HZ.RESUL-İ EKREM
- Yayınlandı
RESUL-İ EKREM'İN DAVRANIŞINDAN ÖRNEKLER
1. Lavi b. Yahuda'nın oğlu Rahip Şam'un Peygamberin yanına gelecek marifetin kısımları hakkın da çeşitli sorular sordu. Şam'un'un soruları arasında: Hikmet, felsefe, inanç esasları, ahlak e ilahi hükümler de mevcuttu. Resul-i Ekrem bu soruların hepsine cevap verdi. Daha peygamberin cevabı bitmeden Şam'un iman getirerek Müslüman oldu. Şimdi bu sohbetin bir bölümünü aktarıyoruz.
Şam'un: Bana akıldan haber ver, akıl nedir, nasıldır? Neler ondan kaynaklanır, neler kaynaklanmaz? Bana akılın tüm kısımlarını anlat dedi.
Resulullah şöyle buyurdu:
Doğrusu akıl cahilliğin ayağına vurulmuş prangadır. İnsanın nefsi en azgın hayvana benzer. Eğer onun ayağına pranga vurulmazsa şaşkınlık içerisinde kalır ve kontrolden çıkar. Neticede akıl cahilliğin prangası olarak sayılır. Allah aklı yarattı daha sonra ona gel dedi. Akıl geldi. Git dedi akıl döndü. Daha sonra Allah akıla şöyle buyurdu:
İzzet ve celalime andolsun ki senden daha faziletli, senden, daha çok emrime uyan bir mahluk yaratmadım. Seninle başlarım ve seninle bitireceğim sevap ve ceza sana göredir. (Yani ölçü sensin. müt.)
Ağır başlılık ve sabır akıldan kaynaklandı. İlim ve bilim ağır başlılık ve sabırdan çıktı. İlim ağacı rüşd ve gelişme filizi verdi. Rüşd ve gelişme filizinden iffet meyvesi yetişti. İffet namusluluğa sebep oldu. Namusluluktan, utanma meydana geldi. Utanma vakar ve doğru görüşün doğmasına sebep oldu. Bundan ise hayırlı işler doğdu. Bu güzel sıfat şer ve kötülükten rahatsız olmaya sebep ve neden oldu. Bu beğenilmiş huydan ise nasihat edenin nasihatını dinleme ortamı meydana geldi.
Bunlar hayır ve iyiliğin on kısmıdır ki onların her biri için on kısım dahi sayılabilir.
Ağır başlılık:Aşağıdakilerin ona nisbet verildiği güzelliklerden birisidir:
Güzel davranış, iyi insanlarla oturup kalkma, kötülük ve pisliklerden kurtulma, hor ve hakirlikten kaçınma, iyi işlere karşı şiddetli bir şekilde ilgi duymak, yüce ve yüksek mertebelere ulaşmak, bağışlama ve affetmek iyi isim sahibi olmak ve susmak.
Bu on özellik ağır başlılıktan kaynaklanmaktadır.
İlimden kaynaklanan güzellik ve iyiliklerden aşağıdakiler sayılabilir:
Alim görünüşte fakirde olsa gerçekte muhtaç değildir. Alim cimri sıfatına sahip olsa da bahşişte bulunur. Yumuşak huyluda olsa heybet ve yüceliğe sahiptir. Gerçekte hasta bile olsa nefis ve canı sağlıklıdır. Uzakta dahi olsa ruhsal yakınlığa sahiptir. Utanmazlıklara utanır. aşağılıklar içerisinde yüce makam sahibidir. Rezalet içerisinde şerafetlidir. Halk arasında sevilir.
Kim kendi ilmine amel ederse bu sıfatlar onda toplanır. Öyleyse akıl ve ilminden faydalananlar keyfine diyecek yoktur.
Rüşt ve gelişme: Bu sıfattan kaynaklanan şeyler şunlardan ibarettir:
Dayanıklılık, hidayet, takva, bağışlayıcılık, azim ve kararlılık orta yolu bulma, sevap, üstünlük ve Allah'ın diniyle tanışma. Bu özellikler rüşt ve gelişmeden kaynaklanır. Öyleyse bu hususiyetlerin doğrultusunda doğru yolda hareket edenlerin keyfine diyecek yoktur.
İffetten kaynaklanan güzellikler şunlardır:
Rizayet ve hoşnutluk, Allah dergahında mütevazı olmak, yararlanma, rahatlık, bağışlama, huşu, hatırlatma ve zikir, tefekkür cömertlik ve insan sevgisi, Bunlar iffet sıfatından kaynaklanan şeylerdir.
Namusluluk ve kendini korumadan türeyenler ise şunlardır.
Maslahatı düşünmek, tevazu, günahtan çekinme, Allah'a dönem hakikatları derk etme, anlama, Muhabbet dolu davranışı başkalarının iyiliğini istemek ve insanlardan uzak durmak, Bunlarda Namus ve kendini korumadan türeyen şeylerdir.
Utanma duygusundan türeyen sıfat ve özellikler ise şunlardan ibarettir:
Yumuşaklık, ihsanda bulunmak, gizlide ve açıkta Allah'ın huzurunda olduğunu bilerek davranışlara dikkat etmek, her halükarda sağlığa dikkat etmek, şerden uzak durmak, güler yüzlülük, büyüklük, zorluklara galebe çalmak ve halk arasında iyi isim sahibi olmak. Bunlar da utanma duygusundan kaynaklanan sıfatlardır.
Vakardan ise şu özellikler kaynaklanır:
Lütuf, ihtiyat, emaneti sahibine ulaştırmak, ihaneti terk etmek, doğru sözlülük, izzet, Allah yolunda malını harcamak, düşman ile karşılaşmaya hazır olmak, kötülüklerden alı koymak, ahmaklık ve cahillikten uzak durmak.
Hayır iş yapmada devamlılık şu özellikleri kazandırır; kötü işleri terk etme, boş ve hafif işlerden uzaklaşma, günahtan çekinme, hakka yakîn etme, kurtuluşu sevme, cehennem azabından kurtulma, delil ve hüccete değer verme, Allah'a itaat etme, şeytandan korunma, adalete boyun eğme, dilinde hakkı söylemek. Bunların tümü hayır işe devamlılıktan türemektedir.
Şerden hoşlanamama ve rahatsız olmak ise şu özellikleri taşır:
Vakar, sabır, Allah'ın yardımını celbetme, doğru yolda direnme, hidayette devamlılık, Allah'a iman, devamlı ve her yerde Allah'ın nimetlerinden faydalanma, amelde ihlas sahibi olan, faydasız ve boş konuşma ve davranışları terk etme, düzenli olarak faydalı iş yapma. Bunlar şerden rahatsız olmanın sonuçlarıdır.
Şem'un şöyle ekledi: Cahil'in belirtileri nelerdir?
Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu:
Cahilin belirtileri şöyledir: Onunla oturup kalkman seni zahmete sokar, ondan uzaklaşman onun sana dil uzatmasına sebep olur. Sana bir şey bağışladığı zaman minnet bırakır. Ona bir şey bağışlarsan karşılık vermez, ona bir sır verecek olursan her kese açıklar ihanet eder, zengin olursa burnu havalanır, kötü huylu olur. Fakirliğe düştüğü zaman Allah'ın nimetlerini inkar eder.
Günahtan çekinmez, neşeli ve sevinçli iken israf eder. Kederlendiği zaman ümitsizliğe kapılır. Gülünmesi gereken yerde haddi aşar. Ağlanması gereken yerde iyi insanların saygınlığını ayaklar altına alır. Ne Allah'ı sever ne O'nun huzurunda olduğundan amellerine dikkat eder ne de O'nu zikreder. Senin sınırlarını aşacak kadar seni över metheder. Ama sinirlendiği vakit övmeyi bırakır sana karşı kötümser olur. Evet cahilin hali böyledir.
Şem'un: Bana İslam'ın belirtilerini söyle dedi:
Peygamber şöyle buyurdu: İslam'ın belirtisi imanda (ilim ve amelde)dır.
Şem'un: İman, İlim ve amelin belirtileri nelerdir? dedi.
Peygamber şöyle buyurdu:
İmanın belirtisi dört şeydir: Allah'ın birliğine ikrar etmek, Allah'a inanmak, semavi kitaplara inanmak ve semavi peygamberler inanmak.
İlimin belirtisi dört şeydir: Allah'ı tanımak, Allah'ın dostlarını tanımak, Allah'ın farzlarını bilmek ve onlara riayet etmek (yerine getirmek)
Amelin belirtisi de dört şeydir:
Namaz, oruç, zekat ve ihlas
Yahudi Şem'un hedeflerine ulaşmak amacı ile aynı şekilde sorularına devam ediyordu. Resul-i Ekrem ise onu ilim ve hikmet denizine götürüyordu. Her soru ile ona ilimden kapılar açıyor ve yaşamın kapılarını gözleri önünde nur yağmuruna tutuyordu. Hayır yollarını Şem'una bağışlıyordu. Henüz soruları bitmeden şüphe ve tereddüt uğultuları onun vücudundan dışarı çıktı. Yakîn ve güven ile Müslüman olduğunu söyledi.
2. Ebu Ya'li, Harb b. Sariç o da dedesinden nakleden birisinden şöyle naklediyor. Rivayet edenin dedesi şöyle söyledi:
Medine'ye gidiyordum. Bir dağın eteğinde merkebimden indim. Ansızın yanlarında bir keçi olan iki adam gördüm. Onlardan birisi alıcı idi ve satıcıya şöyle söylüyordu: Bu muamelede bana biraz kolaylık göster.
Tam bu sırada heybetli ve yüce bir şahısın yaklaştığını gördüm. Kendi kendime: Bu halkı sapıklığa davet eden Ben-i Haşimlidir, Acaba o mudur? dedim. Biraz dikkat ettiğimde güzel vücutlu, geniş alınlı, burnu biraz uzun, çok kaşlı birisinin olduğunu gördüm. Göğsünden göbeğine kadar siyah tüylü idi. Sanki siyah, iplikle dokunmuş bir şey giymişti... Bize yaklaştı ve şöyle buyurdu:
Es Selamu Aleykum
Biz O'nun selamının cevabını verdik. Henüz durmamıştı ki müşteri yüksek sesle şöyle söyledi: Ey Allah'ın Resulü? Şuna (satıcıya) söyle de bana biraz kolaylık göstersin! Peygamber mübarek ellerini kaldırarak şöyle buyurdu.
Siz, varlıklarınızın sahibisiniz. Ben kıyamet günü Allah'ımı sizlerden hiç birinizin hakkında zulmettiğimi, kan hakkı ve şahsiyetini talep etmediği bir halde görmek ümidindeyim. Allah satın almada, satmada, ihsanı kabul etmede, bahşiş vermede, hükmetmede ve diğerlerini hakem yapmada kolaylık gösteren kimseye rahmet etsin Daha sonra yanımızdan geçip gitti... Ravi şöyle devam ediyor: Yemin olsun ki, onu takip edeceğim. Zira güzel sözler söyledi. Ayak izlerini takip ederek O'na ulaştım ve şöyle söyledim: Ey Muhammed!...
Dikkatle bana baktı ve şöyle söyledi: Konu nedir? Ben: Halkı sapıklığa sevk eden babalarının yoluna gitmelerine engel olan sen misin? dedim.
Cevaben şöyle buyurdu: O Allah'tır.
Ben: Halkı neye davet ediyorsun? dedim.
Cevaben: Allah'ın kullarını Allah'a davet ediyorum. dedi.
Ben: Ne söylüyorsun? dedim.
Şöyle buyurdu: Allah'ın birliğini ve benim peygamberliğimi ikrar et. Allah'ın bana nazil ettiği şeye iman getir. Lat ve Uzz'ya karşı kafir ol. Namaz kıl, zekat ver. Ben:
Zekat nedir? dedim. Şöyle buyurdu:
Zenginlerin, fakirlere verdiği bir haktır.
Ben: Halkı davet ettiğin şey güzel bir davettir dedim (Geçmişte, yer yüzünde ondan daha çok nefret ettiğim ve kin duyduğum birisi yoktu. Ama çok geçmeden benim için, çocuklarımdan, annemden, babamdan ve tüm insanlardan daha değerli olmuştu.)
Ben: Şüphesiz tanıdım, dedim. Şöyle buyurdu:
Kesinlikle tanıdın mı? Ben:
Evet, elbette dedim: Şöyle buyurdu:
Önceden sana öğrettiğim şeye ikrar et. Ben:
Baş üstüne! Ya Resulullah! Ben öyle bir yerde yaşıyorum ki orası çok kalabalıktır. Oraya dönecek ve onları beni davet ettiğin şeye davet edeceğim. Umarım onların hepsi kabul eder, dedim. Peygamber benim önerimi beğendi peki, davet et, buyurdu.
O mıntıkanın hepsi İslam'ı kabul etti. Kadın-erkek herkes Müslüman oldu. Resul-i Ekrem mübarek elini okşamak için o adamın başına çekiyordu.
3- Bir vakit, iki Yahudi Peygamberin yanına gelerek "Andolsun biz, Musa'ya açık açık dokuz ayet verdik" ayeti hakkında soru sordular.
Peygamber onların cevabında şöyle buyurdu:
Allah'a ortak koşmayın, zina etmeyin, haksız yere adam öldürmeyin ki Allah haram kılmıştır, hırsızlık yapmayın, sihir yapmayın, suçsuz insanı, öldürmesi için sultana teslim etmeyin, faiz yemeyin, namuslu kadınlara iftira etmeyin ve siz Yahudilere mahsus olan cumartesi sınırını aşmayın,
Daha sonra o iki Yahudi peygamberin elini öperek şöyle söylediler: Sen gerçekten de peygambersin.
Peygamber şöyle buyurdu: Sizin İslam'ı kabul etmenize engel olan şey nedir? Onlar şöyle cevap verdiler:
İslam'ı kabul ettiğimiz taktirde Yahudilerin bizleri öldürmesinden korkuyoruz.
4- Peygamberin karşı tarafı ikna edici sözlerinden birisi de Huneyn savaşından sonra Ensar'a hitaben yaptığı konuşmadır. Savaştan sonra peygamber savaş ganimetlerini bölerken büyük bir bölümü "Müellefet'ül Kulubihim" ve Mekke'nin fethinden sonra Müslümanlara ayırdı. O ganimetlerden az bir bölümde Ensara ulaşmıştı. Sonuçta Ensar öfkelendiler. Onlardan birisi şöyle mırıldandı: Bu taksimde Peygamber kendi kavmine torpil yaptı. Peygamber bu sözü duyunca Ensarı toplayıp konuşma yapmak için ayağa kalktı. Allah'a hamdü senadan sonra şöyle buyurdu:
Ey Ensar! Sizden nakledilen bu sözde nedir? Bu sözlerden kastınız ve hedefiniz nedir? Sizlerden soruyorum cevabımı verin; Acaba sizler yoldan sapmış değil miydiniz ki Allah benim sayem de sizleri hidayet etti?
Acaba siz cehennem uçurumunun kenarında değil miydiniz ki Allah benim sayemde sizleri oradan kurtardı? Sizler sayı olarak az değil miydiniz de Allah benim sebebime sizleri çoğalttı? Fakir insanlardınız, ben sizin aranızda olduğum için Allah sizi zengin etmedi mi? Bir birinize düşman değil miydiniz ki Allah benim sayem de sizleri bir birinizle dost yaptı?
Ensar şöyle cevap verdi: Evet ya Resulullah!
Allah ve Resulü minnet bırakmaya layıktır.
Peygamber şöyle buyurdu: Bana söylemiyor musunuz; sizin yanınızda ne yapayım? Onla şöyle cevap verdiler:
Anne ve babalarımız sana feda olsun. Biz ne söyleyelim?
Peygamberin cevabında şöyle söyledik: Büyüklük, bağışlama, affetme ve minnet koymaya layık sensin.
Resul-i Ekrem şöyle buyurdu: Eğer, sen yalancılıkla suçlanıyordun, biz seni tasdikledik, sen hor ve güçsüzdün biz sana yardım ettik, yurdundan sürülmüştün biz sana sıcak kucağımızı açtık, korkuluydun sana güven verdik, seninle kardeşçe geçindik deseydiniz sözleriniz doğru olurdu.
Tam bu sırada Ensar'ın ağlama sesi yükseldi, Özür dilemeye başladılar. Peygamberin elini öperken şöyle söylüyorlardı. Biz Allah ve peygamberini seviyoruz, ondan razıyız. Bizim tüm varlığımız senin elindedir.
İstediğin zaman onları kendi akrabaların arasında taksim et. Bizlerden biri bu sözü kalbinde bir kötülük olmadan söylemiştir. Yanlışlıkla bu taksimin bize öfkelendiğinden ve bize önem vermediğinden kaynaklandığını zannetmiştir. Daha şimdi kendi günahlarından ötürü Allah'a sığınmış ve O'ndan bağışlanma dilemişlerdir. Ey peygamber! Sizde onları bağışlayın. Peygamber şöyle buyurdu:
İlahi! Ensarı, çocuklarını, çocuklarının çocuklarını bağışla Ey Ensar topluluğu! Acaba diğerlerinin kâr, para pul ile dönmelerine ama sizlerin de, peygamberin aranızda olmasına razı değil misiniz?
Ensar hep bir ağızdan: Biz Allah'a, Rab ve peygamberine kendi payımız unvanında razıyız.
5- İbn-i Hüzeyme, İmran b. Halid b. Talik'ten o babasından o da dedesinden şöyle naklediyor: Kureyş Haşin adında tanınmış birisinin yanına giderek: Bu adamla (Peygamber) bizim tarafımızdan konuş. Zira bizim tanrılarımızı kötülüklerle anmaktadır. Hep beraber Peygamberin evinin kapısına kadar geldiler. Kureyşliler şöyle söylediler: Şeyh için yer açın İmran ve bir çok yareni orada toplanmıştı.
Hasin Peygambere dönerek şöyle söyledi: Sizden nakledilen şeylerde nedir? Bizim tanrılarımızı kötülüklerle anıyor ve alay ediyorsun. Doğrusu baban iyi ve mütevazı birisiydi. Hz. Peygamber (s.a.a) Hasin'e şöyle söyledi:
Ey Hasin! Kaç tane Allah'a tapıyorsun? Hasin cevaben şöyle dedi: Yeryüzünde yedi gökyüzünde ise bir Allah'a tapıyorum.
Resul-i Ekrem (s.a.a) buyurdu:
Bir zarar veya sıkıntıya uğradığında hangi Allah'ını anıyorsun? Hasin şöyle dedi:
Gök yüzündeki Allah'ı
Peygamber: Servetin yok olduğunda nasıl? dedi
Hasin: Yine gök yüzündeki Allah'ı diye cevap verdi.
Peygamber: O, tek başına sana yetiyor. Sen diğerlerini ona ortak mı kılıyorsun? Bu işinle teşekkür ederek onun dikkatini mi çekmek istiyorsun. yoksa sana galip gelmesinden mi korkuyorsun? Hasin: Hiç birisi diye cevap verdi.
Peygamber şöyle buyurdu: Ey Hasin İslam getir ve doğru yolu seç.
Hasin: Ben kabile sahibiyim, onlara nasıl cevap veririm. dedi.
Peygamber: İlahi! Senden, işlerimi düzene sokmanı bana faydalı bağışta bulunmanı istiyorum de diye buyurdu.
Hasin bu cümleleri tekrar etti. Kendi yerinden kalkarak İslam ile şereflendi...
ölümsüz sözler(3)
Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
Halk bir zalimi görürde topluca onun karşısına dikilmezse, Allah'ın onları azaplandırmasından korkulur.
Hz. Ali şöyle buyurdu:
Kim muhtaç kardeşinin ihtiyacını giderirse, Allah da onun ihtiyacını giderir.
Hz. Fatıma şöyle buyurdu:
Allah'a yemin olsun ki sizin dünyanızdan yüz çevirdim. Erkeklerinize karşı iyi niyetli değilim. Uzun bir suskunluktan sonra onlarla konuştum. Onları denedikten sonra azarladım. Ciddiye aldıktan sonra onun hakkında oyun oynamak ne kadar da kötüdür... Kendileri için gönderdikleri şeyler ne kadar da kötüdür. Allah onlara gazab edecektir. Devamlı olarak azabda kalacaklardır.
İmam Hasan şöyle buyuruyor:
İmam Hasan'a yücelik ve üstünlük sahibisiniz denildi. İmam şöyle buyurdu: Bilakis, izzet sahibiyim. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: İzzet, Allah'a, Peygamberine ve müminlere aittir.
İmam Hüseyin şöyle buyuruyor:
Hakka amel edilmediğini kötülüklerden alı konulmadığını görmüyor musunuz?
Resul-i Ekrem (s.a.a)'in hadislerinden kesitler.
Gelecek olaylar hakkında verdiği haberlerden bir bölüm:
Öyle bir zaman gelecek ki insanın, dünyası güvende olduğu müddetçe dini zarar da görse kılı bile kıpırdamaz.
Ahir-üz Zaman'da en az bulunacak şey güvenilir bir kardeş ve helal para olacaktır.
Kıyamet gününün alametleri şunlardır: Kur'an okuyanlar çoğalır ama fakihler azalır, hükümdarlar çoğalır ama emanete ihanet etmeyen azalır, yağmur çoğalır ama bitkiler azalır.
Kadınlarınız fahişeliğe gençleriniz fücur ve fuhuşa, kapıldıkları, iyiliği emretmeyip, kötülükten alı koymadığınız zaman haliniz nasıl olacaktır?
Peygambere: Gerçekten böyle bir şey olacak mı? diye sordular. Peygamber şöyle buyurdu:
Evet! Daha kötüsü de olacaktır, iyiliğe emretmeyip kötülükten alı koymayacağınız zaman nasıl olacaksınız? Şöyle söylendi: Ey Allah'ın Resulü! Böyle bir şey olacak mı? Peygamber şöyle buyurdu: Evet hatta daha da kötüsü vardır. İyiliği kötülük kötülüğü iyilik olarak gördüğünüzde nasıl olacaksınız?
Ahir-uz Zamanda benim çocuklarımdan birisi kıyam edecekti: İsmi ismim, künyesi künyemdir. Yer yüzü zulüm ile dolduktan sonra adaletle dolduracaktır.
Eğer dünyanın ömründen bir günden başka kalmazsa bile Allah onu o kadar uzatacaktır ki benim hanedanımdan birisi kıyam edecek yeryüzü zulümle dolduğu gibi adaletle dolduracaktır.
Ümmetim beş özelliğe sahip olunca onlara bela nazil olur. Şöyle söylendi:Ya Resulullah! O beş özellik nelerdir?
Peygamber şöyle buyurdu:
Öyle bir zamanki, ganimeti zafer, emaneti ganimet sayarsınız. Zekatı ise annesinin bedduasını alır. Dostuna iyilik babasına cefa eder. Mescitte konuşmalar çoğalır, birisine korkularından dolayı saygı gösterirler. Toplumun önderi onların en kötü ve rezili olur. İpek elbise giyinmek çoğalır, şarap içmek normal hale gelir, süs eşyaları takı kullanmak, müzik ve boş işler çoğalır. Bu ümmetin sonundaki nesil ilk nesili lanetler...
Ümmetin kaderinde iki önemli faktör.
Resulullah bu konuda şöyle buyuruyor:
Ümmetin arasında iki grup vardır ki onlar salih oluklarında ümmetim de düzelir, onlar bozulduklarında ümmetimde bozulur.
Onlar kimlerdir? Y Resulullah! diye soruldu.
Resulullah şöyle cevap verdi: Fakih ve valiler (devlet reisleri)
Devlet reisleriniz en hayırlınız, zenginleriniz en cömerdiniz ve işleriniz meşveret ve akıl danışma yoluyla olduğu müddetçe sizler için yerin üstü yerin altından daha iyidir. (yani yaşam ölümden daha iyidir. Ama reisleriniz en kötünüz, zenginleriniz en cimriniz ve işleriniz kadınlarınız tarafından yürütüldüğü zaman sizler için yerin altı, üstünden daha iyidir.
Allah'ın sınav ve denemelerinin dereceleri.
Peygamberden şöyle sordular: Dünyada kimin imtihanı daha zordur? Cevaben şöyle buyurdu:
Peygamberler, daha sonra her yönüyle onlara benzeyenler. Genel bir şekilde mümin bir insan iman ve amelinin değerine göre imtihan edilir. Şöyle ki doğru dürüst bir imana sahip olan ve iyi işler yapan daha zor imtihanlar verir. İmanı zahiri ve ameli zayıf olanın imtihanı ise daha hafiftir.
Mü'minin özellikleri.
Resulullah şöyle buyurdu:
Bu üç özellik kimde bulunursa imanı kamil demektir.
1- Rizayeti ve hoşnutluğu bulduğu vakit ona batılı sokmasın.
2- Öfkelendiği vakit öfkesi onu haktan ayırmasın
3- Kudret sahibi olunca haddini aşmasın.
Peygamber şöyle buyurdu:
İnsanlarla kolaylık göstermek imanın yarısıdır, onlarla iyi geçinmek saadetli bir yaşamın yarısıdır.
Peygamber yine şöyle buyuruyor:
Sizlere dünya ve ahiretin en iyi ahlakını öğreteyim mi?
Sizden uzaklaşmış olsalar da akraba ziyaretine gidin, sizleri mahrum bırakanlara bile bahşişte bulunun, size karşı zulmedene karşı bile affedici olun.
Yarın, kıyamet günü Allah dergahında bana en yakın olanınız; en doğru sözlünüz, en güvenilir olanınız, sözünü en çok tutanınız, en iyi ahlaklı ve halka en yakınınız olan kimsedir.
Peygamber şöyle buyurdu:
Mü'minin, mümin kardeşini Allah hatırı için sevmesi imanın en büyük kısımlarındandır. Kimin, sevgisi buğzu, bağışlaması, men etmesi Allah için olursa yüce ve üstün şahsiyetlerdendir.
Kim halkın en sevgilisi olmak istiyorsa mutlaka takva sahibi olmalıdır. Kim halkın en kuvvetlisi olmak istiyorsa Allah'a tevekkül etmelidir. Kim halkın en zengini olmak istiyorsa, Allah'ın yanında olana, kendi yanındakinden daha çok güvenmelidir.
İlim talebedenler birkaç kısımdır.
Resul-i Ekrem şöyle buyuruyor:
Kim tekebbür (kibirlilik) için ilim öğrenirse cahil olarak ölür. Kim amel için değil de lafız için ilim öğrenirse münafık olarak ölür. Kim münazara için ilim öğrenirse fasık olarak ölür. Kim daha çok mal elde etmek için ilim öğrenirse zındık olarak ölür. Kim amel etmek için ilim öğrenirse arif olarak ölür.
İslam'ın ilahi risaletinin gerçek devamı.
Peygamber bir konuşmasında şöyle buyurdu:
Ey insanlar! Ben sizden önce öleceğim. Sizler (Kevser) havuzunda bana geleceksiniz. Sizlerden iki değerli ve ağır şeyden soru soracağım. Benden sonra onlara nasıl davranacağınıza dikkat edin. Gerçekten de latif haberci (Allah) bana, onların (Kevser) havuzunda bana gelinceye dek birbirlerinden ayrılmayacaklarını haber verdi. Bu, benim Allah'tan istediğim şeydi, O'da kabul etti.
Aranızda iki değerli ve ağır emanet bırakıyorum: Allah'ın kitabı ve itretim, Ehl-i Beyt'im, Onlardan öne geçmeyin ki boğulursunuz. Onlardan geri kalmayın, onlara zulmetmeyin ki helak olursunuz. Onlara bir şey öğretmeye kalkışmayın. Zira onlar sizden daha bilgilidirler.
Ey İnsanlar! Benden sonra sizi o ikisinden alıkoymasınlar, zira kâfir olursunuz. Bazılarınız, bazılarınızın boynunu vuracaktır... Biliniz ki Ali b. Ebu Talip benim kardeşim ve halifemdir. Benim Kur'an'ın nüzulü için savaştığım gibi o da Kur'an'ın te'vil ve yorumu için savaşacaktır.
Bir başka hadislerinde şöyle buyuruyor:
Kim benim sünnetime göre yaşayıp ölmek ve cennette yer almak istiyorsa, benden sonra Ali b. Ebu Talib'in vilayetini kabul etmelidir. Ondan sonraki halifesinin de vilayetini kabul etmelidir. Benden sonraki imamlara da uymalıdır. Zira onlar benim hanedanım ve itretimdirler. Benden yaratılmışlardır. Çok fazla bilgi, görüş ve derke sahiptirler. Benim ümmetimden olup da onların faziletini inkar edenlere ve benimle ilgileri olmadığını zannedenlere vay olsun. Allah öyle kimselere benim şefaatımı nasip etmesin.
Bu ümmet için on iki imam vardır. İnsanların bir birine arka vermeleri veya gevşeklik göstermeleri onlara zarar vermez. Onların hepsi Kureyş'tendir.
Gerçekten de bu gerçek (Peygamberin ümmetinin ömrü) on iki halife hükümet etmeden son bulmayacaktır...
Nasihat
Resulullah şöyle buyurdu:
Nasıldır?! Dünya sevgisinin birçok insana galebe ettiğini görüyorum. Öyle ki ölüm bu dünyada başkaları içindir. Sanki hakka uymak bu dünyada başkaları için farzdır. Sanki kendilerinden öncekilerin ölüm haberi kısa bir süre sonra yolculuktan dönecek birisinin haberi gibidir. Onları kabirlere defnederler. Onların mirasını yerler sanki onlardan sonra ebedi kalacaklar.
Heyhat! Heyhat! Acaba geçmiştekiler, kendilerinden öncekilerden ibret almazlar mı? Cahillik ettiler. Allah kitabının tüm nasihatlarını unuttular. Her kötü sonun şerrinden nüzulundan, bel büken zorluklardan korkmadılar. Allah korkusunun, insan korkusundan alıkoyduğu kimse hoşnutluk içerisindedir.
İşi ve kazancı temiz olanın, içi sağlam dışı iyi doğru olanın hoş haline.
Malının fazlalığını infak edenin, sözünün fazlalığını kesenin hoş haline. Allah karşısında mütevazı olanın, sünnetimden kaçmadan kendisine helal edilmiş şeylere meyletmeyenin, sünnetimden yüz çevirmeden dünyanın güzelliğini terk edenin, benden sonra hanedanımın seçkinlerine uyanların, fıkıh ilim alimlerinden fıkıh öğrenenlerin, fakirlere karşı sevgi ve muhabbet ile davrananların hoş haline.
Mü'minlerden, günah olmayan yoldan mal kazananın, günah olmayan yerde harcayanın, o maldan fakirlere de verenin, benim sünnetimin aksine bid'at bırakan cimrilerden uzak duranın hoş haline.
Halkla iyi geçinenin, onlara yardım edenin ve kendi şerrini onlardan uzak tutanın hoş haline.
Dinin direği.
Resul-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyuruyor:
Dinin direği dört tanedir.
İlmini kullanan alim, ilim öğrenmek istemeyen cahil, minnet bırakmadan bağışta bulunan, ahiretini, dünyaya satmayan fakir,
Amelin değerini niyet belirliyor.
Ameller niyete göredir. Şüphesiz herkes kendi niyetinin sonucunu alır. Kim Allah ve Resulüne doğru hicret ederse hakiki muhacirlerden olur ve onun sevabını alır. Dünyadan bir şeye meyleder veya bir kadını nikahlarsa sadece ve sadece o nasibi olur.
Allah'a tevekkül etmek.
Hz. Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyor:
Allah'ı koruyun ki Allah da sizi korusun. Allah'ın haddine riayet edersen. Allah'ın sana inayet ettiğini görürsün. Bir şey istediğin vakit onu Allah'tan iste. Yardım istediğin vakit Allah'tan dile. Şunu bil ki eğer tüm ümmet sana menfaat ulaştırmak için el ele dahi verseler Allah'ın taktir ettiğinden fazlasını yapamazlar. Sana bir zarar ulaştırmak için de bir araya toplansalar, Allah'ın senin zararına taktir ettiği şeyden fazlasını yapamazlar.
Peygamber Veda haccında iken Mekke'de şöyle buyurdu: Hamd Allah'a mahsustur. O'nu hamdediyor. ondan yardım istiyor, bizi bağışlamasını diliyor ve Ona tövbe ediyoruz. Kendi kötülüklerimizden, amellerimizin kötülüğünden Allah'a sığınıyoruz. Allah'ın hidayet ettiği birisi için sapıklık yoktur. Allah'ın saptırdığı birisi için de hidayet yoktur. Şahadet ediyorum ki Allah'tan başka ilah yoktur. Onun ortağı yoktur ve Muhammed Onun kulu ve elçisidir.
Ey Allah'ın kulları! Sizlere Allah takvasını tavsiye ediyorum. Allah'ın itaati esasına göre çalışmanızı teşvik ediyorum. Sözlerinize Allah'ın adı ile başlayın ki o en hayırlıdır.
Ey İnsanlar! Sizlere açıkladığım şeyi duyun. Bundan sonra sizleri burada bir daha göreceğimi nereden bilebilirim.
Ey İnsanlar! Kanlarınız ve namuslarınız muhteremdir. Bu durum Allah'ı görene dek haram olarak kalacaktır. Onun haramı aynen bugünün (Arefe günü. Zilhiccenin 9. günü) İlahi haremin haremi gibidir!... Biliniz ki ben kendi görevimi yaptım. İlahi! Şahit ol.
Kimin yanında bir emanet varsa sahibine versin. Şüphesiz cahiliyet dönemi faizleri kaldırıldı. Kaldırdığım ilk faiz Abbas b. Abdulmuttalib'in faizidir. Cahiliyet dönemi kan davaları da kaldırılmıştır. kaldırdığım ilk kan davasında Amir b. Rabia b. Haris b. Abdulmuttalib'tir. Cahiliyet dönemi iftiharları, Kabe'nin perde darlığı ve hacılara su verilmesi iftiharları dışında kaldırılmıştır.
Kasıtlı olarak adam öldürmede çözüm yolu kısastır, katilin öldürülmesi gerekir. Kasıtlı olarak adam öldürmeye benzeyen konularda (örneğin, taş veya asa ile vurmak sonucu adan ölürse) yüz deve kan pahası olarak ödenir. Bu sayıya ekleyen cahiliyet dönemi kanununa göre hareket etmiştir.
Ey İnsanlar! Şeytan bu mukaddes topraklarda ona uyulmasından ümitsizliğe kapılmıştır. Ama diğer yerlere ümidi vardır. Diğer yerlerde çok küçük işlerde bile ona uymanızdan sevinç içersindedir.
Ey insanlar! Nasia* küfürün artmasıdır. Kafirleri, cahillik ve sapıklığa götürür. Bir yıl haram ayı helal, bir yıl helal ayı haram sayarlar. Bu yolla haram ayları (ki belirlidir) karıştırırlar. Allah'ın haramını helal ederler! Şüphesiz "zaman" gökyüzünü ve yeryüzü yaratıldığı gün gibi akış halindedir. Doğrusu Allah ve kitabı yanına ayların sayısı on iki tanedir.
bu durum gökyüzü ve yer yüzünü yarattığı günden beri böyledir. Onların arasında da dört ay haram aylardır. Bunların üç ayı peş peşedir, birisi ise ayrıdır. -Zilkade, Zilhicce ve Muharrem- peş peşe Recep ayı ise ayrıdır. Recep ayı Cemadiulahir ve Şaban ayları arasında yer almıştır. Biliniz ki ben görevimi yerine getirdim. İlahi şahit ol.
Ey İnsanlar! Kadınlarınızın sizler üzerinde hakkı vardır. Sizlerinde onlar üzerinde hakkınız vardır. Sizin hakkınız şunlardır: Sizden başka hiç kimseyle yatmamalı, izniniz olmadan hoşlanmadığınız birisini evinize getirmemeleri, kötü iş yapmamalarıdır. Böyle yaptıklarınızda (kötü iş yaptıklarında Allah, onları sıkıştırmanız için size izin vermiştir. yatmak istediğinizde yatağınızı ayırabilirsiniz. hatta tembih etmek amacıyla vurabilirsiniz. Yola geldikleri ve itaat ettikleri an gelenek ve göreneğe göre onların nafaka elbiselerini temin etmelisiniz. Kadınlarınıza Allah'ın emaneti unvanıyla aldınız, kadınlarınız Allah'ın kitabıyla sizlere helal oldu. Bundan dolayı onların hakkında Allah'tan korkun. Birbirinizi iyilik ve hayıra davet edin.
Ey İnsanlar! müminler kardeştir. mümin için kardeşinin izni olmadan malını almak hela değildir. Allah'ın hükmünü size söyledim mi? İlahi şahit ol.
Ey İnsanlar! Gerçekten de Rabbiniz birdir. Babanızda birdir. Hepiniz Adem'in evlatlarısınız. Adem ise topraktan yaratılmıştır. Allah katında en değerliniz en takvalınızdır. Arab'ın aceme, takva açısından başka hiç bir üstünlüğü yoktur.
Acaba görevimi yerine getirdim mi?
Huzurda bulunanlar bir cevap vermeleri gerektiğini hissederek hep bir ağızdan: Evet dediler.
Peygamber şöyle buyurdu. Duyanlar duymayanlara haber versin. Daha sonra şöyle ekledi:
Ey İnsanlar! Allah her bir varisin hakkını belirlemiştir. Hiç kimsenin, malının üçte birinden fazlasını saklamaya hakkı yoktur. Bu malı (üçte biri) vasiyet yoluyla bir varisine mahsus kılabilir. Anneden doğan çocuk yasal eşe aittir. Zinakar ondan mahrumdur.
Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların laneti kendisini yasal babasından başkasına veya asıl sahibinin dışında birisine nisbet verenin üzerine olsun. Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi sizlerin üzerine olsun.
Cennet yolu:
Muaz b. Cebel'den şöyle nakledilir. Resulullah'a şöyle söyledim: Ya Resulullah! Beni cennete çekecek ve cehennem ateşinden koruyacak bir şey öğret. Peygamber şöyle buyurdu:
Önemli bir konuya değindin. Bu iş, Allah'ın kolaylaştırdığı kimse için çok kolaydır. Allah'a ibadet et, Ona ortak koşma namaz kıl, zekat ver, Ramazan ayını oruç tut ve hacca git.
Daha sonra şöyle devam etti:
Hayır ve iyilik kapılarını öğreteyim mi?
Oruç siperdir. Suyun ateşi söndürdüğü gibi Sadaka da belaları ve hataları ortadan kaldır. Gece namazı hayır kapılarından bir diğeridir.
O sırada aşağıdaki ayeti okudu:
Korkuyla ve umutla Rablerine yalvarmak üzere (İbadet ettikleri için) vücutları yataklarından uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcarlar. (Secde-16) Yaptıklarına karşılık olarak onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez. (Secde-17)
Daha sonra şöyle buyurdu:
Sana işin, gerçek hakkını, direğini ve temelini öğreteyim mi?
Ben: Evet ya Resulullah dedim.
Peygamber şöyle buyurdu:
İşin aslı ve temeli islam'dır. Onun direği namaz ve Onun en yüce belirtisi cihaddır.
Şöyle devam etti:
Bunların hepsinin ölçüsünü sana söyleyeyim mi?
Ben evet dedim.
Kendi dilini göstererek şöyle buyurdu: Bunu şerrini kendinden uzak tut.
Ben: Ya Resulullah! Söylediğimiz şeylerden sorumlu muyuz?
Peygamber şöyle buyurdu:
Annen sana ağlasın! Halkı dillerinin kötü sonuçlarından başka bir şey yüzünden mi yüzü koyun- veya burnu üstü- cehenneme atacaklar.
Kur'an'ın değeri ve yeri
Hz. Ali şöyle buyuruyor:
Peygamberin şöyle buyurduğunu duydum:
Çok yakında fitneler yükselecektir. Ben: Onlardan çıkış yolu nelerdir? diye sordum. O cevaben şöyle buyurdu:
Kur'an, Allah'ın kitabında geçmiştekilerin gelecektekilerin ve şimdikilerin haber ve hükümler vardır. Hak ve batılı ayıran odur. Onda şaka ve saçmalık yoktur.
Onun adilane içeriğini bırakan cefakâr Allah cezalandıracaktır. Kim Kur'an'dan başka bir yerde hidayeti ararsa Allah onu saptıracaktır. Kur'an Allah'ın sağlam ipidir. Hikmet dolu zikir ve sırat-ı müstakim odur. İstek ve meyillerin siyahlaştırmadığı şey Kur'an'dır, Kur'an da lehçeler yanlışlığa düşmez. Alimler ondan doymazlar. Fazla okunması onu eksiltmez. Sonsuz acayiplikleri son bulmaz.
Cinleri, onu duydukları vakit durduran ve görüş belirtmelerini sağlayan Kur'andır. Şöyle söylemişlerdi: Gerçekten biz, doğru yola ileten, hârikulade güzel bir Kur'an dinledik
Allah'ın kitabıdır ki kim ona sarılırsa doğru sözlüdür. Kim ona göre hükmederse adaletli davranmıştır. Kim ona amel ederse sevap alır. Kim, diğerlerini ona davet ederse doğru yola ve sıratı-ı müstakime davet etmiştir.
İyilik ve ihsanda bulunmak.
Hz. Resulullah şöyle buyurdu:
İyilik yapmak ve diğerlerine ihsanda bulunmak insanı hoşa gitmeyen olaylardan korur. Gizlice sadaka vermek Allah'ın hışmını söndürür. Akrabaları ziyaret etmek ömrü uzatır. Her iyilik sadaka misalidir. Dünyada iyilik ehli olanlar ahirette de iyilik ehli olacaklardır. Aynı şekilde dünyada kötülük ehli olanlar, ahirette de kötülük ehli olacaklardır. Cennete ilk girecekler iyilik ehli olanlardır.
Yedi grup Allah'ın himayesi altındadır.
O'nun himayesinden başka bir himayenin olmadığı bir günde, Allah yedi grubu himayesi altına alır. Onlar şunlardan ibaretti: Adil imam, Allah'a ibadet etmede istekli genç, Mescide gitmeyi seven adam, Allah'a itaat için bir araya gelen ve böylece bir birinden ayrılan iki kişi. Gizlide Allah'ı zikredip ağlayan şahıs. Güzel ve asaletli bir kadını isteyen adam ve oda cevabında Allah'tan korkuyorum diyen, gizlide öyle bir şekilde sadaka veren şahıs ki sağ eli ile verdiği şeyi sol eli bilmez.
İslam'ın yol ve metodu.
Peygamber bir hadisinde şöyle buyurdu:
Nefsinizin, sizin üzerinizde hakkı vardır. Oruç tutun ve iftar edin. Namaz kılın ve yatmak suretiyle de dinlenin. Çünkü ben de namaz kılar ve yatağımda yatarım. Oruç tutar ve iftar ederim. Et yerim, kadınlarımla beraber olurum. Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benim ümmetimden değildir.
Allah'a dönün
Resulullah şöyle buyurdu:
Ey insanlar! ölmeden önce Allah'a dönün. Meşgul olmadan önce iyi işlerde yarışın. Allah ile kendi aranızı düzeltirseniz saadete erersiniz. Fazla sadaka verin, rızkınız çoğalır. İyiliği emrederseniz güvende olursunuz, kötülükten sakındırın, yardım edileceksiniz.
Ey insanlar! En zekiniz ölümü en fazla hatırlayanınızdır. En ihtiyatlınız, ölüme en çok hazır olanınızdır. Biliniz ki aklın nişaneleri dünyaya bağlanmamak ve onun oyunlarına kanmamaktır...
Peygamberin Mektuplarından Bir Örnek
Muaz b. Cebel'e tesliyet:
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Muhammed Resulullah'tan Muaza:
Allah'ın selamı üzerinize olsun. Seninle konuşmamın başlangıcında Ondan başka ilah olmayana hamd ile başlıyorum.
Allah sana büyük mükafat ve sevap versin. Allah sana sabır versin. Bize ve sana, O'na şükretmeyi nasip etsin. Şüphesiz, biz, ailemiz, varlıklarımız ve evlatlarımızın hepsi Allah'ın ihsanıdır. Bizlere emanet olarak verilmiştir. Allah onları belli bir müddet yararlanmamız için vermiştir. daha sonra ise geri alır.
Bizlere bağışta bulunduğu zaman şükretmemizi, elimizden alıp da belalara düştüğümüz zaman sabretmemizi farz etmiştir. Evladın Allah'ın değerli emanetlerindendi. Allah sevinç ile ondan yararlanmanı sağladı. Büyük mükafat ve sevaplarla senden geri aldı. Sabırlı olduğun müddetçe rahmet, selam ve hidayet nasibin olacaktır.
İki bela sende toplanmasın, Sonunda sevabın hiç olur. Kaybettiğin şeyden ümidini kes. Eğer kaybettiğin şeyin karşısında kazandığın sevabın ne kadar olduğunu bilirsen, karşılaştığın belanın, kazandığın mükafat ve sevaba oranla hiç olduğunu anlarısın. Buna göre Allah'ın vaatlerini kesin ve kâti olarak bil. Atlanıp sızlanmayı bırak, sanki... ves Selam.
Hidayet ve irşad kaynağı yüce İslam Peygamberi'nin hayatından örnekler sunmakla bu konudaki araştırmamızı burada noktalıyoruz. Allah'tan, Onun yolunu yürümekte olduğumuz adımlarımızı sağlamlaştırmasını istiyoruz. Şüphesiz Allah duyandır bilendir. SON kUMEYL
Dipnotlar
-----------------------------
- Bihar'ul Envar, c. 22 s. 190.
- Er-Resul, c. s. 161 (Ebu Naim'den naklen).
- Er-Resul, c. 1 s. 161.
- İşaat'il Kur'an, s. 70.
- Muhammed Resulullah, s. 361.
- Er-Resul, c. 1 s. 162.
- Bihar'ul Envar, c. 22 s. 203.
- İşaat'ul Kur'an, s. 75.
- El-Mizan, c. 16 s. 347.
- Ahzab/37.
- Mekarim'ul Ahlak, s. 16.
- El-Mizan, c. 16 s. 315.
- Ahzab/28-29. El-Mizan, c. 16 s. 333.
- Ahzab/28-29. El-Mizan, c. 16 s. 333.
- Bihar'ul Envar, c. 22 s. 204.
- El-Vefa, c. 2 s. 651, Hayat-u Mustafa, s. 446.
- Bihar'ul Envar, c. 22 s. 243-244.
- Daha çok bilgi için ilgili kitaplara müracaat ediniz. Er-Resul, c. 1 s. 147.
- Daha çok bilgi için ilgili kitaplara müracaat ediniz. Er- Resul, c. 1 s. 147.
- Ahalak'un Nebii, s. 35.
- Vesail'üş Şia, c. 7 s. 122.
- Er-Resul, c. 1 s. 165.
- Aynı kaynak.
- Ahlak'un Nebii, s. 99.
- Vesail'üş Şia, c. 7 s. 83.
- Vesail'üş Şia, c. 7, s. 83.
- Vesail'üş Şia, c. 7 s. 82.
- Ahzab/10-12.
- Ahlak'un Nebii ve Adabihi, s. 57.
- Siret'ur Resul, (Mekke'nin fethi bölümü).
- Hayat-u Muhammed, s. 351.
- Er-Resul, c. 1 s. 245, Er-Resul'il Gaid, s. 448.
- Er-Resul, c. 1, s. 216.
- Ahlak'un Nebii ve Adabihi s. 25.
- Daha fazla bilgi için: Er-Resul'ul Gaid, Er-Resul, c. 1 kitaplarına müracaat ediniz.
- Ahzab/21.
- Haşr/7.
- Er-Resul, c. 1 s. 117.
- Tuhef'ul Ukul, s. 112, Kelimet'ur Resul, s. 91.
- Bu konuda daha fazla bilgi için Tuhef'ul Ukul ve Nasih'ut Tevarih kitabının 3. cildine bk.
- Er-Resul, c. 1 s. 121-123.
- Muhammed Resulullah, s. 153.
- A'yan'üş Şia, s. 223, Er-Resul, c. 1 s. 119.
- er-Resul, c. 1 s. 119
- Tuhef'ul Ukul, s. 37.
- Aynı kaynak. s. 38.
- Aynı kaynak. s. 41.
- Tuhef'ul Ukul, s. 41.
- Tezkiret'ul Havvas, s. 377, Sünen-i Davud, c. 2 s. 422 Savaik'ul Muhrika, s. 98, Nur'ul Ebsar, s. 156-157.
- Sünen-i Ebi Davud, c. 2 s. 422, Sevaik'ul Muhrika, s. 97.
- Tuhef'ul Ukul, s. 36-37.
- Tuhef'ul Ukul, s. 36-37.
- Tuhef'ul Ukul, s. 26.
- Tuhef'ul Ukul, s. 26-30.
- Tuhef'ul Ukul, s. 26-30.
- Tuhef'ul Ukul, s. 29.
- Tuhef'ul Ukul, s. 29-35.
- Aynı kaynaktan.
- Aynı kaynaktan.
- Aynı kaynaktan.
- Kelimet'ur Resul'ul Azam, s. 88.
- El-irşad, s. 96, El-Müracaat, s. 19-22.
- Müntahab. Kenz'ul Ummal, c. 5, s. 312.
- Sahih-i Müslim, c. 2 s. 201.
- Tuhef'ul Ukul, s. 22.
- Kelimet'ur Resul, s. 239.
- Erbainiyyet'un Nevevi, s. 4.
- Aynı kaynak s. 50.
* Nasia: Vakti geriye atmak anlamındadır. Cahiliyet döneminde bazen haram ayları bir ay ertelerlerdi. Buna deyinilmektedir.
- Kelimet'ur Resul, s. 102, Tuhef'ul Ukul.
- En-Nevevi, s. 69.
- El- Beyan fi Tefsiri'l Kur'an Ayatullah Hoi, s. 18-19.
- Kelimet'ur Resul s. 127.
- Aynı kaynak s. 124-128.
- Kelimet-ur Resul, s. 127
- Aynı kaynak. s. 286