EHL-İ BEYT İMAMLARININ MEZARLARINI ZİYARET ETMENİN HİKMETİ
- Yayınlandı
Allah Teâla Kur'an'da şöyle buyuruyor:
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanmayın. Hayır onlar diridirler Rableri katında rızıklanmakta-dırlar."[1]
Öyleyse masum imamlar da hak ve hakikat yolunun şehitleri olduklarına göre onların temiz ruhları diridir ve bizim ziyaret, dua ve tevessülümüzden haberdardırlar.
İşte bunun içindir ki İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur : "Kim bizi şehid olduktan sonra ziyaret ederse, bizi hayatımızda ziyaret etmiş gibi olur."
Ziyaretin Mahiyet ve Semereleri
Mübarek Ehl-i Beyt mezarlarını ziyaret şevkten kaynaklanan görüşme ve görüşme şevkidir; ziyaretçi Ehl-i Beyt ile görüşmeye sabırsızlanan kimsedir.
Ziyaret, Ehl-i Beyt'in muhabbet çeşmesinde gönlü yıkamak ve onların dostluk rüzgarının kalbte esmesidir; ziyaret bilincin nişanesidir ve daha fazla bilinç kazanmak için atılan adımdır.
Ziyaret nefsi temizlemek ve ruhu arındırmada bir vesiledir. Nefsi muhasebe etmek için uygun bir ortamdır.
Ehl-i Beyt İmamlarının mezarını ziyaret etmek sağlam tevhid kalesinde yer almak ve ilahi azaptan kurtulmaktır. İmam Rıza(a.s) Resulullah'dan naklen buyurmuştur ki: "Lailahe illellah kelimesi benim kalemdir; kim kaleme girerse azabımdan kurtulur; elbette şartları vardır; ben de o şartlardanım."[2]
Ziyaret, risalet ücretini ödemektir; çünkü ziyaret Ehl-i Beyt'e olan sevginin ifadesidir. "De ki: Ben buna (risaletime) karşı Ehl-i Beyte sevgi dışında sizden hiç bir ücret istemiyorum."[3]
Ziyaret, masum imamla yeniden bi'at etmek, ona bağlı olduğunu bildirmek, batıl olan her şeyden uzak durmayı açığa vurmak, hak cephesinde yer almak ve safını belirlemektir.
Çünkü ziyaret, ziyaret edilen imama dost olanla dost ve ona düşman olanla, babası, kardeşi ve evladı dahi olsa düşman olacağına dair ahdetmedir: "Ben, siz (Ehl-i Beyt)le barış halinde olanla barış halindeyim ve sizinle savaşanla savaşmaktayım."[4]
Ziyaret, ahdine vefa etmektir. Çünkü imamın, kendi dost ve takipçilerinin üzerinde ahdi (ve hakkı) vardır. Sekizinci İmam (İmam Rıza) şöyle buyurmuştur:
"Her imamın, dostlar ve şiîlerinin üzerinde bir ahdi (hakkı) vardır; onların kabirlerini ziyaret etmek, o ahde tamamen sadık kalmak ve haklarını iyi bir şekilde yerine getirmektir."[5]
Ziyaret, nur kaynağından daima nur almak ve ilahi feyzin vasıtası olandan feyz taleb etmektir, "Eğer Allah'ın hücceti olmasaydı yer kendi ehlini içine alırdı."
Ziyaret, fakir ve aciz insanın, gaybî hazineyle ilişkisi olan kerim ve cömert bir kimsenin türbesinde feyiz ve marifet kazanmasıdır.Günahkâr ve pişman olan insanın, Allah katında haysiyet ve değeri olan kutlu zata tevessül edip, onu Allah katında şefaatcı kılmasıdır.
Ziyaret, zahiri ve batini bir hicrettir; kalbi aşk ateşiyle tutuşup yanan başını koltuğa alarak toprak yolları kat edip bütün kötülük ve günahlardan iyilik ve itaata doğru hicret eden bir kimsenin bütün ilahi değerlerin simgesi olan sevgilisinin mezarına doğru gelmesidir.
Ziyaret, Ehl-i Beyt'in yüce makamlarının bilincini taşımak ve Ehl-i Beyt'le beraber, onların yanında ve safında yer almaktır;zira: "Onlardan (Ehl-i Beyt'ten) öne geçmek isteyen dinden çıkar, onlardan geri kalan helâk olur, onlarla beraber olan ise onlara kavuşur."[6]
Ziyaret, çalkantı halinde olan okyanusdan kurtuluş gemisine binmek ve karanlıklarda hidayet ışığına sarılmaktır: "Ehl-i Beytim Nuh'un gemisine benzer; ona binen kurtulur, onu terkeden ise gark olur."[7]
Ziyaret, sırat-ı müstakimi kat etmek için güç almak ve upuzun bir yolculuk için azık toplamaktır.
Ziyaret, gafleti yokedici zikirdir cehaleti giderici tezekkürdür ve yine ilahi emanetin yükünü yüklenmedeki ağır sorumluluğu hatırlamaktır ve Ehl-i Beyt'in onca yiğitlik ve mücadelelerini, mazlumiyet ve şehadetlerini hatırlayarak onlardan ders ve ibret almaktır.
Ziyaret, yolculuk zorluğunu ve cismin zahmete düşmesini gerektirmesine rağmen ruhu ferahlandırmak, ilahi şiarları yüceltmek ve gönüllerin takvasının nişanesidir: "Kim Allah'ın şiarlarını yüceltirse, şüphesiz bu, kalplerin takvasındandır."[8]
Ziyaret, Allah'ın salih kullarının kadrini bilmek ve onların varlıklarının nimetlerinden dolayı Allah'a şükretmektir.
Ziyaret, ilahi bir örneği sürekli kalpte yaşatmak ve o örneğe uymaktır.
Ziyaret, sultanların zalimane siyasetlerine bir nevi itiraz etmek, zulme karşı çıkmak ve zulme karşı ayaklanmadır; tağutu nefyetmek ve hak öndere ve hablullaha (Allah'ın ipine) sımsıkı sarılmaktır.
Bunların hepsi ziyarettir ve ziyaret sadece bunlarla sınırlanmamaktadır; ziyaretçi de ârif bir mü'min, tövbe eden bir Ehl-i Beyt dostu, sahnede hazır olan bir müslüman, zakir olan bir fedakâr,
savaş eri olan bir mücahid, takvalı bir muvahhid, ve tağutlara başkaldıran bir kıyamcıdır. Velayet ve imamet aşığı olan, canını ve malını tehlikeye atarak evini-barkını,
şehir ve diyarını terkedip yolculuk zahmetine katlanarak, iştiyaklı bir kalp ve ümitli bir halle gelip imamının huzurunda hazır olmaktır, O'ndan basiret
ve marifet alarak tevhidin doğru yolunda hareket etmek, Kitap ve İtret'e sarılarak insani kemal ve Allah'a yakınlık olan nihaî amaç ve hedefe ulaşmak için yol kateden kimsedir.
Eğer tarih boyunca daima zalim hükümdarların ziyaret ve ziyaretçiden korktuklarını, Mütevekkil ve diğer zalim tağutların defalarca Hz. Hüseyin'in kutsal mezarını sular altında kaybetmeye çalıştığını ve ziyaretçilerinin el ve ayaklarının kesilip katledildiklerini duyuyorsak,
eğer tarihte Tuğrul'un veziri olan Mensur b. Muhammed-i Kondorî'nin halkın İmam Rıza'nın (a.s) mutahhar mezarının ziyaret etmesine engel olduğunu ve İmam'ın ziyaretçilerine zülum ettiğini görüyorsak, eğer sömürgeci İngiltere bakanlığı kendi casuslarına,
bir çok hilelerle müminlerin imamların mezarlarını ziyaret etmesine engel olmalarını ve gerçeği olmayan temelsiz şayialar yayarak din büyüklerinin mezar ve ziyaretgâhlarının tarihi senetlerinde şüphe yaratmayı tavsiye ediyorsa,
eğer Hz. Rıza'nın (a.s) türbesinde büyük şeytan Amerika'nın emriyle yüzlerce muvahhid ve pâk insanların kanlarına boyanarak çoğunun şehid edildiğini görüyorsak bunların hepsi tağut
ve küfür önderlerinin ziyaret ve ziyaretçilerden korktukları içindir: "Kafirler, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Oysa Allah kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler hoş görmese bile."[9]
Ziyaret; masum imamların kutsal türbesinde aşıkane bir şekilde bulunmak ve onlarla manevi bir görüşme yapmaktır.
Ziyaret; Allah'ın feyz ve rahmetini kullarına ulaştırmada vasıta olan Allah'ın hüccetleri ile kalbi bir ilişki kurmaktır.
İmam'ı ziyaret etmek, imamla bey'at etmek ve O'nun fedakârlık ve şehadet anısını diri tutmaktır.
İmam'ı ziyaret etmek, imama karşı olan ilgi ve dostluğu göstermektir. Çünkü Allah, resulüne şöyle buyurmaktadır: "De ki: Ben buna (risaletime) karşı Ehl-i Beyt'ime sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum." [10]
İmamı ziyaret etmek evliyaullahın şehadetiyle isim ve hedeflerinin unutulmamasını ilan etmektir.
Ziyaretgâh; velayet hattının aşıklarının miat yeridir.
Ziyaretname; masum imamın kılavuzluk hattını desteklemeyi, tağut ve çizgisinden nefret etmeyi ilan etmektir.
Hz. Fatıma (s.a)’ın her hafta şehitleri ziyaret etmek için Medine'den çıkıp Uhud şehitlerinin bulunduğu mezarlığa gitmesi. Hz. Resulullah (s.a.a)’in Fatımat-üz Zehra'ya 34 defa "Allah-u Ekber", 33 defa "Elhamdulillah",
33 defa da "Subhanellah" demesini öğretmesi ve bunun üzerine Hz. Fatıma (a.s)’ın da Uhud'da Hz. Hamza'nın kabrinin toprağından biraz alıp onu çamur yaptıktan sonra onunla yüz tesbih tanesi yapıp, ipe geçirmesi ve yukarıdaki zikirleri bu tesbihle söylemesi; bütün bunların hepsi Allah'ı anmakla birlikte şehitlerin de anılması içindi.
Seyyid-üş Şuheda Hz. Hamza'nın mazlumca şehadetinden sonra, o şehidin temiz türbetinden tesbih yapılması, namazlarda secde ederken alnın Kerbela türbetine konulması Kadir
ve Cuma gecelerinde ve bütün kutsal gece ve gündüzlerde Seyyid-üş Şüheda (a.s)'ın ziyaret edilmesi ve su içerken İmam Hüseyin (a.s)'ın susuzca şehadete erişmesini anmanın bizlere tavsiye edilmesi;
bütün bunların hepsi, masum imamların yolunun unutulmaması içindir. Zira müslümanlara gelen her türlü zorluk ve bedbahtlık, ilahi ve masum önderleri unutmak, tağut ve zalimlere uymaktan kaynaklanmaktadır.
[1]- Âl-i İmran/169.
[2]- Uyun-u Ahbar-ir Rıza, c.2, s.134.
[3]- Şura/23.
[4]- Âşura ziyareti.
[5]- Bihar-ul Envar, c.100, s.116.
[6]- Şaban Ayı dualarından.
[7]- Şaban Ayı dualarından.
[8]- Hac/32.
[9]- Sâf/8.
[10]- Şura/23.