İNSAN KENDİ KENDİLİĞİNDEN ACİZ VE GÜÇSÜZ




BEŞİNCİ BÖLÜM



İNSAN KENDİ KENDİLİĞİNDEN ACİZ VE GÜÇSÜZ, AMA ALLAH TEALA'YALA BAĞLANTISINA NAZARAN, YÜCE MAKAMI OLAN BİR VARLIKTIR

Bu bölümde, insanın kendi benliğine nazaran hakirliği, Hak Teala'ya olan bağlantısına nazaran ise, makamının yüceliği hakkında bahsetmek istiyoruz.

Ey hakikatten uzak kalıp, nefsini ıslah etmekten gafil olan kardeşim! Senin iki yönün var:
1- Kendi nefis ve zatın, başka bir deyişle, senin sen olman yönün ki, genellikle bu yönünü dikkate alırsın. Bu yönünle sen zail olup giden değeri olmayıp hesaba katılmayan bir varlıksın; hatta Kur'an-ı Kerim'in deyişiyle, sen hiçbir şey değilsin.

2- İkinci yönün ise senin, ilahî kudret ve gücün mazharı olup Hak Teala'nın mahluku olma yönündür. Bu yönünden ise yeryüzü, doğu ve batı arasında olanlardan ziyade, arşdan toprağa, yedinci gökten yedinci yere kadar bütün alemle bağlantı halindesin; o halde eğer iyi bir iş yaparsan bütün alemlerde iyi bir etki bırakırsın, aksi takdirde ise kötü tesirin olur.

Arşın altında senin bir misalin vardır. Senin yaptıklarını o da yapar. Sen kötü bir iş yaptığında Allah-u Teala arş ehlinin nezdinde rezil olmaman için misalinin üzerine bir perde çekip onu örter. Ancak iyi bir iş yapacak olursan Allah-u Teala o perdeyi alır. İşte dualarda yeralan: "Ey güzeli açıp gösteren; kötüyü örten Allah!" cümlesinin manası da budur.

Miftah-ül Felah kitabında Şeyh Bahai (Allahın rahmeti ona olsun), İmam Sadık'ın (a.s) şöyle buyurduğunu naklediyor:
"Her müminin "arş"da bir misali vardır. Bir insan rüku ve secde gibi hayır işlerle meşgul olduğunda onun misali de kendisi gibi secde ve rüku eder, melekler de onu görüp Allah-u Teala'dan onun için rahmet ve bağış dilerler, ama o insan bir günahla meşgul olursa Allah-u Teala onun misalinin üzerine bir perde çekerek meleklerin bundan haberdar olmasını önler."

Yine şüphesiz günlük yaptığın ameller, her gün sabah ve akşamları, Resulullah'a (Allah'ın selamı ve rahmeti ona ve Ehl-i Beyti'ne olsun) ve İmamlara (Allah'ın selamı onlara olsun) özellikle de Veliyyülasr olan İmam-ı Zaman'a (Allah onun zuhurunu yaklaştırsın) sunulmaktadır. Hayırlı amellerin onları sevindirir hoşnut eder. Hatta Ehl-i Beyt İmamlarından biri şöyle buyurmuştur:

"Andolsun Allah'a, bir mümin muhtaç olan kardeşinin ihtiyacını giderdiğinde onun bu hareketinden ihtiyaç sahibinden daha çok Resulullah (s.a.a) hoşnut olur."

Şüphesiz, Resulullah (s.a.a) ile Ehl-i Beyt (a.s) alemin erkanı olup melekler dahil diğer bütün varlık alemi onların emri altındadırlar. Eğer birisi alemin sultanını hoşnut ederse onun bütün raiyyetine de tesir edip hepsi sultanın sevindiği için sevinirler. O zaman alemdeki bütün varlıklar bu ihsan sahibi kula dua ederek "Sen bizi sevindirdiğin gibi Allah-u Teala da seni sevindirsin" derler.

Ancak kötü bir harekette bulunursa, Resulullah'a (s.a.a) ve onun Ehl-i Beyt'ine (a.s) kötülük yapmış olur. Bu yüzden de ağaçlar kurur, ürünler bozulur, yağmur azalır ve fiyatlar yükselir. Buna göre ey zavallı insan! Bilki, senin itaat ve isyanın amellerini yazmakla görevli olan melekleri; hoşnut veya rencide etmekle kalmıyor bilakis, bütün alemde etki bırakıyor.

Geçmiş ve gelecek, müminlere hayır ulaştırmakta açıklanan hakikat için ayrı bir örnektir: Bir kimse "Allah'ım, bütün mümin erkek ve kadınları mağfiret et" derse hadislerde yer aldığına göre bütün erkek ve kadın müminler "bu şahıs bize mağfiret diledi" diyerek onun için şefaat ederler.

Yine hadislerde, "alim" için göklerde ve yerlerde olan her şey, hatta denizlerdeki balıklar bile mağfiret dilediği yer almaktadır. Allah-u Teala Kuran-ı Kerim'de şöyle buyuruyor:

"Arşı taşıyanlar ve arşın çevresinde bulunanlar Rablerine tesbih ve hamd edip ona inanıyorlar ve iman edenlere mağfiret dileyerek, ey Rabbimiz sen her şeyi rahmet ve ilmin ile kapsamışsın, tevbe edip yoluna tabi olanları bağışla ve onları cehennem azabından koru" [2] derler.

Buna göre, Hak Teala'nın kudretine bağlanarak, ilahi azamete mazhar olduğun ve bu ikinci yönünle bütün alemde etki bıraktığın açıklığa kavuştu. O halde bir hiç sayıldığın birinci yönüne bakarak nasıl gaflete dalıp bu hakikati görmezlikten gelebilirsin. Sen kendi nefsini ihmal etsen bile Rabbin seni başı boş bırakmaz. Kur'an-ı Kerim de bu konuda şöyle

buyuruyor: "İnsan başı boş olarak mı bırakıldığını sanıyor.?" [3] İmam Ali (a.s) şu şiirinde ne güzel buyurmuştur:
"İlacın kendindedir, fakat sen görmüyorsun.
Derdin de kendindedir, fakat farkında değilsin.

Küçücük bir cisimden ibaret olduğunu mu sanıyorsun?
Oysa şu koca alem sen de özetlenmiştir.
Sen, ayetleriyle gizli olanın açığa kavuştuğu Mubin kitapsın."

O halde, ey gaflet uykusuna dalan! Uyan ve seni insan yapan bu ikinci yönüne dikkat et. Rabbin de böyle istemiştir. Eğer hak yolundan uzaklaşmış bedbahtlardan olduğunu görüyorsan bilmelisin ki, "Allah-u Teala istediğini siler ve istediğini de zapteder, ümm-ül kitap (ana kitap) onun nezdindedir." [4] İnsan kılığında bir şeytan olmaktan kaçın! Aksi takdirde bilmelisin ki, ilahi lütuf ve ihsanı kendinden uzaklaştırmış ve kendi fesadınla bütün alemi fesada çekip Peygamberler, mukarrep melekler ve bütün gök ve yer ehlinin kalbini incitmiş olursun.

Yer, onun üzerinde hareket edip yürümenden, gök ise senin üzerine gölge salmaktan feryat edip, Hak Teala'ya şikayet eder. Hadislerde, yerin, sünnet edilmeyen birisinin idrarından dolayı kırk gün feryat edip Allah-u Teala'ya şikayet ettiği geçmektedir. Oysa bu sadece mekruh bir iştir. Ama senin halin ne olabilir?

Kısacası sen böyle oldukça Allah-u Teala'yla harp etmektesin. Allah-u Teala'nın mülkü olan bütün her şey sana düşmandır. Onun mülkünden nereye kaçabilirsin ki?! Oysa ki, senden intikam almak için bütün mahluklar Allah-u Teala'dan izin istemekteler. Sen bu zaaf ve hakirliğinle onların hepsine nasıl karşı koyabilirsin?

Sana kim yardım edebilir, kim sığındırabilir, oysa sen Allah'la harbe girmişsin; o halde senin için ondan gayri bir sığınak ve kurtuluş yoktur. Allah Teala Resulullah'ın (s.a.a) diliyle şöyle buyuruyor:

"O halde Allah'a koşup O'na sığının ben size açık bir korkutucuyum" [5]
Bir şeyden korkan ondan kaçar; ancak, Hak Teala'dan korkan ise O'na (Allah'a) doğru koşar. Sen de eğer ona koşanlardan isen Hz. İmam Sadık'ın (Allah'ın selamı ona olsun) ceddi Resulullah'dan (s.a.a) naklettiği bu hadis-i kudsiye kulak ver. Hak Teala buyuruyor ki:

"Bir kulumun kalbine baktığımda onun kalbinde bana halis itaat etme sevgisi ve benim rızam olduğunu görürsem, onun durumunu ıslah etmeyi (sorunlarını halletmeyi) kendim üstlenirim."

Yine Resulullah'tan (s.a.a) nakledilen diğer bir hadisi kudsi de şöyledir:
"Kulumun asıl hedefinin bana yönelmek olduğunu görürsem onun sadece bana dua edip benimle münacat etmekten zevk almasını sağlarım. Bir kulum böyle olunca da bir hataya düşmek isterse önüne geçip engel olurum.

İşte onlar benim hak velilerimdir. Ve gerçek şecaatliler de onlardır. Onlar öyle kimselerdirler ki, yer ehlini bir azapla helak etmek istediğimde onların hatırı için azabı yer ehlinden uzaklaştırırım."


Bu hadis üzerinde düşün ve Hak Teala'nın yer ehlinden bu velilerin hatırına azap ve belaları nasıl uzaklaştırdığına dikkat et. O halde, bu velilerin varlıklarının alem için bir

sadaka olduğu denilebilir. Zira alemin helak olmaktan korunmasına sebeb, olan onlardır. Kısacası, bu alemin tüm parçaları birbirleriyle bağlantılıdır ve bu alem ise bir insan gibidir. Vücudunun herhangi bir organında meydana gelen bir acı, onun tüm vücuduna sirayet eder. Bu acı, o organdan giderilince de tüm organlar rahatlığa kavuşur. Hadis-i şerifde şöyle buyrulmuştur:

"Bir kul bir hamd ettiğinde bütün namaz kılanların duasını kazanır; zira namaz kılanlar; "Semiallahu limen hamideh" yani (Allah'ım, bütün hamd edenlerin hamdını duyar ve kabul eyle) demekteler."

Bir insanın bütün namaz kılanlarla bağlantı kurup, tek bir söz söylemekle nasıl onların duasını kazandığına dikkat et.
Yine işini sağlam yapan kimse Resulullah'ın (s.a.a) duasını kazanır; çünkü Resulullah (s.a.a) buyuruyor ki:
"Allah-u Teala, yaptığı işi sağlam yapana rahmet eylesin."

Şüphe yok ki, Resulullah'ın (s.a.a) duası kesin olarak icabete ulaşır. Allah'ın rahmetini, kazanan bir kimse ise helak olmaktan kurtulur.

Bu asırda Resulullah'ın (s.a.a) duasını kazanmak için Peygamber'in döneminde olmayı arzulayıp, bunun artık telafisi mümkün olmayan ve elden çıkan bir nimet olduğunu sananlar gerçekte yanılmaktadırlar. Çünkü, bu asırda da kolaylıkla Peygamber-i Ekrem'in (s.a.a) duasını kazanmak mümkündür.

Zira, dediğimiz gibi işini sağlam yapan kimse Resulullah'ın (s.a.a) rahmet duasını kazanır. Veya Şaban ayından bir gün oruç tutan bir adam Resulullah'ın (s.a.a) şu duasını kazanır:
"Şaban ayı benim ayımdır Allah-u Teala benim ayımda orucuyla bana yardım edene rahmet etsin"

Resulullah'ın (s.a.a) asrımızın halkını, duasının bereketlerinden mahrum edeceği de düşünülemez. Aksine Resulullah (s.a.a) bazı genel vasıflara sahip olanlara dualarda bulunmuşlardır. İsteyen herkes, bu vasıfları kazanarak icabet edilen o duaları kazanabilir.

Kardeşim! kendine dön! Hak Teala'nın rahmetiyle senin için rahmeti gerektiren ne güzel vasıfların hazırladığını görmen gerekirken sen, kendi gaflet ve aldırmazlığın yüzünden bütün alemin nefretine yol açan kötü vasıfları edinmek istiyorsun.
Bir mümini inciten kimse,

Hz. Resulullah'ı (s.a.a) daha sonra İmam Ali'yi (a.s) daha sonra İmam Hasan'ı daha sonra İmam Hüseyn'i ve sonra da diğer masum İmamları ve bilahare alemde bulunan her şeyi incitmiş olur.

Dolayısıyla da, alemde bulunan her şey, hep bir dille, bizi incittiğin gibi Allah-u Teala da seni incitsin diye ona bedduâ ederler; o halde ey kardeşim! Makamın çok büyük olduğu gibi karşı karşıya bulunduğun tehlikeler de çok büyüktür.

Sen ise bütün davranışınla iki yol ayırımındasın: Allah'a yönelirsin veya ondan yüz çevirirsin. Eğer sen O'na yönelirsen O da sana yönelir ve eğer sen O'ndan yüz çevirirsen O da senden yüz çevirir. Allah-u Teala senden yüz çevirince de artık her şey senden yüz çevirir. Sen devamlı olarak bu iki yol ayırımındasın ve bundan ayrılamazsın.

Ey kendisine yönelenlere yönelip kendi fazilet ve rahmetlerini bahşeden Rab, devamlı olarak bizim sana ve senin de bize yönelmeni sağlayacak bir hale erişmeği bize nasibet.

Ve bizi kendi kudretinle güzel edeple edeplendir. Sen rahmet edenlerin en merhametlisisin. Allah-u Teala'nın selamı ve rahmeti mahlukatın en şereflisi, en üstünü olan, Hz. Muhammed (s.a.a) ve onun pâk Ehl-i Beyti'ne (a.s) olsun.

-----------

[2]- Gafir (Mü'min)/7.
[3]- Kıyamet/36.
[4]- Ra'd/39.
[5]- Zariyat/50.