siirlerden_esintiler
- Yayınlandı
AGÂHÎ
İlk ozanımız olarak, asıl adı Veli olan AGÂHÎ’yi kısaca tanımaya ve şiirlerine yer vermeye çalışacağız.
( -1921) Şarkışla’nın Kılıççı köyündendir. CEM erkânlarında yetişmiştir. Okuma yazma bilmemektedir.
Agâhî’nin şiirlerinde kullandığı dil Arapça ve Farsça kelimeler olmasına rağmen sade ve anlaşılır bir dildir. Konu olarak ALLAH, MUHAMMED, ALİ sevgisi, inancı ve onlara olan bağlılığın gerekliliği, bağlılığın getirdiği aşkın ve sorumluluğun hâlini yazmıştır şiirlerinde.
Agâhî Alakilise köyünden Üryan Hızır ocağına bağlıdır.
ALİ’NİN FAZLINI EVVEL HUDA’DAN SOR
Gel ey hoca, Ali’nin fazlını evvel Huda’dan sor
Ali’yi ibn-i Adem olmadan, ta iptidadan sor
Ali kimdir? Veli kimdir? Bilem dersen bu esrarı
Onu bir kimseden sorma, Muhammed Mustafa’dan sor
Ki yer gök su iken Cebrail’e rehber oldu Ali
Cihan halk olmadan evvel bu kevnin temeli oldu
O dem Musa ile bin bir kelim eden veli oldu
Dilersen lenteradan sor, dile Tur-u Sina’dan sor
Ali’dir damad-ı Ahmet, Ali’dir Mustafa’ya yar
Odur Hak rahine kurban veren evlâdını, ol Haydar
Onun ettiğin etti mi hiçbir peygamber
Dilersen evliyadan sor, dilersen enbiyadan sor
Çıkıp kürsüye ey vaiz, Ali’den söyle efendi
Ali’nin hakkında gökten yere yüz dört kitap indi
Ali’yi Kuran’da methetti, veçhim Hak dedi kendi
Dile Yasin u Tâhâ’dan sor, dilersen Hel Eta’dan sor
Ey bire zahid-i harkuş, ne zannettin Ali’yi sen
Ali’nin evlâdına buğuz eden kişi de Müslüman
Ne çektiler o mazlumlar, o zalim darb-i Yezit’ten
Dile arz u semadan sor, dilersen Kerbelâ’dan sor
Agâhi’yem, Alevîyem, Şiî mezhebim, Kızılbaş’ım
Hüseyn-i Kerbelâ’nın firkatindendir akan yaşım
Hüseyn’in derdini bir kimseden sorma be kardaşım
Dile Zeynep Ana’dan sor, dile Zeynel Aba’dan sor
HAKK’IN EMRİ İLE CİHANE GELDİM
Hakk’ın emri ile cihane geldim
Muhammed’e kalu belâ diyerek
Ya Ali kapına kurbana geldim
Kabul et kulunun kulu diyerek
Yine sen bilirsin benim hâlimden
İnayet merhamet Sultan Balım’dan
Zikrin fikrin güzel oldu dilimden
Vird ederim Ali Ali diyerek
Nasıl sevmiyeyim şahım Hasan’ı
Hakk’ın Habibi’nin kurretul ayni
Severiz gönülden şahım Hüseyn’i
Bunlar Hasbahçe’nin Gülü diyerek
Aşkına düşeli mecnun daneyim
Yitirdim ben beni viran haneyim
Ne aklım başımda ne divaneyim
Şimdi del oldum deli diyerek
Niyazım kabul eyle İlâhî
Ki sen âlemin peşti penahi
Dilerim ki canın çıksın Agâhî
Hünkâr Hacı Bektaş Veli diyerek
KIZILBAŞ OLSAM
Acep olamam mı kabulü dergâh
Dergâh’a Ali’nin farraşı olsam
Ben kulluk etmezsem kul demez Allah
Kavmi kabilesi kardaşı olsam
Gidip söyle beni çok incitmesin
Aynelhak söylerim can acıtmasın
Varsın hiçbir millet kabul etmesin
Erenlerin bir abapuşu olsam
Çıkıp kürsüye ey vaiz ulema
Hadis-i müfteri söylüyor amma
Çekip kürsüden indiririm amma
Gerçi harabat-ı Bektaşî olsam
Silinsem de defteri ümmetlikten
Yine olmam bu ehl-i cennetlikten
Dönmezem tarik-i harabatlıktan
Yezit ta’n edici Kızılbaş olsam
Ey hoca ben sana meyledip bakmam
Korkutma cehennem narından korkmam
Muhubb-i Ali’yi ateşe yakmam
Agâhî cehennem ateşi olsam
SOFU SEN KENDİNİ ARİF SANIRSIN
Sofu sen kendini arif sanırsın
Benden özge arif yok yok diyerek
Suret-i zahirde kafa sallarsın
Oturur kalkarsın hak hak diyerek
Gûş eyle pendimi ey sofu zade
Sen bu gönül ile kalırsın dağda
Senin gibi gezer leylek havada
Geçirir ömrünü lak lak diyerek
Onda körsün eğer bunda kör isen
Rah-i erenlerlerden bî haber isen
Yarın hakkın divanına varırsan
Kovarlar dışarı çık çık diyerek
Agâhî’nin bu sözünde durmazsan
Ebedi kör kalıp meydan görmezsen
Hacı Bektaş tarikine girmezsen
Sonra canın çıkar hık mık diyerek
İNSANA SEVGİ,HAKK’A SEVGİ DİYORUZ
BAYRAM ÖZDEN
Levh u kalemde Allah’ın varlığına inanan, insanı Hakk’ın halefi bileni severiz.
Aydın insan nurdur, güneşin nur olduğunu bileni severiz.
İnsanı seveni, insan hakkını arayanı, barışa gideni severiz.
Hakk’a niyaz, Hakk’a namaz, Hakk’ı gönlünde taşıyanı severiz.
Bizden değil, ama insandır, kızgın ateşte insan yakmayanı severiz.
Desinler için değil, Hak için ele, dile, bele sahip olanı severiz.
İnsan güldür, gül alıp gül satanı, gülü gül ile tartanı severiz.
Cennet de hak, cehennem de hak, hurî peşinde koşmayanı severiz.
İnsana iyilik yapanı, insan başına kakmayanı, helâl lokma vereni severiz.
İlmi bilip bilime çevireni, insan hizmetine sunanı severiz.
İnsanı karanlıktan çekip, aydınlığa çıkaran rehberi severiz.
Cihanda ne var, insanda aynısı var diyeni severiz.
Haksızın karşısında duran, haklının yanında yer alanı severiz.
Gönül kırmayan, gönül Hakk’ın mekânıdır diyebileni severiz.
Kulun kulda hakkı var, kul hakkını yemeyeni severiz.
Kerbelâ vak’asını bilen, matem ayında matem tutanı severiz.
Hak bendedir, ben Hak’tayım Ene’l-Hak diyeni severiz.
Erkeği kadını birdir, kadını gül bilip koklayanı severiz.
El ele, el Hakk’a, sabır kapısını dönüp açanı severiz.
Laf pazarında laf alıp laf satmayanı, pâk olanı severiz.
Kusur pazarında gördüğünü örten, görmediğini söylemeyeni severiz.
Can gözünü açan, dört kapı kırk makamı bileni severiz.
Muhammed Mustafa ilimdir, kapısı Ali’dir diyebileni severiz.
İlim deryadır, Kuran’da Musa’ya Hızır rehberdir diyebileni severiz.
Hesaba çekilmeden kendi kendini hesaba çekeni severiz.
Ölüm bekleyen insan ölmeden evvel öleni severiz.
Büyüğe saygı, küçüğe sevgi veren canları severiz.
Bizimki iyi, sizinki iyi diyeni değil; iyiler iyidir diyeni severiz.
Bu yazdığımız hepsi atasözüdür, çok kişi söyler söz tutanı severiz.
Her milletin bayramı var, cihanda barış bayramı ilân edeni severiz.
Garip Bayram bunlar içinde bir insandır,
İnsanın Hakk’ın kulu olduğunu bileni severiz.
İKRAR OLDUĞU ZAMAN
Kavl-ü ikrar için canlar var oldu
Ol aşka bahri ummanlar kurdu
Bir damla mayi ile adem halk oldu
Muhammed, Ali ikrar olduğu zaman.
Gönül ile miraca vardı ol can
Cebrail Muhammed’e oldu mihman
Vardı Hak kapısına gördü aslan
Muhammed, Ali ikrar olduğu zaman.
Korku sardı görünce kapıda aslan
Vardı konağa eyledi bin bir kelâm
İçeri girdi bir miskin, gelendi Selman
Muhammed, Ali ikrar olduğu zaman.
Hakk’a gönül verenler işte meydan
Dört kitapla insana selâm salan
İkrardır Bayram’ı yola bağlayan
Muhammed, Ali ikrar olduğu zaman.
BÖYLE DEMEDİ Mİ?
Mevlâm’ın kelâmı sev insanı öldürme onu
Yoktur bu şerrin asla hiçbir zaman sonu
Ol Mevlâm yarattı cihana ademoğlunu
Adem’in sulbünden doğan Şit böyle demedi mi?
Asi olur, bilmez insan başa belâ
Nefsini bilmeyen alır daima ceza
Selam olsun İbrahim oğullarına
İshak ile İsmail böyle demedi mi?
Kötülük ile anılır Firavun soyu
Yediği haram, giydiği yetim tüyü
Onun da kalmaz kesilir nesli soyu
Harun ile Musa böyle demedi mi?
Derde derman bulmak Mevlâ’nın işi
İlâcın dilini bilmek Lokman’ın işi
Sabır etmek Peygamber Yusuf’un işi
Ağlayan Yakup böyle demedi mi ?
Mevlâ’m asi kula elçi yolladı
Benlikten insan, hiç ayrılmadı
Meryem’e İsa’yı hak nasip eyledi
Çarmıha asılan İsa böyle demedi mi?
İncil’de yazılı Muhammed Ali’nin ismi
Hem evveli, hem de onlardır ahiri
Ali el-Murtaza’ya düldül ile Zülfikar’ı
Okuduğun Kur’an böyle demedi mi?
Muhammed’in soyunu kesmeye yemin etti
Dünya ona kalmadı kahır oldu gitti
Yezid’e bütün cihan lânet eyledi
Kerbelâ şehidi Hüseyin böyle demedi mi?
Nice vak’alar oldu bu dünyada
Sorsalar ormana, dağ ile akan suya
Dara çekilen ol Hallac-ı Mansur’a
Derisini yazdıran Pir Nesimî böyle demedi mi?
Yetmedi destan yazdı tarih
Ne olur bilmem arsızın hâli
Yazarlar yazıyor zalim Yavuzları
Hünkâr Hacı Bektaş böyle demedi mi?
İnsanca andı aşıklar Pir Sultan’ı
Namertçe yaktılar otuz yedi canı
Gözünde kurudu yaş, kan ağladı anaları
Bayram bu destanı yazarım demedi mi?
DOST OLMAZSIN
Hâlin belli, neslin kin bağlayan
Dost olmazsın Ehl-i Beyt’e hiçbir zaman
Şehit ettiğin yetmiş iki can
Dost olmazsın Ehl-i Beyt’e hiçbir zaman
Muaviye vurdu Ehl-i Beyt’e, döküldü kan
Kini Mervan yaptı oldu düşman
Yezid’e yemin verdi bir zaman
Dost olmazsın Ehl-i Beyt’e hiçbir zaman
Kerbelâ denen zalim yerde
Suya çektin zırh ile perde
Ali Ekber şehit düştü derede
Dost olmazsın Ehl-i Beyt’e hiçbir zaman
Bayram ciğerin kavrulup yanmadan
Derindir yaran can bedenden ayrılmadan
Severim Ehl-i Beyt’i inanma yalandır yalan
Dost olmazsın Ehil-i Beyte hiçbir zaman
BAĞDA GÜL AÇTI
Deli gönül gaflet uykusuna dalma
Seher yeli esti ruh geldi cana
Şafak söktü Hak nuru geldi cemale
Bağda gül açtı bülbül kaldı avare
Pâk eyle nefsini şeytana uyma
Gece ibadet eyle gündüz rızkını ara
Sen Hakk’a aşık ol ki o da olsun sana
Bağda gül açtı, bülbül düştü zara
Dostu dinle Bayram, gafletten uyan
Güneş açtı, aydınlandı tüm cihan
Gerçek ol Hak olsun sana mihman
Bağda gül açtı, bülbül eder intizar
HU DİL ÇÖZÜLDÜ
Levh u kalemde okudu ismini Cebrail
Bir Allah, bir Muhammed, bir Ali
Nur cemalini gördü anne Fadıma’nın
Benzi soldu, hikmete daldı Cebrail
Ya Ali hu ya Hasan, medet ya Hüseyin
Dost Zeynelabidin, hu Muhammed Bâkır
Can Cafer-i Sadık, dost Musa-i Kâzım
Hu, dil çözüldü bir bir okudu Cebrail
Güzelliği sığmaz Arş-ı A’lâ’ya, nuru bir
Biri Hasan biri Hüseyin âleme oldu pir
On iki isim okundu tek tek bir de bir
Benzi soldu, hikmete daldı Cebrail
Yandım İmam Rıza, medet Muhammed Takî
Dost Ali’yyun-Nakî, hu Hasan’ul-Askerî
Âlem bekler, gel Muhammed Mehdi
Hu, dil çözüldü bir bir okudu Cebrail
Gönül aynasını pâk eyle miskin Bayram
Mihman gelsin sana Şah-ı Mir-i Sultan
Dâvâcıyım, dâvâmı görsün ulu divan
Döndü Cebrail, geldi Azrail, ömrüm tamam
Hu, Ene’l-Hak diyen Hallac-ı Mansur
Dost derisini yüzdüren Pir Nesimî
Can Ahmet Yesevî, hu Hacı Bektaş Veli
Hu, dil çözüldü bir bir okudu Cebrail
VAR MI SÖYLE?
Cihan çemberi çarkıfelek
Döner dolaşır aheste aheste
Ehl-i Beyt’in gemisinden başka
Binecek gemi var mı söyle?
Felek döner dolaşır cihanda
Mevlâ’m yarattı Adem’i topraktan
Muhammed ile Ali’yi aynı nurdan
Güneş ile aydan başka nur var mı söyle?
İnsanı yarattı cihana Halık
Deryada yüzer canlı varlık
Yuttu onu kocaman bir balık
Yunus’tan başka kurtulan var mı söyle?
Hem oku Bayram, hem de söyle
Sen daima Kerbelâ’yı getir dile
Yezid’in elinden Şah Hüseyin gibi
Dünyada çile çeken var mı söyle?
İlk ozanımız olarak, asıl adı Veli olan AGÂHÎ’yi kısaca tanımaya ve şiirlerine yer vermeye çalışacağız.
( -1921) Şarkışla’nın Kılıççı köyündendir. CEM erkânlarında yetişmiştir. Okuma yazma bilmemektedir.
Agâhî’nin şiirlerinde kullandığı dil Arapça ve Farsça kelimeler olmasına rağmen sade ve anlaşılır bir dildir. Konu olarak ALLAH, MUHAMMED, ALİ sevgisi, inancı ve onlara olan bağlılığın gerekliliği, bağlılığın getirdiği aşkın ve sorumluluğun hâlini yazmıştır şiirlerinde.
Agâhî Alakilise köyünden Üryan Hızır ocağına bağlıdır.
ALİ’NİN FAZLINI EVVEL HUDA’DAN SOR
Gel ey hoca, Ali’nin fazlını evvel Huda’dan sor
Ali’yi ibn-i Adem olmadan, ta iptidadan sor
Ali kimdir? Veli kimdir? Bilem dersen bu esrarı
Onu bir kimseden sorma, Muhammed Mustafa’dan sor
Ki yer gök su iken Cebrail’e rehber oldu Ali
Cihan halk olmadan evvel bu kevnin temeli oldu
O dem Musa ile bin bir kelim eden veli oldu
Dilersen lenteradan sor, dile Tur-u Sina’dan sor
Ali’dir damad-ı Ahmet, Ali’dir Mustafa’ya yar
Odur Hak rahine kurban veren evlâdını, ol Haydar
Onun ettiğin etti mi hiçbir peygamber
Dilersen evliyadan sor, dilersen enbiyadan sor
Çıkıp kürsüye ey vaiz, Ali’den söyle efendi
Ali’nin hakkında gökten yere yüz dört kitap indi
Ali’yi Kuran’da methetti, veçhim Hak dedi kendi
Dile Yasin u Tâhâ’dan sor, dilersen Hel Eta’dan sor
Ey bire zahid-i harkuş, ne zannettin Ali’yi sen
Ali’nin evlâdına buğuz eden kişi de Müslüman
Ne çektiler o mazlumlar, o zalim darb-i Yezit’ten
Dile arz u semadan sor, dilersen Kerbelâ’dan sor
Agâhi’yem, Alevîyem, Şiî mezhebim, Kızılbaş’ım
Hüseyn-i Kerbelâ’nın firkatindendir akan yaşım
Hüseyn’in derdini bir kimseden sorma be kardaşım
Dile Zeynep Ana’dan sor, dile Zeynel Aba’dan sor
HAKK’IN EMRİ İLE CİHANE GELDİM
Hakk’ın emri ile cihane geldim
Muhammed’e kalu belâ diyerek
Ya Ali kapına kurbana geldim
Kabul et kulunun kulu diyerek
Yine sen bilirsin benim hâlimden
İnayet merhamet Sultan Balım’dan
Zikrin fikrin güzel oldu dilimden
Vird ederim Ali Ali diyerek
Nasıl sevmiyeyim şahım Hasan’ı
Hakk’ın Habibi’nin kurretul ayni
Severiz gönülden şahım Hüseyn’i
Bunlar Hasbahçe’nin Gülü diyerek
Aşkına düşeli mecnun daneyim
Yitirdim ben beni viran haneyim
Ne aklım başımda ne divaneyim
Şimdi del oldum deli diyerek
Niyazım kabul eyle İlâhî
Ki sen âlemin peşti penahi
Dilerim ki canın çıksın Agâhî
Hünkâr Hacı Bektaş Veli diyerek
KIZILBAŞ OLSAM
Acep olamam mı kabulü dergâh
Dergâh’a Ali’nin farraşı olsam
Ben kulluk etmezsem kul demez Allah
Kavmi kabilesi kardaşı olsam
Gidip söyle beni çok incitmesin
Aynelhak söylerim can acıtmasın
Varsın hiçbir millet kabul etmesin
Erenlerin bir abapuşu olsam
Çıkıp kürsüye ey vaiz ulema
Hadis-i müfteri söylüyor amma
Çekip kürsüden indiririm amma
Gerçi harabat-ı Bektaşî olsam
Silinsem de defteri ümmetlikten
Yine olmam bu ehl-i cennetlikten
Dönmezem tarik-i harabatlıktan
Yezit ta’n edici Kızılbaş olsam
Ey hoca ben sana meyledip bakmam
Korkutma cehennem narından korkmam
Muhubb-i Ali’yi ateşe yakmam
Agâhî cehennem ateşi olsam
SOFU SEN KENDİNİ ARİF SANIRSIN
Sofu sen kendini arif sanırsın
Benden özge arif yok yok diyerek
Suret-i zahirde kafa sallarsın
Oturur kalkarsın hak hak diyerek
Gûş eyle pendimi ey sofu zade
Sen bu gönül ile kalırsın dağda
Senin gibi gezer leylek havada
Geçirir ömrünü lak lak diyerek
Onda körsün eğer bunda kör isen
Rah-i erenlerlerden bî haber isen
Yarın hakkın divanına varırsan
Kovarlar dışarı çık çık diyerek
Agâhî’nin bu sözünde durmazsan
Ebedi kör kalıp meydan görmezsen
Hacı Bektaş tarikine girmezsen
Sonra canın çıkar hık mık diyerek
İNSANA SEVGİ,HAKK’A SEVGİ DİYORUZ
BAYRAM ÖZDEN
Levh u kalemde Allah’ın varlığına inanan, insanı Hakk’ın halefi bileni severiz.
Aydın insan nurdur, güneşin nur olduğunu bileni severiz.
İnsanı seveni, insan hakkını arayanı, barışa gideni severiz.
Hakk’a niyaz, Hakk’a namaz, Hakk’ı gönlünde taşıyanı severiz.
Bizden değil, ama insandır, kızgın ateşte insan yakmayanı severiz.
Desinler için değil, Hak için ele, dile, bele sahip olanı severiz.
İnsan güldür, gül alıp gül satanı, gülü gül ile tartanı severiz.
Cennet de hak, cehennem de hak, hurî peşinde koşmayanı severiz.
İnsana iyilik yapanı, insan başına kakmayanı, helâl lokma vereni severiz.
İlmi bilip bilime çevireni, insan hizmetine sunanı severiz.
İnsanı karanlıktan çekip, aydınlığa çıkaran rehberi severiz.
Cihanda ne var, insanda aynısı var diyeni severiz.
Haksızın karşısında duran, haklının yanında yer alanı severiz.
Gönül kırmayan, gönül Hakk’ın mekânıdır diyebileni severiz.
Kulun kulda hakkı var, kul hakkını yemeyeni severiz.
Kerbelâ vak’asını bilen, matem ayında matem tutanı severiz.
Hak bendedir, ben Hak’tayım Ene’l-Hak diyeni severiz.
Erkeği kadını birdir, kadını gül bilip koklayanı severiz.
El ele, el Hakk’a, sabır kapısını dönüp açanı severiz.
Laf pazarında laf alıp laf satmayanı, pâk olanı severiz.
Kusur pazarında gördüğünü örten, görmediğini söylemeyeni severiz.
Can gözünü açan, dört kapı kırk makamı bileni severiz.
Muhammed Mustafa ilimdir, kapısı Ali’dir diyebileni severiz.
İlim deryadır, Kuran’da Musa’ya Hızır rehberdir diyebileni severiz.
Hesaba çekilmeden kendi kendini hesaba çekeni severiz.
Ölüm bekleyen insan ölmeden evvel öleni severiz.
Büyüğe saygı, küçüğe sevgi veren canları severiz.
Bizimki iyi, sizinki iyi diyeni değil; iyiler iyidir diyeni severiz.
Bu yazdığımız hepsi atasözüdür, çok kişi söyler söz tutanı severiz.
Her milletin bayramı var, cihanda barış bayramı ilân edeni severiz.
Garip Bayram bunlar içinde bir insandır,
İnsanın Hakk’ın kulu olduğunu bileni severiz.
İKRAR OLDUĞU ZAMAN
Kavl-ü ikrar için canlar var oldu
Ol aşka bahri ummanlar kurdu
Bir damla mayi ile adem halk oldu
Muhammed, Ali ikrar olduğu zaman.
Gönül ile miraca vardı ol can
Cebrail Muhammed’e oldu mihman
Vardı Hak kapısına gördü aslan
Muhammed, Ali ikrar olduğu zaman.
Korku sardı görünce kapıda aslan
Vardı konağa eyledi bin bir kelâm
İçeri girdi bir miskin, gelendi Selman
Muhammed, Ali ikrar olduğu zaman.
Hakk’a gönül verenler işte meydan
Dört kitapla insana selâm salan
İkrardır Bayram’ı yola bağlayan
Muhammed, Ali ikrar olduğu zaman.
BÖYLE DEMEDİ Mİ?
Mevlâm’ın kelâmı sev insanı öldürme onu
Yoktur bu şerrin asla hiçbir zaman sonu
Ol Mevlâm yarattı cihana ademoğlunu
Adem’in sulbünden doğan Şit böyle demedi mi?
Asi olur, bilmez insan başa belâ
Nefsini bilmeyen alır daima ceza
Selam olsun İbrahim oğullarına
İshak ile İsmail böyle demedi mi?
Kötülük ile anılır Firavun soyu
Yediği haram, giydiği yetim tüyü
Onun da kalmaz kesilir nesli soyu
Harun ile Musa böyle demedi mi?
Derde derman bulmak Mevlâ’nın işi
İlâcın dilini bilmek Lokman’ın işi
Sabır etmek Peygamber Yusuf’un işi
Ağlayan Yakup böyle demedi mi ?
Mevlâ’m asi kula elçi yolladı
Benlikten insan, hiç ayrılmadı
Meryem’e İsa’yı hak nasip eyledi
Çarmıha asılan İsa böyle demedi mi?
İncil’de yazılı Muhammed Ali’nin ismi
Hem evveli, hem de onlardır ahiri
Ali el-Murtaza’ya düldül ile Zülfikar’ı
Okuduğun Kur’an böyle demedi mi?
Muhammed’in soyunu kesmeye yemin etti
Dünya ona kalmadı kahır oldu gitti
Yezid’e bütün cihan lânet eyledi
Kerbelâ şehidi Hüseyin böyle demedi mi?
Nice vak’alar oldu bu dünyada
Sorsalar ormana, dağ ile akan suya
Dara çekilen ol Hallac-ı Mansur’a
Derisini yazdıran Pir Nesimî böyle demedi mi?
Yetmedi destan yazdı tarih
Ne olur bilmem arsızın hâli
Yazarlar yazıyor zalim Yavuzları
Hünkâr Hacı Bektaş böyle demedi mi?
İnsanca andı aşıklar Pir Sultan’ı
Namertçe yaktılar otuz yedi canı
Gözünde kurudu yaş, kan ağladı anaları
Bayram bu destanı yazarım demedi mi?
DOST OLMAZSIN
Hâlin belli, neslin kin bağlayan
Dost olmazsın Ehl-i Beyt’e hiçbir zaman
Şehit ettiğin yetmiş iki can
Dost olmazsın Ehl-i Beyt’e hiçbir zaman
Muaviye vurdu Ehl-i Beyt’e, döküldü kan
Kini Mervan yaptı oldu düşman
Yezid’e yemin verdi bir zaman
Dost olmazsın Ehl-i Beyt’e hiçbir zaman
Kerbelâ denen zalim yerde
Suya çektin zırh ile perde
Ali Ekber şehit düştü derede
Dost olmazsın Ehl-i Beyt’e hiçbir zaman
Bayram ciğerin kavrulup yanmadan
Derindir yaran can bedenden ayrılmadan
Severim Ehl-i Beyt’i inanma yalandır yalan
Dost olmazsın Ehil-i Beyte hiçbir zaman
BAĞDA GÜL AÇTI
Deli gönül gaflet uykusuna dalma
Seher yeli esti ruh geldi cana
Şafak söktü Hak nuru geldi cemale
Bağda gül açtı bülbül kaldı avare
Pâk eyle nefsini şeytana uyma
Gece ibadet eyle gündüz rızkını ara
Sen Hakk’a aşık ol ki o da olsun sana
Bağda gül açtı, bülbül düştü zara
Dostu dinle Bayram, gafletten uyan
Güneş açtı, aydınlandı tüm cihan
Gerçek ol Hak olsun sana mihman
Bağda gül açtı, bülbül eder intizar
HU DİL ÇÖZÜLDÜ
Levh u kalemde okudu ismini Cebrail
Bir Allah, bir Muhammed, bir Ali
Nur cemalini gördü anne Fadıma’nın
Benzi soldu, hikmete daldı Cebrail
Ya Ali hu ya Hasan, medet ya Hüseyin
Dost Zeynelabidin, hu Muhammed Bâkır
Can Cafer-i Sadık, dost Musa-i Kâzım
Hu, dil çözüldü bir bir okudu Cebrail
Güzelliği sığmaz Arş-ı A’lâ’ya, nuru bir
Biri Hasan biri Hüseyin âleme oldu pir
On iki isim okundu tek tek bir de bir
Benzi soldu, hikmete daldı Cebrail
Yandım İmam Rıza, medet Muhammed Takî
Dost Ali’yyun-Nakî, hu Hasan’ul-Askerî
Âlem bekler, gel Muhammed Mehdi
Hu, dil çözüldü bir bir okudu Cebrail
Gönül aynasını pâk eyle miskin Bayram
Mihman gelsin sana Şah-ı Mir-i Sultan
Dâvâcıyım, dâvâmı görsün ulu divan
Döndü Cebrail, geldi Azrail, ömrüm tamam
Hu, Ene’l-Hak diyen Hallac-ı Mansur
Dost derisini yüzdüren Pir Nesimî
Can Ahmet Yesevî, hu Hacı Bektaş Veli
Hu, dil çözüldü bir bir okudu Cebrail
VAR MI SÖYLE?
Cihan çemberi çarkıfelek
Döner dolaşır aheste aheste
Ehl-i Beyt’in gemisinden başka
Binecek gemi var mı söyle?
Felek döner dolaşır cihanda
Mevlâ’m yarattı Adem’i topraktan
Muhammed ile Ali’yi aynı nurdan
Güneş ile aydan başka nur var mı söyle?
İnsanı yarattı cihana Halık
Deryada yüzer canlı varlık
Yuttu onu kocaman bir balık
Yunus’tan başka kurtulan var mı söyle?
Hem oku Bayram, hem de söyle
Sen daima Kerbelâ’yı getir dile
Yezid’in elinden Şah Hüseyin gibi
Dünyada çile çeken var mı söyle?