahi azametle dolu fiileri islam Peygamberi (s)’nde gözlemlemesi ve bunlari tam bir ihlasla teyid etmesi, dogrulamasidir.
Bu da Ebu Talib’in Peygamber (s)’in Nübüvvetine olan inancinin bir baska göstergesidir. Burada deyim yerindeyse “irhasat” (*) olarak adlandirilan ve Allah Resulü (s)’nün peygamberlige memur edilmesinden önce onun dogru sözlülügünün ve eminliginin bir cesit isaretleri ve zeminesi olan bazi olaylardan söz edecegiz.
* Peygamber (s)’in gönderilisinden evvel, gönderilecegine alamet olamk üzere zuhur edilen harikulade olaylar.
(A)SU KAYNAMASI
Tarihciler söyle yaziyorlar: Risalet’ten önce bir gün Peygamber (s) amcasi Ebu Talib ile birlikte Arafat’a yaklasik alti kilometre (1 fersah) uzaklikta bulunan Zul Mecar adli pazarda bulunuyorlardi. Ebu Talib cok susamisti, oralarda su da yoktu. Siddetli susuzlugunu yegeni Muhammed (s)’e acikladi.
Hz.Muhammed (s) ayagi ile bir tasa vurdu. Tas hareket etti, Ebu Talib ansizin hareket eden tasin altindan berrak bur suyun ciktigini gördü. O sudan icti ve suya doydu. Hz.Muhammed (s) bir kez daha ayagiyla tasa vurdu. Tas eski haline döndü ve bir daha su görülmedi.(**)
** Siyre-i Halebiyye c.1, s.139, Kureys Mümini Ebu Talib s.126
(B) KAHİN’İN ANLAMLI BAKIŞLARI
Risaletten önce Mekke’ye bazi vakitlerde gelmekte olan bir kahin vardi. Halk o geldigi zaman evlatlarini onun yanina götürürler, ondan evlatlarina bakarak ruhsal özellikleri hakkinda görüs belirtmesini isterlerdi.
Ebu Talib, Resul-i Ekremi (s) ile birlikte kalabaligin arasinda yer almisti. Kahin’in bakislari kalabaligin arasinda Peygamber(s)’e takildi. “Su cocugu benim yanima getiriniz.” Dedi.
Ebu Talib Kahin’in Muhammed(s) den acaip bir sekilde etkilenerek derin bir bakisla onun yüzüne baktigini gördü. Korktu ve kendi kendine “Allah göstermesin yegenime nazar deydirecek.” Dedi. Kahin’in istegine kulak vermedi.
Kahin o anda söyle haydirdi:”Yazik size! Bu cocugu benim yanima dönderiniz. Allah’a andolsun ! Bu cocukta oldukca yüce bir makam müsahede ediyorum” Ebu Talib onu oradan götürdü(*)
Ebu Talib ekonomik ve mali gelir acisindan toplumun düzeylerinde bulunuyordu. Bununla birlikte cok cocuk sahibiydi. Bu nedenle her gün mali sorunlar ile karsi karsiya geliyordu. Her seye ragmen Muhammed (s)’in yüzünün bereketine inanmaktaydi.
Sofrayi actiklarinda ve aile fertleri sofranin etrafinda oturduklarinda sofradaki yemegin herkes icin yeterli olmayacagi belliydi. Ebu Talib herkes sofranin etrafindayken, eger Muhammed (s) yoksa söyle diyordu.
“Muhammed (s) gelinceye kadar yemege dokunmayin”
Muhammed (s) geldigi zaman ilk büyük tabagi o hazretin önüne birakiyordu. Muhammed (s) o yemekten yedikten sonra bütün aile fertleri yemege basliyorlardi. Böylece yemek herkese yetiryordu. O zamanlar Ebu Talib o hazrete dönerek söyle derdi:
“Senin varligin bereket vesilesidir.”(**)
** Siyre-i Nehc ul Belaga c.1, s.80, Sirye-i Halebiyye s.137 Kureys Mümini Ebu Talib s.127
(D) HIRİSTİYAN RAHİPLE GÖRÜŞME
Ebu Talib ticaret amaciyla Sam’a dogru yolculuk yapacakti. O zamanlar yaklasik on iki yaslarinda bulunan Muhammed (s) hareketten evvel muhabbet dolu, duygulu ve cok heyecanli bir halde Ebu Talib’e: “Amca! Anne ve babam yoktur, beni kime teslim ediyorsun ?”dedi.
Ebu Talib, Muhammed’e sonsuz bir muhabbet besliyordu ve ondan ayri olmayi asla istemiyordu. Ve söyle seslendi: “Seni de beraberimde götürecegim” Sam’a dogru harekete gecti.
Nitekim Busra adli yere ulasmislardi. Hiristiyanlarin en büyük ve bilgili rahiplerinden Buheyra adli bir rahip orada bulunan bir manastir’da ibadet ediyordu. Mekke halki ve kureysliler ticaret kervanlariyla daha önce defalarca oradan gesmislerdi. Fakat bu rahip onlara en kücük bir ilgi bile göstermemisti.
Bu defa üzerlerinde bir bulutun kendilerini takip ettigi bir kervan rahibin dikkatlerini cekiyordu. Basiretiyle bu kervanin üzerinde Allah’in özel bir inayetinin bulundugunu farketti.
Bu nedenle yemek hazirladi ve kervanda bulunan herkesi davet etti. Kervandakiler rahib’in davetini kabul ettiler ve Manastir’a geldiler. Rahip henüz o bulutun Kervan’in konakladigi yerin üzerinde oldugunu gördü ve onlara söyle sordu: “Sizden buraya gelmeyen kimse var mi?” Dediler ki : “ Bizden bir cocuk yüklerin yaninda kalmistir.”
Rahib o cocugu da cagirmalarini istedi. Rahib’in istegini Hz.Muhammed (s)’e bildirdiklerinde o hazret bu daveti kabul etti ve rahibin manastirinin icine geldi. Rahib cok anlamli bakislarla Muhammed(s)’in yüzüne bakti. Git gide o hazrete karsi derin bir ihtiram göstermeye basladi.
Bir kisi sordu: “Biz defalarca bu yoldan gecmistik fakat simdiye kadar bize bu derece ilgi gösterdiginizi hic görmemistik. Acaba bir haber mi var?”
Rahip; “Evet öyledir”dedi.
Yemek yendikten sonra Rahib Muhammed (s)’e döndü ve söyle dedi:
“Lat ve Uzza’ya (iki puta) yemin vererek sorularima crvapver.”
Muhammed (s)- Putlar araciligiyla bana soru sorma.
Allah’a andolsun hic bir seyden bunlar kadar nefret etmiyorum.
Rahib- Allah’a yemin vererek sorularima cevap ver
Muhammed (s)- Simdi hazirim.
Rahib, Muhammed (s)’e bir takim sorular sordu. Isittigi cevaplar semavi kitaplarda olduklari ile mutabikti. Uzun bir sohbetten sonra rahip Peygamberlik nisanesi ve mührünü o hazretin iki omuzu arasinda gördü. Ardindan Ebu Talib’e döndü ve sordu: “ Bu cocugun size yakinligi nedir?”
Ebu Talib- Benim evladimdir
Rahib- Hayir, sizin evladiniz degildir
Ebu Talib- Evet dogrudur. O benim yegenimdir
Rahib- Babasina ne oldu?
Ebu Talib- Bu cocuk annesinin rahmindeyken babasi vefat etti.
Rahib- Annesi nerededir?
Ebu Talib- Anneside bir süre önce vefat etti.
Rahib- Dogru söylediniz. Simdi sizden bu cocugu mamleketine götürmenizi ve onu daha dikkatli korumanizi istiyorum. Korkarim ki yahudiler anlarlarsa onu öldürürler.
Allah’a yemin ederim ki benim bu cocukla ilgili anladigim seyleri onlar anlarlarsa bu cocugu katletmek icin pusu kurarlar. Yegeninizin son derece parlak bir gelecegi var. Onu korumak üzere cok cabuk bir sekilde vatanina dönderiniz.”
Ebu Talib süratle Mekke’ye dogru hareket etti ve o günden sonra Muhammed (s)’i korumak icin daha cok gayret gösterdi-
Bir grup Yahudi bu yolculukta Peygamber (s)’i görmüslerdi ondaki peygamberlik alametlerine tanik olmuslar ve gözlemlerini Buheyra’ya (adi gecen rahib) aktarmislardi. Buheyra onlari Muhammed (s)’e eziyyet kararindan siddetle men etti. Ve onlara söyle sordu: Acaba siz onda Peygamberlik alametlerini gördünüz mü? Dediler ki:”Evet”
Rahip:”O halde asla ona karsi basarili olamayacaksiniz. Düsünmeden hareket etmeyiniz.”
Onlar rahibin sözlerini dogruladilar ve kararlarindan vazgectiler.(*)
Ebu Talib bu olayi Kaside seklinde bir siirle aktardi.
2) Tarih-i ibn-i Asakir c.1, s.269, El Gadir c.7, s.343
****** ***** *****
Ebu Talib her zaman Peygamber (s)’le ilgili bu tip olaylara sahid olmaktaydi. Babasi Abdulmuttalib zamaninda Muhammed (s)’a ait hususi meziyetlere tanik olmustu: Doktor rahibin Muhammed (s)’le görüsmesi gibi (ki o zaman 22 aylik bir cocuktu)(*)) Ebu Talib o hazretin peygamberlik zamaninda da bu cesit olaylara tanik olmustu.
Hatta bisetin baslangicinda verilen bir yemek ziyafetinde bütün siyer yazarlarinin yazdigi üzere bir süt’ü kirk kisi icmisler, daha sonra bir miktar mütte aritmisti.
Bunlarin disinda Ebu Talib her türlü hayasizliktan ve cahiliyenin pisliklerden uzak ve pak olan, kamil manada bir insani onun sahsinda görüyordu. Fesahat, belagat ve yüce bir insanin sifatlarini her gün ondan müsahede ediyordu.
Yalnizca Ebu Talib degil onun disindakilere Muhammed’de dogru sözlülük, parlaklik, emanete sadakat ve temiz bir sahsiyetden baska bir sey göremiyorlardi.
Bütün bunlar Ebu Talib gibi aydin kalpli bir insani Muhammed(s)’in olaganüstü ve yüce varligiyla tanistiriyordu. Ve Ebu Talib’in tanik oldugu bunca olaylar sonucu Peygamber(s)’in hakkaiyetine olan inanci kesinlesmistir.(**)
* Bi görüsmenin öyküsü icin bkz. Bihar ul Envar c.15, s.358
** Bu konunun yorumu icin bkz. Kureys Mümini Ebu Talib (Üstad Hueyzi) s.12 den 138 e
2
HAZRETİ EBU TALİB HAZRETİ EBU TALİB
6-EBU TALİB’İN HUTBELERİ
Ebu Talib’in imani ve muvahhidligini beyan eden delillerden biri de onun risaletten önce Peygamber (s)’in Hatice (s.a) ile ve kendisinin Fatima binti Esed ile nikah akdi yaptiklari sirada okudugu hutbelerdi.
“Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. O büyük arsin yaraticisidir. Sani cok yücedir. O Allah ki bizleri hak ve hakikatin her türlü pislikten pak, savunuculari olan bilincli, izzetli ve muhlis kullarindan karar kildi. Ve bizleri din ve mezhebi degerlerin korunmasi ici secti. Bizler Ibrahim Halil (a)’in seckin evlatlarindan ve Hz.Ismail (a)’in soyundaniz.(*)
Ebu Talib’in Peygamber (s)ile Hatice (s.a)’nin nikah akdleri esnasinda okudugu hutbelerden söz etmeden önce, kisaca bu birlikteligin baslangic hatiralarin ve bu kutlu evliligin gerceklesmesinde Ebu Talib’in önemli rolüne isaret edecek ve daha sonra hutbenin metnini hatirlatacagiz.
* El Hucce’ta ala’z Zahebe ila Tekfir-i Ebi Talib
Ebu Talib, Peygamber (s)’in parlak gelecegini cok iyi hissediyordu. Gelecekte onun hedeflerinde ilerleme kaydetmesi icin mali ve
ekonomik destegin önemli bir ihtiyac olacagini da biliyordu. O, Peygamber (s)’in sahsiyeti ve görüslerinden haberdar olmalari icin ticaret adamlarinin onunla irtibat kurmalarin ve tanismalarini istiyordu. Hatice o zamanin zengin bir ticaret kadiniydi. O , Muhammed (s)’in dogru sözlü ve güvenilir varliginin kendi ticaret kervaninda bereket ve hayir vesilesi olacagini anlamisti.
O, bu yola Peygamber (s)’i cok iyi tanidi ve ona karsi kendinde derin bir muhabbet olusmustu. Hatice’nin kölesi Meysere yolculukta gördügü Muhammed’e ait ilgi cekici izlenimlerini Haticeye naklediyordu.
Hatice ‘nin pak kalbi her gecen gün Muhammed’e meyletmekte, ona tutkusu artmaktaydi. Nihayet onu kendi esi olarak secme arzusu dogdu. Toplumsal sünnet onu adeet erkegin kadini istemesi seklindeydi. Hatice ya bu gelenegi yikip onu kendisine isteyecekti ya da firsati elden kaciracakti. Böylece bu büyük arzusuna kavusamayacakti.
Sonucta bu gelenegi yikmayi kararlastirdi. Bu karar üzerine Nefise adli bir kadini, istedigini Muhammed(s)’e iletmesi icin o hazretin huzuruna gönderdi. Cok gecmeden Nefise sevindirici bir haberle geri gönderdi. Bu gelismede rolü olan Ebu Talib’e haber ulasinca son derece mutlu oldu ve hizla nikah akti icin program düzenledi.
Muhtesem bir nikah töreni düzenlenmesinin ardindan Arab’in lideri ve serveri Ebu Talib öne cikti ve nikah aktinde bir hutbe okudu. Hutbenin metni su sekilde:
“Hamd ve övgü Allah’a mahsustur ki bizleri Ibrahim (a)’in torunlarindan, Ismail (a)’in soyundan ve Me’ed ve Muzer taifesinin köklerinden sevmistir. Ve bizleri kendi evi ve haremi Kabe’nin bekcisi ve müsaviri kararlastirmistir. Bizim mahallimizi ve mekanimizi Allah’in evinin ziyaretcilerinin giris yeri ve emniyetli bir belde karar kilmis, bizleri halkin hükümdarlari yapmistir.
(Hamd ve övgüden sonra):”Yegenim Muhammed (s) her ne kadar mali acidan eli darda ise de maneviyat ve insani erdemler bakimindan herkesten üstündür... Allah’a yemin ederim ki ! Muhammed (s)’in gelecekte cok parlak, cok yüce, hatiri sayilir ve göz kamastirici bir makami olacaktir.”(*)
* Siyre-i Halebi c.1, s.165, El Gadir c.7, s.274, Kureys Mümini Ebu Talib s.139-142, Bihar ul Envar c.16, s.16
Bu iki hutbeden konu acikliga kavusmaktadir ki onda hic bir surette tereddüt edilemez:
1)Ebu Talib hutbesinin baslangicinda Allah’a hamd ve sükürle, Allah’a olan derin inancini beyan ederek konuya giriyor ve bunu Allah tarafindan bir meziyet kaynagi biliyor.
2)O, Peygamber (s)’in vasiflarini beyan etmistir. Öyle ki Peygamber (s)’in parlak geleceginden haber vermek suretiyle imanini en iyi sekilde aciga vurmustur.
7-EBU TALİB’İN YİĞİTLİK KONULU DERİN ŞİİRLERİ
Ebu Talib’in yasantisinda herkesin dikkatlerini ceken özelliklerinden birisi de genis icerikli ve derin siirleridir. Onun siirlerinin bir bölümü “Divan-i Ebu Talib” adli kitapta derlenmistir.
Sia’nin taninmis alimlerinden Allame Sehr Asub “Mütesabihat’ul Kuran”adli eserinde söyle yaziyor:
Ebu Talib’in ücbinden fazla siiri onun peygamber (s)’e ve islam’a olan inancinin delilidir.”(*)
Imam Sadik (a) buyurdu: Emirulmuminin Ali (a) Ebu Talib’in siirlerinin nakledilmesi, okunmasi ve derlenmesini cok sever ve söyle buyururdu:
“Ebu Talib’in siirlerini ögreniniz ve evlatlariniza ögretiniz. Ebu Talib Allah’in dinine inanan ve sayisiz ilimleri tasiyan bir kimseydi.”(**)
* Usul-i kafi c.1, s.448
** El Gadir c.7, s.341, 342
İMAM CAFER SADIK (A)’IN EBU TALİB’İN ŞİİRLERİNİ DELİL GETİRMESİ
Ehl-i Beyt imamlari (a) da Ebu Talib’in imanini ispat konusunda yer yer onun siirlerinden istifade etmislerdi. Iste onlardan bir örnek: Bir sahis imam Sadik (a)’a arz etti: “ Ehl-i tesennün Ebu Talib’in kafir oldugunu zannediyorlar.” Imam Sadik (a) buyurdu: Onlar yalan söylüyorlar. O nasil kafir olabilir. Öyle ki siirlerinde söyle diyor:
Onlar Muhammed (s)’in peygamberligini
Musa’nin peygamberligi gibi tanidigimizi bilirler
Zira onun adi önceki kitaplarda yazilmisti
Halk bilir, evladimiza yalan nispet etmeyecegimizi
Batil söz sahiplerine ilgi göstermeyecegimizi.(***)
*** El Gadir c.7, s.341,342
*** *** ***
Ebu Talib’in Allah’a övgü, Allah’in vahdaniyeti, Peygamberin davetinde dogrulugu, islamin hakkaniyeti, Peygamberin sahsinin ve izzeti nefsinin savunulmasi, Hz.Muhammed (s)’e methiye, onu desteklemenin lüzumu ve benzeri konulari iceren siirlerine bakildiginda oldukca ilgi cekici ve yigitlik konulariyla dopdolu oldugu görülecektir.
O siirlerin manasi üzerinde dikkatle düsünülecek ve insafli bir sekilde hüküm verilecek olursa, Ebu Talib’in imani konusunda hic bir tereddüte yer kalmayacaktir.
Onun “Lamiyye kasidesi” Allame Emininin nakli ile 121 siir, Askalan’nin nakli ile 120 siir, Huzane’t ul Edeb’den nakli ile yaklasik 60 siir ve diger bazilarinin nakli ile 111 siirden ibarettir. Siirlerin icerigi daha cok hak talebi, iman, dogru sözlülük, Peygamberi tasdik etem, islam’i Peygamber (s)’i savunma vb. Konulardan olusmaktadir.
Öyle ki her insafli arastirmaci Ebu Talib’in islami görüsünü rahatlikla farkedebilir. Surasi ilgi cekicidir ki bütün bu siirlerde putperestlikten ve putlarin vasiflarindan asla söz edilmemistir. Bu kitapta daha önce Ebu Talib’in siirlerinden bir kismindan söz etmistik. Fakat simdi bir kac örnege daha dikkatlerinizi cekmek istiyorum.
1-Bir gün Cehil Peygamber (s)’i secde gördü O hazretin üzerine atmak icin yerden bir tas aldi. O tas elbisesinin etegine yapisti. Ebu Talib bu manzarayi görünce su siiri okudu:
Ey amca ogullari! Zafere dogru kalkin ayaga
Ve yoldan saptirici batil sözlerden durun uzaga
Aksi halde korkarim ki herkese olacak ibret vesilesi
Bir büyük musibet yakalayacak sizleri
Dogunun ve batinin rabbine andolsun ki!
Söylemekteyim gercegi
Bu yüzden belaya dücar olmuslardi
Sizden önce Ad ve Semud kavminin magrurlari
Bundan daha ilginci o dur ki:
Bir tas eline alan kirli ve necis biri
Onu sabirli, dogru sözlü
Pak bir sahsiyeete atmak istiyordu
O yanlis yapmisti, Allah da
Namertce girisimine engel oldu.(*)
2-Bir diger konuda müşriklerin Ebu Talib’den Muhammed (S)’i talep ederek buna karsilik Kureys’in heybetli genclerinden Umare’t ibn-i Velid’i Ebu Talib’e vermek icin ona baskida bulunmalaridir. Onlar, Muhammed (s)’i Ebu Talib’den almayi ve öldürmeyi planliyorlardi. Ebu Talib onlarin bu cirkin tekliflerine söyle cevap verdi:
Simsek gibi parlayan kiliclarla
Allah’in Resulünü himaye edecegim
Sefkatli bir amca gibi
Allah Resulünün mukaddesatini savunup
Himaye edecegim.”(**)
3-Yine ayni konuda Ebu Talib diyor ki:
Derler ki hidayet icin gelen bir kimseye
Yardim etmekten vazgec,
Ve bizleri bütün basarilardan bir kimseye
Bir zafere ulastir
Ahmed’i bize teslim et
Onun yerine bizden bir gencin terbiyesini üstlen
Ve kinayicinin sözüne ilgi gösterme.
Onlara cevap verdim:
Allah (c.c), Luey ibn-i Galib’in neslinden olan
Benim her türlü zulüm karsisinda
Rabbim ve yardimcimdir.(***)
4-Bir diger konu da müşriklerin, kan ve iskemde parcasini Peygamber (s)’in mübarek yüzüne ( namazda iken) sürerek küstahlik etmeleridir.
Ebu Talib, Hasimogullari ve Abdulmuttalibogullari ile birlikte bu olay nedeniyle Ebtah bölgesinde müşriklerle karsi karsiya geldiler. Müşrikler, Ebu Talib’den korktuklarindan dolayi kacmak istediler. Ebu Talib sölye haykirdi:
“Allah’a andolsun ! sizden her kim yerinden hareket ederse onu sirtindan kilicimin ucuna geciririm.”Daha sonra büyük bir kayanin yanina geldi ve siddetli öfkeyle kilicini üc kez kayanin üzerine vurdu.
Her defasinda kayadan bir parca ayrildi. Bu durumda müşrikler oldukca korkuya kapildilar. O an Ebu Talib, Peygamber (S)’i isaret ederek söyle dedi: Benden kim oldugunu sordun mu? Simdi kim oldugunu duy:
* Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.14, s.74
** Bihar ul Envar c.35, s.89
*** Bihar ul Envar c.35, a.89
Sen Muhammed Peygambersin
Önderler önderi; asil seckin ve serefli birisin
O yüce makamli önderler temiz ve pak soyadandirlar
Ben seni hayat boyunca her zaman
Dogru sözlü olarak tanidim.
Sen cocuklugundan gencligine,
Genclicinden su ana kadar
Hak ve dogru sözler konustun.(*)
Ve yine Ebu Talib’in siirlerinden bir tanesi:
Allah (c.c); aziz kildi Peygamberi Muhammedi
Allah’in yarattikalari icerisinde
Muhammed (s) en muhteremi
Allah onun makamini yükseltmek icin
Onun ismini kendi isminden secti
Zira Allah arsin sahibi “Mahmud”dur
Ve o peygamber Muhammed (s) dir.(**)
* Bihar ul Envar c.35, s.126, Sehr-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.14, s.77 , Yukaridaki siir on iki beyitten olusmaktadir. Biz burada dört beyitin yazmakla yetindik.
** Sehr-i Nehc ul Belaga c.14, s.78
(“Mahmud” ve “Muhammed” övülmüs manasindadir) Bu bölümü, Ebu Talib’in Habesistan krali Necasi’ye yazmis oldugu ve kendi imanini acikca ortaya koyan ilginc bir siirle noktaliyoruz.
Ey Habese padisahi !
Bil ki Muhammed (s) tipki Musa
Ve Meryemoglu Isa (s) gibi peygamberdir,
O Musa ve Isa gibi halkin hidayeti icin gelmistir
Onlarin hepsi Allah’in emrine
Hidayet ediyorlardi
Siz de kendi kitabinizda
Sahih ve muteber rivayetlerde
Onun adini okumaktasiniz
Bununla birlikte Allah’a ortak kosmayiniz
Hak yol aydinliktir, islami kabul ediniz
Bizler tessekür ediyoruz size
Bizden hic bir topluluk gelip’te size
Karsilammadan dönmedi.
Saygi ve büyüklügünüzle.(*)
* Elam ul Vera s.55
8-KUŞATMA HADİSESİNDE PEYGAMBERİN ZAFERİ İÇİN EBU TALİB’İN ÇABASI
Kusatma hadisesi Ebu Talib’in kahramanca ve fedakarca yasantisindaki altin sayfalardan birisidir. Bu ölay Ebu Talib’in imanini ve islami himaye etmesini acikca beyan etmektedir. Burada siddetli bir iktisadi ambargo olayi ve bildiri hadisesine dikkatlerinizi cekmek istiyorum.
Kureys ve putperestler islamin aleyhine olan bütün caba ve komplolarina ragmen beklentilerinin aksine islamin günden gün yayilmakta ve yükselmetke oldugunu görüyorlardi.
En büyük planlari Peygamber (s)’i katletme planiydi ki o da Mekke’nin büyügü Ebu Talib’in ard ardina gerceklestirdigi savunmalarla sonucsuz kaliyordu. Onlar yeni bir karar almak icin yüz yüze oturdular ve durum degerlendirmesi yaptilar.
Bu oturumda söyle bir sonuc bildirisi ile karara vardilar. Muhammed (s), Ebu Talib, Hasimogullari ve onlarin savuncusu olan cevreler siddetli bir iktisadi ambargo ile Hasimogullarinin bölgesinde kusatma altina alinacakti.
Hasimogullarinin evlerinin cogu Kubeys dagi kenarindaki bir vadi olan Sib adli bir yerde bulunmaktaydi. Kureys’in karari söyleydi: Halkin tamami Hasimogullari kendilerini bu siddetli baskidan kurtarmak icin teslim olacaklardi.
Bu konuda yazilan antlasma ve bildiri metninin onayi icin yetmis kisi söz konusu bildirinin altini imzaladilar. Ve yine ayni bildirinin daha etkili olmasi icin onu bir bezin üzerine koyup Kabe’nin duvari üzerine astilar.
Daha sonra Ebu Talib’e dediler ki: “Bu antlasma, yegeniniz Muhammed’i bize teslim etmediginiz, onun pismanlik duydugunu ilan etmedigi ve hedefinden vazgecmedigi takdirde kesinlikle icra edilecektir. “
Risaletin 7.yili Muharrem ayi, Kureys’un bu etkili kararinin baslangic tarihiydi ve yaklasik iki ya da üc yil devam etmisti.
Denilebilir ki bu karar Kureys’in islam’in aleyhine aldigi en siddetli karari, yorucu savasiydi. Fakat onlar sundan gafildirler ki; bu karar ve baskilardan daha siddetlileri bile Muhammed (s) ve Ebu Talib gibi yorulmak bilmez iki direnis insani asla yildiramazdi.
Siddetli ambargo öyle bir noktaya ulasti ki Peygamber (s), Ebu Talib ve Hatice burada bütün mali güclerini sarf ettiler. Eger gizlice kusatma altindaki müslümanlara yiyecek ve gida yardimi ulastirmasaydi aclik ve ölüm tehlikesi karsisinda bitkilerden istifade edeceklerdi. Müslümanlarin kusatma altinda bulundugu mevkiye giden yollar Kureys cellatlarinin SIKI denetimi ve kontrolü altindaydi. Bu acikli durum ayni sekilde devam ediyordu.
Yalnizca haram aylarda (Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep) Ebu Talib, Peygamber (s) ve yoldaslari bu zaman dilimindeki özgürlükten istifade ederek Umre ve Hacc zamaninda islami teblig ediyorlardi. Peygamber (s)’in korunmasi ve Kureys müşriklerine karsi cephe almada Ebu Talib asil rolü üstlenmisdi.
O bir yandan düsmanin siddetli ambargosu karsisinda direnirken, öte yandan dostlarin morallerinin yükselmesi ve düsmanin moralinin cökmesi icin cok sayida yigitlik destani iceren siir ve kasideler okuyordu.(*)
Onun bu konuda ki siirlerinden birisi söyledir:
Sizin istediginiz Muhammed’i katletmek
Fakat bu arzunuz tipki gördügünüz
Heycanli rüyalar gibidir.
Bir baska konuda söyle der:
Muhammed’i size teslim edecegimi
Ondan vazgececegimi, sizin yakalamaniz icin
Onu birakacagimi mi zannediyorsunuz?
Hayir “ asla:”
Ebu Talib’in Peygamber (s)’in korunmasina yönelik büyük fedakarligi öyle bir dereceye ulasmisti ki Peygamber (s)’i düsmanin entrika ve saldiri ihtimallerine karsi korumak icin geceleri o hazretin yatagini degistiriyor ve Hz.Ali (a)’in yatagina yatiriyordu.
Hz.Ali (a) da Peygamber (s)’in yatagina yatiyordu. Yani O’na kendi evladindan daha öncelik taniyordu. Ebu Talib geceleri tipki uyanik ve sadik bir bekci gibi uyanik kalmis, uykuyu kendine adeta haram etmisti.”(**)
Bazilari söyle yazmislardir: Ebu Talib (daha önce zikrettigimiz) devrimci Lamiyye kadisesini düsmanlarin Ebu Talib’in Muhammed (s)’i asla teslim etmeyeceklerini anladiklarinda okumustur.(***)
* Kureys Mümini Ebu Talib ( Abdullah Huneyzi) s.190, 197, 204, c.206
** Ebu Talib’in Peygamber (s)’i kabile taasubu nedeniyle himaye ettigini söyleyenler, burada Peygamber (s)’i kendi evladina tercih etmesine ne diyecekler?
*** Bihar ul Envar c.19, s.2 ve 3
*** *** ***
Bu durum ayni sekilde devam etti. Yüce Allah (c.c) Peygamberini yalniz birakmadi. Ona, bir beyaz karincanin Kabe’nin ortasinda asili olan müşriklerin bildirisini parcaladigini ve geride sadece yazili olarak (Bismike Allahüme) Allah’in isminin kaldigini vahiyle bildirdi. Peygamber (s) bu haberi Ebu Talib’e bildirdi. Ebu Talib söyle dedi:
“Seni tasdik ediyorum, sen asla yalan konusmadim.”
Ebu Talib bu habere son derece sevindi ve bu yolla kureys’in bildirisini iptal etmeye karar verdi. Mescid ul Harama dogru hareket etti. Kureys toplumu Ka’benin etrafinda toplanmis durumdaydilar.
Ebu Talib’i görünce onu baskilara dayanmayarak baris icin gelidgini ve Muhammed(s)’i kendilerine teslim edecegini düsündüler. Her zamankinin aksine Ebu Talib’i saygi ile karsiladilar. Fakat ansizin Ebu Talib bildiri ile ilgili olayi acikaldi ve onlari gaybi haberle korkuya düsürdü.
Kureys’in önde gelenleri “eger dogruysa sizi kusatmaktan vaz gecip serbest birakiriz.” Dediler. Ebu Talib:”Eger haber yalansa kesinlikle Muhammed’i size teslim edecegim.” Dedi. Bir kac kisi kalktilar ve Kabe’nin duvarinin üzerinde asili olan bildiriyi asagiya indirdiler.
Actiklari zaman bildirideki yazilarin bulundugu bütün kisimlari beyaz bir karincanin yedigini yalnizca Allah’in isminin yazili oldugu kismin yok olmadigini gördüler. Bu ibretli olay karsisinda mucizeye tanik olan bir grup iman ettiler. Fakat cogunluk her zaman ki metodlarini sürdürmekle kalmayip inatcilikla söyle dediler: “Bu olayin kaynagi bir sihirdir.”
Rivayet edilmistir ki: Sözkonusu bildiriyi imzalayanlardan kirk kisi beyaz karincanin imzalarini yok ettigini yalnizca Allah’in adinin geride kaldigini hayretle görmüslerdi. Ebu Talib onlara söyle seslendi:
“Allah’tan kokun ve inatciliga devam etmekten vargecin.” O anda müşrikler dagildilar ve hic birisi bir tek kelime söylemedi. Ebu Talib’de ebine dogru döndü.
Böylece Ebu Talib bu metidia müşriklerin oy birligi sonucunda ortaya cikan bildirilerini yerle bir etmis, etkisiz hale getirmisti. Onlarin müslümanlara karsi aldikalari ortak cepheyi normal hale döndermis, nihayet Peygamber (s) Ebu Talib ve Hasimogullari kusatma cemberinden kurtulmuslardi.
Ebu Talib sahip oldugu ihlas ve imanla Allah’in kendilerine lütufta bulunarak kendilerini özgürlüge ulastirdigindan emindi. Bu olaydan hemen sonra Allah’a sükrekmek icin dosdogru Kabe’ye dogru gitti.
Kabe’nin perdesini eliyle tuttuktan sonra Allah yolunda yürüyen zahidleri ve Allah asiklarini hatirlatan kendine bir inilti ve izdirapla söyle arzetti:
Allah’in ! Bize zulmederek, bizleri acimasizca dislayan ve sagligimiza riayet etmeyenlere karsi bizleri üstün ve muzaffer kil.
Evet Müşriklerin bildirisini fiilen iptal etmek ve antlasmalarini yok etmek , beyaz karincanin vesilesi ile gerceklesmisti. Bu durumda Kureys, bildiyi iptal etmekten baska care bulamamisti.(*)
Ebu Talib islam Peygamberi (s)’ni ve islami desteklemek icin her firsati degerlendiriyordu. Antlasma metniyle ilgili hadiseden sonra siirlerinden birinde konuya söyle deginir:
*Siyre-i Ibn-i Hisam c.2, s.14-16, El Kamil Fit tarih ibn-ul Esir c.2, s.71, El Gadir c.7, s.364, Bihar ul Envar c.19, s.3 ve 4
Bildirinin beyaz karinca vasitasiyla yok olmasi hadisesi
Ve bu konuda ulasan gizli haber
Hakikatten cok sasirtici ve ibret doludur
Allah bu vesileyle düsmanin inkarini ve inadini kirdi
Ve onlarin apacik hakikat karsisinda
Teslim olmaktan baska careleri yoktu.
Evet onlarin batil yolunda adim attiklari
Acikca belli oldu.
Her kim batila taraftar olursa
Caresiz yalanci olacaktir
Ve sonunda icindeki cirkinlik aciga cikacakti2(*)
Kusatma ve ambargo hadisesinde dikkat cekici olan bir nokta: Bu kizgin vadide, aclik sancilari o hadde varmisti ki Sad ibn-i Ebi Vakkas olay hakkinda söyle der: “Bir gece vadiden disari ciktim.
Acligin siddeti bütün bedenimi sarmis, bütün enerjim elden gitmişti. Ansizin kurumus bir deve postu gördüm. Yerden aldim yikadim. İsittim ve ezdim. Suyla hamur haline getirdikten sonra onu yedim. Bu sekilde üc gün acliktan korundum.”(**)
Ebu Talib Peygamber (s)’i himaye etmek ugruna böyle SIKINTILARA gögüs gerdi. Fakat onu korumaktan asla el cekmedi. Acaba “Iman ve Ihlas”dan baska bir sey Ebu Talib ya da bir baskasinin böylesi bir muhavemet ve fedakarligina sebep gösterilebilir mi?
*Bihar ul Envar c.19, s.4
** Siyre-i ibn-i Hisam c.1, s.379, Taberi Tarihi c.2, s.79
9-EBU TALİB’İN SAMİMİ VE İÇTEN VASİYETİ
Ebu Talib ve Hasimogullari üc yil sonra Sib-i Ebu Talib’deki kizgin vadide kusatmadan kurtulmuslardi. Bu zaman icinde meydana gelen cok sayida SIKINTI ve problemler insanlari oldukca yipratmisti.
O zaman Ebu Talib yaklasik 85 yaslarindaydi. Peygamber (s)’in sefkatli esi Hatice (s.a) ise 65 yaslari civarindaydi. Bu siddetli kusatma ve ambargonun üzerinden cok gecmeden Ebu Talib ve Hatice hastalandilar.(*)
Ve Rosalet’in onuncu yilinda her ikiside bir kac günlük arayla dünyaya veda ettiler. Ebu Talib ölüm döseginde iken Kureys’in önde gelenlerini huzuruna davet etti ve onlara söyle vasiyet etti:
“Ey Kureys toplumu ! Sizler Allah’in seckin kullari ve Arab’in kalbisiniz. Sizler Allah’in hareminin sahipleri ve hazinedarlarisiniz. Sizin aranizda büyük sahsiyetler bulunmaktadir. Ünlü savascilar sizin aranizdadir. Sizler yüce insani degerlere sahipsiniz ve bu esasa göre diger insanlara karsi üstünlüge sahipsiniz.
Digerleri size muhtactirlar. Ve bu sebepten ötürü halk size düsmanlik edecektir. Sizlere vasiyet ediyorum ki: Bu beyte (Kabe’ye) büyük ihtiram gösterin, zira sizlerin Kabe’ye olan saygi ve ihtiraminiz Allah’in rizasinin , rizkinizin genisliginin ve adamlarinizin saglamliginin sebebi olacaktir.
Sila-i Rahim yapiniz ki bu ecelin ertelenmesini-ömrün uzamasini-toplumun yücelmesini saglayacaktir.Asla kimseye zulmetmeyiniz. Sizden önce gelenler zulüm nedeniyle helak oldular. Davet eden olumlu cevap veriniz. Muhtaclara bagista bulunun ki: dünya ve ahirette seref ve üstünlük sahibi olasiniz.
Dogru sözlü ve emanete sadik olunuz ki sizden iftiralari uzaklastkiracak büyük bir makama ulasasiniz . Birbirinize büyüklük taslamaktan kacininiz ki bu durumda halkin özel dostlugu ve ihtiramiyla genis bir gücünüz olacaktir.
Ben size Muhammed (s) hakkinda vasiyet ediyorum ki; ona iyilik yapin, zira o Kureys emini, Arabin dogru sözlüsüdür, yüce vasiflara sahiptir. (Allah katinda) getirdigi seyi kalp kabul ediyor fakat dil, düsmanlik yüzünden indar ediyor.
Allah’a andolsun! Ezilen ve toplumun alt tabakasinda yer alan insanlarin Muhammed(s)’in davetini kabul ettiklerini görüyorum. Onlar Muhammed (s)’in sözlerini tasdik ediyor, emrine itaat ediyorlar. Sonucta alt tabaka da yer alan insanlar Kureys’in reisleri olacaklar.
Kureys’in büyükleri geride kalacak ve onlarin arkasindan gideceklerdir. Onlarin gücsüzleri ve zayiflari size hükmedeceklerdir. Ansizin haberdar olursunuz ki daha güclü olaniniz, daha muhtac olmustur.
O zaman geldiginde bütün araplar ona dost olur ve gönül baglarlar. Dizginlerini ona teslim ederler. Ve sehirlerini onun kontrolüne birakirlar.
*Bazilari Ebu Talib’in vefatinin Muhasara ‘dan kurtulmadan iki ay önce oldugunu söylemislerdir.
O halde Ey Kureys toplumu! Ona bagli olun ki sizin anne ve babanizin evladidir. Onun dostlarindan olun ve onun hizbinin taraftari olun. Allah’a yemin ederim ki her kim onun yolunda yürürse saadete ve kurtulusa erecektir.
Her kim onun tebliginden istifade ederse bahtiyar olacaktir. Eger benim ecelim ertelenebilseydi bütün olaylarda onun yatdimcisi olurdum. Her türlü zor hadiseler karsisinda onu savunurdum. Ve simdi onu bir kez daha tasdik ediyorum ve sözlerini yüceltiyorum.”(*)
Bu vasiyet bastan basa Ebu Talib’in imaninin ve hidayetinin aciklayicisidir. Acikca görülmektedir ki Ebu Talib Peygamber(s)’i dogruluyordu ve onun dinini hak din biliyordu. Kureys’i ona tabi olmaya ve onu himaye etmeye davet ediyordu. O islam’in hanif dinine kamil manada teslim olmus biriydi.
Sa’d, Tabakat adli kitabinda diyor ki;
“Ebu Talib vefat aninda Kureys’in reislerine bakarak söyle dedi:”Muhammed (s)’in sözlerini dinleyin, onun emrine uydugunuz müddetce her zaman hayir ve saadet üzerindesiniz. O halde onun takipcisi olunuz de ona yardim ediniz ki böylece hidayet bulacak, muvaffak olacaksiniz:”(**)
Ehl-i Sünnetin taninmis alimlerinden Berzenci derki: “Ebu Talib’in kemal ve kurtulus yolunu Peygamber (s)’e tabi olmakla bilmesi, insanlarin ona tabi olmalarini emretmesi buna ragmen kendisinin ona tabi olmamasi cok uzak bir ihtimaldir.”(***)
*Bihar ul Envar c.35, s.107,107, El Gadir c.7, s.366 (Ehl-i Sünnet kaynaklarindan)
** El Gadir c.7, s.367
*** Ayni kaynak
10-EBU TALİB VE PEYGAMBER (S)’İN BİRBİRLERİNE KARŞI TUTUM VE DAVRANIŞLARI
Alimler diyorlar ki: Bir kimsenin akidesi (inanci) üc yoldan taninir:
1-Ona ait ilmi ve edebi eserleri arastirmak
2-Yakinlarinin inanci ve garezsiz dostlarinin onun hakkindaki görüsleri
3-Onun toplumdaki davranis sekilleri
Biz Ebu Talib’in düsünce ve inanc tarzini bu üc yolla taniyabiliriz. Birinci SIK icin Ebu Talib’den hatira kalan hutbeleri, sözleri ve siirleri onun yüksek düzeydeki imaninin ve teslimiyetinin bariz birer delilleridir.
Nitekim bu siirlere ve hutbelere önceki konularda degindik.
Ikinci SIK icin Ehl-i Beyt imamlari ve onlarin sadik dostlarinin görüsleri yeterlidir. Zira onlar Ebu Talib’e en yakin kimselerdir. Onlarin tamami Ebu Talib’in dirayetli bir mümin oldugunda hemfikirdirler. Bu konudaki rivayetler de daha önceki konularda hatirlatildi.
Ücüncü SIK ise onun düsünce ve davranis seklinin nasil oldugu konusudur. Bu konu hakkinda biraz genis aciklama yapalim.
Peygamber (s) sekiz yasinda iken dedesi Abdulmuttalib onun bakimini üstlenmis durumdaydi. Abdulmuttalib dünyadan göcmüs ve Muhammed (s)’in mesuliyetini Ebu Talib’e birakmisti.
Ebu Talib o zamandan vefat ettigi döneme kadar 42 yil gece gündüz Peygamber (s)’in hizmetindeydi. Peygamber (s) ile olan karsilikli iliskileri ve davranislari o kadar samimi, sefkatli dolu ve uyumluydu ki aralarinda en kücük bir düsmanlik olmadigi gibi derin bir sevgi ve muhabbet vardi.
Ebu Talib Peygamber(s)’in yolunda fedakarligin kemale ulasmis örnegini serdiledi. Her zaman onun mukaddesatini savundu. Ebu Talib’in Peygamber (s)’e olan itikadinin temeli öylesine güclüydü ki onunla birlikte Kabe’ye gider ve Allah’a onun makami adina yemin ederdi ve böylece rahmet yagmurlari yagardi. (Bu konuya önceki bölümde yer verdik:)
Onun peygamber (s)’e olan imani öylesine saglamdi ki bütün Hasimogullarini ona feda etmeye hazirdi.Herhangi bir suikaste kurban gitmemesi ici oglu Ali (a)’i Peygamber (s)’in yataginda uyutuyor, Peygamber (s)’in yatagini degistiriyordu.
Bir gün Hasimogullarindan bir grup hazirlamisti. Tabiatiyla Hasimogullarinda Peygamber (s)e zarar gelmemesi icin belki de öleceklerdi. Bu konuda ki örneklerden de daha önce söz edildi.
Bu tür isler ve davranislari göstermektedir ki Ebu Talib’in Peygamber (s)’e olan imani cok yüksek bir düzeydeydi.
Bir baska konuda Peygamber (s)’in Ebu Talib’e karsi davranis seklidir. Peygamber (s), Ebu Talib’in sagligi zamaninda ondan asla ayrilmadi ve onu kendinden asla uzaklastirmadi. Ona hic sitem etmedi. Aksine ona tam bir sefkatle davrandi ve onu hep övdü. Ebu Talib’in vefatindan sonra da her zaman onu yad etti.
Ebu Talib’in ve Haticenin vefat yilini “hüzün yili “ ilan etti ve Ebu Talib icin istigfar etti. Islam Peygamberi (s)’nin Ebu Talib’e karsi bu tür davranislari Ebu Talib’in düsünce ve inanc tarzindan razi oldugunu göstermektedir. Burada Peygamber (s)’in Ebu Talib’i yadettigi anilardan aşağıdaki hadiseye dikkatlerinizi cekiyorum:
Enes bin Malik diyor ki: Peygamber (s) Medine’deydi. Bedevi araplarindan birisi Peygamber (s)’in yanina geldi. O yil ki kuraklik ve kitliktan söz etti. Sözleriyle cocuklarin acligini ve develerin susuzlugunu vurguladi. Peygamber (s) ayaga kalkti, minberin üzerine cikti ve Allah’a hamd ve sena dan sonra söyle dedi:
“Allah’im! Bitkilerin seyermesine ve canlilarin memelerinin sütle dolmasina vesile olan bolca yagmurlarini bize gönder:”
Ayni anda siddetli bir yagmur yagdi. Öyle ki halk selde bogulmaktan korktular. Peygamber (S) arz etti.”Allah’im yagmuru Medine’nin etrafina gönder.”O anda bulutlar Medine’nin etrafina dagildilar. Peygamber (s) gülümsedi ve ayni anda hatirina Ebu Talib geldi ve söyle buyurdu:
“Allah Ebu Talib’e hayir vemükafat versin! Eger o sag olsaydi gözleri aydin olurdu.” Sonra da söyle buyurdu:”Kim Onun bir siirini okuyacak?
Hz. Ali (a) arz etti: “Ey Allah’in Resulü! Sanirim sizin kastettiginiz siir su olsa gerek:
Peygamber (s) ak yüzlüdür ki
Hak onun yüzünün bereketiyle
Yagmur taleb ediyor
Siginagidir dul kadinlarin
Imdadina yetisen yetimlerin
...............
Hz.Peygamber (s) buyurdu: Evet bu siirdir. Ali (a) yukaridaki siirden sonra Ebu Talib’e ait bir baska siiri okudu. Ali (a) siiri okurken Peygamber (s) minberin üzerinde, Ebu Talib icin Hak Teala’nin dergahindan magfiret diliyordu.(*)
Resulullah’in diger sözleri Ebu Talib’in yürek yakan vefati aninda söylemis oldugu sözlerdir ki daha sonra deginecegimiz Resulullah’in bu sözleri de Ebu Talib’in Peygamber (s)’in risasini kazanmis oldugunun bir diger kanitidir.
* El Gadir c.7, s.374 ve 375, (cesitli Ehl-i sünnet kaynaklarindan nakledilerek)
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
SORU VE ELEŞTİRİLERE CEVAP
Yarali ve yenilmis düsmanin her zaman faydalandigi savas araclarindan biri de asilsiz haber yaymak, yalan söylemek ve iftira atmaktir. Tarih boyunca Allah’in gazabina müptela olmus kimseler bu aractan cok istifade etmislerdir.
Muaviye ve Ümeyyeogullari kendi hükümetleri döneminde cahilleri aldatmak ve rezil hükümetlerini devam ettirebilmek icin Hz.Ali (a)’in aleyhinde sürekli olarak cesitli yollardan istifade etmislerdir. Bunlardan en Sık istifade edileni iftira atma yöntemleridir.
Örnegin Ali (a)’in düsmanlari onun yüce makami konusunda nazil olan bir cok ayetin dogrusunu tam tersi olarak gösteriyorlardi. (Bu konuya ön sözde degindik)
Onlar bir yandan Hz.Ali (a)’in faziletlerini gizlemeye calisiyorlar ayni zamanda ayet ve rivayetleri Hz.Ali (a)’in aleyhine yorumlayarak insanlari aldatmaya calisiyorlardi. Öte yandan Hz.Ali (a)’in düsmanlari adina uydurduk ve sahte faziletler üretiyorlardi.
Sözün kisasi; Bu satilik ve necis eller Hz.Ali (a)’in muhterem Babasi Ebu Talib’in imani konusunda tarihte süphe ve elestiriler meydana getirdiler. O dönem de ortaya cikan sorular hala devam edegelmistir. Hakikatde onlar Ebu Talib’i ezmeye calismakla, Hz.Ali (a)’i ezmek istemislerdir.
Ebu Talib’in tek sucu Hz.Ali (a) ‘in Babasi olmasiydi. Eger onun bu yönü olmasaydi kesinlikle onu yenilmez bir kahraman ve sadik bir müslüman olarak tanitirlardi.
Muaviye’nin hilafeti zamanindaki sansür kosullari dikkate alacak olursak Ebu Talib’in aleyhindeki ithamlarin ve söylentilerin köklerini taniyabiliriz. Bu arada Ehl-i Sünnet’in cogunun Ebu Talib’in imaninin olmadigi sekildeki inanclarinin sebebini de anlamis oluruz. Kitabin önsözünü bir kez daha okuyunuz ve aşağıdaki iki olayi da dikkatle mütalaa ediniz.
1)Emevilerinden bir grup Muaviye’ye nasihat ettiler ve söyle dediler: “Sen artik hedefine ulastin. Bundan sonra Ali (a)’den eline cek.” Muaviye cevabinda söyle dedi:” Hayir! Andolsun ki kücükler bu esasa göre büyüyecek ve büyükler bu esase göre yaslanacaklar ve artik hic kimse Ali’nin faziletini söylemeyecek”(*)
2)Mutref ibn-i Mugire diyor ki: Bir gün babam Mugiret ibn-i Sube’yi üzgün gördüm, dedim ki: “Baba! Ne oldu ki gece’den su ana kadar düsünceli ve hüzünlüsün?”
Dedi ki: Evladim ! En necis ve en kafir insanlarin yanindan geliyorum.
Dedim ki : Olay nedir?
Dedi ki: Muaviye ile basbasa görüstüm. Ona dedim ki: Ey Emir ul müminin! Sen istedigine kavustun. Bundan böyle adaletle hükmeder , hayir islerini yayginlastirirsin cok büyürsün. Buna göre Hasimogullarina iyi davranirsan cok yerinde ve dogru bir is yapmis olursun. Allah’a andolsun ! bu gün onlarin yaninda senin icin tehlikeli olabilecek bir sey yoktur:”
Muaviye söyle dedi: “Asla , asla! Teym kabilesi yönetimi ele gecirmisti; onlarin reisi Ebu Bekir’dir. Bir kac sabahi sonrasi ortadan kalktilar ve adlari dillerden düstü. Ayni sekilde Adiyy kabilesi’de yönetimi ele gecirmislerdi; onlarin reisi Ömer’di. Onlardan sonra bizim kardesimiz Osman hükümeti ele gecirdi.
Onlarda ortadan kalktilar ve adlari dillerden düstü. Fakat Hasimogullarinin saltanatlari hala devam ediyor ve isimleri hala dillerde dolasiyor.Öyle ki Hasimogullarindan biri olan Muhammed’in adi her gün bes kez ezanlarda yüceltiliyor. Ey anasi ölmüs! Bu ismi defnetmeden yerime oturmayacagim; evet defnedecegim.”(**)
Simdi düsünün; Muaviye’nin Hasimogullarina ve özellikle Hz.Ali (a)’a ve Ehl-i Beyt’ine karsi bu tarz bir düsünce yapisi var. Dikkat cekici bir hususta sudur ki;
Muaviye’nin asil ve daimi projelerinden biri de zor ve zer karsiligi aldatilan yahut satin alinan insanlar vasitasiyla Hz.Ali(a) ve Ehl-i Beyti hakkinda uydurma ve yalan hadis üretmesini saglamakti. Buna göre tarihte Ebu Talib hakkinda olusturulmus bulunan süphe ve iddialarin köklerini cok iyi anlayabiliriz.
Simdi Ebu Talib hakkindaki bazi soru ve elestirileri sirayla yazip cevaplandirmaya calsalim.
*Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid Eski basim c.1, s.356
** Muruc uz Zeheb c.2, s.342, Serh-i Nehc ul Belaga Ibn-i Ebi’l Hadid c.2, s.357 Eski basim
1– EBU TALİB’İN TAKİYYESİ VE TAKTİĞİ
Soru: Nicin Ebu Talib acikca müslümanlarin safinda yer almadi, acikca namaz kilmadi, acikca islamin planlarini icra etmedi? Eger bunlari yapsaydi onun müslümanligi üzerinde söz söylenmez, hakkindaki süphe ve tereddütler ortadan kalkmaz miydi?
Cevap: Ebu Talib öyle bir asirda ve kosullarda bulunuyordu ki: Peygamber (s)’i ve Kureys toplumunda azinlik durumundaki Hasimogullarini himaye etmek, islamin ilerleme yolunu acmak ve bu yolda SIKINTILARA tahammül etmek icin takkiye yöntemlerinden istifade etmek zorundaydi.
Daha acik bir ifade ile Ebu Talib secmis oldugu cephe gerisindeki bu taktiksel yöntemi ve özel bir kamufleyle (gizlenme ile ) islam Peygamberi (s)’in en iyi surette koruyabilirdi.
Aksi takdirde bu isi asla basaramazdi. Hatta sözkonusu hizmetlerinin ondan birini belki de yüzde birini dahi gerceklestiremezdi. Mutlaka sir tutan bir mücahidin takiyye yöntemlerinden birine yönelmeli ve gizlilik perdesi altinda mücadelesine devam etmeliydi. Böylelikle düsmanin eline hic bir koz vermeksizin isini yürütecekti.
Nitekim bu konu islam’in dogusundan önceki kavimler arasinda mevcuttu. Örnegin Eshab-i Kehf’in takiyye yöntemi ve Firavun ailesinin mü’minin takiyye yöntemi ve...
Hz.Peygamber (s)’in kendisi bile risaletin baslangicindan itibaren üc yil boyunca takkiye yapti. O üc yildan sonra da bazi konularda takiyye siperinden SIK SIK istifade etti. Bu dogrultudaki dört rivayete dikkatlerinizi cekmek istiyorum.
a)Imam Cafer Sadik (a) buyurdu: “Ebu Talib’in misali tipki Eshab-i Kehf’in macerasi gibidir. Onlar imanlarini gizlerdiler ve sirki asikar ettiler. Böylece Allah onlara iki kat sevap verdi.”(Bir kez kendi imanlari icin digerinde takiyye yaptikalari icin) (*)
b)Emir ul Mü’minin Ali (a) buyurdu: “Allah’a andolsun! Ebu Talib Abdumenaf bin Abdulmuttalib mümin ve müslümandi. Imanini Kureys’in Hasimogullarina olan düsmanligi ve onlarin Hasimogullarindan ayrildigi hatirina gizledi.”(**)
c)Imam Hasan Askeri (a) buyurdu: “Yüce Allah Peygamber (s)’e vahyetti: Ben sana iki grup sialarinla (taraftarlarinla) yatdim ettim. Onlardan bir grubu sana gizlice yardim ediyorlardi, diger bir grubu ise acikca yardim ediyorlardi.
Birinci grubun senveri ve en üstün kisisi Ebu Talib’dir.” Ikinci grubun senveri ve en üstün kisisi Ebu Talib oglu Ali (a) dir. “Imam Hasan Askeri (a) daha sonra söyle buyurdu:” Ebu Talib tipki Firavun hanedaninin mü’mini gibi imanini gizliyordu.”(***)
* Usul-i kafi c.1, s.448. ** El Gadir c.7, s.388
*** El Gadir c.7, s.395
Aciklama: O Firavun hanedaninin müminiydi. Adi Hezqiyldi. Firavun’un sarasiynda yasayanlardandi. Batininda Hz.Musa (a)’a iman etmisti. Ona derin bir muhabbet besliyor ve takiyye örtüsünün altinda gizlice Musa (a)’i himaye ediyordu. Hz.Musa (a)’in canini tehlikede görünce mertce meydana cikti.
Kendi kavmine nasihat etti ve Musa (a)’i katletmekten alikoydu. Onun macerasi Kur’an da Gafir (Mümin) suresi 28 ile 33.ayetler arasinda yer almaktadir.
d)Imam Cafer Sadik (a) buyurdu:
“Ebu Talib “Cummek hesabina göre” imanini asikar etti ve eliyle 63 rakamini isaret etti.”(*)
Cümlenin aciklamasinda “Cumel hesabi! Diye bir ibare vardir. “Cumel hesabi”bu günkü istilahta “Ebced hesabi” olarak bilinmektedir. Eski zamanlarda yazarlarin ve mütercimlerin kurallastirdigi bir hesap sistemidir.
Ebu Talib’in eliyle isaret ettigi 63 ralami (**) Ebced hesabina göre “la ilahe illallah’in kisaltilmis sekil olan “la ve illa” iki kelimeye esittir.
Ebu Talib’in isaret ettigi 63 rakamiyla ilgili asagida ki cümleler söylenmistir:
1-63 rakami Ebced hesabina göre “ebbeh” sözcügüyle esittir ve bu sözcük “gizli, sakli tut” anlamindadir. Burda Ebu, Talib’in Imam Sadik (a)’in amaci takkiye’yi beyan etmektir.
2-63 rakamindan kastedilen sey Ebu Talib’in kendi imanini 63 degisik dilde ifade etmesidir. Bazi rivayetlerde Imam Sadik (a) buyurmustur:” Yani her lisan ile”(***)
3-63 rakamindan kastedilen sey, Ebu Talib’in kendi imanini aciga cikaran Peygamberi medhetme konulu okudugu 63 kasidedir.
4-Maksad i dur ki; Ebu Talib imanini izhar ettiginde 63 yasindaydi.
Ve daha önce zikredilen; Ebu Talib’in Allah’in vahdaniyetine ve Islam Peygamberi (s)’nin risaletine Habesi diliyle sehadet getirmesi bu rivayetle uyunludur.(****)
Bütün bu rivayetlerde Ebu Talib’in batinda Islam kabul etmis oldugunu fakat Peygamber (s)’i himaye etmek icin zahire kendini müşriklerin safinda gösterdigini görmekteyiz.
Gercektende o bu ilginc tedbirler ve taktikle sonucta hem Peygamber (s)’in ilerleme katetmesini sagladi hem de ona yönelik tehlikeleri etkisiz hale getirdi. Bir yandan bu yöntemle müşrikleri aldatmasi öte yandan sözleri, hutbeleri, kasideleri ve vasiyeti...
Onun ortaya koydugu sözler dikkate alindiginda basiret sahibi her insan icin onun imani konusunda hic bir belirsizlik geride kalmayacaktir.
* Usul-i Kafi c.1, s.449 ** Onun niteligi icin bkz. Bihar ul Envar c.35, s.79
“Onlar hem ondan alikoyarlar, hem kendileri uzak dururlar. Onlar yalnizca kendi nefislerinden baskasini yikima ugratmazlar ama suurunda degildirler.”
Müfessirlerden bazilari bu ayeti söyle yorumlamislardir: “Kafirlerden bazilari insanlari Peygamber (s)’e eziyet etmekten men ederler. Fakat kendileri o hazretten uzak dururlar.”
Bu ayet Ebu Talib’i kinamaktadir. Örnegin Süfyan-i Sevri’nin nakli ile, Habib bin Ebi Sabit’den rivayet olundu ki: Ibn-i Abbas söyle der: “Bu ayet Ebu Talib Hakkinda anzil olmustur. Öyle ki helki peygamber (s)’e eziyet etmekten alikoyar fakat kendisi islamdan uzak duruyordu.”(*)
Cevap: Ilk olarak: Ayetin öncesinde ve sonrasinda dikkat edilirse; ayet inatci kafirleri kinamakla ilgilidir. Zahirdeki manasi dikkate alindiginda ayet söyledir:”Onlar (Kafirler) insanlari peygambere uymaktan men ediyorlardi ve kendileri de peygamberden uzak duruyorlardi:”(**)
Bununla birlikte mezkur ayette Peygamberi himaye etmek sözkonusu degildir.
Ikinci olarak: “Yen’evne” kelimesi “Ne’eye” sözcügünden türemistir ve “uzak düsmek” manasindadir. Öyle ki Ebu Talib hic bir zaman Peygamber(s)’den uzaklasmamisti. Aksine her zaman peygamber (s) ile birlikteydi.
Ücüncü olarak: Yukaridaki ayetin yanlis tefsir edilmesine yol acan tek sey Ebu Talib’i kinamakla ilgili iddia edilen bir rivayettir. Söz konusu rivayet “Süfyan-i Sevri” tarafindan rivayet edilmistir ki bir kac yönden incelendiginde kabul edilecek cinsten degildir:
1-Sufyan-i Sevri yalanciligiyla taninmis biridir ve güvenilir olmayan kisilerden rivayetler nakletmistir.(***)
2-Rivayet Mürsele’dir Yani Habib ile ibn-i Abbas arasinda bir kac rivaden sonra irtibat ortadan kalkmaktadir.
4-Habib ibn-i Ebi Sabit raviler arasinda güvenilmez bir sahis olmasinin yanisira sahtekarligi ve hilebazligi ile de taninmistir.(****)
5-Taberi, ibn-i Munzer, ibn-i Ebi Hatem de ibn-i Murdeveyh gibi tefsirciler ibn-i Ebi Talha kanaliyla ayeti tipki ibn-i Abbasin tefsiri gibi söyle tefsir etmislerdir. “Onlar (Kafirler) insanlari Peygamber (s)’e uymakatan men ederler, eziyet etmekten degil...”Bununla birlikte ayetin manasini Ebu Talib’e tatbik etmek dogru degildir.(*****)
Bir diger önemli konu da daha öncede zikredildigi gibi Ebu Talib’in imani konusunda ibn-i Abbas’in görüsü O’nun müslüman oldugu seklindedir.(******)
* Tefsir-ibn-i Kesir c.2, s.128 ** Müfessirlerden bir cogu, bu cümleden; Kurtubi kendi tefsirinde ve Katede, Mücahid, ibn-i Ceir ve Fahri Razi ve... ayeti böyle etmislerdir.
*** Mizan ul ildal s.398 **** Tehzib ut Tehzib c.2, s.179
***** El Gadir c.8, a.3 ****** Burada konu cok uzundur. Genis aciklama icin bkz. Abdullah Huneyzi’nin telif ettigi.”Kureys Mü’mini Ebu Talib” adli kitap s.303 ten 311 e , El Gadir c.7 Kitabin birinci bölümüne müracaat ediniz
3-TEVBE SURESİ 113. VE KASAS SURESİ 56. AYETLERİNİN İNCELENMESİ
Soru: Tevbe suresinin 113.ayetinin nüzlu konusunda Ehl-i Sünnetten nakl olunmustur ki söz konusu ayet Ebu Talib’in imaninin olmadigina iliskindir.
Bu cümleden: Ebu Talib ömrünün son anlarini yasarken Peygamber (s) yataginin kenarina geldi. Abdullah ibn-i Ebi Ümeyye ve Ebu Cehil’inde orada hazir bulundugunu gördü, söyle buyurdu: “Ey amca! La ilahe illallah de ki Allah’in huzurunda senin lehine kanit getireyim” Ebu Cehil ve Abdullah ibn-i Ebi Ümeyye Ebu Talib’e söyle dediler: “Acaba baban Abdulmuttalib’in dininden vaz gecmek istermisin?” Peygamber (s) sözünü bir kac kez tekrarladi.
Ebu Cehil ve ibn-i Ümyye’de sözlerini tekrar ettiler Sonunda Ebu Talib: “Ben Abdulmuttalib’in dini üzereyim.” Dedi ve sehadet kelimesini söylemedi.
Peygamber (s) buyurdu: “Bu isten nehy edilmis olmasaydim, senin icin Allah’tan mutlaka bagislama dilerdim.” O anda Tevbe suresinin 113.ayeti nazil oldu:” peygamber (s)’e ve inananlara akrabalari dahi olsa müşrikler icin Allah’tan bagislanma taleb etmeleri yarasmaz.” Allah’in nehyetmesinden de anlasiyor ki Ebu Talib iman getirmemistir.
Cevap: Bu ayeti Ebu Talib’in imani olmadigina dair degil getirmek bir kac yönden incelendiginde temelsiz ve tutarsiz bir celiskidir.
1-Ayete nüzul sebebi olarak nakledilen rivayet güvenilir olmaktan uzaktir. Muaviye’nin dönemindeki gizli eller böyle sahte rivayetler icin yalanlariyla isbasindaydilar.
(Bu konunun genic aciklamasi “Kureys Mümini Ebu Talib” kitabinin 313. sayfasindan itibaren yer almistir)” Uvl’il gurba” (Akrabalarindan dahi olsa) kelimesi yalan üretenler icin iyi bir bahane olmus. Kur’an ayetleri icinde bu ayeti ugursuz hedefleri icin vesile bilmislerdir.
2-Bu ayet Tevbe suresinde yer almaktadir. Tevbe suresi Medine’de Peygamber (s)in ömrünün son yilinda nazil olmustur. Bu konu Tefsir-i Kessaf’ta yer almaktadir. Ebu Talib Hicretten yaklasik üc yil önce dünyaya veda etmistir ve Ebu Talib’in hasta yatagindaki ömrünün son anlari ile (Tevbe:113) ayetin nazil olmasi arasinda on yildan fazla bir bosluk vardir.
3-Eger Peygamber (s) ayetin nüzulundan önce Ebu Talib icin magfiret taleb etmisler denecek olursa bu da mükün degildir.Zira rivayette de nakledilene göre Peygamber (s)’in kendisi buyurmustur:”Eger bu isten nehy edilmemis olsaydim, senin icin Allah’tan rahmet ve bagislama dilerdim.”diye .
Kur’an ‘in cesitli ayetlerinde (*) kafirlerle dost olmak, muhabbet beslemek ve onlar icin bagislanma taleb etmek yasaklanmisti. Buna göre Peygamber (s)’in Ebu Talib’e olan muhabbeti ve onun icin magfiret dilemesi Ebu Talib’in kafir olmadiginin delilidir.
4-Baska konularda nazil olan ve Ebu Talib’le alakasi olmayan bir cok rivayetler onlardan görülmekte ve Ebu Talib’e nisbet edilmektedir. Neticede bu tür rivayetler zikredilen rivayetlerle ihtilafli görülmektedir.
5-Cok sayida rivayetlerde görülmektedir ki; Peygamber (s) Ebu Talib’in vefatindan sonra onun icin dua ve istigfar ediyor. (*) Buradan anlasilmaktadir ki yukaridaki ayet Peygamber (s)’in Ebu Talib ici bagislanma dilemesi ile alakali degildir.
6-Sözkonusu ayet nehy (yasaklama) icerikli degil, aksine nefy (iptal etme) iceriklidir. Ayette vurgulanmak istenen olay: Peygamber (s) müşrikler icin bagislanma dilemez. Bununla birlikte eger peygamber (s) bir kimse icin bagislanma dilemisse b o kimsenin müşrik olmadiginin delilidir.
3
HAZRETİ EBU TALİB HAZRETİ EBU TALİB
7-Ebu Talib’in imanini ispat eden bir cok rivayeti inkar ettigimizi ve ayetin nüzul sebebi olarak gösterilen rivayeti kabul ettigimizi farzetsek bile Ebu Talib’in dedigi iddia edilen “Ben Abdulmuttalib’in dini üzereyim “ seklindeki cümle onun imaninin delilidir. Zira Abdulmuttalib Hz.Ibrahim (s)’in hanif dini (islam) üzereydi.
Iddia: Kasas suresi 56. ayeti hakkinda da tipki yukaridaki ayette anlatilan hadiseye göre: Peygamber (s) Ebu Talib’i seviyordu ve islama iman getirmesini istiyordu.
Peygamber (s) Ebu Talib ölüm dsegindeyken ona “la ilahe illallah” söyle dedi. O da söylemedi. O anda Kasas suresi 56.ayet nazil oldu ki ayetin baslangici söyledir.” Gercek su ki sen sevdigini hidayete erdiremezsin” Bununla birlikte Ebu Talib iman getirmedi.
Cevap: Önceki sorudaki istigfar ayeti hakkinda ortaya cikan sorularin cevabinin aynisi bu ayet icinde gecerlidir. Ek olarak sunu diyebiliriz. Farz edelim ki bu ayetin nüzul sebebinde Ebu Talib’le ilgili olsun. Bu durumda bu ayetin Ebu Talib’in imani olmadigindan daha ziyade imanli ve mü’min olduguna delalet ettigi görülür:
1. Peygamber (s)’in Ebu Talib’e olan sevgisi Ebu Talib’in mümin oldugunun delilidir ve ayetin manasi söyledir: “Ey Muhammed! Sen amcani seviyorsun, hidayet etmiyorsun, Zira Allah onu hidayet ediyor.”
2. Ayet diyor ki: Ebu Talib’in imani sadece Peygamber (S)’in daveti ile getirilen bir imandan öte temelleri ilahi lütuf ve hidayete dayanan cok yüce bir mertebede bulunan Allah’in hususi bir hidayet ve inayetidir.
4-DEHDAH HADİSİ
Soru: Ebu Talib’in imansiz olduguna inananlar diyorlar ki; Bizim kitaplarimizda bulunan rivayetler Ebu Talib’in küfürüne delalet ediyor. Onlarin arasinda “dehdah hadisi” meshurdur ki aşağıdaki iki rivayette söyle nakledilmistir.
1- Peygamber (s)’in amcasi Abbas o hazrete sordu: “Acaba Ebu Talib’in sana olan dostlugunun, ona bir faydasi varmidir” Peygamber (s) buyurdur: “Evet onu siddetli bir azap halinde buldum, oradan cehennemin üst tabakasina yakin bir yere (ki azabi daha hafiftir) cikardim. Eger ben olmasaydim o cehennemin en alt derecesinde yer alacakti.”
2- Ebu Said Hudri der ki: Peygamber (s)’in yaninda söz Ebu Talib’den acildi. O hazret buyurdu: “Sanki benim sefaatim onda faydali gibidir.O kaynar sudadir ki ates ayaginin altini kavurarak yukari dogru siddetlenir ve beyni kaynamaya baslar.”(*)
Cevap: Ikl olarak; Bu rivayeten senedi hatta Ehl-i sünnedir. Zira Sufyan-i Sevri, Abdullah ibn-i Yusuf Embesi, Abdulaziz, Muhammed Daverdi, Muhammed ibn-i Abdulmelik-i Emevi vb. Kisiler yalnizca güvenilmez kisiler olmakla kalmayip itibar edilmez sahislar olarak kaydedilmislerdir.
Ilginctir Seyyid Fehhar ibn-i Mu’ed (Hicri kameri 630 da vefat etmis) gibi bazi arastirmacilarin deyimine göre “El Huccet-i ala’z Zaheb” kitabinda Dehdah hadisi sened acisindan Mugiret ibn-i Sube’de bugz ve düsmanligiyla meshurdur.
Onun günahlarindan biriside sarap iciyor olmasiydi. Onun bir zina hadisesi de bilinmektedir. Ibn-i Ebi’l Hadid, Ebu Ferec isfahani, Taberi ve Ebu Hanife Deynuri gibi büyük alimlerde onun fasikliginda tereddüt etmemislerdir.
Evet Muaviye’nin sesteminin satilik ve gizli elleri halki aldatmak icin bu rivayeti ibn-i Abbas ve Ebu Said Hudri gibi iki büyük sahabeye dayandirmislardir.Öyle ki ibn-i Abbas hakkinda Ehl-i Sünnet kitaplarinda söyle nakledilmistir.”Kardesim Ebu Talib ‘in ölüm aninda Allah’in birligine ve Peygamber (s)’in risaletine sehadet ettigini isittim.”(**)
Ikinci olarak: Soruyoruz, Ebu Talib’i kiyamet kopmadan ansil cehenneme göndermisdir!...?
Ücüncü olarak: Dehdah rivayeti Ebu Talib’in imaninin delili olan sayisiz muteber hadislerle ihtilafli (celiskisi) dir. Buna ragmen bu ihtilafli rivayet cok sayidaki muteber rivayete tercih edilmistir.
Dördüncü olarak: Ehl-i Beyt imamlarinin (a) ve sia alimlerinin tamaminin Ebu Talib’in imanina icmalari vardir. Dehdah hadisi Ehl-i Beyt imamlarindan (a) soruldugunda siddetle reddedmislerdir.
* Bu konuda Sahih Müslim c.1, Bab-i sefaat’un Nebi Ebi Talib ve Sahih Buhari c.2 Bab-i Gusset-i Ebu Talib’de yer almaktadir.
**Aciklama icin bkz. Kureys Mümini Ebu Talib- Abdullah Huneyzi s.380 ve sonrasi
*** *** ****
Enteresandir ki yalan üretenler Osman’in sefaat etmesi konusunda söyle naklederler:
“Osman cehennem atesine müstehak olan yetmisbin kisiye öyle bir sefaat edecek ki onlarin hepsi hesapsiz cennete gidecekler.”(*
Fakat Peygamber (s)’in sefaat etmesi konusunda söyle diyorlar: “Peygamber (s) Ebu Talib’i cehennemin siddetli atesinden daha hafif dereceli bir yere getirecektir.”
Bu memurlar kendilerini öylesine satmislardi ki sermaye sahiplerinin yaninda itibar kazanmak icin , örnegin; Peygamber (s) de Ebu Talib’in elinden tutar ve cehennemden cennetin gölgesine ulastirir diyemiyorlardi.
Bütün bunlar Muaviye’nin memurlarinin yalan yanlis düzmecelerinin birer alamet ve delilidir.Binlerce lanet olsun ! Bu zor ve zer’in (**) kölelerine...
* Sevaik ul Muhrika s.65 , El Gadir c.9, s.248 (cesitli kaynaklardan nakledilerek)
** Zer: Altin (arapca)
5-KABİLE TAASSUBU
Derler ki: Ebu Talib ‘in Peygamber (s)’i himaye etmesi imani nedeniyle degildi, kabile, aile taassubundan kaynaklanmisti. Örnegin Seyyid us Süheda Hz.Hamza’nin iman getirmeden önce himayesi ve bazi konularda Ebu Leheb’in himayesi gibi...
Dikkat cekici olan bir nokta onlar arasinda kabile taassubu sasirtici bir derecede hakimdi. Bir yandan da Abdulmuttalib Peygamber (s)’in himayesi konusunda Ebu Talib’e kesin emir ve tavsiyede bulunmustur.
Cevap: Ebu Talib’in himayesi öyle bir dereceye ulasmisti ki onu Ebu Leheb’in ya da bir baskasinin himayesi ile mukayese edip kabile taassubuna dayandiramayiz.
Sib’i Ebu Talib’deki siddetli muhasara (kusatma), Ali’yi Peygamberin yatagina yatirmasi, Peygamber (s) ortadan kayboldugunda müşrikleri karsisindaki isyani ve... bu konunun sahidleridir. Ebu Talib’in muhtelif savunma cephelerinde söyledigi sözler ve siirleri, her zaman Peygamber’in dogrulugu ve nübüvvetinin hak olusundan dem vurmasi da bir baska kanittir.
Eger mesele kabile taassubu olsaydi, nicin Peygamber (s)’i on tane amcasi arasinda yalnizca Ebu Talib cansiperane savunuyordu? Eger mesele babasinin vasiyeti ise, nicin kardesleri arasinda emin sifatiyla yalnizca o babasinin vasisi seciliyordu?
6-DİĞER SAHABELERLE MUKAYESE
Diyorlar ki: Eger Ebu Talib iman üzere yasadiysa nicin Billa Habesi, Yasir, Ammar, Cafer Tayyar ve ... karsilatiklari gibi kafirlerin eziyetleri ile karsilasmadi?
Ve bu tartismalar nicin bir baskasi hakkinda degil de Ebu Talib hakkindadir. Eger onun yolu müsahhas (acik) olsaydi bütün bu görüs ayriliklari gündeme gelmezdi.
Cevap: Aşağıdaki aciklamalari dikkate alarak yukaridaki sorunun cevabini elde edelim.
a) Ebu Talib cesitli yerlerde kafirlerin baski ve eziyetine muhatab oldu. Sib’i Ebu Talib’deki siddetli iktisadi kusatma buna delildir.
b) Eger Ebu Talib: Bilal , Yasir ve digerleri gibi iskence görmediyse bu , Mekke’nin reisi olmasi hatirinaydi. Hasimogullari ve cevresi onu destekliyorlardi. Kafirler bu nedenle ona da digerleri gibi eziyet ve iskence yapmiyorlardi.
c) Dikkat edilirse Ebu Talib hassas konularda takiyye siperinin arkasina gizlenmis , gizli ve illegal bir mücadele icindeydi. Ve acikta görünen mücadelesi ise daha cok dini olarak görünmüyordu.
Iste bu durum düsmanlar icin özellikle Muaviye ve memurlari icin büyük bir bahane olmustu. Böylece Ebu Talib hakkinda tartisma ve ihtilaf meydana getirdiler. Ayni sekilde bu ihtilaflar tarihten günümüze kadar ulasti ve bazi hassas konular meydana geldi.
Evet Ebu Talib tipki Firavun hanedaninin mü’mininin Firavun’un saarayinda gizlce Musa (a)’i himaye etmesi gibi bazi zamanlarda “önemli olan “ bazi seyleri “daha önemli” olan seylere feda etti. (Daha önce bunlar aciklandi):
Son söz sudur ki: Dedigimiz gibi Muaviye’nin Hz. Ali (a)’a öylesine düsmanligi vardi ki nasil etsemde Ali’yi halkin gözünden düsürsem diye düsünüp duruyordu. Imam Ali (a)’in parlak yasantisinda karanlik bir nokta göremiyordu.
Muaviye’nin babasi Ebu Sufyan’in putperestligin reisi olmasi Muaviye’nin sahsina zarar veremezdi. Zira Ali (a)’in babasi da öyleydi.(!) Onlar bu amcalari icin zorunlu olarak Ebu Talib’in imanini tersine göstermeye kalkismislardi.
Evet bu gizli eller necis yollardan ortaya cikmislardi. Muaviye’nin itibarini korumak icin onu Hz. Ali (a) ile mukayese ediyorlar, Ebu Talib gibi mü’mini kafir olarak tanitiyorlardi.!
7- PEYGAMBER (S)’İN ARKASINDA NAMAZ
Diyorlar ki: Risalet’in ilk günlerinde Ebu Talib Peygamber (s)’i namaz kiliyor vaziyette gördü. Ali (a) sağ tarafinda namaza durmustu. Ebu Talib o anda diger oglu Cafer ‘e “Sen de soluna gec, namaza dur” dedi ve Cafer’de ona itaat etti. Simdi şu soru geliyor : Nicin Ebu Talib’in kendisi de gidip namaz kılmadı?
Cevap: Ebu Talib vefat ettiği sıralarda henüz cenaze namazı vacib olmamıştı. Zira cenaze namazı Medine’de vacib oldu. Ebu Talib ise Hicretten yaklasik üc yil önce dünyadan göctü.
8-EBU TALİB’İN ABDUMENAF ADINI TAŞIMASI
Soru: Ebu Talib’in Adi Abdumenaf’tir ki Menaf putlardan birinin adidir. Acaba bu isim (Menaf’in kulu) Ebu Talib’in putperestligini anlatiyor mu?
Cevap: “Menaf” kelimesi asli” Nevefe” sözcügünden türemistir. “Büyüklük” anlamina gelir ve Allah’in sifatlarindan biridir. Buna göre “Abdumenaf” Yüce Allah’in kulu manasindandir.
Ayrica Peygamber (s) ücüncü ceddinin adida Abdumenaf’ti. Eger putlardan birinin adini Menaf koymuslarsa bu demek degildir ki “Menaf” dan maksad her yerde ve her konu da o putlar irtibatlandirilsin.(*)
* Bu konunun aciklamasi icin bkz. Mecalis ul MU’minin c.1, s.162
EBU TALİB’İN YÜREK YAKAN VEFATI
Ebu Talib, Peygamber (s) dogumundan 35 yil önce dünyaya geldi. Risalet zamani 75 yasindaydi. Risalet onuncu yilinda yaklasik 85 yasindayken gözlerini dünyaya kapadi. Ebu Talib’in büyük direnisi ve muhafizligi ihtiyarlik döneminde gerceklesti.
Ömrünün son anlarinda Peygamber (s) ve Ali (a)’in baslarini sinesine yasladi ve söyle dedi:
“Sizden ayrilmak benim icin cok zor olacak. Düsünüyorum da. Acaba benden sonra size neler yapacaklar?”
Daha sonra Akil, Cafer ve diger yakinlarina bakti ve söyle dedi: “Hepinizi Allah’a emanet ediyorum. “Ardindan dudaklari hareketsiz kaldi ve gözlerini bu fani dünyaya kapadi.
Peygamber (s) gönlü cok perisan bir vaziyette onun cenazesinin yanina geldi. Dört kez alninin sag tarafini ve üc kez de sol tarafini eliyle mesh ettikten sonra söyle dedi:
“Ey amca! Kücüktüm, büyüttün: yetimdim sefkat gösterdin. Büyüdüm, yardim ettin. Allah sana iyi mükafati versin.”(*)
Bir grup tarihci söyle yaziyorlar: “Ali (a), Ebu Talib’in ölüm faciasini Peygamber (s)’e bildirdiginde islam Peygamberi (s)’in gözlerinden yaslar süzüldü. O kadar hüzüne boguldu ki hickirikla aglamaktan bogazi dügümlendi. Ali (a)’a söyle buyurdu. “Git ona gusül ver ve kefenle, cenazeyi tabuta koydugunda bana haber ver.”
Ali (a) bu isleri tamamladiktan sonra Peygamber (s)’e haber verdi. Tesyii cenaze’ye Hasimogullari, Abdulmuttalibogullari ve Mekke halkinin tamami katilmislardi. Herkes cok üzgündü.
Hatta bazilari olayin siddetli tesiriyle yakalarini parcaliyorlar ve saclarini dagitiyorlardi. Peygamber (s) cenazenin yanina geldi ve söyle dedi:”Ey amca! Akrabayi gözettin, iyi bir mükafata ulastin. Kücüklükten itibaren benim bakimimi üstlendin ve büyüdügümde de yardim ettin. Allah benim tarafimdan sana büyük mükafaat versin.”(**)
Islam Peygamberi (s) Ebu Talib’in cenazesine katildi. Cenaze kabre konduktan sonra kabrin kenarina durdu ve söyle buyurdu.
“Allah’a yemin ederim ! Senin icin Allah’tan magfiret taleb edecegim ve sana öyle bir sefaat edecegim ki bütün insanlar ve cinler buna sasacaklar.”(***)
Kabrin kenarina oturdu. Üzüntülü, feryad ve yakarisla dolu bir kalple söyle dedi:
“Ey baba! Ey Ebu Talib! Vay bu musibete...! Seni nasil kalbimden atabilirim! Ey beni kücükken büyüten insan, sen büyüdügümde de bana yardim ettin. Beni tipki gözbebegin gibi kendine yaklastirdin, korudun. Bana tipki ruhun ve bedenin gibi davrandin.”(****)
**** Kureys Mü’mini Ebu Talib (Abdullah Huneyzi) s.225, Esabe ibn-i Hucr dan nakledilerek c.7, s.112 ve...
ALİ (A)’IN BABASININ AYRILIĞINA AĞIT OKUMASI
Hz.Ali babasinin mateminde su siiri okudu:
“Ebu Talib yoksullarin siginagi ve yardimcisi
Ve karanliklarin nuruydu,
Ey baba! Senin gidisin melakut alemini perisan etti
Nimetlerin sahibi (Peygamber) sana selam gönderdi
Ve Rabbinin raziligi ve hosnutluguyla mülakat ettin
Peygamber (s) icin sefkatli bir amcaydin.”
Bunlari Peygamber (s) ve Ali (a)’in Ebu Talib hakkindaki onun imaninin acik delileri olan sözlerinden birer numunedir.
Ebu Talib’in vefat tarihi konusunda bir kac rivate vardir. Bazilari risalet’in dokuzuncu , bazilari onuncu , bazilari da onbirinci yilinda vefat ettigini nakletmislerdir.
Hatice’nin (s.a) vefati da ayni yilda gerceklesmistir. Ibn-i Sehr Asub’un menakibinda Ebu Talib’in vefati risaletten dokuz yil , sekiz ay sonra olarak nakledilir ve ondan alti ay sonra da Hatice (s.a)’nin dünyadan ayrildigi beyan edilir.
Fakat Ravendi’nin kisasinda söyle yazar: Ebu Talib risalet onuncu yili vefat etti ve ondan üc gün sonra da Hatice (s.a) vefat etti.(**)
Degerli El Gadir kitabinda cesitli kaynaklardan nakledilerek söyle yazar: Ebu Talib risaet onuncu yilinda Sevvel ayinin ortalarinda dünyaya veda etti. Onun vefatindan otuzbes gün sonra da Hatice (s.a) vefat etti.
Bu iki vefali dostun yürek yakan vefatlari sonrasi Peygamber (s)’i siddetli bir hüzün kapladi. Bu nedenle islam Peygamberi (s)’o yili “hüzün yili” olarak adlandirdi.(***)
Gercekten de onlarin yokluğu yürek yakan birer faciaydi. O musibetler Peygamber (s) icin son derece dayanilmazdi. Dostu hüzne bogmus, düsmani sevindirmisti. Onlar Peygamber (s) icin tipki bedenindeki iki kol gibiydiler.
** Bihar ul Envar c.35, s.82 ve c.19, s.5 Serh-i Nehc ul Belaga c.14, s.61 *** El Gadir cesitli kaynaklardan nakledilerek c.14, s.61
**** Bihar ul Envar c.35, s.112, El Gadir c.7, s.390
EBU TALİB’DEN SONRA MÜŞRİKELRİN EZİYETİNİN ARTMASI
Ebu Talib ‘in yokluğu o kadar hissediliyordu ki müşrikler bu durumdan cesaret buldular ve Peygamber (s)’e eziyet etmek icin kollarını daha cok sivadilar. Cebrail Peygamber (s)’e vahiyle su haberi getirdi:
“Mekke’nin dışına çık, zira senin yardımcın artik dünyadan gitmiştir.”(*)
Ebu Talib’in Peygamber (s)’i büyük himayesi ve onun yerinin boslugu vefatindan sonra cok bariz bir sekilde ortaya cikti. Aşağıdaki tarihi sözlere dikkat ediniz.
1- Ebu Talib’in vefatinin üzerinden henüz bir kac gün gecmisti. Peygamber (s) Mekke sokaklarinin birinden geciyordu. Ansizin Kureys’in memurlarindan biri cöple dolu bir kovayi o hazretin basinin üzerine bosaltti.
Peygamber (s) o vaziyette eve geldi. Kizlarindan bir tanesi su getirdi, aglayarak o hazretin sacini ve yüzünü yikadi. Peygamber (s) ona buyurdu:
“Kizim aglama! Allah düsmanin zararini babandan uzaklastiracaktir.”
O anda Peygamber (s)’in hatirina kendisinden sevgi ve muhabbetini hic esirgemeyen Ebu Talib geldi ve söyle buyurdu: “Ebu Talib’in vefati sonrasi haric, Kureys tarafindan bana zahmet verici hic bir sey ulasmadi.”(*)
Bir baska tabirle söyle buyurmustur:
“ Ebu Talib’in vefatina kadar her zaman Kureys’in bana karsi korku ve endiseleri vardi.”(**)
2- Ebu Talib’in vefatinin üzerinden henüz iki ay gecmemisti. Kureys’in önge gelen müşriklerinden Nadr ibn-i Haris , Utbet ibn-i Muiyt ve Amr b. As bir deve ikembesini Peygamber (s) secade halindeyken onun yüzüne süremyi kararlastirdilar.
Allah Resulü (s) Kabe’nin kenarinda namaz kilmakla mesguldü ve secdeye gitmişti. Onlar tasarladiklari isi gerceklestirdiler. O yüce sahsiyet bu duruma tahammül etti ve basini secdeden kaldirmadi.
Secde halinde agladi ve müşriklere lanet okudu. O anda Allah Resulülünün (s) kizi Fatima (s.a) aglayarak babasinin yanina geldi. O iskembeyi kenara firlatti ve babasinin üzerine yaslanarak agladi. Peygamber (s) basini secdeden kaldirdi ve yüksek sesle söyle dedi:
“Allah’im ben mazlumum. Zalimlerden benim intikamimi al.”(***)
* Siyre i ibn-i Hisam c.2, s.57 ** El Gadir c.7, s.376
*** Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.6, s.282-283
3- Ebu Talib dünyadan ayrilinca müşrikler kendilerini rahat hissettiler . Onlar artik yollarinin basinda duran en büyük engeli göremiyorlardi. Böylece Peygamber (s)’e fiilen eziyet etmeye giristiler.
Bu caresiz dönemde Peygamber (s) (Medine’ye hicretten önce) gecici bir hicrette bulundu. O canini düsmanin zararindan korumak icin Taif Kasabasina dogru hareket etti. Bir rivayete göre on gün, bir baska rivayete göre de bir ay yada kirk gün Taif’te kaldi ve oranin halkini islama davet etti. Fakat hic kimse davetini kabul etmedi.
Sonunda Taif’in putperest reisleri ona söyle dediler: “Taif’i terk et” Bununla da yetinmediler cocuklara ve serserilere o hazreti taslamalari icin emir verdiler. Yüce Islam Peygamberi kafasi yarilmis ve ayaklari kan revan icinde Taif’ten disariya cikti.
Sia rivayetlerine göre bu tehlikeli yolculukta Peygamber (s)’e Ebu Talib oglu Ali (a) ve Zeyd bin Harise eslik ettiler.(*)
Yine rivayet olunmustur ki: Ebu Talib’in vefatindan sonra o hazret bir baska hicret’i gerceklestirmistir. Ona söyle vahy oldu:
“Mekke’nin dışına cik, zira senin yardımcın artik dünyadan gitmiştir.” O hazret Ali (a) ile birlikte Mekke’yi terk etti ve Beni Amr bin Sia’saa kabilesinin yanina gitti ve kendini onlara tanitti.
Onlardan yardim taleb etti. Onlar icin Kur’an ayetleri okudu. Fakat onlar Resulullah (s)’in davetini kabul etmediler. O yüce insan on gün süren bu ilk hicretine devam etti.(**)
* Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.14, s.96 ve 97 ve c.4, s.128
** Ayni kitab c.4, s.128
EBU TALİB’İN PAK KABRİ HAKKINDA
Ebu Talib’in pak kabri, Mekke’deki “Haccun” kabristaninda yer almaktadir. Bu kabristan bu günkü adiyla “Kabristan-i Mualla” ya da “Kabristan-i Ebu Talib” olarak taninmaktadir.
Abdulmuttalib, Ebu Talib ve Hatice (a.s)’nin kabirleri birer ikiser metre araliktan yanyana yer almaktadir. Yaklasik iki asir önce kubbeli ve yapi seklinde olan bu kabristan daha sonra Vahabbiler tarafinfan yikildi.
Ibn-i Hacer’den Isabe adli eserinde nakledilmistir ki , Ebu Talib’in cenazesini babasi Abdulmuttalib’in cenazesinin kabrin ortasinda yüzü kibleye dönük vaziyette defnedildigini gördüler.
Bu söze göre Ebu Talib ve Abdulmuttalib’in kabri bir yerdedir. Dikkat edilmesi gerekir ki Ebu Talib kabristani, Sib, (havza)’i Ebu Talib’in disindadir; Zira Sib’i Ebu Talib, Ebu Gubeys daginin arkasindadir ve Kabe’ye yakindir.
Öyle ki Ebu Talib havzasindaki muhasara hadisesi söyle nakledilir. Aclik nedeniyle aglayan cocuklarin sesleri Kabe’yi tavaf edenlerin kulakalarina ulasiyordu. Ebu Talib havzasi (Sib’i Ebu Talib) Ebu Talib kabristanindan ayri bir yerdedir.
EBU TALİB’İN İMAN VE VEFASINA DAİR KISSALAR
Burada okuyucularin dikkatlerini Ebu Talib ‘in imani , vefasi, mertligi ve kudreti ile ilgili bir kac kissaya cekmek istiyoruz.
1-PEYGAMBER (S)’İN VEFALI DOSTU EBU TALİB VE HAMZA
Hicretin ücüncü yilinda meydana gelen Uhud savasinda Hz. Peygamber (s)’in yigit amcasi Hz. Hamza , büyük bir cesaret ve fedakarlikla düsman saflarindan otuz kisiyi öldürdükten sonra sehadete kavustu.
Peygamber (s)’in yaranlari arasinda Hz.Ali (a) disinda hic kimse Hamza gibi düsmanin basini ezmemistir. Hz.Alli (a) iki kilicla savasiyor ve söyle haykiriyordu: “Ena esedullahi” Ben Allah’in arslaniyim”(*)
Uhud savasi aninda gaybdan bir münadinin söyle haykirdigini nakledilir:
“Zülfikar gibi kilic, Ali gibi genc yoktur ve ne zaman ölenler üzerine aglamak isterseniz vefadar ve vefadarin kardesi icin aglayin.”(**)
Bu semavi sözde üc kisiden yani; Ali (a) , Hamza (a) ve Ebu Talib (a)’dan söz edilmistir. Ebu Talib Peygamber (s)’in vefadar dostu seklinde vasiflandirilmistir.
* Bihar ul Envar c.2, s.72 ** A’yan us Sia Yeni baski c.6, s.245
2-PEYGAMBER (S)’İN HİMAYESI İÇİN EBU TALİB’İN İLGİNC BİR YÖNTEMİ
Peygamber (s)’in amcalarindan Ebu Leheb islamin yayilmasinin önünde büyük bir engeldi. O, Peygamber (s)’in islerini baltalar ve sabote ederdi. Ne var ki akrabalik nedeniyle Peygamber (s)’in katledilmesine mani olurdu.
Bir gün Kureysliler bir entrika düzenlediler: Belirlenen bir gün Ümmü Cemil (Ebu Leheb’in esi) Ebu Leheb’i evde tutacak, bu arada Kureysliler Ebu Leheb’den habersiz Peygamber (s)’i katledeceklerdi.
Ümmü Cemil isbirligi sözü verdi. Kararlastirilan gün geldi. Ümmü Cemil o gün evin kapisini sikica kilitledi ve evin icinde kocasini oyaladi. Cok sayida konudan bahsederek Ebu Leheb’in evin disindaki gelismelerden habersiz olmasina gayret etti.
Ebu Talib olaydan haberdar oldu ve iyi bir care düsünmeye basladi. Sonunda ilginc bir care tespit etti. Oglu Ali (a)’a söyle dedi: “Amcan Ebu Leheb’in evine git, eger kapi kapaliysa onlari kapiyi acincaya kadar cal.
Eger onlar yine acmazlarsa kapiyi kirarak ac ve Ebu Leheb’i bularak ona babam sana söyle dedi de:” Bir insanin senin gibi kavminin reisi olan bir amcasi olursa o kisi hic zelil olamaz.”
Ali (a) Ebu Leheb’in evine gitti. Kapiyi acmadilar. Kapiyi zorladi ve kirarak acti.Ebu Leheb’e ulasti ve yukaridaki sözü söyledi. Ebu Leheb “Baban dogru söylemistir, peki ne oldu (bir sey mi var? ) “Hz.Ali (a) düsmanin Ebu Leheb’den habersiz Peygamber (s)’i öldürmekle ilgili planlarini Ebu Lehebe acikladi.
Ali (a) ‘in baslangicta söyledigi söz Ebu Leheb’in duygularini alt üst etmisti. Yerinden kalkti, kilicini eline aldi ve hareket etti. Ümmü Cemil onu dönderebilmek icin yolunun önünü aldi. Fakat Ebu Leheb o kadar öfkeliydi ki esi Ümmü Cemil’in suratina cok sert bir tokat atti. Ümmü Cemil’in gözü bu tokatdin tesiriyle agir yaralandi. Öyle ki onun tesiriyle daha sonra öldü.
Ümmü Cemil kenara cekildi. Ebu Leheb heycanla ve aceleyle Kureyslilere ulasti. Kureysliler ona baktilar ve yüzündeki öfkenin eserini farkettiler.
Ebu Leheb haykirdi: “Ben sizinle Müslüman olmamak ve islamin önünü almak icin alasma yapmistim. Fakat siz benden habersiz yegenimin katledilmesi icin entrika ceviriyorsunuz. Lat ve Uzza’ya (iki büyük put) andolsun! Eger bu planinizdan vazgecmezseniz, müslüman olacagim!”
Onlar Ebu Leheb’in müslüman olmasinin kendilerine cok pahaliya mal olacagini gördüler. Özür dileyerek, kararlarindan pismanlik duyduklarini beyan ettiler. O zaman Ebu Leheb sakinlesti.(*)
*Bihar ul Envar c.22, s.265,266
3-PEYGAMBER'İN (SAA) HİMAYESİ KONUSUNDA EBU TALİB’İN FIRSATLARI DEĞERLENDİRMESİ
Bisetin besinci yilinda müslümanlardan bir grup kendilerini düsmanin zararindan korumak icin yaklasik on bes kisi Habesistan’a hicret ettiler.(**9 Bunlar Habistan’a hicret eden ilk gruptu.
Daha sonra ayni yil icerisinde yaklasik yetmis kisiden olusan ikinci bir grup Cafer bin Ebu Talib’in (Cafer –i Tayyar) baskanliginda Habesistan’a hicret ettiler.
Birinci grup bir müddet sonra Habesistan’da , Mekke’de islamin yayildigina ve düsmanin iskencelerinin ortadan kalktigina dair haber isittiler. Onlar Mekke’ye geri döndüler fakat Mekke’nin yakinlarina ulastiklarinda duyduklari haberin asilsiz ve yalan oldugunu anladilar . Bir grup Habesistana tekrar geri döndüler.
Fakat bir grupta Mekke’nin tacirlerine siginarak Mekke’ye girdiler. Mültecilerden birinin adi “Ebu Seleme” idi. Mahzumogullari kabilesinden olan Ebu Seleme de Ebu Talib’e siginarak Mekke’ye girmisti. Beni Mahzum kabilesinin fertlerinden bir grubu Ebu Talib’e itiraz ederek söyle dediler: “Sen yegenin Muhammed (s)’i himayene aldin, bir sey demedik, simdi nicin bizim ailemizden birini himayene aldin?”
Ebu Talib cevabinda söyle dedi: “Ebu Seleme” benim kizkardesimin ogludur ve bana siginmistir. Eger kizkardesimin evladini savunmazsam, erkek kardesimin evladini (Hz.Peygamber (s)’i) da savunmamaliyim.”
Bu esnada müşriklerle, Muhammed (s)’in ve islam’in aleyhine anlasilmasi olan Ebu Leheb kardesi Ebu Talib’i desteklemek icin ayaga kalkti. Itiraz edenlere dönerek söyle dedi:
“Ey Kureys toplumu! Siz bu seyh’e (Ebu Talib) itirazda cok ileri gidiyorsunuz ve sürekli onu baskilarinin kendisine siginmasindan ötürü rencide ediyorsunuz. Ya ondan elinizi cekersiniz ya da ben de ona katilir, bütün hedeflerinde onunla müttefik olurum.”
Müşrikler Ebu Leheb’in Ebu Talib’e katilmasinin pahaliya mal olacagini gördüler.
** Taberi Tarihi c.2, s.70
Özür dileyerek Ebu Talib’e itiraz etmekten vazgectiler. Ilginctir , Ebu Talib bu firsattan istifade ile Ebu Leheb’in duygularini tahrik ederek, onu kendi safina cekmek ve Peygamber (s)’in himayesinde onu da kendi siper arkadasi yapabilmek icin aşağıdaki dizeleri okudu:
Bir insan Ebu Utuybe (Ebu Leheb) gibi
Bir amcaya sahipse
Dünyada ona zulüm ve eziyet ulasmayacaktir.
Kabe’ye andolsun ki
Bizim cekecegimize dair yalan söylüyorlar
Hayir! Onu asla yalniz basina ve yardimcisiz
Ortada birakmayacagiz.(*)
Evet Ebu Talib cok iyi bir zamanlamayla ve ince bir zekayla Ebu Leheb’in duygularini tahrik ediyor, Peygamber (s)’in himayesi icin onun kudretinden ve nüfuzundan faydalaniyorlardi. Ebu Leheb’de bu yolla etki altinda kaliyordu.
Risaletin basladigi ve ilahi vahyin nazil oldugu zaman islam Peygamberi (s) namaz kilmak icin Mescid ul Haram’a gitti. Hz.Peygamber (s) orada namaz kilarken o günlerde dokuz yasinda olan Hz.Ali (a) oradan geciyordu. Peygamber (s) önu görünce yanina cagirdi ve söyle buyurdu: “Ey Ali benim yanima gel!”
Hz.Ali (a) lebbeyk diyerek Allah Resulünün yanina geldi. Hz.Peygamber (s) Ali (a)’a söyle buyurdu: “Ben özelde senin icin genelde bütün insanlar icin gönderilen Allah’in elcisiyim. Benim sag tarafima dur ve namaz kil”
Ali (a) arzetti: “Ey Allah’in Resulü! İzin verirsen gidip babam Ebu Talib’den izin alayim”
Peygamber (s) buyurdu: “Git onun iznini al, fakat o sana cok cabuk izin verecektir.”
Ali (a) babasi Ebu Talib’in yanina gitti ve izin taleb etti. Ebu Talib Ali (a)’a söyle dedi:
“Ey ogul! Biliyor musun Muhammed varlik alemine geldi geleli Allah’in emanetdaridir. Onun yanina git ve onu takipcisi ol. Böylelikle hidayet ve felah bulmus olursun.”
Hz.Ali (a) Allah Resulü (s)’nün yanina gitti ve o hazretin sag tarafinda namaz kildi. Ebu Talib oradan gecerken Peygamber (s) ile oglu Ali ‘yi birlikte namaz kilarlarken gördü. Ebu Talib söyle arzetti: “Ey Muhammed! Ne yapiyorsun ?”
Peygamber (s): “Göklerin ve yerin rabbine ibadet ediyorum. Kardesim Ali’de benim ibadet ettigim rabbime ibadet ediyor. Ben seni bir olan ve kahhar olan Allah’a ibadete davet ediyorum.”
Ebu Talib mutluluktla tebessüm etti ve o anda aşağıdaki dizeleri söyledi:
“Allah’a yemin ederim ! ben yasadigim sürece,
Ölmedikce ve mezara girmedikce
Kafirlerin tamami sana asla zarar veremezler.
Ve ben kesinlikle bilirim ki
Muhammed (s)’in dini yeryüzünün en hayirli dinidir.(*)
* El Gadir c.7, s.356 ve 334 (cesitli Ehl-i sünnet kaynaklarindan nakledilerek)
5- ÖLÜM ANINDA EBU TALİB’E İLAHİ MÜJDE
Abdurrahman ibn-i Kesir diyor ki: Imam Sadik (a)’a arzettim; halktan bir grubu (Ehl-i sünnet) “Ebu Talib kaynar sulu az bir ateşin icindedir’diyorlar.
Imam Sadik (a) buyurdu: “Yalan ve iftira ediyorlar. Cebrail böyle bir konu üzerine Muhammed (s)’e nazil olmadı.” Arzettim: “Ne üzerine nazil oldu? “Buyurdular:
Cebrail peygamber (s)’in yanına geldi ve söyle dedi: “Ey Muhammed” Eshab-i Kehf imanlarini gizlediler ve şirki izhar ettiler (takiyye yaptılar) Allah onlara iki sevap verdi. Cebrail Allah tarafından Ebu Talib’e cennet müjdesini vermeden Ebu Talib dünyadan gitmedi. “Sonra söyle buyurdu: “Böyle bir nisbeti Ebu Talib’e nasil verirler.
Öyle ki Ebu Talib’in vefat gecesi Cebrail Peygamber (s)’e nazil oldu ve söyle dedi: “Ey Muhammed! Mekke’den dışari çık, Ebu Talib’den sonra Mekke’de senin yar ve yardımcın kalmamıştır.”(*)
* El Gadir c.7, s.356 ve 334 ( Çesitli Ehl-i sünnet kaynaklarindan nakledilerek)
6-EBU TALİB’E VEKALETEN YAPILAN TAVAFIN NETİCESİ
Davud Riggi diyor ki: Bir adamdan alacagim vardi, Imam Sadik (a)’in yanina gittim. Alacagimi tahsil edemeyecegimden korkuyordum. Olayi Imam Sadik (a) buyurdu: “Mekke’ye git Abdulmuttalib’e vekaleten Kabe’yi tavaf et ve iki rekat namaz kil. Sonra Ebu Talib’e vekaleten Kabe’yi tavaf et ve iki rekat namaz kil.
Sonra da Peygamberin babasi Abdullah’a, daha sonra Amine’ye vekaleten ve Fatima binti Esed’e vekaletem Kabe’yi tavaf et ve ikiser rekat namaz kil. Daha sonra Allah’tan borclunun sana borcunu iade etmesini iste.”
Ben bu tavsiyeyi yerine getirdim ve Bab-u Sefa’dan disari ciktim. Ansizin borcluyu orada ayakta duruyor vaziyette gördüm. O bana seslendi: EY Davud! Neredesin gel, alacagini benden al. “ Böylece alacagimi aldim.(**)
** El Gadir c.7, s.356 ve 334 ( cesitli Ehl-i sünnet kaynaklarindan nakledilerek)
Kureys müşrikleri Ebu Talib öldügü takdirde Muhammed (s)’i öldüreceklerine dair birbirleriyle anlasma yaptilar. Bu haber Ebu Talib’e ulasti.
Ayni anda Hasimogullari ve müttefiklerini huzuruna davet etti ve onlara söyle dedi: “Kardesimin oglu Muhammed (s) dogru sözlü ve emin peygamberdir. Cok yüce bir makama sahiptir ve Allah katinda serefli bir mevkii vardir.
Onun davetine icabet ediniz ve ona yardim etmek icin birlesin Onun düsmanlarini etkisiz hale getirin. Zira o sizin icin sonsuza dek seref ve iftihar vesilesi olacaktir.”Ardindan akrabalarinin duygularini tahrik etmek ve Peygamber (s)’e yardimci olmalarini saglamak icin su dizeleri okudu.
Varligi hayir ve bereket vesilesi olan
Bir peygambere yardim edilmesi konusunda
Vasiyet ediyorum
Oglum Ali’ye , Peygamber’in iyi amcasi Abbas’a
Düsmanin heybetinden ve öfkesinden korkuya kapildigi
Aslan Hamza’ya
Ve oglum Cafer’e vasiyet ediyorum:
Hepiniz düsman karsisinda onun mukaddesatini
Koruyunuz ve savununuz.
Bütün Hasimogullarina Muhammed (s)’i
Korumalarini vasiyet ediyorum.
Düsmana karsi savas cephelerinde atlilar hazirlasinalar
Ve o hazrete yardim icin, hazirliklar tam olarak hazirlasinlar
PEYGAMBER (S) VE EBU TALİB’İN İYİLİKLERİNİN TELAFİSİ
Ebu Talib’in özverisi ve fedakarliklari o kadar genis ve göz aliciydi ki Peygamber (s) onu her firsatta yad ederdi.
Huney’in fethinden sonra Peygamber (s) , Ali (a)’a söyle buyurdu: “Hic kimse senin gibi bana yakin degildir. Zira sen herkesten önce müslüman oldun, bana yakinligin var. Sen benim damadim, iki cihan kadinlarinin serverinin esisin.
Baban Ebu Talib Kur’anin nazil oldugu zamanlarda benim icin siddetli olaylara ve SIKINTILARA tahammül etti. Ve ben onun evladina karsi , onun bunca SIkINTi ve fedakarliklarini telafi etmeyi istiyorum.”(*)
Muaviye Peygamber (s)’in bu sözlerini dikkate alarak bir mecliste Ali (a)’in muhterem babasi Ebu Talib hakkinda söyle dedi:
“Peygamber (s) kizi Zehra (a)’i Ali’ye olan sevgisinden dolayi onunla evlendirmedi. O Ebu Talib’in kendisine yaptigi iyilikleri telafi etmek istiyordu.”(**)
Gerci Muaviye kendini yüksek göstermek, Peygamber (s) ile Ali (a) arasindaki sicak sevgiyi ters göstermek istiyordu. Fakat Muaviye’nin bu sözü bile Hz.Ali (a)’in muhterem babasi Ebu Talib’in halkin arasinda Peygamber (s)’e sayisiz iyilikler yaptiginin ve Peygamber (s)’in her zaman bu iyilikleri telafi etme düsüncesinde oldugunun bir kanitidir.
* Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.9, s.174
** Serh-i Nehc ul Belaga ibn-i Ebil Hadid c.4, s.70
*** *** ***
Sonsiz selam ve ilahi rahmet senin üzerine olsun!
Ey peygamber (s)’in sadik yari!
Eb Ali (a)’in aziz babasi ! ve
Ey ihlasli Mü’min!
Sen islama yardim etmek icin
Gece gündüz tanimadin , uyumadin.
Bu kitap kücük bir takdirnamedir.
Senin mukaddes huzuruna ihda ediyorum.
Islam muhafizligi dersini, özveri, fekakarlik ve imani senin mektebinden ögrenmek ve senin gibi basi dik ve saadete ermis olarak ahiret yurduna dönmek ümidiyle...