Türkçe alhassanain Özel İslami Düşünce ve Kültür Yayın Sitesi

SIFFİN HARBİ



SIFFİN HARBİ

Cemel SAvaşı(anlatıldığu üzere) Hz. Ali(a.s)ın zayesiyle sonuslandı ancok ku zafer le birlikte ozünden sonra asayiş kulamadı. Burada Muaviye bin Ebi süfyan giğer bir rakip olarak karşısında dikilmişti. Muaviye ikici halife döneminde şama vali tayin edilmiş. Osman döneminde yerini iyice tahkim etmiş. Şimdide hilafete göz dikmişti. Taksitediği enazırdan kulunduğu şehirde ömrünün sonuna kadar saltanat sürmekti.

Hz. Ali(a.s) şam seferi için kufeyi karargelı olarak kullanıp ordunun teşkil ve techiyzine meşgül oldu. Diğer yandan Malik Eşter Hz. Ali(a.s) tarafından nasibilere vali tayin olunmuştu. Yolda maaviye tarafından Harran valisi olarak atanan zahhak bin kaysa tasadüf etdiler. Zahhak yolu malike kapayınca, malik onlarla savaşıp. ordusunu dağıttı. Muaviye ku olızım karşısıında Abdurrahman bin Halidi kalabalık bir orduile malikin üzerine gönderdi.

Abdurrahman askerleriyle birliktepikka arazisinde Malik ile karşılaştı. derçi onun ordusu sayı ve techizof gönünden Malik ile yastanamar durumdaydı ama Malik casaret ve şecaat doluhamleleri sonumuda büyük bir bozguna uğradıre etmek zoranda kaldılar. Malikin askerleri de o bölgeden onları dışarı atıncaya kadar takipettiler. Rikta ve Cezireyi - samtılara ait idi - kendi tasarruflarına aldılar.

Malik Eşter Hz. Ali(a.s) bir mektup ile Zahhak'ın firarını ve Abdurrahmanın yendilgisini haber verdi ve Muaviyenin hiylelerıne işaret ederek şanada ekledi ki, Muaviyenin, Hz. Ali(a.s) ile muhalif olduğunun erğuzel delili Malik üzerine ordu gündermesiydi ve - kendiside şimdi büyük bir savaş için hazerlıkdır.

İşaret edildiöz üzere hilazetin daha ilk günlerinde Hz. Ali(a.s) şamseterinin planlarını yapuyordu ki Talha ve Zübeyrin Basırayı tasarruflarına aldığ, ve o hazretin valisini dışarı attıkların haberalmış ve şam seferiden verpeçmüşti. Sonra da Basra yolunu tutmuztu O hazoctin şam üzerine şeter kararı almasının nedeni Muaviyeyi biat etmeye davet için yezdiği mektubun cavabında Muaviye biata yaklaşması bir yona, Talha ve Zübeyrin yoptıkları gibi o hayreti Osmanın katlinden sorumlu tutuyor ve Osmanın kanını aramak bahanesini kendine şiaredinmişti *

Muaviye şöyle?: "Muaviye bin sakr'dan Ali bin Ebi Talibe, kendi canıma yemin ediyorum eğer Osmanın kanıyla demenin bulaşmamış olsaydı müslümanlar sana biat ettiklerinde - Ebabekir - Ömer ve Osmana biat ettiğim gibi - sana biat ederdim. Ama sen muhacirleri Osmanı öldürmeleri için tahrikettin ve Ensarı da o'na yardımdan menettin ve cahil halk senin sözüne uyarak Osmanı mazlum bir şekilde latlettiler. Şimdi şam halkı yerine oturmayacak ve seninle savaşmaktan. el çekmeymekler ancak bir şartla ki, Osmanın katillerini onlara taeslim edecek ve hilafeti şuruya bırakacakın -

ve senin bana delilin, Talha ve Zübeyre olandan farkludır. Zira önlar sana biatetmişlerdi, ama ben sana biat etmedimki, aynı şekilde Basra halkına olan delilin " şam halkı için geçenli değildir. Çünkü Basra halkı sana itrat etmüşlerdi şambılar kesinlikle sana itaat etmemüşlerdır. Ama senın islamdaki: Şerefini, payyambere olan yakınlığını ve Kureyş arasında ki yczini inkaretmüyorum vesselam". Şimdiye kadar anlatılanlardan anlaşıldığı üzere yerinden balkan her yağmacı, her taği ve zalim, her isyankar Osmanın kanını kendine bahce edi'p ortaya atlıyordu. Hayret edilecek olan şuolur ki,

Osmanın öldürülmesine zemin hajırlayan, teşvik ve tehrik eden hatta şirket edenler şimndi onun kanın arcyozlardı. Ve öyle bir kimseyi (Hz. Ali(a.s) ittihom ediüorlardı ki, Osmanın katliyle hiçbir alakası olmamakla birlikte, hatta Osmanınleyrını isteyerek defalarca ona nasihatte bulunmuştu hatta Osmanın elu kuşatıldığu ve susuz kaldiği zaman onun evine su göndermişti...

Hıtad Alaylı "Pyyamül hüseyn" adlı kitabında şöyle yazmaktadı "Takdirin insanı hayırtten kahkahalara boğeecek işlerinden biri de "Amr ibni As'ın halkı Osmanın katline teşvik ve tahrik etivesı, Aişenin onunla yüzyüre muhalefet etmesi, Muaviyenin ona yardımdan elini çekmesi, Telha ve Zübeyrin olan aleyhinde çaba ve tahrikleri giğer yandan bütün bunlar her biri giğesini Osmanın kanını istemeye teşvik etsinler ve üstelik Osmanın hayırdan başka bir şey istemeyen bir kişiden onun kanını istesinler. Halbuki Hz. Ali(a.s) onun hayırını istemiş; onu bukotü son hakkında vyarmış, başına gelebilecek felaketlerden haberde etmişti.

Hz. Ali(a.s) Muaviyenin mektubuna cevaher buyuruyor: "Benim be yapılan bu biat umumidir ve bütün müslümanları kapsamaktadır. İster biatzamanında Aledinde hayır bulunsunlar veya Basrada, Şamda ve diğer beldelerde olsunlar. Senşimdi Osmanın katli bahanesiyle, bana iftira ederek kendini elimden kurtarakağını ve biatten hariç kalacağınımı gannediyorsum. Herkes, Onu benim öldürmediğimi biliyor. benim için bir kırsasta gerkuüyor. Osman'ın kanı için onun verister. senden daha önceliklidirler. Sen ona muhalefet edenlerdensin ve senden yardım istediğinde ona yardım etmedin, böylece öldürül olü".

Hz. Ali(a.s) ayrı bir mektubunde da: "... Ama senin bımanın öldürülmesi konusunda çok caz söylemen yersizdir. Zira kendi yararına olduğu gaman Osman yardım ettin ama yardımının teydalı olacağıbir dönemde yardım elini çektin".
Hz. Ali(a.s) Kufeye geldiği andan itibaren bir kaç ay oşehirde ikamet etmiş olmakta birlikte bu müddet zarfında şamedala savaşmamak, için detalarca Muaviyeye mektuplar yararak ona nasilat lerde bulunmuş ve onun muhalefetinin nasıl vahim bir sona ve kand ökülmesine sebebiyet ve reağini yazyp. Onu ytarmuş ve mükarret nasihatlerde bulunmuştur.

Ancok kunca yzdan mektuplardan bir sonuu alınamadı. Zira Muaviye her defasında (maktupların ceuabında) o hapeti Osmanın tatli ile ittihom ediyor ve vefoyunbarından (lecacet) vazgeçmüyordu. Mektuplerından birini Aber teijerinden bir adam be o hazretin huzuruna gonderdei - ki bu taife Muaviyenin kötülemeleri neticceıinde Ali(a.s) ve evladında düşmanluk beçliyorlardı - O adam kufe'ye galirgalmer mescide gitti ve Muaviyen'ın mektubunu takdim etti. Hz. Ali(a.s) şam'ın durumunu sorunca, adam küstahcadedi ki, "Şam ehlinin hepsinin göğrü senin bağz ve kininle oldudar.

Osmanın kanını almayıncaya kadar da yerlerine oturmayacaklardır". Hz. Ali(a.s) buyardu: "By Ahmak, mualiye seni aldatmış. Osmanı öldüren birkaçkişidir. ki, bunlardan biri de Muaviyenin ta kendisi'dır". O hazretin etrafında bulunan ashaptan bazıları o adamı aldürmek istedigseler de. O hayret mani oldu ve buyurdu ki "Ekiye zeval yoktur" sonra Muaviyenin mektubunu açtı ve gördü ki yalnızca "Bismillahirrahmanirrahim" yazmuş ve hiç bir şeye işaret etmemiş?! Ali (a.s) buyurduki. Maaviye savaş kararı almıştır. Daha sonra kendisinin hüsn-ü niyeti ve Muaviyenin hileyle aldatmacaları hakkında halka sahbet etti. Sonra da halkı Muaviyenin hilelerine karşı mubarere ve savaşa davet etti.

Muaviyenin elçisi Hz. Ali(a.s)ın sözlerinden ve azametinden heyecana gelerek ayeğa kalkıp dediki: "Ey Mü'minlerin emiri beni affet. Ben herkesten çok sxana düşmandım ama şimdi herkesten çok seni seviyorum. Zira gerçekleri gördüm ve bildimki Muaviye bütün şam halkını benimgibi aldatmış. İzinverin bundan sonra sizin hizmetiniz de olayımbuvesileyle bundan sonraki hayatımda şimdiye kadar size olan buğzveduümanliğımı muhabbete dönüştüregim. Hegat olu okşadı ve ashabına; ona ğorkulak olmalarını emretti.

Muaviye buhaberi aldığında çok kederlendi ve dedi "Bu adam bizim kütün sırlarımızı Ali(a.s) yc söyleyecek. Öyleyse o bize hamle etmeden önce biz öncelikli davranmebupz.
Muaviye bu iş için etrafındaki sözü geseleri topladı ve Medinede bulunan ashabı, özellikle ????? oğullarından olanları kendine yardıma davetetti ve kendisini desteklemelerini istedi. Onların her birine ayrı ayrı mektuplar yazdı,

ancak beni ümeyyeden gayırhiçkimse elumlu cevap vermediler. Hatta Abdullah ibni Önmer açıkça "Muaviyenin hiylelerinden haberdar olduklarını" yozdı ve ekledi ki kendin kasıtlı olarak Osman yardım göndermedin ta oldürülsündiye ve şamda müstekil ve kendi başına hükümetetmek için buluyaptın.
Sehabeden bazıları Abdullah'ın ceabına beler celaplar yazdılar ve onunla birlikte olmap reddettiler. Muaviye yalnızca Beniümeyyenin yardımıyla Hz. Ali(a.s) ilşe mubarezeye girmek zorunda kalıgazdu ve kendisi iyi bölüyordu ki o hazretin karşı cephesinde yezalmak her kesin işideğil. Zira Hz. Ali(a.s) her yönüyle Muaviyeden üstün ve daha büyük imtiyarlara sahipti. Üstelik diğer tarafın zühdı takva, şecaat, cesaret ve ilmi vardlığı.

Muaviye yzbileriyle mukayese edilmeyecek durumdaydı. Rasulullah (saa)a zekınlık, soy, boy yönüylede karşı taraf avantajlı durumdaydı. Istelik halk her ikisinde çokiyi ve yakından taluyorlardı. Budurunda halkın Hz. Ali(a.s), bırakıp, muaviya olen yana olmasının tek yolu vardı. Eğer tefekkür ve akletme kapıları halkın ülüne kapa fılabilirse Muaviyenin başarı imkanı doğuyordu - Bezen kendi zihninde savaş mecdanını canlandırvyr ve o hazretin karşısında kendini hissediyor, ölümü gözlerinin önünde conlandıryor, korkudan bedenini titreme sayvyazdu, buna rağman makanı hırsından vazzesemüyazdı.

Bir müddet bu hayaller den dolayı gecesi güntuzü bir olmuş ugtudarı dağılmuştı. Pis emellerine nasıl ulaşabileceğinin Besepları ile başbaşa kalmıştı. Sonuçta kardeşi utbe dediki; "Bu işin tkçıkar ydu Amr bin As'l yanına almandır. Zira o arabın içinde siyaset ve hiyle yönünden meşhurdur ve hilenin olduğu yzrde alam tabakasını aldatmak sade ve kolay biriştir. Halkın akıl ve şaaru, hile ile çalındığında senin Ali(a.s)a üstün gelme imkanın değacaktır".

Muaviye dedik: "Amribni Asbuteklifimi kabuletmez. Zira ode biliyorki Ali (a.s) her yölüyle benden üstündür." utbe "Amr halkı aldafacak, sende pare ve makam ve diyle amrı aldat?!..." degince Muaviye kardeşinin bu teklifini kabul etti ve şa'şaalı bir mektup yazıp osıralanda içlistinde kulunan Amr ibni As'a gönderdi.

Mektuban içieriği kısaca şöyle idi: "Ben Osman tarafından tayin olunmuşşom hakimiyün ve Osman da Peygamberin halifesidiki kendi evinde susuzve melum olarak öldür üldüve sende biliyorsan ki müslümanlar o'nun kuşekilde ketledil mesinden çok büyük bir hüzün içindedirler, dolayısıyle Osmanın katıllerinden intikam alınmasının gerekliliğinin şart oluğu inancyla ben seni bu işte bizlere yardıma davet ediyorum, işte bu büyük, sevap ve ödülden peyını alman için sana fırset!...

Muavıye başlan gışta gerçek hadetini iyharedip açıkla söylemek istemiyordu ve onun Amrı davetinden tekhedeti onun aüvudundan istifade edip, onu kendi yararına kulanımaktı dolagısıyla Osmanın tatli bahanejiyle ve Hz. Ali(a.s)ı da katil okrak gösterip davetine bir kıly mydırmuş oluyrdu. Ancok nevai ki Amrı bin As mektubu okur okumaz durumu anladı ve Muabıyeye onun mabradını anladığını hissettirmeyecek şekilde bir cevap yozıp dedi "Ey Muaviye, beni hakko muhalif olarak Ali(a.s) ile savaşa davet ediyorsun. Halbuki Oö Allah rasulünün kardeşi, vasive varisdir. Sen hem kendini Osmanın tayin etmiş olduğu bir vali ve hakim olarak gösteriyorsan. Osmanın ölümüyle de senin hakimliğin son bulmuştur".

Daha sonra Hz. Ali(a.s)'ın ıslamın il gününden buyana islama olan hizmetlerinden, O'nun fazilet ve üstümlüklerinden, Askeri ehadis halkında ugun uzun yazıp sonunda "Senin mektubunun cevabı işte budur" diye mektubun cavabını gösnderdi.
Muaviye okun taşa isabet ettiğini, Amrı hiçbir vaad olmaksızın davet ile oldatamadığını görünce yen iden kısa bir mektup yazarak: "Ey Amr. Talhave Züberrin Ali(a.s) ile savaşınıdıydun ve şimdi Mervan bin hakemde Basra halkından bir gurup ve şimdi benim gözüm senin yolundadır ta ki bu konuda senin fikrini olmak istiyorum. Artık jduraya gelmek için acele et ki, benim yanımda makamın ve yerin büyük olacaktır.

Bu mektup Amr'ın eline geçtiözi gibi iki oğlu Abdullah ile Muhammedi yanına çağırıp bukoda onların görüşünü aldı ve Abdullah babasını men'etti ama Muhammed onu teşvik etti. Amr dedi "Abdullah benim ahiretimi, muhammad ise dünyamı istedi" Amr'ın kendisiki bunu herkesten daha iyi biliyordu, bireti unutup, dünyaya yüz döndürdü. Sonsür'atle yalalarak şam'a geldi ve

Muaviye onu has karşıladı ve bayıkıyla kabul etti ve diğerleri çekiliğ gittikter sonra ikisi başbaşa kalınca Muaviye onu ele getirdiği içir tekrar eskisi gibi resmi konuşmaya, Osmanın kanından dem vurmaya başladı ve onuda bu işe teşvik etti.
Amr gördüki, Muaviye kayıtsız şertsır onu buişte kullanmak istiyor.

O Hz. Ali(a.s) ın Medhine başladı, onun hakkında bildiklerini anlattıkten sonra, Muaviyeye itiraz makanında dedi ki: "Senin bu işe kalkışman sade bir iş olmamakla birlikte, ahiretinde yok ediyor. "Muaviye" Ben Ahireti istediğim için bu işe yapmak istiyorum. Osmanın kanını istermek uzere kıyam etmekten daha güzel ne olabilir ki, zira o yumuşak huylu ve mezlum bir halize idi ve bu halde öldürüldü" Amr dediki.

"Ey Muaviye sen keni davet ettin halkı aldatayım diye, şimdi de senıni beni aldatmaya çalışıyorsan?!. Hilekarlıkta arap içerisinde benim eşimi bulamazsın, benimle avam tabaka zibi basit konuşma, senin konuştuklarını hanzi aklıbaşında biri kabuledebilis?!. Medem senin canın Osmana böylesine yanuzor, niçin o muhasara olup, sen den yardım istediğizaman onun yardımına yehişmedin. San hilafete temehetmiş, gözdikmişsin.

Eğer benim bu işte seninle olmamı istiyorsan. Benim dilimle konuşmalısın ve sadakat ve doğruluk kapısından girmelisin. Zira sen ve ben bibirimiyi çok iyi tamyoruz. Dolayısıyla bizim birbirimize bile düşünmemiz anlamsız ve akılan uzakbir iştir. Benim seninle elbirliği yapmam ve seniş istediğin hilafet mekamına ulaştırabilmek için çalışmalarımın sonunda mısır valiliğini senden talebediyorum ve bana taahhüt edeceksinki hiç bir zaman beni azletmezeceksin!...

Muaviye, Amribni As'ın, niyetinden haberdar olduğunu ve buna ilaveten Mısır valiliği olmaksızın gardım etmeyeceğini de anlayınca mecburen kabul etti ve o ikisi arasında ahitname yazılıp karşılıklı imzalandıki, Muaviye zafer olde ederse ve hilafet degiçirirse, Mısır hükümetini Amribni As'ade vedecek. Burada Muaviye yine bile ye başvurarak mektubun sonuna şunu ilave ettirdi. Katibe dedi yazki "Amr,

Muaviyenin itaatine bağlı kalması şartıyla". Hedefi Amr'den kendisine mutlakitaat için biat alsın ki. Mısrı ona vermese dahi, Amr onun emrinden çıkamasın. Ama Amr ki Muaviyeden daha zeki idi, katibe dedi ki "Yasz itaati, şart olunun şeye uyması ile mümkündür". yeni Eğer Muaviye Mısır hükumetini ona bırakmazsa itaat vacip olmayacak. Sonuçta Amr ibni As, Muaviyeden yaplı bir taahhütname aldı ve kendisinii onun ihtiyarına Teslim etti,

ondan sonrada onun vezir ve muşaviri oldu.
Muaviye ilk fırsat'ta Amrı huzuruna çağırıp, işin zorluğunu ona anlattı Muaviyenin en büyük zorluklarından biri, onun baş düşmanlarından olan Muhammed ibni Ebi Huzefe idi, Zindandan kaçmıştı ve Muaviye O'nun zindandan kaçmasından dolayı çoktedir gindi. Delayısıyla Amr'a dedi "Ben eğer Ali(a.s) ile hap için şamı terketsem Mahmmedin şam'a hamle edeceğinden endişe eiyorum ki bu olunmu aleyhimize çevirebilir. Bu Ali(a.s) ila savaşmaktan daha azap verioi geliyorbana ki, o kendi tarafından bazı kimseleri bane gönderip biat istadi. İlinci devlet de

(Rumlar) bu ihtilazlardan istifade ederek şam'a musellet olabilir. Amr bin As biraz düşün dükten sonra dedi, "Mühim olan birşey varsa, o da Ali(a.s) ile olan savaştır. Zira Muhammed ibni Ebi Huzeyfe düşündüğün kadar bir önemesahip doğildir. Rumlarıda şimdilik hediyelrle geçiştirmek mümkündür. Buna binaen senin asıl telaşın Ali(a.s) ile savaşa hayır olmaktır". Muaviye bu konuda hiçbir hiyle, oldatma, riya ve yalandan jçekinmedi, Osmanın kanı bahanesiyle de şamhalkını Hz. Ali(a.s) a karşı kışkırttı ve her yerde o hayrete iftira ve yalanlarla buhtanlar atfederek şamlıların o hazrete kinini arttırmayı başardı ve yaklaşık üçyüz binkişilik bir ordu hazırlamayı başardı.

Diğer taraftan Hz. Ali(a.s) Muaviye ile mektuplaşmaların sonuç vermeyeceğine iyice kanaat ettikten ve Malik Eşterin mektubunu aldıktan sonra Basra valisi Abdullah ibni Abbastan halkı savaşa hayırlayıp Kyfeye getirmesini istedi bununla birlikte Malik Eşter ve birkaç kişi ve ayrı aryı haber gönderdi. Kendisi de minbere çıkıp halkı Muaviyenin yaptıklarından haberdar etti ve onun çirkin emellerini halkı anlattı. Sonrada ordu hazırlıklerna başladı. Elbette Sıffin savaşını ve olayları anlatmadan önce Eziet ve adaletin simgesi duramında olan Hz. Ali(a.s) gibi bir kişinin karşısındadikilmiş olan Muaviye ve Amr ibni As gibi arabın iki meşhur hilelerının biyezrazilerinin gekrekdilmesi ve her iki tarafın hedefinin iyice anlaşılması açısından gerkli görülmüştür.


MUAVİYE KİMDİR?

Muaviye iki kesif, ğis ve Murdar anababadan dünyaya geldi ki, tevarüs kanunu gereğince her ikisinin kesafetini ve pisliğini miras almıştır. Babası Ebu Süfyan kureyş Putperestlerinin ve müşriklerin reisiydi. Allah, kitabında onun hakkında buyuruyor: "Küzrün önderleriyle savaşın ki, onların yeminlerinin itibarı ve değeni yoktur, riayet etmekte gerekmez". (tevbe-12).
Ebu Süfyan: Peyyamber-i Ekrem(saa)in çoğu gazulerinde,

O'nun karşısında yer alan orduların konustanı durumundaydı. Berçekte Bedir, uhud, Ahzab be birkaçtane ayrı savaşlerı Abu süfyan kendisi vücuda getimişti. Ebu Süfyan ku haliyle yirmibir gıl Allahrasulü ile samaşmış, onun kinini gütmüş idi. Mekkenin fethinde kılıçkorkusuyla islam ve iman izhar etti batınında kütür ve putperestliğini devam ettirmiştir.

Annesi Hind'e gelince utbebin Rabia bin Abduş-şems'in kızı idi ve Rasulü Ekrem (s.a.a) ile oleğanüstü bir düşmanlığı vardı. Mekkede o hazrete eziyet ediyordu. Uhut harbinde bazı kadınlarla birlikte ordunun arkasında hareket ediyor onlara def çalarak, onları müslümanlarla savaş için kıştırtıyozlardı. Savaş sonrasında Peygamber (s.a.a)ın amcası Hz. Hamzaya şehit ettirip vahşi (Hindin kölesi) vasıtasıyla ciğezlerini dışarı çıkarıp düşmanlık ve kininden o hazretin ciğerini oğzına alıp çiğenemek istedi ama çiğneyemeden ağrından dışarı atmak zorunda kaldı. O günden sonra Hind ciğer yiyen kadın olarak meşhur oldu.

Cahiliyye döneminde de kötü işleri ve fahişeliği ile meşhur idi Muaviye de böyle bir dönemde ondan tevellüd etmiştir.
Zemehşeri Rahiul Ebrar kitabında Muaviyenin dört ayrı babaya isnad edilgiğini riavyetle naklediyor (Ebu Amr bin musafir, Abbas bin İbn-i Ebil Hadid de Nehc-ül Belağanın şerhinde bu konuya işaret etmektedir. Nasayih-el kafiye kitabının yazerı Muhammedbin Akil şöyle diyor: "Hassan bin sabit, Peyamberi Ekrem (saa) in yenında Hind ve kocasına hicivli sözler diyordu. O hazret ve ashabıda o'nun şiirlerini dinliyorlardı. Hassan hicivlerinde Hind'e zina isnedediyordu ve Resul-i Ekrem o'nu men'etmiyordu."

Muaviye işte böyle bir annebabadan dünyaya gelmiş, onların gati habaset ve ahleki rezaletlerine sahip idi. O da babası gibi müslümanların akyhine olan bütün savaşlara katılmış ve kılıç korkusu ile müslüman olmuştu, ancak klbine iman girmediği gibi fırsat buldukca islamın mahvına da çalışıyrdu.

Hz. Emirül müminin Ali(a.s) maviyeye yazdığı bir mektubunda onun ve Babasının islamı ikrah ile ve kortu yüzünden kabuletmiş göründüklerine işareten şöyel buyurmaktadır: "Benim Ebul Hasan, senin ceddini (hindin babası Utbe), dayını (Velid bin utbe) ve kardeşini (Hanzale bin Ebisüfyan)Bedir harbinde ben helaket çukuruna yuvarladım ve şimdi okılıç hala benim elimdedir ve Ben aynı kalpve cüret ile düşmanımla buluşuyorum ve başka bir din ve yeni bir peygamber intihapetmişde değilim. Be dylebir yoldayım (islam) ki, siz o'na kendi ihtiyar ve isteginizle terkettininz ve ona zaten istemiyerek ve zorla dahil olmuştunuz!"

Muhammed bin Cerir-i Taberi Hz. Peygamber (saa) den naklediyor Peygamberi Ekrem buyurdu "Muaviyeyi benim minberimde gördüğünde onu aldürün Yine merkebin gemini tutmup ve kardeşide aikadan dekine, gemini tutana ve onu sürene - her üçünede - Lanet etsin."

Mesihi bilimadamı Corjavrdak, "İmam Ali" isimli nefis kitabının dördünün cüz'ünde şöyle yazmaktadır: "Beni ümeyyenin bütün kötü ve çirkin, rezilliklerinin kendisinde haslet ve hay olarak müşahhas olap, görüldüğü bir kişli sarsa oda Muaviye bin Ebi Süfyan'dır.

Muaviyenin ilk göze çerpan sıfatı, o'nun ne islam ve ne de insaniyetten habersiz olupuydu ve onun hareket vetavırları, o'nun islamdan uzak birkişiliğe sahip olduğunun be göstergesüydi.


AMP BİN AS KİMDİR?

Arap içericinde hilekarliğıgla meşhur, bu mekkar şeytan da sozboy yünüly ele alındığında, Muaviyeden farklı bir yanı olmadığı göralmekdır.
Zemahşeri ve İbn-i cevzinin nakline göre, Annesi nabiğe önuleri cariye idi, çok fısk ufücura meyilli olduğundan mevlası galunu tercih etmişti, onunla, bununla ilişkiler kurduğu bir sırada Amr'a hamile kalmıştı. Amr başlangıçta beş bakaya sahipti Zira, Eba leheb, ümeyye bin Halef, Ebu Süfyan,

Asve Hişam bin Muğire, Tuhr-u vehitte (kadının iki haizlık dönemi araasında temiz olduğu dönem) o kadınla birlikte olmuşlardı. Amrın değumundan sonra, cahiliye adetleri gereği onların herbiri Amr'ın kendine ait olduğuna iddia ediyorlardı. Sonuçta Mabiğe'nin kendisine biraktılar ki, o beşkişiden birini seçsin diye, o da hepsinden zengir olan As'ı tercihetti. Halbuki Amr'ın Ebu Süfyana benzerliği olun ki. Amr'ın nutfesini anasının rahmine ben koydum.

Hassan bin SAbit diyor ki:
Baban Ebu Süfyandır, görülen şeyde şek olmaz.
Sande o'na ait olduğuna dair açık alametler gönüyoruz.
O, her zaman Allah rasulu (saa) nün muhalif cephesinde yaralmıştır ve ohazretin alcyhine hicivli bir kaside okumuştu! Peygamber-i Ekrem(saa) arzettiki, "Hahi ben şair diğilim ki, onun cavabını şiirle vereyim, onun kasidesinin harfleri mıktarınca on lanet et".

O daima Rasulullahın muhalif cephesinde yaralmıştır. Kureyş bratından Habeşistena hicret eden müslümanları geri getirmek için gitmişti. Ama necaşi'nin huzurunda Cafer bin Ebu Talib o'nu mahkum edince, kışkıtma yoluna gitmişti. Yine Ömerin hilafeti döneminde O'nun tarafından Mısır valisi tayin edlimişti. Müslümanların beytül malından şahsı adına Hadsiz harcama ve tasarruflarından adayı halifenin hışmına uğramış ve Muaviye ile işbirliği neticesinde de birtakım cinayetlere mürtekiğ olduki gelecek sayfalarda işaret oluncaktır.

Sonuçta bu iki pislik (Muaviye - Amr bin As) bütün arapdüyasında tarahür, yala, aldatma ve higle kerlikte meşhür ve bu namile tanınmı??? Balbini dünyaya koğlamış ve birbiriyle yardımlaşmak suretiyle Hz. Ali(a.s)a, o hak ve fazilet ehli olan kişiye karşı dayrak açmak ve savaşmak ???

oldular ve O hazretle pençeleşmek üzere Muaviye büyük bir orduyla şamdan çıkıp, bir miktar yol katettikten sonra Fırat kenarında Sıffindenilen yarde ordusuna yarleştirdi ve o hezretle savaşmaya hazır olduğunu ilan etti. Hz. Ali(a.s) da Nuheyle de (kufenin dısşında şama doğru askeri müsabaka ve ohazulıkların yapıldığı yer) savaş hazırlılarını yapıp, tecrübeli ve lajık şahısları konuntan olarak tayin edip

ığrıpları belirledi böylece şevvalin beşinci günü Otuzaltıncı hicri senesinde medain Yolunu tuttu. Medine yetiştikten sonra kaçgün orada kaldı ve halkın ihtiyaçlarına yatişti, daha sonra askrleriyle birlikte sıffine doğru hareketetti, Muaviye'nin ordusu karşısında yerini aldı, O hazretin komutanlarından bazıları. Malik Eşteri Nah'i, Kays ibni sa'd, Ommer, yasir. Muhammed ibni Ebu Bekir Vesel Karani, Adiy bin Hatem, Ebu Eyyüb,i Ensari, Haşiin bin Utbe ve Huzeyme bin Sabit (züş,şahadeteyn) soylabilir.

Hz. Ali(a.s) bu savaştada Cemel vakıasında olguğu zibi, düşmanı nasihat edip, uyorma yoluna zitti ve Muaviyeye yeniden mettuplar yazdı ve onu savaşın getireceği vahim saon hakkında ayardı dahasonra ordusuna dünüp buyurdular "Onlar sizinle savaşmakınça onlarla save bürhan vardır ve onlar başlamadıkça sizin başlamamanız sizin iradesiyle dağılsalar kaçanları öldürmeyin, halrizleri yaralmayın, yaakötü sözde söyleseler onlara azar verip,

korkutarak heyecanlandırmayın.
Diğer taraftan Muaviye de O hazretin mektup ve ugarrılarına duyersır kalması bir yana, Orduyu savaşa, öğellikle o hazrete karşı kinlendirerek husumet ve hırslarını arttırıcı konuşmalar yapyordu. Bo hutbesinde delili "Busaveşta gevşeklik göitesmeyin. Ve canınızdan geçin, zira siz hak üzersiniz ve sizin üzerinize delil ve höccet tamam olmuştur. Çünkü sizler buyün Osmanla, ahdini bozan ve onu haksız gere öldüren birinin karşısındasınız ki, onun Allahkatındahiç bir mazereti yoktu?!" Amr ibnii As da bunun benzerisğler sarf ederek onları savaşa tahrik etti.

Hz. Ali(a.s) ın bundan haberi olunca o da ordusuna karşı Avaliye ve Amr ibni As'ın hilelerini açıklayarak onları şamlılerla savaşa harırladı. Hamdusenaden sonra, Ordunun ruhiyesini züçlendisecel, şöyle bir hutbe irad buyurdular: "Ey Allah kulları. Allahtan korkun ve gözlerinizi, sizin korku ve vahşetinize sehep olacak,

şeylerden yumarak, sesinizi alçaltıp yavaş ve çok ar konuşun. Düşmanla karşılaşmak, savap ve mubarıze için, karşılıklı kılıçve neyze(mızrak) hamlelerine ve sonuçta düşmana üstün gelmek için kalbinizi tuvaetli ve ayaklarınını sabitleştinin ve Allahı çok anın ki şayet doğruluğu erüş olusunuz. Allah ve Resulünün emrine vyun, birbirinizle tartışmeyın ki gevşemenize sebep olur, böylece gücünüz kırlır. Sabırlı olan. Allah sabırlılerla beraderdir.

İlahi, bunların kalbine sabır ilbamet ve yardımını onlardan esirgeme ve ödüllerini büyük ve azim kıl.
Muaviye Hz. Ali(a.s) den önce geliş sıffine gerleşmiş, ordugahınıde Fırat kenarına yerleştirmiş ve orduya, Kufelilere su vermemele ini emretmiş. Yolcyıuzla onları sıkıntıya sokınak hedefini gütmekteydi. Ancak Malik Eşterin (Hz. Ali(a.s) ın emriyle) Şiddetli bir hamlesiyle ve şamlılardan bir gurbun katledilmersiyle onları dağıtıp, suyu ele geçirdiler. Hz. Ali(a.s) gikredden bölgeyi elegeçirdikten sonra sugu her iki tarafın istifadesine açık bıraktı.

Muaviye kufelilerin bu başarısının Malik Eşter ile olduğunu bili yordu bu kenzersiz cesur ve şuca kişi her zaman şamlılar için bir tehlike teşkil edeuği için bir an önce ortadan kalkması geseliyordu. Muaviye ordusunu araştırıp sehim nami yi kalup getirdi (ki güç denemesinde ve cesarette meşhur ve rakipsizdi) ve Malik ile savaşmaya gönderdi.

Sehim büyük bir atabinnüş ve zırh içerisinde gömülmüş bir halde atına bindi ve tak ordusu önüne gelip waliki mübareze ye çağırdı. Malik ki, savaş meydanlarının hışımlı arslanıyolı ve nice yiğitleri iki parça etmişti, atına otladığı, gibi sehim'in karsısına dikildi. Sehim öylesine cesur ve güçlü idi ki, traklilarmalik'in canından şüpheye düştüler.

Görüş ve önerileriniz

Kullanıcı Yorumları

Yorum yok
*
*

Türkçe alhassanain Özel İslami Düşünce ve Kültür Yayın Sitesi