Acaba Peygamberlerin Bi'set Hedefi Gerçekleşmiş midir?
- Yayınlandı
Acaba Peygamberlerin Bi'set Hedefi Gerçekleşmiş midir?
Ayetullah Cafer Sübhani
Eğer peygamberlerin bi'set hedefi insanlık toplumunu islah etmek ise, o halde bu hedef neden gerçekleşmemiştir ve insanın tarih sayfaları, cinayet ve zulümlerle doludur.
Cevap
Biz bazı insanların -elbette insan olarak adlandırmak mümkün ise- bir takım cinayetler işlediğini ve tarihin çehresini kararttığını kabul ediyoruz, ama önemli olan şunu bilmektir: eğer peygamberlerin dini öğretileri olmasaydı kim bilir neler olacak ve insanlık toplumları hangi sorumlarla karşı karşıya bulunacaktı. Başka bir ifadeyle peygamberlerin hizmetlerinin değerlendirmek için mevcut durumu, peygamberlerin bi'setinin olmadığı bir durumla mukayese etmeliyiz.
Şüphesiz bu iş imkansız olmasa da çok zordur. Biz geçmiş ve çağdaş tarihte bu konuyu inceleyecek bir takı yolara sahibiz. Örneğin peygamberlerin öğretilerini tümü ile terk edildiği cahiliye çağındaki Arapların durumunu İslam peygamberinin (s.a.a) kıyamından sonraki durumundan mukayese edebilir ve sonuçta gerçek peygamberlerin kıyamının gerçek ve yapıcı eserlerini güzel bir şekilde değerlendirebiliriz. Acaba cehalet, putperestlik hurafeler, dalmalar,
tefrikalar, yoksulluklar ve fesat gibi unsurlar İslam Peygamberinin kıyamıyla Arap yarımadasından ve İslam'ın girdiği her yerden yok edilmedi mi ve onun verini ilim medeniyet, tevhit birlik, ahlak ve ekonomik büyüme almadı mı? Acaba bu kıyam sonucunda dünyanın büyük bir bölümünde İslami bir medeniyet, ilmi ve kültürel bir hareket vücuda gelmedi mi? Acaba bütün batılı insaf sahibi tarihçilerin itiraf ettiği ve batılı ilmi hareketin (Rönesans'ın) temelli saydığı bir medeniyet ve hareketin İslam'ın zuhuru dışında bir kaynağı var mıdır?
Şüphesiz İslam Peygamberinin kıyamıyla toplumdaki fesatlar tümüyle ortadan kaldırılamadı ama önemli olan bu kıyamın öncesini ve sonrasını incelememiz ve bu farklılıkları tespit etmemizdir.
Çağdaş tarihimizde de bu konuda kısaca bir inceleme yapma imkanına sahip bulunmaktayız, zira asrımızda tıp ve teknik ilimleri yıldırım hızıyla büyüdüğü ve insanların bilinci yükseldiği halde bu göz alıcı ilerlemeler asla insanın cinayetlerini azaltmamış aksine eskiden daha geniş boyutlar kazandırmıştır.
Katılık, taş kalplilik, savunmasız insanları öldürmek, masum çocukları tahrip edici silahlarla katletmek, kalkınmak ve benzeri amaçlarla bütün feci cinayetlere teşebbüste bulunmak, yoksul milletleri iliklerine kadar sömürerek dünyada yoksulluğu yaymak üçüncü dünya ülkelerinin zenginliklerini yağmalamak, dünyada büyük bir kazanç kaynağı olarak ölümcül ve uyuşturucu maddelerin kullanımını yaymak, büyük bir gelir kaynağı
olarak fuhuş ve cinsel sapıklıkları ihraç etmek ve benzeri kötülüklerin tümü peygamberlerin öğretilerinden uzaklaşmış olan maddeci toplumların işlediği kötülüklerden sadece bir kaçıdır. Bu peygamberlerin öğretilerinden uzaklık arttıkça feci cinayetler daha elem verici bir boyut kazandırmaktadır. Şüphesiz peygamberlerin öğretilerine yakın olan birey ve toplumlar ise bu feci cinayetlerden peygamberlerin öğretilerine yakın oldukları ölçüde uzak bulunmaktadırlar.
Bu konu da göstermektedir ki eğer insanlar arasında bir merhamet var ise ve bağışlama insan severlik, adalet, emanete vefa, dürüstlük, sevgi, acıma, yiğitlik ve kutsal hedefler yolunda fedakarlık gibi ahlaki değerler göze çarpıyorsa, bu, peygamberlerin binlerce yıllık getirmiş olduğu öğretilerin bir sonucudur. Bu kavramların filizleri peygamberlerin öğretileriyle sulanmıştır eğer onlar olmasaydı bütün bu hakikatlerden geriye hiçbir şey kalmazdı ve dünya bugünden daha çirkin bir yüze sahip olacaktı.
Hatta maddi toplumların içinde göze çarpan ahlak ve hukuk izleri dahi, her ne kadar zahirde bir ilgisi bulunmasa da hakikatte o peygamberlerin öğretilerinin etkilerindendir. Bu değerler için hiçbir maddi hedef var olmadığından dolayı bu değerler söz konusu maddi ortamın sonucu da olamazlar.
Peygamberlerin öldürücü bir hastalık konumunda bulunan putperestliği kaldırmadaki rolü de inkar edilemez. Eğer peygamberler olmasaydı tevhit esasına dayalı bir toplum vücuda gelemezdi. Tarihinde gösterdiği gibi bir toplum peygamberlerin öğretisinden uzaklaştığı zaman şirk filizleri süratle büyümekte ve gelişmektedir.
Özetle dünya bu büyük ilahi şahsiyetlerin öğretilerinden ilham alarak zulüm, fesat ve anarşiden uzak olan erdemli bir şehir yaratamamıştır ama gözle görülür bir şekilde toplumdaki sapıklıkları, fesatları ve düzensizlikleri azaltmada büyük bir başarı göstermiştir.