Türkçe alhassanain Özel İslami Düşünce ve Kültür Yayın Sitesi

YAHUDİLER





BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM

www.alhassanain.com/turkish

YAHUDİLER

SULTANALİ YILMAZTEKİN

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَلَن تَرْضَى عَنكَ الْيَهُودُ وَلاَ النَّصَارَى حَتَّى تَتَّبِعَ مِلَّتَهُمْ قُلْ إِنَّ هُدَى اللّهِ هُوَ الْهُدَى وَلَئِنِ اتَّبَعْتَ أَهْوَاءهُم بَعْدَ الَّذِي جَاءكَ مِنَ الْعِلْمِ مَا لَكَ مِنَ اللّهِ مِن وَلِيٍّ وَلاَ نَصِيرٍ

“ Sen onların dinlerine uymadıkça, yahudi ve hristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olacak değillerdir. De ki: şüphesiz doğru yol, Allah’ın yoludur. Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların hevalarına uyacaksan, senin için Allah’tan ne bir dost vardır. Ve ne de bir yardımcı.”

Bu ayetin asıl mihveri, kitap ehlidir. Müşriklerden söz etmesi, iki grup arasındaki teşabuhten kaynaklanan özelliklerden yola çıkarak hücceti tamamlamak içindir.

Çünkü Yahudi ve Hiristiyanların iddaları müşriklerin iddalarının aynısıdır. Bunlar hiç bir mantık kabul etmeyen tasuplarıyla dinlerini savunmakta, İslam hidayetinin karşısında delilleri olmadan, direniş göstermektedirler.

DELALET EHLİNİN RIZAYETİ

Yahudiler ve hristiyanların Hz. Muhammed(s.a.v) ve o’nun ümmetinden razı olmalarının yegane şartı, mutlak bir teslimiyettir. Peygamber böyle bir teslimyetten mesun ve koruma altındaydı.

Onlara tabi olma suretinde heva ve hevese tabi olması demekti. Bu ise Allah tarafından men edilmiştir. Fikri, ameli, kalbi tabi olmanın hiç birisi Allahresulünde vuku bulmaz. Aynı şekilde kendisine tabi olmak zorunda olan ümmetinin de bu özveriyi göstermesi gereklidir. Müşrikler ve kafirlerin ortak noktaları, batıl ve küfür olan inaçlarına davet etmeleridir.

İtiraz edilip karşı durulduğunda ise, peygamberi öldürür veya sürgün ederlerdi. Müşrikler Allah’ın dinini kabul etmedikleri gibi, kendilerine sunulan(Sizin dininiz size bizim dinimiz bize) önerisini de redetmektedirler.

Yahudi ve hristiyanlar da müşriklerden farklı bir tablu çizmemektedirler. İki grup arasında fikri benzerlikler vardır. Onlarda, kendilerine mutlak bir teslimiyet karşısında, peggamber ve ümmetinden razı olacaklardır.

Ve bu rızayet illa İslamdan çıkıp yahudi veya hristiyan olacaksın manasında değil. Onların tersim etmiş oldukları plan ve programa uymak yeterlidir. Bu kadarlık bir tabiiyet onların hedeflerinin hasıl olması için yeterlidir. Yahudiler, hristiyanları hak görmedikleri gibi, hristiyanlar da yahudileri hak görmezler. İkisi ise İslam’ı hak görmezler.

وَقَالَتِ الْيَهُودُ لَيْسَتِ النَّصَارَى عَلَىَ شَيْءٍ وَقَالَتِ النَّصَارَى لَيْسَتِ الْيَهُودُ عَلَى شَيْءٍ وَهُمْ يَتْلُونَ الْكِتَابَ كَذَلِكَ قَالَ الَّذِينَ لاَ يَعْلَمُونَ مِثْلَ قَوْلِهِمْ فَاللّهُ يَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُواْ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

Bu rızayeti de asla göstermiyecekler. Kur’an-nın bu kesinlik ifade eden hükmü, birinci ayetin ilk cimlesidir. Ve kendilerini haklı göstermek için kutsal melcelere sığınmakta, kendilerini nebilere nisbet vermekteler.

أَمْ تَقُولُونَ إِنَّ إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَاقَ وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطَ كَانُواْ هُودًا أَوْ نَصَارَى قُلْ أَأَنتُمْ أَعْلَمُ أَمِ اللّهُ وَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّن كَتَمَ شَهَادَةً عِندَهُ مِنَ اللّهِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ

Doğrudur o iki kavime nebi gönderildi. Özellikle Yahudilere haddinden fazla nebi, resul gönderildi ama bu nimetlere nankörlük eden kavimlerin başında da yahudiler gelir. O peygamberler ne yahudi ve ne de hristiyandılar belki onlar hak din üzeriydiler.

www.alhassanain.com/turkish

يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لِمَ تُحَآجُّونَ فِي إِبْرَاهِيمَ وَمَا أُنزِلَتِ التَّورَاةُ وَالإنجِيلُ إِلاَّ مِن بَعْدِهِ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ
مَا كَانَ إِبْرَاهِيمُ يَهُودِيًّا وَلاَ نَصْرَانِيًّا وَلَكِن كَانَ حَنِيفًا مُّسْلِمًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

Kitap ehli, İncil ve Tevrat’a uyduklarını ida etmektedirler. Aslında onlar kendi elleriyle tahrif etmiş oldukları ve kendi heva ve heveslerine uygun dine tabi olmaktalar. Müşriklerin kendilerine itibar ettikleri akıldan uzak putperest din gibi.

Dolayısıyla Allah nasıl putperstliği, hidayetin karşısında bir münherif din biliyorsa, tahrif edilmiş dinlerde aynen hidayet karşısında olan dinlerdir. Birinci ayete binaen ilahi hidayetten kasıt, Kur’an-i Kerimdir.

KAFİRLERİN ÇOĞU ISLAH OLMAZLAR

Hakkı tanımanın alameti onu hamd ve övmektir. Batılı tanımanın alameti ise batıla düçar olmaktır.ilhad ve inat dalgaları içinde boğulmakta olan insan kendi doğruluğuna ve muvahidliğine fetva vermektedir.

Fasıd aleminde dönüp durmaktadır. Bu fasıd ve batıl fikirden dönmeden asla, başka mektepleri kabul etmez ve doğru ola bileceklerine ihitmal vermez. Böyle bir ruha sahip insanların hidayeti için zaman ve ekonomiden infak etmek faydasızdır.

Bu insanlar oldukça fazladırlar. Doğrudur ki bu kavimlerden bazıları, Kur’an-nın teyidiyle, Kuar’an dinlerken göz yaşı döker ve bazıları ona uymak için Kur’anı okurlar, ama bunlar oldukça azdırlar.

Onların İslam’a uymalarından, nurlanıp karanlıklardan çıkmalarından, İslam’ın merhametine boyanıp insalara merhamet etmelerinden umut kesilmiştir. Aynen Nuh (a.s)’ın kendi kavminin imanından umutsuz olduğu gibi, ve çok az bir kısmı inananlardan olurlar.

وَأُوحِيَ إِلَى نُوحٍ أَنَّهُ لَن يُؤْمِنَ مِن قَوْمِكَ إِلاَّ مَن قَدْ آمَنَ فَلاَ تَبْتَئِسْ بِمَا كَانُواْ يَفْعَلُونَ

Dolayısıyla onlara karşı yumuşaklık göstermek,kendileri için İslam’ın onlar içim tayin etmiş olduğu hududları, gözetmemek İslam’a aykırı ve faydasızdır. Onlara hiç bir şekilde uyulmamalıdır. Onlar yalancıların ta kendisidirler.

فَلَا تُطِعِ الْمُكَذِّبِينَ

(Ya Muhammed)yalancılara tabi olma.” Dünya, bugün bu inançsız, insanlara kan kusturan, vahşi, zalim, tağut, yırtıcı hayvanlardan da aşağı, dünyaya adalet ve demokrasi geticeğini sanan firavunlarların belasına mübtela olmuştur.

Kendilerini dünyanın kurtarıcısı bilen yahudi ve hristiyan dinlerine mensup, kimseler dünyada insan bırakmadıktan sonra,dünyaya barış ve adaleti getirmeyi düşünüyorlar.

Ama yapmış oldukları zulüm içinde Allah’ın izniyle boğulacaklardır. Zalimlerin akibetinin, hüsranla sonuçlanacağı kesindir. Bu tarihi olayı isra süresinde Allah(c.c) beyen etmektedir.

وَقَضَيْنَا إِلَى بَنِي إِسْرَائِيلَ فِي الْكِتَابِ لَتُفْسِدُنَّ فِي الأَرْضِ مَرَّتَيْنِ وَلَتَعْلُنَّ عُلُوًّا كَبِيرًا
فَإِذَا جَاء وَعْدُ أُولاهُمَا بَعَثْنَا عَلَيْكُمْ عِبَادًا لَّنَا أُوْلِي بَأْسٍ شَدِيدٍ فَجَاسُواْ خِلاَلَ الدِّيَارِ وَكَانَ وَعْدًا مَّفْعُولاً
ثُمَّ رَدَدْنَا لَكُمُ الْكَرَّةَ عَلَيْهِمْ وَأَمْدَدْنَاكُم بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَجَعَلْنَاكُمْ أَكْثَرَ نَفِيرًا
إِنْ أَحْسَنتُمْ أَحْسَنتُمْ لِأَنفُسِكُمْ وَإِنْ أَسَأْتُمْ فَلَهَا فَإِذَا جَاء وَعْدُ الآخِرَةِ لِيَسُوؤُواْ وُجُوهَكُمْ وَلِيَدْخُلُواْ الْمَسْجِدَ كَمَا دَخَلُوهُ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَلِيُتَبِّرُواْ مَا عَلَوْاْ تَتْبِيرًا
“Kitapta İsrailoğullarına hükmü verdik: “muhakkak siz yer yüzünde iki defa bozgunculuk çıkaracaksınızve muhakkak büyük bir kibirlenişle kibirlenecek ve yükseleceksiniz.”

www.alhassanain.com/turkish

“Nitekim o ikiden ilk vaid geldiği zaman, oldukça zorlu kullarımızı üzerinize gönderdik de sizi evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. Bu yerine getilimesi gereken bir sözdür.”

“Sonra onlara karşı size tekrar güç ve kuvvet verdik; size mallar ve çocuklarla yardın ettikve topluluk olarak sizi sayıca çok kıldık.”

“Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da kendi aleyhinizedir. Sonunda vaad geldiği zaman ( yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi kötü duruma soksunlar birincisinde ona girdikleri gibi mescid (Kudüs)’e girsinler ve ele geçirdiklerini darmadağın edip mahvetsinler”

Ayetlerin içeriğine dikkat edildiğinde, Yahudilerin iki defa büyük bir bozguna ığratıldığı veye uğratılacağından söz etmektedir. Buda onların büyük kibirlerinden kaynaklanarak yeryüzünde fesad çıkarmalarındandır.

Dinler tarihi kitaplarında, tefsir kitaplarında bu iki büyük hadise hakında değişik görüşler vardır. Müfessirlerin müttefik oldukları net bir olay ve tarih yoktur. Değişik ihtimaller vardır.

1- Bazılarına göre birinci hadise Hz. Yahya’nın şehit edilmesinden sonra Babil kıralı Buhtunnesr, Kudüs’e girerek İsrailoğullarını bozguna uğratmış, kadın, çocuk ve erkekleri esir ederek kendi ülkesine götürmüş.

Kudüs ise yetmiş sene boyunca viran bir halde kaderine terk edilmiş. Daha sonra Hakamenişiyan kıralı Kuruş, onları serbet bırakarak yurtlarına geri dönmelerini sağlamış.

2- Kudüs’e geri döndükten sonra tekrar güçlenen Yahudiler, tekrar büyük bir tuğyana düçar olarak Hz. Zekerya’yı şehit etmişler. Bundan dolayı Rum kıralı İndiyahus Kudüs’ü basarak orayı viran etmiş. Bu iki olay millattan önce vuku bulmuş olaylardır.

3- Bazılarına göre bu iki hadise henüz vuku bulmamışlar.

Ama ayetlerin akışına bakıldığında birinci olayın gerçekleştiği, ikincisinin ise henüz gerçekleşmediği kanaatı oluşur. Çünkü Kur’an birinci olaydan bahsederken mazi fiilini kullanmaktdır. Ve Kudüs’ten çıkarıldıklarından, oranın viran edilmesinden sonra tekrar oraya döndüklerini ve kudrete ulaştıklarından kesin bir yargı ile bahsetmektedir.

Ve ikinci hadiseden bahsederken muzari fiilini kullanmaktadır. Kudüs’e gireceklerin orayı viran etmeyen, salih kullar olduğu kesindir. Bu olayın gerçekleşeceği, Lam tekit harfiyle kesinlik kazanmaktadır. Dolayısıyla ayetteki ikinci vaadin yakın bir gelecekte vuku bulacağı kanaatindeyim. Bu hadise müminlere bir müjdedir.

Sabır ve mücadeleyle o güne kavuşulacağı, inşaallah yakındır. Bir noktaya deyinmekte yarar vardır; ayetten umumi bir hüküm çıkarmakta mümkündür. Hangi kavim olursa olsun, yeryüzünde fesad çıkarır, zulüm yaparsa sonu hüsran olacaktır.

Ama günümüzde Yahudiler bu zulme bayraktarlık etmektedirler. Ayrıca ilk ihtimalleri doğru bilsek dahi ayetten, yahudilerin fakat iki defa bozguna uğrayacakları ve daha sonra öyle bir durumun bir daha olmayacağı hükmü çıkmamaktadır.

Belki eğer fesad ve zulüm çıkarırlarsa başlarına tekrar aynı belanın geleceği kesindir. Kanaatimizin doğru olduğuna dair delil olarak Tevbe ve Saf sürelerinden birer ayet zikredebiliriz.

يُرِيدُونَ أَن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَى وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ
يُرِيدُونَ لِيُطْفِؤُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَاللَّهُ مُتِمُّ نُورِهِ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ

Kafirler ve zalimler istemesede Allah nurunu tamamlayacak ve kendi dinini bütün dinlere hakim kılacaktır. Bunun gerçekleşmesi için bütün müminlerin var güçleriyle her türlü alanda mücahedet göstermeleri gereklidir.

Neticede galip olsalar da yenilseler de kurtuluş ehli olanlar müminler ve mücahitlerdir. Ecirlerini, Allah’la yapmış oldukları ticaretin karşılığında en güzeliyle alacaklardır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آَمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَى تِجَارَةٍ تُنجِيكُم مِّنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ
تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنفُسِكُمْ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
يَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَيُدْخِلْكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَمَسَاكِنَ طَيِّبَةً فِي جَنَّاتِ عَدْنٍ ذَلِكَ الْفَوْزُ الْعَظِيمُ
وَأُخْرَى تُحِبُّونَهَا نَصْرٌ مِّنَ اللَّهِ وَفَتْحٌ قَرِيبٌ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِنِينَ

“ Ey iman edenler, sizi acı bir azaptan kurtaracak bir ticareti haber vereyim mi?”

“ Allah’a ve O’nun Resulü’ne iman ederseniz, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Bu sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz.”

“ O da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte büyük mutluluk ve kurtulış budur.”

“ Ve seveceğiniz bir başka (nime) daha var: Allah’tan yardım ve zafer ve yakın bir fetih. Müminleri müjdele.”

Allah’ın müjdesi olan, zaferin yakınlığı müminler içindi

www.alhassanain.com/turkish
-------
Bakara 120
--------------
Bakara 113
Bakara 140
Al-i İmran 65
Al-i İmran 67
---------------
Hud 36
Kalem 7
-------------
İsra 4
İsra 5
İsra 6
İsra 7
------------
Tevbe 32
Tevbe 33
Saf 8
Saf 10
Saf 11
Saf 12
------------
Saf 13


Görüş ve önerileriniz

Kullanıcı Yorumları

Yorum yok
*
*

Türkçe alhassanain Özel İslami Düşünce ve Kültür Yayın Sitesi