Türkçe alhassanain Özel İslami Düşünce ve Kültür Yayın Sitesi

MİRAC GECESİNDE RESULULLAH'IN(S.A.A)GÖRDÜĞÜ KADINLAR


Bismillahirrahmanirrahim

Hz. Emir-ül Mû'minin Ali'den (a.s) şöyle nakledilmiştir:

"Bir gün ben ve Fatıma (s.a) Resul-i Ekrem'in (s.a.a) huzuruna vardığımızda, Allah Resulü çok ağlamıştı. Ben ya Resulullah, dedim. Canım sana feda olsun nedir seni ağlatan?

Şöyle buyurdu:"Beni göklere miraca götürdüklerinde, ümmetimden bazı kadınları şiddetli azap içerisinde gördüm; işte onların haline ağlamaktayım. Bir kadını saçından asılı bir halde, beyni kaynarken gördüm.

Bir diğerini, dilinden asılıyken, boğazına cehennemin pis kokulu kaynar suyundan döktüklerini gördüm.

Bir başkasının göğüslerinden asıldığını, birisinin kendi vücudunun etini yediği halde altından alevler yükseldiğini gördüm.

Bir diğerini, ellerinin ayaklarına bağlandığı bir vaziyette yılanların ve akreplerin kendisine musallat olduğunu gördüm.

Bir başka kadını gördüm ki, kör, sağır ve dilsizdi. Aynı zamanda ateşten bir sandığın içersine koyulmuş, beyni burnundan dökülüyor ve vücudu cüzam ve sedef hastalığından parça parça olmuştu.

Bir kadını ise ateş tandırında ayaklarından asılı bir vaziyette gördüm.

Bir başkasını gördüm ki vücudunun etlerini önden ve arkadan ateşten olan makaslarla kesiyorlardı.

Bir kadın ise yüzünü ve ellerini yaktığı halde kendi bağırsaklarını yiyordu.

Bir diğerini gördüm ki başı domuz başı, gövdesi ise eşek gövdesi gibiydi ve türlü türlü azabın içerisindeydi.

Bir başkasını köpek şeklinde gördüm ki, arkasından verdikleri ateş ağzından çıkıyor, başına ve bedenine ise melekler ateşten balyozlarla vuruyorlardı."

Hz. Fâtıma (a.s) dönüp "Ey benim habibim ve gözümün nuru, hangi amellerinden dolayı Allah-u Teala onları bu azaplara müptela kılmıştı?" diye sorunca, şöyle buyurdu:

"Kızım, saçından asılan kadının suçu; saçını namahremlere karşı kapatmaması idi. Dilinden asılan kadın, diliyle kocasına eziyet eden birisiydi. Göğüslerinden asılan kadının suçu, kocasını cinsel münasebetten alıkoymaktı.

Ayağından astıkları kadın, kocasından izinsiz dışarıya çıkıp giden bir kadındı. Kendi vücudunun etini yiyen kadının suçu, yabancılar için süslenmek idi; elleri ayaklarına bağlananın ise, kendini ve elbiselerini temiz tutmayarak, cenabet guslü etmeyip, necislerden vücudunu uzak tutmamak ve namazını hafife almaktı.

Kör ve dilsizin suçu şuydu ki, zinadan hamile kalıp o çocuğu kocasına isnad ediyordu.Vücudunun etini makasladıkları kimse ise, insanlar rağbet etsinler diye, vücudunu insanlara gösteren kimseydi.

Yüzünü ve vücudunu yaktıkları halde bağırsaklarını yiyen kadın, nikahsız kadın ve erkekleri birbirine ulaştırıp, günah işlemelerine vesile olan kadındı.

Başı domuz başı, bedeni ise eşek bedeni olanın suçu, söz taşıma ve yalancılık idi. Köpek şeklinde olan ve altından ateş verdikleri kadın, şarkıcı ve hased eden kimseydi.

Bütün bunları anlattıktan sonra şöyle buyurdu Allah Resulü (s.a.a): "Yazıklar olsun kocasını kızdıran kadına. Ne mutlu kocası kendisinden razı olan kadına!" 1

Bismillahirrahmanirrahim


HADİSLERDEN HANIMLARA MESAJLAR

Bu yazıda, Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyti'nden nakledilen ve hanımlar için bir takım özel mesajlar taşıyan bazı hadisleri, kısa bir açıklamayla huzurunuza takdim etmek istiyoruz. İnşaallah faydalı olur. Rabbim gereğince amel etmeği nasip buyursun:

1-Uğurlu ve Bereketli Kadının Bir Alameti:

Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kadın ilk çocuğunun kız olması onun uğurlu ve bereketli olmasının (bir) alametidir." [1]

Ne kadar ilginçtir ki dinimiz ve dinimizin peygamberi, bugün toplumumuza hakim olan kültür ve anlayışın tam tersine, kız çocuğu ve kız çocuğu doğuran anneye olan bakış tarzını bu şekilde ortaya koymaktadır.

Bu da bizim toplum olarak, bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da İslamî anlayıştan uzak olduğumuzu ve cehaletten kaynaklanan âdet ve törelerden etkilendiğimizi gösteriyor.


2-Kız Evladı:

Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kim üç kız çocuğunu veya üç bacıyı kefaleti altına alır ve onların geçimini sağlarsa, cennet ona vacip olur." Ya Resulallah, ikisi nasıl? diye sorulunca: "İkisi de' diye cevap verdi. Birisi nasıl? diye tekrar sorulunca: "Birisi de' diye cevap buyurdular. [2]

Resul-i Ekrem (s.a.a) yine şöyle buyurmaktadır: "Bir insanın bir kız çocuğu olur da ona güzel bir terbiye ve talim verir ve Allah'ın verdiği nimetleri ondan esirgemezse, bu onun ile cehennem ateşi arasında bir engel ve perde olur." [3]

Bir diğer hadisinde şöyle buyurmuştur: "Bir kimsenin kız çocuğu olur da ona eziyet etmez, küçümsemez ve erkek çocuklarını ondan üstün tutmazsa, Allah bu tutumundan ötürü onu cennete götürür." [4]

İşte bu dinimizin bakış tarzı, o da toplumumuzda hakim olan cahiliyet anlayışı. Allah bizi ve toplumumuzu ıslah eylesin.

3-Kadınlara Cihad Sevabı:

Amellerin en üstünlerinden birisi, belki de en üstünü Allah yolunda cihad etmektir; ondan da üstünü şehid düşmektir. Bildiğimiz sebeplerden dolayı Allah-u Teala kadının üzerinden bu görevi kaldırmıştır.

Ancak başka yollardan bunu telafi etmiş ve mücahid erkeklere verilen sevaptan kadınları mahrum bırakmamıştır. Ama nasıl? Bunu sevgili peygamberimizin dilinden dinleyelim:

Bir gün Resulullah (s.a.a) cihadın faziletinden bahsettikten sonra; kadının biri Allah Resulüne: "Ya Resulullah, kadınların da bundan nasibi var mıdır?" diye sorunca; buyurdu: "Evet kadın hamileliğinden doğum yapıncaya kadar, Allah yolunda cihad eden mücahidin sevabını alır. Bu süre içerisinde vefat ederse de şehid sevabını alır." [5]

4-En İyi Kadınların Beş Önemli Özelliği:

İmam Rıza (a.s) Hz. Emir-ül Mû'minin (a.s)'dan şöyle nakletmiştir: "En iyi kadınlarınız beş özelliğe sahip olan kimselerdir." "O beş özellik nedir ya Emir-el Mû'minin?" diye sorulunca şöyle buyurdu:

a-) Hafif yüklü ve mihiri az olan,

b-) Yumuşak huylu ve güzel ahlaklı olan,

c-) Kocasına itaat eden,

d-) (Onun yüzünden) kocası öfkelendiğinde, onu razı etmeden uyumayan,

e-) Kocası bir yere gittiğinde onun gıyabında onu koruyan; (haysiyetine, malına kimseyi dokundurmayan) kadın."

Evet böyle bir kadın, Allah-u Teala'nın bir elemanıdır; Allah'ın elemanı ise hiçbir zaman hüsrana uğramaz." [6]


5-Kadınların Cihad Meydanı:

Yukarıda da belirttiğimiz gibi Allah resmi cihaddan gerçi kadınları muaf kılmıştır; ancak bunun sevabını başka yollardan telafi etmeği mümkün kılmış ve bir anlama kadınlar için başka bir cihad meydanı belirlemiştir.

Bu ise belki zahirde kolay bir olay olarak düşünülebilir. Ancak derinlemesine düşünüldüğünde kadının aile ortamında büyük görevleri ve ağır sorumlulukları bulunduğunu ve bu görevlerini en iyi şekilde ve Rabb'imizin istediği ölçüde yerine getirdikleri takdirde bu büyük sevaba nail olurlar. Şimdi bunu yine hadislerin dilinden öğrenmeye çalışalım:

Hz. Emir-ül Mû'minin Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "Kadının cihadı, kocasına karşı olan görevlerini en iyi şekilde yerine getirmek (ve onu hoşnut etmesidir.)" [7]

Bir gün Ensar kadınlarından birisi olan Esma bint-i Yezid, ashabının arasında bulunduğu bir sırada Resulullah'ın (s.a.a) huzuruna vardı ve şöyle arz etti: "Anam, babam sana feda olsun; ben kadınların bir elçisi ve temsilcisi olarak huzurunuza varmış bulunmaktayım.

Canım size feda olsun, doğu veya batıda bulunup da benim huzurunuza neden vardığımı duyan her kadın mutlaka benimle aynı şeyleri paylaşacaktır. Arzım şudur ki:

Allah seni hak olarak bütün erkek ve kadınlara göndermiştir. Ve biz sana ve seni gönderen Rabb'ine iman etmiş bulunuyoruz. Biz kadınlar, siz erkeklerin evlerinde oturarak, sizlerin isteklerini yerine getirmekte ve evlatlarınızın yükünü taşımaktayız.

Siz erkekler ise Cuma namazı, cemaat namazı, hasta ziyareti, cenaze merasimine katılma, haccetme ve hepsinden de önemlisi Allah yolunda cihad etme gibi amellerle biz kadınlara üstün kılınmışsınız.

Sonra hacca, umreye veya sınırları korumaya çıktığınızda, elbiselerinizi dokuyan ve çocuklarınızı eğiten yine bizleriz. O halde ey Allah'ın Resulü, sevap ve mükafat açısından sizinle bir ortaklığımız var mı?"

Allah Resulü (s.a.a) o kadının bu sözlerinin ardından yüzünü asabına çevirerek şöyle buyurdu: "Acaba bu kadının dini meselelerinden bu şekilde sorması gibi güzel bir konuşma dinlediniz mi?" Ashap da "Ya Resulallah, dediler biz bir kadının böyle konuşabileceğini sanmazdık.

" Sonra Allah Resulü (s.a.a) kadına dönerek şöyle buyurdu: "Ey kadın, git ve seni bekleyen kadınlara söyle ki, sizden her kim eşine karşı vazifelerini en güzel şekilde yerine getirir ve onu hoşnut etmeğe çalışır ve ona itaat etmeğe çalışırsa, erkeklerin alacağı o kadar sevabın hepsi ona da verilecektir." Bunu duyan kadın sevinçli bir şekilde ve tekbir ve tehlil getirerek Allah Resulü'nün huzurundan ayrıldı. [8]

İşte ilahi adalet buna derler. Kadın-erkek arasındaki eşitlik böyle mi sağlanır, yoksa kadınlara da erkekler gibi, yaradılışları gereği kaldıramayacakları bir takım ağır yüklerin ve sorumlulukların yüklenmesiyle mi?

Evet insanların amelleri, doğuracağı sonuçlar ile ölçülür; bu açıdan ise görüldüğü gibi kadınlara da erkeklere verilen mükafatların aynısı verilecektir; elbette vazifelerini yerine getirdikleri takdirde.

Bu mevzunun daha iyi pekişmesi ve bacılarımızın vazifelerini daha iyi müdrik olabilmeleri için birkaç hadisi daha bu bölüme eklemek istiyoruz.

Resul-i Ekrem (s.a.a): "Bir kadın vefat ettiğinde kocası ondan razı ise, cennete girer." [9]

Resul-i Ekrem (s.a.a): "Siz kadınlardan herhangi biri, evinde ev işleriyle meşgul olması vasıtasıyla (iman ve ihlas şartıyla) mücahidlerin cihad sevabını alır inşallah." [10]

Yine şöyle buyurmuştur: "Bir kimse, hanımının kötü ahlakına sabrederse, Allah ona Hz. Eyyub'a belalara sabretmesinin sevabını verir. Bir kadın da kocasının kötü ahlakına sabrederse, Allah ona Asiye bint-i Mezahim'in sevabının aynısını verir." [11]

Bir kişi Resulullah'ın yanına gelerek şöyle dedi: "Benim bir eşim var ki eve girdiğimde beni karşılar, evden çıktığımda uğurlar. Beni üzüntülü gördüğünde ise, nedir seni üzen? der; eğer geçim ve rızk sıkıntısı ise, buna kefil olan var (yani Allah rızka kefildir; bilahare bir çıkış yolu bulunacaktır.)

Eğer seni sıkan, rahatsız eden şey, ahiret endişesi ise, Allah bu sıkıntını artırsın (yani ahiret düşüncen çok olsun ki ona kendini hazırlayasın)." Bunu dinleyen Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurdu: "Allah'ın bir çok (özel) elemanları vardır ki bu kadın da onlardandır. Allah ona bir şehidin yarı sevabını verecektir." [12]

İmam Cafer-i Sadık (a.s)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Medine'li Müslümanlardan bir kişi bazı işleri için (yolculuğa) çıktı. Çıkarken hanımından o dönünceye kadar evden bir yere çıkmaması için söz aldı. Bu arada kadının babası hastalandı.

O birisini Resulullah'a göndererek, kocasının yolculuğa çıktığını ve dönünceye kadar evden çıkmaması için söz aldığını, fakat bu arada babasının hasta olduğunu ve babasını ziyaret için izin verip vermediğini Resulullah'a sordu.

Allah Resulü cevaben: "Hayır, evinde otur ve kocana itaat et." buyurdu. Bilahare babası vefat etti. Bu sefer kadın gidip de babasına namaz kılması için izin istedi. Allah Resulü yine: "Evinde otur ve kocana itaat et." buyurdu.

Böylece kadının babası defnedildi. Bu sefer Allah Resulü birisini kadına yollayarak şu mesajı iletti: "Hiç şüphesiz Allah, kocana itaat ettiğin için seni de, babanı da bağışladı." [13]

Hz. Ali (a.s): "Kadınlarınızın en hayırlısı eşlerine en çok mihriban ve çocuklarına en çok merhametli olan kimsedir." [14]

Resul-i Ekrem (s.a.a): "Müslüman bir erkek, İslam'dan sonra, kendisine baktığında huzur bulan, emrettiğinde itaat eden ve gıyabında onun (haysiyetini) ve malını koruyan Müslüman bir eşten daha iyi bir (nimet) ve fayda elde etmemiştir." [15]

İmam Sadık (a.s): "Saliha bir kadın, salih olmayan bin erkekten daha hayırlıdır. Hangi kadın, kendi eşine yedi gün hizmet ederse, Allah onun yüzüne cehennemin yedi kapısını kapatır ve cennetin sekiz kapısını açar; hangisinden isterse içeri girer." [16]

Evet Allah-u Teala'nın kadınlara inayet ve lütfü bu kadar büyüktür. Elbette ki bütün bunlarda, başta iman ve ihlas şarttır. Yani Müslüman kadın bütün bunları Allah rızasını kazanma niyetiyle yaparsa tabii ki bu sevapları alır.

6-Kadınlar İçin Tehlike Çanları:

Buraya kadar Allah-u Teala'nın kadınlara olan lütuf ve inayetini gördük. Şimdi madalyonun diğer yüzüne bakıp kadınları bekleyen bazı tehlikelerden ve Allah korusun, vazifelerini yerine getirmedikleri ve İlahi ölçüleri dikkate almadıkları takdirde yüklenecekleri vebal ve katlanmaları gereken kötü sonuçlardan biraz bahsedelim ki inşaallah o tehlikelerden kendilerini koruyabilsinler Allah'ın yardımıyla.

İmam Cafer-i Sadık (a.s)'dan şöyle rivayet edilmiştir: "Bir kadın eşine, 'Ben senin yüzünden bir hayır görmedim." derse, hiç şüphesiz ameli boşa çıkar ve yok olur." [17]

Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Bir kadın, diliyle kocasına eziyet ederse, onu kendisinden razı edinceye kadar, Allah onun hiçbir tevbesini, keffaretini ve iyi amelini kabul etmez; hatta gündüzlerini oruç ve gecelerini ibadetle geçirse dahi." [18]

Yine şöyle buyurmuştur Efendimiz (s.a.a): "Hangi kadın kocasıyla müdara etmez ve onu güç yetiremeyeceği şeylere mecbur kılarsa, onun hiçbir iyi ameli kabul olmaz ve (tevbe etmeden ölürse,) Allah'ı gazaplandırdığı halde onun huzuruna varır." [19]

Yine şöyle uyarmaktadır hanımları: "Bir kadın, kocasının yatağını (haklı bir mazereti olmadan, küs bir şekilde) terk eder ve (başka bir yerde) sabahlarsa, sabah açılıncaya kadar melekler ona lanet okur." [20]

Bir başka hadis yine yüce Resulullah (s.a.a)'den, şöyle buyurmuştur: "Bir kadın, kocasının hakkını eda etmediği müddetçe, Allah'ın da hakkını eda etmiş olamaz." [21]

Allah Resulü'nün (s.a.a) ettiği dualardan biriside şudur: "Allah'ım, ihtiyarlık çağım gelmeden beni ihtiyarlatacak kadından sana sığınırım." [22]

İmam Musa-i Kazım (a.s)'a kocasını gazaplandıran kadının durumu sorulunca, şöyle buyurduğu nakledilmiştir: "Kocası ondan razı oluncaya kadar, günahkar sayılır."[23]

Elbette bunları burada aktarırken, "Erkek, başına buyruk, istediği her türlü haksızlığı eşine karşı yapabilir." diye bir şeyi söylemekten ve düşünmekten bile Allah'a sığınırız.

O ayrı bir konudur ve erkek yaptığı en küçük haksızlığın bile karşılığını Adil Allah'ın adalet mahkemesinde bulur; eğer eşini kendisinden razı etmezse. Bizim burada muhatabımız kadınlar olduğu için, onlara özgü vazifelerini ve İlahi uyarıları aktarmaya çalışıyoruz. Allah kadın-erkek cümlemize rızası doğrultusunda hareket edebilmeği nasip buyursun. Amin!

7-Hanımların Bilmesi Gereken Birkaç Husus Daha:

Resul-i Ekrem (s.a.a): "Allah, (kendilerini) erkeklere benzeten kadınları ve kadınlara (kendilerini) benzeten erkekleri lanetlemiştir." [24]

Resul-i Ekrem (s.a.a) kızı Hz. Fatıma'ya (s.a) hitaben şöyle buyurmuştur: "Ey Fatıma, her hangi bir kadın güzel bir şekilde süslenir ve güzel bir elbiseyle evinden çıkarak insanların dikkatini üzerinde toplar ve kendisine bakmalarını sağlarsa,

yedi göğün ve yerlerin melekleri ona lanet eder ve ölüp de cehenneme girinceye kadar, Allah'ın gazabına mazhar olur. (Elbette tevbe edip dönüş yapar ve bir daha tekrarlamazsa o başka.)" [25]

İmam Sadık (a.s): "Bir insanın alçalıp rezil olması için, onu meşhur edecek (yani başkalarının dikkatini üzerinde yoğunlaştırıp, parmakla gösterilecek duruma getirecek) bir elbise giymesi yeterlidir." [26]

Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: "Kalın olan (vücudu göstermeyen) elbiseler giyin; zira elbisesi ince olanın dini de ince (gevşek) olur." [27]

Hz. Ali (a.s) Resul-i Ekrem (s.a.a)'den şöyle duyduğunu naklediyor: "Zamanların en kötüsü olan ve kıyametin yaklaştığı bir zaman olan ahırüz-zamanda, bir çok kadınlar olacak ki örtülü oldukları halde çıplaktırlar; süslerini gösterirler;

dinden çıkıp fitnelere girerler; şehvetlere yönelirler; nefsani lezzetlere koşarlar ve haramları mubah kılarlar. Onlar cehenneme girip orada ebedi olarak kalacaklardır. (Bütün bunlar tevbe edilmediği takdirdedir tabi.)" [28]

Bir hadiste şöyle geçmektedir: "Allah Resulü (s.a.a), kadınları dışarıya çıkarken başkalarının dikkatini üzerinde toplayacak elbiseler giymekten ve ses çıkaracak takılar takmaktan nehyetmiştir." [29]

Resul-i Ekrem (s.a.a)'den yine şöyle rivayet edilmiştir: "Kadın zarar görmeye müsait bir varlıktır; şeytan onun yanı başını kesiverir. (Onun için ya dışarıya çıkmamalı, yada çıktığında çok dikkatli olmalıdır.)" [30]

Hz. Emir-ül Mû'minin (a.s): "Güzelliğin zekatı, iffetli ve hayalı olmaktır." [31]

Yine şöyle buyurmuştur: "Haya ve iffet iman adabındandır; hür insanların özelliği ve iyi insanların sıfatıdır." [32]

Evet haya ve iffet kadın-erkek bütün insanlar için önemlidir ve iman ve hürriyetin bir simgesi durumundadır; ancak kadınların taşıdığı tabii ve fiziksel yapılarından ve insanları etkileyecek özelliklerinden dolayı, haya ve iffet onlarda daha bir önem taşımaktadır.

Bu yüzden de Allah Resulü (s.a.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: "Haya, on kısma ayrılmıştır; bunların dokuz kısmı kadınlara, bir kısmı ise erkeklere verilmiştir." [33]

Evet kadının iffetli ve hayalı olması toplumun iffetli ve selametli olması demektir; ama Allah korusun, kadının iffetsizliği toplumun kötülüklere ve fesada sürüklenmesi ve selametini kaybetmesi demektir.

İşte bu hakikat dikkate alınarak, bazı hadislerde "Kadın şeytanın bir tuzağıdır"[34] tabiri kullanılmıştır. Bu sözden maksat kadının yerilmesi ve kötülenmesi değil, onun çok dikkatli olması ve şeytanın bir tuzağı haline gelmekten kendisini koruyup kollaması gerektiğidir.

Aksi halde hem kendisi, hem de toplumu fesada sürüklemesi kaçınılmaz olur. Nasıl ki maalesef günümüzde büyük ölçüde öğle olmuştur. Allah kadın-erkek cümlemizi, şeytanın ve nefsimizin şerrinden korusun. Amin!

Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kim namahrem bir kadınla tokalaşırsa, Allah-u Teala'yı gazaplandırır." [35]

Şimdi bir bu hadisi şerifi dikkate alın; birde bazılarının getirdiği bahaneleri. Eğer tokalaşmazsak ne derler? Aman kırılırlar, küser öfkelenirler, gerici derler.

Hadi bakalım, Allah'ın gazabını almak, azabını hak etmek mi daha önemlidir, yoksa neye kızıp neye öfkeleneceklerini bilmeyen, bir gün dost bir gün düşman olan, zayıf ve zavallı mahlukatın rıza ve gazabını kazanmak mı?! Karar sizin!

İmam Cafer-i Sadık (a.s): "Hiç bir kadının, evinden dışarı çıkarken elbisesine güzel koku sürmemesi gerekir." [36]

Resul-i Ekrem (s.a.a): "Bir kadın kocasından başkası için güzel koku sürünürse; cenabetinden yıkandığı gibi yıkanıp o kokuyu vücudundan temizlemediği müddetçe namazı kabul olmaz." (Yani o namaz boynundaki vazifeyi kaldırsa da, o namazdan sevap almaz.) [37]

Resul-i Ekrem (s.a.a): "Kadının kocasından başkası için güzel koku sürünmesi, ateş ve zilleti satın alması demektir." [38]

Evet bu hadislerin ne demek istediği ve neden bu kadar bu meselelere dinimizde önem verildiği açıktır. Zira kadın ve erkek Allah'ın belirlediği ölçüler dahilinde hareket ederlerse, bir taraftan toplum her türlü fesad ve şaibeden uzak kalırlar;

diğer taraftan aile ortamında karı-kocalar birbirlerine daha çok ısınır ve bağlanırlar ve tabii ihtiyaçlarını Allah-u Teala'nın helal kıldığı sınırlar dahilinde bertaraf ederler. Bugün, ailelerdeki huzursuzlukların büyük bir kısmı işte bu İlahi ikazların dikkate alınmamasından kaynaklanmıyor mu?!

İmam Bakır (a.s): "Kadının (aile ortamında) kendini bakımsız tutması yakışmaz; boynuna asacağı bir kolyeyle, eline süreceği birazcık kınayla da olsa, kendisini süssüz ve ziynetsiz bırakmasın." [39]

İmam Cafer-i Sadık (a.s): "Sizin en iyi kadınlarınız, kokusu güzel ve yemeği (yemek yapması) güzel olan kimsedir..." [40]

Resul-i Ekrem (s.a.a): "Üç (ses) perdeleri yırtarak, Allah-u Teala'nın huzuruna varır; (Allah'ı hoşnut eder). -Âlimlerin kalemlerinin sesi, mücahidlerin ayak sesleri, iffetli kadınların iplik dokuma, elbise dikme sesleri."[41]

İşte zahirde önemsiz gözüken, ama kadınların yapı ve tabiatına uygun şeylerle uğraşmasının Allah katındaki önemi. Elbette hadiste söylenen şey bir örnek olarak verilmiştir.

Biz bu bölümü yine uyarı niteliğini taşıyan birkaç hadisle noktalıyoruz;

Resul-i Ekrem (s.a.a): "En kötü kadınlarınız, hayadan yoksun, (kocasına karşı) dili uzun ve ağzı bozuk olan kimsedir." [42]

Bir başka hadisinde şöyle buyurmaktadır Efendimiz (s.a.a): "Kadınlarınızın en kötüsü, temizliğine dikkat etmeyen, inatçı ve (kocasına karşı) asi olan kimsedir."[43]

Yine şöyle buyurmaktadır: "Kadınlarınızın en kötülerinden birisi, kötülükten kaçınmayan, kinci olan kimsedir." [44]


Dipnotlar

-------------------------------
[1]- Müstedrek-ül Vesail, C.2, S.614

[2]- Vesail-üş Şia, C.15 S.105

[3]- Kenz-ül Ummal, Hadis: 45391

[4]- Kenz-ül Ummal, Hadis: 45400

[5] Men La Yahzurh-ul Fakih, C. 3, S.561

[6]- El-Kafi, C.5, S.325

[7]- Bihar-ül Envar, C.100, S.252

[8] El-Mizan, C. 4 S. 350

[9] Nehc-ül Fesaha, S. 205 HadiS. 1022

[10] Nehc-ül Fesaha, S. 592 HadiS. 2892

[11] Vesail-üş Şia C. 14 S. 17

[12] Mekarim-ül Ahlak, S. 245

[13]- Men La Yahzurh-ul Fakih, C.3, S.442

[14]- El-Kafi

[15]- Vesail-üş Şia, C.14, S.23

[16]- Vesail-üş Şia, C.14, S.15

[17]- Men La Yahzurh-ul Fakih, C.3, S.440

[18]- Bihar-ül Envar, C.103, S.244

[19]- Bihar-ül Envar, C.100, S.244

[20]- Nehc-ül Fesaha, S.36, Hadis: 187

[21]- Mekarim-ül Ahlak, S.247

[22]- Kısar-ul Cümel, C.2, S.256

[23]- Kısar-ul Cümel, C.2, S. 258

[24]- Nehc-ül Fesaha, S.474, Hadis: 2234

[25]- Şehab-ül Ahbar

[26]- Bihar-ül Envar, C.78, S.252

[27]- Bihar-ül Envar, C.79, S. 298

[28]- Mirat-ün Nisa, S.130

[29]- Müstedrek-ül Vesail, C.14, S.280

[30]- Mizan-ül Hikme, C.2, S.259

[31]- Gurer-ul Hikem

[32]- Gurer-ul Hikem

[33]- Kenz-ül Ummal, Hadis: 5769

[34]- Nehc-ül Fesaha, C.1, S.635

[35]- Simay-ı Banevan, S.49

[36]- El-Kafi, C. 5, S. 519

[37]- Men La Yahzurh-ul Fakih, C.3, S.440

[38]- Nehc-ül Fesaha, C.1, S.36

[39]- Vesail-üş Şia, C.14, S. 118

[40]- Vesail-üş Şia, C.14, S. 15

[41]- Şehab-ül Ahbar

[42]- Bihar-ül Envar, C.103, S.240

[43]- Vesail-üş Şia, C.14, S.9

[44]- Müstedrek-ül Vesail, C.14, S.165


Görüş ve önerileriniz

Kullanıcı Yorumları

Yorum yok
*
*

Türkçe alhassanain Özel İslami Düşünce ve Kültür Yayın Sitesi